#insaniyet
Explore tagged Tumblr posts
seslimeram · 1 year ago
Text
İnsaniyet
Tumblr media
Öyle bir devinim hasıl oluyor ki insaniyet mefhumu topyekun yerle yeksan edilmenin eşiğine taşınıyor. Sözün kıymeti harbiyesi bırakılmadı. Eylemin, eyleme hakkının tam karşılığı teslimiyet dışında her şekilde suç kılındı, bizatihi böyle bilindi. Kural, nizam sadece boyunduruğu var edenlerin sığına geldiği bir liman oldu. Hürriyet afaki bir hal, bitimsiz bir arzuyla delik deşik edilirken esareti yepyeni özgürlük anlayışı diye anlata duran, bildiren bir aklın yolunda yürünmeye devam olunuyor. Demokrasi pratikleri bir biçimde zayi edilirken / elimizden çalınırken bir muz cumhuriyetinin ta kendisine kısa, kestirmeden evrim gerçek kılınıyor. Ne kimse kimselerin yarasının farkında, ne kimse olup biten cürmü fark ediyor. Öyle afaki bir sarmal içinde debelenip duruluyor ki yeni ülke faciaları birer kurtuluş reçetesi diye takdim edenlerin oyun sahnesi kılınıyor. Tek bir satır, tek bir gün olsun itiraz var edilemiyor. Var edilmiş katran karanlığının sınırları daim güncelleniyor. Erk, muktedir, iktidar tahayyülünde sunulagelen her eylem, hamle alenen, doğrudan bir mahvetme retoriğinin istikametini belirginleştiriyor. Ne hazindir ki yüzüncü yılında olunduğu zikredilirken cumhuriyetin, halkın egemenliği değil belirli / seçilmiş ola gelen zümrelerin / sermaye gruplarının / çetelerin eline rehin bir ülke var ediliyor.
İnsanlık meseli tarumar edilirken, gücü elinde tutanların zorbalıklarının aralıksız bir halde var edildiği zemin gerçekliği ile baş başa bırakılıyoruz. Sermaye gruplarının çıkar savaşı ile var edilmiş ihtilaflar arasında bir ülke denklemi tarumar ediliyor. Kendini elit addeden, bu toprakların sıradan insanlarının üstünde konumlandırıp, sırça köşkleri makamları kılan / bilen aklın eylediği saçmalık ötesi kazan / kazan oyunlarında dönen milyonlarca dolarlık o rantiye çukuru mesela bir örnektir. Kupon fonlar, hisse alımları, kişiye özel diye etiketle paylaşılan özerk saadet zincirleri vesaire ile gündelik yaşamını kerhen var edebilen insan toplamının karşısında yağmacılık / hırsızlık oyunları sergilenir. Düzenin oyun kurucuları, kenar tutucuları, dün gibi bugün de haramzadelerin ta kendilerinin tereyağından kıl çeker gibi kendilerini akladıkları pakladıkları bir zeminde bir banka müdiresinin var etti sarmal aralıksız mesel olunur. İyi de bugüne kadar nerelerdeydi o savcılık makamı, şu kolluk ol meşum üç kuruş alan asgari ücretlinin gırtlağına çökeceğiz diye bildiren maliye bakanlığı vesair devlet kurumları. Gelip geçici birkaç satırlık gümbürtü ile olayın çoktan unutuşa getirildiği bir zeminde ta ki yepyeni bir zenginin malı züğürdün çenesini yoracak kavga, dövüş, rant kavgasına kadar sürünceme taşımayan bir retorikle günler geçirilir. Kamunun gündelik dertlerinden uzakta, varsılların ayak oyunlarından bize sahiden hukuk önünde tek satır hesap verilmemiş ülkede nedir ki, yani?
Meşum mafya takımının, kendisini bu ülkenin yegane sahibi addeden tiplemelerin çetesi, hareketi, partisi şusu busu ile ortaya çıkan para aklama trafiklerinin yanında insan ticareti, seks pazarları, köle tacirliği, her köşede imkanları kadar bulunabilen çeşit çeşit tenzilatlı, ayağınız alışsın abicim uyuşturucuları vesaire ile bir ülkenin kökten çürütülmesi mefhumu var edilirken insaniyetin yıkımının farkına nasıl varılacaktır, sahi ne zaman? Ol muteber addedilen insanların kaçak / gizli olmadan var ettikleri sömürü düzenin ortasında kim nasıl fark edecektir ki yaşam ihtimalleri kuşa döndürülüyor. Eksiksiz bir yıldırı halinin ortasına bir menzil terk ediliyor. Geçer akçe işlerinin yanında bu yukarıdaki gibi dönem dönem devletlinin kullanışlı addettiği tiplemelerin / mafya bozuntularının / vatan sevdalısıyız biz derken çıkagelen türetilmiş / atanmış yobaz tiplerin / kümelerin var ettiği yıkıcılık mesela dert değil midir? İnsaniyet mefhumu, gündelik yaşam istem / direnci tam ve eksiksiz olarak yerle bir edilmeye çabalanırken böyle bir toplamda, hiçbir biçimde hayata dair umut söz konusu edilebilir mi? Onca yıkım, çürüme, tehdit, tahakküm süreğen kılınırken sahiden umut, tek satır ümit var olmak mümkün müdür? Giderek bir tımarhane halinin en ucube suretine dönüştürülen yerdeki sıradan insanların hayat haklarını, tümüyle gasp edilmiş haklarını kim nasıl telafi edecektir? Bunca harami, dört koldan, içten dıştan pek çok mafya tiplemesi, çete, devletin içinden dışına taşa duran polatgiller, tayyargiller bilmem kimler daha neler neler ile eski bakanların da cirit attığı, birbirini kolladığı, pastalar kesip paylaştığı bir zeminde hak nedir, hukuk ne işe yarar?
Artı Gerçek’ten aktaralım: “Hakkari'de bir zincir market çalışanları 'çikolata çaldığı' gerekçesiyle bir çocuğu depoya kapattı. Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan yapılan açıklamada, zincir marketin ismi verilmedi, "Soruşturma titizlikle ve tüm yönleriyle sürdürülmektedir" denildi.
Hakkari'de, 'bir zincir markette çocuğun çikolata için depoya kapatılması' üzerine soruşturma başlatıldı. Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan yapılan açıklamada, zincir marketin ismi verilmedi, "Soruşturma titizlikle ve tüm yönleriyle sürdürülmektedir" denildi.
Hakkari Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (HESOB) Başkanı Muharrem Tekin, sosyal medya hesabı üzerinden 'bir çocuğun bir çikolata yüzünden market deposuna kilitlendiği' görüntüleri paylaştı.
Çocuğun depoya kapatılmasına tepki gösteren Tekin, çocuğun depodaki halini ve masanın üstünde çaldığı iddia edilen 2 adet çikolatanın göründüğü fotoğrafı paylaştı.
Başkan Tekin sosyal medya hesabından konuya ilişkin şu paylaşımı yaptı:
“Hakkari’de 3 harfli zincir marketlerden biri bu çocuğu bir çikolata için 2 saat boyunca depoya kapatmış. Sonra babasına haber veriyorlar. Babası markete gelince çocuğunun depoya kapatıldığını görüyor.
Sizin o milyon dolarlarınızı o çocuğun tek bir tırnağına kurban ederiz. Bu zincir marketin yetkilileri babadan ve bu çocuktan özür dileyip, yaptıkları bu utanç davranışın farkına varmazlarsa, ismini açıklar, oradan alışveriş yapılmaması yönünde protesto kampanyaları başlatacağız.”
Hakkari Barosu Çocuk Hakları Merkezi de sosyal medya hesabından konuya dair şu açıklamayı yaptı:
“Kamuoyuna yansıyan ve Hakkari’de bulunan zincir marketlerden birinde,bir çocuğu 2 saat boyunca depoya kapatmak suretiyle ve üstelik ağırlaştırıcı sebeplerle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işleyen şahısların bu onur kırıcı eylemi; çocuğun toplumsal yaşamdaki fiziksel ve psikolojik sömürüsünü içeren bir tehdit niteliĝindedir. Çocuğun üstün yararı gereĝince ilgili fotoğrafın yayınlanmaması gerektiğini belirtmekle sürecin takipçisi olacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz.”
İnsan Hakları Derneği (İHD) Hakkari Şubesi de “BM Çocuk Hakları Sözleşmesi Madde 37: Çocuklar hiçbir şekilde insanlık dışı yöntemlerle ya da aşağılanarak cezalandırılamaz. Söz konusu insanlık dışı muameleye karşı bütün hukuki sürecin takipçisi olacağız” açıklamasında bulundu.
Hakkari'de, 'bir zincir markette çocuğun çikolata için depoya kapatıldığı' görüntülerinin ardından, 'çocuğu hürriyetinden yoksun bırakma' suçundan soruşturma başlatıldı.
Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan yapılan açıklamada, bazı basın organları ve sosyal medya hesaplarında "Hakkari'de zincir markette tepki çeken olay, çocuğu çikolata için market deposuna kapattılar" şeklinde paylaşımların yapıldığı belirtildi.
Bunun üzerine kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi adına basın açıklaması yapılmasına ihtiyaç duyulduğu kaydedilen açıklamada, "Market yetkilileri ve eylemde sorumluluğu bulunan kişiler hakkında 'çocuğu hürriyetinden yoksun bırakma' suçundan Cumhuriyet Başsavcılığımızca resen soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma titizlikle ve tüm yönleriyle sürdürülmektedir" ifadelerine yer verildi.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç da konuyla ilgili sosyal medya hesabından açıklama yaptı. Bakan Tunç, "Geleceğimizin teminatı evlatlarımıza yapılan her türlü olumsuz eyleme karşı çok hassas olduğumuz bilinmelidir. Çocuğun üstün yararını zedeleyecek hiçbir harekete izin vermeyiz. Adalet Bakanlığı olarak konuyu yakından takip ediyoruz. Hakkari Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından gerekli soruşturma başlatılmıştır" dedi.”
İnsaniyet mefhumunun topyekun çöpe basıldığı örneklerden dem vururken, Hakkari’den çıkagelen tek bir örnek dahi memleketin halinin perişanlığını gözler önüne serer. Bunca açık bir biçimde bir vahametle, memlekette hamuduyla götürenler, enseyi kalınlaştıranlar, cukkayı doğrultanlar, arsızlar, uğursuzlar her yeri tüketmeye devam ederken bir iddia ile küçücük bir çocuktan hınç alınınca her şey yerli yerine oturur mu? Hakkaniyetin yitirilme sürecinin pekliği düşündürücü değil midir? Velev ki, iki tane çikolata çalınmış olsun yahu bir çocuğu depoya kapatmak neyin nesidir, ne cürettir. İnsanlık onurunun ayaklar altında enikonu çiğnendiği bir zeminde ne düzgün kalabilir ki, sahiden? Normatif bahsi cürümler ile boğulmuş, yıkımlar ve tehditlerle düzenin var edildiği bir zeminde, sermayenin ali kıran baş kesiciliğinin de yolu açılırsa gelecek ne olacaktır, karanlıktan gayri!
Mezopotamya Ajansına bağlanalım: “Felç geçirdikten sonra tahliyesine karar verilen Cemal Tanhan, 43 gün sonra hayatını kaybetti.
Bir tutsak daha ölüm döşeğinde tahliye edildikten sonra hayatını kaybetti. Bolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan 30 yıllık ağır hasta tutuklu Cemal Tanhan (68), 23 Ekim'de felç geçirmesi üzerine Bolu İzzet Baysal Devlet Hastanesi'ne kaldırılmış, buradan da 27 Ekim'de Eskişehir Şehir Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’ne sevk edilmişti. 6 Kasım’da tahliyesine karar verilen Tanhan, 43 gün sonra hayatını kaybetti.
Tanhan'ın ailesi ve yakınları, cenazeyi almak için Eskişehir'e doğru yola çıktı. Aile, cenazeyi İzmir'de defnedileceğini aktardı.
4 Başvuruya Rağmen Tahliye Edilmedi
Cemal Tanhan (68), Bolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde 30 yıllık tutukluyken, felç geçirmesi üzerine 23 Ekim'de Bolu İzzet Baysal Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Buradaki hastanenin yetersizliğinden kaynaklı 27 Ekim'de Eskişehir Şehir Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’ne sevk edildi. Yapılan başvuru üzerine 6 Kasım’da infazı ertelenen Tanhan, 13 Kasım'da entübe edildi. Burada Tanhan’a 4’üncü evre kanseri teşhisi konuldu. Tedavi sürecinde konuşma yetisini kaybeden Tanhan, ayrıca zatürre oldu ve ciğerleri su topladı.
Kızı Ayşe Tanhan, 27 Kasım’da babasının doktoru ile sağlığı hakkında görüştüklerini Mezopotamya Ajansı'na aktarmıştı. Ayşe Tanhan, "Babamın Doktoru, ‘Ciğerlerinde biriken suyu çektik. Aldığı ilaçları değiştireceğiz. Eğer tedavi olumlu giderse uyandırmaya çalışacağız. Bu şekilde belki sevkini gerçekleştirebiliriz’ dedi. Ama babam uzun zamandır tedavi görüyor. Her geçen gün durumu daha da kötüye gidiyor. Çünkü cezaevinde olduğu için tedavisine geç başlandı. Belki erken tedavi olsa ve dışarıda olsaydı bu hale gelmezdi” diye konuşmuştu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi, Tanhan’ın tahliye edilmesi için 2023 yılında 4 defa başvuruda bulundu. Ancak herhangi bir sonuç alınamadı. İlk başvuru 12 Ocak 2023 tarihinde Cezaevi Tevkif Evleri (CTE) ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu; ikinci başvuru 7 Nisan 2023'te CTE ve Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu; üçüncü başvuru 23 Haziran 2023' te aynı kurumlara; dördüncü başvuru ise 9 Ekim 2023'te CTE, Meclis İnsan haklarını İnceleme Komisyonu, Cezaevi Savcılığı ve Sağlık Bakanlığı’na yapıldı. Ancak buna rağmen sonuç alınamadı ve Tanhan tahliye edilmedi.”
Bile isteye bir cinai düzenin nasıl var edildiğini görmek için Tanhan’ın hayatının çalınma hali başlı başına yeterli bir örnektir. Öyle bir devinim hasıl oluyor ki insaniyet mefhumu topyekun yerle yeksan edilmenin eşiğine taşınıyor. Cemal Tanhan’ın bile isteye katledilip sonrasında tek satır hesap dahi verilmemesinin nihai anlamlarından birisi de o insaniyetin tükenişidir. İnfaz ertelemelerin çok geçe bırakıldığı, iş işten geçip hastalık bünyeyi kapsar kılındıktan sonra, yaşamsal fonksiyonların tümüyle sıfırlanmaya devam olunduğu bir araf içinde serbest konulan bir insan can verir. İnsaniyet bahsinin ufukta ufacık dahi olsa var edilen bir mesel olarak dahi bırakılmadığını gördüğümüz zeminde hayatın ehemmiyet ve özen gösterilen bir mesel kılınmamasının utancıyla baş başa konulur koca ülke. “Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Daimi Raportörü Nacho Sánchez Amor, 2 Aralık’tan bu yana Türkiye’de bulunduğu temaslara gözlemlerine ilişkin açıklamalarda bulundu. İstanbul’da düzenlediği basın toplantısında konuşan Amor, Temel görevinin Türkiye'nin Avrupa Birliğine (AB) üyelik sürecini gözlemlemek olduğuna vurgu yaparak, bu sürecin özünün "insan hakları ve hukukun üstünlüğü" olduğuna dikkati çekti. Amor, "Maalesef bunu söylemek durumundayım. Bu konuda, hukukun üstünlüğüyle ilgili bir değişimin olmadığı ya da eksiklikler olduğunu ifade etmem lazım. Bu hukukun üstünlüğü konusu, bizim temel kaygılarımızı oluşturuyor” dedi.”
Bir vahamet sarmalı içerisinde çürümenin formları arasında dolaşıyor yeni, yepyeni diye anılan ülke. İnsaniyet mefhumunun çöpe basıldığı, ötekileştirmenin her güne içkin bir hal, mesele dönüştürüldüğü yerde hayatın berhava edilmesinden gocunulmuyor. Onca yıldır var edilmiş tüketme halinin, sonuna kadar derdest kılma çabasının, en nihayetinde adaleti bir masal, demokrasiyi bir laf, hürriyeti ötekiler için bir gözdağı meseli kılarak bütünüyle o kapkaranlık insaniyet dışı menzil gerçek kılınır. Belirgin bir cerahat halinin ortasında ilerliyor memleket. Yüksek devirli dönüşümün var ettiği yegane şey bitimsiz bir çürüme oluyor Kesintisiz bir biçimde bu tahayyüller etrafında dolaşıma çıkan menzilde yaraların farkına kim nasıl varacaktır? Hiçbir şekilde yirmi beşinci saate ulaşmayan onca kırım, kırılma, yıkım karşısında söz sahiden ne zaman fark edilecektir? İmdat, el aman, feryat u figan...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Zorunlu Kaynakça::: Amnesty International
0 notes
huzunluyol · 10 months ago
Text
Albayım,
çok uzun cümlelere, aşina değilim.
Kelimelerle cümbüş yapmam.
Bir ben vardır benden içeri..h.h
Ve parkta ki çiçeklerle selam veririm..
Tumblr media
19 notes · View notes
selenisvorldsblok · 1 year ago
Text
Tumblr media
Nerde gözleri yaşlı mahzun bir anne görsem
Bir köşede boynu bükük, günlerce ağlamış
Küsmüş dünyaya yüreği evlat acısıyla dağlanmış
Kahır ediyorum kadere onunla ağlıyorum.
Nerde bir dilim ekmeğe muhtaç
Bir çocuk görsem eli yüzü kirli, gözleri yaşlı
Burkulur yüreğimin can duvarları,
İsyanı diner mi yüreğimin, eğilip elini öpsem
Duygularıma gem vuramıyor yine ağlıyorum.
Nerde ele muhtaç bir insan görsem
Rengi sararmış gözleri çukurlaşmış,
Bakışları ürkek muhtaçlığından utanmış.
Nerde boynu bükük bir çocuk,
Bir kaleme, bir papuça muhtaç kalmış,
Yada bir kadın tutunmak için yaşama
Çalışmış çabalamış yorulmuş
Avuç avuç vermek istiyorum veremiyorum
Acizliğime yanıyor utanıyorum.
Yer yarılsa da girsem diyor yüreğim
Yüzlerindeki çaresizliği saplanıyor içime
Unutmak istesem de unutamıyorum
Gözlerindeki mahcupluk çekiyor beni
Utancımdan dönüp bakamıyorum.
Hesap soruyor yüreğim nefsime
Onlarsız yaşadıklarıma bakıyorum,
Kızarıyor yüzüm, dönüp aynaya bakamıyorum
Bu nasıl adalet bu nasıl vicdan bu nasıl insaniyet
İsyan ediyor aklım beynim her bir uzvum
Uzanamayan elimden, insanlığımdan utanıyorum.
Nerde bir adam görsem donmuş yüreği
Sevgiyi muhabbeti şişelerde aramış
Kalan ömrünü meyhanelere sarhoşluğa adamış
Sokaklarda kalmış sokaklarda sabahlamış
Çekip alasım gelir oradan çekip alamıyorum
Çaresiz kalır elim, çaresizliğime kahırlanıyorum.
Nerde bir kadın görsem horlanmış hırpalanmış
Küsmüş kaderine talihsizliğine ölesiye bağlanmış
Nerde bir baba görsem ömrünü vermiş itilmiş kalkılmış
Nerde bir bebek duysam, anne sıcağına hasret
Kucaklanmamış, sokağın bir köşesine atılmış
Ne oldu bize, bu nasıl insanlık diye isyan ediyor aklım
Eğiliyor başım, insan olmaktan utanıyorum.
Nerede taşlaşmış bir yürek görsem
Anadan babadan evlattan sevgisini esirgemiş
Nefsine esir olmuş İnsanlıktan nasiplenmemiş
Koparıp yüreğimden bütün sevgileri
Veresim gelir yüreğine, veremiyorum
Her seferinde yapamadıklarıma hayıflanıyor
Kendimden, acizliğim den utanıyorum.
Nerde gözü yaşlı bir çocuk resmi görsem
Göğsünde şarapnel parçaları, yüzü kanlı
Onun için imkansız bir hayal olmuş
Yatakta uyku, oyun parkları, okul sıraları
Susmuş para baronları, insanlığını unutmuş
Belli ki çoktan patlamış ar damarları,
Tutamıyorum gözyaşlarımı yine ağlıyorum
Çaresizliğimden, insanlığımdan utanıyorum.!
İdris Akmetin
Tumblr media Tumblr media
129 notes · View notes
revnaktarblog · 10 months ago
Text
Ya arkadaşlar açıkcası önümüzde yiyip içtiğinizde zerre miktar etkilenmiyoruz. Rabbimiz 24 saat tutun diye emir versin seve seve tutarız orucumuzu. Çayınız, kahveniz umurumuzda değil. Lakin bir şey var ki o da insaniyet, hoşgörü bunlar bambaşka şeyler. Yaparsan seni yüceltir. İnsana yakışır bir vaziyet takınırsın. Oruçlu olduğunu bildiğin bir topluluğun yüzüne doğru sigara üflenmez. Kahveyle ortama girilmez oruçluyla dalga geçer tarzda laflar söylenmez. He ben aşağılık olmayı seviyorum dersen o başka !
45 notes · View notes
yazan-kalem-siyah06 · 11 months ago
Text
Tumblr media
GEMİLERİ İSRAİL'E YÜK TAŞIYOR,
KENDİLERİ GALATA KÖPRÜSÜNDE GAZZE KATLİAMINI PROTESTO ETMEK İÇİN MİTİNG YAPIYOR,
BİR TÜRLÜ İSRAİL SINIRINA HATTA KUDÜS'E BİLE GİDEMEDİLER,
GALARA ŞLPI ARASINDA DOLAŞIP KALDILAR..
ÇOCUKLARI VEYA TORUNLARI KAFİR AMERİKA'DA OKUYOR,
KENDİLERİ AMERİKADA MÜLK EDİNMİŞLER,
AMERİKA'DA VAKIF KURMUŞLAR,
GALATA KÖPRÜSÜNDE KAHROLSUN AMERİKA DİYE BAĞIRIYORLAR !
BİZ DE İNANDIK..(!)
İSLAM ALEMİ BUNLARLA DALGA GEÇİYOR..
Tumblr media
Kahrolması gerektirecek her şeyi yaptığı için; Kahrolsun israil
Tumblr media
Meşrulaştırılmış şeytaniliklerini, estetize edilmiş pisliklerini ve makul gösterdikleri ikiyüzlülüklerini aşikâr edeceğiz. Parmaklarımız mahvolana dek yazacağız. Gözlerimizi tanık, kalemi şahit kılacağız. İnsaniyet şerefine.
Kahrolsun İsrail
DaimaFilistin
Tumblr media
19 notes · View notes
ziyapasa-01 · 11 months ago
Text
Sen uyurken, vatanın işgal edildi!
Bir ülke silahla işgal edilir sanıyorsanız YANILIYORSUNUZ! Nüfusla işgal edilir! Silah, işgal edilen ülkenin sahiplerini sürerek ve sindirerek kendi nüfusunun önünü açmak için kullanılır.
Türk Milletinin tarih boyunca unutmak, duygusal davranmak ve aşırı iyi niyet göstermek gibi BÜYÜK ZAAFLARINI bilenler, “ensar, muhacir, ümmet, insaniyet, hümanizm vb.” MASALLARLA İŞGALİN ÖNÜNÜ AÇMIŞLARDIR. Maalesef dünyada, “ümmet” ve “hümanizm” hapının yutturulabildiği TEK MİLLET; Türk Milleti'dir. Kaynak: Sen uyurken, vatanın işgal edildi! - M. Fevzi KÜÇÜKKAHVECİ
- M. Fevzi KÜÇÜKKAHVECİ
12 notes · View notes
cevhernur · 4 months ago
Text
Hatta şöyle bir şey yaşadım: Bir hanım arkadaş bana " okulda bir hanım arkadaşımızın düzgün tesettürde olmadığından bahsetti( mesela sana ne yani?) ( Afedersiniz) sonra dedi ki başına topuz yapan, böyle giyinen düzgün kapanmayanlarla arkadaşlık yapmıyorum.
Şimdi burda ...Gönül Dağı'ndaki Ramazan'ın hayret ederkenki ifadesi geçti gözümün önünden..
Duramazsınız. Gözünüz kocaman açılır, ağzınızı kapatıp sîneye çekmeniz gerekir.
Allah'ım sadece insanlar umrumda. Sadece insaniyete hizmet etmek istiyorum. Kalbimi insanlık kadar genişlettir.
2 notes · View notes
etaali · 5 months ago
Text
İmam Hüseyin'in (as) huzurunda olan bir şahıs "İyiliğe layık olmayan bir insana iyilikte bulunmak ziyandır" deyince İmam, "Insaniyet bahar yağmurları gibidir, kötünün ve iyinin üzerine eşit yağar." buyururlar.
Tuhef'ul Ukul, s.175
3 notes · View notes
belkidebirharfimben · 8 months ago
Text
Liberalin koyunu, sonra çıkar oyunu...
Tumblr media
"Bu asırdaki ehl-i İslâmın fevkalâde safderunluğu ve dehşetli cânileri de âlicenâbâne affetmesi; ve bir tek haseneyi, binler seyyiatı işleyen ve binler mânevî ve maddî hukuk-u ibâdı mahveden adamdan görse, ona bir nevi taraftar çıkmasıdır. Bu suretle, ekall-i kalîl olan ehl-i dalâlet ve tuğyan, safdil taraftarla ekseriyet teşkil ederek, ekseriyetin hatâsına terettüp eden musibet-i âmmenin devamına ve idamesine, belki teşdidine kader-i İlâhiyeye fetva verirler; 'Biz buna müstehakız' derler."
Kastamonu Lahikası'ndan...
Hele maşaallah. Yüzbin maşaallah. Diyarbakırlı kardeşlerimin gözlerinden öpmüşüm. Yiğitçe bir iş etmişler. Müslüman oğlu müslüman Kürdistan'ı (kastettiğim devlet değil bölge) LPG'ci, estağfirullah, LGBT'cilerin 'dans etkinliği' ile kirletmemişler. Dindar cedlerine yakışır bir tavır sergilemişler. Tekbirlerle hepsini dehdehlemişler. O toprakların ulu büyüklerinin ruhaniyetine tebessüm ettirmişler.
Elhamdülillah. Barekallah. Tekrar bin maşaallah. Zaten, öyledir, müslüman Ömerleşti mi İblis bile onu görünce yolunu değiştirmeye başlar. Bak şimdi, anlatınca, gözlerinden öpmek de az geldi. Ben onların ellerinden de öpmüşüm. Öyle sayın kârilerim. Zira bu zamanda hamiyet-i diniyesiyle böyle celadetli işler yapan gençler Allah'a pek yakındır.
Bu vesileyle yaptığım evhamlardan birisini de sizinle paylaşmak isterim. Efendim, bu diyeceğim, Ebubekir Sifil Hoca'nın kitaplarında-beyanlarında çok dikkat çektiği birşeydir. 28 Şubat sürecinde yutulan bir zokaya dairdir. Özetlemeye çalışayım: 28 Şubat'ta solcuların hepsi bir kalem tavır sergilememiştir. Ya? İçlerinden az bir kısmı, özellikle liberal kesim, mütesettir müslümanların yanında durmuştur. Mağduriyetlerini izhar eden yazılar yazmıştır. Beyanatlarda bulunmuştur. Evet. Allah hepsine hidayet versin. Ne diyelim. Fakat, ama, lakin... Acaba bu desteklerini hangi fiyatla satmışlardır? Tastamam 'insaniyet namına' mıdır eyledikleri? Yoksa mevzuda bazı bityenikleri de saklanmakta mıdır?
Ebubekir Sifil Hoca'ya göre vardır. Somut misallerinden de bahseder ya, onlara girmeyeceğim, özet geçeceğim: Liberaller, müslümanlara bu desteği, 'karşılığında destek istemek' için yapmışlardır. Mesela: Mütesettir hanımların üniversiteye kabulüne destek veren birisi bir başka yazısında manaca demiştir ki: "Ben sizi savundum. Şimdi de LGP'cilerin, estağrifullah, LGBT'cilerin haklarını alabilmeleri için siz bana destek olun. Sizin hakkınız nasıl haksa onlarınki de öyle hak. Göreyim hakperestliğinizi..."
Sürecin travmatik yapısı nedeniyle denize düşen bazılarımız oradaki yılanlara, yılan olduklarını unutaraktan, çok sıkı sarılmıştır. Ve nihayetinde yılanlar da karaya çıkıldıktan sonra "Ne sıktın be kardeşim!" diyerek kiralarını musibetzedelerden istemişlerdir. Bugünlerde sıklıkla denk geldiğimiz 'libe-müslim' aydınlar o dönemin yemlenmesinin mahsulleridirler. Hatta, başörtülü olup LGBT'yi savunan (veya az-biraz sonra hepten başörtüsünü falan kenara atıp dini-diyaneti boşlayan) gençler, erkek versiyonlarını da ıskalamayalım elbette kârilerim, o dönemde yenilen zokanın sonuçlarıdırlar. Bu 'borçlandırıcı' desteğin sonucunda, Ömer Seyfettin'in 'Diyet'indeki gibi kolunu kesip verebilen pekaz olduğu için, çoğusu fikriyatında melezleşmiştir. İtikadında melezleşmiştir. Amelinde melezleşmiştir.
Yani kemalistlerin zulmünden liberaller epeyce adam devşirmiştir. Eh, fakat, ama tarlası sürülen yine müslümanlar olmuştur ne yazık ki. Bu ülkede herkesin yüzü biraz güler. Sünnilerinki pekaz güler.
Arıza, müslümanların haklarını 'kendi tanımları üzerinde yükselerek' istemeyi beceremeyişinden kaynaklanmıştır. Tesettürü 'insan hakları' gibi global bir kavramın üzerine yığarak istemek; onunla Batı'dan destek ummak; müslüman memleketin müslüman evlatlarının analarının aksütü gibi helali gibi konuşamamak; aynı kavrama tıkıştırılan pekçok şeyin daha içselleştirilmesini sağlamış; gençlerden "Dört mezhep de ne canım! Peh! Bugünkü dünya ancak liberalizmle yönetilebilir!" diyecek kadar ileri gitmiş acibe-i itikatlar ortaya çıkmıştır. Bunlar namazlarında dört mezhepten çıkmazlar. Ama onları ibadetlerinin dışına da çıkarmazlar. Beşerî ilişkilerde 5. hak mezhebi taklid ederler: Yani liberalizmi.
Bunlar içinde bir de hasbelkader ABD'de eğitim görenler, ayağını Batı dünyasına şöyle bir basıp gezenler, burs alanlar, fonlananlar, hatta çalışanlar pek yamandırlar. Abdullah Cevdet misali, beş vakit namazlı oralara varıp, süreç içinde deizme-ateizme kadar evrilenlere rastlanmıştır. Fakat deizme-ateizme de hemence evrilmezler. Önce bulaştırabildikleri kadar bid'ayı ulaşabildikleri kadar müslümana bulaştırmaya çalışırlar. Asıllarını sonraları açık ederler. Her neyse. Allah gençlerimizi böyle fitnelerden muhafaza eylesin. Benden de amcalarıma/yengelerime nasihat: Çoluğunuzu-çocuğunuzu Batı'ya teslim etmekte heveskâr olmayın. Delikanlı dünyasını­ (belki) âbâd ederken ahiretinden (belki) olabilir. Mahşer günü anasından-babasından şekva edebilir. Böyle bir bedelleşmeye akıllılık gözüyle bakılmaz, vesselam.
Ha, oraya gelecektim, hızlı gittim: 28 Şubat'tan sonra şimdi Gazze meselesinde de benzeri birşey yaşanıyor. Gerçi küfrün maskesi yırtılıyor. ABD'nin, Batı'nın ne mal olduğu ortaya dökülüyor. Fakat Cibali Babalar da öyle kolay vazgeçmiyor. Bazı üniversitelerde yapılan savaş karşıtı eylemlerden ziyadesiyle heyecanlananlarımız var. Onlar durmuyorlar, dinmiyorlar, yine Batı güzellemesine devam ediyorlar. İlla güneşi Batı'dan doğuracaklar. İlla hidayetimizi onların ellerine verecekler. İlla, illa, illa... Maskenin yırtılmasına gönülleri elvermiyor yani. İşte, bir tanesine, geçenlerde sosyalmedyada rastladım kârilerim. Metin Karabaşoğlu Serbestiyet'te yayınlanan "Yaşasın Gençlik!" yazısında diyor ki:
"Dünyanın her yerinde, ama özellikle Batıda ve Türkiye’de, devam eden mezâlimin son bulması için etkili her türden eylemi ve söylemi geliştiren gençleri izlerken dikkatimi çeken bir husus, tam da Zübeyir Nişancı’nın o söyleşide dikkat çektiği ‘ahlâklılık’ kriterlerine ilişkindi. Ahlâkı salt cinsel normlara indirgeyen daha yaşlı kuşakların epeyce bir kısmı zalime zalim, işbirlikçiye işbirlikçi diyememe ahlâksızlığına duçar haldeyken, İsrail’in zalimliğine karşı sesini yükselten gençler içerisinde her inançtan, düşünceden, ideolojiden, cinsel tercihten kişiler vardı. Belki başka bin konuda birbirlerinden ayrışmalarına karşılık, hakikaten hayata ve insana saygı konusunda sarsılmaz bir ittifakları sözkonusuydu..."
Ahlakın kriteri çoğaltılabilir ama şu 'ibneleri ahlaklı gösterme' meselesi bir cerbezedir. Anadolu irfanında 'beline sahip çıkamayan'ın erdemine inanılmaz. Bu irfan, yabancının değil, İslam'ın irfanıdır. Şehvetine sahip olamayan hiçbirşeyine sahip olamaz. İstikamette hiç olamaz. İbneye umut bağlanmaz. Nitekim Bediüzzaman'ın 'kuvveler bahsi'nde kuvve-i şeheviye üzerine söyledikleri de bunu doğrular:
"Meselâ, kuvve-i şeheviyenin tefrit mertebesi humuddur ki, ne helâle ve ne de harama şehveti, iştihası yoktur. İfrat mertebesi fücurdur ki, namusları ve ırzları pâyimal etmek iştihasında olur. Vasat mertebesi ise iffettir ki, helâline şehveti var, harama yoktur."
Hollywood'tan tutun Yeşilçam'a kadar mezkûr cerbeze sıklıkla işlenmiştir. 'İyi kalpli ibneler' genelde romantik-komedi filmlerinin klişelerindendir. (Sonlardan birisini Son Kabadayı'da Rasim Öztekin'in kişileştirdiği 'Sürmeli' karakterinde görürüz.) Bu manipülasyon şöyle bir yalana iman etmemizi dayatır: "Tamam, adamlar/kadınlar hayvanların bile yapmayacağı hayvanlığı işliyor olabilir, ama yine de ahlaksız diyemezsin, tiksinemezsin. Belki o daha ahlaklıdır. Saygı göstermeyi unutma..."
Standart sünni bir müslüman olarak ben buna inanmayı reddediyorum. Beni doğrulayacak epeyce veri olduğunu da biliyorum. 28 Şubat'ta veya şimdi Gazze katliamında verdikleri desteği de itikadımı cerheder bulmuyorum. Mazlumların yardımına 'daha sonra onlarda meşruiyet kazanmak için' koşmak liberal ideolojinin taktiğidir. (Türkiye'de de aynı kişiler "Biji Kürdistan!" sloganları atmadılar mı? Ne için? Kürtleri çok sevdikleri için mi? Yoksa manipüle edilebilir bir alan gördükleri için mi?) Fakat burada şöyle garip birşey de var: Bugün İslam âleminde en çok kanı akıtanlar yine onlar. Yani bizi öldürenler de kendilerini liberal olarak tanımlıyorlar. (Biden'a sorsanız ondan liberali yok mesela). Eee, o halde? Herhalde 'iyi polis-kötü polis'in bir versiyonu oynanıyor. Cibali Babalar da yine tezgâha geliyor.
Bitirirken tekrar hatırlatayım kârilerim: Diyarbakırlı gençlerin gözlerinden-ellerinden öpmüşüm. Varolsunlar. Şâdolsunlar. Metin Karabaşoğlu'nun umudu gençlerde olduğu gibi benim umudum da gençlerde. Sadece başka gençlerden ümitvâr oluyoruz. Ben dümdüz sünnilerden ümitvârım. Oysa...
4 notes · View notes
hamitbyd-blog · 1 year ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Bırakılan İsrailli esirden KASSAMA mektup:
"Sonsuza dek size karşı minnettarlığın esiri olacağım"
İşte mektubun tamamı:
Son birkaç haftadır bana eşlik eden generallere...
Yarın yollarımız ayrılacak gibi görünüyor ama size tüm kalbimle teşekkür ediyorum. Kızım Emilia'ya gösterdiğiniz olağanüstü insaniyet için minnettarım. Siz onun ebeveyni gibiydiniz. Onu istediği zaman odanıza davet ediyordunuz.  (Emilia) Hepinizin sadece arkadaş değil, aynı zamanda gerçek, iyi kalpli sevilen kişiler olduğunuzu hissetti. Teşekkür ederim, teşekkür ederim. Onunla geçirdiğiniz saatler için teşekkür ederim.
Ona karşı sabırlı olduğunuz ve onu tatlılarla, meyvelerle şımarttığınız için teşekkür ederim.
Çocuklar savaş bölgelerinde olmamalı ama sizin sayenizde ve yol boyunca tanıştığımız diğer nazik insanlar sayesinde kızım kendini Gazze'de kraliçe olarak gördü. Bize nezaket, özen ve sevgiyle davranmayan tek bir kişiye bile rastlamadık.
Sonsuza dek size karşı minnettarlığın esiri olacağım çünkü kızım buradan kalıcı bir psikolojik travmayla ayrılmadı. İçinde bulunduğunuz zor duruma ve Gazze'de uğradığınız ağır kayıplara rağmen gösterdiğiniz nazik davranışı hatırlayacağım. Hepinize ve ailelerinize sağlık ve sevgi diliyorum. Çok teşekkür ederim.
Danielle ve Emilia
Not: Rica ediyorum bu mektubu paylaşın bütün dünya okusun ve Gazzeye destek olsun.
11 notes · View notes
baybaykus · 11 months ago
Text
MEYDANLARIN UTANMAZ SEFİLLERİ!
Kiminiz Atamıza,
Kiminiz Andımıza,
Kiminiz Marşımıza,
Kiminiz ay- yıldızımıza,
Kiminiz üniter yapımıza,
Kimileriniz de Allah'ımıza düşman.
Öylesi iğrenç sakallılar türedi ki,
Andımızda geçen ''doğruluk, çalışkanlık, saygı, sevgi'' kelimelerinin çocuklarımızın ruhlarında yankı, gönüllerinde yer, zihinlerinde karşılık bulmasından rahatsız olup kuduz itler gibi hıncından SALYA DÖKEN!
Yalan sizde,
Ahlâki çürüme sizde,
Kin, nefret, iftira sizde,
Enâyilik, saflık, câhillik, bizde.
Yordunuz, gerdiniz, böldünüz bizi.
Ar yok, edep yok, asâlet ne gezer.
Soyunuz, kanınız, geniniz, dininiz başka.
İninin milletin sırtından, emdiğiniz kan yeter.
Bu milletin kendi aralarında bir problemi yok.
Problem yaratıp bölen sizsiniz, geren sizsiniz.
Kiminizin Müslümanlığı;
Devlet, Cumhuriyet, Atatürk ve Türk düşmanlığını örtmek için çul parçasından ibâret.
Bazınızın milliyetçiliği;
Türk'ü kandırıp peşine takarak Türk düşmanı mahfillere teslim etmek için çocuklara verilen, dışı şekerli, içi çürük ''Elmalı şeker''in ta kendisi.
Hepsi bir tarafa da, asıl içimi yakan şey;
Türk milletinin sigortası ve omurgası olan ülkücü gençliğin etkisizleştirilerek Türk'ün sahipsiz bırakılmasıdır.
Ey meydanların rezilleri, sizler;
Milli ruh,
İslâm inancı,
Allah korkusu,
Âile terbiyesi,
Merhamet, insaniyet ki bunların tümünden nasipsiz birer belâyı musibetsiniz.
Satanistler gibi sadist ve merhametsizsiniz.
Toplumun acı çığlıklarından, sefâlet ve tükenmişliğinden aldığınız zevkle, Hasan Sabbah'ın müritleri misâli daha da sapkınlaşıyorsunuz.
ONLAR ÖYLE DE, BİZLER NASILIZ?
Allah'a âsiyiz,
Şükürsüz ve sabırsızız,
Allah'ın mülkünde Allah'ın verdikleriyle doyup, sonra da Allah'a, Kur'an şeritına ve Peygamberine muhalefet halindeyiz.
Önce Allah bu toplumu ıslah edip Kur'an şeriatına döndürsün
Ve akabinde topunuzu büyük acılar içinde helâk eylesin.
ORHAN KILIÇOĞLU
4 notes · View notes
muratmesutfan · 2 years ago
Photo
Tumblr media
Boynu büküktü zamanların, Güneşte üşüyor, Ayazda yanıyorduk. Çölleşmişti gözler. İyileştirmekten uzaktı yağmurlar. Sağırdı merhamet. Kördü şefkat. Nankördü insaniyet. Hoyrat eller perde gerisinde, Kan içmeye doymuyordu enaniyet. "Ahir zaman böyle olur, sen sabra ve tevekküle yapış "dedi bir ses. Kaygım, yerini teslimiyete bıraktı. Ne de olsa mülkün sahibi Hazreti Allah'tı...
Murat Mesut
15 notes · View notes
otadam · 2 years ago
Text
İlişkilerde illa bir kriter arıyorsanız, bu kriter nezaket olmalı.
Çünkü nezaket insanlığa ve insaniyete dairdir. İçinde vicdan,merhamet, saygı ve empati barındırır..
7 notes · View notes
mnsrykt · 2 years ago
Text
"Sonra görüyoruz ki; âlem-i insaniyet de, belki hayvan âlemi de bir daire hükmünde teşkil olunuyor ve nokta-i merkeziyede rızık vaz'edilmiş. Bütün nev'-i insanı ve hattâ hayvanatı rızka âdeta taaşşuk ettirip, onları umumen rızka hâdim ve musahhar etmiş. Onlara hükmeden rızıktır. Rızkı da o kadar geniş ve zengin bir hazine yapmış ki, hadsiz nimetleri câmi'dir. Hattâ rızkın çok enva'ından yalnız bir nev'inin tatlarını tanımak için, lisanda kuvve-i zaika namında bir cihaz ile, mat'umat adedince manevî ince ince mizancıklar konulmuştur. Demek kâinat içinde en acib, en zengin, en garib, en şirin, en câmi', en bedî' hakikat rızıktadır.
   Şimdi görüyoruz ki: Herşey nasılki rızkın etrafında toplanmış, ona bakıyor; öyle de rızık dahi bütün enva'ıyla manen ve maddeten, halen ve kàlen şükür ile kaimdir, şükür ile oluyor, şükrü yetiştiriyor, şükrü gösteriyor. Çünki rızka iştiha ve iştiyak, bir nevi şükr-ü fıtrîdir. Ve telezzüz ve zevk dahi gayr-ı şuurî bir şükürdür ki, bütün hayvanatta bu şükür vardır. Yalnız insan, dalalet ve küfür ile o fıtrî şükrün mahiyetini değiştiriyor; şükürden, şirke gidiyor."
17 notes · View notes
revnaktarblog · 1 year ago
Text
Bir ara sokaktan arabayı geçirmeye çalıştım sonuna kadar geldim de benim araba iki arabanın arasından geçemeyecek durumdaydı. Arabalar öyle park edilmiş. Mecbur geri geri çıkacağım. Bir kadın böyle bana doğru geliyor. El kol hareketleri falan başladı. Geri geri 200 le gidecek değilim kadın bunu anlayacak kapasitede değil galiba. Her iki tarafımda da araç park edildiği için yol boyu dikkatli çıkmam lazım. En son çıktım. Kadın bana diyor ki bilmiyorsan sürme 😄 ya arkadaşım beni niye bekledin sen geri geri çıkaydında işine bakaydın ya. Sen benim çıktığım yerden hızlıca geri çık bakalım sana anahtarı teslim edeyim. Kadın kadına destek olacağına yaptığı iş bu işte. Ben park edemeyen birini görsem gidip yardım ediyorum. Sıfır anlayış, empati, insaniyet. Tebrik ederim.
7 notes · View notes
yazan-kalem-siyah06 · 1 year ago
Text
Tumblr media
İşte ey âciz insan ve ey fakir beşer! Dua gibi hazine-i rahmetin anahtarı ve tükenmez bir kuvvetin medarı olan bir vesileyi elden bırakma, ona yapış, a'lâ-yı illiyyîn-i insaniyete çık. Bir sultan gibi bütün kâinatın dualarını, kendi duan içine al. Bir abd-i küllî ve bir vekil-i umumî gibi اِيَّاكَ نَسْتَعِينُ de. Kâinatın güzel bir takvimi ol.
Tumblr media
YÂ TEVVÂB,
dua ve tevekkül ile bendeki meyelân-ı hayra büyük bir kuvvet ver.
Hem istiğfar ve tevbe ile bendeki meyelân-ı şerri kesip tecavüzatını kır. Âmin.
Tumblr media
-Her şey geçer, ömür de geçer
-Bütün tartışmalar biter, bütün gündemler değişir
-Bütün ünvanlar, koltuklar, makamlar geride kalır
-Ne yaparsan yap kimseyi razı edemezsin muhakkak bir eksiğin bulunur
-Sen önce Allah'ı razı etmeye bak!
| Çünkü O seni asla bırakmaz
Ya Rabbi ağzımıza tat ,vücudumuza sıhhat, ömrümüze ve kazancımıza bereket , evlatlarımıza afiyet, öbür alemde kurtuluş lütfeyle.
Ya Rabbi fakirlik gelmezden evvel nimetin, meşguliyet gelmez evvel hayatın kıymetini lütfeyle.
Allah’ım! Bizi,
iyiliğin temsilcilerinden eyle
İyiliği yayanlardan eyle
Elinden, dilinden, belinden emin olunanlardan eyle
Allah’ım!
Emanet bilincine ulaşanlardan eyle
Hayat ve iman emanetini koruyanlardan eyle
Amin
Allah'ım,
Bizi her hayra yakın ,her şerdende uzak eyle.
Sevaplara yakın, günahlara uzak eyle.
Bizi Cennete yakın, Cehenneme uazak eyle.
Bizi sana yakın eyle,
Sabahımızı hayreyle,
Kötüleri defeyle AMİİNN
Allah’ım Filistin’e Kudüs’e Gazze’ye ve Doğu Türkistan’a peşinden zillet gelmeyecek bir zafer ikram eyle, İsrail’i ve Çin’i içindeki zalimlerleri perişan eyle, bizi kardeşlerimize yardımcı kıl, Müslüman idarecilere iman feraseti, öfkesi ihsan eyle, âmîn ya Muîn..
Esselamu Aleyküm
Hayırlı sabahlar
Tumblr media
9 notes · View notes