#yabancılık
Explore tagged Tumblr posts
jupiterliyazar · 1 year ago
Text
İnsan bazen durduğu yeri seçemez. Bazen hiçbir şey göremez. Yok olur zamansızlıkta ve içindeki en derin yabancılıkta. Kaybettikleriyle beraber kimliksiz kalır. Gidemediği yerler ve yaşamadığı hatıralara bakar durur.
M.
116 notes · View notes
denizeyuruyen · 1 year ago
Text
Tumblr media
https://tr.pinterest.com/pin/64176363431256164/
23 notes · View notes
Text
"Dünyadasın ve şaşkınsın. Bir mana veremiyorsun birçok olana, olmakta olana. Yadırgıyorsun yerini; yabancısı oluyorsun zamanının, insanların ve hatta kendinin bile. İnsan daima, aradığına doğru çekim hâlindedir. Kavuşana dek bu yabancılık devam eder."
42 notes · View notes
hataysekshikayelerisblog · 11 months ago
Text
Kocamı Eski Sevgilimle Aldattım! (Ayla 36 Y., İstanbul)
Merhaba ben Ayla, şu an 36 yaşındayım ve evliyim. 22 yaşındayken severek evlendim. Kocamla her yönden güzel anlaşıyorduk ve seks hayatımız da iyi gidiyordu. Elbette herkes gibi fantazilerimiz vardı, ama değişik heyecanları başka erkek ve kadınlarda aramıyorduk. Yani sıradan insanların sıradan hayatlarını yaşıyorduk. Tabii ben de, kocam da dışarıda başka erkek ve kadınlara kaçamak bakışlar atıyorduk. Ama bunlar masumane kaçamaklardı ve bu konuda birbirimizi sıkıştırmıyorduk.
Evlenmeden önce bakireydim ve fazla seks yaşamamıştım. Lisedeyken erkeklerle arkadaşlıklarım oldu, onlarla öpüştüm ve soyunmadan seviştim. Sadece birisi (Esat) göğüslerimi yalamış ve amımı külot içinden okşamıştı. Ben de Esat'ın yarağını külot içinden avuçlamıştım. O zamanlar Esat'ın yarağı bana epey büyük gelmişti. Ama ötesi yoktu, seks konusunda tüm yaşadığım buydu. Okul dönemleri bittiğinde, Esat'la lişkimiz de bitmişti. Ben de arkasından ağlayıp, gözyaşı dökmedim, çünkü ona aşık değildim ve onunla evlemeyeceğimi biliyordum. Ama ilişkimiz sürerken bana hep, "Benden başka biriyle evlenirsen, bu okşadığım, ama sikemediğim amını sikmek isterim!" derdi. Ben de o zamanlar onu kırmamak için, "Olur!" derdim.
Evlenmeden birkaç yıl öncesi ve evliliğim boyunca Esat'ı ne gördüm, ne de ondan bir haber aldım, ta ki geçenlerde bir kız arkadaşımla kafenin birinde akşam kahvesi içene kadar. Kafede Esat'la göz göze geldik ve ikimiz de tutuk kaldık, önce o cesaretini toplayıp bana, "Merhaba!" diyene kadar. Nasıl davranacağımı bilmiyordum, yine de nezaketen, "Merhaba!" dedim. Ayaküstü bir konuşmadan sonra benden telefon numaramı istedi, ben de art niyet düşünmeden verdim. O gittikten sonra, eskiden söyledikleri aklıma geldi ve panikledim. Ya gerçekten beni sikmek isterse ne yapacaktım? Sonuçta onunla sikişmediysem de bir ilişki yaşamıştım. Aklımdan türlü şeyler geçiyordu, acaba numaramı mı değiştirsem gibi. Ama kocama gerekçesini nasıl anlatacaktım? Esat beni kocama anlatmakla da tehdit edebilirdi. Bu karışık duygularla evin yolunu tuttum...
Daha eve varmadan beni aradı ve yarın buluşmayı teklif etti. Bu arada o da evlenmiş ve çoluk çocuğa karışmıştı. Bunları duymak beni biraz rahatlattı ve teklifini kabul ettim. Lisede yaşananlar geçmişte kalmış ve artık unutulmuş olmalıydı. Bu karışık duygularla onunla buluşmaya karar verdim.
Ertesi gün tenha bir yerde, tenha bir restoranda buluştuk. İkimiz de biraz çekingen halde sohbet etmeye başladık, ama sohbet ilerledikçe yabancılık ve çekingenlik kayboldu. Birbirimize aile ve iş yaşantımızı anlatırken, elbette eski günlerden bahsetmemek olmazdı. O günleri andıkça, onunla birlikteyken birbirimizi nasıl arzuladığımızı, ama bekaret nedeniyle yaşamak istediklerimizi ertelemek zorunda kaldığımız düşünceleri aklımdan geçiyor, ama bunu ona anlatmıyordum. Lafı dolaştırıp konuyu açan o oldu, gençlikte arzulara gem vurmanın ne kadar zor olduğunu ve düşüncelerimizin ne kadar sığ olduğundan bahsetti. Sonrasında can alıcı soru geliyordu ve bana, 'sözümü hatırlayıp hatırlamadığımı' sordu. Hatırladığımı, ama bunun masumane gençlik düşleri olduğunu ve gerçekleşmeyeceğini söyledim. O da bu saatten sonra aramızda duygusal bir şeyin zaten gelişemeyeceğini ve yaşlarımızın epey ilerlediğini söyledi. Bundan sonra yaşayacaklarımız gençlik günlerinden ilham almak, şu sıradan ilerlemiş yaşantımızda kısa bir heyecan yaratmak olabileceğinden bahsetti.
Aslında doğru söylüyordu. Bundan sonra hayatımızda böylesi heyecanları yaşamak ve sıradanlıktan sıyrılmak olanaksız gibiydi, ama ona bunu belli etmedim. Esat, evlendikten sonra seks konusunda birkaç kaçamağın ötesine gitmediğini anlatıyordu. Kafamdan neden olmasın diye geçirirken, bir taraftan da aldatmanın kötü olduğu duvarına çarpıyordum. Öte taraftan bu tür ahlaki değerlerle kendimizi boşuna sınırladığımızı, hayattan zevki almamız gerektiğini düşünüyordum. Esat bu konularda konuştukça, ben aklımdaki çelişkiyle bir yandan da ıslanıyordum. Esat'ın daha önce okşadığım ama tadına bakamadığım yarağının amıma girişini düşünmek beni azdırıyordu.
Esat, "İstediğin bir gün buluşur, yarım kalan işimizi bitiririz ve konu orada kapanır!" diyor, aklımı çeliyor ve beni tava getiriyordu. Birden ağzımdan nasıl çıktı anlamadım, "Tamam o zaman!" deyiverdim. O da bana Kumburgaz'da bir yazlıklarının olduğunu ve bu mevsimde rahatsız edilmeden yaşayamadıklarımızı yaşayabileceğimizi söyledi. "Peki tamam, haftaya orada işimizi görür, bir daha da bu konuyu açmayız!" dedim. Çok mutlu olmuştu ve "Elbette sen istemezsen bir daha olmaz!" dedi.
Bir hafta sonra buluşup yola koyulduk. Yazlığın bulunduğu siteye geldiğimizde in cin top oynuyordu. Bu da beni çok rahatlatmıştı, çünkü sonunda rezil olmak ta vardı. Yazlığa girdiğimizde kendimizi önce koltuklara bıraktık. Sonra Esat hafif alkollü birşeyler hazırlayıp geldi ve içmeye başladık. Yanımda oturuyordu, nefesini boynumda hissediyordum. Hafifçe öpmeye başlamıştı. Sanki vücuduma elektrik veriliyordu. Bu öpücükleri eskiden tanımama rağmen, kocamdan sonra tuhaf geliyordu. Benim karışık duygularımı anlamış olacak ki, elleri hızlı bir sonuca ulaşmak için bacaklarıma ve oradan amıma doğru hareketlendi. O okşadıkça ben de gevşiyordum, bacaklarım kendiliğinden aralanarak elinin amıma daha kolay ulaşmasını sağlıyordu. Dudakları dudaklarıma değiyor ve öpücüklerine karşılık bekliyordu. Ben de artık onun dudaklarını emiyor ve istediği karşılığı veriyordum.
Birden beni kucaklayarak yatak odasına doğru hareketlendi. Yatağın üstüne bırakınca ellerim amıma doğru gitti ve ıslanan, dudakları şişen amımı okşamaya başladım. O da beni seyrediyor, bir yandan da soyunuyordu. Yatakta yanıma uzanınca benim de üzerimi soymaya başladı ve sütyen külotla kaldım. Yarağı göbeğime değiyor ve büyüklüğü konusunda yanılmadığımı, kocamın sikiniden sonra daha iyi anlıyordum. Sütyenimi adeta törenle çıkarttıktan sonra memelerimi yalamaya ve bir yandan da amımı kendi elimden devraldı. Sonrasında bütün vücudumu diliyle keşfetmeye başladı. Boynumu, göğüslerimi, göbeğimi yalıyor ve amımı külottan kurtararak ortaya çıkarıyordu. Şimdi çırılçıplaktım ve yalayarak en sonunda amıma ulaştı. Daha yeni traş olmuş amımı diliyle kudurtmaya başladı. Yarağının sıcaklığını yumuşaklığını göbeğimde hissetmek ve amımın yalanması, benim ilk orgazmımı yaşamama yetmişti bile. Sular seller gibi orgazm oluyordum, o ise yalamaya devam ediyordu.
Sonra 69 olduk, yarağını ağzıma almak bana acayip zevk veriyordu. Artık zamanı geldiğini düşünerek, "Hadi sik beni! Amımı kudurttun, şimdi yar onu, emziğini ver, sok içime!" diyerek hazır olduğum mesajını verdim. "Bu kadar aceleci olma, anın tadını çıkar, o amını sikebilmek için çok bekledim ve doyurabilmek için bir haftadır kimseyi sikmedim. Meraklanma en az üç posta sikeceğim seni!" dedi. Beni dört ayak pozisyonuna getirdi ve arkadan sikini amıma sürtmeye başladı. Siki amımın ağzına geldikçe kendimi arkaya atıyor ve sikini içime almaya çalışıyordum. O ise kafası giren sikini çıkartıyor ve amımın dudaklarına sürtmeye devam ediyordu. Sonra birden kafasını soktu ve ben de yine kendimi geriye esnettim. Artık yarağının yarısı içimdeydi ve kalınlığı nedeniyle müthiş zevk veriyordu. "Hadi kalanını da sok, dışarıda bir şey kalmasın, kanırtarak sik beni!" diye inliyordum.
"Harika bir amın var, içi ateş gibi yanıyor ve bu yaşına rağmen halen dar. Amını yarağıma doyuracağım, tadını unutamayacak!" diyordu. Bu arada yavaş yavaş sikinin kalanını da sokuyor, bazen kısa aralıkla çekerek fazlasını tekrar amıma yerleştiriyordu. Taşaklarını hissettiğimde amımın içinde sanki soba borusu varmış ve amım yırtılmış gibi hissediyordum. Aynı zamanda kendime bu tadı daha önce niye yaşamadım diye kızıyordum. Evlendikten sonra ne çıkarsa bahtına oluyor, başka yarakların tadına bakılamıyordu. Ohhh işte buydu, zinciri kırmıştım ve tadını çıkarmalıydım.
Esat sikini kökledikten sonra bir müddet öyle kaldı. Siki sanki rahmime dayanmıştı. "Biraz amın alışsın güzelim, anlaşılan kocanın siki yeterince büyük değilmiş, yoksa almakta bu kadar zorlanmazdın!" diyerek hafif hafif girip çıkmaya başladı. Ben de, "Hadi erkeğim, yarım kalan işini bitir, artık bu am senin, onu evire çevire sik! Amım sikilmek neymiş görsün!" diyordum. Arada da, "Ohhhh geçir, amımı del!" diye onu ateşliyordum. Konuşmalarım karşısında hareketlerini hızlandırmıştı. Ben ise, "Evet, işte böyle kökle, sertçe, hoyratça sik amımı, geçir yarağını!" diyerek daha da hızlanmasını sağlıyordum. Yarağı içime motor pistonu gibi girip çıkıyor, beni hızlı bir orgazma yaklaştırıyordu. Amımı sikerken memelerimi avuçluyor, her tarafımı mıncıklıyordu. Ve inleyerek hiç olmadığım kadar şiddetli bir orgazm oldum.
"Ben bittim!" dediğimde, bana, "Bu daha başlangıç, bu amı bir kerelik sikmeyle bırakır mıyım hiç? Ama önce bir de götünün tadına bakalım!" diyerek amımdan çıkardı götümün deliğine sürtmeye başladı. İtiraz eder gibi göründüm, ama kocama bile iki seferden fazla vermediğim götümün de bu güzel yarak tarafından sikilmesini istiyordum. Esat götümün deliğine tükürüp, yavaş yavaş parmağı ile göt deliğime masaj yapmaya başladı. Biraz sonra bir parmağını içime itmeye başladı. Bir parmağı götüme girmişti ve acayip zevk almıştım, ama siki daha kalındı ve şimdi onu da tükürükleyip götüme değdirmeye başlamıştı. O hissi hiçbir zaman unutmayacağım, çok hoşuma gidiyordu. Ve bastırmaya başladı, bana devamlı kendimi serbest bırakmamı, yoksa canımın acıyacağını söylüyordu. Elimden geldiğince söylediklerine uyuyordum.
Götümün yanaklarını tutarak ikiye ayırdı ve iyice yüklenmeye başladı. Bir sızı ile içime girdiğini hissetim, bağırmamak için yastığı ısırdım. Çok nazik hareketlerle ilerlemeye başladı. Canım acıyordu, ama çok fazla değildi. İşini kesinlikle çok iyi biliyordu. Biraz daha, biraz daha derken, en sonunda taşaklarını amımda hissetmiştim. Canım halen acıyordu. Bir süre öyle bekledi, alışmam içindi herhalde. Sonra yavaş ve sakin hareketlerle ileri geri yapıyordu. Canımın acısı gittikçe azaldı ve yerini zevke bıraktı. Şimdi daha rahat girip çıkıyordu ve hızlanmıştı. Esat şu ana kadar daha boşalmamıştı. Arkamda hızını artırmaya başladı. Ben, "İçime boşal, götümü doldur döllerinle erkeğim!" diye inlerken, o daha da hızlanıyor ve benim daha çok hoşuma gidiyordu. Birden çok sert bir şekilde yüklendi ve boşalmaya başladı. Sanki götümün içinde bir yanardağ patlamıştı. Dölleri içime sıcak sıcak akarken, Esat öylece duruyor, titriyordu. Biraz içimde bekledi ve çıktı götümden.
"Çok güzel bir götün var, kütür kütür yarıldı ve artık yarağa alıştı. Kocana daha sık verirsin bundan sonra!" diyerek gülümsedi. "Sen de usta bir sikicisin. Amımın da, götümün de hakkını verdin. Kocamı aldattığıma değdi!" diye yanıtladım. İçimden de kendime bundan sonra ne olacağını soruyordum. Bu sikişin tadını unutmak zordu, ama kocamı da seviyordum. Sanki iç sesimi duymuş gibi, "İstersen bir daha olmaz, ama benim sikimin tadına bakan am döner dolaşır yeniden gelir. Madem kocan seni doyuramıyor, belki anlayış gösterir, seni birlikte bile sikebiliriz!" dedi.
Aslında fena fikir değildi. Kocam tutucu bir insan olmadığı gibi, ona da başka kadınlar bularak, karşılığında ben de başkalarıyla sikişebilirdim. Zaten bu saatten sonra, aşk meşk, bağlanmak gibi duygular bize uzaktı. "Olabilir, ama bir şartım var, karını da kocam sikecek, ne dersin?" diye cevap verdim. Esat biraz durakladı ve "Neden olmasın? Böylece ben de seni daha rahat sikebilirim!" dedi.
İşte asıl hikaye böyle başladı. Esat'ın karısını da kocama ayarladık. Şimdi hep beraber sikişiyor ve birbirimizi kıskanmıyoruz. Hatta bazen kocam Esat'ın karısını biz olmadan sikiyor, ben de Esat'la kocam olmadan sikişiyorum. Hayatın tadını çıkarıyoruz :)
[Ayla]
210 notes · View notes
papatyademetii · 4 months ago
Text
Hey Adam;
Seninle tanışalı bir yıl oldu,geçiyor hatta. Başıma gelen en güzel şeysin sen. Mesafe vardı aramızda, imkan görmüyordum bu denli olacağımıza. Tüm olmaz dediğim, ne varsa öğrettin yaşattın. Hayatın sadece siyah ve beyaz olduğunu değil, başka renklerin olduğunu da gösterdin bana. Gökkuşağı derdim sana, hatırlar mısın sevgılım? Buraya yazmamın sebebi, burada tanışmış olmamızdan ötürü.
Belki başka uzaktan seven çiftlere de , örnek oluruz ne dersin?
Takvimin yaprağı, 18 ocağı gösteriyordu.Seni ilk, canlı canlı karşımda gördüğüm gün..Telefonda konuşuyorduk, geldim sevgilim demiştin:) Ben taksiden inene kadar pek bir şey hissetmemiştim aslında , sadece heyecan vardı işte biraz. Aklım sıra süpriz yapmak istemiştim sana. Sonra işinin olduğunu söylemiştin. Bizim otogar, karışık biraz bilirsin. Deli gibi arıyordu gözlerim seni, sonra içimden bir ses dön dedi sağ tarafa. Yürümeye başladım her adımım, kalbimin biraz daha hızlanmasına sebep olmuştu. İleride arkası bana dönük bir adam gördüm. Sırtında siyah bir çanta, siyah bir mont vardı üstünde. Koku geldi srdından, daha önce bildiğim ama uzun zamandır almadığım bir koku. Telefonuma sarıldım, sordum hemen çantanın rengini,montunun rengini. Evet de sen nereden biliyorsun? diye bir yanıt düştü teiefonuma. Arkana baktığında, göz göze geldiğimiz o an dünya durmuştu. Film sahnesi gibiydi herşey, adımlarım hızlanmaya başladı. Bir yerden sonra kontrolü kaybetti, kollarına atım kendimi. Duyduğum koku artık dibimdeydi, yıllardır birbirimize hasret kalmış gibi sarıldık. Bütün olmuştuk mesafe yoktu, yıkmıştık başarmıştık..
Ellerim deli gibi terliyordu, titriyordu. Kalbimin artık bir ritmi yoktu o kadar hızlı atıyordu ki, bir an çıkacak gibi hissetmiştim :) Mazi gözler, beyaz ten, cennet kokusu..Yabancılık çekmemiştim, utanç duygusu çok uzaktaydı bana. Ellerin ellerime değdiği an, alev alev yanıyordu sanki. Sıcacıktı bilirsin ellerim soğuktur benim. O kış ayında, takvim seni gösterdiği gün, ben baharı yaşıyordum. Babama benzettim, adam ben seni. Bir zamanlar kahramanım dediğim adama, çok benzettim seni.. Yürüdüğünde ilk adımını, hep sağdan attığını konuşurken ilk etrafa baktığını, ağladığında gözünden gelen yaşın ilk soldan aktığını, güldüğünde yanağında o çukuru, sinirlendiğinde o mavi gözlerinin, bir buz dağına dönüştüğünü, uyurken elini yastığının altına koyup, on ikinci nefesten sonra rüyalara adım attığını, yalan söylerken soluna bakıp öyle anlatmanı, evde otururken ayağının birini koltuğun üstünde tuttuğunu, kırıldığında sessizliğini, uykundan uyandığında dört kere göz kırpıp etrafa bakmanı, en çok siyah ve maviyi sevdiğini, giydiğin ayakkabının ilk şeklinden önce rahatlığına bakmanı, ellerimi tutmak için yükün olsa bile bir şekilde tutmaya çalışmanı, benimle yürürken sürekli beni izlemeni, sigara yaktığında ilk bana yakıp vermeni, biten siğara paketini elinde sıkıp atmanı, kahvaltı yaparken ilk çayına şeker atarak başlamanı, sessiz sessiz yerken benı izlemeni, kahveyi sade içmeni, çayı üç şekerli içmeni.. Kısacası sevgilim yanımda uyurken bile kirpiklerini saymamı nasip etti rabbim. 146 dan sonra sayamadım. Yüzünü izlemeye başlamıştım sonra da ,uyumuşum kollarının arasında.. Şimdi annelerimiz tanışmış. Elalem değil ellialem bizi bilir olmuş. Büyük savaşlar verilmiş, 13 buluşma ,sayısız mesaj işlemiş bize. İyi ki varsın sevgilim iyi ki seninim. Seni çok seviyorum okyanusum..
@hepeksikk
49 notes · View notes
noksanbiri · 7 months ago
Text
en dipte olduğumu hissetmek istemiyorum. beni öldürmeyen acı güçlendirsin de istemiyorum. sanki denizde boğuluyorum ama aynı zamanda da yaşıyormuşum gibi hissediyorum. nefes almak ama boğulmak. gülümsemek ama mutluluk hissetmemek gibi. içten içe ölüyorum gibi. zaten yaşlandığımı da şu sıralar çok fazlasıyla hissediyorum nedense. parkta oynayan bir çocuk gördüğüm de. insan büyüdüğünü hisseder herhalde bu yaşlarda ama gerçekten bunu hissetmiyorum. direkt yaşlanma boyutunda ilerliyorum gibi. insanların anlattıkları kadar aslında sustuklarıdır da. sanki batarken anlıyorsunuz batmak zorunda olduğunuzu. en dibe varıyorsunuz. işin tek iyi tarafı bir daha battığınızda her şey o kadar tanıdık gibi hiç yabancılık çekmiyorsunuz. korkmuyorsunuz. dedim ya öldürmeyen acı güçlendirsin istemiyorum diye aslında Nietzsche haklı bir taraftan öldürmeyen şey güçlendiriyor ama her kazanç farklı bir hayal kırıklığı ve kayıplarla geliyor. binevi her gün güneş alan bir evin önüne kocaman bir bina yapılıyor ve güneş alan kısım minimum düzeye düşüyormuş gibi düşünün. yani karanlık ışığınızın çoğu kısmını yutuyor. yaaani. uzun lafın kısası. düşerken en dibe çokta fazla efor sarf etmeyin. boğuşmayın. çırpınmayın. gücünüzü çıkışa saklayın. bir şarkıyla noktalıyorum bu yazımı. herkese sevgiyle ve hoşça.
127 notes · View notes
sakayikcicegii · 14 days ago
Text
Ben yine kitaplarda bulacağım sevgiyi, satırlarda gülümseyeceğim. Sen yokken ben yine ben olarak kalacağım. Bir gün gelirsen bana yabancılık çekme diye. Öyle ki sen gün geçtikçe yabancılaştın bana.
23 notes · View notes
japonyamesken · 2 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
--
Heyyoo, Lola'yla tanışın 🐾 Ben bugün bi korkumu yenmek için adım attım ve arkadaşımla Lola'yı gezdirmeye çıktım. Tasmayı falan ben tuttum hep, çok eğlenceliydi ama anladığım kadarıyla evde köpek sahiplenmek çok zor, çok zahmetli. Kedilerden devam biz. To-do list'imdeki maddelerden birini bitirmenin ödülü tekrar kedi kafeye gitmek ama şu hızla ne zaman bitiririm Allah bilir...
Lola'yı yürütürken önce korna sonra zurna sesleri duyduk ve bi anda sokağa bir sürü araba geldi, gelin alma varmış sanırım. Diyorum ya burada yabancılık çekmeniz imkansızzz 🙃
Sonrası pazar turu ve bisiklet sürmeydi. Hava sıcak olduğu için pazarın her yerini pis bir peynir kokusu sarmıştı. Şu küçük atıştırmalık domatesleri çok seviyorum ama bunlar hiç güzel çıkmadı maalesef. Pazara ilgimi kaybettim bugün.
Pazardan sonra tekrar çıkıp ennnn sevdiğim yollardan birinde turladım. Eve gelip brokoli çorbası, tavuk sote, pirinç pilavı ve kuru cacık yaptım, wow uzun zamandır böyle bi menü hazırlamıyordum.
Biraz önce de çay suyu koydum ama kalkıp demleyemiyorum bi türlü yorgunluktan. Önümde dağ gibi bi liste var, bir de belirsizlikler...
Pazartesiden itibaren hava birden soğuyacak burada. Umarım bu dediğimden pişman olmam ancak soğuk havanın iş bitirtici, ders çalıştırıcı gücüne ihtiyacım var gibi gibi.
21 Eylül 2024
24 notes · View notes
ggunebakancicegi · 15 days ago
Text
Belki de ait olmadığım yerlerde olduğumdan her şey ayağıma dolanıyordur; yolumun üstüne serilen taşlar, farkına bile varmadığım yanlış adımların bir cezası gibi sürekli bana engel oluyor. Her adımımda, daha önce görmediğim bir duvarla yüzleşiyorum, sanki peşimi bırakmayan bir gölge gibi her sapakta karşıma çıkıyorlar. Belki de bu şehir, bu sokaklar, bu insanlar benim için değil, bu yüzden yollar birbirine giriyor, çıkmaz sokaklara sürüklüyor beni. Oysa ruhumda bir yerlerde, ait olduğum toprakların kokusunu, dinlediğim bir ezgiyi, içime çektiğim serin bir esintiyi arıyorum. Fakat her denememde, ayak bileklerime dolanan yabancılık hissi, beni olduğum yere çivileyip bırakıyor. Kendi yolumu bulma arzumla, bu yanlış patikaların yarattığı karmaşa arasında kaybolmuş gibiyim; belki de sorun, ait olmadığım yerlerde kök salmaya çalışmamdır.
15 notes · View notes
jupiterliyazar · 1 year ago
Text
Gökyüzüne bakıp yalnız başıma ağlayacağım. Karanlık geceye saklayacağım ruhumu. İşte yıldızlar ve benim yüreğim kayboluyor ışıklar arasında. Issız sokaklar canlanıyor gibi buğulu gözlerimde hareket etmeye başlıyorlar. Her şeye karşı küskünlüğümü de affettim. Bağışladım kendime kızdığım vakitleri. Tek tek bıkmadan ayıklayarak taşlı yollardan geçiyorum. Bilmediğim, hiç tanımadığım yerler buralar. Tanıdıklığın yabancılığı gidiyor. Kimse ilişmesin bana. Kimse görmesin gücümü de güçsüzlüğümü de. Kimse duymasın sesimi. Çünkü gidenler hükümsüz artık.
M.
24.08.2023
00:50
78 notes · View notes
denizeyuruyen · 8 months ago
Text
"Kendimi yengeç gibi hissediyorum. Yengeçler denizde yaşarlar ama yüzemezler. Ben de nefes alıyorum ama dünya denilen bu cehenneme bir türlü ayak uyduramadım."
- Albert Camus - Yabancı
12 notes · View notes
kalptekimavi · 1 year ago
Text
- Biliyor musun? Hiç kolay biri değilsin.
• Kolay mı? Kimmiş kolay olan? Benim tanıdığım insanlardan hiçbiri kolay değil.
- Senin kaçtığın şeyler beni ilgilendirmiyor. Kaçtığın insanlar... Sorularla rahatını kaçıracak değilim. Yine de elinden bırakıvermek zor gelmiyor mu sana?
• Hayır, aslında zor olan tutunmaya çalışmak. Bunun imkansız olduğuna ikna oldum bu kez. Bu düşünce beni mutlu ediyor
Ya unutuş ve yabancılık gerçeğin kendisiyse? Hakikatin?
Ya insanın hayatı boyunca tanıdığını sandığı kişiler gerçekte tamamen yabancıysalar ve de bunaklık hali vaki olunca insan bunu apaçık görmeye başlıyorsa? Ya insan hayatı boyunca arkadaşı olmuş kişinin veya eşinin gözlerinin içine bakarak “sen kimsin?” diye sorduğunda aslında tamamen aklı başında ise?
Evet zihin üzerindeki kontrolü kaybetmek böyle bir şey olmalı. Sakin sakin oturup artık isimlerini bile bilmediği yabancılara dönüşmüş olan arkadaşlarının kendisiyle irtibatı koparmalarını beklemek.
Her şey kayboluyor gibi oluyor. Bir şeyi yakalamaya çalışıyorsun ama hep elinden kaçırıyorsun, gibi. Yapmak mecburiyetinde olduğun şeyi yapıyorsun. Ama bir şeye tutunmak imkansız. İşin ilginç olan tarafı intihar etmeyi hiç düşünmedim. Zaman zaman acaba ölüm denilen yerde miyim diye aklımdan geçirdiğim oldu. Ölümün kapsadığı odalardan birinde.
Ruh hali? Evet benim de bir ruh halim var. Öyle ki içimdeki bir güç benim dönem dönem tamamen hareketsiz olmamı, çoğu insanların genellikle birlikte olduğu aile ve arkadaşlar gibi çevrelerden uzak durmamı gerektiriyor. Zaman zaman ki buna sık sık da diyebilirim, tamamen tek başıma kalmak isterim.
Ben hiçbir şeyin oradan geliyor, hiçbir şeye doğru gidiyorum, çok fazla yer de kaplamıyorum aslında, birinin benim için hesaplar yapmasına değmeyecek kadar küçük bir alan, yeryüzünde bir gölge yalnızca; geniş perspektiften bakınca topu topu kendi ağırlığım kadar bir şey ve ben de geniş bir kapsamda ele alındığında bir gölge olmak istiyorum, yoksa dar kapsamda bir et parçası olmakta var.
Her şey çok acı verici.
Perişan edici.
Demek istiyorum ki, bütün kozmos, bu sonu gelmez ölüm ve bu...
Hayat denilen şey.
105 notes · View notes
tevfiz · 2 months ago
Text
Her şeyin güzel olduğu rüyalara uyanmıyorum artık. Tamamım diyorum bu kadarım ben. Yarım tamdan fazlaymış bunu öğreniyorum. Sıvamadığım kollarımdan dirseklerime sular akıyor. İnadına çarpıyorum buzz gibi suyu yüzüme. Evet diyorum bu sefer her şey olması gerektiği gibi. Her şey net,yerli yerinde. Peki,ya ben? Artık hiç konuşmuyorum. Kendime bile anlatamıyorum. Ama garipsemiyorum. Yabancılık çekmiyorum. Kendimi çiçeksiz vazolara sığdırıyorum. Burası diyorum,yerim. Yıldızlar kadar,gökyüzü kadar,ay ışığı kadar kibirlenmiyorum. Limana vurmuş bir dalgayım sanki. Terliklerim elimde yalınayak yürüyorum kumlarda. İçimi korku kaplamıyor. İçimi denizler ,kuşkular kaplamıyor. Bırakıyorum akışına. Ama akmıyorum da. Salınıp duruyorum.
17 notes · View notes
saliha-biri · 3 months ago
Text
Tumblr media
Ben bu dünyada artık yabancılık çekiyorum.....
28 notes · View notes
bercesteruh · 11 months ago
Text
Eğer ağlamak istersen benim omzum ve kollarım burada. Benim yanımda yabancılık çekmeni istemiyorum. Sıkışmış gibi mi hissettin, gel beraber halledelim, bende üzülürüm bende ağlarım seninle. Seni yargılamam, eleştirmem ben. Sadece duralım işte öylece, insanlardan uzakta kimse olmasın. Tenhada ağlayalım. Her şeye varım dedim ya ben sana. Saklama benden bir şey bende senden. Ne varsa köşemizde söyleyelim birbirimize.
63 notes · View notes
reiralea · 5 months ago
Text
Bugün seminere gittiğim okulda yirmi sekiz öğretmen misafir olarak katılmış. Hiç yabancılık çekme gibi bir durumumuz olmadı. Okulun kadrosu da çok sıcak kanlıydı. Gelen öğretmenlere de bir şeyler sorup tanıştım hemen. Hatta biri üniversiteden bir arkadaşın eşiymiş, seminerden sonra birlikte döndük. İlk gün iyi geçti umarım yarın da kolaylıkla ve güzelce geçer.
22 notes · View notes