#hatıralar
Explore tagged Tumblr posts
evliyacelebinintorunuu · 16 hours ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Eski rutinlere geri dönüş ☕📚🎶
21 notes · View notes
yasemen-nn · 1 year ago
Text
Yağmur ağlıyor ikimiz için hem ağlıyor hem siliyor maziyi...
229 notes · View notes
geceninisiklarii · 7 months ago
Text
sen gel geceleri bi' de bana sor
özlemek, inan, yaşamaktan daha zor
yolculuk var, toplandılar
hatıralar zoruma gidiyor.
52 notes · View notes
jupiterliyazar · 1 year ago
Text
İnsan bazen durduğu yeri seçemez. Bazen hiçbir şey göremez. Yok olur zamansızlıkta ve içindeki en derin yabancılıkta. Kaybettikleriyle beraber kimliksiz kalır. Gidemediği yerler ve yaşamadığı hatıralara bakar durur.
M.
116 notes · View notes
duraksama · 1 year ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
115 notes · View notes
yurekbali · 7 months ago
Text
Tumblr media
Yaşar Abi’yle anılar... anılar... Yaşar Abi aslında çocuk gibidir. Çabuk kırılır, çabuk küser. Ama içinde kötülük yoktur. Fakat kendine yapılanı da hiç unutmaz. Zaten hiçbir şeyi unutmaz ya, neyse. Şimdi sizlere bu konuyla ilgili birkaç anekdot anlatmak istiyorum. (...) Aziz Nesin, Yaşar Kemal ve Çiçek Arif Madem konu küslükten, dargınlıktan açıldı, o zaman bir de Yaşar Kemal Aziz Nesin hikâyesi anlatmalıyım size. Aziz Abi bir yazısında mı, yoksa bir sohbette mi ne Yaşar Abi’yle ilgili bir laf söylemiş. Yaşar Abi de bunu duymuş ve selamı sabahı kesmiş onunla; konuşmuyorlar. Türk edebiyatının ve kültürünün tepesinde oturan, uluslararası ünleri olan bu iki devin küslüğünden herkes rahatsız. Özellikle de dostları, arkadaşları tabii. Kimse de cesaret edip onları bir araya getiremiyor. Böyle de sürüp gidiyor bu durum. Bir akşamüstü Yaşar Abi, ben, Karanlık Cengiz ve Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın hem danışmanı hem basın sözcüsü, Büyükelçi Kaya Toperi dostumuzla Çiçek Bar’da muhabbeti kurmuşuz. Gülmecenin, fıkranın bini bir para. Erken bir saat olduğu için barda kimseler yok. Biz gülmekten kırılıyoruz. Tam tanımıyla yerlerdeyiz. Biz kahkahalara boğulurken bahçe kapısından Aziz Nesin girdi içeri. Yanında, son zamanlarda beraber olduğu kadın arkadaşı. Ölümünden üç beş ay önce olsa gerek. Artık, barda yalnız değiliz. Seslerimize çekidüzen verip biraz kısarak sohbetimize devam ettik. Ne de olsa barın sahibiyiz. İşin gereği bile olsa, ki o yüzden değil, gerçekten saygı duyduğum bir abi olarak Aziz Abi’ye hoş geldiniz demek için masadan kalktım. Aziz Abilerin masasına gidip, “Hoş geldiniz” dedim. Kısa bir süre için de olsa masalarına oturdum. Hoşbeşten sonra, lafı da döndürüp dolaştırıp, Yaşar Abi’yle olan dargınlıklarına getirdim ve niye konuşmadıklarını sordum. Aziz Abi de dargın olmadığından, bir konuşmasından dolayı Yaşar Abi’nin alınganlık gösterdiğinden söz etti. Aziz Abi’nin beni sevdiğini bildiğimden de cesaret alarak sordum: “O zaman Yaşar Abi’yi alıp masanıza getirsem bana kızmazsınız değil mi abi?” “Niye kızayım ki canım. O bizim küçük kör ayıcığımızdır” dedi. Bunun üzerine masadan izin isteyerek kalktım. Kafamda acele bir plan geliştirdim. O zamanki Çiçek Bar’ın şefi Cafer’i çağırıp, soğukluktan bir şişe Cordon Rouge şampanya çıkarıp, servise hazır hâle getirmesini söyledim. Çalışanlardan birinden de fotoğraf makinesini hazır etmesini istedim. Ben işaret ettiğimde hemen harekete geçersiniz, dedim. Sonrasında da gidip kendi masamıza oturdum. Oturur oturmaz da Yaşar Abi, “Aziz ne anlatıyor?” diye sordu. Ben de, o anda yazdığım senaryoyu okudum Yaşar Abi’ye. “Diyor ki Aziz Abi, ‘Ne o, bir şey mi var da Yaşar bana selam vermiyor. Hoş geldin demiyor? Sen bilirsin Arif?’ diye sordu” diyorum. “Peki sen ne dedin?” “Ben de bilmediğimi söyledim tabii.” “Hadi lan ordan. Aziz böyle şeyler söylemez. Düpedüz yalan söylüyorsun.” “Ben niye yalan söyleyeyim abi. Niye uydurayım ki? Ben, bana ne söylediyse onu söylüyorum.” “Beni kandırmaya kalkmıyorsun değil mi?” “Haddime mi düşmüş abi sizi kandırmak.” Yalandan kim ölmüş? Yemin billah ederek doğru söylediğimi, hatta, vakit geçirmeden masasına gitmemiz gerektiğini, yoksa çok ayıp olacağını söyledim. Kaya Abi de Karanlık Cengiz de beni desteklediler. Bana inanmasa da Aziz Abi’ye bir merhaba deme gereği duydu sanırım. “Hadi o zaman, yürü. Beraber gidiyoruz ulan” dedi. Masadan kalkarken bizim şef Cafer’e işareti çakıyorum. Bana tam inanmamış, ikircimli bir hâlde yürürken;
“Bak Arif, yanlış bir şey olursa seni asla affetmem. Bunu bilesin” dedi. “Bilmez olur muyum abi? Tamam, affetme” diyerek yüreklendirdim onu. Ama onun bu konularda bana pek güvenmediğini de biliyordum. Bu yüzden beni tehdit ederek, giderayak işin doğru olup olmadığını öğrenmeye çalışıyordu. Ne kadar yalan söylemeyen adamı oynasam da Yaşar Abi yine de benim işgüzarlık yapabileceğimi biliyor. Benim yaptığım da riskli bir iş ya, neyse. Aslında ben, Aziz Abi’nin sevgisine ve bilge kişiliğine güvenerek buna yeltenmiştim. Yapacak bir şey yoktu artık. Aziz Abi’nin masasına gelmiştik bile... Arkamızdan şef, garsonlar, komiler eşliğinde şampanya tepsisi geliyordu. Yaşar Abi; "Vay Aziz! Hoş geldin!” deyince, Aziz Abi de, "Nasılsın Yaşar?” dedi ve kucaklaştılar. Aynı anda şampanya da bütün gürültüsüyle “bom” diye hemen arkamızda patladı. Onların ürkmüş, şaşkın bakışları arasında bizim masadan bir alkış koptu. O sırada bir yandan da fotoğraflar çekiliyor. Daha sonra Kaya Toperi de gelerek Aziz Abi ile Yaşar Abi’yi kutladı. Şampanyalar içtik. Böylece uzun zamandır süren küskünlük de son bulmuş oldu. Bu işe en çok sevinenin ben olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Neyse bu kez, kazasız belasız çıktık işin içinden. Bu olaydan üç beş ay sonra Aziz Abi’yi kaybettik. Türkiye büyük bir değerini yitirmişti. Yaşar Abi, Aziz Abi’nin ölüm haberini alır almaz bana geldi. Üzgün... "Aferin ulan Arif. Ne iyi ettin de Aziz’le beni barıştırdın. O gün söylediklerinin hepsinin yalan olduğunu biliyordum. Ama bak Aziz öldü. Sen bizi o gün barıştırmasaydın, bugün birbirimize küs gidecektik. Bu da benim için daha büyük bir acı demekti. Sağ ol lan Hasan Emmimin oğlu. Yalan malan ama iyi ettiğin belli” deyip boynuma sarıldı. Dokunsalar ağlayacak hâldeydi. O an yüreğinden kopmuş gelen iki damla gözyaşı, kirpiklerinin arasından yere düşmek için sabırsızlanıyordu... Aziz Abi’nin yokluğuna alışmak hepimiz için zor oldu. Hâlâ ülkenin çözümsüz sorunlarına, ondan gelecek çözüm önerilerini bekler dururum. Kimsesiz çocuklar için kurduğu vakfının bahçesinde, nerede yattığı bilinmeyen mezarında, ışıklar içinde yat Aziz Abi! Tüm çiçekler üstüne açsın. Yıldızlar üstüne yağsın! - Arif Keskiner, Yaşar Kemal’li Anılar / Binbir Renk Binbir Çiçek - Fotoğraf: Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Arif Keskiner
24 notes · View notes
melodyofblue · 26 days ago
Text
Tumblr media Tumblr media
7 notes · View notes
wehuzunngeldi · 1 year ago
Text
İnsan birini özlemeye görsün, özlenenin sureti inatçı bir hayalet gibi yakasına yapışıyor. Atılan her adımda, alınan her solukta sinsice kendisini hatırlatıyor. O zaman özlediğine dair tüm hatıraları bir bir temize çekiyor kişi ve en çok onların arasına yenilerini katamayacağına üzülüyor. Galiba hatıralar böylesine kederli yapan, onları çoğaltamayacağımızı bilmek...
68 notes · View notes
evliyacelebinintorunuu · 3 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media
Bir Ufak Bekir Meselesi 🐈
Bu Bekir , kendisi arabanın altından kurtarıldı , sahiplendirmeye çalıştık ama sahiplenen olmadı. Artık sahafta kitaplar arasında koşuşturuyor. Hayatımda gördüğüm en yılışık kedi olabilir 😂 Ayağımın dibinden ayrılmıyor sürekli göbeğini açıyor, 7/24 sevilse bile pati atmıyor. Yemek yemeyi ve uyumayı çok seviyor. Genelde kutunun üstünde uyuyor. Bakışlarımız biraz üzgün ama bir sıkıntımız yok. Patronum ona bebek gibi bakacaktır eminim. İsminin hikayesine gelecek olursak bir arkadaşıma fotoğrafını atıp "tam tekir" yazdım. Arkadaşım da "tam tekir kuru Bekir"yazdı. Ben dee aa ismi Bekir olsun o zaman dedim. Bu şekilde ismimiz Bekir oldu. Maşallah demeden geçmeyelim. 🐈
28.07.24
145 notes · View notes
autumnyeteraglama · 6 months ago
Text
Romeo ve Juliet gibi olabiliriz demişti o yaz.
Evet olduk ama sorun şu ki Romeo ve Juliet aşık bir çift değildi. Romeo eski sevgilisini unutmak için Juliete sevgi gösterilerinde bulundu. İlk defa bu duyguyla karşılaşan Juliet bunu aşk sandı.
11 notes · View notes
yakazakalb · 1 year ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
İstersen beni burda bırak
Burda ne düşmek, ne kalkmak
Ne mağara, ne uçmak
Ne kanat çırpışı
Ne durmak için zahmet
Her şey düşer gibiyken
Mağaranın dışına
Yalnız Seni düşünmek…
Seni düşünmek Rahmet…
.
25 notes · View notes
jupiterliyazar · 1 year ago
Text
İnsan kendini ararken mi yorulur? Kendinde olmayanı ararken mi yitip gider? Uzakları özlerken mi demlenir? Bu ait olamamak ve bu eksiklik sahip olunmayan hatıralardan mıdır? Gözlerin yaşarmasının sebebi bu bitmeyen boşluk hissinden mi? İnsan nerede vazgeçer? Herkesin ölmek istediği acı farklı mıdır? Yoksa özünde tek bir şeyi mi kaybetmiştir insan?
M.
11.09.2023
20:50
62 notes · View notes
kaybolankisisblog · 7 months ago
Text
Gözyaşları çok sahtedir insanları vicdanıyla yanıltırlar
O yüzden her ağlayanı çok sevecek sanmayalım
14 notes · View notes
shamil07 · 1 day ago
Text
Tumblr media
“İletişimimiz kesildikten sonra gecenin gündüzü takip etmesi gibi… Bakışlarımı “bu gözler beni aldattı” yazısıyla boyadı. Zaman geri döndürülemez ama geçmiş, bu harika anılar sonsuza kadar hafızamda yeni bir kitap gibi kalacak. "Düşüncelerimin rafındaki yeni ciltte"
2 notes · View notes
sonergumus-blog · 1 month ago
Text
"Sensiz İstanbul: Bir Hüzün Hikayesi"
Yanında olmak isteyip de olamadığım bir gün daha bitti, Şimdi sen söyle, ben bu şehrin neresine sığayım? Karaköy’ün yürek burkan sokaklarında, Martı çığlıkları arasında kaybolmuşum, Galata Kulesi, aşkın en yüksek yerinde, Ama ben, hüzünle yoğrulmuş bir gölge gibi.
Çukurcuma'nın dar geçitlerinde dolanırken, Her köşe başında, bir hatıra fısıldar gibi, Bir çay bahçesinde, zaman kaybolur, Gözlerimde biriken yaşlar, hüzün denizinde dalgalanır.
Beyoğlu’nun kalabalığında yürüdüm, Yüzlerce insanın arasında, yalnızca senin izlerin, Çiçek Pasajı’nda geçmişin kokusu, Kalbimde kanayan bir yara gibi, açılır her gün.
Kadıköy sokakları, beni özlemlerle sarar, Her anımda sen varsın, ama yokluğun ağır, Moda’da yürürken, rüzgar bana fısıldar, "Her şey geçer," der, ama sen geçmezsin, aklımda.
Gel, bir rüzgar gibi dokun, içimi sarmala, Bir fırtına gibi geç, yüreğimi sarsala, Bu koca şehrin neresinde kaybolsam da, Sensizlik, ruhumun derinlerinde yankılanan bir çığlık.
5 notes · View notes
sefa-hannover · 1 month ago
Text
Tumblr media
gece sahilde hasret giderdim içimdeki boşluğu paylaşmak istedim kız kulesine herşeyi denize anlatım bir paket sigara sahilde bitti.... sonrası sarılmadan veda ettim ahh ne özledim İstanbul...
4 notes · View notes