Hiç kimse değilim ben.Kimseye kılıç çekmedim savaşta.Yankıyım, unutuşum, hiçliğim ben.
Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
sevgilim, yetimim benim, aylar nasıl geçiyor zaman hiç geçmezken kapılar kapalı, dünya buzlu cam uyuşmuş gözlerimin önünde hayat akıp gidiyor hiç kımıldamadan ikimizin yerine dinliyorum sevdiğin şarkıları siyah tişörtünü giyiyorum yatarken gömleklerini, kazaklarını, kokunu senin rüyalarını görüyorum ölür gibi uyurken gün boyu elimde kahve fincanı kapıyı açmıyorum telefonlara çıkmıyorum başını bekliyorum geleceği olmayan hatıraların sevgilim, yetimim benim, nasıl da kayıtsız gülüyorsun hayata öldüğünden haberi yok fotoğraflarının
7 notes
·
View notes
Text
“Bir gün öğretmen de ölür. Ama ardından binlerce ve binlerce kişide yaşar o. Bir alev, sönmez bir ateş gibi, ilim meşalesini nesilden nesile devreder.”
—
11 notes
·
View notes
Text
" bir nesnenin büyük bir kütlesi olması için illa da iri olması gerekmez. menekşe kadar küçük olan bir kız, çiçek yaprakları gibi oradan oraya giden bir kız, dünyanın kütlesinden daha büyük bir güçle beni kendine doğru çekiyor. tam o esnada, tıpkı newton'un elması gibi durmaksızın ona rastlayana dek yuvarlanıp durdum. küt sesiyle... küt küt sesiyle... yüreğim yer ile gök arasında baş döndürücü bir sarkaç gibi gidip geliyordu. ilk aşktı o... "
7 notes
·
View notes
Text
“biraz yaklaşsaydın buğusu giderdi pencerelerimin. ben de yazardım elbet camlarıma “baba canım"şiirini. dedim ya senden öğrendim, ölüm süzüyor artık gözlerim. babası ölmüş arkadaşlarımın babalarının ardından konuşurken düşürdükleri kelimeleri biriktirip kurduğum cümlelerle konuşuyorum seninle. sen o zaman bile susuyorsun…”
—
17 notes
·
View notes
Text
insanlar çoğalıyor etrafımda. sen yoksun. ıssızlığımdan anlıyorum. çok uzakta oluyorum onlar konuşurken. derken gece başlıyor. çayları ödüyorlar ve bir parçamı alıyorlar karşılığında. ve sen haftanın deniz ertesi günleri geliyorsun. her aşk; yaşayamadıklarımızın özetidir, diyorum. gülüyorsun.
12 notes
·
View notes
Text
aynı bardaktan içmeyeceğiz ne suyu, ne tatlı şarabı, şafakta öpüşmeyeceğiz ve akşam çöktüğünde pencereden bakmayacağız.
sen güneşle soluklanıyorsun ben ay ile ama aynı aşkla yanıyoruz ikimiz de.
29 notes
·
View notes
Text
sen benim kaç defa uykumu böldün? kaç gece uykusuz bıraktın beni? kaç şafak karşıladım seninle, sensiz? hesap ver. hesap ver, ayrılığın hesabını bileyim. çareyi kadehlerde arasam, alıp başımı dağlara çıksam, bir daha hiç görmesem seni, gözlerine bir daha hiç bakmasam, unutmaya yetecek mi? hesap ver. hesap ver, nerede biter, nerede başlar yalnızlık? hesap ver, neden sana kavuşmanın bir adı da ayrılık? hesap ver...
6 notes
·
View notes
Text
“günün birinde bir erkek kalbinin çölünde bir serap gördüm. serap yağmur duasına dönüştü zamanla, dua deryaya. böylece doldurdum kumu balıklarla. seraptan da duadan da yorulduğum zamanlarda adam döndü bir deniz-mezarlığa. balıklar çırpınmadan bir an’da öldü. ve gördüm ki ben, yine aynı adamda yeniden icat edebiliyorum suyu, yeniden serap, yeniden derya, ve yine dolduruyorum balıklarla bir adamın çölünü. bütün aşklar budur. aşk kadınlar yorulunca biter. kadınlar bir adamı değil, bir mezarlığı terk eder.”
6 notes
·
View notes
Text
“Hangi vefa duygusuyla tutunacağız dünyaya? Hangi güzelliğin özrüyle varacağız mezara? Biz nasıl seveceğiz? Sevgimizi nasıl söyleyeceğiz? Bunu kim öğretecek bize? Ellerimiz bir su gibi akacak mı bir daha? İnsan bütün hayatını, sonunda yalnız kalmak için yaşıyor sanırım.”
—
16 notes
·
View notes
Text
her nimetin sonu nedamet ben istemiyorum sizi, istemiyorum ürkmüş ve çekilmiş güneşten yılanlarla beraber ruhum bahçelerinizde bahar durmaz dursa da neye yarar görünmeyen hudutlar arasında gaipten haber verir yaşamalar ne yüzüm ak, ne aşka doymuşum gençliğim parça parça, arzu ve hülyada artık bulunmamak istiyorum hiç bir dünyada
7 notes
·
View notes
Text
çarpılmışım başım sersem
sevdim jilet yiyen kızı
göğsündeki kumrulara değsem
gagaları zehirli kırmızı
7 notes
·
View notes
Text
"Bir insana verdiğiniz değerin, onun gerçekten değerli olmasıyla ya da bunu hak edip etmemesiyle hiç ilgisi yoktur. değer vereceğiniz insanları kendiniz seçersiniz ve bunu yaparken çoğu zaman ne durumda olduklarına aldırmazsınız. bunun adı tam olarak değer yüklemesidir. yani ona verdiğiniz değerin kaynağı siz olduğunuz için asıl değerli olan karşınızdaki değil, sizsinizdir. en azından bir süre öyledir. ama şunu da göz ardı etmemek gerekir: birine gereğinden fazla değer verirseniz eğer, artık sürekli kendinizden verdiğiniz için siz değer kaybetmeye başlarsınız ve onun gözünde ona verdiğiniz değer ölçüsünde değersizleşirsiniz. soylu ve tutkulu başlayan pek çok yakınlaşmanın, son derece sefilce sonlanmasının en büyük nedeni de işte bu durumdur.”
7 notes
·
View notes
Text
Ne zaman bir masaya otursak seninle karşı karşıya
Masa durmadan uzuyor aramızda.
Tozlu bir yol oluyor giderek
Ve ben başlıyorum koşmaya.
Sonra bakıyorum hiç değişmemiş,
Duruyor olduğu gibi
aramızda cansız bir masa
Kestiremiyorum bir türlü
Uzak mısın, yoksa yakın mı bana.
14 notes
·
View notes
Text
anılarım kar topluyor inceden, bir yorgan gibi geçmişimin üstüne. ama yine de unutuş değil bu, sızlatıyor sensizliği tersine. senin kim olduğunu bile bilmezken. sevgiden caydığım yerde darıl bana.
7 notes
·
View notes
Text
“Öğrencilerin anarşist olmamalarını mı bekliyorlar?“ dedi.
"Gençler başka ne olabilirler ki?
En alttaysan, aşağıdan yukarıya örgütlenmelisin!”
4 notes
·
View notes
Text
gözümüzün içindeki sarılık
avucumuzun içindeki yara
sen her gün biraz daha bağlandığımız
her gün bizi bağlayan hayata
tuzu ekmeği şiirimizin
sen çarık, potur, kuşak
sen çavdar ekmeği, mısır ekmeği, buğday ekmeği
dinlenmekten yorulmuş toprak, durgun sular, ihtiyar dağlar
karakollar, hapishaneler, okullar
yani yirmi milyonun kederi
yani yirmi milyonun ümidi
sen büyük kederimiz
sen büyük ümidimiz
düzülse sana düzülür destan
yakılsa sana yakılır türkü
ama şüphesiz en insancası işin
devam etmektir yaşamaya.
5 notes
·
View notes