#trans hakları
Explore tagged Tumblr posts
Text
Tumblr ve Automattic ailesinin trans çalışanlarından bir mesaj
Trans bireylerin, ve dahi genel kapsamda LGBTQ+ bireylerin, Tumblr'da evlerinde gibi hissetmelerini istiyoruz. Bunun sebeplerinden yalnızca biri de Tumblr ve Automattic ailesinin parçası olan trans bireyler olarak bize kucak açan bir ortamda çalışmak istememiz. Burasının bizleri destekleyen ve güvenliğimizi gözeterek mücadele veren bir platform olduğuna inanmak istiyoruz. Sizlerin varlığı Tumblr'ı daha canlı ve daha renkli kılıyor; Tumblr çarklarını çeviren LGBTQ+ arkadaşlarımız ise sahne arkasında tam da bu ideal için, sizler için, durmadan çaba sarf ediyor.
Birkaç gün önce Matt Mullenweg (Tumblr'ın ana şirketi olan Automattic'in CEO'su) bir kullanıcımızın hesap askıya alımıyla ilgili sorusuna, LGBTQ+ topluluğunu olumsuz etkileyen bir biçimde yanıt verdi (İngilizce). Matt'in bu soruya verdiği cevabın ve akabindeki yorumlarının yersiz ve yıpratıcı olduğu kanaatindeyiz. Moderasyon kararları hakkında Tumblr ekibinin yorum yapmamasının farklı nedenleri var; bunların arasında, söz konusu kullanıcıların gizliliğini korumak ve ayrıca, her gün binlerce şikayetin moderasyondan geçirilmesinin fizibilitesi yer alıyor. Bu politikanın talihsiz tarafıysa Güven ve Emniyet ekibimizin uygulamaları hakkında dedikodu ve yanlış bilgilerin, aslına bakılmaksızın kolayca yayılması. Bu doğrultuda konuyla ilgili birkaç noktayı açıklığa kavuşturmak istiyoruz:
predstrogen'in askıya alımının arkasındaki gerçekler doğru bir şekilde yansıtılmadı ve trans-feminen kullanıcıları platformdan atmak için fırsat kolluyormuşuz gibi bir intibaya yol açıldı. Böyle bir durum söz konusu değil. Yukarıda linkini verdiğimiz gönderide paylaşılmış örnek yorum, gerçekçi şiddet tehdidine dair kriterlerimizi karşılamıyor ve hesabın askıya alınmasına yol açan etmen bu değildi.
Daha sonra ise Matt maalesef bu askıya alımın toplulukta yarattığı yıpratıcı etkiye dair farkındalık gösteremedi. Matt; Tumblr ve Automattic'in işleyişini sürdürmekle görevli LGBTQ+ bireyleri temsil etmiyor ve bu duruma verilecek yanıt konusunda bizlere danışılmadı.
Geçtiğimiz sene bazı kullanıcılarımızın gönderilerine hata sonucu "yetişkinlere yönelik" ve "cinsel temalar" içerik uyarıları eklenmişti. Trans temalı içeriklerde birden çok kez yaşanan hatalı uyarı ekleme durumunun sorumlusu, gönderilere içerik uyarısı uygulamakla görevlendirilmiş harici yüklenicilerden oluşan bir ekipti. Güven ve Emniyet ekibimiz, en çok da topluluktan gelen şikayetler sayesinde bu hatayı saptadığı zaman, ilgili yüklenicilerin içerik uyarısı yetkisini kaldırdık ve benzer bir şeyin tekrar yaşanmaması adına gerekli önlemleri arttırdık. Konu üzerine paylaşılan Ekip gönderisinde LGBTQ+ çalışanlar daha şeffaf olunmasını savundu ancak yönetim buna katılmadı. Soruya verilen ilk cevapta bahsedilen yüklenicinin feshi, aslen konuyla alakasız bir olaydan ötürü gerçekleşmesine karşın bu olayla ilgisi olduğu öne sürüldü. Tüm bunlar bir yana bırakıldığında, yanlış içerik uyarısı eklenmiş olmasından ve bu durumun Tumblr'ın trans topluluğunda yol açtığı olumsuz etkiden dolayı esef duyduğumuzu belirtmek isteriz.
Trans geçiş süreçleri, topluluk kurallarımıza aykırı temalar arasında yer almıyor; dolayısıyla moderasyon ekibinin askıya alma ve buna müteakip itirazlar üzerine yaptığı münazaralarda dikkate alınan bir faktör hiç olmadı. Geçiş süreçleriyle ve trans bedenlerle ilgili içeriklere, Topluluk Kurallarımızı ihlal eden bir öğe içermediği sürece herhangi bir işlem uygulamıyoruz.
Tumblr'daki Trans arkadaşlarımızın transfobik içeriklerle karşılaşması ve bağnaz kullanıcılarla etkileşimi gibi tecrübelere gelecek olursak, bundan duyduğunuz rahatsızlığı çok iyi anlıyor ve aynı hisleri paylaşıyoruz. Tumblr ve keza Automattic politikaları, ifade özgürlüğünü güvenceye almak üzere hazırlanmıştır. Rahatsızlık verici davranışlar Topluluk Kurallarımızda açıkça tanımlanmış ve tarafımızca yasaklanmıştır; ancak yine de LGBTQ+ bireylere ve ötekileştirilen diğer gruplara karşı sıkça sarsıcı ifadeler kullanıldığı gerçeğini, bu politikanın kökten çözemediğinin de farkındayız.
Tumblr olarak bu noktadan itibaren şu adımları atıyor olacağız:
Rahatsızlık verici davranışları önlemek üzerine kurulu özelliklere öncelik vererek, kullanıcılara bu tarz davranışlara karşı kendini daha etkili biçimde koruma imkanı sağlamak
Tumblr Ekibi olarak, rahatsız edici davranışları proaktif biçimde saptayıp önlememizi mümkün kılan dahili araçlara yenilerini eklemek
Trans topluluğun sıkça kullandığı etiketleri inceleyip hangilerinin engellendiğini bularak, bunları önümüzdeki hafta tekrar kullanıma açmak
Olaylar bu şekilde geliştiği için üzgünüz ve seslerimizin duyulması ve ileride böyle şeyler yaşanmaması için elimizden geleni yapıyoruz. Tumblr kullanıcılarının, özellikle de sıkça hedef gösterilen ve rahatsızlığa maruz kalan bir topluluk parçası bireylerin, bu tarz durumlarla baş etmesinin ne kadar zor olduğundan bizzat haberdarız. Güveninizi geri kazanmamızın zaman alacağını biliyoruz ve bunu başarmak için adımlar atıyor olacağız.
Bizlere konuyla ilgili kaygı ve fikir ayrılıklarımızı ifade etme imkanı tanındığı için teşekkür ederiz ve de Matt'in (ve Automattic'in) ifade özgürlüğüne olan bağlılığı bunu mümkün kıldığı için minnettarız.
Tumblr'ı hepimiz için güvenli bir yer haline getirme hedefiyle mücadelemizi sürdüreceğiz.
— Bu beyan Tumblr ve Automattic bünyesindeki birden çok trans çalışan tarafından kaleme alınmıştır.
17 notes
·
View notes
Text
Trans Kimlik ve Toplumsal Kabul: Türkiye'deki Gerçekler
Şanslıyız ki, hem tıp alanındaki gelişmeler hem de internetin yaygınlaşmasıyla birlikte toplumsal algıda bir nebze olsun olumlu bir değişim yaşanıyor. Ancak, birçok ülkede ve Türkiye’de trans kimlik meselesi hala ciddi bir tabu ve özellikle LGBT bireylerin sosyal ilişkilerini olumsuz etkiliyor. Ancak ekonomik gücü elinde olan trans veya LGBT bireyler tabulardan daha az etkileniyor. Kendilerini…
#ayrımcılık#Cinsiyet Kimliği#eşitlik#haklar#hukuk#Lgbt#lgbt bireyler ve toplum#lgbt uyum süreci#medya#sağlık hizmetleri#sivil toplum#sosyal kabul#Türkiye#toplumsal değişim#trans#Trans Hakları
0 notes
Text
Trans Kimlik ve Toplumsal Kabul: Türkiye'deki Gerçekler
Şanslıyız ki, hem tıp alanındaki gelişmeler hem de internetin yaygınlaşmasıyla birlikte toplumsal algıda bir nebze olsun olumlu bir değişim yaşanıyor. Ancak, birçok ülkede ve Türkiye’de trans kimlik meselesi hala ciddi bir tabu ve özellikle LGBT bireylerin sosyal ilişkilerini olumsuz etkiliyor. Ancak ekonomik gücü elinde olan trans veya LGBT bireyler tabulardan daha az etkileniyor. Kendilerini…
#ayrımcılık#Cinsiyet Kimliği#eşitlik#haklar#hukuk#Lgbt#lgbt bireyler ve toplum#lgbt uyum süreci#medya#sağlık hizmetleri#sivil toplum#sosyal kabul#Türkiye#toplumsal değişim#trans#Trans Hakları
0 notes
Text
ABD Anayasa Mahkemesi'nden Çocuklarda Cinsiyet Değişimi Tedavilerine Sınırlama Sinyali
ABD Anayasa Mahkemesi, Tennessee’nin 18 yaş altındaki bireyler için cinsiyet geçişi tedavilerini yasaklayan yasasını değerlendirdi. Bu dava, trans haklarında önemli etkiler yaratabilir. ABD Anayasa Mahkemesi, Tennessee’nin 18 yaş altındaki bireyler için cinsiyet geçişi tedavilerini yasaklayan yasasını ele aldı. Bu dava, trans hakları ve çocukların tıbbi müdahalelere erişimi konularında geniş…
0 notes
Text
Abolisyonist Yaklaşımın 5. İlkesine Dair Trans-Kapsayıcı Duruşumuzdur

Son birkaç hafta içinde, bu zamana kadar birçok konuda birlikte hareket ettiğimiz ve fikirlerini önemsediğimiz bazı veganlarla temel ve son derece önemli bir konuda ayrıştığımızı g��rdük. Gary L. Francione ve diğer bazı veganlar, apaçık transfobik bulduğumuz bir pozisyon benimsediler. Türkiye'nin vegan aktivist taban hareketi olarak, 10 yıldan uzun süredir, Gary L. Francione ve Anna Charlton tarafından geliştirilen Hayvan Haklarına Abolisyonist Yaklaşımın Altı İlkesini takip etmekteyiz. Yaklaşımın beşinci ilkesi, hayvan hakları aktivistlerinin neden ırkçılık, cinsiyetçilik, heteroseksizm, transfobi ve diğer tüm insan hakları meselelerine dair bir duruşu olması gerektiğinden bahsediyor. Bizim transfobiye karşı feminizmle yakın ilişki içindeki duruşumuz şu şekilde:
Abolisyonist yaklaşımın kuramcılarından Francione, transların yaşama, barınma ve iş bulma haklarını desteklediğini, ancak cinsiyet kimliklerini kabul etmeye mecbur bırakılmasının haksızlık olduğunu iddia ediyor. Oysa ki, "trans haklarını desteklemekle birlikte, trans bireylerin cinsiyet kimliğini kabul etmemek" şeklinde bir hak savunusu olamaz. Trans bireylerin karşılaştığı sorunların büyük bir kısmı zaten cinsiyet kimliklerinin reddedilmesinden kaynaklanmaktadır. Cinsiyet kimliğinin doğuştan gelen biyolojik donanımla ilgisi yoktur. Meseleyle ilgisinin olmamasına rağmen tartışmayı biyoloji vurgusu üzerine kurmak ayrımcılıktır. Üstelik, sürekli biyolojiye vurgu yapmak, yüzyıllardır süregelen ataerkinin sözde dayanaklarını yeniden ürettiği için natrans kadınlar için de problematiktir.
Francione'un trans dışlayıcı feministlerle ortak iddialarından biri de, trans haklarının natrans heteroseksüel kadınlar ve eşcinsellerin hak ve özgürlükleriyle çatışma içerdiği. Oysa ki, aralarında hem natrans heteroseksüel hem de lezbiyen ve biseksüel kadınların olduğu birçok trans kapsayıcı feminist, bu iddiayı reddediyor. Bu sözde çatışma, zaten yoğun biçimde transfobik olan toplumda ahlaki panik yaratarak sağ kanat gündemlerinin yayılması adına etkili bir araca dönüşmüş durumda. Trans bireyleri marjinalize eden her söylem, anında, önce eşcinsel kimliğini sonunda da natrans kadın kimliğini mümkün olduğunca baskılama ve bastırma üzerine kurulu muhafazakâr ajandanın bir parçası haline geliyor. Bizler Türkiye'de bu paterni, insan hakları meselelerinin birbiriyle ne kadar sıkı bağlar içerdiğinin net bir örneği olarak onyıllardır gözlemliyoruz.
Trans haklarının kadın haklarından ayrılabileceği ve kadın haklarıyla çatışmalı görülüp reddedilebileceği iddiası, iki hak mücadelesinin de yanlış anlaşılmasından başka bir şey değildir. Bu yanlış kurulumun altında yatan, trans kadınların aslında erkek olduğuna dair problemli varsayımdır. Bu yanlış önerme, mantıklı bir analiz olasılığını ortadan kaldırmaktadır. Trans kadınların natrans kadın hakları hareketine zarar vereceğine dair bağnaz kehanetlerin altında, trans kadınları erkek sayan bu peşin hükümlü önerme yatmaktadır. Önerme, daha önce bahsettiğimiz üzere, trans kadınların doğuştan gelen ve cinsiyetlendirilmelerinin bazı olası tıbbi gereksinimler dışında hiçbir işlevi olmayan organları referans alınarak öne sürülmektedir. Bu sebeple, Francione'u ve abolisyonist vegan olduğunu iddia eden tüm trans dışlayıcı feministleri, bu toplumsal bağlamlı tartışmayla hiçbir ilgisi olmayan "biyolojik erkek" ifadesini kullanmayı bırakmaya davet ediyoruz. Eşcinsellere bazı organlarının üreme fonksiyonunu referans alarak "biyolojik heteroseksüel" demek ne kadar gereksiz, tuhaf ve ayrımcıysa, trans kadınları "biyolojik erkek" olarak nitelendirmek de aynı sorunları içerir.
Francione'un biyolojiyi yorumlama biçimi üzerinden bir iddiası da, trans kadınların kadın olduğunun metafizik bir inanç olduğu. Hristiyanların inanma hakkına saygı duyup metafizik inançlarını kabul etmeyi reddetmekle, trans haklarına saygı duyup trans kimliğini reddetmeyi benzer görüyor. Aynı Francione, translara karşı eşcinsellerin haklarını savunduğunu iddia ediyor. Oysa trans kimliğini biyolojik donanım sebebiyle metafizik olarak nitelendirmekle, eşcinsel kimliğini biyolojik işlev üzerinden metafizik olarak nitelendirmek arasında hiçbir fark yok.
Biyolojik sınıflandırmanın yanlış yorumlanarak cinsiyet kimliği tartışmasına katılmasından doğan yanlış önermeler terk edildiğinde ve trans kadınlar sahip oldukları kimlikle görüldüğünde, çatışmalı olduğu düşünülen tüm meselelerin farklı bir bakış açısıyla görülebileceğini düşünüyoruz. Aslında tam da bu sebeple, trans haklarıyla ilişkilendirilen meseleler trans kimliğinin kabul edilmesinden ayrı düşünülemez; bunun yapılabileceğine dair bir varsayım, bireysel ve toplumsal anlamda zararlı görüşlere zemin teşkil eden safsatalara sebep olacaktır. Transfobik ideolojinin temel önermesini reddetmeden, niyetimiz ne kadar iyi olursa olsun, transfobinin pratikteki sonuçları ve bağlamlarına da karşı çıkmamız mümkün olmayacaktır. Trans bireylerin yaşamlarını tehlikeye atan, bu ideolojinin ta kendisidir. Trans haklarını desteklediğini iddia edip de bu ideolojiyi reddetmemek, kadınların yasada erkeklerle eşit olduğunu savunup aslında eşitlik için biyolojik anlamda yeterli olmadıklarına inanmakla benzer bir çelişki içerir. Niyetiniz hak savunusu olsa dahi, bu sizi çözümün değil problemin bir parçası kılar.
Şunu da vurgulamak istiyoruz: Kadın haklarını tek cinsiyetli alanlar üzerinden tanımlamak, tehlikeli bir muhafazakarlık biçimidir. Karma cinsiyetli alanlarda erkek saldırısını ve cinsel şiddeti normalleştirir; bu perspektifin çözüm önerisi cinsel şiddetin eğitim, yaptırım ve ceza yoluyla engellenmesi değil, kadın ve erkek alanlarının ayrılmasıdır. Örneğin, pembe otobüs, plajlarda cinsiyet ayrımı ve kadınla erkeğin ayrı okullarda eğitim görmesi gibi öneriler de benzer biçimde gerekçelendirilebilir. Buradan varılacak nokta, kadınları erkeklerden korumak adına kamusal alanın tamamen ayrılması; zoraki ortak alanlarda da kadın bedeninin örtü yoluyla erkek gözünden uzak tutulmasıdır. Biz bu tabloyu tarih kitaplarından ve komşu coğrafyalardan biliyor, böyle bir yaşama hapsedilmenin düşüncesiyle dahi tedirgin oluyoruz. Öyleyse, cinsel şiddetin çözümünü böyle bir düzene kaynaklık edecek fikirlerde arayamayız.
Şu konuya açıklık getirmekte fayda var: Erkek şiddeti, aynı alanı paylaşmaktan değil, ataerkiden kaynaklanır. Biyolojisi üzerinden kadın olarak tanımlanan kişilerin iradelerini ve rızalarını yok saymaktan, bedenlerini diğerlerinin amaçlarına tek taraflı araçlık edebilecek metalar olarak görmekten kaynaklanır. Bu perspektifin üzerine gidilmediği sürece, kadınların erkeklerden ayrı tutulmaları bir işe yaramayacaktır. Aksine, ulaşılamayan arzu nesneleri olarak, ulaşıldıkları anda daha fazla şiddete maruz kalmaları oldukça muhtemeldir. Kadına şiddet haberlerini en çok muhafazakâr toplumlardan almamız tesadüf değildir.
Tüm bunlarla birlikte, abolisyonist veganlar olarak, eğitim çalışmalarının sürekliliği üzerine kurduğumuz hareketimizde, herkesin hak mücadeleleri lehine dönüşebileceğine dair umudumuzu kaybetmiyoruz. Toplumsal dönüşümü sağlıklı bir biçimde gerçekleştirebilmek için, öncelikle kendimizi dönüştürmemiz gerektiğini her fırsatta birbirimize ve çevremize hatırlatıyoruz. Bu bağlamda, aramızdan herhangi birini transfobik, ırkçı, cinsiyetçi ya da kadın düşmanı bir görüş benimsediğine dair uyarmanın, birçok ayrımcılık biçiminin son derece yerleşik olduğu bir toplumda, bir hakaret değil, yerine getirilmesi şart olan bir sorumluluk olduğunu biliyoruz. Yıllardır vegan aktivizm yapmamıza rağmen hiçbirimizin henüz tam olarak kurtulamadığı türcülük, bu konudaki en net referansımız. Nasıl ki türcülükten kurtulmamıza daha nice öğrenmeler, öğretmeler, tartışmalar, gözlemler, deneyimler ve düşünce süreçleri var; aynı şey ayrımcılığın diğer biçimleri için de geçerli. Bunun farkında olmak, ayrımcılıklardan kurtulmanın zeminini hazırlamaya dair tek çıkış noktamız ve tek umudumuz. Ayrımcı olmadığımızı iddia ederek bu zemine zarar verme hakkımız da lüksümüz de yok. Birileri bizi ayrımcı görüşlerimize dair uyarma sorumluluğunu yerine getirirken, kendi üzüntü ve hayal kırıklıklığımızı tartışmanın merkezine koymak, ayrımcılığa ve şiddete uğrayanlara hiçbir fayda sağlamaz. Bu uyarıları kişisel almayıp bir öğrenme fırsatına dönüştürmek hepimizin yükümlülüğü. Bu sebeple, bize yönelttiği tüm serzenişlere rağmen, sorumluluğumuzu yerine getirip, Francione ve abolisyonist olduğunu iddia eden trans dışlayıcı veganlara, görüşlerinin son derece transfobik ve insanların yaşamlarına kastedecek kadar da tehlikeli olduğunu belirttik. Bizimle aynı fikirde olan tüm veganları da aynı tavrı almaya, gereken uyarıları yeri geldiğince, zaman ve moral gibi kaynakları elverdiğince yapmaya davet ediyoruz.
Francione'un transfobik görüşlerine rağmen Francione'la anılan Abolisyonist Yaklaşımı savunmaya ve yaymaya devam etmemiz size ilk bakışta çelişkili görünmüş olabilir. Bu noktada şunu hesaba katmanızı isteriz: Transfobik görüşlerini kamusal alanda sadece birkaç ay önce dile getiren, üstelik 2019'da trans dışlayıcı feministlere karşı çıktığı görüşlerini oldukça detaylı, net ve sert bir biçimde dile getirmiş olan Francione'un konu hakkında birkaç yılda bir değişen görüşleri, 10 yıldan uzun zamandır Abolisyonist Yaklaşımı çalışan, üstelik bu yaklaşımı Türkiye'de başarılı bir şekilde pratiğe dökmüş olan Abolisyonist Vegan Hareket'i bağlamaz. Aksine, kurama son derece hakim olduğumuz için, kuramın insan haklarını gözetmeyi şart koşan 5. ilkesinin bizzat Francione tarafından ihlâl edildiğini görebiliyoruz. Francione'un kendi kitaplarında 6 ilkenin 6'sını da şart koştuğu, bizim de bu kitaplar ve yazıları yıllardır çalışıp benimsediğimiz düşünüldüğünde, Francione, sizlere yıllardır anlattığımız Abolisyonist Yaklaşımın gerektirdiği anlamda abolisyonist değildir. O yüzden, Abolisyonist Yaklaşımı anlatmaya ve tartışmaya devam edecek, ancak bundan sonra Francione'la hiçbir şekilde birlikte hareket etmeyeceğiz. Kurama dair kendisine referans vermemiz gerektiğinde, transfobik görüşlerine yönlendirmemek adına gereken tüm uyarıları yapacağız. Abolisyonist Yaklaşım bir taban hareketi önerisi üzerine kuruludur ve kuramcısı da dâhil olmak üzere herkes için gerekli olduğunu düşündüğümüz pozisyonu almazsak, hayvan hareketine zarar veren hiyerarşik dernek örgütlenmesinden bir farkımız kalmaz.
Sizleri, dünya üzerindeki türcü önermeler üzerine kurulmamış tek yaklaşım olmaya devam eden Abolisyonist Yaklaşımı bizlerden dinlemeye, bu bağlamda da, vegan değilseniz vegan olmaya, vegansanız bu kuramı öğrenmeye, bilinçli birer vegan aktivist olarak harekete ayırdığınız zaman ve çabayı en verimli şekilde kullanmaya davet ediyoruz. Şu an dünya üzerindeki en dinamik abolisyonist hareket olarak, bilgi, gözlem ve deneyimlerimizi atölyelerde, pikniklerde ve stantlarda sizlerle paylaşmaya can atıyoruz. Dünya üzerindeki en yaygın ve yerleşik ayrımcılığa karşı yürüttüğümüz ve hareketimizin merkezine koyduğumuz hayvan hakları mücadelesi de dâhil olmak üzere tüm hak mücadelelerimizi, dinamik taban hareketimiz yoluyla, dönüşe dönüşe, büyüye büyüye kazanacağız.
Abolisyonist Vegan Hareket
0 notes
Link
HIV/AIDS ilacının temsili bir görüntüsü. — Sıhhat DünyasıKARACHI: Sindh Yüksek Mahkemesi, Sivil Hastane yönetiminin bugün transseksüel HIV/AIDS hastalarının tedavisine başlamasına karar verdi. Karar, trans aktivistler Shahzadi Rai ve Hina Baloch'un avukat Sara Malkani vesilesiyle dilekçe vermesinin arkasından, hastanenin trans HIV/AIDS hastalarını tedavi etmeyi reddetmesiyle ilgili bir davanın görülmesinin arkasından verildi. İki trans hakları aktivisti savunmalarında, Sivil Hastane yönetiminin trans topluluktan olanlar da dahil olmak suretiyle tüm HIV/AIDS hastalarına tedavi sağlamadığını ve bu temel insan hakkını sağlamadan onları geri gönderdiğini belirtti.Bu yüzden mahkeme, hastane yönetimine, trans kişiler de dahil olmak suretiyle, hastalığın tüm hastalarını herhangi bir fark gözetmeksizin derhal tedavi etmeye başlama talimatı verdi ve öngörülen protokoller katı bir halde seyredildi.Yaz tatilinin arkasından mahkemece mevzuyla ilgili il sıhhat sekreterinden de uygulama raporu istendi.ile konuşmak thenews.com.pk, Baloch, bu probleminin son iki senedir transseksüel HIV/AIDS hastalarında devam ettiğini söylemiş oldu. "HIV pozitif olan ortalama altı khwaja sira vardı ve bunlardan dört hastanın vakası ciddiydi."Hastalığa yönelik ilaçlar tüm hastanelerde bulunurken, herhangi bir kaza sebebiyle herhangi bir cerrahi müdahale olduğunda ve sonrasında hastanelerin transpersonlarla ortaklık yapmadığında probleminin ortaya çıktığını sözlerine ekledi."Bu ülkede transseksüel olmak aslına bakarsanız zor, sadece hastalığın etrafındaki damgalama baskıya başka bir katman ekliyor, bu yüzden onlar [hospital staff] Hoca siralara davranmayı uygun bulma," dedi Baloch.Kendisi de bir trans hanım olan trans hakları aktivisti, kendisi ve Rai haricinde üç dilekçe sahibinin de trans bulunduğunu ve sıhhat sorunlarıyla ilgili olarak ayrımcılık sebebiyle zorluklarla karşılaştıklarını belirtti."Birinin kalça ekleminden ameliyat olması gerekiyor. Birinin bacağını ameliyat etmesi gerekiyor, öteki transların ise fıtık ve diyalize dikkat etmesi gerekiyor. Tüm bu işlemler bir tür cerrahi müdahale gerektiriyor fakat hastane bu mevzuda ortaklık yapmıyordu. " o ekledi.Baloch ek olarak, kendisine bir vasıta çarpması sonucu oluşan bir yaranın tedavisini yaptırmak için Sivil Hastanenin çeşitli bölümlerinde minimum dört ila beş kez sütundan göreve giden merhum transperson Chanda'nın durumuna da dikkat çekti."Yarasına sargı yapmıyorlardı. Cemaatimiz elinden geldiği kadar ilgilendi. Hatta biz hastaneyle görüştük, muayenesini yaptırdılar ve tedavisini başka yerde yaptırmasını istediler." söz mevzusu.Baloch, Chanda'nın HIV pozitif bulunduğunu ve sıhhat görevlilerinin tıbbi geçmişini bulmaları üstüne ayrımcılığa maruz kalacağını belirtti. "Tedavi esnasında tedbir alsınlar diye hekime HIV pozitif bulunduğunu söylüyorduk. HIV bulunduğunu öğrenince tedavi etmiyorlardı. Sivil Hastane çalışanları biliyor fakat bilgili olarak tedavi etmiyorlardı. "Chanda sonunda yaralarına yenik düşerek öldü. Baloch, "Bu kabahat ihmaliydi" dedi.Aktivist, kendisinin ve Rai'nin geçen hafta savunmada bulunduğunu söylemiş oldu. "Bugünkü duruşmaya Sara Malkani ve transpersonlarla ilgilenen arkadaşımızla beraber katıldım. Mahkemeye acil tıbbi yardım ve cerrahi müdahaleye gereksinim duyan üç hoca sirası daha bulunduğunu bildirdik" dedi.Baloch, hakimlerin kendilerini dinlediğini sözlerine ekledi ve yarın hastaneyi ziyaret edecek hastalara acil tedavi sağlanması için hastane yönetimini uyardı."Böylesine sıkıntılı zamanlarda, sıhhat hizmetlerine erişim ve sıhhat hakkı bizim için bir zaferdir. Bu sıkı bir emek verme, savaşım ve küresel bir sorundur. Bu problem 1980'lerde ABD'de gündeme geldi, sadece şimdi bizim tarafımızda su yüzüne çıktı. Hâlâ yapım aşamasında ve dönüm noktası durumunda bir kararmış oldu" diye ekledi.Ayrıca, Sivil Hastane Ek Müfettişi Dr Harish Kumar, tıbbi tesisin transpersonlardan bugün hastaneyle iletişime geçmesini istemek için bir odak şahıs atadığını belirtti. Tedaviye hazırız” dedi. Ek olarak, trans kişinin bazı yanlış anlamalara haiz olabileceğini belirterek ayrımcılık iddialarını reddetti. Ayrımcılığı asla düşünmedim. HIV-AIDS hastasının tedavisi öncesi tarama aşaması var” dedi.Ayrıca il yüksek mahkemesi, trans hastaların bugün odak kişiyle iletişime geçerek tedavi süreçlerinin kendisi tarafınca sağlanmasına hükmetti.Mahkemenin emri, trans bireylere karşı ayrımcılık yapılmaması icap ettiğini okudu.
0 notes
Note
Canım anonim seni öpüyorum, beni anladığın için teşekkürler. :)
"Hak mücadelesi yapanların tavırlarını" bilerek eleştiriyorum çünkü ne için hak mücadelesi verdiğinin bilincinde olmayan bir kitle var. Her şeyden önce İstanbul sözleşmesi, evet kadınlara bir takım pozitif haklar sunuyor bu güzel ve herkes destek olmalı ama burada asıl niyet atlanıyor kanımca, çünkü bu sözleşme haksızlığa uğrayan "insanlar" için hazırlanmış bir sözleşme ve eğer bunun " insanlar" için savunuyorsan doğru yoldasın ve haksızlığa uğrayan bütün insanlar için aynı tepkiyi gösterirsin. Yok bunun sadece kadınlar için hazırlandığını düşünüyor olup bu yüzden mücadele ediyorsan o zaman en büyük ötekileştirici sensin çünkü iş insanlıktan çıkmış sadece "kadın" hakkına indirgenmiş demektir. Ve yarın ben de içimdeki hümanisti durduramayıp bir Ankara Sözleşmesi hazırlarım ve erkeklerin hakkını savunurum "ama sadece erkekler" çünkü hak ya erkeklerindir ya da kadınların, sizin düşüncenize göre. O zaman ne olur?
Ben sadece herkesin insanca olanın yanında olması gerektiğini savunanlardanım. İnsan hakları, evrensel değerler, bağımsız hukukun olmadığı ve bu kültürün yerleşmediği bir toplumda yaşmak ve insan haklarından bahsetmek evet sanırsam çok lüks bir söylem, ben susayım artık! Ağzıma bir tokat atmam gerekiyor şimdi.
Sözleşmenin tam adı "Council of Europe Convention on preventing and combating violence against women and domestic violence" yani "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi". Bu sözleşmenin amacı düşük öncelikli kimlikleri, kadınlar başta olmak üzere görünür yapmak ve onların hukuk nazarında özel olarak güvenceye alınarak var olan haklarda bir eşitlik sağlamaya çalışmaktır. Hukuk nazarında uygulamada oluşan aksaklıklar ve toplumun bakışı göz önüne alındığında, insanların eşitliğini sağlamak adına kadın kimliğinin özel olarak vurgulanması ve inşa edilmesi gerekliliktir.
Yani bu kadın haklarını önceleyen ve onları hukuk karşısında güvence altına almak isteyen bir sözleşmeden bahsediyoruz. Neden? Çünkü "Hukuk karşısında herkes eşittir" iddiasının uygulamada orta sınıf beyaz erkeklerden yana yarattığı bir mağduriyet örnekleri yok. Pozitif ayrımcılığın olduğu yönün tersinde kalan insanların görünürlüğü özel olarak artılırmak isteniyor bu sebeple çünkü bu bir gereklilik, her şeyden önce bu grup insanlarda bir bilinç yaratmak adına. Tepkinizin ne olduğunu şimdi çok daha açık halde görünüyor benim de eleştirdiğim nokta buydu esasında. "Ama insan hakları önde olduğu kaçırılıyor" diyerek açıkça kadın haklarının ön plana çıkarılmasının bir potizif ayrımcılık olduğu yanılgısına düşünüyorsunuz, oysa insan haklarını sağlamak adına bu ötekileştirilmiş varoluşları görünür kılmak adına özel bir çaba gerektiği gerçeğini kaçırıyorsunuz.
Yaptığınız manspalining unsurunu ve anlayış eksikliğini "erkek hakları" örneği adı altında güzelce ifade ettiniz çünkü koşulların aynı olmadığını anlamıyorsunuz. Ve bu savunudaki kadın yaşantısının öne çıkarılmasındaki rahatsızlığınız "insan hakları" tasarısı adı altında açıkça belirgin oluyor. Aydınlanmacılık da insan haklarını öne çıkarırdı ama Kant mesela güzel ırk dediği kadınların erişkin olamayacağını söylerdi, Martin Luther dini reform yaparken katolikliğin kadınların evde oturması gerektiği fikrini özenle korudu; Hobbes, Locke ya da Rousseau için de savunulan insan hakkı ekonomik olarak aktif görülen, kamusal alanın sahibi erkeklerdi. İnsan eşitliği ekonomikti ve ekonomide aktif olanlarda erkeklerdi. Bu noktada insan haklarını her oluş adına savunmak adına insanlık kimliğinden önce bu varoluşların inşası ve ön plana çıkarılması elzemdir, aksi halde aydınlanmacı bakıştaki kamusal alandaki silik özne olan erkek olmayanlar, beyaz olmayanlar, burjuva olmayanlar atlanır çünkü kamusal alandaki insan profili ilk bakışta budur.
Proletaryayı ön plana çıkarmadan sınıf mücadelesi yapmak gibi bir şey sizin söylediğiniz, ekonomik eşitlik burjuvaları da kapsıyor bu yüzden sınıflardan değil sadece çalışan aktif kesimden bahsetmeliyiz size göre çünkü bu aynı mantıktır. Proleterleri özel olarak tanımlamak, eşitlikçi bir sınıf algısında başka bir tabakayı öne çıkarmak size göre. Ama tarihin es geçtiği, bilincin düşük olduğu ve gücü elinde tutmayan bu sınıf özel olarak tanımlanmadan ona imtiyazı kim verebilir ve o imtiyazı bilinçsiz ve kendi kimliğini bulamamış bu sınıf nasıl tutabilir? Aynı şey kadın kimliğini ön plana çıkarmadan sağlanmaya çalışılan cinsiyet eşitliği mücadelesi için de geçerlidir. Feminizmdeki kadın rolünün inşa ve ön plana çıkarma çabasının tarihin sürekli susturulan ve atlanan bir unsuru olarak kadının vurgulanması gerektiği gerçeğini gördüğüm kadarıyla anlamıyorsunuz. İstanbul Sözleşmesi çerçevesinde gerçekleşen kadın hareketlerinin taleplerinin esasında erkeklere tanınan imtiyazlarla eş olduğunu, her şeyden önce böyle bir oluşun görünür olduğunu vurgulamak istediği noktasını kaçırıyorsunuz. İnsanların kimliklerini onamadan, insan haklarının gerçekten her insanı kapsadığını mı sanıyorsunuz? Kadın hareketlerinin taleplerinin pozitif ayrımcılık değil, negatif bakışın geri çekilmesi gerekliliği ve bir bilinç inşası vurgusu olduğunu fark edemiyor musunuz?
Erkek hakları üzerinde erkeğin özel olarak tanımlanmasına gerek yok, çünkü tarih zaten erkeklerle dolu. Kadın, homoseksüel ya da trans hepsi erkek olmayan ya da olamamış olarak aslında müphem ve atılmış bir şekilde tanımlanıyor bu yüzden bu oluşlara toplumsal ve hukuki olarak özel bir tanım gerekiyor. Her sınıfın ve varoluşun haklarını savunmalıyız hepimiz ve bu noktada bu bastırılan kimliklerinin vurgulanması gerekliliğinin farkına varmalıyız, buradaki kadın vurgusunun ne olduğu ırklar konusunda da mevcuttur. Irk gözetmeksizin eşit haklar sağlamak adına, dezavantajlı grupların kimliklerinin vurgusu, görünürlüğü ve kimlik inşası elzemdir. Kadın vurgusu olmadan cinsiyet sorunu, LGBTİ+ olmadan cinsellik sorunu, farklı kültür-dil-renk mensupları olmadan ırkçılık sorunu, proletarya olmadan sınıf sorunu ele alınabilir mi? Bunların hepsi insan eşitliğini vurgular ama bu eşitlik mücadelesi zaten dezavantajlı kimliklerin eşitlik mücadelesidir. Onları öne çıkarmazsak kimi çıkaracağız, orta sınıf beyaz erkekleri mi? :D
3 notes
·
View notes
Link
1 note
·
View note
Text
Çukur!

Bariz, belirgin ve doğrudan bir demokrasi tanımının içinin topyekun boşaltıldığı bir yere, bir sahneye dönüştü bugün şu ülke nam çukur. Vahim olanın peşinde, güçten ve zorbalık hallerinden el alarak belirgin bir yön tayinine girişilen bir sahada “demokrasinin” abecesi yerle yeksan ediliyor, behemehal. Neoliberalizm politikalarının pandemi sürecinde işin de enikonu zıvanadan çıktığı bu surette, var edilen her tahayyül, bir denetim, gözetim ve illa ki o tahakküm etme nesnelliğine dönüştürülendir. Bugünün şartlarında iş bu menzilde tüm o devletin dünü ile şimdisinin mutabık kaldığı yegane konulardan birisi bu baskılama ve hiç aralıksız yıldırı halidir. Üstünkörü değil, abecesiyle, eylemselliği, kanunuyla belirgin bir biçimde yeni ülke bütün bu yıkım şemasına bağlı ve onu takip eden ve sıradanı açıkça sınırlandıran bir yönelimi var eder. Yeni ülkenin demokrasi mefhumunun bunca karanlık bırakılması gayreti bu bahsin devamlılığıdır.
Düzayak devlet, tek adamla birlikte sağlama alınan, sağlaması yapılan, denetim, gözetim ve tahakküm halleriyle bu bahis kalıcı kılınır. “Normalleşme” tezahürünün her nasıl bir yıkıma çıkartıldığı önümüzdeki günlerde bariz ve belirgin olacaktır. Bütün bir sahnenin zorla, bet ve feci ile kuşatılması kesintisiz kılınandır. Bu ülkenin “çukura” evrimi böyle güncel bir meseledir, bu kadar kesintisiz ve doğrudan. Bir sahanın yaşamla bağlarına en kestirmeden müdahalelerin var edildiği yerdeki durumun ta kendisidir çürüme. İstem ve anlamca demokrasinin yıkımı kesintisizdir artık. Devletin şimdiki mutabakatında en önü tutan, baş amir ve baş faşistin birlikteliklerinde ortaya serilen insan hakları düzenlemesi bahsinin bir Avrupa birliği fonundan iç edilecek milyonlarca liranın hesabı adına olduğu ortadayken var edilen çürümenin meselesidir anlatmak istediğimiz. Sivil toplum kuruluşu gibi davranan bir yapının, aslında kural ve kaideleri çok iyi bildiği ve her yerden bangır, bangır, bağır çağır yüzümüze çarpılan demokrasi / insan hakları mesellerinde küme düşe duran halini örtbas etmek için tezgahta işlenen bir laf kalabalığı olduğu bir sahnenin her neresini nasıl düzeltirsiniz.
Bunca afaki bir biçimde sıradan olanın, yurttaş haklarının, devrim, düzenleme, atılım ve reform ve iyileştirme bir dolu adla anılan yeniden ve yeniden hamlelerle / vaatlerle daha da içinden çıkılmaz bir biçimde çıkmaza koşulduğu yerde olmakta olan utançların tam da bu sahada nasıl var edildiğinin şablonudur. Muktedir ve avenesi, tüm ortaklarıyla, tek tip, tek anlam / tek renk bir menzili var eder. Bunca afaki bir biçimde eksik olanı topyekun bir biçimde yok etmenin kıyısına taşırken, onca nutkun hemen sonrasında günbegün var edilmiş şiddetle birlikte bir ülkede demokrasi edimi yerle yeksan edilir. Bu hallerle bu kadar keskin / kesin cürümlerle birlikte bir uzam yaşatmaz / yaşanmaz kılınır. Muktedir ve avenesinin, iletişim başkanlığı memuru, yerli ve milli goebbels ile bir ırkçı olmanın çok ötesine geçmiş, bir doksanlar karanlığının temsilcisi içişleri bakanının ortaklığında ol ekranlardan var ettikleri nefret / ayrım ve ötekileştirmelerin bütününde bu yaşatmaz yerin varlığı sabit olunur.
Düzen kendi ehvenini, en betten, en feci olandan basbayağı rezil bir yıkım döngüsünü bir biçimde sürekli savunarak bulur. Cerahat sarmalı, kendilerine bağlanmış yaygın medyada var edilmiş nutuklardan, söylevlerin arasında sıkıştırılan hedef almalardan, biteviye ama hiç kesintisiz ülke güllük gülistanlık tedbirsizce laf edenler hainlerdir, mihraktır, vatansız, bu toprağa düşmandır ezberleriyle bir çürüme kalıcı kılınır. Fasit döngüye rehin edilmiş her durumda daha da dipsiz bir yıkımın koyaklarında dolaşmaya devam ettirilen yer, saha gerçektir, gerçeğin ta kendisidir. Mütemadiyen var edilenlerin, birbiri ardına hakikat kılınan tahayyüllerin paralelinde bir asırdır yenilip, yerilip, yıkıma rehin edilmiş bir edim, demokrasi mefhumunun ta kendisi vardır, ne eksik ne fazla!
Evrensel Gazetesi’nden aktaralım: “Kadıköy'de 8 Mart Kadın Platformunun çağrısıyla yapılan mitingin ardından polisin şiddet uygulayarak gözaltına aldığı dokuz kişiyle ilgili tutuklama talep edildi. Mitingin ardından polis, eyleme katılan LGBTİ+'ları taksiden indirip gözaltına aldı. Basının görüntü almasını da engellemeye çalışan polis çok sayıda kişiye şiddet uyguladı.
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesinin açıklamasında gözaltına alınanların Anadolu Adliyesine götürüldüğü belirtilirken savcılık tarafından ifade alınmaksızın tutuklanma talebiyle sulh ceza hakimliğine sevk edildikleri belirtildi.
8 Mart Kadın Platformu Twitter hesabından yapılan açıklamada Kadıköy Kaymakamlığının olaya dair yaptığı açıklamada yalan ifadeler kullanıldığı belirtilerek şöyle denildi: "Kadıköy Kaymakamlığının paylaşmış olduğu açıklama tamamen yalan dolandır! Arkadaşlarımız mukavemet esnasında değil, taksiyle evlerine dönmeye çalışırken önleri kesilip işkenceyle gözaltına alınmıştır. Erkek ergemen sisteme göre 'trans+ korteji'nin var olmasının mukavemet sayılmasını reddediyoruz. #AlışınGitmiyoruz demeye devam edeceğiz. Derhal gözaltıları serbest bırakın!"
Gökkuşağı renklerinden nem kapılıp, ayrımcılığın daniskasına imza atan iletişimci yeri ve milli goebbels’in var ettiği cümlelerin hemen ardından gerçekleştirilir bu gözaltı ve dahi o işkence. Düzen kendi devamlılığını insanların hayat haklarına göz dikerek, anayasal bir hak olan eleştirme, bir yerlerde toplanıp protesto etme haklarını yerle bir ederek ya da hiç mümkün kılmayarak, hepten hep ezberden bir tahakküm etme ile başka kimlikleri düşman bilerek bu fasit döngüyü günceller. Hem demokrasi, eşitlik, adalet ve dahi bunları kapsar görünen o insan haklarının durumundaki fecaat hali de cabasıyken bunları örtbas etmenin en kolay ve köklü yolu şiddet mefhumu bir kez daha 8 Mart öncesinde Kadıköy’de var edilir. Cürüm hemhal dilin, var ettiği her şeyde biraz daha, bir kez daha denediği o linççi akım bu kez Trans aktivistlere yönelik şiddetle çıkagelir. Gözaltıların akıbeti şimdilik belirsizdir, lakin ıslak bırakılmış insanlara kuru / temiz giyecek dahi verdirmeyecek kadar kötülüğü içselleştirmiş bir kolluğun karşısında hiçbir sıradan insan güvende değildir hiç ama hiçbir zaman, kesindir! Sorguları alınmadan, direkt olarak tutuklanmaya sevk olunan o insanların hayatlarına düşülen her şerh, bu topraklardaki yaşam istencinin de köküne her nasıl kibrit suyu dökülmek isteniyor bunu kanıtlamaktadır.
Politik Baykuş hesabının bildirdiğidir: “Dün gerçekleşen Büyük Kadın Buluşması sonrasında gözaltına alınan arkadaşlarımızdan 2'sine bir aylığına ev hapsi, hepsine yurt dışı çıkış yasağı, 2 aylığına Pazar ve Cuma günleri olmak üzere imza atma yükümlülüğü verildi.”
Cerahati içinde debelenen, değil bahar gün yüzü bile göremeyecek bir sahanın imalinin her nasıl biçimlendirildiği artık kesintisiz görünür kılınandır. Bu kadar afaki bir biçimde o yıkıcılık, nefret ve şiddet pratiklerinin bu menzili taşıdığı yer bir uçurumdan gayrısı hiç uzak değildir.
BirGün Gazetesi’ne bağlanalım: “Samsun’un Canik ilçesinde İbrahim Zarap isimli bir erkek, boşandığı kadını şiddete maruz bıraktı.
Canik Emniyet Müdürlüğü Aile İçi Şiddet Bürosu tarafından gözaltına alındı.
AA'nın aktardığına göre, İbrahim Zarap tarafından şiddete maruz bırakılan kadın, hastanedeki tedavisinin ardından taburcu edildi.
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, olay hakkında soruşturma başlatıldığını bildirdi.
Twitter hesabından açıklama yapan Gül, "Samsun’da kadına karşı şiddetin en aşağılık örneklerinden birinin sergilendiği olay hakkında soruşturma başlatıldı. Başsavcılık talimatıyla fail yakalanarak gözaltına alındı. Hukuk gereğini yapacak, failin yaptığı yanına kâr kalmayacak" ifadelerini kullandı.
Olayın ardından sosyal medya üzerinden kadının kardeşi bir paylaşım yaparak, defalarca kez İbrahim Zarap isimli erkekten şikayetçi olduklarını ancak bir şey olmadığını ifade etti.
Rümeysa isimli kullanıcı, paylaşımında, "Evet bu kez çok yakınımızda bu videodaki kişi benim ablam. O çığlık atan küçücük çocuk benim yeğenim. Ne olur yardım edin. İlk defa değil yüzlerce kez şikayetçi olduk hiç ceza almadı. Videoda sokak ortasında küçücük bi çocuğun önünde öldüresiye dövülen kişi benim ABLAM” ifadelerini kullandı.
Sosyal medya kullanıcıları "#ibrahimzaraptutuklansın" etiketi ile tepki gösterdi.
Hastane Başhekimi Ahmet Şen de hastanın müşahede altına alındığını belirterek, "Kendisi travmaya maruz kalmış. Kafa travması var. Kafada ödemleri var. Beyinde ve boyunda cerrahilik bir bulgumuz yok. Yüz kemikleriyle ilgili bazı patolojik görüntüler var. Batın içinde herhangi bir organ hasarımız yok. Hastamızda şu an için bir hayati tehlikesi olduğunu söylemeyiz. Bilinci açık. Birkaç gün takip edeceğiz" dedi.
Şen, şiddete tanıklık eden 5 yaşındaki küçük çocuğun aile yakınlarının yanında uyuduğunu ifade ederek, "Onunla ilgili bir şey düşünmüyoruz. Ama ruhsal travma tarafı bundan sonra üzerinde daha çok durulması gereken taraf olacak diye düşünüyorum. Ama travmatik lezyon yok şu anda" diye konuştu.
Olayın ardından yurttaşlar tarafından etkisiz hale getirilen ve polis ekiplerince gözaltına alınan İbrahim Zarap emniyette alınan ifadesinin ardından adliyeye sevk edildi. İbrahim Zarap’ın polise verdiği ifadesinde, “Kızımı teslim ederken bana, ‘Sana bir daha kızı göstermeyeceğim’ gibi şeyler söyledi. Bir anda gözüm döndü ve sinir krizi geçirmişim. O yüzden böyle yaptım. Olaydan sonra çevredekiler beni darp etti. Eğer kimlikleri tespit edilebilirse hepsinden şikayetçi olacağım” dedi.
İbrahim Zarap, sevk edildiği adliyede, çıkarıldığı mahkemece ‘kasten öldürmeye teşebbüs’ suçundan tutuklandı.
Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı, İbrahim Zarap tarafından darbedilen kadın ile çocuğunun koruma altına alındığını açıkladı.”
Gücün zorbalığı, erkek egemen siyasi angajmanların, yerleşik kural diye çıkagelen betin ve feci olanın peşi sıra bir cins kırımının var edildiği menzil bugün hakikattir. Onca lafza, bir dolu tespit ile bugünkü iktidarın biz olmasaydık, haliniz şu olurdu, bu olurdu bahsinin az berisi böylesi bir yıkımın suretini barındırır. Kadına yönelik şiddetin, ekranlardan tüm o muktedir sahnesinden çıkagelen tehdit cümlelerinden, ayrımcılık ve daha fazlasının bu sokaklara denk düşen suretlerinde hayat kırıma uğratılır. Kadın Cinayetlerini Durduracağız platformunun geçtiğimiz yıla dair raporuna göre üç yüz kadının cinayete kurban edildiği, binlercesinin yaralandığı, işkenceye tabi tutulduğu, dövülüp taciz edildiği bir menzilde şu yukarıda gördüğümüz, gözümüzün önünde cereyan eden şey bir yok ediş halidir. Bir tür cins kırım halinin mütemadiyen, her yerde alttan alta desteklenmesinin var ettiği karanlıktır. Karşımızda cismanileşen, düzenin var ettiği, yol verdiği, Anadolu’nun o insanlık mefhumu ile bağlarını artık tastamam koparmasının yolunda yürüyen bir cerahat sahasına dönüştüğünün de ilamıdır. Kadınlar 8 Mart’ta seslerini yükselteceklerdir. Bunca açık olan bir tahakküm etme, yok etme düzeneğinin var ettiği karanlığı alaşağı edecek ol mekanizmaların harekete geçirilmesine daha kaç sınav, kaç kırım, kaç dayak, kaç işkence ve kaç cinayet vardır, biliyor muyuz?
Ahmet Kanbal'ın, Mezopotamya Ajansı'ndaki haberidir: “Şırnak’ın İdil ilçesinde 16 Şubat 2016’da ilan edilen sokağa çıkma yasağı sırasında 7 Mart 2016’da Cehennem Deresi’nde 9 kişiyle birlikte katledilen 13 yaşındaki Fatma Elarslan’ın ölümünün üzerinden 5 yıl geçti. Elarslan’ın çıkan bir çatışmada yaşamını yitirdiği iddia edilse de daha sonra bölgede herhangi bir çatışmanın yaşanmadığı olay yeri tutanağıyla ortaya çıktı.
İnfaz edildiği belirtilen Elarslan’ın, yapılan otopsi işleminde ölümün ateşli silah yaralanması ve mühimmat patlaması sonucu aldığı yaralardan kaynaklandığının anlaşılması üzerine infaz şüphesi güçlendi. Buna rağmen Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma dosyası, 2020 yılında “Kovuşturmaya yer olmadığı” gerekçesiyle kapatıldı.
Dosyanın kapatılmasına ise sokağa çıkma yasağıyla ilgili birçok kişi hakkında beyanlarda bulunan “Hilal” isimli gizli tanığın ifadesi gerekçe gösterildi. Fatma’nın ölümüne neden olan kurşunun tespit edilemeyeceğini öne süren savcı, “gizli tanık” ifadesine dayanarak, Fatma’nın “örgüt üyesi” olduğunu iddia ederek, ölümün “hukuka uygun” olduğunu savundu.
Aile avukatı Veysel Vesek’in üst mahkemelere yaptığı itirazlar da reddedildi. Verilen karara karşı dosyayı İstinaf Mahkemesi’ne taşıyan avukat Vesek, Anayasa Mahkemesi’ne de bireysel başvuru yaptı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne göre 13 yaşındaki bir çocuğun “örgüt üyesi” olarak görülemeyeceğine işaret eden avukat Vesek, verilen kararın hukuka aykırı olduğunu söyledi.
Fatma’nın hangi silahla öldürüldüğünün henüz belirlenmediğini dile getiren avukat Vesek, bölgede öldürülen birçok çocuğun dosyasında benzer kararlarla karşılaştıklarına dikkat çekti. Gerekli soruşturmanın usulüne göre yapılması gerektiğinin altını çizen Vesek, Fatma’nın öldürülmesinin meşrulaştırılamayacağını ifade etti. Vesek, “Bu ülkede adaletten söz edeceksek, önce küçük çocukların öldürülmesini hukuka uygun hale getirmekten vazgeçmeliyiz. Kararların hukuka uygun olarak alınması gerekiyor” dedi.”
Çocuklarının canına kıymakta bir beis görmeyen, bunun hesabını terörle mücadele, yok terörist itlafı gibi bir dolu şeyle geçiştirmeye gayret gösterenlerin elinde demokrasinin de, eşitlik ve adalet tahayyüllerinin de koca bir hiç kılındığı Fatma Elarslan’ın katledilmesi sonrası çıkagelen bu adaletsizlik bahsinde belirgin olur. Bakur Kürdistan’ında hayatların bilabedel kılınmasının utancına ek, katledilmiş ve hesabı verilmemiş çocukların deryası olmasında kaçıncı örnektir, meçhuldur muhayyiledir. Bir asrı aşkın bir zaman aralığında hayat hakkının, öteki diye anılan kimliklerin yekununa karşıt, ayrımcı, ötekileştirici olarak var edilmiş sureti can almaya, can çalmaya devam etmektedir. Bugünün ülkesinde olmakta olan çocukların kırımlarının dahi hesap verilmezliğidir. Hukuki kılıfı bulunup, bir de atıldı mı her şeyi unutturacakmış gibi davranılan atıflar, kanıt diye ileriye sürülen o hakir görüşler bir biçimde Kürd ile ülkenin kalanı arasındaki bağların da eksiltilmesine neden / sonuç olur, oldurulur. Kim farkındadır?
Bugünün şartlarında iş bu menzilde tüm o devletin dünü ile şimdisinin mutabık kaldığı konulardan birisi bu baskılama ve hiç aralıksız yıldırı halidir. Bütünüyle bir menzildeki o hayat hakkının tarumar edilmesi kesintisiz kılınmaktadır. Baş Amir’in bir hafta boyunca tüm ekibi, ortaklarıyla var ettiği şablonun bir istikamet değil, bir hak değil, bir hukuk değil bunların hepsinin birden çürütüldüğü, yok addedildiği bir menzil olduğu artık gün yüzü görendir. Biçimsizleştirme, tahakküm etme, suçlamalar, hak gaspları, hedef almalar ve bitimsiz linç tertipleriyle birlikte bir uzamın demokrasi istenci, sıradanın elinden artık gizlenmeden çalınandır. Acımasızlık ile tek adama dair, ait, kendisinden ve avenesinden gayrısının hayatına hiç ama hiçbir biçimde önem verilmeyen bir uzam güncelliği bugün yeni yeni yeni diye pazarlanandır. Ambalajı söküldükten sonrasında simsiyah bir dipsiz katran kalmaktadır, beyefendinin şahsi ülkesinde! Bugün bu raddede, hiçbir sıradanın hiç ama hiçbir hakkının var edilemediği, sözünün, sesinin kısıldığı yerde demokrasi sadece laf kılınandır. Lafta konulmuş olan müştereklerimizin ta kendisidir. Bugünün karanlık çağı içinde hayat istemi tüm bu hallerle birlikte yerle bir edilmektedir. Kayda geçsin.
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2021
Görsel: 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Yürüyüşünden... DHA – T24
#düzen#dram#cerahat#yeni ülke#çürüme#arzihal#durum#meram#yorum#türkiye gerçekliği#hayat hakkı#kast#düzenek#mekanizma#devlet101#kadıköy#kadınlar#eylem#dünya kadınlar günü#emek#söz#yara#egemenler#madun siyaset#eril dil#kötülük#karanlık çağ#cürüm#su çürüdü#başka türkiye vardır
2 notes
·
View notes
Photo

BU HOMOFOBİ BİTSİN ARTIK, 2020’DEYİZ İNSAF! İNSANLARIN KALBİNE MÜDAHALE ETMEK HADSİZLİK... . Gündemle ilgili konulara kafa yoruyor musun? Şu sıra seni en rahatsız eden konular neler? . O kadar çok şey var ki… Dünyadaki ve çoğunlukla Türkiye’deki homofobi canımı çok sıkıyor. İnsanların dili, dini, rengi bizi nasıl ilgilendirmiyorsa; ki maalesef bu bile hala tartışma konusu oluyor… Tanımadığımız insanların yatak odasına, kalbine müdahale etmeyi, o alana girmeyi çok hadsizce buluyorum. Kimin kimi sevdiğinin, kimin kiminle ilişki yaşadığının ne önemi var? Buna biz nasıl müdahale edebiliriz? . Gerçekten çok tuhaf değil mi? Bu bakış açısına tahammül edemiyorum. Kadın cinayetlerine, trans cinayetlerine, faşistçe işlenen cinayetlere… LBGT+ hakları insan haklarıdır, artık 2020’ye geldik ya, insaf! Bunları tartışmayalım. Bir şekilde dışarıdan bakıldığında, herkesin kendinden güçsüz gördüğüne karşı kendi gücünü kullanmaya çalışmasını; kadınlara, hayvanlara, doğaya yapılan bu eziyeti, sevgisizliği aklım almıyor. Buna şahit olmak çok üzücü… . Cemre Öktem, son dönemde televizyonda izlediğimiz en gerçek karakterlerden birine hayat veriyor. ‘Sefirin Kızı’nda bir ayağı aksayan Zehra rolünde hem güzelliği hem yeteneğiyle parlıyor. Sohbetimizin tamamı bugün #pazarpostası nda. @oktemcemre 🌸 📸 @ozanguzelce . . . . . #cemreöktem #sefirinkızı #sefirinkizidizi #oyuncu #actress #röportaj #interview #readingtime #pazar #sunday #sundayreading #postagazetesi #istanbul #turkey (Istanbul, Turkey) https://www.instagram.com/p/CJTQiqzhQjl/?igshid=178972fw6uhuh
#pazarpostası#cemreöktem#sefirinkızı#sefirinkizidizi#oyuncu#actress#röportaj#interview#readingtime#pazar#sunday#sundayreading#postagazetesi#istanbul#turkey
4 notes
·
View notes
Video
youtube
Sopor Aeternus & The Ensemble of Shadows, (/sopor eternus/ okunur) (Latince: “Sonsuz Uyku” sıkça Sopor Aeternus ya da Sopor olarak da anılmaktadır.) Frankfurt’lu bir darkwave müzik projesidir ve 1989’da Anna-Varney Cantodea. tarafından kurulmuştur. Bu projenin başından beri, Anna-Varney’nin müziği aşırı kişisel, melankolik, pesimist ve çok sayıda değişik müziksel ve görsel stili bir potada eritebilmesiyle ünlüdür.
Avrupa’da medya ilgiyi üzerine çekebilmiş olsa Anna-Varney Cantodea ve onun kişisel hayatı hakkında fazla bir şey bilinmemektedir. Cantodea hakkında bilinen tüm bilgiler, onunla yapılan röportajlar ve kendisinin yayımları ile elde edilmiştir. Bu bilgilerden ortaya çıkanlara göre Cantodea, operasyon geçirmemiş bir trans-kadındır ve operasyonun bir “ruhsal karmaşa”ya sebep olacağını düşünmektedir. Cantodea’nın takma adı yaygın bir isim olan Anna’nın, Latince’de “şarkıcı kadın” anlamına gelen “Cantodea” ile birleşmesiyle oluşmuştur. Cantodea, 1997 öncesinden beridir kullandığı Varney takma ismini ise Viktorya Dönemi Edebiyatı’na ait “Vampir Varney ve Kan Ziyafeti” isimli bir Gotik korku hikâyesinden alımıştır. Resmî bir açıklama yapılmamış olmasına rağmen, Cantodea’nın 50’li yaşlarının ortasında olduğuna inanılmaktadır, bu durumun ufak bir kanıtı olarak da Les Fleurs du Mal albümünün kitapçığında yazılı olan “SOPOR: 1952’den beri ruhları dindiriyor.” yazısı gösterilebilir.
Bazı röportajlarda, Cantodea hayatının neredeyse 30 yılını geçmişinde yaşadığı bazı deneyimler ve hastalıklarla gelen büyük bir depresyon, umutsuzluk ve yalnızlık içinde geçirmiş olduğunu, ailesi tarafından çocuk istismarı ve okul arkadaşları tarafından şiddete maruz kaldığını ifade etmiştir. Altı yaşında iken Cantodea, bademcik ameliyatı sırasında verilen yatıştırıcıların etkisiyle bedendışı bir deneyim yaşamıştır. On iki yaşında intihara meyilli biri olan Anna-Varney, yetişkinliğinde kansere benzer semptomları olan ve onu neredeyse kör edebilecek bir hastalık geçirmiştir. Tüm bu olaylar, onun “Ensemble of Shadows/Gölgeler Grubu”nu keşfetmesini sağlamıştır. Onun açıklamasına göre “Ensemble of Shadows”, Cantodea’nın rüyalarında gördüğü ve ona müziksel ilhamı veren bir grup ruhtur. Bu ruhların ona görünmeleri, bu müzik projesinin ismini de oluşturmuştur.
Cantodea gönüllü bir izolasyonu yaşamaktadır çünkü kendi ifadelerine göre o, diğer insanların varlığında korku, tiksinti veya üzüntü duymaktadır. Cantodea, aynı zamanda “insanlık’ın önünde” canlı performans sergilemeyeceğini de ifade etmiştir. Buna rağmen, o bugünlerde pagan ve mistik bir yazar olan Raven Digitalis -aynı zamanda resmî Sopor Aeternus Myspace Profili’nin “yönetici”lerinden biri- ile yakınlaşmıştır. Şair Edgar Allan Poe’ya büyük bir ilgisi olan Cantodea, bazen şairin şiirlerini, onlara beste yaparak taçlandırır. Cantodea aynı zamanda birkaç aktivist fikrin, ki bunlar ötanazi, LGBTT Hakları, veganlık, vejetaryenlik gibi fikirlerdir, sağlam bir destekçisidir. Cantodea ruhani bir kişidir ve dini duyguları, Roma tanrısı Satürn’e odaklanmıştır. Satürn’ün astrolojik simgesinin Jüpiterin astrolojik simgesiyle birleştirerek yarattığı “Jusa’nın Simgesi”, Cantodea’nın ruhani yönlerini yansıtmaktadır ve hem kendisi için, hem de yaptığı müzik için bir imza niteliğindedir. Yarattığı işlerin büyük bir kısmında astrolojik imgeler ve söz sanatları bulunur.
5 notes
·
View notes
Text
#Uluslararası Haberler 🌏🌎🌍
Birkaç kişi kuzeydoğuda Boko Haram'ı suçladı
https://tinyurl.com/sl5dtht
#OMS Kuzeybatı'da Büyüyen Hastalık Salgını Riskine Karşı Uyarıyor # Suriye
https://tinyurl.com/ttlkplt
# İran Tahran'da kaza geçiren uçağın "hasarlı" kara kutusunu bildirdi
https://tinyurl.com/wpjayf8
Johnson, "düşük vasıflı" ve İngilizce bilmeyen göçmenlerin #UK girmesine izin vermeyecek
https://tinyurl.com/uj7tatz
İran'a göre, Ocak ayında düşürülen Ukrayna uçağının Ukrayna kara kutusu hasar gördü
https://tinyurl.com/wkepfzz
#Syria # Türkiye Erdoğan Suriye'yi İdlib'deki bir Türk askeri operasyonunun sadece "zaman meselesi" olduğu konusunda uyardı
https://tinyurl.com/vq7qnja
# Suriye: Sekiz yıldaki ilk sivil uçuş Halep'e indi
https://tinyurl.com/uxx3zo3
@InfoAgitacion
# Kürdistan #Jimioloji
Rojava, Jinelojì ve JinWar. Kürdistan kadın hareketinden bir meslektaşla röportaj
@InfoAgitacion
https://tinyurl.com/wzdo46d
CNT birliği, hem sokakta hem de işyerinde her şekilde ataerkilliğe karşı savaşmaya çağırıyor.
8M Çalışan Kadınlar Günü'ndeki Ulusal Çalışma Konfederasyonu (CNT), anti-faşist mücadele etrafında güçlerini birleştirmeyi istiyor. Feminizm, kurumlarda ve kamusal söylemde giderek daha güçlü olan bu baskı, eşitsizlik ve nefret silahına son vermek için öncü olacaktır. Bununla karşı karşıya kalan anarko sendikası, çeşitliliğin ve şeffaflığın kapitalizmin, ataerkillik ve faşizmin aradığı tekdüzelik çitini kıran bir sınıf ve savaşçı feminizmin motoru olmasını talep ediyor.
Ev işçileri, göçmen, trans, ırksal kadınlar, emekliler, kalifiye olsun ya da olmasın ... hepimiz herkesin hakları için olduğu kadar daha iyi bir toplum için de mücadele ediyoruz. Faşizme karşı bir duvar olarak feminizm. Her zaman var olan ama bugün her zamankinden daha fazla hatırlanması gereken bir şey. Bir ya da başka bir hareketin öncelikleri, bizi ayıran, bizi ayıran şey hakkındaki konuşmaları dinlemeyi bırakmayacağız, ama ortak düşmanın ne olduğu açık olmalı. Bizi misilleme, güvencesiz, haklar olmadan ve tecrit etmek isteyen.
Bu nedenle, bu 8M, öncekilerde olduğu gibi, CNT işyerinde adalet, özellikle kadın işçilere saldıran, özellikle sömürüyü kınamayan iş reformlarının kaldırılmasını talep etmek için sokaklara çıkıyor. bu sektörlerde meydana gelen ve çoğunlukta kadınları etkilediği için tanınmayan, ev işlerinin diğer işlerle aynı düzeyde dahil edilmesini talep eden, rahatsızlıkların profesyonel bir hastalığı olarak tanınmasını talep eden 'dişileştirilmiş' sektörler, trans insanların acı çektiği vahşi işsizlik, Göç Yasası'nın göçmen arkadaşlarımızı bıraktığı savunmasızlık, ırkçı insanların emek ve sosyal boyutlarda acı çektiği ayrımcılık ve klişeleşme, İbex 35'in kapitalist feminizm markası gibi yanlışları reddetmesi ve hem maddi katkıda bulunan kadınlar için hem de emekli maaşları üzerine bahis oynamak Ev içinde çalışanlar, kayıt dışı ekonomide yaşamaktan başka seçeneği olmayanlar için ayağa kalktılar.
İlk eylem çizgisine devam edeceğiz ve feminist hareketin geri kalanıyla el ele mücadele edeceğiz, böylece bakım veya annelik kadınlar için bir fren değildir. Annelik ve babalık izninin genişletilmesinin, hayatı pazarın değil ekonominin merkezi haline getirmek için yeterli olmadığına inanıyoruz. Bu nedenle, değerleri olan bir toplum inşa etmek için hayata adapte olan pazar olmasını talep ediyoruz. Sorumlu reşit olmayanların yanı sıra aile üyeleri veya sorumlu olduğumuz bağımlı kişiler için gerçek ve etkili yardım istiyoruz. Ortaklarımızla bakımın sorumluluğu, sosyal organizasyonlarda, örgütlerde ve sendikalarda bize görünürlük sağlayan temsil pozisyonlarında kadınların daha fazla varlığı. Bizimkinden başlayarak.
Cinsiyetçi şiddete son veren gelgiti aşan damla olmak istiyoruz. CNT'nin anarko-sendikalist, sınıf örgütü olarak işlendiği nüfusun yarısından fazlasının insan haklarını tehlikeye sokacak her türlü tacize veya tehditlere karşı işlerden, evde ve sokakta, antimilitarist, antifasist ve feminist olduğumuzu. https://www.cnt.es/noticias/este-8m-y-siempre-el-anarcofeminismo-como-punta-de-lanza-en-la-lucha-antifascista/
2 notes
·
View notes
Link
Türkiye, Avrupa'da en çok trans cinayeti işlenen ülke. Dünyada ise dokuzuncu sırada bulunuyor. Kaos GL Derneği’nin 2017 Nefret Suçları Raporu’na göre, nefret suçları daha çok kamusal alanlarda işleniyor, failler çoğunlukla iki kişiden fazla ve saldırılar görgü tanıklarının gözü önünde gerçekleşiyor. Türkiye'de 2018 yılı başından bu yana kayıtlara geçen, 4 trans nefret cinayeti işlendi. 20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü Nereden Geliyor? Dünya trans hakları hareketi Rita Hester cinayetini sembol haline getirerek, her yılın 20 Kasım gününü Nefret Cinayeti Mağduru Transları Anma Günü olarak çeşitli etkinliklerle toplumun gündeminde tutmaya devam ediyor. Transfobi karşıtları sokak eylemleri, panel, söyleşi ve çeşitli kültürel etkinliklerle nefret cinayetlerinde yaşamını kaybeden transları anıyor.
4 notes
·
View notes
Photo

Pakistan Ulusal Meclisi Trans Haklarını Güvenceye Alan Yasayı Onayladı #transhakları #pakistan #asdi #haber https://asdi-lgbti.com/2018/05/19/pakistan-ulusal-meclisi-trans-haklarini-guvenceye-alan-yasayi-onayladi/
0 notes
Link
Trans hakları destekçileri, eyalet yetkilileriyle bir araya gelmiş olarak bir savunuculuk günü öncesinde Texas Capitol'ün merdivenlerinde toplanıyor. | Getty Images vasıtasıyla Washington Post için Julia Robinson Trans gençler için toplumsal cinsiyete duyarlı bakıma yönelik iki kapsamlı yasağın yıkıcı neticeleri olabilir. En büyük kırmızı eyaletlerden ikisinin trans çocuklar için cinsiyet dengeli sıhhat hizmetlerine yeni yasaklar getirmesi planlanıyor. Teksas milletvekilleri Çarşamba günü hormon tedavileri ve cinsiyete dayalı ameliyatları içeren 18 yaşın altındaki çocuklar için cinsiyete dayalı hizmetleri yasakladı, sadece bu tür ameliyatlar ufaklıklara nadiren yapılıyor. Yasak, halihazırda hormon tedavisi gören trans gençlerin geçici olarak onlarla devam etmesine izin veriyor. Sadece, kendilerini tedavilerden “kesmeleri” gerekir. Cumhuriyetçi Vali Greg Abbott'ın yasa tasarısını imzalaması planlanıyor. Gelecek hafta 2024 başkanlık adaylığını açıklamaya hazırlanan Cumhuriyetçi Florida Valisi Ron DeSantis de Çarşamba günü kendi eyaletinde benzer bir yasağa imza atarak sıhhat hizmeti sunucularının 18 yaşın altındaki ufaklıklara cinsiyeti doğrulayan bakım sunmasını yasakladı. cinsiyete dayalı velayet alan bir çocukla ilgili velayet anlaşmazlıklarını etkileyen bir yargı ve bu yalnızca sınırı olan sayıda şart için geçerli olsa da, savunucular bunun Florida'nın öteki eyaletlerin kararlarını geçersiz kılmasına niçin olabileceğinden korkuyor. Her iki yasa tasarısı da, Cumhuriyetçilerin eyalet yasama organlarında LGBTQ haklarına karşı koordineli ulusal kampanyasının bir parçası. Florida tek başına bu oturumda önceki yedi yılda olduğundan daha çok LGBTQ karşıtı yasa çıkardı; Eyalet yasama direktörü ve İnsan Hakları Kampanyası'nın kıdemli danışmanı Cathryn Oakley, Teksas'ın aynı dönemde çıkardığı LGBTQ karşıtı yasaların iki katından fazlasını geçirme yolunda bulunduğunu söylemiş oldu. Cinsiyete dayalı çocuk bakımına yönelik son yasaklar, Florida ve Teksas'taki birçok trans çocuk ailesini, eğer bu eyaletleri hemen hemen terk etmemişlerse, yer değiştirmeye zorlayabilir. Oakley, "Bu tür bakımın ortadan kaldırılması, bu aileler üstünde yaşamı değiştiren bir etkiye haiz olacak" dedi. "Çocuğunuzu güvende dokunabilecek gücünüz yoksa ve başka bir yere gitme imkanınız var ise, elbet bunu düşünürsünüz ve bu muhtemelen insanların bu yıldan ilkin de düşündüğü bir şeydi." Florida yasası nedir? Taraftarlar, Florida yasasının bazı bölümlerine acil bir mahkemede itiraz ederek, bunun ebeveynlerin evlatları için tıbbi kararlar verme mevzusundaki temel hakkını ihlal ettiğini ve trans ufaklıklara karşı ayrımcılık yaparak anayasaya aykırı bulunduğunu savunuyorlar. Davanın duruşması Cuma günü yapılacak. Southern Legal Counsel Inc. Transseksüel Hakları Girişimi direktörü ve bu hukuk ekibinin bir üyesi olan Simone Chriss, Florida yasasının velayet hükmünün trans evlatların aileleri içinde dehşete niçin bulunduğunu söylemiş oldu. Eyalet dışından bir ebeveyn cinsiyetini onaylayan çocuk bakımı istediğinde ve çocuk geçici de olsa Florida'da olduğunda, bir Florida mahkemesinin velayet anlaşmazlıklarında yargı yetkisini üstlenmesine izin verir. Ulusal Lezbiyen Hakları Merkezi'nin hukuk direktörü ve bununla birlikte o ekibin bir üyesi olan Shannon Minter, bunun ülkedeki tek teklif bulunduğunu söylemiş oldu. Chriss, "Bilhassa gözaltıyla ilgili yanlış detayları temizlemek için fazlaca fazla vakit harcamak zorunda kaldım," dedi. "Devletin evlatları ailelerinden alabileceği yönündeki yanlış data - ki bu tamamen asılsızdır ve tamamen asılsızdır - [has caused] Bu topluluktaki pek fazlaca insan için korku ve açıkçası travma.” Yasa, başka bir eyalette velayet davasına mevzu olmayan çocuklar için geçerli değildir. Ve devletin Florida'da cinsiyet eşitliğine uygun bakım alan evlatların velayetini almasına izin vermeyecekti. Chriss, bunun geçerli olacağı bir senaryonun ana hatlarını çizdi: Cinsiyete dayalı çocuk bakımı yasağının olmadığı Kaliforniya'da bir aile yaşıyor. Çocuğunun velayetine itiraz eden bir ebeveyn, evladı Orlando'daki Disney World'e tatile götürebilir, yakındaki Orange County adliyesine gidebilir ve öteki ebeveyn çocuğa yardım etmeyi düşündüğü için yargıçtan velayet davasının acil velayetini almasını isteyebilir. buluğluk Engelleyici ile. Bu koşullar korkulu, dedi Chriss. Esasen Florida'yı, cinsiyeti onaylayan bakımı reddeden bazı anne babalar için "ters güvenli bir sığınak" haline getiriyor, sadece yalnızca "fazlaca hususi, sınırı olan koşullarda" dedi. Ekibiniz, etkilenen birini bulur bulmaz düzenlemeye itiraz etmeyi planlıyor. Teksas yasası ne diyor? Teksas yasa tasarısında kafa karışıklığına neden olan ve tıbbi hizmet sağlayıcıların herhangi bir yan tesir korkusu olmadan tedavilerine geçici olarak devam edip edemeyecekleri mevzusunda soruları gündeme getiren hükümler de var. Taraftarlar, vali tarafınca imzalandıktan sonrasında yasa tasarısına itiraz etmeyi planladıklarını söylediler. Abbott'ın geçen yıl süresince evlatlarının cinsiyete duyarlı bakım almasına destek olan anne babalar hakkında çocuk istismarı soruşturmaları başlatma çabalarını takip ediyor. "Geçen yıl süresince transseksüel gençlere tıbbi olarak lüzumlu ve bilimsel olarak kanıtlanmış bakımın sağlanmasını çocuk istismarı olarak sınıflandırma ve Teksas'taki trans evlatları olan aileleri parçalama tehdidine ek olarak - şu anda eyalet mahkemesinde engellenen bir girişim - Teksas milletvekilleri uygun gördüler. Yasaya itiraz eden LGBTQ hakları savunuculuğu gruplarından oluşan koalisyon yapmış olduğu açıklamada, önlemleri ikiye katlamak için" dedi. Halihazırda hormon tedavisi gören çocuklar için değişim olarak eklenen kural dışı, bu tedavileri doktorları yardımıyla sınırsız olarak bırakmaları gerektiği anlamına gelmektedir. Yalnızca 1 Haziran'dan ilkin tedaviye başlamış olan ve bununla birlikte minimum 12 ruh sağlığı danışmanlığı seansını yada altı aylık psikoterapiyi tamamlayanlar, bu yargı kapsamında tedavilerine geçici olarak devam etme hakkına haizdir. Sadece bu yargı, evlatların güvenli bir halde tedavileri "kesebilecekleri" yanılgısına dayanmaktadır. Minter, "Bu tıbbi uygulama hatasıdır" dedi. "Şeker hastası bir evladı insülinden kesmek benzer biçimde. Bakımı durdurmak için tıbbi bir sebep yok ve ufaklıklara zarar verir.” Ek olarak bu evlatların tıbbi bakıma erişip erişemeyeceği sorusu da var. Teksas'taki birçok klinik Cinsiyete duyarlı bakım elde eden tesisler, son olarak Austin'deki Dell Children's Medical Center'daki bir klinik olmak suretiyle, siyasal baskı sebebiyle bu hizmetleri çoktan kapattı yada durdurdu. Hastane geçen hafta o klinikte çalışan tüm doktorların ayrıldığını duyurdu ve işten mi atıldılar yoksa kendi iradeleriyle mi bırakıldıkları belli değil. Minter, "Bunun niçin olduğuna dair bir gizem bulunduğunu düşünmüyorum" dedi. "Texas eyaleti, "cinsiyet onaylayan bakım" sağlamaya devam etmeye çalışan doktorları cezalandıracağını açıkça belirtti. Cinsiyete duyarlı çocuk bakımı sağlamak yada kolaylaştırmak için kamu fonlarının kullanılmasını yasaklayan Teksas yasa tasarısındaki bir başka yargı, Oakley'de alarm zillerini çaldı. Tımarlama mevzusunda cinsiyeti onaylayan yasaklara haiz öteki eyaletler benzer hükümler çıkarırken, Teksas yasa tasarısının ifadesi fazlaca daha geniştir ve diğerlerine bakılırsa daha geniş kapsamlı sonuçlara haiz olabilir. Oakley, ifadelerin "makul bir okuması", eyaletle bir kereye mahsus olsa bile iş icra eden herhangi bir firmanın, Teksas tarafınca çalışanlara cinsiyete duyarlı çocuk bakımını kapsayan yardımlar sağlamaktan görevli tutulabileceğini gösteriyor. "Teksas eyaletinin, Teksas eyaletinin fazlaca dışındaki çalışanlara bu yararları sağlamış olduğu için bu şirkete karşı bir iddiası olabilir" dedi.
0 notes
Photo

Meraklısına: İskoçya’da bir Müslüman nasıl Başbakan oldu? Çok az geriden geliyorum… ABD ve İngiltere’nin Irak işgaline karşı gelen SNP partisi lideri eski İskoçya Başbakanı Alex Salmond, o dönem öyle bir muhalefet etti ki 2007 seçimlerini kazandı ve partisi o günden bu yana İskoçya’da iktidar. O dönemlerde partiye giren, dedesi Pakistan’dan göçen ailenin 18 yaşındaki çocuğu #HamzaYusuf, Salmond’un işgale karşı duruşunu desteklediği için SNP’ye üye oldu. O genç, aradan geçen 19 yılın ardından üç gün önce SNP içerisindeki yarışı kazanarak İskoçya Başbakanı oldu. Genç Başbakan, dedelerini sömüren İngiltere’de, bu sefer de İngiltere’den ayrılıp İskoçya’yı bağımsız bir ülke haline getirmek için çabalayacak. Yusuf, milletvekili olarak siyaset arenasına ilk adımını attığında, milliyetçi bir parti olan SNP’nin ilk beyaz olmayan milletvekili olmuştu. Teni de dini de aykırıydı. Ancak o partisine de ülkesine de bağlıydı. Bu topraklarda doğmuştu. Milletvekilliği sonrası çevresi sayesinde kısa sürede 4 ayrı bakanlıkta bakan oldu. Yusuf’un parti liderliği için yarıştığı iki adaydan farkı sadece teni ve dini değildi. Karşısında cinsiyet değişikliğinin önünün açılmasını istemeyip istifa eden eski Bakan Ash Reagan ve koyu Katolik #Ekonomi Bakanı Kate Forbes vardı. Yusuf’un karşısındaki iki isim de kadındı ve eşcinsel evlilik ve cinsiyet değişikliği konularında daha katı düşüncelere sahipti. Ancak Hamza Yusuf, Müslüman olmasına rağmen bu konularda daha ‘liberaldi’ ve destekliyordu. Yusuf, eşcinsel evliliği destekliyor, trans hakları konusunda eski lider Sturgeon’ın reformlarının arkasında duruyor ve kürtaj konusunda sessiz kalmayı sürdürüyordu. Bu konuları #İslam’ın reddettiği sorusuna Yusuf, “Dini inancım ülke yönetimindeki işlerimde referansım değil.” diyerek cevap veriyordu. Çok rahat, çok profesyonel… Yusuf’un, İngiltere’den ayrılma konusunda referandum düzenleyeceğini açıklaması da önemli tabi. Ama bana komik gelen şey, şu anda İngiltere’de Hint, #İskoçya’da Pakistan kökenli başbakanların olması. İkisinin eski İngiliz ‘sömürge milleti’ olmasının yanında, Pakistanlı liderin Hintli lidere karşı bağımsızlık arayışına girecek olması :) Takipte kalın: @baydno https://www.instagram.com/p/Cqa7TYitG37/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes