#taş şehir
Explore tagged Tumblr posts
zahirevliyasi · 5 months ago
Text
Hitler öncesi Almanya’nın panoramasını sunan Berlin’in ilk cildi, Shakespeare’in aldatmaca ve kandırmacalarla dolu Kuru Gürültü’sü ve bana Japon yalnızlığını yaşatan Louvre’un Koruyucuları’nı inceledim. İyi okumalar 🥰 
Yazıyı okumak için tıklayınız
4 notes · View notes
ozlemligunler · 1 year ago
Text
“Herkes gibi olamayan, kalabalıklara uymayan, çağa ayak uyduramayan, odalara, evlere, şehirlere sığamayan, olduğu yerde duramayan, gitmek istediği yere varamayan, gitmekten başka gidecek yeri olmayan insanlarız.
Bir çiçeğin boynunu bükmesi bile ağlatır bizi, kalbi taşlaşmış bu çağın insanına elbette yeniliriz.”
2 notes · View notes
Text
Tumblr media
Nakliyeciler, Çorlu Tır Garajı Kamyon Garajı, Evden Eve Nakliyat, Genel, Kara Yolu Nakliye Ve Nakliyeciler Taşımacılık, Nakliyeciler Kamyon Garjları, Parsiyel Taşımacılık, Tır Garajı Kamyon Garajları, Yük Eşya Taşımacılığı içinde Ambar, Çer Taş Lojistik, Çer Taş Nakliyat Lojistik, Çorlu, Çorlu kamyon tır garajı, Çorlu nakliyat firmaları, Çorlu Nakliyat Şirketi, Çorlu Nakliyeciler, Çorlu nakliyeciler garajı, Çorlu şehir içi, Çorlu şehirler arası nakliyat, Çorlu Tır
0 notes
fikret-i · 5 months ago
Text
Tumblr media
40 yaşında bir ihtiyar olarak size tavsiyem, kesinlikle çok hareketli olmayın. Ağırlık falan da sakın ha sakın kaldırmayın. Beş kilo da olsa çok. Paranız varsa işçi tutun yoksa da işçi gerektirecek arazi, iş yeri her ne varsa satın. Sağlıklı olayım, bedene de hareket olsun diye zamanın behrinde bir kaç dönüm tarla almıştım. Debelenip duruyorum içinde. Bir seferinde bir kaç kasa elmayı koymam gerekiyordu arabaya, işçi bulamadım kendim kaldırayım dedim menüsküslerim parçalandı iki dizimden de ameliyat olmak zorunda kaldım.Güneşe de tatil amacıyla dahi çıkmayın. Gölgede kalın hep. Bir kaç sene önce dağ bayır gezerken yandı yüzüm. Alnımda yanık izi kaldı. Geçenlerde elektrikçi bulamadım. Ben çekeyim kabloyu dedim. Uzunca da bir mesafeydi. Kabloyu götürürken zorlandım fıtık oldum. Arkadaşlar, toprağa mı basacaksınız gidin ormana, parka. Gölgede bir kaç saat basıp gelin. Tatile de Karadeniz`e gidin. En büyük sporunuz, yürüyüş olsun. O da güneş çıkmadan ya da battığı vakitlerde. Şöyle etrafıma bakıp istatistik tuttum yıllardır. Adam yayladan inmemiş genç yaşta gidiyor. Adam taş, kaya ile çalışmış, güreşmiş genç yaşta gidiyor. Geçmişi hareketsiz, tembel birilerine bakıyorum yaşları doksana dayandı. Köy hayatı falan hikaye, işkence. Varsa paranız, hizmetçili, uşaklı bir bahçeli villa. Yoksa az katlı bir apartman dairesi, en güzel yaşam alanıdır. Hem şehirde daha çok aktivite var. Yüzme kursları, hoca eşliğinde spor yapabileceğiniz salonlar, halkeğitim kursları, şehir parkları vs. vs. Benden ayrıntılı naçizane tavsiye. Artık seçmekteki irade sizdedir.
58 notes · View notes
lynnsdarkuniverse · 8 days ago
Text
Benim sevdiğim şeyleri sahiplenme huyum var ya... Bir şehir, eşya, taş, ağaç, insan... İnanılmaz kıskanıyorum sevdiğim şeyleri paylaşmaya tahammülüm yok...
32 notes · View notes
edapostblog · 5 months ago
Text
Lût kavminin adetleri ve onlardan geriye kalanlar.
1_Sakız çiğnemek.
2_Islık çalmak.
3_Ayakta küçük su dökmek
4_Eşcinsellik. (Livâta etmek)
Lût peygamber zamanında ahlaksızlık eğlence alıp başını gitmişti.
Bir gün iki yakışıklı delikanlı geldi Lût peygambere geldiler.
Halk iki yakışıklı delikanlının Lût peygambere misafir olduğunu duyunca peygamberin evinin önünde toplandılar ellerinde içkiler bağırıyorlardı o iki delikanlı'yı bize ver diye.
Lût peygamber o iki delikanlının misafiri olduğunu dağılmalarını hatta hatta kızlarını onlara vermeyi söyledi ama halk ısrarla delikanlıları istiyorlardı.
En nihayret o iki delikanlı kimliklerini açıkladılar, Ya Lût bizler melekleriz, sen ve sana inananları al bu şehirden uzaklaş karın kalsın. (Çünkü karısı daha o ahlaksız halktandı)
Lût peygamber denileni yaptı şehirden uzaklaştı kendisine inananlarla.
Bir müddet sonra geriye baktığında şehir yok olmuştu ve karısı taş kesilmişti.
Bir gecede yok oldu bu şehir.
43 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 7 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Ramazan ayı boyunca “Her Güne Bir Şehir Bir Cami” paylaşım serimizin 24. günündeyiz.
➡️ ERZURUM 🖤
1 ve 2- Üç Kümbetler (12-14. YY)
3- Çifte Minareli Medrese (13. YY)
4- Yakutiye Medresesi (1310)
5 ve 6- Ulu Camii (1179)
7- Saat Kulesi (Minare, 12. YY)
8- Lala Paşa Camii (1562)
9- Abdurrahman Gazi Camii ve Türbesi
10- Erzurum Saat Kulesi’nden şehrin manzarası: Çifte Minareli Medrese, Ulu Camii, Üç Kümbetler ve günümüz çirkin şehirleşmesi.
➡️ Erzurum, parası olan insan için her sene ya da iki senede bir ziyaret edilmesi gereken bir şehir. Hem onca tarihi eseri görmek hem de yemek nedir görmek için 😁 Erzurum’dakiler yemekse biz İstanbul’da ne yiyoruz bilmiyorum.
➡️Üç Kümbetler, en büyüğü Emir Saltuk’a ait fakat diğerleri kime ait bilinmiyor. Burası çok farklı bir kompleks. Dünya gözüyle görmek gerekir.
Çifte Minareli Medrese, ülkemizdeki en büyük, en ihtişamlı medresedir. Muazzam güzel taş işçiliği var. İçi ayrı dışı ayrı güzel. Günümüzde müze olarak kullanılıyor.
Yakutiye Medresesi de çok güzeldir. İç kısmı kapalı avlulu olduğu için eski tip kale-saray izlenimi verir. Minaresi de ülkemizdeki en güzel minareler arasındadır.
Ulu Camii, fotoğraflaması çok zor bir Saltuklu eseridir. Muazzam güzel atmosferi var. Selçuklu ve beylikler dönemi cami ve medreseleri kale formunda yapılıyor. Kalın duvarlar, küçük pencereler, haliyle karanlık ortam. Bu durum Avrupa’da romanesk sanatı ile adlandırılmış ama bizde bir isim koyan olmamış galiba.
Yine Saltuklu döneminde yapılan Saat Kulesi de aslında bir minaredir. Bu yönüyle çok ihtişamlı bir kule olarak topraklarımızdaki en önemli minarelerden biridir.
➡️ Ayrıca Erzurum’da sahabelerden Abdurrahman Gazi’nin de türbesi bulunmaktadır. Hz. Ömer ya da Hz. Osman dönemlerinde Anadoluya gönderildiği tahmin edilmektedir. Erzurum’u fethederek Bizans’tan alan ve İslam beldesi haline getiren ordunun içinde yer almıştır.
Kaynak: https://www.instagram.com/p/C5TpwCmtNUH/?igsh=dHZhZ3U1eTFxNGl5
51 notes · View notes
hermes-0 · 3 months ago
Text
23.BÖLÜM
YIKILAN ŞEHİR
Merlin titreyen bir ışıkla geri döndü henüz tehlike geçmedi buradan bir an önce çıkmalıyız dedi T ye baktı T’nin gücünü geri kazandığını hissetti. Ancak, binadan çıkmadan önce, Merlin onlara bir uyarıda bulundu. “Bu karanlık sokaklar, Ehriman’ın gücünün sadece bir yansıması. Gerçek tehlike henüz sona ermedi. Birlikte olmanız, sizi güçlü kılacak.”
T ve S, binadan çıktıklarında, sokakların sessizliğine büründüğünü fark ettiler. Ancak, bu sessizlik aldatıcıydı. Ehriman’ın gölgeleri her an geri dönebilirdi. T, S’ye dönerek, “Birlikte kalmalıyız. Ayrılırsak, zayıf düşeriz,” dedi.
S, T’nin elini sıkıca tutarak, “Seni asla bırakmayacağım,” dedi. “Birlikte her şeyin üstesinden gelebiliriz.”
İlerledikçe, sokaklar daha da karanlıklaştı. Ancak, T ve S’nin içindeki sevgi ve bağlılık, onlara ışık oldu. Bir süre sonra, eski bir meydanın ortasına geldiler. Meydanın ortasında, büyük bir taş heykel vardı. Heykel, Ehriman’ın gücünü simgeliyordu.
Merlin, heykelin önünde durarak, “Bu heykel, Ehriman’ın gücünün kaynağı. Onu yok etmeliyiz,” dedi. “Ancak, bu kolay olmayacak. Gücünüzü birleştirerek, heykeli yok edebilirsiniz.”
T ve S, heykelin önünde durarak, ellerini birleştirdiler. İçlerindeki sevgi ve bağlılık, bir ışık huzmesi olarak heykelin üzerine yansıdı. Heykel, yavaş yavaş çatlamaya başladı. Ancak, Ehriman’ın gölgeleri, heykeli korumak için ortaya çıktı.
T, S’ye dönerek, “Birlikte güçlü olmalıyız,” dedi. “Gölgeler bizi durduramaz.”
S, T’nin elini daha da sıkıca tutarak, “Seni seviyorum,” dedi. “Birlikte her şeyin üstesinden gelebiliriz.”
Işık huzmesi, heykelin üzerine daha da yoğunlaştı ve heykel tamamen parçalandı. Ehriman’ın gölgeleri, heykelin yok olmasıyla birlikte kayboldu. T ve S, birbirlerine sarılarak, zaferin tadını çıkardılar.
Merlin, gülümseyerek, “Başardınız,” dedi. “Ehriman’ın gücü sona erdi. Artık güvendesiniz.”
T ve S, Merlin’e teşekkür ederek, meydandan ayrıldılar. Artık önlerinde aydınlık bir gelecek vardı. Birlikte, her şeyin üstesinden gelebileceklerini biliyorlardı.
30 notes · View notes
izmirmuhtari · 4 months ago
Text
Tumblr media
İzmir’in Gizli Cennetleri: İzmir Muhtarı
İzmir, Türkiye’nin batısında, denizin ve tarihin buluştuğu nadide bir şehir. Yüzünüzü güneşe döndüğünüzde, Ege'nin hafif rüzgarıyla ferahlatan İzmir’de gezilecek yerler listesi yaparken, bu şehirde keşfedilecek birçok gizli köşe olduğunu göreceksiniz. İzmir Muhtarı olarak şehir hakkında her şeyi bilmek isterseniz, doğru yerdesiniz. Hem tarihi hem modern yüzleriyle İzmir, ziyaretçilerine unutulmaz bir deneyim sunuyor. İşte İzmir'de gezilecek en güzel yerler!
İzmir’de Görülmesi Gereken 10 Yer
1. Konak Meydanı ve Saat Kulesi
İzmir’in kalbinde yer alan Konak Meydanı, şehrin simgelerinden biri olan Saat Kulesi’ne ev sahipliği yapıyor. 1901 yılında inşa edilen bu tarihi kule, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinden kalan nadide yapılar arasında yer alıyor. Saat Kulesi'nin etrafındaki meydan, şehir hayatının tam merkezinde, alışveriş yapmak veya sadece yürüyüş yapmak için ideal bir yer.
2. Alsancak: İzmir’in Enerjik Semti
Alsancak, İzmir’in en canlı ve enerjik semtlerinden biri. Kafeler, restoranlar ve butiklerle dolu bu semt, özellikle akşamları hareketleniyor. Alsancak’ta dolaşırken, şehrin modern yüzünü yakından görebilirsiniz. Ayrıca, sahil boyunca yürüyüş yapmak da oldukça keyifli!
3. Kordonboyu: Denizle Buluşma Noktası
İzmir’in en güzel yürüyüş rotalarından biri olan Kordonboyu, denizle buluştuğunuz bir yerdir. Özellikle gün batımında, İzmir Körfezi’ne karşı yürüyüş yapmak muazzam bir deneyim sunar. Kordonboyu boyunca, denizin ve şehrin güzel manzarasına karşı oturabileceğiniz pek çok kafe bulabilirsiniz.
4. Kadifekale: Tarihin Göbeğinde
Kadifekale, İzmir’in tarihini keşfetmek isteyenler için mükemmel bir noktadır. Şehrin merkezine hakim bir tepe üzerinde yer alan bu kale, hem tarih hem de harika bir şehir manzarası sunar. Kadifekale’ye tırmanmak biraz efor gerektirebilir, ancak zirvede sizi bekleyen manzara tüm yorgunluğunuzu alacak.
5. Agora: Tarihin İzleri
İzmir’in antik dönemine ışık tutan Agora, Roma dönemine ait kalıntılarıyla ünlüdür. Şehrin merkezinde bulunan bu antik pazar yeri, hem tarih meraklıları hem de fotoğrafçılar için harika bir mekandır. Agora’yı gezmek, adeta geçmişe bir yolculuk yapmak gibidir.
6. İzmir Arkeoloji Müzesi: Zamanın İzleri
İzmir Arkeoloji Müzesi, bölgenin zengin tarihini sergileyen etkileyici bir müzedir. Burada, antik çağlardan kalma eserler ve heykeller arasında dolaşarak, İzmir ve çevresindeki tarihi buluntuları görebilirsiniz. Müze gezisi, tarih ve kültür tutkunları için keyifli bir deneyim sunar.
7. Şirince: Köyün Şirin Hali
İzmir’in hemen dışında bulunan Şirince, tarihi taş evleri ve kendine özgü atmosferiyle ünlü bir köydür. Şirince’yi ziyaret ederek, tarihi bir köyde yürüyüş yapabilir, yerel şarapları tadabilir ve geleneksel el sanatlarıyla ilgili alışveriş yapabilirsiniz. Şirince, şehir hayatından uzaklaşıp huzuru bulmak isteyenler için ideal bir kaçış noktasıdır.
8. Ephesus: Antik Şehir
İzmir’in yakınlarında yer alan Efes, antik dönemin en önemli şehirlerinden biridir. Artemis Tapınağı, Celsus Kütüphanesi ve Büyük Tiyatro gibi etkileyici yapılarıyla Efes, tarih meraklıları için mükemmel bir destinasyondur. Burayı gezmek, tarih ve arkeolojiye olan ilginizi artırabilir.
9. Karşıyaka: İzmir’in Modern Yüzü
Karşıyaka, İzmir’in modern ve dinamik semtlerinden biridir. Burada alışveriş merkezleri, parklar ve sahil boyunca yürüyüş alanları bulunur. Karşıyaka’yı gezmek, şehirdeki modern yaşamı yakından görmek isteyenler için harika bir fırsattır.
10. Seferihisar: Sakinlik ve Doğa
İzmir’in güneyinde yer alan Seferihisar, sakin bir kıyı kasabasıdır. Doğayla iç içe bir tatil yapmak isteyenler için mükemmel bir yerdir. Seferihisar’da doğa yürüyüşleri yapabilir, temiz plajlarda vakit geçirebilir ve yöresel ürünlerle dolu pazarları ziyaret edebilirsiniz.
İzmir’de Ne Yapılır?
İzmir, ziyaretçilerine sadece gezilecek yerler değil, aynı zamanda çeşitli aktiviteler de sunar. Şehirde yapılabilecek bazı şeyler şunlardır:
Kültürel Etkinliklere Katılmak: İzmir, yıl boyunca birçok kültürel etkinliğe ev sahipliği yapar. Konserler, tiyatro oyunları ve sanat sergileri gibi etkinlikler hakkında bilgi alarak, şehri daha yakından tanıyabilirsiniz.
Yerel Lezzetleri Denemek: İzmir mutfağı, zengin ve lezzetli yemekleriyle ünlüdür. İzmir köfte, kumru ve boyoz gibi yöresel lezzetleri denemeden şehri terk etmeyin.
Sahilde Zaman Geçirmek: İzmir’in sahil şeritleri, denizle buluşmak için ideal alanlardır. Yüzme, güneşlenme veya sadece denizin tadını çıkarma fırsatını kaçırmayın.
Sonuç
İzmir, tarih ve modern yaşamı bir arada sunan, gezilecek ve keşfedilecek birçok yeri olan bir şehir. İzmir Muhtarı olarak, şehirde geçirdiğiniz her anı dolu dolu yaşayabilirsiniz. İzmir’de gezilecek yerler listemizle, şehirdeki en popüler ve gizli güzellikleri keşfetmeye hazır olun. Unutmayın, İzmir sadece bir şehir değil, aynı zamanda bir yaşam tarzıdır!
SSS (Sıkça Sorulan Sorular)
1. İzmir’de en iyi zaman ne zaman gezilir? İzmir’i ziyaret etmek için en ideal dönemler ilkbahar (Mart-Mayıs) ve sonbahar (Eylül-Kasım) aylarıdır. Bu dönemlerde hava genellikle hoş ve turist kalabalığı daha azdır.
2. İzmir’deki en iyi plajlar hangileridir? İzmir’deki en popüler plajlar arasında Cesme Ilıca Plajı, Alaçatı Plajı ve Seferihisar Sığacık Plajı bulunur.
3. Şirince’ye nasıl ulaşabilirim? Şirince, İzmir şehir merkezinden araçla yaklaşık 1 saat uzaklıktadır. İzmir’den Selçuk’a gitmek, ardından Şirince’ye doğru devam etmek en kolay yoldur.
4. İzmir’de alışveriş yapmak için en iyi yerler nerelerdir? Alsancak’taki butik mağazalar, Kemeraltı Çarşısı ve İzmir Optimum Outlet gibi yerler alışveriş yapmak için ideal mekanlardır.
5. İzmir’de gezilecek tarihi yerler nelerdir? İzmir’de gezilecek önemli tarihi yerler arasında Agora, Kadifekale ve Efes Antik Kenti bulunur.
44 notes · View notes
umudunhayali · 8 days ago
Text
Mezopotamya'li taş ustalarının sanat eserleriyle çağlara tanıklık eden kadim şehir Mardin
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
11 notes · View notes
efervesan · 26 days ago
Text
Tumblr media
"Kuşlar çığlık çığlığa, cıvıltılarla, boğuk, titrek seslerle ötüyorlar. Büyük ağaçlar hışırdıyor. Seni çağıran, seni seven doğa oracıkta. Çiğnediğin otları hemen tükürüyorsun. Manzara seni pek etkilemiyor, tarlaların dinginliği seni duygulandırmıyor, kırın sessizliği seni ne sinirlendiriyor, ne de yatıştırıyor. Gözünü kamaştıran tek şey bazen bir böcek, bir taş, düşmüş bir yaprak, bir ağaç sadece. Bazen saatlerce bir ağaca bakarak öylece duruyorsun, onu betimliyor, didik didik inceliyorsun; kökleri, gövdeyi, dalları, yaprakları, her bir yaprağı, yapraktaki her bir damarı, sonra yeniden her bir dalı inceliyorsun, ve böylece, aç bakışının ısrarla görmek istediği ya da yarattığı ilgisiz biçimlerin sonsuz oyunu sürüp gidiyor: surat, şehir, labirent ya da yol, armalar ve atlı seferler. Algıların geliştikçe, giderek daha sabırlı ve daha esnek oldukça, ağaç paramparça oluyor ve yeniden doğuyor, yeşilin binbir çeşidi, aynı ama yine de farklı binlerce yaprak. Tüm yaşamını bir ağacın karşısında geçirebilirmişsin gibine geliyor, onu tüketmeden, anlamadan, çünkü anlayacağın bir şey yok; sadece ona bakarak. Bu ağaç hakkında eninde sonunda söyleyebileceğin tek şey bir ağaç olduğudur; bu ağacın sana söyleyebileceği tek şey de bir ağaç olduğudur: kök, sonra gövde, sonra dallar, sonra da yapraklar. Ağaçtan daha başka bir hakikat bekleyemezsin. Ağacın sana önerecek bir ahlâkı, sana verecek bir mesajı yoktur. Onun gücü, görkemi, ömrü -bu eski eğretilemelerden hâlâ kimi anlamlar çıkarmayı, biraz cesaret toplamayı umuyorsan eğer bunlar huzur veren tarlalar, uyuyan sinsi sular, tek başlarına, pek yükseklere olmasa da kahramanca tırmanan küçük patikalar, güneşte salkımların olgunlaştığı güler yüzlü yamaçlar kadar abes görüntülerden, hoşluklardan başka bir şey değildir.
İşte bu yüzden ağaç senin gözünü kamaştırıyor, seni şaşırtıyor ya da dinlendiriyor; ağaç kabuğunun ve dalların, yaprakların bu kuşku götürmez, kuşkulanılmaz gerçekliği yüzünden. Hiçbir zaman bir köpekle birlikte dolaşmaman da bu yüzden belki, çünkü köpek sana bakar, yalvarır, seninle konuşur. Minnetten yaşarmış gözleri, dayak yemiş köpek havaları, sevinçli köpek zıplayışları, ona, o aşağılık evcil hayvan statüsünü vermen için seni durmadan zorlar. Bir köpek karşısında yansız kalamazsın, bir insanın karşısında da öyle. Oysa bir ağaçla hiçbir zaman diyaloğa girmezsin. Bir köpekle karşı karşıya yaşayamazsın, çünkü köpek, her an, senden onu yaşatmanı, beslemeni, okşamanı, ona uygun bir insan olmanı, efendisi olmanı, onu anında yere yatıracak o köpek ismini gürleyen Tanrı olmanı isteyecektir. Oysa ağaç senden bir şey istemez. KöpekIerin Tanrısı, kedilerin Tanrısı, yoksulların Tanrısı olabilirsin, elinde bir tasma, biraz ciğer, biraz servet olması bunun için yeterlidir, ama asla bir ağacın efendisi olmayacaksın. Kendin de bir ağaç olmayı istemekten başka bir şey yapamayacaksın."
Perec in aksine ben sanırım sadece bu ağaç olabildim bu hayatta.
9 notes · View notes
siir-defterim · 4 months ago
Text
Hangi sevgili var ki, senin kadar duyarsız ve kalpsiz?
Ve hangi sevgili var ki, benim kadar çaresiz?
Hangi ayrılık var ki, böyle kanasın ve böyle acısın?
Ve hangi taş yürek var ki, benim kadar ağlasın?
Hangi gün karar verdin, küt diye çekip gitmeye?
Hangi lafım dokundu sana, böyle inceden inceye?
Hangi otobüs söyle, hangi uçak, hangi tren?
Seni benden götüren, beni bir kuş gibi öttüren.
Hangi kırılası eller dolanır, kırılası beline?
Hangi rüzgar şarkı söyler, o ay tanrıçası teninde?
Hangi çirkin gerçek uğruna, tükettin güzel ütopyamızı?
Hangi boşboğazlara deşifre ettin, en mahrem sırlarımızı?
Hangi cama kafa atsam?
Hangi kapıyı omuzlayıp kırsam?
Hangi meyhanede dellenip, hangi masaları dağıtsam?
Bende bu sersem başımı, karakolun duvarına vursam.
Kendimi caddeye atıp, arabaların altına savursam.
Hangi tercih beni en hızlı şekilde öldürür?
Hangi şekil öldürmez de, ömür boyu süründürür?
Kayıp ilanı mı versem, şehir şehir dolanmak yerine?
Ödül mü koysam, ölü veya diri seni bulup getirene?
Hangi ayrılık var ki, böyle diş ağrısı gibi durmadan zonklasın?
Hangi cam kesiği var ki, böyle musluk gibi içime damlasın?
Hiç sanmam! ...
Hasta kalbim bunu bir süre daha kaldıramaz! .
Feriştah olsa, böyle eli kolu bağlı bekleyip duramaz.
Hangi mübarek dua,
Hangi evliya tesir eder, seni döndürmeye?
Hangi aptal mazeret ikna eder, ateşimi söndürmeye?
Olur mu be! . olur mu?
Bu da benim gibi adama yapılır mı?
Aşk dediğin mendil mi?
Buruşturup bir kenara atılır mı?
VEFA bu kadar basit mi? Alınır mı? Satılır mı?
Hangi hırsız çaldı, seni yırtık cebimden?
Hangi pense kopardı bizi birbirimizden?
Hangi uğursuz hamal taşıdı valizini?
Hangi çöpçü süpürdü yerden bütün izini?
Hangi yaldızlı otel çarşaf serip barındırdı?
Hangi süslü manzara seni kolayca kandırdı?
Hangi şarlatan imaj böyle çabuk ilgini çekti?
Hangi pembe vaadler o saf kalbini cezbetti?
Dağ gibi adamı eze eze! .....
Hangi anası tipli parlak çömeze,
Hangi alemlerde kahkahanı ettin meze?
Hangi yamyamlara yedirdin o masum rüyamızı?
Hangi mahluklar çiğnedi el değmemiş sevdamızı?
Hangi bıçak keser şimdi benim biriken hıncımı?
Hangi mermi dağıtır insanlara olan inancımı?
Hangi bekçi, hangi polis artık zapteder beni?
Ve! .. Hangi su bağışlatır?
Hangi musalla temizler seni?
Bu Nasıl Ayrılık? ...
Yusuf Hayaloğlu
13 notes · View notes
seyyahh-h · 5 months ago
Text
NAR ÇİÇEĞİ VE HİKAYESİ...
Efsaneye göre Cihangir Hanlığı'nın genç Prensi Salim Şah, birgün raksını görüp hayran kaldığı, Anarkali isimli genç ve güzel rakkaseye aşık olur...
Zaman geçer ve Prens Salim Şah gönlünü çelen bu güzel rakkase ile evlenmek ister...
Kurallar ise farklı...
Bir prensin halktan bir kızla evlenmesi yasak, hele bir rakkase ile evlenmesi akıldan bile geçmemesi gereken bir düşüncedir...
Zamanla bu aşk yasağa rağmen büyür, iyice alevlenir.
Bütün Hanlığı sarar.
Anarkali ile Salim Şah'ın aşkı ağızdan ağıza anlatılır.
Bu hâl prensin babası olan Han Akbar tarafında ise büyük bir rahatsızlık yaratır.
Aşıkların birbirini görmesi yasaklanır.
Ama ferman dinlemeyen gönül, burada da ferman dinlemez.
Aşıkların ilişkisi sürer gider.
Aşk hükmünü sürdürür. Efsane aşk iyice dillenir.
Civar hanlıklara da yayılır.
Bununla başedemiyeceğini anlayan Akbar Han çareyi sevdalıları ayırmada bulur.
Çözüm çok zalimcedir. Güzel rakkase Anarkali ibret için kentin ortasında yapılan, penceresi olmayan dört duvardan ibaret dar bir odaya hapsedilir. Arkasından giriş kapısı da duvarla örülüp kapatılır.
Ölüme terkediştir bu..
Prens şaşkın ve çaresiz, bu aşkı efsaneleştiren şehir halkı ise ağlamaklıdır.
Her gün gelip bu hücrenin önünde, Hanın insafa gelip güzel Anarkali'yi affetmesini bekler.
Bir müddet sonra umutlar kesilir.
Artık duvarlar yıkılsa da güzeller güzeli Anarkali'nın sağ çıkma ihtimali yoktur. Halk yavaş yavaş çekilir. Bekleme duvarının önü boşalır.
Ama Aşk mecnunu prens, maşukunun çevresindedir hep. Gönüldeki sevda ve sevilen ölmemiştir. Gözleri kapının örüldüğü duvarda sesiz bir tevekkül ile beklemededir.
Mevsimler geçer bahar olur, tabiat canlanır.
Bir gün o taş duvarda da bir kıpırtı başlar.
Prensin gözünü hiç ayırmadığı o duvarda güzel Anarkali'nın girdiği kapının taş örgüleri arasından ince zarif bir dal filizlenmiştir.
Bunu duyan halk tekrar toplanmaya ve hergün bu hayat izini izlemeye başlar.
Günler geçtikçe yeni dallar, yeni filizler çıkar o taşın bağrından ve tüm dallar tomurcuklarla yüklüdür, çiçek açacaktır aşk.
Bir sabah duvarın önüne gelenler, duvarın baştanbaşa kırmızı nar çiçekleriyle kaplı olduğunu görürler. Hayranlık veren bir güzellik vardır.
Adeta güzel Anarkali'nin tüm güzelliği nar çiçeklerindedir.
Bir gecede bütün nar çiçekleri açmıştır. Mevsimler boyu orada aşkın umuduyla bekleyen prens ise duvara yaslanmış nar çiçekleri arasında mutlu bir ifade ile ruhunu teslim etmiştir...
Aşk çiçekleri açmış, aşığın kalbi ise Anarkali'nin güzelliğini seyrettiği o çiçeklerin ihtişamına dayanamamıştır. Sevdalarıyla birlikte maşukunun yanındadır artık.
Rivayet şu ki;
O güzelim ateş rengi nar çiçeklerinin çıkış yeri güzeller güzeli Anarkali nin aşk dolu kalbidir.
Taşları delip sevdiğine kendini göstermiştir...
Not:
Anarkali Hint dilinde nar çiçeği demektir.. 🌺😢
Tumblr media
10 notes · View notes
yusuf-krk · 2 years ago
Text
Tumblr media
Gelme diyecektim, geldin.
İyi ettin geldiğine.
Nerdeyiz şimdi ....?
Bu şehir yanıyor, dikkat et. Tutuşabiliriz,
işte ilk ateş gözlerine düştü,
sonra dudaklarına,
saçlarının arasına kıvılcımlar doldu ışıl ışıl.
Yanıyorsun, yanıyorum, yanıyoruz.
Aramakla yetinsek bunlar gelmeyecekti başımıza.
Yine de memnunum.
İyi ettin geldiğine.
Taş olup kalmaktansa, ağaç olup yanmak iyi...
Hele hele seni sevmek anlatılamaz...
Gönül Hanem...Seni Seviyorum...
Sağlıklı yaşam dileği ile 🖋️ 🇹🇷🇦🇿🇹🇷🇦🇿
143 notes · View notes
nefismuhasebesi · 2 years ago
Text
GİTME... Gecenin karanlık kucağına bırakma beni! Taş duvar her yer, Bütün şehir yalın ayak, Kimsesiz güvercinler, Gitme!... Kanatsız yaralı bir kuşum yokluğunda, Nereye çarpsam yüzün, Nereye dönsem sevda yüklü bu hüzün Gitme!... Sarı çocuklarını döker koynundan ağaçlar… Mevsimler küser, yıldızlar üşür… Gitme!… Yalnız bir ardıç gölgesi olur yaralı kalbim Güneşler söner, gölgeler büyür.. Zarif bir hüzün çöreklenir şehrin üstüne.. Gitme!... Yüzümden sarkar külleri şehrin.. Bir yangın yeri olur Maraş'ta hüznüm..
ŞİLAN AVCI
86 notes · View notes
sonergumus-blog · 28 days ago
Text
İstanbul'dan Anadolu'ya: Hayat ve Ölüm
Bir sabah uyanıyorsun. İstanbul’da... Belki Galata’dan bakıyorsun boğaza, belki Üsküdar’da bir çay içiyorsun, belki de Kadıköy’de vapur sırasındasın. Şehrin keşmekeşi, sesi, karmaşası içinde bir noktasın. Ama bir yerlerde bilirsin ki, her şey bitecek. Bu şehir de bir gün senden geriye kalacak, sen gideceksin, boğaz yine akacak ama sen olmayacaksın. Hayat, o büyük koşturmacasında hep devam ederken, sen yavaş yavaş o sonsuz yolculuğa yaklaşacaksın.
Ankara’nın gri sokaklarında yürüyorsun belki, devlet dairelerinin önünden geçerken. Ya da İzmir’de sahil boyunca rüzgarı hissediyorsun yüzünde. Bütün o insanlar, arabalar, şehirlerin o sonsuz hareketi... Hepsi bir anlık, tıpkı senin gibi. Ne kadar kalıcı gibi görünse de hepsi geçici. Bir gün bu şehirler senden, benden, hepimizden geriye kalacak ama biz, o sokaklardan, o sahillerden geçip gitmiş olacağız.
Hayatın her köşesi bunu hatırlatıyor bize. Bursa’da tarihi camilerin gölgesinde, Adana’nın sıcak rüzgarında, Karadeniz’in yeşil dağları arasında, hep o aynı gerçeği taşıyoruz içimizde. Hayat bir yolculuk; her gün yeni bir adım, her gün yeni bir başlangıç ama aslında hep aynı sona doğru giden bir süreç. Yaşadıkça bitiyoruz. Bitmeye yaklaşıyoruz. Bir gün bu yürüyüş sona erecek, ve ardından sadece bir iz, bir hatıra kalacak.
Bir gün İstanbul’un sokaklarında yürüyor olacaksın, ve düşünmeyeceksin bile. Ama o düşünmediğin an bile seni sona biraz daha yakınlaştıracak. Belki bir vapura binerken ya da bir martının süzülüşünü izlerken fark etmeyeceksin, ama o gün bir yerlerde seni bekliyor. Belki Kapadokya’da günbatımını izlerken, belki Diyarbakır’ın surlarında gezip kentin tarihini düşünürken... Ne kadar güzel, ne kadar derin olursa olsun, her anın bir sonu var.
Zaman hep akar. Trabzon’un serin sabahlarında ya da Mardin’in taş sokaklarında; İzmir’in körfezinde yankılanan kahkahalar ya da Antalya’nın sıcak plajlarında bırakılan ayak izleri... Her şey, her insan, her an bir şekilde geçip gider. İstanbul’un tarihi dokusu, Ankara’nın resmi havası, Gaziantep’in baklava kokuları bile sonunda bir hatıra olur. Her şey bitmeye mahkum.
Ama işte bu geçiciliği bilerek yaşamak… İşin sırrı bu. Bitmeyeceğini sanarak, ama bir gün sona ereceğini bilerek. İstanbul’un hiç bitmeyen trafiğinde de, Bodrum’un sahillerinde uzanırken de, her anın farkında olmak. Çünkü sonunda herkes, her şey aynı yere gider. Ölüm bir gün gelir. Tıpkı gece gibi. Tıpkı günbatımı gibi. Kaçınılmaz ve sessiz.
Şu an yaşadığın her şeyin bir gün biteceğini bilmek, sana o anı daha derin hissettirir. İstanbul’un kalabalık sokaklarında yürürken, İzmir’in sahilinde koşarken, bu şehrin, bu hayatın senden sonra da devam edeceğini bilerek yaşamak. O martılar uçmaya devam edecek, boğazdan geçen gemiler yine yol alacak. Sen olmayacaksın belki, ama şu an var olduğun bu an, işte o kalacak. Belki hatırlanacak, belki unutulacak. Ama bu hayatın bir parçası olacak.
Bir gün ölüm gelecek. İstanbul’un kargaşasında, ya da küçük bir Anadolu kasabasının sessizliğinde. Ama o güne kadar her an, her nefes, hayatın geçiciliğine rağmen yaşamaya değer. Ankara’da gri bir sabah da olsa, Muğla’da yaz güneşiyle dolu bir öğleden sonra da... Her anın kıymeti, işte tam da biteceği için var.
Soner GUMUS
2 notes · View notes