#sosyal zorluklar
Explore tagged Tumblr posts
adanaingilizcekurslari · 4 days ago
Text
Yapay Zeka Anladığımız Kadar Var
Yapay zeka nedir? Günümüzde teknoloji alanında bu trendi yakalamak isteyen dev markalar neden sürekli rekabet ediyorlar? Neden ürünlerini yapay zeka uygulamaları ile donatıyorlar. Çünkü insanların talebi bu yönde ve en kısa sürede en fazla kişiye ulaşan liderliği elinde tutabilir. Yani benim varsayımlarıma göre daha fazla insana htiyaç var. Neden böyle bir varsayımda bulunduğumu, bununla sınırlı…
0 notes
skypeingilizce · 4 days ago
Text
Yapay Zeka Anladığımız Kadar Var
Yapay zeka nedir? Günümüzde teknoloji alanında bu trendi yakalamak isteyen dev markalar neden sürekli rekabet ediyorlar? Neden ürünlerini yapay zeka uygulamaları ile donatıyorlar. Çünkü insanların talebi bu yönde ve en kısa sürede en fazla kişiye ulaşan liderliği elinde tutabilir. Yani benim varsayımlarıma göre daha fazla insana htiyaç var. Neden böyle bir varsayımda bulunduğumu, bununla sınırlı…
0 notes
tibbivearomatikbitkiler · 1 year ago
Text
Şehirden Köye Kaçış: Köyde Yaşadıklarımız ve Zorluklar
Şehirden Köye Kaçış: Köyde Yaşadıklarımız ve Zorluklar
#BahçeDüzenlemesi, #Eğitim, #GünlükYaşam, #InternetAltYapısı, #KargoSorunu, #KöyYaşamı, #KöydeInternetKullanımı, #KöydeIşImkanları, #KöydeYaşamak, #MarketVeAlışveriş, #Podcast, #ŞehirdenKöyeGeçiş, #SosyalHayat, #SuSorunu, #TaşınmaSüreci, #YaşamTarzı, #YerleşmeKararı, #Zorluklar https://is.gd/MoFLBe https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/podcast/sehirden-koye-kacis-koyde-yasadiklarimiz-ve-zorluklar/
Şehirden Köye Kaçış: Köyde Yaşadıklarımız ve Zorluklar, Merhabalar ben selin, hepiniz hoş geldiniz. Bir önceki podcastte köye ilk adımımız ve ev, bahçe düzenlemeleri komşularla tanışma, genel hatlarıyla taşınmamız ve toparlanma aşamalarımızdan bahsetmiştim sizlere. Bugün ise, köyde yaşamın zorlukları ve bu zorluklarla nasıl başa çıktığımızdan bahsedeceğim sizlere.
Spotify üzerinden dinlemek için hemen aşağıdaki medya oynatıcıyı başlatabilirsiniz.

Youtube üzerinden dinlemek için hemen aşağıdaki medya oynatıcıyı başlatabilirsiniz.
youtube
Bugün şöyle bir giriş yapmak istiyorum sıradaki podcasti köyde bizim pişman olduğumuzu, yapamadığımızı yada zorlandığımızı görse sevinecek dostlarımıza armağan ediyorum. Çünkü konumuz köydeki zorluklar.  Şehirden köye yerleşmeyi ütopik bir durum gibi gören, ya yapamazsınız yada nasıl yapacaksınız diyenler çok oldu. Sosyal hayatınız ne olacak dendi. Sosyal hayat kısmına bir parantez açmak istiyorum. Sosyal  hayattan kastı dışarı çıkıp bir kahve içmek ya da sinemaya gitmek anladığım kadarıyla.  bu arada ben bunu bana soranlara en son hangi filme gittiniz diyorum. Şehirde yaşıyorsanız eğer en son ne zaman sinema yada tiyatroya gittiniz. ? Biz şahsen burada yazın açıyoruz projeksiyonu evin dış duvarına yansıtıp ses sistemini ayarlayıp izlemek istediğimiz filmleri açık hava sineması tadında izliyoruz. Şehir de sizi ne tutuyor? Sizde kendinize bunu sorabilirsiniz. Konfor alanınız mı? Evinize iki adım marketler mi? Isınmak için doğalgaz veya jeotermal gibi hizmetler mi peki faturalar?
Neyse kapatalım sosyal hayat parantezini   gelelim tekrar başkalarını başarısızlığı ile mutlu olan dostlarımıza, şu konuya bir açıklık getireyim. Köyde mutsuz olabiliriz. Belki bir kaç yıl sonra pişman olabiliriz. İşlerimiz istediğimiz gibi gitmeyebilir. Ama biz yada ben diyeyim bu konuya şahsi fikrimi söylemiş olayım. Köyden şehre dönmeyi bir başarısızlık olarak görmem tecrübe derim. Öyle olması gerekiyordu öyle oldu derim. Hayatımın bir bölümünde kendime güzel anılar bırakmışım derim. Çünkü köye yerleşirken yukardan bakıp hepiniz bir gün köye döneceksiniz, biz kurtulduk size sabırlar dilerim, abi  on numara hayatım var demedim. Şuan o yüzden bu podcasti kaydediyorum normalden uzunda olabilir. Şimdiden sonuna  kadar dinlemenizi tavsiye ederim.
Daha köye yerleşmeden herkes birbirine telkinler veriyordu. Bir defa şu konuda emindik; Net ilk 1 yıl bocalayacağız. Düzen oturmayacak, ne ev içi ne ,ev dışı  ne de tarla istediğimiz düzene hemen gelmeyecek. Ve psikolojik acıdan bazı şeylerden mahrum olmak bizi zaman zaman yıpratabilecek herkes ona göre gardını alsın. Hatta zaman zaman  şu da olmadı buda olmadı diye aramızdan söylenenler olunca hemen uyarıyoruz ya biliyorduk ilk 1 yıl böyle olacağını ama bozma moralini düzelecek oturacak.
Şehirden Köye Kaçış: Köyde Yaşadıklarımız ve Zorluklar – Şive
İlk en çok zorlandığımız konu taşındığımız köyde konuşulan yöresel şivesiydi, konuşma tarzlarıydı.  Karşılıklı konuşmada hiç bir şey anlamıyordum. Aradan bir kaç cümleyi çekip onu yorumlamaya çalışıyordum. daha sonra çözdüm bu işi de. Yani bizim bildiğimiz nesnelere de kendi yöresel kullandıkları adlar var mesela kozalak kobak demek  Böğürtlen karamuk gibi.
Küçükken evde sobamız vardı. Tabi küçük olduğumdan soba yakma işleri bende değildi hatta  o kadar küçüktüm ki hatırlamıyorum odunu kömürü nerde depoluyorduk nasıl yanıyordu o kısımlar bende yok hatırlamıyorum. Buraya yerleşmeden önce firmaya ısınmanın bizim için önemli olduğundan bahsettik onlarda bize diğer projelerde yaptığı gibi elektrikli kombi önerdiler petekler her  odaya döşenecek ve su devridaim  ederek ısınma sağlanacaktı. Sistem hazırlandı ev bitti. Yerleştik bir türlü ısınma sağlanamıyor arada asfalyalar atıyor. (bu İzmir ağzı biz sigortaya asfalya deriz ). Açıyoruz falan elektrikçimizi çağırdık, işin sonunda köydeki elektrik sistemi bu sistemi kaldırmaz dediler. Biz bu arada şartlar çetin olabilir diye yine de kuzineli bir odun sobası alıp yedeklemiştik. Hemen o çıktı ortaya odunlar alınmıştır zaten. Baktık ki iki katta çok güzel ısınıyor bu sobayla. Sıcak suyu da termosifona çevirip hayatımıza sobayla devam ediyoruz. Evde köpük mantolama olduğu için sıcağı muhafaza ediyor ve normale göre çok daha tasarruflu. Tabi sobanın da odunu, külü, temizliği odun atmazsan zamanında sönmesi gibi problemleri var. bunu bir olumsuzluk olarak görebiliriz.
Bir diğer önemli konulardan biri kargolar. Kargo şirketleri köye gelmiyor. PTT hariç hiç bir firma çıkmıyor PTT’de haftada bir gün. Herhangi bir uygulamada Premium, platin falan olmanız bile bu durumu değiştirmiyor. Ben İzmir’deyken kargom Premium olmam sebebi ile ertesi gün bazen 24 saat olmadan adresimdeydi. İlk aylarda bu konu yalan söylemeyeceğim beni zorladı yani zaman kavramı zorladı. Kargo bana gelene kadar küçük bir Türkiye turu atıyor neredeyse. İlçede bir abimiz var sağ olsun onun adresini verdik onun iş yerine geliyor kargolarımız indiğimizde toplu alıyoruz.
Şehirden Köye Kaçış: Köyde Yaşadıklarımız ve Zorluklar – Alışveriş
Market kısmından aslında ilk podcastte bahsetmiştim. Köyde market, fırın benzeri hiç bir şey yok. Hepsi için aşağı ilçeye inmemiz gerekiyor.  Bu biraz size Polyannacılık gibi gelebilir ama bu ulaşılmazlık   daha planlı olmayı, sabrı ve yavaşlamayı, ihtiyacın olmayan şeyleri almamayı öğretti. Bazen aklıma bir şey aşağı inince  unutuyorum sonra yerine elimde olanlarla bir şeyler yapıyorum . Sonra dönüp baktığımda aslında çokta elzem bir şey değilmiş demek diyorum. Ama bu market olayı benim için devasa bir sorun değil, ancak bir başkası için çekilmez bir durum olabilir. Sürekli istediğine her an ulaşamama durumunun kişiden kişiye göre verdiği rahatsızlık değişir.
Bu çamur meselesini de daha önce üstü kapalı konuşmuştuk onu biraz daha zorlukları ile beraber açmak istiyorum. Yollarımız şehirde alışılmış şekilde asfalt değil. Kilit taşlar var ancak onlarda köyün belirli kısımlarında bizim evi yaptığımız konum köylünün söylediği şekilde eskiden harman yeri olarak kullanılırmış. Hiç yerleşim olmadığı için kilit taş bile yok. Özellikle ilk kışımızda bizi oldukça zorladı. Şuan eve girişe doğalıda bozmadan  beton dökmeden taşlarla yürüyüş yolu yaptık o yüzden bu sene geçen seneye oranla daha rahatız. Çamurun beraberinde rakım yüksekliğinden kaynaklı aşırı rüzgarın her şeyimizi sağa sola fırlatması var tabi. ilk zamanlar etrafa teller yapılana kadar köyden toplanan terlikler, sandalyeler gibi gibi sorunlar.
Apartman dairesine kıyasla müstakil evlerde bitmeyen bir bahçe düzenlemesi var birde. Bence köye yerleşmede en öncelikli düşünülmesi gereken şeylerden biri bu. İnstagramda popüler olan video vardı. Dinleneneyim diye köy evi yaptırdık şimdi daha kötü oldu diye tam olarak o durum aslında. Bitmeyen işlerle çevrili bir yaşam. Yaşadığın ortam birazda güzel olsun çiçeğimi ekeyim, bir iki sebze dikeyim derseniz bunların hepsi bakım isteyen şeyler. Çiçeklerde hastalık olur bakmak lazım, sebzelere bakmak lazım, hastalık mı geldi zararlı mı yedi. Su mu ister, kış oldu don vuracak bitkiler varsa kapatılsın gibi gibi konular küçük gözükebilir ama hepsi birer iş ve önemli. Yazın yeri geldiğinde bahçe sulama işiniz 1 saati bulabiliyor.
Su demişken köye yerleştikten sonra aslında köylerde su problemi olduğunu gördük ve biz bunu bu yaz iliklerimize kadar yaşadık. Kuraklığı, iklim değişikliğini hissedenlerdeniz. Sorunu instagram üzerinden takipçilerimizle paylaşınca hep geri dönüşler oldu içte biz şu köydeyiz şöyle sorun yaşadık, annemler şu köyde böyle sorun yaşadılar gibi. Bizim suyumuz barajdan değil kaynaktan geliyormuş, buda kuraklık olduğu zaman su gelmemesi demek. Ben burada gene keşke diyorum köylere imkan sağlansa eğitimler düzenlense yağmur hasadı ile ilgili bilgi verilse  hadi o olmadı tasarrufla ilgili bilgi verilse çok daha iyi olur. Biz  içme suyu olarak arıtma kullanıyoruz bu arıtmanın atık borusunu dışarı verdik burada su topluyoruz.
Şehirden Köye Kaçış: Köyde Yaşadıklarımız ve Zorluklar – İnternet, Eğitim-Okul
Bir diğer en önemli meselemiz internet ve telefon alt yapısı. Hiç bir firmanın internet alt yapısı yok. Telefon deseniz evin bazı bölümlerinde çekiyor. Baz istasyonu yok yakınımızda. Köye gelen gençler için bu kısım biraz sorun teşkil ediyor. Hemen sıkılıyorlar internet çekmiyor, telefon çekmiyor. Biz internet işini nasıl nasıl hallediyoruz kısmına gelince 4,5 G sim kartlı internet hizmeti veren firmaları tercih ediyoruz. Tabii şehirde sınırsız paketler vardı. Köyde bu 4,5 G SIM kartlı hizmetlerde kota var. Telefon hizmetinde ise bize bir firma çok iyi dediler. Ancak her firma evin  belli alanlarda çekiyor. Bu da beni çok etkilemedi. İnternet üzerinden görüşme sağlanabiliyor artık zaten ulaşmak isteyen bir şekilde ulaşıyor. Zaten yakınlarımıza belirttik bakın köyde telefon çekmiyor bir şey olursa yazın bize diye. Gelecek olan yetkili servis gibi firmalar da bizim telefonlarımız çekmiyor ararsanız kapalı olursa siz gelin biz hep köydeyiz diyerek bu olayı da çözüyoruz.
Burada bizim için bir sorun değil ancak köylü için yada yerleşmeyi düşünenler için sorun teşkil edebilecek bir durum daha var hatta bu durum. Bizim ilçemiz nezdinde belirtmem gerekirse en fazla göç verilmesinin sebebiymiş. İşsizlik köyden ilçeye inişte dolmuş otobüs gibi vasıta yok. İlçede de çok fazla iş imkanı olmadığı için göç çok fazla veriyor köyler ve ilçe.
Gelelim köye yerleşirken 4 yaşında bir kızımız olduğu için ilerde okulu ne olacak köyden nasıl gidecek gibi gibi sorulara maruz kaldığımız eğitim kısmına. Köyde okul yok. Aslında varmış ama gençlerin göçü çocuk azlığı derken okul kapanmış. Taşımalı sistemle ilçede devam ediyor eğitim. İlçede anaokulu ilk okul ortaokul var. Köye mesafesi 10 km araçla götür getir yaparız mutlaka ilk yıllarında. Bunu da ben aslında şuan için sorun görmüyorum. Ama ilerde okula başladığında sorun teşkil eder mi bilemem. Küçük bir ilçede olduğumuz için sınıf mevcudu açısında daha mı rahat oluruz neler yaşarız bilinmez.
Şimdi size olumsuzlukları ve zorlukları anlatacağım diyerek podcaste giriş yaptım ancak bütün olumsuzlukları sonunda pozitife çevirdiğimin farkındayım. Ancak bunlar benim kendi bakış açım. Başta da dediğim gibi günün birinde ben şehre dönüyorum da diyebilirim ben bundan gocunmam ancak eminim bu kararımızdan çok fazla bak gördün mü yapamadılar deyip sevinecek çok insan olacaktır. Bu bizi tanıyanda olabilir tanımayan sadece takip edenlerde olabilir. Uzaktan bakıldığında evde video izlerken gösterilen 15-20 dk. da zor değil aslında köy yaşamı.. İşin içine girince daha zor köyde yaşamak. Maddi manevi alışkanlıklarınızdan, düzeninizden, ulaşılabilir tüm zevklerinizin şekil değiştirmesi demek. Ben bir gün durup şunu dediğimi biliyorum biz 50 yıl nasıl geri geldik ya.  Hazır değilseniz yada eşlerden sadece birinin istediği için yapılabilecek bir durum değil. Çok duyuyoruz eşim çok istiyordu, eşimin hayaliydi  gibi sözler ortak hayaliniz olmadıktan sonra kalkışmayın. Hayalden çok gerçekler var burada.  Güzellikleri yok mu var bu olumsuzlukların hepsini çürüten güzellikleri var. Kendimize, hedeflerimize , geleceğimize, toprağımıza,, bitkilerin şifasına olan inancımızla buradayız. Beni  sonuna kadar dinlediğiniz için teşekkür ederim. Tüm podcastlerimden  haberdar olmanız için takip etmeyi unutmayınız.
0 notes
elestirenadam · 4 months ago
Text
Maymunlar Cehennemi'ne gidiş, doğru programla önlenebilir.
Artan şiddet, cinayetler, sosyal medyada şantaj, zorbalık, hayvanlara işkence… Her köşede –halkımızın deyimiyle- bir ali kıran baş kesen. İnsanlık durumuna ilişkin kaygılar öne çıkıyor. Maymunlar Cehennemi’nde başrol oynamaya doğru gidiyoruz. Sosyal medyaya bakıyorum. İnsanlar endişeli. Herkes kendince çözüm bulmaya çalışıyor. Seçenek aynı: Bireysel silahlanma. Zaten caddeler, sokaklar, okullar barut fıçısı gibi. Herkes patlıyor. Orman kanunu yerleşiyor. Sorunu, sorunla çözme fikri gelişiyor. Silahı, silahla bastırma. Türkiye’nin en büyük sorunu devletsizleştirme ve yoksulluk. Bununla birlikte çürüme, gerilim, zorluklar, cehalet artıyor. Adalet geç geliyor, kanunlar caydırıcı değil, polisin hükmü yok. Çünkü bunun sebebi, kamu yönetiminde denetim ilkesinin olmaması. AK Parti, arkada kalan 22 yıl boyunca kazandığı siyasi başarısını ve elde ettiği siyasi gücü, kendisini denetlenemez hale getirmek için kullandı. Şiddetin sebebi korkutulmuşluk ve şımartılmışlık. Korkutulan, çözüm olarak bireysel silahlanmayı gösterenlerde olduğu gibi, şiddet sarmalının içine düşüyor. Fırsatçı, ahlaksız, egoist ve benzeri küçük insanlar da şımartıldığı için devlet kurumları hiçbir sonuç alamıyor. Bu duruma yine hükûmetin çözümü muhafazakârlaştırma. 12 Eylül bunu ortaya koydu. Liberaller bunu ortaya koydu. Ahlâki çürümeye karşı muhafazakârlaşarak kurtulmaya, insanlar ikna edilmeye çalışılıyor. Ama 40 yıllık neoliberal politikaları, yani üretimden kaçışı, yoksullaşmayı, borçlanma kültürünün mirasını sahiplenerek ahlaki çürümeyi besleyen sosyo-ekonomik temeli sabit bıraktılar. Görüldüğü üzere ekonomik temel değişmeden, kültürel üstyapı değişmiyor. İşte bu kültürel iklim değişmedikçe, buradan çıkış zor. Bir gerçeği bilmek zorundayız. Çağımızda insanlığın ortak sorunlarını çözmek için kullanabileceğimiz milli devleti aşan küresel bir siyasal yapı yok ve kısa süre içinde de olmayacak. Elimizdeki en işlevsel örgüt milli devlet. Ancak devlet dediğimiz, son tahlilde bir araçtan ibaret. Esas olan o devletleri yöneten, onun imkânlarını kullanan dünya görüşü ve programı, hem millet hem de insanlık için sorunun değil çözümün bir parçası haline getirebilmekte.
33 notes · View notes
sahnearkasii · 4 months ago
Text
Tumblr media
En Çok İzlenmiş Diziler: Ekranların Fenomenleri
“En çok izlenmiş diziler” dendiğinde, aklımıza gelen ilk şeylerden biri, izleyicilerin kalplerini fethetmiş hikayelerdir. Türk televizyon tarihinde birçok dizi, izleyicilerin hayal gücünü zorlayarak, toplumsal meseleleri ele alarak veya aşk, dram ve komedi unsurlarını harmanlayarak büyük bir başarı elde etti. Bu diziler, yalnızca eğlence sunmakla kalmıyor; izleyicileri bir araya getirip, sosyal medya platformlarında tartışmalara neden oluyor. Örneğin, “Çukur” dizisi, güçlü senaryosu ve karakter derinliği ile izleyiciler arasında büyük bir fan kitlesi oluşturdu. Her bölümüyle heyecanı artıran bu dizi, adeta bir tutku haline geliyor.
Dizilerin popülaritesinin arkasında, karakterlerin yaşadığı duygusal zorluklar ve bu zorlukların izleyiciyle kurduğu bağ yatıyor. “Aşk-ı Memnu” gibi klasikleşmiş yapımlar, izleyicilere aşkın karmaşık yüzünü sunarak, duygusal bir yolculuğa çıkarıyor. Bu tür yapımlar, izleyicilerin kalplerine dokunarak, onları ekran başına kilitliyor. Ayrıca, her bölüm sonrası sosyal medyada yapılan tartışmalar, dizilerin izlenme oranlarını daha da artırıyor.
43 notes · View notes
secimli · 8 months ago
Text
YAKABET - DEVASA+ (2)
Yakabet'e giriş yaparken yaşanan zorluklar kullanıcılar için sinir bozucu olabilir ve platformdaki genel deneyimlerini etkileyebilir. Teknik aksaklıklar, internet bağlantı sorunları veya yanlış giriş bilgileri gibi çeşitli nedenlerden dolayı giriş yapma sorunları ortaya çıkabilir. Oturum açma sorunlarını etkili bir şekilde çözmek için kullanıcılar, şifrelerini sıfırlama, tarayıcı önbelleğini ve çerezleri temizleme veya yardım için Yakabet'in müşteri hizmetleriyle iletişime geçme gibi seçenekleri keşfedebilir. Kullanıcılar, giriş sorunlarını anlayarak ve hızla çözerek bahis faaliyetlerine devam edebilir ve Yakabet tarafından sunulan tüm hizmetlere erişebilirler.
Yakabet'in mevcut web sitesi, kullanıcıların çevrimiçi bahis ve casino hizmetlerine erişmeleri için bir kapı görevi görüyor.Platformun web sitesi düzeni ve tasarımı, ziyaretçilere kusursuz ve kullanıcı dostu bir deneyim sunmada çok önemli bir rol oynuyor. Basitlik ve işlevselliğe odaklanan Yakabet  web sitesi veya Yakabet telegram, kullanıcıların zahmetsizce gezinmesine, bahis seçeneklerini keşfetmesine ve kolaylıkla bahis oynamasına olanak tanıyan sezgisel bir arayüz sunmayı amaçlamaktadır. Yakabet, iyi organize edilmiş ve görsel olarak çekici bir web sitesine sahip olarak, kullanıcı katılımını ve memnuniyetini artırarak, çevrimiçi bahis endüstrisinde güvenilir bir eğlence platformu olarak itibarına katkıda bulunur.
Yakabet güvenilir mi veya sitesine erişim, kullanıcıların çevrimiçi bahis faaliyetlerine katılabilmeleri ve platformun sunduğu hizmetlerden faydalanabilmeleri için şarttır. Kullanıcılar, Yakabet'in resmi sosyal medya kanallarını takip ederek veya platformun Telegram bağlantısını ziyaret ederek, Yakabet güncel site adresinden ve giriş prosedürleri veya site değişiklikleriyle ilgili duyurulardan haberdar olabilirler. Bu erişilebilirlik, kullanıcıların Yakabet site adresi ile sorunsuz bir şekilde bağlantı kurabilmelerini ve bahis deneyimlerini etkileyebilecek her türlü güncelleme veya gelişmeden haberdar olmalarını sağlar. Yakabet giremiyorum, birden fazla iletişim kanalından yararlanarak şeffaflığa ve kullanıcı katılımına olan bağlılığını göstererek, çevrimiçi oyun endüstrisinde güvenilir ve güvenilir bir bahis platformu olarak itibarını pekiştiriyor.
116 notes · View notes
halimecan · 2 months ago
Text
Tumblr media
Zorbalık ve Linç Kültürü
Son yıllarda sosyal medya, hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Artık herkesin elinde bir telefon, parmaklarının ucunda bir bilgisayar var ve bu sayede hızla bağlantı kurabiliyor, paylaşım yapabiliyor ve düşüncelerimizi dünyaya duyurabiliyoruz. Ancak, bu dijital dünya sadece bağlantı kurmayı değil, aynı zamanda başkalarının hayatını zorlaştırmayı da kolaylaştırabiliyor. Özellikle sosyal medyada giderek yaygınlaşan linç kültürü, sadece bir kişinin itibarını zedelemekle kalmıyor, bazen onların hayatını derinden sarsıyor.
Sosyal medya, anlık duyguların ve düşüncelerin paylaşıldığı bir alan olmanın yanı sıra, aynı zamanda anonimliğin arkasına sığınılarak başkalarına yönelik ağır eleştirilerin, küçümsemelerin ve hatta doğrudan zorbalıkların yapılabildiği bir mecra haline geldi. Kimi zaman, bir kişi birkaç saniyede milyonlarca insana ulaşabiliyor ve sadece tek bir yanlış adım, onun hakkında yayılan yargılarla hayatını değiştirebiliyor. Oysa gerçekte, sosyal medyada gördüğümüz her şeyin bir arka planı vardır, ve çoğu zaman biz, bu arka planı göremeyiz.
Linç kültürü, çokça konuşulan, çokça paylaşılan ve hızla yayılan bir fenomen haline geldi. Bir hata, bir paylaşım ya da bir ifade yanlış anlaşılabilir ve anında bir kişi ya da grup hedef haline gelebilir. Ancak bu tür yargılar, sadece o kişiyi değil, o kişinin yakın çevresini de etkileyebilir. Sosyal medyada yapılan yorumlar ve eleştiriler, bazen o kişinin kapalı kapılar ardındaki gerçek mücadelesini, karşılaştığı zorlukları ve yaşadığı psikolojik yükü göz ardı eder. Bizler, birinin yaşadığı zorlukları dışarıdan gözlemleyerek anlamak yerine, çoğu zaman sadece yüzeyine bakarak kararlar veriyoruz. Oysaki, hepimizin iç dünyasında mücadele ettiğimiz ve kimseyle paylaşmadığımız zorluklar var.
Birçok insan, dışarıya yansıttığına göre değil, aslında iç dünyasında yaşadığına göre değerlendirilmelidir. Başkalarının duygusal yüklerini anlamadan yapılan yorumlar ve baskılar, o kişiyi daha da yalnızlaştırabilir, psikolojik olarak zor durumda bırakabilir. Özellikle zorbalığa uğrayan bireyler, çoğu zaman kimseye içsel dünyalarını açamazlar, çünkü onların karşısına çıkan bir başka zorbalık, daha da derinleşen bir yalnızlık yaratır. Bir kişinin yaşadığı zorlukları dışarıdan bilemeyiz, fakat ona duyduğumuz empati, onu anlamaya çalışmak, yalnızca o kişiyi değil, tüm toplumu daha sağlıklı bir hale getirebilir.
Bu noktada, sosyal medyada hepimize büyük sorumluluk düşüyor. Hızlıca birilerini yargılamak, anlık duygularla başkalarının hayatını zorlaştırmak, başkalarının üzerinde kalıcı izler bırakabilir. Bu nedenle, daha dikkatli, saygılı ve anlayışlı bir dil kullanmak, başkalarının içsel dünyalarını göz önünde bulundurmak önemlidir. Hepimizin bir hikayesi, bir geçmişi ve bir mücadele süreci vardır. Bu yüzden, sosyal medya gibi hızla yayılan platformlarda, sadece yüzeysel verilere bakarak başkalarını yargılamak yerine, empati ve duyarlılıkla yaklaşmak çok daha değerli olacaktır.
Zorbalığa ve linç kültürüne karşı durmak, yalnızca bireysel değil, toplumsal bir sorumluluktur. Bu kültür, sadece kişisel değil, toplumsal sağlık açısından da zararlıdır. Daha sağlıklı ve daha saygılı bir dijital dünya için empati, anlayış ve saygı kültürünü benimsemek, hepimizin yapabileceği en önemli katkıdır. Sonuçta, tanımadığımız birinin kapalı kapılar ardında yaşadıklarını bilmeden, onları yargılamak sadece daha fazla acıya yol açar.
3 notes · View notes
thefesblack · 6 months ago
Text
Thefesblack Kimdir?
Merhaba ben Efe, 2003 yılında Ankara'da doğdum. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Radyo ve Televizyon Programcılığı bölümünden mezun olduktan sonra, Kendi çapımda çekim, kurgu&montaj ve sosyal medya yöneticiliği ile meşgulüm. Boş zamanlarımda alanım ile alakalı araştırmalarda bukunurak, kendimi geliştiriyorum. Üniversite yılımda, kısa film, reklam çekimi vs. projelere atıldım. Çocukluğum, denizin kokusuyla ve martıların çığlıklarıyla İstanbul'da iç içe geçti. Büyük bir şehirde büyürken, hayallerim de okyanus kadar genişlerdi. Kamera'ya olan tutkum, beni başka dünyalara taşırdı. Özellikle belirtmem gerekirse, oyunculuk hevesimle başladı. İlk idolüm Aras Bulut İğnemli idi. 2010 yılında "Öyle Bir Geçer Zaman Ki" dizisinden ilham alarak, bu sektöre ilgim ve merakım daha fazla arttı. Üniversitede Radyo ve Televizyon Programcılığı okumak, çocukluk hayallerimi gerçeğe dönüştürme yolunda atılmış ilk adımdı. Okul yıllarım boyunca, Kamera ve Kurgu konusunda kendimi yoğunlaştırmıştım. Yoğun çalışmalarım sonucu, beni işimde daha da ciddi bir karaktere büründürdü. Hayatım boyunca birçok zorlukla karşılaştım. Ancak bu zorluklar beni daha güçlü kıldı. Başarısızlıklar, beni pes etmek yerine daha çok çalışmaya itti. Şu an geldiğim noktada, çocukluk hayallerimi gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşıyorum. Gelecekte, daha büyük projelere imza atmak istiyorum. İnsanların bakış açılarını değiştirerek, daha sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek benim en büyük hedefim.
#thefesblack #kimdir #biyografi #hayat #biographie
2 notes · View notes
dijitaltarihim · 2 months ago
Text
Dijitalleşmenin Tarih Araştırma ve Yazım Süreçlerine Etkileri
Dijitalleşme, tarih araştırması ve yazım süreçlerini derinden etkileyerek hem önemli fırsatlar sunmakta hem de bazı zorluklar yaratmaktadır.
Olumlu Etkiler
* Erişim Kolaylığı: Dijital arşivler, kütüphaneler ve veritabanları sayesinde tarihçiler, dünyanın her yerinden kaynaklara kolayca ulaşabilirler. Bu, araştırma sürecini hızlandırır ve daha geniş bir perspektif sunar.
* Bilgi İşleme: Bilgisayar programları sayesinde büyük veri kümeleri analiz edilebilir, metinler taranabilir ve karşılaştırmalar yapılabilir. Bu sayede daha derinlemesine ve kapsamlı analizler yapılabilir.
* İşbirliği: Çevrimiçi platformlar ve bulut teknolojileri sayesinde tarihçiler, dünyanın her yerinden diğer araştırmacılarla işbirliği yapabilir ve fikir alışverişinde bulunabilirler.
* Yayıncılık: Dijital yayıncılık sayesinde tarihsel çalışmalar daha hızlı ve daha geniş bir kitleye ulaşabilir. E-kitaplar, çevrimiçi dergiler ve açık erişim platformları bilgiye erişimi demokratikleştirir.
* Yeni Araştırma Yöntemleri: Dijital araçlar sayesinde yeni araştırma yöntemleri geliştirilmiştir. Örneğin, coğrafi bilgi sistemleri (CBS), tarihsel olayların coğrafi boyutunu analiz etmek için kullanılırken, sosyal medya analizi tarihsel süreçlerin sosyal yönlerini incelemek için kullanılabilir.
Olumsuz Etkiler
* Bilgi Kirliliği: İnternet üzerindeki bilgi kirliliği, doğru ve güvenilir kaynakları bulmayı zorlaştırabilir.
* Dijital Ayrımcılık: Dijital araçlara erişimi olmayan veya bu araçları kullanmayı bilmeyen araştırmacılar dezavantajlı konuma düşebilir.
* Telif Hakları: Dijital ortamda telif hakları sorunları daha karmaşık hale gelebilir.
* Veri Gizliliği: Özellikle kişisel verilere dayalı araştırmalarda veri gizliliği önemli bir sorun haline gelebilir.
* Teknolojinin Bağımlılığı: Araştırmacılar, dijital araçlara aşırı bağımlı hale gelebilir ve bu durum, alternatif araştırma yöntemlerinin göz ardı edilmesine neden olabilir.
Sonuç
Dijitalleşme, tarih araştırması ve yazım süreçlerinde önemli bir dönüşüme yol açmıştır. Bu dönüşüm, hem araştırmacılar hem de toplum için büyük fırsatlar sunarken, bazı zorlukları da beraberinde getirmektedir. Tarihçiler, bu yeni ortamda hem dijital araçların sunduğu imkanlardan en iyi şekilde yararlanmalı hem de bu araçların potansiyel risklerinin farkında olmalıdırlar.
Özetle: Dijitalleşme, tarihçilere daha önce hiç olmadığı kadar zengin bir veri havuzuna erişim imkanı sunarken, bilgi kirliliği, dijital ayrımcılık ve telif hakları gibi sorunlarla da başa çıkmayı gerektiriyor.
Tumblr media
Kaynakçalar:
Evrim Ağacı
Blog
Tumblr media
1 note · View note
pazaryerigundem · 9 months ago
Text
Ergenlikte depresyona dikkat!
https://pazaryerigundem.com/haber/170694/ergenlikte-depresyona-dikkat/
Ergenlikte depresyona dikkat!
Tumblr media
Psikolog ve Aile Danışmanı Rojin Nazik ergenlik dönemindeki depresyonla ilgili bilgiler verdi.
İSTANBUL (İGFA) – Ergenlik dönemi, birçok fiziksel, duygusal ve sosyal değişikliklerle karakterize edilen hassas bir dönem olduğunun altını çizen Rojin Nazik, bu dönemde depresyon, gençler arasında oldukça yaygın bir durum olduğunu ifade etti.
Ergenlik dönemi depresyonunun derin üzüntü, umutsuzluk, ilgisizlik, düşük özsaygı, uyku ve iştah sorunları, enerji eksikliği gibi belirtilerle kendini gösterebildiğini ifade eden Nazik, “Ergenler ayrıca okulda başarısızlık, sosyal izolasyon, aile problemleri, arkadaşlık ilişkilerinde zorluklar veya kimlik arayışı gibi stresli durumlarla başa çıkmakta da zorlanabilirler. Ergenlik dönemi depresyonu, genellikle 13 ila 18 yaşları arasındaki gençlerde görülen bir durumdur, ancak daha genç yaştaki çocuklar ve genç erişkinler de bu durumdan etkilenebilir. Ergenlik dönemi depresyonu herkesi etkileyebilir” diye konuştu.
Tumblr media
Ergenlik döneminde depresyonun birçok sebebi olabileceğine vurgu yapan Psikolog ve Aile Danışmanı Rojin Nazik, “Ailede depresyon öyküsü olan bireylerde, ergenlik dönemi depresyonu riski daha yüksek olabilir. Genetik yatkınlık bu durumda önemli bir etkendir. Düşük özsaygı, düşük benlik değeri, mükemmeliyetçilik, aşırı stres, kaygı bozukluğu, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) gibi durumlar ergenlik dönemi depresyonu riskini artırabilir. Ergenlik döneminde yaşanan hormonal değişiklikler, duygusal dalgalanmalara ve depresyon belirtilerinin ortaya çıkmasına katkıda bulunabilir. Genetik yatkınlık, beyin kimyasındaki değişiklikler, hormonal dalgalanmalar ve yaşam stresleri gibi biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörlerin bir kombinasyonu depresyon riskini artırabilir. Aile içi sorunlar, aile içi şiddet, ebeveynlerin boşanması, akademik baskı, akran baskısı, zorlu sosyal ilişkiler veya travmatik olaylar ergenlik döneminde depresyon riskini artırabilir. Kimlik gelişimiyle ilgili zorluklar, cinsel yönelim veya cinsiyet kimliğiyle ilgili kabul görmeme, sosyal olarak kabul edilmeme gibi durumlar ergenlerde depresyona yol açabilir. Ergenlik dönemi depresyonu, tanınması ve tedavi edilmesi gereken ciddi bir durumdur. Tedavi genellikle psikoterapi (terapi) ve gerektiğinde ilaç tedavisi kombinasyonuyla yapılır. Aile desteği, duygusal destek ve ergenin kendisine güven hissetmesi de önemlidir” diye konuştu.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
2 notes · View notes
tibbivearomatikbitkiler · 1 year ago
Text
<b>Şehirden Köye Kaçış:</b> Köyde ilk kış, koliler, çamur ve tarla
Şehirden Köye Kaçış: Köyde ilk kış, koliler, çamur ve tarla
#AronyaDikimi, #ÇamurSorunları, #KöyYaşamıZorlukları, #KöydeÇevreDüzenleme, #KöydeKar, #KöydeSosyalYaşam, #KöydeTarımDeneyimi, #KöydeYaşam, #KöydekiAltyapı, #KöydekiEkonomikZorluklar, #KöydekiGünlükIşler, #KöydekiHayvanlar, #KöydekiIklimEtkisi, #KöydekiKomşulukIlişkileri, #KöydekiMevsimselDeğişimler, #KöydekiPazarGünleri, #KöyeYerleşmeSüreci, #PolikültürTarım, #SalepYetiştiriciliği, #TıbbiBitkiler https://is.gd/GJZPXZ https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/podcast/sehirden-koye-kacis-koyde-ilk-kis-koliler-camur-ve-tarla/
Şehirden Köye Kaçış: Köyde ilk kış, koliler, çamur ve tarla bölüm 2’ye hoş geldiniz. Herkese merhabalar ben Selin,
Bir önceki podcastte köye yerleşme kararını nasıl verdiğimizden ve genel aşamalarımızdan bahsetmiştim sizlere. Bugün ise biraz daha köyümüzün genel özellikleri ve biz köyde neler yapıyoruz bunlardan bahsetmek istiyorum. Spotify üzerinden dinlemek için hemen aşağıdaki medya oynatıcıyı başlatabilirsiniz.

Youtube üzerinden dinlemek için hemen aşağıdaki medya oynatıcıyı başlatabilirsiniz.
youtube
Köye yerleştikten sonra önceliklerimiz evin ve  evin çevresinin düzenlemesiydi. Ancak yeni yıla 4 gün kaldığı için açılmayan kolilerden benim ilk görevim kızımı mutlu etmek için yılbaşı ağacını bulmaktı. Ortalık yangın yeri her yerde koliler, yerleşmeyen eşyalar ama yılbaşı ağacımız tamdı 🙂 bu bizim evdeki en çok güldüğümüz ilk anımızdır. Bir yandan köydeki komşularımızla tanışalım, bir yandan ilçeye inip markete gidip gelme düzenini oturtmaya çalışıyoruz.10 Km de olsa ilçe merkezine her gün gidip gelmek hem fark ettirmeden günümüzden 2-3 saati alıyor hem de maddi olarak dikkat etmek gerekiyordu. Yıllardır alışmışız market evin altında, son yıllarda online marketler 1 parça bile unutsanız hemen çıkıp alıp geliyorsunuz. Burada unutma lüksünüz pek yok özellikle demirbaş ihtiyaçları.
Ocak ayı itibariyle çevre düzenlemesine ufak ufak başlandı ancak hava şartları bizi bu konuda oldukça zorladı. Yıllardır İzmir iklimine alışkın olduğumuzdan aşırı soğuk hava ve dehşet bir rüzgar var. Beni instagram üzerinden takip edenler bilir.  Evimizin tam manzarası karşı dağda sırayla dizilmiş rüzgar gülleri var. Arsa alım sürecinde, ay ne güzel manzara derdik sonradan aydınlandık. 🙂
Bölge aşırı rüzgar aldığından bu şekilde konumlandırmışlar rüzgar güllerini. Ben böyle bir rüzgarı hiç bir zaman yaşamamıştım. Öyle bir rüzgar ki takılmayan klima motorumuzu merdivenden aşağı atar kıvamda öyle düşünün.. Haliyle çevre düzenlemesi için sakin günleri bekledik. Havanın eksiye düştüğü zamanlarda kar görmemiş masum İzmirliler olarak sokak lambasının yansıyan ışığına bakardım sürekli havada toz uçuşsa kar yağıyor koşun diye herkesi ayağa kaldırırdım.
Şubat ayında  yoğun rüzgar ile beraber kar yağışı şiddetli bir şekilde başladı. Arka bahçe tellerini sıfırlayacak kadar kar yağdı. Eşim Sakaryalı, onlar yıllardır karla tanışık ancak o bile bu tarz bir kar görmediğini söyledi. Rüzgar bir yerden alıp bir yere fırlatıyor karları bazı alanlarda kar yok bazı yerlerde tepeler şeklinde ve aşırı sert bir kar var öyle ki  kardan adam yapamadık :)))
Normalde köylüler kardan yolların kapandığını 1 ay karın kalkmadığını falan söylediler bize ancak 10 gün içinde kar kalktı, herkes şaşkındı sanırım iklim değişikliğini yoğun bir şekilde hissettiğimiz bir kış oldu burada sağ olsun ekipler gelip biriken yerlerdeki karları kaldırdılar. Sadece tarlaya gidilen yolu açmıyorlarmış çünkü rüzgar oraya çok fazla kar yığıyor siz açıyorsunuz arkanızı dönüyorsunuz yine yığınlar. Öyle ki eşimle babam sabah hayvanlarımıza bakmak için normal açık yoldan gittiği tarlaya akşam kazma kürek yol açarak dönmek zorunda kaldılar.
Bizim köyde en alışkın olmadığımız durum çamurdu. Her yer toprak yol köyün iç kısımlarında kilit taş döşeli ama oralarda bile yolda çökmeler olmuş çamur yine de var. Özellikle bizim ev etrafı ve yollarımız hep toprak ve her yağmurda yoğun bir çamur çizmesiz gezmenize imkan yok. Kar sonrası çamuru söylemiyorum bile.
Şehirde iken doğumdan önce kurumsal bir firmada çalışıyordum. Doğum sonrası ayrıldım. Eşimde aynı şekilde köye yerleşme sürecine girildikten sonra kurumsal işinden ayrıldı. Gelelim köyde bizim neler yaptığımıza ve yapmayı planladığımıza, bizim zaten İzmir’de tavuk ve köpeklerimiz vardı. Öncelik tarlaya onlar için kümesler ve köpeklere kulübeler yapıldı. Hatta bunlar biz yerleşmeden inşaat aşamasındayken yapılmaya başlandı ve tamamlandı.
Kış ekim dönemini geldiğimiz ay itibariyle kaçırdık. O yüzden bir şey ekilmedi hemen tarlaya. Sağ olsunlar köyden komşularımız kış boyunca bizi sarımsaksız, soğansız hiç bırakmadı. Ispanağımızda oldukça boldu. Artık ıspanaklardan gözlemeler, yemekler, ıspanak kavurmaları neler neler yapıldı. Topraktan çıkıp hemen bize geliyordu ıspanaklar hatta şehirde aldığımız kadarda çamurlu değildi enteresan bir şekilde.
Dağ köyünde olduğumuzdan domuz, çakal çeşit çeşit yaban hayvanın olduğu bir bölgedeyiz. Ne ekelim dikelime karar  vermeden önce tarladaki ürünlerimizi nasıl koruruz kısmını düşünmeye başladık. Elektrikli çitlere bakt��k. Baya bir video izledik.  Bu sistem, bir elektrik akımı taşıyan tel veya kablodan oluşuyor. Yabani hayvanlar, bu tel veya kabloya dokundukları zaman yüksek yükte elektrik çarpar ve bu da onları tarladan uzak tutar. Ancak bu hayati bir tehdit oluşturmayan bir çarpma. Bu sistemin artılarını eksiklerini incelerken domuz yıkıp geçer dediler. Tekrar  telle çevirmeyi araştırmaya başladık. İlçemiz zaten küçük bir kaç tel çekimi yapan yerle görüştük fiyat aldık. Neredeyse tarlanın yarı fiyatına denk gelen fiyatlar aldık. 2-3 günde değişen fiyatlardan hemen karar vermemiz gerekiyordu. Hızlıca karar verdik 1 hafta içinde çevrildi.
Araştırmalarımız sonucu neler yapacağımız şekillendi. Köye yerleşip etrafta dolaşırken çok fazla böğürtlen olduğunu farkettik.. Böğürtlen, kuşburnu, güvem eriği, alıç ve bu bitkilerin hepsinin ortak noktası gülgiller familyasından oluşuydu. Aslında aronyaya karar vermemizde bu şekilde hızlandı. Bulunduğunuz bölgenin doğal ikliminde en çok ne yetişiyorsa aynı familyadan bitki yetiştirmeniz daha sağlıklı olur.
Üzülerek söylüyorum ki son yılların popüler ürünü aronya dikmeye karar verdik. Aronya dediğimizde işin içinde olanlar sizde mi ya der gibi bakıyor ancak planlardan bahsedince bir iç rahatlaması geliyor. Çevreden çok fazla duymaya başladık işte 60 dönümde 80 dönümde aronya ekiliyor. Bu iş lavanta işine döndü dedim kendimce lavanta popülerdi herkes lavanta dikti. Şimdide aynısı aronya için başlıyor bence. Ancak benim zaten 4 dönüme yakın bir yerim var ve tek ürünle gitmek istemiyorum.
250 kök kadar aronya, denemelik biraz salep ve tıbbi ve aromatik bitkiler çeşitleriyle devam etmek istedik. Aronya hakkında size kısa bir bilgi vermek isterim. Çok kafa karışıklığı var bu konuda. Aronya meyvesini gösterdiğinizde çoğu kişi işte bizdeki it üzümü bu bizim dağda var bu falancanın bahçesindeki değil mi gibi tepkiler veriyor.
En yüksek antioksidan oranı ile bilenen yaban mersinidir bunu aksine, araştırmalar, aronya meyvelerinin, yaban mersini meyvelerine göre yaklaşık 15 kat daha fazla antioksidan içerdiğini gösteriyor. Aronya meyveleri, özellikle antosiyanin adı verilen bir antioksidan türünden zengindir. Antosiyaninler, güçlü anti-inflamatuar özelliklere sahiptir.
Aronya, Kuzey Amerika’ya özgü bir çalı türüdür. Üzümsü meyveleri, zengin antioksidan içeriği ile bilinir. Aronya meyveleri, siyah renkli, küçük ve yuvarlaktır. Tadı ekşidir ve taze olarak tüketilebildiği gibi, kurutulmuş, reçel, marmelat, meyve suyu, şurup ve liköre de dönüştürülebilir.
Dediğim gibi biz daha çok her şeyden biraz biraz toprağı yormadan, zehirlemeden, mono kültür değil de polikültür olarak gitmeyi hedefliyoruz. Polikültür aynı arazide birden fazla tarım ürününün yetiştirildiği tarımsal üretim sistemini ifade eder. Polikültür, genellikle sürdürülebilirlik ve çevresel faydaları nedeniyle tercih edilir.
Salep ise yine son yıllarda bence bu youtube kaynaklı ilgi arttı. Dönümde şu kadar para bırakıyor bu kadar para bırakıyor salebin bakımı kolay gibi efsanelerden dolayı. Ancak işin iç yüzü gene işin içine girmediğiniz zaman bilinecek gibi değil. Ekimi, bakımı, yabancı ot mücadelesi ilgi ve zaman isteyen bir şey.
Salep yetiştiriciliği hakkında bilmeniz gereken ilk ve en önemli bilgi, salep bitkisinin koruma altında olan endemik bir tür olduğudur. Bu nedenle çalışmalara başlamadan önce il-ilçe tarım müdürlüklerinden izin alınması gerekiyor. Biz haziran gibi yumrularımızı aldık. Ancak ilçe tarımdan çiftçi kayıt sistemine dahil olduktan sonra dikimini eylül itibariyle yaptık.
Özellikle yabancı ot mücadelesi sadece salep için değil her yetiştirdiğiniz bitkide sorun bizim mücadelemiz zehirle değil tek tek elle ve o yabancı otlar zamanında müdahale etmediğinizde çok fazla kökleniyor, haliyle sökmesi zorluyor.
Tıbbi ve aromatik bitkilerde ise istediğim çeşitlerden kendimiz çoğaltarak gidiyoruz. Tıbbi ve aromatik bitkilerde fide yetiştirmek için sera kurmak amacımız. Ancak kış aylarında gelen şiddetli rüzgarlar bizim bu fikrimizi sorgulamamıza sebep oluyor ara ara. Köyde 1 yılımız dolmak üzere o yüzden daha iyi neler yapabileceğimizi, yada nelerde daha başarılı olabileceğimizi tahmin edebiliyoruz. İmkanlarımızı yada imkansızlıklarımızı biliyoruz. Bir sonraki podcastte köydeki imkansızlıklarından bahsetmek istiyorum yerleşmeyi düşünen, yada hep mi hayatınız çiçek diyenlere ithafen olumsuzluklardan bahsetmek istiyorum.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim diğer podcastlerimden haberdar olmanız için beni takibe almayı unutmayın.
0 notes
muteriz · 2 years ago
Text
Tumblr media
Özellikle depremden sonraki süreçte ve küreselleşen dünya yapısında bireylerin daha gri duygularda ve depresif boyutlarda yaşam sürdürmeleri, değişen geniş çaplı dengeler ve bireylerin bu duruma karşı - özellikle genç yaş-yalnızlaştırılmayı tetikleyen bir dönem ve tutum içerisinde olduğunu gerek kendi yaşamlarımızdan gerekse çevremizden çokça gözlemleyebiliyoruz.
Bireyin norm ve normal tanımlamaları da bu denli yıpranmış ve kendimizi karmaşık ve kaybolmuş hissettiğimiz bu dönemde de eğitmenlerimiz, alandan arkadaşlarım ile bir sosyal sorumluluk projesi kapsamında eğitim ve gelişim serisi düzenledik. Ücretsiz ve gönüllü eğitmenlerimiz iek zoom üzerinden gerçekleşiyor, dilersen detaylarından ve SQ'dan bahsedebilirim. Bu seminer serisini SQ zeka bazlı hazırladık 😇.
Şu şekilde rahat ifade edebileceğimi düşünüyorum IQ halk arasında çokça bilinen bir zeka tipi bunun yanında psikoloji ile ilgiliyseniz de bileceksindir, EQ dediğimiz duygusal bir zeka türü de var, bunlara nazaran SQ dediğimiz ruhsal zeka halk arasında çok çok az bilinen ama günlük yaşantımızda çokça etkisi olan, rol oynayan bir zeka türü. Bizler de gönüllü eğitmenlerimizle birlikte özellikle son zamanlarda bireylerin yaşadıkları zorluklar ve kendindimizden de toplumda da gözlemleyebildiğimiz kaybolmuşluk hissi ve negatif duygudurum süreçleri eşiğinde kişilerin kendilerine daha iyi anlamlandırabilmeleri için böyle gönüllü bir şekilde ücretsiz seminerler serisi hazırladık, deneyimli eğitmenlerin eşliğinde sizler de kendi içinizde yeniden doğmak için formu doldurabilir, detaylar için mesaj atabilirsiniz!
5 notes · View notes
elestirenadam · 6 months ago
Text
Dijital diktatörlük ve özgürlük ‘düşkün’leri
Her kavram gibi, “özgürlük” de ideolojik, sınıfsal bir kavramdır. Özgürlük anlayışınız konumunuza göre değişir. Emperyalist sistem kavramların yeniden üretimini sık sık yapar. Bunlardan biri de özgürlük kavramı. Günümüzde özgürlük, barış gibi ters düz edildi. Barış kavramı bugün emperyalistler tarafından haklı savaşların değerini azaltma, milletlerin direnişini kırma amacıyla kullanılır oldu. Özgürlük de böyle… Bugün özgürlük, “kısıtlamalardan kurtuluş” olarak niteleniyor. Evet özgürlük yapabilmektir ama sınırsızca her şeyi yapabilmek değildir. Kısıtlamalardan kurtuluş dizginsizlikle değil, Marx’ın dediği gibi ancak yeni güçlerin yaratılmasıyla olabilir. ÖZGÜRLÜK GOYGOYCULUĞU
Özgürlük kavramının yeniden üretilmesinde turnusol kâğıdı sosyal medya oldu. Sosyal medyanız varsa özgürsünüz! Sosyal medyaya erişim kısıtlıysa, bu özgürlüğe darbedir! Atlantik güçlerinin dayattığı yaşam biçimine boyun eğmek özgürlük oldu. Onların koyduğu yasaklara ses çıkaran yok ama ona karşı bir adım atılınca “özgürlüğümüz kısıtlanıyor” cümleleri havada uçuşuyor. Yakın dönemdeki yapılanlar bize tekelci sermayenin elinin altındaki sosyal medya gerçeğini net bir şekilde görmemizi sağlıyor: - Zeytin Dalı Harekâtı’nda Mehmetçiğimize destek veren binlerce hesap, X (o zaman Twitter) tarafından bir gecede kapatıldı. PKK’lı hesaplara dokunulmadı. - Youtube, “Ermeni Soykırımı emperyalist bir yalandır” diyen videoları siliyor. Ama AİHM’e gömülen Ermeni Soykırımı yalanlarını atmak serbest. - “Doğu Türkistan” yalanları atmak serbest ama gerçeği yazarsanız sansürleniyorsunuz. Bu tekelci sosyal medya şirketlerine göre ölülerinizi bile anamazsınız. - Mazlum milletlerin şehidi Kasım Süleymani’yi ve İsmail Heniyye’yi anan hesaplar kapatılıyor. Ama Gazze’de on binlerce insan ve çocuk katleden İsrailli yetkililere dokunan yok. - Filistin’e sahip çıkmak yasak. - LGBT’ye her türlü özgürlük var ama çocuklarımıza sahip çıkmak yine yasak. - Hakaretler, iftiralar, insanın birbirinin gözünü oyabilmesi buralarda serbest, insanın hakkını araması yasak. Kılıfı da: Kullanıcı gizliliği. Gelinen noktada sosyal medya tekellerinin sansürüne karşı sessizlik gözlemlenirken, bunlara karşı atılan adımlar "otoriterlik" olarak adlandırılıyor. X: TEK TİP DİL KULLANIMI INSTAGRAM: SANAL HAYAT SANAYİSİ
Sosyal medya, insan-insan ilişkilerini “yeniden formatlama”nın aracı oldu. Bakın sosyal medyada kullanılan dil bile herkesi tek tip haline getiriyor. X bunun örneği oldu. Çünkü yaygın bir “karar kalıpları” kullanılıyor. Bu da, kitlelerin ideolojik ve siyasal konulardaki tutumlarını etkileme açısından emperyalist sisteme güçlü bir araç kazandırıyor. Böylece hem “büyük veri” oluşuyor hem de emperyalizmin ideolojik egemenliği pekiştiriliyor. Sanal hayat bir sanayiye dönmüş durumda. Bu da Instagram örneği. Hep güzel ve mutlu fotoğraflar… Zorluklar karşısında gerçeklikten kaçmak isteyenlerin bir sığınağı. İnsanlar kurtuluşu sahte hayat dünyasına kapak atmakta buluyor. Peki bu nasıl tekelci sermayenin işine yarıyor? İnsanları gerçek hayatlarını değiştirmekle uğraşmıyorlar. Böylece mevcut toplumsal sistem de “memnuniyetsizlerden” kurtulmuş oluyor. Bir nevi uyuşturucu görevi görüyor. Yani dinin yerini sosyal medya alıyor. Unutmayalım, Batı’nın özgürlüğü, tekelci sermayenin kârlılığı kadardır.
DEVLETİN GÖREVİ Olumsuzu söyledik ama sosyal medya bir olumluluğu da barındırıyor. İletişim olanaklarının yanı sıra, bilgiye erişim, bilginin anında paylaşılması, veri zenginliğinin toplumsal planlama için dayanak oluşturması, kültürel ve sanatsal etkinliklere katılım artması, kültürlerarası etkileşim… Ekonomik olarak hegemonyasını yitiren Atlantik, en önemli mevzi olarak ideolojik egemenliği elde tutuyor. Ama bunu da sürdüremeyecek çünkü Asya’dan yeni bir dünya doğuyor. Yeni uygarlığın şafağında, sosyal medya araçları dünyadaki bu emperyalist hegemonyaya karşı mücadeleyi yükseltmek için kullanılabilir. Fakat bunun için devletin sorumluluğu vardır. Sosyal medya, demokratik özgürlükler çerçevesinde düzene sokulmalıdır. Devlet düzeninin olmadığı bir yerde, hukuk düzeni olmayan bir yerde hürriyet olmaz. Kamu düzeni, toplumsal ahlâk, insan haysiyeti düzenlemelerle korunmalı. Özellikle hastanelerde, ulaşımda, polis, orduda veya görev kritik diğer altyapılarda millî yazılım kullanmak hayati önem taşıyor. Türkiye, Atlantik emperyalistlerinin internet tekeline son vermek ve milli devletimizin güvenliği için, millî uydu sistemimizi geliştirmeli ve bu amaçla Asya Merkezli İnternet Ağının inşasına katılmalıdır.
25 notes · View notes
724haberler · 2 days ago
Text
Kariyerinizde Yükselmek İçin Gereken Beceri ve Stratejiler
Tumblr media
Kariyer gelişimi, bireylerin hem profesyonel hem de kişisel becerilerini sürekli olarak geliştirmeleriyle mümkündür. İş dünyasında başarılı olmak için gereken beceriler, hızla değişen iş dünyasına ayak uydurabilmek için önemlidir. Kendinizi geliştirmek, yükselmek ve kariyerinizde ilerlemek için uygulayabileceğiniz çeşitli stratejiler bulunmaktadır. İşte kariyerinizde yükselmek için önemli beceri ve stratejiler:
1. İletişim Becerileri
Etkili iletişim, kariyerinizde başarılı olmanın temel taşlarından biridir. Hem sözlü hem de yazılı iletişim becerilerinizi geliştirmek, takım çalışması ve liderlik gibi alanlarda başarılı olmanıza yardımcı olacaktır. İyi bir iletişimci olmak, fikirlerinizi açıkça aktarabilmenizi ve başkalarının fikirlerini dinleyebilmenizi sağlar.
2. Zaman Yönetimi
Zaman yönetimi, kariyerinize odaklanırken başarıyı elde etmenize olanak tanır. Verimli bir şekilde çalışmak ve zamanınızı doğru bir şekilde planlamak, iş yükünüzü daha kolay yönetmenize yardımcı olur. İşyerinde verimliliğinizi artırmak için zaman yönetimi araçlarını kullanmak önemlidir.
3. Problem Çözme Yeteneği
İş dünyasında karşılaşılan zorluklar ve problemler, genellikle yeni fırsatlar yaratır. Problem çözme yeteneğinizi geliştirerek, hızlı ve etkili çözümler üretebilir ve bu durum sizi öne çıkarır. Yaratıcı düşünme ve analitik beceriler, çözüm üretme konusunda size avantaj sağlar.
4. Liderlik ve Takım Çalışması
Liderlik becerileri, kariyerinizde hızlı bir şekilde yükselmek için gereklidir. Kendi projelerinizi yönetebilmek ve başkalarını yönlendirebilmek, yöneticiler tarafından takdir edilir. Ancak liderlik sadece yöneticilikle ilgili değildir, aynı zamanda bir takımın parçası olarak çalışabilmek de oldukça önemlidir. Takım çalışmasında güçlü olmak, herkesin katkıda bulunmasına ve ortak hedeflere ulaşılmasına yardımcı olur.
5. Sürekli Öğrenme ve Kendini Geliştirme
Başarı, sürekli öğrenme ile mümkün olur. Yeni beceriler kazanmak ve mevcut becerilerinizi geliştirmek, kariyerinizde daha fazla fırsat elde etmenizi sağlar. Güncel gelişmeleri takip etmek, bu süreçte sizi bir adım öne çıkaracaktır. Güncel haberler ile sektörünüzdeki gelişmeleri öğrenebilir ve iş dünyasındaki yeniliklere hızlıca uyum sağlayabilirsiniz.
6. Adaptasyon Yeteneği
Değişen çalışma koşullarına hızlı bir şekilde adapte olabilmek, iş dünyasında başarılı olmanın en önemli yollarından biridir. Yeni teknolojilere uyum sağlamak, farklı iş yapma şekillerini benimsemek ve değişime açık olmak, kariyerinizde yükselmenize yardımcı olur.
7. Ağ Kurma
İyi bir ağ oluşturmak, iş dünyasında büyük bir avantaj sağlar. Profesyonel bağlantılar, kariyerinizin ilerlemesinde önemli bir rol oynar. İnsanlarla tanışmak, etkinliklere katılmak ve sosyal medya platformlarını aktif kullanmak, güçlü bir profesyonel ağ kurmanıza olanak tanır.
Sık Sorulan Sorular ve Cevaplar
1. Kariyerimde yükselmek için hangi beceriler önemlidir? İletişim, zaman yönetimi, problem çözme, liderlik, sürekli öğrenme ve adaptasyon yeteneği, kariyerinizde yükselmek için kritik becerilerdir.
2. Zamanımı daha verimli nasıl yönetebilirim? Zaman yönetimi araçları kullanarak ve önceliklerinizi belirleyerek zamanınızı daha verimli bir şekilde yönetebilirsiniz.
3. Liderlik becerilerimi nasıl geliştirebilirim? Liderlik becerilerinizi geliştirmek için takım çalışması yaparak, yeni projeler üstlenerek ve mentorluk yaparak deneyim kazanabilirsiniz.
4. Sürekli öğrenmenin kariyerime katkısı nedir? Sürekli öğrenmek, yeni beceriler kazanmanızı ve güncel gelişmelere ayak uydurmanızı sağlar, böylece kariyerinizde daha fazla fırsat elde edersiniz.
5. Ağ kurmak kariyerime nasıl yardımcı olur? Ağ kurma, profesyonel bağlantılar kurarak iş fırsatları yaratmanıza ve kariyerinizde daha hızlı yükselmenize yardımcı olur.
0 notes
kurumsalmailac · 7 days ago
Text
Atasehir Profesyonel Terapi Hizmetleri
Psikolojik destek bireylerin ruhsal sağlığını koruması ve yaşam kalitesini artırması için önemli bir adımdır. Uzm. Psikolog İlknur Çelik Ataşehir’de sunduğu profesyonel terapi hizmetleriyle danışanlarının yanında olmaktadır. Gerek bireysel terapi gerekse yaş gruplarına özel terapiler ile danışanlarına destek sunmaktadır. Ataşehir bireysel terapi hizmeti kişilerin kendi iç dünyalarını keşfetmelerini, olumsuz düşünce kalıplarını fark etmelerini ve daha sağlıklı bir ruh hali geliştirmelerini amaçlar. Bireysel terapi sürecinde danışanların yaşadığı stres, kaygı, depresyon, travmalar ve ilişkisel sorunlar ele alınarak çözüme yönelik profesyonel bir yaklaşım sergilenir.
Yetişkin bireylerin karşılaştığı psikolojik zorluklar, gündelik yaşamlarını ve ilişkilerini doğrudan etkileyebilir. Ataşehir yetişkin terapisi duygusal zorluklarla baş etme, özgüven geliştirme, kaygı ve depresyon gibi psikolojik rahatsızlıkların üstesinden gelme konusunda destek sağlar. Yetişkin terapisi sürecinde bireyin geçmiş yaşantılarının bugünkü ruh hali üzerindeki etkileri analiz edilir ve sağlıklı başa çıkma stratejileri geliştirilir. Ergenlik dönemi bireyin kimlik kazanımı sürecinde önemli bir aşamadır ve bu süreçte yaşanan ruhsal dalgalanmalar, ebeveynler ve çevre ile ilişkilerde belirgin değişimlere neden olabilir. Ataşehir ergen terapisi genç bireylerin duygusal dünyalarını anlamalarına stres ve kaygılarını yönetmelerine, akademik ve sosyal hayatta daha dengeli bir tutum geliştirmelerine yardımcı olur. Ergen terapisi sürecinde aile ile iş birliği içinde çalışılarak genç bireyin sağlıklı bir gelişim göstermesi desteklenir.
Uzm. Psikolog İlknur Çelik danışanlarına güvenli ve rahat bir terapi ortamı sunarak onların kendilerini daha iyi tanımalarına ve psikolojik olarak güçlenmelerine yardımcı olmaktadır. Ataşehir’de bireysel, yetişkin ve ergen terapisi hizmetleri ile ruh sağlığınızı korumanıza ve daha dengeli bir yaşam sürmenize destek olmaktadır. Eğer siz de psikolojik destek almak ve kendiniz için bir adım atmak istiyorsanız psikologilknurcelik.com ile iletişime geçebilirsiniz.
0 notes
halimecan · 3 months ago
Text
Toplumsal Öfke ve Asabiyet
John Steinbeck, “Bir insana dengesini kaybettirip, sonra da normal davranmasını bekleyemezsiniz” diyerek, bir bireyin içsel dengesinin ne kadar hassas bir şey olduğunu vurgulamıştır. Bu söz, sadece bireysel bir durumu değil, toplumun genel psikolojisini de sorgulamamıza neden olur. Türkiye’de, ekonomik zorluklar, toplumsal eşitsizlikler ve güvenlik endişeleriyle şekillenen bir yaşam biçimi, bu dengeyi bozan unsurların başında geliyor. İnsanlar, yaşadıkları zorlukların altında ezilirken, onlardan “normal” davranışlar sergilemeleri bekleniyor. Ancak, bu beklenti, Steinbeck’in dediği gibi, gerçekçi değildir.
Bugün Türkiye’de pek çok insan, geçim sıkıntısı, yüksek enflasyon, işsizlik ve düşük gelirle mücadele ediyor. Bunun yanı sıra, yaşam maliyetlerinin hızla arttığı bir ortamda, insanca yaşamak, sağlıklı bir şekilde eğitim almak veya tatil yapmak bir lüks haline gelmiş durumda. Bu ekonomik belirsizlikler, sadece maddi sıkıntıları değil, aynı zamanda insanların ruhsal sağlığını da olumsuz etkiliyor. İnsanlar, birikim yapmayı, kaliteli bir eğitim almayı, sağlıklı yaşama fırsatları bulmayı bir hayal olarak görmeye başlıyorlar. Bu tür temel ihtiyaçlardan mahrum kalmak, zamanla bireylerin duygusal dengesizliğini artırıyor. Kötü yaşam koşullarının yaratacağı stres, sinirlilik, öfke patlamaları ve asabi davranışlar, toplumun psikolojik yapısının bozulduğunun göstergeleridir.
Steinbeck’in sözleri burada bir uyarı işlevi görüyor: Dengesini kaybetmiş bir insan, topluma uyum sağlamakta güçlük çeker. Ekonomik olarak, psikolojik olarak ve sosyal anlamda zorlanan bireyler, toplumsal normlara uymakta zorluk yaşarlar. Savaşın, belirsizliğin ve güvensizliğin ortasında yaşayan bir toplumun sakin, huzurlu ve dengeli olması beklenemez.
Son yıllarda Türkiye’de insanların daha sinirli, asabi ve öfkeli hale geldiği gözlemleniyor. Trafikte, iş yerlerinde, sosyal medyada ve günlük yaşamda, toplumsal gerilimler artmış durumda. Öfke kontrolü, özellikle gergin zamanlarda, toplumun geneline yayılan bir sorun halini almış görünüyor. Bunun ardında ekonomik bunalımlar, güvensizlik, adaletsizlik ve geleceğe dair umutsuzluk yatıyor. İnsanlar, her geçen gün daha fazla stresle karşı karşıya kalırken, bu baskıyı atabilecekleri sağlıklı alanlar yaratmakta zorlanıyorlar. Tatil, bir aileyi bir araya getirmek, dinlenmek ya da rahatlamak için ayıracak zaman ve para bulmak neredeyse imkansız hale gelmişken, insanın psikolojik sağlığı nasıl korunabilir?
Türkiye’nin çevresindeki savaşlar, iç karışıklıklar ve güvenlik tehditleri de insanları derinden etkilemekte. Komşu ülkelerdeki savaşlar, göçmen krizleri ve iç siyasetteki belirsizlikler, toplumun ruh halini kötü yönde etkiliyor. İnsanlar, sadece kendi ekonomik zorluklarıyla değil, aynı zamanda çevresindeki büyük jeopolitik risklerle de başa çıkmaya çalışıyorlar. Bu sürekli kaygı hali, toplumsal bir stres kaynağı yaratıyor ve bu stres, doğal olarak, insanların davranışlarına yansıyor. Sürekli bir korku, belirsizlik ve endişe içinde yaşamak, insanların ruhsal dengesini alt üst eder. Bu, bireysel anlamda huzursuzluk yaratırken, toplumsal ilişkileri de olumsuz etkiler.
Bir toplumda insanların insanca yaşaması, yalnızca ekonomik büyüme ve kalkınma ile mümkün değildir. Aynı zamanda, herkesin sağlıklı bir şekilde eğitim alabileceği, düzgün sağlık hizmetlerine ulaşabileceği ve psikolojik olarak kendini güvende hissedebileceği bir ortamda yaşaması gereklidir. Bugün Türkiye’de, eğitim ve sağlık hizmetlerinin her kesime ulaşamaması, özellikle maddi imkansızlıklar içinde yaşayan bireyler için büyük bir engel teşkil ediyor. Yeterli eğitim alamayan, sağlık hizmetlerine ulaşamayan ve sosyal güvencesi olmayan bir insan, duygusal ve psikolojik açıdan sağlıklı olamaz. Toplumun geneline yayılan bu dengesizlik, insanların birbirlerine karşı daha tahammülsüz ve öfkeli olmalarına neden olur.
Sonuç Olarak...
John Steinbeck’in uyarısı, bugün Türkiye’deki durumu anlamamıza ışık tutuyor. İnsanlara içsel dengeyi kaybettirip, sonra da onlardan “normal” davranmalarını beklemek, gerçekçi bir beklenti değildir. Ekonomik zorluklar, eğitim ve sağlık hizmetlerine ulaşamama, güvenlik kaygıları ve sosyal eşitsizlik, toplumsal dengesizliğe yol açmaktadır. İnsanlar, bu zorluklarla başa çıkmak için bir çıkış yolu ararken, toplumsal normlara uymak veya sağlıklı ilişkiler kurmak oldukça zorlaşmaktadır. Toplumun psikolojik yapısını iyileştirmek için yalnızca ekonomik büyüme değil, aynı zamanda sosyal adalet, eşitlik ve güven duygusunun yeniden inşa edilmesi gerekmektedir. Ancak bu şekilde, Steinbeck’in söylediği gibi, dengesini kaybetmiş bir toplum, yeniden sağlıklı ve dengeli bir şekilde yaşama fırsatı bulabilir.
3 notes · View notes