#köyde tarım deneyimi
Explore tagged Tumblr posts
Text
<b>Şehirden Köye Kaçış:</b> Köyde ilk kış, koliler, çamur ve tarla
Şehirden Köye Kaçış: Köyde ilk kış, koliler, çamur ve tarla
#AronyaDikimi, #ÇamurSorunları, #KöyYaşamıZorlukları, #KöydeÇevreDüzenleme, #KöydeKar, #KöydeSosyalYaşam, #KöydeTarımDeneyimi, #KöydeYaşam, #KöydekiAltyapı, #KöydekiEkonomikZorluklar, #KöydekiGünlükIşler, #KöydekiHayvanlar, #KöydekiIklimEtkisi, #KöydekiKomşulukIlişkileri, #KöydekiMevsimselDeğişimler, #KöydekiPazarGünleri, #KöyeYerleşmeSüreci, #PolikültürTarım, #SalepYetiştiriciliği, #TıbbiBitkiler https://is.gd/GJZPXZ https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/podcast/sehirden-koye-kacis-koyde-ilk-kis-koliler-camur-ve-tarla/
Şehirden Köye Kaçış: Köyde ilk kış, koliler, çamur ve tarla bölüm 2’ye hoş geldiniz. Herkese merhabalar ben Selin,
Bir önceki podcastte köye yerleşme kararını nasıl verdiğimizden ve genel aşamalarımızdan bahsetmiştim sizlere. Bugün ise biraz daha köyümüzün genel özellikleri ve biz köyde neler yapıyoruz bunlardan bahsetmek istiyorum. Spotify üzerinden dinlemek için hemen aşağıdaki medya oynatıcıyı başlatabilirsiniz.
Youtube üzerinden dinlemek için hemen aşağıdaki medya oynatıcıyı başlatabilirsiniz.
youtube
Köye yerleştikten sonra önceliklerimiz evin ve evin çevresinin düzenlemesiydi. Ancak yeni yıla 4 gün kaldığı için açılmayan kolilerden benim ilk görevim kızımı mutlu etmek için yılbaşı ağacını bulmaktı. Ortalık yangın yeri her yerde koliler, yerleşmeyen eşyalar ama yılbaşı ağacımız tamdı 🙂 bu bizim evdeki en çok güldüğümüz ilk anımızdır. Bir yandan köydeki komşularımızla tanışalım, bir yandan ilçeye inip markete gidip gelme düzenini oturtmaya çalışıyoruz.10 Km de olsa ilçe merkezine her gün gidip gelmek hem fark ettirmeden günümüzden 2-3 saati alıyor hem de maddi olarak dikkat etmek gerekiyordu. Yıllardır alışmışız market evin altında, son yıllarda online marketler 1 parça bile unutsanız hemen çıkıp alıp geliyorsunuz. Burada unutma lüksünüz pek yok özellikle demirbaş ihtiyaçları.
Ocak ayı itibariyle çevre düzenlemesine ufak ufak başlandı ancak hava şartları bizi bu konuda oldukça zorladı. Yıllardır İzmir iklimine alışkın olduğumuzdan aşırı soğuk hava ve dehşet bir rüzgar var. Beni instagram üzerinden takip edenler bilir. Evimizin tam manzarası karşı dağda sırayla dizilmiş rüzgar gülleri var. Arsa alım sürecinde, ay ne güzel manzara derdik sonradan aydınlandık. 🙂
Bölge aşırı rüzgar aldığından bu şekilde konumlandırmışlar rüzgar güllerini. Ben böyle bir rüzgarı hiç bir zaman yaşamamıştım. Öyle bir rüzgar ki takılmayan klima motorumuzu merdivenden aşağı atar kıvamda öyle düşünün.. Haliyle çevre düzenlemesi için sakin günleri bekledik. Havanın eksiye düştüğü zamanlarda kar görmemiş masum İzmirliler olarak sokak lambasının yansıyan ışığına bakardım sürekli havada toz uçuşsa kar yağıyor koşun diye herkesi ayağa kaldırırdım.
Şubat ayında yoğun rüzgar ile beraber kar yağışı şiddetli bir şekilde başladı. Arka bahçe tellerini sıfırlayacak kadar kar yağdı. Eşim Sakaryalı, onlar yıllardır karla tanışık ancak o bile bu tarz bir kar görmediğini söyledi. Rüzgar bir yerden alıp bir yere fırlatıyor karları bazı alanlarda kar yok bazı yerlerde tepeler şeklinde ve aşırı sert bir kar var öyle ki kardan adam yapamadık :)))
Normalde köylüler kardan yolların kapandığını 1 ay karın kalkmadığını falan söylediler bize ancak 10 gün içinde kar kalktı, herkes şaşkındı sanırım iklim değişikliğini yoğun bir şekilde hissettiğimiz bir kış oldu burada sağ olsun ekipler gelip biriken yerlerdeki karları kaldırdılar. Sadece tarlaya gidilen yolu açmıyorlarmış çünkü rüzgar oraya çok fazla kar yığıyor siz açıyorsunuz arkanızı dönüyorsunuz yine yığınlar. Öyle ki eşimle babam sabah hayvanlarımıza bakmak için normal açık yoldan gittiği tarlaya akşam kazma kürek yol açarak dönmek zorunda kaldılar.
Bizim köyde en alışkın olmadığımız durum çamurdu. Her yer toprak yol köyün iç kısımlarında kilit taş döşeli ama oralarda bile yolda çökmeler olmuş çamur yine de var. Özellikle bizim ev etrafı ve yollarımız hep toprak ve her yağmurda yoğun bir çamur çizmesiz gezmenize imkan yok. Kar sonrası çamuru söylemiyorum bile.
Şehirde iken doğumdan önce kurumsal bir firmada çalışıyordum. Doğum sonrası ayrıldım. Eşimde aynı şekilde köye yerleşme sürecine girildikten sonra kurumsal işinden ayrıldı. Gelelim köyde bizim neler yaptığımıza ve yapmayı planladığımıza, bizim zaten İzmir’de tavuk ve köpeklerimiz vardı. Öncelik tarlaya onlar için kümesler ve köpeklere kulübeler yapıldı. Hatta bunlar biz yerleşmeden inşaat aşamasındayken yapılmaya başlandı ve tamamlandı.
Kış ekim dönemini geldiğimiz ay itibariyle kaçırdık. O yüzden bir şey ekilmedi hemen tarlaya. Sağ olsunlar köyden komşularımız kış boyunca bizi sarımsaksız, soğansız hiç bırakmadı. Ispanağımızda oldukça boldu. Artık ıspanaklardan gözlemeler, yemekler, ıspanak kavurmaları neler neler yapıldı. Topraktan çıkıp hemen bize geliyordu ıspanaklar hatta şehirde aldığımız kadarda çamurlu değildi enteresan bir şekilde.
Dağ köyünde olduğumuzdan domuz, çakal çeşit çeşit yaban hayvanın olduğu bir bölgedeyiz. Ne ekelim dikelime karar vermeden önce tarladaki ürünlerimizi nasıl koruruz kısmını düşünmeye başladık. Elektrikli çitlere baktık. Baya bir video izledik. Bu sistem, bir elektrik akımı taşıyan tel veya kablodan oluşuyor. Yabani hayvanlar, bu tel veya kabloya dokundukları zaman yüksek yükte elektrik çarpar ve bu da onları tarladan uzak tutar. Ancak bu hayati bir tehdit oluşturmayan bir çarpma. Bu sistemin artılarını eksiklerini incelerken domuz yıkıp geçer dediler. Tekrar telle çevirmeyi araştırmaya başladık. İlçemiz zaten küçük bir kaç tel çekimi yapan yerle görüştük fiyat aldık. Neredeyse tarlanın yarı fiyatına denk gelen fiyatlar aldık. 2-3 günde değişen fiyatlardan hemen karar vermemiz gerekiyordu. Hızlıca karar verdik 1 hafta içinde çevrildi.
Araştırmalarımız sonucu neler yapacağımız şekillendi. Köye yerleşip etrafta dolaşırken çok fazla böğürtlen olduğunu farkettik.. Böğürtlen, kuşburnu, güvem eriği, alıç ve bu bitkilerin hepsinin ortak noktası gülgiller familyasından oluşuydu. Aslında aronyaya karar vermemizde bu şekilde hızlandı. Bulunduğunuz bölgenin doğal ikliminde en çok ne yetişiyorsa aynı familyadan bitki yetiştirmeniz daha sağlıklı olur.
Üzülerek söylüyorum ki son yılların popüler ürünü aronya dikmeye karar verdik. Aronya dediğimizde işin içinde olanlar sizde mi ya der gibi bakıyor ancak planlardan bahsedince bir iç rahatlaması geliyor. Çevreden çok fazla duymaya başladık işte 60 dönümde 80 dönümde aronya ekiliyor. Bu iş lavanta işine döndü dedim kendimce lavanta popülerdi herkes lavanta dikti. Şimdide aynısı aronya için başlıyor bence. Ancak benim zaten 4 dönüme yakın bir yerim var ve tek ürünle gitmek istemiyorum.
250 kök kadar aronya, denemelik biraz salep ve tıbbi ve aromatik bitkiler çeşitleriyle devam etmek istedik. Aronya hakkında size kısa bir bilgi vermek isterim. Çok kafa karışıklığı var bu konuda. Aronya meyvesini gösterdiğinizde çoğu kişi işte bizdeki it üzümü bu bizim dağda var bu falancanın bahçesindeki değil mi gibi tepkiler veriyor.
En yüksek antioksidan oranı ile bilenen yaban mersinidir bunu aksine, araştırmalar, aronya meyvelerinin, yaban mersini meyvelerine göre yaklaşık 15 kat daha fazla antioksidan içerdiğini gösteriyor. Aronya meyveleri, özellikle antosiyanin adı verilen bir antioksidan türünden zengindir. Antosiyaninler, güçlü anti-inflamatuar özelliklere sahiptir.
Aronya, Kuzey Amerika’ya özgü bir çalı türüdür. Üzümsü meyveleri, zengin antioksidan içeriği ile bilinir. Aronya meyveleri, siyah renkli, küçük ve yuvarlaktır. Tadı ekşidir ve taze olarak tüketilebildiği gibi, kurutulmuş, reçel, marmelat, meyve suyu, şurup ve liköre de dönüştürülebilir.
Dediğim gibi biz daha çok her şeyden biraz biraz toprağı yormadan, zehirlemeden, mono kültür değil de polikültür olarak gitmeyi hedefliyoruz. Polikültür aynı arazide birden fazla tarım ürününün yetiştirildiği tarımsal üretim sistemini ifade eder. Polikültür, genellikle sürdürülebilirlik ve çevresel faydaları nedeniyle tercih edilir.
Salep ise yine son yıllarda bence bu youtube kaynaklı ilgi arttı. Dönümde şu kadar para bırakıyor bu kadar para bırakıyor salebin bakımı kolay gibi efsanelerden dolayı. Ancak işin iç yüzü gene işin içine girmediğiniz zaman bilinecek gibi değil. Ekimi, bakımı, yabancı ot mücadelesi ilgi ve zaman isteyen bir şey.
Salep yetiştiriciliği hakkında bilmeniz gereken ilk ve en önemli bilgi, salep bitkisinin koruma altında olan endemik bir tür olduğudur. Bu nedenle çalışmalara başlamadan önce il-ilçe tarım müdürlüklerinden izin alınması gerekiyor. Biz haziran gibi yumrularımızı aldık. Ancak ilçe tarımdan çiftçi kayıt sistemine dahil olduktan sonra dikimini eylül itibariyle yaptık.
Özellikle yabancı ot mücadelesi sadece salep için değil her yetiştirdiğiniz bitkide sorun bizim mücadelemiz zehirle değil tek tek elle ve o yabancı otlar zamanında müdahale etmediğinizde çok fazla kökleniyor, haliyle sökmesi zorluyor.
Tıbbi ve aromatik bitkilerde ise istediğim çeşitlerden kendimiz çoğaltarak gidiyoruz. Tıbbi ve aromatik bitkilerde fide yetiştirmek için sera kurmak amacımız. Ancak kış aylarında gelen şiddetli rüzgarlar bizim bu fikrimizi sorgulamamıza sebep oluyor ara ara. Köyde 1 yılımız dolmak üzere o yüzden daha iyi neler yapabileceğimizi, yada nelerde daha başarılı olabileceğimizi tahmin edebiliyoruz. İmkanlarımızı yada imkansızlıklarımızı biliyoruz. Bir sonraki podcastte köydeki imkansızlıklarından bahsetmek istiyorum yerleşmeyi düşünen, yada hep mi hayatınız çiçek diyenlere ithafen olumsuzluklardan bahsetmek istiyorum.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim diğer podcastlerimden haberdar olmanız için beni takibe almayı unutmayın.
#aronya dikimi#çamur sorunları#köy yaşamı zorlukları#köyde çevre düzenleme#köyde kar#köyde sosyal yaşam#köyde tarım deneyimi#Köyde yaşam#köydeki altyapı#köydeki ekonomik zorluklar#köydeki günlük işler#köydeki hayvanlar#köydeki iklim etkisi#köydeki komşuluk ilişkileri#köydeki mevsimsel değişimler#köydeki pazar günleri#köye yerleşme süreci#polikültür tarım#Salep yetiştiriciliği#Tıbbi bitkiler
0 notes
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/koy-kusadasi.html
KÖY KUŞADASI
Ürün ya da hizmetleri satın almak fikriyle işleyen ekonomide son yıllarda yeni gelişmeler yaşanıyor. Öyle ki ortak kullanılan otomobiller, scooterlar, evler, ofisler, hizmetlerin takası ve sosyal ağlardaki iş birlikleri her geçen gün daha fazla hayatımıza giriyor. 2022 itibarı ile Avrupa ve ABD’de paylaşım ekonomisi ürünleri geleneksel ürün pazarından yüzde 10 hacim almayı başardı. Bu oranın 2050 itibarı ile tüm dünyada yüzde 50’yi bulacağı öngörülüyor. Paylaşım ekonomisinde beklenen büyümenin en büyük sebebi olaraksa, sahiplik anlayışındaki değişim ve teknolojideki gelişim gösteriliyor.
Çağın ruhu olan verimliliğin bir yansıması olan paylaşım ekonomisi, hayatın her alanında olduğu gibi gayrimenkul sektöründe de etkilerini göstermeye başlamış durumda. Kuşkusuz zaman içinde bu anlayışa uygun pek çok proje göreceğiz. Paylaşım ekonomisi modelini Türkiye’de gayrimenkul alanında ilk kez uygulayan VClub’ın ‘Köy Kuşadası‘ projesi de bunlardan biri.
KUŞADASI’NDA 2’İNCİ YAŞAM..
VClub, Türkiye’nin en güzel tatil beldelerinden biri olan Kuşadaşı’nda farklı ve özgün bir tatil deneyimi vadediyor. ‘ Kuşadası‘nda 2’inci Yaşam’ mottosuyla satışa sunulan proje; sağlık, tatil ve sanatı bir arada sunuyor. 80 dönüm bir arazi içinde konumlanan ‘Köy Kuşadası‘, sevdiklerinizle birlikte mutlu vakit geçirmeniz için özenle tasarlanmış bulunuyor. Bu doğal ortamda ‘canlı manavdan mevsimine göre dalından sebze ve meyveler alabilir, dilerseniz ‘mini çiftlikte kendiniz de yetiştirebilirsiniz. Ya da siz ‘açık hava kütüphanesinde vakit geçirirken çocuğunuz ‘tarım deneyim alanında ilk mahsullerini topluyor olabilir…
Projede yapacaklarınız bununla da sınırlı değil. ‘Mutfak atölyesinde yöresel yemeklerin yapılışlarına dair püf noktaları öğrenebilir, bambu ve palmiye ağaçlarından özel olarak tasarlanmış masaj alanlarında günün yorgunluğunu atabilirsiniz. Ayrıca Köy Kuşadası projesi müşterilerine tatil öncesi ve tatil esnasında yararlanacakları çok gelişmiş bir teknolojik kolaylıklar sağlıyor. Vclub tarafından geliştirilen VPublic mobil uygulaması sayesinde, müşteriler rezervasyon, tatil erteleme, kiralama talebi, misafir sertifikası gibi işlemleri kolay ve zahmetsiz biçimde gerçekleştirirken, ayrıca tatilleri esnasında kullanacakları sosyal alanların rezervasyon işlemlerinden , kendilerine özel yemek menülerine, günlük aktivite önerilerine kadarbir çok yardımcı unsur barındırıyor. Aynı zamanda bu mobil uygulama müşterinin dairesinin de dijital anahtarıd��r, kendisine ait daire bu mobil uygulama, tatil boyunca misafirleri yanında anahtar taşıma zahmetinden kurtarıyor
‘TATİL EVİNİZ’ SİZİ BEKLİYOR
Köy Kuşadası, Ege’nin en değerli lokasyonlarından birinde yatırım yapmanın avantajlarını size sunuyor. Tatil köyü anlayışının, sanat, doğal yaşam, doğal tarım ve welness ile birleşerek alınan mülk tapusu ile de size ait olan dairenin kapı numarası sabitlenmesi ile tatil evinize dönüşüyor. Yani her yıl aynı daireye, içinde kendinizi rahat hissettiğiniz ‘tatil evinize’ gidebiliyorsunuz. Zeytin ve palmiye ağaçları ile dolu eşsiz doğanın ortasındaki bir köyde; bir kere ödeyip, ömür boyu tatil yapıyorsunuz. Her yıl ‘Nerede tatil yapsam?’ diye düşünmekten de kurtuluyorsunuz. Seçtiğiniz hafta adedi kadar tatil yapmanın rahatlığını yaşıyorsunuz. Üstelik her mevsim ayrı bir güzelliği olan lokasyonda; turistlik yerler, kışın karın keyfini çıkaracağınız kayak merkezleri ve yazın güneşin içinizi ısıtacağı özel anlaşmalı plajlar sizlere dört mevsim için uygun bir ortam sunuyor.
BU TREND DÜNYADA YÜKSELİŞTE
Köy Kuşadası’nın sunduğu ortam ve imkanlar aslında tüm dünyada yükselişe geçen bir yaşam trendinin ürünü… Tatil ve yaşam anlayışını bu yöne kaydıran insanların sayısı da her geçen yıl artıyor. Türkiye’de olmasa da bu konseptin dünyada çok güzel örnekleri var. Örneğin; ABD’deki tarım köyü Enso Village, sağlıklı yaşamı teşvik etmek için tasarlanmış olup hem sakinlerini hem de gezegenin sağlığını destekleyen fasilitelerle donatılmış bir proje. Birleşik Krallık’ta 25 dönümlük peyzajlı, geniş arazinin arasında yer alan Wadswick Green Village da o projelerden biri. Yaşam, keyif ve huzur üzerine kurulan projede her bina, her alan ve her yüzey, eski kökleri olan yeni bir hikayenin parçası olarak tasarlanmış. Fransa’daki Senior Living + Cre Center da mimarisiyle sakinlerine huzurla yaşadıkları güvenli bir ortam yaratmak için tasarlanmış.
0 notes
Text
KÖY KUŞADASI - Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/koy-kusadasi.html
KÖY KUŞADASI
Ürün ya da hizmetleri satın almak fikriyle işleyen ekonomide son yıllarda yeni gelişmeler yaşanıyor. Öyle ki ortak kullanılan otomobiller, scooterlar, evler, ofisler, hizmetlerin takası ve sosyal ağlardaki iş birlikleri her geçen gün daha fazla hayatımıza giriyor. 2022 itibarı ile Avrupa ve ABD’de paylaşım ekonomisi ürünleri geleneksel ürün pazarından yüzde 10 hacim almayı başardı. Bu oranın 2050 itibarı ile tüm dünyada yüzde 50’yi bulacağı öngörülüyor. Paylaşım ekonomisinde beklenen büyümenin en büyük sebebi olaraksa, sahiplik anlayışındaki değişim ve teknolojideki gelişim gösteriliyor.
Çağın ruhu olan verimliliğin bir yansıması olan paylaşım ekonomisi, hayatın her alanında olduğu gibi gayrimenkul sektöründe de etkilerini göstermeye başlamış durumda. Kuşkusuz zaman içinde bu anlayışa uygun pek çok proje göreceğiz. Paylaşım ekonomisi modelini Türkiye’de gayrimenkul alanında ilk kez uygulayan VClub’ın ‘Köy Kuşadası‘ projesi de bunlardan biri.
KUŞADASI’NDA 2’İNCİ YAŞAM..
VClub, Türkiye’nin en güzel tatil beldelerinden biri olan Kuşadaşı’nda farklı ve özgün bir tatil deneyimi vadediyor. ‘ Kuşadası‘nda 2’inci Yaşam’ mottosuyla satışa sunulan proje; sağlık, tatil ve sanatı bir arada sunuyor. 80 dönüm bir arazi içinde konumlanan ‘Köy Kuşadası‘, sevdiklerinizle birlikte mutlu vakit geçirmeniz için özenle tasarlanmış bulunuyor. Bu doğal ortamda ‘canlı manavdan mevsimine göre dalından sebze ve meyveler alabilir, dilerseniz ‘mini çiftlikte kendiniz de yetiştirebilirsiniz. Ya da siz ‘açık hava kütüphanesinde vakit geçirirken çocuğunuz ‘tarım deneyim alanında ilk mahsullerini topluyor olabilir…
Projede yapacaklarınız bununla da sınırlı değil. ‘Mutfak atölyesinde yöresel yemeklerin yapılışlarına dair püf noktaları öğrenebilir, bambu ve palmiye ağaçlarından özel olarak tasarlanmış masaj alanlarında günün yorgunluğunu atabilirsiniz. Ayrıca Köy Kuşadası projesi müşterilerine tatil öncesi ve tatil esnasında yararlanacakları çok gelişmiş bir teknolojik kolaylıklar sağlıyor. Vclub tarafından geliştirilen VPublic mobil uygulaması sayesinde, müşteriler rezervasyon, tatil erteleme, kiralama talebi, misafir sertifikası gibi işlemleri kolay ve zahmetsiz biçimde gerçekleştirirken, ayrıca tatilleri esnasında kullanacakları sosyal alanların rezervasyon işlemlerinden , kendilerine özel yemek menülerine, günlük aktivite önerilerine kadarbir çok yardımcı unsur barındırıyor. Aynı zamanda bu mobil uygulama müşterinin dairesinin de dijital anahtarıdır, kendisine ait daire bu mobil uygulama, tatil boyunca misafirleri yanında anahtar taşıma zahmetinden kurtarıyor
‘TATİL EVİNİZ’ SİZİ BEKLİYOR
Köy Kuşadası, Ege’nin en değerli lokasyonlarından birinde yatırım yapmanın avantajlarını size sunuyor. Tatil köyü anlayışının, sanat, doğal yaşam, doğal tarım ve welness ile birleşerek alınan mülk tapusu ile de size ait olan dairenin kapı numarası sabitlenmesi ile tatil evinize dönüşüyor. Yani her yıl aynı daireye, içinde kendinizi rahat hissettiğiniz ‘tatil evinize’ gidebiliyorsunuz. Zeytin ve palmiye ağaçları ile dolu eşsiz doğanın ortasındaki bir köyde; bir kere ödeyip, ömür boyu tatil yapıyorsunuz. Her yıl ‘Nerede tatil yapsam?’ diye düşünmekten de kurtuluyorsunuz. Seçtiğiniz hafta adedi kadar tatil yapmanın rahatlığını yaşıyorsunuz. Üstelik her mevsim ayrı bir güzelliği olan lokasyonda; turistlik yerler, kışın karın keyfini çıkaracağınız kayak merkezleri ve yazın güneşin içinizi ısıtacağı özel anlaşmalı plajlar sizlere dört mevsim için uygun bir ortam sunuyor.
BU TREND DÜNYADA YÜKSELİŞTE
Köy Kuşadası’nın sunduğu ortam ve imkanlar aslında tüm dünyada yükselişe geçen bir yaşam trendinin ürünü… Tatil ve yaşam anlayışını bu yöne kaydıran insanların sayısı da her geçen yıl artıyor. Türkiye’de olmasa da bu konseptin dünyada çok güzel örnekleri var. Örneğin; ABD’deki tarım köyü Enso Village, sağlıklı yaşamı teşvik etmek için tasarlanmış olup hem sakinlerini hem de gezegenin sağlığını destekleyen fasilitelerle donatılmış bir proje. Birleşik Krallık’ta 25 dönümlük peyzajlı, geniş arazinin arasında yer alan Wadswick Green Village da o projelerden biri. Yaşam, keyif ve huzur üzerine kurulan projede her bina, her alan ve her yüzey, eski kökleri olan yeni bir hikayenin parçası olarak tasarlanmış. Fransa’daki Senior Living + Cre Center da mimarisiyle sakinlerine huzurla yaşadıkları güvenli bir ortam yaratmak için tasarlanmış.
0 notes
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/koy-kusadasi.html
KÖY KUŞADASI
Ürün ya da hizmetleri satın almak fikriyle işleyen ekonomide son yıllarda yeni gelişmeler yaşanıyor. Öyle ki ortak kullanılan otomobiller, scooterlar, evler, ofisler, hizmetlerin takası ve sosyal ağlardaki iş birlikleri her geçen gün daha fazla hayatımıza giriyor. 2022 itibarı ile Avrupa ve ABD’de paylaşım ekonomisi ürünleri geleneksel ürün pazarından yüzde 10 hacim almayı başardı. Bu oranın 2050 itibarı ile tüm dünyada yüzde 50’yi bulacağı öngörülüyor. Paylaşım ekonomisinde beklenen büyümenin en büyük sebebi olaraksa, sahiplik anlayışındaki değişim ve teknolojideki gelişim gösteriliyor.
Çağın ruhu olan verimliliğin bir yansıması olan paylaşım ekonomisi, hayatın her alanında olduğu gibi gayrimenkul sektöründe de etkilerini göstermeye başlamış durumda. Kuşkusuz zaman içinde bu anlayışa uygun pek çok proje göreceğiz. Paylaşım ekonomisi modelini Türkiye’de gayrimenkul alanında ilk kez uygulayan VClub’ın ‘Köy Kuşadası‘ projesi de bunlardan biri.
KUŞADASI’NDA 2’İNCİ YAŞAM..
VClub, Türkiye’nin en güzel tatil beldelerinden biri olan Kuşadaşı’nda farklı ve özgün bir tatil deneyimi vadediyor. ‘ Kuşadası‘nda 2’inci Yaşam’ mottosuyla satışa sunulan proje; sağlık, tatil ve sanatı bir arada sunuyor. 80 dönüm bir arazi içinde konumlanan ‘Köy Kuşadası‘, sevdiklerinizle birlikte mutlu vakit geçirmeniz için özenle tasarlanmış bulunuyor. Bu doğal ortamda ‘canlı manavdan mevsimine göre dalından sebze ve meyveler alabilir, dilerseniz ‘mini çiftlikte kendiniz de yetiştirebilirsiniz. Ya da siz ‘açık hava kütüphanesinde vakit geçirirken çocuğunuz ‘tarım deneyim alanında ilk mahsullerini topluyor olabilir…
Projede yapacaklarınız bununla da sınırlı değil. ‘Mutfak atölyesinde yöresel yemeklerin yapılışlarına dair püf noktaları öğrenebilir, bambu ve palmiye ağaçlarından özel olarak tasarlanmış masaj alanlarında günün yorgunluğunu atabilirsiniz. Ayrıca Köy Kuşadası projesi müşterilerine tatil öncesi ve tatil esnasında yararlanacakları çok gelişmiş bir teknolojik kolaylıklar sağlıyor. Vclub tarafından geliştirilen VPublic mobil uygulaması sayesinde, müşteriler rezervasyon, tatil erteleme, kiralama talebi, misafir sertifikası gibi işlemleri kolay ve zahmetsiz biçimde gerçekleştirirken, ayrıca tatilleri esnasında kullanacakları sosyal alanların rezervasyon işlemlerinden , kendilerine özel yemek menülerine, günlük aktivite önerilerine kadarbir çok yardımcı unsur barındırıyor. Aynı zamanda bu mobil uygulama müşterinin dairesinin de dijital anahtarıdır, kendisine ait daire bu mobil uygulama, tatil boyunca misafirleri yanında anahtar taşıma zahmetinden kurtarıyor
‘TATİL EVİNİZ’ SİZİ BEKLİYOR
Köy Kuşadası, Ege’nin en değerli lokasyonlarından birinde yatırım yapmanın avantajlarını size sunuyor. Tatil köyü anlayışının, sanat, doğal yaşam, doğal tarım ve welness ile birleşerek alınan mülk tapusu ile de size ait olan dairenin kapı numarası sabitlenmesi ile tatil evinize dönüşüyor. Yani her yıl aynı daireye, içinde kendinizi rahat hissettiğiniz ‘tatil evinize’ gidebiliyorsunuz. Zeytin ve palmiye ağaçları ile dolu eşsiz doğanın ortasındaki bir köyde; bir kere ödeyip, ömür boyu tatil yapıyorsunuz. Her yıl ‘Nerede tatil yapsam?’ diye düşünmekten de kurtuluyorsunuz. Seçtiğiniz hafta adedi kadar tatil yapmanın rahatlığını yaşıyorsunuz. Üstelik her mevsim ayrı bir güzelliği olan lokasyonda; turistlik yerler, kışın karın keyfini çıkaracağınız kayak merkezleri ve yazın güneşin içinizi ısıtacağı özel anlaşmalı plajlar sizlere dört mevsim için uygun bir ortam sunuyor.
BU TREND DÜNYADA YÜKSELİŞTE
Köy Kuşadası’nın sunduğu ortam ve imkanlar aslında tüm dünyada yükselişe geçen bir yaşam trendinin ürünü… Tatil ve yaşam anlayışını bu yöne kaydıran insanların sayısı da her geçen yıl artıyor. Türkiye’de olmasa da bu konseptin dünyada çok güzel örnekleri var. Örneğin; ABD’deki tarım köyü Enso Village, sağlıklı yaşamı teşvik etmek için tasarlanmış olup hem sakinlerini hem de gezegenin sağlığını destekleyen fasilitelerle donatılmış bir proje. Birleşik Krallık’ta 25 dönümlük peyzajlı, geniş arazinin arasında yer alan Wadswick Green Village da o projelerden biri. Yaşam, keyif ve huzur üzerine kurulan projede her bina, her alan ve her yüzey, eski kökleri olan yeni bir hikayenin parçası olarak tasarlanmış. Fransa’daki Senior Living + Cre Center da mimarisiyle sakinlerine huzurla yaşadıkları güvenli bir ortam yaratmak için tasarlanmış.
0 notes
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/koy-kusadasi.html
KÖY KUŞADASI
Ürün ya da hizmetleri satın almak fikriyle işleyen ekonomide son yıllarda yeni gelişmeler yaşanıyor. Öyle ki ortak kullanılan otomobiller, scooterlar, evler, ofisler, hizmetlerin takası ve sosyal ağlardaki iş birlikleri her geçen gün daha fazla hayatımıza giriyor. 2022 itibarı ile Avrupa ve ABD’de paylaşım ekonomisi ürünleri geleneksel ürün pazarından yüzde 10 hacim almayı başardı. Bu oranın 2050 itibarı ile tüm dünyada yüzde 50’yi bulacağı öngörülüyor. Paylaşım ekonomisinde beklenen büyümenin en büyük sebebi olaraksa, sahiplik anlayışındaki değişim ve teknolojideki gelişim gösteriliyor.
Çağın ruhu olan verimliliğin bir yansıması olan paylaşım ekonomisi, hayatın her alanında olduğu gibi gayrimenkul sektöründe de etkilerini göstermeye başlamış durumda. Kuşkusuz zaman içinde bu anlayışa uygun pek çok proje göreceğiz. Paylaşım ekonomisi modelini Türkiye’de gayrimenkul alanında ilk kez uygulayan VClub’ın ‘Köy Kuşadası‘ projesi de bunlardan biri.
KUŞADASI’NDA 2’İNCİ YAŞAM..
VClub, Türkiye’nin en güzel tatil beldelerinden biri olan Kuşadaşı’nda farklı ve özgün bir tatil deneyimi vadediyor. ‘ Kuşadası‘nda 2’inci Yaşam’ mottosuyla satışa sunulan proje; sağlık, tatil ve sanatı bir arada sunuyor. 80 dönüm bir arazi içinde konumlanan ‘Köy Kuşadası‘, sevdiklerinizle birlikte mutlu vakit geçirmeniz için özenle tasarlanmış bulunuyor. Bu doğal ortamda ‘canlı manavdan mevsimine göre dalından sebze ve meyveler alabilir, dilerseniz ‘mini çiftlikte kendiniz de yetiştirebilirsiniz. Ya da siz ‘açık hava kütüphanesinde vakit geçirirken çocuğunuz ‘tarım deneyim alanında ilk mahsullerini topluyor olabilir…
Projede yapacaklarınız bununla da sınırlı değil. ‘Mutfak atölyesinde yöresel yemeklerin yapılışlarına dair püf noktaları öğrenebilir, bambu ve palmiye ağaçlarından özel olarak tasarlanmış masaj alanlarında günün yorgunluğunu atabilirsiniz. Ayrıca Köy Kuşadası projesi müşterilerine tatil öncesi ve tatil esnasında yararlanacakları çok gelişmiş bir teknolojik kolaylıklar sağlıyor. Vclub tarafından geliştirilen VPublic mobil uygulaması sayesinde, müşteriler rezervasyon, tatil erteleme, kiralama talebi, misafir sertifikası gibi işlemleri kolay ve zahmetsiz biçimde gerçekleştirirken, ayrıca tatilleri esnasında kullanacakları sosyal alanların rezervasyon işlemlerinden , kendilerine özel yemek menülerine, günlük aktivite önerilerine kadarbir çok yardımcı unsur barındırıyor. Aynı zamanda bu mobil uygulama müşterinin dairesinin de dijital anahtarıdır, kendisine ait daire bu mobil uygulama, tatil boyunca misafirleri yanında anahtar taşıma zahmetinden kurtarıyor
‘TATİL EVİNİZ’ SİZİ BEKLİYOR
Köy Kuşadası, Ege’nin en değerli lokasyonlarından birinde yatırım yapmanın avantajlarını size sunuyor. Tatil köyü anlayışının, sanat, doğal yaşam, doğal tarım ve welness ile birleşerek alınan mülk tapusu ile de size ait olan dairenin kapı numarası sabitlenmesi ile tatil evinize dönüşüyor. Yani her yıl aynı daireye, içinde kendinizi rahat hissettiğiniz ‘tatil evinize’ gidebiliyorsunuz. Zeytin ve palmiye ağaçları ile dolu eşsiz doğanın ortasındaki bir köyde; bir kere ödeyip, ömür boyu tatil yapıyorsunuz. Her yıl ‘Nerede tatil yapsam?’ diye düşünmekten de kurtuluyorsunuz. Seçtiğiniz hafta adedi kadar tatil yapmanın rahatlığını yaşıyorsunuz. Üstelik her mevsim ayrı bir güzelliği olan lokasyonda; turistlik yerler, kışın karın keyfini çıkaracağınız kayak merkezleri ve yazın güneşin içinizi ısıtacağı özel anlaşmalı plajlar sizlere dört mevsim için uygun bir ortam sunuyor.
BU TREND DÜNYADA YÜKSELİŞTE
Köy Kuşadası’nın sunduğu ortam ve imkanlar aslında tüm dünyada yükselişe geçen bir yaşam trendinin ürünü… Tatil ve yaşam anlayışını bu yöne kaydıran insanların sayısı da her geçen yıl artıyor. Türkiye’de olmasa da bu konseptin dünyada çok güzel örnekleri var. Örneğin; ABD’deki tarım köyü Enso Village, sağlıklı yaşamı teşvik etmek için tasarlanmış olup hem sakinlerini hem de gezegenin sağlığını destekleyen fasilitelerle donatılmış bir proje. Birleşik Krallık’ta 25 dönümlük peyzajlı, geniş arazinin arasında yer alan Wadswick Green Village da o projelerden biri. Yaşam, keyif ve huzur üzerine kurulan projede her bina, her alan ve her yüzey, eski kökleri olan yeni bir hikayenin parçası olarak tasarlanmış. Fransa’daki Senior Living + Cre Center da mimarisiyle sakinlerine huzurla yaşadıkları güvenli bir ortam yaratmak için tasarlanmış.
0 notes
Text
Türkiye’nin İlk Ekolojik Eğitim Deneyimi: Köy Enstitüleri
İklim krizinin etkilerini gün geçtikçe daha fazla hissedip ekosistemi bozduğumuzu farkına vardığımız günümüzden çok önce; henüz 1992 Rio Konferansı gerçekleşmemiş, ekosistemi koruyucu birçok uluslararası sözleşme imzalanmamışken; Türkiye’de 1940’lı yıllarda ekolojik bilince sahip köy öğretmenleri yetiştiriliyordu. Hem de bir Dünya Savaşı başlamış, Türkiye’de yeni devrim olmuş ve halk ekonomik olarak zayıf ve okuma yazma oranı çok bilmiyorken. Köy Enstitüleri, doğayla uyumlu bir yaşamın her koşulda bir zorunluluk olduğunu bugün bizlere gösteriyor.
1940’lı yıllarda kurulan köy enstitüleri, köye sadece öğretmen göndererek öğrencileri yetiştirmek, nüfusunun %80’inin köylerde yaşadığı halkı okur-yazar yapmak gibi bir öğretmenden bekleyebileceğimiz amaçları gütmüyordu. Bu sebeple kurumların adı da köy öğretmen okulları değildi. Köyden aldığı öğrencileri köylere öğretmen olarak gönderen Köy Enstitüleri köyü her yönden kapsayıcı şekilde ve köyü kendi içerisinden başlatacağı bir hareketle canlandırmayı amaçlıyordu.
Köy Öğretmenlerine Ekolojik Görevler
1940 yılında çıkarılan kanunla kurulmasından üç yıl sonra, 1943 yılında 4274 sayılı Köy Okulları ve Köy Enstitüleri Teşkilat Kanunu çıkarıldı. Kanun’un 10. Maddesinde köy öğretmenlerinin görevleri düzenlenmiş ve köy öğretmenlerinin görevleri okulla ilgili ve köy halkını yetiştirmekle ilgili olarak iki ayrı şekilde düzenlenmişti. Köy öğretmenlerinin köy halkını yetiştirmeye ilişkin olarak; köy halkının milli kültürünü yükseltmek, onları sosyal hayat bakımından asrın şartlarına ve icaplarına göre yetiştirmek, köyün ekonomik hayatını geliştirmek için ziraat, sanat, teknik alanlarında köylülere örnek olabilecek işler yapmak, kooperatif kurma ve işletme gibi hususlarda köylülerle işbirliği yapmak gibi görevler yüklenmişti. Tüm bunlarla birlikte “neslinin tükenmemesi ve körelmemesi lazım gelen hayvan ve bitki cinslerinin tespiti ve korunmasıyla ilgili işlerde muhtarla, köylülerle ve ilgili diğer kuruluşlarla beraber çalışma”, “ormancılığa ait bilgilerin artırılmasına çalışmak ve ormanların faydalarını ve korunmalarını anlatmak, kurulmuş köy ormanlarının bakımıyla korunmasında ve yeniden kurulacakların kurulmasına yardım etmek” görevlerinin de köy öğretmenlerine verildiği görülüyor.
Yine 4274 sayılı kanunun 1. maddesinde köylerde resmi, mecburi ve parasız ilköğrenim okulları ve kursları düzenlenmiş; bunlar arasında sayılan köy meslek kurslarına ilkokulu bitirdikten sonra yüksek okullara devam etmemiş olan köylülerin devamı mecbur tutulmuştur.
Meslek kurslarında eğitim verilmesi planlanan köy işleri arasında kooperatifçilik, traktör kullanımı, konservecilik gibi köy hayatına ilişkin birçok köy işleri sayılmıştır. Aralarında dikkat çeken köy işleriyse “orman bakımı ve kuruculuğu” ile “köye mahsus hayvan ve bitkilerin koruyuculuğu” olmuştur. Yani yukarıda belirttiğimiz, köy öğretmeninin işbirliği yapacağı köylü, sadece köy öğretmenini izlemeyecek, aynı zamanda bu hususların da eğitimini alacaktır.
Eğiticinin Eğitimi
Peki, böylesine güç görevlerin yüklendiği köy öğretmenleri köy enstitülerinde öğrenciyken nasıl eğitim alıyorlardı? Köy Enstitüleri, kentlerden uzakta çorak araziler üzerinde 1000-2000 dönümlü araziler üzerinde kurulmuştur. Bu yer seçimiyle birlikte, enstitülerde eğitimlerin hemen hepsi zorlu doğa koşulları içinde verildi. Üretim içinde üreterek yapılan eğitimin ders programlarında, öğrencilere verilecek dersler, derslerin içerikleri ve amaçları düzenlenmiş ve yazının konusuyla ilgili olarak tabiat bilgisi ve coğrafya derslerinin, konuları ve amaçları incelendiğinde ekosistemi tanıyan öğretmenlerin nasıl yetiştiği görülebilir.
Coğrafyadan başlarsak bu dersin amacı şöyle tanımlanmış: “Öğrenciye, bulundukları yakın çevreden başlayarak insan topluluklarının içinde doğup büyüdükleri tabiata ne suretle uyduklarını öğretmek, insanla yerküre arasındaki münasebetleri tanıtmak, üstünde yaşadığımız yerküreyi türlü ihtiyaçlarımız için hayat kaynağı oluşu bakımından inceleyerek öğrenciye iyice öğretme”.
Tabiat Bilgisi dersi için ise amaç şu şekilde kayda geçmiş: “Öğrenciye tabiata dair her konu üzerinde birçok incelemeler, gözlemler, deneyler, karşılaştırmalar yapmak suretiyle onlarda görme, düşünme, gördüğünü iyi anlatabilme ve güzel yazabilme ve nihayet bütün bunlardan sonuçlar çıkarabilme, tabiat sırlarını çözebilme yeteneği kazandırmak”.
1940 tarihli “Köy Enstitülerinin Eğitim ve Öğretimle İlgili İşleri” başlıklı ve Hasan Âli Yücel imzalı yazıda ise, her enstitüde o enstitünün bulunduğu bölgeye dahil vilayet, köy, kasaba ve şehirlerden toplanacak tarihi, etnografik, jeolojik ve zirai kıymeti haiz eşya ile bir yurt müzesi tesis edileceği belirtilmiş. Ayrıca bu müzenin bir çatı altında ölü bir halde bırakılmayıp her türlü faaliyette istifade edilebilir bir hale getirilmesi amaçlanmış. Yazının devamında müzede “örnek nebat tohumları gibi maddelerin şişeler içinde kapalı bulundurulmayarak mümkünse müze dahilinde, değilse dışarıda tecrübe saksısı veya tarhlarda yetiştirilmek suretiyle canlı ve etüde müsait bir halde bulundurulmasının göz önünde tutulacağı” ve bu müzenin “Enstitü için sadece eşyası seyredilen bir yer değil, öğretmen, talebe ve muhit halkının bilgilerini kökleştirmeye, artırmaya yarayacak hayati bir laboratuvar olacağı” üzerinde durulmuştur. Köy Enstitülerinin öğrencilerinden ve Hasanoğlan’da eğitim görmüş Abdullah Özkucur, Hasanoğlan’da inşa ettikleri Tohum Saçan Çiftçi Heykelinin altında, yurdun her yerinden getirilecek tohumların burada sergileneceği bir müze oluşturmayı planladıklarını, ancak kapatılmalarının ardından bunun hayata geçmediğini anılarında anlatmıştır.
Tonguç’un Vizyonu
Köy Enstitülerinin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç’un doğaya ilişkin görüşlerine de burada yer vermek gerekir ki, hem kanunun hem de öğretim programlarının özü daha iyi kavranabilsin. Tonguç’a göre köyde eğitimin önemli görevlerinden biri, doğaya akılcı yoldan yüklenebilecek, verimliliğine zarar vermeden doğadan yararlanabilecek donanımlı insanı yetiştirmektir. Bu ilke evrensel eğitimin olduğu kadar, köyde eğitimin de amacı olmalıdır. Tonguç bu yüzden, öğrencinin doğa ve toplum olaylarının yasalarını bilmesi gerekeceği görüşünü savunur. “Köyde Eğitim” ve “Canlandırılacak Köy” kitaplarında doğaya ilişkin görüşlerini detaylı olarak açıklayan Tonguç’un, “Köyde Eğitim” kitabında, doğa filozoflarının görüşlerine yer verdiği, “orta hadler yasasını” açıkladığı görülüyor.
Köy Enstitülerinin doğayla olan ilişkisi; enstitü mezunlarının anıları, öğrencilerin Hasanoğlan’da çıkardıkları dergideki yazıları, İsmail Hakkı Tonguç’un enstitülerin çevresinin yeşillendirilmesine ilişkin sürekli yazdığı mektupları, öğrencilerin her dersini doğa içerisinde almasını defalarca vurguladığı talimatları, enstitülü öğretmenlerin gittikleri köylerde yaptıkları, enstitülerdeki sorunlara öğrencilerin bulduğu çözümlere bakılarak çoğaltılabilecek çok geniş bir konu. Köy Enstitülerinin, iklim krizinin yaşandığı bugünün eğitimine de toplumsal hayata da ışık tutması gereken noktalarından birisi de budur. Bu yazıda oluşturmaya çalıştığım bu farkındalığa bir anıyla nokta koyalım.
Enstitü eğitim programındaki derslerden birisi olan “Arıcılık ve İpekböcekçiliği” ile ilgili Pakize Türkoğlu’nun “Tonguç ve Enstitüleri” kitabından aynen aktaralım: “Köylünün bin bir güçlükle yaptığı kütük ve kovan arıcılığının sağlam gelenekleriyle, tekniğin yeni olanakları birleştirilerek, uygun enstitülerde çok verimli arıcılık çalışmaları yapılıyordu. Enstitü çiftlikle-rinde arıcılık öğretmenleri, usta öğreticileri ve arıcı öğrenciler bir grup oluşturdu. Kendilerince bağımsız bir arıcılık bölümü yaratanlar olmuştu. Küçük öğrencilerden bile gerçek arıcılar çıkıyor, onlara herkes saygı duyuyordu. Milli Eğitim Bakanı Yücel, Tonguç’la birlikte Kastamonu Gölköy Köy Enstitüsü’ne yaptığı bir inceleme gezisinde bunlardan biriyle karşılaştı. İş ve üretim alanlarını dolaşırken, sıra arıcılık bölümüne geldiğinde, küçük bir öğrenci onlar daha uzaktayken bağırıyor: ‘Yaklaşmayın, sizde kolonya kokuyor. Arılarım hoşlanmaz. Onları dağıtacaksınız, geri çekilin!’ diyor. Büyük adamların geldiğini, enstitüyü gezdiklerini bilmiyor değil arıcı öğrenci. Ama bakan ya da vali gelmiş dinlemiyor, arılarını koruyor. Öğrencinin bu davranışına hayran kalan Yücel, onun-la tanışıyor. Arıcılık odasındaki defterlerini görüp karıştırınca iyice şaşırıyor. Defterinde arıcılık ve bal kültürüyle ilgili birçok bilgi, deyimler ve şiirler görünce hayranlığı artıyor. (s.228-229) Sadece kolonya kokusundan rahatsız olacağı için bakanı arılarına yaklaştırmayan arıcı öğretmenleri yetiştirebilseydik, bugün dünyadaki arıların katili olan tarım zehirlerini (pestisitler) bu kadar rahatlıkla kullanılabilir, ekosistemi bu şekilde bozabilir miydik?
#köy enstitüleri#ekoloji#ekolojik okur yazarlık#Türkiye'de ekolojik eğitim#ismail hakkı tonguç#ekolojik eğitim#eğitim#ekosistem#çevre#çevre eğitimi#köy enstitülerinde çevre eğitimi#hasan ali yücel
0 notes
Text
Yarım kalan hayal Cumhuriyet köyleri
New Post has been published on https://www.bitarafhaber.net/yarim-kalan-hayal-cumhuriyet-koyleri/
Yarım kalan hayal Cumhuriyet köyleri
Mesudiye kaymakamlığı görevini yürütürken dönemin başbakanı Bülent Ecevit tarafından örnek bir Köykent projesinin hazırlanması ve uygulanmasıyla görevlendirilen Tekirdağ Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürü Şafak Başa, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ideali, Bülent Ecevit’n hayali olan Köykent projesinin neden yarım kaldığını, proje tam anlamıyla hayata geçse Türkiye’de nelerin değişebileceğini anlattı.
Projenin temel amacının insanların doğduğu yerde doymasını sağlamak olduğunu belirten Şafak Başa’ya göre projeyi yeniden yaşama geçirmek mümkün. Uzun yıllar boyunca kaymakam ve mülkiye müfettişi olarak çalışan, Çin ve ABD’de yerel yönetimler konusunda akademik çalışmalar yapan, bu konuda yayımlanmış kitapları, doktora tezi bulunan Şafak Başa’nın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
– Köykent projesiyle nasıl tanıştınız?
Köykent projesiyle Ordu’nun Mesudiye ilçesinde tanıştım. Eski başbakanlardan rahmetli Bülent Ecevit’in talimatıyla bu projenin hazırlanması ve uygulanmasında görevlendirildim. Mesudiye Köykent projesi 2000 ve 2002 yılları arasında benim kaymakamlığım döneminde Mesudiye’nin 9 köyünde uygulandı.
Köyler canlandı
-Neden Mesudiye? Özel bir nedeni var mı?
Mesudiye Ordu’nun özel ve farklı bir ilçesi. Kaderine terk edilmiş, göç vermiş bir ilçe. Ormanları, meraları, tarım alanları kaderine terk edilmiş. Bu ilçenin yetiştirdiği insanlar, “Memleketimize nasıl katkı yaparız” düşüncesiyle, ortaya bir yerel demokrasi deneyimi olan Mesudiye Kurultayları’nı çıkarıyor. Bu organizasyon sayesinde Mesudiye öne çıkıyor. Proje uygulandıktan sonra insanlar daha uzun süre orada kalmaya başladı. Köylerimizde ciddi bir canlanma görüldü. Yaşam şartları düzeldi. Proje üç önemli saç ayağı üzerinden yürüdü. Altyapı hzimetleri, yol, içme suyu, kanalizasyon, temel haberleşme imkânları sağlandı. Ciddi manada vatandaşların hayatı kolaylaştı. Bir merkez köye sağlık ocağı, ilköğretim okulu, köy konakları, çocuk parkları gibi üstyapı hizmetleri götürüldü. Son olarak da kırsal kalkınmaya yönelik, ekonomik olarak insanları destekleyecek projeler geliştirildi. Başbakan özellikle kooperatifleşme üzerinde çok duruyordu. Bu köyleri bir kooperatif çatısı altında bir araya getirmek çok önemli. Biz de onu yaptık. 9 köyün üye olduğu tarımsal kalkınma kooperatifi aracılığıyla bir takım ekonomik faaliyetler yapılıyordu.
Tekrar alternatif olabilir
-Bu proje uygulanabilir mi? Türkiye’nin her yeri eşit şekilde kalkınabilir mi?
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen eğer tekrar seçilirse şehrin kırsal bölümünde bu projeyi uygulamak istediğini dile getirdi. Kendisine Köykent Projesi’ni yazan, çizen ve pilot olarak uygulayan biri olarak her türlü desteği sağlayabileceğimi söyledim. Türkiye’de büyükşehirler yaygınlaşıyor şu anda. 30 büyükşehir belediyesi var. Büyükşehirlerde kırsal alan sahipsiz kaldı. Her ne kadar bir gecede mahalle statüsüne sokulsalar da kırsal alanların sorunları ve göç devam ediyor. Köy tüzel kişilikleri de kaldırıldı, arazileri belediyelere geçti. Bazı belediyeler o arazileri satıyor. Kırsal alanda hala bir köy sosyolojisi egemen. Büyükşehir Yasası’yla beraber köy sosyolojisi üzerine bir kent hukuku uygulanmaya başladı. Bunun yarattığı sıkıntılar var. Herhangi bir kırsal mahallede uygulanan büyükşehir statüsüyle lüks bir ilçede uygulanan statü aynı. Bu nedenle ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Bu da tarım ve hayvancılığın gerilemesine sebep oluyor. Büyükşehir belediyleri, tam manasıyla mahalle olamamış, ��ehirleşememiş ama büyükşehire dahil olduğu için köy tüzel kişilikleri kalkmış olan mahallelerimize Köykent projeleri aracılığıyla önemli yatırımlar yapabilirler. Ben Köykent projesinin tekrar bir alternatif olabileceğini düşünüyorum”. Bizim bu projeyi uyguladığımız 9 köyün halkı “Eskiden komşuyduk, Köykent’le kardeş olduk” dediler.
-Bu proje şehre göçü engeller mi?
Tek başına göçü engellemez ama en azından köylerin daha da boşalmasını durdurur. Köyde kalanları teşvik eder, şehre göçenlerin bir kısmının geri dönmesini sağlar. İnsanlar kentlerde yaşamaktan mutsuz. Doğdukları yerde doymak istiyorlar. Köykent projesi, köyüne dönmek için fırsat arayan insanlara alternatif bir yaşam sunabilir.
Yazık edildi bu projeye ama geç değil. Yeni Büyükşehir Yasası’yla buna artık Köykent diyemeyebiliriz ama Cumhuriyetimizin 95. yılını kutladığımız bugünlerde Atatürk’ün ideali olan Cumhuriyet Köyü olarak hayata geçirebiliriz. Kırsal alanlarda hâlâ ciddi bir nüfus yaşıyor. Bir süre sonra kırsalda tarım, hayvancılık, ormancılık yapacak insan bulamayacağız. Bunların Cumhuriyet Köyü projesiyle desteklenmesi gerekiyor.
Ecevit bize projeyi anlatırken köylülerin ekonomik manada bir araya gelerek birlikte hareket etmesini, bir güç olmasını önemsiyordu. Ama malesef Türkiye’de kooperatifçiliği yeterince önemsemedik. Kooperatifçilik Türkiye’de içi boşaltılmış ve kötüye kullanılmış bir kavram haline geldi. CHP’li büyükşehir belediyeleri Atatürk’ün bu idealini, Bülent Ecevit’in idealini uygulayabilir. Sosyal demokrat belediyelerin kalıcılığı ve benimsenme oranı artar.
Her yer ranta açıldı
-Biraz da Büyükşehir Yasası’nı konuşalım. Ne getiriyor bu yasa? Daha doğrusu ne götürüyor?
Büyükşehir ile bütünşehir arasında bir fark yok. Türkiye’deki bütün tarım, orman, mera alanları tamamen büyükşehir statüsünü girdi. Eğer niyetiniz burayı korumaksa sorun yok ama buraları ranta açmaksa büyük tehlike var. Bu yasayla tarım alanları ve meralar imara açık hale geliyor. Buralar korumasız kalıyor. Ranta açarak belki oy desteğinizi artırırsın ama gelinen noktada, kirlenen dereler, yapılaşan tarım arazileri ve ciddi çevre sorunları ortaya çıkıyor. Bütünşehir esasen bugünkü iktidarın mantığına uygun çünkü iktidar bugüne kadar rantı artırarak ve paylaştırarak iktidarını devam ettirdi. Bütünşehir yasası hizmet noktasında bir takım artılar sağlasa bile istenen her yerin ranta açılması tehlikesini de getiriyor. Büyükşehir yasasıyla birlikte yerel yönetimlerdeki yerellik probleminin daha da arttığını görüyoruz. Çünkü ölçek çok büyüyor ve ölçek büyüdükçe yerellik azalıyor. Halkın yönetime katılması nostalji halinde kalıyor. Yerelleşme yaratalım derken yerelde merkezileşme sağlandı. Yerel demokrasiyi güçlendirmek için ilçe belediyelerinin mutlak suretle güçlendirilmesi gerek. Kırsal mahallelere tekrar tüzel kişilik verilebilir.
Oyumuzu kullanalım
-Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Bir yerel seçim arifesindeyiz. Burada Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi ve TESKİ olarak bir başarı hikâyesi yazdık. Diğer büyükşehirlere örnek olacak çalışmalar yaptık. Merkezi hükümetin yapması gereken hizmetleri bile belediye olarak yaptık. Lütfen vatandaşlarımız iyi düşünsün. Sosyal demokrat belediyelerin sayısını artıralım ki yaşam alanlarımız daralmasın. Çünkü bugün insanların en çok yaşamaktan hoşnutluk duyduğu yerler sosyal demokrat belediyeler. Çünkü sosyal demokrat belediyelerin olduğu yerlerde özgürlük, dayanışma, kardeşlik üst seviyede. Oyumuzu kullanalım, sosyal demokrat belediyeleri destekeleyelim. .
Köylünün gücünü birleştirmek
– Köykent nedir?
Köykent yaklaşımı büyük önder Atatürk’ün ideal Cumhuriyet Köyü projesine dayanıyor. Fikir babası Mustafa Kemal Atatürk. 1932 yılında hazırlanan 1. Sanayi Planı’nda, köylerin kentleştirilmesini öngören kapsamlı bir kırsal kalkınma projesi hazırlanıyor. Proje birçok çağdaş hizmetin köylünün ayağına götürülmesini öngörüyor. Ancak o yıllarda uygulanamıyor, bir ideal olarak kalıyor. 1969 yılında ilk defa CHP’nin seçim bildirgesine giriyor. O dönemde kurulan Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı tarafından bu proje geliştirilmeye çalışılıyor. En güzel tanımı CHP’nin 1973 yılında hazırladığı seçim bildirgesinde görebiliyoruz. Köykent, sadece kamu hizmetlerini, kırsal alanlara daha düşük maliyette, daha yeterli ölçüde ve daha çabuk götürmenin bir aracı olarak değil, köylüden başlayacak kalkınmanın temeli olarak görülüyor. Topyekûn kalkınmanın, kırsal kalkınmanın bir temel aracı olarak görülüyor. Asıl amaç köylünün gücünü birleştirmek, kırsal ekonomiyi canlandırmak. Yani insanın doğduğu yerde doyması hedefleniyor.
Seçim bildirgesine giriyor ama o yıllarda da uygulanamıyor. Köykent ideali yarım kalıyor ve Ecevit’in son koalisyon hükümeti döneminde tekrar gündeme geliyor.
Ecevit’in amacı projeyi pilot olarak başlatmak, Dünya Bankası’na götürmek ve alınacak destekle tüm ülkede uygulanabilir hale getirmek. Nitekim proje uygulandıktan sonra Dünya Bankası heyeti geldi, projeyi inceledi, başarılı ve uygulanabilir buldu. “Mesudiye’nin köylerini gezdiğimizde hayran kaldık” dediler ve Dünya Bankası hükümete bu projeyle ilgili ciddi bir kredi imkânı sağladı. Malesef 2002 yılındaki kriz ve hükümetin düşmesi sonucu Köykent projesi yine yaygınlaşamadan bir rüya olarak kaldı. Alınan kredi de iptal edildi ve bir daha da gündeme gelmedi.
Ergene’yi belediyeler kirletmiyor
-Şu an TESKi’nin başındasınız. Ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz?
Büyükşehirleri büyük şehir yapan idareler su ve kanalizasyon idareleridir. Bunlar sadece su ve kanalizasyon işlerini yapmak üzere kurulmuş, kendi tüzel kişilikleri, bütçesi, yönetim organları, gelirleri, çalışma usulleri olan idareler. Bu idareler gelirlerinin büyük kısmını yatırıma harcayabiliyor. Bu idareler kurulmadan önce toplanan para başka yerlere harcanıyordu.
Örneğin TESKİ de bu başarı hikâyelerinden biri. 3.5 yıldır TESKİ’nin başındayım. Kurulduğumuz günden beri 2 bin 500 kilometrelik altyapı çalışmasını tamamladık. Bin kilometrenin üstünde içme suyu, 1300 kilometrenin üstünde atık su ve 150 kilometre yağmur suyu altyapısını tamamladık. Yatırım hacmimiz 780 milyon lirayı buldu. Tekirdağ, içme suyu kalitesi olarak en iyi iller arasında. Kanalizasyona erişim oranı yüzde 92’yi geçti. TESKİ kurulduğunda atık su arıtma tesisi yoktu veya çok yetersizdi. Bugün bütün ilçelerde arıtma yapabiliyoruz. Tekirdağ’da mavi bayraklı sahillerimiz arttı. Denizlerimiz temizleniyor. Yerli uskumru 30 yıl sonra geri döndü. Bu çevre, gelecek ve Marmara adına bir sevinç, bir umut. Ergene Nehri’ne büyük ölçüde atık su bırakmıyoruz. Ergene kirleniyor ama artık Ergene’yi belediyeler kirletmiyor. Kimin kirlettiği aranıyorsa her gün çevre suçu işleyen sanayi tesislerine bakılmalı.
Kaynak: CUMHURİYET GAZETESİ
0 notes