#muallak
Explore tagged Tumblr posts
uzgunumkomikolamiyorum · 4 months ago
Text
Bir şey anlatmak istiyorum,
İkinci adımı çok severim ve bana sayılı insan ikinci adımla seslenir. Ben bir kere sınıfta ikinci adımdam çok hoşlandığımı söylemiştim, çocuğun biri de hep bana o adımla seslendi herks ilk adımı söylüyor o ikinci adımı, gün geçtikçe ben bu çocukla iyice yakınlaştım. İlk defa eve beraber yürüdük (hiç unutmam yağmur yapıyordu ve normalde babamı çağırıım ama o gün çağırasım gelmedi bana şemsiyesini uzattı ve eve kadar beraber yürüdük,ondan sonra galiba iki üç hafta boyunca hep beraber geldik , ilk defa doğum günümü 00.00 da kutlayan kişiydi o ) o gün ona karşı içimde bir şeyler hissettim ama mezun senemdi ve bir şeyler hissetemem lazımdı çünkü bana her başarılar dilediği denemem de netlerim giderek azalıyordu. Ve ben bu çocuktan kaçmaya başldım . Ve kaçtım da ama belki benden hoşlanan adamın ağızdan bir daha adımı duyamadım .
Aynı ilçenin aynı mahallesindeyiz üç ay boyunca her dışarı çıktığımda evinin önünden geçtim belki görürüm de niye öyle yaptığımk analtırım diye ama göremedim.
Bu da burada dursun
Tumblr media
— nothingbutloveforyou
16K notes · View notes
ebrarim · 2 months ago
Text
ve âşık bu muallak denizde boğulurken hem yerdedir hem de hiçbir yerde. ondan da bundan da müstağnidir ve aşk rüzgârıyla öylesine sarhoştur ki yeri göğü ayırt edemez.
cananının aşkından içip mest olsa hele ey âşıklar ayırt edemez arzı semadan bile! bir acayip muallak denizdir bu aşk denizi! ey âşıklar ne altı vardır ne üstü, ortası ne de!
- beş varlık iklimi, daryush shayegan
19 notes · View notes
kral100 · 4 hours ago
Text
Hayat bir masalmış,
Durmadan bizi anlatan...
Bir varmışla,
Başlarken sevindiren...
Bir yokmuşla,
Biterken düşündüren...
Son nefesin,
Nerede biteceği,
Asla bilinmeyen...
Dünü evvel,
Bugünü muallak,
Yarını muamma denilen...
Üç günlük dünyanın,
Varla yok arasındayız,
Yazgısı değişmeyen...🥀
Tumblr media
👉KRAL👈
Rahmetle anıyoruz 😪
11 notes · View notes
lisaniihaal · 3 months ago
Text
BENİM SIRRIM Diksen dikiş tutmaz akıl yırtığım Sinek ile dolmuş fikir artığım Dalgalara yenik düşmüş batığım Hiç deniz görmemiş hâl benim sırrım Tabiri izafi sükûtum başlar Öyle susarım ki utanır taşlar Taşların nabzını dinlese kuşlar Duyarlar en mahir dil benim sırrım Güneşte ıslanır suda yanarım Kutupta ter döker çölde donarım Topaldan hâllice göçer konarım Menzili muamma yol benim sırrım Kaç şehir kaç defa yerle bir oldu Kaç saray kaç defa aynasız kaldı Kaç Babil kaç defa sararıp soldu Zümrüdüanka'da kül benim sırrım
Dikeni okşadım gülü kuruttum Çalıyı boyadım bağban avuttum Arıyı kovanda bin yıl uyuttum Çiçeksiz polensiz bal benim sırrım Sen kimsin Özdemir sırrını söyle Bu sırrı muallak bırakma böyle Ruhumun yivini faş etsem şöyle Öteden öteye kul benim sırrım
Nurullah Özdemir
8 notes · View notes
Text
Şimdi 24'üm, karanlık tek gördüğüm
Yarınım muallak, geleceğim kördüğüm
Büyümem lazım da bilemem nasıl
Tek bildiğim içimdeki çocuğu gömdüğüm..
17 notes · View notes
musfika-hanim · 7 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media
ben üstü örtülü, belli belirsiz, arkadaş mıyız değil miyiz, irtibatta mıyız yoksa koptuk mu? sözün kısası muallak ilişkilerin insanı değilim hiç. insanlar hayatımda ya vardır ya yoktur, ya heptir ya hiçtir. bazıları ile görüşmüyoruzdur ama ara ara mesajlaşıp konuştuğumuzda aynı samimiyetle konuşuruz bunu buradaki birkaç kardeşim de bilir. ama her türlü detayları, özelini, özelimi bilen, hayatla ilgili her şeyi konuşabildiğim, değer verdiğim kardeşlerimle araya aylar giren kopukluklar girince mecburen niyet okuma yapmak zorunda kalıyorum. kafamda kurup kendi kendime zanlara gireceğime konuşmayı, sormayı aslında anlamayı yeğliyorum. o kadar çok sevdiğim bir kardeşim ki, o kadar hassas, temiz bir kalbe sahip ki, kalbim onu incitmekten o kadar imtina eder ki anlatamam. işte ben kopuk ilişkilerin insanı değilim, sevdiklerimle irtibatta olmayı, ara sıra da olsa mesaj almayı beklerim. olmuyorsa, olamıyorsa sebeplerini irdelerim, kendim bulamazsam sorarım. kendimi sorgularım blr vefasızlık, yanlış bir hareket, hatalı bir davranış var mı? hayır yok.. muhakkak kendince haklı sebepleri vardır zaten bunu da anlamaya çalışıyorum ama bayram, doğum günü gibi hassas günlerde insan beklenti içine giriyor. işte bu beklentilere girmemek için de konuyu olumsuz da olsa tatlıyla sonlandırmak ya da devam ettirmek için mecburen bir atak gerekiyor. bu atak benim tarafımdan oldu olsun. yeter ki iyilikle, güzellikle olsun. ben görüşemesek de sevdiğim insanların iyilik halinde olmalarını temenni ediyorum, iyi olduklarını bilmek istiyorum. kalp kalbe hemen alışmaz sevmez, güzel dostluklar çabucak oluşmaz. oluşanı korumak derdim..
(offf gözlerim doldu 🥺 bu duygusallık keşke şaka olsaydı)
7 notes · View notes
sessizlikkalbimde · 7 months ago
Text
Yarınım muallak, geleceğim kördüğüm.
12 notes · View notes
fikret-i · 1 year ago
Text
Tumblr media
On yıl sonra gelecek güzel bir haber, büyük bir servet, esaretten kurtuluş ne kadar mutluluk verebilir ki? "On yıla kadar neler olacak kim bilir" düşüncesi ümidin, sevincin önüne sekte vuracaktır. Kaldı ki muallak bir zaman diliminde muallak bir kavuşma ihtimali... En sevilen maşuk dahi olsa beklenilemez. İlla bıkkınlık verir. Kesin gerçekleştireceğim dediğim o kadar çok hayallerim, projelerim vardı ki erteleye erteleye bir türlü icraata geçemediğim için sönüp gitti. Ruhum, uzak mevhumuna çok uzak. Kaldı ki ihtimalli uzaklık. Asla bahsetmeyin. Kaldıramam, dayanamam, bekleyemem.
45 notes · View notes
birseyhissetmiyorum · 11 months ago
Text
yarınım muallak geleceğim kördüğüm
8 notes · View notes
teneres · 1 year ago
Text
Tumblr media
Rasulullah ﷺ'in Uhud günü dişi kırıldı, başından yaralandı. [Yüzüne akan] kanı, yüzünden siliyor ve: "Allah, kendilerini Allah'a davet eden peygamberlerinin (başını) yarıp, dişini kıran [ve yüzünü kana bulayan] bir kavmi nasıl iflah eder?" diyordu. Bunun üzerine Allah şu ayeti indirdi: "Allah'ın onların tevbelerini kabul veya onlara azab etmesi işiyle senin bir ilgin yoktur. Çünkü onlar zalimlerdir. Göklerde olanlarda yerde olanlar da Allah'ındır. Dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Allah bağışlayandır, merhamet edendir. Al-i İmran (128-129)."
Sahih Muslim, Cihad 104, (1791); Sunenu-t Tirmizi, Tefsir, Al-i İmran, (3005, 3006); Sahih Buhari, muallak olarak kaydetmiştir (Megazi, 21)
Açıklama :
İbn Hişâm'ın Ebu Saîdi'l-Hudrî (radıyallahu anh)'tan kaydına göre, Uhud'da Utbe İbn Ebî Vakkas Rasulullah'ın sağ alt rebaiyye dişini kırmış, alt dudağını da yaralamıştır. Abdullah İbn Şihâb ez-Zührî de alnından yaralamıştır. Abdullah İbnu Kami'e elmacık kemiğinden yaralamış, buraya miğferinden iki halkanın saplanmasına sebep olmuştur. Hatta, bir rivayette, Sa'd İbnu Ebî Vakkas: "Ömrümde, Uhud'da Rasulullah'ı yaralayan kardeşim Utbe'yi öldürmek istediğim kadar hiç bir zaman insan öldürme hırsı duymadım" demiştir.
Bunlardan Utbe İbnu Ebî Vakkas'ın sonradan İslam'a girdiğini İbnu Merde söylemiş ise de, diğer müellifler onu reddederler ve kâfir olarak öldüğünü belirtirler. Abdullah İbnu Kami'e'nin Rasulullah'ın: "Allah seni zelil kılsın" bedduasını aldığı ve bilahare bir dağ keçisinin, param parça oluncaya kadar boynuzlarıyla vurduğunu kaydederler.
Abdullah İbnu Şihâb ez-Zuhrî'nin, sahabeler arasında ismi geçer. Sonradan İslam'la müşerref olup Mekke'de öldüğü, meşhur muhaddis Muhammed İbnu Şihâbî'z-Zuhrî'nin ceddi olduğu belirtilir, (radıyallahu anh).
9 notes · View notes
furkaneneserata · 8 months ago
Text
RAPOR
Bu gün garipti.
Nelere inanmalıyım, neler var, olanın varolduğu zaman ne kadar soyut, sandığımdan daha gerçekçiydi bugün.
Çok zaman olarak geriye gittim bugün. Beynim sınırlarımı az olarak geçti, sınırlar geçilince siyah beyazdan renk paletine geçiyor her seferde. Atlattım ama, atlattım. Bir kere ağladım çokça kusucaktım, yine gidiyorum bir yerlere. Umarım geçen seferler de olduğu gibi beni çıkarabilirler. Gerçi onlar çıkarmıyor da, deneyebilirler, ben bilmiyorum, onları kendi haline bırakacağım yine.
Neden yazıyorum bilmiyorum. Başlangıç benim için birkaç kelime. Belki üzülüceksiniz ama -ki haklısınız, ondan sonrası doğaçlamadan ibaret. Ki Ütopik bir düzen yazmıyorsanız doğaçlama size zarar vermez.
Kimi kandırıyorum? “Atlattım” mış. Atlatmış olsam burada olmazdım heralde. Merak ediyorum cevabını bulamadığım sorulara karşı ne kadar yüzsüz olabiliyorum yazılarımda? Karşımdakilere net cevaplarım, ne kadar soru sormasalarda, o an için doğru geliyor kulağıma, ama bilmiyorlar ki zaman geçtiğinde verdiğim cevaba yine ben inanmıyorum. Belki yine sorulsa yine aynı cevabı vereceğim, peki kendime nasıl vereceğim? Sahi, hangi kendime verdiğim cevap gerçekten bir cevap oldu benim için? Ne zaman bir kez olsun verdiğim cevaptan hemen saniyeler sonra, kendime karşı, verdiğim cevapla alakalı, haklı olarak yine kendimi tutarsızlaştıran bir cevap bulamadım kafamda?
Günler öncesinden bir kesit vereceğim; bu enerjiyi şu an nereden bulduğumu sorsanız sorunuzu soruyla savuştururum, Platon’un Devlet kitabında, tam olarak hatırlayamasamda şöyle bir cümle geçiyordu:
“Yüksek olan, düzgün yetiştirilemezse normalden bile aşağı olur.”
Bu lafı görünce hemen atladım “Bu ben!” diye.
Ne kadar doğru kendime yaptığım bu tanım bilmiyorum, ki cevabın da bir önemi yok bana sorarsanız, buna rağmen, şu an cevabını bilmediğim bu atılımı o zaman niye yaptım? Bir anda, duraksamadan, “İşte bu ben!” dedim?
Umut mu? İnanç mı? Yoksa sadece bir ezilmişlik mi?
Metnin başında neden yazıyorum bilmiyorum demiştim. Hala bilmiyorum, genellikle birkaç satır yazdıktan sonra neden yazdığımı anlamış olurdum. Egolu değilim, ilgi çekmek için değil bu yazdıklarım ama yine de buraya kadar bir şeylerin olması gerekirdi.
Belki de gerçekten artık kendimi merak etmiyorum. Üç senedir verdiğim cevaplardan tatmin olamadım üzün zaman aralıklarında. Şu an boğulduğum metnin içinde senden daha fazla boğulmaktayım ellerim ve okuyacak kim varsa. Yine kendimin fikirlerini merak etmesem de onları dinlemek zorundaymış gibi hissediyorum kendimi. Ne saçmalıyorsun yarım saattir, geçen yazdıkların güzel şeylerdi en azından senin için, attığın adımların saydamlığı hoşuma gidiyordu. Ama şu an garipsin. Saçmalıyorsun. Belki de gerçekten saçmalıyorum belki de beynimin sınırlarında geziyorum, belki de girilmemiş gri bölgeleri delik deşik ediyorum. Belki de sadece bunu yaptığımı sanıp maymunlar dünyasının yapması gerektiği, uzun gelecekte gerçekten bir işe yarayabilecek, milyonlarca canlı ve zaman akışı gerektirecek zihnin oluşması için yapılması gereken boş adımları izliyorum.
Her neyse cevap, kendimde gerçekten bana garip gelen davranışım var. Yirmi dakika öncesinin öncesinde, yazıyı yazmadan önce, gerçekten çok kötü durumdaydım. Belki bir saat boyunca baş ve karın ağrısıyla beraber zihinsel olarak acı çekerek kıvranmaktaydım. Ağlayan zihnim yüzünden gerçeklikten daha çok koparken şans eseri gözüme takılan tumblr benim için sadece bir rastlantıydı. Şimdi ise belki on saatin üstümde oluşturduğu tahribatı yirmi dakikada azaltmış bulunuyorum ki bu benim için bulunamaz bir lütuf. Rahatlayabildiğim kısımı mahvolduğum kısımdan ayırdım. Bir nevi fark etmeden de olsa kendimi denemiş oldum ve şu an kendimi, kendi yazımda rapor ediyorum.
Amaç: Başta bilinmese de sağlandı
Metnin cevabı: Muallak bırakıldı, bir sonraki psikolojik buhran gelene kadar yine her zamanki gibi bencil insanoğlu tarafından merak edilmiyor.
YZ
3 notes · View notes
surgundekimavi · 9 months ago
Text
Koca bir sessizlik. Sanki gün hiç doğmamış, gece hiç olmamış gibi… Yollarda bulunan sollama yapılmaz çizgisi gibi her şey. Renk konusunda muallak olsam da…
Çevredeki tüm insanların yüzü siyah. Herkes derin derin içine çekiyor sigaranın dumanını. Bir bir ekleniyor izmaritler karton bardakta içilip biten çayların yerine. Mutlu olmaktan çok daha mutsuz olmama derdinde herkes.
Herkesin yükü birbirine karışıyor. Hep bir suskunluk.Hep bir bıkmışlık. Bahar gelecekti hani, her gelen bahar son bahar… Hep buralar son bahar…
2 notes · View notes
aynodndr · 10 months ago
Text
Tumblr media
Bir Çılgın Hasret
Bir çöl rüzgârısın beni savuran
Bir orman yangını, yakıp kavuran
Bir şiir, bir türkü, bir deli öykü
Dilimin ucunda öylece duran
Kalbimin koşulsuz verdiği karar
Aklımın nihayet erdiği firar
Bir onmaz muallak fikrime zarar
Bir çılgın hasretsin, dört mevsim vuran
Gözlerin kayada parlayan yosun
En derin yerinde bir okyanusun
Ey asil yüreklim, biliyor musun?
Sevdasın güneşi, ayı durduran
En çok kokan gülsün ilkbaharımda
En güzel rüyasın uykularımda
Canımsın, kanımsın şah damarımda
Duasın, dileksin kalbimi saran,
Bir çılgın hasretsin, dört mevsim vuran.
Serkan Uçar
6 notes · View notes
ezildimakliminhesaplarindan · 11 months ago
Text
Gökhan Sezgin, Yol
Mecnun yollara düştü, aşk oldu, Yakub yollara düştü hasret oldu. Veysel yollara düştü, îmân oldu. Herkesin nasibine bir yol veren hayat bana da yürümeye üşenilen, kestirmesi sorulan o dik yol olmayı uygun gördü.
Bunu idrak etmem bir hayli zaman aldı, o güne dek ’’ Yol yakınken dön dedikleri ’’’ her yolun ortasında kaldım. Ne geriye dönebildim ne de bir yere çıkarttı beni adımlarım. Ve nihayet varmaktan ziyâde yolda olmayı sevdiğimi fark ettim, hiçbir yere çıkmasa da o yol. Zaten yol herhangi bir yere çıksaydı ne yapardım onu da bilemiyorum. Tek bildiğim yabancılık çekeceğim. Aitliğim yola ve muallak kalmaya sanırım. Acısını çekiyor yabancılığını çekmiyorum..
Zamanın kudretli Padişahı IV. Murad demiş ya hani;
’’ Bağdat’ı almaya çalışmak Bağdat’ın kendisinden güzel ’’ diye, işte tam olarak böyle.
Bazen yolda fark ediyorum;
Her şeyi görebilecek gözlerim var fakat görmeye değer bir şeyim yok.
Her şeyi ifade edebilecek sözlerim var fakat konuşacak kimsem yok. Her yere gidebilecek ayaklarım var fakat gidecek bir yerim yok. Özgürlük diye bir yalnızlık var elimde, onu da gökyüzü zannıyla bir kafeste uçuruyorum.
Bazen yol diye kuyuda olduğumu fark ettiğim de oluyor. Üstelik kuyuya hem kendimi atıyorum hem de kendime ağlıyorum. Yani bir yanım Yakub bir yanım Yusuf oluveriyor. Nasıl olmasın ki, ne dualarımın tesiri var üzerime ne de gözyaşlarımın teskin ediciliği..
Bu yolda en son kimi ve neyi özledim hatırlamıyorum. Sanırım özlemeyi unuttum! En sevdiğim park neresiydi, çocukluğum nerede geçti anımsamıyorum. Karış karış bildiğim şehri de unuttum.. Bana kim iyi gelirdi, içimi kime dökerdim bilmiyorum. Geçtiğim yerlere bi parça acımı bırakıyorum, belki tanıyan, hisseden olur da beni bulur diye fakat bunun da nafile bir çaba olduğunu anlamak çok sürmüyor.
Şair beyhude söylememiş hani;
Her doğan günün bir dert olduğunu insan bu yaşa gelince anlarmış, diye.
Velhasıl yolun yarısını yola çıkmadan geçtim, diğer yarısı ise benden..
Şimdi, keçiyi yârdan uçuran bi tutam ot, insanı hayatta tutan bi parça umut diye terennüm ediyorum. Bu yol ya yârdan uçuracak beni ya da bi parça umuda tutunduracak.
Bakalım n’olacak!
bana bir yol gerek, hiçbir yere çıkmayan,
bir de şehir, evim barkım olmayan.
her şeye herkese yabancı kalmalıyım.
bana bir ölüm gerek, sabah olmadan
bir de mezar, üzerine güneş doğmayan.
2 notes · View notes
berguzarrr · 2 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Evlerin ışıkları. Hangimiz merak etmedik ki? Pencereden bakarken, arabayla giderken, yolda sessiz yürürken.. Gözümüze ansızın ilişen, gecenin ateşböceği misali bir yanıp bir sönen.. Hikayesini tahmin etmeye çalışıp boşlukları doldurarak kendi hayat tecrübemizle. Sesler mi yükseldi o evden, kavgalar mı edildi? Uykular mı uyunuyordu, rüyalar mı bölünüyordu? Kahkaha mı atıyordu bir çocuk, bazıları artık dayanamıyor muydu? Birileri hüznü gönlüne misafir edip uzaklara dalıyor muydu? Şakalaşıyor muydu başka biri sevdiğiyle günün yorgunluğunu atarken? Bize benziyorlar mıydı Berguzar? Ne vardı o yabancı evlerin içinde. Evin şekline, rengine, semtine göre bu hayaller değişiyor, bazen aynı yerde kesişiyordu. Ve küçüklüğümden şimdiye taşınan anların çoğunda en sevdiğim oyunlardan biri de buydu Berguzar. Bir sıcaklık arıyordu sanırım çocuk kalbimiz kendine. Bilinmeyenin muallak huzurunun içinde. Dert ve sevinç bizim değilse ve bir sorumluluk yüklemiyorsa omuzlarımıza hayat. Varsın hayal edelim, yalnız sarı bir ışığa bakarak bir çok şeyi. Ne çıkardı ki...
10 notes · View notes
musfika-hanim · 2 years ago
Text
sen darda olan kullarına yardım et ya rabbi. imtihanları ağır olan kullarının yükünü hafiflet. çok zor zamanlardan geçiyoruz, ülkece içinden çıkamadığımız, düşünmeden edemediğimlz yasların içindeyiz. sen gönüllerimize huzur ve selamet ver ya rabbi. yakınlarını kaybeden kullarına bitmeyen sabır, sevdiklerine ulaşamayan, akıbetini bilemeyen kullarına hayırlı sonlar, müjdeler nasip et, sevindir ya rabbi. ümidini yitirmiş, geleceğindeki tüm yolları kapanmış, ömrünün geri kalan kısmı için sadece muallak fikirlere sahip olan kullarına da güzel sebepler, hayırlı kapılar aç, umutlarının bitmesine, hayata küsüp içlerine çekilmelerine müsaade etme Allah'ım. babasız kalmış çocuklara, annesiz kalmış öksüzlere, yalnız kalmış annelere merhamet et, hayatı onlara kolaylaştır, sevgi dolu insanlarla karşılaştır. dünyadır kederi bitmez, derdi eksilmez sen acıdan ve kaygılardan uzak tut. çekilen onca sıkıntıya rağmen, sabr ve tahammülden yolunu ayırmayan kullarının üzerinden yardımını esirgeme. yeniden açılan kapıları, uğranılan yolları, baştan çizilen küçük dünyalarını yeşert, çiçeklendlr, bereketlendir, mutlu sonlara erdir. çocukların yüzünü güldür, annelerin-babaların çaresizliğine çare, ruhlarına şifa, gönüllerine huzur ve esenlik ver. sen bizi her türlü kaza, bela, afet ve musibetten koru, gözet, uzak tut Allah'ım.
azabından sonsuz merhametine sığındık bizi affet.
amin.
müşfika..
38 notes · View notes