#kutsal post
Explore tagged Tumblr posts
Text
Ünlü bir Türk Düşünürü ve Yazarı olan çok kıymetli Murat ASLAN demiş…!!! “Beklenen Gün Gelecekse O yolda çekilen ÇİLELER KUTSALDIR...”
#çiçek bahçesi#gül bahçesi#güller#hayat ne garip#düşmek#kalkmak#insan#tumblrpost#tumblrlove#artists on tumblr#art#mevlana celaleddin rumi#insanlık#özlü söz#güzel ahlak#edep#kutsal post#ismet özel#özel#güçlü
15 notes
·
View notes
Text
iyi gecelerrr balimmm
6 notes
·
View notes
Text
0 notes
Text
yarin hocalar diyecekler ki hafta boyu ne yaptin😃 ben de dicem ki ananizla hos dakikalar gecirip yakin munasebete girdim😃 saka ya of dicem ki bunlar yapabildiklerim gerisini lutfn sormain😖😖
0 notes
Text
Neo liberalizm ve özgürlük üzerine :
Neo liberal toplumlarda birey ititakar değil bir performans öznesine dönüşmüştür der Byung-Chul Han. Kapitalizm sürekli yeni arzu sistemleri yaratrak postmodern bireyi devasa bir arzu sistemi içine çeker. Bireylerin ilişkisnin yerini nesnelerin ilişkisi alır baudrillard değimi ile haz bir buyurganlığa dönüşerek tüketim biricik ahlak biçimini alır. Burada birey kapitalizmin hem kutsal yüce nesnesi hemde kurbanıdır. Sınırsız özgürlük miti post seküler teolojilerin sonsuz meta ilişkisi içinde bireye sunduğu sahte bir cennet vaddidir. Bir zamanlar toplumsal bir pişişik olarak bireye hükmeden toplumsal ilişkilerin (insani) yerini meta ilişkileri alır.
Post kapitalizm geleneksel yeniden üretim ilişkilerini çözerken, grup ilişkilerine dayan tüm sendikalizmi ortadan kaldırdı ve atomik bir cinsiyet kuşağı yarattı. Aşırı üretim ve onun gereksinimlerine uygun olarak radikal bireyci ve hedonist,bir sosyal insanı tipi son elli yıldır neo liberal piyasaya egemendir bu nükler aile sonrası pazar tarafından ikame edilen ve kutsanan sosyal insan tipidir. özgürlük mitinin solo yaşam ile özdeşleşmesinin nedeni budur. Evliik ve birlikte yaşam modeline dayanan akışkan olmayan tüm sendikalizmler piyasanın mantığına aykırıdır,İleri kapitalizm geçmişte bireye hükmeden maddi toplumsal ilişkiler aile din gelenek ahlak gibi formel yapıların yerine piyasanın gerici gereksinimlerine uydurulmuş hedonistik-tüketimci birey ikame etmiştir.
Koray Aker
2 notes
·
View notes
Text
TANRI AYETİ: KUTSAL HAJC HÜSEYİN ALTIN İSA MESİH DÜNYASI
TANRI AYETİ: KUTSAL HAJC HÜSEYİN ALTIN İSA MESİH DÜNYASI
- hajc-truthsocial-post-03-
https://truthsocial.com/@hajc/posts/113610937474851744
0 notes
Text
Modern Hekate Festivalleri
Bu, Tanrıça Hekate onuruna düzenlenen ve çağdaş Hekatean gelenekleri tarafından en sık atıfta bulunulan modern festivallerin bir listesidir. Bazıları tamamen yeni, bazıları ise zaman içinde değişmiş veya kaybolmuş eski kutlamalara dayanmakta veya onlardan esinlenmektedir.
Kutsal Ateşler Ayini (Rite of Her Sacred Fires) [Mayıs Dolunayı]
Sorita d'este tarafından Mayıs 2010'da "Hekate: Her Sacred Fires" adlı adanmışlık antolojisinin yayınlanmasını kutlamak amacıyla düzenlenmiştir. Bu festivalin amacı Hekate Soteira ve Dünya Ruhunu kutlamak, desteği ve rehberliği için ona sevgi ve şükranlarımızı sunmak ve kendimizi yolunda yürüyenler olarak yeniden adarken onun kutsamasını talep etmektir.
Nemoralia/ Meşaleler Festivali/ Hekate'nin İdes'i [13 - 15 Ağustos]
Nemoralia Diana'nın en eski ve en büyük festivallerinden biriydi. M.Ö. 6. yüzyıldan bile önce ortaya çıkmış olabilir ve en azından M.S. 1. yüzyıla kadar, belki de daha uzun süre kutlanmıştır. Başlangıçta, Diana'nın ay ve doğa ile ilişkilendirilen eski bir bölgesel versiyonu olan Diana Nemorensis'e adanmıştı. Adanmışlar ritüel olarak saçlarını yıkar ve çiçek taçları takar, ardından meşaleli bir geçit törenine katılırlardı. Herkes katılmakta özgürdü, ancak Diana dışlanmışların koruyucusu olduğu için kadınlar ve köleler erkeklerle eşit tutulurdu. Nemoralia günlerinde avlanmak yasaktı ve av köpekleri çiçek çelenkleriyle süslenerek alaya katılırdı. Nemi Gölü'ndeki (Diana'nın Aynası) kutsal alana varıldığında, adanmışlar Tanrıça'ya yardım, koruma ve şifa için minnettarlık ya da dilek sunumu olarak plaketler ve kurdeleler bırakırlardı. Bazı adakların kil veya ekmekten yapılan vücut parçaları, insan veya çocuk biçimleri, adanmışın dilekleriyle ilgili diğer sembolleri içeren heykelcikler olmasıdikkat çekicidir ki bu daha sonraki Hıristiyan uygulamalarına çok benzemektedir. Nemoralia'nın, 15 Ağustos'ta kutlanan ve İtalya'nın (ve Yunanistan'ın!) birçok yerinde benzer adak geleneklerini takip eden ve en önemli Hıristiyan Bayramlarından biri olarak kabul edilen Meryem'in Göğe Yükselişi Yortusu'nun arkasındaki neden olması çok muhtemeldir.
Festivali Hekate'yle ilişkilendirmenin birçok farklı nedeni vardır; özellikle Diana Kültü'yle olan bağlantıları, festivalin "Meşaleler Festivali" olarak adlandırılması ve birçok Hekate sembolü taşıması. Belki de en güçlü bağlantı, Nemoralia'yı açıkça "Hekate'nin İdes'i*" olarak adlandıran MS 1. yüzyıl şairi Stratius'tan gelmektedir.
Modern zamanlarda, çoğunlukla karışıklık nedeniyle diğer Hekatean geleneklerle birleşmiş ve genellikle Brimo, Deine, Agriope, Taurodrakaina gibi Hekate'nin daha saldırgan yönlerinin kutsallaştırılması / yatıştırılması olarak tanımlanmıştır. Geleneksel olarak, bu ayinlere hazırlanırken hiçbir hayvan yenmemelidir. Tanrıçaya adaklar adayın, doğaya ve suya yakın olun, saçlarınızı ritüel olarak arındırın ve çiçekler takın, şarkı söyleyin ve neşeli olun.
*Mart, Mayıs, Temmuz veya Ekim aylarının 15. günü veya eski Roma takvimindeki herhangi bir ayın 13. günü
Hekate Psychopompos/Nekyia Günü [1 Kasım]
Temel olarak Halloween’in Hekatean eşdeğeri veya bir önceki gecenin Samhain ayinlerinin devamı, ölülere saygı, hatırlama ve onlarla çalışma.
Hekate Cthonia Bayramı (Hekate'nin Gecesi) [16 Kasım]
Hekate'yi yer altına ait (kitonik) yönleriyle onurlandırın. Yer altı (kitonik) aleme trans yolculuğu yapmak veya Hekate'nin rehberliğinde gölge çalışması yapmak için ideal bir gecedir. Tamamen modern bir festivaldir, belki de sebebi birilerinin bir noktada Deipnon'u yıllık bir şeyle karıştırması olabilir.
Hekate Trioditis Günü [30 Kasım]:
Kavşakların, değişimlerin ve geçişlerin Hekate'sinin onurlandırıldığı gün.
Çeviri Kaynağı: https://www.tumblr.com/hekatecovenant
Kaynaklar:
“Keeping Her Keys: An introduction to Hekate’s Modern Witchcraft” by Cindy Brannen.
This post about Nemoralia and Hekate’s Night: https://www.patheos.com/blogs/hearthwitchdownunder/2017/08/investigating-hekates-night-august-13.html
This post about Hekate’s November Festivals and their possible ancient sources: https://www.patheos.com/blogs/hearthwitchdownunder/2016/11/tracing-hekates-november-festivals.html
The CoH official website: http://hekatecovenant.com/rite-of-her-sacred-fires/
0 notes
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/balkan-ekspresi.html
Balkan Ekspresi
Geçen ay, Bulgaristan Turizm Bakanlığı’nın davetiyle küçük bir grup gazeteci Sofya’ya gittik. Davetin en çekici kısmı gidiş yolculuğunun trenle yapılacak olmasıydı. Bir süredir denemeyi düşündüğüm ve merak ettiğim bir rotaydı. Cuma akşamı saat 19.30’da Halkalı Tren İstasyonu’nda buluştuk. Kalabalık değil; birkaç dakikalık bilet kontrolü sonrası kompartımanımızdayız. Tam 20.00’de kalkıyor. İstanbul sınırlarından çıkana kadar bir türlü oturamıyoruz, heyecan dorukta! Biraz yerleşiyor, biraz manzaraya dalıp çocuksu bir mutlulukla etrafa bakıyor, biraz yan kompartımanlara kulak kabartıyoruz.
Bulgar sınırını geçer geçmez kar başlıyor.
Bu nostaljik seyahatin birçok eksisi de var ama yola çıktığınız anda tıkır tıkır rayların sesi, uzaklardaki kasabaların sarı ışıkları bütün o negatiflikleri alıp gidiyor. Sandviçler, kekler hazırlanmış, termoslar çay-kahveyle dolu, şişe sular çantalarımızda. Yiyip, içip etrafı seyrederken bir yorgunluk basıyor yahut trenin huzurlu mırıltıları gözkapaklarımızı ağırlaştırıyor. Fakat derinlere dalmayın, gece yarısı civarı karanlıklar bir anda aydınlanıyor, sınıra geliyoruz. Sıcacık kompartımandan çıkıp Kapıkule soğuğunu yiyince pasaport kontrol binasına koşarak atıyoruz kendimizi. Türk polisi çıkış mühürlerini vuruyor. Biraz hareket edip yine duruyoruz, bu kez Bulgar polisi tek tek kompartımanları gezip pasaportları topluyor. Gümrük memurları da derken yaklaşık 1 saatte çıkıyoruz sınırdan. Kar başlıyor lapa lapa, sarı ışıkları geride bıraka bıraka bembeyaz bir karanlığa ilerliyoruz. Trenden sabah 8.00 civarı ineceğimiz söyleniyor ama feci bir rötar oluyor ve lokomotif arızası nedeniyle biz 3-4 saat Dimitrovgrad İstasyonu’nda milim kıpırdamadan kalıyoruz. Öğleden sonra varabildiğimiz Sofya bizi öyle sıcak karşılıyor ki tüm bu yaşananları o anda unutuyoruz.
Tam bir müzeler kenti
İstasyon merkezde, otomobille otele geçerken etrafı izliyoruz. Klasik bir Avrupa başkenti Sofya ancak Rus döneminin gri blokları, bir tabloya gelişigüzel atılmış lekeler gibi…
Otelimizin odaları meydana bakıyor.
Çar 2. Aleksandr’ın at üzerindeki heykelinin tam ortasında durduğu tarihi meydana bakan Sofia Intercontinental Oteli’ne çantalarımızı bırakıp koşarak çıkıyoruz. Heykeli nirengi noktası kabul edip geniş caddeleri turlayarak, tüm gün yürüyerek en önemli tarihi yapılarını görebilirsiniz. Burası bir müzeler kenti; hepsini ziyaret etmek isterseniz 3 gün kalmalısınız.
Aziz Aleksandr Nevski Katedrali
Türk rehberimiz Aylin, kentin tek ibadete açık camisi Banyabaşı’na götürüyor bizi. Mimar Sinan eseri olduğu iddia ediliyor ama değilmiş. 20’den fazla cami, 13 mescit ve 10 tekkeyle Sofya’nın ‘Osmanlı görünümü’ 1878’de yönetimi geçici olarak alan Rus Prens Dondukov’u rahatsız etmiş… Belediye Başkanı Mosollov’a uygun yapılara ve minarelere bombalar yerleştirtmiş. Gök gürültülü bir gecede, bombalar patlatılıp minareler, kimi tekkeler yıkılmış ve suç yıldırımlara atılmış. Balkanlar’ın en büyük camisinin minareleri de o zaman yıkılmış; Koca Mahmud Paşa Camisi… Bugün Ulusal Arkeoloji Müzesi olarak hizmet veriyor. Banyabaşı’nın arkasındaki Tarihi Türk Hamamları da bugün Sofya Bölge Tarih Müzesi. Buz gibi havada önündeki fıskiyelerden sıcacık şifalı sular akıyor. Biraz daha yürüyüp Tsentralni Hali’ne varıyoruz. Neo-Rönesans etkili, sütunlu kemerli yapı bildiğiniz şehir hali. Halin karşısında metro inşaatıyla gün yüzüne çıkan Serdika Antik Kenti var. MÖ 7’nci yüzyılda kurulan Trak kentini MÖ 27’de işgal eden Romalılar büyütüp bir geçiş yolu haline getirmiş. Gündelik hayatın hızlıca akıp geçtiği meydanda atılan her adım arası bin yıl gibi… Metro geçidinden karşıya geçtiğimizde kutsal bilgelik anıtı Sofya Ana heykelinin dibindeyiz. Bir elinde baykuş, bir elinde defne var. Her bir köşesinde cami, kilise ve havra olan üçgene Hoşgörü Meydanı diyorlar. Bu üçgenin uzak ucunda Sofya’nın simgesi haline gelen Aziz Aleksandr Nevski Katedrali’ni geziyoruz. Geniş bir meydan ve etrafı park. “Keşke bu meydana karşı bir fincan kahve içebilsek” diye diye yürümeye devam ediyoruz. Bizim vaktimiz yoktu ama siz her meydanda, her parkta mola verin, burası aynı zamanda bir parklar kenti.
İstikametimiz bakanlıkların olduğu bölge. Tarihi binada cumhurbaşkanlığı, bakanlıklar sıralı; orta bahçede Sofya’nın en eski yapısı Aziz George Kilisesi var. Bakanlık çalışanı takım elbiselilerle turistlerin aynı avluda koşuşturduğu ilginç bir yapı. Buradan çıkıp 1800’lerde yapılan bir Osmanlı konağı olan Ulusal Sanat Galerisi ve bugün merkez bankası olan Komünist Parti Binası’nı ziyaret ediyor, ardından girişini ünlü Bulgar aslanı heykellerinin süslediği Ayasofya Bazilikası’nda kısa bir mola veriyoruz. Burada bir Meçhul Asker Anıtı var ve ülkesi için kahramanlık yapan askerleri anmak üzere sönmeyen bir ateş yanıyor. Gün bitiyor, bizim yürüyüşümüz bitmiyor… Aziz Nedalya Kilisesi, Rus Kilisesi gibi tarihi yapıların yanından geçerek otelimize dönüyoruz.
Sofya kesinlikle kışın görülmesi gereken bir kent. Bulgaristan’ın kayak kasabaları ünlü ama Sofya’daki Vitosha Dağı hem tarih hem kayak sporu gezisini bir arada sunduğu için çok daha işlevsel. Kayak yapmıyoruz ama yine de Vitosha’ya çıkıyoruz çünkü UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde de olan Boyana Kilisesi’ni göreceğiz. Kilisedeki fresklerin Rönesans’a ilham verdiği düşünülüyor. Hatta duvardaki yüzünün yarısı gülen, yarısı somurtan ve gözleriyle sizi takip ettiği algısı yaratan kadın freskinin Mona Lisa’nın öncülü olduğu kabul ediliyor. Küçücük bir kilise ama çok etkileyici.
Aziz Aleksandr Nevski Katedrali
Tüm bir günü geçirmek istediğim yerse buradan sonra uğradığımız son komünist başkan Todor Jivkov’un konutu oldu. Görkemli kelimesinin cılız kaldığı yapı, bugün Ulusal Tarih Müzesi ve içinde orijinal Trak hazineleri, altın takılar ve kadehler gibi etkileyici parçalarla bütün bir Bulgar tarihini görebiliyorsunuz. Son durağımız Sosyalist Sanat Müzesi’nde sadece geçici sergi alanı açıktı ama bahçesindeki -kentten kaldırılıp toplanmış- dönemin simge heykelleri; her açıdan bizi izleyen boy boy Leninler, çeşitli partizan yoldaşlar ve 1989’da Demirperde yıkılırken parti binasının tepesinden helikopterle indirilmiş ikonik kızıl yıldızla mutlaka görülmesi gereken bir yer…
Kuşetli veya yataklı kompartımanlar var, yemek vagonu yok
◊ İstanbul’da uluslararası bilet gişelerinden (Sirkeci, Halkalı, Haydarpaşa) detaylı bilgi alabileceğiniz Sofya treni için internet üzerindeki bilgilerle hareket etmeyin. Sık değişiklik oluyor. Yazın Bükreş seferleri yeniden düzenleniyormuş. ◊ İki tip kompartıman var. Kuşetlide dört, yataklıda iki yatak var. Yataklı tek kişi, tek yön 35; kuşetli 30 euro. Farkı ödeyip mutlaka kompartımanı kapatın, o dar alanda tanımadığınız kişilerle rahat edemezsiniz. ◊ Yemek vagonu yok. Hazırlıklı olun. ◊ Schengen ya da Bulgar vizesi gerekli. Bulgar vizesi Schengen’den kolay ve uygun fiyatlı. Yeşil ve gri pasaportaysa vize yok. ◊ Euro bölgesine girmediği için leva kullanılıyor. Kredi kartları sorunsuz çalışıyor. Yemek ve konaklama fiyatları uygun. ◊ Kayak için kar otelinde kalmak zorunda değilsiniz. Sofya’da şehirde kalıp pistlere çıkabilir, kayak dönüşü dağın eteklerindeki geleneksel restoranlarda yiyebilirsiniz.
0 notes
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/balkan-ekspresi.html
Balkan Ekspresi
Geçen ay, Bulgaristan Turizm Bakanlığı’nın davetiyle küçük bir grup gazeteci Sofya’ya gittik. Davetin en çekici kısmı gidiş yolculuğunun trenle yapılacak olmasıydı. Bir süredir denemeyi düşündüğüm ve merak ettiğim bir rotaydı. Cuma akşamı saat 19.30’da Halkalı Tren İstasyonu’nda buluştuk. Kalabalık değil; birkaç dakikalık bilet kontrolü sonrası kompartımanımızdayız. Tam 20.00’de kalkıyor. İstanbul sınırlarından çıkana kadar bir türlü oturamıyoruz, heyecan dorukta! Biraz yerleşiyor, biraz manzaraya dalıp çocuksu bir mutlulukla etrafa bakıyor, biraz yan kompartımanlara kulak kabartıyoruz.
Bulgar sınırını geçer geçmez kar başlıyor.
Bu nostaljik seyahatin birçok eksisi de var ama yola çıktığınız anda tıkır tıkır rayların sesi, uzaklardaki kasabaların sarı ışıkları bütün o negatiflikleri alıp gidiyor. Sandviçler, kekler hazırlanmış, termoslar çay-kahveyle dolu, şişe sular çantalarımızda. Yiyip, içip etrafı seyrederken bir yorgunluk basıyor yahut trenin huzurlu mırıltıları gözkapaklarımızı ağırlaştırıyor. Fakat derinlere dalmayın, gece yarısı civarı karanlıklar bir anda aydınlanıyor, sınıra geliyoruz. Sıcacık kompartımandan çıkıp Kapıkule soğuğunu yiyince pasaport kontrol binasına koşarak atıyoruz kendimizi. Türk polisi çıkış mühürlerini vuruyor. Biraz hareket edip yine duruyoruz, bu kez Bulgar polisi tek tek kompartımanları gezip pasaportları topluyor. Gümrük memurları da derken yaklaşık 1 saatte çıkıyoruz sınırdan. Kar başlıyor lapa lapa, sarı ışıkları geride bıraka bıraka bembeyaz bir karanlığa ilerliyoruz. Trenden sabah 8.00 civarı ineceğimiz söyleniyor ama feci bir rötar oluyor ve lokomotif arızası nedeniyle biz 3-4 saat Dimitrovgrad İstasyonu’nda milim kıpırdamadan kalıyoruz. Öğleden sonra varabildiğimiz Sofya bizi öyle sıcak karşılıyor ki tüm bu yaşananları o anda unutuyoruz.
Tam bir müzeler kenti
İstasyon merkezde, otomobille otele geçerken etrafı izliyoruz. Klasik bir Avrupa başkenti Sofya ancak Rus döneminin gri blokları, bir tabloya gelişigüzel atılmış lekeler gibi…
Otelimizin odaları meydana bakıyor.
Çar 2. Aleksandr’ın at üzerindeki heykelinin tam ortasında durduğu tarihi meydana bakan Sofia Intercontinental Oteli’ne çantalarımızı bırakıp koşarak çıkıyoruz. Heykeli nirengi noktası kabul edip geniş caddeleri turlayarak, tüm gün yürüyerek en önemli tarihi yapılarını görebilirsiniz. Burası bir müzeler kenti; hepsini ziyaret etmek isterseniz 3 gün kalmalısınız.
Aziz Aleksandr Nevski Katedrali
Türk rehberimiz Aylin, kentin tek ibadete açık camisi Banyabaşı’na götürüyor bizi. Mimar Sinan eseri olduğu iddia ediliyor ama değilmiş. 20’den fazla cami, 13 mescit ve 10 tekkeyle Sofya’nın ‘Osmanlı görünümü’ 1878’de yönetimi geçici olarak alan Rus Prens Dondukov’u rahatsız etmiş… Belediye Başkanı Mosollov’a uygun yapılara ve minarelere bombalar yerleştirtmiş. Gök gürültülü bir gecede, bombalar patlatılıp minareler, kimi tekkeler yıkılmış ve suç yıldırımlara atılmış. Balkanlar’ın en büyük camisinin minareleri de o zaman yıkılmış; Koca Mahmud Paşa Camisi… Bugün Ulusal Arkeoloji Müzesi olarak hizmet veriyor. Banyabaşı’nın arkasındaki Tarihi Türk Hamamları da bugün Sofya Bölge Tarih Müzesi. Buz gibi havada önündeki fıskiyelerden sıcacık şifalı sular akıyor. Biraz daha yürüyüp Tsentralni Hali’ne varıyoruz. Neo-Rönesans etkili, sütunlu kemerli yapı bildiğiniz şehir hali. Halin karşısında metro inşaatıyla gün yüzüne çıkan Serdika Antik Kenti var. MÖ 7’nci yüzyılda kurulan Trak kentini MÖ 27’de işgal eden Romalılar büyütüp bir geçiş yolu haline getirmiş. Gündelik hayatın hızlıca akıp geçtiği meydanda atılan her adım arası bin yıl gibi… Metro geçidinden karşıya geçtiğimizde kutsal bilgelik anıtı Sofya Ana heykelinin dibindeyiz. Bir elinde baykuş, bir elinde defne var. Her bir köşesinde cami, kilise ve havra olan üçgene Hoşgörü Meydanı diyorlar. Bu üçgenin uzak ucunda Sofya’nın simgesi haline gelen Aziz Aleksandr Nevski Katedrali’ni geziyoruz. Geniş bir meydan ve etrafı park. “Keşke bu meydana karşı bir fincan kahve içebilsek” diye diye yürümeye devam ediyoruz. Bizim vaktimiz yoktu ama siz her meydanda, her parkta mola verin, burası aynı zamanda bir parklar kenti.
İstikametimiz bakanlıkların olduğu bölge. Tarihi binada cumhurbaşkanlığı, bakanlıklar sıralı; orta bahçede Sofya’nın en eski yapısı Aziz George Kilisesi var. Bakanlık çalışanı takım elbiselilerle turistlerin aynı avluda koşuşturduğu ilginç bir yapı. Buradan çıkıp 1800’lerde yapılan bir Osmanlı konağı olan Ulusal Sanat Galerisi ve bugün merkez bankası olan Komünist Parti Binası’nı ziyaret ediyor, ardından girişini ünlü Bulgar aslanı heykellerinin süslediği Ayasofya Bazilikası’nda kısa bir mola veriyoruz. Burada bir Meçhul Asker Anıtı var ve ülkesi için kahramanlık yapan askerleri anmak üzere sönmeyen bir ateş yanıyor. Gün bitiyor, bizim yürüyüşümüz bitmiyor… Aziz Nedalya Kilisesi, Rus Kilisesi gibi tarihi yapıların yanından geçerek otelimize dönüyoruz.
Sofya kesinlikle kışın görülmesi gereken bir kent. Bulgaristan’ın kayak kasabaları ünlü ama Sofya’daki Vitosha Dağı hem tarih hem kayak sporu gezisini bir arada sunduğu için çok daha işlevsel. Kayak yapmıyoruz ama yine de Vitosha’ya çıkıyoruz çünkü UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde de olan Boyana Kilisesi’ni göreceğiz. Kilisedeki fresklerin Rönesans’a ilham verdiği düşünülüyor. Hatta duvardaki yüzünün yarısı gülen, yarısı somurtan ve gözleriyle sizi takip ettiği algısı yaratan kadın freskinin Mona Lisa’nın öncülü olduğu kabul ediliyor. Küçücük bir kilise ama çok etkileyici.
Aziz Aleksandr Nevski Katedrali
Tüm bir günü geçirmek istediğim yerse buradan sonra uğradığımız son komünist başkan Todor Jivkov’un konutu oldu. Görkemli kelimesinin cılız kaldığı yapı, bugün Ulusal Tarih Müzesi ve içinde orijinal Trak hazineleri, altın takılar ve kadehler gibi etkileyici parçalarla bütün bir Bulgar tarihini görebiliyorsunuz. Son durağımız Sosyalist Sanat Müzesi’nde sadece geçici sergi alanı açıktı ama bahçesindeki -kentten kaldırılıp toplanmış- dönemin simge heykelleri; her açıdan bizi izleyen boy boy Leninler, çeşitli partizan yoldaşlar ve 1989’da Demirperde yıkılırken parti binasının tepesinden helikopterle indirilmiş ikonik kızıl yıldızla mutlaka görülmesi gereken bir yer…
Kuşetli veya yataklı kompartımanlar var, yemek vagonu yok
◊ İstanbul’da uluslararası bilet gişelerinden (Sirkeci, Halkalı, Haydarpaşa) detaylı bilgi alabileceğiniz Sofya treni için internet üzerindeki bilgilerle hareket etmeyin. Sık değişiklik oluyor. Yazın Bükreş seferleri yeniden düzenleniyormuş. ◊ İki tip kompartıman var. Kuşetlide dört, yataklıda iki yatak var. Yataklı tek kişi, tek yön 35; kuşetli 30 euro. Farkı ödeyip mutlaka kompartımanı kapatın, o dar alanda tanımadığınız kişilerle rahat edemezsiniz. ◊ Yemek vagonu yok. Hazırlıklı olun. ◊ Schengen ya da Bulgar vizesi gerekli. Bulgar vizesi Schengen’den kolay ve uygun fiyatlı. Yeşil ve gri pasaportaysa vize yok. ◊ Euro bölgesine girmediği için leva kullanılıyor. Kredi kartları sorunsuz çalışıyor. Yemek ve konaklama fiyatları uygun. ◊ Kayak için kar otelinde kalmak zorunda değilsiniz. Sofya’da şehirde kalıp pistlere çıkabilir, kayak dönüşü dağın eteklerindeki geleneksel restoranlarda yiyebilirsiniz.
0 notes
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/balkan-ekspresi.html
Balkan Ekspresi
Geçen ay, Bulgaristan Turizm Bakanlığı’nın davetiyle küçük bir grup gazeteci Sofya’ya gittik. Davetin en çekici kısmı gidiş yolculuğunun trenle yapılacak olmasıydı. Bir süredir denemeyi düşündüğüm ve merak ettiğim bir rotaydı. Cuma akşamı saat 19.30’da Halkalı Tren İstasyonu’nda buluştuk. Kalabalık değil; birkaç dakikalık bilet kontrolü sonrası kompartımanımızdayız. Tam 20.00’de kalkıyor. İstanbul sınırlarından çıkana kadar bir türlü oturamıyoruz, heyecan dorukta! Biraz yerleşiyor, biraz manzaraya dalıp çocuksu bir mutlulukla etrafa bakıyor, biraz yan kompartımanlara kulak kabartıyoruz.
Bulgar sınırını geçer geçmez kar başlıyor.
Bu nostaljik seyahatin birçok eksisi de var ama yola çıktığınız anda tıkır tıkır rayların sesi, uzaklardaki kasabaların sarı ışıkları bütün o negatiflikleri alıp gidiyor. Sandviçler, kekler hazırlanmış, termoslar çay-kahveyle dolu, şişe sular çantalarımızda. Yiyip, içip etrafı seyrederken bir yorgunluk basıyor yahut trenin huzurlu mırıltıları gözkapaklarımızı ağırlaştırıyor. Fakat derinlere dalmayın, gece yarısı civarı karanlıklar bir anda aydınlanıyor, sınıra geliyoruz. Sıcacık kompartımandan çıkıp Kapıkule soğuğunu yiyince pasaport kontrol binasına koşarak atıyoruz kendimizi. Türk polisi çıkış mühürlerini vuruyor. Biraz hareket edip yine duruyoruz, bu kez Bulgar polisi tek tek kompartımanları gezip pasaportları topluyor. Gümrük memurları da derken yaklaşık 1 saatte çıkıyoruz sınırdan. Kar başlıyor lapa lapa, sarı ışıkları geride bıraka bıraka bembeyaz bir karanlığa ilerliyoruz. Trenden sabah 8.00 civarı ineceğimiz söyleniyor ama feci bir rötar oluyor ve lokomotif arızası nedeniyle biz 3-4 saat Dimitrovgrad İstasyonu’nda milim kıpırdamadan kalıyoruz. Öğleden sonra varabildiğimiz Sofya bizi öyle sıcak karşılıyor ki tüm bu yaşananları o anda unutuyoruz.
Tam bir müzeler kenti
İstasyon merkezde, otomobille otele geçerken etrafı izliyoruz. Klasik bir Avrupa başkenti Sofya ancak Rus döneminin gri blokları, bir tabloya gelişigüzel atılmış lekeler gibi…
Otelimizin odaları meydana bakıyor.
Çar 2. Aleksandr’ın at üzerindeki heykelinin tam ortasında durduğu tarihi meydana bakan Sofia Intercontinental Oteli’ne çantalarımızı bırakıp koşarak çıkıyoruz. Heykeli nirengi noktası kabul edip geniş caddeleri turlayarak, tüm gün yürüyerek en önemli tarihi yapılarını görebilirsiniz. Burası bir müzeler kenti; hepsini ziyaret etmek isterseniz 3 gün kalmalısınız.
Aziz Aleksandr Nevski Katedrali
Türk rehberimiz Aylin, kentin tek ibadete açık camisi Banyabaşı’na götürüyor bizi. Mimar Sinan eseri olduğu iddia ediliyor ama değilmiş. 20’den fazla cami, 13 mescit ve 10 tekkeyle Sofya’nın ‘Osmanlı görünümü’ 1878’de yönetimi geçici olarak alan Rus Prens Dondukov’u rahatsız etmiş… Belediye Başkanı Mosollov’a uygun yapılara ve minarelere bombalar yerleştirtmiş. Gök gürültülü bir gecede, bombalar patlatılıp minareler, kimi tekkeler yıkılmış ve suç yıldırımlara atılmış. Balkanlar’ın en büyük camisinin minareleri de o zaman yıkılmış; Koca Mahmud Paşa Camisi… Bugün Ulusal Arkeoloji Müzesi olarak hizmet veriyor. Banyabaşı’nın arkasındaki Tarihi Türk Hamamları da bugün Sofya Bölge Tarih Müzesi. Buz gibi havada önündeki fıskiyelerden sıcacık şifalı sular akıyor. Biraz daha yürüyüp Tsentralni Hali’ne varıyoruz. Neo-Rönesans etkili, sütunlu kemerli yapı bildiğiniz şehir hali. Halin karşısında metro inşaatıyla gün yüzüne çıkan Serdika Antik Kenti var. MÖ 7’nci yüzyılda kurulan Trak kentini MÖ 27’de işgal eden Romalılar büyütüp bir geçiş yolu haline getirmiş. Gündelik hayatın hızlıca akıp geçtiği meydanda atılan her adım arası bin yıl gibi… Metro geçidinden karşıya geçtiğimizde kutsal bilgelik anıtı Sofya Ana heykelinin dibindeyiz. Bir elinde baykuş, bir elinde defne var. Her bir köşesinde cami, kilise ve havra olan üçgene Hoşgörü Meydanı diyorlar. Bu üçgenin uzak ucunda Sofya’nın simgesi haline gelen Aziz Aleksandr Nevski Katedrali’ni geziyoruz. Geniş bir meydan ve etrafı park. “Keşke bu meydana kar��ı bir fincan kahve içebilsek” diye diye yürümeye devam ediyoruz. Bizim vaktimiz yoktu ama siz her meydanda, her parkta mola verin, burası aynı zamanda bir parklar kenti.
İstikametimiz bakanlıkların olduğu bölge. Tarihi binada cumhurbaşkanlığı, bakanlıklar sıralı; orta bahçede Sofya’nın en eski yapısı Aziz George Kilisesi var. Bakanlık çalışanı takım elbiselilerle turistlerin aynı avluda koşuşturduğu ilginç bir yapı. Buradan çıkıp 1800’lerde yapılan bir Osmanlı konağı olan Ulusal Sanat Galerisi ve bugün merkez bankası olan Komünist Parti Binası’nı ziyaret ediyor, ardından girişini ünlü Bulgar aslanı heykellerinin süslediği Ayasofya Bazilikası’nda kısa bir mola veriyoruz. Burada bir Meçhul Asker Anıtı var ve ülkesi için kahramanlık yapan askerleri anmak üzere sönmeyen bir ateş yanıyor. Gün bitiyor, bizim yürüyüşümüz bitmiyor… Aziz Nedalya Kilisesi, Rus Kilisesi gibi tarihi yapıların yanından geçerek otelimize dönüyoruz.
Sofya kesinlikle kışın görülmesi gereken bir kent. Bulgaristan’ın kayak kasabaları ünlü ama Sofya’daki Vitosha Dağı hem tarih hem kayak sporu gezisini bir arada sunduğu için çok daha işlevsel. Kayak yapmıyoruz ama yine de Vitosha’ya çıkıyoruz çünkü UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde de olan Boyana Kilisesi’ni göreceğiz. Kilisedeki fresklerin Rönesans’a ilham verdiği düşünülüyor. Hatta duvardaki yüzünün yarısı gülen, yarısı somurtan ve gözleriyle sizi takip ettiği algısı yaratan kadın freskinin Mona Lisa’nın öncülü olduğu kabul ediliyor. Küçücük bir kilise ama çok etkileyici.
Aziz Aleksandr Nevski Katedrali
Tüm bir günü geçirmek istediğim yerse buradan sonra uğradığımız son komünist başkan Todor Jivkov’un konutu oldu. Görkemli kelimesinin cılız kaldığı yapı, bugün Ulusal Tarih Müzesi ve içinde orijinal Trak hazineleri, altın takılar ve kadehler gibi etkileyici parçalarla bütün bir Bulgar tarihini görebiliyorsunuz. Son durağımız Sosyalist Sanat Müzesi’nde sadece geçici sergi alanı açıktı ama bahçesindeki -kentten kaldırılıp toplanmış- dönemin simge heykelleri; her açıdan bizi izleyen boy boy Leninler, çeşitli partizan yoldaşlar ve 1989’da Demirperde yıkılırken parti binasının tepesinden helikopterle indirilmiş ikonik kızıl yıldızla mutlaka görülmesi gereken bir yer…
Kuşetli veya yataklı kompartımanlar var, yemek vagonu yok
◊ İstanbul’da uluslararası bilet gişelerinden (Sirkeci, Halkalı, Haydarpaşa) detaylı bilgi alabileceğiniz Sofya treni için internet üzerindeki bilgilerle hareket etmeyin. Sık değişiklik oluyor. Yazın Bükreş seferleri yeniden düzenleniyormuş. ◊ İki tip kompartıman var. Kuşetlide dört, yataklıda iki yatak var. Yataklı tek kişi, tek yön 35; kuşetli 30 euro. Farkı ödeyip mutlaka kompartımanı kapatın, o dar alanda tanımadığınız kişilerle rahat edemezsiniz. ◊ Yemek vagonu yok. Hazırlıklı olun. ◊ Schengen ya da Bulgar vizesi gerekli. Bulgar vizesi Schengen’den kolay ve uygun fiyatlı. Yeşil ve gri pasaportaysa vize yok. ◊ Euro bölgesine girmediği için leva kullanılıyor. Kredi kartları sorunsuz çalışıyor. Yemek ve konaklama fiyatları uygun. ◊ Kayak için kar otelinde kalmak zorunda değilsiniz. Sofya’da şehirde kalıp pistlere çıkabilir, kayak dönüşü dağın eteklerindeki geleneksel restoranlarda yiyebilirsiniz.
0 notes
Text
Mescid-i Aksa Nerede? Kutsal Topraklarda Bir Miraç Noktası
#teknoloji #bilim #technology #sience #endüstri4.0 #endüstri #türkiye #turkey #sondakika #haber #makale #blog #trend #sharepost #post #like #hot #kültür #sanat #mizah #egelence #komedi #sağlık #yazar #bloger #bilgisayar #kodlama #yapayzeka #makine #web
İslam dünyasının en kutsal mekanlarından biri olan Mescid-i Aksa, tarih boyunca pek çok inanç ve olaya ev sahipliği yapmış eşsiz bir yerdir. Kudüs’ün kalbinde yükselen bu mukaddes yapı, Müslümanlar için sadece bir ibadet mekanı değil, aynı zamanda peygamberlerin, sahabelerin ve tarihin izlerini taşıyan bir semboldür. Mescid-i Aksa, İslam’ın ilk kıblesi olarak bilinen Kabe’nin yanı sıra, Mekke ve…
View On WordPress
#mescid-i aksa çizimleri#mescid-i aksa hangi ülkede#mescid-i aksa hangi şehirde#mescid-i aksa nerede#mescid-i aksa resimleri#mescid-i aksa tarihi#tarih
0 notes
Text
Tasavvuf ve #YapıSöküm :
Ian Almond bu kitapta okurlarını; Chittick'in "İbnü'l-Arabî'nin Hayal Gücü Metafiziği" adlı kaynağından faydalanarak, o kadar Neo-Platoncu retoriği kullanıp da sekülerlikte hiç ödün vermeyen düşünür Jacques Derrida'nın "Yapı-Söküm" vizyonundaki en önemli kavramı olan "DifferAncé" üzerine teoloji ve negatif teoloji bağlamında bir takım çeşitlemelere maruz bırakıyor. Apayrı çağlardaki Derridean ve Akbarian metinlerin semantik senkronizasyonu gerçekten de duyanları Orhan Pamuk'un Kara Kitap'ıyla yaptığı Derrida'nın fikrimizin hırsızlığı şakasına kanmaya itiyor. Fakat çok daha eski dönemde yaşamış olan "Sudûr" teorisinin kurucusu Helenistik düşünür Plotinus'un sonraki tüm zamanlara yansımış etkisinin bir olgusallığı olduğunu Ian hemen belirtecektir.
İbnü'l-Arabi, bazı geometrik ya da antropomorfik İslam teolojilerinin ve felsefelerinin "Hakk"ı sınırlayan imgeler inşa ettiğini savunur. Ona göre, Tanrı'nın doğasını veya "Hakkikat"i sistemli bir şekilde tanımlamaya çalışan felsefi ve teolojik çabalar, insan aklı Tanrı'nın sonsuzluğunu anlamada yetersiz kaldığı için başarısız olur. Halbuki "Hakk"ın anlamına ne olduğuna değil ancak negatif teoloji bağlamında ne olmadığına bakarak ilişiriz. Bu, Tanrı'nın radikal aşkınlığını ve içselliğini aynı anda kabul edebilme yetisiyledir. "Hakk" ve "DifferAncé", her iki düşünürün de gerçek, rasyonellik ve hermenötik doğası hakkında özdeşlik derecesindeki fikrini fakat Mistizm'de çatıştıklarını gösterir. Derrida, Heidegger'in en temel Onto-Teoloji yaklaşımını benimser ve Onto-Teolojinin mistik "Causa-Sui" ilkesini seküler "DifferAncé"a yedirir. Negatif Teoloji bu işlemi mümkün kılan bir enstrümandır fakat Derrida'ya göre aksine bir amaç falan da değildir. Burada, kutsal metin dışındakilerin de birer anlam makinesi sayılmasıyla "Okumak yazmaktır!" mottosu, yazmadaki dogmatik öznesizliğin yerini okuyan her özne ile doldurup, Sufi ve "Yapı-Söküm" hermenötiklerini birbirinden ayırır; yegane sır bir sırrın olmamasıdır ki böylece her tür meta-anlatı da devriliverir: İşte amaç işte Yapı-Söküm!
Izutsu'nun Sufi-Tao kıyasının aksine böylesine bir diyalektikle Almond, gayet Hegelian bir bütüncüllük başarmış.
Bertrand Russel'ın da belirttiği üzere Yahudiler; mimari put, plastik sanattan put ya da yaşayan put olan siyasi tekil sembollerin yerini çağlar boyunca sürse de alacak olan milliyetçilik kavramını tarihte ilk icat eden toplumdur. Bu bir metnin öznesiz bırakılarak kutsallaştırılmasıyla değişmezliğini garantiye alma illüzyonu ve çabasının olgusal sonucudur. Halbuki Post-Yapısal açıdan bakarsak; yazan asıl özne tarihte kaybolana dek ilahi olana ne kadar uzaklaştırılırsa uzaklaştırılsın, bir metin kendi kendine karışıklığa zaten asla uzaklaşılamıyan "DifferAncé" etkeni ile kapılacaktır. Derrida'nın çeviri hakkında yazdığı makalede Tevrat'ta Tekvin 11:1-9 kısım olan Babil Kulesinin yıkımı ve tek bir dünya dilinin birçok dile ayrılması incelenmektedir. Tanrı tarafından kültürlerin ve dillerin bölünmesinden çıkan karışıklık Samilerin totaliterizmini tehdit eden çeşitliliğin kasti girişini göstermektedir. Samilerin Tanrısı resmen hem kendisini hem bir kültürü Yapı-Söküm'e uğratmaktadır. Babil kulesinin tekrar inşasının Tanrı karşıtlığının aşırı fiziksel olmasından sakıncası açıkcası Samileri metafiziksel sistemler inşasına itmiştir. Hatta bu tekrar yapılaşma hem insanların hem de dil üzerinde kolonisel şiddet boyutuna varmıştır çünkü Tanrı kutsal metindeki ibareleriyle de sürekli Yapı-Söküm halindedir ve "DifferAncé" etkisiyle dağılım kendiliğinden ve soğuk bir şekilde olacakken bu metafiziksel paradoks fiziksel çabaları sürekli kızıştırmakta şiddeti çoğaltmaktadır.
İbnü'l-Arabi'ninse Nuh tufanının anlatıldığı Kuran'ın 71. ayetinin değerlendirmesi daha özgürlükçü bir sonuca götürmektedir. Ian Almond'ın 8 asır önceki bir tefsiri Yapı-Söküm sunma çabası bir apofeniden çok İslami ve Yahudi-Hristiyan teolojilerinin antinomisini vurgulamak olarak yorumlanmalı: İnanmayanların selde boğulmayı tercih etmelerinin bilgeliği Nuh'un gemisinin dar Onto-Teolojisinden kurtulup; adeta bir vecd halinde, Tanrı hayretiyle Tanrı'nın bilgisinin engin denizinde boğulmalarına imkan tanımaktadır. Buradaki teoloji diğerine göre kapsayıcıdır çünkü Sufi'nin Tanrısı hiçbir sıfatla tanımlanamadığı için farkları yok edendir. Köleliği köleden kaldıran Yapı-Söküm'cüdür.
#kitaplar#felsefe#philosophy#jacques derrida#sufism#tasavvuf#hegelian dialectic#orhan pamuk#deconstruction#deconstructing religion#post structuralism#cat books
1 note
·
View note
Note
hocam şunu anlatmaya çalışıyorum doğu türkistan için kimse televizyonlarda ağlamadı yas ilan edilmedi neredeyse hiçbir sosyal medya ortamında konuşulmadı ya da çok az konuşuldu yani zulüm kutsal topraklarda olmayınca zulüm olmuyor mu toplumu şu an filistin için ayağa kalkmaya çağırıyorsunuz ama konu başkalarına gelince sesiniz pek bir cılızdı konu şu an doğu türkistan olmayabilir ama konu doğu türkistan olduğunda da bir çoğunuzun sesi çıkmadı mesele kutsal topraklar mı mesele mescidi aksa mı sadece. sırf kutsal topraklarda yaşanmıyor diye zulme sessiz kaldığınız günler olmadı mı yanlış anlama seni suçlamıyorum ama toplumun genelinde var bu israil boykot edildi kimilerince belki ama çin boykot edilmedi bile
Anonim kusura bakma da benim çok büyük kitlelerim yok. Burda da çok takipçim var sanma yok yani. İsrail postum günlük kendi kendime konuşmalarından birisi. Biri rb ediyor o görüyor rb ediyor diye yayıldı. Twitter desen 58 takipçi instagram desen sadece tanıdıklar. Bu boykot dediğin iş büyük kitleleri hesapların ses getirmesi ile oluşacak bir olay. Yani neden yas ilan edilmeli konusunda ben yetkili değilim. Ben burda boykot ettiğimi bile sanmayan biriyim. Neden dersen? Çünkü burda çoğu takipçiyi tanıyorum onlar da beni tanıyor. Çünkü günlük takılıyorum ben burda dua ve ibadet tarafına bakarım ne yanlışsa kendi içimde tedbirini alır kimseye demeden yoluma bakarım.Bana bu konuda yetkili biriymişim gibi konuşuyorsun. Ben zulme karşı çıkıyorum. Doğu Türkistan olayında da yetkili bir insanmışım gibi sesiniz cılız kalıyor diyorsun. Bu kadar yetkili ve önemseyen biri olduğumu düşünmüyordum. Sen beni takip ediyorsun şu an bu sana has bir şey değil toplumun genelinde var. O konu hakkında kendini belli etmeyince o konuyu önemsemiyorsun adı altında suçlanıyorsun. Ben kendi kendime konuştuğum bir post yayılıyor. Sürekli Kudüs meselesine değinen biri bile değilim. Topu topu aralıklarla üç mü dört mü bir post attım. Kendimi kimseyi ispatlama halim yok. Ben aklıma geleni yazarım burayı haber yeri ve siyasi, toplumsal bir amaç için kullanmıyorum.
1 note
·
View note
Text
INDEKS
TARİH https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670843690249535488/duzenin-yabancilasmasi https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670844900899717120/iktisadi-cozulmenin-zihniyet-dunyasi https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670845681049681920/sistem-ve-kultur
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670846048556744705/neden-geri-kaldik
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670846479321219072/tarihin-prangalari
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670848395026612224/uluslarin-dususu-ve-yukselisi
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670848880663003136/yol-bagimliligi
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670848950057795584/yollar-ayrilirken SİSTEM https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670840906396680192/toplumun-diyalektigi https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670842672043507712/adim-adim
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670843097162399744/bilginin-isigi
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670843500706856961/cografyanin-matematigi
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670843921464754176/ecevitgiller
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670845377383153664/nasil-yazmali
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670848825871761408/yazida-denge
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670846850408071168/serlok-holmes-gibi-dusunmek
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670846568087388160/problemin-anatomisi ÖZEL https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670849636855136256/sotto-voce
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670849590259499008/isyan
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670845020862038016/kahraman-dedem
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670848711152271360/arzin-merkezine-seyahat KÜLTÜR https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670848994821521408/yongalar-imparatorlugu
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670842947848257536/asi-yalanlari
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670843018536960000/barbara-ne-dedi
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670845438170202112/kucuk-seyler-yumagi
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670848666100219904/ahtapot
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670848580080238592/yesil-vadi
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670848317617553408/elveda-trajedi
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670846640346791936/selimiye
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670846385356210176/i-stanbulda-bir-picasso
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670846111297191937/omrumun-tek-gecesi SİYASET https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/677256948504199168/kategorik-temiz-solcular
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/674716786858622976/muhalif-populizm
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670837733034541056/muhafazakarligin-arkeolojisi
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670837854996512768/muhafazakarlarin-yansitma-odasi
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670840469956231168/dr-jekyll-mr-hyde
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670840621598146560/dr-jekyll-mr-hyde-ek
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670843158997893120/butun-ogullarim
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670843220853407744/buzda-siyaset
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670843426781184000/quo-vadis-chp
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670843969968783360/kizil-ejderha
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670844755247251456/iktidarin-mercegi
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670844958934204416/isvicre-saatleri
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670845076351664128/karabatak-vatandir
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670845565401268224/yandasa-yontar
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670845966674542593/kutsal-buz-pistinde-neandertal-izgara
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670846942715281408/siradan-fasizm
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670847288256708608/kendine-sol
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670847242690805760/neden-sol
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670847196534652928/hangi-sol
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670847156159119360/sirat-koprusu
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670846706364170240/senfoni TOPLUM https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/666765885755867136/toplumun-cekirdegi
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670840906396680192/toplumun-diyalektigi
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670841036947505152/toplumun-bicimbilimi
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670841128416919552/toplumun-mekanizmalari
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670841441340243968/orumcek-kadinin-opucugu
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670841643226873856/hayatin-anlami
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670843609194676224/din-ve-tutarlilik
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670845198291582976/kayip-yillar
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670845742023393280/hayatin-metodlari
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670846285926039553/parmenidesin-yatagi
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670848148840824832/temel-gelir
https://at.tumblr.com/benimpencerelerim/yetenek-topluma-aittir/cx2qg494l4kq
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670848268648022016/toplumun-evrimi
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670848528075145216/uzman-kibri
https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/670848466879168512/uzman-cehaleti SPOR https://benimpencerelerim.tumblr.com/post/677541022121820160/futbol-ekosistemimizin-sefaleti
ENGLISH GAZETE
0 notes