#kutsal post
Explore tagged Tumblr posts
Text
#kabe#mekkah#mescidi haram#suudiarabistan#hac#kutsal post#türkiye#doğa#travel photography#travel destinations#travel#manzara#view#natural#europe#africa#Allah#hzmuhammed#islamic#Spotify
41 notes
·
View notes
Text
Ünlü bir Türk Düşünürü ve Yazarı olan çok kıymetli Murat ASLAN demiş…!!! “Beklenen Gün Gelecekse O yolda çekilen ÇİLELER KUTSALDIR...”
#çiçek bahçesi#gül bahçesi#güller#hayat ne garip#düşmek#kalkmak#insan#tumblrpost#tumblrlove#artists on tumblr#art#mevlana celaleddin rumi#insanlık#özlü söz#güzel ahlak#edep#kutsal post#ismet özel#özel#güçlü
15 notes
·
View notes
Text
iyi gecelerrr balimmm
6 notes
·
View notes
Text
0 notes
Text
yarin hocalar diyecekler ki hafta boyu ne yaptin😃 ben de dicem ki ananizla hos dakikalar gecirip yakin munasebete girdim😃 saka ya of dicem ki bunlar yapabildiklerim gerisini lutfn sormain😖😖
0 notes
Text
Neo liberalizm ve özgürlük üzerine :
Neo liberal toplumlarda birey ititakar değil bir performans öznesine dönüşmüştür der Byung-Chul Han. Kapitalizm sürekli yeni arzu sistemleri yaratrak postmodern bireyi devasa bir arzu sistemi içine çeker. Bireylerin ilişkisnin yerini nesnelerin ilişkisi alır baudrillard değimi ile haz bir buyurganlığa dönüşerek tüketim biricik ahlak biçimini alır. Burada birey kapitalizmin hem kutsal yüce nesnesi hemde kurbanıdır. Sınırsız özgürlük miti post seküler teolojilerin sonsuz meta ilişkisi içinde bireye sunduğu sahte bir cennet vaddidir. Bir zamanlar toplumsal bir pişişik olarak bireye hükmeden toplumsal ilişkilerin (insani) yerini meta ilişkileri alır.
Post kapitalizm geleneksel yeniden üretim ilişkilerini çözerken, grup ilişkilerine dayan tüm sendikalizmi ortadan kaldırdı ve atomik bir cinsiyet kuşağı yarattı. Aşırı üretim ve onun gereksinimlerine uygun olarak radikal bireyci ve hedonist,bir sosyal insanı tipi son elli yıldır neo liberal piyasaya egemendir bu nükler aile sonrası pazar tarafından ikame edilen ve kutsanan sosyal insan tipidir. özgürlük mitinin solo yaşam ile özdeşleşmesinin nedeni budur. Evliik ve birlikte yaşam modeline dayanan akışkan olmayan tüm sendikalizmler piyasanın mantığına aykırıdır,İleri kapitalizm geçmişte bireye hükmeden maddi toplumsal ilişkiler aile din gelenek ahlak gibi formel yapıların yerine piyasanın gerici gereksinimlerine uydurulmuş hedonistik-tüketimci birey ikame etmiştir.
Koray Aker
2 notes
·
View notes
Text
Modern Hekate Festivalleri
Bu, Tanrıça Hekate onuruna düzenlenen ve çağdaş Hekatean gelenekleri tarafından en sık atıfta bulunulan modern festivallerin bir listesidir. Bazıları tamamen yeni, bazıları ise zaman içinde deği��miş veya kaybolmuş eski kutlamalara dayanmakta veya onlardan esinlenmektedir.
Kutsal Ateşler Ayini (Rite of Her Sacred Fires) [Mayıs Dolunayı]
Sorita d'este tarafından Mayıs 2010'da "Hekate: Her Sacred Fires" adlı adanmışlık antolojisinin yayınlanmasını kutlamak amacıyla düzenlenmiştir. Bu festivalin amacı Hekate Soteira ve Dünya Ruhunu kutlamak, desteği ve rehberliği için ona sevgi ve şükranlarımızı sunmak ve kendimizi yolunda yürüyenler olarak yeniden adarken onun kutsamasını talep etmektir.
Nemoralia/ Meşaleler Festivali/ Hekate'nin İdes'i [13 - 15 Ağustos]
Nemoralia Diana'nın en eski ve en büyük festivallerinden biriydi. M.Ö. 6. yüzyıldan bile önce ortaya çıkmış olabilir ve en azından M.S. 1. yüzyıla kadar, belki de daha uzun süre kutlanmıştır. Başlangıçta, Diana'nın ay ve doğa ile ilişkilendirilen eski bir bölgesel versiyonu olan Diana Nemorensis'e adanmıştı. Adanmışlar ritüel olarak saçlarını yıkar ve çiçek taçları takar, ardından meşaleli bir geçit törenine katılırlardı. Herkes katılmakta özgürdü, ancak Diana dışlanmışların koruyucusu olduğu için kadınlar ve köleler erkeklerle eşit tutulurdu. Nemoralia günlerinde avlanmak yasaktı ve av köpekleri çiçek çelenkleriyle süslenerek alaya katılırdı. Nemi Gölü'ndeki (Diana'nın Aynası) kutsal alana varıldığında, adanmışlar Tanrıça'ya yardım, koruma ve şifa için minnettarlık ya da dilek sunumu olarak plaketler ve kurdeleler bırakırlardı. Bazı adakların kil veya ekmekten yapılan vücut parçaları, insan veya çocuk biçimleri, adanmışın dilekleriyle ilgili diğer sembolleri içeren heykelcikler olmasıdikkat çekicidir ki bu daha sonraki Hıristiyan uygulamalarına çok benzemektedir. Nemoralia'nın, 15 Ağustos'ta kutlanan ve İtalya'nın (ve Yunanistan'ın!) birçok yerinde benzer adak geleneklerini takip eden ve en önemli Hıristiyan Bayramlarından biri olarak kabul edilen Meryem'in Göğe Yükselişi Yortusu'nun arkasındaki neden olması çok muhtemeldir.
Festivali Hekate'yle ilişkilendirmenin birçok farklı nedeni vardır; özellikle Diana Kültü'yle olan bağlantıları, festivalin "Meşaleler Festivali" olarak adlandırılması ve birçok Hekate sembolü taşıması. Belki de en güçlü bağlantı, Nemoralia'yı açıkça "Hekate'nin İdes'i*" olarak adlandıran MS 1. yüzyıl şairi Stratius'tan gelmektedir.
Modern zamanlarda, çoğunlukla karışıklık nedeniyle diğer Hekatean geleneklerle birleşmiş ve genellikle Brimo, Deine, Agriope, Taurodrakaina gibi Hekate'nin daha saldırgan yönlerinin kutsallaştırılması / yatıştırılması olarak tanımlanmıştır. Geleneksel olarak, bu ayinlere hazırlanırken hiçbir hayvan yenmemelidir. Tanrıçaya adaklar adayın, doğaya ve suya yakın olun, saçlarınızı ritüel olarak arındırın ve çiçekler takın, şarkı söyleyin ve neşeli olun.
*Mart, Mayıs, Temmuz veya Ekim aylarının 15. günü veya eski Roma takvimindeki herhangi bir ayın 13. günü
Hekate Psychopompos/Nekyia Günü [1 Kasım]
Temel olarak Halloween’in Hekatean eşdeğeri veya bir önceki gecenin Samhain ayinlerinin devamı, ölülere saygı, hatırlama ve onlarla çalışma.
Hekate Cthonia Bayramı (Hekate'nin Gecesi) [16 Kasım]
Hekate'yi yer altına ait (kitonik) yönleriyle onurlandırın. Yer altı (kitonik) aleme trans yolculuğu yapmak veya Hekate'nin rehberliğinde gölge çalışması yapmak için ideal bir gecedir. Tamamen modern bir festivaldir, belki de sebebi birilerinin bir noktada Deipnon'u yıllık bir şeyle karıştırması olabilir.
Hekate Trioditis Günü [30 Kasım]:
Kavşakların, değişimlerin ve geçişlerin Hekate'sinin onurlandırıldığı gün.
Çeviri Kaynağı: https://www.tumblr.com/hekatecovenant
Kaynaklar:
“Keeping Her Keys: An introduction to Hekate’s Modern Witchcraft” by Cindy Brannen.
This post about Nemoralia and Hekate’s Night: https://www.patheos.com/blogs/hearthwitchdownunder/2017/08/investigating-hekates-night-august-13.html
This post about Hekate’s November Festivals and their possible ancient sources: https://www.patheos.com/blogs/hearthwitchdownunder/2016/11/tracing-hekates-november-festivals.html
The CoH official website: http://hekatecovenant.com/rite-of-her-sacred-fires/
0 notes
Text
TANRI AYETİ: YARATAN KUTSAL AHMET ALTIN BABAYA AHİRET ESENLİĞİ SUNDU
TANRI AYETİ: YARATAN KUTSAL AHMET ALTIN BABAYA AHİRET ESENLİĞİ SUNDU
- hajc-wix-blog-06-
https://jesus-christ-mahdi.wixsite.com/hajc/post/tanri-ayeti%CC%87-yaratan-kutsal-ahmet-altin-babaya-ahi%CC%87ret-esenli%CC%87%C4%9Fi%CC%87-sundu
- KUTSAL HÜSEYİN ALTIN İSA MESİH MEHDİ
0 notes
Text
Kadir Gecesi Ne Zaman? Kadir Gecesinin Fazileti
New Post has been published on https://renklihobi.com/kadir-gecesi-ne-zaman-kadir-gecesinin-fazileti/
Kadir Gecesi Ne Zaman? Kadir Gecesinin Fazileti
İçindekiler
Ana Noktalar
Kadir Gecesi Nedir ve Neden Önemlidir?
Neden Kadir Gecesi Önemlidir?
Kur’an-ı Kerim’de Kadir Gecesi’nin Yeri
“Şüphesiz, Biz onu (Kur’an’ı) Kadir Gecesi’nde indirmişizdir.” (Kadir Suresi, 97:1)
Kadir Gecesi’nin İslam Dünyasındaki Önemi
Bu gece, inananlar için bir fırsattır
Kadir Gecesi, manevi değeri yüksek bir gecedir
Kadir Gecesi’nin İbadetleri ve Özel Gecesi
Kadir Gecesi İbadetleri
Kadir Gecesi’nin Önemi
Kadir Gecesi’nin Tarihî ve Kültürel Derinliği
Kadir Gecesi’nin İnancımızdaki Yeri
Sıkça Sorulan Sorular
Kadir Gecesi ne zaman?
Kadir Gecesi niçin önemlidir?
Kadir Gecesi nasıl ibadet edilir?
Kadir Gecesi’nde hangi ibadetler yapılabilir?
Kadir Gecesi’nin fazileti nedir?
Kadir Gecesi, İslam inancına göre oldukça önemli bir gecedir. Bu mübarek gece, Kur’an-ı Kerim’in indirildiği gece olarak kabul edilir. Kadir Gecesi, her yıl ramazan ayının son on günü içerisinde bulunur. Ramazanın hangi gününe denk gelirse o yılın Kadir Gecesi olarak kabul edilir. Müslümanların bu geceyi ibadetle geçirmesi, dualar etmesi ve bağışta bulunması önerilir. Kadir Gecesi’nin önemi, bu gecenin bin aydan daha hayırlı olduğuna inanılmasıyla da vurgulanır.
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push();
Ana Noktalar
Kadir Gecesi nedir ve ne zaman gerçekleşir?
Kadir Gecesi’nin İslam inancındaki önemi nedir?
Kadir Gecesi’nin ibadetleri nelerdir?
Kadir Gecesi’nin toplumda ve bireyler üzerindeki etkileri
Kadir Gecesi Nedir ve Neden Önemlidir?
Kadir Gecesi, İslam inancına göre Ramazan ayının son on günü içerisinde, özellikle de 27. günü aranılan ve bu gece yapılan ibadetlerin diğer gecelere göre daha fazla sevap kazandırdığına inanılan bir gecedir. Kuran-ı Kerim’de de adı geçen bu gece, 1000 aydan daha hayırlı olarak kabul edilir.
Kadir Gecesi, İslam inancında son derece önemli bir yere sahiptir. Bu geceyi değerli kılan şu unsurlardır:
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push();
Neden Kadir Gecesi Önemlidir?
Sevap: Kadir Gecesi’nde yapılan ibadetlerin diğer günlere göre çok daha fazla sevap kazandırdığına inanılır. Bu nedenle müslümanlar bu geceyi ibadetle geçirmeyi adeta bir fırsat olarak görürler.
Affetme: Kadir Gecesi, duaların kabul olduğuna inanılan bir gecedir. Müslümanlar bu geceyi, günahlarından arınma ve isteklerinin kabul olması için dua etmek için değerlendirirler.
Kutsal olma: Kadir Gecesi, Kuran-ı Kerim’de özel bir surede adı geçen ve bin aydan daha hayırlı olarak nitelendirilen bir gecedir. Bu nedenle müslümanlar için ayrı bir kutsiyet taşır.
Bu nedenlerle Kadir Gecesi, müslümanlar için son derece önemli ve değerli bir gecedir. Bu geceyi ibadetle, dua ile ve Kuran okuyarak geçiren müslümanlar, manevi olarak büyük bir huzur ve mutluluk duyarlar.
Kur’an-ı Kerim’de Kadir Gecesi’nin Yeri
Kadir Gecesi, İslam inancına göre oldukça önemli bir gece olarak kabul edilmektedir. Bu gece, Kur’an-ı Kerim’de de özel bir şekilde değerlendirilmiş ve önemi vurgulanmıştır.
Kur’an-ı Kerim’de Kadir Gecesi’ne atıfta bulunan birçok ayet bulunmaktadır. Bu ayetlerde Kadir Gecesi’nin ne kadar büyük bir öneme sahip olduğu ve o geceyi değerlendirmenin ne kadar büyük bir sevap olduğu vurgulanmaktadır. Kadir Gecesi, Kur’an’ın indirilmeye başlandığı gece olarak da kabul edilir ve bu yönüyle de oldukça faziletli bir gece olarak nitelendirilir.
Bu özel geceye atfen Kur’an-ı Kerim’de şöyle bir ayet bulunmaktadır:
“Şüphesiz, Biz onu (Kur’an’ı) Kadir Gecesi’nde indirmişizdir.” (Kadir Suresi, 97:1)
Bu ayet, Kadir Gecesi’nin özel bir gece olduğunu ve Kur’an’ın da bu geceye denk düşen bir şekilde indirildiğini ifade etmektedir. Dolayısıyla, Müslümanlar için Kadir Gecesi’nin önemi büyük ve bu geceyi ibadetle geçirmek oldukça faziletli kabul edilir.
Kadir Gecesi’nin Önemi Kur’an-ı Kerim’deki Yeri Büyük sevap getirmesi Kadir Suresi’nde vurgulanması Kur’an’ın indirildiği gece olması Kadir Suresi’nde belirtilmesi
Kur’an-ı Kerim’deki Kadir Gecesi’ne atıfta bulunan ayetler, bu gecenin önemini vurgulamakta ve Müslümanlar için bu geceyi ibadetle geçirmenin önemini belirtmektedir.
Kadir Gecesi’nin İslam Dünyasındaki Önemi
Kadir Gecesi, İslam inancına göre Ramazan ayının son on günü içerisinde yer alan mübarek bir gecedir. Kuran-ı Kerim’de de önemine vurgu yapılan bu gecenin, İslam dünyasındaki önemi oldukça büyüktür.
Bu gece, Allah’ın insanlara en büyük lütuflarından biri olarak kabul edilir. Kadir Gecesi’nde yapılan ibadetler ve dualar, diğer zamanlara nazaran daha fazla kabul edilir. Bu sebeple Müslümanlar, bu geceyi en iyi şekilde değerlendirmek için çeşitli ibadetlerde bulunurlar.
Bu mübarek gecenin İslam dünyasındaki önemi, inananlar için oldukça büyüktür. İslam inancına göre, Kadir Gecesi’nde yapılan duaların kabul olma ihtimali oldukça yüksektir. Bu sebeple Müslümanlar, bu geceyi ibadetle geçirerek manevi anlamda kendilerini yenilemeyi ve günahlarının affını dilemeyi amaçlarlar.
Bu gece, inananlar için bir fırsattır
Kadir Gecesi, inananlar için manevi anlamda büyük bir fırsattır. Bu geceyi en iyi şekilde değerlendirmek, ibadetlerle geçirmek ve dualar etmek, inananlar için büyük bir önem arz eder. Bu geceyi ihya etmek, Müslümanlar için bir görev ve sorumluluktur.
Kadir Gecesi, manevi değeri yüksek bir gecedir
Bu mübarek gece, İslam dünyasında manevi değeri en yüksek gecelerden biridir. Bu sebeple Müslümanlar, bu geceyi en iyi şekilde değerlendirmeye çalışır ve ibadetlerle geçirerek manevi anlamda kendilerini güçlendirme fırsatı bulurlar.
Genel olarak bakıldığında, Kadir Gecesi’nin İslam dünyasındaki önemi oldukça büyüktür. Bu gece, inananlar için bir fırsat ve manevi değeri yüksek bir zaman dilimidir.
Kadir Gecesi’nin İbadetleri ve Özel Gecesi
Kadir Gecesi, İslam inancına göre Ramazan ayının son 10 günü içerisinde yer alan, bin aydan daha hayırlı olduğuna inanılan özel bir gecedir. Bu gece, Kuran-ı Kerim’in indirilmeye başlandığı gece olarak kabul edilir ve Müslümanlar için büyük bir öneme sahiptir.
Kadir Gecesi’nde yapılan ibadetler, bu geceye özgü dualar ve zikirler ile gerçekleştirilir. Bu özel gecede yapılan ibadetler, Müslümanlar için büyük bir fırsat ve bereket kaynağıdır.
Kadir Gecesi İbadetleri
Kadir Gecesi’nde yapılan ibadetler arasında
Namaz Kılma: Kadir Gecesi’nde özellikle teravih namazı kılınması tavsiye edilir. Ayrıca gece boyunca nafile namazlar da kılınabilir.
Kuran-ı Kerim Okuma: Kadir Gecesi’nde Kuran-ı Kerim okumak oldukça faziletli bir ibadettir. Müslümanlar, bu gece boyunca Kuran-ı Kerim’i okuyarak manevi olarak arınmaya çalışırlar.
Dualar ve Zikirler: Kadir Gecesi’nde bolca dua etmek ve zikirde bulunmak, manevi huzurun artmasına yardımcı olur. Allah’a yakınlaşmak ve günahlardan arınmak için yapılan dualar ve zikirler, bu özel gecenin vazgeçilmez bir parçasıdır.
Kadir Gecesi’nin Önemi
Kadir Gecesi, Müslümanlar için büyük bir öneme sahiptir. Bu gece, Allah’ın rahmetinin bolca indiği ve duaların kabul olduğu mübarek bir gecedir. Dolayısıyla bu geceyi en güzel şekilde değerlendirmek ve ibadetlerle geçirmek, Müslümanlar için büyük bir fırsattır.
Bu sebeple Kadir Gecesi, Müslümanlar tarafından büyük bir inanç ve heyecanla karşılanır. Bu özel gecenin manevi atmosferinden faydalanmak ve ibadetlerle dolu bir gece geçirmek, Müslümanlar için büyük bir mutluluk kaynağıdır.
Kadir Gecesi’nin Tarihî ve Kültürel Derinliği
Kadir Gecesi, İslam dünyasında önemli bir yere sahip olan mübarek ve kutsal bir gecedir. Ramazan ayının son on gününde, özellikle de 27. gecesinde kutlanan Kadir Gecesi, inanışa göre Kuran’ın indirilmeye başlandığı gece olarak bilinir. Bu gece, Allah’ın insanlığa en büyük lütfunu gösterdiği bir zaman dilimi olarak kabul edilir.
Kadir Gecesi’nin tarihî ve kültürel derinliği, İslam tarihindeki önemli olaylarla da ilişkilidir. Bu gece, Peygamber Muhammed’in özellikle Mekke döneminde yaşadığı birçok mucizeyi de barındırmaktadır. Bu nedenle, inançlı Müslümanlar için Kadir Gecesi, tarihî ve dini açıdan büyük bir öneme sahiptir.
Kadir Gecesi’nin İnancımızdaki Yeri
Kadir Gecesi, İslam inancında büyük bir öneme sahip olan ve insanların manevi hayatında derin etkiler bırakan bir gecedir. Bu gece, inananlar için birçok ibadetin ve duaların kabul edildiği, günahlardan arınma fırsatı bulunduğu bir zaman dilimi olarak kabul edilir. Bu nedenle, Kadir Gecesi’nde yapılan ibadetlerin ve duaların çok büyük bir önemi vardır.
Tarihi, kültürel ve manevi açıdan büyük bir derinliğe sahip olan Kadir Gecesi, Müslümanlar için özel bir zaman dilimidir. Bu mübarek gecede yapılan duaların kabul edildiğine inanılması, inananlar için büyük bir umut ve manevi güç kaynağıdır.
Sıkça Sorulan Sorular
Kadir Gecesi ne zaman?
Kadir Gecesi, İslam takvimine göre Ramazan ayının 27. gecesidir.
Kadir Gecesi niçin önemlidir?
Kadir Gecesi, Kur’an-ı Kerim’de özel bir değere sahip olan gece olarak anlatılmıştır ve bu gecenin diğer gecelerden daha kıymetli olduğuna inanılır.
Kadir Gecesi nasıl ibadet edilir?
Kadir Gecesi’nde bol bol dua etmek, Kur’an okumak, sadaka vermek ve ibadet etmek önerilir.
Kadir Gecesi’nde hangi ibadetler yapılabilir?
Kadir Gecesi’nde tesbih çekmek, dua etmek, namaz kılmak, Kur’an-ı Kerim okumak gibi ibadetler yapılabilir.
Kadir Gecesi’nin fazileti nedir?
Kadir Gecesi’nin diğer gecelerden üstün olduğuna inanılır ve bu geceyi ibadetle geçirmenin büyük faziletleri olduğuna inanılır.
0 notes
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/balkan-ekspresi.html
Balkan Ekspresi
Geçen ay, Bulgaristan Turizm Bakanlığı’nın davetiyle küçük bir grup gazeteci Sofya’ya gittik. Davetin en çekici kısmı gidiş yolculuğunun trenle yapılacak olmasıydı. Bir süredir denemeyi düşündüğüm ve merak ettiğim bir rotaydı. Cuma akşamı saat 19.30’da Halkalı Tren İstasyonu’nda buluştuk. Kalabalık değil; birkaç dakikalık bilet kontrolü sonrası kompartımanımızdayız. Tam 20.00’de kalkıyor. İstanbul sınırlarından çıkana kadar bir türlü oturamıyoruz, heyecan dorukta! Biraz yerleşiyor, biraz manzaraya dalıp çocuksu bir mutlulukla etrafa bakıyor, biraz yan kompartımanlara kulak kabartıyoruz.
Bulgar sınırını geçer geçmez kar başlıyor.
Bu nostaljik seyahatin birçok eksisi de var ama yola çıktığınız anda tıkır tıkır rayların sesi, uzaklardaki kasabaların sarı ışıkları bütün o negatiflikleri alıp gidiyor. Sandviçler, kekler hazırlanmış, termoslar çay-kahveyle dolu, şişe sular çantalarımızda. Yiyip, içip etrafı seyrederken bir yorgunluk basıyor yahut trenin huzurlu mırıltıları gözkapaklarımızı ağırlaştırıyor. Fakat derinlere dalmayın, gece yarısı civarı karanlıklar bir anda aydınlanıyor, sınıra geliyoruz. Sıcacık kompartımandan çıkıp Kapıkule soğuğunu yiyince pasaport kontrol binasına koşarak atıyoruz kendimizi. Türk polisi çıkış mühürlerini vuruyor. Biraz hareket edip yine duruyoruz, bu kez Bulgar polisi tek tek kompartımanları gezip pasaportları topluyor. Gümrük memurları da derken yaklaşık 1 saatte çıkıyoruz sınırdan. Kar başlıyor lapa lapa, sarı ışıkları geride bıraka bıraka bembeyaz bir karanlığa ilerliyoruz. Trenden sabah 8.00 civarı ineceğimiz söyleniyor ama feci bir rötar oluyor ve lokomotif arızası nedeniyle biz 3-4 saat Dimitrovgrad İstasyonu’nda milim kıpırdamadan kalıyoruz. Öğleden sonra varabildiğimiz Sofya bizi öyle sıcak karşılıyor ki tüm bu yaşananları o anda unutuyoruz.
Tam bir müzeler kenti
İstasyon merkezde, otomobille otele geçerken etrafı izliyoruz. Klasik bir Avrupa başkenti Sofya ancak Rus döneminin gri blokları, bir tabloya gelişigüzel atılmış lekeler gibi…
Otelimizin odaları meydana bakıyor.
Çar 2. Aleksandr’ın at üzerindeki heykelinin tam ortasında durduğu tarihi meydana bakan Sofia Intercontinental Oteli’ne çantalarımızı bırakıp koşarak çıkıyoruz. Heykeli nirengi noktası kabul edip geniş caddeleri turlayarak, tüm gün yürüyerek en önemli tarihi yapılarını görebilirsiniz. Burası bir müzeler kenti; hepsini ziyaret etmek isterseniz 3 gün kalmalısınız.
Aziz Aleksandr Nevski Katedrali
Türk rehberimiz Aylin, kentin tek ibadete açık camisi Banyabaşı’na götürüyor bizi. Mimar Sinan eseri olduğu iddia ediliyor ama değilmiş. 20’den fazla cami, 13 mescit ve 10 tekkeyle Sofya’nın ‘Osmanlı görünümü’ 1878’de yönetimi geçici olarak alan Rus Prens Dondukov’u rahatsız etmiş… Belediye Başkanı Mosollov’a uygun yapılara ve minarelere bombalar yerleştirtmiş. Gök gürültülü bir gecede, bombalar patlatılıp minareler, kimi tekkeler yıkılmış ve suç yıldırımlara atılmış. Balkanlar’ın en büyük camisinin minareleri de o zaman yıkılmış; Koca Mahmud Paşa Camisi… Bugün Ulusal Arkeoloji Müzesi olarak hizmet veriyor. Banyabaşı’nın arkasındaki Tarihi Türk Hamamları da bugün Sofya Bölge Tarih Müzesi. Buz gibi havada önündeki fıskiyelerden sıcacık şifalı sular akıyor. Biraz daha yürüyüp Tsentralni Hali’ne varıyoruz. Neo-Rönesans etkili, sütunlu kemerli yapı bildiğiniz şehir hali. Halin karşısında metro inşaatıyla gün yüzüne çıkan Serdika Antik Kenti var. MÖ 7’nci yüzyılda kurulan Trak kentini MÖ 27’de işgal eden Romalılar büyütüp bir geçiş yolu haline getirmiş. Gündelik hayatın hızlıca akıp geçtiği meydanda atılan her adım arası bin yıl gibi… Metro geçidinden karşıya geçtiğimizde kutsal bilgelik anıtı Sofya Ana heykelinin dibindeyiz. Bir elinde baykuş, bir elinde defne var. Her bir köşesinde cami, kilise ve havra olan üçgene Hoşgörü Meydanı diyorlar. Bu üçgenin uzak ucunda Sofya’nın simgesi haline gelen Aziz Aleksandr Nevski Katedrali’ni geziyoruz. Geniş bir meydan ve etrafı park. “Keşke bu meydana karşı bir fincan kahve içebilsek” diye diye yürümeye devam ediyoruz. Bizim vaktimiz yoktu ama siz her meydanda, her parkta mola verin, burası aynı zamanda bir parklar kenti.
İstikametimiz bakanlıkların olduğu bölge. Tarihi binada cumhurbaşkanlığı, bakanlıklar sıralı; orta bahçede Sofya’nın en eski yapısı Aziz George Kilisesi var. Bakanlık çalışanı takım elbiselilerle turistlerin aynı avluda koşuşturduğu ilginç bir yapı. Buradan çıkıp 1800’lerde yapılan bir Osmanlı konağı olan Ulusal Sanat Galerisi ve bugün merkez bankası olan Komünist Parti Binası’nı ziyaret ediyor, ardından girişini ünlü Bulgar aslanı heykellerinin süslediği Ayasofya Bazilikası’nda kısa bir mola veriyoruz. Burada bir Meçhul Asker Anıtı var ve ülkesi için kahramanlık yapan askerleri anmak üzere sönmeyen bir ateş yanıyor. Gün bitiyor, bizim yürüyüşümüz bitmiyor… Aziz Nedalya Kilisesi, Rus Kilisesi gibi tarihi yapıların yanından geçerek otelimize dönüyoruz.
Sofya kesinlikle kışın görülmesi gereken bir kent. Bulgaristan’ın kayak kasabaları ünlü ama Sofya’daki Vitosha Dağı hem tarih hem kayak sporu gezisini bir arada sunduğu için çok daha işlevsel. Kayak yapmıyoruz ama yine de Vitosha’ya çıkıyoruz çünkü UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde de olan Boyana Kilisesi’ni göreceğiz. Kilisedeki fresklerin Rönesans’a ilham verdiği düşünülüyor. Hatta duvardaki yüzünün yarısı gülen, yarısı somurtan ve gözleriyle sizi takip ettiği algısı yaratan kadın freskinin Mona Lisa’nın öncülü olduğu kabul ediliyor. Küçücük bir kilise ama çok etkileyici.
Aziz Aleksandr Nevski Katedrali
Tüm bir günü geçirmek istediğim yerse buradan sonra uğradığımız son komünist başkan Todor Jivkov’un konutu oldu. Görkemli kelimesinin cılız kaldığı yapı, bugün Ulusal Tarih Müzesi ve içinde orijinal Trak hazineleri, altın takılar ve kadehler gibi etkileyici parçalarla bütün bir Bulgar tarihini görebiliyorsunuz. Son durağımız Sosyalist Sanat Müzesi’nde sadece geçici sergi alanı açıktı ama bahçesindeki -kentten kaldırılıp toplanmış- dönemin simge heykelleri; her açıdan bizi izleyen boy boy Leninler, çeşitli partizan yoldaşlar ve 1989’da Demirperde yıkılırken parti binasının tepesinden helikopterle indirilmiş ikonik kızıl yıldızla mutlaka görülmesi gereken bir yer…
Kuşetli veya yataklı kompartımanlar var, yemek vagonu yok
◊ İstanbul’da uluslararası bilet gişelerinden (Sirkeci, Halkalı, Haydarpaşa) detaylı bilgi alabileceğiniz Sofya treni için internet üzerindeki bilgilerle hareket etmeyin. Sık değişiklik oluyor. Yazın Bükreş seferleri yeniden düzenleniyormuş. ◊ İki tip kompartıman var. Kuşetlide dört, yataklıda iki yatak var. Yataklı tek kişi, tek yön 35; kuşetli 30 euro. Farkı ödeyip mutlaka kompartımanı kapatın, o dar alanda tanımadığınız kişilerle rahat edemezsiniz. ◊ Yemek vagonu yok. Hazırlıklı olun. ◊ Schengen ya da Bulgar vizesi gerekli. Bulgar vizesi Schengen’den kolay ve uygun fiyatlı. Yeşil ve gri pasaportaysa vize yok. ◊ Euro bölgesine girmediği için leva kullanılıyor. Kredi kartları sorunsuz çalışıyor. Yemek ve konaklama fiyatları uygun. ◊ Kayak için kar otelinde kalmak zorunda değilsiniz. Sofya’da şehirde kalıp pistlere çıkabilir, kayak dönüşü dağın eteklerindeki geleneksel restoranlarda yiyebilirsiniz.
0 notes
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/balkan-ekspresi.html
Balkan Ekspresi
Geçen ay, Bulgaristan Turizm Bakanlığı’nın davetiyle küçük bir grup gazeteci Sofya’ya gittik. Davetin en çekici kısmı gidiş yolculuğunun trenle yapılacak olmasıydı. Bir süredir denemeyi düşündüğüm ve merak ettiğim bir rotaydı. Cuma akşamı saat 19.30’da Halkalı Tren İstasyonu’nda buluştuk. Kalabalık değil; birkaç dakikalık bilet kontrolü sonrası kompartımanımızdayız. Tam 20.00’de kalkıyor. İstanbul sınırlarından çıkana kadar bir türlü oturamıyoruz, heyecan dorukta! Biraz yerleşiyor, biraz manzaraya dalıp çocuksu bir mutlulukla etrafa bakıyor, biraz yan kompartımanlara kulak kabartıyoruz.
Bulgar sınırını geçer geçmez kar başlıyor.
Bu nostaljik seyahatin birçok eksisi de var ama yola çıktığınız anda tıkır tıkır rayların sesi, uzaklardaki kasabaların sarı ışıkları bütün o negatiflikleri alıp gidiyor. Sandviçler, kekler hazırlanmış, termoslar çay-kahveyle dolu, şişe sular çantalarımızda. Yiyip, içip etrafı seyrederken bir yorgunluk basıyor yahut trenin huzurlu mırıltıları gözkapaklarımızı ağırlaştırıyor. Fakat derinlere dalmayın, gece yarısı civarı karanlıklar bir anda aydınlanıyor, sınıra geliyoruz. Sıcacık kompartımandan çıkıp Kapıkule soğuğunu yiyince pasaport kontrol binasına koşarak atıyoruz kendimizi. Türk polisi çıkış mühürlerini vuruyor. Biraz hareket edip yine duruyoruz, bu kez Bulgar polisi tek tek kompartımanları gezip pasaportları topluyor. Gümrük memurları da derken yaklaşık 1 saatte çıkıyoruz sınırdan. Kar başlıyor lapa lapa, sarı ışıkları geride bıraka bıraka bembeyaz bir karanlığa ilerliyoruz. Trenden sabah 8.00 civarı ineceğimiz söyleniyor ama feci bir rötar oluyor ve lokomotif arızası nedeniyle biz 3-4 saat Dimitrovgrad İstasyonu’nda milim kıpırdamadan kalıyoruz. Öğleden sonra varabildiğimiz Sofya bizi öyle sıcak karşılıyor ki tüm bu yaşananları o anda unutuyoruz.
Tam bir müzeler kenti
İstasyon merkezde, otomobille otele geçerken etrafı izliyoruz. Klasik bir Avrupa başkenti Sofya ancak Rus döneminin gri blokları, bir tabloya gelişigüzel atılmış lekeler gibi…
Otelimizin odaları meydana bakıyor.
Çar 2. Aleksandr’ın at üzerindeki heykelinin tam ortasında durduğu tarihi meydana bakan Sofia Intercontinental Oteli’ne çantalarımızı bırakıp koşarak çıkıyoruz. Heykeli nirengi noktası kabul edip geniş caddeleri turlayarak, tüm gün yürüyerek en önemli tarihi yapılarını görebilirsiniz. Burası bir müzeler kenti; hepsini ziyaret etmek isterseniz 3 gün kalmalısınız.
Aziz Aleksandr Nevski Katedrali
Türk rehberimiz Aylin, kentin tek ibadete açık camisi Banyabaşı’na götürüyor bizi. Mimar Sinan eseri olduğu iddia ediliyor ama değilmiş. 20’den fazla cami, 13 mescit ve 10 tekkeyle Sofya’nın ‘Osmanlı görünümü’ 1878’de yönetimi geçici olarak alan Rus Prens Dondukov’u rahatsız etmiş… Belediye Başkanı Mosollov’a uygun yapılara ve minarelere bombalar yerleştirtmiş. Gök gürültülü bir gecede, bombalar patlatılıp minareler, kimi tekkeler yıkılmış ve suç yıldırımlara atılmış. Balkanlar’ın en büyük camisinin minareleri de o zaman yıkılmış; Koca Mahmud Paşa Camisi… Bugün Ulusal Arkeoloji Müzesi olarak hizmet veriyor. Banyabaşı’nın arkasındaki Tarihi Türk Hamamları da bugün Sofya Bölge Tarih Müzesi. Buz gibi havada önündeki fıskiyelerden sıcacık şifalı sular akıyor. Biraz daha yürüyüp Tsentralni Hali’ne varıyoruz. Neo-Rönesans etkili, sütunlu kemerli yapı bildiğiniz şehir hali. Halin karşısında metro inşaatıyla gün yüzüne çıkan Serdika Antik Kenti var. MÖ 7’nci yüzyılda kurulan Trak kentini MÖ 27’de işgal eden Romalılar büyütüp bir geçiş yolu haline getirmiş. Gündelik hayatın hızlıca akıp geçtiği meydanda atılan her adım arası bin yıl gibi… Metro geçidinden karşıya geçtiğimizde kutsal bilgelik anıtı Sofya Ana heykelinin dibindeyiz. Bir elinde baykuş, bir elinde defne var. Her bir köşesinde cami, kilise ve havra olan üçgene Hoşgörü Meydanı diyorlar. Bu üçgenin uzak ucunda Sofya’nın simgesi haline gelen Aziz Aleksandr Nevski Katedrali’ni geziyoruz. Geniş bir meydan ve etrafı park. “Keşke bu meydana karşı bir fincan kahve içebilsek” diye diye yürümeye devam ediyoruz. Bizim vaktimiz yoktu ama siz her meydanda, her parkta mola verin, burası aynı zamanda bir parklar kenti.
İstikametimiz bakanlıkların olduğu bölge. Tarihi binada cumhurbaşkanlığı, bakanlıklar sıralı; orta bahçede Sofya’nın en eski yapısı Aziz George Kilisesi var. Bakanlık çalışanı takım elbiselilerle turistlerin aynı avluda koşuşturduğu ilginç bir yapı. Buradan çıkıp 1800’lerde yapılan bir Osmanlı kona��ı olan Ulusal Sanat Galerisi ve bugün merkez bankası olan Komünist Parti Binası’nı ziyaret ediyor, ardından girişini ünlü Bulgar aslanı heykellerinin süslediği Ayasofya Bazilikası’nda kısa bir mola veriyoruz. Burada bir Meçhul Asker Anıtı var ve ülkesi için kahramanlık yapan askerleri anmak üzere sönmeyen bir ateş yanıyor. Gün bitiyor, bizim yürüyüşümüz bitmiyor… Aziz Nedalya Kilisesi, Rus Kilisesi gibi tarihi yapıların yanından geçerek otelimize dönüyoruz.
Sofya kesinlikle kışın görülmesi gereken bir kent. Bulgaristan’ın kayak kasabaları ünlü ama Sofya’daki Vitosha Dağı hem tarih hem kayak sporu gezisini bir arada sunduğu için çok daha işlevsel. Kayak yapmıyoruz ama yine de Vitosha’ya çıkıyoruz çünkü UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde de olan Boyana Kilisesi’ni göreceğiz. Kilisedeki fresklerin Rönesans’a ilham verdiği düşünülüyor. Hatta duvardaki yüzünün yarısı gülen, yarısı somurtan ve gözleriyle sizi takip ettiği algısı yaratan kadın freskinin Mona Lisa’nın öncülü olduğu kabul ediliyor. Küçücük bir kilise ama çok etkileyici.
Aziz Aleksandr Nevski Katedrali
Tüm bir günü geçirmek istediğim yerse buradan sonra uğradığımız son komünist başkan Todor Jivkov’un konutu oldu. Görkemli kelimesinin cılız kaldığı yapı, bugün Ulusal Tarih Müzesi ve içinde orijinal Trak hazineleri, altın takılar ve kadehler gibi etkileyici parçalarla bütün bir Bulgar tarihini görebiliyorsunuz. Son durağımız Sosyalist Sanat Müzesi’nde sadece geçici sergi alanı açıktı ama bahçesindeki -kentten kaldırılıp toplanmış- dönemin simge heykelleri; her açıdan bizi izleyen boy boy Leninler, çeşitli partizan yoldaşlar ve 1989’da Demirperde yıkılırken parti binasının tepesinden helikopterle indirilmiş ikonik kızıl yıldızla mutlaka görülmesi gereken bir yer…
Kuşetli veya yataklı kompartımanlar var, yemek vagonu yok
◊ İstanbul’da uluslararası bilet gişelerinden (Sirkeci, Halkalı, Haydarpaşa) detaylı bilgi alabileceğiniz Sofya treni için internet üzerindeki bilgilerle hareket etmeyin. Sık değişiklik oluyor. Yazın Bükreş seferleri yeniden düzenleniyormuş. ◊ İki tip kompartıman var. Kuşetlide dört, yataklıda iki yatak var. Yataklı tek kişi, tek yön 35; kuşetli 30 euro. Farkı ödeyip mutlaka kompartımanı kapatın, o dar alanda tanımadığınız kişilerle rahat edemezsiniz. ◊ Yemek vagonu yok. Hazırlıklı olun. ◊ Schengen ya da Bulgar vizesi gerekli. Bulgar vizesi Schengen’den kolay ve uygun fiyatlı. Yeşil ve gri pasaportaysa vize yok. ◊ Euro bölgesine girmediği için leva kullanılıyor. Kredi kartları sorunsuz çalışıyor. Yemek ve konaklama fiyatları uygun. ◊ Kayak için kar otelinde kalmak zorunda değilsiniz. Sofya’da şehirde kalıp pistlere çıkabilir, kayak dönüşü dağın eteklerindeki geleneksel restoranlarda yiyebilirsiniz.
0 notes
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/balkan-ekspresi.html
Balkan Ekspresi
Geçen ay, Bulgaristan Turizm Bakanlığı’nın davetiyle küçük bir grup gazeteci Sofya’ya gittik. Davetin en çekici kısmı gidiş yolculuğunun trenle yapılacak olmasıydı. Bir süredir denemeyi düşündüğüm ve merak ettiğim bir rotaydı. Cuma akşamı saat 19.30’da Halkalı Tren İstasyonu’nda buluştuk. Kalabalık değil; birkaç dakikalık bilet kontrolü sonrası kompartımanımızdayız. Tam 20.00’de kalkıyor. İstanbul sınırlarından çıkana kadar bir türlü oturamıyoruz, heyecan dorukta! Biraz yerleşiyor, biraz manzaraya dalıp çocuksu bir mutlulukla etrafa bakıyor, biraz yan kompartımanlara kulak kabartıyoruz.
Bulgar sınırını geçer geçmez kar başlıyor.
Bu nostaljik seyahatin birçok eksisi de var ama yola çıktığınız anda tıkır tıkır rayların sesi, uzaklardaki kasabaların sarı ışıkları bütün o negatiflikleri alıp gidiyor. Sandviçler, kekler hazırlanmış, termoslar çay-kahveyle dolu, şişe sular çantalarımızda. Yiyip, içip etrafı seyrederken bir yorgunluk basıyor yahut trenin huzurlu mırıltıları gözkapaklarımızı ağırlaştırıyor. Fakat derinlere dalmayın, gece yarısı civarı karanlıklar bir anda aydınlanıyor, sınıra geliyoruz. Sıcacık kompartımandan çıkıp Kapıkule soğuğunu yiyince pasaport kontrol binasına koşarak atıyoruz kendimizi. Türk polisi çıkış mühürlerini vuruyor. Biraz hareket edip yine duruyoruz, bu kez Bulgar polisi tek tek kompartımanları gezip pasaportları topluyor. Gümrük memurları da derken yaklaşık 1 saatte çıkıyoruz sınırdan. Kar başlıyor lapa lapa, sarı ışıkları geride bıraka bıraka bembeyaz bir karanlığa ilerliyoruz. Trenden sabah 8.00 civarı ineceğimiz söyleniyor ama feci bir rötar oluyor ve lokomotif arızası nedeniyle biz 3-4 saat Dimitrovgrad İstasyonu’nda milim kıpırdamadan kalıyoruz. Öğleden sonra varabildiğimiz Sofya bizi öyle sıcak karşılıyor ki tüm bu yaşananları o anda unutuyoruz.
Tam bir müzeler kenti
İstasyon merkezde, otomobille otele geçerken etrafı izliyoruz. Klasik bir Avrupa başkenti Sofya ancak Rus döneminin gri blokları, bir tabloya gelişigüzel atılmış lekeler gibi…
Otelimizin odaları meydana bakıyor.
Çar 2. Aleksandr’ın at üzerindeki heykelinin tam ortasında durduğu tarihi meydana bakan Sofia Intercontinental Oteli’ne çantalarımızı bırakıp koşarak çıkıyoruz. Heykeli nirengi noktası kabul edip geniş caddeleri turlayarak, tüm gün yürüyerek en önemli tarihi yapılarını görebilirsiniz. Burası bir müzeler kenti; hepsini ziyaret etmek isterseniz 3 gün kalmalısınız.
Aziz Aleksandr Nevski Katedrali
Türk rehberimiz Aylin, kentin tek ibadete açık camisi Banyabaşı’na götürüyor bizi. Mimar Sinan eseri olduğu iddia ediliyor ama değilmiş. 20’den fazla cami, 13 mescit ve 10 tekkeyle Sofya’nın ‘Osmanlı görünümü’ 1878’de yönetimi geçici olarak alan Rus Prens Dondukov’u rahatsız etmiş… Belediye Başkanı Mosollov’a uygun yapılara ve minarelere bombalar yerleştirtmiş. Gök gürültülü bir gecede, bombalar patlatılıp minareler, kimi tekkeler yıkılmış ve suç yıldırımlara atılmış. Balkanlar’ın en büyük camisinin minareleri de o zaman yıkılmış; Koca Mahmud Paşa Camisi… Bugün Ulusal Arkeoloji Müzesi olarak hizmet veriyor. Banyabaşı’nın arkasındaki Tarihi Türk Hamamları da bugün Sofya Bölge Tarih Müzesi. Buz gibi havada önündeki fıskiyelerden sıcacık şifalı sular akıyor. Biraz daha yürüyüp Tsentralni Hali’ne varıyoruz. Neo-Rönesans etkili, sütunlu kemerli yapı bildiğiniz şehir hali. Halin karşısında metro inşaatıyla gün yüzüne çıkan Serdika Antik Kenti var. MÖ 7’nci yüzyılda kurulan Trak kentini MÖ 27’de işgal eden Romalılar büyütüp bir geçiş yolu haline getirmiş. Gündelik hayatın hızlıca akıp geçtiği meydanda atılan her adım arası bin yıl gibi… Metro geçidinden karşıya geçtiğimizde kutsal bilgelik anıtı Sofya Ana heykelinin dibindeyiz. Bir elinde baykuş, bir elinde defne var. Her bir köşesinde cami, kilise ve havra olan üçgene Hoşgörü Meydanı diyorlar. Bu üçgenin uzak ucunda Sofya’nın simgesi haline gelen Aziz Aleksandr Nevski Katedrali’ni geziyoruz. Geniş bir meydan ve etrafı park. “Keşke bu meydana karşı bir fincan kahve içebilsek” diye diye yürümeye devam ediyoruz. Bizim vaktimiz yoktu ama siz her meydanda, her parkta mola verin, burası aynı zamanda bir parklar kenti.
İstikametimiz bakanlıkların olduğu bölge. Tarihi binada cumhurbaşkanlığı, bakanlıklar sıralı; orta bahçede Sofya’nın en eski yapısı Aziz George Kilisesi var. Bakanlık çalışanı takım elbiselilerle turistlerin aynı avluda koşuşturduğu ilginç bir yapı. Buradan çıkıp 1800’lerde yapılan bir Osmanlı konağı olan Ulusal Sanat Galerisi ve bugün merkez bankası olan Komünist Parti Binası’nı ziyaret ediyor, ardından girişini ünlü Bulgar aslanı heykellerinin süslediği Ayasofya Bazilikası’nda kısa bir mola veriyoruz. Burada bir Meçhul Asker Anıtı var ve ülkesi için kahramanlık yapan askerleri anmak üzere sönmeyen bir ateş yanıyor. Gün bitiyor, bizim yürüyüşümüz bitmiyor… Aziz Nedalya Kilisesi, Rus Kilisesi gibi tarihi yapıların yanından geçerek otelimize dönüyoruz.
Sofya kesinlikle kışın görülmesi gereken bir kent. Bulgaristan’ın kayak kasabaları ünlü ama Sofya’daki Vitosha Dağı hem tarih hem kayak sporu gezisini bir arada sunduğu için çok daha işlevsel. Kayak yapmıyoruz ama yine de Vitosha’ya çıkıyoruz çünkü UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde de olan Boyana Kilisesi’ni göreceğiz. Kilisedeki fresklerin Rönesans’a ilham verdiği düşünülüyor. Hatta duvardaki yüzünün yarısı gülen, yarısı somurtan ve gözleriyle sizi takip ettiği algısı yaratan kadın freskinin Mona Lisa’nın öncülü olduğu kabul ediliyor. Küçücük bir kilise ama çok etkileyici.
Aziz Aleksandr Nevski Katedrali
Tüm bir günü geçirmek istediğim yerse buradan sonra uğradığımız son komünist başkan Todor Jivkov’un konutu oldu. Görkemli kelimesinin cılız kaldığı yapı, bugün Ulusal Tarih Müzesi ve içinde orijinal Trak hazineleri, altın takılar ve kadehler gibi etkileyici parçalarla bütün bir Bulgar tarihini görebiliyorsunuz. Son durağımız Sosyalist Sanat Müzesi’nde sadece geçici sergi alanı açıktı ama bahçesindeki -kentten kaldırılıp toplanmış- dönemin simge heykelleri; her açıdan bizi izleyen boy boy Leninler, çeşitli partizan yoldaşlar ve 1989’da Demirperde yıkılırken parti binasının tepesinden helikopterle indirilmiş ikonik kızıl yıldızla mutlaka görülmesi gereken bir yer…
Kuşetli veya yataklı kompartımanlar var, yemek vagonu yok
◊ İstanbul’da uluslararası bilet gişelerinden (Sirkeci, Halkalı, Haydarpaşa) detaylı bilgi alabileceğiniz Sofya treni için internet üzerindeki bilgilerle hareket etmeyin. Sık değişiklik oluyor. Yazın Bükreş seferleri yeniden düzenleniyormuş. ◊ İki tip kompartıman var. Kuşetlide dört, yataklıda iki yatak var. Yataklı tek kişi, tek yön 35; kuşetli 30 euro. Farkı ödeyip mutlaka kompartımanı kapatın, o dar alanda tanımadığınız kişilerle rahat edemezsiniz. ◊ Yemek vagonu yok. Hazırlıklı olun. ◊ Schengen ya da Bulgar vizesi gerekli. Bulgar vizesi Schengen’den kolay ve uygun fiyatlı. Yeşil ve gri pasaportaysa vize yok. ◊ Euro bölgesine girmediği için leva kullanılıyor. Kredi kartları sorunsuz çalışıyor. Yemek ve konaklama fiyatları uygun. ◊ Kayak için kar otelinde kalmak zorunda değilsiniz. Sofya’da şehirde kalıp pistlere çıkabilir, kayak dönüşü dağın eteklerindeki geleneksel restoranlarda yiyebilirsiniz.
0 notes