#kavşaklarını
Explore tagged Tumblr posts
Text
Friedrich Schiller /
BÖLÜŞÜN DÜNYAYI
Alın bu dünyayı! diye seslendi bir gün Zeus göklerinden
İnsanlara; alın, sizin olsun artık.
Armağanım olsun sizlere bu mülk, bu toprak;
Ama kardeşçe bölüşün aranızda.
Koştu eli ayağı tutan, kendine bir pay için,
İşe sarıldı herkes, genciyle yaşlısıyla.
Çiftçi ürünlerini kaptı tarlaların,
Ava koyuldu asilzade ormanların içinde.
Ambarlarının aldığı kadar aldı tüccar,
En iyi yıllanmı�� şarabı seçti rahip kendisine.
Kralsa, tuttu köprü başlarını, yol kavşaklarını,
Benimdir, dedi, her şeyin onda biri.
Bu bölüşme çoktan bitmiş, geçmişti ki nice zaman,
Şair çıkageldi, çok çok uzaklardan;
Ama hiçbir şey kalmamıştı hiçbir tarafta,
Ve bir sahibi vardı her şeyin de.
Eyvah! Unutacak mıydın beni böyle hepsi içinde?
Beni, en sadık oğlunu senin?
Diye dövündü, yakındı, haykırdı uzun uzun,
Attı sonra kendini tahtın önüne.
Gezip durursan böyle hayaller ülkesinde,
Dedi Tanrı, söz söyleme artık sonra bana.
Neredeydin peki dünya paylaşılırken?
Yanındaydım oldu cevabı şairin.
Gözüm yüzündeydi,
Kulağım göklerinin ahenginde;
Sarhoştu ruhum ışığından, affet!
Unuttu her şeyini yeryüzünün.
Ne yapmalı şimdi? dedi Zeus, - dünyamız gitti elden,
Ne tarlalar, ne ormanlar, ne de kırlar benim artık.
Ama yaşamak istersen gökte benimle,
Açık olacak o sana her gelişinde.
#friedrich schiller#şair#filozof#drama yazarı#yazar#kitap#edebiyat#kitapalıntıları#kitapalıntısı#şiir#şiirler#şiirheryerde#keşfet#zeus#insanlar#dünya
13 notes
·
View notes
Text
Tarihi Ticaret Yolları ve Coğrafi Geçiş Noktaları
Tarihi ticaret yolları, insanlık tarihinin en önemli yapı taşlarından biri olmuştur. Bu yollar, sadece malların değil, aynı zamanda kültürlerin, fikirlerin ve teknolojilerin de taşındığı güzergâhlardır. Coğrafi geçiş noktaları ise bu yolların kavşaklarını oluşturarak, ticaretin ve etkileşimin merkezleri haline gelmiştir. Bu yazıda, tarihi ticaret yollarını ve bu yollar üzerindeki önemli coğrafi…
0 notes
Text
Glokal Emperyalist Güçlerin Rekabetinin Gölgesinde Filistin-İsrail Krizine Genel Bir Bakış
Orta Doğu'da geçmişte İngiliz ve Fransız işgal ve ilhakları ile kurulmuş olan "ulus-devletler" ve "cumhuriyetler" feodal şapkadan kapitalist tavşan çıkarma oyununun bir parçasıydı. Emperyalizm eliyle yaratılmış sınırlar değişen emperyalist çıkarlara ve hedeflere göre her dönem değişim göstermiştir. Tıpkı 1. ve 2. Emperyalist dünya savaşlarının öncesinde ve sonrasında olduğu gibi. Hal böyleyken; ABD, onun “minik” ortağı İsrail ve diğer Batılı devletler Orta Doğu’ya dair 100 yıllık emperyalist ve sömürgeci planların mirasçısı konumunda olan ülkelerdir. Dolayısıyla, onların adımları kısa vadeli değil, uzun vadeli kapitalist planların ve stratejilerin parçası olarak ele alınmak zorundadır.
Minoktokratik ulusçu-sanayi kapitalizminin çöküşe geçtiği koşullarda, ulus-üstü glokal teknik kapitalizmin gereksinim duyduğu yeni tip glokal "devletlerin" ve "cumhuriyetlerin" kurulabilmesi, glokal kapitalizmin kendiliğinden iç dinamiklerinin yetersiz geldiği noktalarda bölgesel savaş ve çatışma dinamiklerinin de devreye sokulmasını zorunlu bir hale getirmektedir. Bu durum glokal kapitalist "üst akla" dayalı "akılcı politikalardan" çok, başını ABD'nin çektiği kolektif Batı kapitalizmin Çin gibi yeni glokal kapitalist oyuncular karşısında duyduğu endişende de kaynaklanmaktadır.
Dahası; ABD’nin Hamas’ın 7 Ekim saldırısını bahane ederek İsrail’in Gazze’yi yerle bir etmesine resmen göz yumması, bölgesel bir çatışmanın da ötesinde, Çin’in Orta Doğu’yu da kapsayan “Yol ve Kuşak” projesinin önüne geçmeyi amaçlayan bir “kargaşa planı” olarak da görülebilir. Zira Çin’in Filistin’den yana tavrı bu tezi güçlendiren başlıca etkenlerden biridir. Ayrıca, Çin’le ortak hareket eden Rusya’nın da Filistin konusunda benzer bir tavır takınması bütün bu kanıları güçlendirmektedir.
Çin glokalizminin ulaştığı ulus-üstü siyasi ve ekonomik güç ve SSCB'den çıkma Rusya Federasyonu gibi devletlerin de oluşturduğu "Doğu glokalizmin" yarattığı "tehdit" ve “toparlanma”, tam da ABD'nin "Uzakdoğu'ya geri dönüş" planları yaptığı bir ortamda Filistin-İsrail krizinin patlaması ile yeni bir boyut kazandı. Zira ABD'nin Çin'e karşı ekonomik ve mali açıdan, Rusya'ya karşı ise Ukrayna'da askeri açıdan yıpratıcı bir savaş yürüttüğü bugün ki koşullarda, ABD'nin tekrardan Orta Doğu'ya dönüş yapması, donanmasının ve askeri kaynaklarının önemli bir ölümünü Doğu Akdeniz'de konuşlandırmaya başlaması, salt İsrail'in “güvenliği” ile açıklanamaz.
ABD'nin Asya Pasifik'te Çin'le bir savaşı göze alamaması. Diğer yandan ABD'nin Batılı müttefiklerinin Rusya ile bir savaşa pekte sıcak bakmaması. ABD'yi ve NATO’yu baskı altına alan diğer etkenler arasında. ABD'nin hegemonik üstünlüğünü koruyabilmesinin yegane yolu dünyayı "Batı ve Doğu" olarak kutuplaştırmaktan geçiyor. Keza ABD'nin Çin karşısında dolar ve dünyanın en büyük askeri gücü olması dışında kayda değer bir üstünlüğü de bulunmuyor. ABD’nin ikisini de kaybetmesi halinde bundan sonraki “hegemonik gücün” Çin olmaması önünde her hangi bir ekonomik engel yok. Dahası, Çin sahip olduğu iktisadi avantajı şayet kültürel ve siyasi alanda genişletebilirse, ABD'yi 1945 sonrası yerleştiği tahtan indirme fırsatını da yakalayabilir. Çin’in bunu gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceği ise hala belirsizliğini koruyan uzun vadeli bir tartışma konusu olmaya da devam etmektedir.
ABD; Çin'in yükselişini durduramadığı ve Asya Pasifik'te de bir savaşı göze alamadığı için, özellikle de enerji ve ticaret rotalarının önemli kavşaklarını oluşturan Orta Doğu, Doğu Avrupa ve Kafkaslar’da Çin'in ekonomik ilerleyişini durdurabilmek için, "Orta Doğu'ya dönüş" stratejisini yeniden devreye sokmuş gözüküyor. Halihazırda Doğu Avrupa'da ve Kafkaslar’da Rusya'nın Batı kapitalizmi ile enerji alışverişini ve askeri işbirliğini şimdilik baltalamayı başarmış olan ABD'nin Orta Doğu'da yapmış olduğu son hamleler ile birlikte dünyayı siyasi ve ekonomik açıdan "iki kutup bir sistem içinde" tutma gayretinde olduğu görülüyor. Bu sayede ABD en azından dolar hakimiyetine ve askeri gücüne de yaslanarak Batı kapitalizmi üzerindeki hegemonyasını uzun bir süre daha sürdürebilir. Aksi takdirde, ABD'nin Çin'i artan ekonomik ve jeopolitik etkisini salt parasal üstünlüğüne ve askeri gücüne yaslanarak durdurabilmesi pekte mümkün gözükmemektedir. Dolayısıyla, yeniden gündeme gelen İsrail-Filistin meselesini birde bu açıdan, glokal kapitalizmin "Batı ve Doğu kutuplaşması" açısından da ele almak gerekmektedir.
Hal böyle olunca, ABD'nin Orta Doğu'da, Doğu Avrupa'da, Kafkaslar’da devreye soktuğu planların ulus-üstü bölgesel tüketim pazarlarının hakimiyeti için sürdürülen glokal bir savaşın siyasi, askeri ve ekonomik sonuçları olduğunu da aşikardır. Başka bir deyişle, ABD'nin "Orta Doğu'ya dönüşü" uzun süredir gerçekleştirmek istediği "Asya Pasifiğe geri dönüş" planındaki başarısızlığının da bir sonucu olarak not edilmelidir. Diğer bir deyişle, ABD kurmayı planladığı daha uzun bir “cephe hattını” içine düştüğü bunalım ve açmazlardan da dolayı daha “geri bir pozisyonda” kurmak, bu noktada Orta Doğu'da, Doğu Avrupa'da, Kafkaslar’da yaşanacak krizlerden en iyi şekilde yararlanarak Batı ve Doğu kutuplaşmasını derinleştirmek istemektedir.
Daha da kötüsü; bu kutuplaştırmanın "medeniyetler savaşı" biçiminde formüle edilmesi, özellikle de "İslam coğrafyasının" bu proje için pilot bölge olarak seçilmesi, Müslüman toplumların tepkisini çekeceğini bile bile İsrail'e verilen koşulsuz destek, ABD meclisi tarafından açıklanan ve Ukrayna'yı da kapsayan yeni ekonomik ve askeri yardım paketi, bunların hepsi bir araya getirildiğinde, ABD'nin glokal hegemonyasını sürdürebilmesinin yegane yolunun, bol din soslu, medeniyet ve kültür kutuplaşmasına dayalı yeni bir "haçlı" anlayışının “Batı ve Doğu kutuplaşması” şeklinde dünya halklarına pazarlanması olduğu da anlaşılabilmektedir. Ki bu “Biz ve onlar” algısının oluşturulmasında yıllardır etnik, dini ve mezhepsel temelde lime lime parçalanarak yönetilmiş olan Orta Doğu'nun seçilmiş olması, Filistin-İsrail çatışmasının bu iş için basamak olarak kullanılması, oluşturulmak istenen atmosferin glokal emperyalist egemenlik için sürdürülen kıyasıya mücadeleden kaynaklı bir kutuplaştırma politikası ve stratejisi olduğunu da ortaya çıkmaktadır.
Meselenin özü ABD'nin hegemonyasını sürdürebilmek için başka hangi riskleri alıp alamayacağı ile ilgilidir. Bu noktada hızla yükselen Çin gibi aktörlerin, Rusya, Hindistan, İran, Suudi Arabistan gibi önemli askeri ve ekonomik güçlerinde alacağı pozisyonlar da elbette ki önemini korumaktadır. Dahası, ABD'nin kolektif güvenlik şemsiyesi altında olan Avrupa devletlerinin Çin ve Rusya gibi aktörler karşısında takınacağı tutum, başta Avrupa halklarının ve Avrupalı emekçi sınıflarının da, dünya emekçi sınıfları ile birlikte tüm bu gelişmelere ne türden tepkiler vereceği de, kuşkusuz birbiriyle bağlantılı konulardır.
Ancak mevcut temsiliyetist-kapitalist devlet yapılanmaları artık sorun çözemez bir hale gelmiş durumda. Dünya genelinde zenginliğin sürekli küçük bir mali aristokrasinin elinde toplanması, artan işsizlik ve enflasyon, emek tarzındaki robotikleşme ve yapay zekanın devreye girmiş olması, temsiliyetizm ile demokrasi arasındaki çelişkiler, demokrasilerin (seçim, sandık, parlamento vs. işlerinin) kitleler açısından inandırıcı olma özelliğini kaybetmiş olması ve en önemlisi de kendiliğinde de olsa kitleler arasında denetimist talep ve ön-programların şekillenmeye başlaması, dünya üzerindeki diğer gelişmelerde hesaba katıldığında, bütün bu tablo temsiliyetist-kapitalist kurumlar ile toplumsal denetimizm arasındaki savaşımın ilerleyen süreçte daha da keskinleşeceği yeni bir döneme de ışık tutmaktadır. Bu aynı zamanda denetlenebilir bir toplumsal sisteme karşı çıkan temsiliyetist-emperyalist güçler ile denetlenebilir bir sistem isteyen emekçi toplum kesimleri arasındaki sınıf çatışmalarının da keskinleşmesi anlamına gelmektedir.
Üç bacaklı yasamacı, yargıcı ve yürütmeci temsiliyetist-kapitalist devlet yapılarının çözülme ve dağılma sürecine girdiği bir evrede, kitlelerin kapitalist sınıfları mülksüzleştirmeye ve mülk ilişkilerini de toplumsal faydaya dayalı bir şekilde yeniden düzenlendiği yeni tip denetimist devlet ve toplum yapılarının kurulabilmesi de hiçte imkansız gözükmemektedir. Zira minimal kapitalist yapıdan glokal kapitalist yapıya geçişte glokalizmin neden olduğu krizler temsiliyetist memur kastlarının çelişkilerini derinleştirdikçe bu durum burjuvazi açısında da kendi keline sürecek ilaç bulamama sıkıntısını yaratmaktadır. Bu kelin, kapitalizm hastalığının tek bir ilacı vardır; o da denetim ilacıdır!
Yeni kurumlar ve yeni zihniyet oluşmadan, daha doğrusu bu dönüşümün kültürel ve politik öncüleri oluşmadan kapitalizmin aşılarak yerine sosyal ve ekonomik açıdan toplumsal eşitliğin ve adaletin egemen kılınacağı bir düzende ortaya çıkamaz. Bunun mümkün olabilmesinin yolu; temsiliyetizmin yaratmış olduğu bürokratik kurumların yetkilerini gasp eden devletlü memur kastlarının kontrol altına alınmasından geçmektedir. Bu kontrol mekanizmaları olmadığı müddetçe kapitalizmin yaratmış olduğu sosyal ve ekonomik problemlerin aşılabilmesi de, denetlenebilir bir "sosyalist memuriyetizmin" oluşturulabilmesi de, “denetlenebilir bir sosyalist ekonomik modelin” oluşturulabilmesi de mümkün değildir.
Hem yukardan aşağıya doğru hem de aşağıdan yukarıya doğru dört bacaklı denetimist devlet yapılanmalarının oluşması aynı zamanda denetim devrimine de bağlı olarak yasama, yargı ve yürütme kurumlarında da yapısal devrimlerin olmasını zorunlu kılmaktadır. Aksi takdirde, temsiliyetist üç bacaklı devlet yapılarında da görüldüğü gibi, her devrimin sorunu salt "iktidar sorunu" olmayıp, mesele bu şekilde ortaya konulduğu zaman, kapitalizmin ve burjuvazinin temsiliyetizm içinde nasıl yaşamaya devam ettiği de (bu temsiliyetizm sınıf-proletarya adına yapılan “tek parti diktatörlüğü” biçiminde bile olsa) ne yazık ki anlaşılamamaktadır.
Bütün bu olgular proletaryan-temsiliyetizm deneyimlerde de görüldüğü gibi, her türden "sosyal-kapitalizmin" sosyalizm olarak algılanması sonucunu doğurmuştur. Dolayısıyla, proletaryan-devlet-kapitalizmi tarihsel olarak kapitalizmin en ileri sosyal biçimi olmayı başarmış olsa da (hatta bu biçim geçmişte emekçi sınıflara pek çok ekonomik avantaj sağlamış olsa da), bu pratik deneyimler sosyalizme dönüşmeyi de başaramamıştır. Sosyalizme giden yol temsiliyetizmden değil, denetimizmden geçmektedir. Temsiliyetizmin yolu kapitalizmin ve burjuvazinin kirli bürokratik ve memuriyetist yoludur. Bu yol her defasında bu sistemi yeniden üreten bürokrasinin ve bu bürokrasiyi yöneten memur kastlarının yoludur. Bu yol emeğin aydınlık yolu değil, bariz bir biçimde kapitalizmin, burjuvazinin ve emperyalist savaş ve katliam politikalarının kirli ve karanlık yoludur!
Orta Doğu’da ve bölgemizde barbarca-emperyalist savaşlara ve halkları baskı altına almaya çalışan ırkçı ve şoven politikalara karşı barış mücadelesi ancak toplumsal denetim mücadelesi ile birlikte yürütüldüğü zaman bir anlam kazanabilir. Zira halkları birbirine kırdırmaya dönük her türden dini, etnik, mezhepsel vs. ayrıştırıcı emperyalist girişimlere karşı emeğin çok sesli ve çoğulcu birliğinin yaratılabilmesi ancak toplumsal denetimist bir programın hayata geçirilmesi ile gerçekleştirilebilir.
29.10.2023
Serhat Nigiz
#emek#emekoloji#marksizm#feodalizm#kapitalizm#sömürgecilik#emperyalizm#glokalizm#sosyalizm#komünizm#orta doğu#savaş#temsiliyetizm#ırkçılık#cumhuriyet#ulusdevlet#nato#denetim#denetimist#denetimizm#islam#filistin#gazze#israil#amerika#rusya#çin#iran#hamas#burjuvazi
0 notes
Text
- 14 Mayıs 1916 - Bugün size bu satırları duygusal bir ihtiyaçtan ötürü, sizinle karşılıklı konuşabilmek için yanıp tutuştuğum için yazıyorum. Kolayca tahmin edebileceğiniz gibi, söyleyecek hiçbir şeyim yok. Dipsiz bir bunalımdayım bugün - hepsi bu. Sözlerimin saçmalığı halime tercüman olsun. Asla bir geleceğe sahip olmamış olduğum günlerden birindeyim. Karşımda yalnızca, bir sıkıntı duvarıyla kuşatılmış, taş kesilmiş bir şimdi var. Irmağın karşı kıyısı, karşıda bulunduğuna göre, asla bu taraftaki kıyı değil; çektiğim acıların tek nedeni de bu. Nice limanlara yanaşacak gemiler var elbette, ama hiçbiri hayatın ıstırap vermez olduğu limana varmayacak, her şeyi unutabileceğimiz bir rıhtım da yok. Üstünden çok zaman geçti bunların, ama benim hüznüm hepsinden eski. Ruhum bu haldeyken, hayatın hırpaladığı dertli bir çocuk olduğumu bedenimin tüm bilinciyle hissediyorum. Bir köşeye atılmışım, oyunlar oynayan başka çocukların seslerini duyuyorum. Dalga geçer gibi verdikleri kınk, teneke oyuncağı sımsıkı kavrıyorum. Bugün, 14 Mayıs, saat akşam dokuzu on geçe, hayatımın bütün tadı, bütün değeri işte bundan ibaret. Tutsaklığımın sessiz pencerelerinden gördüğüm bahçede bütün salıncaklar dalların üzerinden aşırtılmış, şimdi öylece sarkıyor; en tepeye dolanmışlar; yani, firar ettiğimi düşleyecek olsam, zamanı aşmak için güvenebileceğim salıncaklarım bile yok. Şu an, edebiyatı bir kenara bırakacak olursak, ruh halim aşağı yukarı böyle işte. Denizci’deki1 karakterlerden biri gibiyim, gözlerim ağlamayı düşünmekten yanıyor. Hayat fısır fısır, yudum yudum, dura dura canımı yakıyor. Tüm bunlar, cildi şimdiden dağılmaya yüz tutmuş bir kitaba küçücük harflerle basılmış. Bu satırları size değil de bir başkasına yazıyor olsaydım, dostum, mektubumun samimiyetine, aralarında isterikçe bir bağ olan bunca şeyin, hayatım olarak hissettiğim şeyden bir anda, kendiliğinden fişkırıverdiğine yemin etsem zor inanırlardı. Ama siz, bu sahnelenmesi imkânsız trajedinin burası ve şimdi ile ağzına kadar dolu, elle tutulur bir gerçeklik olduğunu, yapraklar nasıl yeşerirse, bunun da benim ruhumda öyle cereyan ettiğini anlayabilirsiniz. Prens, işte bu yüzden hiç saltanat süremedi. Saçma sapan bir cümle bu. Ne var ki saçma cümleler, insanda hüngür hüngür ağlama isteği uyandırabilirmiş meğer. Mektubu yarın postaya vermezsem muhtemelen bir daha okurum ve içinden bazı yerleri ve bazı ifadeleri benim Huzursuzluğun Kitabı'm almak için daktiloya çekerek oyalanırım. Ama bunu düşünmek, şu an mektubu yazarkenki samimiyetimi de, samimiyeti acı verici, kaçınılmaz bir duygu olarak hissetmemi de zedelemiyor. Son havadisler bunlar. Almanya ile savaş çıkabilir bir de, ama acı denen illet, zaten çoktan musallat olmuştu insanlara. Hayatın öbür yakasında, bir karikatürün altyazısı gibi kalır herhalde savaş. Tam olarak delilik sayılmaz bu halim, ama delirenler herhalde kendilerine acı veren şeye teslim oluyordur, ruhundaki sarsıntılardan yavaş yavaş zevk almayı öğreniyordur - hissettiklerim de buna pek uzak sayılmaz doğrusu. Hissetmek - ne renktir acaba? Sizi binlerce kez kucaklıyorum, kalbim sizinle, daima sizinle. FERNANDO PESSOA Not: Mektubu bir solukta yazdım. Şimdi yeniden okurken görüyorum ki, yarın size göndermeden önce bir kopyasını almam şart. İçdünyamı bu kadar eksiksiz olarak; bütün duygusal ve zihinsel yönlerini, temelinde yatan isteri-nevrasteniyi, en çarpıcı özellikleri olan, özbilincinin içindeki kavşaklarını, kesişme noktalarını ortaya koyarak tasvir edebildiğim pek nadirdir... Bana hak veriyorsunuz, değil mi? (Pessoa bu mektubu Huzursuzluğun Kitabı’na almak istiyordu. Pessoa’nın yakın dostu olan Mirio de Sâ-Cameiro, Portekiz'in en önemli modernist şairlerinden biriydi; bu mektubun yazılmasından altı hafta sonra yirmi altı yaşında, Paris'te intihar etti.)
1 note
·
View note
Text
Genel Sekreter Bayram, Otogar ve Köseköy kavşaklarını inceledi
Genel Sekreter Bayram, Otogar ve Köseköy kavşaklarını inceledi
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri İlhan Bayram, yapımı devam eden Otogar ve Köseköy kavşaklarını inceledi. Yapımı tamamlandığında Köseköy ve Otogar bölgesindeki trafiği büyük ölçüde rahatlatacak olan iki kavşağın son durumu hakkında yetkililerden bilgi alan Bayram, Kocaeli’nin birçok noktasında yol yapım çalışmalarının süratle devam ettiğine dikkat çekerek, önümüzdeki aylarda da…
View On WordPress
0 notes
Text
Ayvalık Belediyesi Kavşaklarını Akıllı, Modern ve Güvenli Hale Getirdi
Ayvalık Belediyesi Kavşaklarını Akıllı, Modern ve Güvenli Hale Getirdi
Son olarak tamamlanan Armutçuk Sahil İtfaiye ve Kırlangıç kavşakları, peyzajıyla karbon salınımını azaltıyor ve kullanım kolaylığıyla trafikte rahatlama sağlıyor. Devam eden çalışmalar kapsamında Ayvalık’ta kavşak ihtiyacı duyulan noktaların tespiti yapıldı ve yapım işlerine program dahilinde devam edilecek. Ayvalık Belediyesi, akıllı kavşaklarla trafiği daha hızlı ve güvenli hale getirmeyi…
View On WordPress
0 notes
Text
Ayvalık Belediyesi Kavşaklarını Akıllı, Modern ve Güvenli Hale Getirdi
Ayvalık Belediyesi Kavşaklarını Akıllı, Modern ve Güvenli Hale Getirdi
Son olarak tamamlanan Armutçuk Sahil İtfaiye ve Kırlangıç kavşakları, peyzajıyla karbon salınımını azaltıyor ve kullanım kolaylığıyla trafikte rahatlama sağlıyor. Devam eden çalışmalar kapsamında Ayvalık’ta kavşak ihtiyacı duyulan noktaların tespiti yapıldı ve yapım işlerine program dahilinde devam edilecek. Ayvalık Belediyesi, akıllı kavşaklarla trafiği daha hızlı ve güvenli hale getirmeyi…
View On WordPress
0 notes
Text
Ayvalık Belediyesi Kavşaklarını Akıllı, Modern ve Güvenli Hale Getirdi
Ayvalık Belediyesi Kavşaklarını Akıllı, Modern ve Güvenli Hale Getirdi
Son olarak tamamlanan Armutçuk Sahil İtfaiye ve Kırlangıç kavşakları, peyzajıyla karbon salınımını azaltıyor ve kullanım kolaylığıyla trafikte rahatlama sağlıyor. Devam eden çalışmalar kapsamında Ayvalık’ta kavşak ihtiyacı duyulan noktaların tespiti yapıldı ve yapım işlerine program dahilinde devam edilecek. Ayvalık Belediyesi, akıllı kavşaklarla trafiği daha hızlı ve güvenli hale getirmeyi…
View On WordPress
0 notes
Text
Ayvalık Belediyesi Kavşaklarını Akıllı, Modern ve Güvenli Hale Getirdi
Ayvalık Belediyesi Kavşaklarını Akıllı, Modern ve Güvenli Hale Getirdi
Son olarak tamamlanan Armutçuk Sahil İtfaiye ve Kırlangıç kavşakları, peyzajıyla karbon salınımını azaltıyor ve kullanım kolaylığıyla trafikte rahatlama sağlıyor. Devam eden çalışmalar kapsamında Ayvalık’ta kavşak ihtiyacı duyulan noktaların tespiti yapıldı ve yapım işlerine program dahilinde devam edilecek. Ayvalık Belediyesi, akıllı kavşaklarla trafiği daha hızlı ve güvenli hale getirmeyi…
View On WordPress
0 notes
Text
Ayvalık Belediyesi Kavşaklarını Akıllı, Modern ve Güvenli Hale Getirdi
Ayvalık Belediyesi Kavşaklarını Akıllı, Modern ve Güvenli Hale Getirdi
Son olarak tamamlanan Armutçuk Sahil İtfaiye ve Kırlangıç kavşakları, peyzajıyla karbon salınımını azaltıyor ve kullanım kolaylığıyla trafikte rahatlama sağlıyor. Devam eden çalışmalar kapsamında Ayvalık’ta kavşak ihtiyacı duyulan noktaların tespiti yapıldı ve yapım işlerine program dahilinde devam edilecek. Ayvalık Belediyesi, akıllı kavşaklarla trafiği daha hızlı ve güvenli hale getirmeyi…
View On WordPress
0 notes
Text
Ayvalık Belediyesi Kavşaklarını Akıllı, Modern ve Güvenli Hale Getirdi
Ayvalık Belediyesi Kavşaklarını Akıllı, Modern ve Güvenli Hale Getirdi
Son olarak tamamlanan Armutçuk Sahil İtfaiye ve Kırlangıç kavşakları, peyzajıyla karbon salınımını azaltıyor ve kullanım kolaylığıyla trafikte rahatlama sağlıyor. Devam eden çalışmalar kapsamında Ayvalık’ta kavşak ihtiyacı duyulan noktaların tespiti yapıldı ve yapım işlerine program dahilinde devam edilecek. Ayvalık Belediyesi, akıllı kavşaklarla trafiği daha hızlı ve güvenli hale getirmeyi…
View On WordPress
0 notes
Text
Ayvalık Belediyesi Kavşaklarını Akıllı, Modern ve Güvenli Hale Getirdi
Ayvalık Belediyesi Kavşaklarını Akıllı, Modern ve Güvenli Hale Getirdi
Son olarak tamamlanan Armutçuk Sahil İtfaiye ve Kırlangıç kavşakları, peyzajıyla karbon salınımını azaltıyor ve kullanım kolaylığıyla trafikte rahatlama sağlıyor. Devam eden çalışmalar kapsamında Ayvalık’ta kavşak ihtiyacı duyulan noktaların tespiti yapıldı ve yapım işlerine program dahilinde devam edilecek. Ayvalık Belediyesi, akıllı kavşaklarla trafiği daha hızlı ve güvenli hale getirmeyi…
View On WordPress
0 notes
Text
Ayvalık Belediyesi Kavşaklarını Akıllı, Modern ve Güvenli Hale Getirdi
Ayvalık Belediyesi Kavşaklarını Akıllı, Modern ve Güvenli Hale Getirdi
Son olarak tamamlanan Armutçuk Sahil İtfaiye ve Kırlangıç kavşakları, peyzajıyla karbon salınımını azaltıyor ve kullanım kolaylığıyla trafikte rahatlama sağlıyor. Devam eden çalışmalar kapsamında Ayvalık’ta kavşak ihtiyacı duyulan noktaların tespiti yapıldı ve yapım işlerine program dahilinde devam edilecek. Ayvalık Belediyesi, akıllı kavşaklarla trafiği daha hızlı ve güvenli hale getirmeyi…
View On WordPress
0 notes
Text
Ayvalık Belediyesi Kavşaklarını Akıllı, Modern ve Güvenli Hale Getirdi
Ayvalık Belediyesi Kavşaklarını Akıllı, Modern ve Güvenli Hale Getirdi
Son olarak tamamlanan Armutçuk Sahil İtfaiye ve Kırlangıç kavşakları, peyzajıyla karbon salınımını azaltıyor ve kullanım kolaylığıyla trafikte rahatlama sağlıyor. Devam eden çalışmalar kapsamında Ayvalık’ta kavşak ihtiyacı duyulan noktaların tespiti yapıldı ve yapım işlerine program dahilinde devam edilecek. Ayvalık Belediyesi, akıllı kavşaklarla trafiği daha hızlı ve güvenli hale getirmeyi…
View On WordPress
0 notes
Photo
Komünist Vedat Türkali’nin çocukluğunu, aile ortamını, arkadaşlarını, üniversiteye giriş sürecini, gizli TKP’yi arayışlarını ve Merih Hanım ile seksen yıl sürecek yol arkadaşlıklarının önemli kavşaklarını içeren bu otobiyografik kitap ‘51 tevkifatına kadarki süreci kapsıyor.
#e book#e book indir#e kitap indir#kitap indir#kitap oku#kitap özeti#kitap özeti indir#Komünist babil#Komünist dr#Komünist e kitap#Komünist fiyat#Komünist hepsiburada#Komünist idefix#Komünist indir#Komünist kitapyurdu#Komünist konusu#Komünist oku#Komünist özet#Komünist pdf#Komünist pdf indi#Komünist pdf indir#Komünist pdf oku#Komünist pdf özet#Komünist pdf satın al#Komünist satın al#Komünist yazar#pdf kitap#pdf kitap indir#pdf kitap oku
0 notes
Text
Dans Etmenin 5 Psikolojik Faydası
Dans etmenin birçok psikolojik yararı olduğunu biliyor muydunuz? Dans etmenin sunduğu faydaları hiç denediniz mi? Bu yazıda dans etmenin 5 psikolojik faydasını açıklayacak ve ayaklarınızı, zihninizi ve vücudunuzu müzikle harekete geçirmeniz için size 5 güçlü neden sunacağız.
Dans etmek evrensel bir dil ve tüm kültürlerden herkesin zevk aldığı bir eylemdir. İki ya da daha fazla insan, sadece bedenlerinin hareketi ve müziğin ritmine geçme arzusundan başka hiçbir şeye ihtiyaç duymaksızın bağlantı ve iletişim kurabilir, dans sayesinde birbirini anlayabilir. Müzik, bize konuşmak ve tek kelime bile etmek zorunda bile olmadan yeni insanlarla tanışma, kendimizi tek bir kelime bile söylemeden ifade etme şansını verir.
Şimdi dans etmenin bedenimiz ve zihnimiz için faydalarını açıklamaya başlıyoruz.
Yaratıcılığı geliştirmek için dans edin
Bedenimizin müzikle akıp hareket etmesine izin verdiğimizde zihnimizin de özgürce çalışmasını sağlamış oluruz. Bunun için bir dile ihtiyacımız yoktur, sadece kendimizi fiziksel olarak hissedip ifade etmemiz gerekmektedir, işte hepsi bu. Doğallık ve yaratıcılığın kapıları önümüzde açılır ve yeni yollar bizi bekler. Problemlerimize yeni cevaplar buluruz, zihnimiz yeni yolları yürümeye başlar sorunların çözümü daha kolay olur.
Hertfordshire Üniversitesi’nde Dans Psikolojisi Laboratuvarı yöneticisi Peter Lovatt, dans etmenin beynin yeni düşünce yolları bulmasına yardımcı olduğunu ve yeni sinirsel devreler yarattığını ortaya koyan bir çalışma gerçekleştirdi.
Bir bağlantı türü olarak dans etmek
Dans etmek, en iç benliğimizle bağlantı kurmamızı sağlar. Dans etmek sayesinde, farkında bile olmadığımız duyguları ifade edebiliriz. Bizi taşıdığımız ağırlıklardan kurtarır dans etmek. Bize kendimizi farklı bir dilde tanıma fırsatı ve imkânını verir.
Bununla birlikte, dans etmek sadece kendimiz ile bağ kurmamızı sağlamakla kalmaz. Dans etmenin bir sosyal yönü de vardır ve bize başkalarını tanıma şansını verir. Dans etmek, her yaştan insanı bir araya getirir ve ortak bir dille her kültürden insana katkı sağlar. Her şeyden önce, farklı zevk ve kişilikleri olan insanları müzik ve ritimle birleştirerek bir araya getirir ve birbirlerini tanımalarını sağlar.
Dans etmek, sağlığımızı ve öz güvenimizi iyileştirir
Dans ettiğinizde, zihniniz tüm sorunlarınızı unutmakta ve harekete odaklanmakta özgürdür. Ayrıca dans etmek, stres azaltan ve mutluluk duygularını arttıran kimyasallar olan dopamin ve serotonin maddelerinin salgılanmasını sağlar. Birçok çalışma, dans etmenin baş ağrısı ve sırt ağrısı gibi fiziksel ağrıları hafifletmekte faydalı olabileceği hipotezini desteklemektedir. Ayrıca bazı depresyon semptomlarını da azaltmakta kullanılabilir.
Dans etmek; bedenimiz, zihnimizi ve ruhumuzu birleştirmemize yardım eder, bağlantıyı geliştirir ve öz saygımızı güçlendirir. Ayrıca bir partner ile dans etmek, kendimize ve başkalarına daha çok güvenmemize yardım eder. Engelleri bırakıp yaratıcılığımızın dans pistine girmesine izin vererek kendimizde yeni kapılar açmış oluruz, böylece kendimizi biraz daha sevebilir ve anlayabiliriz.
Dans etmek beynimizin daha yavaş yaşlanmasına yardım eder
M. Joe Verghese (2003) tarafından gerçekleştirilen bir çalışmada dans etmenin sinir kavşaklarını destekleyerek yaşlanma sürecinin doğal bir sonucu olarak yaşanan hipokampus hacmindeki azalmayı yavaşlattığı ortaya konmuştur. Dans etmek, uzun vadede beyni korur. Bu bilim adamı ayrıca başka çalışmalarında dansın merkezi sinir sistemini ve beyin aktivitesini uyardığı sonucuna ulaşmıştır.
Artık dans etmenin, müziğin tadını çıkarıp zihninizi boşaltmanın sizin için ne kadar faydalı olduğunu biliyorsunuz. Dans etmenin bütün bu faydaları beyninizi zamanın etkilerinden korur. Dans etmeyi, yaratıcı olmak için bir fırsat olarak görün ve ayaklarınızı serbest bırakın çünkü müzik ve dans kalbin atmasını sağlar, bize yaşam verir.
“İnsanların kendini en gerçek ifade ettiği yer dans ve müziktir. Çünkü bedenlerimiz asla yalan söylemez.”
– Agnes de Mille
Kaynakça: https://aklinizikesfedin.com/dans-etmenin-5-psikolojik-faydasi/
0 notes