#kars treni
Explore tagged Tumblr posts
Text
Maglev treni veya manyetik raylı tren, saatte 1000 km hıza sahip. Çin'de hizmet veriyor. Konya'dan biniyorsun 15 dakika sonra Ankara'dasın. Ankara'dan İstanbul'a 30 dakika. Ankara Kars bir saat. Muğla'dan Ardahan'a 1 saat 45 dakikada gidiyorsun. Edirne'den Hakkâri'ye 2 saatte gidiyorsun. Güneş enerjisinden elektrikte bedava. Demir yolu asfalt yolun üçte biri fiyatına yaptırıyorsun. Manyetik trende devrilmek ve raydan çıkmakta yok. Kaza sıfır. Düşünün ne üretirsen üret istediğin yere bir saatte yetiştirdiğini. Muğla'dan Ardahan'a 2 günde çilek gitmeyeceğine göre...
Bu arada hızlı trenler 2-3 yıl içinde kendini amorti ediyor. Enerji bedava biletler çok ucuz o zaman her yere git gel. Kimse hapishaneye dönen şehirlere yaşamaz. Dolmuş gibi her 15 dakikada bir durakta bekle ve bin. Şehirler arası bile işe geç kalmıyorsun.
Muzaffer Kılıç
4 notes
·
View notes
Text
Pasifik Eurasia, Çin-Türkiye Treni ile Türkiye'yi Lojistik Hub Yapacak
Pasifik Eurasia, Çin ile Avrupa arasında kesintisiz tren taşımacılığı sağlamak amacıyla çalışmalarını hızlandırırken, Türkiye’yi küresel lojistik üssü haline getirmeyi hedefliyor. Bakü-Tiflis-Kars Demir Yolu Hattı (BTK) ve Orta Koridor’un stratejik önemine dikkat çeken şirket, bu güzergah üzerinde önemli iş birlikleriyle büyümesini sürdürüyor. Çin-Türkiye Treni: Lojistikte Yeni Bir Kavram Pasifik…
0 notes
Text
SEVMİYORUM: Deterjan kokusu
9 yıl önce, ruhum özgür olmak için kaynıyordu.
Bunun da yolu memur olmaktan geçtiğini düşünüyordum, öyle ya, düzenli gelire sahip olmam halinde ne üniversitede fukaralık çekecektim, ne de ailemin eline bakacaktım.
Zaten üniversiteye de memur olmak için gitmemiş miydim [!]
Bu şiarla; hiç bilmediğim bir memlektte, hiç bilmediğim bir işi yapmak için yola koyuldum.
Lise son sınıfta girdiğim memuriyet sınavının puanı ile Ankara'da mülakata kalmıştım.
Ruh asi olsa da, cepte para olmayınca trenle çıktım yola. En ucuzu oydu çünkü.
Barınmanın da en ucuzunu bulmalıydım. Öğrendim ki , devlet yurtlarında 7 gün kalabiliyormuşuz.
Hemen arayıp kayıt yaptırdım. İç Anadolu şivesinde bir abi "tamam gardaşım hava gararmadan gel, burası pavyon semti, sikerler adamı bah hele" demişti. Adama saf gibi cevap verdim "Sabah treniyle geliyorum hocam, geç kalmam!". Adam "trenle mi gelüyon" diyerek gülüp telefonu kapattı. Anlamadım. İç Anadolu insanının her zamanki kabalığına vermiştim.
Sabah 8 treni, gerçekten de yurt memuru abiyi haklı çıkartmıştı. Akşam 7 de Ankara'ya varmamı sağladı. Şerrrefsiz tren!
Yurda kayıt yaptırmaya gittim.
Yurt Ulusta bir otelden bozmaydı, ilk katta yemekhane kokuları geliyordu. Bu kaldığım yurttaki yemek kokularından daha farklı bir kokuydu. İçime işlemişti.
kattaki memura çıktım ve kendimi tanıttım, telefonuma gelen mesajı gösterince bana oda numaramı söyledi, yatak örtülerimi verdi ve "sekze çıhcan çekerin karşısındaki oda" dedi. Bön bön baktım. Asansörden bahsediyormuş meğer.
886 numaralı odaya gittim. 4 kişilik odada 5-6 kişi sigara çay muhabbeti yapıyordu..
Elimde yatak örtüleriyle odaya girdim. Herkes bana baktı ve hiç bir şey söylemediler. ben misafirim dedim, "oda dolu görmüyor musun" dedi içlerinden bir tanesi.
(Yani kaçak öğrenci kalıyormuş, yurtta güvenlik önlemleri, bulunduğu muhitten dolayı sıkı ama başka odalarda kalanlar yönetime haber vermeden gelip yatabiliyormuş.)
(Odayı tarif etmek gerekirse, 4 baza-yatak ve karşısında 4 masa olan, ufak bir oda işte.) Cam en sağdaki yatağın hemen yanında.)
Gördüm ama misafirim, ne yapsak ki? dedim.
Odada yan yana 4 baza vardı, cam kenarındaki arkadaş eşyalarını almadan sadece yatak örtülerini alıp gitti, "geç kardaşım" dedi.
Hava kararmıştı çoktan. Odadan Ankara şehri biraz gözüküyordu, manzaraya biraz daldım ve hayaller kurdum. Anıl Bayraktar bir şarkısında diyor ya "haddimi aştım saçmaladım" diye. tam o şekilde.
Odanın da ışık sistemi bozuk, cılız bir florasan yanıyor ancak pencerenin tam üstündeki yangın dedektörünün keskin yeşil ışığı adeta odayı daha da aydınlatıyordu.
Gerçekleri söylemek gerekirse odanın ışığının önemi yoktu, oda iyi ısınıyordu. Ankara için önemli olan buydu. Odanın her yerinde kalorifer boruları vardı, sıcaklık yüksek olduğu için herkes yıkadığı çamaşırlarını asmıştı borulara.
Yol yorgunu da olduğumdan takım elbisemi güvenli bir yere asıp don atlet yatağa attım kendimi. Yemek dahi düşünemedim.
Gece 3 gibi, deterjan kokusuna uyandım. odanın aşırı ısınması kokuyu daha da arttırmış belli ki.
4 kişilik odada tek ben ve kapıya yakın uçta yatan arkadaş kaldığımı fark ettim.
Eleman uyumuyordu. "ismin ne kral" dedim, "Ben Fuat" dedi, adımı ve bölümümü sordu. Ben de ona taşrada okuduğumu ve burada memur sınavına geldiğimi söyledim. "İyimiş kanka" dedi. Sıcak davranmasıyla yüz buldum ve odadakileri sordum, "Arkadaşlar benden rahatsız olduysa mahcup olurum" dedim. Kahkaha attı: "Kral burası Ankara, gece hayatı var, kızlar var, hiç düşünmedin mi?, gece benim gibi çulsuzlar dışında herkes ortamlara akıyor, buranın olayı bu" dedi. Bir kaç saniye sessiz kalınca kitaplarını alıp odadan çıktı. Etüt odasına gitti muhtemelen.
Yattığım yerden perdeyi açtığımda, sokak lambalarında sanki sivri sinekler uçuşuyor gibiydi. Kar yağıyormuş, odadaki sıcaklığın da bu yüzden arttığını anladım. Ancak koridorda ve yan odalarda sürekli sesler vardı. Huysuz bir ihtiyar değildim ki bu durumdan rahatsız olayım. Çoğu kişi 2. Öğretim muhtemelen, ya da okulu umursamıyordur diye düşündüm, üzerime bir şeyler giydikten sonra terasa çıktım. Ben çıkana kadar kar artmış ve tutmuş bile.
Kar taneleri yüzüme vururken tek başım Ankara'nın gece manzarasına karşı sigara içmek çok güzel gelmişti. hayallere dalarken kendimden geçmiştim. Zemin kar tutmaya başlayınca üşüyüp içeri kaçtım.
Odama girdiğimde üşümenin verdiği minnetle sıcaklığı iliklerime kadar hissettim. Nefesimi içime çekerken yo��un deterjan kokusunu da hissetmiştim.
Kendimi yatağa attım, yorgundum ama heyecandan uyuyamıyordum... Dön dön dur sadece... Odada kimsenin olmayışından cesaret alarak önce perdeyi, sonra camı açtım, kar yağışı artmıştı yarım saatte. Odaya kar girmeye başlayınca hemen kapattım camı. Yanıp sönen yeşil ışığa bakarak hayaller kurdum. Sınav başarısız geçse de deterjan kokularını içime çekerek kurduğum hayallerin saflığı çok güzeldi.
Geçenlerde annem odama gelip yeni aldığı deterjanı koklattı, aynı kokuydu. Gözlerim doldu. Sevmiyorum bu deterjan kokusunu!
0 notes
Text
Turistik Tatvan treni sefere çıkıyor
https://pazaryerigundem.com/haber/178841/turistik-tatvan-treni-sefere-cikiyor/
Turistik Tatvan treni sefere çıkıyor
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Ankara ile Tatvan arasında işleyecek Turistik Tatvan Treni Kurban Bayramı’ndan sonra yola çıkacak. Tren, 140 yolcuyla 24 Haziran’da Ankara’dan kalkacak ve 26 Haziran’da Tatvan’dan Ankara’ya geri dönecek. Tren, 28 saatte 1,262 km yol alacak.
ANKARA (İGFA) – Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Turistik Tatvan Treni Ankara’dan 24 Haziran saat 14.30’da 140 yolcusuyla, Tatvan’dan ise 26 Haziran saat 19.00’da hareket edeceğini duyurdu. Parkuru 28 saatte tamamlayacağını aktaran Bakan Uraloğlu, “Uzunca bir dönem sadece seyahat ihtiyaçlarını karşılayan konvansiyonel trenlerimiz artık ülke turizmine de hizmet veriyor. Turistik Doğu Ekspresi ve Turistik Diyarbakır Ekspresinden sonra Turistik Tatvan Trenini de 24 Haziran’da uğurlayacağız.” dedi.
Bakan Uraloğlu, Turistik Tatvan Treninin, nostalji ve konforu eşsiz bir manzarayla buluşturduğunu söyleyerek, “Trenimiz ev konforunda seyahat imkanına sahip yataklı vagonlardan oluşuyor. Yataklı vagonlarımızın bir odasında 2 kişi seyahat edebiliyor, her odada buzdolabı ve lavabo bulunuyor. Ayrıca yolcularımız Anadolu manzarası eşliğinde yemekli vagonlarda sunulan lezzetleri tadabilecek” dedi.
Turistik Tatvan Treninin Ankara-Tatvan seferinde 3 saat Elazığda turizm amaçlı duracağını söyleyerek, Bu molada yolcular Elazığın kültürel ve tarihi dokusunu keşfetme olanağına sahip olacak. Dönüş yolculuğuna Tatvandan çıkacak tren bu kez Sivasta 3 saat durarak yolculara Sivasta vakit geçirme imkanı tanıyacak. diye konuştu.
TREN GEÇTİĞİ İLLERİN EKONOMİSİNE KATKI SAĞLIYOR
Bakan Uraloğlu, “TCDD Taşımacılık A.Ş. Genel Müdürlüğü tarafından işletilen başta Turistik Doğu Ekspresi olmak üzere Turistik Erzurum Kars Bölgesel Treni ve Turistik Diyarbakır Treniyle seyahat eden binlerce yolcunun güzel anılar biriktirdiğini belirterek, Eşsiz coğrafyalarda süzülen turizm elçisi trenlerimiz turizme alternatif sunarak geçtiği illerin ekonomisine de katkı sağlıyor. Ünü ülke sınırlarını aşan ve dünyanın en güzel rotalarından birisinde hizmet veren Turistik Doğu Ekspresi bunun en güzel örneklerinden. Turistik Tatvan Treni de tıpkı bu sezon seferlerini tamamlayan Turistik Diyarbakır Ekspresi gibi rotası üzerindeki birçok şehrimizin ekonomik, sosyal ve kültürel hayatına dokunarak güzergah boyunca tarihi ve kültürel değerlerle doğa harikası manzaraları görme imkanı sunacak.” ifadelerini kullandı.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Doğu Ekspresi yılın ilk üç ayında 35 bini aşkın yolcu taşıdı
TCDD Taşımacılık AŞ'nin Doğu Ekspresi ve Turistik Doğu Ekspresi trenleri, eşsiz manzaraya sahip 25 saatlik güzergahta yolcularını masalsı bir serüvene çıkarıyor. Ankara'dan başlayan yolculukta Kırıkkale, Kayseri, Sivas, Erzincan ve Erzurum güzergahını izleyen tren, 1310 kilometre yol kat ederek son durağı Kars'a ulaşıyor. Ankara ile Kars arasında yapılan karşılıklı tren seferleri, Ramazan Bayramı tatilinde de ilgi görürken, özellikle gençler, doğa tutkunları, fotoğrafçılar başta olmak üzere her yaştan yolcuyu ağırlayan Doğu Ekspresi ve Turistik Doğu Ekspresi karşılıklı seferlerle yılın ilk üç ayında 35 bin 453 seyahat ve gezi tutkununu taşıdı. Yabancılar da trene ilgi gösteriyor Kars'a hem Sarıkamış Kayak Merkezinde kayak hem de tren yolculuğu yapmak için Tataristan'dan gelen Alexey Rusyaev, AA muhabirine, iki mutluluğu bir arada yaşamak istediğini belirtti. Rusyaev, "Doğu Ekspresi'ne ilk defa binip Ankara'ya kadar gideceğiz. İnşallah güzel geçecek. Doğu Ekspresi çok meşhur, bununla ilgili çok yazı okuduk, bu güzelliğe biz de bakmak istiyoruz. Erzurum'u diğer şehirleri trenden göreceğiz." ifadelerini kullandı. Turistlerden Svetlana Shafeeya da "İlk defa Doğu Ekspresine bineceğiz, Sarıkamış'a snowboard yapmaya gelmiştik, Ankara'ya kadar trenle gideceğiz." diye konuştu. "İlk defa bu kadar uzun yolculuğa çıkacağım, inşallah güzel geçer" Eskişehir'den uçak ile Kars'a gelen Ünal Aksöz ise dönüşü trenle yapacağını anlatarak, "İnsanların çok yoğun şekilde kullandıkları treni keşfetmek için geldim. Genellikle uçak yolculuğu yapıyorum. İlk defa bu kadar uzun yolculuğa çıkacağım, inşallah güzel geçer." dedi. Kars'ın çok güzel bir şehir olduğunu ifade eden yolculardan Melike Nur Çibik de şunları kaydetti: "Turizm olarak Doğu Ekspresi'nin şehre katmış olduğu zenginlik, güzellikler çok iyi. Geçen sene de deneyimledim çok güzel, çok rahat yolculuğu var. Çok güzel yerleri görebiliyorsunuz otobüs veya otomobilden ziyade tren yolculuğu insana inanılmaz bir hava katıyor." Read the full article
0 notes
Text
Memleket Treni
Tren tıngır mıngır ilerliyor. Dünyanın en şiirsel makinesi.. Kendi müziği var.. Tık tık trak.. Ovaları yararak, ayla selamlaşıyor, bulutsuz gökyüzünde yıldızlar... Modern çağın, sanayi devriminin icadı...
Yemekli vagon. Bir sürü sabit masa, her masanın iki tarafında, kırmızıya çalan bordo renkli koltuklar. Her masa, dörder kişilik. İki bira içip keyiflenmek isteyenler, akşam yemeği yemediği için karnını burada doyuranlar, tek bir çayla mekana kurulan öğrenciler..
Dışarısı karanlık.. Tren, geceyi yararak ilerliyor.
Devrim ve Eren, iki arkadaş. Köşede bir masadalar. Cam kenarındalar, karşılıklı oturuyorlar.Devrim sosyalist, Eren anarşist. Bir edebiyat dergisi çıkaracaklar. Dünyayı bu şekilde değiştirecekler, öyle umuyorlar. İnsanlara bu kölelik sisteminden kurtulmanın yollarını anlatacaklar. Önlerinde birer ince belli çay bardağı, masanın üstünde iki kırmızı Winston paketi...
Genç sayılabilecek İki takım elbiseli adam, yemekli vagonda geziniyor, bakıyorlar, boş masa yok. Devrim'le Eren'in masasının dibinde duruyorlar. Uyanık olanın adı Yaman, diğeri Şevket..
-Oturabilir miyiz gençler?
-Tabii abi..
Yamanla Şevket, masaya kuruluyor. Şevket Devrim'in, Yaman Eren'in yanına oturuyor. Yaman soruyor:
-Yiycen mi bişey?
-Yok. Bira söyle.
Az sonra, bıyıklı, orta yaşlı bir garson beliriyor.
-Bize iki bira.
Garson, siparişi, elindeki kağıda yazıyor.
Yaman soruyor:
-Sizin de ortamınızı bozduk ama.
Devrim yanıtlıyor:
-Yok abi, ne demek...
-Öğrenci misiniz?
-Evet.
-Bölüm?
-Felsefe.
-Ne işe yarar bu felsefe?
-Kavramları kullanarak, hakikati arama çabası, diyelim...
-Bulabildiniz mi bari hakikati?
-Yok abi, arıyoruz..
-E kolay gelsin madem. Hayırlı işler... Şey diyolar, bu felsefeyle uğraşanlar kafayı yiyormuş bi zamandan sonra?
-Yok abi öyle bir şey. Ama herkes gibi, yani, filozoflar da delirebilir tabii. Mesela şey, Nietzsche diye bi filozof, ömrünün sonuna doğru, bir ata sarılıp ağlamış, kısa bir süre sonra ölmüş.
-Ahaha o ne lan. Hiç sevmem öyle gönül adamı muhabbetlerini. Yaşa, ye, iç, sonra da öl amına koyuyum. Her şeyi abartıyolar, kafaya takıyolar. Ölüp gidecen, götüne pamuğu tıkacaklar. Düzen böyle yaratılmış işte.
-Sizin meslek ne abi?
-Ticaret erbabıyız biz. İstanbul'a, malzeme almaya gidiyoruz. Bu gördüğünüz mal da benim ortağım. Saf göründüğüne bakmayın, kafası iyi çalışır.
Yaman'la Şevket'in biraları geliyor. Şevket'in yüzü aydınlanıyor. Yaman soruyor:
-Siz içmiyo musunuz gençler?
-Çay içiyoruz abi..
-Bira söylim lan. Vallaha. Benden..
-Abi sağol, gerek yok.
-Olur mu lan. Şşt garson.. Birader, bize iki bira daha.
-Abi gerek yok gerçekten. Birazdan gidip uyuruz zaten.
-Daha İyi uyursunuz işte, fena mı.
Şevket'le Yaman biralarını yudumlarken, Devrim ve Eren birer sigara yakıyor. Az sonra, onların biraları da geliyor. Bir süre, trenin tıngır mıngır müziğini ve yemekli vagondaki insanların gürültüsünü dinliyorlar. Yan masadaki adam, hükümeti eleştiriyor. Karşı masadaki kadınlar ise, astroloji hakkında konuşuyor.
Devrim soruyor:
-Sizin ticaret ne üzerineydi abi?
-Tekstil bizim. Kumaş alır satarız. Ama tabi şey, kriz var biliyosun. Bu sene kar etmedik. Bazen iş değiştirsem mi diyorum.
-Anladım.
-Kendimi bildim bileli kriz var bu memlekette.
-Sebebi ne sence?
-Aslanım tabi şey olarak, yani ulusal düzeyde, ee, bizim millet, liberal ekonomiyi kavrayamadı. Adamlar yeni bi sistem yaratmış. Ne diyo bu sistem? Bir mal üret, arge çalışmaları yap, en iyi malzemeyi kullan, piyasaya sür. Malın kaliteliyse, şirketin uzun süre yaşar. Bak Avrupa'ya, iki yüz yıllık şirket var. Bizim dedelerimiz çiftçiymiş. En akıllısı Kapalıçarşı'da 10 metrekare dükkan sahibi olabilmiş. Veya devletin adamı olabiliyo. En iyi ürünü üretip piyasaya sürmek, bizim ruhumuzda yok, anlıyo musun? Durum bu yani. Bizim millet hep kurnazlık peşindedir. Dandik malzeme kullanır, satış yaparken yalan söyler.. Bi de, şeydir yani, bu ülkede bağlantılar çok önemli.. Belediye başkanıyla tanışır, bilmemne müdürüne yemek ısmarlar, ihale kapmaya çalışır. Bağlantılar iyi olacak.. Bu memleketin en akıllı tüccarı bile ihale peşinde koşar. Batıdaki gibi, en iyisini üreteyim, piyasaya süreyim yok bu ülkede..
-Abi bu millet liberal ekonomiyi kavrayamadı diyosun, ama sorunun kaynağı liberal ekonomi değil mi zaten? Çoğu insan yoksul ve aç, bi avuç zengin nemalanıyor sistemden.
-Çok duydum bunları. Bak aslanım, işçi ve memur standart bi işte çalışır, maaşını muntazam bir şekilde alır, riske girmez.. Tüccar ise cesurdur, kazanırsa dünyaları kazanır, kaybederse her şeyi kaybeder.. E bırak da, adam diğerlerinden daha iyi yaşasın.
-Yaşasın ama, işçilerini de sömürmesin bi zahmet..
-Bak ben, samimi bi şekilde söylüyorum, benim bin tane işçim oldu aslanım. Tek bir tanesinin hakkını yediysem, allah benim belamı versin.. Bak yemin ediyorum. Hepsinin maaşı gününde yatmıştır, tek bir tanesi hakkını alamamazlık etmemiştir.
-Abi, sen iyisin öbürü kötü meselesi değil ki. Sistem kötü. Çoğu işçinin, şirketler ve sistem karşısında bir hakkı yok. Sömürürler, parasını vermezler. Sistem, daima şirketlerin yanında bu ülkede..
-Kusursuz sistem yok aslanım. Sen iyi olacaksın. Gece yatağına gittin miydi, huzur içinde, mışıl mışıl uyuyacaksın. Ben kimsenin hakkını yemem, gerisi de beni ilgilendirmez. Bak ben Özal'cıyım. Adam neyi savunuyo? Millet kafasını kullansın, çalışsın, üretsin, daha çok vergi versin. Ülke böyle kalkınır.
-Abi ülke kalkınmıyo işte, onu anlatmaya çalışıyorum. Bir avuç zengin gününü gün ediyo.
-Öbürleri de çalışsın, üretsin oğlum...
-Adam çalışsa da hakkını alamıyor ki...
-Çok kafa açıyosunuz oğlum. Ben senin dediğini anlıyorum, ama sistem böyle işliyo.. Biz napalım. Haşa, tanrı mıyız. İç biranı, takıl sevgilinle, yaşa oğlum. Sonunda götüne pamuğu tıkıp, iki metrelik tabuta koyacaklar. Gerçi böyle diyorum ama, dünyanın tadını yine sizin gibi tipler çıkarıyo amına koyuyum. Biz borçla bilmemneyle uğraşıyoruz. Sen gez, toz, iki kitap al, karılı kızlı ortamlar, bilmemne. Sinema tiyatro gez.. Bizim bi arkadaşın kardeşi de entel. Carcur konuşur ama iyi çocuktur. 'Varoluş sıkıntısı çekiyorum abi' dediydi. İki sikişse geçecek halbuki o sıkıntı.
Garson masaya gelerek, kültablalarını alıyor, elindeki küçük çöp kutusuna boşaltıktan sonra yerlerine koyuyor. Yaman soruyor:
-Oğlum sizi bi pavyona götüreyim İstanbul'da. içiniz açılsın. Takılın bana, hayatınızı yaşayın.
-Yok abi, sağol...
-Niye lan.
-Hiç pavyona gitmedim daha önce.
-Oğlum sizi pavyona götürsek, ordaki karılar için dertlenirsiniz. Kadınları örgütlemeye çalışırsınız. Yanındaki arkadaş da şiir yazar karılar için.
-Eren şairdir abi. Yazar valla.
-İçime doğmuş demek ki.
Yaman'la Şevket'in biraları bitiyor. Birbirlerine bakıyorlar.
-Lan yavşak, kalkalım mı artık?
-Keyfin bilir...
-İyi madem. Gençler, biz hafiften kaçıyoruz. Sizin hesap da benden, ödemeyin ha...
-Sağol abi..
-Haydi hayırlı uykular... Oğlum dert etmeyin hiç bişeyi kral çocuklarsınız..
-İyi akşamlar abi..
Yaman ve Şevket kalkıyor. Mutfak tarafındaki kasada ödemelerini yapıyorlar.
Devrim ve Eren, birer sigara yakıyor, sonra biralarını yudumluyorlar. Trenin sesini dinliyorlar, tık tık trak.. Eren, karşı masadaki güzel kadınla göz göze geliyor, kısa bir süre bakışıyorlar. Devrim 'hadi kalkalım' diyor. Sigara paketlerini ve çakmaklarını ceplerine koyup, yemekli vagondan çıkıyorlar. İki vagon arası epey soğuk.
Koltuklarının olduğu vagona geldiklerinde, çoğu insanın uyuduğunu görüyorlar. Devrim cam kenarına oturuyor, walkman'ini çıkarıp, kulaklığını takıyor. Kısa bir sürede, ikisi de uyuyor..
Birkaç saat sonra uyanıyorlar. Tren, Haydarpaşa Garı'na yaklaşıyor. Fısır fısır konuşmalar, bavulunu toplayanlar, ağlayan bir çocuk...
Tren, sirenini çalıyor, bir süre sonra duruyor. İnsanlar kapıya doğru yöneliyorlar. Trenden indiklerinde, birer sigara yakıyorlar.. Devrim'in kulağında kulaklık.. Haydarpaşa Garı çok güzel, iç kısmın duvarları işlemelerle dolu, sanat eseri gibi. Bir sürü insan, tonla telaş. Nihayet, garın denize açılan kapısından çıkıyorlar. Denizle gar arasındaki bahçede, eski ama kullanılmayan bir tren lokomotifi var. Sol tarafta ise, bir vapur iskelesi.. Deniz ve yosun kokusu, martı sesleri... Hava serin. İstanbul, bütün güzelliğiyle karşılarında.
0 notes
Text
ADA Treni restorasyon çalışmaları dolayısıyla Arifiye’den hareket edecek (HAREKET SAATLERİ) TCDD tarafından Adapazarı - Gebze arasında taşımacılık hizmeti sunan Ada Ekspresi’nin Justinianus Köprüsü’nde gerçekleştirilen restorasyon çalışmaları dolayısıyla 27 Kasım - 3 Aralık tarihleri arasında Arifiye tren istasyonundan hareket edeceği açıklandı. TCDD tarafından Adapazarı - Gebze arasında taşımacılık hizmeti sunan Ada Ekspresi’nin Justinianus Köprüsü’nde gerçekleştirilen restorasyon çalışmaları dolayısıyla 27 Kasım - 3 Aralık tarihleri arasında Arifiye tren istasyonundan hareket edeceği açıklandı. Vatandaşların oluşan bu durumdan dolayı mağdur olmamaları için Adapazarı Tren Garı ile Arifiye Tren İstasyonu arasında Arifiye Özel Halk Otobüsleri hizmeti sağlayacağı ifade edildi. https://www.fisiltihaberleri.com/haber/ada-treni-restorasyon-calismalari-dolayisiyla-arifiyeden-hareket-edecek-hareket-saatleri-9962.html
#tren #turkey #izmir #kars #istanbul #doğuekspresi #travel #karsrail #train #doguekspresi #ankara #tatil #gezi #tcdd #gezgin #seyahat #AdaTreni #keşfet #çeşme #manzara #kahve #antalya #tbt #aniharabeleri #interrailturkiye #anadolu #demiryolu #photooftheday #view #instagood
0 notes
Text
Gezi tutkunları Doğu Ekspresi'nde yoğunluk oluşturdu
TCDD Taşımacılık AŞ'nin son yıllarda oldukça rağbet gören Doğu Ekspresi treni, yolcularını, eşsiz manzaralara sahip ve yolculuğu 25 saat süren güzergahında masalsı bir yolculuğa çıkarıyor. Ankara'dan hareket edip Kırıkkale, Kayseri, Sivas, Erzincan ve Erzurum güzergahını izleyen tren, 1310 kilometre yol kat ettikten sonra son durağı Kars'a ulaşıyor. Gezi tutkunları Doğu Ekspresi'nde yoğunluk oluşturdu Güzergahında rengarenk çiçeklerin yer aldığı arazilerin yanı sıra orman, dere, akarsu ve derin kanyonların eşsiz manzarasını yolcularına sunan Doğu Ekspresi ile her gün Kars-Ankara arasında karşılıklı sefer düzenleniyor. Yolcularına her mevsim farklı güzelliklerde yolculuk imkanı sunan Doğu Ekspresi'ne, şu sıralar hafta sonlarının da eklenmesiyle 9 güne çıkan bayram tatilini fırsata çeviren seyahat ve gezi tutkunları ile tatil için baba ocaklarına gidecek olanlar talep gösteriyor. Bayram tatilinin başlamasıyla tatil ve memleketine giden vatandaşlar Kars Tren Garı'nda yoğunluk oluşturdu. Gezi tutkunları Doğu Ekspresi'nde yoğunluk oluşturdu "Uyuya uyuya gidebiliyorum, aynı rahatlığı otobüste bulamam" Yeşile bürünen Kars Ovası'ndaki çiçekler arasında Ankara'ya giden Doğu Ekspresi treni dron ile görüntülendi. Yolculardan Muhammed Yayla, tatil dolayısıyla memleketine gideceğini bildirerek, "Bayram tatil dolayısıyla gidiyorum, dönerken yine trenle geleceğim. 9 günlük tatil boyunca keyifli zaman geçireceğim. Herkese hayırlı bayramlar." dedi. Hayrettin Gençalp ise treni diğer araçlardan daha rahat bulduğunu ve bu nedenle seyahatleri trenle yaptığını anlatarak, "Özlem gidermek, ailemle görüşmek ve bayramı geçirmek için İzmir'e gidiyorum. Tren çok rahat, benim gibi emekliler için çok iyi. Uyuya uyuya gidebiliyorum, aynı rahatlığı otobüste bulamam." diye konuştu. Read the full article
0 notes
Text
KARSRAİL
Doğu Ekspresi ile yola çıkanların son durağı, ülkemin doğusunda kalmış gizli güzelliktir Kars. Ermenistan sınırına komşuluğu, sıcak kanlı insanları, tarih kokan binalarıyla sizi büyüleyecek yerdir burası.
Ankara’dan Doğu Ekspresi ile çıktığınız yolculuğun 24. saatinde Kars Gar’ına varıyorsunuz. 18:00′da başlayan yolculuk, ertesi gün 18:00′da karanlık bir havada son buluyor. Trenden iner inmez sizi bir taksici furyası karşılıyor. Gençler ve gezginler, yörenin şu an için en önemli geçim kaynağı haline gelmiş vaziyette. Herkes “Ne koparabilirsem kardır?” kafasında olduğundan sizi garda iner inmez karşılıyorlar. Eğer Kars için bir planlama yapmadıysanız veya tur şirketleriyle anlaşmadıysanız, bu noktada trenden iner inmez taksicilerle sıkı bir pazarlığa oturarak bu durumu kendi şansınıza çevirebilirsiniz. İlk etapta yüksek fiyatlarla karşılaşmanız gayet doğal olacaktır. Ama pazarlık sonucu makul fiyatlara anlaşacağınıza kuşku yok. Tren içerisinde kaynaştığınız ekstra gezginler varsa onlarla bir olup tek bir taksici ile anlaşmanız daha da karlı sonuçlar doğurur.
- TAKSİLER NE KADAR ÜCRET ALIYOR?
Tren Gar’ından bahsetmeden önce, geziye çıkmadan işlerini halletmeyi sevenler için alternatif bir yöntemden bahsedeyim. Eğerki işinizi son ana bırakmak istemiyorsanız, instagram’da “Kars Taksi”, “Kars Tur Vip” vb isimlerde bu işi sosyal medyaya dökmüş taksiciler mevcut. Onlarla yola çıkmadan önce iletişime geçerek yolculuk öncesi bir anlaşma yapabilirsiniz. İşini yüz yüze halletmek, pazarlıkta şansını denemek isteyenler ise trenden iner inmez karşısında bulduğu taksicilerden biriyle pazarlık masasına oturabilir. Biz Kasım ayında gittiğimiz için Çıldır Gölü donmadığından gezi güzergahımızdan çıkarmış, onun yerine herkes övdüğü için “Boğatepe Köyü” nü güzergahımıza eklemiş, Ani Harabeleri ile Boğatepe üzerinden pazarlık yapmıştık. 300 tl den açılan kapı, otele bırakma+gezi = 225 tl’ye kapatılmış oldu. 3 arkadaş ve 2 de trende tanıştığımız gezginlerle toplamda 5 kişi adam başı 45 tl ye anlaşarak karlı bir sonuç elde ettik.
- GEZİLECEK YERLER UZAK MI?
Öncelikle şunu bilmelisiniz ki Kars’ta gezilecek noktalar çok dağınık. Nereden baksanız hepsi birbirine en az 45-50 km uzaklıkta yer alıyor. Bu yüzden de yola çıkmadan önce nereleri gezmek istediğiniz hususunda güzel bir planlama yapmanız gerekiyor. Gezinizi kaç gün üzerinden planladığınız, bu süre zarfında kaç noktayı gezmeyi düşündüğünüz vs çok önemli detaylar haline geliyor. Boğatepe Köyü şehir merkezinden yaklaşık 50 km uzaklıkta. Oradan çıkıp Ani Harabelerine gitmek için bir 30-35 km şehire geri dönmeniz gerekiyor. Döndüğünüz noktadan da yaklaşık 40 km ters istikamette ulaşım sağlamanız lazım. Bu yüzden gününüzün 2-3 saati yolculuk içerisinde geçmek zorunda kalıyor. Eğer Çıldır Gölü, Sarıkamış vs her yeri göreyim diyorsanız 1 günlük değil en az 2 günlük Kars gezisi planlamanız gerekir.
- NEREDE KALINIR?
Öğrenci veya ucuz yollu bir gezginseniz kesinlikle tercihiniz “Kars Öğretmenevi” olmalı. Geceliği Kamu Personeli veya türevindekilere 60, öğrenciye 72, sivile 90 tl şeklinde bir fiyatlandırmaya sahip. Konfor açısından lüks bir yapısı maalesef yok baştan uyarayım. Devlet öğretmen evlerine desteğini kestiğinden, kendi kendilerine döndürmeye çalışıyorlar artık. Fakat gece konaklaması ve ucuz yollu kalmak için ideal yerler. 3 kişilik veya 2 kişilik odaları var. Şanslıysanız 3 kişilik odada tek kişi olarak kimse gelmeden kalabilirsiniz. Sabah 6-7 arası ufak bir açık büfe kahvaltı sunuyorlar. Odalarsa ortalama sıcaklıklara sahip, üşümüyorsunuz. Temizlik ise 2 gün için idare etmekte sorun yaşanmayacak düzeyde. Eğer burada kalmak istiyorsanız, yola çıkmadan önce kendilerini arayarak rezervasyon yaptırmanız gerekiyor (yaptırmasanız da sorun olmaz ama işi garantiye almak gerekir). ÖĞRETMEN EVİ TEL: (0474) 212 00 49
Öğretmenevinde kalmak istemeyenleri ise merkezde türlü türlü oteller karşılıyor. Artık turizm ağırlıklı bir il olduğundan da fiyatlar 120-130 tl den başlayabiliyor. Gitmeden önce sıkı bir araştırma yapmanız lazım.
- NE YENİR?
Her gezgin blogunda veya videosunda görerek aşina olduğunuz Kaz Eti olayı, Kars’ın en ünlü yemeklerinden biri. Söz konusu kaz oluncada fiyatlar biraz yüksek rakamları görebiliyor. Örneğin bir porsiyon kaz eti+bulgur pilavı 70 tl gibi rakamlarda yer alıyor. Yöresel lezzetleri Kars merkezde bulunan ve “Kars Kaz Evi” nde veya Hanımeli Restaurant’ta yiyebilirsiniz. Eğer hepsinden tatmak isterim derseniz 90-100 tl gibi rakamları gözden çıkarmalısınız. “Ben öğrenci kafasındayım yöresel lezzetler beni bozar, sıradan şeyler yemek isterim” diyorsanız da şehir merkezinde sizin ihtiyacınızı karşılayacak çok iyi mekanlar mevcut. Mesela Tavuk döner+ayran 6 tl. Durun hemen küçümsemeyin, döner dediysek öyle kuru boş değil. Burada adamlar başka yerde 15-16 tl ye satılan içi dolu dolu döneri 6 tl gibi fiyatlara veriyor. Döner yemem diyenlere de Pizza Pizza (Terra Pizza), Burger King vb alışıldık mekanlar da mevcut. Kısacası Kars’ta bütçenize göre çok iyi mekanlar mevcut. Yeterki siz paradan haber verin.
- KARS MERKEZ NASIL?
Soba görmüş bir nesilseniz, Kars sizin için cennet olacaktır. Çünkü kentte her yerde soba yanmakta. Cafelere gidiyorsunuz soba, evlere giriyorsunuz soba, sokakta geziyorsunuz soba. Kısacası soba bacasının tütmediği bir mekan dahi yok. Hal böyle olunca da is kokusu içerisinde bir şehirde gezmeye başlıyorsunuz. Bu duruma alışık değilseniz koku veya is kokusunun üzerinize sinmesi falan sizi rahatsız edebilir. Merkezde her bina neredeyse Rus mimarisiyle donatılmış halde. Bu da nereye baksanız ilginç yapılar, tarihi binalar görmenizi sağlıyor. Merkez kısmı her yere yürüyerek gitmenizi sağlıyor. Öğretmenevi gar arası 20 dakikalık yürüme mesafesinde. Yine öğretmenevi Kars Kalesi 10 dakikalık yürüme mesafesinde. Kaleye giderken yolunuzun üzerinde Kars Kaz evi, tarihi binalar, Namık Kemal’in Evi vb pek çok yapıyı aynı anda görebiliyorsunuz. Bu da yürüyerek gezmeyi sevenler için kısa mesafelerde büyük sonuçlar elde etmelerini sağlıyor.
Kars Merkez için tek olumsuz nokta maalesef kuşlar. Abi o kadar memleket, o kadar şehir gezdim ben böyle sıçan kuş sürüleri görmedim. Gece veya gündüz, hangi ağacın altından geçseniz kuşlar başlıyor kafanıza sıçmaya. Hani öyle bir, iki tanesi de değil. Dalda on, on beş kuştan aşağısı yok. Bunlar sizin alttan geçişinizi gördüğü an direk nişan alıp yapıştırıyorlar. Bu yüzden yerel halk hariç kaldırımdan giden göremezsiniz. Şahsen anayoldan gitmeyi, kaldırımdan gitmeye tercih ederek sokaklarda ilerledim. Siz siz olun, eğer Kars’a giderseniz kaldırımlarda gezerken ya hızlı hareket edin, ya da kaldırımları tercih etmemeye özen gösterin.
- BOĞATEPE KÖYÜ NASILDI?
Bu köyün özelliği, dünya üzerinde üç yerde üretilen Gravyer Peyniri’nin üretim yerlerinden birisinin burası olması. Hatta peynirin burada üretilerek İtalya ve İsviçre’ye götürüldüğü, daha sonra bu iki ülkede de üretilmeye başlandığı söyleniyor. Gravyer peynirinin üretildiği yeri görmek istiyorsanız buyrun gidin. Fakat köyden pek bir şey beklemeyin. Çünkü içerisinde 2 odalı bir müze (ki sonradan köylüler tarafından yapılmış, içerisinde fotoğraflardan başka bir şey yok) ve Gravyer satan bir köy bakkalından başka görülecek hiçbir şey yok. Her yeri görmek isteyen biriyseniz bu köyü de rotanıza ekleyin. Ama kısıtlı bir gezi programına sahipseniz, buraya uğramak yerine diğer gezi noktalarını rotanıza eklemeniz daha doğru seçim olacaktır. Zaten Gravyer peyniri almak veya tatmak isterseniz şehir merkezinde tadım yapabileceğiniz pek çok dükkan mevcut. Hatta Gravyer şarapla daha iyi gider diyerek şarap bile ikram edenler var. Bu yüzden Boğatepe kısıtlı programı olanlar için zaman kaybından başka bir şey olmayacaktır. Ayrıca Gravyer’de herkese hitap eden bir peynir değil. Şehir merkezinde fırsatınız varsa deneyin, bizi çok iyi anlayacaksınız...
- ANİ HARABELERİ NASILDI?
Kars’a gidip, buraya gelmemek olmazdı. Biz de rotamızın ilk sırasına Ani’yi ekledik. Ani, Türklerin Anadolu’ya girişinin ardından ilk yerleştiği ve müslümanlığı ilk kabul ettiği nokta olma özelliğine sahip. Hatta Türklerin ilk cuma namazını burada kıldığı söyleniyor. Şehirden yaklaşık 50 km uzaklıkta. Jandarma tarafından korunan bir bölge. Kapıda bilet uygulaması mevcut. Kasım 2019 itibariyle giriş ücreti 12 tl. Gezi alanı ise yaklaşık 1- 1,5 km diyebiliriz. Adı üzerinde “harabeler” olduğundan içeride yıkılmış pek çok yapı ve Ani Kalesi’ni rahatlıkla görebilirsiniz. Selçuklu’dan günümüze kadar ulaşan bu yapılar tarih sevenleri etkileyecektir. Fotoğraf tutkunu arkadaşlar içinse içeride güzel karelerin yakalanacağı pek çok nokta mevcut. Eğer yolunuz buraya düşerse, 2 saatinizi buraya ayırarak sakin sakin gezmenizi, her yapıda fotoğraf çekinmenizi ve özellikle de kale kısmına çıkmanızı şiddetle tavsiye ederiz. Pek çok gezgin sadece alanı gezerek geri dönüyor. Oysa kale kısmına tırmanmak ve karşınızda yer alan Ermenistan sınırını arkanıza alarak tüm alanı yukarıdan görmek bambaşka bir güzellik sunuyor. Ermenistan bile kendi topraklarında Ani bölgesinden kalmış tarihi yapıları bizim kadar önemsemiş değil. Gittiğinizde göreceksiniz, çoğu yapı veya mağara umarsız biçimde hiçliğe terk edilmiş... Ani içerisinden ayrıca eski İpek Yolu geçtiğinden, bu yolun Ermenistan ile Türkiye’yi bağlayan “İpek Yolu Köprüsü” nü de görmeniz mümkün.
- ALTERNATİF NE YAPABİLİRİZ ?
Başta da söyledik ya, gidilecek noktalar birbirinden baya uzakta yer aldığından güzel bir planlama yapmanız, bu şehire en az iki gününüzü ayırmanız gerekiyor. Planlama yaparken de farklı seçeneklerle kendinize değişik rotalar çıkarmanız mümkün. İsterseniz bunlardan da bahsedelim.
--- Sarıkamış Dönüşü: Diyelimki siz Merkezi, Çıldırı ve Ani’yi gezdiniz. Gece konaklamanızı tekrar Kars Merkez’de yapmak yerine dolmuş veya diğer ulaşım araçlarıyla Sarıkamış’a geçebilir, sabah trene buradan binebilirsiniz. En azından gecenizi farklı bir noktada geçirme şansınız olur. Hem Sarıkamış içerisinde de öğretmenevi mevcut. Orada da uygun fiyatlara kalma imkanınız var. --- Erzurum Dönüşü: Kars’ı gezdiniz, bitirdiniz. Akşam yine Kars Merkez’de kalmak yerine biraz erken yola çıkarak otobüslerle Erzurum’a geçebilirsiniz. Sonrasında ister Erzurum’dan uçakla, ister otobüsle, isterseniz Doğu Ekspresi’yle yolunuza buradan devam edebilirsiniz. Tercih size kalmış. En azından Kars ve Erzurum olarak iki ili gezip gezinizi noktalamış olursunuz.
--- Artvin/Batum Güzergahı: Gezi süreniz uzun, önünüzde de bolca zaman varsa, kendinizi farklı bir kaçamakla şımartabilirsiniz. Kars üzerinden Ardahan ve ya Artvin’e otobüslerle geçerek buradan Gürcistan Batum’a geçiş sağlayabilirsiniz. Metro Turizm dahil pek çok firmanın Batum’a seferleri mevcut. Kars’ı gezdikten sonra atlayın Artvin’e geçin, oradan Batum’a güzel bir bilet alarak, TC Kimliğinizle birlikte sınırdan geçip farklı bir güzergahla gezinize devam edebilirsiniz.
#kars#kars gezisi#gezinpanda#gezi blog#travel blog#gezi bloğu#gezi blogu#karsrail#doğu ekspresi#tren gezisi#doğu ekspresi treni#kars treni#ani harabeleri#boğatepe köyü#kars gravyeri#kars peyniri#kars öğretmenevi
2 notes
·
View notes
Text
23 Şubat 1947, Pazar akşamı (Kaliforniya treni)
Sevgili Nelson Algren,
Mektubumu İngilizce yazmaya çalışacağım. Bu nedenle, lütfen dilbilgisi hatalarımı hoşgör, kelimeleri doğru anlamlarında kullanamasam da anlamaya çalış. Yazım da çok kötü oldu; çünkü trende yazıyorum.
Senden ayrıldıktan sonra, otele gidip makaleyi bitirdim, galiba pek iyi olmadı; ama o kadar da önemli değil. Sonra şu Fransızlarla akşam yemeği yedim ve hepsinden nefret ettim; çünkü iğrençlerdi, hem de onların yüzünden akşam yemeğini seninle yiyememiştim. Seninle telefonda konuştuktan sonra beni trene bindirdiler. Yatağıma uzanıp kitabını okumaya başladım, uykuya dalana kadar da okudum.1 Bugün, cam kenarında oturup manzarayı seyrettim, kitabını okumaya devam ettim. Gerçekten çok sakin bir gündü; uyumadan önce şunu söylemeliyim ki kitabına bayıldım, galiba sana da. Bu konu hakkında çok az konuştuk; ama bunu sen de hissetmişsindir herhalde. Artık sana teşekkür etmeyi bırakıyorum; çünkü pek bir anlam taşımıyor. Ama bilmeni isterim seninle birlikte olmak beni çok mutlu etti. Elveda demek, belki de bütün ömrüm boyunca seni bir daha görememek düşüncesi hiç hoşuma gitmedi. Nisan’da yeniden Şikago’ya gelmek beni çok mutlu edecek. Önce ben biraz kendimden bahsederim, sonra da sen. Ama yeteri kadar vaktim olacak mı bilmiyorum. Sonra da kafama şu soru takılıyor: Dün birbirimize hoşça kal demek bize bu kadar zor geldiyse, birlikte beş altı gün geçirip, daha da yakınlaştıktan sonra bu çok daha zor olmayacak mı? Bilmiyorum.
Her neyse, hoşça kal veya elveda. Emin ol, Şikago’da geçirdiğim bu iki günü unutmayacağım, yani seni.
S. de Beauvoir
*23 Şubat 1947- Yazdığı cevapta Algren, Beauvoir’ın, resepsiyona onun için bıraktığı kitapları almadan otelden ayrılmasına ne kadar üzüldüğünü söyledi. Algren’in de ona tutulduğu aşikardı. Simone de Beauvoir’ın kim olduğuna, düşüncelerinin ve yazdıklarının dünya için ne ifade ettiğine böylesine kayıtsızken; aslına bakılırsa onun hakkında New Yorker’ın bir sayısında çıkan varoluşçuluk ile ilgili bir makalede okuduklarından başka hiçbir şey bilmezken, şimdi aniden böylesine yakınlaşmaları şaşkına çevirmişti Algren’i.
12 Mart 1947, New York
Sevgili arkadaşım,
Kaliforniya’da, bir geziden yeni döndüm, döner dönmez mektubunu ve kitapları aldım. Biliyorsun, Palmer House’un bütün masalarında o kitapları nasıl da aramış, bulamayınca da çok üzülmüştüm; çünkü bu kitapları okumayı çok istiyordum, hem de onlar senden bana hediye, işte bu yüzden benim için çok değerliler. Şimdiyse kitapları aldığım için çok mutluyum; mektubun da beni çok memnun etti.
Nisanda Şikago’ya gelip gelemeyeceğimi henüz bilmiyorum. New York’un dört bir yanında bir sürü konferans vermem gerek. Neyse, yine de gelecek sene Amerika’ya geri geleceğime şimdiden kesinlikle eminim. Burada, Los Angeles’teki arkadaşlarım son romanımın2 temasını bir yapımcıya satıyorlar. Bu beni mutlu etti. Uzun süreliğine geri gelebilirim ve Şikago’da da bir süre kalabileceğim. Paris’e gelmeye gerçekten niyetin var mı? Sana Paris’i göstermek istiyorum. Her şeyden önce senin kendi kitabını, yani romanını elime almak istiyorum.3 Lütfen onu benim için bulmaya çalış.
Kaliforniya’da çok güzel vakit geçirdim. San Francisco’ya gittim, muhteşem manzaralar gördüm, birkaç nazik insanla tanıştım. Burada en iyi arkadaşımla4 da karşılaştım; onu tam bir yıldır, Amerikalı bir adamla evlenmek için Paris’ten ayrıldığı günden beri görmüyordum. Az okuyabiliyorum. Thomas Wolfe’un You Can’t Come Home Again adlı kitabını okudum, eh fena sayılmaz. Şikago Bowery’yi5, küçük Polonya barlarını, o soğuk rüzgarı unutmayacağım, hiç unutmayacağım.
Hoşça kal! Seni tanıdığım için çok mutluyum. Eminim bu yıl ya da gelecek yıl mutlaka yine görüşeceğiz.
S. de Beauvoir
Pennsylvania Üniversitesi Philadelphia, Yüksekokul, 24 Nisan 1947
Sevgili arkadaşım,
New York’a geri döndüm, çevre üniversitelerde konferanslar verdim. New York’ta geçirebileceğim iki haftam daha var. 10 Mayıs’ta Amerika’dan ayrılıyorum, uçakla gideceğim. Seni bir kez daha görmeden gitmek istemem; ama Şikago’ya gelmek benim için gerçekten çok zor. Yazmam gereken makaleler var; bazı insanlarla fikir alışverişinde bulunmam lazım, New York’ta da iki konferans vereceğim. 27 Nisan’la 10 Mayıs arasında gelemez misin? Birbirimizi sıkça görür, sessiz sakin sohbet ederiz. Senin için uygunsa, önerdiğin bir günde seni ararım; tam olarak ne zaman buluşacağımızı konuşabiliriz. Yok, senin için hiç uygun değilse, ben iki günlüğüne oraya gelmeye çalışırım. Bana cevap yaz. Bir de lütfen benim için romanını bulmaya çalış. Dün bir kopyasını gördüm, kapaktaki fotoğraf çok kötüydü, hiç sana benzemiyordu. Şeytan kitabı çalmam için dürttü; ama yapamadım.
Hoşça kal. Seni tekrar görmek beni çok mutlu edecek.
S. de Beauvoir
24 Nisan 1947’de S. de Beauvoir New York’a dönünce Algren’i aradı. Bir süre düşündükten sonra, Sartre’la olan durum da Amerika’da bir süre daha kalmasını gerektirdiğinden Algren’i tekrar Şikago’da görmeye karar verdi.
Birlikte ilk günümüz Anne’le Lewis’in Mandarinler’de birlikte geçirdikleri ilk güne benziyordu; utanç, sabırsızlık, yanlış anlama, bitkinlik ve nihayet duyguları paylaşmanın verdiği esrime. Yalnızca üç gündür Şikago’dayım; New York’ta halletmem gereken bir sürü şey var. Algren’i benimle oraya gelmesi için ikna ettim. Hayatında ilk kez uçağa bindi. Her şeyi ben ayarladım, alışveriş ettim, herkese hoşça kal dedim; sonra da akşama doğru saat beş civarında odamıza geri geldim, sabaha kadar birlikteydik. Herkes benimle sürekli onun hakkında konuşuyor; onun dengesiz, sağı solu belli olmayan biri olduğunu, hatta sinir hastası olduğunu söylüyorlar. Onu anlayan tek kişi olmak hoşuma gidiyor. İddia ettikleri gibi bazen patavatsız ve kaba olsa da bu, kesinlikle sadece bir çeşit savunma. En nadir bulunan bütün yetenekler onda, bu kelime bu kadar yerli yersiz kullanılmasaydı erdem derdim. İnsanları gerçekten önemsiyor. (Olgunluk Çağı)
De Beauvoir 17 Mayıs’ta Paris’e döndü.
K.L.M. Hollanda Kraliyet Havayolları Cumartesi öğleden sonra, 17 Mayıs 1947
Benim tatlı, harika, evcimen, genç sevgilim. Beni bir kez daha ağlattın; ama bana verdiğin her şey gibi, bu gözyaşları da tatlıydı. Az önce uçağa bindim ve verdiğin kitabı okumaya başladım, sonra da senin el yazını görmek istedim. Senden kitaba bir şeyler yazmanı istemediğim için pişmanlık duyarak ilk sayfayı açtım; ama işte oradaydı; benim için yazdığın sevecen, sevgi dolu ve güzel satırlar, işte bu yüzden aşağıda uzanan o güzel mavi denizin üzerinde, başımı cama dayadım ve ağladım; ama ağlamak bile güzeldi; çünkü aşk yüzündendi, senin aşkın, benim aşkım, bizim aşkımız. Seni seviyorum. Taksi şoförü “O bey kocanız mı?” diye sordu. “Hayır,” dedim. “Ha! Bir arkadaş mı?” Sonra da acıyan bir sesle ekledi: “Öyle üzgün görünüyordu ki!” “Ayrıldığımız için çok üzgünüz. Paris o kadar uzak ki,” demekten kendimi alamadım. Sonra da şoför Paris hakkında öyle güzel şeyler söylemeye başladı ki. Benimle gelmediğin için memnunum. Madison Avenue ve La Guardia’da tanıdığım insanlar vardı, Fransız sesleri ve Fransız yüzleri vardı hepsinin, gördüğüm en kötü Fransız sesler ve yüzler, gelmen gerçekten kötü olabilirdi. Biraz yorgundum, ağlayamıyordum bile, sadece yorgundum. Sonra uçak kalktı. Uçakları severim ben. Bana öyle geliyor ki duyguların doruğunda olunduğunda kalbe uyum sağlayabilecek tek ulaşım yolu uçmaktır. Uçak ve aşk, gökyüzü, üzüntü ve umut, hepsi bir olmuştu. Tek tek her şeyi hatırlayarak seni düşündüm, bana verdiğin kitaplardan daha çok hoşuma gideni okudum. Sonra viski içip güzel bir öğle yemeği yedik, beşamel soslu tavuk ve çikolatalı dondurma. Manzara, bulutlar ve deniz, sahil, ağaçlar ve köyler hoşuna giderdi herhalde, aşağısını gayet iyi görebiliyorduk, burada olsaydın gülerdin o sıcak, güzel, çocuksu gülümsemenle.
Newfoundland’in üzerindeyken neredeyse akşam olmak üzereydi; ama New York’ta saat hâlâ öğleden sonra üçtü. Karaçamları, hüzünlü gölleri ve orada burada görülen kar tepeleriyle öyle güzel bir adaydı ki. Sen de severdin. Uçağımız buraya indi, iki saat kalacağız. Tam şu anda sen neredesin acaba? Kimbilir belki sen de bir uçaktasın. Küçük evimize vardığında, orada olacağım, yatağın altında ve her yerde saklanmış olarak. Bundan böyle hep seninle olacağım. Şikago’nun hüzünlü sokaklarında, Elevated’in altında, yalnız kaldığın her yerde seninle olacağım biricik aşkım, tıpkı biricik kocasıyla birlikte olan sevgi dolu bir eş gibi. Uyanmak zorunda kalmayacağız; çünkü bu bir rüya değil, henüz başlayan muhteşem ama gerçek bir öykü. Seni yanımda hissediyorum, nereye gidersem benimle geleceksin, sadece bakışlarınla değil, her şeyinle. Seni seviyorum. Söyleyecek başka hiçbir şey yok. Beni kollarına alıyorsun, sımsıkı sarılıyorum sana ve öpüyorum seni, tıpkı daha önce yaptığım gibi.
Simone’un
1) The Neon Wilderness adlı hikaye kitabı o dönemde yeni yayınlanmıştı. 2) Bütün İnsanlar Ölümlüdür (1964) 3) Never Come Morning (1942)’ün önsözü Richard Wright’a ait. 4) Nathalie Sorokine. Yaşın Gücü eserine bakınız. 5) Dilencilerin, evsizlerin, bütün sefillerin yaşadığı büyük cadde.
9 notes
·
View notes
Link
Anadolu'da üç karayolunun kesiştiği noktada, 1930'lu yıllarda demiryolu geçtikten sonra kurulmuş bir yerleşim yeriydi. Gerek üç yönden gelen karayolunun kesişme noktasında bulunması gerekse demiryolunun geçiyor olması nedeniyle kısa zamanda büyümüş, çok geçmeden de bağlı bulunduğu ilin hatırı sayılır bir ilçesi haline gelmişti.
İlçeye bağlı bir köyden çıkarılan kömür, ilçenin bulunduğu ovaya ekilen pancar, ildeki çimento fabrikası ve Tekel Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğünün sağladığı hareketlilik nedeniyle önce 'İstasyon Şefliği' statüsünde olan demiryolu noktası, zamanla 'Gar Şefliği' statüsü kazanmıştı. 1980'li yılların sonunda TCDD Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen 'Örnek Gar Şefliği' yarışmasında da birinci olmuştu.
Bu başarı, Gar Şefinin bütün yelkenlerini şişirmiş, alınan birincilik sadece kendisinin sayesinde olmuş, bu birinciliğin kazanılmasına çalışanların emeği geçmemiş gibi personel üzerinde baskı kurmasına yol açmıştı. Görev unvanı 'Gar Şefi' olmasına rağmen bütün çalışanların kendisine 'Müdür Bey' diye hitap etmesini istemişti ve onun her istediği yerine gelmek zorundaydı. Çünkü o yıllarda bölgede görev yapan y/etkililer de bölgelerindeki bir garın 'Örnek Gar Şefliği' yarışmasında aldığı birincilikle kendilerinden geçmiş, o gardaki Gar Şefinin -ya da 'Müdür Bey'in- bir dediğini iki etmez hale gelmişti. 'Müdür Bey' ile akşam tartışan bir personelin ertesi gün aklından bile geçmeyen bir ara istasyona tayininin çıkması kaçınılmaz bir hal almıştı. Muhtemelen tayin gidecekleri yerdeki sosyal veya eğitim imkânları asla bu ilçe gibi olmayacaktı. Çünkü gerek Sağlık Meslek Lisesi gerekse Anadolu Lisesi gibi birçok ilçede (belki de ilde) bulunmayan okullar bu ilçede vardı. İnsanların öncelikleri kendi rahatları değil, çocuklarının eğitimleri olduğundan personelin tamamı da 'Müdür Bey'in dediklerini yerine getirip gazabından uzak durmaya çalışıyordu. Hareket memuru sadece hareket memuru, manevracı sadece manevracı, ambar personeli sadece ambar personeli, gişe memuru sadece gişe memuru, tahmil tahliye işçisi sadece tahmil tahliye işçisi değildi. Herkes görevleri dışında da olsa 'Müdür bey' ne derse yapmak zorundaydı. Aksi halde ertesi sabah evini toplayıp aklına hayaline gelmeyen bir istasyonda soluğu alabilirdi.
Hatta bu durum öyle bir şekle bürünmüştü ki istasyonda çalışan personel odasının önünden geçmeye bile korkar hale gelmişti. Gar Şefliğinde görev yapan personelin odası ile Revizörlük(*) Şefliğinin arasında yaklaşık olarak 50 metre mesafe vardı. İşin durumuna göre veya beraber çay içmek için personelin arada bir Revizörlük Şefliğine de gitmeleri gerekiyordu. Gar çalışanları, Revizörlük Şefliğine gidecekleri zaman 50 metre yürüdükleri takdirde ulaşacakları yere, sırf 'Müdür bey'e görünmemek için garın şehir tarafındaki lojmanların arkasından dolaşıp 300 metre yürüyerek gidiyordu.
Garda, yiyecek ve içecek satılan bir büfe yoktu. İlçede maddi durumu çok iyi olmayan ailelerin çocukları ve gençleri de ekmek, simit, mevsime ait meyve ve sebze ya da evlerinde hazırladıkları soğuk veya ayranı bir kaba koyup yolcuların inip bindiği 3-5 dakikalık zaman zarfında satmaya çalışırdı. İşte bu noktada garda çalışan manevracıların ve işçilerin yolcu trenleri geldiği zaman aksatmamaları gereken ve 'Müdür bey' tarafından çok önem verilen ikinci bir görevleri başlıyordu: "Gar sahasına giren simitçi, tatlıcı, ekmekçi, sucu vb seyyar satıcıları kovalamak."
24 saat içinde ilçeden geçen toplam 4 yolcu treni vardı ve bunların ikisi gece yarısı, ikisi de gündüz geçiyordu. Geceleri seyyar satıcılar olmadığından personelin ikinci ve çok önemli görevleri(!) gündüz trenlerinin saatinde daha büyük bir ehemmiyet kazanıyordu.
Yine bir gün yolcu treni gelmiş, ne hikmetse personel çok önemli(!) görevlerini unutmuş ve 14-15 yaşlarındaki simit satıcısını görmemişlerdi. Odasının penceresinden çocuğu gören 'Müdür bey' hışımla yerinden kalkıp dışarı fırladı. Onu gören simitçi, elindeki tepsiden simitleri döke saça kaçmaya başladı. Daha 5-10 adım atmıştı ki; geriden 'Müdür bey'in sesi duyuldu:
"Dur! Kaçma lan o...spu çocuğu!"
Zavallı çocuk, son süratle giderken aniden fren yapan araba gibi olduğu yere çakılıp kaldı. 2-3 saniye sonra yaşlı gözlerle geriye dönüp 'Müdür bey'e:
"Benim anam yok biliyor musun? Sen hangi hakla benim ölmüş anama 'O...spu' diyorsun?" diyebildi ve gözlerini silmeye devam etti.
O anda, çocuğun gözlerini sildiği elleri dışında sanki evrendeki bütün varlıklar donmuştu. Personel, satıcı çocuğu görmemeleri nedeniyle 'Müdür bey'den yiyeceği azarı düşünüyor, çocuk bundan sonra başına gelecekleri tahmin etmeye çalışıyor, o an trenden inip evlerine gitmek üzere olan yolcular da bundan sonra ne olacağını kestirmeye çalışıyordu. 'Müdür bey', söylediği sözün bir kalbi nasıl yaralandığının idrakine varmıştı varmasına ya; bundan sonraki davranışının ne olması gerektiğini bilmiyordu. Kendini toparladığında sesini olabildiğince yumuşatarak:
"İçeri gel hele delikanlı, odamda bir çay içelim." diyebildi.
Çocuk ise geriye dönüp kaçmakla kendisini davet eden bu despot adamın yanına gitmek arasında kararsız kalmıştı. Az önce vefat eden anasına 'O...spu' diyen adam, kendisini çay içmeye davet ediyordu. Kararsız gözlerle etrafına bakındı. Davete icabet ederse bundan sonra simit satarken sıkıntı yaşamayacağını biliyordu. 'Anam olsaydı ısmarlanacak olan çayı içip bundan sonra rahatça simit satmamı mı isterdi acaba?' diye düşündü bir an. Bunları düşünürken gencecik yaşta amansız hastalığa yenilen ve son zamanlarında güneşte eriyen bir kar misali eriyen incecik vücuduyla anası geldi gözlerinin önüne.
"Gitme oğlum!" dedi anası. "Fakirleri küçümseyip onlara her türlü hakareti etmeyi kendine hak gören bu adamın ısmarlayacağı bir çay ile benliğini tatmin etmesine izin verme! Sen gitme ki; kırılan bir kalbin bir bardak çay ile tamir edilmeyeceğini anlasın."
Çocuk, son bir kez gözlerini silip konuşmaya başladı:
"Çayın senin olsun Müdür Bey! Bana ısmarlayacağın o çayı da benim yerime sen içersen belki o taş kalbin biraz yumuşar da insan olduğunu hatırlarsın."
Müdür bey duyduğu cümlelere verecek bir cevap bulamadı. Simitçi çocuk, sözleri biter bitmez geriye dönüp ağır adımlarla ilçe içine doğru yürürken, Müdür bey personeline bağırıyordu:
"Ne diye bakınıp duruyorsunuz? Hadi herkes işine baksın! Bak, kafamı bozmayın! Bölgeye bir telefon ederim; yarın akşam soluğu Kapıköy'de(**) alırsınız!"
07.06.2020 - Malatya Mustafa Erkenekli
2 notes
·
View notes
Text
Doğu Ekspresi Yolculuğu ve Püf Noktaları
Doğu Ekspresi Yolculuğu ve Püf Noktaları
Dünyanın en güzel 4 tren rotasından birisi seçilen Doğu Ekspresi güzergahı, turistik seferlerine başlamak için gün sayıyor. 1.300 kilometrelik parkuru 31 saat 40 dakikada tamamlayan Doğu Ekspresi, Ankara-Kars arasında kalan güzelliklere tanıklık etmek isteyen kişileri ağırlıyor. Doğu Ekpsresi’ni Doğu Ekspresi Ana Hat Treni ve Turistik Doğu Ekspresi diye iki ayrı tren olarak yola çıkıyor. Buda…
View On WordPress
0 notes
Text
Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı yeniden açıldı
https://pazaryerigundem.com/haber/173189/baku-tiflis-kars-demiryolu-hatti-yeniden-acildi/
Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı yeniden açıldı
Mayıs 2023’te bakım çalışmaları nedeniyle kapatılan Bakü-Tiflis-Kars (BTK) Demiryolu Hattı yeniden hizmete açıldı.
KARS (İGFA) – Tarihi İpek Yolu’nun canlandırılmasını amaçlayan “Tek Yol Tek Kuşak” girişiminin en önemli halkasını oluşturan Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı, Gürcistan Demiryolları tarafından 24 Mayıs 2023 tarihinde başlayan Marabda-Ahıllek kesimindeki bakım çalışmalarının tamamlanmasının ardından tekrar işletmeye açıldı. Türkiye’den 440 ton “Soda Külü” yüklü ilk ihracat treni dün Türkiye’den Azerbaycan’a doğru yola çıktı. Azerbaycan’dan Adana Yenice’ye “Plastik Ham Maddesi” taşıyan ilk tren de bu sabah saatlerinde Türkiye’ye ulaştı.
“HATTA İLK TİCARİ TAŞIMA KAZAKİSTAN-TÜRKİYE ARASINDA”
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, 30 Ekim 2017 tarihinde Türkiye-Gürcistan ve Azerbaycan işbirliği ile açılan Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı’nda bugüne kadar konvansiyonel taşımalar da dahil olmak üzere toplam 1 milyon 470 bin ton yük taşındığını ifade ederek, “Bu rakamlar dahi bu hattın bölge için ne kadar önemli bir demiryolu hattı olduğunu gösteriyor. Toplam 757 kilometre uzunluğundaki Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı’nın 429 kilometresi Azerbaycan, 220 kilometresi Gürcistan ve 79 kilometresi Türkiye sınırları içerisinde yer alıyor. Hatta ilk ticari taşıma 30 Ekim 2017 tarihinde Kazakistan-Türkiye arasında 4 bin 700 kilometrelik mesafede başladı. Hatta Rusya, Gürcistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Çin’e yük taşımacılığı gerçekleştiriliyor.” diye konuştu.
“6 ŞUBAT DEPREMLERİ SONRASI BU HAT İLE ÇİN’DEN TÜRKİYE’YE 200 KONTEYNER İÇERİSİNDE 50 BİN ADET YAŞAM ÇADIRI TAŞINDI”
Çin’in Xi’an şehrinden 42 adet konteyner yüklü vagondan oluşan blok konteyner yük treninin, 6 Kasım 2019’da Ankara’dan Çekya’nın Prag şehrine gönderildiğini anımsatan Bakan Uraloğlu, “Tren, Çin-Türkiye parkurunu 12 günde ve Çin-Prag arasındaki toplam parkurunu ise 18 günde tamamlamış ve Demir İpek Yolu üzerinden Çin’den Avrupa’ya giden ve Marmaray’ı kullanarak Avrupa’ya ulaşan ilk yük treni olarak tarihe geçmişti. Ayrıca Türkiye’den Çin’e ilk ihracat blok treni ise 4 Aralık 2020’de Çerkezköy’den hareket ederek Xian eyaletinde Xinzhu şehrine ulaşmıştı. Ayrıca Asrın felaketi olarak nitelendirdiğimiz 6 Şubat depremleri sonrasında BaküTiflis-Kars Demiryolu Hattı ile Çin’den Türkiye’ye 200 konteyner içerisinde 50 bin adet yaşam çadırı taşındı. Bu anlamda da bu hattın çok büyük katkısını gördük” dedi.
“YILDA BİN 500 BLOK TREN İŞLETMEYİ VE 6,5 TON YÜK TAŞIMAYI HEDEFLİYORUZ”
Türkiye ile Çin arasında Orta Koridor ve Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı ile orta vadede yıllık 200 blok tren işletmeyi hedeflediklerinin de altını çizen Uraloğlu, “Uzun vadede ise, Orta Koridor ve Bakü-Tiflis-Kars güzergâhından yılda bin 500 blok tren işletmeyi ve 6,5 ton yük taşıması yapılmasını hedefliyoruz. Ayrıca Türkiye ile Çin arasındaki toplam seyir süresini 10 güne düşürmeyi planlıyoruz” dedi.
Bakan Uraloğlu ayrıca Bakü-Tiflis-Kars ve Orta Koridor üzerinden gerçekleştirilen taşımalarda önemli bir lojistik merkez oluşturacak Kars Lojistik merkezinin 2021 yılı Mayıs ayında hizmete açtıklarını da hatırlattı.
“ORTA KORİDOR VE BAKÜ-TİFLİS-KARS DEMİRYOLU HATTI, ZENGEZUR KORİDORU’NUN ETKİNLİĞİNİ ARTTIRACAK”
Orta Koridor ve Bakü- Tiflis – Kars Demiryolu Hattı’nın etkinliğini artıracak olan Zengezur Koridoru’nun önemine de dikkati çeken Uraloğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Zengezur Koridoru, Azerbaycan’ın batı kısımları ile Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Ermenistan üzerinden Zengezur Bölgesi’nden geçecek kara ve demiryolu hatlarını birleştirecek. Zengezur Koridoru’nun işlerlik kazanmasıyla beraber, Orta Koridor’un demiryolu ve karayolu yük taşıma kapasitesi artacak, bu da Pekin’den Londra’ya uzanan Doğu-Batı ticaretinin artışına olumlu katkı sağlayacak. Orta Koridor’un etkinliğinin artmasıyla hem Azerbaycan ile Hazar Denizi üzerinde geliştirilebilecek projeler hem de Nahçıvan ve Rusya ile ulaşım ve enerji alanında sağlanabilecek iş birlikleri ile ülkemizin bölgedeki stratejik konumunun önemi artacak.”
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
BİN MISRA KAÇAK SONBAHAR ELE GEÇİRİLDİ
iki sonbahar kaçakçısı dün izmir’de yakalandı
şair olduğunu ileri süren sanık ve italyan sevgilisi ilk sorgularından sonra tutuklandılar
Et je les écoutais, assis au bord des routes ces bon soirs de septembre où je sentais des gouttes de rosée à mon front comme un vin de vigueur
rimbaud
– 1. yalnızgezer
bir ağaç soyunur pencerelerimde hangi yabancılığa kendimi atsam alımlı bir kadın kurak gecelerimde giysilerin kınından sıyrılmış yalın tepeden tırnağa vücuduma tamam
yeşil sarıklı bir çınar eğer istanbul’daysam belki küçüksu’da belki büyükdere’de ney ıslıklarıyla pırıltılı darmadağın eğer paris’teysem şanlı bir atkestanesi bolonya korusu’nun aydınlık gemisi en kuytu limanında bir neuilly akşamının izmir’deysem eğer ya bürümcük bir karabiber ya dikenli bir palmiye ağustos delisi ayışığında ya da bir turunç ağacı yıldız serpintileriyle sırılsıklam
kadınsa o bildiğimiz bıçak sırtı kadın her şehirde güzellikler değiştirerek bazen konyak kıvamındaki sarışın bazen gerçek mi yalan mı anlayamam yukardan kahkahasıyla neredeyse erkek elinde isteklerin delimsirek kırbacı bazen gergef işler mendelsohn sokağı’nda parmak uçlarında rönesans nakışları gizli çiçeklerle süsler karanlık kışları
vahşi bir takımyıldız yalnızlığın ağacı bir uzay panayırı kurulmuş pencereme yüzlerimi aranırım hiçbirini bulamam ensemde düşten bozma kadınların kıskacı erkekliğim azalır git git şairliğime o kadar uğraşırım yalnızlığımdan çıkamam
-2. semplon treni
bu iş lozan’la cenevre arasında oldu semplon treni gecenin gözlerini oyuyordu bir ben uyanıktım bütün kompartımanda bir de cenova elleri avuçlarıma sığınmış camlarda leman gölü yamyassı uyuyordu hoyrat alp dağlarının ağırlığıyla ezilmiş
bu iş birdenbire oldu hiç hazırlığımız yoktu benim sigortalarım yanmıştı cenova çocuktu uykulu gözleri uzun kirpikleriyle gölgeli böcek çıtırtıları bilezikli saatinde saçları omuzlarıma akan altın yeşili çocukluğundan titrek bir mandolin aklında bense bir mısra kaçak sonbahar götürüyordum tren yavaşlayacak olsa gizliden ürperiyordum üstelik tıraş olmamıştım midem bozuktu
bir biz uyumuyorduk bütün kompartımanda öbürleri her biri bir başka dilden uyumuştu doktor lariviere elbette fransızca uyumuştu dachau kampı’nın komünistler barakasında nasıl kar yağıyordu uykusu buz tutmuştu karnına saplı paslı bir mızraktı açlık uzakta duman içindeki nöbetçi kuleleri miss higgins beygir dişleriyle ingilizce uyumuştu bir genç kız soyuyordu harıl harıl uykusunda durmadan göğüslerine kocaman erkek elleri ne dilden uyuduklarını bir türlü anlayamadık iki zenci öğrenci ağızları kalabalık düşlerinde nazlı muz ağaçları hurmalıklar gözlerinde patrice lumumba’nın gözlükleri var
bu iş lozan’la cenevre arasında oldu nasıl olduysa oldu hiç hazırlıklı değildik artık cenova benim gözlerimle bakıyordu ben onun bakışlarını kullanmaya başlamıştım kanı damarlarımın ağacında akıyordu tozlu karanlığım aydınlığına bulaşmıştı büyük bir yaşantıyı birdenbire eskitmiştik
italyan sınırını gök gürültüleriyle geçtik televizyon antenleri metal şimşek böcekleri demir kapıların ardında yağmurlu gümrükçüler
-3. venedik
bir katedral koparıp ortaçağ bulutlarından yığdılar çan sesleriyle san marco meydanı’na rüzgâr susar susmaz pencereleri açtım soluk yeşil bir balıkçıl sokuldu yanıma dedim uyandın mı dedi çok üşüyorum
yorgunluk çizgileri çekilmiş alnına yoksulluk gölgeleriyle savaş yıllarından soluk yeşil bir balıkçıl sokuldu yanıma adımı duyar duymaz uçuk dudaklarından sevmek sorumluluğunu titreyerek anladım dedim karnın aç mı dedi çok üşüyorum
dedim uzay ıslıkları yıldızların arasından dedi vapur yanaşmış sabah karanlığına dedim bu monteverdi venedik saraylarından dedi tut ellerimi dedi sakın bırakma dedim korkuyor musun dedi çok üşüyorum
-4. üç yaşamak
bir vuruşta kim kalbimi bulabilir el değmedik yerlerimde saklıyorum bazen adımın son harfinde gizlidir bazen ben bile bulamıyorum gökyüzünde bir yere çekilmiştir
venedik son telefon çaldığım şehir
almanca vapurları anlayamıyorum iki ambar kimsesizlik yüklemişler biraz hamburg oldukça rotterdam marsilya’dan akordeon gülüşmeleri batı yansımaları uzak camlardan tanıdık bir limana demirlemişler bir kanun taksimiyle uyanıyorum
istanbul son tutuklandığım şehir
şarkılar söyleyeni azaldıkça güzelleşir en güzel şarkı eylül’ün getirdiğidir alacakaranlıktaki yalnızlık sesleri içimize uçuşan çınar yapraklarından çekilip gitmekleri buluşmaklar mı her sabah çocuk her akşam adam bir bakışta tanıyıp gönüllü sürgünleri
paris son kapaklandığım şehir
-5. savcılıktaki ifademdir
biz aslında iki kişiydik cenova’yı gümrükte tuttular kaçak sonbahar sokuyormuş hırsızlama bir ay incecik yüz papel bilmem kaç kuruş
kadınlığı benden sorulur adımı kaptana tamamladı düşecek olsam eli kolumda yadsımak kalleşlik olur şiirlerimi ilk o anladı metresim oldu sonunda
cenova saçların ne uyanmak şişelerin birden patlaması zilzurna ıslanan kirpikler gözyaşı bir karış üç parmak yolculuğun sonuna yaklaşması bir günü beyliği beylikler
ben varsam onunla varım kanımız kontakt kırmızısı eşzamanlı vurur yüreğimiz bu kaçakçılığı ben tasarladım gemide saklayıp şarkımızı karaya indim tertemiz
ya onu bırakın ya beni tutun benim sonbaharı kaçıran işim gücüm kaç türlü yağmur geldim işte ne soracaksanız sorun cenova’nın dalgası attilâ ilhan öteki adı yılanlı çukur
Attila İlhan
0 notes
Link
Türkiye'den Çin'e ihracat yükü taşıyan 2 tren, Kars Garı'na ulaştı. Trenler, yaklaşık iki haftada Çin'in Şian kentine gidecek.
0 notes
Text
ADA Treni restorasyon çalışmaları dolayısıyla Arifiye’den hareket edecek (HAREKET SAATLERİ) TCDD tarafından Adapazarı - Gebze arasında taşımacılık hizmeti sunan Ada Ekspresi’nin Justinianus Köprüsü’nde gerçekleştirilen restorasyon çalışmaları dolayısıyla 27 Kasım - 3 Aralık tarihleri arasında Arifiye tren istasyonundan hareket edeceği açıklandı. TCDD tarafından Adapazarı - Gebze arasında taşımacılık hizmeti sunan Ada Ekspresi’nin Justinianus Köprüsü’nde gerçekleştirilen restorasyon çalışmaları dolayısıyla 27 Kasım - 3 Aralık tarihleri arasında Arifiye tren istasyonundan hareket edeceği açıklandı. Vatandaşların oluşan bu durumdan dolayı mağdur olmamaları için Adapazarı Tren Garı ile Arifiye Tren İstasyonu arasında Arifiye Özel Halk Otobüsleri hizmeti sağlayacağı ifade edildi. https://www.fisiltihaberleri.com/haber/ada-treni-restorasyon-calismalari-dolayisiyla-arifiyeden-hareket-edecek-hareket-saatleri-9962.html
#tren #turkey #izmir #kars #istanbul #doğuekspresi #travel #karsrail #train #doguekspresi #ankara #tatil #gezi #tcdd #gezgin #seyahat #AdaTreni #keşfet #çeşme #manzara #kahve #antalya #tbt #aniharabeleri #interrailturkiye #anadolu #demiryolu #photooftheday #view #instagood
0 notes