#ihraç polis
Explore tagged Tumblr posts
Text
Bursa'da FETÖ/PYD Üyesi İhraç Polis Yakalandı
Bursa’nın İnegöl ilçesinde, FETÖ/PYD üyesi olduğu gerekçesiyle hakkında kesinleşmiş hapis cezası bulunan bir ihraç polis, Jandarma Komutanlığı ekipleri tarafından yakalandı. İnegöl Jandarma Komutanlığı’na bağlı JASAT (Jandarma Suç Araştırma Timi) ekipleri, 2017 yılında Tekirdağ’ın Saray ilçesinde Emniyet Müdürlüğü’nde görev yaparken FETÖ/PYD üyesi olmaktan dolayı görevden ihraç edilen ve…
0 notes
Text
‘Polisim' deyip, internet kafeden çocukları çıkardı
Vaka, Yakutiye ilçesindeki Cumhuriyet Caddesi’nde meydana geldi. 2014 senesinde ‘Resmi evrakta sahtecilik’ suçundan polislik mesleğinden ihraç edilen 3 çocuk babası Bünyamin Anık, evlatların girdiğini görmüş olduğu web kafeye girdi. ‘Polisim’ diyerek içerideki evlatları dışarı çıkaran Anık, iş yeri sahibi ile de tartıştı. İhbar üstüne vaka yerine polis ekipleri sevk edildi. İş yeri sahibinin 18…
View On WordPress
0 notes
Text
Dört bir yandan gözaltında olan bir avuç denilecek kadar küçük bir kentte, Tunceli'de kayboldu Diyarbakırlı Gülistan. Annesi:
"Küçüğümdü, fidanımdı, yüreğimin gülüydü, sabah uykusundan uyandırmaya kıyamadığımdı, ilkokuldan sonra okumak için köyden gittiğinden beri hasret kaldığımdı…" diyor.
"Biz kızımızı devlete teslim ettik ve onun ölüsünü ya da dirisini bulmak devletin görevi." diye ekleyen Bedriye ve Halit Doku, bu taleplerini sosyal medyadan da dile getiriyorlar.
21 yaşındaki Tunceli Munzur Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü ikinci sınıf öğrencisi Gülistan, 5 Ocak 2020'de kaybolmadan bir gün önce Rus asıllı eski erkek arkadaşı Zaynal Abakarov ile onun çalıştığı kafenin önünde tartıştı ve Doku'ya zor kullanıldı.
Daha sonra üniversiteye giden bir minibüse bindiği anlar mobese kameralarına takılan Gülistan'dan bir daha haber alınamadı. Yol güzergahında bulunan Kent Güvenlik Yönetim Sistemi (KGYS) kameralarında yapılan incelemelere rağmen araçtan nerede indiği tespit edilemedi.
Bindiği minibüsün şoförü belirlenerek ifadeye çağrıldı. Sürücü, pazar günü olması dolayısıyla aracın üniversiteye girmediğini, dönüşte minibüsün boş döndüğünü ve Doku'nun nerede indiğini hatırlamadığını söyledi.
Ayrıca Abakarov'un üvey babası Engin Yücer'e ait ve polis tutanağında olaydan bir gün önce Gülistan'ın zorla bindirilmeye çalışıldığı belirtilen otomobilin, soruşturmanın açıldığı 7 Ocak'ta il dışına çıkarıldığı ve yaklaşık bir hafta sonra tekrar kente getirildiği ortaya çıktı.
Bilirkişi raporu ve HTS kayıtları Gülistan Doku ile ilgili sürdürülen soruşturma dosyasına eklendi. Bu raporlarda şüphelinin eylemi daha da net bir şekilde ortaya çıkmış oldu.
Gülistan, 4 Ocak'ta part-time olarak iş yerinde çalışmaya başlıyor. O çalışması saat 16.00 ile 23.00 arası olması gerek. Saat 20.00 sırasında şüphelinin babası adına kayıtlı bir telefondan aranması üzerine patronundan izin alarak şüphelinin evine gidiyor, saat 21.00 sıralarında.
Saat 22.30 sıralarında da evlerinden çıktığına ilişkin görüntüler var. Bu görüntülerde Gülistan'ın hızlıca evi terk ettiği görülüyor, şüphelinin de hızlıca ardından araca binip Gülistan'ın arkasından gittiği görülüyor.
Ayrıca Asayiş Şube'de görevli üvey baba Engin Yücer, sosyal medya hesabından Gülistan'ın intihar ettiği iddiasına dair bir fotoğraf paylaştı ve bunun dosyada bulunduğunu belirtti. Ancak savcı, dosyada böyle bir bilginin olmadığını söyledi. Engin Yücer, 8 Ağustos 2020'de de Gülistan'ın ablasına sosyal medyadan hakaret etti. 22 Ocak 2021'de "kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek ve yaymak, hukuka aykırı kişisel verileri kaydetmek ve bu suçu kamu görevlisi sıfatıyla yapmak gerekçesiyle" polislikten ihraç edildi.
Gülistan Doku'nun annesi Bedriye Doku ve ablası Aygül Doku, Tunceli Seyit Rıza Meydanı'nda oturma eylemine başladı. Anne ve kızı çevik kuvvet polisleri tarafından gözaltına alındı, ardından serbest bırakıldı. Gülistan'ın ailesi, çocuklarının bulunması için 2 Ocak 2022'de Tunceli Adliyesi önünde oturma eylemi başlattı. Aile, polis ekipleri tarafından engellendi. Kızlarının akıbetini sormak için 23 Şubat 2022'de Tunceli'den Ankara'ya gelen Doku ailesi, gözaltına alındı. Aile, ertesi gün Adalet Bakanlığı'na gitmek isterken polis tarafından yine engellendi. Doku ailesi oturma eylemleri düzenledi, siyasi parti temsilcileri ve partili cumhurbaşkanıyla görüştü. Binlerce kadın Gülistan için sokağa çıktı, milletvekilleri mecliste soru önergeleri verdi.
Gülistan'ın telefon sinyalinin en son alındığı yer de, Sarı Saltuk Viyadüğü'ydü. Bu bölgeyi gören ve yola uzaklığı nedeniyle net olmayan üç buçuk saatlik güvenlik kamerası görüntüsü, iyileştirilmesi için 28 Haziran 2022'de Ulusal Kriminal Büro'ya gönderildi. Ailenin bu görüntünün soruşturmanın yönünü değiştireceğine dair umudu vardı. Ancak gelinen aşamada hiçbir değişiklik olmadı.
Baraj gölünde arama yapan ekiplerce 187 gün süreyle su altı ve üstünde sürdürülen çalışmalardan da sonuç alınamadı.
Tunceli gibi özel güvenlik bölgesi olan bir kentte, her köşesi 24 saat kameralarla gözetlenen bir kentte bir kadının kaybolamayacağı, ancak bilinçli ve organize bir şekilde ortadan kaldırılabileceğine dair ciddi bir kanı oluştu.
Gülistan'ın kaybolmasının üzerinden yaklaşık 5 yıl geçmesine rağmen "Gülistan Doku nerede?" sorusu hâlâ cevaplanamadı.
Birçok kentte birçok yurttaş, kadın, aktivist ve devrimci "'Gülistan Doku nerede?' diye sormaya devam edeceğiz." diyor.
1 note
·
View note
Text
FETÖ Sebebiyle İhraç Edildi, Hayatına Son Verdi
Samsun Atakum’da 1,5 ay önce FETÖ’den ihraç edilen polis memuru Oğuz Doğan (37), evinin penceresinden atlayarak intihar etti. Gelen bilgilere göre, 1,5 ay önce FETÖ’den ihraç edilen polis memuru Doğan, akşam saatlerinde Atakent Mahallesi’nde yaşadığı 8. kattaki dairesinin penceresinden kendini boşluğa bıraktı. Ağır yaralanan Doğan, olayı duyanlar tarafından hemen bildirilen sağlık ekipleri…
0 notes
Text
Hindistan Yüksek Mahkemesi, kripto para alanındaki düzenleyici netlik için adım attı. Japonya Blockchain Birliği, Japon hükümetine Kripto Varlıklarının vergilendirilmesi konusunda davet yaptı. Kırgızistan, kripto madencilik çiftliği yatırımı için kolları sıvadı. CNIL, Worldcoin’in bilgi toplama tekniklerini sorguluyor.Kripto para düzenlemeleri konusunda kararlı hareket talebiHindistan Yüksek Mahkemesi, ülkenin kripto para ünitesi alanındaki düzenleyici netlik eksikliğini gidermek için adım attı. Bu doğrultuda, Birlik Hükümetini kapsamlı mevzuat oluşturma konusunda kararlı adımlar atmaya çağırdı. Haberlere nazaran Yüksek Mahkeme, Birlik hükümetini kripto para ünitelerini içeren ceza davalarını soruşturmaya adanmış federal bir ajansın kurulmasına ait niyetlerini netleştirmeye yönlendirdi. Mahkeme, Merkezin dijital para ünitelerini düzenlemek için şimdi bir yasa uygulamadığı belirtti. Ayrıyeten, kripto para ünitesiyle ilgili mevzuları ele almak için uzman bir ajans kurmadığını kaydetti. Bu yüzden de hayal kırıklığını lisana getirdi.Duruşmalar sırasında, Surya Kant ve Dipankar Datta’dan oluşan bir yargıçlar heyeti, hükümeti kripto para ünitesi davalarını manaya ve soruşturma konusunda uzmanlaşmış ulusal seviyede bir ajansın yokluğu konusunda dikkatle sorguladı. Yargıçlar, yüksek kaliteli bir soruşturma sürecine duyulan gereksinimi vurguladı. Bu bağlamda, kripto para süreçlerinin karmaşıklığına dikkat çektiler. Bu yüzden de şu anda bu cins davaları ele alan klâsik polis memurlarının ötesinde bir uzmanlık gerektirdiğini ima ettiler.Kripto para vergilendirmesinde ıslahat çağrısıJaponya Blockchain Birliği (JBA), Japon hükümetini Kripto Varlıklarının vergilendirilmesini gözden geçirmeye resmen çağırdı. Önerilen değişiklikler, şirketleri web3 sanayisine girmekten caydıran mahzurların üstesinden gelmeyi amaçlıyor. Ayrıyeten, halk ortasında kripto paraların daha geniş çapta benimsenmesini teşvik etmeyi amaçlıyor. Uzmanlara nazaran, uygulanması halinde, bu revizyonlar Japonya’yı, ülkenin geleceği için potansiyel ekonomik yararlarla birlikte, önde gelen bir Web3 gelişmiş ülkesi olarak konumlandırabilir.JBA’nın önerisi, her biri kripto vergilendirmesinin farklı taraflarını amaç alan üç ana talep etrafında dönüyor. Birinci olarak, dernek, üçüncü şahıslar tarafından ihraç edilen kripto varlıklarını elinde bulunduran şirketlerde yıl sonu gerçekleşmemiş kar vergilendirmesini kaldırmayı amaçlıyor. İkinci talep, şahsî kripto varlık alım satım karları için vergilendirme tekniğinin revizyonunu içeriyor. Üçüncüsü ise kripto varlıkların takas edilmesinden elde edilen karlar üzerindeki gelir vergisinin kaldırılmasıyla ilgili. Bu teklif, JBA’nın tekliflerinin hayati bir istikametini içeriyor.Kırgızistan kripto madencilik çiftliği yatırımı yapacakcointahmin.com olarak bildirdiğimiz üzere, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadyr Japarov, Kambar-Ata-2 Hidroelektrik Santrali’nde bir kripto para madenciliği çiftliğinin inşası için yeşil ışık yaktı. Projenin maliyetinin 20 milyon doları bulacağı kestirim ediliyor. Bu tezli proje, kripto para madenciliği için ülkenin bol hidroelektrik güç kaynaklarından yararlanmayı amaçlıyor. Karar, hem vatandaşlar hem de uzmanlar ortasında hem heyecan hem de kaygı yarattı. Bu da bir bakıma kripto para dalının kutuplaştırıcı tabiatını yansıtıyor.Fransa, Worldcoin’i soruşturuyorFransa’nın bilgi muhafaza kurumu olan Fransız Ulusal Bilişim ve Özgürlük Komitesi (CNIL), epeyce tanınan olan yapay zekâ sohbet robotu ChatGPT’den sorumlu şirket OpenAI CEO’su Sam Altman tarafından başlatılan bir teşebbüs olan Worldcoin’in bilgi toplama uygulamalarına ait önemli çekincelerini lisana getirdi. Reuters raporuna nazaran CNIL, Worldcoin’in bilgi toplama metotlarının yasallığını inceliyor. Ayrıyeten, biyometrik dataları hangi şartlar altında sakladığını sorguluyor.CNIL, “Biyometrik dataların saklanma şartları üzere bu toplamanın yasallığı da kuşkulu görünüyor” dedi. Bu açıklama, ajansın Worldcoin’in ferdî bilgileri elde etme ve kullanma biçimi konusunda tasalarını vurguluyor.
Bilhassa de biyometrik dataların kullanımı konusundaki tasaları ön plana çıkarıyor. Worldcoin protokolünün ardındaki kuruluş olan Worldcoin Vakfı, Cayman Adaları merkezli bir kuruluş. Worldcoin, CNIL’in soruşturmasına cevap vermekte gecikmedi. Vakıf, Worldcoin’in faaliyet gösterdiği pazarlarda ferdî bilgilerin işlenmesine ait tüm yasa ve yönetmeliklere uyduğunu belirtti. Bununla birlikte, kurumun bilgi toplama uygulamalarına ait kuşkuları kaşları kaldırdı.
0 notes
Link
[ad_1] İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerinin yaptığı çalışma kapsamında; Tekirdağ üzerinden Yunanistan'a kaçma hazırlığında olan, meslekten ihraç eski 4'üncü sınıf emniyet müdürü S.Y., zabıt katibi M.Ö. ile şüphelilere organizatörlük yaptığı belirlenin 1 kişi yakalandı. 8 ŞÜPHELİ DAHA YAKALANDI Polis, kentte FETÖ/PDY'nin askeri mahrem yapılanması, emniyet mahrem yapılanması ve öğrenci yapılanması içerisinde geçmiş dönemlerde faaliyetlerde bulunduğu şeklinde haklarında beyan, teşhis, bylock tespiti ve ardışık aranması tespit edilen 10 şüpheliye yönelik düzenlediği operasyonlarda da 8 kişiyi yakaladı. 2 şüphelinin aranması sürerken, emniyette işlemleri tamamlanan 10 FETÖ şüphelisi ile 1 organizatör adliyeye sevk edildi. Fotoğraf, DHA tarafından servis edilmiştir. [ad_2]
0 notes
Link
İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, FETÖ/PDYye yönelik yaptığı çalışmada, hakkında kesinleşmiş hapis cezası bulunan ve örgüt üyesi olduğu gerekçesiyle meslekten ihraç edilen eski öğretmen Kürşat K.nin saklandığı yeri tespit etti. Belirlenen adrese polis ekipleri tarafından şafak operasyonu düzenlendi. Ekipler, Kürşat K.yi gözaltına aldıktan sonra evde yaptığı aramada 31 bin 295 TL, 2 bin 500 euro, 13 bin 835 dolar, 8 tam, 10 çeyrek, 2 gram altın, iki burma bilezik, iki altın kolye ve çok sayıda dijital materyal ele geçirdi. ÜÇ YILLIK FİRAR SON BULDU Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan hakkında 6 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası bulunan Kürşat Knin, ByLock ve operasyonel hat kullandığı, askeri mahrem yapılanması içerisinde mahrem imam olarak sohbet hocalığı yaptığı, örgüt içerisinde farklı kod isimlerinin bulunduğu ve 3 yıldır firar olduğu öğrenildi. Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen Kürşat K., tutuklandı
0 notes
Link
Tahancı Hukuk Bürosu olarak bu yazımızda, iş kazası sonrasında maddi ve manevi tazminat davaları, ceza soruşturması ve ceza davaları, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından açılacak rücu davaları hakkında bilgi verdik.
#ankara avukat#avukat#idare avukatı#icra avukatı#boşanma avukatı#Adli Sicil Kaydı#sabıka kaydı sildirme#araç değer kaybı#değer kaybı#isim değişikliği davası#dolandırıcılık#yaş düzeltme#polis rütbe davası#meslekten ihraç#güvenlik soruşturması#aile hukuku#icra hukuku#ceza hukuku#iş hukuku#sigorta hukuku
0 notes
Text
Bursa İnegöl'de FETÖ Üyesi Eski Polis Yakalandı, Otomobil Yangını ve Trafik Kazası
Bursa’nın İnegöl İlçesinde FETÖ Üyesi Eski Polis Yakalandı Bursa’nın İnegöl ilçesinde, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyesi olduğu gerekçesiyle hakkında verilen mahkumiyet kararı kesinleşen eski polis memuru yakalandı. Tekirdağ’ın Saray ilçesi Emniyet Müdürlüğü’nde görev yaparken 2017 yılında FETÖ bağlantısı nedeniyle meslekten ihraç edilen Recep Ç. (49), yargılama sonucunda 6 yıl 3 ay hapis…
0 notes
Text
8. kattan atlayan eski polis hayatını kaybetti
Samsun’da meslekten ihraç olan 37 yaşındaki polis memuru, 8. kattaki evinden kendini aşağı attı. Ağır yaralanan kişi, kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. Vaka, Atakum ilçesi Atakent Mahallesi’nde meydana geldi. Edinilen bilgiye bakılırsa, Samsun Güvenlik Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü bünyesinde uzun seneler vazife yaptıktan sonrasında son olarak Canik İlçe Güvenlik Müdürlüğü’nde vazife…
0 notes
Photo
Emekli polis KHK ile ihraç edilen polis memurunu silahla yaraladı
0 notes
Text
BİLİYOR MUSUNUZ?
15 Temmuzda uçaklar daha havadayken bir çok eylem gerçekleşmemişken 2.745 hakim/savcının açığa alındığını, yani askeri bir eylem olan kalkışma nedeniyle askerden önce hakim/savcılar hakkında işlem yapıldığını!
BİLİYOR MUSUNUZ?
15 Temmuza katılan silahlı personel sayısı 8.400 kişi denilmesine (bunların içinde gerçek kalkışma iradesi olan 1.000 kişi dahi değildir) bugüne kadar 90 bin asker ve polisin ihraç edildiğini, yani kalkışmayla ilgisi olmayan onbinlerin ihraç edildiğini!
BİLİYOR MUSUNUZ?
15 Temmuz askeri bir eylem olmasına rağmen en çok öğretmenlerin ihraç edildiğini!
OHAL KHK'larının evrakta sahtecilikle hazırlandığını, yani önce Bakanların "ekteki kişiler ihraç edilmiştir" demesine karşın imzalanan evrakın ekinde listelerin olmadığını!
BİLİYOR MUSUNUZ?
15 Temmuzda aktif olarak kalkışmaya karşı gelen pilot, asker, polis vb kişilerin de ihraç edildiğini!
İltisak ve irtibat denilen kelimelerin daha önce yargı kararlarında olmadığını, 15 Temmuzdan sonra uydurulduğunu!
BİLİYOR MUSUNUZ?
Darbe/kalkışmanın amacı siyasiler olması gerekmesine rağmen 15 Temmuzda siyasilere dokunulmadığını, askerin zaten kendisine ait olan kışlaları ele geçirmeye çalıştığını, oysa kışlayı ele geçirmenin hiçbir anlam ve öneminin olmadığını!
BİLİYOR MUSUNUZ?
Hulusi 15 Temmuzda gündüz meydana gelen gelişmeler karşısında "kışlalar terk edilmeyecektir" emrini vermiş olsa hiçbir olayın meydana gelmeyeceğini!
Darbenin seyrini değiştirdi denilen Zekai'nin Orgeneral dahi yapılmadan Kolordu K.lığından emekli edildiğini,
BİLİYOR MUSUNUZ?
Askerlikte "yapılan yapılamayan her şeyden komutanın sorumlu olması" anlamına gelen KOMUTAN SORUMLULUĞU olmasına karşın astlarına derdest olan, birliklerine sahip olamayan ne kadar adam varsa görevlerine devam ettiğini hatta terfi ettiğini!
BİLİYOR MUSUNUZ?
Akın ÖZTÜRK hakkında Genelkurmay Başkanlığının 17 Temmuzda "onu hv.kuv.k. darbecileri ikna etmek için göndermiştir" diye açıklama yapıldığını ama sonrasında Öztürk'ün kalkışmanın 1 Numarası olarak cezalandırıldığını!
BİLİYOR MUSUNUZ?
15 Temmuz gecesi Diyanet Başkanının MİT Başkanı ve Suriyeli Muhalif Liderle "yemekte" olduğunu!
Tayyip olayı eniştesinden öğrenmesine ve o gece kimse ulaşamamasına karşın MİT Başkanının görevine devam ettiğini!
BİLİYOR MUSUNUZ?
TBMM Darbeleri Araştırma Raporunun yok edildiğini!
BİLİYOR MUSUNUZ?
Birleşik Arap Emirliklerinin, iktidar tarafından "darbenin finansörü" ilan edildiğini ama sonrasında sarmaş dolaş olunduğunu!
BİLİYOR MUSUNUZ?
2011 yılında Meclis kürsüsünden Gülen'e övgüler dizen BOZDAĞ Bakan olurken askerlerin aynı tarihte içeriği ve arayanı belli olmayan tek bir ankesör kaydına istinaden terörist ilan edilerek hem görevden ihraç edildiğini hem de 6 yıl 3 ay ceza aldığını!
BİLİYOR MUSUNUZ?
15 Temmuzdan sonra, 1.000 kişinin yaptığı bahane edilerek, 2 milyon kişiye soruşturma açıldığını; yasal ve rutin faaliyetlerin suç hem de terör suçu haline getirildiğini, mahkemelerin sıradan insanlardan terör imal eden kurumlar haline getirildiğini!
BİLİYOR MUSUNUZ?
15 Temmuzdan sonra iktidara bağımlı hale gelen bir kısım yargının yaptığı yargılamaların, çoğunluğunun, "mahkemesiz adam asılmaz o halde adet yerini bulsun mahkeme kurun muhakeme edelim" tarzında sonucu baştan belli "deli deli küpeli" yargılamaları olduğunu!
İki defa yazdığım "sizden kabul beklemiyorum beni derhal reddedin" dilekçelerden sonra çok şükür ret olmuşum.
Jandarma ve Yaşar Güler şimdi vaziyet alın sizle görüşeceğiz, her şey ortaya çıkacak!
BİLİYOR MUSUNUZ?
Bu resimde eli sarkan ve hayatımda ilk defa taziyede tanıştığım Mehapeli Vekil Ruhi ERSOY'un o dönem Samanyolu TV'de program yapması nedeniyle onun üzerinden beni "paralelci" yaptıklarını amma ONUN DEĞİL BENİM YARGILANDIĞIMI!
BİLİYOR MUSUNUZ?
Lafa gelince "şehit yakınlarına dokundurtmayız" diyenlerin 15 Temmuzdan sonra onlarca şehit eşi, kardeş, babası ve yakınını terörist yaptıklarını!
Sadece bir kaç örneği bu kitapta!
BİLİYOR MUSUNUZ?
"Başörtülü bacımı İKNA odasına aldılar" diye iktidara gelenlerin 15 Temmuz bahanesiyle "başörtülü bacımı İĞFAL ettiklerini!
İçlerinde bebekli, çocuklu, hamile ve engelli olanların da olduğu onbinlerce kadının tutuklandığını!
BİLİYOR MUSUNUZ?
Dünyada bütün örgütler adını kendi koyar ve hiçbir örgüt adında "terör örgütü" ifadesine yer vermez. Terör örgütü olduğu eylemleri sonunda yargı kararlarıyla ortaya çıkar. Oysa fetö adı önce siyasi iktidar tarafından konulmuş yargı sonrasında karar vermiştir.
BİLİYOR MUSUNUZ?
Soykırımda kişinin NE YAPTIĞINA değil NE OLDUĞUNA bakılır. Bu durumda "fetöcü" kelimesi kişinin yaptığına değil intisabına işaret ettiğinden sırf bu sebeple hakkında işlem yapılması SİVİL/MEDENİ SOYKIRIM uygulamasıdır.
BİLİYOR MUSUNUZ?
Cihat YAYCI, A.Zeki ÜÇOK ve Nedim ŞENER gibiler insan ve insanlık düşmanıdır. Bunlar nefret kaynağı ve soykırımcıdırlar. Bunları tv'lere "adam" diye çıkarıp konuşturanlar da en az onlar kadar insanlık düşmanıdır!
Yarbay Mehmet Alkan
1 note
·
View note
Photo
Fetöden Gözaltına Alınan 26 İhraç Polis Sağlık Kontrolünden Geçti Kayseri polisi tarafından düzenlenen FETÖ/PDY operasyonunda gözaltına alınan 26 ihraç polis sağlık kontrolünden geçirildi. Edinilen bilgiye göre, Kayseri İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından düzenlenen FETÖ/PDY operasyonunda ihraç 26 polis yakalanarak gözaltına alındı.
0 notes
Text
Tayyibin özel ordusu SADAT’ın, madde madde görevleri…
SADAT var, Osmanlı Ocakları örgütlenmesi var.
Osmanlı Ocakları, tamamen AKP’nin silahlanmış milis güçleri… Gezi eylemlerindeki o barışçıl eylemler sonrasında, herhangi bir sivil eyleme karşı müdahale amacı ile kuruldular.
Erdoğan’ın, Gezi Parkı eylemlerinden sonra kurdurduğu iddia edilen özel ordusu SADAT… (Uluslararası Savunma Danışmanlığı). Gezi Parkı direnişinden sonra kurulan son örgüt ise Osmanlı Ocakları…
“ÖZEL ORDU VE SİLAHLI MİLİSLER”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, referandum gecesi, CHP’nin sokağa çıkmama nedenine ilişkin eleştirileri yanıtladı. ozguruz.org haber portalından Hayko Bağdat’a konuşan Ağbaba, “AKP’nin birçok sivili silahlandırdığı o akşam belki bir olay olabileceğini düşündük” dedi.
Ağbaba’nın konuya ilişkin sözleri şöyle: “SADAT var, Osmanlı Ocakları örgütlenmesi var. Osmanlı Ocakları, tamamen AKP’nin silahlanmış milis güçleri… Gezi eylemlerindeki o barışçıl eylemler sonrasında, herhangi bir sivil eyleme karşı müdahale amacı ile kuruldular.
15 Temmuz sonrası görüntülere bakıldığı zaman onların silahlı olduğunu tahmin edebiliriz. Ayrıca bu silahlı örgütlenmelerle işbirliği yapan birkaç mafya grubunun olduğuna dair duyumların da Genel Başkanımıza bilgi olarak geldiğini söylemek isterim.
AKP’nin birçok sivili silahlandırdığı o akşam belki bir olay olabileceğini düşündük. Belki ortamı terörize ederek, eylemcilerin arasına provokatörler sokarak %50 üzerindeki pırıl pırıl, meşru birleşmeyi provake edecek olaylar olabilir duygusuyla bu çağrıyı yapmadık.”
Peki nedir bu SADAT?
Türkiye’de uluslararası savunma alanında danışmanlık ve askeri eğitim veren ilk ve tek şirket olduğu belirtilen ve eski TSK mensuplarının görev aldığı Sadat, askeri ve “iç güvenlik” yani “terörle mücadele” alanında danışmanlık ve eğitim hizmeti veriyor. Askeri ve güvenlik alanında pek çok eğitimi veren şirketin, kursları arasında “Gayri Nizamı Harp” ve “Keskin Nişancılık” gibi başlıklar da dikkat çekiyor. “Kara Harekatı”, “Keskin Nişancılık”, “Koruma”, “Tahrip”, “Gayri Nizami Harp”, “İleri Tek Er Muharebe”, “Topçu ve Havan İleri Gözetleyicilik”, “Tank / Zırhlı Araç Avcılığı” gibi kurs eğitim paketleri bulunuyor İÇGÜVENLİK HİZMETLERİ
SADAT’ın resmi internet sitesinde belirtilen “Hizmetleri”nin yarısı “İç güvenliğe” ayrılmış durumda.
İç Güvenlik-Danışmanlığı başlığı altında şunlar sıralanıyor:
SADAT A.Ş.; T.C. Emniyet Teşkilatından emekli 1. Sınıf emniyet müdürlerinden ve emekli Jandarma personelinden teşkil edilen ehil ekiplerle, yapılan tespit ve hazırlanan rapor doğrultusunda, Emniyet gücünün teşkilatlanmasını ve kuruluşunu yaparak;
Mesleğe Giriş, Temel Eğitim, Meslekte Yükselme, Atama ve yer değiştirme esasları ile birlikte, görev, yetki, sorumluluklarını ve malzeme kadrolarını belirleyebilir. İç güvenlik alanında Eğitim hizmetleri ise daha dikkat çekici:
2) Polis Yetiştirme
SADAT A.Ş.; T.C. Emniyet Teşkilatının her türlü eğitim müesseselerinde eğitici ve idareci olarak görev yaptıktan sonra emekli olmuş, 1. Sınıf Emniyet Müdürlerinden oluşan ehil ekipler vasıtası ile Emniyet Teşkilatının reorganizasyonunu gerçekleştirebilir. Yine ehil eğitici, idareci ve danışmanlar eliyle, Emniyet Teşkilatı için;
Polis Akademileri, Polis Meslek Yüksek Okulları, Polis Kolejleri, Polis Eğitim Merkezleri,kurarak, bu eğitim müesseselerinin eğitim ve idarecilik hizmetlerini bizzat veya danışman olarak yürütebilir.
KİM BU ADNAN TANRIVERDİ?
Kara Kuvvetleri Sağlık Daire Başkanlığı görevlerinde bulunduktan sonra 30 Ağustos 1996 yılında kadrosuzluktan emekliye sevk edilen Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, Erdoğan’ın yeni başdanışmanı oldu.
1964 yılında Kara Harp Okulu’na giren Tanrıverdi, 1976-1978 yıllarında Kara Harp Akademisi’nde öğrenim görerek 1978 yılında kurmay subay statüsünü kazandı. Aynı zamanda eski Akit yazarlarından biri olan Tanrıverdi 30 Ağustos 1992 tarihinde ise tuğgeneralliğe yükseltildi.
1944 Konya Akşehir doğumlu olan Adnan Tanrıverdi, 1963-1964’te İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Zooloji Bölümündeki öğreniminin ardından 1964 yılında girdiği Kara Harp Okulun’dan 1966’da topçu subayı olarak mezun oldu ve 1996 yılındaki emekliliğine kadar 30 yıl TSK’da görev yaptı.
1980’de kurmay subay olan ve “Gayrinizami Harp Kursu” de gören Tanrıverdi’nin görev yaptığı birlikler arasında Genelkurmay Özel Harp Daire Başkanlığı ile KKTC Sivil savunma Teşkilat Başkanlığı da bulunuyor. MÜRTECİ
1992’de tuğgeneralliğe yükseltilen Tanrıverdi, İstanbul’daki 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı’nın ardından Kara Kuvvetleri Sağlık Daire Başkanlığı yaptı ve 1996’da kadrosuzluk gerekçesiyle emekli edildi. Tanrıverdi’nin geçmişte ve atamasının ardından “TSK içinde irticai faaliyetler yürüttüğü için” emekli edildiği iddiaları sıkça gündeme getirildi.
Emeklilikten sonra da Üsküdar FM Radyosunun Genel Koordinatörlüğünü, İhlâs Marmara Evleri Camii Yaptırma ve Yardım Derneği Yönetim Kurulu üyeliğini yapan Tanrıverdi’nin genel başkanlığını yaptığı, 2000 yılında kurulan Adaleti Savunanlar Derneği’nin (ASDER) TSK’dan ihraç edilen ve emekli askerlerden oluştuğu sıkça eleştiri konusu oldu.
Kuruluş, bünyesindeki Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneği (ASSAM) aracılığıyla TSK’nın yeniden yapılandırılmasına yönelik eleştiriler geliştirdi. Atama sonrasında basında yer alan iddialar arasında 15 Temmuz sonrasındaki kararnamelerle TSK’ya getirilen yeni düzenlemelerin bu önerilerle paralellik taşıdığı da var.
EMEKLİYE AYRILDIKTAN SONRA…
Adnan Tanrıverdi, emekliye ayrıldıktan sonra, 5 yıl Adaleti Savunanlar Derneği’nin Genel Başkanlığı görevini üstlendi. Tanrıverdi, ASDER Onursal Başkanı olarak, Müslüman ülke silahlı kuvvetlerinin organizasyonu ve stratejik kullanımına danışmanlık, son kullanıcıdan eğitici seviyesi kadar özel konularda eğitim ve harp, silah ve araçlarının temini, bakım ve onarımı hizmetlerinde görev yapmak üzere SADAT Uluslararası Savunma Danışmanlık Şirketi’ni kurdu.
Parlamentohaber’in yorumu: SADAT tanımı itibariyle, Osmanlı’da Erkan’ı Harp başkanlığına bağlı olan bilindiğinin aksine bir istihbarat örgütü değil, Müslüman sömürge ülkelerde ihtilal ve direniş örgütleyen Teşkilat’ı Mahsusa’ya benzemektedir. Teşkilat, tamamıyla Genelkurmay’a bağlıdır, personeli, devletin maaşlı elemanlarıdır. Kaynak: https://www.turkishnews.com/tr/content/2017/06/05/tayyibin-ozel-ordusu-sadatin-madde-madde-gorevleri/
2 notes
·
View notes
Link
Tahancı Hukuk Bürosu olarak bu yazımızda, POLİS AKADEMİSİ ÖĞRENCİLERİNE VERİLEN DİSİPLİN CEZALARI hakkında bilgi verdik.
#ankara avukat#avukat#idare avukatı#ceza avukatı#boşanma avukatı#Adli Sicil Kaydı#sabıka kaydı sildirme#değer kaybı#araç değer kaybı#dolandırıcılık#isim değişikliği davası#yaş düzeltme#meslekten ihraç#polis rütbe davası#polis disiplin yönetmeliği#aile hukuku#icra hukuku#ceza hukuku#idare hukuku#işhukuku#sigorta hukuku#tahancı hukuk bürosu
0 notes
Text
Hayat / Yıkım
Zıvanadan çıkmış hallerle kuşatıldığımız bir sahada soluk alabilmenin derdindeyiz. Tuhaf zamanlardayız. Bütünün, bütün bir sahanın, bir sahnenin her yanının, her anının, hemen her bir dönemecinin bariz ve kesintisiz bir zalimlikle kuşatıldığı sahada hayatın ederinin her ne olduğunun peşindeyiz. Cerahat mütemadiyen yinelenirken, yaşamsallık çürümeye terk edilirken, var edilmiş tüm / bütün fecaatlerin sofrasında hayat ne olacak bunun derdi ve tasasındayız. Zıvanadan çıkmış bir tahakküm hamlesi güncel kılınırken, cerahat hemen her yeri kuşatırken yaşamın abecesi tarumar olunandır. Bu kadar afaki bir o kadar arasız, fasılasız, daimi olarak cürümlerle hemhal kılınmış memleket bir laf değil hakikatten de ol çürümenin kılınır.
Çürümenin görünürlüğü, kokusu, yaygınlığı, anlamı artık dört bir yanda fark edilesidir. Erk, muktedir, iktidar kendisine doğru olanları kurarken, yenilenirken o müştereklerimiz olanı tarumar edendir. Hayatın orta yerinin biçimsiz, sonsuz ardı hiçbir zaman kesilmez bir hiddet, şiddet döngüsüne rehineliği mesele değil midir, hala değil midir? Bunca bariz, bir o kadar kati, kesintisiz olan şey zıvanadan çıkmış bir tahakküm, eksiksiz bir işkence yeri, hayatın berhava olunmasında her gün yeni bir eşikken yol yön her nereyedir sahiden de? Biçimlendirilen, var edilenin ağır bir yıkım hali olduğu ortadayken, çürüme her kimi, kimleri kapsamayacaktır, nasıl? Bu kadar lalettayin bir yıkımın olduğu yerde her şeyin üstü örtbas olunurken, yakıcılık, yağmanın ta kendisi sıradana hayat bırakmazken ne olur, kimler bu tufanda ayrı tutulur, her nasıl?
Biyopolitik bir menzilin dönüşüm hamlesi on sekizinci yılındaki Akp iktidarında güncel bir haldedir. Dıştan içe, içten öze, en üstten en alta her kesimi kuşatarak hiddet, linç ve bir tabii ki şiddeti gündelik kılarak demokrasinin tarumar edilmesi daimi kılınır, hal midir, hak mıdır, reva mıdır? Biçem, olgu ve yönelimin sıradana karşıt kılındığı yerde bu varlığı tescillenen fasit döngü bitimsiz bir yara olgusunu güncelleyendir. Yara bere içerisindeki bir yerin kime ne faydası olur. Yara bereler içerisinde kalmış bir yerde, hayatın ederi, anlamı çürümeye terk olunurken, gidilen yol mudur, hiçbir izahatı var mıdır?
Genel geçer değil doğrudan ve sabık bir tahayyülle hayatın nobran bir mesele mahkum kılınması var edilir. Yeter ki kimseler ama özellikle sıradan olanlar birbirlerini duymasın, sorgulamasınlar. Yeter ki, öteki olarak bilinenler birbirlerinin meramına ermesinler. Bir uzamda belirli bir hatta buluşmasınlar. Biyopolitik şiddet bir metafor değil, her günün başat yönelimi kılınırken muktedir eliyle sıradanın susturulması devreye konulur. Tüm o birbirini duyma hadisesine engel olmak tek gaile kılınır. Birbiri ardına güncellenen, tüm yıkım hamleleri, tahakküm evreleri, bunun tamamlayıcısı olan devletlinin yergileri, hınç dolu hamleleri, son dakika kararları ile bir zıvanadan çıkmışlık dahilinde hayat kuşatılan bir süreklilikle boğulur.
Bu halle, bu durumla her nasıl soluk alınabilir hiç sorguluyor musunuz? Bütünün yerle yeksan olunduğu bir sahada hayatın ederi hiç kılınırken soluğunuzdan emin misiniz hiç, son kararınız mı? Sıradanın hayatının heder ettirilmesi, laf ola beri gele bir mesele değil tam da herkesin gözleri önünde vuku bulan, alenen tanıklığına yazıldığımız bir gayretin ta kendisidir. Devletin gölgesinin her nereye düştüğü afaki kılınır iş bu raddede. Hayatın bir hiçliğe mahkum edilmesinin büsbütün sancılı süreçleri bu sahnenin dört bir yanında tüm o madun siyasetin aktörleri eliyle daimi bir mesele olarak biçimlendirilir.
Hayatlarımızın her nasıl pamuk ipliğine rehin kılındığı, sesin ve sözün her nasıl örselenip, alt edilmeye çalışıldığı bugün afaki bir biçimde örneklenendir. Denek kılınan hayatların tam da ortasında bir düzlemin ne huzuru ne güncesi ne şimdisi ne de berisi vardır. Varlığı tescillenmiş olan harap viranlık, kesintisiz deneylerle oluşturulan karanlığın şu sahayı bir biçimde dönüştürmesi utanç vesikasıdır. Bir asırda varılan sahne tüm o gelenek halinin ne olduğu bahsinin karşılığı bir kez daha yüz kızartıcıdır. Kendi doğrusunu zayi etmiş, aleni olarak zıvanadan çıkmış bir kırım ve kıtalle, yol ve yön aranmaya çalışılan yerde hayat da pamuk ipliğine bağlı bir mesel kılınır.
Gelenek, görenek ve yüz kızartıcı bir tahayyülün ortasında var edilmiş devlet aklının tüm işlevselliğini barındır bu yeni yeni yepyeni denilip durulan ülke. Yol nereyedir sorgusuna yanıt verilmeyen, bir türlü buldurulmayandır. Ekonomik darboğaz halinden, asgari olan ol yaşam hakkının talanına, hakların sınırlandırılmasından çalışanların kölelik düzeninde ye, iç ve sonuna kadar tükete rehin bilindiği bir sahada, menzili afaki ayrımcılığının kadından ve çocuklara kadar gerçekleştirilen taciz, tecavüz ve kırımlara o menzilin belagatli sureti karşımıza çıkartılır. Zıvanadan çıkmış bir yerin var ettiği tek şey kabustur. Zıvanadan çıkmış bir yok edicilikle hiçbir yere benzemeyen, her yerde var edilmiş kötülüğün bütün, bariz tekrarlarıyla bir menzilin hali ve ahvali perişan kılınır. Zıvanadan çıkmış olan şu yerin adı yenidir, gerisi bayat bir hikaye!
Bir zaman aralığında, belirli bir sürede değil daimi bir biçimde zuhur eden, devletli hamle ve çabalarının bu tümden zıvanadan çıkmış olan menzilin yönünü toptan çürümeye açıkça kestirdiği afakidir. Halen yıkım tek istikamet olarak görülür. Böylesi bir yerde soluk alma hali ne kadar mümkündür! Bu kadar afaki bir biçimde sahnesinde sesin, sözün birlikteliğini / öncelikli halini unutmamak nasıl söz konusudur. Her nasıl insan kaybedilen ve zayi olunan o soluğu geri kazanır, her nasıl! Birbirinden bağımsız görünen şu aşağıdaki haberlerin ortaya çıkarttığı gerçek karşımızda yükselirken nedir yani, her nasıl ve her ne şekilde kaybedilen geri bulunur, telafisi mümkün olur.
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomide başarı hikayesinin yazıldığını anlattığı saatlerde krize, yoksulluğa karşı Bakırköy’de bir araya gelen 4 bine yakın kişi, asgari ücretin insanca yaşanacak bir seviyeye çekilmesi, vergi adaletsizliğinin son bulması, iş cinayetlerinin ve sömürünün son bulması ile kadın cinayetlerinin durdurulması talepleriyle sokağa çıktı. Mitinge DİSK, KESK, TMMOB, TTB, Emek Partisi, Emek Gençliği, Türkiye İşçi Partisi, Halkevleri, HDP, EYT Derneği, KHK ile kamu görevinden ihraç edilenler, Kaldıraç, SYKP başta olmak üzere çok sayıda kurum katıldı.
Miting öncesi Bakırköy Dikilitaş Meydanı’nda bir araya gelen emekçiler sloganlarla pazar alanına yürüdü. İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri adına ortak açıklamayı Özlem Tolu okudu.
Son iki yılda elektrik fiyatının %72, doğalgaz fiyatının %60 oranında arttığı hatırlatan Tolu, “Çarşı, pazar el yakıyor. Nüfusun %1’lik kesimi ulusal servetin %54’ünü elinde tutuyor, gelir vergisinin ise %92’sini emekçiler ödüyor” dedi.
Asgari ücret görüşmelerini hatırlatan Tolu, “Bizi gene ‘açlık ücreti’ne mahkum etmek istiyorlar. 2020 bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edildi. Emekçilerin payına gene yoksulluk ve sefalet düştü. Kasım 2019 itibarıyla 7 milyon 305 bin insanımız işsiz, 2 milyon kadın işsiz, 3.5 milyon genç ne eğitimde ne de istihdamda. Eğitimde kalitesizlik, gençliğe geleceksizlik devam ediyor”diye konuştu.
Açıklamanın devamında şu ifadeler kullanıldı: Hız kesmeden devam eden konkordatolar, iflaslar, küçülme kararları ile binlerce işçi ve ailesi açlığa mahkum. Art arda gelen zamlar, büyüyen vergiler, küçülen maaşlar ve işsizlikle borç batağında çırpınan milyonlarca emekçi açlığa mahkum. Bir gece hiçbir yargı kararına dayanmadan çıkartılan haksız, hukuksuz KHK'lerle ihraç edilen kamu emekçileri ve aileleri açlığa mahkum. Emeğiyle geçinen geniş halk kesimleri için hayat her geçen gün zorlaşıyor, insanlarımız geçim zorluğu nedeniyle evine ekmek götüremiyor. İktidarda olanlar ise hayali ‘Yeni Ekonomik Program’lar açıklıyor, hiçbir zaman tutmayacak enflasyon, büyüme hedefleri rakamlarına inanmamızı bekliyorlar. Yarattıkları siyasi ve ekonomik krizlere bahaneler uyduruyor, 'darbe girişimi var’ diyorlar, ‘savaş var’ diyorlar, Kürt sorununa barışçıl çözüm isteyenlerin seslerini susturuyorlar, savaş ve barış sözcüklerini dahi yasaklıyorlar. Seçme, seçilme hakkını, seçmen iradesini yok sayıyorlar. Sandıkta kaybettikleri seçimleri YSK darbesiyle kazanmaya çalışıyorlar. Halkın büyük çoğunluğunun oylarıyla seçilmiş belediye başkanlarını görevden alıyorlar, yerlerine kendi memurlarını kayyum olarak atıyorlar.
“Onlar bir avuç, biz milyonlarız” denilen açıklamada, “Bizim gücümüz birliğimizdedir. Bunun için İstanbul’daki sendikalar, emek, meslek örgütleri, emekten yana siyasi partiler, kitle örgütleri, İstanbul Emek Barış Demokrasi Güçleri olarak yan yana geldik, omuz omuza verdik, el ele yürüyoruz” ifadeleri kullanıldı.”
“Ağrı’nın Tutak ilçesine bağlı Soğukpınar köyüne 6 Aralık günü sabah saatlerinde jandarma ve polis tarafından operasyon yapılmış ve çatışma çıkmıştı. Aynı gün İçişleri Bakanlığı tarafından operasyonla ilgili yapılan açıklamada, köyde 4 “PKK”linin öldürüldüğü belirtmişti. Operasyon sonrası onlarca köylü gözaltına alınmıştı.
İfadelerin işkence altında alındığı söylenirken Jandarma Komutanlığı’na giden avukatlar ise zorla dışarı çıkarılıp içeri alınmıyor. Gözaltındakilerin durumuna ilişkin ise haber alınamıyor. Öldürülen Murat Kaya'nın eşi Zozan Kaya da hala gözaltında tutulurken, 3 aylık bebeğinin emzirilmesine ise izin verilmiyor.
Ulaştığımız köylülerden aldığımız bilgilere göre gözaltında bulunanların isimleri şöyle: “Hanım Aksoy, Gönül Aksoy, Birgül Çetin, Zozan Kaya, Cemal Aksoy, Ahmet Aksoy, Kemal Aksoy, Sıddık Çetin.”
Cemal Aksoy'a ise işkence edildiği ve Van Eğitim ve Araştırma Hastanesinde askerlerin gözetiminde tedavi gördüğü iddia ediliyor.”
“Şilili feminist kolektif Las Tesis’in, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü vesilesiyle Kadın ve Cinsiyet Eşitliği Bakanlığı’nın önünde gerçekleştirdiği dans performansı, dünyanın farklı ülkelerinden kadınları harekete geçirdi.
Kadın Meclisleri de bu performansın bir benzerini sergilemek üzere Kadıköy’e çağrı yaptı. Performansın sergilenmesini engelleyen polis, kadınlara müdahale etti. Müdahale sırasında gözaltına alınan kadınlar, “Kadınları değil katilleri durdurun!” sloganları attı. Eylem müdahaleye rağmen Kadıköy’ün ara sokaklarında devam etti.”
Medyanın eski simsarlarında Aydın Doğan’a övgüler düzülürken, çıkarların birleştiği bir Şehir Üniversitesi için yıllar sonra rant kavgası dillendirilirken, emek mücadelesine ağır yaralar verilirken, daha yeni birkaç gün önce katledilen bir kadının katilinin hapishanesini seçme özgürlüğü gibi kadük bir hamlenin altında imzası olan devletin var ettiği şeyin ol sokaklarda kadınların haklarını arama çabasına darpla, işkenceyle mukabele etmesidir. Ağrı’da köylüleri derdest edip alıkoyarken, vekillerin oraya ulaşmasını engellemekle çıkagelendir, zıvanadan çıkmak.
“İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), 10 Aralık İnsan Hakları Günü nedeniyle yazılı açıklama yayınladı. Açıklamada, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin 71. Yılında bildirgede yer alan hak ve özgürlüklere dayalı uluslararası bir düzen hâlâ kurulamadığına çekildi.
Açıklamada, şu ifadeler kullanıldı: “Şili’den Lübnan’a, İran’dan Hong Kong’a dünyanın her yerinde halklar özgürlük, adalet, eşitlik ve insan hakları talepleriyle itirazlarını yükseltiyor. Devletlerin ve hükümetlerin bu itirazlara yanıtı ise şiddetin her türünü sistematikleştirip yaygınlaştırma ve hayatın tek gerçeği olarak toplumlara dayatma şeklinde oluyor. Dünyanın yaşamakta olduğu bu ağır kriz hali maalesef Türkiye’de de tüm yoğunluğu ve ağırlığı ile hissediliyor. Belirsizlik rejimi sadece bir hukuki öngörülemezlik hali değil, kişilerin kendi belirlenimlerinin de sürekli tehdit altında olduğu bir korku iklimidir. Bu tür bir iklim, bir yandan toplumun üyeleri arasındaki ‘güvensiz’ bir ilişkiye yol açtığı için müşterek bağların çözülmesine neden olmuş, diğer yandan da bireylerin idare edenlerle ilişkisini beklentisel itaat olarak adlandırabileceğimiz bir uyma, hatta emredenin neyi emredeceğini düşünerek ona göre eyleme pratiğine dönüştürmüştür. Ayrıca belirsizlik rejimi içinde kurumların da aşınmasıyla beraber hak ihlalleriyle mücadele alanını daraltmak anlamına gelen cezasızlık yaygınlaşarak yeniden üretilmiş ve neredeyse bir kural haline getirilmiştir.”
İHD ve TİHV’nın açıklamasında, Türkiye’de yaşanan insan hak ihlallerine dair bir çok başlıkta tespitler yapıldı. Öne çıkan tespit ve öneriler şöyle:
OHAL’in ağır sonuç ve etkileri her geçen gün giderek artan biçimde toplumsal yaşam üzerinde hissedilmektedir. Yaklaşık yüz kırk bine yakın insanı etkileyen OHAL karar ve işlemlerini incelemek üzere kurulan komisyonun ağır işleyişi ve aldığı yetersiz kararlar ile OHAL sonuçlarının kalıcı etkisi daha da artmaktadır. OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun 25 Ekim 2019 tarihinde yaptığı duyuru ile OHAL kapsamında yayımlanan KHK’lar ile 125 bin 678’i kamu görevinden çıkarma olmak üzere toplam 131 bin 922 işlem gerçekleştirildiğini belirtmektedir. Bu işlemlerden 2 bin 761’i kurum/kuruluş kapatma işlemidir. Komisyona yapılan başvuru sayısı 126 bin 200’dür. Komisyon 8 bin 100’ü kabul, 83 bin 900’ü ret olmak toplam 92 bin 000 başvuru hakkında karara varmıştır.
Öte yandan OHAL döneminde çıkarılan 668 sayılı KHK’nın 3. maddesinin (d) bendi ile tutukluların avukatları ile görüşmelerine Cumhuriyet Savcısı’nın kararıyla kısıtlama getirilebileceği düzenlemesi yapılmıştı. OHAL kalktıktan sonra da bu tür kısıtlayıcı uygulamalara devam edildi. Ancak Anayasa Mahkemesi’nin 29 Kasım 2019 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 24.07.2019 tarihli 2018/73 E, 2019/65 K sayılı kararı ile bu tür düzenlemelerden olan 5275 sayılı İnfaz Kanunu’nun 59. maddesinin (5) ve (10) numaralı fıkralarında düzenlenen, “Görüşmelerin teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilmesi, tutuklu ile avukatın yaptığı görüşmeleri izlemek amacıyla görevli bulundurulması, tutuklunun avukatına veya avukatın tutukluya verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara el konulması” hükümleri iptal edilmiştir.
İHD ve TİHV Dokümantasyon Merkezi’nin verilerine göre 2019 yılının ilk 11 ayında;
* Kolluk güçlerinin yargısız infazı, dur ihtarına uyulmadığı gerekçesiyle veya rastgele ateş açması sonucu 10 kişi yaşamını yitirmiş, 4 kişi de yaralanmıştır.
* Silahlı çatışmalar nedeniyle en az 97 güvenlik görevlisi (88 asker, 7 polis, 2 korucu), 362 militan, 30 sivil olmak üzere toplam 489 yaşamını yitirmiştir. Bu dönemde en az 154 asker, 13 polis ve 7 korucu, 38 sivil olmak üzere toplam 212 kişi ise yaralanmıştır.
* Güvenlik güçlerine ait zırhlı araçların çarpması sonucu en az 2 kişi yaşamını yitirmiş, 2 kişi de yaralanmıştır.
* Mayın ve sahipsiz bomba vb. patlaması sonucu 3 kişi yaşamını yitirmiş, 3 kişi de yaralanmıştır.
* Cezaevlerinde hastalık, intihar, şiddet vb. çeşitli gerekçelerle en az 38 kişi yaşamını yitirmiş, 5 kişi de yaralanmıştır.
* Zorunlu ya da muvazzaf olarak askerlik görevini yaparken en az 17 kişi şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmiş, 6 kişi de yaralanmıştır.
* İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verilerine göre iş kazaları/cinayetleri sonucu Türkiye’de 2019 yılının ilk 11 ayında en az 1606 işçi yaşamını yitirmiştir.
* 2019 yılının ilk 11 ayında ise en az 305 kadın erkek şiddeti sonucu öldürülmüştür.
Yine TİHV Dokümantasyon Merkezi’nin verilerine göre 2019 yılında, Türkiye’nin Suriye’nin kuzey doğusuna yönelik başlattığı askeri harekat sırasında, sınır hattında bulunan ilçelere havan mermisi vb. patlayıcıların isabet etmesi sonucu en az 19 sivil yaşamını yitirmiş, 132 sivil de yaralanmıştır. Bu süreçte en az 17 asker yaşamını yitirmiş, 33 asker de yaralanmıştır. Askeri harekat nedeniyle Suriye’de kaç silahlı militanın ve Türkiye’nin desteklediği paramiliter gruplardan kaç kişinin yaşamını yitirdiği konusunda sağlıklı veriler bulunmamaktadır.
Suriye tarafında ise Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Uluslararası Af Örgütü (AI) gibi örgütlerin tespitine göre aralarında Suriye Gelecek Partisi Genel Sekreteri Hevrin Khalaf ile 2 gazetecinin de bulunduğu onlarca sivil öldürülmüş ve çok sayıda kişi de yaralanmıştır. Özellikle paramiliter grupların sivil yerleşim yerlerine yönelik saldırıları devam etmekte olup en son Tel Rifat bölgesinde bulunan bir yerleşim yerine yapılan havanlı saldırıda 8’i çocuk 10 sivil yaşamını yitirmiş, 20’nin üzerinde kişi de yaralanmıştır.
* Türkiye İnsan Hakları Vakfı'na (TİHV) 2019 yılının ilk 11 ayında işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldığı iddiasıyla toplam 840 kişi başvurmuştur. Başvuranların 422‘si aynı yıl içinde işkence ve kötü muamele gördüklerini belirtmişlerdir.
* İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) verilerine göre ise 2019 yılının ilk 11 ayında gözaltında ve gözaltı dışındaki yerlerde işkence ve diğer kötü muameleye uğradığını iddia eden kişi sayısı 830’dur.
* İHD verilerine göre 2019 yılında 962 toplantı ve gösteriye müdahale edilmiştir. 2886 kişi bu müdahalelerde kaba dayak ve kötü muameleye maruz kaldıklarını iddia etmişlerdir.
* 2019 yılında 7 zorla kaçırma vakası tespit edilmiş ve bunlardan 6’sının ailesi İHD’ye başvuru almıştır. Bu başvurulardan 5’i Birleşmiş Milletler Zorla veya İrade Dışı Kaybetmeler Çalışma Grubu’na yapılan başvuruları takiben bulunmuşlardır. Diğer kişinin akıbeti ise halen bilinmemektedir. Bulunan kişilerin işkence ve kötü muameleye maruz kaldıkları anlaşılmıştır.”
Zıvanadan çıkmış bir tahakküm hamlesi güncel kılınırken, cerahat hemen her yeri kuşatırken yaşamın abecesi tarumar olunandır. Bu kadar afaki bir o kadar arasız, fasılasız, daimi olarak cürümlerle hemhal kılınmış memleket bir laf değil hakikatten de çürümenin kılınır. Bir koca yılın özetinden artakalan şey bunca afaki bir çürümedir. Çürüttükçe, daha da fenasına yol / yön kıran bir yerin varlığı bugünün meselesidir. İnsan hakları konusunda mimli siciline her sene yapılan ilavelerle bu ülkenin zıvanadan çıkmış hali artık mübalağa değildir. Yaşatmaktan bunca kopuşun var edildiği bir yerin hayatla ilintisi her ne olacaktır sahiden de düşünüyor musunuz? Yaşamın kökünün kurutulduğu yerde onca şatafatlı cümle, sahnelerden verilen yeni ülke reçetelerinin neye faydası vardır. İnsanlık bunca açık çürümeye terk edilirken...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2019
Görseller: Street Photography Japan – Matsu – Behancé
#seslimeram#türkiye#hakikat#yıldırı#ekonomik darboğaz#çürüme#hayat hakkı#müştereklerimiz#sözcükler#yaşama#ayağa kalkmak#sözler#sesler#kürdistan#bakur#katliam#devlet şiddeti#kadın hakları#kadıköy#insan hakları#tihv#dünya insan hakları günü#yaşam hakkı#ihlaller#işkence#başka türkiye var#ohal#kötülüğün ülkesi#yaşayabilmek#mesel
2 notes
·
View notes