#ekoköy
Explore tagged Tumblr posts
Link
#Arsa alırken dikkat! #Gayrimenkul sektörünün önemli isimleri #MakbuleYönelMaya, #GökhanTaş ve Av. #AliGüvençKiraz'ın uyarılarıyla #detay #haber için tıklayın...
0 notes
Photo
🥧 Turta çıldırmalarıma bu kez vegan’lık bulaştı... Hakikaten de oldu. Hamuru yumurta ile yapılan gibi sert değildi ama sanırım bu yumurtasız ilk denemem olduğu içindi. Ama kakao, kuru meyvelerle çok daha mutlu, deyip bir şaklabanlık da yapayım 🤸🏾♀️ Neler mi var? Neler yok ki, evde bulduğum her şeyi koydum yine tabi her zamanki gibi doğaçlama oldu; Kakaonun kıvamı için su kullandım ki hiç bir tat farkı olmuyor içiniz rahat olabilir.. kıvamını aldıktan sonra içine çok az bebe bisküvisi koyuyorum ama bunun da pek sağlıklı olmadığını öğrendikten sonra bi hayal kırıklığı yaşadım ama elimdeki paketin sonunu böylelikle tükettim. Sonra köyün incirlerinden azıcık azıcık.. yaptığım fındık ezmesinden azıcık.. Yaban mersini reçeli azıcık. Minik minik 1-2 gün kurusu. Ve servis yaparken de tahin & pekmez aşkı. Pekmez de annemin ellerinden. 🧚♂️ #bizumköy #köy #yaşam #iyigıda #doğalgıda #sağlıklıgıda #şanayaşamköyü #yaşamköyü #ekoköy #rize #fındıklı #vi3e #rizefındıklı #pansiyon #kamp #bostan #tarım #gelenekseltarım #mutfak #turta #tarif #vegan (Şana Yaşam Köyü) https://www.instagram.com/p/B3g5rAUgvQX/?igshid=7ia3p1mp36xt
#bizumköy#köy#yaşam#iyigıda#doğalgıda#sağlıklıgıda#şanayaşamköyü#yaşamköyü#ekoköy#rize#fındıklı#vi3e#rizefındıklı#pansiyon#kamp#bostan#tarım#gelenekseltarım#mutfak#turta#tarif#vegan
4 notes
·
View notes
Photo
NAMAZGAH EKOKÖY #Yerliarama #Video #Komedi #haber #eglence #spor
0 notes
Photo
Bu sabah zakkumların kırmızı çiçeklerinin manzaramızı şenlendirdiği Dalyan’dayız. Hiçbir yükselti izi taşımayan, yeşil bir bitki denizi Dalyan! Ağaçlar yan yana, çalılar yan yana, bitkiler yan yana burada! Bu güçlü doğanın içinde kendini gösteren; mimari anlayışla konulmuş Kaunos Kral Mezarlarının dikey işlenmiş duvarları ve kemerli oyuklarını görmeye gidiyoruz. Eski zamanlardan kalma her şeye saygı duyuyoruz. Akdeniz rüzgârı altında bir dizi tarihi dönemi akropol, tiyatro, hamam, kilise ve kıymetli sütunlarla kaplı Kaunos Antik Kenti’nde görmek nasıl büyük bir zevk bizim için. Eski dünyada yüksek anlamda yürütülmüş el işçiliklerinin en nadide örneklerinden Kaunos. Dalyan’nın en güzel halini de Ağla Yaylasına çıkarak gördük diyebiliriz. Buradan, ânılarımızda yer edecek çok farklı izlenimlerle, çok hoş bir manzaranın tadına varacağımız Dalyan Resort Hotel’e ( @dalyanresortandspa ) geliyoruz. Otelden; Dalyan sahilini pırıl pırıl bir gökyüzü altında, doğaya bakarak, saz bülbüllerini işiterek odamızın balkonundan dahi seyrettiğimizi unutmadan ekleyelim. Burada tabiat bütün mevsimlerde kucaklayıcı! Yakın çevrede bir ekoköy olan Çandır’daki narların hasadından sıktıkları nar suyunun da şifasını aldık biz. Dalyan Resort’un bahsetmeye değer en önemli kısmı ise ekolojik sürdürülebilirliği bir varoluş sebebi olarak görme yapısı üzerine kurulmuş olması. Ekoturizm alanında, sıfır atık ilkesi ile yıllardan beri hakkaniyetli bir tavırla ödüller alıyor @dalyanresortandspa . Günümüz düşünce sistemindeki paradigmalardan fersah fersah uzakta burası. ‘’Çeşitlilikteki birlik’’ kavramının ilkesindeki dengeyi yıllardan beri çok iyi bir şekilde koruyor Dalyan Resort’un ev sahibesi değerli Fulya Hanım. 🌿 Esas tonda yemyeşil gölün ve ağaçların havasıyla dengelenmiş Dalyan Resort & Dalyan Resort Spa’da oda fiyatları -yarım pansiyon- tek kişi 800 Lira, iki kişi 1.200 Lira. Oda genişlikleri 24-40 metrekare arasında değişiyor. Hotel’e 3 yaş üstü, Dalyan Resort Spa’ya da 12 yaş üstü çocuk kabul ediliyor. 📞0 252 284 54 99 Bedensel engeli olanların kullanımına uygun odaları bulunuyor. Evcil dostlarımıza uygun değiller. 👨🌾 Dalyan’a hiç gittiniz mi, önerileriniz varsa yazın🙏🏻 (Muğla dalyan) https://www.instagram.com/p/CUrNQGyMZF_/?utm_medium=tumblr
0 notes
Text
Başka bir yaşamı yaratmak
Emek Erez
Dünya asıl yurdumuz, bu nedenle bize verilen sınırlı ülkeleri aşan bir tahayyül gerekiyor. Onun üzerinde yaşamaya devam etmek için yönümüzü değiştirmemiz, tüketim alışkanlıklarımızı sorgulamamız, yeteri kadarsa çoktur düsturunu benimsememiz, yaşamak ve yaşatmak için başka yollar bulmamız, yeterince ertelediğimiz düşlerimizi geri kazanmamız gerekiyor.
İnsan türü, sınırlarla çevrili bir yeri, ülkeyi aidiyet olarak kabul ederken, dünyayı uzağında bir yere konumluyor. Ülkeye yönelik bir tehdit hissedildiğinde tepki yükselirken, konu dünya olduğunda tepkinin sesi kısık çıkıyor. Oysa türümüzün asıl ait olduğu yer, ülkelerin sınırlarını aşan gezegenimiz ve uzundur asıl tehdit altında olan yer. Bunu gördüğümüzde başka bir şekilde düşünmenin yolunu da açmış oluyoruz. Dünyada, doğaya, suya, toprağa ve diğer türlere daha az zarar vererek yaşayabilmenin yollarını düşünmek zorunda kalıyoruz. Bu konuda deneyimlenmiş örnekler de var ve bana kalırsa dünyanın başka türleri ve kendi türümüz için bu başka yaşam biçimleri hakkında daha da geç kalmadan düşünmemiz gerekiyor.
Bu açıdan, dünyada başka yaşam biçimleri yaratmayı hedefleyen pratikler dediğimizde, aklımıza gelen deneyimlerden biri ekoköyler. Ekolojiyle barışık, kendi topluluk değerlerini yaratan, kapitalist dünyanın yarattığı tahribatı en aza indirmeyi hedefleyen, kendine yeten enerji, daha az tüketim gibi anlayışlarla hareket eden bu yerleşim yerleri, dünyanın şimdisi ve geleceği için farkına varılması gereken pratikler. Jonathan Dawson(1), dünyada farklı yerlere dağılmış ekoköyleri incelerken, hareketin “bir arada yaşamaya dair eskide kalmış fikirlerin 1960 ve 70’lerde filizlenen çevreci hareketle birleşmesinden doğduğuna dikkat çekiyor” ve ekoköyleri şöyle tanımlıyor: “İnsan etkinliklerinin zararsız bir şekilde doğayla bütünleştiği, sağlıklı insan gelişimlerini destekleyen ve başarılı bir biçimde kesintisiz olarak sürebilecek, insan ölçeğinde tam teşekküllü yerleşim”. Ekoköy tanımının bu ilk hâlinin belki biraz daha kapsamı genişletilerek ele alınması gerekiyor çünkü bu biçimiyle hâlâ o insan yanlı tınıyı hissedebiliyoruz. Ama bu haliyle bile hareketin bize sağlayabileceği olumlu değişimleri yadsıyamayız. Ekoköylerin öncülerini “bilinçli topluluklar” olarak adlandırıyor Dawson. Bu bilinçliliği, hiyerarşik açıdan önde gidenler olarak düşünmemek gerekiyor çünkü bununla kast edileni, “toplumlarının her geçen gün artmakta olan sosyal ve ekolojik krizi beklemekten vazgeçip bizzat harekete geçmeye karar vermiş olan öncüler” olarak açıklıyor Dawson. Buradaki önemli kısım “karar verip harekete geçmek” çünkü dünyanın içinde bulunduğu gerçekliğin, teorisiyle pratiğini birlikte düşünerek bir dönüşüm yaratmayı ertelememeyi içeriyor bu durum. Ekoköy hareketi; ilerleme, kalkınma, refah gibi kapitalist ekonomi açısından işlevsel olan kavramları da aşındırıyor. Çünkü daha fazlasını talep etmemek, doğaya en az hasarı verecek geçim biçimleri örgütlemek, tüketimi sınırlandırmak, değerlerin aşındığı, kimsenin başkasının sorumluluğunu üstlenmek istemediği bir dünyada, ortak hareket edip hem doğaya hem de insana karşı sorumlu olmak fikrini pratiğe geçiriyor.
Şunu da hatırda tutmalı elbette, her yerde aynı şekilde bir ekoköy fikrinden bahsedemeyiz mesela, “Senegal’de ekolojik bir köy olmak demek, Senegal’in sömürgeleştirildiği dönemde kaybettiği manevi ve kültürel bütünlüğü, geleneklerle gurur duymayı, karşılıklı yardımlaşmayı, toplumsal dayanışmayı, kendine yeterliği ve güveni geri istemek demektir.” Kısacası, her topluluğun geçmiş deneyimleri, kapitalizmin onda açtığı yaralar bir yerde ekoköy tasarlarken farklı bir bakışa ihtiyaç duyacaktır ama her durumda başka olana cesaret etmek, özellikle dünyanın içinde bulunduğu ekolojik sorunların gözetilmesi ve bulunulan yerin koşullarına göre kendi biçimini örgütlemesi, ekoköy fikrini genişletmek anlamına da gelebilir.
Ekoköyleri önemli kılan bir şey de dayanışma ekonomilerini güçlendirmesi, Aslıhan Aykaç bu ekonomilerin özelliklerinden şöyle bahsediyordu: “Dayanışma ekonomileri devletin alanının ve kapitalist piyasanın dışında yer alan farklı büyüklük ve kapsamdaki ekonomik faaliyetlerdir. Böyle tanımlandığında formel, yapısal veya örgütlü olabilirler, ancak olmak zorunda değiller. Kaynakları açısından devlete ihtiyaç duymazlar ve kapitalist piyasanın parametrelerine göre yürütülmezler.”(2) Devletin ve kapitalizmin belirlediği koşulların dışına çıkmak, kendi başına sistemde yarık açmak anlamına gelecektir, bu yaşamın başka bir ekonominin mümkünlüğünde sürmesidir ki devlete ve kapitalist parametrelere göre hareket etmemek hem doğa hem de insan türü açısından bu gidişata dur demenin bir yöntemini bulmak anlamına gelebilir. Günümüz krizlerinin ve buna karşı direnmenin önündeki engellerden birinin kapitalizmi sabit, aşınması mümkün olmayan bir sistem olarak tahayyül etmemizle ilgili olduğu ortada, böyle bir durumda dayanışma ekonomilerinin bu fikrin yıkılmasında da işlevsel olabileceğini anımsamak gerekiyor. Dayanışma ekonomilerinin üzerine kurulu olduğu dayanakları, “üretim, bölüşüm, iş yeri demokrasisi ve emek dayanışması” olarak dörde ayırıyor Aykaç, bu dört dayanağın bir arada pratiğe geçirilmesi fikri bana kalırsa -ekoköyler dışında düşündüğümüzde bile- bize kapitalist ekonominin dışında başka bir ekonomi örgütlenmesi fikrini düşündürebilir ve bu kimsenin tek başına yoksullukla boğuşmamasını da sağlayabilir.
Tüm bunları başarmanın kolay olmayacağı da gerçek çünkü böyle bir şeye giriştiğimizde karşımıza kapitalist şirketleri ve devleti bulacağız. Bu konuda pratiği önemli yerlerden biri İspanya’da bir Endülüs köyü olan Marinaleda(3), İspanya’nın faşizmden liberal demokrasiye geçiş sürecinde, köy halkı bir siyasi parti ve sendika oluşturuyor, toprak ve özgürlük için direnmeye başlıyorlar. İşgaller, açlık grevleri, yürüyüşler düzenleyerek, farklı pek çok direniş gösteriyorlar. Direniş esnasında tutuklanıyorlar, dövülüyorlar, işkenceyle karşılaşıyorlar ancak istediklerini almadan huzuru bulamayacaklarının farkında olarak, direnmekten vazgeçmiyorlar ve 1991 yılında galip gelerek, İnfantado Dükü’ne ait bin 200 hektarlık bir arazinin kendilerine bağışlanmasını sağlıyorlar. Bakunin, Kropotkin gibi anarşist düşünürlerin fikirleriyle pratiklerini birleştirerek, “karşılıklı yardımlaşma”nın esas olduğu bir yaşam alanı yaratmayı başarıyorlar. Marinaleda halkı, düşlerini bırakmayarak bugün hayalini kurduğumuz yaşama erişiyor. Köyde kararlar herkese açık büyük toplantılarda alınıyor, bu toplantılarda çocukların da söz hakkı var. Çiftlikler, tarlalar, üretim tesislerinin mülkiyeti ortak, insanlar kooperatiflerin sağladığı malzeme ile birbirleriyle dayanışarak, yardımlaşma ile konut sahibi oluyorlar, kooperatifin işleri hasadın ihtiyaçlarına göre görülüyor, bir anonsla size yarın tarlada ihtiyaç olduğunu öğrenip katkı sunmaya gidiyorsunuz. Ortak kararlar alıp birlikte eyleyen bu köy, bize başka bir yaşamın mümkünlüğünü gösteriyor. Baştan beri direnişin ve zaferin öncülerinden olan Sánchez Gordillo’nun şu cümleleri de önemli bana kalırsa, “Ütopyalar gerçekleşmesi imkânsız düşler değil, insanların sahip olduğu en asil düşlerdir; mücadeleyle gerçeğe dönüştürülebilecek ve dönüştürülmesi gereken düşler…” Ütopyaların sonunun geldiğinin çok sık dile getirildiği bir çağda, başkanın imkânını bırakmamayı, bunun için direnmekten vazgeçmemeyi anımsatıyor bu cümleler ve dünyayı yurt edinenlerin, kapitalizmi sabit kabul etmeyenlerin ilhamı oluyor.
Dünya asıl yurdumuz, bu nedenle bize verilen sınırlı ülkeleri aşan bir tahayyül gerekiyor. Onun üzerinde yaşamaya devam etmek için yönümüzü değiştirmemiz, tüketim alışkanlıklarımızı sorgulamamız, yeteri kadarsa çoktur düsturunu benimsememiz, yaşamak ve yaşatmak için başka yollar bulmamız, yeterince ertelediğimiz düşlerimizi geri kazanmamız gerekiyor. En azından yazı boyunca bahsettiğimiz deneyimler, mahkûm edildiğimiz kapitalist sistemin kesin olmadığını, değiştirilebileceğini, dünyaya zararı en aza indirerek daha mutlu bir hayatın olabileceğini bize hatırlatıyor.
Dipnotlar
Dawson, J., (2012), “Ekoköyler ‘Sürdürülebilirliğin Yeni Ufukları’”, s. 15-16- 25, (Çev. Deniz Dinçel), İstanbul: Sineksekiz.
Aykaç, A., (2018), “Dayanışma Ekonomileri ‘Üretim ve Bölüşüme Alternatif Yaklaşımlar’”, s.33, İstanbul: Metis Yayınları.
Marinaleda köyü hakkında bknz. Hancox, D., (2016), “Dünyaya Kafa Tutan Köy”, (Çev. Ali Karatay), İstanbul: Metis Yayınları.
Emek Erez
https://www.gazeteduvar.com.tr/baska-bir-yasami-yaratmak-makale-1514496
0 notes
Text
Artvinli bayanlar ekoköy kuracaklar
Artvinli bayanlar ekoköy kuracaklar
TOBB Artvin Bayan Teşebbüsçüler Şurası Lideri Hatice Parıltı Ersöz ile hem heyet olarak geliştirdikleri projeleri hem de kendi girişimcilik öyküsünü konuştuk. Hatice Işık Ersöz, uzun yıllardır medyayla uğraşan bir isim. Esnaf kökenli bir ailenin kızı olarak evvel iç giysi üzerine bir mağaza açan Ersöz’ün gazeteciliğe geçiş kıssası ise şöyle: “2007 yılında gazetecilik dalına başladım, 08 Haber’le.…
View On WordPress
0 notes
Text
Ekoköy Findhorn - Findhorn Topluluğu
Ekoköy Findhorn – Findhorn Topluluğu Kolektif Yeni İnsan Yayınları
“Işık saçan bir enerji yayılır ve tüm yaşamı oluşturur. Bizimle; bitkiler, doğa ruhları ya da bu gezegendeki hayatı paylaştığımız insanlar aracılığıyla konuşsa da, tümü arkalarındaki ve içlerindeki derin gerçekliğin yansımalarıdır. Findhorn Ekoköyü’nde mit gerçeğe dönüştü ve bize sadece spiritüalizmin yeni bir formunu değil, yeni bir yaşam ve birlik vizyonu da sundu. Esasen devalar ve doğa ruhları kendi benliklerimize ait yönlerdir. Bizi gerçek kimliğimize, içimizdeki kutsal gerçekliğe yönlendirirler. Ekoköyün hikayesi bu hayatın sayısız biçimde kutlanmasıdır. Bu kutlamaya katılarak hissettiğimiz neşe, kendimizin ve etrafımızdaki tüm yaşamın güzelliğini açığa vurmaya olan bağlılığımızı artırsın.” Ekoköyleri anlatan kitaplar ile, dünyanın değişik köşelerindeki bu göz kamaştırıcı yerleşimlerin hikayelerini yayınlamaya devam ediyoruz. Diğer pek çok şeyin aksine, ekoköyler şaşırtıcı derecede farklılık gösteriyorlar. Zaten koskoca dünyada tıpkısının aynı olsalardı sıkıcı olmaz mıydılar? Findhorn Ekoköyü özel, ilham verici, sıradışı ve güneş gibi çekici bir ekoyerleşke. Üç kişi ile yola çıkmış ve tüm imkansızlıklara karşın ayakta ve birlikte kalmayı başarmış. Büyülü bir hikayesi var, okurken bir parçası olmayı dileyeceksiniz ve belki de kalkıp olan biteni yerinde görmek için İskoçya’ya gideceksiniz.
Yazarı Sizekitap’da Ara Yazarı Twitter’da Ara Kitabı Twitter’da Ara Yazarı Facebook’ta Ara Kitabı Facebook’ta Ara
devamı burada => https://sizekitap.com/genel-konular/ekokoy-findhorn-findhorn-toplulugu/
0 notes
Photo
#Ekoköy #Ketenciler #Kabak #Pumpkin #Aren #Doğada (Eko Köy Ketenciler Köyü)
0 notes
Text
Güneşköy Kooperatifi, Ankara-Sivas Hızlı Tren Projesi'yle ortadan bölündü
Güneşköy Kooperatifi, Ankara-Sivas Hızlı Tren Projesi’yle ortadan bölündü
Güneşköy Kooperatifi, Ankara-Sivas Hızlı Tren Projesi’yle ortadan bölündü :Türkiye’nin ilk ekoköy girişimi olan Güneşköy Kooperatifi, Ankara-Sivas Hızlı Tren Projesi’yle ortadan bölündü. Güneşköy kurucuları, “Kimyasal kullanmadan kollektif anlayışla temiz tarım yapmaya devam edeceğiz. Ankara’ya en yakın yerden gıda götüreceğiz” diyor. ‘Biz Kimiz. İnci, Ali, Claire, Fikret.’ Güneşköy…
View On WordPress
#ankara - sivas hızlı tren projesi#Ankara-Sivas Yüksek Hızlı Tren Hattı#Balaban Vadisi#ekoköy#Güneşköy Kooperatifi#Yüksek Hızlı Tren
0 notes
Photo
Gizli meleğim beni mutlu ederse... #AnadoluJam2016 #Bayramiç #EkoKöy #ecology (Bayramic Yenikoy Ecologic village, Bayramic Yenikoy Ekolojik Koyu)
1 note
·
View note
Text
Gaia'nın 7. sayısı "Tabiat Ananın asi koruyucuları: ELF ve ALF" ile raflarda
Gaia’nın 7. sayısı “Tabiat Ananın asi koruyucuları: ELF ve ALF” ile raflarda
Gaia, Haziran ayında raflara düşen ilk sayısıyla beraber her geçen gün kendini yenileyerek devam ettiği yayıncılık hayatının 9’uncu ayında, 7’nci sayısını sizlere sunuyor.
Hemen mağazadan satın alabileceğiniz Gaia, Ocak ayını özgürlük mücadelesine farklı bir pencereden bakmaya ayırdı. Dosya konusunda Animal Liberation Front (ALF – Hayvan Özgürlük Cephesi) ve Earth Liberation Front’un (ELF-…
View On WordPress
0 notes
Text
Ormanevi’nden bi’ kaç kelam
Bizden herkese selam olsun,
OrmaneviKolektifi'ni kurup yeni bir topluluk niyetimizi yoğurmaya başlayalı8 yıl, amel zamanının geldiğine kanaat getirip kırsala yerleşeli 2.5 yıl oldu.
Bilebildiğimizkadarıyla birer defa geldiğimiz hayatı kendimiz, sevdiklerimiz,değer verdiklerimiz, selamladığımız herkes için, hayatın takendisi için daha hakiki, daha bütün, daha adil, daha çoğul vedaha şenlikli kılmak için niyetlenip ve yani kabul edip, ve yani birbirimize ve güvendiklerimize teslim olup gülümsemeleri kalıcı ve içten kılma şevkimiz bir an olsun azalmadı, ve hatta hayret ediyor insan, daha da arttı (daha ötesi yok sanırdık, varmış!)
Yolculuğun şu kısmına dek binlerce masala konu olacak, binlerce cildi dolduracak muhabbet, öğrenme, mutluluk, farkındalık ve hissiyat ve kotarılmış iş ve yeni fikirler biriktirdik. Baktığımızda görüyoruz gerçi, gittiğimiz yol, nefesimiz tükenip toprak olana dek gitmeye niyetli olduğumuz yolun yanında bir arpa boyu, topu topu... Hem yerelimizde, hem memlekette, hem de dünyada saçılmış ekolojik yerleşke tohumlarıyla beraber büyüdük, çürüdük, büyüdük. Yaşamın tıpkısının aynısı yani.
Buraya kadar okuduysanız, Facebook duvarınızda 3-5 saniyede kaybolan içeriklerden bir nebze de olsa fazla vakit ayırmanıza nail olmuşuz demektir herhal. Devam edelim o halde.
Bu yazının amacı, Ormanevi'nde neler olup bitiyor, nereye gidiyoruz, ne düşünüyoruz, derli-toplu bir resmini çizmek. Biraz bakış açımız, biraz ilkeler, biraz üretim-paylaşım-tüketim modelimiz, biraz o, biraz şu.
- Kediye kedi demeyi seven bir topluluktuk, öyle olmaya devam ediyoruz. Olmayana var demiyoruz, olanın ismini kendi çapımızda koymaya gayret ediyoruz.
- "Gerçekçi ol, imkansızı iste" yerine, "İmkansızı iste, gerçekçi ol"u tercih ediyoruz. Aradaki somut farkı bir ara denkleşirsek konuşuruz, sıcak ve hep beraber sabah 8-akşam 9 ter döktüğümüz bir yaz gününün akşamında, verandada ya da merada, misal.
- Emelimizi 'Medeniyeti yeniden inşa etmek, ama bu sefer birazcık daha iyi bi' iş kotarmak =)' olarak tanımlıyoruz. Olur iş mi, evet. Basit mi, hayır. Keyifli mi, çok. Zor mu, çok. Bilebildiğimiz kadarıyla bir defa geldiğimiz bir hayatı vakfetmek için şahane bir emel yani. Bu da veranda muhabbetine iyi gider, yukarıdaki cümleyle beraber ele alırız.
- Geçtiğimiz sene itibariyle yaklaşık 700 kişi/günlük bir gönüllü alımımız oldu. Yıl boyunca her gün ve günde ortalama 2 kişi yani. "Gönüllü" meselesi, dünyanın her yerindeki ekolojik çiftlik ve yerleşkelerin harıl harıl tartışıp "doğru yolu" bulmaya çalıştığı bir mesele. Başlı başına ayrı bir konu yani, ama şu kadarını söyleyelim: Her bir gönüllü, kolektif üyelerinin ve uzun vadeli (iş/yol/yordam bilen) gönüllülerimizin/çıraklarımızın zaman ve kafasının bir kısmını vakfetmesini gerektiriyor. Bu da, özellikle yoğun dönemde (bizim için Şubat-Aralık, 11 ay yani evet) pek mümkün değil. İnsanların kırsalda kolektif bir üretim ve paylaşım deneyimini yaşamasını istiyoruz ve bunun için idealist bir tavırla kendimizden ödün vermeye razıyız, öte yandan bu serüvenin devam etmesini (ve insanlara iyi-kötü deneyim olmasını) istiyorsak, bütün başvurulara olumlu cevap vermemiz mümkün değil. Bu ikisinin dengesini sağlamaya çabalıyoruz kısacası (başvuruların yaklaşık %10'una 'gel' diyebiliyoruz). Bizi ve bizle ilgili olanları ne kadar çok okur, üzerine ne kadar çok düşünür, düşünce ve niyetinizi ne kadar açık sözlülük ve detayla anlatırsanız o kadar iyi. Gönüllü başvurularını TaTuTa'dan almak istememizin sebebi de, bu güzel ağ ve girişimin devamlılığında çorbada bir tuzumuz olsun, isteğimiz. Yaşam bu, karşılıklı almak-vermek. Bereketin de temeli.
- Kırsal yaşam 'doğada olmak' değil, çok daha ötesi. Hele kolektif üretim ve tüketim, hele bir de bunu 'medeniyeti yeniden kurmak' için yapmak, çok hakiki. Bu hakikatin hakkını veren derinliğe inip, o derinlerde kulaç atmaya devam etmek gerekiyor. Sezgilerimiz/duygularımızla aklımızı/planlamayı bu nedenle bir arada tutmaya çalışıyoruz. Galiba beceriyoruz da, öyle gözüküyor. Son derece romantik, ondan iki nebze daha da gerçekçiyiz. İç yönetişim modellerimiz falan, son derece basit ve bir o kadar da karmaşık (karışık ya da bürokratik değil!). Bu mesele üzerine yazmaya çizmeye devam edeceğiz, takipte kalın - veranda muhabbetinde sil baştan anlatmak zorunda kalmayalım sistemimizi.
- Gönüllülük meselesine bir parantezle geri dönelim: 1) Burada iş çok, hem çeşit olarak, hem miktar olarak. Gün 8'den geç başlamaz, akşam 8'den önce bitmez. 'Ben köy çocuğuyum' veya 'öyle böyle değil, çok niyetliyim' veya 'x konusunda uzmanım' diyen pek çok arkadaşın telef olduğunu sevinerek (sevinerek, çünkü insanlara sunabileceğimiz en güzel deneyim bu - bir şeyi gerçekten isteyip istemediklerini sorgulayabilecekleri gerçek yaşantılar sunmak) gördük. 2) Sarıkeçililer'de de öyle imiş, insanın da oğlağın da adı doğduğunda değil, 'ettiğinde' konurmuş. Buraya da geldiğinizde bir gönüllü olarak gelirsiniz, ettiğiniz ameller ve olduğunuz insanı gördükçe adınız konur. Köylerde olduğu gibi aynı, kişinin lafına değil, yaptığına ve olduğu kişiye bakarız, zamanla. 'Biz birbirimize teslim olduk, siz de bize olun' diyoruz ya blogumuzda, boşa bir laf değil o. Bu konuda kafanızda soru işaretleriniz varsa, bizden daha yumuşak 'geçiş' süreçleri ve deneyimler, farklı enerjiler sunan bir çok şahane ekolojik yerleşke var TaTuTa'da, gönlünüze göre bir yer bulacağınıza eminiz.
- "Ormanevi Kolektifi'ne nasıl katılırım?" sorusunun ilk cevabı, "Sen bi' defa onu unut bi'" oluyor. Süreç, ilk aşamada 1-2 hafta gönüllü olarak gelmek, sonra 3 aylığına başvurup olumlu cevap almanız durumunda 3 aylığına gelmek, bunun ardından 1 yıl boyunca bir kolektif üyesinin çırağı (eski usül usta-çırak ilişkisi) olmaya başvurmak, o da olursa, bu 1 yılın sonunda kolektif üyesi olmaya başvurabilmek ve (mevcut kolektif üyelerinin tamamının 'Evet, ben bu kişinin kolektif üyesi olmasını istiyorum' demesi halinde) kolektife dahil olmak, şeklinde işliyor. Kabaca ve özetle.
- Kendine yeterlilik, egodan arınarak edildiğinde güzel bir niyettir. Genelde ne anlama geldiği bilinmeden söylenir, ve tam anlamıyla ve hatta kısmen bile gerçekleşmesi çok zordur, uzun sürer. Ormanevi'nin hane olarak kendine yeterlilik skalası, şu anda içinde bulunduğu köyde ve civar yörede en yüksek seviyede (evet, şehirlilerin köylü diye tanımladığı habitus'tan daha kendimize yeteriz). Ama bu bile, kaba ve ama gerçek bir hesapla %30 civarında. Kardeş kurum Anadolu Meraları bünyesinde mera-temelli küçükbaş hayvancılık ve yumurta amaçlı tavuklar işin hayvan kısmı (ayrıca 4 köpeğimiz var). 3-4 çeşit tahıl, 10'dan fazla sebze, 2-3 çeşit meyve ve bunların işlenmiş halini (reçeller, soslar, ezmeler, vs.) üretiyoruz. Bunun ötesinde ve aslında bundan önemlisi, kendi ara��-gereçlerimizi yeniden üretmeye, barınaklarımızı kendimiz tamir etmeye, yoktan var etmeye çalışıyoruz. 'Onarıcı' yaşam ve toplulukların en keyifli yanı da bu, bizce.
- Yıl boyunca 25'e yakın kalem üretim gerçekleştiriyoruz. Bunun bir kısmı kendimize, bir kısmını ise "türetici başı temelli mikro-gıda ağları" adını verdiğimiz bir sistemle satıyoruz. Bizi takip edenler farketmiştir, ürünlerimizi pazarlamıyoruz. Gıda ağı modelimiz, tüketicinin de örgütlenerek türeticiye dönüşmesine dayalı. Daha zor ama daha hakiki, bizce. Bu sistemle ve dahil olmak isterseniz neler yapabileceğinizle ilgili bir rehber hazırlayıp 1 hafta içinde paylaşacağız.
- Gıda üretiminde ve tarımda 'sürdürülebilirliği' kıstas olarak almıyoruz. Derdimiz bunun çok ötesinde, onarıcı tarım yapmak. Bu süreçte de oldukça aşama katettik.
- 2.5 senedir yaptığımız tüm harcamalar ve tüm gelirlerimizi, ödün vermeden ve son derece organize olarak, kategoriler halinde kaydediyoruz. Bunları paylaşacağımız zaman da gelecek ama, şimdilik kabaca bir özet yapalım: Kırsala yerleştiğimiz ilk yıl, tarımsal gelirlerimiz, toplam giderlerimizin %75'ini karşıladı. 2. yıl, bu oran (geçtiğimiz seneden ürünlerin satımı bittiğinde) %110 civarına çıkacak.
- Yeni bir medeniyet kuruyoruz dedik ya, gereği olan iç yapılanma ve 'tanımlamaları' da yapıyoruz haliyle. İç ekonomik sistemimiz kendi icadımız ve yurtdışındaki dostlarımız dahil olmak üzere merakla takip ediliyor. Bütüncül Yönetim algoritmasıyla oluşturduğumuz bu sistemi "işkolu temelli özerk iş bölümü" diye adlandıralım şimdilik, detaylarını bunun da paylaşırız ilk fırsatta.
- Yeni bir medeniyet kuruyoruz dedik ya, temel ihtiyaçların karşılanması bunun ilk adımı ama orada takılıp kalmamak da lazım: Sayımız arttıkça sanat da, bilim de, zanaat da artıyor, hayatın bir parçası haline geliyor. Yeni bir medeniyet.
- Çanakkale yöresi ve etrafı, ekolojik yerleşke girişimlerinin sayılarının nispeten yüksek olduğu bir bölge. Biz de bu bölgede 'dağın öte yanında, sınır köyüyüz' bir anlamda. Yerel ekonomiye elimizden geldiğince katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Üretimde yüksek çeşitliliğe gitmemizin sebeplerinden biri de bu.
- Gelen sorulara istinaden: Kolektifin ya da kolektif üyelerinden herhangi birinin 1 metrekare arazisi yok. Yaptıklarımızın tamamını etrafından/kimyasal tarımdan nispeten uzakta, köylünün rağbet etmediği sapa arazileri bedeliyle (kimi zaman para, kimi zaman ürün + para) kiralayarak yapıyoruz.
- Kolektiften bağımsız bir yapı daha var bu arada, Ormanevi Kırsalda Sürdürülebilir Gelecek Derneği. Kardeş kurum o da, ama karar alıcıları, amacı ve işleyişi anlamında ayrı bir bütün.
Halimiz, derdimiz, gülümsememiz budur. Herkese selam olsun.
#ormanevi kolektifi#ormanevi#kolektif#kırsal yaşam#ekoköy#doğal gıda#yerel ekonomi#ekolojik yaşam#doğrudan demokrasi#tatuta#gönüllü
10 notes
·
View notes
Photo
Sevgili "Dede"..bu senin rüyan mı, yoksa gerçekte misin? 🍀🏵️🍁🍃🍒🍖🏞️♥️😊 @pastoralvadiecofarm dünyası 🌸 Fethiye ☎️ 0252-6336627 🌿 📷 @dygcnr #pastoralvadi #pastoralvadiecofarm #çiftlik #farmlife #farm #doggy #wwoof #workaway #ecofarm #ekoköy #ecologicalliving #ecologic #sustainability #sustainableliving #morningpost #morsalkım #fethiye #yoga #yogalife #yogalove #yogaeverydamnday #hathayoga #yinyoga #retreat #inziva #serene #peaceful #dreaming #kucukotellerpastoralvadi (PastoralVadi EcoFarm)
#dreaming#morsalkım#doggy#yoga#yogalife#morningpost#serene#yogaeverydamnday#retreat#yogalove#fethiye#sustainableliving#ecologicalliving#pastoralvadi#workaway#peaceful#ecologic#kucukotellerpastoralvadi#wwoof#farmlife#ekoköy#yinyoga#farm#ecofarm#sustainability#çiftlik#hathayoga#pastoralvadiecofarm#inziva
1 note
·
View note
Text
Yükselen Güneş
Yükselen Güneş Çetin Göksu Yazarın Kendi Yayını – Çetin Göksu
Ekoköy kurmak isteyen gençlerin hikayesi.
Onbinlerce yıllık Anadolu Güneş kültürünü, toplumun geleceği açısından değerlendiren ilk roman.
Ekonomik ve sosyal açıdan çöken köy hayatını, kültürel birikimleriyle birlikte yeniden canlandırmak isteyen gençlerin sıra dışı macerası.
Çağdaş sorunları farklı bakış açısıyla irdeleyen, bilimin ışığında Anadolu köylerinin kalkınması için geliştirilen çağdaş yöntemler.
Geleceğe ışık tutan ´´yeni bir anlayışın yeni bir insanın´´ romanı.
Yazarı Sizekitap’da Ara Yazarı Twitter’da Ara Kitabı Twitter’da Ara Yazarı Facebook’ta Ara Kitabı Facebook’ta Ara
devamı burada => https://goo.gl/h8WgUK
0 notes
Text
Kelt topraklarında yeşermiş bir ütopya: Cloughjordan Ekoköyü
Kelt topraklarında yeşermiş bir ütopya: Cloughjordan Ekoköyü
1999’da Dublin Central Otel’de ortaya çıkan İrlanda’nın ilk ekoköyünü oluşturma fikri, Cloughjordan Köyü’nün bitişiğindeki 67 dönümlük arazide meyvelerini verdi. Şimdi Paris’teki COP21 iklim değişikliği zirvesinde, papadan ülke liderlerine kadar hepsinin konuştuğu konu bu. 2009 öncesi burada sadece 1 ev varken şimdi durum çok daha farklı. Şu anda 55 ev, bir işletme merkezi, bir fırın, bir otel ve…
View On WordPress
0 notes