#cinéfil
Explore tagged Tumblr posts
abridurif · 1 year ago
Text
Tumblr media
Serge Daney (1944-1992)
7 notes · View notes
shanahazuki · 2 years ago
Text
Recomedación cinéfil
¿Quién teme a Virginia Woolf? George y Martha son un matrimonio que se profesa un odio salvaje. Ambos tienen personalidades autodestructivas, conocen perfectamente las debilidades del otro y saben cómo exasperarlo. George es un profesor de historia alcohólico. Martha, la hija del director de la universidad donde George da clases, es una mujer frustrada y vulnerable. Un sábado por la noche,…
Tumblr media
View On WordPress
2 notes · View notes
ujjinatd · 8 months ago
Photo
Tumblr media
Consiga un proyector portátil Anker con hasta un 42% de descuento Si estás planeando un picnic cinéfil... https://ujjina.com/consiga-un-proyector-portatil-anker-con-hasta-un-42-de-descuento/?feed_id=570317&_unique_id=660026e27dbe1
0 notes
cinedosis · 1 year ago
Text
🎬🍿 Cinéfil@s por naturaleza, adict@s a la dosis perfecta de #películas y #series.
1 note · View note
karabibeer · 8 years ago
Text
Üçüncü sayfa (1999)
Tumblr media
Film İsa'nın (Ruhi Sarı) yeni yetme bir mafya babası tarafından 50 dolar için ölesiye dövülmesi ile açılır. Ne yapacağını bilemeyen İsa para bulma umuduyla çalıştığı oyunculuk ajansına gider ancak kimse onun durumuna pek pirim vermez. Ajansta para bulmak amacıyla etrafı karıştırırken eline bir silah geçer. Eve gelir, bir not yazar, silahı şakağına dayar ancak o sırada kapı çalar. Gelen, birikmiş kira borcunu isteyen ev sahibidir. İsa, bir kriz geçirerek ev sahibini öldürür ve bayılır. O ana dair hiçbir şey hatırlamamaktadır. Ertesi gün karşı komşusu Meryem (Başak Köklükaya) ile tanışır. Meryem iki çocuk annesidir, evlere temizliğe gider Meryem, İsa'yı mafya babasının 50 doların tahsili için gönderdiği iki adamın elinden kurtarır. Meryem’le birlikte vakit geçirmeye başlayan İsa Meryem'e aşık olur. Her gece dayak yiyen ve tecavüze uğrayan Meryem karşısında İsa hiçbir şey yapamaz ta ki Meryem ondan kocasını öldürmesini isteyene dek. İsa bir türlü öldüremez ev sahibini. Ertesi gün kocanın başka biri tarafından öldürüldüğü haberi gelir. İsa ile işi biten Meryem, memlekete gitmekten bahseder ve bir gün habersizce taşınır. Bir tesadüf eseri, İsa, Meryem’in aslında ev sahibinin oğlu ile birlikte olduğunu öğrenir ve Meryem’i vurmak için evine gider ama yapamaz. Kapıdan çıktığında ise bir el silah sesi duyulur.
Tumblr media
Filmin açılış sahnesi Masumiyet’in açılış sahnesini hatırlatır ilk etapta. Ancak bu sefer karşıda resmi bir güç değil bir “yeraltı” gücü olan mafya vardır. Televizyonda bir yandan futbol maçı izleyerek bir yandan da İsa'yı tekme tokat döven mafya babası, iktidar mercilerinin siyasi söylemine öykünerek “parayı ya getirirsin ya getirirsin” der. Filmin bu açılış sahnesi, içinde yaşadığımız mafya, devlet, futbol ilişkisinin resmi bir geçidi gibidir.
Yönetmen bu filmde eleştirel tutumunu felsefi sorunlar dışında daha toplumsal alanlara yayar. Karşısına bireyselden toplumsala uzanan bir süreci alır. Siyaset-mafya- futbol üçgenine arabesk kültürü ve medya dünyasını da katar. İnsanların artık sadece bu temalar için yasadığı, bunları konuştuğu bir zamanda Meryem’in ağzından “her gün televizyonda neler oluyor” cümlesi dökülüverir. Hayatın kendisi artık televizyonda görünen ile ikame olmaktadır. İnsanların gerçekte yaşadığı acılar ya da sorunlar kimseyi ilgilendirmemektedir artık.
Demirkubuz, sinema dilinin önemli bir unsuru olan televizyonun kullanımına burada da devam eder. Ancak diğer filmlerinden farklı olarak bu defa bizi televizyon dünyasının mutfağına götürür; dizi filmler, oyuncu ajansları, şöhretler, figüranlar… Filmde televizyon için çekilen popüler arabesk dizilerinden birinin çekim aşamalarını görürüz. Başrolde oynayan İbrahim isimli ünlü bir şarkıcıdır. Bir gün bir film ya da dizide başrol oynamak isteyen İsa da o dizide figüranlık yapmaktadır. Meryem ile İsa ilk tanıştıklarında Meryem, İsa'nın odasındaki duvarda asılı olan set fotoğraflarına bakarak Mahsun'u İbrahim’i ya da Sibel Can'ı tanıyıp tanımadığını sorar. Sibel Can'ı pek tasvip etmediğini ama İbrahim’i çok beğendiğini belirtir. Çünkü artık ünlü isimler hayatımızın bir parçasıdır. Onları yakından tanır ve biliriz.
Tumblr media
Filmin üzerine kurulduğu ana eksen ortaya koyduğu toplumsal eleştirinin ötesinde bir takım felsefi ve ahlaki sorunlardır; rastlantı, kader, suç ve ceza, insanın kötülük yapma sebepleri ve intihar. Bu soruları “Masumiyet” filminde de sorgulamış olan yönetmen, “Üçüncü Sayfa”da bu sorulara bir başka açıdan yaklaşır. Masumiyet’te masum bir aşkın, tutkunun peşinden sürüklenen Bekir, Yusuf ve Uğur’un tersine, burada daha rahat bir yaşam sürme isteği ile insanları kullanan Meryem çıkar karşımıza. Burada kötülük daha saf haliyle yer alır. Bu noktada seyircinin karakterlerle özdeşleşmesi “Masumiyet”e göre daha zordur.
Demirkubuz, hiçbir filminde çağımızın yaygın teknolojilerinden cep telefonunu kullanmazken, “Üçüncü Sayfa”da mafya babası, onun adamları ve ev sahibinin elinde görürüz cep telefonlarını. Cep telefonuna kötü bir anlam yükler gibi görünmektedir yönetmen. 50 dolar için İsa'yı öldürmekten bile çekinmeyecek bir mafya babası ve Meryem’i zorla kendisine metres yapan ev sahibi kötülüklerini doğrudan belli ederler.
Film biçimsel özellikleri ile de “Masumiyet”e benzemektedir. “Üçüncü Sayfa” da melodram kalıplarının ters yüz edildiği, kara filmin biçimsel özelliklerinin kullanıldığı bir filmdir. Film, eski Yeşilçam geleneğini modern bir dramaturgi ve ahlakçı bir bakış açısıyla temize çeker. Filmin finali bir Yeşilçam filminden repliklerle sona erer. Filmi doğrudan görmeyiz ancak kararan ekran ile birlikte sesini duyarız. Duyduklarımız bir anlamda filmin final sahnesini anlatır bize, bir ayna görevi görür.
Meryem ve İsa arasındaki ilişki Hz. Meryem ve Hz. İsa'nın modern bir yorumlaması gibidir. Kendini öldürmeyi seçen İsa'nın hayattan bir beklentisi yok gibidir. Ona yaşama amacını veren ise aşık olduğu Meryem’dir. Meryem ona hayat verir bir bakıma. Ancak verdiği bu hayatı da aynen geri alır.
Tumblr media
“Masumiyet”te Bekir/Yusuf ile oluşturulan anlatının döngüselliği, burada da İsa'nın intiharı ile gerçekleşir. 50 doları bulamayacağını anlayan İsa, eve gelip intihar etmek ister ama kapının çalması ile bu ediminden vazgeçerek ev sahibini öldürür. Rastlantının oyunlar oynayarak İsa'nın kaderini değiştirmesi hiçbir şeyi değiştirmez sonuç olarak. Filmin sonunda, başta yapamadığını yapar ve tetiğe basar. Film büyük bir çember çizerek başladığı yere döner.
http://www.imdb.com/title/tt0208606/
Açar M., “Üçüncü Sayfa” ,TÜRSAK Sinema Yıllığı 1999/2000
Kıraç R., “Zeki Demirkubuz Sinemasında Kötülügün Kısa Tarihi”,     Altyazı, 2002
http://zekidemirkubuz.com/Movie.aspx?MovieID=3
3 notes · View notes
aprenderingles · 4 years ago
Photo
Tumblr media
Happy Oscar's Day! 🏆 Hoy se celebra la 93 ceremonia de los premios Óscar 🎥 y, para celebrarlo, traemos vocabulario de esta temática para todos l@s cinéfil@s 🍿 Would you tell us your favorite movie in English? ⬇️ #learnenglishonline #vocabularioingles CLASING.ES
1 note · View note
saavedraonline · 4 years ago
Text
Ciclo Cinéfiles: proyectan "Arrival" en la Huerta de Saavedra
Ciclo Cinéfiles: proyectan “Arrival” en la Huerta de Saavedra
Este martes 9 de marzo, desde las 20 horas, se proyectará la película Arrival (2016) en la Huerta de Saavedra (Plaza 3556). La entrada es libre y gratuita, al aire libre y con protocolos sanitarios. Este fil ha sido dirigido por Denis Villeneuve. La sinopsis del popular sitio FilmAffinity expone: “Cuando naves extraterrestres comienzan a llegar a la Tierra, los altos mandos militares piden ayuda…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
Link
¡HOLA CINÉFIL@S!
Recordad que en todas mis publicaciones tenéis al final un enlace que os lleva a mi blog sobre música donde podéis escuchar las bandas sonoras y ver los videoclips de algunas canciones que salen en las películas que comparto.
Si os gustan algunas de las películas y sois unos apasionados de las bandas sonoras o si os gustó alguna banda sonora o canción en concreto y no la encontrabais, aquí tenéis el sitio.
¡GRACIAS A TOD@S!
Tumblr media
1 note · View note
cinedel1al1001 · 8 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
726. The Purple Rose of Cairo (1985)
"He conocido a un hombre maravilloso. Es de ficción pero ¡no se puede tener todo!"
Llegamos a mi película favorita de Woody Allen (y, en general, de todos los tiempos).
Cecilia es una pobre mujer que malvive con el sueldo mínimo trabajando de camarera para un jefe que la explota. Además tiene que mantener a un marido vago y violento. Con este panorama, el único rayo de luz en su vida lo proporcionan los proyectores de cine, a los que acude con una devoción casi religiosa. Tanto es así, que después de ir 5 veces a ver la misma película, uno de los personajes se empieza a preguntar por su presencia y sale de pantalla para conocerla....
Esta película respresenta el sueño de cualquier cinéfil@. ¿Quién no ha querido alguna vez entrar en la pantalla para huir de las tribulaciones de la vida diaria? ¿Quién no se ha imaginado conversando con los personajes de la película? Esas personas tan maravillosas y agradables que siempre saben que decir y nunca te decepcionan. ¿Por qué no poder vivir en ese universo para siempre y ser felices como ellas? Bueno, quizás porque como dice Woody Allen:
"Desafortunadamente tenemos que optar por la realidad, pero al final la realidad nos arrolla y nos defrauda. Mi visión de la realidad es que siempre ha sido un lugar inhóspito donde estar.... pero es el único lugar donde se puede encontra comida china". 
El contraste entre la ficción hollywoodiense y la realidad de la Gran Depresión es uno de los motores de la historia. La película desmonta de forma cómica muchos de los clichés del cine clásico (el comentario sobre el fundido a negro es hilarante). Al mismo tiempo, es un sentido y nostágico homenaje a aquel cine sencillo pero cargado de emociones.
Un lugar para vivir durante 2 ó 3 horas cada día... durante 1001 días.
23 de Febrero de 2017
5 notes · View notes
revistapuntodevista · 5 years ago
Text
Miércoles de cine en el Museo Francisco Cossío
San Luis Potosí SLP.- La Secretaría de Cultura de San Luis Potosí invita al público en general a ser parte de #Cinéfil@s, una de las secciones digitales en redes sociales del Museo Francisco Cossío, que todos los miércoles a las 19:00 h, publicará recomendaciones de cine.
Estas recomendaciones estarán a cargo del crítico e historiador cinematográfico Rubén Gaytán Duque, las películas se podrán…
View On WordPress
0 notes
ultraisabarrosmartins1978 · 5 years ago
Text
Festival do Rio exibe 100 grandes filmes de dezenas de países
Atenção, cinéfil@s: já podem respirar aliviad@s. O Festival do Rio, que quase não aconteceu neste ano por falta de recursos financeiros, exibe 100 filmes de dezenas de países em vários espaços da cidade, entre 9 e 19 de novembro. Você ainda pode participar de seminários, workshops, debates, sessões especiais com personalidades do cinema mundial e muito mais!
Durante os 11 dias da programação, serão exibidos os trabalhos mais recentes de diretores consagrados e premiados, como Clint Eastwood (“O Caso Richard Jewell”), Werner Herzog (“Family Romance”), Terrence Malick (“Uma Vida Oculta”), Jay Roach (“O Escândalo”), Taika Waititi (“Jojo Rabbit”), Pedro Costa (“No Quarto de Vanda” e “Vitalina Varela”), Abel Ferrara (“Tommaso”), Ken Loach (“Você Não Estava Aqui”), Ira Sachs (“Frankie”), Rupert Goold (“Judy”), Marco Bellocchio (“O Traidor”) e muitos outros.
youtube
As exibições acontecem em cerca de 15 locais da cidade, como o Cine Odeon, a Estação NET, a Cinemateca do MAM, o IMS (Instituto Moreira Salles), o Reserva Cultural Niterói. No Rio Othon Palace, rola ainda mais um Rio Market, setor de negócios para profissionais com debates, seminários, master classes e outras atividades. Os valores dos ingressos custam até R$30, mas os passaportes estão sendo vendidos a R$ 90 (6 ingressos) e R$ 280 (20 ingressos).
O filme projetado na noite abertura, dia 9, no Cine Odeon é “Adoráveis Mulheres” (2019), da roteirista e diretora Greta Gerwig, um forte candidato ao Oscar. A trama acompanha a vida das irmãs March, quatro jovens mulheres que caminham para a vida adulta sem a presença de seu pai, que luta na Guerra Civil americana. O elenco conta com Saoirse Ronan, Emma Watson, Florence Pugh, Eliza Scanlen, Timothée Chalamet, Laura Dern e Meryl Streep.
youtube
Os mais de 100 títulos da programação estão divididos em várias mostras temáticas como as tradicionais Panorama do Cinema Mundial, Expectativa, Première Brasil, Midnight, Midnight Docs, e Première Latina.
RODA-GIGANTE NO RIO TEM 90 METROS, NO ESTILO LONDON EYE!
Quem é fã de carteirinha de Star Wars também tem espaço no Festival do Rio! São projetados os dois primeiros capítulos da última trilogia da saga intergaláctica, “O Despertar da Força” (2015) e “Os Últimos Jedi” (2017). Os filmes podem ser praticamente maratonados com a estreia de “A Ascensão de Skywalker” (2019), que chega aos cinemas no dia 19 de dezembro.
youtube
E se você curte cinema brazuca, não pode perder a mostra Première Brasil, com as mais recentes produções nacionais e alguns títulos que provavelmente não chegarão às salas brasileiras. O destaque fica para “Acqua movie”, de Lírio Ferreira, estrelado por Alessandra Negrini; “A Febre”, de Maya Da-Rin, vencedor do Festival de Brasília; “Pureza”, de Renato Barbieri protagonizado por Dira Paes; e “Anna”, de Heitor Dhalia.
youtube
Ah! Na 21ª edição do Festival do Rio, você ainda pode conferir filmes que fizeram sucessos em outros festivais do mundo todo, como “Retrato de Uma Jovem em Chamas”, de Céline Sciamma (França); “O Farol”, de Robert Eggers (EUA); “O Tempo com Você”, de Makoto Shinkai (Japão); “O Paraíso Deve Ser Aqui”, de Elia Suleiman (coprodução da França, Qatar, Alemanha, Canadá, Turquia e Palestina); e “A Interrupção” (Filipinas), de Lav Diaz.
youtube
Confira a programação completa!
Curtiu? Confira esta dica para aproveitar vários museus do Rio:
Veja também: Passaporte ‘Caminhos do Brasil’ oferece entrada grátis em museus do RJ
Festival do Rio exibe 100 grandes filmes de dezenas de paísespublicado primeiro em como se vestir bem
0 notes
notanotherdisney-blog · 6 years ago
Text
Analistas cinéfiles
1)      Lucero Solórzano
Columna: 30-30
Excélsior
 2)      Joselo
Columna: CrockNICAS MARCIANAS
Excélsior
 3)      Gustavo A. Infante
Columna: Última palabra
Excélsior
 4)      Cynthia Robleswelch
Columna: La mamá de Rocco
Excélsior
 5)      Adrián Ruiz
Articulista
Excélsior
 6)      Alonso Díaz de la Vega
Columna: Segunda vuelta
El Universal
 7)      Alejandro Alemán
      Columna: El salón rojo
El Universal
 8)      María Gloria Torres Mejía
El cine en la sombra
 9)      Miguel Suárez
El cine en la sombra                            
 10)   Fer Lozano
Articulista
It’s Spolier Time
0 notes
marionberdoati · 7 years ago
Link
↑ This link ↑ leads to the Twitter page of the distribution company CinéFile that I managed from January 2018 to early May 2018.
I worked for about four months (from January 2018 to early May 2018) for Cinéfile World Distributors, a distribution company focusing its work on buying foreign films to distribute them in the UK and in Ireland.
My work consisted firstly in accompanying the release of the film « The Divine Order » (2017) directed by Petra Volpe in the UK and Ireland.
I was a distribution coordinator, running distribution logistics by handling DCPs, scheduling them and distributing them to cinemas one after the other so venues would be able to screen the film on time. I was also maintaining our relationship with venues and delivering promotional material to cinemas.
I took it upon myself to create a communication campaign around the film and about the company. I focused on building the Twitter and feeding the existing Facebook page. I promoted screenings at least every week and interacted with audiences and press reviewing the film for us.��
0 notes
Text
5 bonnes raisons d'arrêter de fumer pendant le mois sans tabac
5 bonnes raisons d’arrêter de fumer pendant le mois sans tabac
Le mois de novembre 2017 est l’occasion d’arrêter de fumer grâce à l’événement « Moi(s) sans tabac ».
Entre application mobile et kit gratuit, tout est mis en place par le gouvernement pour aider au mieux les fumeurs qui souhaitent arrêter définitivement !
« Le tabac, c’est tabou. On en viendra tous à bout ».
Beaucoup de cinéfils connaissent cette réplique culte du film Le Pari.
Ce mois de…
View On WordPress
0 notes
karabibeer · 8 years ago
Text
Masumiyet (1997)
Tumblr media
En yakın arkadaşını öldüren ve onunla kaçan ablasını dilsiz bırakan Yusuf (Güven Kıraç), 10 sene hapis yattıktan sonra dışarı çıkar. Amacı İstanbul'a gidip arkadaşı Orhan'ın babasının işlettiği kahvede çalışmaktır. Daha önce ablasını ziyarete İzmir'e gider. Orada kaldığı otelde şarkıcılık ve fahişelik yapan Uğur (Derya Alabora), onun koruması ve aşığı Bekir (Haluk Bilginer) ve Uğur’un sağır ve dilsiz kızı Çilem (Melis Tuna) ile tanışır. Uğur hayatını hapishanede yatmakta olan sevgilisi Zagor’a adamıştır. 20 yıldır onun peşindedir. Bekir ise Uğur'a aşıktır. Bir gün kıskançlık krizine giren Bekir kendini öldürür ve Yusuf Bekir’in yerini alır. Ancak o da Uğur'a aşık olmuştur. Bir gün Uğur ortadan kaybolur. Yusuf, Çilem’i alarak onu bulmak için yollara düşer. En sonunda İstanbul'a gittiklerinde ise arkadaşı Orhan'ın öldüğünü öğrenecektir.
Tumblr media
Demirkubuz ikinci filmi “Masumiyet”in ortaya çıkışı ile ilgili olarak şöyle demektedir: 
“Bu filmin çıkış noktası çıkışsızlık. Bir yaşam ahlakı sahibi, duygu sahibi kalbi olan yoksul insanlara, sorgulayan insanlara, hala duygularını dinleme cesareti, onların peşinden gitme cesareti gösteren insanlara dayatılan çıkışsızlıkla ilgili ve bu insanların yeni realitenin içerisinde, yani son dönemdeki Türkiye fonunda konumlanışları, bunların sıkıştırılma ve yok edilmeye zorlanmasıyla ilgili bir film. Aşk gibi, merhamet gibi, dokunmak gibi, kendini feda etmek gibi temaların üstüne oturtulmaya çalışılan bir film…” 
Film, Dostoyevski’nin en önemli temalarından biri olan tutkularına esir olma, tutkularının peşinden gitme, tutkuları yüzünden gözü kör olmayı 1990’ların Türkiye’sinde kendi özgünlüğünde yeniden kurar. Filmin kahramanları Uğur, Bekir ve Yusuf aşklarının, tutkularının peşinden giden ve tutkuları için ödemeleri gereken bedeli ödeyen insanlar olarak anlatılır bize. Herkes tutkusunun cezasını çeker.
Dostoyevski’ye göre insan, her zaman kendi yararı ve çıkarı için hareket etmez. İnsan, kendisini bile isteye tehlikeye atan, atabilen tek varlıktır. Kendisine zarar vereceğini ya da varabileceğini bildiği halde, yapmaması gerekeni yapabilir. Tüm bunlara neden olan ise, insanın bir akıl varlığı olduğu kadar, duygu dolu bir varlık olmasıdır. Söz konusu duyguların en yoğun olduğu yerlerden biri de, hiç kuskusuz aşktır. Aşk insan tutkusu, insanın tutku duyabilen bir varlık olusunun belki de en somut kanıtıdır. Kişi aşık olduğu zaman bir tür körlük yaşayabilir, ayakları yerden kesilebilir. Ne var ki, bu durum, bu yoğunlaşma, aynı zamanda aşık olan kişiyi savunmasız da bırakır. Tehlikelere dolayısıyla yaşama karşı açık olur aşık insan. Yaşama karşı açık olmak, zayıflık değil tam tersine kişiyi daha güçlü yapacak bir durum olarak değerlendirilebilir. Aşk eyleminde yaratma ve yıkma birleşir. Aşk, çağdaş dünyada ulaşılması en zor olan yaşantılardan biridir. Ulaşılması zordur, çünkü, aşk aynı zamanda bir “seçim”dir. Ne var ki bu seçim ancak toplumun ve toplumsal olanın güdümünden kurtulmuş bir seçimse, kişinin bilinçli bir seçimiyse değerlidir. Başka bir deyişle, aşk toplumun direncini kıran, günah anlayışını yıkan bir “başkaldırı” olduğu, olabildiği ölçüde değerli bir yaşantıdır.
“Kötü bir sistemde yaşayan insanlar doğrudan ya da dolaylı olarak sistemin değerleri ile hareket etmeye başlıyor. Yaşadığımız sistemde daha çok akılcılık üzerine kurulu bir sistem. Aklı bu bakımdan sorguladığımda ortaya bencillik çıkıyor. Bencilliğin anlamı da, vermemek, ortak olmamak ve sistemin biçimlendirdiği bir hayatı seçmek. Bu yüzden merhamet duygusu, kardeşlik, ortaklık giderek yok oluyor. Bu aşkın yaşanma biçimini etkiliyor. O nedenle günümüzdeki aşk tanımının ötesinde romanlarda belki masallarda rastlanacak bir aşk tanımı yaptım ve bunu kutsadım. Bunu daha ileri götürüp orta sınıf ahlakındaki ikiyüzlülükleri vurgulamak için feda etmeye, feragate dair bütün erdemleri de bir orospuya ve bir pezevenge yükledim.” 
Tumblr media
Filmin çok önemli bir başka unsuru da film kahramanlarının sürekli otel lobisinde televizyonda Yeşilçam filmleri izlemesidir. İzlenen Yeşilçam filmleri, film içinde bir alt-anlatı oluşturur. Bu iki biçimde sergilenir. İlki, filmin konusunun aslında bir Yeşilçam melodramı olabilecek anlatı yapısına sahip olmasıdır. İkinci olarak ise Yeşilçam filmleri sanki filmin kendisi ile organik bir bağ içindedir. Yusuf’un otele geldiği ilk gün televizyondan gelen ses “hoş geldin” der. Bekir’in intihar edeceği gece, gene bir Yeşilçam filminde intihar eden birini izleriz.
“Masumiyet”in hikâyesi bir Yeşilçam filminden çıkmış gibidir ancak Demirkubuz, melodram kalıplarını ters yüz eder. Film, içinde barındırdığı kader, aşk, tutku gibi ögelerle bir Yeşilçam klasiği olabilecek iken, yönetmen kurduğu anlatı yapısı ve estetik anlayışla seyircinin alışkın olduğu film dilini parçalar. Melodram ve kara filmin kıyılarında gezen yönetmen, kullandığı anlatı kalıpları ile modernizmin bir eleştirisini yapmaktadır. “C-Blok”ta başlattığı modernizm eleştirisine “Masumiyet” ile devam eden Demirkubuz, modernizmin “aklına” saldırır ve onun karşısına “kader” olgusunu yerleştirir. Bu filmde yapılan modernizm eleştirisi direkt ve politik olarak yapılmaz. Daha dolaylı ve daha bireysel bir eleştiridir bu.
Zeki Demirkubuz, “Masumiyet” filmi ile kendi sinemasının dilini oluşturmaya başlamıştır. Daha sonraki filmlerinde de kullanacağı kimi kalıpları ve sinemasının baş rolünü oynayan ”kötülük” olgusunu “Masumiyet” ile kurar. Kötülük her insanın içinde vardır ve her insanın kötü olmak için kendi içsel sebepleri mevcuttur. Yönetmen, yarattığı karakterler arasında taraf tutmaz ve hepsine eşit bir mesafeden yaklaşır. Böylece seyirci, karakterler ile yoğun bir özdeşleşme kuramaz. Filmin temel karakterlerinden Bekir’in erken ölümü ile afallayan seyirci sadece filmin yolculuğunu takip eder.
Tumblr media
Demirkubuz, daha sonraki filmlerinde de yapacağı gibi filmin sonlarına doğru bir otel lobisinde televizyon izleyen insanlar arasında çıkar karsımıza. İzlediği film ise ilk filmi olan “C-Blok”tur. Böylece, yaptığının sadece bir film olduğu imajını yansıtır bize. “Masumiyet”de yönetmenin kendine dönük bakışı ve film sürecinin farkında oluşu gerçeklik anlayışını parçalar, filmle yakınlık kurmamızı engeller.
Filmde sürekli karşımıza çıkan bir başka sinematografik öğe ise kapıdır. Bir içerilik/dışarılık karşıtlığını yansıtan kapılar her yerde karşımızdadır. Kapılar ve bazen de pencereler çerçeve içinde çerçeve görevi görürler. Olayları çoğu kez onların ardından izleriz. Bu iç/dış karşıtlığı en yoğun olarak Yusuf ve Çilem sokakta demir bir parmaklık arkasından göründüğünde yaşatılır. Filmin basında “içerde” olan Yusuf, sokakta olmasına rağmen hala dışarı çıkamamıştır, hala “içerde”dir.. O, kendi kaderinin mahkumudur.
Bekir’in Yusuf’la gittikleri bir kır gezisinde geçmişini anlattığı sahne filmin ve Türk sinemasının en önemli sahnelerinden biridir. Sinemanın anlatım olanaklarına göre oldukça uzun sayılabilecek bu monolog ile yönetmen herhangi bir geri dönüşe başvurmadan izleyiciye filmde boşlukta kalan yerleri anlatır. Haluk Bilginer’in oyunculuğu ile doruğa ulaşan bu monolog sahnesi yönetmenin diğer filmlerinde de düğümün çözüldüğü anlar olarak kullanılacaktır. Klasik anlatı yapısının dışına çıkan yönetmen, göstermek yerine anlatmayı tercih eder.
Filmin ilk bölümünde Uğur ve Bekir arasında yaşanan olay örgüsü filmin ikinci bölümünde Bekir’in intiharından sonra Uğur ve Yusuf arasında tekrarlanır. Yusuf, Bekir’in odasına taşınır, onun hal ve hareketlerini benimser ve en sonunda da Uğur'a aşık olur. Bekir’in intihar ettiği gün üzerinde olan gömlek duvarda asılı durur, Bekir’in kaderi artık Yusuf'a sirayet etmiştir. Filmin anlatı yapısı bu bağlamda döngüsel bir süreç izler.
Tumblr media
Filmde dilsiz olan iki karakter vardır. Birisi Uğur’un kızı Çilem diğeri de Yusuf’un ablasıdır.Yusuf, askerden döndüğü gün, evli olan ablası ve Yusuf’un en yakın arkadaşı beraber kaçarlar. Yusuf, en yakın arkadaşını öldürür, ablasını ise ağzına isabet eden bir kurşunla dilsiz bırakır. Uğur ise Çilem'e hamileyken, Zagor’u görmeye Diyarbakır'a kaçtığı için kocası tarafından dövülür ve böylece Çilem dilsiz ve sağır olarak dünyaya gelir. Yusuf’un ablası, kendi seçimlerinin bedelini ödemektedir. Kocasından psikolojik ve fiziksel olarak şiddet görür ama bunu değiştirecek bir şey yapmaz. Sanki kaderine razı olmuş gibidir, hayata karşı edilgendir. Çilem ise, annesinin hayat tercihlerinin bedelini ödemektedir. Yıllardır, o şehirden bu şehre sürüklenir, izbe otel odalarında yaşar. O, seçmediği bir hayatın kurbanıdır ve filmdeki en masum insandır.
Film, kader, aşk, tutku ve çıkışsızlık temaları üzerine kuruludur. Bu temalar, Zeki Demirkubuz’un sinema serüveninde hep sorgulayacağı temalardır. Filmlerini bu izlekler üzerine kurarak, insanı ve hayatı sorgular.
http://www.imdb.com/title/tt0128332/
Erdem M. "C-Blok’tan Masumiyet’e Zeki Demirkubuz", 1997,
Güven Y. "Zeki Demirkubuz Sineması", 2004,
Savaş H. "Sinema ve Varolusçuluk", 2003,
“Zeki Demirkubuz ile Röportaj”, Sinema, Ekim 1997,
http://zekidemirkubuz.com/Movie.aspx?MovieID=2
2 notes · View notes
grolschfrance · 7 years ago
Photo
Tumblr media
Assis en plein air, à la fraîche, sur de beaux sièges blancs disponibles sur le quai non loin des délicieuses odeurs de crêpes émanant de la buvette à l'offre infinie, Cinéfil sera présent à Lyon du 28 au 30 juillet pour 3 programmations inédites à ne pas manquer ! Plus d'info ici.
0 notes