#abbara
Explore tagged Tumblr posts
Photo
#mardin de taş evlerin çevrelediği dar sokakların süsleri. Alt tarafı sokak, üst tarafı ev olan ve aile isimleriyle anılan binlerce yıllık geçitler #abbaralar . www.muhrukiltur.com #mardinturları #abbara #mardinturu #mardingezi #mührükiltur #keşfet #gözalturizm (Mardin) https://www.instagram.com/p/CnWtiwuL9EW/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
Text
Continuing crimes.
The young man, Ahmed Saeed Al-Abadla, who has Down Syndrome, remained missing - until his body was found hit by bullets from Quadcopter aircraft on Al-Abbara Street in the town of Al-Qarara, following the withdrawal of tanks from eastern Khan Yunis.
60 notes
·
View notes
Text
Betekenisvolle flarden
Afgelopen vrijdag was de avond koel en warm tegelijk. De Amsterdamse binnenstad zoemde in de vroege avond als een bijenkorf, flarden van talen passeerden mij. Ik was iets te vroeg en zat op een muurtje. Aan de overkant lag De Balie, badend in licht en leven. Dat stelde ik nog even uit. Ik dacht terug aan die ene keer dat ik er een korte lezing gaf als een van een reeks sprekers over de toestand van de kunst en hoe ik die tekst 's avonds laat voorlas aan een man in Brussel. Dat was zo'n dertig jaar geleden, een ander leven. De opwinding die ik toen voelde voor even deel uit te maken van een intellectuele wereld – ik, dat Indische kind. En hoe onwaarschijnlijk dat eigenlijk was.
Eenmaal in de zaal kwam iets van dat oude gevoel terug. Ik zat zo dicht mogelijk bij de deur. Het was een heel slechte plek, maar hij volstond. Na afloop moest ik nog terug met de trein en wilde niet te laat thuis komen. Het publiek stroomde binnen op beenlengte van mij vandaan. Bijna iedereen had iets blijmoedigs of verwachtingsvols. Vele tinten bruin kwamen voorbij. De afwezige Anil Ramdas was de ster van de avond. Ik lees nu zijn biografie, die van zijn ideeën, volgens auteur Karin Amatmoekrin. Ze werd geïnterviewd, gevolgd door een gesprek met drie anderen.* Het was een levendige avond, waarin een aantal namen van denkers boven de tafel bleef gonzen. Het meisje naast me veerde steeds op, af en toe ontsnapten haar zachte kreten. Ik noteerde enkele dingen die werden gezegd, maar twee dagen later waren die moeilijk te lezen, flarden van krabbels.
…we moeten terug naar een vorm van beschaving...ben ík een emigrant?...twee keer zo goed moeten zijn?...de westerse cultuur is superieur, want zelfkritisch...barbarisme van binnenuit...proberen zelfdoding te verklaren is een vorm van zelf-troost...terugspreken...geassimileerd is opgaan in de massa...met het pessimisme van het intellect en het positieve van de hoop...post-ethnicity...kanteling in Australië...beschavingsideaal...dit land proberen te begrijpen...
De avond eindigde met de uitreiking van de Anil Ramdas Essayprijs. Het mijne was een van de negenenzestig inzendingen, die anoniem door een jury werden beoordeeld. De drie finalisten werd gevraagd even op te staan, allen tamelijk jonge mannen, twee met buitenlandse namen. De winnaar werd naar voren gehaald en sprak een dankwoord. Ik moest mijn oren spitsen, want zijn Nederlandse uitspraak was zwaar gekleurd door die typisch ronde klanken van het Farsi. Zijn gestalte was stevig, zijn gezichtsuitdrukking naar binnen gekeerd, zijn woorden als een trage zwerm. Schrijven betekent eenzaamheid, zei hij, en dat alles wat nieuw is pijn doet. Aan het eind stelde hij voor eens samen te komen, zonder taal, zonder cultuur, gewoon samen zijn. Mij leek hij onmiddellijk al de terechte winnaar.
*'In wat voor land leef ik eigenlijk' – een avond over de multiculturele samenleving van Anil Ramdas | moderator Jörgen Tjon A Fong | met Karin Amatmoekrin (biograaf van Anil Ramdas), Sinan Çinkaya, Dilara Bilgiç en Ien Ang | de Anil Ramdas Essay Prijs werd uitgereikt door Sheila Sitalsing aan winnaar Hamed A. Nadoshan | mede-finalisten: Karim Abbara en Tijmen van Voorthuizen.
4 notes
·
View notes
Text
Dejaremos que sólo queden en un bonito video, para la historia?
#conservar #preservar #dejar
https://www.linkedin.com/posts/majid-abbara-89b7a4113_amazing-creatures-activity-7156907869215358976-H625?utm_source=share&utm_medium=member_android
View On WordPress
0 notes
Text
Neden HDP, istediği herkes için rahatlıkla esnettiği "2 dönem" kuralını Garo Paylan için de esnetmeli; hatta kendisini, "pozitif ayrımcılık yaparak" koşulsuz aday gösterilmeliydi biliyor musunuz?
Çünkü bu ülkede, hangi taşı kaldırsak altında Ermeniler vardır ve herkes onlara borçludur!
Ama biz 80 milyonun içine 60 bin Ermeni’yi; 61 Kürt ve Türk vekilin arasına, 1 Ermeni vekili sığdıramayız; sonra da hiç yüzümüz kızarmadan, halkların demokrasisinden ve eşitliğinden bahsederiz.
O halde bir daha:
HANGİ TAŞI KALDIRSAK ALTINDA ERMENİLER
Onlar 1897'den başlayarak sistematik olarak katledilip, 24 Nisan 1915'te startı verilen bir soykırımla neredeyse yok edildiler; ama hangi taşı kaldırsak, hangi taşa baksak, hangi taşa hayran kalsak altında, üstünde, önünde, arkasında Ermeniler vardır bu coğrafyada...
Ülkenin Doğu’sundan Batı’sına bütün bölgelerinde gördüğümüz, hepsi birer mimarî şaheseri olan yapılardan; “Keşke burada yaşasaydık,” diye iç geçirdiğimiz güzeller güzeli evlere kadar bütün estetik harikası binaların asıl sahipleri, mimarları, taş ustaları Ermeniler'dir.
Büyülü Eski Mardin camileri, kiliseleri, konakları, çarşıları, abbara denilen sihirli sokakları, göz kamaştırıcı telkârileri…
Diyarbakır Sur’un hanları; havuzlu, avlulu rüya gibi taş evleri…
Ülkenin dört bir yanında resmî daire ve okul olarak kullanılan muhteşem tarihî binalar…
Şarkılar, müzikler, danslar, yemekler, mezeler, incelikler…
Nalbantlar, müzisyenler, aşçılar, terziler, doktorlar, kuyumcular, demirciler, kunduracılar…
Bu ülkede tekniğe, sanata, mimariye, zanaata, estetiğe, el emeği göz nuruna dair ne varsa, çoğu Ermeniler’in elinden çıkmadır.
Bu ülkeye zenginlik ve değer katan zekî, donanımlı, çalışkan, yaratıcı insanların çoğu Ermeni'dir… Mimar Sinan dahil…
Evet, bu ülkede güzel olan, medenî olan, nazik olan her taşın altında Ermeniler'in ruhu vardır; ama kendileri yoktur.
Çünkü Türkiye’deki Ermeni nüfusu Osmanlı Devleti’nin 1914 yılındaki istatistiklerine göre takriben 1.5 milyon iken, 1927 yılında -yani sadece 13 yıl sonra- 140 bine düşmüş; bugün ise hepi topu 60 bin kişi kadar kalmışlardır. Aradan geçen 108 yıl içinde Müslüman nüfus 13 milyondan 80 milyona yükselip tam 7 misli artarken, onların yüzde 96'sı yok olmuştur
Bu ülkede her taşın altında Ermeniler olsa da biz kesin ve net bir soykırım kanıtı olan bu rakamların karşısında bile tarihsel inkârcılığımızdan vazgeçmez, canımız her kan çektiğinde onları taşlarız.
- “Kars sokaklarında Erm.ni mi av.ayalım?”: Ermenistan’ın ünlü caz piyanisti Tigran Hamasyan’ın Ani Harabeleri’nde verdiği konsere bozulan Kars Ülkü Ocakları Başkanı’nın tehdidi.
- “Hepiniz Erm.ni’siniz, hepinizi öl..receğiz!”: Cizre’deki ablukalar esnasında polis otoları tarafından günler ve geceler boyunca sokak sokak dolaşılarak Kürtler'e megafonla bağırılan psikolojik işkence cümlesi.
- “Burası Ermeni mezarlığı değil!”: HDP milletvekili Aysel Tuğluk’un annesi Hatun Tuğluk’un Ankara’daki cenaze törenine ırkçı-faşist saldırı düzenleyen gurubun attığı slogan.
- "Ermeniler'in bu topraklarda yıllardır var olmalarının sebebi, bizim hoşgörümüzdür.”: Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü'nün Kars Iğdır Ardahan Dayanışma ve Kültür Derneği’nin geleneksel 'Kaz Gecesi'ndeki ifadesi.
- “Ermeni pi.i!”: Türkiye Cumhuriyeti’ndeki istisnasız her etnik kimlikten suçlu ya da suçlu olduğu düşünülen, gıcık olunan, kızılan, aşağılanmak istenen insana söylenen hakaret... Herkesin en az bir kez işitmişliği, benim yüzlerce defa maruz kalmışlığım vardır. Kullananlar tarafından bir insana edilebilecek en kötü söz olarak görülür ve söyleyenin çürümüş yüreğini ziyadesiyle soğutur.
- “Benim de Ermeni komşularım var, bir zararlarını görmedim.”: En iyilerimizin dahi söylediği, altında derin bir ötekileştirme ve aşağılama yatan sözde insanlık ifadesi...
O nahif halka minnetle teşekkür edip, onlardan milyonlarca özür dilemek yerine, her dem başlarını taşla e.meyi reva görür; her dem o başı o taşın altından hiç çıkarmamaya and içeriz.
Tam 108 yıldır!
Kürde kızdığımızda, “Ermeni pi.i”; hırsıza çıldırdığımızda, “Ermeni dö.ü”; bir politikacıya bozulduğumuzda, “Hıh, o zaten Erm.ni” demeyi en birinci vazife biliriz.
O Erm.niyi o taşın altına sonsuza kadar gömmüşüzdür!
Oysaki Ermeni Soykırımı’yla sadece bir halk kırılmamış, uygarlık yoluna müthiş bir darbe indirilmiş; insanlığın evrimi sekteye uğratılmış; bilim, sanat, zanaat, mimarî, estetik, aklınıza gelebilecek her türlü incelik katledilmiştir.
Nezaketin, zerafetin ipi çekilmiştir.
Yaşamın topyekün seyri değişmiştir.
Çünkü insanlığın güzel olandan vazgeçip, kesin olarak çirkinlikte karar kıldığı bir yol ayrımıdır Ermeni Soykırımı süreci!
Cezasız kalırlığıyla, sonrasında Hitler’in Yahudi Soykırımı’na cüret etmesine yol açan; kullanılan insanlık dışı cinayet yöntemleriyle, Yahudiler'e uygulanan işkencelerin öncülü ve ilham kaynağı olan bir katliamlar silsilesidir.
İnsanlık 1915’ten önce iyiye ve güzele dair en azından bir ihtimal taşırken, 1915’te bütün kıymetli olasılıklardan vazgeçerek karanlıkla ittifak yapmıştır. Ve bu kötülüğün laneti, bu büyük suçun direkt ya da indirekt sorumlusu olan halklarla birlikte, bütün insanlığın geleceğine karanlık mührünü basmıştır.
Çünkü bütün dünya bir kısmı kasten ve taammüden, bir kısmı cehaleti ve zaaflarıyla bizzat katil olmak; bir kısmı da korkaklığı ve adamsendeciliği ile seyirci kalmak suretiyle bu müthiş kıyımın bir parçası olmuştur.
Ve bu karanlık mühür, Ermeni olan-olmayan bütün insanların kaderini dağlamıştır!
Ermeni Soykırımı sadece bir halkın değil, insanlığın özsuyunun kurutulmasıdır!
Bir damlasında katkılarının olmadığı o muhteşem rayihalar saçan özsuyu yok etmeye doyamayan gözünü kan bürümüş zebaniler, son kalan damlaları da kurutmak istiyor!
“Hepiniz Erm.ni'siniz! Hepinizi öl..receğiz!”
Türk ve Kürt burjuvazisinin hemen tamamı Ermeniler’den talan edilen malların üzerinde yükseldiği; hemen her Türk ya da Kürt’ün atalarından birinin ya da birkaçının elinde Ermeni kanı bulunduğu; kendisine geçmişten mülkler miras kalan insanların çoğunun bilerek ya da bilmeyerek Ermeniler’in mallarına malik olduğu; son süreçte Sur’daki dünya mirası tarihî evlerinin yerle bir, kiliselerinin talan edildiği; hâlâ evlerinde, harabelerinde define aranmaktan vazgeçilmediği bir gerçeklikte, Ermeniler’e bir karış mezarı çok görürüz.
“Burası Ermeni mezarlığı değil!”
Yüz sekiz yıl önce nüfusları 1.5 milyon iken, bugün hepi topu 60 bin kadar bile kalmayan; Türkler'den de Kürtler'den de çok daha eski zamanlardan bu yana yaşadıkları kadim topraklarından ayrılmaya içleri el vermediği için, bunca kötülüğe rağmen olanca zarafetleriyle aramızda direnmeye çalışan bu hazin insanların yüreklerine her fırsatta keder ve korku salmakta en ufak bir sakınca görmeyiz!
80 milyonun içine, 60 bin Ermeni’yi; 60 Kürt ve Türk vekilin arasına, bir Ermeni vekili sığdıramayız!
“Sokaklarda Erm.ni mi av.ayalım!”
Birileri bir baş işareti yapsa, Allah Allah nidaları eşliğinde palalarına sarılacak milyonlarla dolu bu coğrafya!
Ver!
Onu da ver!
Bunu da ver!
Şunu da ver!
Piyanonu da ver!
Kitabını da ver!
Kemanını da ver!
Bagetini de ver!
Karını da ver!
Çocuğunu da ver!
Ca..nı da ver!
Hepsini ver!
Hepsi benim!"
AH!
UR EIR ASTVATS!
NEREDESİN TANRI!
Rabia Mine
0 notes
Text
0 notes
Text
" insan en çok kendine uzakmış, anladım. "
Sf. 9
" sevgi acımasız kıskançtır. "
Sf. 12
" yüzünde hüznün en somut yansımasını gördüm."
Sf. 15
" Konuştukça şaşırtıyordu Rıfat Bey. Ruhum karşısında çırılçıplaktı. Kelimelerim ruhundan sızan kandı, onun sözcükleri ise yaralarıma sürülen merhem... "
Sf. 33
"Yüzün ve gülüşün kabul edilmiş peygamber duası kadar güzeldi. "
Sf. 34
" Ben; bir fotoğraf karesine gizlenmiş meçhulün gölgesinde köklerimi arıyorum, yarım asra dayanmış kimsesizleğimle, her nefeste daralan zamanın çeperlerine direnerek. "
Sf. 49
" İnsan sevdiğine söver mi? "
" Evet, Josef. İnsan sevdiğine söver, sevmediğini yok sayar!. "
Sf. 53
" İlk kez böyle sesleniyordum Betty'e.
İlk kez o kelime dökülüyordu dudaklarımdan.
Sonsuza dek seslenmek istiyordum, sonsuza dek haykırmak:
"Anne! Annee! Anneee! "
Sf. 68
" Acılar öğreticidir Josef " demişti. "Acı; usta bir öğretmendir. "
Sf. 74
" Kendi içinde bile büyük uzaklıkları olan çok uzak bir ülkeden gelmiş, kendi içinde büyük uzaklıkları olan bir adamdım nihayet ve her şey bana yaban, herkes yabancıydı. "
Sf. 85
" Güneş, anne umudu demekti. Güneş, anneydi. "
Sf. 122
" Ne kadar seviyorsun? "
Çok severdi Bahe. Sevdi mi; Mardin kadar, Savur Kapı kadar, Eski Kale kadar, Amerika kadar, Viranşehir kadar, Diyarbakır, Ankara, Şam kadar severdi. Sevdi mi anne kadar severdi Bahe. Herkes ve her şey anneydi çünkü. Herkes ve her şeyi severdi. "
Sf. 130
" Anlayamayacağı, dile gelmez bazı cilveler vardı iste. Abbaralar gibi. Birbirine bağlıydı her şey. İnsan farkına varırsa bunun, sadece dışarda, şehirde, Mardin'de değil, kendi içinde de sayısız abbara olduğunu görecek, kendinden kendine yol bulacaktı. Aramaktı insana düşen. Bulmak ise yüreğindeki aşka bağlıydı. Aşka; yani teslim oluşa, kendinden geçişe bağlıydı. "
Sf. 158
" Kendi içinden geçmeden, kendine ulaşmak mümkün değildi. "
Sf. 158
"Kardeşi olmayan kişi, sağı olmayan sol gibidir' diyor İmam Ali. "
Sf. 170
" Oğlan güvercin uçurdu, "gelecekler" dedi. Kız güvercin uçurdu, "gelsinler" dedi. "
Sf. 195
" Ve onu hatırladığımda hep çocuk oluyordum hâlâ... "
Sf. 234
" Hiç bir insan yalnız ölemez! "demişti Dr. Numan, Sultan Şehmus türbesinde. "Yanında kimse olmasa bile görünmez varlıklar vardır. İnsan sadece bir tek yerde yapayalnızdır; karar anı! Bir tek orda yalnızdır, çırılçıplak, bir başına... Tanrı bile yoktur orada! "
Sf. 238
" Her insan bir masal kahramanıdır! O masal içinde bir özgün adı vardır. " diyordu. "Sen de kendi masalını bulmalısın! Ve adını... Bulana dek aramalısın! "
Sf. 239
" Mardin ruhumdu çünkü.
Geleceğe dair bit umut gibiydi...
Geçmiş düşlerin gelecekte aranmadığı, bugünün gerçeğinde yaşandığı, zamanın bütününü kuşatan bir şehirdi Mardin.
Sf. 247
Ahmet Tezcan | Abbara |
21 notes
·
View notes
Text
Abbara (2019)
Ahmet Tezcan
Bir umudun masalı
Ne kadar "süfli" olsa da mekanlar ve yaşananlar,her daim bir umut barındırmaya devam edecek gücü bulacağız,bulmak zorundayız.Umut hep bir yerlerde saklanır ama;bazen üfleyince hepsi dağılan bir karahindiba çiçeğinde, bazen zamansız yağan bir yağmurun arkasından gökyüzünde beliren ebemkuşağında,kah bir şehrin karmaşasında,kah doğanın dinginliğinde, kimi zaman gecede, kimi zaman günortasında, kimi kez Mardin'de kimi kez Salacak'ta gözkırpar usulca arayanlara...
Kendinizle göz göze gelmedikçe aynaya bakmış sayılmazsınız. Betty öğretti bunu bana ve ben aslında aynaya, bir bütün olarak kendime, özellikle gözlerime hiç bakmadığımı farkettim. Kaybolsam, elime kalem verip önüme kâğıt koysalar: “ Çiz kendini” deseler, çizemezmişim. 9
O boşluk ise; kaybettiğim öyküydü, hayatımdı ve ben, iki ünlem arası kırk satırlık bir boşluktan ibarettim. 13
Düne kadar hayat; onunla elele yürüdüğümüz, daha iyiye, daha güzele, mutluluk kaynağına uzanan renk renk çiçeklerle bezeli geniş bir yoldu. O yolu benim için bezeyen Betty idi. O yolda geriye dönüp bakmak hem anlamsız, hem imkansızdı. Betty; elimi bıraktı, kör karanlık imkansıza yuvarlandım. Yitirdiğim sadece annem değil, o yolun, hayalin ve hayatın kendisiydi. 22
Yoksul değildim ama kimliğimden ve geçmişimden yoksundum. 23
Yaşam nefes alıp vermekten ibaret değilse şayet, yok olan bendim. Delirtici bir çelişkiydi bu. Delirmemek için büyük, rahat ve lüks yatakta uykuya direniyordum. 24
Bir insanin kimliğini yitirmesi, kimlik kartını yitirmesine benzemez, faturasına katlanamazsınız. 24
Şimdi biri çıkıp deseki bunların hepsi uydurma, sanırım bu itiraza çok az kişi katılır. Çünkü gerçekler ölür, efsaneler yaşar. Hakikat budur. 28
Gerçeğin müşterisi az yani... 28
Dileği olamayanın belleği, belleği olmayanın benliği yoktur. Varlık; göksel bir talepten ibaret. Talebine şükret! 33
İnsan sevdiğine söver, sevmediğini yok sayar!. 34
Hayalin kadar insansın..Müthiş! Hayali bırak, güvercin gibi kanatlanıp uçsun yeryüzü ile gökyüzü arasında. Yokluğu varlığa taşıyan bir posta güvercini gibi.. Evet sevgili kardeşim, Mardin’i okuyarak ya da dinleyerek değil, yaşayarak tanımalısın. Çünkü şehirler de insan gibidir, ona dokunmadan, onunla göz göze gelmeden, sabaha birlikte uyanmadan tanıyamazsın. 38
Yarım gün olmadı bu şehre geleli ama yarım asırdır buradayım işte, zeytin ağacıyım, dallarım cılız, devasa saksıya hapsedilmişim. Köklerim plastik duvar ötesinde ulaşabileceği bir yer yok. Kimbilir hangi kökten filizlenip koparılmış, hangi söğüt özüne yatırılıp hangi saksının biraz toprak, biraz kum, daha çok çakıl karnında yeniden köklenmişim? Neredeyim, neredenim, neyim? Bilmiyorum. 48
Gerçekten tuhaf insanlardı bu Türkler, yeni bir insanla tanışmak kadar, tanıştırmak da heyecanlandırıyordu onları. 58
Ağaç suyu çağırır, su hayattır! 61
Çaysız sohbet, ruhsuz bedene benzer! 75
Kışını görmediğin şehri yaşamış sayılmazsın! 82
Abbara, Arapça abera fiilinden türetilmiş bir kelimeydi. Abera bir şeyi bir yerden başka bir yere geçirmek anlamındaydı. Düşünceyi ve davranışı değiştirmek anlamına gelen ibret sözcüğü de abbara ile aynı kökten geliyordu. 88
Yüzün ve tebessümün kabul edilmiş bir peygamber duası kadar güzeldi!.. 104
Zalimin zulmü, kurbanına yaşattığı acılar değildi, o acılar üzerinden kurbanını kendisine dönüştürmesi idi. Gerçek zulüm, acılar bittiğinde başlıyordu. Çünkü her kurban, acılarından doğması muhtemel bir zalimdi. 108
Tanrı; Suriye ve Arabistan çöllerinden yolladığı, hatta Kuzey Afrika’dan gelen toz fırtınası gibi, sanki bütün ırkların genlerini avucuna almış ve Mezopotamya’ya savuruvermişti. Anlamı her iki dilde iki nehir arası ada anlamına gelen Mezopotamya Tanrı’nın bütün genleri bir genden ürettiği bir dilden bütün dilleri türettiği göksel bir laboratuvar olmalıydı. 110
Ne çok şey susuyoruz... 112
Şehre değil, insanın kendisine uzaklığı imiş ecnebilik! Asıl şehir; insanın kendisiymiş! 112
Mesele; herkesin doğrusunu başkasına dayatmasından ibaretti aslında. Ön ucu ben, son ucu kan idi. Ben; ötekini yok sayıyor, ötesine geçemiyordu. 136
İnsan hem kör, hem de nankördü işte ahuy! Her düşmanı yeniyor, kendi nefsine esir düşüyordu! 137
Abbaralar gibi birbirine bağlıydı her şey. İnsan farkına varırsa bunun, sadece dışarıda şehirde Mardin’de değil kendi içinde de sayısız abbara olduğunu görecek kendinden kendine yol bulacaktı. Aramaktı insana düşen. Bulmak ise yüreğindeki aşka bağlıydı. Aşka; yani teslim oluşa, kendinden geçişe bağlıydı. 158
Her insan kendine gebedir, doğmayı bekler kendinden... 159
Kardeşi olmayan kişi sağı olmayan sol gibidir. 170
Bilmeyişimi özlüyorum! 185
Bilmeyişimle mutlu yaşamıştım kırk yıl. Bunu bile bilmiyordum. Cahiliydim kendimin, her şeyin ve herkesin. Bir şey varsa kesin olan; bundan sonra artık hiçbir şeyden emin olmayacağımdı. 186
Gözlerine baktım, o idi, düşlerimdeki gözleri boncuk çocuk! 209
Sahir hep gökkuşağı olmak isterdi çocukluğunda, Sahra ise yeryüzü.
-Eee, nasıl buluşacağız o zaman, diye kızardı Sahra. Sahir gülerdi.
-Sen çiçek olursun yeryüzünde, ben gökkuşağı olur yapraklarını boyarım, derdi. Sahra’nın hoşuna giderdi o zaman.
-Bak olur işte, adımız 'Gökkuşağı Çiçeği' olur derdi. 224
29.05.2019
5 notes
·
View notes
Photo
Abbaralar... Karanlıklar içinde ruh dinginliğinin ferah aydınlığa geçişinin simgesidir. 🙌🏻🙌🏻 Abbara mardinin en belirgin dokusal geçitleridir... genelde evlerin altından gecer ve birçok abbaranın birbiriyle kesiştiği kısımlar olur. Birleşimler sayesinde sürekli oluşan hava sirkülasyonu o daracık geçitlerin en belirgin özelliğidir. sıcaktan, soğuktan, yağmurdan, rüzgardan korunmak için yapılmış bu daracık geçitler, içinde kaybolmak adına büyüleyicidir🙌🏻🙌🏻 #abbara #mardin #igersturkey #streetphotography #street #travelgram #traveling #me #selfportrait #gerekeniyap #denemenlazim #liveauthentic #livefolk #beautifuldestinations #objektifimden #aniyakala (at Eski Mardin)
#beautifuldestinations#traveling#me#aniyakala#abbara#igersturkey#selfportrait#denemenlazim#street#streetphotography#gerekeniyap#livefolk#travelgram#objektifimden#liveauthentic#mardin
2 notes
·
View notes
Photo
Tarihi sokaklarda gizemli geçitler “abbaralar” . Mardin #gezginruhu #abbara #abbaralar #mardingezi #mardinsokakları #ig_mardin #igers #ig_turkey #iger #life #lifequotes #road #roadtrip #trip #blogger #blog #lovely #bestfriends #bestoftheday (Mardin Province)
#trip#mardingezi#bestfriends#lovely#gezginruhu#life#road#abbara#abbaralar#ig_mardin#blog#roadtrip#ig_turkey#mardinsokakları#igers#bestoftheday#iger#blogger#lifequotes
2 notes
·
View notes
Text
One of my villagers, Eugene, sent me a fake Mona Lisa today 😭 We stan a King who stans Carly Rae Jepsen 😭
#also my island is named abbarae after carly and abba#so really i should be displaying fake mona lisas everywhere
8 notes
·
View notes
Photo
#Mardin #Aşk’tır #SadeceMardin #abbara #Türkiye #Turkey #maviyesildus #historic #historical #travel #traveler #traveling #traveller #history #historia #horses #photograph #photography by #photographie #photographer #photographyislife #photographylover #photographylovers #buenosdias #dobrojutro #Buongiorno #bomdia https://www.instagram.com/p/Bsk0FCTg4Xt/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=jmh3o8bqaksb
#mardin#aşk#sadecemardin#abbara#türkiye#turkey#maviyesildus#historic#historical#travel#traveler#traveling#traveller#history#historia#horses#photograph#photography#photographie#photographer#photographyislife#photographylover#photographylovers#buenosdias#dobrojutro#buongiorno#bomdia
0 notes
Text
0 notes
Text
From Majid Abbara. I have no words after that
November 4 2022
253 notes
·
View notes