#Yabani bitkiler
Explore tagged Tumblr posts
Text
Van Otlu Peyniri ve Yapımında Kullanılan Bitkiler ile İlgili Genel Bir Değerlendirme
Van Otlu Peyniri ve Yapımında Kullanılan Bitkiler ile İlgili Genel Bir Değerlendirme
#HerbyCheese, #OtluPeynir, #OtluPeynirler, #Van, #VanHerbyCheese, #VanOtluPeynir, #VanOtluPeyniri, #VanOtluPeyniriNasılYapılır, #VanOtluPeyniriYapımı, #VanOtluPeynirindeHangiBitkilerVar, #VanOtluPeynirindeKullanılanOtlar, #WildPlants, #YabaniBitkiler https://is.gd/zUbLhD https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/manset/van-otlu-peyniri-ve-yapiminda-kullanilan-bitkiler/
Özet: Otlu peynir; Ağrı, Batman, Bitlis, Diyarbakır, Siirt ve Van illerinde üretilen yarı sert, tuzlu ve bölgede yetişen yabani bitkileri içeren bölgesel bir peynir çeşididir. Bölgedeki halk tarafından yoğun olarak tüketilen otlu peynirin son yıllarda diğer bölgelere sevkinde artışlar gözlenmektedir. Otlu peynir, belirtilen bölgelerde doğal florada beslenen koyunların sütlerinden elde edilir. Otlu peynirin diğer illere nazaran Van’da yoğun bir şekilde üretilmesi, yörenin otlu peynire katılan bitkiler açısından daha zengin olması ve peynire birçok farklı türde yabani bitkinin karıştırılması peynirin “Van otlu peyniri” olarak adlandırılmasına neden olmuştur.
Van otlu peynirinde 9 ayrı familyaya ait 60’tan fazla bitki türü katılmaktadır. Otlu peynire katılan otlar içerisinde en önemli yeri Apiaceae, Liliaceae ve Lamiaceae familyalarından olan bitkiler kapsamaktadır. Otlu peynire yoğun olarak katılan türler Ferula sp. (Siyabo), Allium sp. (Sirmo), Chaerophyllum sp. (Mendo), Heracleaum sp. (Sov), Thymus sp. (Kekik), Prangos sp. (Heliz), Zizophora sp. (Catır) gibi bitkilerdir.
Peynire katılan bu bitkilerin yöresel peyniri, C vitamini, ham lif, makro ve mikro besin elementleri bakımından zenginleştirdiği, ayrıca içerdikleri biyoaktif maddeler vasıtasıyla peynire antimikrobiyal ve antioksidan özellikler kazandırdıkları belirlenmiştir.. Bunun yanı sıra yabani otların peynirin bazı kimyasal ve biyokimyasal özelliklerini de etkiledikleri belirlenmiştir. Bu çalışmada otlu peynirin yapılışı, içerisine katılan otlar ve bu otların bazı özellikleri, söz konusu otların peynirin kalitesine ve bazı özelliklerine etkileri ve bu konularla ilgili yapılmış bazı çalışmaların genel bir değerlendirilmesi sunulmuştur.
Giriş
Dünyada yaklaşık 4000 çeşit peynir türü olduğu bilinmektedir. Peynir denildiğinde ilk akla gelen Fransa, Hollanda, İtalya gibi ülkeler olmasına rağmen peynir çeşitliliğinin en fazla olduğu ülkeler arasında Türkiye de yer almaktadır (Akal ve ark., 2014). Her yöre kendi görgü, bilgi, örf ve adetlerine göre çeşitli peynirler üretmektedir. Ülkemizde 130’dan fazla çeşidi olan yöresel peynirlerimizin üretim yöntemleri benzerlik göstermekle beraber kullanılan malzemelerin özgün ve yöreselliği peynire farklılık katmaktadır (Parlak ve Güzeler, 2014).
Otlu peynir, ülkemizin daha çok Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgesi’nde üretilen ve hem üretildiği bölgelerde hem de diğer bölgelerde severek tüketilen bir peynir çeşidimizdir. Fakat yoğun bir şekilde Van’da üretilmesi ve katılan otlar açısından daha zengin olması, dolayısıyla Van’da üretilen otlu peynirin daha aromatik ve hoşa giden yanının bulunması, peynirin “Van otlu peyniri” olarak adlandırılmasına neden olmuştur. Otlu peynir, yöre halkının beslenmesinde önemli bir yere sahiptir. Her gün hatta her öğün sofralardan eksik olmayan otlu peynirin kendine has tat, aroma, yapı, tekstür ve görünüşü vardır. Van yöresinde otlu peynir üretimi, 200 yıldan beri yapılmakta ve genellikle dağınık aile işletmelerinde imal edildiğinden dolayı üretim miktarı hakkında kesin bir rakam vermek mümkün olmamaktadır (Coşkun, 2005).
Van otlu peynirinin yapılışını inceleyen araştırmacılar (Coşkun ve Tunçtürk, 1998), bu ürünün kendine özgü tekstür, tat ve aromasının oluşmasında kullanılan otların büyük etkisinin olduğunu, üretiminin ise küçük ölçekli işletmelerde çiğ sütten yapıldığını belirtmektedirler.
Üretilen peynirler genellikle kuru olarak plastik bidonlara hava kalmayacak şekilde sıkıca doldurulur, bidonların ağız kısmı lor peyniri veya cacık (bir çeşit süt ürünü) ile iyice sıvandıktan sonra bir bezle kapatılır ve ters çevrilerek toprağa gömülerek olgunlaşmaya bırakılır. Otlu peynirleri toprağa gömerek olgunlaştırmanın yanı sıra, özellikle kısa sürede tüketime sunulacak otlu peynirlerin salamurada olgunlaştırılması da tercih edilmektedir. Geleneksel yöntemle üretilen otlu peynir diğer beyaz peynir çeşitlerinden farklı tat, aroma ve görünüşe sahiptir.
Türkiye’de kişi başına yıllık peynir tüketimi ortalama olarak 3.2 kg iken, Van yöresinde yıllık otlu peynir tüketimi kişi başına 14.7 kg olarak saptanmıştır (Coşkun, 2005). Geleneksel bir peynir çeşidimiz olan Van otlu peyniri, üretim şekli bakımından beyaz peynire benzemekte fakat katılan endemik otlar açısından farklılık arz etmektedir. Peynire katılan otlar, sadece peynire tat ve aroma kazandırmakla kalmayıp, antibakteriyel ve antioksidan özelliklerinden dolayı ürünün dayanıklılığını da arttırmaktadır.
Peynir Üretimi
Peynir, sütün peynir mayası veya zararsız organik asitlerin etkisiyle pıhtılaştırılması, farklı şekillerde işlenmesi, süzülmesi, şekillendirilmesi, tuzlanması bazen tat, koku ve renk verici zararsız maddeler katılması, çeşitli süre ve derecelerde olgunlaştırılması sonucunda elde edilen besin değeri yüksek bir süt ürünü olarak tarif edilmektedir.
Peynir üretimi, yörede hem sütün artmaya başlaması, hem de peynire katılan otların bu aylarda çıkmaya başlamasından dolayı genellikle ilkbahar aylarında yapılır. Otların salamura edilerek muhafazası ile de otlu peynirin üretim periyodu daha sonraki aylara da taşınabilmektedir. Van otlu peyniri yapımında genellikle hammadde olarak koyun sütü kullanılmakta, fakat koyun sütünün yetersiz olduğu zamanlarda bu süte bir miktar keçi ve inek sütü de karıştırılabilmektedir. Ot olarak yöreden toplanan yabani otlar yıkanıp, doğrandıktan sonra veya bazı otlar ön işlemlerden geçirildikten sonra ilave edilmektedirler.
Geleneksel yöntemle üretilen peynirler süt sağıldıktan sonra süzülmekte ve o sıcaklıkta mayalanmaktadır. Bu sıcaklık yaklaşık 30±2°C kadardır. Maya olarak ya ticari olarak satılan sıvı maya kullanılmakta ya da kişiler tarafından evlerde şirden, şap, karabiber, zencefil, tarçın, karanfil vb. malzemelerden özel olarak hazırlanan maya kullanılmaktadır. Maya miktarına bağlı olarak 1-2 saat içerisinde pıhtılaşma gerçekleştikten sonra, pıhtı parçalanmakta ve bez torbalara aktarılmaktadır.
Aktarma işleminde bir kat pıhtı ve bir kat da ot ilave edilmektedir. Katılan ot miktarı üreticiye göre değişmektedir. Genellikle otlar süt miktarının yaklaşık % 2’si kadar katılmaktadır. Bu işlem sonucunda torbanın ağzı kapatılarak üzerine ağırlık konulmakta ve süzülmeye bırakılmaktadır (Coskun, 2005). Süzülme yaklaşık 3-4 saatte tamamlandıktan sonra elde edilen pıhtı el büyüklüğünde parçalar halinde kesilmekte ve tuzlanmaktadır. Tuzlama; salamura tuzlama veya kuru tuzlama şeklinde iki şekilde yapılmaktadır. Salamura tuzlamada, peynirler teneke veya plastik kaplara yerleştirilmekte ve üzerlerine hazırlanan salamura suyu ilave edilerek, serin bir yerde olgunlaştırılmaya bırakılmaktadırlar.
Çizelge 1. Van Otlu Peynirinde Yoğun Olarak Kullanılan Bazı Bitkiler
Bitki ismiFamilyaYerel ismiKullanılan kısımAllium akaka S.G. GmelinLiliaceaeKuzukulağı, keçi taşağıYaprak, sapAllium aucheri Boiss.LiliaceaeSirmo, sirik, sirimYaprakAllium kharputense Freyn &Sint.LiliaceaeSaryozYaprakAllium schoenoprasum L.LiliaceaeSirmoYaprakAllium vineale L.LiliaceaeSirmo, sirik, sirimYaprakAllium atroviolaceum Boiss.LiliaceaeSirmo, körmenYaprak, sapAllium szovitsii RegelLiliaceaeSirmoYaprak, sapAllium cardiostemonLiliaceaesirikYaprak, sapAllium scorodoprassum subsp. rotundumLiliaceaeÇatlanguç, körmenYaprak, sapAllium shatakiense Rech.LiliaceaeÇorin, çatak soğanıYaprak, sapAllium sintenisiiLiliaceaeSuryaz, soryazYaprak, sapEremurus spectabilis Bieb.LiliaceaeÇirişYaprakAnethum graveolens L.ApiaceaeDere otuYaprak, sapAnthriscus nemorosa (M. Bieb.) SprengelApiaceaeHitikSürgünChaerophyllum macropodum Boiss.ApiaceaeMendi, MendoSapFerula haussknechtii Wolff ex Rech. f.ApiaceaeParzikGenç sürgünFerula rigidula DC.ApiaceaeSiyaboGenç SürgünFerula orientalis L.ApiaceaeÇaşır, çakşırGenç SürgünHeracleum persicum Desf.ApiaceaeDelikli Soh, SovGenç SapHippomarathrum microcarpum. FedtschApiaceaeÇakşır out, ÇağGenç sürgünPrangos ferulaceae (L.) Lindl.ApiaceaeHelizSapPimpinella aurea DC.ApiaceaeGiyahevinKök *Mentha longifolia (L.) subsp. longifoliaLamiaceaePunk, NaneYaprakMentha spicata L. subsp. spicataLamiaceaeYarpuz, PunkYaprakOcimum basilicum L.LamiaceaeFesleğenYaprakThymbra spicata L. var. spicataLamiaceaeZahterYaprak, sapThymus fallax Fisch & C.A.Mey.LamiaceaeKekik, CatırYaprakThymus migricus Klokov & Des.-Shost.LamiaceaeCatır, kekikYaprakThymus kotschyanus Boıss. Et Hohen.LamiaceaeKekikYaprak, sapThymus serpyilum L.LamiaceaekakikYaprak, sapZiziphora capitata L.LamiaceaeKeklik otuYaprakZizophora clinopodioides Lam.LamiaceaeKeklikotuYaprakCampanula glomerata L. subsp.CampanulaceaeÇırkçırkKök *Gypsophila bicolor (Freyn & Sint.) Grossh.CaryophylaceaeÇöğen, çöven,Yaprak, sapRanunculus polyanthemos L.RanunculaceaeÇünkYaprak, sapScorzonera latifolia (Fisch. & C.A.Mey) DC.AsteraceaeNerebentKök*Nasturtium officinale R. Br.BrassicaceaeTere, TuzukYaprak
Çizelge 1. Van Otlu Peynirinde Yoğun Olarak Kullanılan Bazı Bitkiler (Table 1. Some Herbs Intensively Used in Van Herb Cheese)
Kuru tuzlamada ise, önce dilimler kalın tuz ile tuzlanarak birkaç gün bekletilmekte, daha sonra bir kat peynir, bir kat cacık şeklinde plastik bidon veya toprak küplere yerleştirilmektedirler. Peynirle beraber kaplara yerleştirilen cacık; çökeleğin bez torbada süzülmesi, hafif tuzlanması ve içerisine dereotu, sirmo gibi otlar karıştırılması sonucu elde edilmektedir. Kaplara doldurulurken boşluk kalmaması ve kendine has bir tat vermesi için cacıkla dolum tercih edilmektedir.
Doldurma işlemi tamamlanınca, kapların ağız kısmına üzüm yaprağı konmakta ve çamurla sıvanmakta veya bir bez ile kapatılmaktadır. Kabın ağzı aşağıya gelecek şekilde, genellikle kumlu ve rutubetli bir yere gömülmektedir. Bu şekilde muhafaza, peynirde nem kaybını hızlandırmaktadır. Bu şekilde kuru tuzlama yani basma (yöresel tabiriyle “gömme”) yöntemiyle hazırlanan peynirler, 2-6 ay olgunlaştırılmaya bırakılmakta ve olgunlaşmasını tamamlandıktan sonra tüketime sunulmaktadır.
Otlu Peynir Yapımında Kullanılan Bitkiler
Halk arasında otların peynire katılma amacı; peynire aroma kazandırmak, peyniri daha uzun süre muhafaza etmek ve hazmının kolay olmasını sağlamak şeklinde sıralanmaktadır.
Tamamı otsu kabul edilecek bu bitkiler dağların yüksek kesimlerinde doğal olarak yetişmektedir. Otlu peynir yapımında zambakgiller (Liliaceae), maydanozgiller (Umbelliferae) ve düğün çiçeğigiller (Ranunculaceae) gibi familyalara ek olarak, ballıbabagiller (Labiatae) ve karanfilgiller (Cayophyllaceae) familyalarına ait bitkilerde kullanılmaktadır.
Genel olarak bölgede otlu peynir yapımında en çok Allium sp.(sirmo), Chaerophyllum sp. (mendi), Ferula sp. (heliz) ve Thymus sp. (kekik) bitkileri kullanılmaktadır. Bu otlar peynire ayrı ayrı katıldığı gibi karışım halinde de katılabilmektedir. Sirmo (Allium sp.) bitkisinin çok kullanılmasının nedeni; diğerlerine göre daha yaygın ve fazla yetişmesi ile tadının ve aromasının otlu peynirde daha fazla tercih edilmesinden kaynaklanmaktadır.
Yapılan bir çalışmada otlu peynire katılan 61 çeşit bitki türü ve bu türlerin 9 ayrı familyaya ait bitkiler olduğunu belirtmişlerdir. Bu familyalardan 19 tür ile en fazla türe sahip olan Apiaceae (maydanozgiller) ilk sırada, 15 tür ile Liliaceae (zambakgiller) ikinci sırada ve 12 tür ile Lamiaceae (nanegiller) üçüncü sırada yer almaktadır. Bunlardan Lamiaceae ve Apiaceae özellikle hoş kokulu bitkileri kapsamaktadır (Öztürk ve ark., 2000).
Otlu peynirde bitki kullanımı yöreye göre değişmektedir. Örneğin kaliteli otlu peyniriyle meşhur Van’ Çatak ilçesine bağlı Görentaş köyünde ağırlıklı olarak sirmo, kekik ve mendi türleri kullanılırken; Gürpınar ilçesinde kekik, Çatak ilçesinde heliz, Bahçesaray ilçesinde sirmo ve siyabo, Siirt’te sirmo, dirik ve kekik türleri kullanılmaktadır. Erciş ve Bahçesaray gibi ilçelerin yüksek yerleşim merkezlerinde sov (Heracleaum sp.) otu ağırlıktadır.
Baharın gelmesiyle filizlenen bu bitkiler, çiçeklenmeden önce yaprakları ve taze gövdeleri toplanarak salamura yapılmakta veya direkt peynir yapımında kullanılmaktadır. Salamura yapımı için toplanan otlar iyice yıkanarak toz, çamur ve kirleri giderildikten sonra kıyılmakta ve uygun kaplara konulmaktadır. Üzerine tuzlu su ilave edilerek 15 -20 gün boyunca +4 °C’ de saklanmaktadır. Salamura edilen otlar peynire veya cacığa ekleneceği zaman tuzu yıkanıp giderildikten sonra veya direkt olarak peynire eklenmektedir. Heliz gibi otlar zehirli olduklarından peynir suyunda kaynatıldıktan sonra yıkanarak tuzlanmaktadır. Ot hazırlamada kullanılan salamura tuz oranı % 16’dan az olacak şekilde ayarlanmaktadır.
Otların peynire katılış oranlarının bölgelere göre farklılık gösterdiği ve genellikle % 0.1-15 arasında değiştiği bildirilmektedir (Kurt, 1968). Tüketiciler otu az olan peynirleri tercih etmekte ve otu fazla olan peynirler kabul görmemektedir
Otlu Peynir ile İlgili Yapılan Bazı Çalışmalar
Dünyada üretilen ve tüketilen peynir çeşitlerinin hemen hemen hiçbirinde bulunmayan C vitamini otlu peynirde bulunmaktadır (Coskun, 2005). Günlük yaşantımızda tükettiğimiz maydanoz 133 mg/100 g, tere 69 mg/100 g, ıspanak 29 mg/100 g ve kekikte 160 mg/100 g C vitamini tespit edilmiştir. Buna karşılık peynirde kullanılan otlarda mahalli adlarıyla sirmoda (Allium sp.) ortalama 77.17 mg/100 g, Siyaboda (Ferula sp.) 35.2 mg/100 g, Mendoda (Chaerophyllum sp.) 20.5 mg/100 g, Helizde (Ferula sp.) 35.2 mg/100 g ve kekik (Zizophora sp) bitkisinde 136.1 mg/100 g vitamin C tespit edilmiştir (Coskun ve Ozturk, 2000; Tuncturk ve ark., 2008 ).
Farklı bir çalışmada, otlu peynir yapımında yoğun olarak kullanılan kekik (31.3 mg karoten/g) ve sirmo (25.1 mg karoten/g) bitkilerinin yüksek oranda Pro-vitamin A içerdiği bildirilmiştir (Atasoy, 2010). Bu sonuçlar; kış mevsiminin uzun sürdüğü yörede söz konusu bitkilerin peynire ve diğer süt ürünlerine katılması suretiyle, belli ölçüde yöre halkının vitamin ihtiyacının karşılandığını göstermektedir.
Otlu peynirde kullanılan otların ham lif oranlarının araştırıldığı başka bir çalışmada; bazı sebze ve meyveler ile kıyaslandığında incelenen yabani otların iyi bir besinsel lif kaynağı potansiyeline sahip olduğu ve peynire katılmasıyla az oranda da olsa besinsel lif bakımından peynirin bileşimini zenginleştirebileceği sonucuna varılmıştır (Tuncturk ve Ozgokce, 2015; Tuncturk ve ark., 2017).
Otlu peynirde kullanılan otların içerdiği besin içeriğini belirlemek amacıyla yapılan çalışmalarda Apiaceae, Liliaceae ve Lamiaceae familyasından yaklaşık 25 bitki türü ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Çalışmalar sonucunda otlu peynir yapımında kullanılan birçok türün K, P, Mg, Ca ve S gibi makro Fe, Zn, Cu, Mn gibi mikro elementler bakımından zengin oldukları, Ağır metal içerikleri bakımından ise sağlık riski oluşturabilecek sınırların altında oldukları tespit edilmiştir (Tuncturk ve Ozgokce, 2015; Tuncturk ve ark., 2017).
Van piyasasında satılan otlu peynirlerden farklı satıcılardan temin edilen 26 adet otlu peynir numunesinde yapılan analizlerde mineral madde içeriklerini; Ca (268.7-678.7 mg/100g), Mg (26.3-80.8 mg/100g), K (84.6-163.2 mg/100g), Zn (8.13-25.94 mg/kg), Mn (0.38-2.23 mg/kg), Fe (3.14-29.25 mg/kg) ve Cu (0.29-2.60 mg/kg) değerleri arasında değişim gösterdiği belirlenmiştir (Ocak ve Köse, 2015).
Çoşkun (1990), otlu peynirde kullanılan yabani otların, peynirin duyusal özellikleri, bilhassa tipik tat ve aroması üzerinde önemli etkiye sahip olduğunu belirtmiştir. Bir araştırmada otlu peynire katılan otlardan mahalli adıyla siyabonun peynirde renk ve görünüş gibi duyusal özelliklerini olumsuz etkilediği, fakat tat ve aroma özelliklerini de olumlu yönde etkilediğini bildirmiştir. Siyabo’nun tat ve aroma üzerine olumlu etkisi, peynirdeki olgunlaşma parametrelerinde de kendini göstermiş ve siyabo ilaveli otlu peynirlerde daha fazla olgunlaşma indeksi ile daha fazla proteolitik ve lipolitik parçalanma saptanmıştır. Fakat, örneklerin protein ve yağ içeriklerinin olgunlaşma suresince önemli bir değişime uğramadığı belirtilmiştir (Tarakçı ve ark., 2005).
Otlu peynirde kullanılan otlarda GC-MS ile yapılan analizlerde uçucu madde analizleri belirlenen otların oldukça geniş yelpazede farklı aroma bileşikleri içerdikleri saptanmıştır. Sirmo otunda 66, mendi otunda 114, siyabo otunda 105, yabani nanede 104 ve heliz otunda 70 adet bileşik belirlenmiştir. Ayrıca kullanılan otlarda yüksek oranda fenolik maddeler olduğu ve en fazla fenolik maddenin heliz bitkisinden elde edildiği, toplam karotenoid değerlerinin 292.2-36.1 mg β-karoten/g arasında değişim gösterdiği tespit edilmiştir (Dağdelen, 2010).
Otlu peynir yapımında farklı ot ve ot karışımları kullanımının, ot kullanılmayanlara göre kuru madde, protein, yağ değerlerini düşürdüğü; tuz, asitlik ve pH değerlerinde ise önemli değişiklikler meydana getirmediği, suda çözünen azotlu madde (WSN) değerini artırdığı ve bunun özellikle sirmo katkılı peynirlerde daha fazla olduğu, kazein parçalanmasının ve lipolitik parçalanmanın ise daha fazla olduğu saptanmıştır (Göçen, 2005). Yine aynı çalışmada sirmo ve sirmo karışımlı peynirlerin diğer ot karışımlı peynirlere kıyasla daha fazla tercih edildiği belirlenmiştir.
Van piyasasından toplanan otlu peynir örneklerinin kimyasal özelliklerini belirlemek amacıyla yapılan çalışmalar neticesinde otlu peynir örneklerinin ortalama kimyasal değerleri; kuru madde % 47.8, pH değeri 5.1, tuz miktarı % 5.7, laktik asit cinsinden titrasyon asitliği % 0.81 olarak tespit edilmiştir (İşleyici ve Akyüz 2009).
Tunçtürk ve Özdemir (2005) tarafından yapılan bir çalışmada, yöresel peynirlerimizden Golot peynirinin bazı kimyasal ve biyokimyasal özellikleri ortaya konulmuştur. Araştırma sonucunda ortalama kimyasal değerler; kuru madde % 48.6, yağ % 7.4, kuru maddede yağ % 15.3, protein % 35.7, kül % 4.2, tuz % 2.9, kuru maddede tuz % 6.1, titrasyon asitliği (laktik asit cinsinden) % 0.8 ve pH değeri de 5.5 olarak belirlenmiştir. Biyokimyasal özelliklerden suda çözünen azot değeri % 9.1, protein olmayan azot (NPN) % 3.4 olarak saptanmıştır.
Otlu peynirde yoğun olarak kullanılan 8 tür bitkinin antioksidant kapasitesinin araştırıldığı çalışmada en yüksek antioksidant özelliğin Thymus, Allium ve Chaerophyllum bitkilerinden alındığını bildirilmiştir (Celik ve ark., 2008). Başka bir araştırmada otlu peynirde yoğun olarak kullanılan sirmo, mendi, heliz, siyabo ve nane bitkilerinin belirli oranlarda antioksidan etkisinin tespit edildiği ve yüksek oranda antimikrobiyal aktivite sergilediği gözlemlenmiştir (Dağdelen, 2010).
Van Otlu peyniri üretiminde kullanılan ot çeşitlerinin yapılan araştırmalarda başta E. coli olmak üzere birçok patojen bakterinin ve maya-küflerin gelişimini engellediği bildirilmiştir (Coşkun, 2005). Ayrıca başka bir çalışmada da otlu peynirde yoğun olarak kullanılan sirmo, mendo, heliz, sov ve siyabo gibi bitkilerinin test suşlarının çalışmadaki bütün bakteriler üzerinde değişik düzeylerde olmak üzere inhibitör etkisi tespit edilmiştir (Agaoglu ve ark., 2005).
Otlu Peynirdeki Sorunlar ve Çözüm Önerileri
Van Otlu peyniri üretimi çok eskilere dayanmakla birlikte halen çözüme ulaştırılması beklenen birçok sorunu vardır. Bunlardan; üretimde henüz standardizasyona gidilememiş olunması, geleneksel yöntemde kullanılan alet ve ekipmanların ilkelliğini koruması, piyasaya arzının sağlıklı olmayan şartlarda yapılması gibi problemler en önemlileri arasındadır. Ancak yöresel peynirlerin en büyük dezavantajı, üretiminde çiğ süt kullanımından dolayı sağlık açısından risk taşıması ve belli bir standartta üretilememesidir.
Bu sebeple otlu peynir yapımında kullanılacak sütün pastörize edilmesi, peynir imalatı ve muhafazası sırasında iyi hijyen tedbirleri ve sanitasyon kurallarının etkili bir şekilde uygulanması önem arz etmektedir. Üretim esnasında kontaminasyon olmamasına azami derecede dikkat edilmelidir. Otlar toplandıktan sonra iyice yıkanmalı ve haşlandıktan sonra kullanılmalıdır. En önemlisi de, otlu peynir yapımında görev alacak kişiler konuyla ilgili olarak iyi bir eğitimden geçirilmelidir.
Otlu peynir yapımında kullanılan bitkilerin büyük çoğunluğu doğadan toplanarak kullanılmaktadır. Ancak bu durum birçok değerli türün geleceğini tehdit eder duruma gelmiştir. Genelde bu bitkileri tehdit eden faktörler insan kaynaklıdır. Bunların en önemlileri, artan nüfus, şehirleşme ve endüstrileşmenin hızlanması, aşırı ve bilinçsiz tarımsal faaliyetler, doğadan aşırı ve bilinçsiz bitki toplama, ormanların tahrip edilmesi ve orman yangınları, küresel ısınma ve iklim değişiklikleri, aşırı ve kontrolsüz otlatma gibi dinamikler sıralanabilir. Bölgede önemli bir ekonomik potansiyeli olan, her geçen gün kullanım alanları artan bu faydalı bitkilerin korunması ve sürdürülebilir hasadı için bir takım önlemler almak gereklidir.
Yayılış bakımından doğadan toplanmaya uygun türler belirlenmelidir. Bunun için eğitim çalışmaları düzenli ve süreli olarak planlanmalıdır.
Doğadan sürdürülebilir toplama; uygun bir zamanda, uygun bir yöntemle, bitkinin varlığına zarar vermeden ve çoğalmalarını engellemeden yapılması temeline dayanmalıdır.
Tıbbi bitkilerin doğadan toplanması ve ticareti ile ilgili bir yönetmelik çıkarılmalı ve gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
Özellikle ekonomik değeri yüksek olan, piyasada talebi olan ve üretim materyalleri bol olan bitki türleri kültüre alınarak bu bitkilerin doğal tarımına geçilmelidir
#Herby cheese#Otlu peynir#otlu peynirler#Van#Van herby cheese#van otlu peynir#van otlu peyniri#van otlu peyniri nasıl yapılır#van otlu peyniri yapımı#van otlu peynirinde hangi bitkiler var#van otlu peynirinde kullanılan otlar#Wild plants#Yabani bitkiler
1 note
·
View note
Text
"hemen değil ama zamanla anlıyordun ki, bir hayattı kaybettiğin, kendi hayatına bitişik bir hayat, bir komşu yaşam öyküsü. o gidince hayatlarınızın yabani bitkiler gibi yıllarca birbirine doğru büyüyüp iç içe geçtiği yeri, bu müşterek alandaki şahsi hikâyeni, yani onun yanındaki seni de kaybediyordun. karşılıklı oturduğunuz masaları kaybediyordun mesela. sadece ona anlatacağın şeyleri kaybediyordun. onu bir sabah kahvaltıya çağırma ihtimalini. ondan ödünç alacağın ve vermeyi unutup unutup sonunda el mecbur senin ilan edilen giysileri. günlerdir içini kemiren bir meseleyi gecenin bir vakti kapısını çalıp anlatma şansını ve onun verdiği akılla belli bir yönde alacağın kararları. yüz yıldır tanıdığın birine iç rahatlığıyla şımarma, kızma, surat asma, bozuk çalma, onunla kavga etme hakkını. birinin sen leb demeden leblebi diyecek olmasını kaybediyordun. o, seninkilere dolanmış köklerini söküp alırken, seni de yerinden ediyordu. aynı bahçenin çiçekleri olmak böyle bir şeydi."
8 notes
·
View notes
Text
Kahvaltıda komşumuzun verdiği köy yumurtası, bahçede yetiştirdiğimiz domat ve semizotu vardı. Semizotunu masanın yanından topraktan kopardım hortumla yıkayıp yedim. Hala yaptığım şey bana tuhaf geliyor her şeyi marketten almaya çok alışmışız. Semizotları çok bahtsız bitkiler. Dün akşam ve bu sabah onları bahçeden yoldum çünkü çok fazlalar, ektiğimiz ekinler büyüsün diye onları yolmak durumundayım maalesef. Yabani olanları alıyorum ama böyle açık yeşil yapraklı, güzel görünen, yukarı doğru serpilen semizotları var onları bırakıyorum tadı güzel oluyor diye. Herkes denize gitti ben kaldım. Öğle sıcağında denize girmeyi daha doğrusu yanmayı sevmiyorum çünkü hem sessizlik de bana iyi geliyor. Her şey için elhamdülillah.
10 notes
·
View notes
Text
7th Time Loop - 10. Bölüm
wattpad / manga tr / instagram
Cilt 1 Bölüm 2 Kısım 3
En sonunda Rishe panzehiri uyguladı.
İyileşme süreci birkaç saat sürdü. Onlar beklerken, Rishe arabadan özlemle baktığı çayırdan ot topladı. Olaylar tesadüfen gelişti. Asitli mideleri rahatlatmak için iltihap önleyici otlar ve çiçekler, baş ağrılarını iyileştirmek için malzemeler ve uykuyu tetiklemek için mantarlar buldu. Hepsini bir mendile sardı.
Bu arada Arnold, bölgenin lorduna bir ulak göndererek yakalanan haydutların teslim edilmesi için gerekli düzenlemeleri yaptı. Oliver'la işbirliği yaptıktan sonra Rishe'nin yanına gitti.
"Çiçeklere olan ilgini süslemeden ziyade fayda amaçlı olduğunu görüyorum," dedi ve gölün kıyısında toplanmış ot yığınlarını inceledi. Rishe'nin yanına oturdu.
Başka bir şey söylemeyince, Rishe değerli gövdelere sahip bitkilerden yaprakları toplamaya geri döndü. Yaprakların tıbbi etkisi yoktu, ama iyi bir çorba yapıyordu. Uyku mantarı sporları kurutulmadıkça sorun olabilirdi; onları güneşin altında yanına sermişti.
Acaba otları arabanın üstüne bağlasam rahatsız olur muydu? Bu bir veliaht prensin refakati için alışılmadık bir süsleme olurdu, ama sormaktan zarar gelmezdi.
Birden Arnold'un kendisine baktığını fark etti. Özellikle de ellerine. Çenesini yumruğuna dayamış bağdaş kurmuş oturuyor, bir karınca sürüsünün geçişini izleyen bir çocuk gibi dalgın dalgın bakıyordu.
Bitkiler hakkında bu kadar büyüleyici olan nedir?
Gözleri buluştu. “Seni rahatsız mı ediyorum?” diye sordu.
Rishe başını yavaşça salladı. “Hiç de bile. Sadece gözüne neyin çarptığını merak ettim.”
“Özel bir şey değil. Sadece ne kadar sıra dışı olduğunu düşünüyordum.” Yine gülümsüyordu. “Bundan sonra beni nasıl şaşırtacağını merakla bekliyorum.”
Sanki onun eğlendirmek için aldığı nadir bir evcil hayvanmışım gibi. Bu hiç hoşuna gitmedi. Yaptığı hiçbir şey dikkate değer değildi - normal bir insan tarafından gerçekleştirilen normal vazifelerdi.
ÇN: Klişe söz geldi. Ben herkes gibiyim, sıradanım. 7 hayat yaşayan bir insan tabi ki de sıradan olur canım, değil mi?
“O panzehiri sizi eğlendirmek için yapmadım.”
“Bunun farkındayım.” Dudaklarındaki kışkırtıcı gülümseme soldu. “Anlarsın ya, ev yapımı ilacını içmeye zorladığın o şövalyelerin hepsi kenar mahallelerde doğdu.”
“Zorlamak mı? Ben olsam bu kelimeyi kullanmazdım.”
“Galkhein liyakate her şeyden çok değer verdiğini iddia etse de sonuçta insanlar geldikleri yere göre yargılanır. Buna rağmen, bu adamlar yokluk içinde savaşarak yükseldiler.”
Rishe bir çiçekten tohum koparırken durakladı ve Arnold'a baktı.
“En kötü felç vakalarına sahip erkeklerin hepsi yeni atananlardı. Bu görevin başarılı olmasını sağlamak için haftalarca eğitim aldılar. O yaşlı şövalye -senin önünde reverans yapan- çaylakları korurken yaralandı. Adamlarına çok değer verir.”
“Sen de onlara değer veriyor gibisin,” diye yorumladı Rishe.
“Onları refakatim için titizlikle seçtim.” Arnold ayağa kalktı, ancak hemen ardından başıyla selam vermek için eğildi. “Ve sen de onları güvende tuttun. Sana en derin şükranlarımı sunuyorum.”
Rishe ne diyeceğini bilemez bir haldeydi. Arnold içindeki canavarı saklamak için maske mi takıyordu? Yoksa bu gerçek hali miydi? Kılıcını haydutun boğazına dayadığında, sıkıldığı bir oyuncağı kırmaya hazırlanan bir çocuk gibi nasıl göründüğünü hatırladı.
“Lafı bile olmaz,” dedi Rishe, rahatsız bir şekilde. “Nasıl yapacağımı biliyordum, ben de yaptım.”
Arnold hafifçe güldü. “Her ne olursa olsun, yol kenarındaki yabani çiçeklerden ilaç yapabilen bir soylunun bulunması nadir bir durumdur.”
“Daha önce, bileğimi tuttuğunuzda…” Rishe konuyu kendisinin aykırı bilgisinden uzaklaştırdı. “Sözünüzü tutmadınız. Bana dokunmayacağınıza dair söz vermiştiniz.”
Arnold, “O refleksti,” diye karşı çıktı. “Kendine zarar vereceksin sandım.”
Ne kadar basit bir konuşma, ne kadar sıradan. Rishe'in kendisini tam olarak tuhaf hissetmesine neden oldu.
“Şövalyeleriniz neden benim yanımda bu kadar temkinli?” diye sordu.
“Temkinli mi? Ah, ilk nişanını bozduğunda hepsi saraydaydı. Muhtemelen eve kötü niyetli terk edilmiş birini getirdiğim için benim mahvolmama neden olacağını düşünüyorlar. Bunun gibi aptalca bir şey.”
“Anladım.” Görünüşe göre, bir prens tarafından terk edilmek, kişinin bitki uzmanı yeteneklerini sorgulatıyordu.
“Bundan bahsettiğine sevindim,” diye devam etti Arnold “çünkü Galkhein'da birlikteliğimize karşı çıkacak insanlar olabilir. Seni korumak için elimden gelen her şeyi yapacağım, ancak herhangi bir hakaret veya tehdidi hemen bana bildirmelisin.”
“Çok sayıda olması muhtemel mi?”
“Teorik olarak veliaht prens kendi eşini seçebilir, ancak yapılması gereken tabii ki bir prensesle evlenmektir. Bir dükün kızının kraliyet ailesiyle en azından bazı bağları olduğunu tahmin ediyorum.”
Doğru tahmin etti. Oldukça uzak bir dal olsa da soy ağacında yer alıyordu.
“Babam kendi ülkemden bir kadın yerine başka bir krallıktan bir gelin seçmemi emretti çünkü-”
“Bir rehinenin ne zaman faydalı olacağını asla bilemezsiniz,” diye Rishe onun cümlesini tamamladı.
Galkhein yayılma politikası yanlısı bir imparatorluktu. Şu anda barış hüküm sürüyordu ama barış istikrarsızdı. Eğer Galkhein herhangi bir ülkeden bir prenses gelin vermesini talep etseydi, hiçbiri bunu reddedecek durumda olamazdı. Kızı yabancı bir gücün elindeyken, hiçbir kral bu gücün başlatmak istediği bir savaşa karşı çıkmaya cesaret edemezdi.
“Babama bir mesaj göndererek Hermity'nin kralının yakın bir akrabasına rastladığımı söyledim; dükün kızı yakın zamanda nişanlısı tarafından terk edilmişti,” Arnold dedi. “Ayrıca, senin ve prensin aranızın açılmasının sebebinin ben olduğumu da ima etmiş olabilirim. Neden mi? Böylesine güçlü, bağlantıları olan ve sevilesi bir kadını gördüğümde, seni elde etmekten kendimi alamadım.”
“Beni elde etmek mi? Bunu tarif etmenin bir yolu kesinlikle bu.” Dietrich
nişanı bozan kişi olmasına rağmen büyük bir yaygara koparmıştı.
“Babam seni onaylıyor çünkü seni bir pazarlık kozu olarak görüyor. Seni bu kadar kolay kabul etmeye hazır olmayan başkaları da olacaktır.”
“Öyle mi?” Rishe kararlı bir şekilde konuştu.
Arnold, “Asla korkma,” diye karşılık verdi. “Sözlerini yutacaklar, her biri. Kendilerine değer veriyorlarsa seni veliaht prensesleri olarak kabul edecekler-”
“Hayır, rehine olmak mükemmel bir şey.”
Arnold ona baktı. “Hm?”
“Rehine olarak hiçbir resmi görevim olmayacak, değil mi? Burada sadece büyük bir tehdit altında bulunuyormuşum gibi davranabiliriz ve hükümet ya da diplomatik meseleler hakkında yorum yapmama gerek kalmaz.”
Arnold tereddüt etti. “Sanırım öyle.”
“Mükemmel! O zaman tamamen işe yaramaz olma hayalimi yaşayabilirim.” Rishe sevinçten titredi. Bir elçi olarak hareket etme düşüncesi gerçekten onun aklını meşgul ediyordu. Prenses olmak durmadan çalışmak demekti. Küçük yaşlardan itibaren bu pozisyon için yetiştirilen Rishe, kraliyet ailesinin üyelerinin uyumaya bile zor vakit bulduğunu biliyordu.
Ancak esirlerin hükümette yerleri yoktu.
“Bu benim için gerçekten büyük bir rahatlama,” Rishe itiraf etti. “Sözünüzü tuttuğunuz için çok teşekkür ederim, Ekselansları.”
“Umm, elbette.”
“Ama merak etmeyin, düğün planlayıcısı olarak görevlerimi aksatmayacağım.” Rahatlamaktan neredeyse yıkılacak halde olan Rishe, bitkilerinin başına geri döndü.
♡♡♡
Herkese merhabaaa~
Bölümü bu sefer hızlı çevirdim ama eskisi gibi her cumartesi çeviri gelir mi bilmiyorum daha çok ne zaman çeviririm o zaman yayınlarım politikasını izleyeceğim gibi.
Hepiniz farkındasınızdır ki wattpad uygulamasına uzun zamandır girilemiyor ve galiba Türkiye'de engellendi. Bu yüzden artık bu platformda yani tumblr uygulamasından bölümleri yayınlamayı devam edeceğim, lütfen her bölüm için yorum yapmayı unutmayın☆☆
#anime#novel#fantasy#love#light novel#lightnovel#isekai#josei#loop#time#7th time loop#translation#villainess#prince#princess#romance#wedding#türkçe novel#çeviri
3 notes
·
View notes
Text
O gidince hayatlarınızın yabani bitkiler gibi yıllarca birbirine doğru büyüyüp iç içe geçtiği yeri, bu müşterek alandaki şahsi hikayeni, yani onun yanında seni de kaybediyordun.
Karşılıklı oturduğunuz masaları kaybediyordun mesela. Sadece ona anlatacağın şeyleri kaybediyordun. Onu bir sabah kahvaltıya çağırma ihtimalini.Ondan ödünç alacağın ve vermeyi unutup unutup sonunda el mecbur senin edilen giysileri. Günlerdir içini kemiren bir meseleyi gecenin bir vakti kapısını çalıp anlatma şansını ve onun verdiği akılla belli bir yönde alacağın kararları.Yüz yıldır tanıdığın birine iç rahatlığıyla şımarma, kızma, surat asma, bozuk çalma, onunla kavga etme hakkını. Birinin sen leb demeden leblebi diyecek olmasını kaybediyordun.
O, seninkilere dolanmış köklerini söküp alırken, seni de yerinden ediyordu.
Aynı bahçenin çiçekleri olmak böyle bir şeydi.
32 notes
·
View notes
Text
Kampa Giderken Yanınıza Almanız Gerekenler Nelerdir?
BirPaylaş Paylaşım Platformu https://birpaylas.com/kampa-giderken-yaniniza-almaniz-gerekenler-nelerdir.html
Kampa Giderken Yanınıza Almanız Gerekenler Nelerdir?
Kampa Giderken Yanınıza Almanız Gerekenler Nelerdir? Kampa gitmek, doğayla baş başa kalma ve açık havada zaman geçirme fırsatı sunan keyifli bir aktivitedir. Kamp yaparken yanınıza almanız gereken eşyalar, konaklama tipinize, mevsime ve kişisel tercihlerinize bağlı olarak değişebilir. Ancak genel olarak, kamp yaparken yanınıza almanız gereken bazı temel eşyalar şunlar olabilir:
Reklam
Kampa Giderken Yanınıza Almanız Gerekenler Nelerdir?
Pisikolojik Yorgunluk Nedir? Etkileyen Faktörleri
Tiktok Canlı Yayın Nasıl Yapılır
İnternet Bağımılılığı ve Önlemleri
1. **Çadır ve Uyku Ekipmanları:** – Çadır – Uyku tulumu veya uyku poşeti – Mat veya şişme yatak
2. **Mutfak Ekipmanları:** – Kamp ocağı ve yakıt – Yemek pişirme malzemeleri (tencere, tava, tabak, çatal-bıçak-kaşık seti) – Termos – Kişisel kamp ateşi malzemeleri
3. **Giysi ve Ayakkabı:** – İkinci bir giysi seti – Yağmurluk ve su geçirmez ayakkabılar – Sıcak ve soğuk hava koşullarına uygun giysiler – Şapka, eldiven ve atkı
4. **Kişisel Bakım ve Sağlık:** – Güneş kremi ve böcek kovucu – Hijyen malzemeleri (diş fırçası, diş macunu, sabun, şampuan) – İlk yardım kiti – Kişisel ilaçlar ve reçeteler
5. **Aydınlatma ve Elektronik Cihazlar:** – Fener veya baş lambası (pil ve yedek pil) – Harita ve pusula – Telefon, şarj cihazı ve taşınabilir şarj cihazı
6. **Kamp Mobilyaları ve Aksesuarlar:** – Katlanabilir sandalye – Kamp masası – Kamp ateşi için odun veya kömür
7. **Yemek ve İçecek:** – Su şişeleri veya su arıtma cihazı – Hazır atıştırmalıklar ve kamp yemeği malzemeleri – Termos veya sıcak içecek termosu
8. **Eğlence ve Aktivite Malzemeleri:** – Kitap, dergi veya not defteri – Kamera veya fotoğraf makinesi – Doğa yürüyüşü veya kamp aktiviteleri için uygun malzemeler
Kampa Giderken Yanınıza Almanız Gerekenler Nelerdir? Bu liste, kamp yaparken düşünülmesi gereken temel eşyaları içermektedir. Ancak kişisel ihtiyaçlarınıza ve planladığınız kamp alanına bağlı olarak eklemeler veya çıkarmalar yapabilirsiniz. Unutmayın ki doğada çevreyi korumak için çöplerinizi toplamak ve doğal kaynakları korumak önemlidir.
Kamp Yaparken Nelere Dikkat Edilmeli?
Kamp Yaparken Nelere Dikkat Edilmeli? Kamp yaparken, güvenliğinizi sağlamak, çevreyi korumak ve keyifli bir deneyim yaşamak için birkaç önemli faktöre dikkat etmek önemlidir. İşte kamp yaparken dikkat edilmesi gereken bazı önemli noktalar:
1. **Kamp Yeri Seçimi:** – Kamp alanını belirlerken yerel kuralları ve izinleri kontrol edin. – Doğal yaşamı ve diğer kampları rahatsız etmeyecek bir yer seçin. – Su kaynaklarına yakın kamp yapmaktan kaçının.
2. **Hava Durumu ve Mevsim:** – Hava durumunu kontrol edin ve giysilerinizi buna göre seçin. – Özellikle soğuk hava koşullarında uyku tulumunuzun yeterli sıcaklık derecesine sahip olduğundan emin olun.
3. **Çevre Koruma:** – Kamp alanında çöplerinizi toplamak için uygun bir çöp torbası kullanın. – Doğal bitki örtüsüne zarar vermemek için belirli patika ve yolları kullanın. – Ateş yaparken çevreyi koruyun ve yerel kurallara uyun.
4. **Güvenlik:** – Kamp alanınızın yakınında acil durum çıkış yollarını ve güvenli alanları bilin. – Ateş yaparken dikkatli olun, ateşi kontrol altında tutun ve sönmeden ayrılmayın. – Gerekli güvenlik malzemelerini (fener, ilk yardım kiti, pusula) yanınıza alın.
5. **Su ve Beslenme:** – Yeterli su getirin veya su arıtma cihazı kullanın. – Yeterli ve sağlıklı gıdaları yanınıza alın. – Yiyecekleri doğru şekilde saklayın ve çöpleri uygun şekilde imha edin.
6. **Hayvanlar ve Bitkiler:** – Yabani hayvanlarla etkileşime girmemeye özen gösterin. – Bitkileri koparmaktan veya zarar vermekten kaçının.
7. **Kişisel Güvenlik:** – Kamp alanınızda diğer kampların ve çevredeki insanların varlığına dikkat edin. – Geceleyin, ışıklandırmanın yetersiz olduğu durumlarda dikkatli olun.
8. **İzinler ve Kurallar:** – Kamp yapacağınız bölgedeki yerel kuralları ve yönetmelikleri önceden öğrenin. – İzin almanız gerekiyorsa, gerekli izinleri alın.
9. **Doğal Sesler ve Çevreye Saygı:** – Diğer kampları ve doğal sesleri dinleyerek çevrenize saygı gösterin. – Yüksek müzik ve gürültüden kaçının, sessizliği koruyun.
Kamp Yaparken Nelere Dikkat Edilmeli? Bu kurallara dikkat ederek, doğa ile uyum içinde güvenli ve sorumlu bir kamp deneyimi yaşayabilirsiniz. Unutmayın ki doğal kaynakları ve çevreyi korumak, gelecek nesiller için temiz ve sağlıklı bir doğa bırakmanın bir parçasıdır.
0 notes
Text
ERÜ’de gelengi besleme etkinliği
New Post has been published on https://pazaryerigundem.com/haber/168805/erude-gelengi-besleme-etkinligi/
ERÜ’de gelengi besleme etkinliği
Erciyes Üniversitesi’nde (ERÜ) Kampüs içerisindeki ekolojik dengenin korunması, bu konudaki hassasiyetlerin ortaya konulması adına çok sayıda çalışma yürütülüyor.Bu çalışmalardan biri de Kampüsün şirin canlıları gelengilere yönelik…
Mehmet UZEL / KAYSERİ (İGFA) – Geçtiğimiz haftalarda yapılan gelengi besleme etkinliğinin ardından bugün yine Erciyes Üniversitesi Kampüsü içerisinde gelengilerle ilgili bir yaşam alanının oluşturulması ve gelengilerin erken dönemde yaşadıkları beslenme sıkıntısının giderilebilmesi amacıyla gelengi besleme etkinliği düzenlendi.Etkinlik kapsamında Veteriner Fakültesi öğretim üyelerinden Dr. Öğr. Üyesi İmdat Orhan başkanlığındaki “Hayvanları Yaşatma ve Koruma Kulübü” öğrenci topluluğu, Rektörlük Binası önünde ERÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Oktay Özkan ve Genel Sekreter Prof. Dr. İbrahim Narin ile buluşarak, gelengi yaşam alanları ile gelengi yaşama potansiyeli yüksek olan yuva çevrelerine yiyecek bıraktı.
Burada bir açıklama yapan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Oktay Özkan, Erciyes Üniversitesi’nin sürdürülebilirlik ve çevre konularında, ekolojik denge anlamında üniversitedeki çalışmalarda Türkiye’de öncü üniversitelerden biri olduğunu vurgulayarak, bu anlamda birçok konuda ciddi başarılar elde edildiğini, Erciyes Üniversitesi’nin GreenMetric konusunda Türkiye’de 3., dünyada 85. Üniversite olduğunu söyledi.
Yine sürdürülebilirliğin birçok alanında Erciyes Üniversitesi’ne ait farklı derecelerin mevcut olduğunu ifade eden Prof. Dr. Oktay Özkan, “Üniversitemiz Veteriner Fakültesi ile özellikle gelengiler konusunda hassasiyetimiz var. Bu konuda geçen sene itibariyle bir izleme komitesi oluşturmuştuk. Bu izleme komitesi, gelengilerin Kampüs içerisindeki yaşam alanlarının oluşturulması, bu alanların muhafazası ve bu konunun nasıl çözüleceği ile ilgili, özellikle de popülasyon artışı konusunda birtakım önerilerde bulundu, raporlar hazırladı. Biz de bu anlamda onlara destek verdik. Kulübümüz de bu anlamda ciddi çalışmalar içerisinde. Onlara da ayrıca teşekkür ediyoruz. Bugün de yine bu alan içerisinde gelengilerle ilgili bir yaşam alanının oluşturulması ve onlara erken dönemdeki sıkıntıları olan beslenme ile ilgili katkıyı sağlamak üzere burada bulunuyoruz. Bu anlamda da Üniversitemizin çok farklı yerlerinde gelengilerin yaşam alanlarının tespiti ve bunların muhafazası ile ilgili çalışmalar, yine hem bizim tarafımızdan hem de kulüp ve Veteriner Fakültesi aracılığıyla devam etmektedir. Bu konuda bize sağladıkları destekten dolayı öğrencilerimize ve hocalarımıza teşekkür ediyoruz” dedi.
Konuyla ilgili farklı projeleri de olduğunu belirten Prof. Dr. Oktay Özkan, özellikle güvercinler için bir alan oluşturduklarını, Üniversitemizde var olan bir projenin Üniversitemizin farklı yerlerine yayılması konusunda çalışmaları olduğunu ifade ederek, “Yine kedi besleme ile ilgili de güzel çalışmalarımız var. Sonuçta sizlerin de katkılarıyla sürdürülebilir bir üniversite kavramı açısından yapılması gereken her şeyi yapacağız. Bu konuda size desteklerimiz devam edecek” şeklinde konuştu.Yine bir gelengi besleme etkinliğinde bir araya geldiklerini vurgulayan Veteriner Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi İmdat Orhan ise, “Bayramdan önceki dönemde yani gelengilerin erken uyanma dönemlerinde de bir besleme yapmıştık ama bugün de bir gelengi besleme planlaması yaptık. Öğrenci arkadaşlarımız da bizlere yardımcı oluyorlar. Buradaki amaç aslında şu anda yeni uyanmış gelengilerin açlık sıkıntılarını bir nebze olsun giderebilmek” açıklamasında bulundu.
Normalde gelengilerin tohum sever hayvanlar olduğuna yani bitkilerin tohumlarını, özellikle doğadaki yabani otların tohumlarını tüketerek beslendiklerine işaret eden Dr. Öğr. Üyesi İmdat Orhan, erken dönemde henüz bitkiler tohumlanmadığı için gelengilerin açlıkla ilgili sıkıntı çekebildiğine dikkati çekti, onlara destek olmak açısından öğrencilerle birlikte bir gelengi besleme etkinliği düzenlediklerini söyledi.Bunun yanında daha önceden, geçen aylarda ve geçen senelerde tespit edilmiş olan gelengi yaşam alanları bulunduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi İmdat Orhan, “Bu alanların öğrenciler tarafından görülebilmesi ve bir farkındalık oluşturulması açısından bu noktalara tabelalar yaparak, bu noktaların gelengilerin yaşam alanları olduğunu herkese duyurmak istedik.
Gelengilerin yaşam döngülerinin ve operasyon sayısının izlenmesi, sayılarındaki artışın not edilmesi ile ilgili zaten bir komitemiz var. Bundan sonraki süreçte o komite de çalışmalarına devam ederek sadece gelengilerin değil, diğer yabani hayvanların da yaşam döngüleri ile ilgili izleme yapacak. Üniversitemiz ve Rektörlüğümüz ile el ele doğal yaşama katkıda bulunmayı düşünüyoruz” şeklinde konuştu.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
ŞAMHAT VE ENKİDU
Yatağımda uyuyordum.
Ay Tanrısı Sin; gülümseyen çehresiyle perdeleri geri çekerek içeri geldi, yatağımın ucuna oturarak bana dokundu “ Şamhat uyan. Zalim Gılgamış’ı alt edecek bir canlı var. O bir ormanda yaşıyor. Yarı adam yarı yabani bir hayvan. Muazzam kuvvette bir canlı. Adı Enkidu. Sana ihtiyacımız var. Bu muazzam kuvvetteki adamı sen ehlileştireceksin”.
Sin beni onore etmişti.
Bu adam kimdi? Ve nasıl bulacaktım...
Ben size kendimi anlatmadım.
Ben Şamhat;
İştar tapınağının fahişesi.
Adım; bitkiler ile ilgili hızlı büyümek, verimli, olağanüstü bir endam ve güzelliğe sahip anlamlarına gelen “Samahu” kelimesinden gelmektedir.
İnsanlar ve tanrılar benden övgü ile bahseder...
Danslarım ve erkekler üzerindeki etkim tüm Sümer şehir devletlerinde konuşulmaktadır.
Zalim Kral Gılgamış; başedilemez bir kuvvette idi ve şehrimizden kimse onu durduramıyordu.
Uruk acı içindeydi,
Kral gücünü kötüye kullanıyordu.
Enkidu belki şehrimiz için bir umuttu.
Enkidu’yu bulup şehre getirmem ve Gılgamış’ın karşısına çıkarmam gerekiyordu.
Biz Sümerliler için; tanrıların her sözü bir emirdir.
Kalkıp hazırlandım ve yola çıktım.
Çok yol gittim.
Bir gün bir nehrin kenarında onu gördüm.
Gösterişli ve geniş muazzam bir göğsü vardı.
Uzun ve güçlü bacaklara sahipti.
Yüzü insandı fakat vücudunda normal insandan çok tüy bulunuyordu.
Konuşabiliyor muydu bilmiyorum ve korkmanın sırası da değildi.
Adım adım ona doğru yaklaştım.
Beni fark eder etmez kızgınlıkla baktı.
Başta varlığım onu rahatsız etmiş olmalıydı. Fikri yakında değişecekti.
Vücudumun yuvarlak hatları sadece ince tülden bir kıyafet ile örtülüydü.
Bereketli ve yuvarlak göğüslerim tülün üzerinden taşıyordu.
Birkaç dakika sonra; ilk kızgınlığı geçmişti.
Yaklaşıp ona dokundum.
Sıcak parmaklarım onu etkilemişti.
Bakışları yumuşadı.
Ona dokunmaya devam ediyordum ve onu okşamaya başladım.
Hoşlanmıştı.
Bu benim yıllardır en ustası olduğum konu idi.
Rahatladı ve o da bana dokunmaya başladı.
Birbirimize karşı tehlikeli olmadığımız anlaşılınca; ikimizde rahatlamıştık.
Onu en şefkatli okşayışlarım ile okşadım, en şehvetli öpücüklerim ile öptüm.
Bedenim bedeninin üzerinde kayıyordu.
Artık bedenimle bütünleşme zamanı gelmişti ve onu içime aldım.
6 gece, 7 gündüz seviştik.
Onu traş ettim ve kokulu yağlar ile ovdum.
Saçlarını taradım ve ona yeni güzel giysiler giydirdim.
Artık ehlileşmeye hazırdı ve şehre götürebilirdim.
Yeni kendine; inanamıyordu.
Şehre doğru beraber yola çıktık.
Yolda ona zalim kral Gılgamış’ı alt etmesi gerektiğini anlattım.
Halkım acı çekiyordu ve Enkidu bizi bu büyük zalimden kurtaracaktı.
Tekrar görüşme kararı alarak onu saraya yolladım.
Gözlerimizin içinden; birbirimizin ruhunun içine bakmıştık.
“Beni bırakma “ diyordu.
“Seni sonsuza kadar bırakmayacağım “ diyordum; ben de...
Bilhan Akkaya
0 notes
Text
Savaş ve emperyalizm – Nidai Mesutoğlu
Hayatta kalabilmek için mücadele etmek tüm canlıların ortak özelliğidir. Bu mücadelede güçlü olan hayatta kalırken güçsüz olanlar hayatları sonlandırılır. Bunu doğal hayatta gözlemlemek mümkündür. Sadece hayvanlardan bahsetmiyorum. Bitkilerde de durum aynıdır. Yabani bitkiler ektiğimiz bitkilerin besinlerine ortak olurlar ve gelişmelerini engellerler. İlk insanların hayatta kalabilmesi için…
View On WordPress
0 notes
Text
0 notes
Text
Van Otlu Peyniri ve Yapımında Kullanılan Bitkiler ile İlgili Genel Bir Değerlendirme
Van Otlu Peyniri ve Yapımında Kullanılan Bitkiler ile İlgili Genel Bir Değerlendirme
#HerbyCheese, #OtluPeynir, #OtluPeynirler, #Van, #VanHerbyCheese, #VanOtluPeynir, #VanOtluPeyniri, #VanOtluPeyniriNasılYapılır, #VanOtluPeyniriYapımı, #VanOtluPeynirindeHangiBitkilerVar, #VanOtluPeynirindeKullanılanOtlar, #WildPlants, #YabaniBitkiler https://is.gd/Zp8Ocj https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/makaleler/van-otlu-peyniri-ve-yapiminda-kullanilan-bitkiler/
Özet: Otlu peynir; Ağrı, Batman, Bitlis, Diyarbakır, Siirt ve Van illerinde üretilen yarı sert, tuzlu ve bölgede yetişen yabani bitkileri içeren bölgesel bir peynir çeşididir. Bölgedeki halk tarafından yoğun olarak tüketilen otlu peynirin son yıllarda diğer bölgelere sevkinde artışlar gözlenmektedir. Otlu peynir, belirtilen bölgelerde doğal florada beslenen koyunların sütlerinden elde edilir. Otlu peynirin diğer illere nazaran Van’da yoğun bir şekilde üretilmesi, yörenin otlu peynire katılan bitkiler açısından daha zengin olması ve peynire birçok farklı türde yabani bitkinin karıştırılması peynirin “Van otlu peyniri” olarak adlandırılmasına neden olmuştur.
Van otlu peynirinde 9 ayrı familyaya ait 60’tan fazla bitki türü katılmaktadır. Otlu peynire katılan otlar içerisinde en önemli yeri Apiaceae, Liliaceae ve Lamiaceae familyalarından olan bitkiler kapsamaktadır. Otlu peynire yoğun olarak katılan türler Ferula sp. (Siyabo), Allium sp. (Sirmo), Chaerophyllum sp. (Mendo), Heracleaum sp. (Sov), Thymus sp. (Kekik), Prangos sp. (Heliz), Zizophora sp. (Catır) gibi bitkilerdir.
Peynire katılan bu bitkilerin yöresel peyniri, C vitamini, ham lif, makro ve mikro besin elementleri bakımından zenginleştirdiği, ayrıca içerdikleri biyoaktif maddeler vasıtasıyla peynire antimikrobiyal ve antioksidan özellikler kazandırdıkları belirlenmiştir.. Bunun yanı sıra yabani otların peynirin bazı kimyasal ve biyokimyasal özelliklerini de etkiledikleri belirlenmiştir. Bu çalışmada otlu peynirin yapılışı, içerisine katılan otlar ve bu otların bazı özellikleri, söz konusu otların peynirin kalitesine ve bazı özelliklerine etkileri ve bu konularla ilgili yapılmış bazı çalışmaların genel bir değerlendirilmesi sunulmuştur.
Giriş
Dünyada yaklaşık 4000 çeşit peynir türü olduğu bilinmektedir. Peynir denildiğinde ilk akla gelen Fransa, Hollanda, İtalya gibi ülkeler olmasına rağmen peynir çeşitliliğinin en fazla olduğu ülkeler arasında Türkiye de yer almaktadır (Akal ve ark., 2014). Her yöre kendi görgü, bilgi, örf ve adetlerine göre çeşitli peynirler üretmektedir. Ülkemizde 130’dan fazla çeşidi olan yöresel peynirlerimizin üretim yöntemleri benzerlik göstermekle beraber kullanılan malzemelerin özgün ve yöreselliği peynire farklılık katmaktadır (Parlak ve Güzeler, 2014).
Otlu peynir, ülkemizin daha çok Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgesi’nde üretilen ve hem üretildiği bölgelerde hem de diğer bölgelerde severek tüketilen bir peynir çeşidimizdir. Fakat yoğun bir şekilde Van’da üretilmesi ve katılan otlar açısından daha zengin olması, dolayısıyla Van’da üretilen otlu peynirin daha aromatik ve hoşa giden yanının bulunması, peynirin “Van otlu peyniri” olarak adlandırılmasına neden olmuştur. Otlu peynir, yöre halkının beslenmesinde önemli bir yere sahiptir. Her gün hatta her öğün sofralardan eksik olmayan otlu peynirin kendine has tat, aroma, yapı, tekstür ve görünüşü vardır. Van yöresinde otlu peynir üretimi, 200 yıldan beri yapılmakta ve genellikle dağınık aile işletmelerinde imal edildiğinden dolayı üretim miktarı hakkında kesin bir rakam vermek mümkün olmamaktadır (Coşkun, 2005).
Van otlu peynirinin yapılışını inceleyen araştırmacılar (Coşkun ve Tunçtürk, 1998), bu ürünün kendine özgü tekstür, tat ve aromasının oluşmasında kullanılan otların büyük etkisinin olduğunu, üretiminin ise küçük ölçekli işletmelerde çiğ sütten yapıldığını belirtmektedirler.
Üretilen peynirler genellikle kuru olarak plastik bidonlara hava kalmayacak şekilde sıkıca doldurulur, bidonların ağız kısmı lor peyniri veya cacık (bir çeşit süt ürünü) ile iyice sıvandıktan sonra bir bezle kapatılır ve ters çevrilerek toprağa gömülerek olgunlaşmaya bırakılır. Otlu peynirleri toprağa gömerek olgunlaştırmanın yanı sıra, özellikle kısa sürede tüketime sunulacak otlu peynirlerin salamurada olgunlaştırılması da tercih edilmektedir. Geleneksel yöntemle üretilen otlu peynir diğer beyaz peynir çeşitlerinden farklı tat, aroma ve görünüşe sahiptir.
Türkiye’de kişi başına yıllık peynir tüketimi ortalama olarak 3.2 kg iken, Van yöresinde yıllık otlu peynir tüketimi kişi başına 14.7 kg olarak saptanmıştır (Coşkun, 2005). Geleneksel bir peynir çeşidimiz olan Van otlu peyniri, üretim şekli bakımından beyaz peynire benzemekte fakat katılan endemik otlar açısından farklılık arz etmektedir. Peynire katılan otlar, sadece peynire tat ve aroma kazandırmakla kalmayıp, antibakteriyel ve antioksidan özelliklerinden dolayı ürünün dayanıklılığını da arttırmaktadır.
Peynir Üretimi
Peynir, sütün peynir mayası veya zararsız organik asitlerin etkisiyle pıhtılaştırılması, farklı şekillerde işlenmesi, süzülmesi, şekillendirilmesi, tuzlanması bazen tat, koku ve renk verici zararsız maddeler katılması, çeşitli süre ve derecelerde olgunlaştırılması sonucunda elde edilen besin değeri yüksek bir süt ürünü olarak tarif edilmektedir.
Peynir üretimi, yörede hem sütün artmaya başlaması, hem de peynire katılan otların bu aylarda çıkmaya başlamasından dolayı genellikle ilkbahar aylarında yapılır. Otların salamura edilerek muhafazası ile de otlu peynirin üretim periyodu daha sonraki aylara da taşınabilmektedir. Van otlu peyniri yapımında genellikle hammadde olarak koyun sütü kullanılmakta, fakat koyun sütünün yetersiz olduğu zamanlarda bu süte bir miktar keçi ve inek sütü de karıştırılabilmektedir. Ot olarak yöreden toplanan yabani otlar yıkanıp, doğrandıktan sonra veya bazı otlar ön işlemlerden geçirildikten sonra ilave edilmektedirler.
Geleneksel yöntemle üretilen peynirler süt sağıldıktan sonra süzülmekte ve o sıcaklıkta mayalanmaktadır. Bu sıcaklık yaklaşık 30±2°C kadardır. Maya olarak ya ticari olarak satılan sıvı maya kullanılmakta ya da kişiler tarafından evlerde şirden, şap, karabiber, zencefil, tarçın, karanfil vb. malzemelerden özel olarak hazırlanan maya kullanılmaktadır. Maya miktarına bağlı olarak 1-2 saat içerisinde pıhtılaşma gerçekleştikten sonra, pıhtı parçalanmakta ve bez torbalara aktarılmaktadır.
Aktarma işleminde bir kat pıhtı ve bir kat da ot ilave edilmektedir. Katılan ot miktarı üreticiye göre değişmektedir. Genellikle otlar süt miktarının yaklaşık % 2’si kadar katılmaktadır. Bu işlem sonucunda torbanın ağzı kapatılarak üzerine ağırlık konulmakta ve süzülmeye bırakılmaktadır (Coskun, 2005). Süzülme yaklaşık 3-4 saatte tamamlandıktan sonra elde edilen pıhtı el büyüklüğünde parçalar halinde kesilmekte ve tuzlanmaktadır. Tuzlama; salamura tuzlama veya kuru tuzlama şeklinde iki şekilde yapılmaktadır. Salamura tuzlamada, peynirler teneke veya plastik kaplara yerleştirilmekte ve üzerlerine hazırlanan salamura suyu ilave edilerek, serin bir yerde olgunlaştırılmaya bırakılmaktadırlar.
Çizelge 1. Van Otlu Peynirinde Yoğun Olarak Kullanılan Bazı Bitkiler
Bitki ismiFamilyaYerel ismiKullanılan kısımAllium akaka S.G. GmelinLiliaceaeKuzukulağı, keçi taşağıYaprak, sapAllium aucheri Boiss.LiliaceaeSirmo, sirik, sirimYaprakAllium kharputense Freyn &Sint.LiliaceaeSaryozYaprakAllium schoenoprasum L.LiliaceaeSirmoYaprakAllium vineale L.LiliaceaeSirmo, sirik, sirimYaprakAllium atroviolaceum Boiss.LiliaceaeSirmo, körmenYaprak, sapAllium szovitsii RegelLiliaceaeSirmoYaprak, sapAllium cardiostemonLiliaceaesirikYaprak, sapAllium scorodoprassum subsp. rotundumLiliaceaeÇatlanguç, körmenYaprak, sapAllium shatakiense Rech.LiliaceaeÇorin, çatak soğanıYaprak, sapAllium sintenisiiLiliaceaeSuryaz, soryazYaprak, sapEremurus spectabilis Bieb.LiliaceaeÇirişYaprakAnethum graveolens L.ApiaceaeDere otuYaprak, sapAnthriscus nemorosa (M. Bieb.) SprengelApiaceaeHitikSürgünChaerophyllum macropodum Boiss.ApiaceaeMendi, MendoSapFerula haussknechtii Wolff ex Rech. f.ApiaceaeParzikGenç sürgünFerula rigidula DC.ApiaceaeSiyaboGenç SürgünFerula orientalis L.ApiaceaeÇaşır, çakşırGenç SürgünHeracleum persicum Desf.ApiaceaeDelikli Soh, SovGenç SapHippomarathrum microcarpum. FedtschApiaceaeÇakşır out, ÇağGenç sürgünPrangos ferulaceae (L.) Lindl.ApiaceaeHelizSapPimpinella aurea DC.ApiaceaeGiyahevinKök *Mentha longifolia (L.) subsp. longifoliaLamiaceaePunk, NaneYaprakMentha spicata L. subsp. spicataLamiaceaeYarpuz, PunkYaprakOcimum basilicum L.LamiaceaeFesleğenYaprakThymbra spicata L. var. spicataLamiaceaeZahterYaprak, sapThymus fallax Fisch & C.A.Mey.LamiaceaeKekik, CatırYaprakThymus migricus Klokov & Des.-Shost.LamiaceaeCatır, kekikYaprakThymus kotschyanus Boıss. Et Hohen.LamiaceaeKekikYaprak, sapThymus serpyilum L.LamiaceaekakikYaprak, sapZiziphora capitata L.LamiaceaeKeklik otuYaprakZizophora clinopodioides Lam.LamiaceaeKeklikotuYaprakCampanula glomerata L. subsp.CampanulaceaeÇırkçırkKök *Gypsophila bicolor (Freyn & Sint.) Grossh.CaryophylaceaeÇöğen, çöven,Yaprak, sapRanunculus polyanthemos L.RanunculaceaeÇünkYaprak, sapScorzonera latifolia (Fisch. & C.A.Mey) DC.AsteraceaeNerebentKök*Nasturtium officinale R. Br.BrassicaceaeTere, TuzukYaprak
Çizelge 1. Van Otlu Peynirinde Yoğun Olarak Kullanılan Bazı Bitkiler (Table 1. Some Herbs Intensively Used in Van Herb Cheese)
Kuru tuzlamada ise, önce dilimler kalın tuz ile tuzlanarak birkaç gün bekletilmekte, daha sonra bir kat peynir, bir kat cacık şeklinde plastik bidon veya toprak küplere yerleştirilmektedirler. Peynirle beraber kaplara yerleştirilen cacık; çökeleğin bez torbada süzülmesi, hafif tuzlanması ve içerisine dereotu, sirmo gibi otlar karıştırılması sonucu elde edilmektedir. Kaplara doldurulurken boşluk kalmaması ve kendine has bir tat vermesi için cacıkla dolum tercih edilmektedir.
Doldurma işlemi tamamlanınca, kapların ağız kısmına üzüm yaprağı konmakta ve çamurla sıvanmakta veya bir bez ile kapatılmaktadır. Kabın ağzı aşağıya gelecek şekilde, genellikle kumlu ve rutubetli bir yere gömülmektedir. Bu şekilde muhafaza, peynirde nem kaybını hızlandırmaktadır. Bu şekilde kuru tuzlama yani basma (yöresel tabiriyle “gömme”) yöntemiyle hazırlanan peynirler, 2-6 ay olgunlaştırılmaya bırakılmakta ve olgunlaşmasını tamamlandıktan sonra tüketime sunulmaktadır.
Otlu Peynir Yapımında Kullanılan Bitkiler
Halk arasında otların peynire katılma amacı; peynire aroma kazandırmak, peyniri daha uzun süre muhafaza etmek ve hazmının kolay olmasını sağlamak şeklinde sıralanmaktadır.
Tamamı otsu kabul edilecek bu bitkiler dağların yüksek kesimlerinde doğal olarak yetişmektedir. Otlu peynir yapımında zambakgiller (Liliaceae), maydanozgiller (Umbelliferae) ve düğün çiçeğigiller (Ranunculaceae) gibi familyalara ek olarak, ballıbabagiller (Labiatae) ve karanfilgiller (Cayophyllaceae) familyalarına ait bitkilerde kullanılmaktadır.
Genel olarak bölgede otlu peynir yapımında en çok Allium sp.(sirmo), Chaerophyllum sp. (mendi), Ferula sp. (heliz) ve Thymus sp. (kekik) bitkileri kullanılmaktadır. Bu otlar peynire ayrı ayrı katıldığı gibi karışım halinde de katılabilmektedir. Sirmo (Allium sp.) bitkisinin çok kullanılmasının nedeni; diğerlerine göre daha yaygın ve fazla yetişmesi ile tadının ve aromasının otlu peynirde daha fazla tercih edilmesinden kaynaklanmaktadır.
Yapılan bir çalışmada otlu peynire katılan 61 çeşit bitki türü ve bu türlerin 9 ayrı familyaya ait bitkiler olduğunu belirtmişlerdir. Bu familyalardan 19 tür ile en fazla türe sahip olan Apiaceae (maydanozgiller) ilk sırada, 15 tür ile Liliaceae (zambakgiller) ikinci sırada ve 12 tür ile Lamiaceae (nanegiller) üçüncü sırada yer almaktadır. Bunlardan Lamiaceae ve Apiaceae özellikle hoş kokulu bitkileri kapsamaktadır (Öztürk ve ark., 2000).
Otlu peynirde bitki kullanımı yöreye göre değişmektedir. Örneğin kaliteli otlu peyniriyle meşhur Van’ Çatak ilçesine bağlı Görentaş köyünde ağırlıklı olarak sirmo, kekik ve mendi türleri kullanılırken; Gürpınar ilçesinde kekik, Çatak ilçesinde heliz, Bahçesaray ilçesinde sirmo ve siyabo, Siirt’te sirmo, dirik ve kekik türleri kullanılmaktadır. Erciş ve Bahçesaray gibi ilçelerin yüksek yerleşim merkezlerinde sov (Heracleaum sp.) otu ağırlıktadır.
Baharın gelmesiyle filizlenen bu bitkiler, çiçeklenmeden önce yaprakları ve taze gövdeleri toplanarak salamura yapılmakta veya direkt peynir yapımında kullanılmaktadır. Salamura yapımı için toplanan otlar iyice yıkanarak toz, çamur ve kirleri giderildikten sonra kıyılmakta ve uygun kaplara konulmaktadır. Üzerine tuzlu su ilave edilerek 15 -20 gün boyunca +4 °C’ de saklanmaktadır. Salamura edilen otlar peynire veya cacığa ekleneceği zaman tuzu yıkanıp giderildikten sonra veya direkt olarak peynire eklenmektedir. Heliz gibi otlar zehirli olduklarından peynir suyunda kaynatıldıktan sonra yıkanarak tuzlanmaktadır. Ot hazırlamada kullanılan salamura tuz oranı % 16’dan az olacak şekilde ayarlanmaktadır.
Otların peynire katılış oranlarının bölgelere göre farklılık gösterdiği ve genellikle % 0.1-15 arasında değiştiği bildirilmektedir (Kurt, 1968). Tüketiciler otu az olan peynirleri tercih etmekte ve otu fazla olan peynirler kabul görmemektedir
Otlu Peynir ile İlgili Yapılan Bazı Çalışmalar
Dünyada üretilen ve tüketilen peynir çeşitlerinin hemen hemen hiçbirinde bulunmayan C vitamini otlu peynirde bulunmaktadır (Coskun, 2005). Günlük yaşantımızda tükettiğimiz maydanoz 133 mg/100 g, tere 69 mg/100 g, ıspanak 29 mg/100 g ve kekikte 160 mg/100 g C vitamini tespit edilmiştir. Buna karşılık peynirde kullanılan otlarda mahalli adlarıyla sirmoda (Allium sp.) ortalama 77.17 mg/100 g, Siyaboda (Ferula sp.) 35.2 mg/100 g, Mendoda (Chaerophyllum sp.) 20.5 mg/100 g, Helizde (Ferula sp.) 35.2 mg/100 g ve kekik (Zizophora sp) bitkisinde 136.1 mg/100 g vitamin C tespit edilmiştir (Coskun ve Ozturk, 2000; Tuncturk ve ark., 2008 ).
Farklı bir çalışmada, otlu peynir yapımında yoğun olarak kullanılan kekik (31.3 mg karoten/g) ve sirmo (25.1 mg karoten/g) bitkilerinin yüksek oranda Pro-vitamin A içerdiği bildirilmiştir (Atasoy, 2010). Bu sonuçlar; kış mevsiminin uzun sürdüğü yörede söz konusu bitkilerin peynire ve diğer süt ürünlerine katılması suretiyle, belli ölçüde yöre halkının vitamin ihtiyacının karşılandığını göstermektedir.
Otlu peynirde kullanılan otların ham lif oranlarının araştırıldığı başka bir çalışmada; bazı sebze ve meyveler ile kıyaslandığında incelenen yabani otların iyi bir besinsel lif kaynağı potansiyeline sahip olduğu ve peynire katılmasıyla az oranda da olsa besinsel lif bakımından peynirin bileşimini zenginleştirebileceği sonucuna varılmıştır (Tuncturk ve Ozgokce, 2015; Tuncturk ve ark., 2017).
Otlu peynirde kullanılan otların içerdiği besin içeriğini belirlemek amacıyla yapılan çalışmalarda Apiaceae, Liliaceae ve Lamiaceae familyasından yaklaşık 25 bitki türü ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Çalışmalar sonucunda otlu peynir yapımında kullanılan birçok türün K, P, Mg, Ca ve S gibi makro Fe, Zn, Cu, Mn gibi mikro elementler bakımından zengin oldukları, Ağır metal içerikleri bakımından ise sağlık riski oluşturabilecek sınırların altında oldukları tespit edilmiştir (Tuncturk ve Ozgokce, 2015; Tuncturk ve ark., 2017).
Van piyasasında satılan otlu peynirlerden farklı satıcılardan temin edilen 26 adet otlu peynir numunesinde yapılan analizlerde mineral madde içeriklerini; Ca (268.7-678.7 mg/100g), Mg (26.3-80.8 mg/100g), K (84.6-163.2 mg/100g), Zn (8.13-25.94 mg/kg), Mn (0.38-2.23 mg/kg), Fe (3.14-29.25 mg/kg) ve Cu (0.29-2.60 mg/kg) değerleri arasında değişim gösterdiği belirlenmiştir (Ocak ve Köse, 2015).
Çoşkun (1990), otlu peynirde kullanılan yabani otların, peynirin duyusal özellikleri, bilhassa tipik tat ve aroması üzerinde önemli etkiye sahip olduğunu belirtmiştir. Bir araştırmada otlu peynire katılan otlardan mahalli adıyla siyabonun peynirde renk ve görünüş gibi duyusal özelliklerini olumsuz etkilediği, fakat tat ve aroma özelliklerini de olumlu yönde etkilediğini bildirmiştir. Siyabo’nun tat ve aroma üzerine olumlu etkisi, peynirdeki olgunlaşma parametrelerinde de kendini göstermiş ve siyabo ilaveli otlu peynirlerde daha fazla olgunlaşma indeksi ile daha fazla proteolitik ve lipolitik parçalanma saptanmıştır. Fakat, örneklerin protein ve yağ içeriklerinin olgunlaşma suresince önemli bir değişime uğramadığı belirtilmiştir (Tarakçı ve ark., 2005).
Otlu peynirde kullanılan otlarda GC-MS ile yapılan analizlerde uçucu madde analizleri belirlenen otların oldukça geniş yelpazede farklı aroma bileşikleri içerdikleri saptanmıştır. Sirmo otunda 66, mendi otunda 114, siyabo otunda 105, yabani nanede 104 ve heliz otunda 70 adet bileşik belirlenmiştir. Ayrıca kullanılan otlarda yüksek oranda fenolik maddeler olduğu ve en fazla fenolik maddenin heliz bitkisinden elde edildiği, toplam karotenoid değerlerinin 292.2-36.1 mg β-karoten/g arasında değişim gösterdiği tespit edilmiştir (Dağdelen, 2010).
Otlu peynir yapımında farklı ot ve ot karışımları kullanımının, ot kullanılmayanlara göre kuru madde, protein, yağ değerlerini düşürdüğü; tuz, asitlik ve pH değerlerinde ise önemli değişiklikler meydana getirmediği, suda çözünen azotlu madde (WSN) değerini artırdığı ve bunun özellikle sirmo katkılı peynirlerde daha fazla olduğu, kazein parçalanmasının ve lipolitik parçalanmanın ise daha fazla olduğu saptanmıştır (Göçen, 2005). Yine aynı çalışmada sirmo ve sirmo karışımlı peynirlerin diğer ot karışımlı peynirlere kıyasla daha fazla tercih edildiği belirlenmiştir.
Van piyasasından toplanan otlu peynir örneklerinin kimyasal özelliklerini belirlemek amacıyla yapılan çalışmalar neticesinde otlu peynir örneklerinin ortalama kimyasal değerleri; kuru madde % 47.8, pH değeri 5.1, tuz miktarı % 5.7, laktik asit cinsinden titrasyon asitliği % 0.81 olarak tespit edilmiştir (İşleyici ve Akyüz 2009).
Tunçtürk ve Özdemir (2005) tarafından yapılan bir çalışmada, yöresel peynirlerimizden Golot peynirinin bazı kimyasal ve biyokimyasal özellikleri ortaya konulmuştur. Araştırma sonucunda ortalama kimyasal değerler; kuru madde % 48.6, yağ % 7.4, kuru maddede yağ % 15.3, protein % 35.7, kül % 4.2, tuz % 2.9, kuru maddede tuz % 6.1, titrasyon asitliği (laktik asit cinsinden) % 0.8 ve pH değeri de 5.5 olarak belirlenmiştir. Biyokimyasal özelliklerden suda çözünen azot değeri % 9.1, protein olmayan azot (NPN) % 3.4 olarak saptanmıştır.
Otlu peynirde yoğun olarak kullanılan 8 tür bitkinin antioksidant kapasitesinin araştırıldığı çalışmada en yüksek antioksidant özelliğin Thymus, Allium ve Chaerophyllum bitkilerinden alındığını bildirilmiştir (Celik ve ark., 2008). Başka bir araştırmada otlu peynirde yoğun olarak kullanılan sirmo, mendi, heliz, siyabo ve nane bitkilerinin belirli oranlarda antioksidan etkisinin tespit edildiği ve yüksek oranda antimikrobiyal aktivite sergilediği gözlemlenmiştir (Dağdelen, 2010).
Van Otlu peyniri üretiminde kullanılan ot çeşitlerinin yapılan araştırmalarda başta E. coli olmak üzere birçok patojen bakterinin ve maya-küflerin gelişimini engellediği bildirilmiştir (Coşkun, 2005). Ayrıca başka bir çalışmada da otlu peynirde yoğun olarak kullanılan sirmo, mendo, heliz, sov ve siyabo gibi bitkilerinin test suşlarının çalışmadaki bütün bakteriler üzerinde değişik düzeylerde olmak üzere inhibitör etkisi tespit edilmiştir (Agaoglu ve ark., 2005).
Otlu Peynirdeki Sorunlar ve Çözüm Önerileri
Van Otlu peyniri üretimi çok eskilere dayanmakla birlikte halen çözüme ulaştırılması beklenen birçok sorunu vardır. Bunlardan; üretimde henüz standardizasyona gidilememiş olunması, geleneksel yöntemde kullanılan alet ve ekipmanların ilkelliğini koruması, piyasaya arzının sağlıklı olmayan şartlarda yapılması gibi problemler en önemlileri arasındadır. Ancak yöresel peynirlerin en büyük dezavantajı, üretiminde çiğ süt kullanımından dolayı sağlık açısından risk taşıması ve belli bir standartta üretilememesidir.
Bu sebeple otlu peynir yapımında kullanılacak sütün pastörize edilmesi, peynir imalatı ve muhafazası sırasında iyi hijyen tedbirleri ve sanitasyon kurallarının etkili bir şekilde uygulanması önem arz etmektedir. Üretim esnasında kontaminasyon olmamasına azami derecede dikkat edilmelidir. Otlar toplandıktan sonra iyice yıkanmalı ve haşlandıktan sonra kullanılmalıdır. En önemlisi de, otlu peynir yapımında görev alacak kişiler konuyla ilgili olarak iyi bir eğitimden geçirilmelidir.
Otlu peynir yapımında kullanılan bitkilerin büyük çoğunluğu doğadan toplanarak kullanılmaktadır. Ancak bu durum birçok değerli türün geleceğini tehdit eder duruma gelmiştir. Genelde bu bitkileri tehdit eden faktörler insan kaynaklıdır. Bunların en önemlileri, artan nüfus, şehirleşme ve endüstrileşmenin hızlanması, aşırı ve bilinçsiz tarımsal faaliyetler, doğadan aşırı ve bilinçsiz bitki toplama, ormanların tahrip edilmesi ve orman yangınları, küresel ısınma ve iklim değişiklikleri, aşırı ve kontrolsüz otlatma gibi dinamikler sıralanabilir. Bölgede önemli bir ekonomik potansiyeli olan, her geçen gün kullanım alanları artan bu faydalı bitkilerin korunması ve sürdürülebilir hasadı için bir takım önlemler almak gereklidir.
Yayılış bakımından doğadan toplanmaya uygun türler belirlenmelidir. Bunun için eğitim çalışmaları düzenli ve süreli olarak planlanmalıdır.
Doğadan sürdürülebilir toplama; uygun bir zamanda, uygun bir yöntemle, bitkinin varlığına zarar vermeden ve çoğalmalarını engellemeden yapılması temeline dayanmalıdır.
Tıbbi bitkilerin doğadan toplanması ve ticareti ile ilgili bir yönetmelik çıkarılmalı ve gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
Özellikle ekonomik değeri yüksek olan, piyasada talebi olan ve üretim materyalleri bol olan bitki türleri kültüre alınarak bu bitkilerin doğal tarımına geçilmelidir
#Herby cheese#Otlu peynir#otlu peynirler#Van#Van herby cheese#van otlu peynir#van otlu peyniri#van otlu peyniri nasıl yapılır#van otlu peyniri yapımı#van otlu peynirinde hangi bitkiler var#van otlu peynirinde kullanılan otlar#Wild plants#Yabani bitkiler
0 notes
Link
Dünya üzerinde 8 milyon civarındaki hayvan ve bitki türünün yaklaşık yüzde 25’i, beşeri unsurlar nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, 20 Aralık 2013’teki 68. oturumunda, 1973’te Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme’nin (CITES) imzalandığı gün olan 3 Mart’ı, vahşi hayvan ve bitkiler hakkında bilinç oluşturmak amacıyla “Dünya Yaban Hayatı Günü” ilan etti. Tema kapsamında, bu yıl çok sayıda ortak çalışma çıkarmak için uluslararası, ulusal ve yerel olmak üzere 3 düzeyde ortaklıklara odaklanılacak.Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Konulu Hükümetler Arası Bilim-Politika Platformu’nun (IPBES) son raporuna göre, hayvan ve bitki türünün yüzde 25’i nesli tükenmekle karşı karşıya bulunuyor. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ KÖTÜ GİDİŞİ HIZLANDIRDIİ klim değişikliği, kirlilikler ve istilacı yabancı türlerin yayılması gibi faktörler, ekosistemleri doğrudan ve dolaylı yollarla etkileyerek 50 yılda kötü gidişi hızlandırdı. Dünya yüzeyinin yaklaşık beşte biri, biyolojik çeşitliliğin fazla olduğu yerler dahil istilacı yabancı tür canlıların riski altında. İstilacı tür canlıların sayısı 50 yılda ikiye katlandı. Bu artış da hem yerel canlıları hem de ekosistemleri ciddi şekilde tehdit ediyor.Öte yandan, son 50 yıl içerisinde ekonominin büyümesi insan nüfusunun ve küresel ticaretin artması nedeniyle biyolojik çeşitlilik çok büyük zarar gördü. Özellikle denizlerdeki plastik kirliliği 1980’den bu yana 10 kat artarak en az 267 türü etkiledi. Deniz kaplumbağalarının yüzde 86’sı, deniz kuşlarının yüzde 44’ü ve deniz memelilerinin yüzde 38’i, yıllar içerisinde plastik kirliliğinden etkilendi. Hem karada hem de suda yaşayabilen amfibi türlerin yüzde 40’ından fazlası, resif oluşturan mercanların ise neredeyse yüzde 33’ü tehlike altında bulunuyor. Nesli tükenmekte olan türlerin yok olma hızı, 10 milyon yılda kaydedilen ortalama hızdan en az yüzlerce kat fazla noktaya çıktı.Dünya üzerinde bulunan 8 milyon canlının yaklaşık 2 milyonunun denizde yaşadığı belirtilen raporda, yaklaşık 500 bin karada yaşayan canlı türünün “yürüyen ölü türler” olduğunu ve habitatlarının zamanında iyileştirilmemesi halinde tamamen yok olabileceği uyarısı yapılıyor.
0 notes
Text
Making a Tree Guild
For the past year I've been working on turning our family house's lawn garden into a self sustained permaculture garden. The physical work and energy that goes into tending lawn is incredible. In addition it needs a lot of water to keep it green all the time!
It's hard work to get rid of lawn at once. So I started making circles around the fruit trees and planting perennials.
////
Ağaç Birliği Oluşturmak
Bir seneye yakın bir süredir aile eviminizin çim bahçesini kendi kendine yeten bir permakültür bahçesine çevirmeye uğraşıyorum.
Çim bakımına harcanan fiziksel güç ve enerji inanılmaz dercede fazla! Üstüne üstlük çimi her daim yeşil tutmak için fazlasıyla su harcamak gerekiyor.
Çimden birdenbire kurtulmak çok zor olduğu için ben de meyve ağaçlarının etrafında g��nden güne genişleyen daireler açarak çok yıllık bitkiler ekmeye başladım.
1.COMFREY // Karakafes Otu
I heard about the benefits of comfrey a lot while reading about permaculture,but there was no way I can find it here. While I was walking around I found a native comfrey which is Symphytum orientalis. The only difference from the officinale one is that this one has white flowers and has no medicinal uses. I uprooted a couple of them from the sidewalk and planted them around the trees. Now and then I tear the leaves to make a mulch full of minerals. Also when they flower in April bees love them!
////
Karakafes otunun faydalarını permakültür kitaplarında çokça kez okumuştum.Ama bizim buralarda onu bulmak oldukça zordu.Gelin görün ki çevrede yürüyüş yaparken yol kenarında yerel bir karakafes otu gördüm (symphytum orientale). Officinale'den yani kitaplarda bahsedilenden tek farkı çiçeklerinin beyaz olması ve herhangi bir tıbbi kullanımının olmaması. Hemen kaldırım kenarından bir iki tanesini söktüm ve ağaçların etrafına diktim. Arada bir yapraklarını kopartıp, mineral dolu bir malç olarak toprağın üzerine bırakıyorum. Bir de Nisan'da çiçek açtıklarında arılar coşuyor!
2. ARTICHOKE // ENGİNAR
While I was living in Ayvalık right across Mitilini, I got very familiar with artichokes as they're being grown so much around the area. They are a living mulch with their large leaves that keep the soil moist and a wonderfully beneficial vegetable. They give out suckers (in Turkish they're called bastards) which can be planted elsewhere in the garden.Once you have 1 plant you can have many more!
///
Ayvalık'ta yaşarken enginarı bitki olarak tanıma fırsatım olmuştu. Her bahçede mutlaka birkaç tane olurdu. Enginar kocaman yapraklarıyla toprağı nemli tutar, kuruyan yapraklarından malç yapılır, hem toprağa hem de insana faydalı güzel mi güzel bir bitki! Bir de yanlarından çıkan sürgünler (piç deriz biz) sökülüp bahçenin başka yerlerine ekilebilir. Yani, eve geldim bir tane , bahçeye ektim bin tane diyebiliriz!
3.DAFFODILS // NERGİS
Daffodils are flowers that are grown from bulbs. They hold moisture and prevent nutrients from washing away with rains .I found some bulbs online, but it took nearly a month for it to get here because of covid-19. But they were still in shape and I planted them right away in February. It took a little while to see the shoots and I had to protect them from our jumping kittens but they made it through and bloomed so wonderfully! They cheered up me and the bees in the gloomy cold days.
////////////////////////////////
Nergisler soğanlı bitki türlerindendir. Topraktaki nemi tutar ve besinlerin yağmurlarla topraktan akmasını önlerler. Nergis soğanlarını internetten ısmarlamıştım ama covid'den dolayı gelmesi 1 ayı buldu.Neyse ki hala ekilebilir durumdaydılar ve Şubat'ta soğanları kayısı ağacının etrafına ektim. İlk sürgünlerin çıkması biraz uzun sürdü ve onları hoplayıp zıplayan yavru kedilerimizden korumak için çeşitli numaralar bulmam gerekti ama sonunda çiçekler açtı! Karanlık soğuk Mart günlerinde çiçekler beni ve arıları çok mutlu ettiler!
4.CALENDULA // AYNISEFA
Another of my favorite plants!( I have a litttle blog post dedicated to its benefits,you can read it here) . It attracts beneficial insects and deters pests. It's a self seeding plant and new seedlings come up all the time.So I just move the seedlings wherever I want. The best part is that they bloom nearly all year long!
///////
En sevdiğim bitkilerden bir tanesi! Kendisinden burada bahsetmiştim. Yararlı böcekleri kendine çekip zararlıları uzaklaştıran bir çiçek. Aynısefa kendi kendini tohumladığı için devamlı etrafta yeni filizler çıkıyor, ben de onları bahçenin muhtelif yerlerine taşıyıp dikiyorum. İşin en güzel tarafı da neredeyse senenin tamamında çiçek açması!
5.WILDFLOWERS // YABANİ ÇİÇEKLER
Once I cultivated the soil underneath the trees, all kinds of native flowers came up. They're bees’ favorites, add color and joy to otherwise boring lawn, some of them are ground covers that spread prolifically and they need no special attention: they can take care of themselves!
///////
Ağaçların etrrafındaki çimi kaldırdığım ve toprağı çapaladığım için birer birer yerel çiçekler ortaya çıktı. Arılar bu işe çok sevindi! Çim varken monoton görünen bahçeye renk ve neşe geldi. Çiçeklerden bazıları yer örtücüler, yayıldıkça yayılıyorlar (çim alanını azaltmak için ideal bir özellik) ve kendi kendilerine yetip özel bir ilgiye ihtiyaç duymuyorlar!
Lamium Purpureum (dead nettle) // Ballıbaba
Dead nettle was the star of the wildflowers! It was everywhere and I was so joyful to see all kinds of bees -especially bumblebees- buzzing around in cold March days. It's an edible plant with lots of healing properties.
///
Işte bahçedeki yabani çiçeklerin yıldızı ballıbaba! Bir anda heryerde çıktı,büyüdü ve çiçek açtı! Çeşit çeşit arıları vızır vızır çiçeklerinde gezinirken görmek soğuk Mart günlerinde neşeme neşe kattı! Ballıbaba yenebilir bir bitki ve saymakla bitmeyen tıbbi özellikleri var.
Cardamine hirsuta (Bittercress) // Acıtere
With its curly little leaves and tiny white flowers it was growing all around! It's edible and very pretty. It has a funny way of dispersing its seeds. Once the seedpods are dry, as soon as you touch them the seeds fly all over the place! At first I thought they were tiny little insects that were jumping around,but no! They were the jumping seeds!
///////
Acıtere kıvır kıvır yaprakları ve minik beyaz çiçekleriyle bahçenin her yanında belirdi! Yenebilir yaprakları olan şirin bir bitki. Tohumlarını çok komik bir yolla saçıyor. Tohum keseleri kuruyup iyice olgunlaştığında, dokunur dokunmaz tohumlar dört bir yana uçmaya başlıyor! İlk başta ne olduğunu anlamadım ,acaba ufak böcekler mi zıplıyor dedim ama hayır! Zıplayan tohumlardı bunlar! Böylelikle bahçedeki yerini garantiye almış oldu acıterecik.
Veronica persica (speedwell) // Mavişotu, cırcamuk
It almost took over the lawn.It's a creeping plant,a great ground cover and has tiny blue flowers which bees love! I just learned from juliasedibleweeds.com that Gypsies use this plant as a blood purifier. It also heals eyesores,removes excess mucus,soothes internal tissues,treats asthma,coughs..wow!
//////
Bu bitki neredeyse çimi ele geçirdi. Yayılıcı, minik mavi çiçekleri olan güzel bir bitki. Çiçekleri çok küçük olmasına rağmen arılar onu çok seviyor. Bu blog'tan öğrendiğime göre çingeneler mavişotunu kan temizleyici olarak kullanıyorlarmış.Üstelik göz enfeksiyonlarına iyi gelmesinin yanı sıra balgam söktürücü, doku iyileştirici, astımı ve öksürükleri dindirici etkileri varmış...vay be!
St.John's Wort (hypericum perforatum ) // Sarı Kantaron
I see it here and there and I keep it in protection. It's one of my favorite plants! I use its flowers for making an infused oil that I use for making salves. It heals burns and scrapes with incredible speed,like magic! Also an infused tea made of its flowers is an anti-depressant.It cheers you up without even noticing it!
When it's not flowering it develops roots and gives out shoots all round, which makes it a great ground cover.
///////
Bahçenin orasında burasında sarı kantaron bitkisini görüyorum ve hemen koruma altına alıyorum. En sevdiğim bitkilerden birisidir kendisi! Çiçeklerini zeytinyağında bekletip, o yağdan merhem yapıyorum.Yanıkları,kesikleri inanılmaz,sihirli bir hızla iyileştiriyor! Çiçeklerinden demlenen çay da depresyona çok iyi geliyor.Farkına bile varmadan bir bakmışsınız ki yerinizde dans etmeye başlamışsınız!
Bu bitki çiçek açmadığı zaman gücünü köklerine ve etrafa yayılmaya veriyor, bu da çim alanını azaltmak için güzel bir özellik.
Muscari armeniacum (grape hyacinth) // Arap sümbülü
In winter I noticed dark green allium like shoots coming up around the borders of the garden and I let them grow to see what will come out of them. At the end of March small flowers came up and there it was: grape hyacinth! It's such a delicate flower and YES it was also a native plant!
It's wonderful to see how many beautiful and beneficial plants lay underneath the boring lawn!
//////////
Kışın bahçenin kenar kısımlarında çıkan,koyu yeşil soğansı filizler dikkatimi çekti.Bıraktım büyüsünler ki çiçek açınca ne olduklarını anlayayım. Mart sonunda minik mor çiçekleri açtı ve anladım ki bu arap sümbülüymüş! O kadar kibar bir bitki ki...ve EVET o da yerel bir tür!
Çimin altında yatan onlarca güzel ve yararlı bitkiyle karşılaşmak harika bir his!
#permaculture#permaculturegarden#sustainable#sustainable living#perennial plants#artichoke#comfrey#daffodils#garden#sustainable gardening#tree guild#lamium purpureum#bittercress#weeds#medicinal herbs#groundcover plants#st john's wort#hypericum perforatum#veronica persica#growing#plants#Symphytum orientale#permakültür#sürdürülebilir bahçe#sürdürülebilirlik#ağaç birliği#tıbbi bitkiler#yabani bitkiler#permakültür bahçesi#ağaç birlikteliği
181 notes
·
View notes
Photo
BİLİNÇALTI NASIL TEMİZLENİR? #mistikyol Bilince bir tohum atılır. Düşünceyle sulanan bu tohum inançla iyice kök salmaya başlar. Ardından tohum büyür ve bilinçaltında filiz verir. Hatta orada iyice büyüyüp bazı zararlı bitkilere dönüşebilir. Bilinçaltımızda varlığında haberdar olamadığımız yabani sarmaşıklar, zehirli bitkiler ve dikenleriyle rahatsız eden otlar var. Bunlardan kurtulmadıkça tam bir değişim yaşamak çok zor.
Olumlamalar bilinçaltındaki bu zararlı otlardan kurtulmanın çok etkili bir yöntemi. Pozitif yönde verilen telkinler zihin toprağına faydalı tohumlar atar. Tekrarlama yöntemiyle bu tohumlar düşünceyle sulanır. Ardından zaman geçtikçe bilinçaltında zehirli bitkilerin yerine rengarenk güzellikte çiçekler açar. İşte bu noktada titreşimin yükselmesiyle birlikte değişim gerçekleşir.
6 notes
·
View notes
Text
“Artık yeni insanları sevmekte güçlük çektiğin yaşlara geldiğinde,daha az müşkülpesent ve muhtemelen daha cesur olduğun yaşlarında bir yolunu bulup çok sevmeyi başardığın birini havaalanında bıraktıktan sonra, o dev ayrılık makinesinin kapısından çıkıp birkaç saat önce birlikte geçtiğiniz yollardan, bu defa tek başına elin kolun bomboş dönerken kuru ekmek gibi ufalanıyordu için. Evet, bir insanın sahih varlığı eksiliyordu dünyadan. Bu, büyük bir şeydi. Ama arkadaştan, kardeşten, çocuktan fazlasıydı o vakti zamanında inci gibi dizilmiş evleri bozup bozup, o uçaklara binip gidenler. Hemen değil ama zamanla anlıyordun ki, bir hayattı kaybettiğin, kendi hayatına bitişik bir hayat, bir komşu yaşam öyküsü. O gidince hayatlarınızın yabani bitkiler gibi yıllarca birbirine doğru büyüyüp iç içe geçtiği yeri, bu müşterek alandaki şahsi hikâyeni, yani onun yanındaki seni de kaybediyordun. Karşılıklı oturduğunuz masaları kaybediyordun mesela. Sadece ona anlatacağın şeyleri kaybediyordun. Onu bir sabah kahvaltıya çağırma ihtimalini. Ondan ödünç alacağın ve vermeyi unutup unutup sonunda el mecbur senin ilan edilen giysileri. Günlerdir içini kemiren bir meseleyi gecenin bir vakti kapısını çalıp anlatma şansını ve onun verdiği akılla belli bir yönde alacağın kararları. Yüz yıldır tanıdığın birine iç rahatlığıyla şımarma, kızma, surat asma, bozuk çalma, onunla kavga etme hakkını. Birinin sen leb demeden leblebi diyecek olmasını kaybediyordun. O, seninkilere dolanmış köklerini söküp alırken, seni de yerinden ediyordu. Aynı bahçenin çiçekleri olmak öyle bir şeydi. "
Nohut Oda, Melisa Kesmez
43 notes
·
View notes
Text
Heavenly Blessing - 94. Bölüm
Mega // Drive
Bölüm 94: Kötülüğe Gebe, Yeni Bir Dalga Ortalığı Karıştırır
“Muhtemelen yok edildi.” Xie Lian cevapladı.
Zengin tüccar ürperdi, “Y-yok edildi?!”
Xie Lian başını sallayarak onayladı. Zengin tüccar panikliyordu, “Öyleyse, Daozhang, ben şimdi ne yapacağım? Şu anda hamile olan bir eşim daha var, ya o canavar bir kez daha ortaya çıkarsa?!”
Aynı evde bebek bekleyen bir kadın daha mı vardı?!
Xie Lian elini kaldırdı, “Sakin olun, bir soru daha sormama izin verin; hanımefendi rüyasındaki çocukla nerede karşılaştığını hatırlıyor mu?”
Zengin tüccar konuştu, “Bulanık olduğunu söyledi ancak büyük bir köşke benziyormuş, ama bunun haricinde hiçbir şey hatırlamıyor. Hem, sadece bir rüya, detayları kim o kadar net hatırlayabilir ki?” Ardından dişlerini gıcırdattı, “Ben... neredeyse kırk yılın ardından, sonunda bir oğlumun olmasını bekliyordum, bu ne acı bir durum böyle! DAOZHANG! O CANAVARI BULUP İCABINA BAKACAKSIN ÖYLE DEĞİL Mİ? AİLEME DAHA FAZLA ZARAR GELMESİNE MÜSAADE EDEMEM!”
“Paniklemeyin, paniklemeyin.” Xie Lian avuttu, “Elimden geleni yapacağım.”
Bu sözlerin ardından zengin tüccarın keyfi yerine geldi ve ellerini birbirine sürttü, “İyi iyi iyi, Daozhang’ın bir şeye ihtiyacı var mı? Nasıl bir ücreti olursa olsun sorun değil!”
Fakat Xie Lian reddetti, “Herhangi bir ücrete gerek yok, ancak birkaç hususta yardımınızı rica edeceğim. Birincisi, bana bir takım günlük kadın kıyafeti bulun lütfen; bir erkeğin giyebileceği kadar bol olmalı. Ve korkarım ki bebek bekleyen eşinizden bir tutam saça ihtiyacım var.”
Zengin tüccar hizmetçilere işaret etti, “Not alıyor musunuz?”
Xie Lian devam etti, “İkincisi, bebek bekleyen eşinize bu gece başka bir odada uyumasını söyleyin. Ne olursa olsun kendisine ‘anne’ diye seslenen çocuk sesine cevap vermemeli. En iyisi ağzını hiç açmaması olur. İnsanlar rüya görürken rüyada olduklarının farkına varmazlar, bilinçleri ve hisleri körelir, ancak sürekli kulağına fısıldayarak konuşmaması gerektiğini aklına kazırsanız eğer, işe yarayabilir.”
Zengin tüccar talimatları kabul etti. Ardından Xie Lian konuştu, “Üçüncüsü, bugün benimle beraber gelen iki ufaklık var, lütfen onlarla ilgilenin ve onlara yiyecek bir şeyler verin.”
“Böylesine küçük şeyler, bırakın iki ricayı, yüz tane ricada bulunsanız bile yerine getiririm!” Zengin tüccar bağırdı.
Sonunda, sıra en önemli nesneye geldi. Xie Lian konuştu, “Dört,”
Kıyafetinin kolundan Puji Mabedince kutsanmış bir koruma tılsımı çıkardı ve iki eliyle tüccara uzatırken kendinden emin bir sesle konuştu, “Lütfen bu koruma tılsımını alın ve ‘Ekselansları Veliaht Prens lütfen beni koru!’ diye bağırın – böylelikle bu hadise benim tapınağımın adı altında kayda geçmiş olacak.”
“...”
O gece, Xie Lian bir kez daha kadın kıyafetlerine büründü.
Kadın kıyafetleri giymeye her ne kadar artık yabancı olmasa da bu, ilk defa hamile bir kadın kılığına girişiydi. Makyajını tamamlaması yarım tütsü zaman bile almamıştı. Karnına bir yastık tıkıştırdı, ardından hamile kadına ait bir tutam saçı yastığın altına koydu ve yatağa yattı. Soğukkanlı ve sakindi, nefes alışını yavaşlattı ve uykuya dalması uzun sürmedi.
Aradan biraz zaman geçtikten sonra Xie Lian yavaşça gözlerini açtı. Gözlerinin önündeki görüntü artık zengin tüccarın eşinin yatak odası değildi, fakat gösterişli bir köşktü.
Xie Lian’ın ilk tepkisi Fang Xin’in hala yanında olup olmadığını kontrol etmekti, orada olduğunu hissettikten sonra rahatladı. Ne de olsa Fang Xin kutsal bir kılıçtı, bu yüzden kendisine derin bir bağ ile bağlıydı. Doğrulup oturduktan sonra avuç içlerinin yapışkan olduğunu hissetti, ne olduğuna bakmak için ellerini kaldırdığında ise yattığı yatağın henüz tam kurumamış kanla kaplı olduğunu gördü, vücudunun yarısı kırmızıya boyanmıştı, şok edici derecede ürkünçtü.
Xie Lian alışılmışın dışında olaylarla karşılaşmaya alışıktı, yataktan kalktı ve bir anda üzerinden bir şeyin düştüğünü hissetti. Aşağı baktı, yere düşen kıyafetin içindeki yastıktı, yastığı çabucak yerden alarak tekrar karnına tıkıştırdı. Birkaç adımın ardından yastık bir kez daha yere düştü, bu yüzden Xie Lian karnındaki yastığı iki eliyle yerinde tutarak etrafına bakındı.
Sarayda büyümüş olmanın verdiği bir özellik olacak ki gördüğü ve duyduğu şeylerden fazlaca etkileniyor, etrafındakileri dikkatlice inceliyordu. Konu güzelliğe geldiğinde, Xie Lian’ın da kendine göre birtakım standartları vardı. Bulunduğu bu mekan, ona göre, güzel olabilirdi, fakat baştan çıkarıcı bir havası vardı, bu yüzden eğer tahmin edecek olsaydı bulunduğu yerin bir restoran ya da eğlence yeri olduğunu söylerdi. Ayrıca, o günün mimari stiliyle kıyaslanacak olursa oldukça eski bir tarzdaydı, neredeyse yüzlerce yıl öncesinden bir yapı gibi gözüküyordu, ancak tam olarak nereye ait olduğunu çıkaramadı.
Yani, bu muhtemelen zengin tüccarın aldırılan bebeğinin ruhunun intikamı değildi. Bunun sebebi ise şeytani ruhların sanrı oluşturduklarında sadece kendi bildikleri görüntüleri kullanabilmeleriydi. Yüzlerce yıl öncesine ait bir yapının sanrısı ancak aynı yaştaki bir ruh tarafından oluşturulabilirdi. Etrafı bir kez yürüyerek turladıktan sonra, kimsecikler yoktu, Xie Lian başladığı yere geri döndü.
Bir kadın odasıydı. Çekmeceleri yerinden çıkabilen bir şifonyerin içinde bebek kıyafetleri ve oyuncaklar vardı. Xie Lian hepsini tek tek eline alıp inceledikten sonra yepyeni olduklarını fark etti, bu da bu odanın sahibi olan kadının bunlara oldukça değer verdiğini gösteriyordu. Bu da bu kadının bu ‘çocuğa’ karşı büyük bir sevgi beslediği anlamına geliyordu.
Etrafta biraz daha dolandı, fakat aniden, Xie Lian şaşkınlığa uğradı. Bebek kıyafetlerinin arasında bir koruma tılsımı bulmuştu, ve bu tılsım kendisine aitti!
Nutku tutulmuş, Xie Lian üç kez onaylamak zorunda kalmıştı. Hata yoktu. Gerçekten de onun koruma tılsımıydı. Üstelik dağdan yabani bitkiler toplayıp kendi elleriyle diktiği ve kırmızı ipliklerle bağladığı koruma tılsımlarından değildi. Bu, sekiz yüz yıl öncesinden kalma bir tılsımdı, Xian Le Veliaht Prensi’nin ününün zirvede olduğu zamanlardan kalmaydı, kullanılan materyallerden tılsımdaki el işçiliğine kadar her şey zarif ve asildi. Neredeyse krallıktaki herkesin evinde bir tane bulunurdu.
Bu mümkün müydü, bu mekanın sahibi olan kadın bir zamanlar ona mı tapıyordu?
O sırada Xie Lian, ölüm sessizliğini bozan kıs kıs gülüş sesleri duydu.
Bu o bebeğin gülüşüydü, aniden sessizliği bozmuş, her tarafta yankılanıyordu, nereden geldiği ise meçhuldü. Xie Lian ne hareket etti ne de bir tepki verdi, fakat zihni düşünceden düşünceye atlıyordu; bu ses tanıdık gelmişti, daha önce nerede duymuş olabilirdi ki? Nerede?
Ardından farkına vardı ve küçük çocuğun sesleri zihninde yankılandı, “Yeni gelin. Yeni gelin. Kırmızı düğün arabasındaki yeni gelin.”
“Yaşlarla dolan gözler, dağın tümseklerinden geçiyor, duvağın altında…”
Bu ses Yu Jun Dağında, düğün arabasıyla ormandan geçerken duyduğu çocuğa aitti!
Xie Lian düşüncelerini toparladığında, çocuk ruhunun kahkahaları da aniden durdu. Hemen arkasını döndü fakat hiçbir gölge görmedi.
Yu Jun Dağı meselesinin ardından iletişim rününde bu konu hakkında sorular sormuştu, fakat herkes dağın yakınlarında öyle bir ruhun bulunmadığını, kimsenin çocuk sesi duymadığını söylemişti. Lakin şimdi, aynı ruh bir kez daha karşısına çıkıyordu, öyleyse bu bir tesadüf müydü? Yoksa kasıtlı mıydı?
Çocuk ruhu gülmeyi bıraktı ve seslendi, “Anne.”
Bu ‘anne’ yakın bir yerlerden geliyordu fakat Xie Lian bir türlü sesin nereden geldiğini anlayamadı. Olduğu yerde hareketsiz durdu, nefesini tuttu ve kulaklarını sivriltti.
Bir süre sessizliğin ardından Xie Lian anladı – ses karnından geliyordu!
Bunca zaman Xie Lian iki eliyle karnındaki yastığı tutuyordu ve ancak o an tuttuğu yastığın, ne zamandan beri bilinmez, ağırlaştığını fark edebildi. Yastığa bir kez eliyle vurdu, ve kıyafetlerinin altından topağı andıran bir şey yuvarlanarak dışarı çıktı, görünüşü soluk beyaz bir çocuk gibiydi, ağzından bir şeyler dışarı fışkırdı ve hemen ardından karanlığın içinde gözden kayboldu. Xie Lian, topağın ağzından çıkardıklarına bakmak için aceleyle o tarafa yöneldi, bunlar birkaç parça iplik ve siyah bir topak saçtı. Görünüşe göre yaptığı illüzyon işe yaramıştı. Küçük hayalet, diğer kadına yaptığı gibi onun karnındaki ‘çocuğu’ da yemek istemişti, ancak bunun yerine Xie Lian’ın kıyafetlerinin altındaki pamuk yastığı yemişti. Çok geçmeden Xie Lian bir çığlık daha duydu, “ANNE!”
Nasıl seslenirse seslensin, ne kadar ağlarsa ağlasın, Xie Lian yine de kendisine hâkim oldu ve ağzını biraz bile açmadı. Xie Lian, bu çocuk ruhunun aslında bir cenin ruhu olduğunun farkına varmıştı, içinde bulundukları oda da bir zamanlar annesiyle beraber yaşadıkları oda olmalıydı. Şeytani ruhların aldıkları şekil, öldükleri zaman sahip oldukları görüntü olurdu, fakat bu ruh kendisini çoğunlukla siyah bir duman bulutu veya bulanık beyaz bir gölge olarak göstermişti, bu da ruhun kendisinin nasıl gözükmesi gerektiğini bilmediği anlamına geliyordu. Yani gerçek bir şekli yoktu. Ayrıca, çekmecelerdeki henüz hiç giyilmemiş bebek kıyafetleri ve yatağın üstündeki kan havuzu; Xie Lian bu odada yaşayan kadının bebeğini düşürdüğü çıkarımında bulundu, doğmamış çocuğu belli belirsiz bir şekle ve biraz da bilince sahipti. Bir cenin ruhuna dönüşmesinin ardından annesinin karnına geri dönmek istemiş ama bunun yerine zengin tüccarın kapısını çalmıştı.
Hanımefendi’nin rüyasında ‘anne’ diye seslenmesinin ardından hanımefendinin buna cevap vermek için ağzını açması yanlış bir hareketti. Anne ve çocuk arasındaki bağın özel olduğu söylenirdi, kadının ağzını açması bir çeşit ‘izin’ yerine geçmiş olmalıydı. Ağzını açtığında o şeytani varlığın vücuduna girmesi için ona fırsat tanımış ve küçük hayalet içeri girmiş, orada olması gereken fetüsü yiyerek yok etmişti. Xie Lian bir adam olabilirdi, fakat ağzını açarsa ruhun bu fırsattan istifade ederek karnına girip girmeyeceğinden pek de emin olamıyordu. Ne olur ne olmaz, ağzını kapalı tutacaktı.
Böylelikle, dudaklarını sıkıca birbirine bastırıp elindeki Fang Xin’i sıkıca kavrayarak çocuğun izini sürmeye başladı. İş tehlikeye geldiğinde Xie Lian’ın içgüdüleri özellikle güçlüydü, bu binlerce savaşın ardından elde ettiği bir şeydi. Nerede olduğu hakkında ufak da olsa bir fikri ve elinde de kılıcı varsa, dikkatli bakmasına gerek kalmaksızın on hedefin dokuzunu tutturabilirdi. Her ne kadar çocuğun illüzyonunun içerisindeyken saldırıları biraz zayıflamış da olsa üst üste gelmeleri çocuğu sinirlendirmişti. Xie Lian, bir süre sonra ayağında keskin bir acı hissetti. Görünüşe bakılırsa fazlasıyla sivri bir şeyin üstüne basmıştı, hafifçe duraksadı.
Onun bu tuzağına düştüğünü gören çocuk ruhu kısa aralıklarla hince kıkırdıyordu. Sesi oldukça körpeydi fakat bir çocuktan çıkmaması gerekiyordu, daha çok kötü niyetli yetişkin bir adamın gülüşü gibiydi, kontrast açık ve keskindi, duyanın kanını donduracak cinsten bir sesti. Ne var ki Xie Lian’ın yüzü biraz bile seğirmedi ve yoluna devam etti; kılıcını savurdu ve hedefi tam ortadan vurdu!
Çocuk ruhu acıyla ciyakladı, hasar almıştı, ve uzaklarda bir yerlere saklandı. Ancak o zaman Xie Lian çizmelerinin altına bakabildi, yerde dik duran küçük ve ince bir iğnenin üzerine basmıştı. Açıkça çocuğun ruhu tarafından oraya yerleştirilmişti ve muhtemelen Xie Lian’ın ağzını açıp acı içinde bağırmasını beklemişti. Ne var ki yanılmıştı. Xie Lian acıya tahammül etmekte çok iyiydi; değil ki iğneye basmak, devasa bir kapan tarafından bacağı koparılsa bile durum o şekilde gerektirdiği için ses çıkarmazdı.
O küçücük iğne oldukça derine gitmişti, başta Xie Lian onu çıkarmak istedi, fakat çocuk ruhunun istediğini elde edemeden kaçması onu endişelendiriyordu, bu şansı kaçarak başkalarına zarar vermek için kullanabilirdi, bu yüzden ayağındaki iğneye aldırış etmeksizin peşine takıldı. Bir süre sonra acıyı hissetmemeye başladı ve adeta rüzgar gibi koştu. Binanın içinde çocuk ruhundan bir iz yoktu, Xie Lian ise şaşkın hissediyordu, Gerçekten de benim saldırılarımdan mı korktu?, ama tam da o sırada rüzgar esmemesine karşın bir pencere açıldı.
Xie Lian aceleyle o tarafa yönelerek dışarı baktı, fakat gördükleri onu şok etmişti. Görünürde ne bir sokak vardı, ne bir dağ, ne de insanlar. Sadece dibi görünmeyen bir göl.
Gölün diğer tarafında başka bir ev duruyordu, ve evin içinde iki küçük çocuk oturuyordu. Masada oturup yemek yiyen çocuklar Lang Ying ve Gu Zi idi. Fakat başlarının üstünde dönerek kıs kıs gülen ve kahkaha atan kalın, kara duman bulutunu fark etmemişlerdi. Bulut çığlık atıyordu, “ANNE! ANNE!”
Xie Lian, kalbinin bir anlığına durduğunu hissetti, elleri pencerenin kenarlarını sıkıca kavradı, seslenecek ve çocukları uyaracaktı. Fakat son anda ağzını açmaması gerektiğini hatırladı ve sözlerini yuttu.
Bu her ne kadar ruhun yarattığı basit bir sanrıdan fazlası olmasa da Lang Ying ve Gu Zi’nin kendisiyle birlikte sanrının içine çekilip çekilmediğinden emin değildi, ve eğer durum buysa onlara gelecek herhangi bir zarar gerçek bedenlerine de gelecekti. Uyarı olarak fırlatmak için bir vazo ya da öyle bir şey aradı fakat atabileceği hiçbir şey yoktu. Masalar ve sandalyeler pencereden atmak için fazla büyüktü, sığmazdı, ve iki binanın arasında büyük bir göl vardı, bu yüzerek karşıya geçmesi gerektiği anlamına mı geliyordu?
Tam o sırada başından beri yorgun görünen Gu Zi, esnemek için ağzını açtı. Kara duman bulutu bir araya geldi ve ağzından içeri girmek üzereymişçesine ona doğru yöneldi.
Çocukların bağışıklıkları oldukça zayıftı; o şey, izin vermiş olmasalar bile içeriye sızabilirdi. Xie Lian’ın yüzmek ya da düşünmek için vakti yoktu. Anlık bir kararla bağırdı, “AĞZINI KAPAT! KAÇ!”
Sözler Xie Lian’ın ağzından döküldüğü an, Lang Ying ve Gu Zi yerlerinde zıplayarak şaşkınlıkla ağızlarını kapadılar ve ayağa fırladılar. Çocuk ruhu, ne var ki, bir anda ortadan kayboldu, saliseler sonra kara bir duman bulutu Xie Lian’ın yüzüne doğru patladı.
Xie Lian her ne kadar bağırdıktan sonra ağzını hemen kapatmış olsa da boğazından aşağı doğru giden soğuk havayı hissedebiliyordu. İç organları sanki etrafındaki her şey donuyormuş gibi üşüyordu. Xie Lian dişlerini gıcırdattı, aceleyle kollarından birkaç koruma tılsımı çıkardı, içlerindeki şifalı otları ve efsunlanmış kağıtları zorla ağzına tıkarak güç bela çiğneyerek yuttu. Aradan fazla zaman geçmeden boğazı kaşınmaya başladı ve kara duman bulutu kendisini dışarı attı!
Xie Lian kollarıyla ağzını kapadı, durmadan öksürüyordu, gözyaşlarına boğulmuştu, çaresizce buna karşı koymanın yollarını düşünmeye çalışıyordu. Kara duman bulutunu çıkardıktan sonra bile ruh, inatla kendisine tutunmaya devam ediyordu. Böylelikle Xie Lian, bedenini kaldırdı ve pencerenin dışındaki göle atladı.
Su sesinin ardından Xie Lian, gölün kalbine doğru batmaya başladı. Nefesini tuttu, ellerini ve ayaklarını çaprazladı, oturma pozisyonuna geçti, bedeninin buz gibi göl suyunun dibine batmasına izin verirken derin düşüncelere daldı. Kalp atışları normale döndüğünde yukarı baktı, tepesinde dolanan ve gölün yüzeyini mühürleyen kara duman bulutunu az da olsa seçebiliyordu. Dışarı çıktığında derin bir nefes almalıydı, lakin derin bir nefes alırsa eğer, çocuk ruhunu da muhakkak karnına çekecekti. Yetişkin bir adamın devasa, şişkin bir karnının olması hiç de komik olmazdı.
Suyun içine atlaması sadece kendisine biraz düşünme süresi tanımak istemesinden ötürüydü. Çok geçmeden Xie Lian’ın aklına bir fikir geldi, Ya onu yutarsam? Ardından Fang Xin’i de yutarım. Bu numarayı sokaklarda gösteri yaptığı zamanlarda öğrenmişti, biraz canını yakacak da olsa bu yolla çocuk ruhunu yakalayabilirdi.
Kararını veren Xie Lian, kollarını ve bacaklarını açarak kenarlara doğru yüzmeye başladı. Ne var ki yukarıdan boğuk bir su sıçrama sesi duyuldu ve aniden, uçsuz bucaksız, parlak bir ateş kırmızısı belirdi gözlerinin önünde.
Kalın, simsiyah saçlar; sıçrayan su ve baloncuklar yüzünden hiçbir şey göremiyordu. Xie Lian gözlerini kırptı, kendisini çevreleyen binlerce, milyonlarca baloncuktan uzaklaşmaya çalıştı. Fakat ardından, kendisini çevreleyen bir çift güçlü kol hissetti. Ellerden birisi belini kavrarken diğeri çenesini kaldırdı.
Bir sonraki saniye, dudakları soğuk ve yumuşak bir şey tarafından örtüldü.
Çevirmen: Jason
174 notes
·
View notes