Text
"madem sahile vuracaktım,
oltalardan niye kaçtım?.."
7 notes
·
View notes
Text
"Sessizdik.
Ne konuşacaktık ki?..
Kendisiyle ilgili olan her şeyi bana zaten anlatmıştı ama benim anlatacak hiçbir şeyim yoktu.
Sadece pencereden dışarı bakıyordum."
6 notes
·
View notes
Text
Yalnızlık sadece insanların yokluğu değildir.
Bir amaç eksikliğidir, anlam eksikliğidir.
Yalnızlık sadece insanların yokluğu değildir.Bu amaç eksikliğidir, anlam eksikliğidir.Her şeyin yabancılaştığı, uzaklaştığı, her bağlantının yüzeysel olduğu, her anlama çabasının kayıtsızlıkla karşılandığı bir dünyada kendinizi gördüğünüzde, gerçek yalnızlığın sadece yalnız olmak değil, gücünü kaybetmiş bir dünyada yalnız hissetmek olduğunu anlarsınız.
Anlıyor musunuz...?
11 notes
·
View notes
Text
Tabutunda, yaşamındaki kadar ölü durmuyordu...
9 notes
·
View notes
Text
"Bir insanın ruhundaki çatlaklardan, ona acı veren ama bir o kadar da güçlü kılan yalnızlık sızar.
Belki de yalnızlık,
hayatın en insani halidir."
8 notes
·
View notes
Text
Affedemeyeceğim şey sahtekârlıktır ve ne olursa olsun ya da ne kadar zor olursa olsun, iğrenç kaçamaklar, bulanıklıklar ve saçmalıklar duymaktansa gerçeği onun ağzından öğrenmeyi tercih ederim. Burada bitirmem gereken bir hayatım var.
Peki ya güven olmadan hayat...
aşkın bir yalan olduğu ve tüm neşeli fedakarlıkların çirkin bir görev olduğu duygusu...
Çok yorgunum...
6 notes
·
View notes
Text
Ne korkunç,
bir başına düşünmek şimdi seni?
Daha da korkunç,
bir başına değilsen oysa...
7 notes
·
View notes
Text
İnsan ayağa kalkmanın eşsiz zaferini
yere düşmeden tadamazdı.
İnsanı büyüten yaraları değil,
izleriydi.
11 notes
·
View notes
Text
Denizin kederini anlatacak dili yok...
Dedim...
ve devrildim...
8 notes
·
View notes
Text
Eveeettt...
Zaman da epey olmuş. Şöyle ömrün son demlerine yakın. Bir yalnızlık kalmış yanımda, sessiz sessiz oturmakta...
Tıpkı... Tıpkı ben gibi bakmakta etrafa... Tıpkı bir beton soğukluğunda...
Gözleri, birbiri içine oyulmuş bir boşluk gibi. Elleri hiç kıpırdamaz. Saçları beyazlamış...
Başını... Başını bir çevirse, görecek beni. Başını bir çevirse hissedecek... Bir kaldırsa başını yerden, bir kere baksa bana...
Evet...
Zaman epey olmuş...
Yalnızlığıma bakarken bulmuşum kendimi...
Oysa... oysa ne çok konuşur, ne çok gülerdik... Ne çok anlatır, ne çok küserdik...
Hep kendime küsermişim. Sonra dönüp yine barışırmışım kendimle...
Niye?
Sırf konuşayım diye
kendimle...
Şimdi hiçbir ümidimiz yok ikimizin de...
O yere bakıyor, ben ona...
O bana bakıyor, ben boşluğa...
11 notes
·
View notes
Text
Nerede hata yaptığımı bulmuştum galiba.
Zamanı geriye çevirsem, ilk başa, her şeyin başladığı o ilk ana dönsem, hiç kıpırdamazdım yerimden.
Boşluğun içini doldurmaya çalışmaktı belkide hatam. Bazı kelimelere fazla anlam yüklemekti belki. Belki de çok sevmekti, her önüne geleni, o diye belki...
O geceler karanlıkta kaybolmayacaktım mesela,
Mesela kalabalığın arasında bakacaktım herkesin gözüne gözüne,
Duvarlarla konuşmayacak, cümleleri süslemeyecek, en önemlisi herkes uyandığında ben de yeni uyanmış gibi yapacaktım.
Garip bir sarhoşluk haliydi benimkisi,
Sadece bir ömür sürmüştü o kadar...
10 notes
·
View notes
Text
Hadi…..
Yürüyüşe ANKARA…..
🇹🇷🇵🇸🇹🇷
Filistin 🇵🇸 Gazze 🇵🇸 🇹🇷
Elbet bir gün….
O gün belki bugün…
18 notes
·
View notes
Text
Çünkü ben…. ADL’e boyun eğdim….
🇹🇷🇵🇸🇹🇷
12 notes
·
View notes
Text
Öylece kalakalmıştım.
Gitmenin verdiği o dehşet verici his ile kalmanın verdiği o ölüm hissi arasında sıkışmış gibiydim. Bedenin o vasati ağırlığına, o sıkışmışlığın ağırlığı sanki hafif geliyordu.
Zamanı o zaman daha iyi anlamıştım sanki.
İsteklerinle, yapamadıkların arasında sıkışan o tüm düşünceler zamanı oluşturuyordu.
Ve zaman bir daha asla geri gelmiyordu.
Sanki;
Düşündüklerim, hissettiklerim bir kere var oldu mu, tüm sihrini kaybediyor, gerçekleştirememenin verdiği acı, o anı büsbütün çekilmez hale getiriyordu. Böylece düşüncelerden kaçıyor, hisleri bir köşeye itip, yürüyen et yığınları arasında kayboluveriyordum.
Kimseye farkedilmemek için ayaklarımı yerde sürüyor, paltomun yakasını da yukarı kaldırıyordum.
Sırf sevgi uğruna ne kadar çok acı çekmiştim.
Bu cümle dudaklarımdan dökülürken, yine kendi kendimi yalanlamaya çalışıyordum. Ancak içimden derin bir çatlaktan sızan su gibi, bu cümle de isteksizce dudaklarımdan yere doğru süzülüyordu.
Sevgi uğruna çekilen acıları düşünmeye başlamıştım.
Acaba sevgi, acıdan mı oluşuyordu, yoksa korkudan mı?
Bu soru cümlesi ise kendimi yalanlamanın kapısını zorlamak gibiydi.
Çekilen acılar ve kaybetmenin korkusu arasında gidip gelen zaman parçaları ve geriye bakıldığında hatırlanan kuzgun sesleri…
Verilen savaşlardan kalan kan kokusu…
Tüm bu düşünceler gözümün önünden geçerken, bilmediğim sokakların merak dolu gözleri beni rahatsız etmeye yetmişti.
Sessizce karanlığın arasında kaybolmak için adımlarımı hızlandırmıştım.
Son sokak lambasının altında, lambanın sönüşünü beklemeye başlamıştım…
20 notes
·
View notes