#PKK PYD DEAŞ mücadele
Explore tagged Tumblr posts
Text
TSK’dan Suriye’deki Yeni Yönetime Destek Mesajı
1 minute Milli Savunma Bakanlığı (MSB), bugün düzenlenen basın toplantısında, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Suriye’deki yeni yönetimle iş birliği ve destek sürecine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. MSB Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Tuğamiral Zeki Aktürk, Türkiye’nin Suriye’nin toprak bütünlüğü, güvenliği ve terörle mücadeleye olan önceliğini bir kez daha vurguladı. Aktürk,…
#MSB basın toplantısı#PKK PYD DEAŞ mücadele#SMO çatışmaları#Suriye göçmen dönüşleri#Suriye sınır güvenliği#Suriye toprak bütünlüğü#Suriye yeni yönetim#Suriye’de barış süreci#Türk Silahlı Kuvvetleri#Türkiye bölgesel barış#Türkiye Suriye ilişkileri#terörle mücadele#TSK açıklamalar#TSK destek taahhüdü#TSK Suriye açıklaması
0 notes
Text
ABD Dışişleri Bakanı Türkiye'de
https://pazaryerigundem.com/haber/194817/abd-disisleri-bakani-turkiyede/
ABD Dışişleri Bakanı Türkiye'de
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, iki günlük resmi ziyaret kapsamında Türkiye’ye geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ı kabul etti.
ANKARA (İGFA) – Esed rejiminin yıkılmasının ardından Türkiye’nin yoğun diplomasi trafiği sürüyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ı kabul etti. Kabulde Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri ikili ilişkileri, Suriye’deki son gelişmeler, küresel ve bölgesel konular ele alındı. İletişim Başkanlığı’ndan aktarılan habere göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye-ABD ilişkilerinin her alanda geliştirilmesi için Türkiye’nin gayretlerinin yeni dönemde de devam edeceğini belirtirken, Türkiye’nin en başından beri Suriye’nin toprak bütünlüğünün, birliğinin ve üniter yapısının korunmasından yana olduğunu, Suriye’deki kurumların ihyası ve yeniden imarı noktasında uluslararası toplumun birlikte çalışması gerektiğini kaydetti.
https://twitter.com/iletisim/status/1867316548274213295
TERÖRLE MÜCADELE VURGUSU
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de faaliyet gösteren ve Türkiye için tehdit kaynağı olan, PKK/PYD/YPG ile DEAŞ terör örgütleri başta olmak üzere tüm terörist yapılanmalara karşı Türkiye’nin öncelikle kendi milli güvenliği için önleyici tedbirler alacağını ifade ederek, DEAŞ ile göğüs göğüse mücadele etmiş tek NATO ülkesi olarak, PKK ve uzantılarının sahadaki durumu fırsata çevirme gayretini engelleyeceğini, DEAŞ ile mücadelede zafiyet oluşmasına da asla müsaade etmeyeceğini söyledi.
Kabulde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç ve Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan eşlik etti.
0 notes
Text
Yılın ilk MGK'sı toplanıyor! Masada kritik konular var
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki MGK toplantısında, Irak ve Suriye'nin kuzeyinde yürütülen terörle mücadele operasyonları başta olmak üzere birçok stratejik bölgesel ve ulusal güvenlik konusunun ele alınması bekleniyor.Toplantıda, Pençe serisi operasyonlar başta olmak üzere terörle mücadelede gelinen son aşamanın detaylı şekilde masaya yatırılması ve terörle mücadele konusunun toplantının önemli gündem maddelerinden biri olması öngörülüyor.Teröristler tarafından geçen hafta, Suriye kuzeyinden Öncüpınar Sınır Kapısı'na yapılan saldırı sonrasında terör örgütüne yönelik gerçekleştirilen operasyonlarla Suriye ile 12 senenin ardından başlayan üst düzey temasın da MGK gündemine gelmesi bekleniyor.Sınır güvenliği kapsamında yürütülen faaliyetlerin de toplantıda ele alınacak önemli başlıklar arasında yer alması, PKK/KCK-PYD/YPG, FETÖ ve DEAŞ başta olmak üzere tüm terör örgütlerine karşı yürütülen operasyonların toplantıda görüşülmesi planlanıyor.Toplantıda ele alınacak bir diğer önemli konunun, Yunanistan'ın yürüttüğü silahlanma faaliyetleri ile Ege'deki provokasyonlarının olacağı tahmin ediliyor. Rusya-Ukrayna Savaşı'nın da ele alınması beklenen toplantıda, tahıl koridoruyla ilgili gelişmeler başta olmak üzere, Türkiye'nin barış için yürüttüğü çalışmalar, arabuluculuk ve kolaylaştırıcılık faaliyetleri ile insani yardım ve kalıcı ateşkes konularının görüşüleceği tahmin ediliyor.Son Read the full article
0 notes
Text
Fırat Kalkanı - Terörle Mücadele 10.03.2017
Fırat Kalkanı Harekatı’nın ilk gününden itibaren; 2.647′si ölü olmak üzere toplam 3060 DEAŞ teröristi, 425′i ölü olmak üzere toplam 462 PYD/YPG teröristi etkisiz hale getirilmiştir. Türk Hava Kuvvetleri tarafından 2.325 hedef imha edilmiştir. Son bir hafta içerisinde; Diyarbakır, Bingöl, Siirt, Mardin, Bitlis, Batman ve Kars illerinde icra edilen operasyonlarda 27 PKK’lı terörist etkisiz hale getirilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından hudut hattının emniyete alınması, bölgede bulunan DEAŞ, PYD/YPG/PKK terör örgütlerinin etkisiz hale getirilmesi amacıyla Fırat Kalkanı harekatına devam edilmektedir.
#Türk#Türk Silahlı Kuvvetleri#TSK#terörle mücadele#euphrates shield#operation euphrates shield#pkk#pyd#ypg#deaş#isis
34 notes
·
View notes
Text
SURİYE DOSYASI /// Necdet Özçelik /// İş birliğinin itici gücü : Ortak tehditler
SURİYE DOSYASI /// Necdet Özçelik /// İş birliğinin itici gücü : Ortak tehditler
Necdet Özçelik /// İş birliğinin itici gücü : Ortak tehditler Necdet Özçelik / Yazar 12.02.2022 Suriye’nin Malikiye Bölgesi ile Irak’ın Sinjar bölgesindeki PKK-PYD geçişkenliği ve bunların Asaib al-Hak ve Ketaib Hizbullah örgütleriyle olan ittifakları daha geniş spektrumlu tehdit algısını müşterek hale getirebilecektir. 2019 yılından bu yana DEAŞ ve PKK’ya karşı yürütülen terörle mücadele…
View On WordPress
0 notes
Text
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan müjde
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tüm astsubaylarımızı emsallerinin seviyesine çıkarıyoruz. Düzenlemeden göreve yeni başlayacak, mevcut ve emekli astsubaylar yararlanacak." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğandan bir müjde de askerlere Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, astsubayların göreve başlama kademelerini, eğitim yıllarına göre bir üste çıkartacaklarını belirterek, "2 yıllık yükseköğrenim mezunu bir astsubayımız 9. derecenin 1. kademesinden göreve başlıyordu artık 9. derecenin 2. kademesinden başlayacak. 4 yıllık yükseköğrenim mezunu olup 9. derecenin 3. kademesinden göreve başlayan astsubaylarımızın başlangıç derecesini 8. derecenin 1. kademesine yükseltiyoruz." dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kayseri'de 1. Komando Tugay Komutanlığı'nda şehit aileleri ve askerlerle iftarda bir araya geldi. Buradaki konuşmasına, tüm katılımcıları selamlayarak başlayan Erdoğan, ramazan sofrasında katılımcılarla birlikte olmaktan duyduğu bahtiyarlığı ifade etti. Bir önceki yıl da birlikte olduklarını anımsatan Erdoğan, "Ülkemizin ilk komando birliği olarak yurt içinde ve dışında çok önemli operasyonlar gerçekleştiren bu tugayımız gazi sıfatını ziyadesiyle hak ediyor. Bugüne kadar aldığı üstün hizmet ve feragat madalyaları tugayımızın başarılarının sembolüdür. Tugayımız yürüttüğü görevlerde ve kendisine yönelik saldırılarda çok sayıda şehit vermiştir. Bu birliğimizin mensupları başta olmak üzere ülkemizin ve milletimizin bekası için hayatlarını kaybetmiş tüm şehitlerimize bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum." diye konuştu. Tarihçilerin Türk milleti için 'asker millet' dediklerini anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti: "Bu milletin ülkesinin ve devletinin bekası söz konusu olduğunda nasıl bir anda kükremiş sel olup, bendini aşıp geçtiğini 15 Temmuz'da gördük. Türk Silahlı Kuvvetleri bugün büyük ölçüde profesyonel askerliğe geçmiş olsa da çok uzun yıllar terörle mücadeleyi yükümlü gençlerimiz vasıtasıyla yürütmüştür. Baba ocağından, ana kucağından kopup gelen gençlerimiz birkaç aylık eğitimin ardından dağlarda kartal, düzlerde aslan kesilip teröristlerin tepesine binmişlerdir. Askerlik asla sadece maaşı için veya yükümlülük gereği yapılacak bir iş değildir. İnsanın bir mücadeleye canı pahasına girmesi için önce yüreğinde iman olması lazım. İmanla birlikte cesarete, eğitime, dirayete, disipline ihtiyaç vardır." "MİLLETİM KİMİN APOLETİNİ SÖKECEĞİNİ, KİME APOLET TAKACAĞINI ÇOK İYİ BİLİR" "İmandır o cevher ki ilahi ne büyüktür, imansız olan paslı yürek sinede yüktür." dizelerini aktaran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hamdolsun bizim askerimizde bunların hepsi var onun için kahramanlarımız ayak bastıkları her yeri titretiyor. Gerek iç güvenlik harekatımızda, gerek sınır ötesi operasyonlarımızda askerlerimizin karşısında durabilen bir güç görmedik, tanımadık. Gerçi birileri her ne kadar apolet sökmekle uğraşıyorsa da benim milletim kimin apoletini sökeceğini, kime apolet takacağını çok ama çok iyi bilir. Fırat Kalkanı'nda DEAŞ'lı teröristleri ezip geçtiniz, Zeytin Dalı'nda PYD'li teröristleri ezip geçtiniz, şimdi Kuzey Irak'ta PKK'lı teröristlere dağları dar ediyorsunuz. Bütün bu mücadeleyi niçin veriyoruz, hepimizin tek bir amacı var tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. İşte bunun için her birimiz kendi görev alanımızda tüm gücümüzle çalışıyoruz, çabalıyoruz, mücadele ediyoruz. Sizler herkesten farklı olarak sadece yüreğinizi değil canınızı da ortaya koyuyorsunuz. Ecdadımız bize bu vatanı böyle emanet etmişti, biz de yeni nesillere aynı şekilde bırakacağız. Biz nasıl bugün ecdadımızla iftihar ediyorsak yarın ki nesiller de sizlerle aynı şekilde iftihar edecek." ASTSUBAYLARA MÜJDE "Bu vesileyle astsubaylarımıza bir de müjde vermek isterim." ifadesini kullanan Erdoğan, şunları kaydetti: "Astsubaylarımızın göreve başlama kademelerini, eğitim yıllarına göre bir üste çıkartıyoruz. Mesela şu anda 2 yıllık yükseköğrenim mezunu bir astsubayımız 9. derecenin 1. kademesinden göreve başlıyordu artık 9. derecenin 2. kademesinden başlayacak. Aynı şekilde 4 yıllık yükseköğrenim mezunu olup 9. derecenin 3. kademesinden göreve başlayan astsubaylarımızın başlangıç derecesini 8. derecenin 1. kademesine yükseltiyoruz. Bu suretle tüm astsubaylarımızı emsallerinin seviyesine çıkarıyoruz. Bu düzenlemeden göreve yeni başlayacakların yanı sıra mevcut ve emekli astsubaylarımız da yararlanacak. Hayırlı olmasını diliyorum." Komandoya çok söz gerekmediğini çünkü komandonun sözüyle değil yüreği ve bileğiyle konuştuğunu dile getiren Erdoğan, "Gazanız mübarek, yolunuz açık, atışınız isabetli, yüreğiniz ferah, zaferiniz bol, Allah yardımcınız olsun diyorum. Yüce Mevlam şehitlerimizin ailelerine sabır ve güç gazilerimize sıhhat ve afiyet versin diyorum. Hepinize sevgilerimi saygılarımı sunarken, şimdiden kandil gecenizi tebrik ediyorum, Ramazan Bayramı'nızı kutluyorum." dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğandan bir müjde de askerlere "1964'TEN BUGÜNE 417, SON 3 YILDA 76 ŞEHİT" Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ise iftar yemeğine teşriflerinden dolayı Cumhurbaşkanı Erdoğan'a şükranlarını sundu. Akar, "Ölürsem şehit, kalırsam gazi" anlayışıyla görev yapan tugayın terörle mücadelede yurt içi, sınır ötesinde, çukur operasyonları, Fırat Kalkanı Harekatı ve Afrin'de çok önemli başarılar elde ettiğini söyledi. Bu başarılardaki en büyük payın şehit ve gazilere ait olduğunu vurgulayan Akar, 1964'ten bugüne kadar 417, son üç yılda 76 silah arkadaşlarının şehitlik mertebesine ulaştığını ifade etti. "Peygamber ocağı" olarak da bilinen Türk Silahlı Kuvvetlerinin binlerce yıllık şanlı tarihten süzülüp gelen köklü gelenekleri, milli ve manevi değerleriyle, Anayasa'da belirtilen çerçevede ve yasalar doğrultusunda milletin emrinde ve daima görevinin başında olduğunu belirten Akar, şunları kaydetti: "Türk Silahlı Kuvvetleri asil milletimizin sevgi ve güveninden aldığı güçle bayraklaşan vatan topraklarının bütünlüğü ve güvenliği ile milletimizin egemenlik ve bağımsızlığı için gece gündüz, yaz kış, dağ bayır demeden başta FETÖ, PKK, PYD, YPG ve DEAŞ terör örgütleri olmak üzere her türlü tehdit ve tehlikeye karşı yurt içinde ve sınır ötesinde azim ve kararlılıkla mücadelesini sürdürmektedir. Bu vesileyle kahramanlık ve fedakarlıklarıyla bu toprakları vatan yapan aziz şehitlerimize ve ebediyete intikal eden kahraman gazilerimize Allah'tan rahmet, gazilerimize sağlık ve esenlikler diliyorum." Konuşmasının sonunda tüm konuklara katılımları için teşekkürlerini ileten Akar, davetlilerin Ramazan Bayramı'nı da tebrik etti. Basına kapalı gerçekleştirilen iftarda, Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Öznur Çalık, AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, askerler ve şehit aileleri de yer aldı. Read the full article
1 note
·
View note
Text
ÇOK DEĞERLİ BİR SİYASİ BÜYÜĞÜMÜZE AÇIK MEKTUP
Sayın Adnan Oktar'ın tümüyle haksız ve hukuksuz olarak tutuklanmasının ardından bugüne kadar 18 aylık bir süre geçti. Son birkaç aydır devam eden duruşma sürecinde dava dosyasının her yönden bomboş olduğu tüm detaylarıyla ortaya çıktı. Atılan bütün iftiralar, asılsız suçlamalar delilleriyle birer birer çürütüldü. Öne sürülen iddiaların geçersiz ve gerçek dışı oldukları tek tek, ayrıntılı biçimde gözler önüne serildi. İlk gün ortaya atılan 33 uydurma suçtan tek bir tanesi bile kalmadı. Dosyayı ve iddianameyi inceleyen hukukçular, bilim adamları dosyanın bomboş olduğu gerçeğinde ittifak etti.
Hal böyleyken Müslüman bir kardeşimiz olarak sizden beklediğimiz, kendilerine atılan çirkin ve asılsız iftiralara, yalanlara, uğradıkları zulüm ve haksızlıklara karşı 1.5 yıldır zorlu, onurlu, tarihi bir mücadele veren Müslümanların aklanmasını, bu iftiralardan temize çıkmalarını sevindirici, müjdeli bir olay olarak karşılamanızdı. Bir kardeşleri olarak haklarında olumlu, takdir edici, şevklendirici ve hüsnü zanlı konuşmanızdı.
Ancak siz, henüz davası devam eden, masumiyet karinesine sahip, aleyhinde hiçbir kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan, bugüne kadar hiçbir suça karışmamış, tek bir sabıka kaydı dahi bulunmayan Sayın Adnan Oktar hakkında peşin hükümle, adeta yargısız infaz niteliğinde bir açıklama yaptınız. Süregiden bir davada mahkemeyi etki altında bırakmaya teşebbüs etme hatasına düştünüz.
Ne yazık ki kullandığınız üslup ne size ne de konumunuza hiç yakışmadı.
Oysa, sizin karşı olmanız gereken Müslümanlar değil, asıl bu Müslümanların yıllar boyu hayatlarını vakfederek, canlarını ve mallarını ortaya koyarak en etkili ilmi ve fikri mücadeleyi yürüttükleri ve hepsinin düşmanlığını kazandıkları PKK, PYD, YPG, FETÖ, DEAŞ ve hepsinin üzerindeki İngiliz Derin Devleti gibi Türkiye düşmanı, bölücü şer yapılardır. Asıl bu sinsi ve hain odakları devletimize ve milletimize karşı tehdit olarak görmeniz ve göstermeniz gerekirken, bunlarla mücadele eden Sayın Adnan Oktar gibi yerli, milli ve gerçek vatansever Müslümanları tehdit olarak gösterme yanılgısına düştünüz.
Eğer, gerçekten ortada güya böyle bir tehdit olsaydı zaten herkesten önce Sayın Cumhurbaşkanımız gerekli açıklamayı yapardı. Ancak, bilindiği gibi kendisinin 18 aydır aleyhte tek bir yorum ya da açıklaması olmadı. Dolayısıyla, Sayın Cumhurbaşkanımızın aleyhte hiçbir ifadesi yokken sizin geçmiş yıllarda yaşanan, Bülent Arınç tarzı yersiz ve anlamsız bir çıkış yapmanız ne yazık ki doğru bir davranış olmadı. Vefa, dostluk ve kardeşliğe sığmadı.
Son dönemde, güya Mahkeme üzerinde etkili olduğunu iddia ederek Sayın Adnan Oktar'ın tahliyesi karşılığında 45 milyon dolar talep eden bir haraç çetesinin bu çirkin talebinin REDDEDİLMESİ ve kendilerine hiçbir ödeme yapılmayacağının söylenmesi üzerine, ilginç bir biçimde ortada bir takım aleyhte konuşmalar, umulmadık aksilikler ve terslikler baş göstermeye başladı.
Şahsınızı tenzih ediyoruz fakat 18 aydan bu yana, ortada bir oyun ve kumpas olduğunu bilen ne siz ne de hiçbir Ak Partili kardeşimiz aleyhimizde hiçbir demeç vermediğiniz halde, bir anda anlaşılmadık bir biçimde yaptığınız konuşmanın, bizden red cevabı alan söz konusu haraç çetesine mensup bazı kişilerin kızgınlık anıyla aynı zamana denk gelmesi ister istemez tedirgin edici bir durum meydana getirdi. Özellikle, 18 ay bekleyip de dosyanın bomboş olduğunun ayyuka çıktığı şu günlerde aleyhimizde mesnetsiz ithamlar içeren bir üsluba başvurmanız zihinlerde soru işareti oluşturdu. Elbette, bu olaylar arasında bir bağlantı olduğunu iddia etmiyoruz, sadece iki gelişmenin de eşzamanlı olmasına şaşırdık. Zira, bu haraç çetesinin sizi böyle bir ifadeye zorladığına inanmıyoruz, çünkü sizin hiç kimsenin oyununa gelmeyecek kadar dürüst ve aklı başında bir insan olduğunuzu biliyoruz. Ancak, bu durum haliyle bizi tedirgin etti.
Değerli Bakanımız, evet Celal Ülgen'in bize karşı olan aleyhteki tutumunu anlıyoruz. Ancak, sizin aynı çizgideki konuşmanıza bir türlü anlam veremedik. Celal Ülgen yıllardır Sayın Cumhurbaşkanımıza, Ak Parti'ye karşı olmasıyla, ateist-materyalist sol görüşü savunmasıyla tanınan bir kişi. Onun bize karşı kullandığı aynı üslupla bizim aleyhimizde beyanda bulunmanızı kardeşlik hukukuna yakıştıramadık.
Ayrıca, bizim güya devleti ele geçirmek gibi bir çaba içinde olduğumuzu belirtmişsiniz. Sayın büyüğümüz, bu zatıalinize hiç yakıştıramadığımız çok yakışıksız bir ifade. Sizin gibi aklı başında bir abimizin bunları söylemesine hiç anlam veremiyoruz. Biz 150 kız, 100 erkekle devleti nasıl ele geçirelim. Devlet, vatan, millet zaten bizim, daha nesini ele geçireceğiz. Asıl devlet bizi ele geçiririr, biz devletin evlatlarıyız.
Dolayısıyla, vefa ve kardeşlik hukukuna uygun düşmeyen söz konusu konuşmaları sehven yaptığınızı düşünüyor ve en kısa zamanda düzelteceğinizi umuyoruz.
Bu İtibarla, Bazı Önemli Gerçekler Hakkında Tekrar Hatırlatma Yapmanın Faydalı Olacağını Düşünüyoruz.
Sizin De Çok İyi Bildiğiniz Ve Takdir Edeceğiniz Üzere:
– Daha siz ortada yokken Ak Parti'ye en güçlü desteği veren ve Hükümetin ideolojik zeminini oluşturan kişi Sn. Adnan Oktar'dı.
– Sn. Adnan Oktar, ilk günden itibaren Ak Parti'ye güzel, kaliteli bir vitrin oluşturdu. Sayın Erdoğan Belediye Başkanı seçildiğinde sağında ve solundaki kişiler Adnan Bey’in arkadaşlarıydı.
– Sn. Adnan Oktar, eserleriyle, konferanslarıyla, ilmi ve fikri faaliyetleriyle tüm Türkiye ve dünya çapında Darwinizmin-Materyalizmin yıkılmasına, evrim teorisinin bilimsel olarak yerle bir edilmesine vesile oldu. Bu sayede, sizin daha bu konulardan haberiniz bile yokken Ak Parti'nin felsefi ideolojik zeminini oluşturdu.
– Adnan Bey'in başlattığı ve Kuran mucizelerinin, iman hakikatlerinin, Darwinizm ve materyalizmin geçersizliğinin anlatıldığı yıllar süren yoğun, kapsamlı, yaygın, sistemli, akılcı ve etkili tebliğ faaliyeti sonucunda önceden halkın %70'inin Darwinizme inandığı ve dine mesafeli durduğu ülkemizde dindar bir toplum ve dindar bir nesil gelişti. BUGÜN ADNAN BEY'İN VESİLESİYLE TÜRKİYE'DE DARWİNİZME İNANANLARIN ORANI %5 BİLE DEĞİL.
– Yoksa, eskisi gibi Darwinizmin, materyalizmin yaygın kabul gördüğü, temel eğitim politikası olarak benimsendiği bir ülkede dindar bir hükümetin siyasi başarı kazanabilmesi asla mümkün olmazdı. Bu gerçeği başta DOĞU PERİNÇEK olmak üzere birçok önemli düşünür ve kanaat önderi de açık bir şekilde dile getirdi.
– Dolayısıyla, Adnan Bey ülkemizde inançlı, dindar bir toplumsal zemin oluşmasına vesile olduğu için Ak Parti hükümeti iktidara geldi, siz de bu sayede milletvekili ve bakan oldunuz.
– Ne var ki, 11 Temmuz operasyonuyla Adnan Bey’in yıllardan beri süren ilmi ve fikri desteği kesilerek Ak Parti'nin sürekli kan kaybetmesine ve gerilemesine neden olacak uğursuz bir sürecin de düğmesine basılmış oldu.
– Sn. Adnan Oktar ve arkadaşlarına yapılan operasyonla bu önemli desteğin kesilmesi Ak Parti oylarının %30’a kadar düşmesine yol açtı. Son seçimlerde Ankara, İstanbul gibi büyük şehirler ONLARCA YILDAN SONRA bir anda ŞOK BİR BİÇİMDE Ak Parti'nin elinden çıktı.
– Muhafazakar Ak Parti tabanıyla modern, özgür, batılı yaşam tarzını benimseyen toplum kesimleri arasında herkesin itibar ettiği bir köprü rolü oynayan Sn. Adnan Oktar ve arkadaşlarının engellenmesi sonucunda İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde ve sahil kesimlerinde Ak Parti oyları daha önceden görülmemiş bir biçimde düştü. Bunun farkında mısınız?
– Normal şartlarda, seçim sonralarında belirsizlik ortadan kalktığı, istikrar ve güven ortamı oluştuğu için her zaman döviz kurlarında gerileme, ekonomide iyileşme eğilimleri görülür. Ancak ADNAN BEY'İN TUTUKLANMASININ HEMEN ARDINDAN BİR İLK DAHA GERÇEKLEŞTİ: Seçimlerin yapıldığı Haziran ayında dolar kuru ortalama 4.63 TL. seviyesinde iken 10 TEMMUZ'DA KABİNENİN AÇIKLANMASI VE HEMEN ERTESİ GÜNÜ YAPILAN 11 TEMMUZ OPERASYONU SONRASINDA DOLAR 4.97 REKOR SEVİYESİNİ GÖRDÜ. Adnan Bey'in tutuklandığı 11 Temmuz tarihini müteakiben başlayan ve aralıksız tırmanan bu EKONOMİK KRİZ sonucunda birkaç hafta içinde DOLAR TARİHİ REKORU OLAN 7.24 TL SEVİYESİNİ GÖRDÜ (KARA CUMA). Bu, yılbaşına göre yaklaşık %70, bir önceki aya göre ise %36 gibi akıl almaz bir artıştı. GÖRÜLDÜĞÜ GİBİ, BAZI ÇEVRELERCE 2018 AĞUSTOS AYINDA MEYDANA GELMİŞ GİBİ GÖSTERİLMEYE ÇALIŞILAN EKONOMİK KRİZ, GERÇEKTE ADNAN BEY'İN TUTUKLANDIĞI 11 TEMMUZ'UN HEMEN ARDINDAN PATLAK VERMİŞ VE GÖRÜLMEMİŞ BİR HIZLA TIRMANMAYA DEVAM ETMİŞTİR.
– Türkiye, Ak Parti hükümeti ve Sayın Erdoğan aleyhinde yıllardan beri bu şer planları ince ince hazırlayan ve sinsi bir biçimde uygulamaya koyan İngiliz Derin Devleti'ni ve oyunlarını deşifre eden yine Sn. Adnan Oktar oldu. Ne var ki Adnan Bey ve arkadaşları İngiliz Derin Devleti ile mücadele ederken siz istemeden ve farkında olmadan İDD'nin safında yer aldınız.
– Türkiye’nin güneydoğu sınırında PYD-YPG adı altında dev bir PKK devleti kuruldu. Adnan Bey PYD-YPG'nin PKK'yla aynı kanlı terör örgütü olduğunu söylediğinde ilk başta bazı hükümet üyeleri buna karşı çıkıp PYD'nin müstakil demokratik bir oluşum olduğunu iddia etmişti. Şimdi ise PYD'nin terör örgütü PKK'nın Suriye kolu olduğunu görüp anlamayan kalmadı. Sonuçta, ADNAN BEY HER ZAMAN YOL GÖSTERİCİ OLDU. Ülkemiz, devletimiz ve hükümetimiz aleyhinde gelişen sinsi ve potansiyel tehlikelere karşı hep önceden dikkat çekip uyardı, en akılcı çözüm önerilerini sundu.
– Müslümanlar arasında mazlum, masum hatırı sayılır bir kitle var. Yıllar boyunca, gazinolarda, diskolarda eğlenen, dans eden, plajlarda bikiniyle gezen, denize giren, dekolte giyinen kişiler bu mazlum Müslümanları haşa küçük görüp onlarla kendilerince alay ettiler. Bizim ultra modern görünümümüzün ve söz konusu sosyal faaliyetleri yapmamızın en önemli nedeni ise, önceden Müslümanları böyle asosyal, ezik, içine kapalı gören, rahat ve özgür dünyanın güzelliklerinden, modernizmden mahrum olduklarını, her zaman da mahrum kalacaklarını düşünen bu kişilerin Müslümanlara gıpta gözüyle bakmasını sağlamaktı.
Sözde evrimle, tesadüfler sonucunda meydana geldiklerini sanan, ahiret inancı olmayan ciddi bir kesimde Müslümanların, inkar edenlerin sahip oldukları dünya nimetlerine, imkan ve güzelliklere asla sahip olamayacağı fikri hakimdi. Biz de Müslümanlara kibirli ve üst perdeden bakan bu düşünceyi kırmak için bu faaliyetleri yaptık. Müslümanların da bu güzellikleri helal dairesinde çok daha üst boyutta yaşayabileceğini, asıl güzelliğin İslam'da olduğunu, dünyada ve ahiretteki en güzel imkanlara, nimetlere ve güzelliklere asıl Müslümanların layık olduğunu, İslam'ı yaşayanların da rahatlıkla gülüp eğlenip dans edebileceğini, modern ve dışa dönük olabileceğini gösterdik. Müslümanların belini büküp kendilerince onlarla alay edenlere bir ders vermek, onların Müslümanları manen ezmelerini, hor görmelerini engellemek için bir nevi tedbir olarak böyle bir modeli uyguladık.
Bu uygulamanın hikmetlerini ve faydalarını görüp anlamak, ÖNYARGILI VE YÜZEYSEL DEĞİL, ANCAK DERİN BİR BAKIŞ AÇISIYLA mümkün olabilir. Yoksa, kimse dansın, dekoltenin, meraklısı değil! Özellikle de belli kesimler tarafından yadırganacağını, eleştiri ve kınama oklarının, bilinçsiz ve ölçüsüz saldırıların hedefi olacağını bile bile... Nasıl ki Sayın Adnan Oktar'ın bilimsel ve kültürel faaliyetleri sonucunda Darwinizm ve materyalizmin beli kırıldı ve artık ayağa kalkamıyorsa, önceden MÜSLÜMANLARLA ALAY EDEN BOZUK ZİHNİYET DE BU MODEL VE FAALİYETLER SONUCUNDA EZİLMİŞ OLDU. Böylelikle amaç da yerine gelmiş oldu. Sonuçta, zahirinde bazı kimselerin karşı olduğu bu olayın batınında derin bir amacı ve anlamı vardı. FAYDASI GÖRÜLDÜ, NETİCESİ ALINDI, BUNDAN SONRA DA DAHA FAZLA DEVAM EDİLMESİNE GEREK KALMADI.
Özetle, hayatını Allah yoluna adamış, tüm vaktini İslam'a ve Müslümanlara hizmet etmekle geçirmiş, her daim Müslümanlara destek olmuş, onların yolunu açmış, başarı ve zaferlerine vesile olmuş, Türk-İslam Birliği'ni, Kızıl Elma'yı savunan yerli, milli bir insana nasıl böyle görülmemiş zulümler yapılır, nasıl böyle olmadık çirkin iftiralar atılır diye sormak, araştırmak yerine bu olumsuz sözleri sarfetmenizi hayretle karşıladık. Geceli gündüzlü emek verip Ak Parti'nin bugünlere, sizin de o makama gelmenize vesile olan bir kişiye bunları söylemenizi hiç yakıştıramadık. Bir takım art niyetli ve maddi çıkar peşindeki kişilerin, "Tayyip Bey sizin ��stünüzü çizdi" şayialarının ortalıkta dolaştığı bir dönemde böyle bir demeç vermenizi son derece yadırgadık. Güzel bir vesileyle bunu telafi edeceğinizi umuyoruz.
Aksi takdirde, böyle gerçeklere aykırı ADALETSİZ ÜSLUPLAR, YARGISIZ İNFAZLAR GAYRETULLAHA DOKUNUR. Bir insanın dilini bağlayıp kilitli bir hücreye koyduktan sonra gıyabında olumsuz sözler sarfetmek samimi, dürüst, saygın bir insana yakışmaz. Sayın Adnan Oktar hakkında bu tür ifadeler kullanmak kimseye itibar kazandırmaz. Zamanında Bediüzzaman Said Nursi, Süleyman Hilmi Tunahan, Adnan Menderes gibi isimler de çok kötü sözlere ve karalama girişimlerine maruz kaldılar. Ancak onlar kendilerine karşı söylenenlerle değil, bu eziyetler karşısında gösterdikleri sabır, yiğitlik ve kararlılıkla tarihe geçtiler.
7 gün 24 saat herkesin gözleri önünde olan, evleri, yerleri, mekanları belli olan insanları gece baskınıyla türlü eziyet ve hakaretler eşliğinde toplayıp sıkıştırılmış kelepçeli ellerinden kanlar akarak nezarethanelere atıp ortada hiçbir suç, somut suç delili ya da suçüstü olmadan günlerce aç, susuz, uykusuz gözaltında tutmak; hayatında karakol, emniyet, cezaevi görmemiş gencecik kızları belki bu işkencelerden yılarak Müslümanlar aleyhinde yalan ve iftira atarlar beklentisiyle en ağır suçları işlemiş katillerin, canilerin, travestilerin arasına atmak bir kahramanlık ya da başarı değil tam aksine İNSANLIK ADINA UTANÇ VESİLESİDİR. Biz sizin gibi bir Müslüman kardeşimizden asıl bu kanunsuz, hukuksuz insanlık ayıbını, bu görülmemiş vahşeti kınamanızı beklerdik.
Bugün ülkemizde bu tür insanlık dışı, vahşet derecesindeki uygulamalar halkımızı son derece tedirgin etmektedir. "Acaba yarın başıma ne gelir, kapıma kim dayanır" diye sürekli kaygı içinde yaşayan, biraz imkan bulunca hemen yurt dışına yerleşmeyi planlayan, gelecek korkusu ve güvensizlikten her türlü girişim ve yatırımdan kendini uzak tutarak ekonomik çöküşü tetikleyen bir kitle günden güne büyümektedir.
Bu felaketi önleyecek tek çözüm ise Müslümanların, şer odakların kışkırtmalarına kapılarak birbirleriyle uğraşmadan, tam aksine kardeşlik ruhuyla birlik ve beraberlik içinde hareket etmeleri, devlet, vatan, millet ve İslam düşmanlarına karşı elbirlik mücadele etmeleridir.
Zatıalinizden de bu birbirine düşürme oyununa gelmeden, yüzeysel değerlendirmelerden kaçınıp derin düşünerek baskı ve zulüm altındaki Müslüman kardeşlerinize sevgi, şefkat ve adaletle yaklaşmanızı, onlara sahip çıkmanızı bekliyoruz. Yanlış gördüğünüz, düzeltmemizi düşündüğünüz, eleştirdiğiniz konuları da doğrudan Kurani delilleriyle emr-i bil maruf ve nehy-i anil münker üslubunca hatırlatmanız ve uyarmanız gerektiğini düşünüyoruz.
Müslüman Müslümanın kardeşidir. Cenab-ı Allah Kuran'da şöyle buyurmaktadır:
"Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin." (Hucurat Suresi, 10)
"İnkâr edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur." (Enfal Suresi, 73)
Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.
Teknik ve Bilim Araştırma Vakfı
#adnan oktar#tbav#vakfı#harun yahya#kardeşlik#dostluk#samimiyet#aslanlar#kedicikler#celal ülgen#33 suç dosyası#açık mektup#siyasiler#mektup#erdoğan#ak parti#bülent arınç#terör örgütü#pkk#ypg#daeş#fetö#darwinizm#evrim teorisi#adnan hoca#a9tv
0 notes
Text
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Suriye'de barış iklimi için çabalıyoruz
https://pazaryerigundem.com/haber/182674/cumhurbaskani-erdogan-suriyede-baris-iklimi-icin-cabaliyoruz/
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Suriye'de barış iklimi için çabalıyoruz
Newsweek dergisinin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye’de terör örgütlerinin varlığı ve istikrarsızlığa karşı NATO’dan yeterli desteği alıp alınmadığına ilişkin soruya, “Günü geldiğinde, Suriyeli misafirlerimiz savaşı geride bırakarak ülkelerine gönüllü olarak döneceklerdir. Bizler de bu amaçla gayretlerimizi artıracağız” yanıtını verdi.
ANKARA (İGFA) – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Newsweek dergisinin sorularını yanıtladı.
Suriye krizinin çözümüne dair Türkiye’nin vizyonuna ve bu bölgedeki ABD askerî varlığına dair soruya, “Biz, komşumuz olan Suriye’deki çatışmalardan en çok etkilenen milletiz. ABD, Suriye’deki Kürtleri değil, teröristleri destekliyor. Biz, Suriyeli Kürtleri destekliyor ve haklarını koruyoruz” diyerek yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “PKK/PYD/YPG terör örgütü, SDG kisvesi altında bölgede terör eylemleri gerçekleştiriyor. Özellikle Suriyeli Kürtlere zulmediyor. Bölgedeki Kürtleri, Arapları ve Türkmenleri tehdit eden ve topraklarından süren ABD’nin desteklediği bu teröristlerdir. PKK/PYD/YPG terör örgütü, ‘DEAŞ’la mücadele’ bahanesiyle verilen desteği Türkiye’ye ve Suriye’ye saldırmak için kullanıyor. DEAŞ’la gerçek anlamda mücadele eden biziz. DEAŞ ile yakın çatışmaya giren tek NATO müttefiki biziz. Suriye’de bir barış iklimi için çabalıyoruz. Bütün bu çatışmaların çözümü Suriye’de toprak bütünlüğü temelinde yeni bir toplumsal birlikteliktir. Suriye’nin bölgesel ve küresel güçlerin bilek güreşi yaptığı bir toprak parçası değil, terörden tamamen arındırılmış ve Suriyeliler tarafından yönetilen müreffeh bir devlet olması temel arzumuzdur.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de terör örgütlerinin varlığı ve istikrarsızlığa karşı NATO’dan yeterli desteği alıp alınmadığına ilişkin, “Irak ve Suriye’de DEAŞ’ın yanında Kürt isyancılar değil, teröristler var. Herhangi bir etnik ya da dini grubu temsil etmiyorlar. Her iki terör örgütü de doğrudan terörizmi ve onun iğrenç amaçlarını temsil etmektedir. Bizim ne Suriye’deki ne de Irak’taki Kürt nüfusla bir sorunumuz yok. Bizim teröristlerle bir sorunumuz var ve teröristleri etkisiz hâle getirerek bu sorunu çözmeye çok yakınız. Bölgemizde bir terör devleti kurabileceklerini düşünenler için bu tam bir hayaldir ve asla gerçekleşmeyecektir. Günü geldiğinde, Suriyeli misafirlerimiz savaşı geride bırakarak ülkelerine gönüllü olarak döneceklerdir. Bizler de bu amaçla gayretlerimizi artıracağız.” diye konuştu.
Bazı NATO müttefiklerinin ne yazık ki destek olmak bir yana Türkiye’nin işini daha da zorlaştıran yaklaşım ve eylemlerine şahit olduklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sınırlarımız içinde ve dışında durumu kontrol altında tutmaya, gerektiği zaman ve ölçüde müdahale ederek çözüm stratejimizi uygulamaya devam ediyoruz.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze’de yaşananlara dair soruya, “İsrail ile Gazze arasındaki durum bir savaş değil; bu, İsrail’in insan hakları ve uluslararası hukuku hiçe sayan ve sonuçta katliamlara neden olan saldırılarıdır. Filistinliler, Gazze’de sadece evlerini, sokaklarını ve vatanlarını savunuyorlar. İsrail, günlerdir Gazze’de sivillerin yaşadığı ve sığındığı sivil altyapıyı kasıtlı olarak hedef alıyor. Biz buna ilk günden bu yana karşı çıkıyoruz.” yanıtını verdi.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
TBMM BAŞKANI ŞENTOP APA 12. GENEL KURULU'NDA KONUŞTU
TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, Antalya'da düzenlenen, 42 üye ülkeden meclis başkanları ve parlamenter heyetler ile gözlemci üyelerin katılımıyla gerçekleşen "Asya Parlamentoları Arasında Çok Taraflı İşbirliğinin Rolü" başlıklı "Asya Parlamenter Asamblesi (APA) 12. Genel Kurulu'nun açılışında konuşma yaptı. Asambleye önem verdiklerini ve burada yapılan istişarelerin, ülkelerin ve halkların barış ve huzur içinde yaşayabilecekleri bir dünyanın inşası için önemli katkılar sağlayacağına dikkati çeken Şentop, APA'nın Asya bölgesinde ekonomik ve sosyal ilişkilerle refah ve barış konularında parlamentolar arası işbirliğini güçlendirdiğini kaydetti. Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Asya'nın bir bölümünün de halen açlık, bulaşıcı hastalık ve doğal afetler gibi birçok zorlukla yüzleşmek zorunda kaldığını, yeni ekolojik problemlerle karşılaştığını belirten TBMM Başkanı Şentop, şöyle konuştu: "Türkiye olarak çevremizdeki dinamikleri, barış, refah ve istikrar doğrultusunda şekillendirmenin gayretindeyiz. Komşumuz Suriye'de iç savaşın sona ermesi ve istikrarın sağlanması için elimizden gelen en üstün gayreti gösteriyoruz. 3,6 milyona yakın Suriyeliyi şu anda ülkemizde misafir ediyoruz. Suriye'nin geleceğini tehdit eden DEAŞ ve PKK, YPG terör örgütleriyle mücadelemizi kesintisiz sürdürüyoruz. Bu doğrultuda, terör örgütlerinden temizlemiş olduğumuz bölgelere Suriyeli kardeşlerimizi en güvenli ve en sağlıklı yoldan vatanlarına dönme yolunda ortaya koyduğumuz çabalar nihayetinde meyvelerini verecektir." Bugün, terörizmin coğrafya ayırt etmeksizin tüm dünyanın ortak belası olduğunu dile getiren Şentop, "Bunun acı örneklerini burada bulunan birçok ülke yakinen yaşadı. Bu gerçeğin bilinciyle uluslararası terörizmle mücadelede en ön safta yer alıyoruz. Terörizm, yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve İslam düşmanlığı gibi dünya barışını ve insanların huzurunu tehdit eden hastalıklı anlayışlarla mücadelede uluslararası toplumu harekete geçirmek için somut adımlar atıyoruz." ifadelerini kullandı. Terörizmle mücadelenin ancak samimi ve kapsamlı bir yaklaşımla başarılı olabileceğine işaret eden Şentop, aynı anda birçok terör örgütüyle mücadele eden ve hiçbirine göz açtırmayan bir ülke olarak tecrübelerini paylaşmak ve güçlü işbirlikleri kurmak istediklerini söyledi. 2016'da Türkiye'de darbe teşebbüsünde bulunan FETÖ terör örgütünün birçok ülkede eğitim, STK ve benzeri kisveler altında faaliyette bulunduğunu dile getiren Mustafa Şentop, şöyle devam etti: "Bu örgütün Türkiye için olduğu kadar sizlerin ülkeleri için de tehdit olduğunu özellikle hatırlatmak istiyorum. Hiçbir terör örgütü birbirinden farklı değildir. DEAŞ neyse FETÖ ve PKK/PYD/YPG de odur. Hepsi insanları insan gibi yaşamaktan alıkoyacak aynı onursuz ve lanetli amaçların peşinden koşmaktadır. Bu noktada, 'İşe yarayan-yaramayan terörist' ayrımını asla kabul etmiyoruz. Tüm dostlarımızın da bu gerçeğin bilincinde hareket etmesini istiyoruz. DEAŞ söz konusu olduğunda yükselen seslerin, PKK, FETÖ ve diğerleri için de yükselmesi gerektiğine inanıyoruz." Filistin meselesinde de aktif bir tutum sergilediklerine dikkati çeken Şentop, "İşgal, zulüm ve adaletsizlik Filistin'in kaderi değildir. Dünyada haksızlığa uğramış milletlerin daima yanında olmayı insanlık onurunun bir gereği olarak görüyoruz. Başta İsrail olmak üzere tüm ülkeleri BM'nin kararlarına, Kudüs'ün tarihi ve hukuki statüsüne saygı göstermeye davet ediyoruz." dedi. TBMM Başkanı Şentop, Afganistan'da barışın tesisi ve şiddetin sona ermesi için yürütülen çabalara her zaman olduğu gibi bundan sonra da destek vermeye devam edeceklerini söyledi. Türkiye'nin Marmaray, İstanbul Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osman Gazi Köprüsü ve Avrasya Tüneli gibi mega projelerini anlatan Şentop, İstanbul 3 Katlı Tüp Geçit Projesi, Çanakkale Boğazı Köprüsü ve Edirne-Kars Hızlı Tren ve Bağlantıları Demiryolu Projesi, Filyos, Çandarlı ve Mersin limanlarının inşası gibi çalışmaları süren diğer mega projelerin de Türkiye'nin etrafındaki geniş coğrafyanın birbirine daha kolay ve verimli ulaşmasını sağlayacağını ifade etti. "ABD Senatosunun tarihi gerçekleri saptırmak suretiyle uluslararası hukuku yok sayarak, sözde Ermeni iddiaları konusunda kabul ettiği kararı Asya Parlamenterler Asamblesi'nde siz kıymetli parlamenterlerin huzurunda Türkiye olarak reddettiğimizi ifade etmek istiyorum." diyen Mustafa Şentop, "Hukuki hiçbir değeri bulunmayan ve müteakip seçim dönemi sonrasında oluşacak Senatoyu bağlamayacak bu karar açıktır ki kirli bir siyasi oyunun parçasıdır. Bu, keyfi ve gündelik politikanın basit çıkarları temelinde tarihi okumaktan ibaret değersiz bir tavırdır." diye konuştu. Kaynak : TBMM Read the full article
0 notes
Photo
SAYIN GENELKURMAY BAŞKANI ORGENERAL HULUSİ AKAR’IN 10 KASIM ATATÜRK’Ü ANMA GÜNÜ MESAJI Asil Türk Milletinin yeniden dirilişi olan ve her safhasında destansı kahramanlık ve fedakârlıklar sergilenen İstiklal Harbi, milletimizin kenetlenmesi ve Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün önderliği ile zafere ulaşmıştır. Bu zaferle, Türkiye Cumhuriyeti’ni binlerce yıllık zengin tarihi birikimimiz üzerine inşa eden, dâhi asker ve büyük devlet adamı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü; ebediyete intikalinin 79’uncu yıl dönümünde milletçe; saygı, minnet ve özlemle anıyoruz. Milletimizin inandığı, güvendiği ve sevdiği ATATÜRK; hayatı boyunca umutsuzluğa, yılgınlığa düşmemiş; imkânsızlıklara boyun eğmemiş; silah arkadaşları ile birlikte, İstiklal Harbi’ni kazanarak Asil Türk Milletinin yeniden ve daha güçlü, daha saygın bir şekilde tarih sahnesine çıkmasını sağlamıştır. O, sadece vatan topraklarını kurtarmakla yetinmemiş, aynı zamanda ata yadigârı bu topraklar üzerinde yaşayan milletimizin ruhuna işleyen ve hiç sönmeyen bağımsızlık ve çağdaşlık ateşini de tüm yurda yaymıştır. ATATÜRK’ün; “Millet ve kahraman evlatlarından meydana gelen ordu, birbiriyle o derece birleşmiştir ki, dünyada ve tarihte bunun örneği enderdir. Bu millî görünüş ile daima iftihar edebiliriz.” sözünde ifade ettiği üzere, Türk Silahlı Kuvvetleri; ordu-millet kaynaşmasının en güzel örneğini oluşturan ve aklı ve bilimi esas alan yapısıyla tüm tehlikelere karşı, aydınlık geleceğimizin yolunu daima açık tutmak için ölürsem şehit, kalırsam gazi anlayışı içinde mücadeleye devam edecektir. Milletimizin bağrından çıkan ve ATATÜRK’ün ateşlediği egemenlik ve bağımsızlık meş’alesini, şerefle taşıyan Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri; terör örgütleri (FETÖ-PKK-PYD-YPG-DEAŞ… gibi) başta olmak üzere, her türlü belirsizlik, risk ve tehdide karşı, bayraklaşan vatan topraklarının güvenliği, milletimizin huzuru, bölge ve dünya barışı için verdiği mücadeleyi, azimle ve kararlılıkla sürdürmektedir. Ülkemize, milletimize yönelen her türlü tehdit ve tehlike; Silahlı Kuvvetlerimizin, Aziz Milletimizin sevgi ve güveninden aldığı güç ve azim ve kararlılık içinde yürüttüğü mücadele ile mutlaka yok edilecektir. Etkin, Caydırıcı ve Saygın Türk Silahlı Kuvvetlerinin, fedakâr ve kahraman mensupları; yüreğinde taşıdığı vatan ve millet sevgisi, benliğine işleyen yüksek millî değerleri ve üstün disiplin anlayışıyla görevinin başında, Asil Türk Milletinin emrindedir. Bu vesileyle, milletimizin azim ve kararını zafere taşıyan Ebedî Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşları başta olmak üzere, özveri ve kararlılıkla sürdürmekte olduğumuz Terörle Mücadele Harekâtı’nda, 15 Temmuz hain darbe girişimine karşı verilen mücadelede, sınır ötesi operasyonlarda ve diğer faaliyetlerde şehitlik mertebesine ulaşan silah arkadaşlarımızı, Jandarma mensuplarımızı, polislerimizi, güvenlik korucularımızı ve vatandaşlarımızı; kanlarını bayraklaşan vatan toprakları için feda eden bütün aziz şehitlerimizi, ebediyete intikal eden tüm mensuplarımızı rahmet ve şükranla, kahraman gazilerimizi minnet ve saygıyla anıyorum. Aziz ATATÜRK, ruhun şâd olsun.
41 notes
·
View notes
Text
Akar: Yasaklanan hiçbir mühimmatı veya kimyasal silahı kullanmadık
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, bakanlığının 2020 yılı bütçesinin sunumunda, tüm dünyada güvenlik ve istikrarın birtakım risklere, tehdit ve tehlikelere maruz kaldığını belirtti. Başta siyasi, sosyal, ekonomik, askeri, teknolojik ve çevre faktörleri olmak üzere yaşanan gelişmelerin istikrar ve güven ortamını ciddi şekilde tehdit ettiğini ifade eden Akar, şunları kaydetti: "Böyle bir ortamda başta FETÖ, DEAŞ, PKK/KCK/PYD-YPG gibi terör örgütleri olmak üzere vatanımızın, mavi vatanımızın, semalarımızın güvenliğine, 82 milyon vatandaşımızın huzur ve refahına, egemenlik ve bağımsızlığına yönelecek her türlü tehdit ve tehlikeye karşı 'Ölürsem şehit, kalırsam gazi' anlayışı içerisinde azim ve kararlılıkla mücadelemizi sürdürmekteyiz. Mücadelemiz, en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar gece-gündüz, yaz-kış, dağ-bayır demeden yurt içinde ve sınır ötesinde devam edecektir. Bu harekat ne zamana kadar sürecek dendi? Bunun cevabı, en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar. Asil milletimizin ve sizlerin de desteğiyle terör örgütleri ile mücadelemiz, tüm güvenlik güçlerimizle birlik, bütünlük ve koordinasyon içerisinde azim ve kararlılıkla sürdürülmüş ve büyük başarılar elde edilmiştir." Akar, terör örgütlerine yönelik artan bir tempoda devam eden operasyonlarda barınma alanları ile lojistik üs ve depolarının imha edildiğini belirterek, "Sözde lider kadroları etkisiz hale getirilerek, hudut hattında ve ötesinde alınan tedbirler ile oluşturulan baskı neticesinde terör örgütlerinin hareket serbestisi ve eylem kabiliyetleri önemli ölçüde engellenmiştir." dedi. 24 Ağustos 2016'da başlayan Fırat Kalkanı Harekatı'nın 29 Mart 2017'de tamamlandığını hatırlatan Akar, "Önceliğimiz, bu harekatı DEAŞ'la Mücadele Küresel Koalisyonu ile birlikte gerçekleştirmekti. Çok arzu etmemize rağmen bu durum maalesef gerçekleşmemiş ve TSK, harekatı tek başına yapmak zorunda kalmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri, DEAŞ'a karşı göğüs göğüse savaşan tek ordu olup, Fırat Kalkanı Harekatı ile 3 binden fazla en radikal DEAŞ'lıyı Suriye'nin kuzeyinde etkisiz hale getirmiştir." diye konuştu. "12 gözlem noktası oluşturuldu" Akar, sınırlarda bir terör koridoru oluşturulma girişimlerinin bertaraf edilmesi, hudutlarda güvenlik ve istikrarın sağlanması, sınırda konuşlanan PKK/PYD-YPG ve DEAŞ'lı teröristlerin etkisiz hale getirilmesi için 20 Ocak 2018'de Zeytin Dalı Harekatı'nın başlatıldığını hatırlattı. İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesinde, Astana Mutabakatı gereği ateşkes ihlallerinin gözlenebilmesi için Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarınca 12 gözlem noktası oluşturulduğunu dile getiren Akar, şunları ifade etti: "İdlib'de Astana süreci ve Soçi Mutabakatı çerçevesinde çabalarımız ve insani yardımlarımız hassasiyetle devam ediyor. Yeni bir mülteci akınının, yeni insanlık dramının yaşanmaması için her türlü çabayı gösteriyoruz. Kalıcı istikrar ve ateşkes ise ancak Rejimin işgal ettiği alanlardan 17 Eylül 2018 tarihli Soçi Mutabakatı'nda belirlenen hatta çekilmesi ile sağlanabilecektir." Münbiç'deki gelişmelere de değinen Bakar Akar, ABD güçlerinin 14 Ekim 2019'da bölgeden çekildiğini, müteakiben rejim unsurları tarafından güneyden kuzeye intikal faaliyetinin gerçekleştirildiğini söyledi. "Kendi adımlarımızı attık" Rejimin, Suriye krizine, askeri yollarla çözüm üretme arayışından vazgeçmediğini, İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi kışkırtmalarını sürdürdüğünü, bu tutumunu sürdüreceğine yönelik değerlendirmesini dile getiren Akar, "Bu kapsamda özellikle Tel Rıfat'ta aktif bir tutum izlenmekte ve bölgedeki devriyelerin yoğunlaştırılması için Rusya Federasyonu unsurları ile mutabakat görüşmeleri devam etmektedir." dedi. Fırat'ın doğusundaki ciddi terör tehdidine dikkati çeken Akar, şunları kaydetti: "Bu tehdidin ortadan kaldırılması konusundaki görüşlerimizi, amaçlarımızı ve kararlılığımızı, Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere bizler, kamuoyuyla uzun zamandır paylaşıyoruz. Yaklaşık 70 yıllık NATO üyesi bir ülke olarak önceliğimiz, müttefiklerimizle birlikte hareket ederek bu terör tehdidini ortadan kaldırmak yönündeydi. Bu amaçla uzun görüşmeler gerçekleştirdik, ortak birtakım çalışmalar yaptık. Ancak birçok konuda anlaşma sağlanmasına rağmen nihai noktada mutabakat sağlanamadı ve maalesef Türkiye, terörle mücadelede yalnız bırakıldı. Bunun üzerine Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda kendi adımlarımızı attık ve 9 Ekim 2019'da Barış Pınarı Harekatı'nı başlattık. Harekat, ülkemizin uluslararası hukuktan kaynaklanan hakları, Adana Mutabakatı, BMGK'nin terörle mücadeleye yönelik kararları ile BM Sözleşmesinin 51'inci Maddesinde yer alan 'Meşru Müdafaa Hakkı' çerçevesinde yapılmaktadır." "Türkler ve Kürtler kardeştir" Barış Pınarı Harekatı ile Fırat'ın doğusunda DEAŞ ve PKK/KCK/PYD/YPG varlığını sonlandırmayı, hudutların ve halkın güvenliğinin sağlaması, bir barış koridoru tesis ederek, Suriyelilerin evlerine, topraklarına güvenli, gönüllü ve saygın bir şekilde dönüşlerini gerçekleştirmeyi amaçladıklarını vurgulayan Akar, şöyle devam etti: "Sayın Cumhurbaşkanımızın BM Genel Kurulunda tüm dünyaya ilan ettiği gibi Güvenli Bölge, Suriye halkının kendi evlerine, kendi topraklarına dönüşü konusunda en makul, en mantıklı ve en insani yoldur. Şunu öncelikle ifade etmek isterim ki biz, tüm komşularımızın toprak bütünlüğüne saygılıyız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın, kimsenin toprağında gözümüz yok. Ancak sınırlarımızda bir terör koridoru oluşturulmasına da göz yummayız. Burada terör örgütlerinin varlığını asla kabul etmeyiz. Çünkü bizim için ciddi risktir, tehdittir, tehlikedir. Sadece ülkemizin ve milletimizin güvenliğine değil, aynı zamanda bölgede yaşayan Kürtler, Araplar, Asuriler, Keldaniler, Aramiler, Hristiyanlar ve Yezidiler gibi diğer dini ve etnik grupların güvenliğine de büyük önem atfediyoruz. Bölgede yaşayan vatandaşlarla bizim hiçbir sorunumuz yoktur. Hedefimizde, adı değişse de birbirinden farkı olmayan ve bölgeyi istikrarsızlığa, kaosa sürüklemeyi amaç edinen PKK/PYD/YPG ve DEAŞ gibi terör örgütleri ile bunlara ait barınak, sığınak, mevzii, silah, araç ve gereçler bulunmaktadır. Türkler ve Kürtler kardeştir. Buna bütün kalbimizle inanıyoruz. Biz, et ve tırnak gibiyiz. Türkler ve Kürtler binlerce yıldır bu coğrafyayı, ekmeği, suyu birlikte paylaşmıştır ve paylaşmaya da devam edecektir." Terör örgütü PKK/KCK/PYD/YPG Kürtlerin, DEAŞ'ın da Müslümanların temsilcisi olamayacağının altını çizen Akar, "Bunun en açık göstergesi sahada Mehmetçiğin karşısında duramayan alçak, aşağılık teröristlerin Şanlıurfa, Mardin, Şırnak ve Gaziantep illerimizde sivil halkımızı hedef almasıdır." dedi. "Kara propaganda yaptılar" Akar, PYD/YPG-PKK terör örgütü tarafından sınır hattına yakın bölgelerdeki yerleşim yerlerine 1300 civarında havan ve roket atışı yapıldığına dikkati çekerek, bu alçakça havan ve roket saldırılarıyla aralarında bebek ve çocuklar da olmak üzere 22 vatandaşın şehit olduğunu, 187 vatandaşın yaralandığını belirtti. Bu canilerin, masumların kanı ve canı üzerinden propaganda üretmek için saldırılarını sivil halkın bulunduğu park, hastane, ibadethane gibi yerlerden yaptığını dile getiren Akar, şunları kaydetti: "Amaçları, Silahlı Kuvvetlerimizin bunlara karşılık vermesi ve sivil kayıpların yaşanmasıydı. Ama biz bu oyunu gördük ve karşılık vermedik. Dünyanın da bu namertlerin gerçek yüzlerini görmesini bekliyoruz. Burada kilisenin ortasındaki alandan havanla ateş yapıldığını SİHA, İHA ile fotoğraflarını çektik. Bizim web sayfamızda bunlar mevcut. Fakat bütün bu atışlara rağmen herhangi bir şekilde karşılık vermedik, herhangi bir yanlış anlamaya meydan vermemek için. Bu alçaklar aynı şekilde dünyanın çeşitli yerlerinde yaşanmış olaylara ait fotoğrafları, harekat sırasında olmuş gibi sosyal medyada yayınladılar. Hatta kimyasal silah kullanıldı iftiralarıyla kara propaganda yaptılar. Ancak arkadaşlarımız, burada da çok iyi çalışarak bu alçakların sahtekarlıklarını anında ortaya koydular. Biz, uluslararası hukuk ve anlaşmalar ile yasaklanan hiçbir mühimmatı veya kimyasal silahı kullanmadık, kullanmayız. Böyle bir şey söz konusu değil. TSK'nın envanterinde kimyasal silahların atma vasıtaları ve mühimmatı bulunmamaktadır. Her şeyden önce masum insanları gözetmeksizin toplu katliama neden olan kimyasal silah kullanma caniliğinin şanlı tarihimizde de ahlaki değerlerimizde de yeri yoktur." "Barış Pınarı hassasiyetle icra edildi" "Gururla ifade ediyorum ki bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz tüm operasyonlarda masum insanların zarar görmemesi için hiçbir ülkenin göstermediği hassasiyeti gösterdik." diyen Akar, bunun için Afrin'de, Cerablus'ta ne yapıldığına bakılmasını istedi. Yedi iklim üç kıtaya barışı, huzuru, istikrarı ve adaleti götüren atalardan ilham alan Mehmetçiğin, Barış Pınarı Harekatını da aynı hassasiyetle icra ettiğinin altını çizen Akar, "Binlerce yıllık şanlı tarihimizden süzülüp gelen milli, manevi ve mesleki değerlerimiz, yani kültürümüz ve inancımız gereği sivil ve masum insanlar, tarihi eserler, kültürel ve dini yapılar ile çevre bizim için dokunulmazdır, bizim namusumuzdur. Bunları korumak, kollamak bizim için önemli görevdir." diye konuştu. Akar, terör örgütleri PKK/YPG ve DEAŞ'tan temizlenen Suriye'nin kuzeyindeki bölgelerde herkesin dinini, kültürünü özgürce yaşaması için teröristlerin işgal ettiği cami ve kiliselerin onarıldığını, kimsenin dinini gizlemeden ve değiştirmeden yaşayabilmesi için güvenli ortamın sağlandığını belirterek, şunları kaydetti: "Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatlarıyla bölge halkını zalim, cani terör örgütlerinin zulmünden kurtaran kahraman ve fedakar Mehmetçik, Fırat'ın doğusunda da Suriyeli kardeşlerinin yanında, terör örgütlerinin karşısındadır. Harekat çerçevesinde, 4300 kilometrekarelik alan ile 600 yerleşim yeri kontrol altına alınmış ve M-4 otoyolunda kontrol noktaları tesis edilmiş, bugüne kadar 1200 civarında terörist etkisiz hale getirilmiştir. 12 personelimiz şehit olmuş, 164 personelimiz ise yaralanmıştır. TSK ile omuz omuza mücadele eden Suriye Milli Ordusundan da 236 personel şehit olmuş, 722 personel yaralanmıştır." "Tacizleri sonlandırmaya çalışıyoruz" Harekat sırasında şehit olanlara Allah'tan rahmet, yaralılara şifa dileyen Akar, "Bölge halkının temel ihtiyaçlarının karşılanması ve yaşamsal destek sağlanması faaliyetleri TSK'nın ve ilgili kurum kuruluşlarımızın da katkıları ile devam etmektedir." dedi. Barış Pınarı Harekatı devam ederken, 17 Ekim'de ABD ile PKK/PYD-YPG terör örgütünün 120 saat içinde 30 kilometre güneye çekilmesi, terör unsurlarına ait tüm tahkimat ve tünellerin imha edilmesi, ağır silahların toplanması ve sahanın tüm kontrolünün Türk Silahlı Kuvvetlerine verilmesi konusunda mutabakat sağlandığını anımsatan Akar, şu açıklamalarda bulundu: "120 saatlik süre içerisinde birliklerimize karşı 48 kez taciz gerçekleştirilmiş, tacizler neticesinde bir kahraman silah arkadaşımız şehit olmuş, 8 personelimiz ise yaralanmıştır. Bu tacizlere meşru müdafaa hakkı kapsamında karşılık verilmiştir. Sürenin sonunda ABD yetkilileri tarafından söz konusu bölgeden terörist unsurların çekildiği bilgisi tarafımıza iletilmiştir. Fakat bu, teyit edilememiştir. Bu bir beyandır, bu beyanın teyit çalışmaları devam etmektedir. Şu anda operasyon yaptığımız bölgeyle alakalı terör örgütünün durumu nedir derseniz? Şu anda büyük ölçüde buradan YPG'li teröristlerin çıktığını, fakat uyuyan, gizli, saklı gizlenmiş olabileceğini de değerlendiriyoruz. Buna göre tedbirlerimizi aldık, almaya devam edeceğiz. Nitekim geçtiğimiz günlerde iki kez bombalı araç patlamak suretiyle bu düşüncemiz gerçekleşmiştir. Şu anda bizim yol kontrollerimizle, olsa dahi teröristlerin bölge içinde hareketleri son derece kısıtlanmış, sınırlanmıştır. Fakat hem doğusunda hem batısında ciddi şekilde bu tacizler devam etmektedir. Bunu da yine Ruslarla görüşmek, konuşmak suretiyle sonlandırmaya çalışıyoruz. "DEAŞ ve YPG ile mücadeleye hazırız" Yapılan mutabakatla, ABD'nin, Barış Pınarı Harekatının hedef ve meşruiyetini kabul ettiğini belirten Akar, "Türkiye, Birlemiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2254 sayılı Kararı kapsamında, siyasi sürece bağlılığını ortaya koymuş ve Türkiye ile ABD'nin eşgüdüm ve iş birliği içerisinde DEAŞ'ın etkisiz hale getirilmesinde fikir birliği bir kez daha teyit edilmiştir. Biz, her zaman her ortamda söylüyoruz biz DEAŞ ile YPG ile hiçbir ayrım gözetmeksizin mücadeleye hazırız." dedi. Soçi'de 22 Ekim'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasındaki görüşmelerin sonucu bölgedeki terörist varlığının ortadan kaldırılması ve güvenli bölgenin tesisi noktasında bir mutabakatın sağlandığını anımsatan Akar, 150 saatlik süre içerisinde terör örgütü unsurlarının Tel Rıfat, Münbiç ve Fırat'ın doğusundan 30 kilometre güneye gönderilmesi, ellerinde bulunan ağır silahların toplatılması, 150 saatin bitimini müteakip Barış Pınarı Harekatı Bölgesinin batısında ve doğusunda bulunan bölgelerde 10 kilometre derinlikte, Kamışlı şehri hariç, Rusya Federasyonu ile ortak kara devriyesi icra edilmesi şartlarını içeren yeni bir mutabakata varıldığını dile getirdi. Bu 150 saatlik süre içerisinde 75 taciz ve saldırı sonucunda TSK'dan 2 şehit, 44 yaralı, Suriye Milli Ordusu'ndan 22 şehit, 78 yaralı olduğunu belirten Akar, şunları kaydetti: "Söz konusu saldırı ve tacizlere meşru müdafaa kapsamında gerekli karşılık verilmiştir. Soçi Mutabakatı kapsamında Ekim 2019'da Rusya Federasyonu'ndan bir askeri heyet Ankara'ya gelmiş, askeri heyetler arasında görüşmeler gerçekleşmiştir. Rusya Federasyonu heyeti tarafından 29 Ekim sabahından itibaren Soçi Mutabakatı'nda belirtilen esaslar çerçevesinde Tel Rıfat, Münbiç ve Fırat'ın doğusundan 34 bin YPG'linin 3 bin 260 ağır silahı ile birlikte 30 kilometre derinlikteki Güvenli Bölge dışına çıkartıldığı bildirilmiştir. Aksi yöndeki bulgular Rusya Federasyonu ile görüşülmektedir. Bunların teyide muhtaç bilgiler olduğunu değerlendiriyoruz. Görüşmeler 1-2 Kasım'da da devam etmiş, kurulacak ortak kontrol ve denetim mekanizması, icra edilecek devriyelerin detayları orada görüşülüp karara bağlanmıştır. 1 Kasım'dan itibaren devriyeler başlamıştır. Dün de 9'uncuyu yaptık." "Anayasa Komitesinin teşkili önemli" Suriye krizinin siyasi çözümünün hayata geçirilmesini sağlayacak en önemli etkenin Anayasa Komitesi'nin teşkili olduğuna işret eden Akar, bunun gerçekleştiğini söyledi. Akar, bu kapsamda Anayasa Komitesi'nin çalışmalarının olumlu ilerlemesini ve Suriyelilerin kendi kaderini belirleyecek demokratik seçimlerin en kısa zamanda yapılmasını temenni etiklerini belirterek, "Bu konuda Türkiye olarak bize düşen neyse bugüne kadar yaptık, bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz." dedi. "158 terör örgütü mensubu etkisiz hale getirildi" Akar, terör örgütüne karşı mücadelenin Irak'ın kuzeyinde de azim ve kararlılıkla sürdürüldüğünü belirtti. Bu kapsamda Hakurk ve Haftanin bölgelerinde başlatılan Pençe harekatlarının planlandığı şekilde devam ettiğini anlatan Akar, "Operasyonlarda şu ana kadar 9 silah arkadaşımız şehit olmuş, 74 personelimiz yaralanmış, buna karşılık 158 terör örgütü mensubu ise etkisiz hale getirilmiştir" diye konuştu. Sınır Fiziki Güvenlik Sistemi Suriye sınırında yürütülen Acil Sınır Fiziki Güvenlik Sistemi kapsamında, sınır hattı boyunca modüler beton duvar, devriye yolu, yüksek güvenlikli tel çit ve gözetleme kulelerinin tesis edildiğini belirten Akar, bunlar sayesinde hudut ihlallerinin önüne önemli ölçüde geçildiğini vurguladı. İran hudut güvenliğinin artırılmasına yönelik hazırlanan İran Hududu Sınır Fiziki Güvenlik Sistemi Projesi kapsamında Ağrı, Iğdır ve Hakkari olmak üzere 3 aşamalı olarak planlandığına işaret ederek, projenin 137 kilometrelik bölümünün gerçekleştirildiğini söyledi. "Doğu Akdeniz ve Ege’de haklarımızın çiğnenmesine asla izin vermeyiz" Yurt içi ve sınır ötesinde yürütülen terörle mücadelenin yanı sıra Kıbrıs ve çevresi dahil, mavi vatandaki hak, alaka ve menfaatlerin korunmasına da azim ve kararlılıkla devam ettiklerini dikkati çeken Akar, iyi komşuluk ilişkilerini geliştirmek, karşılıklı anlayışı artırmak amacıyla, Türkiye ve Yunanistan Savunma Bakanlıkları arasında başlatılan Güven Artırıcı Önlemler kapsamında, 22-24 Mayıs 2019'da Atina'da ve 17-20 Haziran 2019'da Ankara'da olmak üzere 2 toplantının icra edildiğini, üçüncü toplantının ise hazırlıklarının sürdürüldüğünü bildirdi. Akar, bu toplantılarda, 20 başlıkta Güven Artırıcı Önlemin icra edilmesi üzerinde anlayış birliğine varıldığını aktararak, konuşmasına şöyle devam etti: "Bununla birlikte Doğu Akdeniz ve Ege'de Türkiye’yi adeta denize ayak basamayacak hale getirmeyi amaçlayan çabalara ve uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımızın çiğnenmesine de asla izin vermeyeceğiz. Aynı şekilde, Doğu Akdeniz'deki doğal kaynakların ülkemiz ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti dışlanarak adeta gasp edilmesi girişimlerini kesinlikle kabul etmeyeceğiz. Türkiye, ısrarla Doğu Akdeniz ve Kıbrıs'ta, deniz yetki alanlarında, eşit egemen hakların korunması ve kaynakların adil paylaşımının tüm kıyıdaş devletlerin mutabakatıyla belirlenmesi gerektiğini savunmaktadır." Barbaros Hayrettin Paşa ve Oruç Reis araştırma gemileri ile Yavuz ve Fatih sondaj gemilerinin Deniz Kuvvetleri Komutanlığına ait fırkateyn ve korvetlerin korumasında araştırma ve sondaj faaliyetlerine devam ettiğini belirten Akar, şunları söyledi: "Diğer özel, tekil bir olayda bildiğiniz üzere KKTC bayrağının yakılması olayı oldu. Bunu en sert şekilde kınıyoruz. Bu ırkçı saldırılar Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bayrağının adada ebediyen dalgalanmasına asla engel olamayacak. Bizim kimsenin hakkında, hukukunda, hele hele toprağında gözümüz yoktur. Bu konuda 'iyi komşuluk ilişkilerini arzu etmemiz' taviz ve zafiyet, 'Hiçbir oldubittiye izin vermeyeceğiz' dememiz de tehdit olarak algılanmamalıdır. Kıbrıs bizim milli meselemizdir. Kimse bu konuda bizden taviz beklemesin. Bu konudaki fikirlerimiz ve yaklaşımımız zaten ortadır. Türk Silahlı Kuvvetleri, Ege ve Doğu Akdeniz'de ülkemizin ve KKTC'nin hak, alaka ve menfaatlerini korumaya, Kıbrıs Ada'sında uluslararası garanti ve ittifak anlaşmaları doğrultusunda barış ve güvenliğin teminatı olmaya devam edecektir." "NATO bizim için hala önemli bir savunma zemini olmayı sürdürmekte" NATO ile ilişkilere de değinen Akar, "Son dönemde NATO üyesi bazı ülkeler Türkiye'nin güvenliği başta olmak üzere pek çok konuda müttefiklik ruhuna uygun bir tutum sergilememiş olsa da NATO bizim için hala önemli bir savunma ve iş birliği zemini olmayı sürdürmektedir" dedi. Akar, geçmişte olduğu gibi şimdi de müttefiklerle dayanışmayı değerli gördüklerini ifade ederek, NATO üyeliğinden veya müttefiklikten vazgeçmek gibi bir niyetlerinin olmadığını, bu konudaki bütün sorumlulukları yerine getirdiklerini ve getirmeye devam edileceğini söyledi. NATO'nun ruhuna ve misyonuna uygun hareket eden Türkiye'nin, müttefiklerinden de benzer bir yaklaşım beklemesinin en doğal hakkı olduğunu vurgulayan Akar, "Türkiye sadece kendi sınırlarını değil, NATO sınırlarını da korumaktadır. Türkiye'nin güvenliği, NATO dahil tüm Avrupa'nın güvenliğidir. Bilinmelidir ki Avrupa ile terörizm arasındaki son engel olan Türkiye, terörizmle savaşın cephe ülkesidir." değerlendirmesinde bulundu. "HİSAR önümüzdeki yıldan itibaren kullanılmaya başlanacak" Türk Silahlı Kuvvetlerinin NATO, BM ve AB bünyesinde Afganistan'dan Kosova'ya ve Bosna Hersek'e, Lübnan'dan Somali'ye kadar dünyadaki barışı destekleme misyonlarına katkı sağladığını belirten Akar, Türkiye'nin Afganistan'da halen NATO tarafından yürütülen Kararlı Destek Misyonu'na en büyük katkıyı yapan ikinci NATO ülkesi olduğunu dile getirdi. Suriye'deki gelişmelere bağlı olarak hava ve füze tehdidine karşı hava ve füze savunmasına takviye etmek için müttefik ülkelerce Türkiye'ye Patriot ve SAMP-T sistemlerinin konuşlandırıldığını anımsatan Akar, şöyle konuştu: "Bu kapsamda, İspanya'nın 2015 yılında konuşlandırdığı PATRIOT sistemleri 2019 yılı sonuna kadar ülkemizde bulunacaktır. Bu sürenin daha da uzatılması söz konusudur. Ancak İtalya'ya ait SAMP-T sistemi yıl sonu itibarıyla ülkemizden ayrılmış olacaktır. Ülkemizin hava ve füze savunması için uzun menzilli bir hava ve füze savunma sisteminin milli imkan ve kabiliyetler ile tasarlanıp üretilmesine yönelik çalışmalarımız da son hızla devam etmektedir. TSK, Alçak/Orta İrtifa Hava Savunma Füze Sistemi HİSAR'ı inşallah önümüzdeki yıldan itibaren kullanmaya başlayacaktır. Bu başarı, yüksek irtifa hava savunma füze sistemimiz olan SİPER bakımından da büyük bir müjdedir. SİPER envantere girinceye kadar aciliyet arz eden yüksek irtifa hava ve füze savunma sistemi ihtiyacımızın bir an evvel karşılanması maksadıyla Rusya Federasyonu'ndan S-400 tedariki için başlattığımız süreç planlandığı şekilde devam etmektedir." Akar, mayın temizleme çalışmalarına ilişkin ise "Büyük bölümü ülkemizin doğu ile güney sınır bölgesinde yer alan mayınlı bölgeler olmak üzere, toplam 15 milyon metrekarelik mayınlı bölgenin temizliği tamamlanarak, 21 bin 800 civarında mayının imha edilmesi sağlanmıştır." dedi. "Toplam 409 bin 182 personelimiz bulunmaktadır" Türk Silahlı Kuvvetlerinin personel mevcuduna da değinen Akar, "TSK'nin halihazırdaki mevcudu 367 bin 777'si asker, 41 bin 405'i sivil olmak üzere toplam 409 bin 182 personelimiz bulunmaktadır." bilgisini verdi. FETÖ'nün 15 Temmuz'daki hain darbe girişimi ardından yaşanan ihraç sürecine ilişkin de bilgi veren Hulusi Akar, şöyle devam etti: "15 Temmuz 2016 tarihinden itibaren FETÖ/PDY bağlantısı nedeniyle TSK'den 150 general/amiral, 8 bin 413 subay, 7 bin 612 astsubay, 1232 uzman erbaş/sözleşmeli er, 459 devlet memuru/işçi olmak üzere toplam 17 bin 866 personel ihraç edilmiştir. 2 bin 709 personel de geçici görevden uzaklaştırma kararıyla şu anada görevlerinden uzaklaştırılmış bulunmaktadır. Ayrıca 909 emekli personelin daha sonra ortaya çıkan bilgi ve belgeler çerçevesinde rütbeleri geri alınmıştır." Silahlı Kuvvetlerin, içindeki FETÖ'cülerin temizlendikçe güçlendiğini ve milletiyle daha sıkı bütünleşerek her zamankinden daha etkin, caydırıcı ve saygın şekilde faaliyetlerine devam ettiğini bildiren Akar, "FETÖ ile mücadele kapsamında, Cumhuriyet Başsavcılıkları, MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü ile koordinasyon faaliyetlerimiz aksatılmadan sürdürülmektedir. Yeni bilgi ve belge elde edildikçe, gerekli adli/ idari işlemler derhal başlatılmaktadır. FETÖ bağlantılı son personel de Bakanlığımız bünyesinden temizleninceye kadar mücadelemiz kararlılıkla devam edecektir. Amacımız, bu şanlı üniformayı tek bir hainin bile taşımasına engel olmaktır." ifadelerini kullandı. Personel temin durumu ve askeralma faaliyetleri Personel teminine yönelik çalışmalar kapsamında Milli Savunma Üniversitesine bağlı olan Harp Okulları ve Sağlık Bilimleri Üniversitesinde 7 bin 215, Astsubay Meslek Yüksek Okullarında 4 bin 413, dost ve müttefik ülkelerden 971 misafir askeri öğrenci olmak üzere toplam 12 bin 599 askeri öğrenci öğrenim gördüğünü ifade eden Akar, modern, öngörülebilir, eşit hizmet sürelerine sahip, eğitimli insan gücü kaynağının etkin ve verimli kullanılmasına yönelik yeniden düzenlenen Askeralma Kanunu'nun 26 Haziran 2019 yürürlüğe girdiğini anımsattı. Kanun kapsamında askerlik hizmetinin erbaş ve erler için ilk 6 ay zorunlu, ikinci 6 ay gönüllülük esaslı olmak üzere yeniden düzenlendiğini, yedek astsubaylık statüsünün ilk kez ihdas edildiğini anlatan Akar, dövizle askerlik hizmetinde yaş sınırı kaldırıldığını ve bedelli askerlik hizmeti uygulamasının sürekli hale getirildiğini dile getirdi. Özellikle yedek astsubaylık statüsünün halk tarafından büyük teveccüh ile karşılandığını aktaran Akar, Bakanlığın vatandaş ve kurumlara yönelik hizmetlerinin e-Devlet ağına entegrasyonunun önemli ölçüde tamamlandığını söyledi. Şehit ve gazilerin fedakarlıklarının karşılığının olmadığını bunun da bilincinde olduklarını vurgulayan Akar, devletin ve milletin, bütün imkanlarıyla bugüne kadar şehit ve gazilerin yanlarında olduğunu ve bundan sonra da olmaya devam edeceğini vurguladı. Milli ve manevi değerleri canı pahasına koruyan şehitlerin yakınlarına ve gazilere yönelik ilgili bakanlıkların sorumluğunda sağlanan birçok hak bulunduğunu ifade eden Milli Savunma Bakanı Akar, bu hakların geliştirilmesine yönelik çalışmaların da başta Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olmak üzere, tüm ilgili bakanlıklarla koordineli olarak yürütüldüğünün altını çizdi. Akar, Türk Silahlı Kuvvetlerinin görev yapacağı harekat bölgelerinde konuşlanma ihtiyaçlarına yönelik yurt içi ve sınır ötesinde üs bölgesi kurulması çalışmalarının devam ettiğini kaydetti. "126 milyon lira tutarında hibe ve tahsis işlemi gerçekleştirildi" Akar, askeri yardım ve güvenlik iş birliği faaliyetleri kapsamında Milli Savunma Bakanlığınca bu sene dost ve müttefik ülkelere 126 milyon lira tutarında hibe ve tahsis işlemi gerçekleştirildiğini belirtti. Yurt içinde ve sınır ötesindeki harekatların sağlık hizmet desteğinin, sınır ötesi ve muharebe hattında askeri sağlık personeli, geri bölgede ise Sağlık Bakanlığı personeli ile başarılı şekilde icra edildiğini ifade eden Akar, "Pençe Harekatı için Hakkari/Derecik'te, İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi Harekatı için Hatay/Cilvegözü'nde, Zeytin Dalı Harekatı için Afrin/Cinderes'te Bakanlığımıza ait 3 seyyar asker hastanesi aynı anda açılmış ve faaliyetlerine Sağlık Bakanlığının personel desteği ile devam etmektedir." diye konuştu. Yüksek teknolojiye dayalı savunma sanayisinde yerlilik ve millilik oranının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliği, teşviki ve desteğiyle yüzde 70'lere ulaştığını dile getiren Akar, yürütülen modernizasyon çalışmalarını şöyle sıraladı: "F-16 uçaklarının modernizasyonu, lazer güdüm kiti, hassas güdüm kiti, kanatlı güdüm kiti geliştirilmesi, lazer güdümlü roket, tank topu mühimmatı, modüler barut, tank taşıyıcı araç ve römorku, çevre gözetleme radarı, silah tespit radarı, hava savunma erken ikaz radarı, denizgözü ahtapot-s elektro-optik keşif ve gözetleme sistemi, ateş destek otomasyon sistemleri, HÜRKUŞ, ATAK Helikopteri, Bayraktar TB-2 Taktik İHA Sistemi, ANKA İHA Sistemi, Milli Gemi (MİLGEM), Havadan Bağımsız Tahrikli (HBT) Denizaltı, Milli Piyade Tüfeği, ALTAY Tankı ve Zırhlı Araçlar, BORA, KASIRGA ve HİSAR Sistemleri, Tanksavar Silah Sistemleri, Hava Savunma Silah Sistemi (KORKUT) ve Satıhtan Satha Güdümlü Mermi (ATMACA)." Askeri fabrikalarla özel sektör arasında iş birliği Akar, Askeri fabrika ve tersanelerin sanayicilerle daha yakından çalışması, fabrika, tersane imkanlarının ekonomiye kazandırılması için Bakanlık mevzuatında bazı düzenlemeler yapıldığını anımsatarak, gerek yurt dışı gerekse yurt içi pazara yönelik ürün ve hizmet arzında, özel sektör ile askeri fabrika ve tersaneler arasında muhtelif iş modellerinin geliştirildiğini ifade etti. Söz konusu düzenlemelerin arasında "onaylı tedarikçi havuzu" ve "stratejik iş birliği anlaşmaları" da yer aldığını ifade eden Akar, onaylı tedarikçi havuzu ile kaliteli malzemenin zamanında ve en doğru şekilde teslimi konusunda standartlık sağlamak, mal ve hizmet tedariğinde esneklik ve güvenirliği artırmak ve tedarikçiler arasında rekabet artırılarak en düşük maliyetle mal ve hizmet temin etmek amaçlandığını söyledi. Akar, stratejik iş birliği anlaşmalarıyla da üretim, bakım, onarım, modernizasyon faaliyetlerinde kritik önem arz eden ve yurt dışından temin edilen ham madde, malzeme, yedek parça ve sistemlerin, bunlarla ilgili hizmetlerin yurtiçi tedarik kaynaklarının oluşturulması maksadıyla kamu veya özel sektör kurum ve kuruluşlarıyla uzun vadeli iş birliği yapılması yoluna gidildiğini belirtti. Askeri tersanelerce yürütülen projelere de değinen Akar, şöyle devam etti: "MİLGEM Projesi'nin 4'üncü gemisi KINALIADA Korveti 3 Temmuz 2017'de denize indirilmiş olup geçici teslimi Sayın Cumhurbaşkanımızın da katılımıyla 29 Eylül 2019'da yapılmıştır. İ sınıfı fırkateynlerin birinci gemisi olan İSTANBUL'un 3 Temmuz 2017 tarihinde ilk kaynağı Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından gerçekleştirilmiştir. Geminin blok inşa ve kızak üstü montaj faaliyetlerine devam edilmektedir. 6 adet yeni tip havadan bağımsız tahrikli denizaltı projesi başlamış, bu kapsamda dördüncü denizaltı AYDINREİS'in ilk kaynak töreni 4 Kasım 2018'de yapılmış, inşa ve donatım faaliyetlerine ise devam edilmektedir. Projenin ilk denizaltısı PİRİREİS'in Aralık 2019 içerisinde havuza çekiminin gerçekleştirilmesi planlanmaktadır. İkinci denizaltı HIZIRREİS'in donatımına, üçüncü ve dördüncü denizaltılarımızın gövde imalatlarına devam edilmektedir. Yine bu dönemde projenin beşinci denizaltısı SEYDİALİREİS'in ilk kaynak töreninin icra edilmesi planlanmaktadır. Bu projedeki kazanımlar, Milli Denizaltı (MİLDEN) kapsamında inşa edilmesi hedeflenen yerli ve milli denizaltılar için güçlü bir referans olacaktır. Ayrıca, PREVEZE Sınıfı Denizaltıların Yarı Ömür Modernizasyonu ve BARBAROS Sınıfı Fırkateynlerin Yarı Ömür Modernizasyonu projeleri yürütülecektir." "Ölürsem şehit, kalırsam gazi..." Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun faaliyetlerine de değinen Akar, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, yerli ve milli silah sistemleri ile donatılmış, eğitimi, disiplini, moral ve motivasyonu yüksek, modüler, esnek ve uluslararası harekatlar dahil her türlü ortamda gece-gündüz kesintisiz görev yapma kabiliyetine sahip etkin, caydırıcı ve saygın bir ordu niteliğinde olmasının hayati öneme haiz olduğunu vurguladı. Sayıştay denetçileri tarafından Bakanlıkta yapılan denetimler neticesinde düzenlenen Milli Savunma Bakanlığı 2018 yılı Sayıştay Denetim Raporu'nda herhangi bir kamu zararının tespit edilmediği, denetim sürecinde sorgu gönderilen personel bulunmadığı, yersiz ödeme, ihale iptali veya yargılamayı gerektirecek herhangi bir hususa rastlanmadığı ifadelerinin belirtildiğini aktaran Akar, tasarruf tedbirleriyle ilgili gerekli hassasiyetin de gösterildiğini dile getirdi. Asil milletin tarih boyunca karşılaştığı tüm zorlukları kederde ve kıvançta bir ve beraber olarak aştığını belirten Akar, "Bugün de milletçe birlik, beraberlik ve dayanışma içerisinde karşılaştığımız zorlukları birer birer aşıyoruz." diye konuştu. Gücünü milletinin sevgisi, güveni ve duasından alan Türk Silahlı Kuvvetlerinin kahraman ve fedakar evlatlarının hem bölge hem de dünya barışına katkı sağlamaya devam edeceğini vurgulayan Akar, "Bu asil milletin bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri başta FETÖ, DEAŞ, PKK/KCK/PYD-YPG gibi terör örgütleri olmak üzere vatanımızın, mavi vatanımızın, semalarımızın güvenliğine ve 82 milyon vatandaşımızın huzur ve refahına yönelecek her türlü tehdit ve tehlikeye karşı 'Ölürsem şehit, kalırsam gazi' anlayışı içerisinde azim ve kararlılıkla mücadelesini sürdürmektedir. Mücadelemiz, en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar gece-gündüz, yaz-kış, dağ-bayır demeden yurt içinde ve sınır ötesinde devam edecektir." dedi. Hulusi Akar, savunma ve güvenlik konularını ülke, millet ve devlet meselesi olarak gördüklerini, çalışmalarını da bu anlayışla sürdürdüklerini ifade ederek, "Türk Silahlı Kuvvetleri, binlerce yıllık şanlı tarihimizden süzülüp gelen milli, manevi ve mesleki değerleriyle akıl ve bilim ışığında, Anayasa çerçevesinde ve yasalar doğrultusunda, milletinin emrinde ve görevinin başındadır. Bizler savunma ve güvenlik konularını ülke, millet ve devlet meselesi olarak görüyoruz ve çalışmalarımızı bu anlayışla sürdürüyoruz." diye konuştu. Terörle mücadele ve sınır ötesindeki operasyonlarda ülkesinin birliği ve beraberliği için şehit olan TSK mensuplarına Allah'tan rahmet gazilere şifa dileyen Akar, sözlerini, "Şu anda karada, denizde, havada yurt içi ve sınır ötesinde zorlu arazi ve hava şartlarında görevlerini büyük bir kahramanlık ve fedakarlıkla yürüten kahraman mensuplarımıza sağlık ve esenlik içinde kazasız, belasız hayırlı görevler diliyorum." diyerek tamamladı. Read the full article
0 notes
Text
Son dakika… MSB’den ‘Bağdadi’ açıklaması!
Bakanlıktan, ABD’nin “DEAŞ elebaşı Ebubekir el-Bağdadi’nin ölü ele geçirildiğini” duyurduğu İdlib’deki operasyona ilişkin yazılı açıklama yapıldı.İLGİLİ HABER
Rusya, Bağdadi'nin ölü ele geçirildiğinden şüphe ediyor! Operasyon kapsamında, ABD unsurları ile karşılıklı müdahalenin önlenmesi ve karşılıklı çalışabilirlik ilkeleri doğrultusunda hareket edildiği belirtilen açıklamada, birliklerin ikaz edilip operasyon ve personel emniyetini sağlayacak tedbirlerin zamanında alındığı vurgulandı. Açıklamada, şunlar kaydedildi:“ABD tarafından dün gece İdlib’de düzenlenen operasyon öncesinde askeri makamlar arasında bilgi alışverişi ve koordinasyonda bulunulmuştur. ABD’nin operasyonu öncesinde ve sırasında, başta DEAŞ olmak üzere PKK/PYD/YPG terör örgütleriyle mücadele çerçevesinde, müttefiklik ve stratejik iş birliği ruhuna uygun davranılmıştır.” AAHaberleri instagram'da takip et --> @turkiyeden.haber Read the full article
0 notes
Text
Sivil Toplum Kuruluşlarından Barış Pınarı Harekatına Destek Açıklaması
Bilecikte faaliyet gösteren Meslek Odaları ve Sendikalar tarafından Barış Pınarı Harekatına destek vermek amacı ile ortak basın toplantısı düzenlendi. Bilecik Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Salonunda yapılan toplantıya, Bilecik Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şükrü KESKİN, HAK-İŞ Bilecik Temsilcisi Ahmet TOPÇU, MEMUR-SEN Bilecik İl Temsilcisi Süleyman AKYILDIZ, KAMU-SEN Bilecik İl Temsilcisi Dr. Hüseyin ALTAY, TÜRK-İŞ Bilecik İl Temsilcisi Osman Vedat TAYLAN, Türkiye İşveren Sendikaları (TİSK) Bilecik Temsilcisi Metin GÜL, Bilecik Ziraat Odası Başkanı Ahmet SEVİNEN, Bilecik Şoförler Odası Başkanı Selman AYDENİZ, Bilecik Giyim ve Mensucat Odası Başkanı Haşim BALCI, Bilecik Madeni İşler Esnaf Odası Başkanı Mehmet BAŞ, Bilecik Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ercan DÜZGÜN, Bilecik Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyeleri Orhan ŞİŞMAN ve Harun ÖZTÜRK katıldı. Bilecik Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şükrü KESKİN tüm katılımcılar adına yaptığı basın açıklamasında şunları söyledi. Değerli Basın Mensupları, BİLECİK TİCARET VE SANAYİ ODASI, HAK İŞÇİ SENDİKALARI KONFEDERASYONU, MEMUR SENDİKALARI KONFEDERASYONU, TÜRKİYE ESNAF VE SANATKARLAR KONFEDERASYONU, TÜRKİYE İŞÇİ SENDİKALARI KONFEDERASYONU, TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU, TÜRKİYE KAMU ÇALIŞANLARI SENDİKALARI KONFEDERASYONU ve TÜRKİYE ZİRAAT ODALARI BİRLİĞİ temsilcileri olarak bugün burada toplandık. 81 İl’de aynı anda tüm Odalar ve Borsalarla birlikte bu açıklamayı yaparak, sizler aracılığıyla hem ülkemiz, hem de dünya kamuoyuna sesleniyoruz. Türkiye, 9 Ekim 2019’da Suriye sınırı üzerinde “Barış Pınarı” adı verilen sınır ötesi harekât başlatmıştır. Amaç, hem ülkemiz sınırlarının güvenliğini sağlamak, hem de ülkemiz ve bölge ülkeleri için tehdit oluşturan terör koridorunu ortadan kaldırmaktır. Bu bölgeyi PKK/PYD/YPG ve DEAŞ gibi terör örgütlerinden temizleyerek, Suriye halkını teröristlerin baskı ve zulmünden kurtarmak, bölgede huzur, güven ve barış ortamını yeniden tesis etmektir. Bizler devletimizin aldığı bu kararın arkasındayız ve destekliyoruz. Zira Türkiye, uluslararası kurallardan doğan hakkını kullanmıştır. Barış Pınarı Harekâtı, evrensel hukuk ve Birleşmiş Milletler Güvelik Konseyi terörle mücadele kararları ile BM Sözleşmesi’nde yer alan meşru müdafaa hakkı çerçevesinde başlatılmıştır. Suriye’nin toprak bütünlüğüne, egemenliğine ve siyasi birliğine saygı gösterilmektedir. Dolayısıyla bu harekât, meşrudur ve uluslararası hukuka uygundur. Ülkemiz özellikle Fırat’ın doğusunda sınırın ötesinde konuşlu terör örgütü unsurlarınca, son iki yılda yüzün üzerinde taciz ve hasmane eyleme maruz kalmıştır. Bu terör örgütleri, Suriye içinde ve Suriyelilere yönelik de saldırılar düzenlemektedir. Suriye’deki yerel halkın da terör örgütlerinin giderek artan insan hakkı ihlalleri, göçe zorlanma, taciz ve zulmüne karşı şikâyetleri ve tepkileri sürekli artmaktadır. Herkes artık şunu çok iyi görmelidir ki; masum insanları katleden ve ülkemizin güvenliğine de açık tehdit oluşturan terör gruplarına sessiz kalmamız beklenemez. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtıyla başlayıp devam eden tüm bu operasyonlarıyla Türkiye, terör örgütlerine ve destekçilerine gereken cevabı en güçlü şekilde vermektedir. Aynı zamanda da sivillerin ve masumların korunmasına azami dikkat gösterilmektedir. Zaten bunu hem Fırat Kalkanı hem de Zeytin Dalı harekâtlarında da gösterdik. Önceden terörün hâkim olduğu bölgede hayat normale döndü, barış ve huzur geldi. Yurtlarını terk etmek zorunda kalmış Suriyelilerin geri dönüşüne de zemin hazırlamış olduk. Türkiye’nin elinden gelen tüm imkânlarını bu bölgeler için nasıl seferber ettiğini de tüm dünya kamuoyu gördü. Çünkü biz inanıyoruz ki, gönül dünyasını ve insanları imar edemeyenler, yeryüzünü imar edemezler. Bizler Türkiye olarak yıkmaktan, yakmaktan yana hiç olmadık, olmayacağız. Bizim tarafımız huzurdur, barıştır, kardeşliktir. Türkiye’nin terörle mücadeleye dönük çabaları, etnik ve dini temizlik de dâhil olmak üzere, insanlığa karşı işlenen suç niteliğindeki PKK/PYD/YPG ve DEAŞ eylemleri nedeniyle yerlerinden edilmiş Suriyelilerin geri dönüşlerinin önünü açacak, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve birliğinin korunmasına da katkıda bulunacaktır. Bu nedenle Türkiye’nin başlattığı her harekât, Suriyeli göçmenler, mazlum ve mağdur durumdaki yerel halk tarafından desteklenmektedir. Tüm bu gerçekler ışığında, uluslararası camiayı, teröre karşı ortak duruş sergileme ve evrensel insan haklarını bu bölgede hâkim kılma yönünde niyetlerini açık bir şekilde göstererek, ülkemize destek vermeye davet ediyoruz. Son olarak, şunu da herkesin bilmesini istiyoruz. Türkiye ve Türkiye ekonomisine yöneltilen tehditlere Türk milleti, iş dünyası ve sivil toplumu, bir ve beraber olarak en güzel cevabı verecektir. Bu tehditler karşısında bu vatanın her bir ferdi, Türkiye’nin geleceği için daha çok çalışacak, daha çok üretecektir. Gün sessiz kalma değil, milli birlik ruhuyla, bir ve beraber olarak ses verme günüdür. Öte yandan bütün vatandaşlarımızı, özellikle sosyal medyadaki bilgi kirliliği ve provokasyonlara karşı dikkatli olmaya çağırıyoruz. Bu bölgede yaşayanlar bizim komşumuzdur, kardeşimizdir. Aynı medeniyetin, aynı kültürün, aynı inancın mensupları olan bizler arasındaki kardeşlik ve komşuluk hukukunu kimse yok edemez. Aramıza kimse fitne ve fesat sokamaz, bizi birbirimize düşman edemez. Türkiye’nin iş dünyası olarak dualarımızla ve bütün gönlümüzle devletimizin ve kahraman askerlerimizin yanındayız. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin bölgedeki terör unsurlarını yok edeceğine ve terör örgütlerini hezimete uğratacağına olan inancımız tamdır. Tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz, mekânları cennet olsun. Yaralılarımıza acil şifalar temenni ediyoruz. Cenab-ı Hak Mehmetçiğimizi korusun, Ordumuzu muzaffer kılsın. Yar ve yardımcımız olsun. Read the full article
0 notes
Photo
Benim #destanım #18mart #egemenliğim #23nisan #bağımsızlığım #19mayıs #zaferim #30ağustos #demokrasim #29ekim #saygım #10kasım a dır. #15Temmuz ' u yaşatanlar, bazılarını şahsen tanıdığım, 63 emniyet mensubunun, toplamda 251 Şehidin ve binlerce Gazinin sorumlusudur. Aynı yolun yolcularının, paralel yapıların yoldaşlıklarının sonucudur. Tüm bölücü, gerici, IŞID/DEAŞ, PKK/PYD, FETÖ ve benzeri #terör #örgütlerine, yoldaşlarına, işbirlikçilerine, sempatizan ve empatizanlarına lanet olsun. #Allah müstehaklarını versin. #Şeytan yoldaşları olsun. Şeytanlarından bulsunlar. Tam bağımsız #Türkiye #Cumhuriyeti için mücadele eden tüm güvenlik güçlerimize Allah kolaylık versin. Şehit olanlara Allah tan rahmet, Gazilerimize şifalar diliyor, sonsuz şükran duygularımı arz ediyorum. #Aydınlık günler diliyorum. @hizirinan3 @hizirinan @inanhizir @hizir.inan @hizirinan0653 #hizirinan #hızırinan #hizir #hızır #inan (Ankara, Turkey) https://www.instagram.com/p/Bz8rZDIA8Q2/?igshid=nrm2e5v1758m
#destanım#18mart#egemenliğim#23nisan#bağımsızlığım#19mayıs#zaferim#30ağustos#demokrasim#29ekim#saygım#10kasım#15temmuz#terör#örgütlerine#allah#şeytan#türkiye#cumhuriyeti#aydınlık#hizirinan#hızırinan#hizir#hızır#inan
0 notes
Text
Bakan Akar: Operasyonlarımız artan bir şiddette devam edecek
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, "Terör belasını bitirmekte kararlıyız. Operasyonlarımız artan bir şiddet ve tempoda devam ediyor, devam edecek. 27 Mayıs'tan bugüne kadar 61'i Pençe Harekatı'nda olmak üzere Irak'ın kuzeyinde toplam 143 terörist etkisiz hale getirilmiştir" dedi. Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar, beraberinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ümit Dündar, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Adnan Özbal, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Küçükakyüz ve Bakan Yardımcıları ile '15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü' kapsamında Genelkurmay Karargahı'nda düzenlenen törene katıldı. 15 Temmuz şehitlerinin yakınları ile gaziler ve ailelerinin de katıldığı törende konuşan Bakan Akar, Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm kurum ve kuruluşlarına sızan FETÖ'nün hain mensuplarının 15 Temmuz'da millete, devlete, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) demokrasiye karşı ülke tarihinde görülmemiş bir ihanete kalkıştığını ifade etti. 'DİRİLİŞ DESTANI OLARAK TARİHE GEÇTİ' Bakan Akar, "Şanlı tarihi boyunca karşılaştığı zorlukları bir ve beraber olarak aşan asil millet, 15 Temmuz gecesi de hainler karşısında Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın yüksek siyasi liderliğinde, yediden yetmişe bütün fertleriyle tek vücut oldu. Demokratik değerler uğruna iman dolu göğüslerini siper eden milletin TSK, jandarma ve emniyet güçleri vatansever evlatlarıyla bu alçakların hain darbe girişimini akamete uğrattı. Tıpkı Çanakkale'de ve Millî mücadelede olduğu gibi egemenliği, bağımsızlığı, Millî ve manevi değerleri uğruna hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan asil milletimizin 15 Temmuz’da gösterdiği cesaret, fedakarlık ve kahramanlık yeni bir diriliş destanı olarak tarihe altın harflerle yazılmıştır. Asil milletimiz 15 Temmuz'da egemenliğin kayıtsız, şartsız millete ait olduğunu, Millî iradeye kimsenin ipotek koyamayacağını tüm dünyaya bir kez daha göstermiştir." 'FETÖ TEMİZLENDİKÇE GÜÇLENİYORUZ' Bakan Akar, TSK'nın FETÖ mensuplarından temizlendikçe daha da güçlendiğinin altını çizerek, şunları söyledi: "Terörle mücadele harekâtları kapsamında yurt içi ve sınır ötesinde Fırat Kalkanı Harekâtı, Zeytin Dalı Harekatı, Pençe Harekatı başta olmak üzere düzenlenen harekatlarda ve sayısı giderek artan büyük tatbikatlarda elde edilen başarılar, FETÖ’den temizlendikçe güçlendiğimizin en açık göstergesidir. Asil milletimiz ordusuyla arasını açmak isteyenlere itibar etmedi, terör örgütünün hain planına engel oldu, ordusuna sahip çıktı, ordu-millet anlayışımızın en güzel örneklerini sergiledi. 15 Temmuz'dan bugüne kadar olan süreçte TSK personeli; bu asil milletin gerçek vatansever evlatları, karada, denizde ve havada, 7 gün 24 saat esasına göre olağanüstü gayretle çalıştı, kendilerine verilen her türlü görevi yerine getirdi. TSK’da en küçük bir zafiyet yaşanmaması için büyük fedakârlıklar gösterilmiştir ve gösterilmektedir. Her zamankinden daha güçlü ve daha kararlı olan silah arkadaşlarımın, mesleğe adanmışlık duygusuyla ortaya koyduğu fedakârlık ve kahramanlıklar, her türlü takdirin üzerindedir." Bakan Akar, 15 Temmuz sonrası yüzde 70'lere varan yerli ve millî savunma sanayinin ürettiği MİLGEM'ler, taarruz ve genel maksat helikopterleri, silahlı, silahsız İHA'lar, fırtına obüsleri ve optik sistemler başta olmak üzere envantere giren modern harp silahı ve araçlarının TSK'nın karada, denizde ve havada etkinliğini ve caydırıcılığını her geçen gün artırdığını kaydetti. TERÖRLE MÜCADELE Bakan Akar, yerli ve millî silah sistemleri ile donatılmış TSK'nın başta FETÖ, PKK/PYD-YPG ve DEAŞ gibi terör örgütlerinin faaliyetleri olmak üzere, Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs'ta milletin egemenlik ve bağımsızlığına yönelecek her türlü tehdit ve tehlikeye karşı mücadelesini sürdürdüğünü vurgulayarak şöyle devam etti: "Terör belasını bitirmekte kararlıyız. Operasyonlarımız artan bir şiddet ve tempoda devam ediyor, devam edecek. 27 Mayıs'tan bugüne kadar 61'i Pençe Harekatı'nda olmak üzere Irak'ın kuzeyinde toplam 143 terörist etkisiz hale getirilmiştir. TSK Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, Irak'ın ve Suriye'nin kuzeyinde, mavi vatanımızda ve semalarımızda devletimizin bekası, asil milletimizin egemenlik ve bağımsızlığı için mücadele ederken aynı anda NATO, AB, BM ve AGİT bünyesindeki görevlerini de başarıyla yerine getirmekte, bölgesel-küresel barış ve istikrara katkı sağlamakta, başta NATO olmak üzere uluslararası ortamda saygın ve seçkin yerini korumaktadır." Read the full article
0 notes
Text
Yapboz
Bir yapboz tahtasında hep o son hamlenin bulmacayı çözeceğini umut ederek yola devam ederiz. Verilmiş olan ipuçları, birbirlerine entefgre kılınmış resmin ana figürleri sayesinde o daraltılmış, örtük, gizli olanı keşfedebileceğimizi var sayarız. Birlikte ve yan yana var edildiğinde küçük bir parçanın işlevselliği ile nasıl anlamlı bir mefhumu / toplamı ortaya çıkartabildiğini az ya da çok sezeriz. Hayat bahsi de böylesi bir müşterekler toplamıdır. Hepimizden, her birimizden bir unsurun yan yana gelmesiyle oluşturulabilecek bir anlamın bugün değil kıyısında yakınlarında bile olamamanın utancıyla yazıp çiziyoruz.
Yaşamı berhava eden aklın var ettiği çürümenin boyutları karşısında her ne yapmak lazım sorusuna yanıt dahi verilmeyen ol sınavlara terk ediliyoruz. Bariz bir düş kırımı menziline doğru koşar adım gidilirken müştereklerimiz sorgulanmasın diye yapılanları ibretle takip ediyoruz. Düzenin abecesi ile sıradan olanın alfabesi birbirlerine karşı setlerle kazılmış ol hendeklerle düşman addediliyor. Devletlinin tahakkümü, sıradan olanın yapbozundaki esas parçayı yerle saçıyor. Esirgenen, gizlenen, örtülen ve unutturulmak istenen hakların ta kendisi kılınıyor.
En nihayetinde koca bir boşluk oluşturuluyor. İçine hangi parçayı koymaya çalışırsanız o kadar uzaklaşan, ötede kalan bir derinlik var ediliyor. Bir yok edişler sarmalı var ediliyor. O boşluk, onca karaltı göstere göstere, bildire bildire var ediliyor. Hayat hakkı her ne olur / olacaktır / olmalıdır bahisleri toptan tefe koyuluyor. Yapbozun müşterek olan, iş burada devletin güncelliğinde hep hınçla, linçle, tehdit ve tahakküm hamlesiyle paramparça kılnıyor artık. Neresidir hayat!
Nasıl bir istençle, her nasıl bir tahayyülle, her nereye varıldığı / varılabildiği dert değil midir? Cerahatin sofrasında yıkıcılık güncellenirken, onu var edenler hayatlarına devam ederken sıradanın hali her nice olur? Düşünceler birbirlerini kovalıyor. Gel gelelim içinde yaşadığımız yerin hakikati her gün bir kez daha karanlığı işaretliyor. Yapbozun eksiği artık ortadadır. O son parça çok uzun zaman öncesinde elimizden çalınmıştır. Devletlinin dilinden, eyleminden çıkagelen her hamlenin ardılındaki kaos sırasında türetilenlerle bir ve bütün olarak umudumuz da çalınmıştır. Seçim güncelliğinde çıta giderek yükseltilirken ırkçılık, nefret söylemi ve hizipçilik konusunda durmaksızın yinelenen beka gibi nice vaka ve edimle o yapboz da parçalanmaktadır.
Yaşanacak bir yerin sürekliliği sekteye uğratılmıştır. Tahakküm etme hal ve istenci bir yerdeki yaşamsallığı tehdit oluyorsa meseledir. Bugün şu ahvalde iş bu sınırlar dahilinde devletlinin eylediği / güncellediği her hamle bu bahsi kanıtlar. Hayat meseli bir ortaklık, müşterek düşünce ve eylemler toplamıyken muktedir nezdinde bu bahsin tükenişi inatla, kör bir sabıklık ile öncelenendir. Gelişi güzel rastlantısal değil basbayağı hesaplı, kitaplı bir lincin varlığı ortadayken, hayata kasıt hep güncelken, yaralar bunca çokken yeni diye anılan ülke tam da o eskisidir.
Bir yapboz gibi görünen mefhuma sıradanın hayatından parçalar eksiltilmektedir. İçteki siyaset mefhumunun dolaylı değil doğrudan ve kesintisiz olarak sıradana karşıtlık halleri ile var edildiği yerde yapbozun tüm parçaları tek bir haneyi bildirmektedir. Derinleştikçe, dibine doğru itildikçe, çürüyen bir menzil bariz bir çukur meydana çıkmaktadır. Hayatı simgeleyen parametrelerin telef edilmesi, insanlık bahsinin naçar kılınması, sürgit yinelene gelen nefet söylemi ve daha fazlasıyla bugün bir ülke iminden bahis açabilmek bile imkansızdır.
Beraber yürüdükleri o yollarda iktidarın tüm öğeleriyle, devletin dününün sahiplerinin varmış oldukları uzlaşma bugün isminin sürekli yeni olarak zikredildiği sahenin çürümüş halini anlaşılır kılacaktır. Sıradanın hayatına kastın süreğenleştirilmesidir mesele. Sıradan olanınyaşamla ilintisinin kopartılması günceldir. Hemen her durumda, hemen hemen her biçimde bir düşman olgusu / algısı inşa olunup, cerahatin bir biçimde boca olunduğu yerde hayatımızın yapbozu paramparça edilip, karanlığa rehin edilmektedir.
Bir karanlığın orta yerinde cerahatin güncelliğine uyanıyoruz, hemen her gün. Seçim sathı mahallinde, o meydanlarda zikredilen şiddetin, kenardan, kıyıdan çıkagelen figürlerin var ettiği dehşetin, kötülüğe hemen her biçimde arka çıkanların var ettiği güzergah, güncelliğimiz bu hallerin toplamıdır. Bu toprak parçasında sahiden de umuda yer var mıdır? Bu sahada yaşam devamlılığı bu tedirgin ediciliği çoktan terk etmiş devletli tehdidi altında sahiden de mümkün müdür?
Şark kurnazlığının, riyakarlığın ve yalanlara tutunarak yön belirlemenin gerçek kılındığı bir yerde hayatın yapbozu tastamam eksiklidir. Meramımız, müştereklerimiz, hayata dair sözümüz ve seslenişimiz, duruşumuz ve tahayyüllerimiz yağmalanmaktadır. Karar da, tüm o denetim de halkta olacak, demokrasi şahane olacak vs. bildirimleri yapılırken ortada bir sandığın bile kalmadığı göz ardı edilir. Seçimin bir şeyleri değiştirebileceği yanılgısı en son Emma Goldman’ın “seçim bir şeyleri değiştirebilseydi yasaklanırdı” sözünü ettiğinde çürümüştü.
Elimizdeki umudun kırıntısı bırakılmazken o seçim avuntusu güncelleniyor, halk kitlesi sanki gerçekten seçermiş gibi bir riya düzeninin devamlılığı, demokrasicilik oynanarak sabitleniyor. Hayatın per perişan berhava olunan bir mesele dönüşümü, hınca ve lince peyderpey teslim olunan bir menzilin güncelliği söz konusuyken nedir ki zaten seçim. Bu kadarı kafidir şu memlekette olanın / bitenin her neden bar edildiğini belirgin kılacak ol cerahati sorgulatmaya yeter de artacak. Yaşam istenci ayaklar altındadır.
Yaşam tahayyülü devletlinin var ettiği her hamleden sonra çıkagelen eylemlerle ayaklar altına alınandır. Bir cerahat sofrasına dönüşmüş, ama ya da fakat bahisleri geriye kalmamış bir dipsiz karanlığın ta içine doğru seyyahlık devam olunandır. Bir yapbozun tüm parçaları paramparça edilirken halen yeri yerindeymiş seslenişine maruz kalmaktır Türkiye’de yaşamak. Bir menzilde geceden sabaha, sabahtan akşama kadar süreğen hal kılınan “olağanüstü hal” menzilinde, şu seçim sathı mahallinde var edilenlerdir derdimizi görünür kılacak olan.
Antalya'da gerçekleştirilen bir AKP Toplantısı sırasında konuşan İçişleri Bakanı, şunları söyler:
“Emin olun; 13- 14 yaşındaki kızları dağa götürüp, o kızlara taciz ettirenlere, tecavüz ettirenlere ve anaları gözü yaşlı bırakanlara hesabını sormaz, burunlarından fitil fitil getirmezsek namerdiz. HDP'nin vekilleri, ben onlara milletvekili demiyorum; çünkü onlar bu milletin milletvekili olabilecek karaktere ve haysiyete sahip değil. Onlar PKK'nın vekilidir. İstanbul'dan bir araya gelecekler sonra yürüyecekler. Nereye yürüyecekler? 15 vilayet daha sonra Diyarbakır'a gidecekler. Apo'nun İmralı'dan çıkması için yürüyüş eylemi yapacaklar. Diyarbakır'da sonlandıracaklar sonra da bütün dünyaya duyuracaklarmış. Ne demişiz? Kötü bir şey demedik. 'Sizi yürüten adam değildir' dedik. İstanbul'da Taksim Meydanı var. Otelin 2 metre önüne çıktılar, bizim polislerimiz orada onları şapa oturttu. Son 2 yılda, 2017- 2018'de 3 bin 333 teröristi etkisiz hale getirdik. 3 bin 99 barınak ve sığınağı ortadan kaldırdık. Son 30 yılda terör örgütüne katılımı en düşük düzeye düşürdük. Onun 3 katı kadar terör örgütünü ilk kez böyle yakaladık. Sadece onu mu? PKK, PYD, DEAŞ, DHKP-C, FETÖ ile mücadele ediyoruz. Bütün terör örgütlerinin tozunu atıyoruz.”
Çürümenin, elimizdeki hayat istencinin her nasıl ayaklar altına öyle ya da böyle alınmaya çalışıldığına bir başka örneği daha aktaralım, bu defa Dışişleri Bakanı titrine haiz olanın söyledikleridir: “HDP kontenjanından CHP'den meclis üyesi ve başkan adayı olan herkesin istisnasız PKK'nin adamları olduğunu iddia eden Bakan Çavuşoğlu, "Elimizde belgeler var. Çıkıp gerçek olmadığını söylesinler. Bunu neden yaptılar? Önce çukur kazdılar, kendilerine göre kantonlar kurup Kürt kardeşlerimize zulmetmeye başladılar. Biz de tertemiz edip onları çukurlara gömdük. Orada durmadılar, dağlara çıktılar. Orada da inlerine gömdük. Sınırda da çukurlara gömdük. Baktılar, bu şekilde mücadele edemiyorlar. Musluklar kesildi. Yeni taktikleri budur. Yerleştirdikleri o hainlerle eğer seçilirlerse, oradan dağlara para gönderecekler" dedi.”
“İyi Parti'ye yönelik eleştirilerde de bulunan Çavuşoğlu, "Yakında CHP ve İyi Parti 'PKK terör örgütü değil' derlerse şaşırmayın. Allah ıslah etsin. Arada kimler var? Üst akıl mı, alt akıl mı? Neden ittifak yaptın? Bunu açıkla. PKK cenazelerine gidenler mi ikna etti. Pekiyi ama İyi Parti'yi kim ikna etti. Hani milliyetçiydiniz. Bunların hepsi ortaya çıkacak, merak etmeyin. Giderek marjinalleşmeye başladılar. Aşırı solda marjinalleşenler, PKK'yı terör örgütü listesinden çıkarmaya çalışıyor. Doğu ve Güneydoğu'daki belediyelere kayyum atadığımız için artık terör örgütlerine giden hortumlar kesildi. Belediyelere HDP'li adayları yerleştirip buralardan kaynak aktarmak istiyorlar. HDP'li adaylar yüzde 100 PKK'lıdır.”
Siyasetin bir linç arenasına dönüştürüldüğü, muktedirin geriledikçe bir başkasını hain ya da terörist ilan etmeye ısrar, inatla çalıştığı yerde hayatın nasıl da sekteye uğratıldığı açığa kendiliğinden çıkmaktadır. İçişleri ve Dışişleri Bakanları olan zatların dillerinden dökülen bahisler bu menzilin bir koca asırdır yüzleşmediği katran karanlığının nasıl da kapı eşiğinde tutulduğunu bildirmektedir. Cerahat öylesine yaygınken, yapılabilmiş hemen her türlü fecaat ortadayken, var edilmişken daha yapılabilecekler varmış gibi, o geçmiş yeniden buraya çağırılır. Sahiden de hayattan yana bahis açabilmek mümkün müdür?
Duraksamayan AKP iktidarının MHP ve BBP ile beraber kurduğu isimsiz koalisyonun bir biçimde faşzim ile ırkçılığı buluşturması devamlılık kazandırılandır. İstanbul’da yapılan ortak mitinge doksanların karanlığını var etmiş eski başbakan Çiller katılır. O dönemdeki içişleri bakanı olan, bugün o makamda oturanın sufle vericisi Ağar gibi insanlık düşmanı zatların ellerini ovuşturarak destek çıktığı yapının var ettiği ve tecrübe etmeye çalıştığı şey yıkımdır, sonuna kadar yıkım. Seçim artık bir figüratif seçenek kılınaıdır. Eylemlerin ardı sıra kötülük namına / için yinelendiği yerde hayattan, bunca çöküşten bahsedilmesini engellemenin bir yolu kılınandır. Ne de güzel memleket değil mi!
Gazete Karınca’ya bağlanalım: “Van’da Gevaş İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne düzenlenen roketatarlı saldırı sonrası 9 Haziran 2017 tarihinde dört kişi gözaltına alınmıştı. Mantar toplamaktan dönerken gözaltına alınan dört yurttaşın ağır işkenceye uğradıklarına dair fotoğraflar sosyal medyadan servis edilmişti.
İşkence edilen köylüler serbest bırakılmış ancak haklarında “örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçlarından dava açılmıştı. Van 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın karar duruşması yapıldı. Köylüler ve avukatlarının hazır bulunduğu duruşmada önceki celse yapılan savunmalar tekrar edildi. Ardından mahkeme dört köylünün de beraatına karar verdi.”
Bilmeyenler için şöyle bir kronolojiyi de paylaşır Gazete Karınca: “Van’da Gevaş İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne düzenlenen roketatarlı saldırı sonrası gözaltına alınan dört köylü ağır işkenceye maruz bırakılmıştı. Cemal Aslan, Halil Aslan, Abdulselam Aslan ve Nejdet Beysüm isimli yurttaşlar 4 gün boyunca emniyette tutulurken, Van Valiliği mantar toplamaktan dönerken ‘örgüte üye olmak’ iddiasıyla gözaltına alınan bu dört kişiyi ‘suçlu’ ilan etmişti.
Valilik açıklamasında “Yapılan ilk sorgulamada saldırıyı gerçekleştirdiklerini itiraf etmişlerdir” denilmişti. Ancak dört kişi 5 gün sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakılmış, ‘suçsuz oldukları’ ilan edilmişti. Köylüleri sosyal medya hesabından hedef gösteren Fatih Tezcan da daha sonra ‘özür dilemiş’ti. Ardından Gevaş Cumhuriyet Başsavcılığı’nın işkenceyi yapan polisler hakkında yürüttüğü soruşturma sonucunda 7 polis hakkında “Basit yaralama” ve “Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması” suçlarından iddianame hazırlanmıştı.
İddianamenin sunulduğu Gevaş Asliye Ceza Mahkemesi, 5 Aralık 2017’de aldığı kararda teşhis edilen 7 polisten sadece O.Ş. hakkında dava açılmasını kabul edip, diğer 6 polis hakkında ise “kovuşturmaya yer olmadığına” hükmetmişti. Ağır işkenceler görmelerine rağmen Adli Tıp Kurumu’nda yapılan muayeneleri sonucunda köylüler hakkında “basit tıbbi müdahale ile giderilebilir yaralanma” biçiminde rapor hazırlanmıştı.
Kısa bir süre sonra ise işkence ile suçlanan polislerden sadece biri hakkında dava açılırken, işkence gören köylülerin her dördü hakkında “Örgütü bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçlamasıyla daha sonra dava açılmıştı.”
El birliğiyle terörist ilan edilen, isimleri çarşaf çarşaf medya organlarında, bugün nasıl vekiller ve siyasi partiler için kullanılıyorsa o zaman da halk için kullanılan tüm o cerahat dolu sesleniş hayat hakkını hiç etmenin nasıl da güncel bir mesel olduğunu örneklemekte, anlaşılır kılmaktadır. Bugün yaşadığımız topraklardaki hayat mefhumunun üstüne doğru sıçrayan, onu gölge gibi kapsayan ve boğmaya çalışan bir yeni ülke şablonu bina ediliyor. Van’daki köylüler için çıkıp herhangi bir özür dilenmedi. Terörist diye bildirilen her kim varsa onların aslında mağdur oldukları hep örtbas olundu. Geleceğin böylesi katran karası kılındığı bir yerde, bunca yalanla hangi doğru var edilebilir sahiden düşünüyor musunuz ey kâri!
Barışma ihtimalini bu karanlıkta sürdürme istencine tutunan bir halkın tahayyülüne yanıt, her defasında daha ağır tecrit, yıldırı ve süreğen kılınmış bir psikolojik harptir. Tecride karşı açlık grevleri sırasında bir can kaybı daha yaşanır. Devletin daha önce muhatap aldığı Öcalan’ı bir kez daha saf dışına öteleme gayretine açlık grevi eylemleri ile ses eder Kürd Özgürlük Hareketi. Mezopotamya Ajansı’ndan aktaralım: “PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi protesto amacıyla Erzurum Oltu T Tipi Kapalı Cezaevi'nde yaşamına son veren Zehra Sağlam'ın el konulan cenazesi Erzurum Adli Tıp Kurumu’nda Jandarma tarafından alındı. Aile yakınlarının bir araçla eşlik ettiği cenaze Varto ilçesine götürülüyor. Cenazeye eşlik etmek amacıyla DBP Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan, HDP Eşsözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit, DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, HDP milletvekilleri Şevin Coşkun, Dilan Dirayet Taşdemir, Musa Farisoğulları, Erdal Aydemir, Abdullah Koç ve Bingöl Belediye Eşbaşkan Adayı Hişyar Özsoy'un köye girişleri engellendi. Varto Devlet Hastanesi önünde önce polis tarafından yolları kesilen vekiller, uzun tartışmanın ardından devam ettikleri yolu bu kez askerler kesti.”
Abdurrahman Paşa köprüsünde önleri askerlerce kesilen milletvekillerin geçişlerine izin verilmedi. Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, "Cenazeye ilişkin bir bilgi yok. Cenazenin yolda olup olmadığına dair bilgimiz yok. Köy yolu kapatılmış durumda, hiçbir şekilde köye ulaşma imkanı burada yok. Varto çıkışında da il örgütümüzden arkadaşlarımızın çıkışı da engellendi. Buradan bir kez daha söylüyoruz; cenazelere katılmayı engellemekten ziyade ölümlerin önüne geçmek gerekiyor. Devletin hükümetin birinci derecede sorumluluğu cezaevlerinde tabutları çıkmasını engellemektir ama maalesef bu engellenmiyor. Olağanüstü güvenlik önlem alınarak bizlerin ve ailenin, yakınlarını cenazeye katılması engelleniyor. Bu tutumun hiçbir şeyi, ölümleri engellemeyeceğini belirtmek istiyoruz. Bizim beklentimiz hükümetin bir an önce İmralı tecridinin kaldırması ve bu ölümlerin önüne geçmesidir. Binlerce kez hükümete kanuna uyması gerektiğini söyledik" dedi.
“Ölümler olmasın” diye aylardır mücadele ettiklerini sözlerine eklene Koçyiğit, hükümeti adım atmaya ve yasayı uygulamaya çağırdı. Hükümetin kendilerine ayırdığı mesainin 10 dakikasını yasayı uygulamaya ayırmış olsaydı "Bugün ne biz burada olacaktık ne cezaevinden 3 tabut çıkmış olmayacaktı" diyen Koçyiğit, bunun bütün siyasi sorumluluğu hükümete ait olduğunu vurguladı. Köye gidişlerine izin verilmeyen milletvekilleri kent merkezine döndü. Muş Valiliği, akşam üzeri aldığı kararla köye giriş çıkışlar yasaklandı.”
Bir seçim sathı mahallinde, paldır küldür ilerlenirken cerahat güncelleniyor. Sıradanın her durumda muhafaza etmeye çalıştığı “yapboz” paramparça kılınıyor. Hayatının kesintisiz bir şablonda çürütülmesi güncellene geliyor. Birkaç satırlık haberlerde, gün boyunca her şekilde karşımıza çıkan muktedirin lügatinde hayatlarımız bir biçimde dönüştürülmeye ve kesintsiz teslimiyet için dönüşümlere yollanıyor. Seçim bir karşılığı olduğunda, onu var ettiğinde anlamlıdır. Bugün içinde kalakaldığımız cerahat sarmalı dahilinde yıkıma karşı hayatı savunabilecek yeni yollar arşınlamanın vaktidir. Bir arafa rehin edilmiş, her yanını devlet zihniyeti ile kuşatılmış yerde, hayatlarımız elimizden çalınıyor. Derdimizdir, tasamızdır, sorguladığımızdır. Gök kubbe üstümüze çökertilirken, bir buna çalışılırken her anlamda hayat ne olacaktır!
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2019
Görseller: Where Is My Friends House? - Katayoun ROUHI – Shirin Gallery
#memleket#yıldırı#çürüme#yeni ülke#seçim#türkiye gerçeği#soylu#çavuşoğlu#nefret söylemi#ırkçılık#hdp#kürd özgürlük hareketi#siyasa#pkk#hak#mücadele#adalet#wan#terör#vahşet#söz hakkı#iftiralar#yaşamak#biyopolitika#yapboz#mesel#arzihal#savunma#muş#vekil
0 notes