#Hadi 3 Nisan
Explore tagged Tumblr posts
Text
Bekaretimi , kocamin sikicicisi aldı,
Görücü usulü biri ile tanistirildim yaslarimiz 30 , konuşmaya basladik, ben 2 sene once nisanlanip 6 ay kadar nişanlı kalmistim, onun haricinde başka bir erkeklede görüşmem olmamisti, eskilerden konu acildikca , nisan attığım kişi ile yasadiklarimdanda bahsetmelere basladim , bana o guveni vermisti , anlatmak korkutmuyordu beni , özetle, bekaretimi vermek dışında, diger bir çok şeyi yasadigimdan bahsetmistim , yeni gorusmeye basladigim şimdiki kocam olan Bülent ile de sevismelere baslamistik, Bülent te farkli birşey ler vardi , sevismelerimiz devam ettikçe gotunu yalamami istiyordu , o yalamalar parmaklanma ostegine doğru ilerledi , sonrasinda konular konusulurken , kendisinin bisexual oldugundan , erkeklede ilişki yasadigindan bahsetti , ilk başta biraz tuafima gitsede anlamaya calistim, ve arada beni straponla sikermisin istegi kulağa çok hoş gelmişti, sevismelerimizde bazen rolleri değişip ben onu sikmeye basliyordum , sonrasinda bir erkek partneri oldugunu , bunu senden saklayamam , saklamak beni rahatsiz ediyor dedi, seninle sevismelere basladiktan sonra hic gorusmedim sevisme olarak ama onunlada sevismek istiyorum , seni aldatmis olmak istemedigimden bunu söylemek istedim dedi , 2 yildir görüştüğü evli bir erkekmis , konular konulari acarak gidiyordu ve olay grup sohbetlerine geldi , arada 3 lu buluşup sevisiyorduk , bu surecte tanisali 7-8 ay gecmisti artik evlilik hazirliklari iyice baslamisti, artık bekaretini verme zamani gelmedi mi ne dersin dedi , bende artik istiyordum , evet sanirim artik olabilir dedim , ve şok bir teklifle geldi , Bekaretini benim ellerimi tutup benim gozlerime bakarken , Serdar a vermek istermisin dedi , Bunca yıl boşuna mı bekareti takıntı yapmışım diye içerledim , ve büyük gün gelip catmisti , okadar sevismemize ragmen çok heyecanliydim , yasak aşklar mekanimiza gittik , ve sevismelere basladik , 3 lu biraz opusup koklastiktan sonra , nişanlım serdar a hadi geç otur , bizi izle , mustakbel karimin bekaretini alman için nisanlimin amini yalayip sana hazirlayacagim dedi , beni bi güzel yaladi , iyice sulanmistim , sonra geldi yanima ellerimden tutup gozlerime bakmaya basladi serdar usul usul yanasti , yarragini once bi kocamin agzina verdi , sonra amimin uzerinde surtturup soktu içime ben nisanlimin kollarinda bekaretimi bir baskasina veriyordum ......
25 notes
·
View notes
Video
youtube
Havam Yerinde Alaturka Oldum - Fatih Ürek ✩ Ritim Karaoke Nihavend Minör... ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın 👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ⭐ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/lirZLuZTrps ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Havam Yerinde Alaturka Oldum - Fatih Ürek ✩ Ritim Karaoke Nihavend Minör Disko (Oryantal) Beste Selim Çaldıran ❤ @RitimKaraoke Müzisyenlerin Buluşma Noktası.... ESER ADI : HAVAM YERİNDE ALATURKA OLDUM SÖZ GÜFTE : AŞKIN TUNA BESTE - MÜZİK : SELİM ÇALDIRAN USÜL : 8/8 DÜYEK ORYANTAL (DİSKO CLUP REMIX MODE) MAKAM - DİZİ : NİHAVEND - MİNÖR ARANJÖR : EMİRHAN CENGİZ ENSTRÜMANLAR: YAYLI GURUP KEMAN SESLENDİREN SANATÇILAR: FATİH ÜREK, SİNAN ERKOÇ ŞARKI SÖZÜ ve AKORU Bm Em damgamızı vuralım biz bu geceye G F# zaten hazırım ben herşeye Bm Em çakır keyif yürekler sonsuz istekler G F# boşalsın durmadan kadehler A G yasakları yıkalım gel seninle Em F# çıldırsın arzular delice A G yaşanacak çok şeyler var dilersen Em F# benimle kal gitme bu gece Bm F# havam yerinde alaturka oldum Bm F# oynamadan duramam Bm kafam karıştı dilim dolaştı Em G Bm bu akşam benimlesin hayatta bırakmam Fatih Ürek Genel bilgiler Doğum 3 Nisan 1966 (58 yaşında) Erzurum, Türkiye Tarzlar Fantezi, pop Meslekler Müzisyen, Şarkıcı, Tiyatrocu Çalgılar Vokal Etkin yıllar 1993-günümüz Müzik şirketi Raks · DMC · Poll İlişkili hareketler Bursa Devlet Tiyatrosu, Zeki Müren, Bülent Ersoy Fatih Ürek (d. 3 Nisan 1966,[1][2] Erzurum), Türk şarkıcı ve tiyatrocu. Müzik kariyerinin yanı sıra çeşitli dizi ve filmlerde rol aldı. Kariyeri 15 yaşında Bursa Devlet Tiyatrosu’nun figüran kadrosuna girdi. 20 yaşına kadar tiyatroda çalıştı. Mahir Canova'dan dersler gördü. Ancak tiyatrodan devam etmedi. Bu dönem züccaciyeci ve mobilyacıda çalıştı. Ses sanatçısı olmaya karar veren Fatih Ürek bir süre Taylan Gazinosunda çalıştıktan sonra İstanbul'a taşındı. İlk albümü Yaktı Yaktı'yı Raks Müzik etiketiyle 1993 yılında yayınlayan sanatçı bu albümünde, ilk olarak Bülent Ersoy'un Sefam Olsun albümünde seslendirdiği aynı isimli şarkıya yeni yorumuyla yer vermiş, 1995 yılında çıkardığı Sen İki Gözümsün albümünde pop şarkılarının yanı sırasında klasik şarkılara da yer vermiştir. 1997 yılında Reyting Hamdi programında Fred Çakmaktaş'ı canlandırdı. 2008 yılında adından sıkça söz ettiren Sus albümü ile 13 yıllık bir aranın ardından giriş yapan sanatçı bu albümünde seslendirdiği "Hadi Hadi" ve "Sus" şarkılarıyla müzik listelerinde üst sıralara kadar yükselmiştir. Hayde albümünde "Hayde" ve "Yedi Tepe" şarkılarının düzenlemelerinde Emrah Karaduman ile çalışmıştır. 2011 yılında Praktiker'in reklamlarında oynadı. Kanal D'de yayımlanan Gelinim Mutfakta adlı yemek yarışmasının 2018-2020 yılları arasında sunuculuğunu yaptı. Daha sonra, 2019-2020 yılları arasında Show TV'de yayımlanan Kuaförüm Sensin adlı yarışmada jürilik yapmıştır. Diskografi Yaktı Yaktı (1993) Sen İki Gözümsün (1995) Sus (2008) Hala Hala (2009) Alırım aklını (2010) Hayde (2011) 300 - 500 (2012) (Single) Bak Güzele (2013) (Single) Altın Çağ (2015) Sallayana Sallaya (2016) (Single) Tak Tak (2018) (Single) Havam Yerinde (2019) (Aşk'ın Şarkıları) Penaltı ve Gol (2019) (Single) Afra Tafra (2023) (Single) Filmografisi Reyting Hamdi - (1995-2003) Beyaz Show - (1996) (Konuk) Ruhsar - (1998) - Konuk oyuncu Neredesin Firuze - (2004) Şeytanın Pabucu - (2008) - Burhan Genco - (2008) - Ses Sanatçısı (42. bölüm) Güldür Güldür Show - (2014) (Konuk) Arkadaşım Hoşgeldin - (2014) (Konuk) Bu Tarz Benim - (2014) Gelinim Mutfakta (2018-2020) - Sunucu Jet Sosyete - (2019) - Kendisi (44. bölüm, konuk) Kuaförüm Sensin - (2020) - Jüri Menajerimi Ara - (2021) - Kendisi (41. bölüm, konuk) Şarkılar Bizi Söyler - (2021) (16. bölüm, konuk) Gelin Görümce (2024-) - Sunucu Dış bağlantılar X'te Fatih Ürek Facebook'ta Fatih Ürek Kategori: Yaşayan insanlar1990'ların şarkıcılarıRaks Müzik sanatçılarıDMC sanatçılarıPoll Production sanatçıları2000'lerin şarkıcıları2010'ların şarkıcılarıTürk erkek sinema oyuncularıTürk erkek dizi oyuncularıErzurum ili doğumlu sanatçılar1966 doğumlularTürk LGBT oyuncularAltın Kelebek Ödülü sahipleriTürk erkek pop şarkıcıları2020'lerin şarkıcılarıTürk LGBT müzisyenler
0 notes
Text
MASKİ Su'ya Zam Yaptı
Kahramanmaraş merkezli depremlerin sonrasında hayat normale dönmeye başlasada yıkımın en fazla olduğu Malatya'da sular halen çamurlu akmaya devam ediyor. MASKİ tarafından depremzede vatandaşlara yansıtılan gizli zam bu kadarda olmaz dedirtti. Kayısıhaber.com’da Mahir Temur’un haberine göre; “Malatya Büyükşehir Belediyesi, depremden sonra 2 aydır çamurlu akan sözde içme suyuna zam yapmış! İnanmadınız değil mi? Ocak ayında yapmış, Şubat ayında yapmış, Mart ayında yapmış hatta Nisan ayına girer girmez yine suya zam yapmış! Malatya Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (MASKİ) daha önce 30 ton olan alt sınırı 15 tona (15 bin metreküp) indirmişti. MASKİ’nin 0 ile 15 tona kadar bir hesaplaması var 15 tondan fazla su tüketilmişse daha farklı bir hesaplaması var. Kısacası 15 tonu geçtiğiniz zaman faturanız daha hızlı şişiyor! 0 ile 15 ton arasında Aralık 2022 tarihinde tüm vergiler dahil metreküp birim fiyatı 7.60 lira iken Ocak 2023’te 8.63 liraya yükselmiş. Depremden bir ay sonra yani Mart ayında bu rakam 11.92 liraya yükselmiş. Depremden önce 1 metreküp suyu 8 lira 63 kuruşa satan MASKİ depremden sonra 11 lira 92 kuruşa satmaya başlamış. Bu zam yetmemiş nisan ayında ise 1 metreküp birim fiyatını 12 lira 24 kuruş yapmışlar. Eğer aylık tüketiminiz 15 tonun üzerinde ise durum daha fena. 15 ton üzerindeki su kullanımı şu şekilde: Ocak ayında 1 metreküp suyun birim fiyatı 12 lira 19 kuruş, Mart ayında bu rakam 17 lira 14 kuruşa çıkıyor. Nisan ayında ise 17 lira 61 kuruşa yükseliyor. Birazdan tabloları paylaşacağım. Ama bir örnek vermek istiyorum. Diyelim ki 15 ton su tükettiniz. Son zamlara göre MASKİ’ye ödeyeceğiniz vergiler dahil fatura 183,6 TL. Diyelim ki 16 ton su kullandınız. MASKİ’ye yatıracağınız fatura 281 lira 70 kuruş! Elin şirketi depremin ilk günlerinde doğru düzgün internet hizmeti veremediği için iki ay boyunca sürekli hediye internet paketleri dağıtırken, milletin vergileriyle ayakta durduğunu varsaydığımız Malatya Büyükşehir Belediyesi, depremden dolayı iki aydır çamurlu akan suya zam yapıyor! Bir kere de yapmıyor, tamı tamına 3 kere yapıyor. Şubatta yapıyor, martta yapıyor, nisan da zam yapıyor! Yazının başında dedim ya, keşke hiçbir şey yapmayıp otursalar… Millet sizden indirim veya ocaktan sonra tüm kullanımlar silinecektir tarzından bir eylem beklerken depremden sonra muntazam bir şekilde suya zam yapmanın anlamı nedir? Daha önce alt limit 30 tondu ama 15 tona indirdiniz. Hadi tekrar bu deprem aylarında 15 tonu 30 tona yükseltsenize… Hepsini geçtim, bu millet en azından şu çamurlu suyun çözüme kavuşmasını bekliyor. Milleti aptal yerine koyduğunuz için yapacağınız her şeyin yanınıza kar kalacağını, söyleyeceğiniz her sözün unutulacağını düşünüyorsunuz! Bundan 2 yıl önce Malatya’yı yine müjdelemediniz mi? Malatya’nın belki de tek içme su kaynağı Kaptaj’a alternatif su bulduğunuzu 2 yıl önce övüne övüne anlatmadınız mı? Hatta MASKİ’nin genel müdürü Memet Mert, “600 bin kişinin ihtiyacını karşılayacak. Gündüzbey ve Beylerderesi 1. kaptajdan olası bir sıkıntıda bu kaynağımızı devreye alacağız. Çok ciddi bir kaynak.” dememiş miydi? Diyelim ki depremden Kaptaj etkilendi, peki diğer bulunan kaynak? Hani olası bir sıkıntıda devreye girecekti? 2 aydır çamur akıyor musluklardan ama sürekli rekor kırdığını iddia eden Selahattin Gürkan, Malatya’da taş üstüne taş kalmamışken suya zam yaparak rekorlar kitabına adını belki yazdırabilir. Ama bu milletin gönlünde adını yazdırabilmiş midir? İki aydır Malatya’nın içme suyunu dahi halledemeyen Gürkan’ın milletin gönlünde işi yoktur belki ama şu zamlardan sonra ben Büyükşehir Belediyesi’nde aklı başının üzerinde olan çok az insan olduğuna artık inanıyorum. Ve üstelik yeni su abonelere bin lira depozito alınıyormuş! Depremden önce bu rakam 500 liraymış! Ya arkadaş Büyükşehir Belediyesi’nde veya MASKİ’de vicdanlı bir yetkili yok mu? “Yalanlanmaya” razıyım. “Bir hata olmuş” deyin ve son 3 ayın tüm borçlarını silin bir an önce! Sen belediye olarak temiz içme suyunu 2 aydır sağlayamamışken nasıl olur da hem depozito fiyatını yükseltip çamurlu içme suyuna zam üstüne zam yaparsın! Üstelik ticarethanelerin tarifesi ise skandal boyutta! Ocak ayında bir ticarethanenin 1 metreküpe ödediği rakam tamı tamına 21 lira 39 kuruş. Mart ayında yani depremden bir ay sonra bu rakam 31 lira 27 kuruşa yükselmiş. Nisan ayında ise 32 lira 23 kuruş olmuş. Kısacası evde 15 ton su kullanıyorsan vergiler dâhil ödeyeceğin rakam 183 lira 6 kuruş iken aynı su miktarını iş yerinde kullanırsan 483 lira 4 kuruş veriyorsun. Malatya’da 20 binin üzerinde ticarethane yıkık veya yıkılacakken, şehir dışına çıkan tüccarı, esnafı tekrar şehre çekmek için uğraşan o kadar insan varken, esnafın tekrar ayağa kalkması için konteyner kentler kurulurken ve düşük faizli krediler gümdeyken Malatya Büyükşehir Belediyesi’nin çok liyakatli ekibi ve başkanı esnafa uyguladığı tarifeye bakın dostlar. Çıldırmamak elde değil. En iyisi MASKİ’nin kendi personellerini bilgilendirmek için paylaştığı tabloları paylaşayım da siz de biraz çıldırın.” Aralık 2022-Ocak 2023 MASKİ TARİFE
MART 2023 MASKİ TARİFE
NİSAN 2023 MASKİ TARİFE
Read the full article
0 notes
Text
Muhterem Tumblr köyü ahalisi! Doğum günlerimize göre bir ağacımız ve bu ağaçlarla karakterlerimiz arasında mühim bir ilişki olduğunu öğreneli çok olmadı😀 (yakinen tanıdıklarımla sanki uyuşuyor gibi..😂) Efendim, benim ağacım köknar ağacı imiş😉 “Bize kütük mü dedin aşkolsun demezsiniz diye umuyorum.. Olursa da olsun ya ❤️ siz hangi ağaçsınız hadi bakalım ???? 😉😀🤓 Açıklamaları da var ama uzun olunca ana sayfada çok yer kaplıyor isteyene yoruma ağacını yazana cevap olarak yazıcam 😊👇👇
23 Aralık - 1 Ocak - Elma ağacı
1 Ocak - 11 Ocak - Köknar ağacı
12 Ocak - 24 Ocak - Karaağaç
25 Ocak - 3 Şubat - Selvi ağacı
4 Şubat - 8 Şubat - Kavak ağacı
9 Şubat - 18 Şubat - Sedir ağacı
19 Şubat - 28 Şubat - Çam ağacı
1 Mart - 10 Mart - Söğüt ağacı
11 Mart - 20 Mart - Ihlamur ağacı
21 Mart - Meşe ağacı
22 Mart - 31 Mart - Fındık ağacı
1 Nisan - 10 Nisan - Üvez ağacı
11 Nisan - 20 Nisan - Çınar ağacı
21 Nisan - 30 Nisan - Ceviz ağacı
1 Mayıs - 14 Mayıs - Kavak ağacı
15 Mayıs - 24 Mayıs - Kestane ağacı
25 Mayıs - 3 Haziran - Dişbudak ağacı
4 Haziran - 13 Haziran - Gürgen ağacı
14 Haziran - 23 Haziran - İncir ağacı
24 Haziran - Huş ağacı
25 Haziran - 4 Temmuz - Elma ağacı
5 Temmuz - 14 Temmuz - Köknar ağacı
15 Temmuz - 25 Temmuz - Karaağaç
26 Temmuz - 4 Ağustos - Selvi ağacı
5 Ağustos - 13 Ağustos - Kavak ağacı
14 Ağustos - 23 Ağustos - Sedir ağacı
24 Ağustos - 2 Eylül - Çam ağacı
3 Eylül - 12 Eylül - Söğüt ağacı
13 Eylül - 22 Eylül - Ihlamur ağacı
23 Eylül - Zeytin ağacı
24 Eylül - 3 Ekim - Fındık ağacı
4 Ekim - 13 Ekim arası - Üvez ağacı
14 Ekim - 23 Ekim - Çınar ağacı
24 Ekim - 11 Kasım - Ceviz ağacı
12 Kasım - 21 Kasım - Kestane ağacı
22 Kasım - 1 Aralık - Dişbudak ağacı
2 Aralık - 11 Aralık - Gürgen ağacı
12 Aralık - 22 Aralık - İncir ağacı
22 Aralık - Kayın ağacı
281 notes
·
View notes
Text
1 aydır yıl değerlendirme yazısı yazacağım ama erteleyip duruyorum her zamanki gibi. Onun dışında yeni yazılar yazmak istiyorum ama bu yazıyı yazmadan onları da yazmıyorum, mesela soldaki resmi geçen @japonyamesken post attığında tam elimde telefon kitap okumayı ertelerken hadi dedim bu bir işaret. Onun dediği gibi kendime kalktım bir çay yaptım, mum yaktım ve en azından yarım saat okumam gereken şeyi okuyabildim.
Neyse bir ay gecikmeli de olsa bilgisayarı açmışken Ocak ayının son gününde 2020 yılı ile ilgili birkaç şey yazmak istedim. O kadar değişik bir yıldı ki, hayatımda hem çok şeyi değiştirdi hem hiçbirşey değişmedi.
İşin ilginç yanı benim için 2020 yılının böyle olmasının Covid-19 la pek ilgisi yok. Yani etkenler sıralamasında sanırım son sırada geliyor.
Mart ayında hayatım(ız) alt üst oldu. Ama hani bir söz var ya hayatım alt üst olur diye korkma, nereden biliyorsun altının üstünden iyi olmayacağını diye, gerçekten öyle. Her şerde bir hayır da oluyor gerçekten. Bir günde evi terk ettik, Nisan ayında annem, kardeşim ve ben yeni bir hayata atıldık. Yeni bir ev tuttuk, sıfırdan kurduk. Bu olaylar olmadan önce hayatımda köklü bir değişiklik yapmak istiyordum, işimde çok mutsuz olduğum için iş değiştirmeyi istiyordum ve bazı şeylerden kurtulmak için de Ankara dışında iş bakıyordum, ama hiçbir zaman gerçek bir cesaretle bunu yapamıyordum. Bu olaylar olunca, Ankara’dan ayrılıp tek başıma yeni bir hayat kurma gibi bir seçenek kalmadığında, işimi hiç değiştiremeyeceğimi düşünmüştüm. Fakat, iş yerindeki sorunlar o kadar attı ki, artık hayatımla ilgili bazı şeyler de net olduğundan Ankara’da farklı iş aramaya koyuldum. Ama bu sefer gerçekten niyet ettim, CVmi adam akıllı güncelledim, önyazılı, referans mektuplu falan. İşim de beni öne çıkarabilecek bir konuyla ilgili sertifika aldım ve ilanlara başvurdum. Evet, çok komik ama kaç yıldır iş değiştirmek istediğimi söylesem de sadece 1-2 ilana başvurmuştum. Yani benim için değişiklik çok kolay birşey değil çünkü. Hem burası benim ilk iş yerimdi ve ilk iş görümem sonucu alınmıştım ve çok da iş görüşmesi deneyimi sayılabilecek bir iş görüşmesi olmamıştı, kurumsal bir iş yeri olmadığından. Bu sebeple iş görüşmesi yapmaktan da çok korkuyordum. Ama hayatım o kadar değişmişti ki zaten, artık değişiklikten korkmaz oldum, kendimle ilgili karar almakta da daha cesurum artık. Ve Ekim ayında başvuru yaptığım firmadan 1 hafta sonra aradılar, görüşme daveti yolladılar. Böylece hayatımdaki 2. iş görüşmemi yaptım ve olumlu sonuçlandı(iş görüşmesi başarı oranım %100 çıta çok yüksek😊) 4 Ocak’tan beri yeni şirketimde çalışıyorum. Yeni yıla yeni işle başlamış oldum. Hem maddi anlamda hem konumum olarak beni ilerletti bu durum.Tertemiz bir sayfa!
Bu sene araba aldım, şoförlüğü öğrendim. Artık kendi başıma bir yerlere gidebiliyorum, bu benim için büyük bir özgürlük.
Sene başında sıfırdan bir ev kurma ve ev geçinimini üstlenmekten dolayı maddi anlamda çok zorlandığım aylar oldu. Ama iş değişikli sebebiyle maaşım neredeyse 2 katına çıktı, TOKİdeki evimiz teslim oldu, kiraya verdiğimiz için kirası gelmeye başladı, şu an oldukça rahatladım.
Dediğim gibi hem çok şey değişti hem hiçbir şey değişmedi. Evi terk ettik ama babam şu an yeni evimizde bizle yaşıyor. 😊 Bu sene artık 30 oldum, ama kendimi 25 yaşında hissediyorum çünkü yaşıtlarıma baktığımda onlarla aynı yerde değilim sanki treni kaçırdım gibi artık benim için başka bir dönemin başlaması gerekiyordu 30 olduğumda. Ama hala çok yalnızım, hala kendi evime çıkmanın hayalini kuruyorum, bu sebeple hiç bir yere bağlanamıyorum, düzenimi kuramıyorum. Hala odamda bir dolabım yok giysilerimi baza altından alıyorum. Bunun için maddi durumları bahane etsemde dolaba vereceğim paranın çok daha fazlasını bir ayda kıyafete verdim. Bakınız; ironi.
Şirketlerde her çeyrek için tutturulması gereken bir ciro hedefi vardır. Ama önemli olan, asıl yıl sonunda ne yaptığındır. İstersen 3 çeyreği ekside geçir, yıl sonu hedefi tutturdaysan o yılı güzel kapatmışssın demektir. Benim için 2020 yılına baktığımızda ilk 2 çeyrek çok kötü geçsede sanki son çeyrekte durumu kotardım. Yani pandemi yüzünden evet çok kötü geçti ama 2020 yılındaki kazanımlarıma baktığımda çok kötü bir seneydi demeye dilim varmıyor, sadece şükrediyorum.
10 notes
·
View notes
Text
http://www.ilmisuffa.com/berat-gecesi-yapilacak-ibadetler
BERAT GECESİ YAPILACAK İBADETLER
ilmisuffa tarafından7 Nisan 2020 tarihinde
Berat gecesi yapılacak dua ve ibadetler nelerdir? Berat gecesi yapılacak ibadetleri maddelere halinde haberimizde bulabilirsiniz…
Cenab-ı Hak, rivayete göre Kur’an’ın Levh-i Mahfuz’dan dünyaya indirildiği Berat gecesi için Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “Apaçık Kitaba yemin olsun ki, Biz Kur’an-ı mübarek bir gecede indirdik. Biz, gerçekten uyarıcıyız. O mübarek gecede, her hikmetli iş katımızdan bir emirle ayırt edilir.” (Duhan, 44/1-4) Böyle bir geceyi ganimet bilip dua, zikir ve ibadete yönelerek amel defterini zenginleştirmek, Allah’ın kulları için bulunmaz bir fırsattır.
Berat gecesi yapılması tavsiye edilen ibadetler:
1- GÜNDÜZÜNDE ORUÇ TUTMAK
Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in, Ramazan dışında en çok oruç tuttuğu ay, Şâban ayı idi .
Âişe -radıyallahu anhâ- şöyle dedi:
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- hiçbir ayda, Şâban ayında tuttuğu oruçtan daha fazla oruç tutmazdı. Şâban ayının tamamını oruçlu geçirirdi.
Başka bir rivayette (Müslim, Sıyâm 176; İbni Mâce, Sıyâm 30), “Pek az bir kısmı hariç Şâban ayını baştan sona oruçlu geçirirdi.” denilmektedir. (Buhârî, Savm 52; Müslim, Sıyâm 177. Ayrıca bk. İbni Mâce, Sıyâm 30)
2- BERAT DUASI
Mahmud Sami Ramazanoğlu Hazretleri, Dualar ve Zikirler isimli kitabında Berat gecesi yapılacak duayı şöyle tarif etmişlerdir:
3 Yasin ve Dua
“Şa’ban-ı şerîfin onbeşinci, Berât gecesi akşam namazından sonra üçkere Yasin Sûresi ve her birinin sonunda bu Berât duâsı okunacaktır . Birinci Yâsin-i Şerîften sonra bu duâ okunurken Allah’ın saîd kullarından olmak niyetiyle okunacaktır. İkinci defa okunurken hayırlı ömür uzunluğu niyyetiyle okunacaktır. Üçüncü defa okunurken kaza ve belâlardan emîn olup hayırlı rızık için okunacaktır.”
BeratDuası
Berat Kandili Duasının Türkçesi:
“Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
Allah’ım, ey ihsân ve ikram sahibi olan ve kendisine ihsan edilemeyen, ey Celâl ve İkrâm Sahibi, ey lutfu ve ihsânı bol olan, Sen’den başka ilâh yok, sen kendisine ilticâ edenlerin yardımcısı, kendisine sığınanlara emân veren, korkanların kendisinde emniyete kavuştuğu yüce zât’sın .
Allah’ım! Beni katında, Ümmü’l-Kitâb’da şakî/kötü veya mahrûm veya kovulmuş veya rızkı dar olarak yazdıysan, Allah’ım fazl u ihsânınla kötülüğümü, mahrûmiyetimi, kovulmamı ve rızkımın az olmasını sil, beni katında, Ümmü’l-Kitâb’da saîd/iyi, rızkı bol ve hayırlara muvaffak olan bir kulun olarak yaz. Şüphesiz Sen Rasûl’ünün lisânı üzere indirilen Kitâb’ında bir söz buyurdun ve Sen’in sözün haktır:
«Allah dilediğini siler, (dilediğini de) sâbit bırakır. Ümmü’l-Kitâb (Ana Kitâb) O’nun yanındadır.»(er-Ra’d, 39)
İlâhî! En büyük tecellin ile «Her hikmetli işe kendisinde hükmedilen»(ed-Duhân, 4) ve kesin karar verilen mübarek Şa’bân’ın yarısı gecesinde, bizden bildiğimiz, bilmediğimiz ve Sen’in bildiğin bütün belâları uzaklaştır . Şüphesiz Sen en yüce ve en keremlisin. Allah, Efendimiz Muhammed’e, âline ve ashâbına salât u selâm eylesin!” (Bkz. Ali el-Müttakî, no: 5090)
3- KAZA NAMAZI VE NAFİLE NAMAZ KILMAK
En mühim hususlardan biri, namazdır. Hak dostları bu gecede namaz kılmanın ehemmiyetine dikkat çekmişler ve namaz borcu olanların kaza namazı kılmalarını tavsiye etmişlerdir.
Berât Gecesi Namazı:
Mahmud Sami Ramazanoğlu Hazretleri, Dualar ve Zikirler isimli kitabında Berat gecesi namazını şöyle tarif etmişlerdir:
“Berât gecesinde yatsıdan sonra ikide bir selâm vermek üzere yüz rekât namaz kılınır . Her rekâtta Fâtiha’dan sonra on kere İhlâs-ı şerîf okunur. On defa İhlâs-ı şerîf okumaya kudreti olmayan beş veya üç kere okur. Bu namaz tamam oldukdan sonra okuyabildiği kadar salavât-ı şerîfe ve huzur-ı kalble tevbe ve istiğfar edip Allah Teâlâ Hazretleri’nden dünyevî ve uhrevî hâcetlerini taleb ve niyaz edecektir.”
4- KUR’ÂN-I KERÎM OKUMAK
Kurʼânʼın nüzulüyle ilgili mübârek iki gece vardır, Beraat gecesi ve Kadir gecesi. Beraat gecesi, ilm-i ilâhîden topluca zâhir olup meleklere yazdırıldığı gecedir. Kadir gecesi, fiilen indirildiği gecedir. Yani Kurʼân-ı Kerîmʼin dünya semâsına icmâlen nüzûlü/inişi Beraat gecesinde, tafsîlen nüzûlü de Kadir gecesindedir.
Allah dostları mübarek gecelerde çokça Kur’ân-ı Kerîm okunmasını tavsiye buyurmuşlardır.
İbni Mesut‘tan -radıyallahu anh- rivayet edildiğine göre, Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:
“Kim Kur’ân-ı Kerîm’den bir harf okursa, onun için bir iyilik sevabı vardır. Her bir iyiliğin karşılığı da on sevaptır. Ben, elif lâm mîm bir harftir demiyorum; bilâkis elif bir harftir, lâm bir harftir, mîm de bir harftir.” (Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân 16)
İbni Abbâs’tan -radıyallahu anhümâ- rivayet edildiğine göre, Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:
“Kalbinde Kur’an’dan bir miktar bulunmayan kimse harap ev gibidir.” (Tirmizî, Fazâilü’l-Kur’ân 18)
5- TEVBE İSTİĞFAR ETMEK
Allah Teâla şirke düşmeyenlerin büyük günahlarını affedeceğini bu gecede müjdelemiştir. (bk. Müslim, Îman, 279)
Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz: “Ben, günde yüz kere istiğfâr ederim…” (Müslim, Zikir, 42) buyurmuşlardır.
Müslim’de rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulur:
“Rasûlullâh’a -sallâllâhu aleyhi ve sellem- (Mîrâc’da) üç şey verildi: Beş vakit namaz, Bakara Sûresi’nin sonu ve ümmetinden şirke düşmeyenlere büyük günahlarının affedildiği haberi…” (Müslim, Îman, 279)
6- SALAVAT GETİRMEK
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e salavat getirmeyi Allah Teâla emretmiştir. Ayrıca hadis-i şeriflerde salavat getirenin bütün sıkıntılarının giderileceği bildirilmiştir.
Ayet-i kerîmede buyrulur:
“Şüphesiz ki Allâh ve melekleri, Peygamber’e çokça salât ederler. Ey müminler! Siz de O’na salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selâm verin!” (el-Ahzâb, 56)
Übey bin Kâb -radıyallâhu anh- diyor ki:
“Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e:
«– Yâ Rasûlallâh! Ben sana çok salavât-ı şerîfe getiriyorum. Acaba bunu ne kadar yapmam gerekir?» diye sordum.
«– Dilediğin kadar yap.» buyurdu.
«– Duâlarımın dörtte birini salavât-ı şerîfeye ayırsam uygun olur mu?» diye sordum.
«– Dilediğin kadarını ayır. Ama daha fazla yaparsan senin için hayırlı olur.» buyurdu.
«– Öyleyse duâmın yarısını salavât-ı şerîfeye ayırayım.» dedim.
«– Dilediğin kadar yap. Ama daha fazla yaparsan senin için hayırlı olur.» buyurdu.
Ben yine:
«– Şu hâlde üçte ikisi yeter mi?» diye sordum.
«– İstediğin kadar. Ama artırırsan senin için iyi olur.» buyurdu.
«– Öyleyse duâya ayırdığım zamanın hepsinde sana salavât-ı şerîfe getirsem nasıl olur?» deyince:
«– O takdirde Allâh bütün sıkıntılarını giderir ve günahlarını bağışlar.» buyurdu.” (Tirmizî, Kıyâmet, 23)
7- HAMD ETMEK VE ŞÜKÜR HALİNDE BULUNMAK
Bu mübârek gecelerde Rabbimize çokça hamd etmeli ve şükür halinde bulunmalıyız.
Âyet-i kerîmede “Ölümsüz ve daima diri olan Allah’a güvenip dayan. Onu hamd ile tesbih et!…” (Furkân sûresi, 58) buyrulmaktadır.
Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Meşrû işlere Allah’a hamd ile başlanmazsa hayır ve bereketi kesilir.” (İbn-i Mâce, Nikâh, 19; Ebû Dâvud, Edeb, 18)
“Şükür, îmânın yarısıdır…” (Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, I, 107)
“Cenâb-ı Hakk’ın nîmetlerine hamd ü senâ, insanı nîmetin zevâlinden emîn kılar.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağir, no: 3836)
“Allah’a hamdetmek şükrün başıdır. Allah’a hamdetmeyen bir kul O’na şükür etmemiştir.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağir, no: 3835)
8- ALLAH’I ÇOKÇA ZİKRETMEK
Mübârek gecelerde Rabbimizi zikretmeye daha çok önem verilmelidir.
Âyet-i kerîmede buyrulur: “Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, yüksek olmayan bir sesle, sabah-akşam Rabbini an. Gâfillerden olma!” (el- A’râf, 205)
“Rabbinin ismini zikret ve bütün varlığınla O’na yönel.” (el-Müzzemmil, 8)
“…Allâh’ı zikretmek, elbette en büyük (ibâdet)’tir…” (el-Ankebût, 45)
Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurur:
“Allâh’ı sevmenin alâmeti, Allâh Teâlâ’yı zikretmeyi sevmektir.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, II, 52)
“Yeryüzünde Allâh Allâh diyen biri var oldukça, kıyâmet kopmayacaktır.” (Müslim, Îmân, 234/148)
9- SADAKA VERMEK
Allah yolunda infakta bulunup sadaka vermenin kişiyi pek çok tehlike ve belâlardan muhâfaza edeceği, buna ilâveten sadaka sahibini muhabbetullâh’a nâil eyleyeceği unutulmamalıdır. Bu müstesnâ geceler de sadaka vermeye en güzel vesilelerdir.
Zira Cenâb-ı Hak şöyle buyurmuştur:
“Allah yolunda infâk edin! Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Bir de ihsanda bulunun. Zira Allah, muhsinleri (iyilikte bulunan, işini güzel yapan ve ihsan şuuru ile yaşayanları) sever.” (el-Bakara, 195)
Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- zengin-fakir her mü’mini infâka teşvik eder; bir hurmadan başka bir şeyi olmayan için; “Yarım hurmayla da olsa cehennem ateşinden korunun, onu da bulamazsanız güzel ve hoş bir söz ile korunun.” buyururdu. (Buhârî, Edeb, 34)
#Beraatkandili#kandilinizmübarekolsun#Kandil#İslam#müslüman#İlmisuffa#hayırlıkandiller#İbadet#Dua#İman#Hadisler#ayetler
4 notes
·
View notes
Text
Kurtubî yani Muhammed b. Ahmed, Kurtuba'da dünyaya geldi. Babası çiftçilikle geçinen bir kimseydi ve Hristiyan İspanyalılar’ın 3 Ramazan 627’de (16 Temmuz 1230) gerçekleştirdikleri bir saldırıda öldürüldü. Kurtubî, gençlik yıllarında çömlek yapımında kullanılan toprak taşımacılığı yaparak ailenin geçimine yardımcı oldu. Tahsilinin ilk yıllarını Kurtuba’da geçirdi. Daha sonra oranın 633 (1236) yılında Kastilya-Leon Kralı III.Fernando kuvvetleri tarafından ele geçirilmesinden sonra şehri terkederek İskenderiye’ye geçti. Şehâbeddin el-Karâfî ile Feyyûm’a seyahat etti. 647’de (1249) Mansûre’ye uğradı ve burada Ebû Ali Hasan b. Muhammed el-Bekrî’den ders okudu. Kahire’de bir müddet kalan Kurtubî, Saîd bölgesinde Münyetü Benî Has��b’e yerleşti ve hayatının sonuna kadar burada yaşadı. Tefsir, hadis, kıraat, fıkıh gibi alanlarda çok iyi yetişmiş olduğunu eserleriyle ortaya koyan Kurtubî, devlet adamlarını da çekinmeden eleştirmiş, zamanın idarecilerinin rüşvet aldığını ifade etmiş, onların hukuk dışı davrandıklarını, menfaat karşılığında hükmettiklerini, Allah’ın dinini değiştirdiklerini ileri sürmüştür. Kurtubî 9 Şevval 671’de (29 Nisan 1273) Münyetü Benî Hasîb’de vefat etti ve burada defnedildi. Kabri, 1971 yılında onun adına inşa edilen camideki türbesine nakledilmiş olup halen ziyarete açık bulunmaktadır.
#islam#islamiyet#allah#la ilaha illa allah#allahuekber#ayet#hadisler#tevhid#hilafet#tevekkül#tevbe#toplum#tarih#türkiye#ankara#alim#ilim#biyografi#okumak#osmanlı#allahaşkı#allahﷻ#islam devleti#islami#islamivideo#hayat#ömür#hakimiyet#hak#hakikat
7 notes
·
View notes
Text
O Gece Kültürümüze Yepyeni Bir Element Katacaktık
Merhaba. 65-66 yaşlarında beyim. Sizlere anlatacağım bu iç gıcıklayıcı hikaye esasında yaklaşık on sene öncesine ait, ama beni ilk günkü gibi heyecanlandırdığı için artık içimde tutmamaya ve sizlerle de paylaşmaya karar verdim.
Hikayemin geçtiği 2011’li yıllarda halen aktif bir beydim. 08/09/1999 tarihinden önce devlet memurluğu, sigortalı veya Bağ-Kur'lu hizmet süreleri bulunan bir öğretmen olmamdan ve yine 15/6/2002 tarihine kadar olan toplam hizmet sürelerimin esas alınarak yaş gruplarımı da tamamlamamdan dolayı artık 25 yıllık hizmet süremin dolması için gün sayıyordum. Şeyda öğretmenle tanışmam da işte tam bu günlere rastlar.
Şeyda öğretmen, eğitim camiasında çok iyi tanınan, kültürlü ve çok da alımlı bir bayandı. 08/09/1999 tarihinden önce devlet memurluğu, sigortalı veya Bağ-Kur'lu hizmet süreleri bulunan ve 20 yıllık hizmet süresini doldurmuş bir öğretmen olmakla birlikte; görevinden ayrıldığı ve açıkta iken SSK'lı veya Bağ-Kur'lu çalışmaları olduğu için, 2829 sayılı kanunun 8’inci maddesine göre son yedi yıllık hizmetlerinin en az yarısından fazlasının (3 yıl 6 ay) Emekli Sandığı’na tabi olması koşuluyla, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümleri esas alınarak aylık bağlanması gerekiyordu. Upuzun ve bakımlı saçları beline kadar inerken, iri gözleriyle hayalini bile kuramadığım şiirsel bir bayanın özlemini hissettiriyor ve bu ihtiyar delikanlının içini adeta bir kor gibi yakıyordu. Artık O’ndan başka bir şey düşünemez olmuştum. Mamafih, örfümüze adetimize, daha da önemlisi, kültürümüze uygun şekilde yaklaşmalıydım, aksi bana yakışmazdı.
Neden sonra, Öğretmen Evi’nden eğitimci dostların da aracılığıyla Şeyda öğretmenle tanışmış, hemencecik de kaynaşmıştık. Kültür ve felsefeden tut, yapay zeka teknolojilerinden dijital fotoğrafçılığa kadar geniş bir yelpazede derin söhbetler ediyor, birbirimize her gün daha da ısınıyorduk.
Yine kültür felsefe derken konudan konuya atladığımız bir gün, ‘Ay Halit öğretmenim, biliyorsun ben kültürü, kültür endüstrisi kıskacında ele almayı seviyorum’ deyiverince içimde bir şeyler kıpırdanmıştı. O beklenen gün en sonunda gelmişti, artık ne olacaksa olacaktı. Bu güneşe kar dayanmaz, delikli taş yerde kalmazdı.
’Hoca Halit, hadi iyisin, yine dört ayak üstüne düştün!’ diye düşünürken, aseksüel olduğunu bir tweet vasıtasıyla öğrendiğim Şeyda öğretmen, zihnimi okurcasına hınzır bir gülüşle sözlerine devam etmiş ve kulağıma, ‘Bu da beni ister istemez Adorno ve Horkheimer gibi, modernizmin kültürü aynılaştırıcı etkisinin olduğunu ve kapitalizmin de etkisiyle tek boyutlu bir toplumun yaratıldığını savunan toplumbilimcilere yaklaştırıyor Halit öğretmenim. Senin de bildiğin üzere; temel çabalarını genelin tikel üzerindeki hegemonyasını kırmak olarak açıklayan bu düşünürler, endüstrileşen dünyada kültürün de endüstrileştiğini ve bu şekilde aynılaştığını belirtiyorlar. Bireyin de endüstri ürünleri gibi metalaştığını, özgünlüklerini kaybettiğini ifade ediyorlar’ gibi o gün o odada o çatı altında o konjonktörde çok da anlamlandıramadığım, çok da konduramadığım şeyler fısıldamıştı.
Artık ok yaydan fırlamıştı. Somut bir adım atmanın zamanı gelmişti, bu sıcağa kar dayanmıyordu. Kendisini aseksüel olarak tanımlayan tavrının arka planında güçlü bir tarihsel fon bulunduğunu anlayışla karşılamakla beraber; omuzlarını ancak örten kıvır kıvır saçlarını ve kıvır kıvır saçlarının dans ettiği pamuksu omuz başlarını düşündükçe içimde bir volkan patlıyordu.
Eski bir öğrencisinin, ülkemizde düzenlenen ve 58 ülkeden toplam bin 880 genç sporcunun katılımıyla gerçekleştirilen 2011 Dünya Üniversiteler Kış Oyunları kapsamında canlı yayında boy göstereceği gerekçesiyle beni evine davet ettiğinde içimde bir şeyler kıpırdanmıştı. Alp Disiplini ve snowboard ile beraber en sevdiğim disiplin olan kayakla atlama müsabakalarının da o gün start aldığını görünce sevincim ikiye katlanmış, yıllardır giymediğim Norveç malı bordo tulumumu üzerime geçirip Şeyda öğretmenin evinin yolunu tutmuştum.
Ilık bir Nisan öğleden sonrasıydı. Şeyda öğretmen, beni üzerinde ayak bileklerine kadar inen simsiyah ipeksi bir elbiseyle karşılamış, mandalina özlü çarpıcı parfümüyle başımı döndürüvermişti. Artık ne olacaksa olacaktı. Bu iş, Dört Tepe Turnuvası’na benzemezdi. Doruklardan büyük bir hızla düşmenin değil, hayatının altın çağında o doruklara inim inim tırmanmanın zamanıydı. Neden sonra, ‘Şeyda öğretmenim, artık belli bir yaşa geldik, bu eziyet neden, iki medeni insan gibi sevişirken bu mesafe neden…’ deyince, ‘Ay Halit öğretmeniiiimm, alemsin valla, sevişmek bizim kültürümüzde var mı ya hu!’ diye hınzır hınzır gülmüştü.
O gece kayakla atlamayı, Adorno’yu, Horkheimer’i, Frankfurt Okulu’nu, kitlelerin aldatılışı olarak aydınlanmayı filan boşverip kültürümüze yepyeni bir öge, taptaze bir element katacaktık. Hem de sabahın ilk ışıklarına kadar… Artık huzur içinde emekli olabilirdik.
Olamadık. Şeyda öğretmen sadece toplam hizmet süresini değil, aynı zamanda bu dünyadaki süresini de doldurmuştu. O şaşaalı günün hemen ertesinde -emekliliğine sadece birkaç hafta kala- Hakk’ın rahmetine kavuşmuş, cenazesi de ikindi namazını müteakip Karaisalı İlçe Mezarlığı’na defnedilmişti.
Link: http://www.daktilogazetesi.com/haber/bizim-kulturumuzde-sevismek-yok/2303
2 notes
·
View notes
Text
GÜZELLİK…
Sabah.
Gün, yavaş yavaş ağarıyor.
Ufka beyaz bir çizgi çekti şafak.
Ardından alı al, moru mor eden bir renk cümbüşü sökün etti.
Dağ, tepe, orman dikkat kesildi.
Şafak ha söktü ha sökecek…
Sırtında inci işlemeli atlas kaftanı, mağrur bir kral edasıyla, saldı ışıklarını.
Gözü kör eden, kırmızıya sarılmış sarı, gökyüzü mavisi, çağla yeşili, fistan moru… Siyahtan gayri, bin bir renk içinde, bir genç kız gülümsemesiyle usul usul okşadı dağları.
Sonra bir anne şefkatiyle sardı sarmaladı.
Yaprak ellerini açmış ağaçları, suyun, köpüğün, balıkların dans ettiği denizi gördü. Gümüş sırmalı pırıltılarla yıkadı ormanı ve denizi.
Sonra kırmızı kiremitli damları, sokakları, baştanbaşa şehri…
Gün keskin bir kılıç darbesiyle ortadan ikiye bölündü.
Önüm, beyaz gelinlik giymiş bir kız gibi ak ve duru, arkam matem elbiseleri içinde yas tutan bir kadın gibi siyahtı.
Edalı bir yosmanın savrulan eteğinde hışırdadı rüzgâr.
Nazlı nazlı esti seher yeli…
Ağaç, çiçek-börtü böcek.
Sıra sıra dizilmiş orman, bereketten toprak, cümle tabiat; kuş- kanat sesi, “ günaydın” diyen insan sureti…
Bitmesini istemediğimiz rüyalar, uyku bölen sevdalar, tasavvurlar, hülyalar, hayaller…
Uykudan henüz uyanmış bir çocuk güzelliğinde, ağardı gün; taze ve gözleri mahmur…
“Hadi uyan
Gün ışığı çilemeye başladı başucunda
Denizler bir mavilik edindi günden
Seher yeline uyup kuşlar yerinden uçtu
Bu türküyü dinlemeyecek misin?
Hadi uyan!” (1)
Besmeleyle açılacak dükkânlar, temizlik yapacak, silip-süpürecek eller, kapıda siftah bekleyecek gözler.
Öğrenciler, öğretmenler.
Okullar, kâğıtlar, kalemler…
Çoktan yola çıktı işçiler, tarlada, bahçede ter döküyor çiftçiler.
Ter damlayan alınlar, eller cepte, ıslık çalarak kazanılan milyonlar…
Ümitler,
Hayal kırıklıkları,
Parklarda, banklarda beyhude geçen saatler.
Sırtında, eve eli boş gitmenin ağır yükü, dilde, içinde “müjde, çok şükür” olmayan cümleler…
Sevaplar, günahlar…
Rüzgâr gibi geçen günleri “geçen gün ömürdendir” diye kederle anıyor gençliğine duymamış yaşlılar…
Bir muhayyer şarkı da yaşanıyor gün; “Batan gün, kana benziyor …”
Gece.
Ay.
Siyah bir şal örttü üstüne gece.
Geceler bir bilmece.
Yıldızlar eğlencede…
Gündüz sendin, sensin gece.
“Dünyayı güzellik kurtaracaktır”; kurtaracak güzellik sende.
Neden sensin,
Çare sen,
Sebep sensin,
Çare sensin.
Gül sensin, içindedir gülistan, güzellik insanda…
“Hayat güzeldir.”
Hayatın kendisi güzeldir.
Fıtratındadır güzellik?
Hayatı güzel yapan insansa.
Hayat insanla mı güzeldir…
Cevap askıdadır…
Jakonde niçin güzeldir mesela?
Tuval, boya, fırça, profil, ışık, tasavvur, gölge…
Jakoned’u güzel kılan Da Vinci’nin fırça darbeleri, hayal gücü müdür?
Tebessümünde mi gizlidir sırrı, Nisan tomurcuğunda olduğu gibi…
Bunun da cevabı askıdadır.
Watteau niçin güzeldir?
Parkta ıslak yaprak ve dalları çiğneyen bir kadının siluetini yalnız arkadan, müphem olarak görürüz. Gördüğümüz şey, içimizdeki güzelliğin dışa yansıması mıdır?
Gören gözde midir güzellik…
“Güzelliğin on pare etmez, bu bendeki aşk olmasa” diyen Veysel’in, kör gözünde mi, kalbinde midir güzellik…
“Bir gece sevdiğim içeri girdi. Yerimden öyle fırlamışım ki, elbisemin eteği mumu söndürdü. Güzelliğiyle karanlığı dağıtan sevgilim sordu: “Ben gelince neden ışığı söndürdün?” Dedim ki: “Güneş doğdu zannettim…” (2)
Notada, görüntüde, sözde, kâinatta kendinden bir şey bulamıyorsan:
Nafile!
Sevmenin de, sevilmenin de imkânı yoktur.
Her ne arasan kendinde ara.
“Hararet nardadır, sacda değildir.
Akıl baştadır, taç da değildir.
Her ne ararsan kendinde ara
Mekke'de, Kudüs'te Hac'da değildir…”
Neye bakarsan bak, kendini görürsün.
Keskin bir bıçakla keser şah damarımızı Dostoyveski:
“Güzellik gizemli olduğu kadar korkunçtur. Tanrı ve şeytan orada savaşıyorlar ve savaş meydanı ise insanın kalbi..."
Kalp
Yürek.
Aşk-nefret…
İyilik-kötülük.
Güzellik-çirkinlik…
“Güzellik aynada kendini seyreden sonsuzluktur…”
Aynalar.
Durgun temiz suya vuran suret…
Vitrinler
Camekânlar
Binalar
Yollar
Köprüler
Ağaç, çiçek kuş
İnsanlar, hayvanlar
Aşık-maşuk
Cümle kâinat…
“Güzel güzeldir, zamanın önemi yoktur…”
Rivayet o ki, Ali, bir gün Dicle kıyısına gidip bir divitle bir kalem ister. Divit ve kalem gelince bir kaç kâğıda bir şeyler yazıp nehre atar, “Bunlar marifet ve hakikate ait sözlerdir. Bir müddet sonra Şiraz’dan bir arif gelecek; bu sözler ondan zuhur edecek”
Eder.
“Marifet ve hakikat…”
Gül ve diken.
Gül ve gülistan…
Şirazli Sadi bin yıl önceden seslenir:
“Ey akıl sahibi!
Gül dikenle beraber bulunur. Senin dikenle ne işin var, gülü demet yap… Eğer tabiatında yalnız kusurları görmek varsa, tavus kuşunda çirkin ayaktan başka bir şey göremezsin…”
Bakmak değil, görmektir marifet...
“Güzellik müthiş bir kudret gülümseme ise onun kılıcıdır.”
Kılıcı kınından çıkart.
Sapla hayatın kalbine!
“...ey acılara tat veren güzellik
Yüreğimize hoş geldin.
Geldin de…” (3)
Güzellikler içinde geçecek bir Pazar dilerim...…
(1)Metin Eloğlu.
(2)Şirazi
(3)Adnan Yücel.
Mirza ARABACI 🖌️ 🍁 🍁 🍁
10 notes
·
View notes
Text
Hadi – İpucu ve Joker Kodu (3 Nisan 2020)
Aslı Melisa Uzun, Ali Tınaz, Cem Avnayim ve Tarık Uğur Özenbaş’ın dönüşümlü olarak sundukları para ödüllü canlı bilgi yarışması “Hadi” bugün 11:00, 12:30, 17:30 ve 20:30’da. Bugünün yayın akışı ve ödülleri şu şekilde:
Saat 11:00’de “beIN Connect ile Çizgi Film ve Animasyon Hadisi”nde 3 Joker Hakkı.
Saat 12:30’da “Mini Hadi”de 1.000 TL.
Saat 17:30’da “Mini Hadi”de 3 Joker Hakkı.
Saat 20:30’da…
View On WordPress
#3 Nisan#3 Nisan 2020#3 Nisan 2020 Cuma#3 Nisan Cuma#Ali Tınaz#Aslı Melisa Uzun#Astro Günden#Az mı Çok mu?#Bil Bakalım Kim?#Bulmaca#Cem Avnayim#Görücü Usülü#Hadi#Hadi 3 Nisan#Hadi 3 Nisan 2020#Hadi 3 Nisan 2020 Cuma#Hadi 3 Nisan Cuma#Hadi İpucu#Hadi İzle#Hadi Joker#Hadi Joker Kazan#Hadi Joker Kodu#Hadi Magazin#Hadi Maraton#Hadi TV#Hadi University#Hadi University ile İngilizce#Hediye Joker#Joker Kodu#Odiyşin
0 notes
Text
24 Nisan 1915, Nam-ı Diğer: Ermeni Soykırımı mı?
Ermenilerin bu tarihi Ermeni Soykırımı olarak adlandırdığını ve her yıl düzenli olarak bu tarihte anma törenleri düzenlediklerini hepimiz biliyoruz. Ancak şöyle ilginç bir durum var ve bu durum hakkında yazmak istedim.
Tehcir kararının çıkarıldığı tarih 26 Mayıs 1915. Tehcirin uygulanma tarihi is 7 Eylül 1915. O zaman bu 24 Nisan nedir? Hadi bu soru hakkında konuşalım.
Öncelikle şu bildiriyi bilgilerinize sunmak isterim:
Ermeni milletine
Vatandaşlar!
Düşmanın vahşi ve kederli çığlıkları arasında yüzlerce, binlerce toplarına, tüfeklerine karşı dört günden beri devam eden kahramanca mücadelemizi her zamankinden daha metin ve cesur olarak galip gelmek ümidiyle sürdürmekteyiz. İç oğlundan Ararka, Ararka’dan Haç Sokağı’na ve Hamit Ağa’nın karşı başına kadar askerlerimiz galip ve cesur kalmışlar ve başlarımızın üstünde kanatlarını açan ölümün korkmadan da gözlerinin içine bakmışlardır.
Ne düşmanın çokluğu ne bugün yahut yarın mutlaka öleceğimizi bilmek bizi korkutmaz.
Hayır! Biz ölümü görmek, seyretmek isteriz. İsteriz ki milletlerin bu mücadelelerinde taa doğunun derinliklerinde yüzlerce asırlık bir ağacı olan Ermeni milletinin dahi elinde silah, kışlaların dumanlı harabeleri, düşmanların sayısız cesetleri üstünde olmasını nasıl bildiğini gösterelim!
Düşmanın kan gölü olmuş kışlalarına şu sayılamayacak zaiyatına bakınız! Askerlerimizin kahramanca dayanmalarına bakınız! Cesaretle, ümitle kalbimiz dolu olarak milletin hayat bulması ve bayramını kutlamak için hazırlanması.
13 Nisan Sabah
1. Cumartesi günü Hacı Bekir kışlasının önünde bir Türk askeri öldürdük.
2. Dün Ararak iki Türk askeri öldürdük
3. Vezüz mevzimizde bir Türk askeri öldürdük.
4. Dün bir Türk, cumartesi günü de Şehbender nöbet mahalimizde bir gönüllü Türk kurtarıcısı öldürdük.
13 Nisan öğle
1. Şahbağı mevziinin karşısında bulunan Hamza’nın evini yaktık. İçinde Türk müfrezesi vardı. Düşmanlar bazı ölüler bırakarak kaçtılar.
2. Dün Tütüncüyan mevziimizde bir Türk telef edildi.
3. Dün akşam Ararotes in merkezinde üç mevzi daha kazandık. Bir çok Türk öldürdük. Geceleyin de ileri mevzilerini yaktık.
14 Nisan
1. Dün Posdağ mevziimizde ahaliden bir Türk öldürdük.
2. Şımavonyan mevziimizde ahaliden bir Türk öldürdük.
3. Tarman köyünün Ermeni askerleri Drovanez köyüne hücum ettiler ise de Türk süvarileri müdafaa için çabuk yetiştiği için askerimiz kaçtı.
4. Dünkü Kuruyaş muharebesinde sekiz Türk askeri telef olduğu gibi bir mavzer tüfeği 110 kurşun elde ettik. Üç Ermeni telef oldu ve altısı da yaralandı.
7. Öntel mevziimizden Perşembe günü üç Türk, Cuma günü bir tane daha, cumartesi günü bir diğerini, Pazar günü de bir asker öldürdük. Nalbandyan mevziimizde de pazartesi bir, Perşembe günü bir diğer Türk askeri telef ettik. Bizim taraftan ise ancak 11 yaşında bir kız çocuğu telef oldu.
Bu isyanları bastırmak amacı ile Osmanlı Devleti ''Ermeni Komitesi''nin yandaşlarını tutuklamaya başladı. Gazeteci Hamelin ve Brun’a göre 24 Nisan günü altı yüz yazar, şair, gazeteci, politikacı (Hamelin tarafından seçilen öncelik sırası dikkate alınarak) doktorlar, avukatlar, jüri üyeleri, öğretmenler, bilginler ve papazlar merkez hapishanelerine gönderildi.
Ancak alınan tedbirlerin sonuç vermemesi üzerine Ermenileri silahlandıran ve isyanlara sevk eden Komiteleri kapatmak ve elebaşlarını tutuklamak yoluna gidilmek zorunda kalındı. Nitekim Dahiliye Nezareti 14 vilayet ile 10 mutasarrıflığa 24 Nisan 1915 tarihinde meşhur genelgeyi yayınlamıştır. Bu genelgede; Hınçak, Taşnak ve benzeri Ermeni komitelerinin kapatılması, belgelerine el konulması, liderleri ile zararlı faaliyetleri bilinen Ermenilerin tutuklanması ve bunlardan bulundukları yerlerde kalmaları sakıncalı görülenlerin uygun yerlerde toplanmaları talimatı verilmiştir.
Bu olay, ayrılıkçı Ermeniler ve destekçileri tarafından bir halkın susturulmaya çalışması olarak yansıtılmaya çalışılmıştır.
1 note
·
View note
Text
HADİ BAKALIM GERÇEK GÜNDEME DÖNELİM Mİ?
(YAPISAL REFORM PAKETİ ÖNCESİ 2 NİSAN TARİHLİ SORULARIMIZ)
1-Bak gördünüz mü Cumhur ittifakı olarak %51,6 oranında oy alarak "BEKA" meselesini de halletmiş oldunuz !
ŞİMDİ GERÇEK MESELELERE DÖNELİM Mİ?
2-Bütçeden başlayalım; Ocak-Şubat-Mart vergi gelirleri, enflasyon oranının bile altında kalarak sadece %7 oranında artarak 163 milyar TL oldu. Bütçe giderlerimiz ise % 45 oranında artarak 267 milyar TL'ye çıktı. Yani bol kepçe harcamaya devam etmişsiniz.
3-Her ay düzenli olarak 250.000 kişi işini kaybediyor, her gün 8.000 eve daha işsizlik ateşi düşüyor. Resmî işsizlik 4,5 milyonu ve geniş anlamda işsizlik 8 milyonu buldu.
4-TÜİK tarafından açıklanan enflasyon %19,71 olmasına karşın, dar gelirli insanların gıda enflasyonu bile % 48'i geçti.
5-Yıllık büyüme rakamları hesaplamalarında %55-60 arasında bir ağırlığa sahip olan özel kesim tüketim harcamaları % 9,8 oranında, imalat sanayi üretimi % 12,6 oranında azalmaya devam ederken, istihdamı teşvik politikaları ile 2,5 milyon insana nasıl yeni iş bulacağınızı merakla bekleyeceğiz.
6-Bankaların kredi/mevduat oranı %145'i bulmuşken, takipteki kredi alacakları %5,2'ye, donmuş kredilerinin oranı % 15 civarına ulaşmış iken, 2 Trilyon 520 milyarlık toplam kredi hacmini %15 daha artıracak şekilde 375 milyar TL yeni kaynağı nereden bulacağınızı görmek istiyoruz.
7- Bir yıldan az vadeli dış borç miktarı 177 milyar $, MB net döviz rezervimiz 20 milyar $'ın altında iken ve düşük faiz sebebiyle vatandaşınızın 184 milyar $'lık mevduatını TL'ye çevirmesini ve bu şekilde rezervlerinizi artırmayı nasıl başaracağınızı görmek için bekliyoruz.
Toplam dış borçlarımızın toplamının milli gelire oranı 2001 krizindeki oranının bile üstüne çıkarak % 56,7 oldu. 2003 yılında özel sektörün toplam borcunun GSYH'ya oranı %15 iken, 2018'de bu oran % 71'e çıkmış...
Hep birlikte borçlanmış ve "sanal cennette" yaşamışız.
8-Damat beyin beyanlarına göre 2019 yılı iç ve dış borçlanma miktarlarının %80'ini ilk üç ayda doldurduğunuza göre, yeni ve taze kaynağı nereden bulacaksınız?
9- Tarım ve gıdada net İTHALATÇI ülke durumuna düştüğümüzün farkında olduğunuza göre, bu durumdan kurtulmak için hiç değilse kanun gereği olan 37 milyar TL'lık tarım desteklerini vermeyi düşünüyor musunuz, bu kaynağı bulabilecek misiniz?
10-Kendimizin üretemediği ham madde, ara malı ve yatırım malları ithalatının düşmesine sevinirken, bir kaç ay içinde İHRACATIMIZ çakılıp kalacağının farkında mısınız? Bu konuda düşündüğünüz mucizevi bir formül var mı acaba?
11-31 Marta kadar döviz, faiz ve kredi hadlerini komuta ekonomisiyle idare ettiniz. Bundan sonra döviz mi, faiz mi hangisini piyasa koşullarında dalgalanmaya bırakacaksınız acaba?
12-Bütün bu saydıklarımız için yaklaşık 80-100 milyar $ taze kaynağın gerekli olduğu bilindiğine göre ve bu kaynağın "içeriden" bulunması mümkün olmadığından, Newyork veya Londra tefecilerine %7,68 faiz vererek mi bu kaynağı bulacaksınız. İç tasarruflar yönünden dünya ülkeleri arasında %14 oranıyla 88.sıradaysanız, ihtiyacınız olan dış kaynağı nereden bulacaksınız?
Kaldı ki, bu miktarda dış borçlanma imkanına bile sahip olmadığımız genel kabul gören bir husustur.
Ne diyelim Allah milletimize dayanma gücü, size de kolaylıklar versin...BEKLİYORUZ !
Kızmazsanız biz sormaya devam edeceğiz...
Rubil GÖKDEMİR
5 notes
·
View notes
Video
youtube
Yaralandım - Nalan ✩ Ritim Karaoke (Nihavend Minör Oryantal Fantezi Pop ... ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın 👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ✩ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/CADayxG1CQE ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Yaralandım - Nalan ✩ Ritim Karaoke (Nihavend Minör Oryantal Fantezi Pop Beste Nalan Tokyürek) ESER ADI : Yaralandım SÖZ GÜFTER : Hasan Sadun Ersönmez, Nalan Tokyürek BESTE - MÜZİK: Hasan Sadun Ersönmez, Nalan Tokyürek USÜL : Oryantal 8/8 Düyek MAKAM - DİZİ : Nihavend Minör Besteciler: Hasan Sadun Ersonmez / Tokyurek Nalan Bm Günahını bana bırak A Bm Sevabın senın olsun Bm Em G Ben zaten her acının gözdesi oldum Em A7 G Bm En tatlı yalanların kölesi oldum Bm Em Bm Daha çok acı verme git F# Bm Düşünme hiç hadi git Bm F# Bm Yaralandım yaralandım F# Bm Karalandım karalandım A7 G Bm Bir günahın koynundayım yar bunaldım Bm Üzülmedin benim için A Bm Bukadar mı taştı kalbin Nalan Unvanı Nâlân Doğum Emine Nalan Tokyürek 15 Kasım 1973 (50 yaşında) Eskişehir Tarzlar Arabesk müzik Fantezi müzik Pop müzik Türk Sanat Müziği Meslekler Şarkıcı, besteci Etkin yıllar 1994-günümüz Müzik şirketi Mega Müzik (1994) Raks Müzik (1995) İstanbul Plak (1997) Kiss Müzik (1999) Universal Müzik (2002-2003) Erol Köse Production (2005-2007) Seyhan Müzik (2009) Aşk Müzik Yapım (2012-2014) Poll Production (2019) Karma Music (2022-günümüze) Emine Nâlân Tokyürek, ya da bilinen adıyla Nâlân (d. 15 Kasım 1973, Eskişehir), Türk şarkıcı, besteci ve söz yazarı. Yaşam öyküsü Nâlân, 15 Kasım 1973 tarihinde Eskişehir’de polis bir baba ve ev hanımı bir annenin üçüncü kızları olarak dünyaya geldi. Babasının tayini sebebiyle 3 yaşındayken İstanbul’a taşındılar. İlkokula İstanbul’da başladı. Beşinci sınıfa kadar İstanbul’da okudu. Babasının tayini çıktığı için taşındıkları Afyonkarahisar’da ilkokulu bitirdi. 1984 yılında, İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Çalgı Eğitimi, Kanun öğrencisi olarak ortaokula başladı. Lise ve üniversite öğrenimine de aynı okulda şan bölümü öğrencisi olarak devam etti. Klasik Türk müziği eğitimini bu okulda tamamladı. Nalan diskografisi Stüdyo albümleri 11 Video klipleri 29 Nalan Tokyürek diskografisi veya Nâlân, Türk şarkıcı Nalan'ın diskografisi. Albümler Yıl Albüm-Single adı Yapımcı Hitler Satışlar 6 Mayıs 1994 Of Aman Mega Müzik Ölür Müsün Öldürür Müsün, Tutmayın Beni, Of Aman, Bunun Adı Sevda 16 Haziran 1995 Cansuyum Raks Müzik Hadi Yarim, Cansuyum 7 Kasım 1997 Usul Usul İstanbul Plak Canımsın, Farzet, Yaralandım. Zalimin Zulmü, Usul Usul 28 Aralık 1999 Nalan 2000 Kiss Sök Kalbini, Hani Çok Sevmiştin, Doyamıyorum 26 Nisan 2002 Nalan 2002 Universal Müzik Acemi Balık, Lanet Olsun, Hiç Hakkın Yok 14 Kasım 2003 Cayır Cayır Universal Müzik Cayır Cayır, Sana Sevgilim Ol mu Dedim, Anahtar 5 Ağustos 2005 Adresi Biliyorsun Erol Köse Adresi Biliyorsun, Kedi, Karış Karış 5 Şubat 2007 Türk Sineması Klasikleri Erol Köse Her Şey Bitmiştir Artık, Seven Ne Yapmaz 10 Şubat 2009 Demode Seyhan Müzik Mnyk 16 Haziran 2012 Aşk Aşk Müzik Hoş Geldin, Haklarım Saklı 19 Mart 2019 Aşk Senin Neyine Poll Production Seninle Temize Çektim Videografi Yıl Şarkı Albüm 1994 "Tutmayın Beni" Of Aman "Bunun Adı Sevda" "Affet" "Ölür müsün, Öldürür müsün?" 1995 "Gönül Belası" "Hadi Yarim" Cansuyum "Cansuyum" 1997 "Canımsın" Usul Usul 2000 "Sök Kalbini" Nalan (2000) "Hani" 2001 "Aramızı Bozamazlar" 2002 "Unutmadım" Nalan (2002) "Acemi Balık" "Lanet Olsun [Remix]" 2003 "Cayır Cayır" Cayır Cayır 2004 "Sana Sevgilim Ol mu Dedim?" "Anahtar" 2005 "Adresi Biliyorsun" Adresi Biliyorsun 2005 "Sonunda Bitti" 2006 "Balkızın Aşk Baladı (Nalan ve Kutsi düeti)" "Keloğlan Kara Prense Karşı Orijinal Film Müzikleri" 2007 "Herşey Bitmiştir Artık" Türk Sineması Klasikleri "Seven Ne Yapmaz" 2009 "Yaralıyım" Demode "MNYK" 2010 "Söz Verdik" 2012 "Hoşgeldin" Aşk "Haklarım Saklı" 2019 "Yaralandım" Aşk Senin Neyine 2022 "Deli Aşk" Deli Aşk Dış bağlantılar Resmî site TTNET Müzik'te Nalan albümleri İTunes'te Nalan albümleri gtd Nâlân Diskografi Albümler Of Aman (1994)Cansuyum (1995)Usul Usul (1997)Nalan 2000 (1999)Nalan 2002 (2002)Cayır Cayır (2003)Adresi Biliyorsun (2005)Türk Sineması Klasikleri (2007)
0 notes
Photo
🦚 “Bolu’ya doğaya kaçalım, sakin ve huzurlu bir tatil yapalım diyenler” parmak kaldırsın!✌️ Varım diyen herkese gelsin bu önerimiz: @hindibadogaevi 🌿 Bahara “merhaba” dediğimiz şu günlerde rotamızı konaklama için Yedigöller gezintimizden sonra, arabayla yaklaşık 40 km uzaklıkta bulunan Bolu/Mengen’de yer alan ve bizi etkisine alan Hindiba Doğa Evi’ne gidiyoruz. Sanıyoruz ki burası için insanın kendi doğasına teslim olduğu yer, diyebiliriz. 🌿 İçinden dere geçen Hindiba’da; ilk bakışta çam korularıyla dolu ormanın arasından geçiyoruz. Burada aceleye mahal yok. Ağaçlıklı yolun muhteşem akustiği şu dönemde taptaze ise, kim bilir Bisan ayının devamında nasıldır düşüncesi ile gözlerimizi kamaştırıyor. 🏠 Hindiba’da sağa sola serpiştirilmiş, göz zevkine hitap eden verandalı ahşap bungalovlarda ve taş evlerde sade, zevkli ve doğa dostu ortamlar yaratılmış.
Evcil dostlarımız için de yeterli konfor alanına sahip olan odaları 18-21 m2 arası büyüklükte.
Kaldığımız “Kayın 3” isimli odamızın cephesi dereye dönük ve manzara şahane. Sakin sakin zaman geçirmek için hafta arası gelmeyi tercih ediyoruz. Çocuklu ailelerin de epey hoşlanacağı bir ortam var burada! ✏️ Hafta içi ve hafta sonu Nisan özel fiyatları için @hindiba_dogaevi ‘ni arayın, bizden de selam söyleyin! Kahvaltı ve akşam yemeği dahil. *0-5 yaş ücretsiz. 📞 0 530 824 97 91 🎶Otelde Jazz, klasik tarzında müzikler çalınıyor. 🥃 Tesiste içki servisi var. 🎥 4. Kare’yi @sisters2blog çekmiş, paylaşıverdik onu da hemen🙏🏻 Nasıl beğendiniz mi burayı, Hadi yorumlara bir ❤️ kalp atın öyleyse👐 #hindibadogaevi #mengen #bolu #dağevi #dağevi #kucukotellerhindiba #doğa #doğada #doğadakal #butikotel #butikoteller #küçükoteller #bolu #boluyedigöller #boludağevi #orman #yürüyüş #şömine #keyif #boluotelleri #boludağevi (Hindiba Doğa Evi / Hindiba Nature House) https://www.instagram.com/p/Cb5Pm3aMmWD/?utm_medium=tumblr
#hindibadogaevi#mengen#bolu#dağevi#kucukotellerhindiba#doğa#doğada#doğadakal#butikotel#butikoteller#küçükoteller#boluyedigöller#boludağevi#orman#yürüyüş#şömine#keyif#boluotelleri
0 notes
Text
BİR “A” HİKAYESİ
Tahta sıraların, kara tahtanın, tahta doğramaların kokusu bütün akşam amfilere, ertesi gün öğrencilerin ve hocalarının ciğerlerine dolup taşardı. İşte o gün de böyle bir gündü. Asistan A, herkesten önce gelip sınıfa bi baktı. Biraz heyecanlıydı, cep aynasını çıkardı yanakları kırmızılaşmış mı ne! Offf çabuk geçse bari çocuklar gelmeden.
Notlara mı göz gezdirsem dedi içinden, Amaan nesine bakayım bütün akşam elimden düşmedi zaten. 12-13 tane örnek çözecekti. Dersin hocası da her örnekten sonra -sınıfa şöyle bir bak, hangisini iyi anladılar veya anlamadılar bi izlemede ol tamam mı Ayşecim- diye bir ricada bulunmuştu. Eh, bu da okulun lisanında aslında şu demekti, sınavda o soruyu sorarız, hepsi dökülür! Yapabilen yapar, bize de bu yeter. Ama yapan da var deriz.
Öğrenciler gelmeye başladı, öğleden sonraki bu derste herkesin enerjisi yerinde şakalaşanlar, gülüşenler, dergi falan karıştıranlar. Ya da tetris oynayanlar. Bazı yüzlere çok aşina, bazılarını ilk kez görüyor. Vay be, demek biz de böyle görünüyorduk diyor. Birazdan dışarının soğuğunun etkisi kırılacak ve arada uyuklamaya başlayanlar olacak. "Hemen camı açarım, kendilerine gelirler." Camın pencere kolu çekmecede duruyor, bu da idarenin açık bırakılan camlara karşı önlemi. Sesini ayarladı ve anlatmaya başladı. Kendini tanıtmayı bile unutmuştu. Soru soranlar, harıl harıl her söylediğini yazanlar...
Örnek çözümü fena gitmedi. Odasına gelirken, hocayı gördü. Profesör, hangisini yapamadılar diye sordu. Hocam bir tane 3 şıklı soru var ya, onda zorlandılar dedi. Aaa bak şu işe dedi kadın, hani şu grafiğini çizdirdiğimiz ne oldu peki, orayı çok karıştırır önceden talebeler, onu yaptılar mı? Onu bir tanesini tahta kaldırıp yaptırdım hepsi de tartışa tartışa anladılar dedi. Oysa öyle olmamıştı. Daha doğrusu soruların genelinde sınıfta yüzler gülmüş, hocam çok iyi anlıyoruz diyenler de çıkmıştı. Üç şıklı soru da en merakla dinlenen olmuştu. Aha işe bakın, kendisini de öğütmeye çalışan sisteme gol atma fırsatı geldi ve hiç bekletmeden golü attı asistan A.
Çocuklar dersin bitimiyle birlikte tekrar şen şakrak sohbetlere başladı. Bütün sınıf bir şeyler öğrenmenin keyfiyle tahta sıraların, kara tahtanın, tahta doğramaların kokusu ciğerlerinde amfiyi terk ettiler. Işıklar söndürüldü. Bu ne soğuk birader sanki Aralıktayız dedi bir üniversiteli diğer arkadaşına. Öbürü de sorma oğlum valide iyi ki kazakları kaldırmamışdiye karşıladı.
1994'ün serin Nisan akşamüstünde kampüsten çıkarken, o akşam eve misafir geleceğini düşünerek belli belirsiz gülümsedi. Ohoo dedi yemekler yapılmıştır şimdi, bölümdeki diğer asistan arkadaşlarıyla bir haftadır hamburger yiyorlardı, çünkü yolun karşısına yepyeni iş merkezleri ve gökdelenler yapılıyor buna bağlı olarak da yeni restonlar cafeler açılıyordu. Menülerin en revaç göreni hamburgerdi. Eve tok gelince annesi biraz tavır alır gibi oluyordu, ya da ona mı öyle geliyordu ne!
Öte yandan sistemi avlamanın sevinciyle yüzü ışıldadı. Tatlı tebessümü yüzüne yayıldı. Ne yani yahu, hepsi dökülürlermiş, hadi be! Bu çocuklara neden kendilerini aptal gibi hissettiriyorlar?
* * *
Birkaç hafta sonra bahar günleri kendini göstermeye başladı. Kampüsün kışları serttir de baharları insanın içini bir başka açar. Havalar biraz yumuşadı. O günkü ilk asistanlık dersinden sonra daha çok selam hal-hatır sorulur olmuş, öğrencilerle sohbet edilip okulun ve derslerin kasvetli havasından biraz uzaklaşmalar başlamıştı. Derken merken, bir sabah erken sınav yapılmıştı. Profesör, diğer soruların yanında sınavda o meşhum üç şıklı soruyu da sormuştu. Hem de beklenmedik bir puan ağırlığıyla!
Gel gelelim, o gün soruyu anlayan öğrenciler birbrilerine bu soru çok kolay moruk, sorulmaz zaten diye grafik çizdirilen örneklere çalışmışlardı. Sınavdan sonra nasıl geçti yaptınız mı diyen asistana herkes hocam biz ona kolay diye çalışmadık ama unutmuşuz, nasıl olduğunu da karıştırdık, hiç grafik sorusu da gelmedi dedikçe, dehşete düşüyordu. Bu sefer golü öğrencileri yemişti. Sistem eşitliği sağlarken, öğrencilere yaptığı bu örtülü jestin nasıl böyle beklenmedik bir geri dönüşü olduğunu düşünüp durdu. Demek ki herkesi her soruya çalıştırmalıydı.
Profesörle koridorun başında karşılaştılar. Kadın sıcak bir tavırla nasılsın diye sorduktan sonra gerçekten de dediğin gibi, o soruda saçmalayan saçmalayana dedi. A-a öyle mi hocam diyerek Profesörü cevapsız bırakmadı. Fakat, yay gibi gerilmişti. Odaya girdiğinde öfkesini atmak için hemen işlere koyuldu ama önündeki metni temize çekerken elleri titriyordu. Bu öğrenci milleti ne tuhaf arkadaş!
* * *
Seneler sonra, yine aynı amfide, tahta sıraların, kara tahtanın, tahta doğramaların kokusu ciğerlere dolarken bu sefer.. "Çalışırken soru ayrımı yapmak yok. Bütün örneklere bakılsın... Bu kolay, şu basit diyip çalışmazsanız, sınavda soru bi gelir öyle mal gibi kalır golü yersiniz ona göre" dedi, zeki ama çalışmıyor tayfadan birine tahtayı sildirirken. Kendi ise zemheri ayında soğuyan sınıfın penceresini kapatmaya doğru yöneliyordu. Son bir örnek yapalım, sonra da neler yaptık bugün birileri söyleyecek ve defolup gideceğiz derken dört derstir gelip ikinci sıranın en ortasında oturan uzun saçlı gözlüklü kıza göz kırptı. Kız da defolup gideceğiz lafındaki dokundurmayı anlamıştı. Orada onun gözünde yine bir çiçek, açmayı bekliyordu. Kızın derse geldiği ilk günkü yorgun ve mutsuz halini hatırladı.
Hızlıca toparlanıp çıktı ve akşam doğum günüydü, yemekler yapılmış, herkes davet edilmişti. Bir haftadır okuldan sonra sürekli hamburger yiyen Jamie'yi yeni sevdasından kurtarma fırsatı olarak da gördüğü bu doğum gününde, odasının camından doğru plazalardan yükselen dumanlara bir baktı. İnşallah Jamie'yi kurabiyeyle falan oyalamışlardır diye aklından geçirdi. Yoksa oğlu hamburger gurmesi olmaya doğru yol alıyordu! Takvimler 2008'in Aralık ayını gösteriyordu. Karanlık koridoru geçip binayı terk etmeye hazırlanırken bir anda sanki 1995'in akşam üstüne gitti. Hocası emekli olmamış da koridorda karşısına çıkacakmış gibi bir his geldi geçti. Bir süre on üç sene öncesinin Nisan’ında kaldı duygu durumu. Gözünün önünden geçen yüzler, sesler, sınıflar dolusu insanlar. Bu ne soğuk be evet Aralık ayındayız.
O günden sonra derslerde attığı oklar, hep hedefi tutturuyor, Eros Artemis Apollonlar falan hep işine baksın! Şu yayı da kimse görmeden bir kenara saklayayım dedi. Kimse görmedi.
Hem de zaten herkes olacaksa da böyle av olsun, diye düşündü. Bulmuşlar da benim gibi avcıyı. Derste çocukların söylediği birkaç saçma lafa gülerek otoparka doğru ilerledi. Bir tanesi durup durup tam kar havası dedikçe Egeli ve Güneyliler yaa öyle mi inşallah yağar diyip duruyordu. Bunlar aklına gelince te Allahım ne delilerle uğraşıyorum dedi ve başını iki yana salladı.
Tatlı tebessümü yüzüne yayıldı.
Herkese öyle geliyordu ki bir on üç sene sonra da yine elinde yay, fırlattığı oklar ve iyi ki varlar sevenlerim, ne kadar çoklar diyecekti.
0 notes
Text
Çürüten, Eksilten, Karanlığa Mahkum Eden…
Dibine kadar çürüyor memleket. Bir süreliğine değil artık alenen ve aralıksız bir biçimde, her güne yaygın ve doğrudan devam olunan bir tahayyül ile birlikte, hayat anlamı ve tüm o bağlamından kopartılıyor. Çürüme kanıksatılmaya çalışılıp, ara verilmeden var edilmiş olan her hamleyle biraz daha, bir kez daha hayat gölgelenmeye çalışılır. Biteviye çürüten, bir karaşın hattın üstünde yerle bir etme istemi güncelleniyor. Yeni ülke bu doğrultuda bu afaki hezeyanlar sarmalı olarak bina ediliyor, ne eksik ne tek satır fazla. Çürüme yerleşik, çürüme norm, çürüme bir hat olarak tanzim ediliyor. Cerahat var edilirken aralıksız olmuş her tavır, düzen diye var edilenin sunduğu her yönelim bir başka çürümeyi çıkartıyor. Bet ve feci olanın temsili, gündelik olanın sınırlarında yeniden kurulan her nüve, hamle nizam bırakmaz. Bizatihi ol devlet, her defasında bambaşka hamlelerle birlikte bir yıkım icrasına düşer, çürüme bu pratikler toplamında sabit kılınır. Her gün yeniden, hemen her anlam ve biçimde savunulan devletin var ettiği pratikler çürümeyi, çürüteni, çürümüşlüğü açığa düşürür, kurasız ve çekilişsiz.
Baş amir ve sultasının birlikteliğinde çıkagelen her yönelim başka bir derin kırılmayı iş bu sahanın her gününe sabitler. Düzen ve nizam olarak anılanın sunduğu, var ettiği tüm bu toplumsal sahaya karşıtlık artık aralıksız kılınır. İktidar kliği eliyle çıkagelen hemen her tahayyül bu doğrultuyu var eder. İşin kestirmeden hali bir doğru bırakmamaktır. Aslı ve astarı olmayan yaygaralar, büyüklenmeler, lebalep cümleler kurulurken ağız dolusu ol memleketin dibinin, dibinden çürümesinin yolunun ve zemininin konuşulması imkansızın ta kendisine taşınır. Zehir zemberek reçeteler, acı ilaçlar, eksiksiz bir eski devletin birebir replikası olagelen her atakla, bu kısır döngüye rehin ama sürekli yeni düşmanlar, yeniden ve yeniden düşman algılamalar, ortaya sermeler söz konusu edilir. Büyük parsalar anbean iç edilirken, büyük nutuklar atılırken bir kıyıda bir köşede hayatlar alaşağı edilmeye, tüm o muktedirin yeni ülke şablonunda var edilen cerahat büyütülmeye devam olunuyor hala ve hala!
BirGün Gazetesi’nden aktaralım: “Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekili Özgür Özel, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya Sedat Peker'e "yeni video yayınlama, kapatalım bu işi" diye mesaj gönderip göndermediğini sormuş, aracı olarak ise bir gazeteciyi yolladığını belirtmişti. O gazetecinin Hadi Özışık olduğu ileri sürülmüştü.
Hadi Özışık, Halk TV'ye açıklama yaparak, "Görüşen şerefsizdir" ifadeleriyle iddiayı yalanladı.
Bunun üzerine Sedat Peker sosyal medya hesabından Özışık ile yaptığı iki telefon görüşmesinin görüntü kayıtlarını paylaştı.
Peker ilk paylaşımında, “Kıymetli dostlarım, İnternethaber sitesinin sahibi olan Hadi Özışık - Süleyman Özışık kardeşler en yakınları olan Süleyman Soylu'yla benim aramda aracılık yaptıklarını yalanlamışlar. 'Söyleyen şerefsizdir' demişler. Ben kimseye hile yapmam, ancak kendimi de rezil duruma düşürmem" notuyla Hadi Özışık ile yaptığı görüşmenin görüntü kaydını yayınladı. Bu görüşme sırasında Peker ile Özışık’ın, Peker’in açıklamalarının yankıları üzerine değerlendirme yapmaları, Peker’in Soylu’nun açıklamalarına tepki göstermesi dikkat çekti.
Peker’in ikinci mesajında da Özışık ile yaptığı başka bir telefon görüşmesinin görüntü kaydına yer verildi. Bu görüşmede de Hadi Özışık, Bakan Soylu ile kendisi değil, kardeşi Süleyman Özışık’ın görüştüğünü söylerken Peker’den bu bilginin düzeltilmesini istedi.
Peker bu görüşmenin kaydını da “Anlatımlarımda ismi geçen herkesi uyarıyorum. Beni yalanlamayın, herkesi rezil ederim. Adam gibi dik duracağız. Yoksa yerle yeksan ederim!” mesajıyla paylaştı.
SuperHaber'den Cengiz Er'in haberine göre; Soylu, Hadi Özışık ile Süleyman Özışık kardeşleri tanıdığını belirterek, "Yıllardır birlikte teşrik-i mesaide bulunduğumuz arkadaşlar bunlar, şaşkınım." dedi.
'Arabuluculuk" iddiasını yalanlayan Soylu, Süleyman Özışık ile yakın zamanda görüşmediğini ileri sürdü. Bakan, Hadi ve Süleyman Özışık hakkında yarın suç duyurusunda bulunacağını da belirtti.
Sedat Peker ile hayatında hiç tanışmadığını söyleyen İçişleri Bakanı, SuperHaber'e yaptığı açıklamada, kendisi ile gerçekleştirildiği öne sürülen "arabuluculuk" ziyaretinin hiç yaşanmadığını vurguladı.
Soylu iddiaya ilişkin, "Süleyman Özışık ile en son geçen yıl haziran ayında görüştüm, yakın zamanda Süleyman Özışık ile temasımız olmadı." ifadelerini kullandı.
Kendisine bir kumpas kurulduğunu da ileri süren Soylu sözlerine şöyle devam etti; "Yakından tanıdığımız arkadaşlar ismimizi kullanarak bir mafya lideri ile bana tuzak ve tezgah kurdular. Yarın sabah Hadi Özışık ile Süleyman Özışık hakkında suç duyurusunda bulunacağım. PKK ille terör örgütleri ve çeteler ile bu kadar mücadele veriyoruz, keşke başıma bir şey gelseydi de bugünleri görmeseydim.”
Mafyatik tiplemenin ulu orta değil basbayağı hesaplı kitaplı seslenişlerinin sonuncusunda çıkagelen ülke tahayyülünün çürümüşlüğüdür mesele bir kez daha. Muktedir yol verdikçe coşan, coştukça daha da fenasına zemini yoklayan ve hemen her anlamda hayatı çürütme edimine bir adım / bir eşik daha atlatan her iki ucu aynı değneğin taşıyıcılarının var ettiği cürümler birbiri ardına görünür kılınır. Misal Nisan ayında dönecektim bahsine sıkışmış bir bahis vardır, bir şeyler olacaktır ve susulmuştur. Misal, AKP’li bir vekilin kokainman olduğu gerçeği yüze vurulur, ses yoktur. Misal, Özışık güruhunun bireylerinin hemen her defasında iktidar kliğine yakın dururken aslında alttan alta çift cepheye de taraflı takınıp, herkese her nabza göre şerbet vermekten ötesinin var edilmediği bir gerçeklik karşımıza çıkartılır. E bunlar gibi nicesi çürüme değilse nedir ki çürüme?
Bir yandan halkın aşağılanmasında aşılmadık eşik bırakmamak, diğer yandan da en olmaz en umulmaz davranışların bir biçimde normalleştirilmesi gayretine düşülmesi söz konusu edilendir. Var edilmiş şablon, daha öncesinden derin devlet, iç devlet diye anılanın da asıl gözler önünde ol mafya / çete ve tüm bireysel temsillerle birlikte olduğunu ifşa eder. Bir tanışıklık, binbir türlü laf çevirme hali ve sonucunda ortaya çıkan irinin en küçük payesi olarak iki video görüşmenin dokümanteri, ortaya saçılan pisliği de özetlemektedir. Buna kafi gelmektedir. Böylesine bariz bir biçimde yaşamın dönüşümüne tutunmak onu hepten alaşağı edecek mücadelelere girişmek ve kapalı kapılar ardında bundan sıvışmaya “çaba” sarf ederken görünerek, devlet / mafya bir uzamda birleşerek bir çukuru var etmiş olur. Ki kimseler hala hesabının sorulmasına kafa yormadığı, adalet makamının sessizliğe enikonu gömüldüğü yer bir çukurdan gayrısı değildir.
Dibine kadar çürümenin bir başka evresi titri gazetecilik olarak yazılanlardan birisinin ol ekranda yanlarını donatan figürlerin var ettiği utanmazca savunmalardır. Ekranda beraber kahkahalar atarak birbirilerini eğlemeye devam diyen iki akımın olabildiğince afaki, daim bir biçimde danışıklı dövüşlerinin her nasıl eylendiği ortaya çıkandır bir kez daha. Özyurt, Yarkadaş, Hacir, Özkan’ın beşlinin kalanı olarak devam ettikleri yayındaki savunma hali, kollama gayretlerinin yekunu zaten eksik gedik olan hakkaniyeti, gazetecilik eriminin her ne hallere konulduğunu da örnekler. Oralarda birbirlerinin sırtını sıvazlayarak en olmadık, en ummadık şaklabanlıklarla birbirlerinin ayıplarını örtmeye teşne suretler, bu sahada her anlamda kalıcı kılınmış yıkımı da örnekler, dibine kadar çürümeyi de tasdikler bir çok da afaki bir biçimde.
Evrensel Gazetesi’nden aktaralım: “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Millet Kütüphane'sinden canlı yayınlanan etkinlikte gençlerle söyleşi düzenliyor. Burada gündeme dair konuşan Erdoğan, Meral Akşener'in "Erdoğan'ın İsrailli versiyonu olan Netanyahu" sözlerine yanıt verdi, Akşener için "ahlaksız" ifadesini kullandı.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında İsrail'in Filistin'e yönelik saldırılarını kınayarak "Bir anlamda Sayın Erdoğan'ın İsrailli versiyonu olan Netanyahu, siyasi rakiplerini baltalamak için sivillerin ve çocukların hayatlarına kastetmekten geri durmadı" ifadelerini kullanmıştı.
Erdoğan, Akşener'in bu ifadelerine dair "Utanmadan, sıkılmadan kalkıp beni Netanyahu ile aynı kefeye koyacak kadar ahlaksızlaşan bir siyasetçi var. Bir kadın olması hasebiyle daha ileri gidecek değilim ama ben bugüne kadar Netanyahu ile bir araya gelmiş dahi değilim. İsrail'in başbakanıyla Davos'ta yine bir maceram oldu. Davos'ta İsrail'in başbakanına verdiğim cevabı tüm dünya biliyor. 40 yıllık siyasi hayatı bunlarla mücadele ederek geçmiş olan bir Erdoğan'a sen bunları söyleyemezsin. Bu senin ne haddinedir, ne de kimse sana bu fırsatı vermez. Bugüne kadar Filistin'e T.C. Devleti'nin yapmış olduğu tüm destekler AK Parti dönemindedir. Netanyahu hiçbir zaman dostumuz olmamıştır, olmayacaktır ve biz de Netanyahu'ya karşı bugüne kadar verdiğimiz mücadele neyse bundan sonra da aynı mücadeleyi vererek yolumuza devam edeceğiz." dedi.
Pandemi döneminde yurt dışından gelen turistler yasaklara tabii olmazken ülkede kısıtlamaların sürmesini savunan Erdoğan, "Şu anda bir koronavirüs döneminden geçiyoruz ve turist vs. bunlar zaten gelemiyor. Gelenler öyle veya böyle bazı riskleri göze alarak geliyor. O riskleri göze alarak gelenlere de biz diyeceğiz ki 'Sokaklarda dolaşamazsın'. Oradan 3-5 dolar veya avro girecekse ülkemize, bırak girsin. Nerelere nasıl para harcayacağı belli. Bu konularda yapılan iş tamamen bir siyasi dezenformasyondur." ifadelerini kullandı.
"Tam kapanma" adı verilen kısıtlama sürecinde vaka sayılarının düştüğünü söyleyen ve hedeflerinin vaka sayısını 5 bine düşürmek olduğunu yineleyen Erdoğan, "Kısmi kapanmayla tam kapanma arasında farkı çok açık gördük. Hedef her şeyden önce 5 bine inmek. 5 bine indiğimiz andan itibaren çok daha rahatlayacağız. Vefat sayısı da ciddi manada azalmış olacak 5 bine indiğimizde." dedi.
Günlük 5 bin vaka hedefini Evrensel’e değerlendiren Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı ve TTB Pandemi Çalışma Grubu Üyesi Sinan Adıyaman, hedefin bilimsel değil ekonomik olduğunun altını çizmişti.”
Dibine kadar ta en dipten ötesine varmayacak kadar afaki bir biçimde çürümenin suretleri ol baş efendinin sözlerinin arasında sıkış tepiş görünmektedir. Kabineye atadığı dahiliye nazırının var ettiği, çeteleşmiş devletin suçlarına dair tek kelam etmeden, kendisini sözü kullanarak eleştiren bir başka temsile hakaret etmeyi uygun görür. Eleştiri laftadır ne de olsa. İsrail’in Filistin sathı mahallinde, ondan artakalan her neyse orada güncellediği her fecaatin bir benzerinin bir asırdan uzunca bir süredir buralarda “standart” kılınmasının ol rezilliğini sorgulamak söz konusu edilemeyecektir. Hakaretlere muhatap kılınanın burada bir uzak zaman değil daha doksanlarda dahiliye nazırı koltuğunda oturan bir milli ve yerli suret varken, dahası karanlığın mimarı olduğu tescil olunurken ne olmuştur da bir cümle, tek bir anlam ile hedefe konulur. Dünün devletli kliği ile bugünkünü var edenler arasında bu ulu orta sergilenen şey dağılmış pastadan pay kapma savaşı değil, hazır salgın koşulu da müsaade ederken bir menzili toptan dönüştürmektir. Elde kalan yegane şey bunun için o nihai teslimiyet için her fırsatın değerlendirilmesidir.
Kaldı ki, o hedef alma sonrası İyi Parti başkanına, o bilindik taktikler, sufle edilmiş cümle öbekleriyle, İkizdere / Rize ziyareti sırasında bir sözlü taciz var edilir. Bir biçimde düzen içinde yer alan, orada yer edinmiş ama muktedirin de foyasını ortaya dökmeye çalışan bir suret böyle kestirmeden alt edilmek istenir. O ki daha dün teklif edilip, cumhur ittifakına bir biçimde dahil edilmek istenendir. Bütün birlikte ortaya çıkan şey, doğrularının mizacı ve anlamının tastamam eksiltilmesi halidir. Bütün ve bariz bir halde devamlılığı, gerçek ve yalın bir biçimde oluşturulan şey bir çürümedir vesselam. Kesintisiz olarak günbegün, anbean ve bulunan her fırsatta bu ülkedeki çürüme istemi güncellenir. Yeni ülke çürüktür, yeni ülke çürütendir. Yeni ülke geleneksel olarak kodlanmış diğerin, değeri sıfırlanmış ol eskinin, en azından miadı tükendiği zikredilen mefhumun devamlılığıdır, devamıdır.
Bugün yeni diye çıkagelen ülkenin bu kötülük sarmalından ileriye tek bir adım atmadığı artık tüm demeçleriyle, tüm eylem planlarıyla, tümden ve topyekun söz dizimleri, afaki bir müdahaleler silsilesi içerisinde var edilenlerle görünür kılınır. Biyopolitik bir cerahat halinin ortasında kurumsallaştırılmış olagelen her hamleyle yeni, dününün çürümesinin de mirasçısıdır. Bir ülke tahayyülü hiç kılınandır. Devlet, dününden edindiği o intibayı bugün ve tüm o olası yarınları da çürütmeye teşne olanların sığındığı bir liman kılınmaya devam edilendir. Aynı gemi şablonu sıkça dile getirilirken, sıradanın değil gemide, onun yanaştığı limanın yakınında dahi var olamadığı unutturulmak istenir. Budur yeni Türkiye! Biteviye bir mezalim, aralıksız bir biçimde mezbahaya evrim güncellenirken hala her şey yolundadır bahsinin açılabildiği, gel gelelim hakikatin tersini bildirdiği bir yerdir varılmış ol istikamet. Çürüten, eksilten ve karanlığa mahkum eden. Budur yeni Türkiye!
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2021
Görsel: Gün Ağarana Kadar Oynamaya Devam – İç Mihrak Kolektif
#meram#arzihal#günce#türkiye#hakikat#mafyatik#cürüm#başka türkiye vardır#yorum#mesel#çürüten#karanlık#kötülük#siyasa#pragmatizm#cerahat#anlam#su çürüdü#düzen#mekanizma#devlet nedir#insan#hayat hakkı#yağma#riya#tahakküm etme#yeni hayat#biyopolitika#cerahat sarmalı#fasit döngü
1 note
·
View note