#Gizli özne
Explore tagged Tumblr posts
Text
“Sararmış sayfaların
altı çizilmiş cümlelerinde
aynı hüzünler gölgelemiş kirpiklerimizi
sessiz harflerle uzaklara dalıp gidişlerimizle
gizli özne olmuşuz kitabın orta yerinde”
Seçil Oğuz
11 notes
·
View notes
Text
bugün bi sweatshirt gördüm üzerinde “always late but worth the wait” yazıyodu çok hoşuma gitti. buradaki gizli özne genelde kişinin kendisi olarak düşünülüyor sanırım. hani kıyafeti giyen kişiden bahsediyormuş gibi yazı. ama ben oldurmaya çalıştığım şeyleri düşündüm :d geç olsun bizim olsun, geç olsun güç olmasın, geç ama beklemeye değer…… insan zaten geç kalmış bir varlıktır….. gibi fikirleri canlandırdı zihnimde :d almadım ama aklım kalmış belli, yarın gidip alayım ya. ne gerek varsa…..
5 notes
·
View notes
Text
Dağların yücelerinden bir ses geliyor
Yavaş bir melodi
Notalarında hüzün gizli
Yüksek bir yerlerden yankılanarak geliyor
Belki de
İçinde gözyaşları saklı gaydasın'da
Bir kız çocuğu geçiyor yanımdan
Kıvrım kıvrım sarı saçları
Sonrasında melodinin geldiği yere doğru koşuyor heyecanla
Bir kadın çığlığı geliyor yakınlardan
Melodinin ve notaların derinliğine kapılarak haykırıyor
Işığı yanan pencereler
Ay bütün güzelliği ile karşımda
Yakamoz ışıl ışıl etraf, dalgalar köpüklü
Kıyıda ses var dövüyor kumsalı
Gecenin saat on ikisi
Belkide gece yarısı
Gümüş yaka sahilinde
Alemde keyifler gıcır şen şakrak
Sahilde gezinti eğlence,müzik
Sevgililer el ele kahkaha bol
Elleriyle tutuşan sevgililer etraflarında dönerek dans ediyorlar
Durmak bilmez duygular var
Devamlı aralıksız müzik notaları
Melodiler hüzünlerden ayrılmış
Bir eğlence bir onurlu zafer eğlencesine dönmüş gibi
Ayaklar çıplak
Sanki yıldızlar kayıyor oralarda,
Sevişmeye hasret iki beden,
Renkler iç içe girmiş,
Gökkuşağı halt etmiş yanlarında,
ve
Müzik bitiyor
Sessiz bir perde iniyor
Sokakların sahnesine
Kız çocuğu kayboluyor
Kadının çığlığı kesiliyor
Bütün şeylerin içinde
en çok müziği sevdiğimi
daha iyi anlıyorum giderek
bazen karanlık akımlara pedal çevirten
ağır ritimli solo lar..
bazen inançla inançsızlık arasında gel gitler yaptıran
kaos yüzlüler..
bazen de umuda ve özgürlüğe çaldıran,
her umutsuzluğum ve hüznümü tellere vurdurtan gitarım
kimi zaman ilham kaynağım oluyor,
kimi zaman hüznüm
kimi zaman nefretim
kimi zaman mutluluğum..
bugün
evet bugün
hayatımın en mutlu anlarıma döndüm
İnançla inaçsızlık arasında gel gitli bugünümde
karanlık akımlara pedal çevirdiğim bu zamanda
yıllar sonra
bir kitabın sayfaları arasına saklamış olan
kayıp penamı buldum
belki senin için küçük bir budalaca mutluluk
ama
benim için her şeyden değerli bir anıdır kayıp pena..
üniversite yıllarımda
ensiferum' un konseri..
istanbul'a ilk konserleri için geldiklerinde
ön saflarda oluşum,
ve
Petri Lindroos ile kısa bir göz göze gelişimiz,
konser sonunda unutamayacağım bir küçük anıyla
eve uçarak gitmeme sebep olacaktı..
belkide arkadaşlarıma anlatmaktan sıkılmayacağım bir anı, bir iz olcaktı..
sevdiğim bir grup
sevdiğim bir insan
ve
asla vaz geçemediğim folk metal kültürü
ve petri nin elinden aldığım kayıp pena..
folk metal, ben, mutluluk, uçmak kısaca herşeyim ..
pena nın kitabın arasında düşüşü
sanki bir pena değil
bütün yaşadığım anıların birden
kitabın arasından kayarak düşmesi
ve hüzünlü yüzümde parlayan bir ışık gibi..
Penayı kayıp ettiğimde
her şeyden küsmüştüm
gitarımdan
müzikten
her şeyden..
hatayımda güzelliklerin olmamış her şeylerin anahtarıydı benim için..
penayı kayıp edişim
her şeyden kolayca vazgeçmeye hazır oluşumdan
ama yine de müziği bunun dışında tutuşumdan
biliyorum
gitarım artık jimmy hendrix, gary moore, bonjovi, ensiferum, kalmah' tan
çalmayacaktı
şu ya da bu müzik parçası değil
şu ya da bu müzik türü de
müzik
ta kendisi müziğin
asıl vazgeçemediğim..
yazmaktan vazgeçmek
şiirden, hepsinden, belki
ama
yazıyorum işte
süregiden tüm diğer şeyler gibi
her türlü beklenti,
umutlar
yorulduğunda, sıkıldığında
sırtından atıverdiğin kolayca
yalnızca zihninde ve
yalnızca bir süreliğine de olsa
müziğin yarattığı mutluluk
hiçbir şeye benzemeyen o tutku
hiç terk etmiyor beni..
üstelik bunun için
en küçük bir
çaba harcamam gerekmiyor
özsel bir bağ var aramızda..
tüm diğer şeyleri
daha çok sevmemi sağlıyor sanki müzik
sevginin nesnesi olabilecek her şeyi
bir başka özne olarak nesnesi
sevilen insanı
ve diğer tüm şeyleri
doğayı, kültürü
emek verilerek üretilen
tüm güzellikleri
melodiler, ezgiler yetiyorda
içimizin özgün bir biçimde
dışımızda beliriverişi
anlattığı şeyin ta kendisi değilse de
onun özüne en yakın duran
zamanın ve uzamın eşsiz bir biçimlenişi
seslerden ibaret dünyasında
ve sırf bundan dolayı
en soyut yaratım olsa da
bütünüyle soyut olan arkasındaki o nedenlerin
tutkuların, hüzünlerin, isyanların
belki de en somut biçimde açığa çıkışı
müzik...
beliriyor
o benzersiz ikliminin
ele geçmez ve özgün titreşimlerinde
salınıyor varlığın içinde
sürüp gittiği o akışta varlığı tümüyle
söylediklerinin kendisi kılarak
belirdiği gibi sönüveriyor sonra
ardında tüm o somutluklar'dan daha güçlü
ve inkar edilemez bir iz bırakarak
Kızıl Deniz
#aşk#bahar#edebiyat#şiir#kitap#şiir sokakta#gece#1duygusalhikayem#books#editorial design#flowers#hasret#papatya#vintage#playlist#spotify#türkiye#mutsuzluk#yalnızlık#postlarım#blog yazısı#anlamlı yazılar#edebi sözler#yazılarım#keşfedilmemiş#Spotify#aşka dair#kendi kalbine yazar#özlü sözler#siyah kadar yalniz
6 notes
·
View notes
Text
Bütün yaşadıklarımızdan sonra bir şekilde bir araya gelsek bile sen bana ancak yangın olursun, bense sana dargın. İyisi mi birbirimizin hayatının satır aralarında gizli özne olarak kalalım biz. Ne sen bana gel, ne ben seni bekleyeyim. Zira bundan ötemiz yok bizim…
Eyvallah…
3 notes
·
View notes
Text
Başka bir ten, Başka bir sen (Gizli Özne)
youtube
Seversiniz,
2 notes
·
View notes
Text
SESLİ DÜŞÜNCE-SİMÜLASYON
"Kazıklı Voyvoda" yani 3. Vlad Tepeş'i savaş esirlerini kazıklara oturtarak işkence etmesi ve öldürmesi ile tanıyoruz. Kazıklı Voyvoda bu işkencelerini yaparken günlük işlerine devam ediyor, yemeğini yiyor, kitabını okuyordu ve karşısındaki işkenceyi oldukça normal bir şekilde "bir simülasyon izler gibi" izliyordu.
"Simülasyon" terimi genellikle gerçek bir şeyin taklidi veya canlandırmasını anlatmakta kullanılıyor. Fransız düşünür Jean Baudrillard’a göre simülasyonlar; gerçekliğin kurguyla arasına çizdiği çizginin yok olması demek. Gerçek olarak karşılaştığımızda vicdanî olarak ağır gelecek sıcak olaylar simüle edilerek gerçekle bağı kesiliyor ve böylece “soğuk” bir şekilde önümüze konuluyor. “Medya Körfez Savaşı görüntülerini seçerek Amerikalıların vicdanlarını sızlatmayacak bir şekilde bir dizi simüle edilmiş görüntüler silsilesi içinde yayınlamıştı” diyor Baudrillard, 2015. Alman felsefeci T.W.Adorno’ya göre de "bireysel bilinç, medya ideolojileri tarafından kontrol edilmekte ve sonuçta özne ve nesne birbirinin yerine geçmektedir." Bu noktada, Adorno aydınlanma düşüncesinin insanlığı barbarlığa götürdüğünü savunur (Adorno & Horkheimer, 2012). Bu barbarlık yazının başında bahsettiğimiz 3. Vlad’ın yani Kazıklı Voyvoda’nın modernize edilmiş hâliyle aynıdır. Televizyon programları aracığıyla savaşlar, afetler ve insan ölümleri evde günlük olağan işler yapılırken, çoluk çocuk hep birlikte izlenmektedir. Çok uzaklarda yapılan savaşlar birer gerçek değil de birer simülasyon olarak biz sunuluyor. Aslında dili çok yakacak bir içecek, üflenerek tadı daha hafifletilerek ağza dökülüyor ve dilimizi yakmıyor ayrıca güzel de bir tat veriyor. Oluşturulan bu simülasyonlar ekranlarda yeri geldiğinde ağlatılıyor, düşündürülüyor veya bir haber niteliği taşır gibi gösteriliyor. Bu "Hiper-gerçeklik" ile üretilen ve yeniden üretilen simgeler edilgen bir tüketim ile sorgulanmadan kitleler tarafından benimseniyor. Böylece medya kitle algısını çok rahat bir biçimde etkileyebiliyor. Savaşların ve afetlerin bu kadar normalmiş gibi izlenilmesi ve aynı zamanda Kazıklı Voyvoda’nın “barbarlığına” lâf edilmesi büyük bir çelişki gibi görünmüyor mu? Barbarlık, saldırganlık, başka insanların yaşamına merak, gizli olanın çekiciliği gibi insanın içendeki gizli ihtiyaçlar hiçbir zaman bitmiyor. Medya bu ihtiyacı yeniden ve yeniden sürekli üreterek toplumda devamlılığı sağlıyor. Eğer durumu daha net görebilseydik belki de Kazıklı Voyvoda’nın esirlerini öldürürken yemek yemesini daha az eleştirirdik. Çünkü, Deprem haberleri seyrederken aynısını biz de yapıyoruz.
12 notes
·
View notes
Photo
. "zenginlik üretmek için gerçeklik üretmek zorundayız. Ve diğer taraftan, gerçeğin boyunduruğu altındayız aynı zamanda, şöyle ki gerçeklik yasayı koyar; bu, en azından kısmen, kararı veren gerçek söylemdir; gerçek söylem iktidar etmenlerini iletir ve bizzat yürütür. Sonucunda, beraberinde özgül iktidar etmenleri taşıyan gerçek söylemlere: hukuk kurallarına, iktidar mekanizmalarına, gerçeklik etmenlerine, dahası: iktidar kurallarına ve gerçek söylemlerin iktidarına bağlı olarak bizler yargılanırız, mahkum ediliriz, sınıflandırılırız, görevlere zorlanırız, belirli bir yaşam biçimine ya da belirli bir ölme biçimine adanırız." syf.39 . "Kurumların ve düzenin motoru savaştır: barış, en küçük çarkında bile, gizliden gizliye savaşır. Başka deyişle savaşı barışın ardında deşifre etmek gerekir: savaş, bizzat barışın şifresidir. Dolayısıyla bizler birbirimize karşı savaş içindeyiz; bir savaş hattı, sürekli ve süreğen biçimde bütün topluma siner ve bizleri bir safa ya da öbürüne konumlayan bu cephedir. Tarafsız özne yoktur. Zorunlu olarak birisinin düşmanıyızdır." syf.62 . "İlk savaş, herkesin herkesle savaşı, eşitlikten doğmuş ve bu eşitliğin öğesi içinde meydana gelen, bir eşitlik savaşıdır. Savaş, bir farksızlığın ya da her koşulda yetersiz farklılıkların doğrudan etkisidir. Aslında, der Hobbes, büyük farklılıklar olsaydı, gerçekten de insanlar arasında gözle görülen ve kendisini belli eden, çok açıkça telafi edilemez ayrımlar olsaydı, açıkçası savaş bizzat bu nedenle anında bloke olurdu." syf.100 . "Bizleri doğal zorunluluklara ya da düzenin işlevsel gereklerine inandıran unutuşların, yanılsamaların ya da yalanların altında savaşı bulmak gerekir: o barışın şifresidir. Tüm toplumsal varlığı sürekli olarak parçalara ayırır, her birimizi şu ya da bu kampa yerleştirir. Ve bu savaşı bir açıklama nedeni olarak görmek yeterli değildir; onu canlandırmak, farkına varılmaksızın sürüp gittiği gizli, kendini belli etmeyen formlardan sıyırmak ve onu, muzaffer olmak istiyorsak hazırlanmamız gereken nihai bir çarpışmaya dek götürmek gerekir." syf.273 #michelfoucault #toplumusavunmakgerekir #çeviri #şehsuvaraktaş #yapıkrediyayınları #kitap #neokuyorum #okumakiptiladır #okumahalleri https://www.instagram.com/p/CnNJNlQN6TN/?igshid=NGJjMDIxMWI=
#michelfoucault#toplumusavunmakgerekir#çeviri#şehsuvaraktaş#yapıkrediyayınları#kitap#neokuyorum#okumakiptiladır#okumahalleri
4 notes
·
View notes
Text
Sesli Meram #488 - Yersiz Yurtsuz (09.12.2024)
"Kimsenin kimseyi duymadığı bir zemindeyiz. Geleceğinin simsiyah olduğu gerçeğini çoktan muhteşem cuma indirimleri, gündelik bilme ne dizisinde ne olacak o bilmiyoruz kimin hikayesini takibe zorlanma, kesintisiz riya, aralıksız yalanlarla aksettirilen büyük güçlü ülke denirken ülkenin yurttaşının yaşadığı canhıraş psikolojik yıkımın / savaşımın göz ardı edildiği, birlikte yaşama pratiklerinin dün gayrimüslimi tehdit bilirken bugün ol Suriyeliler için yeniden imal edilebildiği bir zeminde hakikatten bahis ne zaman açılacak, söz konusu edilecektir! 27 Kasım’dan, bugün yarım asrı devirmiş Esad rejiminin filli sonuna kadar geçen sürede ortaya çıkan dengeler, dengesizlik halleri arasında bölgeye hiç ama hiçbir biçimde huzur verilebilecek midir? Amerika, Türkiye, İran, Rusya ve gizli özne İngiltere’nin başını çektiği bir şebekenin duraksamadan bir cehennemi bitirip hemen bir başkasını başlatabildiği bir zeminde, bugün o iktidarın tahayyülü olarak görülen ve handiyse Cihatçı yanlısı olmayan, Kürtler, Süryaniler, Ermeniler, Keldaniler, Kıptiler, Arap Aleviler (Nusayriler), Maruniler, Dürziler ve benzeri kadim halkların birlikte yaşam iradesini savuna geldikleri sahne neye evrilecektir? Dahası tam da bugün baş efendinin isteği doğrultusunda Halep, Humus, Şam diye ilerlemişken cihatçı çetelerin var edeceği en ufak bir kıvılcımın, ortaya bunca ekilmiş nefretin yanında, Türkiye’de kimi medya organlarında, bizatihi iletişim başkanlığı eliyle savunulan evini savunan insanları terörist, halen Kobane, Menbiç, Rakka, Deyr Ez Zor, Qamişlo gibi koca bir sahanlığı terör yuvası diye bildiren bir akla seza tahayyül karşısında sulhu, yaşamı konuşmak ne zaman söz konusu olacaktır ki? Beşşar Esad gider Ahmet El Şara nam-ı diğer Colani gelirken ya da getirilirken, Suriye’nin hakkının tanzimi, sulhun gerçekten var edilebilmesi ihtimalinin her nasıl söz konusu edilebileceğine dair en ufak bir tahayyül var edilebilecek midir, mesel buradadır. Birbirini sahiden duyabilen, anlayabilen, görebilen çözümü silahta bombada, kırımda, tehcirde, yok etmekte değil kelimelerle bulabilen bir gelecek söz konusu edilecek midir… sahiden?" sesli meram
podcast image credit: bloody dictator has fallen:::omar albam:::ap
#sesli meram#durum#günce#hayat ne olacak#türkiye gerçeği#biyopolitika#demokrasi#adalet#akp#iktidar#tahakküm etme#yıldırı#zor#azınlıklar#tehdit#karabasan#düşmanlaştırma#politikmeram#anlam#anarşizan#nefret söylemi#politik mücadele#sözcükler#kötülük sarmalı#hayat nereye#mücadele#sözhakkı#demokrasinereye!#yaşamak#hakkaniyet
0 notes
Text
Okuma alışkanlığı kazanmaya çalışıyorumdur sa
27 notes
·
View notes
Video
youtube
Bende hikayesi olan şarkılardan. Tabi adamlar meşhur olmadan çok öncesinden kalma bir hikaye. Genç yaşımda en gıcık gittiğim ama bir o kadar da sevdiğim dostum söylerdi telefonun bir diğer ucunda karga sesiyle ben de bu taraftan eşlik ederdim daha da beter sesimle. Odasını boyuyordu şarkı söylerken. Ben de geleyim de beni de maviye boyasana kızım dediğimde “sen göğün denizi masmavi yaptığı mavisin, ondan güzel renk mi olur lan” demişti. Ömrüm boyunca unutmayacağım bir hatıra. Sonrasında ne zaman bu şarkı çalsa birbirimize armağan eder olduk. Denk gelince yine anılar depreşti tabi :)
Son güneş, en son gider ağlatır. Bir boşluk,bir loşluk odama. Dert olur, anlatamazsa, aşık adama.
35 notes
·
View notes
Text
Gizli Özne
• Ben,
• Kimin gönlünde
• Gizli özneyim?
• Merak etmekteyim.
Kerem Kalkan | 04.09.2013
5 notes
·
View notes
Photo
,,Kar Ve İnci,, Kar Ve İnci Nihan Kaya'nın son romanı.. Kitabı 'Doğmuş Olmaya' adayarak başlıyor. Doğarak yaşayan Gece'nin, doğmadan yaşayan Karin'i anlattığı; bilerek karmaşıklaştırılmış bir eser bu. @nihanka 'Bembeyaz karla kaplı bir tarlanın üzerinde yürümek gibi olabilir. Korkunç da olabilir, harika da' anekdotunu referans alarak Cat Stevens'a da şöyle bir uğrayıp Hallac-ı Mansur'da duruyor. Bizi de durduruyor. Cehennem, diyor Mansur; Acı çektiğimiz yer değil acı çektiğimizi kimsenin bilmediği yerdir. Bu söz, roman karakterlerini çok iyi anlatıyor. Zirâ sadece acıyı değil, bu romandaki karakterlerin hepsi duygularını karşısındakine değirmeden kendi içlerinde büyütüp besliyorlar. Harika bir bireysellik söz konusu. Gece'de de, Dolunay'da da, Kaya'da da, Deniz'de de.. Deniz'ine akmak için yola çıkan Leyla, Nehir oluyor önce ardından da Gece.. Kaya'ya vardığında ise gidilecek yolları tamamen tüketmiş olduğunu farkediyor. İşte bu noktada hayat Çellonun akustiğine çarpıyor, dillenmemiş bir karanlık gibi gelip balo salonunun ortasına düşüyor. Karakterlerin hepsinin bir diğerinden yarası var ama bu karanlıkta ortalığı aydınlatacak bir inci olmadığı için; yer yerinden oynamıyor, kıyametler kopmuyor. İnci istiridyenin koynunda saklayıp büyüttüğü değerli varlık ve Leyla'nın büyütemeden sakladığı Karin'i.. Nihan Kaya güzel betimliyor, duygu ve durumları alakasız gibi görünen teşbihlerle bağlıyor.. İsim ve Kelime tercihleri ince bir zekanın ürünü olduğunu gösteriyor cesurca.. Ne zaman Nihan Kaya okusam Sisyphos'u hatırlamadan edemiyorum. Hani şu; sonsuz büyüklükteki kayayı bir zirveye çıkarmakla cezalı kral efsanesi. Sisyphos aptalı; sürekli kayayı zirveye çıkarmaya çalışır kayayla birlikte düşünce de, pes etmeden yeniden denerdi. Bir tür ceza, bağımlılık, bırakamama, vazgeçememe, her koşulda sürdürme hali. Bu roman karakterlerinde de bu perçinlenmiş durumda. Dolunay ve Deniz Mutsuz evliliklerine rağmen birbirlerine, Leyla umutsuzluğuna rağmen Deniz'e, Kaya evlenmesine rağmen Gece'ye, Gece yaşadıklarına rağmen Deniz'e, yaşadıklarını hatırlamamasına rağmen Kaya'ya, hatta kahraman değil de sosyal tip olan psikanalist bile Gece'ye takılı kalmıştır. Çatı Katı'ndaki kahraman kadın da... Gizli Özne'deki nişanlısını kaybedip onun ailesiyle yaşamaya başlayan kız gibi, Bihter de... Bütün bu kahramanlarda acı çekmeye, bir nevi zorunluluk algısıyla gönüllülük var. Bu durum ve kadın kahramanların karşısındaki erkeklerin eril güçleri tarafından yaralanmaları var ki; ikisine de katlanamıyorum. İlgisiz babalarla, en ufak bir komplekste sakalıyla karısının yüzünü çizen onları çatı katına iten kocalarla, ortada kalan çocuklarla, ortaya çıkamayan bebeklerle, üstü örtülü verilen dayıdan taciz iddiaları gibi travmatik olaylar yaşayıp mağduru oynayan kadın kahramanlarla karşılaşınca çok üzülüyorum. Yarası olsa bile bu eril güçlere dayanmayan, gerçekten güçlü kadın karakterler oluşturmanız beklentisiyle... Kaleminize Sağlık @nihanka... That's All!,, #KarVeInci #NihanKaya #KitapAnalizi #kitap #kitapyurdu #kitapaşkı #book #bookstagram #bookphotography #bookblogger #booklover #bookphoto #read #reading
1 note
·
View note
Text
"Senin için ağlamıştım" cümlesinde geçen ağladım ama boşunaymış çaresizliğini anlatan gizli özneyi bulun.
#şair#şiir#edebiyat#burak erdel#burakerdel#güzel sözler#şiirsokakta#şiir sokakta#anlamlı yazılar#anlamlı sözler#senin#ağladım#cümle#boşuna#çaresizlik#gizli#özne
7 notes
·
View notes
Text
“Kimi” İçin,
Sadece Özel Bir “KELİME/dir” “Aşk”,
… “Yazıldığı” Gibi, “Büyük” Başlar..!
Kimi/ne/de, Gizli “Özne/si” ile “Seviştiği”,
… Kocaman Bir “CÜMLE/dir” Aşk..!
Belki/de ; Aslın/da, Bir “Kibrit Çöpü/dür” Aşk..!
Ya, “Tutuşturur” Başka Bir “Bedeni”,
Ya/da, Sadece Yakar, “KÜL” Eder, “Kendi/ni”..!
Gönül Hanem...
104 notes
·
View notes
Note
Ben teşekkür ederim güzel dileğin ve cevabın için, aslında cevap vermeyeceğine dair kendimle bahse girmiştim :) ama beni yanılttın ve mutlu oldum.
Böyle üst bir noktada konumlanmak istemem. İnsanların bana zaman ve emek vererek paylaşmayı tercih ettiği her fikre önem veriyorum, bazıları benim açımdan can sıkıcı olsa dahi bu onda algıladığım kendindeki önemine zarar vermiyor. Bazı soruları yanıtlamıyorum evet ama bunun sebebi ya verecek cevabım olmayışı ya da söylediğimi çoktan söyleyişim oluyor bazen de gerçek anlamda konuşmak istemediğim bir mesele denk geliyor ki orada da iletişimin diğer kanadındaki bir birey olarak bu iletiyi reddediyorum. Gerçi bazen de okuyan üçüncü kişileri düşünüyorum, burada open public olan soru-cevaplarda en nihayetinde esasen üçüncü bir gizli özne de var ve onu da baz almak lazım. Daha kişisel soruların üçüncü insanları hiç ilgilendirmemesi, özel olarak sorsa her tarafın daha da memnun olacağı düşüncesi yaratıyor bende :)
Ben de bana açtığınız düşünce ve önerileriniz için teşekkür ederim tekrardan :)
3 notes
·
View notes