Tumgik
#Diriliş
acz1kul · 2 months
Text
Tumblr media
Liderimizin son daveti icabet etmek boynumuzun borcudur ...
14 notes · View notes
naftalin2027 · 8 months
Text
Kendi kudretine tapan hiç bir kişinin unutamayacağı ve narsisizmle dolu hiç bir kavramın hesaba katmaktan yakasını kurtaramıyacağı kader ironisidir, Hazreti Musa'nın Firavun'un sarayında büyümesi.
Çölün sonsuzluğunda bile hurmalar sallanır. Kurak yaz sabahlarında çiğ yağar. Bir Musa doğmasın diye, doğan binlerce çocuk öldürülür. Fakat ölen çocukların kanında Musa bilincinin çiçeği açar.
Zulûmde boğulan bir halka, suda boğulmayan bir çocuk yol gösterir: suları yarıp geçme yolunu.
Firavun, kendini Tanrı olarak ilân etmişse, Tanrı, onun karşısına Musa'sını dikecekti. Firavun'un büyü değnekleri varsa, Musa'nın da asa mucizesi vardır.
Firavun, yasalar koymuşsa, Musa onun karşı- sına Mutlak Yasa ile çıkacaktır. Firavun, buyruğun anıtı sanıyorsa kendini, Musa On Buyruk Levhasını karşısında yükseltecektir.
16 notes · View notes
sayiklamalarim · 10 months
Text
Eşyalara karşı sevgisiz davranılabilir: Sevgisiz ağaç kesilebilir, tuğla yapılabilir, demir dövülebilir; ama tıpkı arılara karşı dikkatsiz davranılamayacağı gibi insanlara karşı da sevgisiz davranılamaz. Arıların böyle bir özelliği vardır. Onlara karşı dikkatsiz olursan, onlara da kendine de zarar verirsin. İnsanlara karşı da durum aynıdır. Başka türlü de olamaz zaten, çünkü insanlar arasındaki karşılıklı sevgi, insan hayatının temel yasasıdır.
21 notes · View notes
jupiterliyazar · 1 year
Text
Sevgili gökyüzü bu ölüm dirilişimizin kanıtı.
19 notes · View notes
iconsturkish · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
9 notes · View notes
gulnarsultan · 1 year
Note
Merhaba umarım iyisindir, bir isteğim olucaktı."Diriliş Ertuğrul " dizisini biliyormusun? Ertuğrul Halime Sulatan ile evleniyor ama hatırladığım kadarıyla Halime kısır.Daha sonra başka bir kadın ile evleniyor. Y/N düşman obanın/ kalenin v.s kızıdır Ertuğrul giller onu rehin alıyor ama Y/N çok tatlı ve masum bu yüzden üçüncü karısı olarak (veya ikinci evlendiği karısı yerine readerla) evleniyor.Ve Y/N sürekli hamile kalıyor, (hatta ilk çocukları ikiz eekekler) bu yüzden Halime readeri çok kıskanıyor. Biraz uzun oldu özür dilerim (lütfen smut) iyi günler.
Merhaba. İyiyim. Umarım sen de iyisindir. Geç yanıtım için özür dilerim. Umarım beğenmişsindir. Bu diziyi duydum ve bir kısmını gördüm.
Herkes yeni kadına bakıyordu. Düşman üsse baskın yaparken Ertuğrul bu genç kadını esir aldı. İlk eşinden henüz çocuğu olmayan Ertuğrul, düşmanın itaat etmesi için Y/N ile evlenmeye karar verir. Düğün sırasında herkes Y/N'nin güzelliğinden bahsediyordu. Y/N kısa sürede kocası Ertuğrul'un kalbini kazandı.
Ertuğrul ve Y/N'nin mutlu bir evliliği vardı. İkisinin altı sağlıklı çocuğu vardı.
Gündüz Alp Savcı Bey Osman Bey Asena Hatun Almila Hatun Begüm Hatun
4 notes · View notes
mormezarlik · 1 year
Text
Bir gül gibi soluyor olabilirim ama
bir anka kuşu gibi tekrar küllerimden doğacağım
/Lucia Veronica
Tumblr media Tumblr media
2 notes · View notes
ozgunluksavascisi · 1 year
Text
İnandım geleceğine...
5 notes · View notes
isabelcanasauthor · 2 years
Text
"A Land of Saints and Monsters," by Isabel Cañas
Northeastern Rûm, 487 Hicri (1094 AD)
Rûm. In these open, sun-white steppes west of the caliphate, these black craggy mountains, saints like the dervish Ilyas and I run wild. Our hair free and bleached red, our cheeks stung by wind, our powers unseen and unfettered.
And so we would remain, if we chose solitude and the wilderness. If we choose otherwise, Ilyas once warned, we pay the price.
I chose Armen. And I paid that price with my freedom.
Legend says the caliph gave Melik Danişmend his own banner to raise as he and his warrior gazis set out west from Baghdad. To Rûm the pious king rode, and with the black standard high, he and his raiding cavalry devoured the land between Melitene and Sebastia. His conquests swept to Evdokia. To Amaseia, which he named Harşana.
To me.
And it is easy to claim a young woman as bounty. Easier still for a warrior of the faith to bind a saint to his cause, when he knows verses heavier than any shackles.
A part of me cannot begrudge his actions. It was the decision of a canny leader, to enslave a saint. He saw what burned in me, took my uncalloused hands, and put a mace in them. He made me a warrior. He made me more than that.
I became his weapon.
And as Melik Danişmend’s conquests brought him closer to the shores of the Pontic Sea, where mist-girdled mountains studded with Roman fortresses dove into dagger-edge valleys, I learned that it was wise to have such a weapon.
For these forests are home to monsters.
-#-
“We’re being stalked.”
It’s dawn, cold and sheathed in mist blue as steel, when Armen appears before Melik Danişmend to give his report. I stand a half step behind Melik, a slave’s respectful distance from the king, but I peer unabashedly at Armen. Rations are lean and night watches long near the end of campaign season, but I hunger for the sight of him more than any hot meal or uninterrupted rest. For the certainty of his presence near me. For the opportunity, however brief, to see how he is faring.
Badly, it seems. Though the hold of his shoulders is resolute, sleeplessness weighs beneath his eyes like a bruise. His dark hair is tied away from his face; there are premature hollows and deep lines around his usually easy mouth. Though I see him too little to know if this exhaustion is due to the end of the season or something worse, I fear it is the latter.
Around us, tents and sleeping pallets collapse in on themselves with haste. Horses toss their heads; they taste the bite of anxiety on the autumn air and stamp impatiently. Gazi warriors cast glances over their shoulders, bark at one another to be quicker. Their tempers have the short burn of men who know they are being watched.
The men standing guard saw something in the night, Armen reports; unlike other nights, however, all the gazis are accounted for. Melik Danişmend’s brow furrows. We are four days’ ride yet from Sivas, the name the Turks have given Sebastia. That means three nights without the protection of its walls.
“Be alert,” the king tells me.
I nod my assent, but my eyes fix on Armen’s retreating back. He never once looked at me once as he spoke to Melik. The awareness of this aches dully in my breast, a thumb pressed into a yellowing bruise.
Before we ride, the men turn south and Melik leads them in prayer. I hang back with the horses, pretending to occupy myself with mending a stirrup leather damaged in our last raid. I listen to the sweep of their clothing as foreheads bow to earth; to the fear humming on the air, lacing the prayers with a sick melody.
Armen is among them. I know why he avoids me—to protect me from Melik’s ire. The words we exchange are skittish, ginger. It feels as if a limb has been broken off, this distance between us.
You’re home, we once swore to one another, the warmth of our breath mingling in the dark of the fortress courtyard.
I know guilt keeps him from my side. In a way, they are his fault, these shackles of mine. My place at Melik’s side. How I was strapped to a stake in a fortress not unlike the ones we have since helped the king sack. In my hour of direst need, when my own father called me a demon, when smoke blackened my throat as I screamed for help, Armen was already gone.
Yes, it is Armen’s fault I was left alone. But when I was saved, when I was given shelter, I was the one who chose to turn my back on the other saints.
I chose Armen.
The fault for what befell me afterwards is all my own.
READ MORE
2 notes · View notes
oyunabirazara · 2 years
Text
Şu körleşmiş bakışlara, şu sağırlaşmış kulaklara, şu hissetmeyen kalplere bir çağrıdır Cuma.
Hutbede imam:
اَلَا بِذِكْرِ اللّٰهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُۜ
Ayetini okuyor. 'İyice bilin ki gönüller, Allah'ı anmakla yatışır, kuvvet bulur'
Bir ayet tüm hayatını değiştirebilir insanın. Tüm hayatını altüst eder ve tüm hayatını yeniden dönüştürür. Tüm hayatını güzelleştirir.
Ayetler mu'cizdir. Kur'an mucizedir. Kendisini dönüşmek güzelleşmek için okuyanları dönüştürür. Öylesine Kur'an okuyan ise öylesine okumuş olur sadece. Zira herkes okuyor Kur'an'ı herkes hatimler iniyor. Ama "Allah" deyince kalpleri titreyenimiz çok az. Kur'an'ın dönüştürdüğü hayatlar çok az. Tüm benliğimizle, gönlümüzle, aklımızla ve amelerimizle yeniden vayhe hicret etmeliyiz.
İşte o zaman muazzam dönüşümler ve dirilişler olacaktır.
4 notes · View notes
nightmareofwolf · 9 months
Text
Tumblr media
0 notes
el-bidayeh · 1 year
Text
Tumblr media
Ulaşmaz dest-i edeb-i Garb-ı hevesbâr-ı hevâkâr-ı dehâdâr,
De’b-i edeb ebed-müddet Kur’an-ı ziyâbar-ı şifakâr-ı hüdâdâr.
Batının heva ve hevese dayalı dehasından kaynaklanan edebiyatı, Kur’an’ın sonsuza kadar ışık ve şifa saçan hidayet verici edebiyat tarzına ulaşamaz.”
Bediüzzaman Said Nursi (Rahimehullah)
0 notes
naftalin2027 · 6 months
Text
7 notes · View notes
sayiklamalarim · 10 months
Text
“Halk ölüyor, kendi ölümüne alışmış. Çocukların ölümü, kadınların güçlerinin üstünde çalışmaları, herkes için, özelikle de yaşlılar için açlık gibi ölümle sonuçlanacak yaşam biçimleri oluşmuş halk arasında. Ve halk bu duruma öyle yavaş yavaş gelmiş ki, durumunun korkunçluğunu kendisi de görmüyor ve bundan yakınmıyor. Bu yüzden biz de bu durumu doğal sayıyoruz, böyle olması gerektiğini düşünüyoruz.” Artık gün gibi açıktı onun için: Halkın çektiği yoksulluğun başlıca nedeni, halkın da bildiği ve her zaman söylediği başlıca nedeni, karnını doyurabileceği biricik şey olan toprağın, toprak sahibi zenginler tarafından halkın elinden alınmış olmasıydı. Son derece açık bir şey daha vardı: Çocuklar ve yaşlı insanlar süt içemedikleri için ölüyorlardı, süt yoktu, çünkü hayvanları otlatacak, ekip biçecek, kuru ot elde edecek toprak yoktu. Son derece açık olan başka bir şey de halkın yoksulluğunun ya da en azından bu yoksulluğun en önemli ve en yakın nedeninin, onu besleyen toprağın onun ellerinde değil, toprak üzerindeki bu haklarını kullanarak halkın emeğiyle yaşamakta olan insanların ellerinde bulunmasıydı. Yokluğu halinde insanların ölümüne yol açacak kadar gerekli olan topraksa, elde edilen buğdayın yurtdışına satılması amacıyla ve toprak sahiplerinin kendilerine şapka, baston, araba, bronz heykel gibi şeyleri alabilmeleri için aşırı derecede yoksullaştırılmış bu insanlar tarafından işleniyordu.
2 notes · View notes
hecedarussuffah · 2 years
Text
Tumblr media
Kararlarımızı alırken "RABBİM NE DER?" diye düşünebiliyorsak ne mutlu bize!..
https://youtu.be/BwzsYJ-1kdE
1 note · View note
zekisahinz · 2 years
Photo
Tumblr media
#diriliş #değiştirhayatını #değişim #gelişim #girişim #motivasyon #kişiselgelişim #başarı #zekicedeğişim https://www.instagram.com/p/Cmzw1gaMLUU/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes