#ışık göründü
Explore tagged Tumblr posts
kalemineiyibak · 1 year ago
Text
Sevmez Aşk
Suya sabuna değmeden bir kalbin penceresi açıldı yine; sultan yalnız ve ürkek bakarken pencereden, hiç kimsenin hiç kimsesinde pencerenin hatırına göründü biri. Sevilmemek için mi yaratılmıştı tabiatı çisenti? Olmaz sevdaların hastanesinden taburcu oldu tekliğiyle; gözü ağlamaya doydu da özü bir türlü kabullenemedi yok sayılmayı.
Ne vakit seçilecekti? İlgi kaldırımında kim tarafından aşkla örtülecekti? Üstünde acılı aşklarının kiri pası vardı, hiç gülmeyecek miydi?
Seviyorum denmesine değil sevildiğini gerçekten hissetmesine ihtiyacı vardı.
Aşk sobelemede kör gözlere yol tarif eder olmuş. “ben de buradayım.” Eyvah! Yine merdivenden itildim, kakıldım, kabullenmeye ramak köprüsünde kabasakal tarafından rahatsız edilen safi nazlıyım.
Ispanak sevdirmedi bir türlü hayat, üzgünüm. Temelden bir reisim de yok.
Gün, gecenin imkânsız ve mayhoş bekleyişinde. İstemem. Okunmasın acım kalben. Güzellik kendi kavramından değerlendirilmek üzere Gönül hoşluğuna takılmış, kimse bir kalbi gerçekten sarıp sarmalamıyor. Ayhan ışık çoktan öldü, Tarık Akan toplumsal filmlere katık edildi ve Ediz Hun milletlerce vekil oldu. Eski jönler de kalmadı, ben de Filiz Akın değilim zaten. Gece kendi köhneliğinde dinlenmeyen bir şarkı doğurdu. Ebesi değilim rüzgarların yağmur da hiç sevmem.
23’ü 9 geçti şimdi, kim tarafından düşünülmüyorsam gecemin aklı o düşünülmediğimde kaldı. Başa sarmalar belası imkan; kalbi esir al ve çağır tüm acıyı istersen bende sana gelecek bir gün daha kalmadı. Günler çuvala girdi, kapandı günlüklerim. İmkansızı yazmıyorum aklı evvelden kara borsalı büyüdüm. Otuz üçün kurşunuyla vurdum aklımı. Akıllandım.
Dilara AKSOY
11 notes · View notes
patatesliahtapot · 1 year ago
Text
labirent içimde. ben labirentin içinde. hangi sokağı dönsem başka bir duvar. nereye baksam soluksuz, soluk, suz. içimde susmayan bir ben var. bir de sustumu konuşamayan, ben. bir arabada sıkışmış, uçurumlarca yuvarlanıyorum. yüzler geliyor gözümün önüne. somurtan, tiksinen yüzler. işte böyle diyorum birine. bir diğeri nerede sende o şans diye bitiriyor sözünü. sözün uçurumu. yüzler şimdi kayboldu. gözümün alamadığına karanlık önüm. bir adım, bir adım daha. ışık sızıyor inceden retinama. hayat buluyorum. dumanla karışık bir ışık bu. ciğerlerimi kaplarken meret, ilkokul'da yediğim dayağı hatırlıyorum. unutmak, en değerli huy. özgürlük şimdilerde fizandan uzak. çıkış göründü. uçurum bitti. yüzler karardı, karanlık. tanrım çok fazla ışık! somali'de her 4 çocuktan 3'ü sarılık iken, şimdi bana sarılıp her şey düzelecek demen kadar imkansızdı hayat. seni, sevebilmek gerçeği. başa çıkıyorum.
15 notes · View notes
etaali · 2 years ago
Text
Tumblr media
Onlar Allah tarafından gönderilen bir kitaba, ilahi bir şeriata ve hukuka sahiptiler. Kendi görüş ve arzularına dayanarak hukuk yapmıyorlardı. Çünkü bu cahilliğin, yanlışlığın ve zulmün kaynağıydı. Hayatlarında, siyasetlerinde ve insanlarla ilişkilerinde gelişi güzel hareket etmezlerdi. Aşağılık ilişkilerde bulunmazlardı. Çünkü yüce Allah onlara, insanlar arasında kendisine insanlara hükmedecek bir şeriat belirlemişti. Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürürken yararlandığı bir ışık verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde bocalayıp oradan bir türlü dışarı çıkamayan kimse gibi midir. İşte böylece kafirlere yaptıkları kötülükler çekici göründü.
En'am 122
Ey müminler, her davranışınızda Allah'ı sıkı sıkıya gözeten ve adalete bağlı şahitlik eden kimseler olunuz. Sakın herhangi bir gruba karşı duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya sevk etmesin. Adil olunuz. Takvaya en yakın tutum budur. Allah'tan korkunuz. Hiç kuşkusuz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
Maide 8
3 notes · View notes
pazaryerigundem · 25 days ago
Text
Rize Çamlıhemşin Tüneli'nde ışık göründü
https://pazaryerigundem.com/haber/191178/rize-camlihemsin-tunelinde-isik-gorundu/
Rize Çamlıhemşin Tüneli'nde ışık göründü
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Ardeşen-Çamlıhemşin-Ayder İl Yolu kapsamında inşa edilen Çamlıhemşin Tüneli Işık Görme Töreni’nde yeni hedefleri paylaştı. Karadeniz Sahil Yolu’nun Pazar – Ardeşen ayrımından başlayarak Çamlıhemşin’den geçerek Ayder Yenileme ve Koruma Projesi ile entegre olduğunu ifade eden Bakan Uraloğlu, yolun tamamlandığında mevcut yolda 2 kilometre, seyahat süresinde ise 20 dakika kısalma sağlayacağını söyledi.
RİZE (İGFA) – Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Ardeşen-Çamlıhemşin-Ayder İl Yolu kapsamında inşa edilen Çamlıhemşin Tüneli Işık Görme Töreni’nde açıklamalarda bulundu.
Tünelin temel atma törenini geçen yıl Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile gerçekleştirdiklerini anımsatan Bakan Uraloğlu, “36,5 kilometre uzunluğundaki projemiz Karadeniz Sahil Yolu’nun Pazar-Ardeşen ayrımından başlayıp, Çamlıhemşin ilçe merkezinden geçerek, Ayder mevkiinde Ayder Yenileme ve Koruma Projesi ile entegre olarak son buluyor.” dedi.
Bakan Uraloğlu, projeyi yeni bir yaklaşımla ele alarak bitümlü sıcak karışım kaplamalı inşa ettiklerini belirterek, “Projemiz kapsamında, 960 metrelik Çamlıhemşin Tüneli ile birlikte 2 bin 252 metrelik Hala Tüneli ve toplam uzunlukları 215 metre olan 4 adet köprü ile 3 adet kavşak bulunuyor. Ayrıca, yolun yaklaşık beşinci kilometresinde Tunca Kavşağı’ndan ayrılıp Tunca Beldesi’ne bağlantı sağlayan 3 kilometrelik bağlantı yolumuz da yer alıyor. Böylece aslında projemizin toplam uzunluğu 39,5 kilometreye ulaşıyor.” ifadelerini kullandı.
“DAĞLARI TÜNELLERLE DELEREK MEDENİYETİMİZİN SINIRLARINI GENİŞLETTİK”
Doğu Karadeniz Bölgesinin zorlu coğrafi şartlarına dikkat çeken Bakan Uraloğlu, “Bu yörenin aşırı yağış alan bir bölge olması, dik eğimli topografik yapısı nedeniyle muhtelif kesimlerinde kaya düşmeleri, sel afetleri ve heyelan riski bulunuyor. Ancak bu engeller karşısında asla pes etmedik. Dağları tünellerle delerek, derin vadileri köprülerle geçerek, insanımızın ihtiyaç duyduğu projeleri gerçekleştirdik, medeniyetimizin sınırlarını genişlettik. Bugün burada, 960 metrelik Çamlıhemşin Tüneli’ndeki kazı çalışmalarını tamamlayıp ışık görme aşamasına gelerek bu azmin ve kararlılığın bir örneğini daha yaşıyoruz. Ardeşen Ayrımı’ndan Ayder Yaylası’na yol boyunca trafiğin güvenli akışını sağlamak amacıyla özellikle yaz aylarında trafik yoğunluğu artan Çamlıhemşin ilçe geçişini Çamlıhemşin Tüneliyle geçiyoruz” diye konuştu.
Bakan Uraloğlu, Ardeşen-Çamlıhemşin-Ayder İl Yolu’nun Karadeniz Bölgesi’nde son dönemlerde hem kış turizmi hem de yayla turizmine hizmet eden ve her yıl bir milyonu aşkın ziyaretçiyi ağırlayan dünyaca ünlü Ayder Yaylası’na ulaşım sağlamasıyla bölgenin kültürel ve ekonomik dokusunu şekillendirmesi açısından büyük önem taşıdığını anlattı.
Karadeniz sahilinden iç kesimlere ulaşım kolaylığı sağlayacak proje ile tüm bölgedeki ticaret ve turizm potansiyelini de artıracaklarını söyleyen Bakan Uraloğlu, bölgeye yapılan yatırımların artmasına ve yeni turizm tesislerinin açılmasına öncülük ederek yeni istihdam imkanlarını da beraberinde getireceğini kaydetti.
RİZE’YE 135,9 MİLYON LİRA YATIRIM YAPILDI
Rize’nin Avrupa ile Orta Asya’ya açılan Kafkasya Koridoru üzerinde yer alması ve Doğu bloğu ülke pazarlarına ulaşım imkânı sağlayan konumu ile Doğu Karadeniz’in önemli merkezleri arasında yer aldığını söyleyen Bakan Uraloğlu, “Hızla büyüyen ve gelişen Organize Sanayi Bölgesi ve yapım çalışmaları devam eden İyidere Lojistik Limanı’nın tamamlanmasıyla da Karadeniz’de önemli bir lojistik üs haline gelecektir. Bu nedenle Rize’nin artan potansiyeline bağlı olarak ortaya çıkan ulaşım ihtiyaçlarını karşılamak ve gelişmiş bir ulaşım ve iletişim altyapısı tesis etmeye gayret ediyoruz. Bu kapsamda son 22 yılda Rize’nin ulaşım ve iletişim altyapısı yatırımları için 135 milyar 935 milyon lira harcadık. 2002’ye kadar sadece 12,2 kilometreyi bölünmüş yolu vardı biz 175,1 kilometre daha yaparak toplamda 187,3 kilometreye ulaştık. Yollarının sadece 12.2 kilometresi BSK kaplamalıydı 376 kilometreye yükselttik.” dedi.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
musispoedmacarsiv · 7 months ago
Text
26 Nisan 2024 Monaco Fenerbahçe Beko Maçı
*Gaston Medecin Salonu'nda saat 20:00'de başlayacak olan Turkish Airlines EuroLeague Play-off Serisi ikinci maçı. 2 gün önce 95-91'lik galibiyeti kaparak 1-0 öne geçmiştik. Avantajın bizde oluşunun rahatlığı ile oynayacağız bugün. Monaco ise baskıyı hissedecek. Belki bu sebepten bir zafer daha kapabiliriz. Olmasa da İstanbul'da cebimizde bir galibiyetle döneceğiz. Yürek dolusu başarılar diliyoruz temsilcimize.
*S Sport'tan naklen yayınlanacak olan maç.
*İlk periyot sonucu 31-21 Monaco lehine oldu. İlk maçtaki gibi etkili girdiler. Üretken de bir dilim seyrettik. Sakin kalmaya çabalayalım ve kopmadan takibi sürdürelim.
*İçeriye 54-50 yenik gidiyoruz. Tamamen Monaco üstünlüğü vardı yine. Çift hanelerde bitecek diye düşünürken Kanarya'nın 2 üçlüğü ile devre bitti. Bir anda ışık göründü ve maçı ortaya çekmeyi başardık. İkinci yarıda güzel bir dirençle bu rüzgarı büyütelim.
*Üçüncü çeyreğin ardından tabelayı 74-65'e çevirdik. Kanarya'dan bu dilimde 24-11 gibi harika bir performans geldi. Neredeyse çift hanelere de ulaşacaktık. Büyük bir avantaj var elimizde ve son 10 dakikada bunu tutalım artık.
*93-88 kaybettik ve Monaco seriyi 1-1 yaptı. Yazık oldu diyebiliriz. Son çeyrekte Fransız ekibinden 28-14 gibi bir performans gelince elimizdeki maç gitti. 85-85'i de görmüştük oysa ama oradan sonrasını iyi oynamadık ve yenilgi geldi. Hiç yoktan iyidir tabi ki. Seri İstanbul'a taşınacak şimdi ve evimizde alacağımız 2 galibiyet Final Four demek. İpler bizde. Sıkı tutalım yeter ki. Monaco'da Donatas Motiejunas 18, Jordan Loyd 15 sayı kaydetti. Fenerbahçe Beko'da Tyler Dorsey 25, Scottie Wilbekin 23 sayı ile oynadı.
0 notes
yuksekovahaber · 2 years ago
Text
Van-Hakkari kara yolunda inşa edilen Güzeldere Tüneli'nde ışık göründü
http://dlvr.it/SnPCWD
0 notes
kentdenizlicom-blog · 6 years ago
Photo
Tumblr media
KentDenizli.com sizler için yeni bir haber hazırladı: https://www.kentdenizli.com/honaz-tunelinde-isik-gorundu.html
Honaz Tünelinde ışık göründü
Tumblr media
Denizli Valisi Hasan Karahan Honaz’ı ziyaret etti. Yapımına devam eden Honaz Tünelinde incelemelerde bulunan Karahan, çalışmalar hakkında bilgi aldı.
Honaz ziyareti kapsamında İlk olarak Honaz Kaymakamlığı’nı ziyaret eden Karahan, burada Kaymakam Zafer Öz ve diğer ilçe protokol üyeleri tarafından karşılandı. Karşılamanın ardından Kaymakamlık Makamına geçen Vali, Kaymakam Zafer Öz’den ilçede gerçekleşen kamu yatırımlarının son durumu hakkında bilgi aldı.
Daha sonra Honaz Belediyesi’ne geçen Vali Karahan, Honaz Belediye Başkanı Turgut Devecioğlu’ndan belediyenin ilçede gerçekleştirdiği ve devam eden yatırımlar hakkında bilgi aldı. Karahan son olarak da Ankara, İzmir, Aydın güzergâhını Antalya, Muğla Karayoluna bağlayacak olan çevre yolu üzerindeki Honaz Tünellerinde incelemelerde bulundu. Valimiz Hasan Karahan şantiye binasında düzenlenen tanıtım toplantısına katıldı. Toplantıda Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü Yol Yapım Baş Müh. Alparslan Eşlik, Valimiz Hasan Karahan’a çalışmalar hakkında haritalar üzerinde bilgi verdi. Eşlik, sol tüpte 2.264 metre, sağ tüpte ise 2.018 metre olmak üzere toplamda 4283 metre ilerleme sağladıklarını ve kalan tünel uzunluğunun ise toplamda 783 metre olduğunu kaydetti. Toplantıda ayrıca; Honaz Kaymakamı Zafer Öz, Honaz Belediye Başkanı Turgut Devecioğlu, Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü Yol Yapım Baş Müh. Alparslan Eşlik, ve yüklenici firma temsilcileri de hazır bulundu.
0 notes
havadaabulut · 3 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media
"Bana, bir ressam ya da bir resim üzerinde yazılırken, o ressamın, o resmin üslübunu yazıda gerçekleştirmenin mümkün olup olmadığını sorduğunda ne diyeceğimi bilemedim. Bunu yarın düşünelim, dedim sana. Gecenin geç bir saatiydi. Zihinsel yorgunluğu giderecek tek şey, zihinsel bir başka etkinliktir. Yılların deneyimi, biliyordum bunu. Metni okumadan, resimlere bakmayı önerdim sana. Karlı bir İstanbul gecesinde, bir kitabın sayfalarında bir ressamın, belki gerçektekilerinden uzak renklerden oluşan resimlerine bakmak. Birlikte baktık bu resimlere. Sen bir sayfayı çevirdiğinde, resimli sayfaları, gölge yapmasın diye tam ışığın altına getirdiğinde, dışarda yağan kar, sokak lâmbasının ışığında, yalnızca bir siluet olan yan bahçedeki çam ve elma ağacı, kitaptaki renklerle birleşiyordu gözümde. Bir resme böyle bakılmayacağını bilmiyor değilim. Resim bizden bir çaba ister. Bize açılmak, bizimle konuşmak - sorularımızı yanıtlamak için. Kapa kitabı, dedim. Biz gene sözcüklere dönelim. Sözcüklere döndük. Şairin, ressam için söylediği sözcüklere. Gece öylesine yoğundu ki karın beyazlığı bile kapkara göründü bana. Oysa, masanın üzerinde açık kalmış kitabın üzerine düşen masa lambasının ışığı, bu beyazlık içinde beliren, bir tansık gibi beliren masmavi bir çıplağı aydınlatıyordu. Aragon'un andığı Ritsos'un şiirini okumanı istedim. Okudun. Sanki dışarda yağan kar değildi. Bir kumsaldaydık. Ve mavi denizden masmavi bir kadın çıkmış bize doğru geliyordu. Okudun, dilimize çevirerek, Matisse'in bir resminin önünde, Aragon'un andığı Ritsos'un şiirini:
"Mavi kadın*
Elini denize soktu.
Eli mavi oldu.
Hoşuna gitti.
Tepeden tırnağa denize düştü.
Mavi oldu.
Sesi ve sessizliği, mavi.
Mavi kadın
Birçok kişi hayrandı ona
Ama hiç kimse sevmedi."
O gece ben kitabı kaparken sen şöyle dedin:
Çivit mavisi evler görmüştüm Çivit mavisi kadınlar görmemiştim. Bu gece onu da gördüm.
Şairler, dedim sana, özellikle şair ressamlar, özellikle görmediklerini, göremediklerini gösterirler insana. O gece, seni bilmiyorum, ama tüm uykuları düşlerle dolu olan ben, hiç düş görmedim. Gördümse de hiçbirini ansımıyorum. Resimlere gün ışığında bakmak gerekir diyen kimdi? diye sorduğunda, birden çıkaramadım. Belki hiç kimse. Ama, resmin kitaptaki baskısına değil, kendine, kuşkusuz, gün ışığında bakmak gerektir. Gene de… her resmin değil. Ama Matisse'in resmi böylesi bir ışığı gerektirir… diye düşünmüştün, bilemiyorum. Çünkü benim için, Matisse'in resmindeki ışık içten dışa doğru yayılır. Renk ışıktır. Bunu bir yerde okumuş olmalıyım."
...
73 notes · View notes
uzaydanhaberler · 3 years ago
Photo
Tumblr media
Kütle Çekimin Sırıtışı
Günün Astronomi Görseli 11 Mayıs 2022
Görsel: X-ışın – NASA / CXC / J. Irwin vd. ; Optik – NASA/STScI
Albert Einstein’ın 100 yıldan uzun süre önce yayınlanan genel görelik teorisi, kütle çekimsel merceklenme olayını öngörmüştü. Chandra ve Hubble uzay teleskoplarından alınan X-ışın ve optik görsel verilerinin aynasından görünen bu uzak galaksilerin böyle tuhaf görünmelerinin sebebi de bu olay. Cheshire Kedisi galaksi grubu adı verilen grubun iki büyük eliptik galaksisi yaylar tarafından çerçeveleniyor. Bu yaylar uzak arka plan galaksilerinin, ön plandaki grubun toplam kütlesinin dağılımıyla merceklenen optik görüntüleri. Elbette kütle çekimi oluşturan bu kütlede karanlık madde baskın durumda. Büyük iki eliptik “göz” galaksisi, birleşmekte olan kendi galaksi gruplarının en parlak üyelerini temsil ediyor. Bunların saniyede 1.350 kilometrelik göreli çarpışma hızları, gazı milyonlarca dereceye ısıtıp mor tonlarda gösterilen X-ışın parıltısını oluşturuyor. Cheshire Kedisi grubu takımyıldız Büyük Ayı’da, yaklaşık 4.6 milyar ışık yılı uzakta gülüyor.
Görsel: X-ışın – NASA / CXC / J. Irwin vd. ; Optik – NASA/STScI
Yazarlar & Editörler: Robert Nemiroff (MTU) & Jerry Bonnell (UMCP) NASA yetkilisi: Phillip Newman Özel haklara tabidir. NASA Web Gizlilik Politikası ve Önemli Bildirimler Bir ASD at NASA / GSFC & Michigan Tech. U. hizmetidir.
Kütle Çekimin Sırıtışı yazısı ilk olarak Uzaydan Haberler sayfasında göründü.
6 notes · View notes
kadimdenuyanisa · 3 years ago
Text
ST. GERMAIN KONTU ve SİMYA
Tumblr media
Simya tarihinde Comte de St. Germain'in adının geçmemiş olması oldukça dikkat çekicidir. Sanatta uzman olduğuna şüphe yok, ancak bu olağanüstü adamla ilgili birçok hikayeden, bu özel alandaki başarılarının hiçbir rolü yok gibi görünüyor.
St. Germain şaşırtıcı bir kişilikti. Tespit edilebildiği kadarıyla, Transilvanya Prensi Racozy'nin oğluydu, ancak her halükarda, soylu bir doğuştan, büyük kültürlü ve incelikli bir adam olduğuna şüphe yok. St. Germain'in Avrupa'daki çeşitli görünümlerinin kayıtlarının 110 yıllık bir süreyi kapsadığı hatırlanabilir, çünkü onun uzun ömürlülüğünün gerçek sırrını oluşturan harika iksiriyle birleştiğinde diyet olduğunu söyledi. asla değişmedi. Her zaman orta yaşta iyi korunmuş bir adam olarak göründü. Madame la Comtesse d'Adhemar, örneğin, "Souvenirs de Marie Antoinette"de, Büyük Frederick'in "ölmeyen adam" olarak bahsettiği Kont'un ve monografında Bayan Cooper Oakley'in mükemmel bir tanımını verir. 'The Comte de St. Germain, the Secret of Kings', 1710-1822 yılları arasında çeşitli isimler altında onun izini sürer.
İtalyan maceracı Jacques de Casanova de Seingalt, Kont'un büyü sanatlarında usta ve yetenekli bir kimyager olduğunu kabul ediyor. St. Germain'e akut bir hastalıktan muzdarip olduğunu söylemesi üzerine Kont, Casanova'yı tedavi için kalmaya davet etti ve üç gün içinde onu mükemmel sağlığına kavuşturacak on beş hap hazırlayacağını söyledi.
St. Germain'in athoeter'ı Casanova hakkında şunları yazıyor:
Sonra bana Athoeter adını verdiği magistrumunu gösterdi. İyice kapatılmış bir şişede bulunan beyaz bir sıvıydı. Bana bu sıvının Doğanın evrensel ruhu olduğunu ve tıpanın mumu birazcık delinirse tüm içeriğin yok olacağını söyledi. Deneyi yapması için ona yalvardım. Bunun üzerine bana şişeyi ve iğneyi verdi ve şişe boşken ben de mumu deldim.'
Casanova ayrıca St. Germain'in on iki sous parçasını saf altın madeni paraya dönüştürdüğü bir olayı kaydeder. Ünlü Kont'un, adi metalleri altına dönüştürmenin mümkün olduğu simyasal toza sahip olduğuna dair başka kanıtlar da var. Çağdaşların yazılarında belirtildiği gibi, bu başarıyı en az iki kez gerçekleştirdi. St. Germain'i laboratuvarında ziyaret eden Marquis de Valbelle, simyacıyı fırınlarıyla meşgul buldu. Markiden altı franklık gümüş bir parça istedi ve onu siyah bir maddeyle kaplayarak küçük bir alevin veya fırının ısısına maruz bıraktı. M. de Valbelle, madeni paranın parlak kırmızı olana kadar renk değiştirdiğini gördü. Birkaç dakika sonra, biraz soğuduktan sonra, usta onu soğutma kabından çıkardı ve Marki'ye geri verdi. Parça artık gümüş değil, en saf altındandı. Dönüşüm tamamlanmıştı. Kontes d'Adhemar, sekreterinden çalındığı 1766 yılına kadar bu paraya sahipti.
Bir yazar bize, St. Germain'in okült kimya bilgisini her zaman Asya'daki ikametine bağladığını söylüyor. 1755'te ikinci kez Doğu'ya gitti ve Kont von Lamberg'e yazdığı mektupta şöyle dedi: "Mücevherleri eritme konusundaki bilgimi Hindistan'a yaptığım ikinci yolculuğuma borçluyum."
St. Germain'i böyle bir başarı için bir şarlatan olarak kınamak için çok fazla gerçek metalik dönüşüm vakası var. Halen bu ailenin elinde bulunan Leopold Hoffman madalyası, şimdiye kadar kaydedilen metallerin dönüştürülmesinin en seçkin örneğidir. Bu madalyanın üçte ikisi keşiş Wenzel-Seiler tarafından altına dönüştürülerek orijinal hali olan gümüş dengeyi bıraktı. Mevcut durumda madalyanın bir kopyası olduğu için dolandırıcılık imkansızdı.
St. Germain'in hayatındaki olaylarla ilgili bu notlar için Bay Manly Hall'un 'En Kutsal Trinosophia' (Comte de St. Germain) hakkındaki tanıtım materyaline ve yorumuna minnettarım.
'En Kutsal Trinosophia' veya 'En Kutsal Üç Katlı Bilgelik' on iki bölümden oluşur. Aynı zamanda, İnisiyasyon sürecinin bir resmi ve bir Simya incelemesidir, dikkatli bir incelemenin ortaya koyacağı bir gerçektir. Bölüm XII'den alıntı yapayım:
Az önce girdiğim salon mükemmel bir şekilde yuvarlaktı, kristaller gibi sert şeffaf maddeden oluşan bir kürenin içini andırıyordu, böylece ışık her taraftan giriyordu. Alt kısmı kırmızı kumla dolu geniş bir leğenin üzerinde duruyordu. Bu dairesel muhafazada nazik ve eşit bir sıcaklık hüküm sürdü. Yeni bir fenomen hayranlığımı uyandırdığında şaşkınlıkla bu kristal küreye baktım. Salonun zemininden hafif, nemli ve safran sarısı bir buhar yükseliyordu. Beni sardı, nazikçe kaldırdı ve otuz altı gün içinde beni dünyanın üst kısmına taşıdı. Daha sonra buhar inceldi. Yavaş yavaş aşağı indim ve sonunda kendimi tekrar yerde buldum. Sabahlığım rengini değiştirmişti. Doluya girdiğimde yeşildi, ama şimdi parlak kırmızıya dönüştü.'
İşte kum banyosundaki pelikanın bir resmi, içeriğin süblimleşme süreci ve Felsefe Taşı'nın hazırlanmasında laboratuvar süreçlerinden birinde meydana gelen renk değişimi. Bu hazırlığın laboratuvar ortamında su, imbik, kum banyosu ve fırınlarla gerçekleştirilen fiziksel bir işlem olduğuna şüphe yoktur. Simyanın tamamen psişik bir bilim olduğu ve aslında hiçbir dayanağı yoktur. Bir bilimin bilim olabilmesi için her bilinç düzeyinde tezahür edebilmesi gerekir; başka bir deyişle, 'yukarıda nasılsa, aşağıda da öyle' aksiyomunu gösterebilmelidir. Simya bu teste dayanabilir, çünkü fiziksel, ruhsal ve psişik olarak tüm formlarda ve tüm yaşamda tezahür eden bir bilimdir.
Yukarıdaki çeşitli kayıtlar, bir ölçüde, simyanın, metallerin özelliklerine ilişkin içsel bir bilgiye dayanan bir fizik bilimi olduğu iddiasına tanıklık etmelidir. Sadece Casanova'nın St. Germain'i tanımlaması, on sekizinci yüzyılın ikinci yarısı kadar yakın bir zamanda, her halükarda, metalleri dönüştürebilen ve hastalıkları iyileştirebilen fiziksel bir "Taş" hazırlama yönteminin uygulamada olduğunun kanıtıdır.
Modern bilim, yalnızca bir kırmızı toz tanesinin eklenmesiyle kurşunu veya cıvayı katı altın benzerine dönüştürebilecek hiçbir madde bilmiyor ve bu nedenle simyacıların iddialarını çok verimli bir hayal gücünün ürünleri olarak alay etmeyi seçebilir. 'anlamsız' olarak yazıları. Ancak, "iddiaların" tarafsız gözlemciler tarafından desteklendiği ve Hermetik metinlerdeki "anlamsız" sözlerin sıradan insanlar için modern kimyasal deyimlerden çok daha az anlaşılır olduğu gerçeği akılda tutulmalıdır.
3 notes · View notes
endlessnighttt · 3 years ago
Text
Genç bayan az önce kavga etmiş olduğu sevgilisini ardında bırakıp yürümeye başladı. kalbi kırıktı Çünkü hiç beklemediği cevaplara ve tepkilere maruz kalmıştı. Buna hiç 7 yıllık aşkından beklemiyordu. Kalbi kırık,gözü yaşlı bir şekilde yağmurun altında yürüyordu ne sağına ne soluna ne de arkasına bakıyordu doğrusu hiç etrafını göremiyordu öylece kaç dakika hatta kaç saat yürüdüğünü bilmiyordu. Gece olmuştu yağmurnun şiddeti giderek artıyordu. O ise daha fazla ıslanıyordu biraz daha orada durursa çok hasta olacaktı ama umrunda değildi. Liseden beri aşık olduğu ve birlikte evlenme hayali kurduğu adam bu hafta evleniyordu hem de kendi rızasıyla üstelik onu başından beri hiç sevmediğini söylemişti ona. Düşünsenize 7 yıllık aşkınızdan bunların hepsini üst üste öğreniyorsunuz. nasıl hissederdiniz? İşte o an genç kız yolun ortasına çöküp haykırmaya başladı. Sonra bir ışık göründü genç kız bu ışığı fark etmişti ama kalkıp kendini kurtarması için çok geç olduğunu anladı. Çok hızlı gelen bir araç orada ona çarpmıştı.
Tumblr media
o an gözünde yaşadığı tüm acıları, mutlulukları canlanmıştı. Derin bir nefes aldı ama o nefesi sanki tüm şehrin havasını solmuştu. hava giderek soğuyordu. Etrafındaki insanlar onun bilincini kontrol ediyorlardı. onlara bir işaret vermek istiyordu ama yapamıyordu. Vücudu çok ağırlaştı, Yavaş yavaş kendini kaybediyordu. Zamanı bilmiyordu ama gözünü ormanlık bir yerde açmıştı dönüp etrafını incelemeye başladı. Gördüğü şeye karşı donakaldı oradalardı. Annesi ile babası beyaz kıyafetler içinde ona bakıp gülümsüyorlardı. Koşa koşa yanlarına gidip sımsıkı sarıldı. Genç kız sonunda çok sevdiği anne ve babasına kavuşmuştu...
2 notes · View notes
imarpanosu · 3 years ago
Text
#VedadGürgen'in #YeniFikirtepe açıklaması ve detaylar için tıklayın...
2 notes · View notes
cakarazi · 3 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
23-24 Ekim 2021
Cumartesi günü ise riskli hareketler günüydü. Sifonun klozet bağlantısı su kaçırdığından duvarı biraz kırıp hortumu yukarı aldık, termosifon yerimizden hiç memnun değildik daha küçük bi termosifon alıp mutfak dolabı içine saklamaya karar verdik ve elektirik bağlantısı için yine duvar delip elektirik hattı çıkardık, mutfak tezgahı 3. kat verniğini attık, tuvalette elimizdeki fayanslarla nasıl bi tasarım yapabiliriz denemeleri yaptık, Serkan gün içinde paltolar, yağmurluklar için ev girişine bambudan askılık, ve havlular vs. için tuvalet iç kapısına askılık yaptı. Mihran hem kulübe hem çakev arası mekik dokuyup sonaları ve yemekleri çözdü. Bilimum zımpara ve kağıt bant çekme günü de bugündü. Akşam ertesi günkü fayans işine hazırlık amacıyla yerlere kartonlar serildi, Cemal ve Bado'nun araziye varmasıyla internetten bir gün önce siparişini verdiğimiz sobayı Ali Hıdır’ın köye çıkarmasıyla sobamızı da kurduk ve akşam ilk defa yaktık.
Pazar sabahı 08:00'e doğru uyanabildik, Fayans Ustası'nı beklerken kulübeye giriş merdivenlerini Bado'yla beraber biraz geçici biraz kalıcı bilinmeyen bi zamana kadar finalize ettik. Ahmet Usta'nın gelişiyle kulübede aylardır bekleyen ışık göründü, fayans işi başladı. Işık parlaya dursun Çak kulübe'nin yıllardır bekleyen çamaşır makinasını Bado ve Mihran taktılar. Serkan aydınlatmalarla uğraştı, mutfak kısmına led takıldı, yemekler yapıldı yenildi, Usta işini bitirince kartonlar dışarı çıkartıldı, temizlik yapıldı, zımparadan zarar görmesin diye yatak çak evine taşındı tüm kalan eşyalar yatağın üzerine alındı ve sanırız son kez zımpara yapıldı. Gecenin sonunda ki 01:30'lara tekabul ediyor, Evye ve ocak mutfak tezgahına yerleştirilip kağıt bantları çekilip slikonlandı üzerlerine ağırlık konup kurumaya bırakıldı.
1 note · View note
belkidebirharfimben · 3 years ago
Text
youtube
Haşir Risalesi'nde 10. Hakikat'ten kopamadık. Amma tünelin sonunda da ışık göründü. Başlığımız şöyle: "Eğer bizi hiç edecekse Allah neden merhametli?" Niye böyle sorduk? Nereye varmak istiyoruz? Efendim, illa izlemeniz lazım, buraya sığdıramam:
1 note · View note
tumitutscanlation · 5 years ago
Text
Heavenly Blessing – 138. Bölüm
Mega // Drive // Wattpad
Bölüm 138: Çorak Tepelerde, Ayaklanan Kara Kalpli Han
Hizmetçilerin sahiden sözlerini tutacağı ve onları ele vermeyecekleri hiç aklına gelmemişti. Başka birisinden bahsediyorlardı.
Görünüşe göre ikisi dışında başka ‘oldukça tuhaf bir kadın’la küçük bir çocuk, gece için bu handa kalmaya gelmişti.
Cennet’in Gözü ve ekibi bakıştı ve neredeyse aynı anda el işaretleri yaptılar, kapıyı tekmeleyerek açmaya hazırlardı. Aniden, odanın içindeki ışık söndü ve siluet kayboldu. Hemen ardından ise bir grup hızlı ‘pat, pat, pat’ sesi ve hızla kapıyı açan bir kadının aceleci ayak sesleri duyuldu, sövüyordu. “SİZ LEŞ KOKULU HERİFLER GECENİN Bİ YARISINDA NE BOKUNA KAPIMIN DIŞINDA DİKİLİYONUZ? BÜYÜK ANNENİZ BANYO YAPACAK, NE PLANLIYONUZ? HAA?!”
Kadın inceydi ve şehvetli bir vücudu vardı, makyajsız yüzü cennetlikti; her ne kadar dövüşçü bir horozun endamına sahip olsa da, yine de büsbütün bir kadındı. Cıkladı, kollarını kıvırdı ve sövmeye devam etti. “VE Bİ DE Bİ SÜRÜ KEŞİŞLE EFSUNCU. SİZ DİNDAR RAHİPLER DEİL MİSİNİZ? İFFET YEMİNLERİNİZE NOLDU?!”
Bazı keşişler mırıldandı. “Yanlış anlaşılma, sadece bir yanlış anlaşılma…”
Kadın kaşlarını imkansız derecede kaldırdı, saldıracakmış gibi ellerini de yükseltti. “YALNIŞ ANLAŞILMAYMIŞ BULUŞMAYMIŞ SİKİMDE DEĞİL, DEFOLUP GİDİN YOKSA BU BÜYÜK ANNE SİZE BANYO SUYUYLA DOLU KOCA BİR KÜVET VERECEK!”
“HEY HEY HEY, HAYIRSEVER HANIM, NASIL BÖYLE DAVRANIRSIN? EDEBİNİ TAKIN!”
“Hadi gidelim buradan…”
Her ne kadar Xie Lian kadının yüzünü tanımasa da, yine de sesinin ve tavrının oldukça aşina geldiğini düşünüyordu. Bir an sonra fısıltıyla sordu. “Lan Chang?”
“Evet. Bu o.” Hua Cheng cevapladı.
Kalabalığın dağıldığını görünce, Lan Chang rahat bir nefes vermiş gibi göründü, etrafına baktı ve aceleyle tekrar odasına girerek kapıyı kapattı. Ağır bir makyajla yüzünü boyamamıştı, dünyaya sade yüzünü gösteriyordu ve gözlerinin etrafında bir hayli kırışıklıklar vardı, yaşı kendini belli ediyordu, beklenmedik bir şekilde zarifti ve Xie Lian neredeyse onu tanıyamayacaktı. Eğer Büyük Savaş Salonuna bugünkü haliyle gelse, Pei Ming’in masumiyeti o zamanki kadar inanılır olmazdı. TongLu Dağı ilk açıldığı ve hayaletleri ilk kışkırttığı zaman, her yerdeki pek çok canavar ve iblis mühürlerinden serbest kalmıştı, ve Lan Chang ile cenin ruhu da onlar arasındaydı. Eğer hizmetçinin ‘oldukça tuhaf bir kadın’la kastettiği Lan Chang ise, o zaman onun yanındaki küçük çocuk da…
Xie Lian Hua Cheng’e fısıldadı. “Cenin ruhu da onunla olmalı. Yaratık çok tehlikeli, böylece kaçmalarına izin veremeyiz.”
Ancak zaten karanlık bir handaydılar ve Hua Cheng’in peşinde ölümlü ustalardan bir grup vardı. Bu şartlar altında onları yakalamaları hiçte kolay değildi.
Keşiş ve efsunculardan oluşan kalabalık basamaklara vardı ve hizmetçi sordu. “Ee? Lordlarımın aradığı kadın o değil miydi?”
“Değildi!” Diye yanıtladı Cennet’in Gözü. “Oof! O zaman sana sorayım, yanında küçük bir çocuk olan bir efsuncu gördün mü?”
Hizmetçi düşündü ve konuştu. “Yanında çocuk yok, ama tek başına bir efsuncu var.”
Bunu duyunca çete bir kez daha neşelenmişti ve kısık bir sesle sordular. “O nerede?”
Hizmetçi de kısık bir sesle yanıtladı. “Şurada.”
Bu kez başka bir odayı işaret ediyordu. Kalabalık bakıştı ve bir kez daha onun peşinden seyirdiler.
Ancak beklenmedik bir şekilde, bu kez, daha kapıya varmalarına üç adım kala, aniden keskin bir ses havayı yardı ve kapının deliklerinden sarı bir tılsım fırladı, Cennet’in Gözünün yanağını sıyırıp geçti ve hemen arkasındaki duvara çakıldı. Şok olan kalabalık tılsıma bakmak için üzere koşturdu ve demir bir levha gibi duvara yarı yarıya gömülmüş olduğunu gördüler.
Pek çokları kapıya koşmak üzereydi ama Cennet’in Gözü onları durdurdu. “O değil! Ama etkileyici birisi, aceleci davranıp kavga çıkartmak istemeyiz.” Ardından elini bir selamlamayla birleştirdi ve seslendi. “Sizi rahatsız ettiğimiz için özür dileriz, yetenekli efendi. Ama bir yanlış anlaşılma oldu.”
Odanın içerisindeki kişi cevap vermedi, sahiden tam bir yetenekli efendiye yakışır şekilde davranıyordu. Kalabalık şaşırdı ve birisi sordu. “Dao-xiong, neden kapının arkasındaki o değil dedin? O saçma efsuncunun da bu kadar güçlü gizli silahları yok muydu?”
Saçma efsuncu… Xie Lian’ın bahsi geçen ‘Gizli silah’ın Bozulmaz Erdem Köfteleri olduğunu anlaması için sahiden bir süre düşünmesi gerekmişti, Eee, pekala…
Cennet’in Gözü kısık bir sesle yanıtladı. “Elbette o değil. Her ikisi de gizli silahlar kullanıyorlar, ama odadaki kişinin elleri ve gücü, saçma efsuncudan bir parça daha zayıf…”
Daha sözlerini bitirememişti ki arkalarından yedi sekiz kadar daha sarı tılsım daha fırladı, ok gibi kapılara ve duvarlara saplanmışlardı. Kalabalık korkmuştu ve tek kelime daha etmeden alt kata kaçtılar. Herkesin gittiğini görünce Xie Lian gizlice kapıyı açtı, sarı tılsımı duvardan çıkarttıktan sonra odalarına geri döndü. Hua Cheng tılsımı yakmak için iki parmağını kullandı ve tek bir bakış attıktan sonra bir kenara fırlattı. “Cennet’in Gözü’nün gözü sahiden fena değil.”
Sarı tılsımın yüzeyinde bir ruhani hale katmanı vardı, bu nedenle bıçak kadar keskindi, fırlatıldığı zaman çelik kadar güçlüydü ve duvarın derinlerine saplanabilmişti.
Ancak öncesinde, Xie Lian köfteleri fırlatırken o kadar çok saf güç kullanmıştı ki demir topaklar gibi fırlamışlardı ve hiçbir ruhani güç eklenmemiş, kendisinin kontrol edilmiş gücüyle hepsi serbest bırakılmıştı. Sonuçta, yüz yıllarca ruhani güç kullanmadan yaşamıştı ve uzun zaman önce bu şekilde yaşamaya alışmıştı. Cennet’in Gözü bunu kullanarak güç farkını belirlemişti.
Xie Lian merak etmekten kendisini alamadı, Bu handa kaç farklı tür insan toplanmış böyle? Neden bir efsuncu burada kalıyor? O da mı kötülüğü yenmeye gelmiş? O sıradan keşiş ve efsuncuların hiçbir şey fark etmemiş olması normal, ama o seviyede güçlü bir kişi, nasıl bu handa bir tuhaflık olduğunu fark etmez? Her şekilde, şimdi kesinlikle onların San Lang’ın burada olduğunu fark etmelerine izin veremem. Eğer konuşmaya başlarlar ve yan odadaki kişi de kulak misafiri olursa, kovalamacaya bir kişi daha eklenir. Üstelik baş edilmesi onlar kadar kolay olmaz.
Çete tekrar alt kata inmiş ve girişe geri dönmüştü, yine uzun masada oturuyorlardı. Xie Lian Hua Cheng’in açtığı delikten göz attı ve hizmetçi konuştu. “Tekrar siparişlerinizi hazırlamak için şimdi mutfağa dönüyorum, Lordlarımın biraz daha beklemelerini dilerim, hehehe.”
“BEKLE! Suları da al. Sunmadan önce bardakları da düzgünce yıka.”
“Elbette, elbette. Hehehe.”
Hizmetçi güller açan yüzüyle gitti ve muhtemelen mutfağa ilerliyordu. Xie Lian’ın aklına mutfağın hanın altında olduğu gelmişti, bu nedenle Hua Cheng’i aldı, pencereden atlayarak hanın dışına indi. Xie Lian bu karanlık işletmenin sahibinin kim olduğunu görmek için yaklaştı.
Mutfaktaki ışık soluktu, sadece birkaç ölü ışık yanıyordu ve görünürde hiç kimse yoktu. Ama dikkatle dinleyince, bir yerlerden çiğneme sesleri geliyordu.
Xie Lian birkaç açı denedi ve en sonunda sesin ocağın üzerinden geldiğini keşfetti. Görüş alanı ise ocağın kendisi tarafından kapatılmıştı ama ocağın yanındaki tezgahta bir insan bacağı vardı. Bariz bir şekilde adam çoktan ölmüştü, ama çiğneme ve yutma sesleriyle birlikte hala kımıldıyordu.
Tam bu sırada birkaç hizmetçi mutfağa girdi. “Kralım…”
Ocağın üzerinden, darmadağın, pis bir adam aniden başını kaldırdı, hala çiğniyordu ve uykulu bir halde cevapladı. “NE?!”
Adamın dudakları taze kanla kaplanmıştı, gözleri yeşil bir ışıltı saçıyordu ve ağzından tavuk budu gibi bir insan eli sarkmaktaydı. Her ne kadar ifadesi ve görüntüsü korkunç olsa da, kolayca görünebiliyordu – bu adam Qi Rong’un ele geçirdiği babaydı!
Dolmuş yanaklarıyla, henüz tümüyle yenmemiş elin parmaklarını emdi ve bir an sonra birkaç kemik tükürdü, isabetle hizmetçilerin suratlarına çarpmışlardı. Küfretti. “Sizi bok çukurunda doğmuş işe yaramaz pislikler! Yas tutar gibi ağlıyonuz ve ben de gelmiş bu ataya yemek getirdiğinizi düşünüyom. Ee? İnsanlar nerde? Et nerde? SİZE ZATEN ZEHRİ VERMEDİM Mİ, NE DİYE HALA BEKLİYONUZ?”
Görünüşe göre, yerde yatmakta olan ve an itibariyle kemirilen kişi ya bu işletmenin gerçek sahibi ya da buralardan geçmekte olan başka bir yolcuydu.
Hizmetçiler tahrik olmuştu. “Kralım, biz işe yaramaz değiliz, sadece keşişler ve efsuncular sürekli konuşarak işleri zorlaştırıyorlar. Önce tabaklar çok yağlı diye haşladılar, ardından tabaktaki saçları küçümsediler. Sunduğumuz yemekleri yemeyi reddediyorlar.”
Qi Rong çiğnedi ve yuttu, ardından on parmaktaki kanları emdi. “NE? NEEEE?! BU ATA BİZZAT ONLARA HARİKA BİR YEMEK PİŞİRDİ. Onları diz çöktürüp yeri yalatmadığım için çoktan sevinç gözyaşları dökmeleri gerekiyordu, HANGİ SİKİK onlara küçümseme hakkını verdi? Kuzen veliaht prensin yemeklerini bir denesinler, O BOK, BOKTAN BETER, O SİKİKLER BU ATANIN ÖNÜNDE MİNNETTARLIKLA EĞİLMELİ!”
Xie Lian: “…”
“…Gege, ona işe yaramaz pisliğin söylediklerine kulak asma.” Hua Cheng rahatlatmaya çalıştı.
“…Haklısın.”
“HEPİNİZ İŞE YARAMAZ PİSLİKLER OLDUĞUNUZ İÇİN, TABAK BİLE YIKAMAYI BİLMİYORSUNUZ!”
Qi Rong ayağa fırladı ve hizmetçileri döverken küfretti. Öfkesi tatmin olunca, Qi Rong kollarını sıvadı, kanla kaplı dudaklarını eliyle sildi ve ıspatulayı aldı, demir tavaya tık tık diye vuruyor ve küfrederken emir veriyordu. “GEL BURAYA!!! Boktan gözlerini aç, bu atanın yeteneklerine şahit olmana izin vereceğim! Bakalım sonrasında söyleyecek lafın kalcak mı!”
Alevler göklere ulaştı ve kısa bir süre sonra, başka yemekler hazırlamış ve hizmetçilere servis etmelerini emrediyordu.
Ne yemeklerdi ama; eti boldu, sebzeler ise taze, leziz ve cezbediciydi. Xie Lian ikinci kattaki misafir odasına geri döndü ve aşağıyı gözledi, keşişler ve efsuncular mest olmuştu. “Güzel görünüyor!”
“Evet! Harika yapılmış, özellikle de bu tuzlu ve karabiberli tavuk, hem büyük hem çıtır… Biraz fazla iri ve çıtır değil mi? Daha önce hiç bu kadar uzun bir tavuk budu görmemiştim?”
Hizmetçiler yanıtladı. “Ah! Bu müessesemizin özelliğidir, her yerdeki tavuk butlarına benzemez, beyaz anka tavuğunun budu pençeleri çıkarılarak özenle servis edilir. Bir genç kız kadar yumuşak ve narin görünmüyor mu, baştan çıkartıcı ve cezbedici?”
“Haklısın. Ama ben en çok bu domuz derisini beğendim; domuz derisi hem gevrek hem yumuşak, ateş tam olması gerektiği gibi ayarlanmış… bekle biraz, neden bu domuzun dövmesi var?”
Hizmetçiler açıkladı. “Ah! Çünkü aşçımız cennetten çıkma oyma yeteneklerini sergilemek istiyor, biraz görsellik katmak için bilerek yapılmış bir numara, hepsi bu.”
“Bu tatlı ekşi pirzolalar iyi pişmemiş gibi ve sosu da çok katı, tatlı ekşi sosla bir şeyleri örtmeye çalışmıyorsunuz, değil mi?”
Hizmetçiler açıkladı. “Hayır! Hiçte değil. Müessesemizdeki her et günlük olarak kesilir ve aynı gün satılır, sadece aşçımız güçlü tatları sever, hepsi bu.”
“…”
Onların yemekleri nasıl hiç durmadan övdüklerini ve yemeğe başlamak üzere olduklarını görünce Xie Lian daha fazla dayanamadı ve öncesinde aldığı küçük çakıl taşını atarak, minik delikten aşağıya gönderdi.
Atışı ‘arınmak’ üzere içeceği çay bardağını kaldırmış olan Cennet’in Gözünün kullandığı eline çarptı ve kolu titredi, bardağı dökülmüştü. Su hala gülümsemeyi sürdürmekte olan hizmetçilerden birisinin yüzüne sıçradı.
Su hiçte sıcak değildi, ama su sıçrayan hizmetçi kaynar suymuş gibi yüzünü eliyle kapatarak bağırdı. “AAHH!!!”
Şimdi herkes gerilmişti ve kılıçlarını çektiler. “NELER OLUYOR?!”
Cennet’in Gözü hizmetçinin elini yakaladı ve kenara çekti. Kalabalık “AH” etti. Hizmetçinin yüzünün yarısı erimişti, sanki su boş bir kağıt parçasına sıçramış ve mürekkep yaymış gibi görünüyordu. Bulanık ve muğlak bir halde, mürekkep izleri yanaklarına aktı ve döküldü.
Yüz hatları ve gülümsemeleri fırçayla çizilmişti!
“…”
Bir an beklemeden, çete masayı devirdi ve hemen hizmetçilerle kavgaya tutuştu.
Hizmetçiler dayak yerken elleriyle başlarını kapatıyor, uluyorlardı. “LORDLARIM!!! LÜTFEN DURUN! EE, O EE, ARADIĞINIZ ACAYİP KADIN VE KÜÇÜK ÇOCUK!!! TUHAF EFSUNCU! O ÜST KATTA! ONLAR ÜST KATTALAR! GİDİP ONLARI BULUN! BİZİ BIRAKIN! BİZ BURADA SADECE YARIM GÜN ÇALIŞIYORUZ!!!”
“PÜÜ!! YARIM GÜN MÜ? SEN KİMİNLE DALGA GEÇİYORSUN?”
“BİZİ KANDIRMAYA MI ÇALIŞIYORSUNUZ? BİZİ SAF MI SANDINIZ? ARTIK ÇOK GEÇ!”
Hizmetçiler sinirlenmişti. “Yalan söylemedi! Doğruyu söylüyor!”
Aşağıdaki kavga gittikçe kızışıyordu ve ustaların ezici üstünlüğünü görünce Xie Lian başını iki yana salladı. Umursamayı bıraktı ve tam kargaşadan faydalanarak Lan Chang ile cenin ruhunu yakalayacaktı ki beklenmedik bir şekilde daha o kapıyı açamadan koridordan bir çığlık yükseldi. Lan Chang’ın korkmuş sesi çınladı. “Hayır… Sana yalvarırım, gitmek istemiyorum! Lütfen, yalvarırım, bizi bırak! Diz çökecek ve secde edeceğim!”
Genç bir adamın sinirli sesi karşılık verdi. “Senin diz çökmen kimin umurunda? Eğer gidersen, o zaman ben… generalim ne yapar? Siktir, siz ana oğul ikilisi bu sefer cidden onun başını belaya soktunuz! Yeter bu kadar çene çalmak, benimle geliyorsunuz!”
Sesi duyunca Xie Lian hızla kapıyı açtı. “Sen misin?!”
Uzun koridorda, siyah giysili bir genç Lan Chang’in önünü kapatarak dikiliyordu, yüz ifadesi karanlıktı. Xie Lian dışarı çıktığı anda, hafifçe başını kaldırdı ve irkilmişti. “Sen mi?!”
Xie Lian kapıdan çıktı. “Fu Yao? Burada ne işin var?”
Lan Chang da onu gördü ve gözleri irileşti. “…Veliaht Prens?”
“…” Fu Yao bir an için onu aşağı yukarı süzdü, dudakları titredi ama en azından gözlerini yuvarlamamıştı. Sorusuna aynen karşılık verdi. “Senin burada ne işin var?”
Xie Lian da başını eğerek kendisine baktı ve aceleyle kadın cübbesini üzerinden sıyırdıktan sonra karşılık verdi. “Uzun hikaye.”
Tam bu sırada Fu Yao yanında durmakta olan Hua Cheng’i fark etti ve gözbebekleri kasıldı.
 Çevirmen: Nynaeve
143 notes · View notes
inblackholesworld · 5 years ago
Text
Tanrı bir yerlerimi kesmem için bana ışık gönderiyor.
Geçen gün sağ orta parmağım nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde kendiliğinden kesilmiş ve çok güzel duruyordu. Her bıçağı elime aldığımda acaba burada çizik bıraksam nasıl durur diye düşünüyorum. Az önce de kaseyi alırken elimden kaydı ve tezgaha düşüp kırıldı ve parçaları gözüme o kadar güzel göründü ki anlatamam. Küçük parçaları elime alıp sıkasım ve elimi mahvedesim geldi ama yapmadım.
15 notes · View notes