#östrojen etkisi
Explore tagged Tumblr posts
siegram-com · 3 months ago
Text
Genetik Şans mı, Yaşam Tercihi mi? Kadınların Uzun Ömür Sırrı Çözülüyor
Kadınların erkeklerden daha uzun yaşaması, toplumda sıkça gözlemlenen ve bilimsel araştırmalarla desteklenen bir olgudur. Bu durum, karmaşık ve birbiriyle ilişkili birçok faktörün bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Biyolojik açıdan bakıldığında, kadınların sahip olduğu östrojen hormonu önemli bir rol oynamaktadır. Östrojen, kalp-damar hastalıklarına karşı koruyucu bir etki göstererek,…
0 notes
nutraexperts · 1 month ago
Text
DIM 3X: HORMON DENGENIZI SAĞLAYIN! 💪
Saç dökülmesiyle mi mücadele ediyorsun?
Belki de aynaya her baktığında kaybettiğin saç tellerini düşünüyorsun.
İşte bu noktada dim 3x devreye giriyor.
Birçok insanın saçlarını yeniden kazanmasına yardımcı olan bu ürün, gerçekten işe yarıyor mu?
Saç sağlığını geri kazandırmayı vaat eden dim 3x, kullanıcıların deneyimlerine göre fark yaratıyor.
Haydi, bu yazıda dim 3x'in sunduğu avantajları ve gerçek etkilerini keşfedelim!
👉 DIM 3X SATIN AL
Dim 3X: Hormon Dengelemede Fark Yaratıyor
Tumblr media
Hepimiz hormon dengesizliğinin hayatımızı nasıl etkileyebileceğini biliyoruz.
Yorgunluk, ruh hali değişiklikleri ve kilo alımı gibi sorunlar, çoğu zaman bu dengenin bozulduğunun işareti.
İşte burada dim 3x devreye giriyor.
Bu ürün, hormon dengesi sağlamak için tasarlanmış bir takviye.
Peki, dim 3x gerçekten işe yarıyor mu?
Dim 3X Nedir?
Dim 3x, vücudumuzdaki östrojen seviyelerini dengelemeye yardımcı olan doğal bir bileşiktir.
Doğal kaynaklardan elde edilen DIM (Diindolylmethane), özellikle brokoli ve lahana gibi sebzelerde bulunur.
Bu takviye, hormonların daha iyi çalışmasını sağlar ve birçok fayda sunar.
Hormon Dengesinin Önemi
Hormon dengesi, genel sağlık durumumuz üzerinde büyük bir etkiye sahiptir.
Düşük enerji seviyeleri veya aşırı stres hissettiğimizde, bunun arkasında genellikle hormonal dengesizlikler yatar.
Dim 3x, bu tür sorunları çözmek için harika bir yardımcıdır.
Kullanıcılar arasında yapılan araştırmalar, düzenli kullanımın ruh halini iyileştirdiğini ve enerjiyi artırdığını gösteriyor.
Kullanıcı Deneyimleri
Birçok kişi dim 3x kullanarak olumlu sonuçlar aldığını belirtiyor. İşte birkaç gerçek kullanıcı yorumu:
"35 yaşındayım ve son zamanlarda sürekli yorgun hissediyordum. Dim 3x kullanmaya başladıktan sonra enerjim arttı!" — Elif, 35
"Hormonal dengesizliklerim nedeniyle kilo vermekte zorlanıyordum. Dim 3x sayesinde hem daha iyi hissediyorum hem de kilo vermeye başladım." — Ahmet, 42
Bu yorumlar, dim 3x'in sağladığı faydaların sadece sözel değil, aynı zamanda deneyimsel olarak da kanıtlandığını gösteriyor.
Nasıl Kullanılır?
Dim 3x'in kullanımı oldukça basit. Günde önerilen dozajı almanız yeterli.
Bunu yaparken su ile almak en iyisidir.
Düzenli kullanımın ardından olumlu sonuçları görmek mümkündür.
Diğer Faydaları
Sadece hormon dengeleme ile sınırlı kalmayan dim 3x, çeşitli sağlık yararları da sunar:
Bağışıklık Sistemi Destekleme: Vücudu hastalıklara karşı korur.
Detoks Etkisi: Zararlı toksinlerin atılmasına yardımcı olur.
Cilt Sağlığı: Daha sağlıklı bir cilt görünümü sağlar.
Tüm bunlar göz önüne alındığında, dim 3x'in neden bu kadar popüler olduğunu anlamak zor değil.
Sonuç Olarak
Eğer siz de hormonal dengenizi sağlamak istiyorsanız, dim 3x mükemmel bir seçenek olabilir.
Gerçek kullanıcı deneyimleriyle desteklenen bu ürünün sunduğu faydalarla kendinizi daha iyi hissetmeye başlayabilirsiniz.
Unutmayın ki sağlık her şeyden önce gelir!
Şimdi harekete geçin ve kendi deneyiminizi yaşamaya başlayın!
👉 DIM 3X ILE HORMON DENGENIZI KORUYUN
FAQ
Dim 3X nedir?
Dim 3X, hormon dengesini destekleyen bir takviyedir. Özellikle östrojen seviyelerinin dengelenmesine yardımcı olmayı amaçlar.
Dim 3X nasıl çalışır?
Bu ürün, vücutta östrojen metabolizmasını düzenleyerek hormon dengesini sağlamaya yardımcı olur. Böylece hormonal değişikliklere bağlı sorunların önüne geçer.
Dim 3X'in faydaları nelerdir?
Hormon dengesini destekler.
Östrojen seviyelerini düzenler.
Genel sağlık üzerinde olumlu etkiler yaratabilir.
Dim 3X'i kimler kullanabilir?
Bu takviye, hormon dengesizlikleri yaşayan bireyler için uygundur. Ancak, hamile veya emziren kadınların kullanmadan önce doktorlarına danışmaları önemlidir.
Dim 3X ne sıklıkla kullanılmalı?
Genellikle günde bir veya iki kez alınması önerilir. Etkili sonuçlar için düzenli kullanım şarttır.
Dim 3X yan etkileri var mı?
Çoğu insan için güvenli kabul edilir. Ancak bazı kullanıcılar hafif mide rahatsızlıkları yaşayabilir. Herhangi bir olumsuz durum yaşarsanız kullanımı bırakmalısınız.
Dim 3X ile diğer takviyeleri birlikte alabilir miyim?
Evet, ancak başka takviyeleri alırken dikkatli olmalısınız. Her zaman doktorunuza danışmak en iyisidir.
Dim 3X ne zaman etki etmeye başlar?
Her birey farklıdır; bazı kişiler birkaç hafta içinde faydasını görmeye başlarken, diğerleri daha uzun sürebilir. Sabırlı olmakta fayda var.
Dim 3X nereden satın alabilirim?
Bu ürünü online mağazalarda veya sağlıklı yaşam ürünleri satan yerlerde bulabilirsiniz. Güvenilir kaynaklardan almak önemlidir.
Dim 3X kullanmaya başlamadan önce ne yapmalıyım?
Kullanıma başlamadan önce mevcut sağlık durumunuzu göz önünde bulundurun ve gerekiyorsa bir uzmana danışın. Bu şekilde daha bilinçli bir tercih yapabilirsiniz.
👉 DIM 3X RESMI WEB SITESI
0 notes
ekipsaglik · 3 months ago
Text
Vitamin ve Minerallerin Hormon Dengesindeki Rolü
Tumblr media
Hormon dengesi, vücudun optimal işleyişi için kritik bir unsurdur. Bu dengenin sağlanmasında birçok faktör etkilidir, ancak vitamin ve minerallerin rolü göz ardı edilemez. Hormonlar, vücuttaki biyokimyasal süreçleri düzenleyen kimyasal habercilerdir ve her biri belirli fonksiyonları yerine getirir. Bu nedenle, hormon üretimi ve düzenlenmesi sağlıklı bir vücut için hayati öneme sahiptir. Vitamin ve mineraller ise bu süreçte kilit rol oynar. Bu yazıda, vitamin ve minerallerin hormon dengesindeki rolü hakkında bilgiler vereceğiz.
Vitamin ve Minerallerin Hormon Dengesini Sağlamadaki Önemi
Tumblr media
Vitamin ve Minerallerin Hormon Dengesini Sağlamadaki Önemi 1. D Vitamini: Hormon Dengesinin Temel Taşı D vitamini, aslında bir vitamin olarak adlandırılsa da, vücutta hormon gibi davranır. Özellikle kalsiyum ve fosfor metabolizmasında önemli rol oynar, kemik sağlığını destekler. Aynı zamanda bağışıklık sistemi ve beyin sağlığı üzerinde de etkili olup, ruh hali düzenleyici hormonların salgılanmasını destekler. Yeterli D vitamini alımı, hormon seviyelerinin dengelenmesinde kritik öneme sahiptir. D vitamini eksikliği, depresyon ve tiroid sorunları gibi birçok hormonal dengesizliğe yol açabilir. 2. Magnezyum: Stres Yönetimi ve Hormon Düzenleyici Magnezyum, vücutta yüzlerce biyokimyasal reaksiyonun gerçekleştirilmesinde görev alır ve bu nedenle hormon dengesi üzerinde büyük bir etkisi vardır. Özellikle stres hormonu kortizolün düzenlenmesinde önemli bir rol oynar. Yetersiz magnezyum alımı, stres düzeylerinin artmasına ve buna bağlı olarak kortizol seviyelerinde dengesizliklere neden olabilir. Magnezyum aynı zamanda uyku hormonu melatoninin salgılanmasına yardımcı olarak uyku düzenini destekler, bu da genel hormonal denge için kritiktir. 3. Çinko: Testosteron Seviyelerini Artırır Çinko, özellikle erkeklerde testosteron seviyelerini düzenlemek için hayati bir mineraldir. Testosteron, erkek sağlığı için kritik olan bir hormondur ve enerji seviyeleri, kas kütlesi ve cinsel sağlık üzerinde büyük etkisi vardır. Çinko eksikliği, testosteron seviyelerinin düşmesine ve hormon dengesizliklerine yol açar. Kadınlarda da çinko, östrojen ve progesteron seviyelerini dengeleyerek, adet döngüsü ve üreme sağlığını destekler. İlginizi Çekebilir; Kronik Hastalıklarda Bağışıklık Sistemi ve Multivitamin Kullanımı 4. B6 Vitamini: Östrojen Metabolizmasını Destekler B6 vitamini, hormon dengesi üzerinde doğrudan etkisi olan önemli bir vitamindir. Özellikle östrojen metabolizmasını destekler ve bu nedenle kadın sağlığında kilit bir rol oynar. Ayrıca serotonin ve dopamin gibi nörotransmitterlerin üretimine yardımcı olur. Bu da ruh hali düzenleyici hormonların dengelenmesini sağlar. B6 vitamini eksikliği, PMS (Premenstrüel Sendrom) semptomlarının şiddetlenmesine ve hormonal dengesizliklere yol açabilir. 5. Selenyum: Tiroid Sağlığı ve Hormon Düzgünlüğü Selenyum, tiroid bezinin sağlıklı işleyişini destekleyen kritik bir mineraldir. Tiroid hormonu üretimi, vücudun metabolizmasını düzenler ve enerji seviyelerini kontrol eder. Selenyum eksikliği, tiroid fonksiyon bozukluklarına yol açarak hipotiroidizm veya hipertiroidizm gibi ciddi hormon dengesizliklerine neden olabilir. Tiroid hormonlarının düzgün çalışması, genel hormon dengesini korumak için hayati öneme sahiptir. 6. Omega-3 Yağ Asitleri: İltihap Azaltıcı ve Hormon Destekleyici Omega-3 yağ asitleri, vücutta iltihaplanmayı azaltıcı etkiye sahiptir ve bu da hormonların düzgün çalışmasını sağlar. Omega-3, özellikle kortizol ve adrenal hormonların üretimini destekleyerek stresin olumsuz etkilerini hafifletir. Ayrıca, kadınlarda östrojen ve progesteron dengesini koruyarak adet döngüsünün düzenlenmesine yardımcı olur. Omega-3 yağ asitlerinin yeterli alımı, hormon dengesini korumanın yanı sıra genel sağlık için de önemlidir. 7. E Vitamini: Üreme Sağlığı ve Hormon Dengesi E vitamini, özellikle kadınların üreme sağlığı üzerinde etkili olan bir antioksidandır. Östrojen ve progesteron hormonlarının dengelenmesine yardımcı olur, bu da adet döngüsünü düzenler ve doğurganlığı artırır. Aynı zamanda antioksidan özellikleriyle hücresel hasarı önler ve genel vücut sağlığını destekler. E vitamini eksikliği, hormonal dengesizliklere ve buna bağlı olarak üreme sağlığı sorunlarına yol açabilir. 8. Demir: Enerji Seviyeleri ve Tiroid Fonksiyonu Demir, oksijen taşınmasını sağlayan hemoglobinin üretiminde kilit bir mineraldir. Ancak, demirin hormon dengesi üzerindeki etkisi de büyüktür. Özellikle tiroid fonksiyonu için kritik olan demir, yeterli alındığında enerji seviyelerini düzenler ve metabolizmayı dengeler. Demir eksikliği, tiroid hormonlarının üretimini olumsuz etkileyerek hormonal dengesizliklere yol açabilir. İlginizi Çekebilir; Enerji Veren Vitamin ve Mineraller 9. İyot: Tiroid Sağlığının Anahtarı İyot, tiroid hormonlarının üretiminde kullanılan temel bir mineraldir. Tiroid hormonları, vücuttaki enerji üretimini, metabolizmayı ve hücresel işlevleri düzenler. İyot eksikliği, tiroid fonksiyonlarını olumsuz etkileyerek hormonal dengesizliklere yol açar. Özellikle hipotiroidizm gibi tiroid bozuklukları, iyot eksikliği nedeniyle yaygın bir şekilde görülür ve bu da hormon dengesi üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir. 10. Kalsiyum: Paratiroid Hormonları ile İlişki Kalsiyum, vücutta kemik ve diş sağlığını destekleyen bir mineraldir, ancak hormon dengesinde de önemli bir rol oynar. Paratiroid bezleri, kalsiyum seviyelerini düzenleyen hormonlar salgılar. Kalsiyum eksikliği, paratiroid hormonlarının dengesiz salgılanmasına neden olabilir, bu da kemik sağlığından kas fonksiyonlarına kadar birçok sistemi etkiler. Vitaminler ve mineraller, hormon dengesinin korunmasında kritik bir rol oynar. Vücudun sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi ve hormon seviyelerinin dengede kalması için bu mikro besinlerin düzenli ve yeterli miktarda alınması gerekir. Özellikle D vitamini, magnezyum, çinko, B6 vitamini, selenyum ve omega-3 yağ asitleri gibi besinler, hormon üretimini ve düzenlenmesini destekleyerek, genel sağlık üzerinde olumlu etkiler yaratır. Hormonal dengeyi sağlamak, sadece fiziksel değil, zihinsel ve duygusal sağlık için de hayati öneme sahiptir. İlginizi Çekebilir; Sağlıklı Beslenmede Porsiyon Kontrolü Sağlıklı Beslenme ve Cilt Sağlığı: Parlayan Bir Cilt İçin İpuçları Bitkisel Enerji Takviyeleri: Hangi Ürünler İşe Yarıyor? Read the full article
0 notes
birpaylass · 3 years ago
Text
En Güvenilir Doğum Kontrol Yöntemleri
BirPaylaş Paylaşım Platformu https://birpaylas.com/en-guvenilir-dogum-kontrol-yontemleri.html
En Güvenilir Doğum Kontrol Yöntemleri
Tumblr media
En Güvenilir Doğum Kontrol Yöntemleri
Çiftler çocuk sahibi olmak istemediklerinde çeşitli doğum kontrol yöntemlerine başvururlar. Bu noktada hem erkeğin hem de kadının ilk düşündüğü şey doğum kontrol yönteminin güvenilirliğidir. Bu doğrultuda çiftler en güvenilir doğum kontrol yöntemleri ‘nin ne olduğunu öğrenmek isterler.
Günümüzde doğum kontrolü sağlamak için çok çeşitli yöntemler vardır. Çiftler bu noktada güvenilirlik ararken hem doğum kontrol yönteminin etkili olmasını hem de kadın ve erkek için sağlıklı olmasını istemektedir. Bu noktada kadın doğum uzmanları çiftlere en iyi doğum kontrol yöntemini seçerken yaşam tarzlarını en az oranda etkileyen doğum kontrol yönteminin seçilmesini öğrenmektedir. Bunun için de kullanılan doğum kontrol yöntemlerinin ne olduğunu ve nasıl etki gösterdiğini bilmek gerekmektedir.
Reklam ( Doğum Kontrol Yöntemleri )
Alkol bağımlılığı ile nasıl başa çıkılır?
Yalnız Kalmayı Seven İnsanların 12 Özelliği
Tüyler Ürpertici 10 Deniz Canlısı
Çocuklarda kaygı bozukluğu ve Başa Çıkma Yöntemleri
En güvenilir doğum kontrol yöntemleri
Doğum Kontrol Yöntemleri Nelerdir, Nasıl Etki Gösterir?
Günümüzde kullanılan çok fazla türde doğum kontrol yöntemi vardır. Bu yöntemler etki mekanizmasına göre kadın ve erkek için farklı şekillerde kullanılmaktadır. Kadınlar ve erkekler için doğum kontrol yöntemleri şu şekildedir;
  Doğum Kontrol Hapı: Doğum kontrol hapları kadınların en çok kullandığı doğum kontrol yöntemidir. %99 oranında koruma sağlayan bu yöntemde kadın her gün düzenli olarak bu haptan alır. Hormonal sistemi düzenleyen bu haplar bazen sürekli olarak kullanılırken bazen 3 hafta kullanılıp 1 hafta ara verilerek kullanılmaktadır.
Spiral/RİA: Yaygın olarak kullanılan bir diğer doğum kontrol yöntemi de rahim içi araç olarak da bilinen spiraldir. 5 yıldan 10 yıla kadar kullanılabilen bu yöntem %99 oranında koruma gücüne sahiptir. Bu yöntemde bakırdan oluşan bir araç doktor tarafından rahim içine yerleştirilir. Bu yöntemde bakırın spermleri yavaşlatıcı etkisi kullanılır.
Hormonlu Spiral: Hormon içeren spiraller 5 yıla kadar kullanılabilen ve %99 oranında başarı sağlayabilen doğum kontrol yöntemleridir. Bu spiraller bakırlı spirallerden farklı olarak progesteron hormonu içerir. Bu hormon rahim yatağını incelterek spermlerin tutunmasını engeller ve döllenme gerçekleşmez.
Takvim Yöntemi: Bu doğum kontrol yöntemi diğer yöntemlerden daha karmaşıktır ve koruma oranı oldukça düşüktür. Bu doğum kontrol yönteminde çiftler kadının regl dönemlerini takip ederek yumurtlama periyodunu belirler. Belirlenen bu periyottan hemen önceki ve sonraki günler arasında cinsel ilişkiye girmeyerek döllenme engellenir.
Vajinal Halka: Bu yöntem %91 oranında koruma sağlayan ve kullanımı orta zorlukta olan bir yöntemdir. Vajinal halkalar içerdiği hormonlar sayesinde rahim duvarını inceltir ve içerideki mukus salgısı miktarını arttırır. Bu şekilde sperm geçişi olmayacağı için döllenme engellenir. Ancak dikkat edilmesi gereken nokta bu yöntemin 3 hafta kullanılıp 1 hafta ara verilerek kullanılmasıdır. Ayrıca her ay yeni halkanın kullanılması gerekmektedir.
Tüplerin Bağlatılması: Bu yöntem doğum kontrol yöntemleri arasındaki en radikal ve sonuca ulaşılabilir yöntemdir. Uygulandıktan sonra geriye dönüş yoktur ve ömür boyu tam bir koruma sağlar. Bu yöntemde kadınlarda fallop tüpleri erkeklerde ise sperm kanalları bağlanır. Bu şekilde her iki yöntemde de sperm ve yumurta bir araya gelemez.
Ertesi Gün Hapı: Ertesi gün hapları yalnızca gerektiği durumlarda kullanılır. Yani sadece kazara korunmasız ilişkiye girildiği zaman kullanılmalıdır. Bu yöntemde ilişkiden bir sonraki gün alınan tek dozluk hap sayesinde hormonal sistem düzenlenerek üreme engellenir.
Aylık ve 3 Aylık İğne: Bu doğum kontrol yönteminde tek doz iğneler yapılarak vücuda östrojen ve progesteron hormonları verilir. Bu hormonlar yumurta oluşumunu engeller ve rahim iç tabakasının incelmesini sağlar. Bu sayede spermler ve yumurtalar bir araya gelemez. Bu yöntem aylık veya üç aylık süreyle koruma sağlamaktadır.
Deri Altı İmplantı: Bu yöntemde sağlık kuruluşlarında kol derisinin hemen altına küçük çaplı implantlar yerleştirilir. Bu implantlar birkaç yıl için %70’e yakın bir koruma sağlar. İmplantlar etkisini progesteron hormonunun rahim iç duvarını kalınlaştırma görevi sayesinde gösterir.
Kondom: Kondom ya da bilinen diğer adı ile prezervatif erkekler tarafından kullanılan geleneksel bir yöntemdir. Bu yöntemde penise yerleştirilen bir kılıf sayesinde spermin yumurtaya ulaşması engellenir. Sağlam kondomlar kullanıldığında %99’a varan koruma sağlamaktadır.
Geri Çekilme: Geri çekilme yöntemi en eski doğum kontrol yöntemidir. Erkekler tarafından kullanılan bu yöntemde boşalmadan hemen önce penis vajinadan çekilir ve dışarı boşalma sağlanır. Bu sayede sperm ve yumurta bir araya gelmez.
En Güvenli Yöntem Hangisi?
Çiftleri en güvenli doğum kontrol yöntemini seçmekte zorlanabilirler. Ancak buna karar vermek oldukça kolaydır. Kişinin partneri ile ilişkiye girme sıklığı, partner sayısı, cinsel hastalık varlığı, çocuk sahibi olmanın ne kadar süre ertelendiği, kullanılan materyallerin alerji yaratması, emzirme vs. gibi etmenler her kişide farklı olacağından en doğru doğum kontrol yöntemini seçmek tamamen çiftlere kalmıştır. Bu konuda seçim yapmakta zorlanan çiftler bir kadın doğum uzmanından yardım alarak kendileri için en uygun yöntemleri seçebilirler. Ya da yukarıda sıralanan yöntemlere göz atarak sırasıyla hepsini deneyip en uygun yöntemi seçebilirler.
0 notes
yankimesta-blog · 7 months ago
Text
Tampon ve doğum kontrol hapı kullanmıyorum. İkisi de erkeklerin dünyasına karışmamız için çıkarılmış şeyler tampon ne kadar rahatça dışarda dolaşabilmeni sağlasa da 4 saatte bir değiştirmezsen feci hastalıklara yol açan onun dışında da her şekilde içine mikro ipçikler bırakıp kötü şeylere neden olan bir icat.
Unutma ki rahat dolaşabilmek: adetini saklama isteğinle alakalı. biz kadınlar her ay yaşıyoruz bunu erkişkolar bu duruma alışmalı ben şahsen bundan iğrenen birini hayatıma alamam Denize adet döneminde hiç bir şey takmadan girebilirsin etrafın kırmızı falan olmaz su basıncından akmıyor. Havuza adetliykeni bırak adetsizken bile girmeni tavsiye etmem mikrop yuvası. onun dışında ki işler için ped çıkarılmış o da eh idare eder. Kadınların adet döneminde ihtiyaç duyduğu asıl şey yatıp serbestçe kanamak ve mümkünse o kanın toprağa karışıp verimlendirmesi. doğum kontrol de erkekler kondomla uğraşmasın diye çıkartılmış bir şeydir bir sürü yan etkisi var başka hastalıkların tedavisi olarak da kullanılıyor mesela yumurtalıklarda kist tedavisinde östrojen al doğum kontrol hapıyla birlikte diye veriliyor. yan etkisi bu kadar fazla hiç bir ilaç yok prospektüsü bir kitap şeklinde. Östrojeni doğal yollarla almanın yöntemini bulabilir condom kullanmayı bilen erkek bulabilirsin tabi sen bilirsin adetliyken evde yatmak ne yazık ki mümkün değil aç kalamayız çalışmamız lazım falan filan inş mümkün olduğu bi dünya oluşacak bazı ülkelerde adet izni minik minik başlandı
0 notes
tibbivearomatikbitkiler · 10 months ago
Text
Hazır Gıdalarda Bulunan Katkı Maddeleri? Çocuklar Zehirleniyor mu?
Hazır Gıdalarda Bulunan Katkı Maddeleri? Çocuklar Zehirleniyor mu?
Tumblr media
#BesinMaddelerininÇocuklarÜzerindekiEtkileri, #BeslenmeVeÇocuklardaPsikolojikBozukluklar, #ÇocukBeslenmesindeSağlıklıAlternatifler, #ÇocukSağlığı, #ÇocukSağlığındaDoğalÜrünlereGeçiş, #ÇocuklardaAğırMetalVeToksinEtkisi, #ÇocuklardaGenetikYatkınlıklarVeBeslenme, #ÇocuklardaHiperaktiviteVeBeslenme, #ÇocuklardaHormonluVeGDOLuÜrünler, #ÇocuklardaİnsülinDengesiVeBeslenme, #ÇocuklardaSağlıklıBeslenmeAlışkanlıkları, #ÇocuklardaSağlıklıBeslenmeVeGenelSağlıkİlişkisi, #ÇocuklardaŞekerTüketimi, #ÇocuklardaŞekerinUzunVadeliEtkileri, #ÇocuklardaZehirlenme, #DoğalBeslenmeVeÇocuklardaOrganGelişimi, #ENumaralarınÇocukSağlığınaEtkisi, #GıdaKatkıMaddeleriVeSağlık, #GMOLarVeÇocukSağlığı, #HazırGıdalardaBulunanZararlıMaddeler, #HazırGıdalardaKatkıMaddeleri, #HazırGıdalardakiKimyasalMaddeler, #KatkıMaddeleriVeÇocuklardaAlerjikReaksiyonlar, #OrganikGıdalarVeÇocukSağlığı, #RenklendiriciVeKoruyucular, #SağlıklıBeslenmeVeÇocuklardaIQGelişimi, #ŞekerVeÇocukSağlığı, #TıbbiBitkiler, #TıbbiVeAromatikBitkiler, #TransYağlarVeKalpSağlığı, #YüksekTuzİçeriğiVeÇocukSağlığı https://is.gd/M50MiF https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/hazir-gidalarda-bulunan-katki-maddeleri-cocuklar-zehirleniyor-mu/
Hazır gıdalarda bulunan katkı maddeleri çocuklar zehirleniyor mu? Tıbbi ve aromatik bitkilerin sağlık üzerindeki olumlu etkilerini bilmek, aynı zamanda günlük hayatta karşılaştığımız diğer önemli konuları da göz ardı etmemizi engeller. Bu yazıda, sağlığımıza zarar verebilecek potansiyel tehlikelerden biri olan hazır gıdalardaki katkı maddelerine odaklanacağız. Özellikle çocuklarımızın bu maddelerle nasıl etkileşime girebileceğini ve zehirlenme riskini anlamak büyük önem taşır.
Yüksek Şeker İçeriği ve Çocuk Sağlığı: Hazır gıdalardaki aşırı şeker içeriği, çocuklarda obezite, diyabet ve konsantrasyon sorunlarına neden olabilir. Şekerin çocukların gelişen metabolizmasına olan etkilerini düşünerek, sağlıklı alternatiflere yönelmek önemlidir.
Renklendirici ve Koruyucuların Etkisi: Renklendiriciler ve koruyucular, bazı çocuklarda alerjik reaksiyonlara, hiperaktiviteye ve dikkat eksikliğine yol açabilir. Bu maddelerin, çocuklar üzerindeki olası etkilerini bilmek ve mümkünse doğal içeriklere sahip ürünleri tercih etmek önemlidir.
Trans Yağlar ve Kalp Sağlığı: Hazır gıdalardaki trans yağlar, çocuklarda kalp sağlığını olumsuz etkileyebilir. Etiketleri okuyarak ve sağlıklı yağları içeren gıdalara yönelerek çocuklarımızın kalp sağlığını koruyabiliriz.
Yüksek Tuz İçeriği ve Çocukların Böbrek Sağlığı: Aşırı tuz tüketimi, çocuklarda yüksek tansiyon ve böbrek sorunlarına neden olabilir. Evde yemek hazırlarken tuz miktarını kontrol altında tutmak ve düşük tuz içeren ürünleri seçmek önemlidir.
GMO’lar ve Belirsizlik: Hazır gıdalarda bulunan genetik modifiye organizmalar (GMO’lar) hakkında bilgi sahibi olmak, çocuklarımızın sağlığı için önemlidir. GMO’ların uzun vadeli etkileri konusundaki belirsizlik nedeniyle, organik ve doğal ürünleri tercih etmek sağlıklı bir seçenek olabilir.
Hazır gıdalardaki katkı maddelerinin çocuk sağlığı üzerindeki etkilerini anlamak, bilinçli bir ebeveyn olarak günlük alışveriş ve beslenme kararlarını daha bilinçli bir şekilde vermeye yardımcı olabilir. Sağlıklı bir yaşam için doğal ve besleyici gıdalara yönelmek, çocuklarımızın büyüme ve gelişmelerine olumlu katkılarda bulunabilir.
Hazır ve İşlenmiş Bazı Gıdalarda Bulunan Kimyasal Katlı Maddeleri
E310 Propyl Gallate: Hazır çorbalara, sakızlara, dilimlenmiş patatese vs. eklenir. Gastrite, cilt tahrişine neden olur. Kanserojendir. Kandaki hemoglobine zarar verir.
E320 BHA ve E321 BHT: Tahıl ürünlerinde, sakızlarda, bitkisel yağlarda, cipslerde vsi bulunur. Kanserojendir. Alerjiye, hiperaktiviteye, östrojen etkilere neden olur.
E621Monosodium glutamate (MSG): Hazır çorbalar, salata sosları, sucuk, salam, sosisler, tütsülenmiş balık, patates cipslerinde lezzet arttırıcı olarak kullanılır. Ani kalp ölümlerine neden olur.
E951 Aspartame (Equal, NutraSweet) : Genellikle diyet ürünlerde bulunurlar. Beyin tümörüne neden olduğuna dair bulgular vardır. Aspartama duyarlı çocuklarda ve yetişkinlerde baş dönmesi, baş ağırısı, halüsinasyonlara neden olur. Ödem yapıcı etkileri vardır.
E950 Acesulfame-K : Sofra şekerinden 200 defa daha tatlıdır.  Pastalarda, sakızlarda, jelatinli şekerlemelerde ve meşrubatlarda bulunur.  Hayvanlarda kanserojen olduğuna dair bulgular vardır.
Olestra : Kraker ve cipslerde kullanılır. Sentetik bir katı yağ olup vücut tarafından emilemez.İshale, karın ağrılarına, halsizliğe ve gaza sebep olur.
E250-E251 Sodium Nitrite ( Sodyum Nitrat): Sucuk, salam, sosis, tütsülenmiş balıklar ve diğer işlenmiş et ürünlerinde  koruyucu, renk ve lezzet verici olarak kullanılmaktadır. Kanserojendir.
E220-E228 Sülfitler : Fırınlanmış ürünler, çaylar, çeşniler, deniz ürünleri, reçeller, jöleler, kurutulmuş meyveler, meyve suları, konserve ve suyu alınmış sebzeler, dondurulmuş patates ve çorba karışımlarında ve içeceklerde bulunurlar. Kan basıncında düşme, halsizlik, nabız hızlanması, ishal, karın krampı, kurdeşen gibi rahatsızlıklara neden olur.
E210-E219 Benzoatlar: Çikolata, şekerleme, hazır yemekler gibi pek çok alanda en sık kullanılan katkı maddesidir. Astıma , sinirsel bozukluğa ve çocuklarda hiperaktiviteye, kurdeşene neden olabilir. Bu gruptan olan parabenler ağır cilt hastalıklarına neden olurlar. Kanserojendir.
E102 Tartrazin ,E133 Blue 1 ve Blue 2 (Brilliant blue FCF) ,E127 Red 3(Erythrosine) ,E110 Yellow 6(Sunset Yellow, FCF, Orange Yellow S)  gibi katkı maddeleride hazır gıdaların hemen hepsinde kullanılır ve özellikle çocuklara karşı ciddi tehlikeler içermektedir
Besin Maddeleri Özellikle Çocukların Kişiliğini ve Sağlığını Etkiliyor.
Çocuklarınıza yedirdiğiniz besin maddeleri onların kişiliklerine etki etmektedir. Bu doğal beslenmede normal, sağlıklı ve fark edilmez bir süreç olarak ilerlese de ne derece önemli olduğu kötü beslenme şartlarında kendini belli edecektir. Örneğin Çocuklarınıza yapacağınız aşırı şeker yüklemesi insülin dengesini alt üst edecek bu durum diğer organları ve hormonları etkileyecek çok uzun vadede diğer bileşenlerle birleşerek çeşitli hastalıkları, psikolojik bozuklukları, genetik yatkınlıkları, eğilimleri etkileyecektir. Öyle ki özellikle gdo ve hormonlu ürünler ve bu ürünlerin diğer zararlı bileşenlerle etkileşimi vücutta testosteron, östrojen dengesini bozabilmektedir. Vücuda çeşitli yollarla giren ağır bir metal veya gereğinden fazla bir metal birikintisi vücutta toksin etki yapacaktır.
Hazır besinlerin hemen hepsinde; buna masum görünen bisküviler, kuru pastalar, tatlılar da dahil; içeriklerinde onlarca kanserojen katkı maddesi vardır. Bu maddeler sadece kanserojen değil pek çok hastalığı tetiklemekte, astımda alerjiye, egzamadan diyabete kadar yüzlerce hastalığa neden olabilmektedir. Hatta katkı maddelerinin hiperaktiviteye, IQ düşüklüğüne varana kadar çeşitli sorunlara neden olduğuna dair araştırmalar vardır.
Çocukları Doğal Ürünlere Alıştırmak için Neler Yapılmalı?
Öncelikle çocuklarınızın sağlığı için; çocuklarınızı şekerlemelerden, tatlılardan, hazır ürünlerden mümkün olduğunca uzak tutmanız gerekmektedir. Yapmamanız gerekenleri uyguladıktan sonra, çocuklarınızı doğal ürünlere sevk etmeniz gerekecek. Bunu yapmak için önce ebeveynlerin kendisi örnek olarak davranışlar sergilemedir. Çocuklarınıza su içme alışkanlığı kazandırın, çikolata yerine kuru meyveleri çerezleri güzel paketler halinde verin. Çünkü paketler bir ürünün tüketilme oranını arttırmaktadır.
Çocuklarınızı keçiboynuzu meyvesine alıştırın. Hatta keçiboynuzu ununu kakao yerine kullanarak değişik tatlar hazırlayabileceksiniz. Sütlü ve meyveli-ballı tatlılar hazırlayarak onları rafine şeker ve rafine undan uzak tutmanız gerekecektir. Ayrıca az ve kaliteli beslenmeyi öğrenerek kendinizi ve çocuklarınızı organik gıdalara yönlendirebilirsiniz. Bu sayede hem kendinizin hemde çocuklarınızın ileriki yaşlarda daha sağlıklı bir bünyeye sahip olmalarını sağlayabileceksiniz.
0 notes
psikologline · 1 year ago
Text
Cinsel İsteksizlik Neden Olur, Tedavi Yöntemleri
Tumblr media
Cinsel isteksizlik, bireyin cinsel ilişkiye karşı ilgi veya arzu duymaması durumudur ve birçok farklı faktörden kaynaklanabilir. Fiziksel nedenler arasında hormonal değişiklikler, bazı ilaçların yan etkileri, kronik hastalıklar veya yorgunluk sayılabilir. Öte yandan, psikolojik faktörler de önemli bir rol oynar. Depresyon, anksiyete, stres, geçmişte yaşanmış travmatik cinsel deneyimler veya ilişkideki problemler cinsel isteksizliğe yol açabilir. Ayrıca, bireyin kendi cinsellik algısı, eğitim ve kültürel faktörler de cinsel arzunun azalmasına neden olabilir. Cinsel isteksizliğin tedavisi, altta yatan nedenlere bağlı olarak değişiklik gösterir. Eğer fiziksel bir sağlık sorunu söz konusuysa, ilgili tıbbi tedavi uygulanabilir. Hormonal dengesizlikler için hormon tedavileri, bazı ilaçların yan etkileri için ise ilaç değişikliği önerilebilir. Psikolojik faktörlerin etkili olduğu durumlarda, bireysel veya çift terapisi faydalı olabilir. Terapide, cinsel isteksizliğe yol açan duygusal sorunların ve ilişki dinamiklerinin anlaşılması ve çözülmesi amaçlanır. Ayrıca, cinsel eğitim ve danışmanlık da cinsel arzuyu artırmada yardımcı olabilir. Her durumda, profesyonel bir psikiyatri uzmanının rehberliği ve önerileri esastır.
Cinsel İsteksizliğin Fiziksel Nedenleri
Hormonal Düzensizlikler ve Cinsel İsteksizlik Hormonlar, cinsel isteği büyük ölçüde etkileyen kimyasallardır. Özellikle testosteron ve östrojen düzeylerindeki değişimler, hem erkeklerde hem de kadınlarda cinsel arzuyu etkileyebilir. Menopoz, andropoz gibi yaşa bağlı hormonal değişiklikler ya da tiroid problemleri gibi sağlık sorunları cinsel isteksizliğe yol açabilir. Hormon replasman terapileri ve ilgili tedaviler, bu durumun yönetiminde etkili olabilir. Kronik Hastalıkların Etkisi Kronik hastalıklar, özellikle diyabet, kalp hastalıkları, yüksek tansiyon ve nörolojik hastalıklar cinsel işlevi ve isteği olumsuz etkileyebilir. Bu hastalıklar kan dolaşımını, sinir sistemi işlevlerini ve genel enerji düzeylerini etkileyerek cinsel isteği azaltabilir. Uygun tıbbi tedavi ve yaşam tarzı değişiklikleri bu etkilerin üstesinden gelmede yardımcı olabilir. İlaç Yan Etkileri ve Cinsel İşlev Bazı ilaçlar, özellikle antidepresanlar, antihipertansifler ve bazı hormon ilaçları, cinsel isteği ve işlevi etkileyebilir. Bu ilaçların yan etkileri arasında cinsel arzuda azalma, ereksiyon sorunları veya orgazm güçlüğü bulunabilir. İlaç dozajının ayarlanması veya alternatif tedavilere geçiş, bu yan etkileri azaltmada etkili olabilir. Yorgunluk ve Fiziksel Sağlık Sorunları Genel sağlık durumu ve yorgunluk da cinsel isteği etkileyebilir. Uyku eksikliği, aşırı iş yükü ve fiziksel tükenmişlik cinsel arzuyu azaltabilir. Düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme ve yeterli uyku, genel sağlığı ve dolayısıyla cinsel isteği iyileştirmede önemli rol oynar.
Tumblr media
Psikolojik ve Duygusal Faktörler
Depresyon ve Anksiyetenin Rolü Depresyon ve anksiyete, cinsel isteksizliğin en yaygın psikolojik nedenlerindendir. Bu durumlar, cinsel dürtüleri azaltabilir, cinsel aktiviteye karşı ilgisizlik yaratabilir. Psikolojik tedavi yöntemleri, ilaçlar ve terapi, bu durumların üstesinden gelmede yardımcı olabilir. Geçmişteki Cinsel Travmalar Cinsel taciz veya saldırı gibi travmatik deneyimler, cinsel isteksizliğe neden olabilir. Bu tür deneyimler duygusal ve psikolojik yaralar bırakabilir, cinselliğe karşı isteksizlik veya korku yaratabilir. Profesyonel yardım ve terapi, bu tür travmaların üstesinden gelmede önemli bir adımdır. Özgüven ve Beden İmgesi Sorunları Düşük özgüven ve olumsuz beden imgesi, cinsel isteği olumsuz etkileyebilir. Kendi vücuduna karşı olumsuz duygular besleyen kişiler, cinsel ilişkiden kaçınabilir veya bu durumdan keyif alamayabilir. Özgüvenin artırılması ve beden imgesi sorunlarının ele alınması bu durumu iyileştirebilir. Stres ve Günlük Yaşamın Etkileri Yoğun iş hayatı, finansal sorunlar veya ailevi yükümlülükler gibi stres yaratan durumlar cinsel isteği azaltabilir. Stres yönetimi teknikleri, zaman yönetimi ve rahatlama yöntemleri, bu tür etkileri hafifletmede yardımcı olabilir.
Tumblr media
İlişkisel ve Sosyal Dinamikler
İlişki İçi İletişim ve Çatışmalar İlişki içinde yaşanan iletişim sorunları ve çatışmalar, cinsel isteksizliğin önemli nedenlerinden biri olabilir. İletişim eksikliği, yanlış anlamalar, güven sorunları ve çözümlenmemiş çatışmalar, partnerler arasındaki duygusal ve cinsel yakınlığı olumsuz etkileyebilir. Bu sorunların çözümü için çift terapisi ve etkin iletişim tekniklerinin öğrenilmesi büyük önem taşır. Partnerler Arası Duygusal Uzaklık Cinsel isteksizlik bazen partnerler arasında duygusal bağın zayıflamasından kaynaklanabilir. Duygusal bağın eksikliği, cinsel çekim ve arzuyu azaltabilir. Bu durumda, duygusal bağları güçlendirecek aktiviteler, kaliteli zaman geçirmek ve birbirine karşı anlayışlı olmak önemlidir. Sosyal ve Kültürel Baskılar Toplumsal ve kültürel normlar, bireylerin cinsel isteklerini ve ifadelerini etkileyebilir. Cinsel tabular, katı ahlaki kurallar veya cinsellik hakkındaki yanlış inançlar bireylerin cinsel arzularını bastırabilir. Bu tür sosyal ve kültürel baskılarla başa çıkmak için cinsel eğitim ve farkındalık artırıcı çalışmalar önem taşır. Eğitim ve Cinsel Bilinç Cinsel eğitimin eksikliği veya yanlış bilgiler, cinsel isteksizliğe yol açabilir. Cinsellik hakkında doğru ve açık bilgilendirme, cinsel sağlık konusunda farkındalığı artırır ve bireylerin cinsel yaşamlarını daha sağlıklı bir şekilde yönetmelerine yardımcı olur.
Cinsel İsteksizlik ve Yaşam Tarzı
Beslenme ve Fiziksel Aktivite Sağlıklı beslenme ve düzenli fiziksel aktivite, genel sağlık durumunu ve dolayısıyla cinsel sağlığı iyileştirebilir. Dengeli bir diyet ve egzersiz, enerji seviyesini artırabilir ve cinsel arzuyu güçlendirebilir. Alkol ve Madde Kullanımı Aşırı alkol ve madde kullanımı, cinsel işlevi ve arzuyu olumsuz etkileyebilir. Alkol ve bazı maddeler, cinsel performansı düşürebilir ve cinsel isteksizliğe yol açabilir. Bu alışkanlıkların kontrol altına alınması, cinsel sağlığın iyileştirilmesinde önemli bir adımdır. Uyku Kalitesi ve Dinlenme Yeterli ve kaliteli uyku, cinsel sağlık için hayati öneme sahiptir. Uykusuzluk ve yetersiz dinlenme, hormon dengesini bozabilir ve cinsel isteği azaltabilir. İyi bir uyku düzeni ve yeterli dinlenme, cinsel işlevi olumlu yönde etkileyebilir.
Tumblr media
Cinsel İsteksizliğin Tedavi Yöntemleri
Medikal Tedaviler ve İlaçlar Cinsel isteksizlik için çeşitli medikal tedaviler ve ilaçlar mevcuttur. Hormon tedavileri, cinsel işlev bozuklukları için reçetelenen ilaçlar ve diğer medikal tedaviler, cinsel isteksizliğin tedavisinde kullanılabilir. Bu tedavilerin uygulanması için bir sağlık profesyonelinin tavsiyesi ve rehberliği gereklidir. Psikoterapi ve Danışmanlık Hizmetleri Psikoterapi ve danışmanlık hizmetleri, cinsel isteksizliğin psikolojik nedenlerini ele alır. Bireysel terapi, cinsel terapi veya çift terapisi, duygusal sorunların çözülmesine ve cinsel sağlığın iyileştirilmesine yardımcı olabilir. Çift Terapisi ve İlişki Danışmanlığı Çift terapisi, ilişkisel sorunlar ve cinsel isteksizlik arasındaki bağlantıyı ele alır. İlişki içi çatışmalar, iletişim sorunları ve duygusal bağın eksikliği gibi konular bu tür terapilerde işlenir. Yaşam Tarzı Değişiklikleri ve Destekleyici Tedaviler Sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri, cinsel sağlığı iyileştirebilir. Dengeli beslenme, düzenli egzersiz, alkol ve sigara kullanımını azaltma ve stres yönetimi, cinsel isteksizlikle mücadelede etkili olabilir. Cinsel Eğitim Programları ve Atölyeler Cinsel eğitim programları ve atölyeler, bireylerin cinsellik hakkında bilgi edinmelerini ve cinsel sağlık konusunda farkındalıklarını artırmalarını sağlar. Bu tür eğitimler, cinsel isteksizlikle ilgili yanlış inanışları düzeltmeye ve sağlıklı cinsel ilişkileri teşvik etmeye yardımcı olur.
Sıkça Sorulan Sorular
Cinsel isteksizlik neyin belirtisi?Cinsel isteksizlik, hem fiziksel hem de psikolojik faktörlerin bir belirtisi olabilir. Hormonal dengesizlikler, stres, ilişkisel sorunlar ve bazı sağlık koşulları cinsel isteksizliğe yol açabilir.Cinsel isteksizlik varsa ne yapmalı?Cinsel isteksizlik durumunda, öncelikle bir sağlık profesyoneline danışmak önemlidir. Ayrıca, yaşam tarzı değişiklikleri ve ilişki dinamiklerinin gözden geçirilmesi faydalı olabilir.Erkeklerde cinsel isteksizlik için ne yapmalı?Erkeklerde cinsel isteksizlikle başa çıkmak için sağlık durumunun değerlendirilmesi ve gerektiğinde tıbbi tedavi veya danışmanlık alınması önerilir. Ayrıca, stres yönetimi ve sağlıklı bir yaşam tarzı da önem taşır.Hangi vitamin eksikliği cinsel isteksizlik yapar?B vitamini ve D vitamini eksiklikleri cinsel isteksizliğe yol açabilir. Bu vitaminler enerji seviyesini ve hormon dengesini etkileyerek cinsel sağlığı doğrudan etkiler.Cinsel isteği olmayan kadın ne yapmalı?Cinsel isteği olmayan kadınlar, öncelikle altta yatan nedenleri anlamak için bir sağlık uzmanına başvurmalıdır. Psikolojik destek, ilişki danışmanlığı ve yaşam tarzı değişiklikleri de yardımcı olabilir.Türk kadınlar neden isteksiz olur?Türk kadınlarında cinsel isteksizlik, sosyo-kültürel faktörler, eğitim düzeyi ve cinsel tabular gibi birçok nedenle ortaya çıkabilir. Ayrıca, kişisel sağlık ve ilişki sorunları da etkili olabilir. Read the full article
0 notes
hamilelikte · 2 years ago
Text
Hamile kalmak için hayıt tohumu son zamanlarda çocuk isteyen kadınlar arasında popüler olmuştur. Peki, gerçekten hayıt tohumu gebeliğe yardımcı olur mu? Hayıt otu ne kadar sürede etki eder? Kaç gün içilir? Hayıt tohumu yumurta çatlatır mı? Bu yazıda, bu soruların cevaplarını bulacaksınız. Ayrıca, hamile kalmak için hayıt tohumu nasıl kullanılır ve adet döneminde içilir mi gibi konulara da değineceğiz. Bu yazı size hayıt tohumu hakkında merak ettiğiniz tüm bilgileri verecek. Hayıt Tohumu Gebeliğe Yardımcı Olur Mu? Hayıt tohumunun kadınlar üzerinde birçok olumlu etkileri olduğu bilinmektedir. Bu etkiler arasında gebelik sürecine yardımcı olma da yer almaktadır. Hayıt tohumu, düzenli olarak tüketildiğinde doğurganlık üzerinde olumlu etkisi olduğu düşünülmektedir. Hayıt tohumu içerdiği yüksek oranda östrojen benzeri bileşikler sayesinde kadınların üreme sağlığına fayda sağlar. Bu bileşenler, adet düzenini düzenleyerek doğurganlık sürecini kolaylaştırır. Ayrıca, hayıt tohumu ayrıca yumurtalıklar üzerinde de olumlu etki yapar. Hayıt tohumu, adet döneminde içilebilir. Tercihen hayıt tohumunun 10-14 gün boyunca tüketilmesi önerilir. Hayıt tohumu içerisindeki östrojen benzeri bileşenler sayesinde folikül büyümesine yardımcı olur. Hayıt tohumunun gebelik sürecine yardımcı olması için önemli bir faktör, dengeli bir diyet ve sağlıklı bir yaşam tarzıdır. Doğru beslenmeye ek olarak, hayıt tohumu düzenli olarak tüketilerek doğurganlık sürecindeki olumlu etkilerinden yararlanılabilir. Hayıt Tohumu Ne Kadar Sürede Etki Eder? Hayıt tohumunun ne kadar sürede etkili olduğu oldukça önemlidir. Bu nedenle, hayıt tohumunun etkisini gösterme süresi hakkında bilgi sahibi olmak önemlidir. Genellikle, hayıt tohumu etkisini göstermek için birkaç haftaya kadar sürebilir. Ancak, her kadının vücudu farklı olduğu için, hayıt tohumunun etkisini göstermesi için daha uzun bir süreye ihtiyaç duyan kadınlar da olabilir. Hayıt tohumunun etkisini göstermesi için sabırlı olun ve hamile kalmanıza yardımcı olacak diğer faktörleri de göz önünde bulundurun. Unutmayın, hayıt tohumunun etkili olması için sürekli ve düzenli kullanılması gerekmektedir. Hayıt Otu Kaç Gün İçilir? hayit otu tuketmenin etkileri Hayıt tohumu, hamile kalmak isteyen kadınlar arasında oldukça popüler bir bitkidir. Bu bitkinin gebeliğe yardımcı olduğu bilinir. Ancak, hayıt otu tüketmenin etkileri farklılık gösterir. Bu yazıda, hayıt otu kaç gün içilir ve ne kadar sürede etki gösterir konularını inceleyeceğiz. Hayıt otu tüketimi, 20-30 gün arası sürebilir. Ancak, bazı kadınlar 10 gün içerisinde de sonuç aldıklarını söylerler. Önemli olan nokta, düzenli tüketim yapmaktır. Ayrıca, hayıt otunu ne kadar süre tükettiğiniz değil, gün içerisinde aldığınız dozun miktarı daha önemlidir. Gün SayısıTüketim Miktarı1-101 tatlı kaşığı 2 kez11-201 tatlı kaşığı 3 kez>201 tatlı kaşığı 4 kez veya 1 çay kaşığı 3 kezHamile kalmak için hayıt tohumu kullanım miktarı tablosu Hayıt otunu kullanmadan önce, öncelikle doktorunuza danışmanız önemlidir. Dozaj, kadınların her birinin farklı olabileceği için kişisel bir ihtiyaca göre belirlenmelidir. Ayrıca, hayıt otunun farklı formları vardır. Bazıları kapsül şeklinde, bazıları toz şeklindedir. Hangi formun size uygun olduğunu belirlemek için bir uzmandan da yardım alabilirsiniz. Bu şifalı bitkinin kullanım zamanı çok önemlidir. Bu nedenle, Hamile Kalmak İçin Hayıt Tohumu Ne Zaman Kullanılmalı? başlıklı yazımızı mutlaka okuyun. Hayıt Tohumu Yumurta Çatlatır Mı? Hayıt tohumu özellikle üreme ile ilgili sorunları olan kadınların kullanması öneriliyor. Bu takviyenin bir başka potansiyel yararı da yumurtlama sürecine yardımcı olmasıdır. Bu nedenle, birçok kadın "Hayıt tohumu yumurta çatlatır mı?" sorusunu sormaktadır. Hayıt Tohumunun Etkisi: Hayıt tohumunun yumurtlama sürecine yardımcı olabileceği birçok araştırma tarafından destekleniyor. Hayıt tohumu, östrojen seviyelerinin artmasını sağlayarak yumurtlama sürecini uyarabilir. Bu etki, düzenli olarak hayıt tohumu kullanımı
ile artar. Bununla birlikte, hayıt tohumu yumurtlama sürecini doğrudan etkileyemez. Yumurtanın çatlaması, hormonal süreçlerin bir sonucudur. Bu nedenle, hayıt tohumu kullanarak yumurtlama sürecini etkilemek mümkündür, fakat yumurtanın çatlamasını garanti etmez. Hamile kalmak için hayıt tohumu, normalde günde 1-2 kez tüketilir. Bu takviyenin en etkili sonuçları almak için, adet dönemi sonrasında ve bir sonraki adet dönemi öncesinde 14 gün boyunca kullanılması önerilir. Hayıt tohumu, özellikle geleneksel olarak doğurganlıkla ilgili sorunları olan kadınlar için faydalı olabilir. Herhangi bir olumsuz etki veya alerjik reaksiyon riskini önlemek için, doğru dozaj ve kullanım talimatlarına uyulmalıdır. Hayıt Otu Hamile Kalmak İçin Nasıl Kullanılır? Hamile kalmak her kadının en büyük hayalidir. Ancak, bu süreç herkes için kolay olmayabilir. Bunun nedenlerinden biri de çeşitli faktörlerdir. Bu faktörler arasında; stres, düzensiz beslenme alışkanlıkları, yanlış yaşam tarzı seçimleri ve sağlık sorunları yer almaktadır. Ancak, doğal yollarla hamile kalmak mümkündür. Bunun için ise hayıt tohumu kullanılabilir. Hayıt tohumu gebeliğe yardımcı olabilen bir bitkidir. İçeriği sayesinde hormonların dengelenmesine yardımcı olur. Ayrıca, kadın üreme organlarının sağlıklı bir şekilde çalışmasını sağlar. Bu nedenle, birçok kadın hamile kalmak için hayıt tohumu kullanmaktadır. Hamile kalmak için hayıt tohumu kullanımı oldukça kolaydır. Günde 1 çay kaşığı kadar tüketmek yeterlidir. Hayıt tohumu çayı hazırlamak için ise, yaklaşık 1 litre suyun içine 1 tatlı kaşığı hayıt tohumu konulur. 10 dakika kaynatıldıktan sonra süzülür. Hayıt tohumu kullanmadan önce mutlaka doktorunuza danışmalısınız. Ayrıca, yan etkileri de olabilir. Bunlar arasında mide bulantısı, baş ağrısı ve alerjik reaksiyonlar yer alabilir. Eğer yan etkiler ile karşılaşırsanız, derhal doktorunuza başvurmalısınız. Unutmayın, hamile kalmak için hayıt tohumu kullanmak tek başına yeterli değildir. Düzenli egzersiz yapmak, sağlıklı beslenmek ve stresten uzak durmak da önemlidir. Hamile Kalmak İçin Hayıt Tohumu Nasıl Kullanılır? başlıklı yazımızı okumanızı öneririz. Bu faydalı bitki ile ilgili daha fazla bilgi bulacaksınız. Hayıt Tohumu Adet Döneminde İçilir Mi? Hayit Tohumu Adet Doneminde Icilir Mi Hayıt tohumu, kadınların üreme sağlığı için oldukça etkili bir doğal çözümdür. İçeriğindeki yüksek orandaki vitamin, mineral ve antioksidanlar sayesinde, adet dönemi sırasında yaşanan çeşitli sorunların giderilmesinde oldukça faydalıdır. Hayıt tohumu, adet ağrılarına yardımcı olmak için kullanılabilir. İçeriğindeki antioksidanlar, vücudu serbest radikallerden korur ve inflamasyonu azaltır. Ayrıca, hayıt tohumu içeriğindeki yüksek miktardaki omega-3 yağ asitleri sayesinde, adet sancılarını ve krampını hafifletmeye yardımcı olabilir. Bu nedenle, adet dönemi sırasında, hayıt tohumu çayı içilmesi önerilir. 1 fincan kaynar suya, 1 çay kaşığı hayıt tohumu eklenir ve 5-10 dakika boyunca demlenir. Günde 2-3 fincan tüketilebilir. Ayrıca, hayıt tohumu yağı da adet ağrılarına karşı kullanılabilir. 1-2 damla hayıt tohumu yağı, pamuklu bir bez üzerine damlatılır ve ağrıyan bölgeye masaj yaparak uygulanır. Buna ek olarak, hamile kalmak için hayıt tohumu kullanılmakla birlikte, adet kanamasını düzenlemeye yardımcı olabilir. İçeriğindeki fitoöstrojenler, östrojen hormonu gibi etki ederek, dengeli bir adet döngüsü sağlar. Ancak, gebe ya da emzikli kadınların hayıt tohumu kullanımından önce doktorlarına danışmaları gerekmektedir. Olumlu EtkileriOlumsuz Etkileri- Adet sancılarını hafifletir- Yan etkileri olabilir- Adet kanamasını düzenler- Gebe ve emzikli kadınlar kullanmamalıdır- Antioksidan içeriği sayesinde inflamasyonu azaltır- Aşırı tüketimi zararlı olabilirHamile kalmak için hayıt tohumu etkileri tablosu Hem adet dönemi sırasında yaşanan sorunların azaltılması hem de üreme sağlığının korunması için, düzenli hayıt tohumu tüketimi oldukça fa
ydalıdır. Ancak, herhangi bir besin takviyesinde olduğu gibi, hamile kalmak için hayıt tohumu tüketim miktarı abartılmamalıdır.
0 notes
obeziteameliyati · 4 years ago
Text
Obezitenin Sebepleri Nelerdir?
Obezitenin sebepleri arasında; yanlış beslenme, fiziksel aktivitede azalma, hareketsiz yaşam en önemli belirtilerinden biridir. Bu nedenlerin yanı sıra genetik yatkınlık, çevre koşulları, sosyo kültürel etkiler, psikolojik sebepler, nörolojik ve fizyolojik birtakım nedenlerin obeziteye sebep olduğu bilinmektedir. Obezitede ki artış genellikle çocuk çağında başlanmaktadır. Dolayısıyla uzun vadeli yaşamda obezite tehdidi altında olmamak için çocukluk çağında, obeziteye neden olan faktörlerin belirlenmesi ve tedaviye başlanması son derece önemlidir. Obeziteye sebep olan riskler;
Aşırı yeme ve sağlıksız beslenme alışkanlıkları
Yaş
Cinsiyet
Eğitim düzeyi
Metabolik sebepler
Genetik yatkınlık obezite nedenleri arasında bulunmaktadır
Obezitenin Oluşmasında Dikkat Edilmesi Gereken Faktörler
Obezite genellikle çocukluk yıllarında başlayan beslenme alışkanlığı ile ilgilidir. Bugüne kadar bilim insanlarının yaptığı çalışmalara bakıldığında obezitenin en fazla görülme sıklığı anne sütü ile beslenmeyen çocuklardır. Ancak anne sütü verilme süresi de obezitede önemlidir. Ek gıdalar, düzenli beslenme obezitede oldukça etkilidir.
Obezitenin Sebep Olduğu Hastalıklar
Obezite birçok hastalığa zemin hazırlayan ve birçok hastalığı tetikleyen son derece sağlıksız bir durumdur. Obezitenin en fazla sebep olduğu hastalıklar arasında;
İnsülin direnci
Metabolik hastalıklar
Tip 2 diyabet mellitus
Hipertansiyon
Kalp damar hastalıkları
Osteoartrit
Astım
Karaciğer yağlanması gibi daha birçok hastalığı sebep olmaktadır.
Obezitenin Erkekler Üzerindeki Etkisi
Obezite sorunu cinsiyet ayrımı gözetilmeden her kişi de olabilen hastalıklardan biridir. Ancak bunun erkeklerde kısırlığa sebep olduğu ve sperm kalitesini düşürdüğü bilinmektedir. Normal koşullarda erkeklerde Östrojen hormonu az salgılanır. Ancak obezite sorunu bulunan erkeklerde ise var olan testosteron östrojene dönüşür. Dolayısıyla kandaki testosteron düzeyi düşer. Bununla birlikte sperm kalitesinde düşme görülür. Aşırı kiloya sahip olan erkeklerin hormon düzensizlikleri çok daha fazladır. Ayrıca obezite erkeklerde kısırlığın yanı sıra kolon ve prostat kanserine de sebep olmaktadır.
Obezitenin Kalıcı Tedavisi
Obezite tedavisinde başlangıçta diyetisyen kontrolünde diyet ve egzersiz yapılması beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesi denenmektedir. Ancak bunun başarısız olması durumunda kalıcı tedavi obezite cerrahisi olmaktadır. Çünkü obezite sürekli yaşam kalitesini bozmakta ve her geçen gün risk faktörleri artmaktadır.
1 note · View note
busetugrayalcin-blog · 6 years ago
Text
Tumblr media
SEBER NUR
SİNAMEKİLİ KARIŞIK BİTKİ ÇAYI
.
BARUT AĞACI KABUĞUNUN FAYDALARI
🍵Makat bölgesinde oluşan basurun doğal ilacıdır.
🍵Sindirimi düzenleyerek kabızlık riskini azaltır.
🍵Çıban ve kesik tedavisinde doğal ilaç olarak kullanılır.
SİNAMEKİNİN FAYDALARI
🍵Bağırsakları temizlemek için kullanılır.
🍵Müshil etkisi vardır.
🍵Şişliği alır.
🍵İştahı kapatır, diyet yapanlara yardımcı olur.
🍵Kabızlığı giderir.
MEYANKÖKÜNÜN FAYDALARI
🍵İdrar söktürücü etkisi de bulunan meyan kökü, midedeki ülser, gastrit gibi mide hastalıklarına fayda sağlar.
🍵Ses kısıklığına iyi gelir, balgam sökülmesi, öksürük gibi rahatsızlıklar için de kullanılır.
🍵Ateş düşürücü ve hücrelerdeki tahrişe bağlı ağrıları azaltıcı etkisi de vardır.
FRENKÜZÜMÜNÜ FAYDALARI
🍵Ateş düşürücü özelliği vardır, terleyerek vücuttan zararlı maddelerin atılmasına yardımcı olur.
🍵Hafif laksatif etkisi vardır, bağırsakları çalıştırır, kabızlık sorununu önler.
🍵Sindirim sistemini rahatlatır, hazımsızlığa bağlı gelişen gaz ve ağrı gibi şikayetleri önler.
IHLAMUR ÇAYININ FAYDALARI
🍵 Terlemeyi teşvik eder,
🍵 Ateş düşürür,
🍵 Öksürüğe iyi gelir,
🍵 Gribe ve nezleye iyi gelir,
BEŞPARMAK OTU FAYDASI
🍵Vücuda kuvvet verir.
🍵Bademcik, boğaz ve diş ağrılarını ve iltihaplarını giderir.
🍵Diş etlerini kuvvetlendirir. İshali keser.
🍵Mideyi kuvvetlendirir ve mide rahatsızlıklarına iyi gelir.
🍵Cildi yumuşatır ve cilt lekelerini çıkarır.
🍵Yaraların iyileşmesini hızlandırır.
KIRMIZI YONCA ÇİÇEĞİ FAYDASI
🍵terletici etkisiyle soğuk algınlığı belirtilerini giderir, ağır fiziksel işlerden sonra güç toplamaya yardımcı olur.
🍵astım, boğmaca ve bronşit hastalıklarına bağlı şiddetli öksürüklerde içilir.
🍵Şiddetli menopoz devrini atlatmaya yardımcı olur
🍵Osteoporoz oluşumunu engeller
🍵Vücutta östrojen etkisi gösterir
OOLONG ÇAYI FAYDASI
🍵Kan şekerini düzenlemesi sebebiyle şeker hastalığına karşı da yarar sağlar.
🍵Kolesterolü dengeler.
🍵Kalp krizi geçirme riskini azaltır.
KAKULE MEYVASI FAYDALARI
🍵gaz giderici özelliklere sahiptir.
🍵Şişkinlik ve mide kramplarının tedavisinde de oldukça etkili olan kakule, mide asitlerini düzenler.
🍵idrar söktürücü özelliği çok yüksektir.
🍵Kalsiyum Oksalat böbrek taşlarının dö
1 note · View note
backlinkci · 2 years ago
Text
Meme Kanserinde Başlıca Risk Faktörleri Nelerdir?
Meme Kanserinde Başlıca Risk Faktörleri Nelerdir?
Dünyada her yıl 1 milyon kişinin yakalandığı meme kanserinin sıklığı her geçen gün artıyor. Meme dokusunu oluşturan hücre gruplarından birinin değişime uğraması ve kontrolsüz olarak çoğalması nedeniyle oluşan meme kanserinde birçok risk faktörü bulunuyor. Sigara ve alkol kullanımı, sağlıksız beslenme, cinsiyet, yaş ve genetik faktörler gibi birçok neden meme kanserini tetikliyor.
Cinsiyet ve yaş
Kadın cinsiyeti en büyük risk faktörüdür ve 100 kat artmış riski ifade eder. Kadın cinsiyeti kadar yaşın ilerlemesi de en önemli risk faktörlerinden bir tanesidir. Günümüzde bir kadının hayat boyu meme kanserine yakalanma riski 8’de 1’dir. Bu riskin büyük bölümü yaşın ilerlemesi ile ortaya çıkar.
Doğum ve adet öyküsü
Östrojen hormonuna maruz kalınan sürede artış olması, meme kanseri gelişme riskinde artışla ilişkilidir. 12 yaşından önce adet görülmeye başlanması, 55 yaşından sonra menopoza girilmesi buna örnektir. Östrojene maruz kalınan sürenin azalmasının ise koruyucu olduğu düşünülmektedir. İlk canlı doğumun daha ileri yaşta yapılması ve hiç doğum yapmamış olmak meme kanseri riskinde artışla ilişkilidir. Hiç doğum yapmamış olmak meme kanseri rölatif riskinde 1.2-1.7 kat artışa neden olur. Çok doğum yapmış olmanın meme kanserinden koruyucu etkisi ise tartışmalıdır.
Ailesel - genetik risk faktörleri
Meme kanseri olgularının %5-10’unun ailesel olduğu bilinmektedir. Farklı kanserlerde yapılan aile çalışmaları, etkilenmiş olan hasta bireyin birinci ve ikinci derece yakınlarında kanser riskinin normal populasyona göre artmış olduğunu göstermektedir. Aile öyküsü varlığı meme kanseri açısından önemli bir risk faktörüdür.
0 notes
onasilyapilir · 3 years ago
Text
Hamileyken kilo vermek için güvenlik
Hamileyken kilo almanız normal ve kaçınılmazdır. Hamilelikten önce sağlıklı bir kilonuz varsa, hamileyken kasten kilo vermeye çalışmayın. İdeal olarak, fazla kiloları vermek için bebeğiniz doğana kadar beklemelisiniz.
Tumblr media
Hamilelikte kilo verme nedenleri
Hamileyken kasten kilo vermeye çalışıyorsanız, kalorileri ve besinleri hamilelikle sınırlamak tehlikeli olabilir ve anneye ve bebeğe zarar verebilir. Her zaman sağlıklı, dengeli bir diyet izlemeniz ve düzenli olarak egzersiz yapmanız önerilir. Bununla birlikte, hamileliğiniz sırasında kilo kaybının meydana gelebileceği durumlar vardır:
İlgili Makaleler Kilo Verme Ameliyatı Sonrası Gebelik Hakkında Gerçekler Hamilelik sırasında kilo gözlemcilerini atlamanın nedenleri Hamilelik Hormonları Tiroid Bezinizi Nasıl Etkiler?
Sabah rahatsızlığı
Bir kadın hamilelik sırasında, özellikle ilk üç aylık dönemde sabah bulantısı yaşayabilir. Bunun nedeni vücudunuzdaki hormonların artmasıdır. Yaygın semptomlar bulantı, kusma ve yorgunluktur. Sabah bulantısı günün veya gecenin herhangi bir saatinde ortaya çıkabilir ve bazı kadınlar bunu hamilelikleri sırasında yaşar. Birçok kadın için bu, hamileliğin ilk belirtisidir. Bazı kadınlar semptomlarını gün boyunca atıştırarak, kurabiye yiyerek, zencefilli bira içerek veya doktorları tarafından önerilen reçetesiz ilaçları reçete ederek yönetirler.
İştah kaybı
Genellikle mide bulantısının eşlik ettiği hamilelik sırasında herhangi bir zamanda iştahsızlık yaşayabilirsiniz. Bazı yiyeceklerin kokuları bile sizi endişelendirebilir ve aç hissetmenizi engelleyebilir ve rahminiz büyüdükçe mide dahil çevredeki organları yer değiştirir ve böylece yemek yediğinizde daha çabuk tok hissedersiniz. Bu, sindirim sorunlarına ve mide ekşimesine yol açabilir. Bağırsak gazına bağlı kabızlık ve şişkinlik de sizi tok hissettirebilir. Böyle bir durumda, bol su içmek ve küçük, sağlıklı öğünler yemek en iyisidir.
Senin diyetin
Sadece diyetinizi değiştirerek kilo verebilirsiniz. Hamilelik onaylandıktan sonra, bazı kadınlar daha sağlıklı yiyecek seçimlerini tercih eder. Bu kendi içinde birkaç kilo verebilir.
Hamileyken Kilo Vermenin Nedenleri Hakkında
Hamilelik sırasında kilo vermenizin daha çok sorunlarla ilgili nedenleri vardır ve hamileliğiniz sırasında kilo verirseniz, bunun gelecekteki doğurganlığınız üzerinde hiçbir etkisi olmayacağından emin olmalısınız. Bu koşullar şunları içerir:
Hiperemezis Gravidarum
Hiperemezis gravidarum şiddetli ve aşırı derecede sabah bulantısıdır. Yoğun mide bulantısı, kusma, vücut ağırlığınızın %5'ine kadar kilo kaybı, dehidrasyon ve elektrolit ve besinlerde olası bir dengesizlik ile karakterizedir. Hamilelik sırasında herhangi bir zamanda ortaya çıkabilir. Hafif vakalar diyet, dinlenme ve antasitlerdeki değişikliklerle tedavi edilir. Daha ciddi vakalar, intravenöz (IV) sıvılar ve besinler almanıza izin vererek hastanede kalmayı gerektirebilir.
safra kesesi sorunları
Hamileyseniz, safra taşı veya diğer safra kesesi sorunları geliştirme riski artar. Bunun nedeni yüksek östrojen seviyeleridir. Hızlı kilo alımı ve kilo kaybı da riski artırabilir. Semptomlar, sağ üst karın bölgesinde sağ omzunuza ve sırtınıza kadar uzayabilen ağrıyı içerir. Safra taşlarının mide bulantısı ve kusması nedeniyle yemek yiyememe, sizin için kilo kaybına ve bebeğiniz için düşük doğum ağırlığına neden olabilir. Safra taşları genellikle bebeğin doğumundan sonra safra kesesinin cerrahi olarak çıkarılmasıyla tedavi edilir. Bununla birlikte, semptomlarınız çok şiddetliyse, doktorunuz hamileyken safra kesesini çıkarmayı seçebilir.
Tiroid fonksiyonu
Hipotiroidizm ve hipertiroidizm, hamilelik sırasında nispeten yaygın olan tiroid hastalıklarıdır. Ancak tedavi edilmeleri önemlidir. Hamileliğin ilk üç ayında tiroid hormonları, bebeğinizin beyin ve sinir sisteminin sağlıklı gelişimi için gereklidir. Hipertiroidi semptomlarından biri özellikle hamilelik sırasında kilo kaybı veya sınırlı kilo alımı yaşayabileceğiniz mide bulantısı ve kusmayı içerebilir. Tedavi, bir tiroid ilacı reçete etmeyi içerir.
Ne zaman doktora görünmelisiniz?
Aşağıdaki durumlarda doktorunuzla iletişime geçmelisiniz:
Bulantı veya kusma o kadar şiddetlidir ki sıvıları bile koruyamıyorsunuz. İdrarınızın rengi koyu veya hiç idrar yapmıyorsunuz. Bunlar dehidrasyon belirtileridir. Kalktığınızda baş dönmesi veya sersemlik hissedersiniz. Kalbiniz yarışıyor.
Hamileyseniz ve fazla kiloluysanız kilo vermeli misiniz?
Aşırı kilolu veya obez iseniz hamilelik sırasında kilo alımınızı sınırlamanız tavsiye edilse de, hamileyken aktif olarak kilo vermeye çalışmanız önerilmez. Kalori alımınızı asla kasıtlı olarak sınırlamamalısınız. Bu size ve gelişmekte olan bebeğinize zarar verebilir. Bununla birlikte, ilk üç aylık dönemde, sabah bulantısı nedeniyle kilo kaybı yaşanması yaygındır. Bebeği olumsuz etkilemeyeceğinden emin olabilirsiniz. Bebeğiniz yine de gerekli kaloriyi ve beslenmeyi alacaktır. Fazla kilolu kadınların depolanmış yağlarında fazladan kalori vardır, bu nedenle gelişmekte olan bebeğinizin hamileliğin erken döneminde kilo vermesi veya hatta vermesi zararlı değildir.
Hamileyken Kilo Vermek İçin Egzersiz Yapmalısınız
Hamileyken kilo vermek için egzersiz yapmanız önerilmez. Bununla birlikte, aktif ve formda kalmak için egzersiz yapmanız önemlidir . Sağlıklıysanız ve hamileliğinizle ilgili bir sorununuz yoksa doktorunuzun söylediği sürece orta düzeyde egzersiz yapabilmeniz gerekir. Hamile bir kadının haftada 5 gün 30 dakika orta şiddette aerobik egzersiz yapması önerilir. Orta şiddette egzersiz, kalp atış hızınız yükseldiğinde terlemeye başlamanız ve egzersiz yaparken normal şekilde konuşabilmeniz olarak tanımlanır. Bu tür egzersizlerin örnekleri şunları içerir:
Adım yüzün Su egzersizleri Sabit bisiklet modifiye yoga Modifiye Pilates
Hamileyken egzersiz yaparken uymanız gereken bazı yönergeler, susuz kalmamak için bol su içirin, destek için bir spor sutyeni giyin, hamileliğin ilerleyen dönemlerinde karın desteği kullanın, uzun süre düzleşmekten kaçının ve aşırı ısınma veya yorgunluktan kaçının.
Sağlıklı bir hamilelik
Kilonuz ne olursa olsun, hamileliğiniz boyunca yapabileceğiniz en önemli şey sağlıklı beslenmek ve egzersiz yapmaktır. Bu tek başına sağlıklı bir bebek sahibi olma şansınızı artırır.
Erken gebelikte rahminizi nasıl hissedersiniz?
Normal bir hamilelikte, rahminizi on iki haftadan önce karnınızdan hissetme şansınız vardır. Sabırlı olun ve ne hissedeceğinizi biliyorsanız, on iki haftalık hamilelikten sonra ikinci üç aylık döneminize girerken rahminizi pelvisinizden çıkarken yakında tanımlayabileceksiniz.
Rahim nasıl bulunur
Hamile bir göbeğin hamileliğin erken döneminde nasıl hissettiğini merak ediyor olabilirsiniz? Bazı kadınlar hamile olduklarında rahmlerini hissetmek isterler ancak hamileliğin on iki haftasından önce rahminizi hissetmeye çalışmayın çünkü hayal kırıklığına uğrayacaksınız. 12.haftada rahim nerede bulunur? 12 haftada, rahminizin tepesi yaklaşık olarak kasık kemiğinizin tepesine eşittir ve daha sonra onu hissedebilirsiniz. 12 hafta sonra rahminizi hissetmekte ısrar ediyorsanız, aşağıdaki tekniği deneyin:
Mesanenizin tamamen boş olduğundan emin olun. Sırt üstü yatın, dizlerinizi bükün ve ayaklarınızı yatağın üzerine düz bir şekilde koyun. Rahatlayın, birkaç derin nefes alın ve ardından normal, rahat bir nefes alın. Sol avucunuzun düzlüğünü, parmaklarınız sağda ve dirseğiniz solda olacak şekilde, karnınızın ortasına, kasık kemiğinizin hemen üstüne yerleştirin. Yağ dolgusunu ve bağırsak halkalarını üst karnınıza ve kasık kemiğinizden uzağa kaldırmak için sol avucunuzun düz kısmını kullanın. Karnınızı sol elinizle desteklerken, sağ elinizi parmaklarınız bacağa doğru olacak şekilde kasık kemiğinizin hemen üzerine yerleştirin. Sağ parmaklarınızı hafifçe karnınıza bastırın ve uçlar sadece bacağınıza değene kadar aşağı doğru yürüyün. Ayağınıza doğru hafifçe bastırırken parmaklarınızı hafifçe karnınızın içine ve dışına çevirin. Şanslıysanız, bağırsaklarınız kadar 'yumuşak' olmayan yarı sert bir top hissedebilirsiniz. Bu, kasık kemiğinizin hemen arkasındaki rahminizin üst kısmıdır.
İlgili Makaleler İlk trimester gebeliğin erken belirtileri Hamilelik sırasında adet krampları Çoğu kadın ne zaman hamile kıyafetleri giymeye başlar? Birkaç denemeden sonra rahminizi bulamazsanız, karnınızı sokmayın. Rahatlayın ve rahminizin üst kısmı pelvik boşluğunuzdan çıkana kadar bir hafta bekleyin. Midenizin nasıl hissettiğini öğrenmek, hamileliği test etmek için doğru bir yöntem değildir, ancak zaten hamile olduğunuzu biliyorsanız, bu yöntem vücudunuzdaki değişiklikleri hissetmenize yardımcı olabilir.
On iki haftalık hamilelikten sonra
On iki hafta sonra rahminiz midenize uzanmak için kasık kemiğinizin üzerine çıkar. 13 haftada, bunu hissetme şansınız daha yüksektir. Rahminizi tanımlamak için parmak uçlarınızda aşağı doğru yürümek için yukarıdaki tekniğin aynısını kullanın. Yine, hissetmiyorsanız endişelenmeyin; sadece bir hafta daha bekle.
14 haftalık hamilelikte, midenizde yumru belirirse herhangi bir rahim hissetmemelisiniz. Üst kısım, kasık kemiğinizin yaklaşık iki parmak üzerinde uzanacaktır. 16 haftada, rahminiz kasık kemiğiniz ile göbeğiniz arasında yarıya kadardır ve midenizde katı bir çıkıntı gibi hissetmek daha da kolaydır.
Rahminizi hissetmenin zor olmasının nedenleri
Rahminizi hissetmekte zorlanabilirsiniz çünkü:
Yukarıda açıklandığı gibi on iki haftalık veya daha az hamilesiniz ve rahminizi tespit etmek hala zor. Yanlış hamilelik randevuları nedeniyle 13 ila 14 haftalık olduğunuzu düşündüğünüzden gerçekten daha az hamilesiniz . Aşırı kilolusunuz, özellikle de obezseniz. Bu durumda, 13 ila 14. haftalarda göbek yağınızı yukarıda anlatıldığı gibi üst karnınıza destekleyerek rahminize dokunmadan kaldırmayı deneyin. Hamileliğiniz ilerledikçe, hissetmek daha kolay olacaktır.
On iki haftadan önce rahminizi hissetmenizin nedenleri
12 haftadan önce rahminizi hissedebilirsiniz çünkü rahminiz, beklenen hamilelik tarihlerinizden daha büyük olduğu için:
Yanlış gebelik tarihlemesi - gerçekten hesapladığınızın ötesindesiniz Rahminizdeki miyomlar - hamilelik hormonlarınız nedeniyle hamileliğin başlarından itibaren büyürler İkizler veya diğer çoğul gebelikler.
sorarsanız doktorunuz size öğretebilir.
Hamileliğinizin ilk zamanlarında rahminizi ilk kez hissetmek istiyorsanız, on iki hafta ya da daha önce hayal kırıklığına uğramayın. Rahatlayın ve bekleyin ve 12 haftadan sonra ne arayacağınızı biliyorsanız, bunu hissetme şansınız daha yüksektir. Doktorunuz veya ebeniz her zaman nasıl kontrol edeceğinizi ve neye bakacağınızı bilecek ve size rahminiz için nasıl hissetmeniz gerektiğini öğretebilir.
Erken gebelikte artan servikal mukus sekresyonu
Hamileliğin erken döneminden başlayarak, hormonlarınızdaki normal artış, servikal mukusunuzun görünümünü ve diğer özelliklerini değiştirir. Rahim ağzınızdaki veya vajinanızdaki enfeksiyon ve diğer faktörlerin, gördüğünüz mukusun görünümünü ve hissini değiştirebileceğini unutmayın. Hamilelik sırasında mukus salgısının rengi ve kıvamı hakkında bilmeniz gerekenleri öğrenin.
Hamilelik sırasında normal servikal mukus
Hamile kaldıktan kısa bir süre sonra servikal mukusunuzun miktarı, rengi ve kıvamı değişmeye başlar. Bu mukus, hamileliğinizin erken döneminde fark edebileceğiniz artan miktarda vajinal akıntının ana kaynağıdır. Vajinal astarınızdan salgılardaki artış, akıntınızın miktarına ve görünümüne de katkıda bulunur.
İlgili Makaleler 9 aylık hamileyseniz yapmanız gerekenler Hamilelik için 28 çiçek ve hediye fikri Hamilelikte Olması Gereken 12 Moda Temel Bilgi
Mukusun özellikleri
Hamileliğinizin başlarında, östrojen ve progesteron hormonlarınızın yükselen seviyeleri, Endokrinoloji ve Metabolizmanın İlkeleri ve Uygulamaları, (sayfa 931) bölümünde özetlendiği gibi, servikal mukus üzerinde spesifik etkiler gösterir . Gördüğünüz vajinal akıntı tipi, servikal mukusunuzda baskın olan hormonal etkilere bağlıdır.
Progesteron etkileri: Kokusuz, daha ağır, kalın, beyazımsı veya sarı bir mukus salgısı hamile olduğunuzun en erken belirtilerinden biri olabilir. Bu kalın, yapışkan veya yapışkan mukusa progesteron neden olur. Servikal kanalınızdaki mukus tıkacını oluşturur ve bu, doğumunuzun başlangıcına kadar devam eder. Mukus tıkacı ne zaman oluşur? İlk hamile kaldığında. Östrojen etkileri: Hamileliğiniz ilk trimesterde ilerledikçe daha ağır mukus salgısına sahip olabilirsiniz. Östrojen, serviksin ( endoserviks ) iç astarındaki mukus miktarını arttırır . Östrojenin etkisi ayrıca servikal mukusunuzu ıslak ve pürüzsüz hissettirir ve berrak, süt beyazı, kremsi veya sarımsı görünebilir.
lökore
Bazı kadınlarda ilk trimesterde başlayan çok miktarda mukus bulunur. Lökore olarak bilinen mukusunuz daha ağır, daha sulu veya akıcı olacak ve beyaz veya kremsi görünecektir. Hamilelik sırasında bu tür bol mukus:
Erken gebelikte servikal mukus üzerinde östrojenin yaygın bir etkisi midir? Östrojen, endoservikal kanaldaki hücrelerin kısmen vajinanıza doğru (ektropion) dışa doğru dönmesine neden olduğunda oluşur. Bu pozisyonda, hücreler daha fazla miktarda mukus yapmak için uyarılır. İç çamaşırınızı ıslatabilir ve sizi her zaman ıslak hissettirebilir Mukusunuzun rengi de pembemsi, kahverengimsi veya kırmızımsı görünebilir. Bunun nedeni, açığa çıkan endoservikal dokunun kolayca kanayabilmesidir. Mukus miktarı veya rengi hakkında endişeleriniz varsa doktorunuzla konuşun.
İmplantlardan kanamanın etkisi
Yumurtlamadan yaklaşık bir ila iki hafta sonra pembemsi, kahverengimsi veya kırmızımsı mukus, olağandışı ancak normal olan implantasyon kanamasına bağlı olabilir. Kaçırdığınız zamandan sonra da devam ederse, bunu doktorunuzla görüşün. Ayrıca mukusunuzda parlak kırmızı kan fark ederseniz, özellikle de pelviste ağrınız varsa doktorunuza danışın.
Diğer servikal mukus türleri
Rahim ağzınızdaki iltihaplanma veya enfeksiyon gibi diğer faktörler, hamileliğin erken dönemlerinde normal mukusu değiştirebilir. Vajinal bir enfeksiyon da mukus salgınızı değiştirebilir.
Servikal veya vajinal enfeksiyona ilişkin herhangi bir belirti veya semptomunuz varsa, reçetesiz satılan ilaçları kullanmayın.
servikal enfeksiyon
Erken gebelikte bel soğukluğu veya klamidya gibi servikal cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyonun varlığında, mukusunuzun rengi daha koyu veya daha koyu sarı olabilir. Kıvam, hamileliğin normal mukusundan daha kalın veya daha jöle benzeri olabilir. Bir enfeksiyon belirtisi olabilecek sarı bir mukusun erken hamileliğine ek olarak, şunları fark edebilirsiniz:
Hoş olmayan bir kokunuz olduğunu Vajina ve dış dokularınızda vulva ve vajinal kaşıntı, yanma veya tahriş var ise Pelvik bölgenizdeki kramplar veya ağrı İlişki sırasında vajinanızda veya pelvisinizde rahatsızlık
Vajinal enfeksiyon
Servikal mukusla karıştırılmış maya gibi vajinal enfeksiyon da gördüğünüz akıntı türünü etkiler. Maya genellikle süzme peynir benzeri bir akıntıya neden olur ve genellikle vajinal ve vulvada kaşıntı ve yanma olur.
Trikomonas veya bakteri gibi organizmalar ile vajinal enfeksiyonlar, balık kokusu ile ince sulu, bulutlu beyaz, sarı veya yeşilimsi bir salgıya neden olabilir. Vajinal semptomlarınız nedeniyle ilişki rahatsız edici olabilir.
Doktorunuzla konuşun
Hamileliğinizin erken döneminde mukus salgınızın değişmesi normaldir. Enfeksiyonunuz veya başka problemleriniz olduğunu gösterebilecek belirti ve semptomlara bakın. Hamileliğiniz sırasında mukusla ilgili herhangi bir sorununuz varsa doktorunuzu arayın veya randevu alın.
Hamilelik sırasında boğaz ağrısı nasıl giderilir
Hamileyken boğaz ağrınızın olmasının birkaç farklı nedeni vardır ve boğaz ağrısının nedeni nasıl tedavi edileceğini belirleyecektir. Reçeteye veya ilaca ihtiyacınız olup olmadığına doktorunuz karar verecektir, ancak rahatlama sağlayabilecek bazı doğal çözümler de vardır.
Hamileyseniz boğaz ağrısının olası nedenleri
Boğaz ağrısının en yaygın nedeni viral bir enfeksiyondur (soğuk), ancak hamilelik sırasında boğaz ağrısını önleyebilmeniz için başka nedenler de vardır:
İlgili Makaleler Hamilelikte kullanımı güvenli olan öksürük damlaları Hamilelik sırasında soğuk algınlığı semptomları için 15 güvenli tedavi Hamilelikte kuru öksürüğü hafifletmenin yolları
boğaz ağrısı
Hamileyseniz, boğaz ağrısına hamile olmadığınızda olduğu kadar duyarlı olursunuz. Strep boğazına, boğazdaki streptokok (strep) bakteriyel enfeksiyonu neden olur. Boğazınız ve bademcikleriniz tahriş olur, şişer ve çiğnenir ve ani ve yoğun bir boğaz ağrısına neden olur. Boğaz ağrısı ile ilişkili diğer bazı semptomlar arasında ateş, yorgunluk, baş ağrısı, yutma sorunları ve boğazın arkasında beyaz lekeler bulunur. Doktorunuz size bir 'şerit testi' yapacak ve eğer pozitif çıkarsa, antibiyotiklere ve bol bol dinlenmeye ihtiyacınız olacaktır.
Alerjiler ve burun damlaları
Hamileyseniz alerjiye bağlı boğaz ağrısının en yaygın nedeni postnazal akıntıdır. Bu, boğazdaki sinüslerin tıkanıklığının azaldığı ve tahrişe ve kaşınma hissine neden olduğu zamandır. Diğer belirtiler arasında boğazınızı temizleyememe hissi ve öksürük yer alır. Boğaz ağrınızı yatıştırmak için tuzlu su ile gargara yapabilirsiniz (1/4 çay kaşığı tuza 8 oz su) ve doğum sonrası akıntıyı hafifletmek için tuzlu burun spreyi, burun irrigasyonu için neti kabı, nemlendirici deneyin ve olası alerji tetikleyicilerinden kaçınmaya çalışın.
Göğüste ağrılı yanma hissi
Hamileyseniz, asit reflü oldukça yaygın bir durumdur. Asit reflü, yemek borusuna geri dönen mide asididir. Bu olursa, boğazda yanma hissine neden olabilir, bu da özellikle yemekten sonra ağrı ve rahatsızlığa neden olur. Diğer semptomlar arasında geğirme, sıcak ağrı, asitliğin tekrarlaması ve mide bulantısı bulunur. Asit reflünün hemen giderilmesi için Tums gibi antasitlerin hamilelik sırasında alınması güvenli kabul edilir. Ayrıca alabileceğiniz haplar da vardır, ancak her zaman önce doktorunuza danışın.
Horlama
Hamilelik sırasında, özellikle üçüncü trimesterde, horlama riski artar. Burun tıkanıklığı veya büyüyen hamile midenin diyaframa baskı yapması nedeniyle horlama meydana gelebilir. Horlama genellikle gürültülüdür ve boğaz ağrısıyla uyanmanıza neden olabilir. Başınızı ve boynunuzu ekstra yastıklarla kaldırmak, sol tarafınıza yatmak veya burun bandı yapmak horlamaya yardımcı olmaya çalışabileceğiniz birkaç şey olabilir.
Çevresel tahriş edici maddeler
Çevrede boğazınızın nedeni olabilecek çok sayıda tahriş edici, kirletici ve kimyasal madde vardır. Boğazınız kuru hava, toz, duman, kimyasallar veya diğer alerjenler tarafından rahatsız edilebilir. Hamileyken, tahrişin nedenlerinden kaçınmak en iyisidir. Kuru bir eviniz varsa, bir nemlendirici ile havaya nem eklemeyi deneyebilirsiniz.
Hamilelik hormonları
Vücudunuzdaki dalgalanan hamilelik hormonları da boğaz ağrısı yaşamanıza neden olabilir. Buna aşırı susama ve ağız kuruluğu eşlik edebilir. Pastiller kullanarak, gargara yaparak veya kafeinsiz çay içerek boğazınızı yatıştırmanın yolları vardır.
Doktor ne zaman görülmeli
Genellikle hamileyken ilk boğaz ağrısı ile doktora gitmeniz gerekmez. Bununla birlikte, aşağıdaki belirtilere sahipseniz doktorunuza başvurmalısınız: Boğaz ağrınıza 100 dereceden fazla ateş eşlik ediyorsa. İki günden uzun süredir ağrı çekiyorsanız. Vücudunuzda bir kızarıklık fark ederseniz. Şişlik veya ağrı nedeniyle yutma güçlüğü çekiyorsanız. Gripten şüpheleniyorsanız. Kusma ve/veya ishaliniz varsa. Nefes darlığı ve/veya solunum sorunları yaşıyorsanız. Baş dönmesi veya sersemlik varsa. Fetal harekette bir azalma fark ederseniz.
çareler
Boğaz ağrısını yatıştırmak için birçok seçenek vardır. Onsuz herhangi bir ilacı kullanmadan önce, hamilelik sırasında kullanımının güvenli olduğundan emin olmak için doktorunuza danışmalısınız. Aşağıda, alabileceğiniz bazı güvenli ilaçların ve bazı doğal ilaçların bir listesi bulunmaktadır:
güvenli ilaç
Alabileceğiniz güvenli ilaçlardan bazıları şunlardır:
Tylenol (parasetamol) Tuzlu burun spreyi Emme tabletleri, öksürük damlaları veya öksürük şurubu Kloraseptik boğaz spreyi Mylanta Tums
Doğal ilaçlar
Deneyebileceğiniz bazı doğal ilaçlar şunlardır:
tuzlu su gargarası Limon ve bal ile karıştırılmış sıcak su Buhar soluma Nemlendirici balayı çayı, papatya çayı ve zencefil çayı gibi kafeinsiz çaylar
Dinlenmek en iyisidir
Hamileyken ve boğaz ağrısıyla hasta olduğunuzda çok dinlenmelisiniz. Vücudunuzu dinlendirmek ve eski haline getirmek bağışıklık sisteminizi güçlendirecek ve boğazınıza neden olan herhangi bir virüs veya bakteriyle daha iyi savaşacaktır. Doğru yemek de çok önemlidir. Biraz tavuk çorbası da vücuda iyi gelir.
0 notes
birpaylass · 5 years ago
Text
Kanser ve Hormon Dengesi
BirPaylaş Paylaşım Platformu https://birpaylas.com/kanser-ve-hormon-dengesi.html
Kanser ve Hormon Dengesi
Tumblr media
Kanser ve Hormon Dengesi
Kanser ve Hormon Dengesi Son Yıllarda Prostat ve Meme Kanserlerinin Oluşumunda Kanser ve Hormon Dengesi Önemli Bir Rol Oynadığı Bilim Adamları Tarafından Kabul Edilen Bir Görüştür. Bunun Nasıl Olabildiğini Size Bir Örnek Vererek Açıklamak istiyorum. Vucudumuzun Değişik Bölgelerinde Çok Sayıda Değişik Hormonlar Üretilmektedir. Örneğin, Böbrek üstü Bezlerinde Üretilen Adenalin Hormonu. Erkeklerin Testislerinde Üretilen Testesteron Hormonu ile Kadınların Yumurtalıklarında Üretilen Östradiol ve Progesteron Hormonları. Pankreasta Üretilen Ünsilin ve Glucagon Hormonları Gibi.
Üretilen Hormonların Görevi
Üretilen Hormonlar Kana Geçerek ilgili Olduğu Organa Taşınırlar. Taşıyıcısına Bağlanmış Serbest Halde Kanda Dolaşan Hormon ile ilgili Organa Gelse Dahi Organdan içeri Giremez. Girebilmesi için Taşıyıcısına Bağlı Olarak Gelmesi Gerekir. Taşıma işlemini Belli Proteinler Üstlenmiştir. Üretilen Bir Hormon Kendine Özgü Belirli Proteinlere Bağlanarak ilgili Organa Taşınır. Örneğin, Tesislerde Üretilen Testesteron Gormonu, SHBG (Sexuel-Hormon-Bonding-Globulin) Adı Verilen Proteine Bağlanarak ilgili Olduğu Organa Taşınır (Götürülür). Testesteron Hormonunu Taşıyan SHBG Proteini Karaciğerde Üretilir. Karaciğerde Üretilen SHBG Proteini de Östrojen Hormonu Kontrol Etmektedir. Taşıyıcı Proteinine Bağlanmamış Bir Hormon ilgili Olduğu Organdan içeri Giremez. işte, Bu Noktada Prostat istisna Teşkil Etmektedir. Yani, Testesteron Hormonu Serbest Haldeki (Taşıyıcı Proteinine Bağlanmamış) Testesteron Hormonunun Rahatça Girebildiği Tek Organ Prostattır.
Erkeklerde Hormon Etkisi
Erkeklerde, Yaşa Bağlı Olarak Östrojen Hormonu Giderek Azalmaktadır. Östrojen Hormonunun Azalması Demek, Karaciğerde Üretilen SHBG Taşıyıcı Proteinin de Azalması Demektir. Hatırlayınız, Östrojen Hormonunu SHBG’nin Karaciğerdeki Üretimini Kontrol Etmekte idi. SHBG Azaldığı için, Serbest Haldeki Testesteron Hormonunun Sayısı da Doğal Olarak Artacaktır. Çok Sayıda Serbest Testesteron Hormonu Prostattan içeri Girecektir.
Kaynak : Prof. Dr. İbrahim Adnan SARAÇOĞLU
Not: Ayrıca Bir Önceki Haberimiz Olan Sağlıkta Bugün ve Gelecek Konferansı Yazımızıda Okuyabilirsiniz.
0 notes
wboard · 3 years ago
Text
Menopoz Dönemi Beslenmesinde Nelere Dikkat Edilmeli?
Her kadın doğal yaşam sürecinde belirli bir yaştan sonra menopoza girer. Temelinde vücuttaki östrojen hormonunun azalmasıyla ilgili olan menopoz, pek çok hastalığa davetiye çıkarabilen bir dönemdir. Vücutta hormonal, fiziksel ve psikolojik değişikliklerin yaşandığı bu dönemde doğru bir diyet programının uygulanması, çeşitli sağlık risklerini azaltmada etkilidir.
Menopoz Nedir?
Doğurganlık kabiliyetinin yitirildiği ve genellikle 48-55 yaşları arası gerçekleşen dönemi menopoz olarak adlandırıyoruz. Bu dönemi etkileyen durumlar arasında aşırı alkol tüketimi, sosyo-ekonomik durum, genetik etmenler ve beslenme alışkanlıkları gibi pek çok faktörü sayabiliriz. Menopozda vücutta bazı değişiklikler gerçekleşmeye başlar ve bunlardan en önemlisi hormonal değişikliklerdir. Bu dönemde yumurta üretimindeki azalmayla beraber progesteron ve östrojen hormon salınımı azalır. Bu sayede periyodik olarak görülen adetler azalma meydana gelir. Yumurtalık fonksiyonlarının azalması sonucu vücuttaki östrojen seviyesinin düşmesiyle bazı hastalıkların risk faktörü artmaya başlar. Bu dönemde damar sertliği, kemik erimesi, idrar tutamama en sık görülen rahatsızlıklardır. Ateş basması, agresyon, uykusuzluk, cinsel istekte azalma hayatınızı çok etkilemiyorsa oldukça normaldir ve sürecin olağan getirisi olduğunu kabul etmek en iyisidir. Bu tür sonuçlar yaşamınızı çok etkilediği takdirde kesinlikle bir hekime danışmalısınız.
Menopozda Beslenmenin Önemi
Kadınlar menopoza girdiğinde vücut kompozisyonu değişmeye başlar. Bunun başlıca nedenleri arasında hormon seviyelerindeki azalma, fiziksel aktivitenin düşmesi ve metabolizma hızının yavaşlaması diyebiliriz. Ayrıca östrojen seviyesindeki düşme de besin alımı ve vücuttaki doku dağılımını yakından etkiler. Menopoz dönemine girdiğinizde beslenme alışkanlıklarınızda ve rutininde hiç değişiklik yapmasanız da bel ve karın bölgesi yağlanmaya oldukça yatkındır. Karın çevresi yağlanması şeker hastalığı (diyabet) gibi kronik hastalıklar için risklidir. Bundan dolayı, 40-50 yaşları arasında bu duruma hazırlıklı olmalısınız. Eğer fazla kilolarınızı varsa bu sürece girmeden zayıflama programı uygulamanız en iyisidir. Menopoza döneminden önce sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanmalı ve fiziksel olarak aktif olmaya alışmalısınız.
Bu dönemde östrojen hormonunun üretiminin azalmasıyla, kalp-damar hastalıklarından koruyucu etkisi de düşer. Kardiyovasküler hastalık riski yüzde 60’a artmaktadır bu yüzden bu dönemde beslenme ve aktivite alışkanlıkları oldukça önem kazanıyor. Yine östrojen hormonundaki azalma ile kemikten kana geçen kalsiyumla kayıp yaşanır.
Pozitif bir açıdan bakacak olursak vücudun demir ihtiyacı azalır. Kronik olarak demir eksikliği yaşayan kadınlar menopoz dönemiyle beraber bu eksikliği yaşamayabilir.
Bunlar doğal sürecin devamı olsa da, menopoz öncesi ve sonrasındaki beslenme alışkanlıkları semptomların şiddetini etkiler. Kemik erimesi de tüketilen besinlerin besleyiciliğine göre daha hızlı ilerler. Bu nedenle menopoza giren kadınlarda dengeli beslenmek ve egzersiz yapmak oldukça önemlidir. Bu dönemde etkili bir beslenme planı sürdürmek kilo alımını engelleyeceği gibi çeşitli hastalıklardan korunmaya da yardımcı olur.
Menopoz Dönemi Beslenme Nasıl Olmalı?
Yaşanan hormonal değişimlerle beraber metabolizma hızı yavaşlar. Yaşa bağlı olarak da yağsız vücut kütlesinde(kas, kemik vb) azalmalar yaşanır. Östrojenin azalmasıyla idrarla kalsiyum kaybı artar ve kemikler daha da hassaslaşır. %50'ye kadar kemik kaybı gözlemleyebiliyoruz. Yine östrojen azalması kan lipid seviyelerini kötü yönde etkiler. Doğru beslenme ile menopoza ait semptomların daha yavaş ilerlemesi ve azaltılmasını sağlıyoruz.
Dikkat Edilmesi Gerekenler
Lif yani posa olmazsa olmadır. Lifli gıdalar kan lipid seviyelerinin düşmesine yardımcıdır. Bu nedenle gün içinde tüketilen meyve, sebze, yulaf, tam tahıl ürünler ve kurubaklagil oranı artırılmalıdır.
Kandaki trigliserit düzeyinin artması kalp hastalıklarının birincil risk faktörüdür. Omega 3 yağ asitleri ise kandaki seviyenin düşmesini sağlar. Dolayısıyla balık, ceviz, semizotu ve keten tohumu gibi Omega-3 yönünden zengin gıdalar tüketilmelidir.
Glisemik indeksi düşük gıdalar tüketmek kan şekerinin hızlı yükselmesini önler. Bu da bel çevresindeki yağlanmaya karşı iyidir. Beyaz un, pirinç, çoğu şekerli gıdalar ve muz, karpuz, incir gibi meyveler kan şekerini bir anda yükseltirler. Bunlar yerine tam tahıl ürünleri, bulgur, kabuklu meyveler gibi besinler tüketilmelidir.
Tuz tüketiminin fazla olması hipertansiyon riskini artırır. Özellikle menopozdan sonra günlük tuz tüketiminin 1 çay kaşığını geçmemesi önemlidir. Şalgam, turşu gibi besinlerle çeşitli paketli gıdaların tüketimine dikkat edilmesi gerekir.
Kemik erimesi menopozda hızlanır, bu durumdan korunmak için kemik sağlığına iyi gelen peynir, süt, kefir ve yoğurt gibi gıdalar tüketilmelidir. Ayrıca yeşil yapraklı sebzeler, kuruyemişler de besin planına eklenmelidir.
Günlük su tüketimi artırılmalıdır, ek olarak mineral oranı yüksek sular içilmelidir. İdrar rengi açık olmalıdır.
Alkol kemik sağlığını kötü yönde etkiler ve vücuttaki kalsiyum emilimini bozar. Bu nedenle bu dönemde tüketimi oldukça kontrollü olmalıdır.
Kırmızı et ve beyaz et sıklıkla değil ılımlı olarak tercih edilmelidir.
Salam, sucuk ve sosis gibi işlenmiş etlerin tüketiminden kaçınılmalıdır.
Margarin, iç yağ, tereyağı gibi hayvansal yağlar yerine zeytinyağı, avokado yağı gibi bitkisel yağlar kullanılmalıdır.
Besinleri kızartarak tüketmek yerine fırınlayarak tüketmek tercih edilmelidir.
Sigara ve tütün kullanımı sonlandırılmalıdır.
Kafeinin fazlası kemikten kana kalsiyum geçişini hızlandırır. Bu nedenle kafein tüketimi azaltılmalıdır. Aynı zamanda sinirlilik, uykusuzluk için de fazla kafein alımı risklidir.
Fitoöstrojenler
Fitoöstrojenler vücudumuzda östrojen benzeri görev görürler. Bunları besinle ya da takviyelerle alabiliriz. Kuru fasulye, nohut, kuru börülce gibi baklagillerde, susam, keten tohumu, brokoli gibi besinler fitoöstrojen kaynağıdır. Bir çok faydaları vardır. Kalp damar sağlığının iyileşmesi, meme, kolon ve prostat kanserlerinden koruma, kemik kaybını azaltma başlıcaları. Aynı zamanda tüketildiklerinde menopoz dönemindeki sıcak basmaları, terlemeleri, uykusuzluğu ve depresyon etkilerini azalttıkları gözlemlenmiştir.
Menopoz ve Egzersiz
Beslenme düzeninin değiştirilmesinin dışında, menopoz döneminde fiziksel aktivitenin artırılması da gerekir. Dünya Sağlık Örgütü’nün önerisi ise menopozlu kadınların haftada en az 150 dakika egzersiz yapması veya tempolu yürümesi yönündedir. Hayatın bu döneminde fiziksel aktiviteyi maksimumda tutmak ve ideal vücut ağırlığını korumak önemlidir. Aşırı zayıf ve kilolu olmak, yaşlanma ile gelen bazı hastalıkların risk faktörleri arasında yer alır. Bu nedenle vücut kitle indeksini korumak, gün içinde kas güçlendiren ve eklemlere yardımcı olan egzersizler yapmak gerekir. Bu tip egzersizler kilo alımını önler, östrojen dengesizliğinden kaynaklanan hastalıkların ortaya çıkmasını engeller, kalp kemik sağlığına faydalı olur. Ayrıca bu dönemde kemik sağlığı açısından güneş ışığından faydalanmanız önemlidir. D vitamini seviyelerinizi 6 ayda bir kontrol ettirmeyi unutmayın.
Menopozdan önce kilo problemi yaşamayan kadınlar bile bu dönemde kilo sorunu ile karşılaşabiliyorlar. Artan kilo sonucu yüksek kolesterol, kan şekeri ve bel bölgesi yağlanması gibi çeşitli sorunlar ortaya çıkmaya başlar. Bu sorunlar ise başta kalp ve damar hastalıkları olmak üzere pek çok rahatsızlığın temel kaynağıdır. Bu nedenle hormonal değişiklikler sonucu düşen metabolik hızın egzersiz yaparak artırılması ve fazla kilo alımının engellenmesi gerekir. Egzersiz yapmak vücudun harcadığı enerji miktarını artırır ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarının kazanılmasını sağlar. Doğru besin seçimi ve sağlıklı yaşam alışkanlıkları ile desteklenen egzersiz programı, menopoz sonrası görülebilecek semptomların hafifletilmesinde etkilidir.
https://www.ozgebayraktar.com.tr/
0 notes
tibbivearomatikbitkiler · 1 year ago
Text
Anason Yağı Faydaları ve Zararları
Anason Yağı Faydaları ve Zararları
#AnasonYağıBebeklereKullanılırMı, #AnasonYağıCildeNasılSürülür, #AnasonYağıCiltIçin, #AnasonYağıÇocuklaraKullanılırMı, #AnasonYağıFaydalarıVeZararları, #AnasonYağıGazIçinKullanılırMı, #AnasonYağıHamilelikteKullanılırMı, #AnasonYağıHangiRahatsızlıklaraIyiGelir, #AnasonYağıKaşıntıYaparMı, #AnasonYağıKramplaraIyiGelirMi, #AnasonYağıNarkotikMi, #AnasonYağıNasılKullanılır, #AnasonYağıNeKadarKullanılmalı, #AnasonYağıNeyeIyiGelir, #AnasonYağıÖksürükIçinKullanılırMı, #AnasonYağıRomatizmaIçinKullanılırMı, #AnasonYağıSaçaNasılUygulanır, #AnasonYağıSolunumEtkileri, #AnasonYağıToksikMi, #AnasonYağıUzmanTavsiyesi, #AnasonYağıYanEtkileri, #TıbbiBitkiler, #TıbbiVeAromatikBitkiler https://is.gd/OXdU4i https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/anason-yagi-faydalari-ve-zararlari/
Anason yağı faydaları ve zararları hakkında bahsedelim biraz ne dersiniz? Bu yazımızda anason yağının dahili değil haricen kullanımları hakkımda bilgi vereceğiz. Anason yağı; genel olarak anti- histerik, anti-epileptil, anti-romatizmal, mikrop öldürücü, müshil etkili ve gaz giderici, bit öldürücü gibi özellikleri bulunmaktadır. Antik çağlardan beri anason; bir tür baharat ve tatlandırıcı madde olarak kullanılmıştır.
Anason uçucu yağının bir takım narkotik ve sedatif ( sakinleştirici ) etkisi vardır. Yüksek dozlarda alındığında ciddi yan etkileri olabilen anason yağı, düşük dozlarda bir takım sinir rahatsızlıklarında sakinleştirici olarak kullanılmıştır. Ancak, özellikle anason yağı içerisinde bulunan bir takım bileşikler, östrojen hormonu ile etkileşerek bazı kanser türlerinde dahili olarak tüketimi özellikle kanser riski taşıyan ( meme kanseri, rahim kanseri gibi hormonal etkiye bağlı ) kadınlarda riskli bulunmaktadır.
Anason yağı faydaları, arasında kan dolaşımını uyararak romatizmal ağrılarda rahatlama hissi verebilir. Aynı zamanda, anason kremi yada anason spreyi gibi ürünler yaralar için iyi bir antiseptik özelliği göstermektedir. Direk anason yağının cilde uygulanması tahrişe neden olabileceğinden seyreltilip kullanılması veya daha profesyonel olarak hazırlanmış krem ve spreylerin kullanılması gereklidir.
Anason ve anason yağı, anti-spazm özelliği nedeniyle, kramplar ve spazmlar için kullanılabilmektedir. Kasların gevşemesini ve rahatlamasını sağlayabilmektedir.
Ayrıca, anason yağı ile hazırlanan buhar banyoları öksürük, nezle gibi problemler için iyi geldiği söylenir. Bu buhar, ayrıca balgam söktürücü ve nefes açıcı özellikleri de bulunabilmektedir. Bir tencere içerisine bir kaç damla anason yağı damlatmak bunun için yeterli olacaktır. Çok düşük dozlarda dahili olarak alındığında, müshil etkisi gösterebilir.
Gerek anason gerekse bir uzmanın tavsiye edeceği miktarlarda alınacak anason yağı içeren ilaçlar; özellikle gaz sıkışması gibi problemlerde etki gösterebilmektedir.
Gaz problemi, çok basitmiş gibi görünse de ciddi sonuçlar doğuracak bir rahatsızlıktır. Kronik hale gelirse, uzun vadede, hipertansiyon hazımsızlık, şişkinlik, akut göğüs ağrısı, mide ağrıları, kas krampları ve ağrıları, romatizma, saç dökülmesi ve görme azalması gibi pek çok soruna neden olabilir. Bu nedenle eğer böyle bir probleminiz varsa mutlaka uzman doktora başvurun ve kulaktan dolma bilgilere itibar etmeyin.
Geleneksel uygulamada, şişkinlik veya ağır yemeklerden sonra gelen hazımsızlık ve gaz gibi şikayetlerde anason tohumu çiğnemenin etkili olduğu bilinmektedir.
Anason yağı, bit,böcekler ve bazı küçük hayvanlar için toksik etki göstermektedir. Bu nedenle anason yağı ile hazırlanan spreyler ile bu canlıları uzak tutmak mümkün olabilmektedir.
Uyarı: Anason yağı, ağır dozlarda, narkotik etkileri vardır ve solunum ve dolaşımı yavaşlatır. Bazı evcil hayvanlar ve kuşlar, aynı zamanda çocuklardan uzak tutulması gerekmektedir. Ayrıca, bazı cilt tiplerinde tahrişe neden olabilir. Hamilelik sırasında kullanılmaması gerekir. Bunların yanı sıra östrojen hormonu üzerindeki etkisi nedeni ile bazı kanser türlerini şiddetlendirebilir. Sedatif ilaçlarla birlikte alındığında ilaç etkileşimi olabilmektedir.
0 notes
psikologline · 1 year ago
Text
Vajinismus Nedir? Vajinismus Tedavisi Nasıl Yapılır?
Tumblr media
Vajinismus, cinsel ilişki sırasında vajinal kasların istemsiz ve kontrol dışı kasılmasından kaynaklanan bir durumdur. Bu kasılmalar, cinsel ilişkinin ağrılı veya imkansız hale gelmesine neden olabilir. Vajinismus genellikle bilinçaltında meydana gelen ve kişinin isteği dışında gerçekleşen bir tepkidir. Bu duruma sebep olan etmenler arasında geçmişte yaşanan travmatik cinsel deneyimler, yanlış bilgilendirme, cinsel eğitim eksikliği, kültürel veya dini inançlar yer alabilir. Vajinismusun psikolojik etkileri genellikle derin ve yaygındır. Kadınlar bu durumdan dolayı cinsellikle ilgili aşağılık duygusu, suçluluk, utanç ve yetersizlik hissi yaşayabilirler. Bu tür duygusal tepkiler, kişinin özsaygısını olumsuz etkileyebilir ve ilişkilerinde gerilime yol açabilir. Ayrıca, partnerler arasında anlayışsızlık, iletişimsizlik ve duygusal uzaklaşma gibi problemlere de sebep olabilir. Uzun vadede, vajinismus yaşayan kadınlar depresyon, anksiyete ve cinsel isteksizlik gibi psikolojik sorunlarla karşılaşabilirler. Bu nedenle, bu durumu yaşayan bireylerin profesyonel yardım arayışına gitmeleri önemlidir.
Vajinismusun Fizyolojik Boyutu
Vajinismusun fizyolojik boyutu, bu durumun vücudun yapısal ve işlevsel özellikleri üzerindeki etkileriyle ilgilidir. Vajinismus, hem vajinal kasların istemsiz kasılmasından kaynaklanan bir sorun olup, hem de diğer fizyolojik faktörlerle etkileşim içindedir. Vajinal Kasların Rolü Vajinal kaslar, özellikle pelvik taban kasları, cinsel ilişki sırasında istemsiz ve kontrol dışı kasılabilir. Bu kasılmalar, penetrasyonun zor veya imkansız hale gelmesine sebep olabilir. Vajinismuslu bireyler, bu kasların gevşemesini kontrol edemediklerinden cinsel ilişki sırasında ağrı ve rahatsızlık yaşayabilirler. Ağrı ve Disparoni Disparoni, cinsel ilişki sırasında yaşanan ağrı anlamına gelir ve vajinismusun en yaygın semptomlarından biridir. Bu ağrı, vajinal girişte veya daha derinde olabilir. Ağrının şiddeti ve süresi kişiden kişiye değişkenlik gösterebilir. Hormonal Değişikliklerin Etkisi Hormonal dengesizlikler, özellikle östrojen eksikliği, vajinal dokuların incelmesine ve kuruluğuna neden olabilir. Bu da penetrasyon sırasında ağrıya yol açabilir. Vajinismus, hormonal değişikliklerin yanı sıra, bu değişikliklerin neden olduğu semptomları da kötüleştirebilir.
Tumblr media
Vajinismusa Neden Olan Faktörler
Vajinismus, birçok farklı faktörün birleşiminden kaynaklanabilir. Bu faktörler fizyolojik, psikolojik veya sosyokültürel olabilir. Geçmişte Yaşanan Travmalar Cinsel ya da fiziksel travmalar, vajinismusun başlamasına neden olabilecek faktörler arasındadır. Bu tür travmalar, bireyin bilinçaltında cinsel ilişkiyle ilişkilendirdiği korkuları tetikleyebilir. Eğitimsizlik ve Yanlış Bilgilendirme Cinsel eğitim eksikliği veya yanlış bilgilendirilme, bireylerin cinsel ilişki hakkında yanıltıcı ve korkutucu inançlara sahip olmalarına neden olabilir. Bu da vajinismusa yol açabilecek korku ve endişeleri tetikleyebilir. Medikal Sebepler ve Hastalıklar Bazı medikal durumlar, özellikle vajinal enfeksiyonlar, deri hastalıkları veya cerrahi müdahaleler, vajinismusa yol açabilecek ağrı ve rahatsızlığa neden olabilir.
Vajinismus Tedavisi
Vajinismus tedavisi, durumun şiddetine, nedenine ve kişisel özelliklere bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Cinsel Terapi Uygulamaları Cinsel terapi, vajinismusu olan bireylere ve çiftlere yönelik bilgilendirme, danışmanlık ve terapi yöntemlerini içerir. Bu yöntemle, bireylerin cinsel ilişki hakkındaki yanıltıcı inançları ve korkularıyla başa çıkmalarına yardımcı olunur.
Tumblr media
Fizyoterapi ve Egzersizler Fizyoterapi, vajinal kasları gevşetmek ve kontrol etmeyi öğrenmek için pelvik taban egzersizleri ve teknikleri içerir. Kegel egzersizleri, bu tedavi yöntemleri arasında yer alabilir. Dilatör Kullanımı Dilatörler, vajinal girişi genişletmek için kullanılan tıbbi cihazlardır. Bu cihazlar, farklı boyutlarda gelir ve tedavi sürecinde giderek daha büyük dilatörlerin kullanılmasını içerir. Medikal ve Cerrahi Seçenekler Bazı durumlarda, vajinismusun altında yatan medikal bir sebep bulunabilir. Bu tür durumlarda, ilaç tedavisi veya cerrahi müdahale gerekebilir. Ancak bu seçenekler genellikle diğer tedavi yöntemlerine yanıt alınamadığında düşünülür.
Vajinismus Tedavisi
Vajinismus, cinsel ilişki sırasında vajinal kasların istemsiz kasılmasını içeren kompleks bir rahatsızlıktır. Bu durumun tedavisi, bireyin ihtiyaçlarına ve rahatsızlığın sebeplerine göre değişiklik gösterebilir. Cinsel Terapi Uygulamaları Cinsel terapi, vajinismusun tedavisinde en yaygın yaklaşımlardan biridir. Bu tedavi, bir cinsel sağlık uzmanı tarafından yürütülür ve bireyin ya da çiftin cinsel ilişki hakkındaki yanıltıcı inançları, korkuları ve endişeleriyle başa çıkmasına yardımcı olmayı amaçlar. Terapi, bilgilendirme, danışmanlık ve terapi tekniklerini içerir. Tavsiye edilen cinsel terapi uzmanı: Uzm. Dr. Ahmet Yosmaoğlu Fizyoterapi ve Egzersizler Vajinal kasların istemsiz kasılmasını kontrol altına almak için fizyoterapi yöntemlerinden faydalanılır. Pelvik taban egzersizleri, bu kasların gevşetilmesi ve güçlendirilmesi için etkili bir yöntemdir. Kegel egzersizleri, bu kategoride en bilinen uygulamalardandır. Dilatör Kullanımı Dilatörler, vajinal girişi yavaşça genişletmek için kullanılan medikal cihazlardır. Farklı boyutlarda olan dilatörler, tedavi sürecinde küçükten büyüğe doğru kullanılır. Bu yöntem, vajinanın penetrasyona alıştırılması için yardımcı olabilir. Medikal ve Cerrahi Seçenekler Bazı durumlarda, vajinismusun altında yatan spesifik medikal bir sebep bulunabilir. İlaç tedavisi, hormonal dengesizliklerin düzeltilmesi için kullanılabilir. Cerrahi müdahale, nadiren gerekli olup genellikle diğer tedavi yöntemlerine yanıt alınamadığında düşünülür.
Toplumsal Algı ve Vajinismus
Vajinismus, toplumda genellikle yanlış anlaşılan ve konuşulmayan bir konudur. Bu durum, tedavi arayışındaki bireyler için ek zorluklar oluşturabilir. Tabu ve Sosyal Stigma Vajinismus, birçok kültürde tabu olarak kabul edilir. Bu rahatsızlığa sahip bireyler, utanç ve yetersizlik duyguları yaşayabilirler. Toplumun bu konudaki bilinçsizliği, bu duyguları daha da kötüleştirebilir. Eğitim ve Bilinçlendirme Kampanyaları Bilinçlendirme kampanyaları, toplumu vajinismus hakkında eğitmek için önemlidir. Bu kampanyalar, rahatsızlığın doğası, nedenleri ve tedavi yöntemleri hakkında doğru bilgileri yaymak için kullanılabilir.
Tumblr media
Vajinismus ve Gebe Kalma
Vajinismus, cinsel ilişki sırasında zorluklara neden olduğu için, bu durum gebe kalmayı da etkileyebilir. Doğurganlık Sorunları Vajinismus nedeniyle penetrasyonun zorlaşması veya imkansız hale gelmesi, doğal yolla gebe kalmayı zorlaştırabilir. Ancak, vajinismusun doğurganlık üzerinde doğrudan bir etkisi yoktur. Alternatif Doğurma Yöntemleri Penetrasyon zorlukları nedeniyle, vajinismusu olan bazı çiftler gebe kalmak için alternatif yöntemlere başvurabilirler. Bu, dölleme yöntemleri veya tüp bebek tedavisi gibi yardımcı üreme teknolojilerini içerebilir.
Vajinismus Sıkça Sorulan Sorular
Vajinismus hastası olduğunu nasıl anlarız?Vajinismus hastası bir birey, cinsel ilişki sırasında vajinal kasların istemsizce ve şiddetlice kasılması nedeniyle penetrasyonu zor veya imkansız hale getiren ağrı ve rahatsızlık yaşar. Bu durum genellikle yoğun korku, endişe veya cinsel ilişkiye girmekle ilgili travma geçmişi ile ilişkilendirilir.Vajinismus cinsel ilişkiye girebilir mi?Vajinismus, cinsel ilişki sırasında vajinal kasların istemsizce kasılmasına neden olur, bu da penetrasyonu zorlaştırabilir veya imkansız hale getirebilir. Ancak tedavi ile birçok vajinismus hastası cinsel ilişkiye girebilme yeteneğini kazanabilir.Vajinismus için hangi pozisyon?Vajinismuslu bireyler için, kontrolü kadına veren ve vajinal girişi kolaylaştıran pozisyonlar tercih edilebilir, örneğin kadının üstte olduğu pozisyon. Ancak en rahat ve az ağrılı pozisyonu bulmak için çiftlerin farklı pozisyonları denemesi ve birbiriyle iletişim halinde olması önemlidir.Vajinismus nedir kimlerde görülür?Vajinismus, cinsel ilişki sırasında vajinal kasların istemsizce ve şiddetlice kasılması durumudur, bu da penetrasyonu zor veya imkansız hale getirebilir. Bu durum, yaş, etnik köken veya sosyoekonomik durum fark etmeksizin herhangi bir kadında görülebilir.Bekarlarda vajinismus olur mu?Evet, bekarlarda da vajinismus görülebilir; cinsel ilişkinin olmaması bu durumu engellemez. Vajinismus, cinsel ilişki deneyimi olmaksızın da psikolojik, fizyolojik veya travma temelli nedenlerle ortaya çıkabilir. İlginizi çekebilecek diğer yazılar; - Antidepresan Nedir? Neden Kullanılır ve Ne İşe Yarar? - Anksiyete Nedir? Belirtileri ve Tedavisi - Cinsel İlişki Ne Demek? Read the full article
0 notes