#Üsteğmen Emin
Explore tagged Tumblr posts
Text
Bir Askerin Anıları 12...Kurtuluş Şavaşı Günlerinde Eşkiya Peşinde, ve Evlilik.
Bir Askerin Anıları 12…Kurtuluş Şavaşı Günlerinde Eşkiya Peşinde, ve Evlilik.
8 Ekimde Samsun’a gidip 12 Ekim’de döndüm. 18 Ekim 1919 gecesi Fatsa’ya gitmem emredildi. Sahile gittik, iki gün motor bekledik. Geceleri çok üşüdük ve nihayet emir gelmeden birliği alıp Çarşamba’ya geldim. 20 Ekim1919 da Terme, Ünye yoluyla Fatsa’ya geldik. Çok hastaydım. Vali Hamit Bey okulu kendine karargah yapmıştı. Kendimi takdim ettiğim zaman “Tümende sen başka subay yok muydu ki seni…
View On WordPress
#alay#Alay komutanı#Albay Rasim#Asi Yozgat hanı#Çankırı#Çarşamba#Çarşamba oteli#Öğretmen Abdurrahman abdi#Ünye#Üsteğmen Emin#Üsteğmen Mustafa Uykucu#Bahr-ı Cedit vapuru#bölük#büyük millet meclisi#dağ başını duman almış#FAtsa#Görele&039;li Hüseyin Avni bey#Giresun#hacı Kamil efendi#Kenfiri#Muhsine abla#onbaşı#Samsun#tabur#talim#Terme#Vehbi Aytimur#yüzbaşı#Yüzbaşı Hadik#Yüzbaşı Hamit bey
0 notes
Text
Askerde en sevdiğim rütbe binbaşı rütbesi. Sizin rütbeniz ne?
Yarbaylar iki arada bir derede kalmıştır. Albay ve üstü rütbeler benim için askerden çok bürokrattır. Evrakçıdır, kırtasiyecidir. Binbaşı rütbesi hala asker sayılır bu yüzden alandaki son komutan aslında binbaşıdır. Rütbesinin gerektirdiği olgunluğu taşıyacak halde binbaşı olmuşsa bir asker, gerçek bir komutandır, değerli bir askerdir, kişisel olarakta şeker gibi adamdır. Olgunlaşmadan binbaşı olmuşsa çıngıraklı yılandan beterdir. Kendi tabirimle bir tambinbaşılar vardır bir de hambinbaşılar vardır bu dünyada.
Askerlik anılarımda binbaşılarla ilgili çok olay vardı, fantastik güzellikte olanlar, sivillerin anlayamayacağı korkunçlukta olanlar, taslaklarda bir yazdım sekiz on kitap sayfası tutmuştur. Bazen kendimi kaptırıyorum. Yayınlayıp sıkmayacağım.
Şu an yaş itibariyle ben en az albay rütbesinde olurdum. Belki general bile olurdum ama daha gerçekçi olanı, asi çocuk olarak beni fazla ilerletmezlerdi, muhtemelen binbaşı rütbesinden emekli ederlerdi. Kimbilir bu fantastik dünyada bir gün yeniden asker olmakta mümkündür. Daha alt rütbeleri çekemem, üstünü de gereksiz bulurum, oporasyonel bir binbaşılık bana yeter.
***
Tumblr yaş ortalamasının rütbesi ne olabilir? Siz halihazırda teğmen yada üsteğmen olurdunuz. Hatta bazıları yüzbaşı bile olurdu. Az buz iş değil :)
En sevdiğim rütbe binbaşı olsa da en sevimli rütbe üsteğmen benim için. Çölde serap görür gibi, hayal mi görüyorum diye yanıma gelen kadar emin olamadığım güzel üsteğmeni de anmasam olmaz. Askerliğin güzellikleri.
***
Yazının sonunda da mesaj olsun: Okyanusa atılan şişe misali atıyım. Şişenin içindeki kağıtta şu yazsın: Hepiniz mi kırtasiyeci oldunuz la?
0 notes
Video
tumblr
Üzerinizde bu milletin ahı var!
Vakıflarda, kuran kurslarında, öğrenci yurtlarında tecavüz ettiğiniz çocukların ahı var. Ensar'da tecavüze uğrayan çocukların, tarikat yurdunda yanarak ölen çocukların, Ceylan Önkol'un, Uğur Kurt'un, çocuklarının ısınması için saç kurutma makinesini açıp intihar eden Emine Akçay'ın ahı var, Soma'da ölen 302 canın ahı var. Ali İsmail Korkmaz'ın ahı var. Berkin Elvan’ın ahı var. Yandaşlara tesis için yakılan ormanlarda yanan kuşların, sincapların, ağaçların ahı var. Avukat olmak isteyen, barış dediği için Ankara’da katledilen 9 yaşındaki Veysel’in ahı var. Suruç'ta yanan, parçalanan gençlerin ahı var .Hacı Lokman Birlik'in ahı var. Eylül Cansın'ın ahı var. Kanserin son evresinde destek istediğinde cebine para sıkıştırdığınız ve sonra kanserden ölen Dilek Özçelik'in ahı var. Reyhanlı'da, Uludere'de ölenlerin ahı var! Hapsedilmiş, memleketinden, mesleğinden edilmiş gazetecilerin ahı var. Tahir Elçi'nin ahı var! Taybet Ana'nın ahı var. Nuh Köklü'nün, Metin Lokumcu'nun ahı var. Sırf muhalif diye üniversitelerinden sürülen, bölümlerinden ihraç edilen akademisyenlerin ahı var. Ethem Sarısülük'ün, Abdullah Cömert'in, Ahmet Atakan'ın, Mehmet Ayvalıtaş'ın, Medeni Yıldırım'ın, Hasan Ferit Gedik'in ahı var. Atanamadığı için intihar eden, öldüğünde cebinden 6 tl çıkan 27 yaşındaki öğretmenin ahı var. Özgecan Aslan’ın ahı var. Benim oğlum yüzme bilmez diyen ananın ahı var. Ananı da al git dediğiniz çiftçinin ahı var. 40 puanla AKP'li olduğu için atadıklarınız yüzünden atanamadığından intihar eden Merve Çavdar'ın ahı var. İftiralarla tutuklanan bunu kendine yediremeyen “karanlığa bir nebze ışık olmak” istiyorum diyerek intihar eden Yarbay Ali Tatar’ın ahı var. Ergenekon’un kasası denilen, kanserin son raddesinde olduğu halde tahliye edilmeyen, öldüğünde parası olmadığı için cenazesini belediyenin kaldırdığı Kuddusi Okkır’ın ahı var. Hayatını antep fıstığı satarak sürdüren, tablasına zabıta tarafından el konulan ve intihar eden 61 yaşındaki Cemil Akkuş’un var. İftiralarla ordudan atılan ve onuruna yediremeyip intihar eden Üsteğmen Nazlıgül Da��tanoğlu’nun ahı var. Bir sabah evi basılan ve kendisine iftira atılan cüzzam savaşçısı, kendini çocukların okumasına adayan Türkan Saylan’ın ahı var. Sizin üzerinizde bu ülkeyi kuran iki ayyaş dediğiniz Atatürk’ün ve İsmet İnönü’nün ahı var!
#ahı var#atatürk#ismet inönü#cumhuriyet#ali ismail korkmaz#berkin elvan#nuh köklü#uludere#soma#reyhanlı#dilek özçelik#uğur kurt#taybet ana#tahir elçi#özgecan aslan#ali tatar#kuddusi okkır#türkan saylan#merve çavdar#ethem sarısülük#reina#diyarbakır#suruç#hacı lokman birlik
335 notes
·
View notes
Text
LİDERDEN YOKSUN BİR İHTİLÂL FIRKASI VE MUSTAFA KEMAL
Ali Fuat Cebesoy
Ertesi günü cuma idi. Öğleden sonra Genel Merkez toplantısı vardı. Toplantılar, çoğunlukla Talât Bey’in evinde yapılıyordu, Bunun başlıca sebebi, binanın şehrin bir köşesinde ve emin bir yerde olmasıydı. İçtimaa ilk defa beni de çağırdılar. Talât, kendisinden ayrılırken:
Muhakkak gelmelisiniz, sizi arkadaşlara takdim edeceğim.
Demişti. Hatırımda kaldığına göre, hazır bulunanlar arasında Kurmay Binbaşı Cemal (Birinci Dünya Savaşı’nda Bahriye Nazırı ve 4. Ordu Kumandanı Cemal Paşa), Binbaşı Enver (Paşa), Hafız Hakkı (Paşa), Yarbay Nişli Faik (Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesinde şehit olan Faik Paşa) Üsteğmen İsmail Canbulat (Birinci Dünya Savaşı’nda Talât Paşa Kabinesinin İçişleri Bakanı, cumhuriyet Devrinde Milletvekili. İzmir suikasdi olayında idam edilmiştir.) ve sivillerden Talât (Paşa), Rahmi, Mithat Şükrü Beylerle şimdi isimlerini hatırlayamadığım bazı arkadaşlar vardı...
#AliFuatCebesoy #Atatürk #İttihatveTerakki #Türk #tarih #Türktarihi
Devamını okumak için:
https://turkcetarih.com/tarih/milli-mucadele/ataturk/liderden-yoksun-bir-ihtilal-firkasi-ve-mustafa-kemal-ali-fuat-cebesoy/
0 notes
Text
Çanakkale savaşı bir astsubayın anıları
Çanakkale savaşı bir astsubayın anıları
Çanakkale savaşı bir astsubayın anıları
Çanakkale Savaşı Anıları ….Düşman askeri öylesine korkmuştu ki, Ertuğrul Koyu’na (V Kumsalı) girmiş olan büyük nakliye gemisinden inmeyi reddettiler. Komutanlar ve subaylar kılıçlarını çekmişlerdi ve adamları merdivenlerden aşağı gönderiyorlardı. Ama hiçbiri Türk kurşunlarından kaçamıyordu. (Binbaşı Mahmut Sabri) … Gözlerimizin önündeki manzarayı anlatmak olanaksızdı. Filikalar şimdi hemen hemen birbirlerine yanaşmış olarak kıyıya kadar uzanıyordu ve içleri parçalanmış cesetlerle doluydu. Sonuncu filika ile kıyı arasında cesetlerden bir iskele vardı. Ölülere basmadan kıyıya çıkmak mümkün değildi ve koyun suları kandan kıpkırmızı kesilmişti. (Teğmen R. B. Gillet) … Mevzilerimize yaklaşan Türk saflarını görebiliyorduk. Olağanüstü bir cesaretle çarpışıyorlardı ve ateşimiz karşısında yıkılan bir safın yerini alan bir diğeri bize karşı yürüyor, sağ kalanlar korunmalı bir yerde toplanıp tekrar üzerimize geliyorlardı. (Yüzbaşı Robert Whigham) … Siperde mümkün olduğu kadar siper duvarının yakınına ve dibe yüzüstü yatardın. Toprak sallanır ve havan mermileri miyavlayan kediler gibi bir ses çıkararak üstünden geçerdi. Patlamayı duyduğun sürece iyiydi. Patlamayı duymadıysan öldün demekti! (Er Harry Baker) … Havada korkunç bir koku vardı, benden önce oraya gitmiş birine “Bu koku da ne” diye sordum. “Siperimizin önünde yatan ölüler,” dedi. “Bizim önümüzde Hant ve Worcester’lardan 700, sağda da Anson Taburu’ndan 800 kişi yatıyor.” Orası iki mil ötedeydi ve koku bizim bulunduğumuz yere kadar geliyordu. Bu ölüm kokusunu içinden çıkartıp atamazsın. Onu hala hissederim.” (Er Harry Baker) Çankkale Savaşı Anıları … En büyük bela sineklerdi. Milyonlarca sinek vardı. Siperin bir yanı kara bir kütleyle kaplıydı. Açtığın her şey, örneğin bir teneke et, bir anda sineklerle örtülürdü. Bir kutu reçel bulacak kadar talihliysen açtığında önce sinekler dalardı içine. Sinekler ağzının çevresinde, yaralarının, çıbanlarının üzerindeydi. Vücudunun bir yerini açtığında hemen sineklerle kaplanırdı. Bu gerçek bir lanetti. (Er Harold Broughton) Çanakkale Savaşı Anıları … Ateşe başladıklarında ödüm patladı. Şarapnel dolu gibi yağıyordu. Hemen cepheye gitmemiz gerekiyordu ve orada kurşunlar gerçekten uçuşmaya başladı. Korkmadığını söyleyen yalancıdır! George Washington başının üstünden uçuşan kurşun vızıltısından hoşlandığını söylemişti -ama o benim savaşımda değildi! (Deniz eri Joe Murray) … Köy korkunç bir tuzakt��. Her ev ve her köşebaşı keskin nişancılarla doluydu ve sokakta bir görünmek kafana kurşun yemek için yeterliydi…O köyde çok asker ve subay kaybettik. Düşman hiç görünmüyordu, görünen tek şey sadece bizimkilerin orada burada yere devrilmeleriydi. Bir evde keskin nişancı ararken tabancamla bir Türk öldürdüm ama bu arada az daha, önce ben ölüyordum. (Teğmen Guy Nightingale) … Aramızda ve askerlerimiz içinde Balkan utancının tekrarını yaşamaktansa ölmeyi tercih etmeyecek tek kişi olduğuna inanmıyorum. Eğer böyleleri varsa onları bir an önce biz kendi ellerimizle kurşuna dizelim (Mustafa Kemal) … Türklerin içinde iriyarı biri vardı, neredeyse iki metrenin üstünde olmalıydı. Bizimki de en az onun kadar iriydi. Sanırım prestij için iri adamlarını seçmişlerdi. İkisinde de beyaz bayraklar vardı ve ortada duruyorlardı… Ben ölüleri gömenlerden biri değildim ama siperin kenarında oturdum ve bir süre sonra yanlarına gidip Türk’e sığır kavurması ikram ettim. Gülemsedi, çok sevinmiş göründü ve o da bana ipe dizilmiş incir verdi. Jacko adını verdiğimiz Türk askerlerinden ben de bizimkilerin hepsi de pek hoşlanmıştı. Onun için kötü bir söz söylendiğini duymadım, temiz dövüşürlerdi ve dünyanın en cesur insanlarıydı. En yoğun ateş karşısında bile durmazlardı, adeta fanatik insanlardı. Onlarla ateşkeste karşılaştığımızda çok esaslı insanlar oldukları sonucuna vardık. (Er Henry Barnes) Türk subayları siperlerimize girip “Bay Falanca burada mı?” diye sorarlar, subay karşılarına gelince de onu öldürüp kendi siperlerine koşar giderlerdi. (Er George Peake)
Çanakkale- Sina Savaşları Bir Erin Anıları
Çanakkale-Sina Savaşları / Bir Erin Anıları’nın ilk nüshası aslında 31 Ekim 1917 günü Birüsseba’da toprağa gömüldü. Emin Çöl günlük tutmaya 1914 yılında, 16. Tümen’le Adana’dan savaşmak üzere Çanakkale’ye harekti ile başladı. 31 Ekim 1917 Pazartesi günü, gözlerini Birüsseba’da kaybettiğinde günlüklerini toprağa gömdürdü. 3 yıl süren esirlik döneminden sonra memleketi Mersin’e döndü ve burada yeni bir hayata başladı. Bu yeni hayatla birlikte topra gömdüklerini tek tek hatırlayıp etrafındaki insanlara yazdırdı. Kitabın ilk kez okurla buluşması ancak 1977 yılında gerçekleşebildi. Elinizdeki kitap ise bu ilk baskıya sadık kalınarak yeniden düzenlendi. Kitap, Çanakkale-Sina Savaşları’nı bir erin kaleminden ve doğrudan savaşın içinden anlatıyor. Sunuş Bize Ondan Kalan Bir Güzel Anı “Mersin imiş geldik” diyor Emin Çöl, her şeyini yitirmiş bir asker olarak yurduna döndüğü an. Sevinemiyor. Dönüp geldiği Mersin bırakıp gittiği Mersin değil. Bunu hemen anlıyor. Oysa Çanakkale’ye, savaşa giderken böyle değildi Mersin. Umuduydu o zaman çocuklarını savaşa uğurlarken. Sina’ya, Filistin Cephesi’ne savaşa gönderirken çocuklarını, belki biraz buruklu Mersin; ama yıkık değildi. Buruk ama yıkık olmayan Mersin’i geride bırakan Emin Çöl, Sina çöllerine gitti. Çanakkale’de yendiği İngiliz, Birüsseba’da (Beyrisebi) buldu onu. İkincisinde yenildi İngiliz’e. Bir aksam güneş batmak üzereyken yaralandı; gözlerini kaybetti Emin Çöl. Sonra da. Özgürlüğünü. İngilizler onu alıp Mısır’a, esir kamplarına götürdüler. Önce İskenderiye kıyısında Şeydi beşir’de, sonra Kahire yakınında Heliopolis’te 2 yıl esir tuttular. Emin Çöl. bu defa gözlerini ve ülkesini kaybederek döndü şehrine. Yenilmişti; başı eğikti. Mersin de öyleydi, işgal altındaydı; onu karşı tayam adı bile. En çok buna üzüldü. Görmüyordu, lakin hissediyordu o ağır havayı ve Mersin’in halini anılarını yazarken dramatik bir cümleyle anlattı; “Fransızların Frenc Okulu ile Kilise kulesinden durmadan çalan çanlar, hıçkıran bir adamın yüzüne karsı kahkaha ile gülüyor gibiydi.” Bit asker kaybettiği her şey için “ağlıyor”, bir kem işgal simgeleriyle ona bakıp “gülüyor”. Bir insan bundan daha hazin neyle karşılaşabilir? Oysa Emin Çöl’ün gideceği bir yeri bile yok, karşılayanı da. Annesi ve daha sonra istiklal Savaşı’nda şehit olan kardeşinin nerede olduğunu bilmiyor bile. Bildiği eniştesinin Doğu Cephe si’nde, küçük kardeşinin, kendisinin de savaştığı Sina’da şehit oldu. Bir de savaştan dönemeyenler var daha çocuklarını görmemiş olan. Çaresiz, halleri yürek paralayan çocuklar ise, dönemeyen o tanımadıkları babalarını bekliyor. Emin Çöl, Mersin’de orada karşılaştı dönemeyen babasını bekleyen çocuklardan biriyle. O tablo belki de yaşadıklarının en agırı idi “Elimden tutacak, ‘Haydi gidelim’ diyecek birini beklerken, bunu diyen altı, yedi yaşında bir oğlan çocuğu oldu. Sen kimsin oğlum? Ben oğlun Ali’yim. Tutsakların geldiğini söylediler. Annem gönderdi, Benim, baban olduğumu nerden bildin? Tutsaklıkta kör olmuş demişlerdi. Çocuk aglaması ağlamsı ‘Haydi baba evimize’ diye, elimden tutup çekiyordu. ‘Git., oğlum… git,.. Haydi git. Ben senin baban değilim’ dedim. Çocuk gitıi. Bir hıçkırık boğazıma düğümlenirken Ermeni çocukları Klikya malı’ deyip bir şeyler satıyorlardı. •Gamzedeyim deva bulmam, garibim bir yuva bulmam.’ Akşam namazından sonra. Müezzin Hacı Dede Efendi, beni evine götürdü.” Emin Çöl’ü ve anılarını önemli kılan, onun savaşa er ile astsubay arası bir görev olan “Takım Bası” rütbesiyle katılmışıydı. Bu özelliği ona hem erlerle hem subaylarla beraber olma imkanı ve Aslında eğitime 12 yaşında, geç başlayan Emin Çöl, Mersin’de iyi bir ortaokul eğitimi alıyor. Buradan derdini anlatabilecek kadar Fransızca öğrenerek mezun oluyor. Hemen arkasından Beyrut’a astsubay okuluna gidiyor. Burası yeni teknikle, batı tarzı eğitim veren bir askeri okul. Emin Çöl bu okulda iyi bir eğitim alıyor. Okuldan 1914 yılında mezun oluyor ve hemen savaşa gönderiliyor. Adana’da kurulan 16. Tümen, 48. Alay, 2. Tabur, 2. Bölük’te görevlendiriliyor. Ama bölükte kendisinden kıdemli başka subay yok. Daha sonra atanan üsteğmen klasik eğitim aldığından yeni düzeni bilmiyor ve bölüğün idaresi esas itibariyle Emin Çöl’e kalıyor. Emin Çölün 16. Tümen ile katıldığı Çanakkale ve Sina’da GazzeŞeria ve Birüsseba savaşları çok önemli. Çanakkale, zaten bir destan. Onu herkes biliyor. İngilizler bile… 16. Tümen Çanakkale’de İngilizlerin dikkatini çekiyor. Ondan korkuyorlar. Aynı Tümen İngilizlerle GazzeŞeriaBirûsseba hattında karşılaşıyor. İngilizler Gazze’ye 1917 baharında saldırdılar. 1. ve 2, Gazze savaşlarını kaybettiler. Karşılarında 16. Tümen vardı. O savaşlarda Cemal Paşa ile birlikte bölgede bulunan Falih Rıfkı Atay, bu savaşları ve kahramanlıkları, yanlışları, düşülen durumları Zeytindagı kitabında dramatik bir şekilde anlatır. Gazze savaşlarını kazanamayan ingilizler bölgeye daha çok kuvvet yığmaya başladı. 1917′de gerçekleşen devrim sürecinde Rusya’nın savaştan düşmesi Almanların ilerleyişini arttırınca ABD, telaşlanıp devreye girdi ve bu bölgede İngilizlere büyük destek sağladı. İngiliz Generali Edmund Allenby komutasında ingiliz Ordusu 138 bin askerle 24 Ekim 1917′de BirûssebaGazze saldırısına girişti. Karşısında 30 bin kadar Osmanlı askeri vardı. Emin Çöl bu saldırının yedinci günü 31 Ekim 1917′de Birüsseba’da yaralandı, gözlerini kaybetti ve Ingilizler’e esir düştü, 9 Kasım 1917′de Türk Ordusu Kudüs’ten çekildi. Bu cephede savaşan Ali Fuat Paşa (Cebesoy), BirüssebaGazze Meydan Muharebesi ve 20. Kolordu (1920) kitabında bu savaşla ilgili anılan ve gözlemlerini ayrıntılı bir şekilde anlatır. Emin Çöl, 16. Tümenin Adana’dan savaşmak üzere Çanakkale’ye hareketi ile günlük tutmaya başlıyor. Yaralandığı güne kadar yaşadıklarını, gördüklerini, düşüncelerini sürekli not ediyor. Yaralandığında yazdıkları düşman eline geçmesin diye, yanındaki askerlere verdiği emir ile anı defterlerini çöl toprağının altına gömdürüyor. İşte Emin Çöl bu notlardan aklında kalanları ve sonradan hatırladıklarını kızlarına yazdırarak bu anıları bize bırakıyor. Bir bakıma anıların ikinci kez yazmış oluyor. Bize bıraktığı anılar iki açıdan önemli. 1. Erler arasında anılarını yazan neredeyse yok gibi. Çoğunun mektupları ve anlattıkları var elimizde. Emin Çöl savaş dönemini erlerle geçirdiği için gözlemleri, yazdıkları daha bir önem kazanıyor. Bizi savaşın bir başka boyutu ile tanıştırıyor. 2. Bu anılar, salt anlatıma dayanmıyor. Baştan planlanmış ve bu amaçla düzenli not tutmuş. Ama esir düşmeden önce kendi anılarını yok ettirmiş. Elimizdekiler bizzat o günün notları değil ama, üzerinde çalışılmış, yazıya geçirilmiş notlardan hatırda kalanlar. Bu da anılann değerini arttırıyor. Emin Çöl, okumaya, yazmaya meraklı biri. Gözleri kör olunca, esirken bile arkadaşlarına düzenli gazete okutup gelişmeleri takip özelliğine sahip. Zaten yazdığı şiirler, kitap çalışmaları onun yazmaya, okumaya meraklı olduğunu bize gösteriyor Emin Çöl’ûn anıları arasında çok az söz ettiği bir aşkı var. Aslında o apayrı bir hikaye. Mersin’den tanıyıp sevdiği bu ilk aşkı Hidayet ile gözleri kör olduktan sonra İstanbul Balmumcu’da karşılaşıyor. Emin Çöl, Hidayet ve Hidayet’in Abisi. Emin Çöl çaresiz, askına evlenme teklifinde bulunamıyor. Hidayet gözyaşları içinde odayı terk ediyor. ‘ Emin Çöl, bu anılarını kendi imkanları ile kitap haline getiriyor. Kızı Ülgen ve damadı Cemil Sönmez’in çabasıyla bastırıyor. Kitap çok ilgi gördü. Çanakkale üzerine yapılan pek çok çalışmada kaynak olarak gösterildi Çanakkale ile ilgili oluşturulan yurt içi ve dışında pek çok arşive kondu. Mersin, Emin Çöl’e her zaman yakın ilgi gösterdi. Park. sokak, okul kitaplığı gibi kimi yerlere ismi verildi. Gündüz Artan gibi Mersin üzerine çalışan yazarlar, hakkında araştırma yaptılar ve yayın çıkardılar. Pek çok makalede adından söz ettiler ya da doğrudan makale konusu yaptılar. Hepsine sonsuz teşekkür borçluyuz. Kitabın ikinci baskısı uzun süredir aile arasında konuşuluyordu. Cemil Sönmez her fırsatta konuyu gündeme getiriyor ama bir türlü adım atılmıyordu. Nöbetçi Yayınevi’nin gayreti olmasaydı ikinci baskı henüz gerçekleşmemiş olacaktı. Hülya Bostan’a hep birlikte teşekkür ediyoruz. Kitabın ikinci baskısı için ben damadının damadı sıfatıyla pek çok düzeltme yaptım. Aslını hiç bozmadan kolay okunabilmesi için daha anlaşılır bir dil kurmaya çalıştım, ilk baskıda yer alan dil çalışmalarının konu edildiği ve dilin etimolojisi üzerinde duran bölümlerini bu baskıya koymadım. Kimi yer ve şahıs isimleri ile tarihleri kontrol ettim. Gündüz: Artan’dan Emin Çöl hakkında yazdığı ve kitabına koyduğu bölümü yayınlama iznini aldım. Mersin’in kurtuluşunun 40. yıl törenlerine katılan Emin Çöl’ûn duygularını dile getirdiği yazısını gün ışığına çıkartan Emin Çöl’ün yeğeninin torunu Mehmet Reşat Ata’nın yayınladığı Emin Çöl’ün kendi izlenimlerini de kitaba ekledim. Soner Sevgili’den döneme ilişkin Fotoğraf ve görsel malzeme yardımı gördüm. Kitabın ilk baskısına önsöz yazan Cemil Sönmez’den ikinci baskı için de bir önsöz yazmasını istedim. Emin Çöl’ün hayatta olan ve babasının ölümünden sonra Gelibolu’da yaşamayı seçen kızı Ülgen Çöl’den anıları bir kez daha dinledim, O bilgilerle boşlukları doldurmaya çalıştım. Bu arada Hidayet hakkında daha ayrıntılı yeni bilgiler edinince torunu Güneş Kazdagı konuyu anlatan ayrı bir yazı kaleme aldı. Böylece Güneş, savaş döneminin zorlu ve sert ikliminden çıkan bir sıcak aşkı ve aslında bambaşka bir dramı okurla buluşturmuş oldu. Dönemin sosyal ve kültürel hayatını iyi anlamak ve savaşa gidenlerin geride neleri bıraktıklarını kavramak ve o dönem aşklarının ne menem şey olduğunun ayrımına varmak için Güneş kitaba çok anlamlı bir katkı yaptı. Hepsine teşekkür borçluyum. Asıl teşekkürüm Emin Çöl’e. Bize bu ülkeyi ve anılarını bıraktığı için. Celal KAZDAGLI Ocak 2009 Üsküdar Read the full article
#ansiklopedi#bahcebitkiler#bakimtamirat#bilgi#bilgisayar#bilimteknik#Çanakkalesavaşıbirastsubayınanıları#donanım#emlak#guvenlik#inceleme#insankaynaklari#internet#ispara#kariyer#mobil#otomobil#oyun#pazarlama#pratikbilgiler#seyahat#sohbet#yatırım#yazılım
0 notes
Text
Hava Harp Okulu darbe davasında 8 ağırlaştırılmış müebbet
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimine ilişkin Hava Harp Okulu'nda görevli subayların da aralarında bulunduğu 24'ü tutuklu 43 sanığın yargılandığı dava karara bağlandı. İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları karşısındaki binada yapılan 29. duruşmaya, 24 tutuklu sanık ile 14 tutuksuz sanık ve avukatları katıldı. Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TRT Genel Müdürlüğü, Milli Savunma Bakanlığı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi avukatları da duruşmada hazır bulundu. İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Akın Gürlek, verilen kararı okudu. Mahkemece, 15 Temmuz'da sözde atama listesinde ''İstanbul TRT Müdürü'' olarak geçen eski Albay Hüseyin Ergezen'e "Anayasayı ihlal etme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Ergezen'e ayrıca, "Hava ulaşım araçlarının kaçırılması veya alıkonulması" suçundan 16 yıl hapis cezası veren mahkeme, TRT Genel Müdürlüğüne ait kamu binasına yönelik "cebir ve şiddet kullanarak gece vakti iş yeri dokunulmazlığını ihlal etme" suçundan da 9 yıl olmak üzere sanığın toplamda 25 yıl hapis cezasına çarptırılmasına hükmetti. Darbe girişimi sırasında İstanbul Valisini derdest etme planını organize eden eski Albay Süleyman Demirci ve Hava Harp Okulu'nun darbe girişimi eylem ve faaliyetleri ile yapılan görevlendirmeleri koordine eden eski Kurmay Binbaşı Ecir Şık'ın yanı sıra sanıklar eski Kurmay Binbaşı Mustafa Serbest, eski Üsteğmen İsa Pek, eski Binbaşı Ümit Lütfi Altıntakan, eski Üsteğmen Sercan Özdemir ve eski Albay Ali Başaran da "Anayasayı ihlal etme’’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. 6 sanığa müebbet hapis cezası Sanıklardan eski binbaşılar Mücahit Erken ile Numan Ünaldı, eski yüzbaşılar Mustafa Aktaş, Mehmet Yılmaz, eski Teğmen Burak Arı ve eski Astsubay Muhammed Ali Üstün'ün "Anayasayı ihlal etme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırılmasına hükmeden mahkeme, suçun işlenmesinden sonraki tutum ve davranışlarını lehlerine takdiri indirimi nedeni sayarak bu sanıkların cezalarını müebbet hapse çevirdi. Karargah binası ve dışındaki kameraların sökülüp okul dışındaki boş bir alana gömülmesine ilişkin eski astsubaylar Burhan Torlak ve Yavuz Baguç'u "Anayasayı ihlale yardım etme" suçundan 13 yıl dokuzar ay hapis cezasına çarptıran mahkeme, eski Kurmay Binbaşı Osman Seven'in de aynı suçtan 18 yıl hapisle cezalandırılmasına hükmetti. 7 sanığa beraat kararı Eski Kurmay Albay Zafer Mercan, eski Albay Yılmaz Altuntaş, eski Binbaşı Sezgin Kaplan, eski Yüzbaşı Bahattin Gül, eski Üsteğmen Ali Ejder, eski Astsubay Furkan Vahidoğlu, eski başçavuş Serdar Bay "Anayasayı ihlale yardım etme" suçundan 13 yıl 1 ay 15’şer gün hapse çarptırıldı. Sanıklardan eski Albay Mustafa Er, eski yüzbaşılar Hasan Günsel, Hüseyin Özdemir, Umut Vedat Aydemir ve eski üsteğmenler İlhan Aldemir, Tuncay Demirci, Murat Günler, eski Teğmen Adem Çelik ve uzman çavuş Serdar Şahin'e de "Anayasayı ihlale yardım etme" suçundan 12 yıl altışar ay hapis cezası verildi. Mahkeme heyeti, eski hakim Yüzbaşı Özgür Tüfekçi'ye "Anayasayı ihlale yardım etme" suçundan 16 yıl 6 ay hapis cezası vererek, bu sanık hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkartılmasına hükmetti. Tutuksuz sanıklar Oktay Erkin, Muhammet Ali Kaya, Ziya Güler, Barış Ulusoy, Ünsal Eken, Mustafa Böcek ve Ozan Gürşimşir'in tüm suçlardan beraatine karar verildi. İki sanığın dosyası ayrıldı Mahkeme, sanıklar Yusuf Günana ve Emin İrfan Kara'nın savunmalarının alınmamasından dolayı dosyalarının ayrılmasına, sanık Adnan Çetin'in vefat etmesi nedeniyle hakkındaki davanın düşürülmesine ve 24 sanığın tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. İki avukata suç duyurusu Mahkeme Başkanı Akın Gürlek'in kararını okumasını tamamlamasından sonra sanık avukatları Kemal Uçar ve Elif Esra Kırımlı, "Vatan sağolsun." ve "Darısı başınıza." dedi. Bunun üzerine başkan Gürlek, bu avukatlar hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. Read the full article
0 notes
Text
Dumlupınar Faciası yıl dönümünde şehitlerimizi saygı ile anıyoruz.
1953 yılında, 3 Nisan'ı 4 Nisan'a bağlayan gece su üstünden seyrederken, saat 02.10 sularında Çanakkale boğazı Nara Burnu açıklarında Naboland adlı bir İsveç yük gemisiyle çarpıştı. Naboland, baş torpido dairesinin sancak tarafından Dumlupınar'a çarpmıştı. Çarpışmanın şiddetiyle Dumlupınar'ın güvertesinde bulunan 8 kişi denize düştü. 8 kişiden 2 si pervaneye takılarak, biri boğularak yaşamını yitirdi.
Olay yerine ilk olarak Gümrük Motoru geldi. Sağ kalan 5 kişi, Gümrük Motoru tarafından Çanakkale'ye götürülerek hastaneye yatırıldı. Denizaltı öylesine hızlı batmıştı ki geminin içindeki 81 kişiden yalnızca 22'si kıç torpido dairesine sığınabilmişti. Burada mahsur kalan 22 kişi battı şamandırasını su yüzüne fırlattılar. Güneşin doğmasıyla birlikte civarda dolaşan balıkçı tekneleri tarafından şamandıra görüldü.
Gümrük Motoru derhal şamandıranın yanına geldi. Gümrük Motorunun ikinci çarkçısı Selim Yoludüz, şamandıradaki ahizeyi kaldırarak ve "Alo" diyerek cevap bekledi. Denizaltıdan cevap veren Astsubay Selami Özben; elektriğin kesik olduğunu, geminin sancak tarafına 15 derece yatık olduğunu, kıç torpido dairesinde 22 kişi olduklarını bildirdi. Selim Yoludüz, Kurtaran gemisinin geleceğini söyledi. Saat 11.00 sularında Kurtaran olay yerine geldi. 72 saat boyunca çalışmalar durmaksızın sürdü. Fakat boğazdaki şiddetli akıntı nedeniyle çalışmalar sonuçsuz kalıyordu.
"Artık türkü söyleyebilir, hatta sigara içebilirsiniz..."
Şehitlerimiz;
Subaylar
Komodor Kurmay Albay Hakkı Burak,
Makine Kıdemli Yüzbaşı Naşit Öngören,
Makine Yüzbaşı Affan Kayalı,
Güverte Üsteğmen İsmail Türe,
Makine Üsteğmen Fikret Coşkun,
Güverte Teğmen Bülent Orkunt,
Güverte Teğmen Macit Şengün
Makine Asteğmen Ahmet Er
Astsubay Kıdemli Başçavuşlar
Astsb. Kd. Bçvş. Ali Tayfun,
Astsb. Kd. Bçvş. Emin Akan,
Astsb. Kd. Bçvş. Mehmet Denizmen,
Astsb. Kd. Bçvş. Ömer Öney,
Astsb. Kd. Bçvş. Sait Yıldırım,
Astsb. Kd. Bçvş. Şevki Özsekban,
Astsb. Kd. Bçvş. Hasan Tahsin Cebeci,
Astsb. Kd. Bçvş. Mehmet Fidan
Astsubay Başçavuşlar
Astsb. Bçvş. Cemal Kaya,
Astsb. Bçvş. Cemaleddin Denizkıran,
Astsb. Bçvş. Hüseyin Uçan,
Astsb. Bçvş. Kemal Acun,
Astsb. Bçvş. Naci Özaydın
Astsb. Bçvş. Salahaddin Çetindemir,
Astsb. Bçvş. Zeki Gider,
Astsb. Ucvs. Sabri Gudeberk,
Astsb. Bçvş. Ulvi Erhazar
Astsb. Bçvş. Fevzi Gürsan,
Astsubay Çavuşlar
Astsb. Çvş.Bahri Sertesen,
Astsb. Çvş.Hamd Reis,
Astsb. Çvş.İbrahim Altıntop,
Astsb. Çvş.İhsan Aral,
Astsb. Çvş.İhsan Coşkun,
Astsb. Çvş.İhsan İçdemir,
Astsb. Çvş.Mehmet Ali Yılmaz
Astsb. Çvş.Mustafa Doğan,
Astsb. Çvş.Necdet Yaman,
Astsb. Çvş.Samim Nebioğlu,
Astsb. Çvş.Selami Özben,
Astsb. Çvş.Şaban Mutlu,
Astsb. Çvş.Tuğrul Çabuk,
Astsb. Çvş.Zeki Açıkdağ,
Mükellef Çavuşlar
Çvş.Ramazan Yurdakul, (Rizeli)
Çvş.Veysel Saygılı, (Karasulu)
Mükellef Onbaşılar
Emin Süzer, (Bodrumlu)
Mehmet Kızılışık, (Bodrumlu)
Murat Yıldırım, (Trabzonlu)
Niyazi Giritli, (Milaslı)
İbrahim İşlemeci, (İstanbullu)
Züğfer Ceylan, (İstanbullu)
Erler
Ahmet Günal, (Lapsekili)
Ahmet Özkaya, (İnebolulu )
Ali Aslan, (Edremitli)
Ali Kökçü, (Bigalı)
Bekir Sarı, (Şileli)
Enver Uçar, (Çanakkaleli)
Feridan Kırcalı, (İzmirli)
Fikri Ulaştırıcı, (Tekirdağlı)
Galip Yılmaz, (Giresunlu )
Hasan Arslan, (Çarşambalı)
Hasan Bozoğlu, (Çanakkaleli)
Hasan Kelleci, (Göreleli)
Hüdai Çağdan, (Çorlulu)
Hüseyin Kayan, (Bartınlı)
Hüseyin Sayım, (Bigalı)
İbrahim Aksoy, (Bursalı)
İsmail Özdemir, (Ordulu )
Kadir Demiroğlu, (Lapsekili)
Kenan Odacıoğlu, (İzmirli)
Mehmet Aydın, (Rizeli)
Mehmet Demir, (Giresunlu)
Mehmet Demirel, (Çanakkaleli)
Murat Suyabatmaz, (İnebolulu)
Mustafa Özsoy, (Sökeli)
Mustafa Taşçı, (Bartınlı)
Necati Kalan, (Foçalı)
Nurettin Alabacak, (Antalyalı)
Nuri Acar, (Marmarisli)
Ömer Yalçın, (Bandırmalı)
Ülfeddin Akar, (Lapsekili)
Yusuf Demir, (Sürmeneli)
Tarık Gediz (Yozgat)
0 notes
Photo
“Ahmet Ali Çelikten Arap Ahmet Ali ve İzmirli Ahmet Ali adlarıyla da bilinen (1883-1969), Türk pilot. Dünyanın ilk siyahi pilotudur. Çelikten, Eugene Jacques Bullard ile birlikte I. Dünya Savaşına katılmış tek siyahi pilottur. Büyükannesi Osmanlı'ya Bornu'dan (günümüzdeki adıyla Nijerya) köle olarak geldi.
Ahmet, 1883 yılında Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı Aydın Vilayeti'nin İzmir Sancağı'nda doğdu. Annesi Zenciye Emine Hanım ve babası Ali Bey, Afrika kökenli Türk'tüler. Ahmet, savaş gemisi kaptanı olmayı istedi ve 1904 yılında Haddehâne Mektebi'ne girdi. 1908'de, üsteğmen olarak (Mülâzım-ı evvel) mezun oldu. Daha sonra 25 Haziran 1914'te Yeşilköy'de kurulan Deniz Tayyare Mektebi'ne gitti ve orada Osmanlı Deniz Kuvvetleri'nin bir üyesi oldu.
I. Dünya Savaşı sırasında Preveze'den göçmen olarak gelen Hatice Hanım'la (1897–1991) evlendi. Kasım 1916'da işine başladığında tarihteki ilk siyah pilot ünvanını aldı. 18 Aralık 1917'de Yüzbaşı Ahmet Ali, Berlin'e okulunu tamamlaması için gönderildi.
1969 yılında vefat etti.”
1 note
·
View note
Text
Savaşçı kadınlara dair ne söylesem boş çünkü tecrübem yok ama silahlı kadınlar çok güzel görünüyor bana.
Bir ara Leyla Halit fotoğrafları görüyordum. Güzeldi.
**
Askere yeni başladığımızda ilk bir ay bizi dışarı hiç çıkartmadılar. Bu süre içinde hiç kadın görmedim. Artık diğer çocuklara “Kiminizi kız gibi görmeye başladım” diyordum. Onlarda üsütne bir sürü espiri yapıyordu.
Bir sabah meşhur balkonumdayım. Balkon dediysem zeminde yürüyen insana omuz hizasına gelecek bir yükseltiden ibaret çok geniş bir mermer alan. İşte orda dikilmiş çevreye bakıyorum. Dümdüz ovada olduğum içinde çok uzakları görebiliyorum. Bir siluet halinde bir kız bana doğru geliyor. Henüz çok uzak. Yine erkekleri kız gibi görmeye başladım diye düşündüm ilk önce. Yaklaştıkça gerçek bir kadın olduğu ortaya çıkıyor. Çölde serap görür gibi gözlerimi ayırmadan izliyorum. Kızıl saçlı. Üniformasının kırmızı simgelerinden sağlıkçı olduğu belli. Daha yaklaştığında rütbelerini de görüyorum. Bir üsteğmen. Bir kadın bu kadar mı güzel olur. Yerimde başka bir asker olsa muhtemelen onun görmeyeceği bir yere gider. Ne olur ne olmaz. bİ şey sorar bi şeye kızar al başına belayı. Ben gitmedim. Onu bekledim. Hem de biraz beden dili okumuş biri olarak ben onun üstünde, yüksek bir makam da duracağım. Böylece ilerde bir ilişkimiz olursa hep o ilk izlenim bizi eşitleyeceğini düşünecek kadar ince düşünüyorum. Yanımdan gülümseyerek geçerken şaşkın gözlerle onu beklediğimi biliyordu. Artık aptallığıma mı gülmüştür yoksa başka bir şeye mi bilmiyorum.
Tecrübe edindikçe başka asker kadınlarda gördüm ve kesinlikle emin olduğum bir şey kadınlar asker olmamalı. Bir meslek olarak askerlik kadın doğasına aykırı.
Savaşçı kadınlara dair tecrübeler de benim asker kadınlar için olan düşüncelerime yakın. Bir askeri bölümde yada bir gerilla gurubunda belli limitlerin üstünde kadın olmasının o gurubun savaş gücünü zayıflattığı kabul ediliyor.
**
Üsteğmene dair son söz benle aynı gün terhis olması oldu. Tabii o terhis olmuyor. İstifa etmek zorunda kaldı. Ben terhis belgelerimi imzalatırkan onun da istifası işleme konuyordu. İkimizin de askerlikle ilişik kesme belgelerimiz yanyanaydı.
0 notes
Photo
Vali Yazıcı “Halkımız her şeyin en güzeline layık” BALIKESİR VALİSİ ERSİN YAZICI, BURHANİYE İLÇESİNDE YAPIMI DEVAM EDEN İMAM HATİP LİSESİ VE ÖĞRENCİ YURDU, BAHÇELİEVLER ŞEHİT ÜSTEĞMEN PİLOT ERDEM MUT ORTAOKULU İLE EMİNE AKEL ANAOKULU İNŞAAT ALANLARINDA İNCELEMELERDE BULUNDU. Vali Yazıcı “Halkımız her şeyin en güzeline layık”
0 notes
Photo
⚓ Önce… Eşi ROK Sabah gazetesinde 23 Ekim'de şunu yazdı: “Gülen'in 1970'lerin sonundan itibaren devletin ve yargının içine ektiği fidanlar ağaç olmasa bu devrim yapılamazdı ve askeri vesayet rejimini hiçbir güç yıkamazdı…” Sonra… Nagehan Alçı Habertürk gazetesinde 25 Kasım'da şunu yazdı: “FETÖ'nün/Gülen'in ordunun içine yayılmasını da enfekte olmuş orduya panzehir arayışının bir sonucu olarak değerlendiriyorum.” Dedim ki: “Bu karı-kocaya artık yanıt vermek lazım!” Çevremde herkes ateş püskürdü; “onlar kim oluyor da yanıt veriyorsun!” Mesele yalancılıkta uzmanlaşmış bu karı-koca değil! – Rasyonel yaklaşıma gerek görmeyen… – Nesnel veri aramayan-kullanmayan… – Sürekli çarpıtan, abartan… – Hakikati önemsizleştirip kitleleri yalana inandıran… AKP iktidarının koruma şemsiyesi altında özgüveni tavan yapan sadece bu cahil karı-koca yok. Cem Küçük gibi benzerlerinden çok var. Acı olan, bunların yazdıklarına inanmaya hazır bir kitlenin bulunmasıdır. Evet, mesele bu karı-koca değil; amaç, yalana alıştırılan kitleye gerçekleri göstermektir. Demek… F. Gülen panzehirmiş de haberimiz yokmuş? Öyle ya bunlara göre Atatürk de “diktatör!” Hileli benzer akıl yürütmelere yanıt vermek artık şart; yoksa gerçek sanılıyor! NAZİLER'DEN CIA'YA Sadece iki örnek: ABD, Fethullah Gülen'i vermiyor. Almanya, Adil Öksüz'ü vermiyor. Niye? II. Dünya Savaşı yılları… Naziler, Kafkasya ve Balkanlarda Müslümanlardan oluşan askeri birlikler kurdu. Bunun mimarı sadece Gerhard von Mende gibi Naziler değildi. “Kudüs Müftüsü” olarak tanınan Hacı Emin el Hüseyin gibi isimler de bu proje içindeydi. El Hüseyin 1941-45 yılları arasında Hitler'in himayesinde Berlin'de yaşadı. Merkezi İslam Enstitüsü onursal başkanı yapıldı. Bu merkezin açılışını Nazi propaganda şefi Goebbels yaptı. Ayrıca… Hasan el Benna liderliğindeki Müslüman Kardeşler de bu oluşum (Ostlegionen) içindeydi… “Kutsal Savaş” yalanına teorik safsata lazımdı; Nazi öğretileri Vehhabi/Selefi mezhebiyle birleştirildi! Yeni yaptırılan Münih Camii merkezleri oldu. Nazi radyolarında aydınlık İslam'ı tersine çevirip faşist propaganda yaptılar. Ve… Savaştan sonra ABD, Nazi Müslüman ilişkisini “Ruppert” kod adlı Gerhard von Mende'den devraldı. Bu nedenle. Nazi Werner Otto von Hentig ile birlikte kaçan Yahudi düşmanı Hacı Emin el Hüseyin'e, ne Fransızlar ne İngilizler dokundu. Çünkü ihtiyaçları vardı. Yeni düşman, komünizm idi. Bu projenin mimarı ABD'ye sığınan Nazi istihbaratının başı Reinhard Gehlen idi. Ruzi Nazar, Nurettin Namangani gibi kimi Nazi devşirmesi Müslümanlar Soğuk Savaş döneminde anti-komünizm ve, Nasır gibi ulusal hareketlere karşı CIA tarafından kullanıldı. Bu süreçte sahneye -el Hüseyin çok deşifre olmuştu- Hasan el Benna'nın damadı Said Ramazan sürüldü. Keza. El Hüseyin'in damadı Abdülkerim Saad, Pakistan'da Mevdudi, Afganistan'da M. Sadık el Mücahit, Irak'ta Raşit el Geylani vd. CIA radarındaydı. CIA, din faktörünü kullanmak amacıyla 1953'te Psikolojik Strateji Birimi kurdu. Parasını da Suudi Arabistan'dan aldı! Peki… Bu süreçte Türkiye'de neler oldu? CIA kimleri öne çıkardı? BİZ YUTMAYIZ ROK-Nagehan Alçı çifti… F. Gülen'in kurucusu olduğu Komünizmle Mücadele Derneği'nin arkasında CIA olduğunu bilmiyor mu? Nurcu liderlerden M. Said Çekmegil'in öz kardeşi -ABD'de kontrgerilla eğitimi alan- Üsteğmen Esat Keşafoğlu– F. Gülen ilişkisini bilmiyor mu? CIA şefi Paul Henze'nin Erzurum faaliyetlerini bilmiyor mu? F. Gülen'in elinden tutan Yaşar Tunagür'ün karanlık irtibatlarını bilmiyor mu? İzmir Kestanepazarı'nda F. Gülen'i kimi masonların koruduğunu bilmiyor mu? “Ilımlı İslam” teorisyeni CIA şefi Graham E. Fuller – F. Gülen ilişkisini bilmiyor mu? George Fidas'tan (ABD Ankara Büyükelçiliği de yapan) Morton Abramowitz'e uzanan CIA mensuplarının F.Gülen'e neden kol kanat gerdiğini bilmiyor mu? Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra F. Gülen'in Ortaasya topraklarına CIA eliyle sokulduğunu bilmiyor mu? Ya Balkanlara? Evet. F. Gülen'in nasıl oldu da 90'dan fazla ülkede iki binden fazla okul açtığını bilmiyor mu? Bu okullarda CIA görevlilerinin “İngilizce Öğretmeni” olarak çalıştırıldığını bilmiyor mu? Erzurum'dan çıkıp 25 ile 50 milyar dolar arasındaki paraya nasıl hükmedebildiğini bilmiyor mu? Hele… Londra'daki Banker dergisi tarafından Bank Asya'nın dünyanın en büyük 500 bankası arasında gösterildiğini bilmiyor mu? “Ulusal dalga aşılacak” diyerek Ergenekon-Balyoz kumpaslarını başlatan F. Gülen'e bu fikri CIA'nın verdiğini bilmiyor mu? TSK'yı hedef alan bu CIA projesini hâlâ ısrarla neden dillendiriyorlar? 15 Temmuz Darbesi'nin arkasında CIA olduğunu bilmiyorlar mı? Uzatmayayım… Hepsini bal gibi biliyorlar. İnatla… Örtülü operasyon yapıyorlar. Satır arasında F. Gülen'e övgü dizip hala itibarını iade etmeye çalışıyorlar. Amaçları, medya sahnesine sürülme sebepleridir: Görevlidirler. Yalana-övgüye-cahilliğe bağımlı olan AKP iktidarı, bu çifte inanmaya devam edip hileyi-kurnazlığı görmeyebilir. Biz bu tür CIA propagandasını yutmayız! Soner YALÇIN
0 notes
Photo
Tolga Sarıtaş Kimdir? Tolga Sarıtaş Hayatı.
Tolga Sarıtaş Kimdir ?
Genç kızların yeni sevgilisi , yakışıklı oyuncu Tolga Sarıtaş 30 Mayıs 1991 tarihinde İstanbul’da Dünya’ya geldi. Oyunculuk hayali ile büyüyen oyuncu Esenyurt Belediye Tiyatrosunda rol almıştır. Daha sonra televizyonda ilk oyunculuk deneyimini “Bahtı Kara” adlı film ile başlamıştır. Başarı basamaklarını emin adımlarla tırmanan oyuncu “Muhteşem Yüzyıl “ dizisinde “Şehzade Cihangir “ karakteri ile büyük bir ivme kazanmış olup Türk seyircisinin gönlünü fethetmeyi başarmıştır.2017 yılında bir kitap uyarlaması olan “Kötü Çocuk “ adlı sinema filminde başrol oynamıştır.Son olarak başarılı oyuncu aktif olarak “Söz” adlı televizyon dizisinde başrol olarak “Kıdemli Üsteğmen Yavuz” namı diğer “Sarı Komutan “ karakterini canlandırmaktadır. Bunun yanı sıra eğer hala bakmadıysanız Buzzy Series web sitemizde paylaştığımız her hafta güncellenen popüler yazımız Vizyona Girecek Filmler listemize bakabilirsiniz. Eğer hala takip etmediyseniz Buzzy Series'in İnstagram, Facebook, Twitter, hesaplarını takip edip en hızlı haberleri sosyal medya hesaplarımızdan görebilirsiniz. Ayrıca Yabancı Dizi Haberleri kategorimize göz atarak en son paylaştığımız yabancı diziler ile alakalı haberlere göz atabilir, eğer film izlemek istiyorsanız size uygun olan filmi en kısa zamanda bulmak için Yerli Film Tavsiyeleri ve Yabancı Film Tavsiyeleri kategorimizi inceleyebilirsiniz.
➤ https://www.buzzyseries.com/tolga-saritas-kimdir-tolga-saritas-hayati/
0 notes
Text
Telsizden Beştepe için 'vurun' talimatı
Telsizden Beştepe için 'vurun' talimatı
ANKARA FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Kara Havacılık Komutanlığındaki eylemlere ilişkin 152’si asker, üçü sivil 155 sanığın yargılanmasına devam edildi. Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumlarındaki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı. Sanık eski üsteğmen Emin Türel, Malatya 2. Kara Havacılık Alay Komutanlığında görev…
View On WordPress
0 notes
Text
Kıbrıs Şehitleri:
KIBRIS BARIŞ HAREKÂTI ŞEHİTLERİ 1. Piyade Albay İbrahim Karaoğlanoğlu 2. Piyade Binbaşı Bünyamin Kasap
3. Piyade Kıdemli Yüzbaşı Sami Akbulut
4. Piyade Kıdemli Yüzbaşı Tuncer Güngör
5. Piyade Kıdemli Yüzbaşı Dursun Özsaraç
6. Piyade Üsteğmen Nizameddin Songur
7. Piyade Üsteğmen Oğuz Yener
8. Piyade Üsteğmen Nermi Tombul
9. Piyade Üsteğmen Nazmi Saatçi
10. Piyade Üsteğmen Ünal Genç
11. Tank Yüzbaşı Ramiz Turan
12. Tank Kd. Üsteğmen Yavuz Sokullu
13. Tank Üsteğmen Alpay Başaran
14. Tank Üsteğmen Hüseyin Akar
15. Topçu Pilot Albay Fahreddin Aksoy
16. Topçu Pilot Yarbay Selahattin Okbay
17. Topçu Yarbay Refik Cesur
18. Topçu Pilot Yarbay İlhan Akgün
19. Ordudonatım Teğmen Gürkan Işık
20. Tabib Üsteğmen Halil Akçiçek
21. Yedek Piyade Asteğmen İdris Doğan
22. Yedek Piyade Asteğmen Şakir Cezayir
23. Yedek Piyade Asteğmen Şevket Çil
24. Yedek Piyade Asteğmen Sıtkı Toksoy
25. Yedek Piyade Asteğmen Selçuk Ergen
26. Yedek Piyade Asteğmen M.Nafı Kıvanç
27. Yedek Piyade Asteğmen Celal Bekiroğlu
28. Yedek Piyade Asteğmen Mehmet Özel
29. Yedek Piyade Topçu Asteğmen Feyzullah Taşınsoy
30. Yedek Topçu Asteğmen Mustafa Uygur
31. Yedek Tank Asteğmen Ali Yavuz Yüce
32. Piyade Kıdemli Başçavuş Tahsin Yorgun
33. Piyade Kıdemli Başçavuş Kemal Yapar
34. Piyade Başçavuş A. Haydar Saban
35. Piyade Üsçavuş Cemal Yurdumgüzel
36. Piyade Üsçavuş Ramazan Ergin
37. Piyade Astsubay Çavuş Ahmet Pakdemir
38. Piyade Astsubay Çavuş Muammer Karaağaç
39. Piyade Astsubay Çavuş Hicret Akar
40. Piyade Astsubay Çavuş Mehmet Yıldız
41. Piyade Astsubay Çavuş AH Erdemir
42. Piyade Astsubay Çavuş Enver Erol
43. Tank Kıdemli Başçavuş Mehmet Yavuz
44. Tank Kıdemli Başçavuş Mehmet Macit
45. Tank Kıdemli Başçavuş Halim Şahin
46. Tank Üsçavuş Coşkun Tezelli
47. Top Kıdemli Başçavuş Aslan Demircam
48. Muhabere Başçavuş Kadir Gülseren
49. Muhabere Kıdemli Başçavuş Bayram Gümüş
50. İstihkâm Astsubay Çavuş Bahadır Yalçın
51. Sağlık Kıdemli Başçavuş İ.Hakkı Gedik
52. Piyade Eri Necmi Alimanoğlu
53. Piyade Çavuş Hüseyin Zont
54. Piyade Eri Ayçan Aksoy
55. Muhabere Çavuş Zeki Alpsoley
56. Piyade Eri Hasan Alkan
57. Piyade Eri M.Ali Arpa
58. Piyade Eri Nizamettin Aydın
59. Piyade Eri Kaya Afacan
60. Muhabere Eri Ülkü Akbulut
61. Piyade Eri Muharrem Aydın
62. Piyade Eri Hasan Anlatan
63. Piyade Çavuş Ali Alpaslan
64. Piyade Eri Şakir Ağaçkıran
65. Piyade Eri Süleyman Aydınlı
66. Piyade Eri Sıtkı Acar
67. Piyade Eri Ömer Abdal
68. Piyade Eri Mehmet Akdoğan
69. Piyade Eri Abdullah Altındağ
70. Piyade Eri ilyas Aydın
71. Piyade Eri Hüseyin Atıcı
72. Piyade Eri Ahmet Akbaş
73. Piyade Eri Lütfü Araş
74. Piyade Eri Alaaddin Aslan
75. Piyade Onbaşı Duran Akyüz
76. Piyade Onbaşı Ramazan Alim
77. Piyade Çavuş Kamil Alkan
78. Piyade Eri Cemal Altınok
79. Piyade Eri Ahmet Aydemir
80. Piyade Eri Bekir Aktaş
81. Piyade Eri Mevlüt Akça
82. Piyade Eri Mustafa Altınışık
83. Piyade Eri Rıdvan Aktarmaç
84. Piyade Çavuş Mustafa Aydoğdu
85. Piyade Eri Ali Aktaş
86. Piyade Eri Ali Alan
87. Piyade Eri Turan Arda
88. Piyade Eri Mehmet Avcu
89. Piyade Eri Bekir Aktaş
90. Piyade Eri Süleyman Avcı
91. Piyade Eri Muhsin Alptekin
92. Piyade Eri Halil Aslan
93. İstihkâm Eri Doğan Aydın
94. Sıhhiye Onbaşı Hüseyin Aydemir
95. Piyade Eri Ahmet Alçıkaya
96. Piyade Eri Ahmet Aydemir
97. İstihkâm Onbaşı Ali Alay
98. İstihkâm Eri Teslim Aydın
99. İstihkâm Eri Mustafa Ay
100. Piyade Eri Salih Altun
101. Piyade Eri Vahap Akbıyık
102. Top Eri Kadir Akdoğan
103. Piyade Eri Mustafa Bakar
104. Piyade Çavuş Ali Beyoğulları
105. Piyade Eri Osman Bakır
106. Piyade Eri Ali Borçin
107. Piyade Eri Recep Bilge
108.Piyade Eri Fevzi Bingöl
109. Piyade Onbaşı Kamil Balkan
110. İstihkâm Eri Mehmet Buzlusun
111. Piyade Eri Şaban Balaban
112. Tank Eri Sadi Bal
113. Piyade Eri Cafer Bora
114. Piyade Eri Necati Balcı
115. Piyade Eri Mustafa Bingöl
116. Piyade Eri Bahattin Baklavacı
117. Piyade Eri Halil Bulut
118. Piyade Eri Muharrem Bingöl
119. Piyade Eri Süleyman Bayburt
120. Piyade Eri Kemal Balta
121. Piyade Eri Tahsin Bozkurt
122. Piyade Eri Necati Bat
123. Piyade Çavuş Maksut Birinci
124. Piyade Onbaşı Zeynel Bozgeyik
125. Piyade Eri Mustafa Çelik
126. Piyade Onbaşı Salih Cıbır
127. Piyade Eri Naim Çiftçi
128. Piyade Eri Kemal Ceylan
129. Piyade Çavuş Mehmet Ceyhan
130. Piyade Eri Hasan Çelik
131. İstihkâm Eri BAli Cansu
132. Piyade Eri Muharrem Calay
133. Piyade Eri Lütfü Çiftçibaşı
134. Piyade Eri Cemil Çelik
135. Piyade Eri Mehmet Can
136. Piyade Eri Kazım Çalışkan
137. Tank Eri Zekeriya Çetin
138. Piyade Eri Osman Çelik
139. Piyade Eri Mahmut Çamaz
140. Piyade Eri Kasım Çelik
141. Piyade Eri Cemil Çelebi
142. Piyade Eri Yunus Canbaz
143. Sıhh’ıye Eri Namaz Çakmak
144. Muhabere Eri Hüsnü Demirkıran
145. Piyade Eri Mustafa Dinçer
146. Piyade Çavuş Necdet Diler
147. Piyade Eri Alihan Demir
148. Piyade Eri Hüsnü Doğu
149. Piyade Eri Nurettin Duman
150. Piyade Eri Mahmut Demirci
151. Piyade Eri Efrahim Demir
152. Piyade Onbaşı Bayram Demir
153. Piyade Eri Nuri Demir
154. Piyade Eri Tayyar Delen
155. Piyade Eri Mehmet Doğan
156. Muhabere Eri Bekir Doğan
157. Piyade Eri Eyüp Demir
158. Piyade Eri Akif Diktepe
159. Piyade Çavuş Ömer Doğan
160. Piyade Eri Osman Demir
161. Piyade Onbaşı İlyas Demirkıran
162. Piyade Eri Mehmet Döndü
163. Piyade Eri Mehmet Durmuş
164. Piyade Eri Mustafa Duman
165. Piyade Er Mehmet Demir
166. Piyade Eri Enver Dönmez
167. İstihkâm Eri Cafer Düzenli
168. Piyade Eri Adnan Damar
169. Piyade Eri Mehmet Dilber
170. Topçu Eri Bayram Demirezen
171. Piyade Çavuş Muzaffer Demirci
172. Piyade Çavuş Ömer Demir
173. Tank Çavuş Mustafa Dim
174. Sıhhiye Onbaşı Şeref Demirci
175. Piyade Eri Ramazan Eroğlu
176. Piyade Onbaşı İrfan Ersoy
177. Piyade Onbaşı Ali Osman Ersen
178. Piyade Eri Celal Erken
179. Topçu Eri Mehmet Emik
180. Piyade Çavuş ABayram Erciyes
181. Piyade Onbaşı Hayrullah Ekşi
182. Piyade Eri Ramazan Arsan
183. Piyade Onbaşı Nevzat Ertuğrul
184. Piyade Eri Adem Erim
185. Piyade Eri Metin Ediz
186. Piyade Eri Rıdvan Erel
187. Tank Eri Osman Erhan
188. Piyade Eri Ali Ergün
189. Piyade Eri Hasan Ercan
190. Piyade Onbaşı Muzaffer Ekemen
191. İstihkâm Eri Hikmet Erikli
192. Piyade Eri Ömer Faydalı
193. Piyade Onbaşı Sebahattin Erdoğdu
194. Piyade Eri Hasan Gökboya
195. Piyade Çavuş İlhan Gürcan
196. Piyade Eri Cahit Gökalp
197. Piyade Çavuş Ömer Füvenç
198. Piyade Eri Sebahattin Gürsu
199. Tank Eri Yakup Gülen
200. Piyade Eri Bayram Gündüz
201. Piyade Eri Lütfü Gelen
202. Piyade Eri Hüseyin Göksel
203. Piyade Eri M. Ali Gümüş
204. Tank Onbaşı Mehmet Güneş
205. Sıhhiye Eri Mustafa Girgin
206. Piyade Eri Hicri Gümüş
207. Piyade Eri Bekir Güngör
208. Piyade Eri Sadi Güler
209. Piyade Eri Halil Gök
210. Piyade Eri Mahmut Haspolat
211. İstihkâm Eri Mahmut Haspolat
212. Piyade Eri Mustafa Işık
213. Piyade Eri Mustafa İldeniz
214. Piyade Eri Vahit İnce
215. Piyade Eri Mustafa İleli
216. Piyade Eri Necmettin inan
217. Tank Çavuş İsmail İnan
218. Piyade Onbaşı Şeref Kurt
219. Piyade Eri Hasan Kılıç
220. Piyade Eri Sami Küpeli
221. Piyade Çavuş Muhittin Küspeci
222. Piyade Eri Orhan Kürkçü
223. Piyade Eri Nazmi Köse
224. Muhabere Eri Kazım Köse
225. Piyade Onbaşı İsmail Kurtulmuş
226. Piyade Onbaşı Cengiz Kurtuluş
227. Piyade Eri Haydar Kara
228. Piyade Eri İbrahim Kuru
229. Piyade Eri H.İbrahimKocaaktaş
230. Piyade Çavuş Nazmi Konat
231. Piyade Eri Hacı Kaya
232. Topçu Çavuş Hikmet Koman
233. Tank Onbaşı Mehmet Kara
234. Piyade Çavuş Efrahim Kotan
235. Piyade Eri Mustafa Koçar
236. Piyade Onbaşı Hüseyin Koç
237. Piyade Eri Şeref Kavak
238. Piyade Çavuş Ali Karpuzcu
239. Piyade Eri Ali Kaya
240. Piyade Eri Hamdı Kiracı
241. Piyade Eri Mehmet Karcıl
242. Piyade Eri Hüseyin Kaçıkoğlu
243. Piyade Eri Alaaddin Karataş
244. Tank Çavuş Celal Kahraman
245. Piyade Eri Mustafa Kuş
246. Piyade Eri Bekir Karayeğen
247. Piyade Onbaşı Kemal Köse
248. Piyade Eri Mehmet Kemerli
249. Piyade Onbaşı İbrahim Konaşoğlu
250. Piyade Eri Hasan Karaağaç
251. Piyade Eri Hasan Karagül
252. Piyade Eri M.Şirin Kalas
253. Piyade Eri Musa Kazan
254. Piyade Eri Hüseyin Kurutuldu
255. Piyade Eri Halil Koç
256. Piyade Eri Hasan Kaplan
257. Piyade Eri Mehmet Kaplan
258. Piyade Eri Şefik Kaçar
259. Piyade Eri Ali Karaağaç
260. Piyade Eri Seçim Kılıçaslan
261. Piyade Eri İbrahim Karakoyun
262. Piyade Çavuş Ali Köken
263. Piyade Çavuş Lütfü Kıçı
264. Piyade Eri A.Rıza Karaoğlan
265. Piyade Eri Sebahattin Kundak
266. Piyade Onbaşı Fikret Kartal
267. Muhabere Eri Ali Kılıç
268. Piyade Eri Celal Keleş
269. İstihkâm Eri Bektaş Karaş
270. Piyade Eri Cemil Kılıç
271. İstihkâm Eri Ali Karaduman
272. İstihkâm Eri Hüseyin Kocatürk
273. Piyade Eri Dursun Kanlı
274. Tank Eri Recep Karaköse
275. Piyade Eri Mehmet Karaca
276. Piyade Eri Nazım Kara
277. Sıhhıye Eri Rıfat Kar
278. Tank Eri İbrahim Köse
279. Komando Çavuş Cuma Karadoğan
280. Piyade Çavuş Ali Kalay
281. Piyade Çavuş Sadettin Madencioğlu
282. Piyade Eri Mevlüt Mercan
283. Piyade Eri Kadir Maranlı
284. Piyade Hüsnü Nevruz
285. Tank Onbaşı Şefik Nur
286. Piyade Eri Ali Ocak
287. Piyade Eri Ahmet Özkan
288. Piyade Onbaşı Ekrem Özkaya
289. Piyade Çavuş Filiz Okandan
290. Piyade Eri Hüseyin Özyurt
291. Piyade Eri Süleyman Özkan
292. Piyade Eri Abdullah Ömür
293. Piyade Eri Remzi Özipek
294. Piyade Eri Nevzat Özbay
295. Piyade Eri Fevzi Öztürk
296. Piyade Eri Mehmet Özdemir
297. Piyade Eri Ali Özdemir
298. Piyade Eri Sebahattin Özipek
299. Piyade Eri Ferzande Özavcı
300. Piyade Eri Hüseyin Özbay
301. Piyade Eri Orhan Kurban
302. Ordonat Eri Atilla Öztürk
303. Topçu Eri Remzi Öz
304. Piyade Eri Murat Önoğlu
305. Piyade Çavuş Tahsin Öztürk
306. Topçu Eri Bulduk Polat
307. İstihkâm Eri Ahmet Polat
308. Piyade Eri Mahmut Pınar
309. Piyade Eri Ali Pehlivan
310. Piyade Eri Ali Pınar
311. Piyade Eri Müslüm Polat
312. Tank Onbaşı Recep Pekmezci
313. Piyade Eri Emin Ren
314. Piyade Onbaşı Adnan Sipahi
315. Piyade Eri Hasan Ses
316. Piyade Eri Bilgi Serbest
317. Piyade Eri Cuma Sert
318. İstihkâm Eri Sabrı Soydemir
319. Piyade Eri Kazım Soydemir
320. Piyade Eri Mesut Şaban
321. Piyade Eri Salim Şinik
322. Piyade Eri Necati Şenol
323. Piyade Eri Cengiz Sarptürk
324. Piyade Eri Durak Sulu
325. Piyade Onbaşı Gültekin Sanal
326. Levazım Eri Hasan Sarıca
327. Piyade Çavuş Aslan Seçkin
328. Piyade Eri Celal Sulu
329. Piyade Eri Kazım Sungur
330. Piyade Eri Ziyafettin Sevinç
331. Piyade Eri M. Ali Şengül
332. Piyade Eri Necati Şenol
333. İstihkâm Eri Murat Şen
334. Piyade Onbaşı Yusuf Şahin
335. Piyade Onbaşı Yılmaz Şentürk
336. Piyade Eri Muhittin Satıoğlu
337. Piyade Eri Halim Soylu
338. Tank Eri Mustafa Soğana
339. Piyade Eri Hüseyin Süngü
340. Piyade Eri Necati Şentürk
341. Piyade Çavuş Kazım Turan
342. Ordonat Eri Agah Top
343. Piyade Eri Halil Taşkın
344. Piyade Eri Tahsh Tunç
345. Piyade Eri Salih Tunç
346. Ulaştırma Eri İsmail Tosun
347. Piyade Çavuş İlhami Topçu
348. Piyade Eri Adem Turan
349. Topçu Çavuş Turan Türközen
350. Piyade Eri Hüseyin Tüfekçi
351. Piyade Çavuş Adnan Türker
352. Piyade Eri A. KadirTonguç
353. Piyade Eri Hasan Toyran
354. Piyade Eri Muhsin Tuğrul
355. Piyade Eri TahirTüzirılü
356. Piyade Eri Halit Tekin
357. Piyade Eri Gerevan Tomay
358. Piyade Onbaşı Hüseyin Topal
359. Piyade Çavuş Galip Taş
360. Piyade Eri Recep Tezel
361. Piyade Eri İbrahim Turan
362. Piyade Eri Teymur Tari
363. İstihkâm Çavuş Kasım Sanaslan
364. Piyade Çavuş Kazım Tunç
365. Piyade Eri M. Ali Tan
366. Piyade Eri Cuma Teymur
367. Piyade Eri Atilla Türk
368. Piyade Eri M.Emin Türker
369. Piyade Eri Hasan Torun
370. Piyade Eri İzzet Tunçer
371. Topçu Eri Necdet Turgut
372. Piyade Çavuş Salim Tekin
373. Piyade Çavuş Abdulkerim Uruk
374. Piyade Çavuş Hüsnü Uysal
375. Piyade Eri İrfan Uzaldı
376. Sıhhye Eri Tevfik Uğur
377. Topçu Onbaşı Hüdaverdi Ulutaş
378. Piyade Eri Yusuf Uğur
379. Piyade Eri Rasrn Uygun
380. Piyade Eri Hasan Uğurlu
381. Piyade Çavuş Ömer Uçar
382. Piyade Eri Kemal Ünal
383. Piyade Eri Cevdet Öneş
384. Piyade Eri İlhan Ülgen
385. Piyade Eri Cavl Ülger
386. Piyade Eri İsmail Yüksel
387. Piyade Eri Erdoğan Yıldız
388. Piyade Eri Kemal Yıldırım
389. Piyade Eri Yılmaz Yıldız
390. Piyade Onbaşı Erol Yılmaz
391. Sıhhıye Eri Adnan Yıldız
392. Piyade Eri Cumhur Yüzü
393. Piyade Eri Ömer Yıldınm
394. Piyade Eri Arif Yiğitoğlu
395. Piyade Onbaşı Mustafa Yurdakadim
396. Piyade Eri Sebahattin Yılmaz
397. Piyade Eri Aziz Yılmaz
398. Piyade Eri Mehmet Yılmaz
399. Piyade Eri Hamdi Yılmaz
400. Piyade Onbaşı İbrahim Yalçın
401. Piyade Eri Ahmet Yıldız
402. Piyade Eri Mustafa Yerlioğlu
403. Piyade Eri İlyas Yener
404. Piyade Eri Ali Yaşar
405. Piyade Eri Mahir Yener
406. Piyade Eri Hasan Yalçın
407.Piyade Eri Osman Yıldınm
408. Piyade Eri Naci Varol
409. Piyade Onbaşı İbrahim Yolal Hava Kuvvetlerinde Şehit Olanlar:
410. Hava Pilot Binbaşı Fehmi Ercan
411. Hava Pilot Kıdemli Üsteğmen İlker Karter
412. Hava Pilot Üsteğmen İbrahim Çınar
413. Hava Pilot Üsteğmen Türker Aydın
414. Hava Trafik Kontrol Başçavuş Sami Emen Jandarma Genel Komutanlığı Şehit Olanlar:
415. Jandarma Kıdemli Başçavuş Kemal Dere
416. Jandarma Çavuş Ekrem Özmen
417. Jandarma Onbaşı Veli Atan
418. Jandarma Onbaşı Lütfü Özgen
419. Jandarma Eri İsa Aslan
420. Jandarma Eri Cemal Akıncı
421. Jandarma Eri Mesruh Şanlı
422. Jandarma Eri Muammer Cerah
423. Jandarma Eri Satılmış Tekel
424. Jandarma Eri Muştala Gök
425. Jandarma Eri Osman Ali Dal
426. Jandarma Eri Mahmut Nayir
427. Jandarma Eri Hasan Güven Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Şehit Olanlar:
428. Deniz Piyade Onbaşı Hasan Dutlu
429. Deniz Piyade Eri Recep Akjıkaçtı
430. Deniz Piyade Eri Ali Yanatma
431. Deniz Piyade Eri Hüseyh Ersoy
432. Deniz Piyade Eri Rıdvan Çakır
433. Deniz Piyade Onbaşı Kenan Çepni
434. Deniz Piyade Onbaşı Harun Köse
435. Deniz Piyade Onbaşı Hüseyin Kapıcı
436. Deniz Piyade Onbaşı Halil Aydemir
437. Deniz Piyade Onbaşı Osman Dağlı
438. Deniz Piyade Eri Sabri Tütüncü
439. Deniz Piyade Eri Hasan Özkapı
440. Deniz Sivil İşçi Ahmet Ersoy TCG Kocatepe Muhribinde Şehit Olanlar:
441. Deniz Kıdemli Binbaşı Metin Sülüs
442. Deniz Kıdemli Üsteğmen Necati Gürkaya
443. Deniz Teğmen Caner Gönyeli
444. Güverte Topçu Astsb.Bçvş.İsmet Yılmaz
445. İkmal Astsb.Bçvş.Temel Şimşir
446. Makina Kazan Astsb.Bçvş. İsmet Dülgeroğlu
447. Güverte Top Astsb.Üçvş. Aydın İncekara
448. Makina Çarkçı Astsb.Üçvş. Orhan Durusoy
449. Makina Elektrik Astsb.Üçvş. Mehmet Kurt
450. Makina Çarkçı Astsb.Çvş. Erhan Yıldınm
451. Güverte Top Astsb. Kd.Çvş. Hasan Diş
452. Makina Çarkçı Astsb.Çvş.Yahya Bakır
453. Makina Kazan Astsb.ÇvşAinan Mavidemir
454. Güverte Torpido Astsb.Çvş.Cemil Akın
455. Makina Kazan Astsb.Çvş.Nuri Urun
456. Teknisyen Astsb.Çvş.Mehmet Çetin
457. Makina Yarasavunma Astsb.Çvş.Nadir Güneş
458. Deniz Topçu Eri İbrahim Koçak
459. Deniz Topçu Eri Kenan Nazlı
460. Deniz Torpido Eri Naim Özkan
461. Deniz Radarcı Eri Osman Velet
462. Deniz Çarkçı Eri Abdullah Yıldız
463. Deniz Çarkçı Eri Hayati Sezer
464. Deniz Fırıncı Eri Hasan Bayraktar
465. Deniz Ahçı Eri Mevlit Ergüven
466. Deniz Vardabandra Eri Kadir Toraman
467. Deniz Çarkçı Eri Uğur Tatlı
468. Deniz Topçu Eri İbrahim Parlar
469. Deniz Torpido Eri Mustafa Aydın
470. Deniz Porsun Eri Rahmi Tepebaş
471. Deniz Radarcı Eri Zafer Baydar
472. Deniz Çarkçı Eri Tamer Seyhan
473. Deniz Topçu Eri Bektaş Kocakafa
474. Deniz Torpido Eri Ali Türkmen
475. Deniz Sürdümen Eri Yusuf Cansevdi
476. Deniz Vardabandra Eri Mehmet Cihan
477. Deniz Topçu Eri Recep Balcı
478. Deniz Topçu Eri Hasan Sönmez
479. Deniz Topçu Eri Osman Nuri Ocak
480. Deniz Top Eri Ali Nihat Gerede
481. Deniz Radarcı Eri Nuri Öztop
482. Deniz Çarkçı Eri Mehmet Bozkurt
483. Deniz Kazancı Eri Hasan Özdemir
484. Deniz Telsiz Eri Cemal Yılmazsoy
485. Deniz Yarasavunma Eri Naci Kamış
486. Deniz Elektrik Eri Koray Manur
487. Deniz Topçu Eri Gaffur Kaynar
488. Deniz Top Eri Ömer Faruk Ercan
489. Deniz Torpido Eri Ahmet Uğur
490. Deniz Kazancı Eri Kenan Cansev
491. Deniz Vandabandra Eri Süleyman Teke
492. Deniz Vandabandra Eri Asım Özdemir
493. Deniz Serdümen Eri Halil Kalafatoğlu
494. Deniz Elektrik Eri Osman Çetiner
495. Deniz Piyade Astsb. Üçvş. Necati Sıvacılar
496.Sıhhıye Teknisyen (Dalgıç) Astsb. Bşçvş. Selçuk Yıldırım (15 Kasım 1974 günü dalgıç görevi sırasında şehit oldu.) ALLAH Rahmet Eyleye...
1 note
·
View note
Text
Bir onbaşının liderliğini görmek
adana yüreğir ile karataş arasında yolun herhalde tam ortasında doğankent diye niye var olduğunu sakinlerine sorsak mantıklı bir cevap alamayacağınız bir belde bulunur. 90'lı yılların başında doğankent jandarma karakolu da yolun karataş'a bakan yüzünde tarlalara sırtını dayamış, beyaza boyanmış alçak tuğla duvarlı ve iki üç göz odadan ibaret bir yapıydı. tam bir köy karakolu gibiydi. 20-30 er erbaş ve bir kıdemli bçvş komutanlığında dört astsb ile tesis edilmişti. o bölge çukurovanın tam da coğrafi merkezine denk geldiğinden karakolun etrafı da göz alabildiğine dümdüz bir araziydi. etrafta dağlar ormanlar gibi düşman unsurun saldırı yapmasını kolaylaştıracak bir şey olmayınca oradan da klasik askeri anlayışa göre bir olay beklemiyorsunuz. empati de kurunca lan kim doğankent karakoluna ne yapsın diyorsunuz.
ama yaptılar. malesef.
yanılmıyorsam 1993 yılında bir yaz gecesi, geceyarısına yakın ve geçkin saatlerde karakol bir anda çapraz ateşe alınıyor. etrafta doğal bir yükseltiyi bırak yüksek bir bina bile olmadığı için ağır silah kurmadan 10 veya daha az sayıda terörist doğu batı istikametinde ellerindeki yalnız kaleşnikoflar ve el bombaları olduğu halde saldırıya geçiyor. gecenin sükuneti sürerken birdenbire çapraz ateşe başlıyorlar. karakolda o güne kadar doğru düzgün silah ateşlemiş tek bir asker bile yok. zaten doğankentteki bütün olay tarlalarda esrar var mı diye bak - yol kes idari arama yap - "kocam beni çok dövüyor söyleyin az dövsün" diye karakol ziyaret eden hanımlardan ifade al ekseninde gerçekleştiği için bu birdenbire gelen silahlı saldırı karakolu paniğe sevkediyor.
karakolda bir adet mg3 var onun dışında alay komutanının da deyişiyle içerde "bi bok yok". cendermeler can havliyle mg3ü iki şeridiyle beraber çatıya kuşların yuva yaptığı mevziye çıkarmaya çalışıyorlar. silahını kapan dışarı kendini atıp duvar dibine mevzi almaya çalışıyor. herkes don atlet, duvarlara kolonlara camlara habire mermi isabet ediyor ve ilk bir iki dakikada karakol buna hiçbir karşılık veremiyor.
çapraz ateşe girmek tüm pusu senaryoları arasında kendinizi en bulmak istemeyeceğiniz, yaşama şansınızın karşılık verme / düşmandaki ağır silah sayısı / ne kadar yakın oldukları / hava şartları gece karanlığı gibi bir çok değişkene bağlı olarak en hızlı azaldığı durumdur. çapraz ateşi kırmanın tek yolu da gökten ejderhalarınız yardıma gelmiyorsa üstün ateş gücüdür. pusuya girenler pusu atanlara bunaltıcı bir volümde mermi yağdırmayı başarırlarsa kafayı kaldırıp durum değerlendirmesi yapabilir, insiyatifi ele alabilir, oradan çıkmak için manevraya girişebilir. yapamazsanız oraya yapışır kalırsınız. burnunuzu bile çıkaramazsınız. bu zayıflığı da düşmanlarınız farkederse yaklaştıkça yaklaşırlar ve birden el bombası menziline girersiniz. sonrası felaket.
doğankent karakol komutanı astsb bçvş karakolda yattığı ve o sırada orada bulunduğu halde odasının delik deşik olması yüzünden can derdine düşüyor. silahı elde yatağının yanına çöküyor ve orada kalakalıyor. karakolu kendi haline bırakıyor. diğer astsubaylar da izinli. erleri yönlendirecek kimse yok ortalarda. böylece karakolda tam bir cehennem senaryosu hüküm sürüyor. ve teröristler bunu da çok geçmeden farkediyor. ateşi yoğunlaştırıp yaklaşmaya başlıyorlar, silah sesleri gitgide yakına geliyor.
bu sırada en olması beklenmeyen şey vukua geliyor ve erbaş arasında bir çocuk öne çıkıyor, beyaz atleti şortu ile diğerlerinden ayıramayacağınız elinde g3'ü ile duran bir uzun dönem asker. ateş sürerken kaos esnasında kafasını parapetin üzerinden kaldırıp kendince durum değerlendirmesi yapıyor. bir onbaşı bu. 20 yaşında. kafasının üzerinde vızıldayan mermilerden bir gram çekinmiyor. atış ve yaklaşma noktalarına üstünkörü bir bakıp başlıyor emirler yağdırmaya. -"hüseyin sen şu duvara koş", -"selim sen şu noktayı tara", -"kadir sen her otuz saniyede bir aydınlatma mayını at önümüzü görelim", -"mg3 sen şu alanı tara, sırtımızı temin et" diye bağırarak duvarın ardında ayağa kalkıp bizzat kontrollü bir atışa başlıyor. bunu gören erler korkularından silkiniyorlar. o ana kadar ne yapacaklarını bilemeden titreyen er-erbaşlar birden arkadaşlarından gelen kendinden çok emin ve otoriter bir edayla verilen bu emirleri hiç sorgulamadan hemen harfiyen uygulamaya başlıyor ve hayatında 3 mermiden fazlasını atmamış olan başlarında komutanları olmayan bu çocuklar bir anda inanılmaz bir savunma duvarı oluşturuyorlar. kendi başlarına... askerliğin pratiğine dair fikirleri olmayan askerler korkunç bir ateş volümü yakalıyorlar. onbaşı o kadar doğal bir liderlik sergiliyor ki çatışma on oniki dakikayı geçince atış yoğunluğunun azalmaması için koruma ateşi desteğinde malzemeliğe iki arkadaşını gönderip mermi ikmali falan da yaptırıyor. ateş altında kendine komando binbaşı diyenlere taş çıkartırcasına karar veriyor, uyguluyor, sevk ediyor. savaş alanını domine ediyor herif. teröristler de bakıyorlar ki işin rengi değişmeye başlıyor, komando unsurlarının karakolda olduğunu falan düşünüp, aynı zamanda mermileri de azaldığı için çatışarak çekilip kaçıyorlar. sakızlı hacıali istikametinden tarsus tarafına doğru fıyıyorlar. daha bildik bir tabirle "gece karanlığından faydalanarak" gidiyorlar. ama öğlen güneşi altında kaçsalar da kovalayacak kimse yok zaten.
sonra ertesi gün oluyor.
raporda doğankent bütün gece çatışmış ölü yaralı yok diyorlar. başçavuş silah sesleri kesilince odasından çıkıp telsizle yardım istemiş. yardım gelince de erlerin ifadeleri doğrultusunda hemen göz altına alınıyor. bilahare bir buçuk yıl kadar süren bir mahkeme süresince "korktum" diye kendini savunuyor. askeri hakim heyeti de korkmanın insani bir duygu olduğu yönünde emsal bir karar alıyor. bçvş ceza almıyor ama meslekten de ilişiğini kesiyorlar.
il j. alay komutanı karakoldaki kurşun deliklerine bakıyor. yaklaşık 1000-1200 mermi isabeti var. karakolun her yeri isviçre peyniri gibi olmuş. 45 dakika bir saat boyunca erlerin neler yaptıklarını dinliyor. tüm erler tek bir onbaşıyı işaret ediyorlar. bizi o sevk ve idare etti komutanım diyorlar.
jandarma albay onbaşıyı karşısına alıyor. hikayeyi bir de ondan dinliyor. zira o onbaşı olmasaydı bir ihtimal o gün gazeteler 30 şehit haberi yazacaklardı. şans. albay da biliyor ki o gün herkes şansa kurtuldu karakolda. ve oraya zorunlu askerlikle getirilmiş, aslında o işi kariyeri olarak yapmayan, yapmak istemeyen bir güruh içinde tam da ihtiyaç anında bir doğal lider çıkması ne büyük bir şans.
- nerelisin sen onbaşı? - izmirliyim komutanım. - ne iş yapıyorsun? - kunduracı kalfasıyım komutanım. - karakolu bütün gece savunmuşsunuz evladım, bizzat sevk ve idare etmişsin. hiç korkmadın mı? - korktum komutanım. - ee? nasıl başladın ya emir vermeye? - kendimi sorumlu hissettim komutanım. en rütbeli bendim.
onbaşı teröristlerin nerelerden geldiklerini, ne tip silahları olduğunu, malzemeliğin kapısını nasıl kırmak zorunda kaldıklarını anlatır. o anlattıkça zabitan heyeti dinler. adana'nın ne kadar rütbelisi varsa bu kunduracı onbaşının sözünü kesmez. karşısında da oturmazlar. lider yetiştirilenlerin lider doğana bir yerde saygılı olması da böyle insanın içine çok işleyen bir manzaradır. sanki bütün o üniformaların, maskelerin ardında askerliğin daha antik koduna şahit olmak gibidir bu. nihayetinde askerlik kahramanlık mesleğidir. arada gerçek kahraman da görürsünüz. bu onbaşı gibi.
bilahare doğankent karakolu hemen tadilata girer, dört makineli tüfek bir zırhlı araç ile takviye edilir. astsb yerine bir de üsteğmen atanır ve kahraman onbaşı önünde kalan 90 günlük askerliğini yapmaz. hemen o gün terhise hak kazanır. kendisine verildiğini çok nadir gördüğüm kırmızı tezkere yazılır ve bunu 6. kolordu komutanı korgeneral bizzat eliyle takdirnamesiyle beraber imzalar.
bu onbaşıların çoğunlukta olduğu bir ordu yaratmak yerine onları kırmızı tezkerelerle eve erken gönderip yola katırlarla devam etmek de sanırsam bize has bir ironidir.
0 notes
Quote
bir onbaşının liderliğini görmek
adana yüreğir ile karataş arasında yolun herhalde tam ortasında doğankent diye niye var olduğunu sakinlerine sorsak mantıklı bir cevap alamayacağınız bir belde bulunur. 90'lı yılların başında doğankent jandarma karakolu da yolun karataş'a bakan yüzünde tarlalara sırtını dayamış, beyaza boyanmış alçak tuğla duvarlı ve iki üç göz odadan ibaret bir yapıydı. tam bir köy karakolu gibiydi. 20-30 er erbaş ve bir kıdemli bçvş komutanlığında dört astsb ile tesis edilmişti. o bölge çukurovanın tam da coğrafi merkezine denk geldiğinden karakolun etrafı da göz alabildiğine dümdüz bir araziydi. etrafta dağlar ormanlar gibi düşman unsurun saldırı yapmasını kolaylaştıracak bir şey olmayınca oradan da klasik askeri anlayışa göre bir olay beklemiyorsunuz. empati de kurunca lan kim doğankent karakoluna ne yapsın diyorsunuz.
ama yaptılar. malesef.
yanılmıyorsam 1993 yılında bir yaz gecesi, geceyarısına yakın ve geçkin saatlerde karakol bir anda çapraz ateşe alınıyor. etrafta doğal bir yükseltiyi bırak yüksek bir bina bile olmadığı için ağır silah kurmadan 10 veya daha az sayıda terörist doğu batı istikametinde ellerindeki yalnız kaleşnikoflar ve el bombaları olduğu halde saldırıya geçiyor. gecenin sükuneti sürerken birdenbire çapraz ateşe başlıyorlar. karakolda o güne kadar doğru düzgün silah ateşlemiş tek bir asker bile yok. zaten doğankentteki bütün olay tarlalarda esrar var mı diye bak - yol kes idari arama yap - "kocam beni çok dövüyor söyleyin az dövsün" diye karakol ziyaret eden hanımlardan ifade al ekseninde gerçekleştiği için bu birdenbire gelen silahlı saldırı karakolu paniğe sevkediyor.
karakolda bir adet mg3 var onun dışında alay komutanının da deyişiyle içerde "bi bok yok". cendermeler can havliyle mg3ü iki şeridiyle beraber çatıya kuşların yuva yaptığı mevziye çıkarmaya çalışıyorlar. silahını kapan dışarı kendini atıp duvar dibine mevzi almaya çalışıyor. herkes don atlet, duvarlara kolonlara camlara habire mermi isabet ediyor ve ilk bir iki dakikada karakol buna hiçbir karşılık veremiyor.
çapraz ateşe girmek tüm pusu senaryoları arasında kendinizi en bulmak istemeyeceğiniz, yaşama şansınızın karşılık verme / düşmandaki ağır silah sayısı / ne kadar yakın oldukları / hava şartları gece karanlığı gibi bir çok değişkene bağlı olarak en hızlı azaldığı durumdur. çapraz ateşi kırmanın tek yolu da gökten ejderhalarınız yardıma gelmiyorsa üstün ateş gücüdür. pusuya girenler pusu atanlara bunaltıcı bir volümde mermi yağdırmayı başarırlarsa kafayı kaldırıp durum değerlendirmesi yapabilir, insiyatifi ele alabilir, oradan çıkmak için manevraya girişebilir. yapamazsanız oraya yapışır kalırsınız. burnunuzu bile çıkaramazsınız. bu zayıflığı da düşmanlarınız farkederse yaklaştıkça yaklaşırlar ve birden el bombası menziline girersiniz. sonrası felaket.
doğankent karakol komutanı astsb bçvş karakolda yattığı ve o sırada orada bulunduğu halde odasının delik deşik olması yüzünden can derdine düşüyor. silahı elde yatağının yanına çöküyor ve orada kalakalıyor. karakolu kendi haline bırakıyor. diğer astsubaylar da izinli. erleri yönlendirecek kimse yok ortalarda. böylece karakolda tam bir cehennem senaryosu hüküm sürüyor. ve teröristler bunu da çok geçmeden farkediyor. ateşi yoğunlaştırıp yaklaşmaya başlıyorlar, silah sesleri gitgide yakına geliyor.
bu sırada en olması beklenmeyen şey vukua geliyor ve erbaş arasında bir çocuk öne çıkıyor, beyaz atleti şortu ile diğerlerinden ayıramayacağınız elinde g3'ü ile duran bir uzun dönem asker. ateş sürerken kaos esnasında kafasını parapetin üzerinden kaldırıp kendince durum değerlendirmesi yapıyor. bir onbaşı bu. 20 yaşında. kafasının üzerinde vızıldayan mermilerden bir gram çekinmiyor. atış ve yaklaşma noktalarına üstünkörü bir bakıp başlıyor emirler yağdırmaya. -"hüseyin sen şu duvara koş", -"selim sen şu noktayı tara", -"kadir sen her otuz saniyede bir aydınlatma mayını at önümüzü görelim", -"mg3 sen şu alanı tara, sırtımızı temin et" diye bağırarak duvarın ardında ayağa kalkıp bizzat kontrollü bir atışa başlıyor. bunu gören erler korkularından silkiniyorlar. o ana kadar ne yapacaklarını bilemeden titreyen er-erbaşlar birden arkadaşlarından gelen kendinden çok emin ve otoriter bir edayla verilen bu emirleri hiç sorgulamadan hemen harfiyen uygulamaya başlıyor ve hayatında 3 mermiden fazlasını atmamış olan başlarında komutanları olmayan bu çocuklar bir anda inanılmaz bir savunma duvarı oluşturuyorlar. kendi başlarına... askerliğin pratiğine dair fikirleri olmayan askerler korkunç bir ateş volümü yakalıyorlar. onbaşı o kadar doğal bir liderlik sergiliyor ki çatışma on oniki dakikayı geçince atış yoğunluğunun azalmaması için koruma ateşi desteğinde malzemeliğe iki arkadaşını gönderip mermi ikmali falan da yaptırıyor. ateş altında kendine komando binbaşı diyenlere taş çıkartırcasına karar veriyor, uyguluyor, sevk ediyor. savaş alanını domine ediyor herif. teröristler de bakıyorlar ki işin rengi değişmeye başlıyor, komando unsurlarının karakolda olduğunu falan düşünüp, aynı zamanda mermileri de azaldığı için çatışarak çekilip kaçıyorlar. sakızlı hacıali istikametinden tarsus tarafına doğru fıyıyorlar. daha bildik bir tabirle "gece karanlığından faydalanarak" gidiyorlar. ama öğlen güneşi altında kaçsalar da kovalayacak kimse yok zaten.
sonra ertesi gün oluyor.
raporda doğankent bütün gece çatışmış ölü yaralı yok diyorlar. başçavuş silah sesleri kesilince odasından çıkıp telsizle yardım istemiş. yardım gelince de erlerin ifadeleri doğrultusunda hemen göz altına alınıyor. bilahare bir buçuk yıl kadar süren bir mahkeme süresince "korktum" diye kendini savunuyor. askeri hakim heyeti de korkmanın insani bir duygu olduğu yönünde emsal bir karar alıyor. bçvş ceza almıyor ama meslekten de ilişiğini kesiyorlar.
il j. alay komutanı karakoldaki kurşun deliklerine bakıyor. yaklaşık 1000-1200 mermi isabeti var. karakolun her yeri isviçre peyniri gibi olmuş. 45 dakika bir saat boyunca erlerin neler yaptıklarını dinliyor. tüm erler tek bir onbaşıyı işaret ediyorlar. bizi o sevk ve idare etti komutanım diyorlar.
jandarma albay onbaşıyı karşısına alıyor. hikayeyi bir de ondan dinliyor. zira o onbaşı olmasaydı bir ihtimal o gün gazeteler 30 şehit haberi yazacaklardı. şans. albay da biliyor ki o gün herkes şansa kurtuldu karakolda. ve oraya zorunlu askerlikle getirilmiş, aslında o işi kariyeri olarak yapmayan, yapmak istemeyen bir güruh içinde tam da ihtiyaç anında bir doğal lider çıkması ne büyük bir şans.
- nerelisin sen onbaşı? - izmirliyim komutanım. - ne iş yapıyorsun? - kunduracı kalfasıyım komutanım. - karakolu bütün gece savunmuşsunuz evladım, bizzat sevk ve idare etmişsin. hiç korkmadın mı? - korktum komutanım. - ee? nasıl başladın ya emir vermeye? - kendimi sorumlu hissettim komutanım. en rütbeli bendim.
onbaşı teröristlerin nerelerden geldiklerini, ne tip silahları olduğunu, malzemeliğin kapısını nasıl kırmak zorunda kaldıklarını anlatır. o anlattıkça zabitan heyeti dinler. adana'nın ne kadar rütbelisi varsa bu kunduracı onbaşının sözünü kesmez. karşısında da oturmazlar. lider yetiştirilenlerin lider doğana bir yerde saygılı olması da böyle insanın içine çok işleyen bir manzaradır. sanki bütün o üniformaların, maskelerin ardında askerliğin daha antik koduna şahit olmak gibidir bu. nihayetinde askerlik kahramanlık mesleğidir. arada gerçek kahraman da görürsünüz. bu onbaşı gibi.
bilahare doğankent karakolu hemen tadilata girer, dört makineli tüfek bir zırhlı araç ile takviye edilir. astsb yerine bir de üsteğmen atanır ve kahraman onbaşı önünde kalan 90 günlük askerliğini yapmaz. hemen o gün terhise hak kazanır. kendisine verildiğini çok nadir gördüğüm kırmızı tezkere yazılır ve bunu 6. kolordu komutanı korgeneral bizzat eliyle takdirnamesiyle beraber imzalar.
bu onbaşıların çoğunlukta olduğu bir ordu yaratmak yerine onları kırmızı tezkerelerle eve erken gönderip yola katırlarla devam etmek de sanırsam bize has bir ironidir.
0 notes