balkon | changjin
-birinci bölüm-
Çalan zille yattığı yerden yavaşça kalktı, Hyunjin. Duvardaki saatin on ikiyi çoktan geçmiş olmasını baz alırsa kapıdaki kişinin kim olduğunu tahmin etmesi zor değildi. İki ihtimal vardı. Hangisini karşılamayı tercih edeceğini tarttı kafasında. Koridordaki minik yatağında sesten etkilenmeden huzurla uyuyan Kkami’nin yanından acelesiz adımlarla geçerken kesinlikle Jisung’u istemediğine karar kıldı. Çünkü Jisung bu saatte hayırlı bir iş için gelmezdi. Jisung’u sevgilisi Minho’nun koynundan çıkarmak ya evi terk etmesine yetecek kadar büyük bir kavga etmelerini -ki bu, arkadaşının kolay harlanan öfkesi göz önüne alındığında hiç de zor değildi- ya da Hyunjin’e gelmesini sağlayacak hayli kötü bir felaketin yaşanmasını gerektirirdi. Felaket bir yana dursun, Hyunjin’in o gece herhangi bir çift kavgasını da kaldıracak hali yoktu. Hele ki Jisung’un boşanıyormuş triplerine girerek aklınca çocukları bölüştüğü ve Minho’nun kedisi Dori’yi de kucaklayıp getireceği kadar büyükse… Bu türden kavgalarının çilesini yalnızca kendisi çekmeyip evladı Kkami de Dori’nin gazabının tadına baktığından Hyunjin’in korkulu rüyası gerçekleşmiş olurdu. En azından bu gece ev halkından birinin huzurunun kaçırılmamasını diledi.
Keşke başka bir şey dileseydi çünkü açtığı kapının ardında gerçekten de Kkami’nin huzurunu kaçıracak Dori’yi kucaklamış, ağlayarak bekleyen bir Jisung yoktu. Seo Changbin, hareketsiz bir şekilde ev sahibine bakıyordu. Varlığı gerekli açıklamayı sağlıyormuş gibi neden geldiğine dair bir bahane sunmadı. Hyunjin de sormadı zaten, sormazdı. Yavaşça kapıyı aralayarak kenara çekildi, önce koridoru sonra da ışığı açık salonu geçerek kendini açık balkon kapısından içeri atan Changbin’i evine kabul etti. Hoş geldin fasılları yoktu, Changbin bu kibar karşılamaya gerek olmadığını ilk gelişinde ‘’Misafircilik oynamaya gelmedim, kasma.’’ diyerek açıkça belirtmişti. Hyunjin’in evindeki varlığı biraz farklıydı. Aylardır kafasına esince geliyor, birkaç saat oturup gidiyordu. Genelde geceleri balkonuna konuk olmayı severdi ama bazen, müsait olması ve Hyunjin’i evde yakalayabilmesi gibi şartlar aynı anda sağlanırsa gündüzleri de uğruyordu. Buradayken yaşamak istediği misafirlik deneyimi de geliş saatleri gibi absürttü. Herhangi bir ikram ya da hoş sohbet beklemiyordu. Koltuğa devrilip yarım saat kestirdikten sonra hiçbir şey demeden gidebilir, poşet poşet getirdiği yemeklerle ikisine muazzam bir sofra kurabilirdi.
Kısacası Changbin’in sağı solu hiç belli olmuyordu ve Hyunjin de hiç sorgulamıyordu.
Aslında, ilk zamanlar Hyunjin’in kafası Changbin’in aniden ortaya çıkan ve anlamsız misafirlikleri konusunda epey bir karışmıştı. Seo Changbin hiç muhabbetinin olmadığı biri değildi, bu mahalleye taşınmadan önce şans eseri denk geldiği emlak dükkanında Changbin’den aldığı yardımın hatırına orada burada karşılaştıklarında bir kafa selamı olsun veriyordu ancak çat kapı bekleyeceği biri de değildi. Yine de evine almıştı. Samimiyetleri olmasa da Changbin’e güveniyordu. Yalnızca ev sahibiyle ahbap olan Changbin’in sağladığı kira indirimi yahut mahalledeki imajından da kaynaklanmıyordu güveni. Öyle veya böyle Changbin’de bir tehlike sezmiyordu. Sezgilerine güvenerek yabancı sıfatına çok yakın olan Changbin’i evine alması yanlış mıydı? Şüphesiz. Ancak Hyunjin hislerinde yanılmamıştı.
Mutfağa geçip ısıtıcıya su koydu. Tezgaha iki büyük meşrubat bardağı çıkardı, suyun kaynamasını beklerken bitki çaylarını istiflediği turuncu ahşap kutunun başında bitti. Evet, ne içmek isteyeceğini sormamış, Changbin’e bir seçenek sunmamıştı. Kutudan birer paket yeşil çay, yanlarına da papatya çayı çıkardı. Duruma göre farklı bitki çaylarını karıştırmayı, ilaç varsayarak içmeyi seviyordu. Bir an için misafirinin kapıdaki yüzü gözünün önüne geldi. Changbin için ada çayı da çıkardı. İhtiyacı olmalıydı. Özellikle de eli boş gelmesine bakılırsa bu gece kendini Hyunjin’in ellerine, onun aksine şifa vermediğine inandığı bitki çaylarına bırakmıştı. Yine de her seferinde dibine kadar bitiriyor, hatta keyfi yerindeyse buzları da kıtır kıtır yiyordu. Hyunjin onun bardağına limon da sıktı. Limonun yoğun aroması çayların tadını bastırıyor, şikayetlenmesini bir nebze olsun engelliyordu.
Ellerinde iki bardak buzlu çayla salonu aştı, balkona geçmeden dirseğiyle salonun ışığını kapatmayı unutmamıştı. Changbin’i tam da beklediği gibi buldu. Küçük kırmızı kilimin sol yanına biraz dışarı taşmak suretiyle çöküp Hyunjin’e yetecek bir boşluk bırakmış; köşede, duvara yaslanmış tuvalden Hyunjin’in son eserini inceliyordu. Geldiğini fark ettiğinde yavaşça döndü, uzatılan bardağını aldı. Hyunjin kendi yerine yerleşirken çoktan içmeye başlamıştı.
Balkon kısa bir süre Changbin’in yudum sesleriyle doldu. Ardı ardına, sanki boğazındaki yumruyu da yutmak istercesine aceleci yudumlar alıyordu. Yarısından çoğunu bitirdiğinde cam pipeti dudaklarından çekti. ‘’Bu çayır çimen de hiç etki etmiyor ama…’’ Bardağı kenara koydu. ‘’Sırf sen hazırlıyorsun diye içiyorum.’’
Hafifçe kıkırdadı Hyunjin. O da kendi bardağından birkaç yudum aldı. Güzeldi, her gün içtiği gibiydi. ‘’Boğazın kurumuyor işte, fena mı?’’
Balkona bir sessizlik hakim oldu. Changbin konuşmuyor, Hyunjin ondan önce konuşmaktan çekiniyordu. Havadan sudan bir sohbet açabilirdi ama yapmadı. Derdi vardı Changbin’in ve aylardır süren etkileşimlerine dayanarak, burada da içini dökemezse hiçbir yerde yapamayacağını çıkarıyordu Hyunjin.
‘’Küçük tuvalleri bırakmışsın.’’ Yeniden balkonun köşesine dönen bakışlarıyla söyledi. Hyunjin’in uzun zamandır çalıştığı mini tuvallerden bahsediyordu. Changbin her defasında farklı renklerle boyanmış beş altı tuvali yan yana görmeye alışmıştı.
‘’Onlar öğrencilerim içindi.’’ dedi Hyunjin. ‘’Okul açıldığında hepsine birer tane hediye edeceğim.’’
‘’Cidden seviyorsun mesleğini…’’ Sesi kısıldı, devam ederse titreyeceğinden korkup çayına yöneldi. ‘’Varmış böyleleri de, he?’’ Sahte bir neşeyle devam etti. Gizlemeye, şakaya vurmaya çalışıyordu. Hyunjin de hiç bozuntuya vermeden ufak bir tebessümle dinledi. Biliyordu Changbin’in mesleğiyle ilgili hayli derin sıkıntılar içerisinde boğuştuğunu. Kendi işini ne kadar sevdiğinden bahsetmeye hayâ etti. Zaten hemen sonra Changbin’in derin bir nefes eşliğinde ‘’Biz de siktiğimin binasında sürünüp gidelim.’’ diye eklemesiyle söyleyebileceği tüm güzel cümleler de yok olmuştu.
‘’Süründüğüme yanmayacağım da…’’ Yanıyordu. Hyunjin’in aylardır dinlediğine göre Changbin kendine çok üzülüyordu. ‘’Bari bir kere olsun yaranabilseydim ya. Hani ‘Boşa sürünmüyorum.’ diyebilseydim.’’
Hyunjin de derin bir nefes verdi. Bu gece söyleyecekti. Yalnızca dinlemeyecek, anlamak için uğraşmayacaktı. ‘’Belki de yaranmaya çalıştığın kişiler memnun kalmayı beklemiyordur?’’ Aslında belkisi yoktu, Hyunjin’in yaptığı gözleme göre durum bütüne bütün bundan ibaretti. Changbin’in ebeveynlerine bir şeyleri beğendirmekten vazgeçmesi gerekiyordu.
‘’İnsan kendi evladıyla gurur duymak istemez mi ya?’’ Soru değildi. Hyunjin’in haklı olduğunun pekâlâ farkındaydı ama inanamıyordu. Bir tarafı babasının inatla onu itmesini, annesinin de destek çıkmasını kabullenemiyordu. ‘’Ne yaptık sanki? İt kopuk olup sokaklara mı düştük de memnun edemiyoruz bunları?’’
Sevilmek ve sevilmemek için sebebe ihtiyaç duymak… Burukça gülümsedi Hyunjin. Changbin, onun yıllarca yanıp çıktığı cehennemdeydi. Bu yüzdendi kıvranışı. Başkasının hislerini kendinden geçen bir sebebe bağlamaya uğraşıyor, yapamadıkça sancıyla kıvranıyordu. Ondan daha geç deneyimlemesine sevinse mi üzülse mi kestiremedi ama bir gerçek vardı ki, Changbin Hyunjin’in aksine deneyimli birine sahipti. Hyunjin şimdi sahip olduğu netliği kazanmak için yıllarca kafa yormuş, yürek ağrısı çekmişti.
‘’Gerçekten sevilmek için bir şeyler yapmış olman gerekiyor mu? Evlatları olarak dünyaya gelmen yetmiyor mu?’’
Sözlerinin Changbin’e bir tuğla gibi çarptığı adeta yüzüne yansıdı. Genç adam duraksadı, mecazi olarak yıkıldı ancak kafasının içindeki patlamanın sarsıntısı Hyunjin’e de vurdu. ‘’Yetmiyormuş demek ki.’’ diye mırıldanırken oturdukları balkonun çaprazında kalan apartmanın çatı katından daha büyük bir gürültü geceyi delmeseydi Changbin oracıkta ağlayacaktı.
‘’Siktiğimin kolsuzu!’’ Kalın sese eşlik eden, muhtemelen masaya geçirilen yumruğa ait vurma sesi... ‘’Vuracağın hedefi sikeyim!’’ Gecenin sakinliğini taşıyan sokağı yaran bir öfkeli haykırış daha… ‘’İyileştiriyorum ya orospu!’’ İkisinin de dikkati yanan sayılı ışıklardan biri olan çatı katındaydı. Açık pencereden duyulan şiddetli vurma sesleri artarak devam ediyordu.
‘’Buraya gelmek için evden kaçtım. Prenses gibi parmak ucumda çıktım dışarı.’’ Changbin’in öylesine verdiği ayrıntı, Hyunjin’in nefesinin altından gülmesini sağladı. Komşusu Felix’in ailesiyle yaşadığı halde böyle davranabilmesi balkondaki ikiliye göre bir lükstü. ‘’Babama gamer olmak istediğimi söylesem ağzıma sıçardı. Aile kütüğünden sildirirdi lan beni.’’
‘’Doktor ya da mühendis de olsan kusur bulmak için bakan biri mutlaka önüne yeni bir bahane koyardı, Changbin.’’
‘’Yok ya, doktor falan olsam bir şey diyemezdi herhalde.’’ Hyunjin’e gerek kalmadan kendi savını kendi çürüttü. ‘’Gerçi ona da bir kulp bulurdu kesin. Dünyanın en iyi cerrahı falan dahi olsam ‘Sen benim şurama çare bulamadın.’ der yine itin götüne sokardı.’’
‘’Ama nankör denilen de sensin, değil mi?’’
‘’Benim tabii. Bak, gerçekten şükretmediğimden falan değil. Bana sundukları her fırsatın gayet bilincindeyim ve yemin ederim ki minnettarım ama… İnsanın gözü olmayanda da kalıyor işte götüne koyduğumun dünyasında.’’ Asabiyetle dolu ses buruk cümlelerini böldüğünde yeniden çatı katının penceresine baktı, Changbin. ‘’Kıskançlık mı denir bilmiyorum ama… Deniyorsa da densin, senden mi çekineceğim ya? İçimi dışımı öğrendin artık. Kıskandım ulan.’’ Parmağıyla pencereyi işaret etti. ‘’Ben zamanında şu Felix şerefsizini ve onun gibileri bayağı bir kıskandım.’’
Hyunjin’in de bakışları Felix’in penceresine kaydı. ‘’İnsan bazen sorgusuz sualsiz kabul edilmiş olmayı diliyor.’’ Duyduklarıyla Changbin’in boğazındaki yumru Hyunjin’e geçmiş gibi bardağına sarıldı, koca yudumlar aldı.
‘’Birey olabilmeyi becerebilmişler bunlar. Becermemişler de aslında, birey olmalarına izin verilmiş daha çok. Bak, ne görmüştüm biliyor musun? İki-üç sene önce, bir gün mal indiriyorum sokakta. Bu şerefsiz de annesiyle marketten dönüyor.’’ Şu an patronluğunu yaptığı, babasının tekstil atölyesinden bahsediyordu. Dedesinin kurduğu, mahallenin hatırı sayılır bir kısmının da ekmek yediği atölyenin patronluğu babadan oğula geçerek Changbin’e kadar ulaşmıştı. Aile büyüklerine göre hak etmiş olmak için küçüklükten itibaren her boş vaktinde çalışması gerekmişti Changbin’in. Yine o vakitlerden birinden bahsediyor olmalıydı.
‘’Tatile mi ne gideceklermiş, annesiyle uygun günü var mı diye tartışıyorlardı. Annesi ‘Şu gün çıkarız.’ diyor, Felix de ‘O gün arkadaşımın doğum günü, burada olmam lazım.’ diye burun kıvırıyor. Annesi bayağı düşündü cidden, ortak bir gün bulmaya çalıştı. Aklımı oynattım resmen. Çünkü ben babama yardım edeceğim diye son sınavı verdiğim gibi otobüse atlamıştım yolunu siktiğimin yerinde. Bırak tatil ayarlamayı, iki gün nefes almak ister miyim diye bile sorulmamıştı bana lan!’’
Hyunjin ‘’Bazıları şanslı doğuyor gerçekten.’’ diyebildi sadece. Başka ne dese bilememişti. Ne diyebilirdi ki? Kendi iki davranış tipine de yabancıydı. Ne anlayış görmüş ne de fazla kontrol altında tutulmuştu. Hyunjin biraz… Yok sayılmış, yok olması tercih edilmiş bir çocuktu.
‘’Değil mi? Düşünsene ailen sana soruyor neyi nasıl yapacaklarını. Senin için yapıyorlar bir şeyleri, senin dahil olmanla değil. Ulan… Bu ikisinin farkını bir kavrayabilselerdi hayatımın geleceği noktayı düşünsene.’’ Dudağını tuttu alayla. ‘’Dehşetten dudağım uçuklardı.’’
Changbin derdini şakaya vuruyordu ama yavaş yavaş Hyunjin’in ruhundaki izi kalmış yaraları da dürttüğünden bihaberdi. Hyunjin’in sadece eşlik etmek için sunduğu sahte gülüşün ardında peyda olan ‘’Acaba ailesi onun için bir şeyler yapsa -ya da yapmasa- nasıl olurdu?’’ düşüncesi göğsüne bir ağırlık bindirmişti bile. Mesela Hyunjin üzülür diye önce konuşmayı deneselerdi… ya da Hyunjin’in de evlat olduğu gerçeğini unutmayıp düşman olarak mimlemeselerdi… Nasıl olurdu?
‘’Benim de dudağım uçuklardı sanırım.’’
‘’Kendimi bildim bileli her şeyi onlar için ayarlıyorum. Daha küçücük çocukken görev bilinciyle hareket ediyordum. Babama yardım etmeliyim, babam kızmasın, annem üzülmesin, elaleme iyi görünmem gerekiyor, dedeme layık bir torun olmalıyım… Zırvalar, zırvalar!’’ Elini alnına düşmüş saçlarından geçirdi, iyiden iyiye sessizleşmiş Hyunjin’den çok kendi derdiyle meşguldü. ‘’Hep kırk farklı şey olmam gerekti.’’
Hyunjin’in ne olması gerekmişti? İyi bir evlat mı? İyi bir abi? Alt dudağını derince ısırdı, içindeki kasırganın acziyetle dışavurumuydu. Hyunjin’in yok olması gerekiyordu, başaramayınca zorla yok edilmişti. Nefesinin daraldığını, göğsünün geçen saniyeler boyu artan yükle ağırlaştığını hissetti. Bu gece Changbin’in dertlerini aşması için bir şeyler söylemeye, akıl vermeye kararlıydı, hepsi nereye kaybolmuştu? Neden şimdi kendi derdiyle yeniden yüzleşiyordu? Hyunjin bunları çoktan atlamamış mıydı? Atlattığını sanıyordu…
‘’Her şey oldum, bir tek evlat olamadım.’’
Changbin’in titreyen sesiyle söylediği cümle, en az onun kadar Hyunjin’in de zoruna gitmişti. Birey olamamışlardı, evlat olamamışlardı... Ailelerinden kopamadıkları gibi ailelerinde yer de bulamamışlardı. Arada kalmış yaşamlardı onlarınkisi. Ne kendilerine ait kılacak kadar dik, ne de başkasının boyunduruğuna girecek kadar yumuşak başlılardı.
Hyunjin’in verecek cevabı yoktu, Changbin’in de bu raddeden sonra devam etmeye gücü. Sustular. Güneş doğana kadar bir yere kıpırdamadan, ara sıra bardaklarında eriyip giden buzları pipetleriyle dürterek ya da tişörtlerindeki dikişlerinden fırlayan bir parça iple oynayarak tükettiler dakikaları. Felix’in mahalleyi inleten, yan apartmandan uyarı bağırışı alan öfke nöbetlerini dinlediler. Sabah olana kadar titrek nefeslerinin, dağılan düşüncelerinin etkisiyle sakinleşerek normale dönmesini kademe kademe işittiler. Gökyüzünün rengi açılmaya başlayıp balkonun karşısındaki sokak lambası söndüğünde Changbin işaret almış gibi ayaklandı. Hyunjin’in kalkmasını beklemedi ama balkondan çıkmadan onun da bardağını kapıp mutfağa ilerledi.
Peşinden giden Hyunjin, kapının pervazına yaslanıp sessizce izledi bardakları yıkayıp tezgahın üzerinde ters çeviren Changbin’i. Evini kullanıyor ama mümkün olduğunca yük olmamaya gayret gösteriyordu. Dış kapıya ulaşmak için yanından geçen Changbin’i gözleriyle takip etti. Bulunduğu konumdan dış kapıyı net bir şekilde görebiliyordu ve kımıldamak için fazla uykuluydu.
Changbin kapıyı açtı, çıkmadan evvel Hyunjin’e dönüp hafifçe başını eğerek sözsüz bir teşekkür etti. Hyunjin de aynı şekilde karşılık verdi. Kelimelerin ifadesine ihtiyaçları yoktu. Biri dillendirmeye dahi utanacak kadar minnettar öteki abartılı bir şekilde mütevazıydı. Changbin kapıyı kapattı, Hyunjin çöken omuzlarıyla salona gitti. Benzer dertleri paylaştığı birinin olmasının rahatlığı ve yükünü aynı anda taşıyordu.
Çalan telefonla gözlerini zar zor araladığında oldukça huysuz hissediyordu Hyunjin. Changbin’den kısa bir süre sonra hareketlenen Kkami’yi yürüyüşe çıkarmış, aç uyumamak için kahvaltı etmiş ve neredeyse saat dokuza gelirken kafasını yastığa koyabilmişti. Nefesini bile kontrol edemiyor gibi hissetmesine bakılırsa da yatağında uykusunu almaya yetecek kadar bir süre geçirmemişti. Masanın üzerinde bıraktığı telefonunu almak için ayaklandı, Jisung’un adını görünce boğazını temizlemeye gerek duymadan açtı.
‘’Hyunjin, evdesin değil mi?’’ Reddetmek istiyordu, yatağına gidip akşama kadar derin bir uyku çekmek istiyordu, ufak bir mırıldanmayla onayladı.
‘’Minho’nun oralarda işi varmış, sana geliyorum. Yemek de getiriyorum, kahvaltı yapmadıysan biraz daha bekle.’’ Jisung’un kahvaltıdan bahsetmesiyle telefonu kulağından çekip saate baktı. On bir buçuğa henüz vuruyordu.
‘’Jisung,’’ Çatallı çıkan sesinin anlaşılamayacağı ihtimalini umursamadan konuştu. ‘’Sonra gelsen olur mu? Ben kahvaltı yaptım.’’
‘’Kahvaltı için mi geliyorum, salak? Yemek yanımda bonus. Yıka elini yüzünü. Bir haftadır görüşmedik.’’ Jisung’un azarını Minho’nun araya giren sesi bitirdi. ‘’Hyunjin! Biraz daha seninle dövüşmezse bana saracakmış. Kurtar, ne olur!’’
‘’Benden kurtulmak istiyorsun yani?’’ Hyunjin’in sohbetteki yeri, Jisung’un sevgilisine trip atmaya geçmesiyle bitmişti. ‘’Dikkatli gel.’’ deyip kapattı, telefonu eski yerine bıraktığı gibi kendini yeniden yatağına attı. Kıyamamıştı ya, Minho’nun bahsettiği kavga dövüş muhabbeti Jisung’un ‘’Özledim.’’ deme şekliydi, kendisini merak eden arkadaşını nasıl geri çevirebilirdi ki? Ama onu ayakta bekleyemeyecek kadar da uykuluydu. Bilinci çok sürmeden kapanırken gözlerinin önünde beliren son şey gecesini çalan adamın yüzü oldu. Neden birden aklına düştüğüne akıl yoramadı.
Jisung kendini mutfaktaki iki kişilik masanın sandalyelerinden birine atarken soluklanıyordu. Tişörtünü şöyle bir çekiştirip ‘’Yoruldum yahu!’’ dedi. ‘’Ne bitmek bilmez yolun varmış.’’
‘’Arabayla gelseydiniz ya.’’ Hyunjin arkadaşının getirdiği yemekleri sırayla mikrodalgaya koyarken konuştu. Yürüdükleri için hepsi soğumuştu. Gerçi Minho’nun restoranından Hyunjin’in evine kadar olan mesafe bu kadar soğumaları için kısaydı ama… Jisung’un boynundaki kızarıklığı gördüğünden soruşturmadı.
‘’Spor olsun diye düşündüm. Biraz kilo almışım.’’ Göbeğini pat patladı. ‘’Minho iyi bakıyor bana.’’
Hyunjin’in gülerken kafasıyla onayladı. Gerçekten de Minho sevgilisine çok iyi bakıyor, Hyunjin’in gözünü hiç arkada bırakmıyordu. Minho hayatına girdiğinden beri Jisung’un hayatının hiçbir alanında olumsuz yönde ilerlediğine şahit olmamıştı. Minho mutlaka bir çaresini bulup sevgilisini düzlüğe çıkarıyordu.
‘’Belli. Kendisi bir deri bir kemik kaldığına göre iyi bakılan taraf sen olmalısın.’’ Çıkan bip sesiyle mikrodalgadaki tabağı yeniledi.
‘’Hadi oradan be!’’ Takılmak için söylemişti ama bu kadarı bile Jisung’un tartışmacı kişiliğini alevlendirmeye yetmişti. ‘’Nasıl kas yaptığını görmedin tabii! Ben sevgilime o kadar iyi bakıyorum ki yakında beni ağırlık olarak kullanacak!’’
‘’Tabii tabii.’’ Tabağı masaya yerleştirirken hafifçe göz devirdi. Jisung oldu olası abartmaya bayılırdı.
‘’Dönüşte göstereceğim, göreceksin! Apartmandan çıktığımız gibi görüntülü arayacağım, biz eve girene kadar da kapatmak yasak! Minho beni nasıl taşıyor izleyeceksin!’’
Çekmeceden yemek çubuklarını alırken arkadaşının inadının ciddiyetini ölçtü Hyunjin. Yapar mıydı? Kesinlikle yapmayacağına garanti veremezdi. Han Jisung’du bu. Sağı solu belli olmuyordu. ‘’Sakın. Bana güç gösterisi yapacaksın diye çocuğun belinden olmayın sonra. Restoran sana kalınca beni de alıkoyuyorsun.’’
‘’Vermiyor muyum günlüğünü?’’ Masaya konduğu gibi kaptığı çubuklarla ağzına bir parça fasulye attı. ‘’Bir haftalık erzağını da yolluyorum yanında. Sana da yaranılmıyor.’’ Hyunjin parmağını dolu yanağına bastırırken huysuz ifadesini bozmadı.
‘’Şimdi böyle mi olduk?’’ Sabahın erken saatlerinde Changbin’in tezgah üzerine ters çevirdiği bardakları da masaya yerleştirdi. ‘’Sana yardım için gelmiyormuşum gibi konuşma, fena yaparım. Zorla veriyorsun parayı da yemekleri de.’’
‘’Minho’nun içi rahat etmiyor diğer türlü. Beleş çalıştırmak olmazmış. Diyorum ‘Hayatım boş ver, enayiyi bulmuşken kullanalım.’ ama yok. Sen yabancısındır bu tip şeylere, idealist insan falan ya hani benim sevgilim.’’ Jisung’un övünmesine karşılık verecekti ama konunun değişmesiyle sustu. ‘’Bu arada, bugün yarın tekrar çağırabiliriz seni, haberin olsun.’’
‘’İş mi aldınız yine? Kimden? Büyük bir yer mi?’’ Minho’nun işlettiği restoran, kimi zaman çeşitli etkinliklerin yemeğini de üstleniyordu. Minho aylık cirodan memnun kaldığında elini bu taşın altına koymuyordu ama bazı aylar mecbur kalıyorlardı.
‘’Garantiledik. Biliyorsun, son birkaç aydır bayağı bocalıyorduk.’’ Jisung’un esas mesleği editörlük olmasına rağmen kendi işini de restoranda idame ettirdiğinden çoğul konuşuyordu. Minho da boş vakitlerinde Jisung’a yardım ediyordu. Bir nevi ikisi de birbirlerinin sağ koluydu. ‘’Seninkinden de teklif alınca geri çevirmedik.’’
‘’Benimki?’’
‘’Changbin işte.’’
‘’Changbin benimki miymiş?’’ Yeni bir biple son tabağı da çıkardı. Kaşları çatıktı. Changbin’le karmaşık ilişkileri Jisung’un ağzına sakız olalı aylar oluyordu ama Hyunjin reddetmekte kararlıydı.
‘’Bilmem, belki bunu sonraki gelişinde konuşursunuz.’’ Ağzına büyük bir parça pirinç attı, şişen yanağına kondurduğu çarpık sırıtışıyla ekledi. ‘’Konuşuyorsanız tabii.’’ Masadaki yerini alan Hyunjin’in omuzuna vurmasıyla da muzip ifadesini bozmadı.
‘’Ne teklif etti Changbin? Tekstilin yemekleri sizde mi bundan sonra?’’
Jisung omuzlarını silkti. ‘’Galiba. Minho ile konuşuyorlardır şimdi. Anlaşabilirlerse bizde.’’
Changbin’in bahsetmemesine şaşırmıştı ama bozuntuya vermedi. Bambaşka dertleri vardı sonuçta, iş için yapacağı bir anlaşmadan konuşmaya fırsat bulamaması oldukça normaldi. ‘’Tekstil biraz kalabalık değil mi? Koca bina sonuçta. Zor olacaktır.’’
‘’Parası da o kadar iyi olacak ama. Günlük olduğundan başka iş almak zorunda da kalmayacağız. Changbinlere yetişmek için iki eleman daha alacakmış Minho. Changbin’in babası sorun çıkarmazsa ayarlayacak her şeyi. Biraz sorunlu bir tip sanırım.’’
Çubukları havada durdu. Son cümleye değin hiçbir sorun yoktu ama Changbin'in babası mevzubahis olduğunda… Bu adam belayı da mutlaka peşinde getiriyordu. ‘’Changbin’in babası mı? Onunla mı karşılaştınız?’’ Karşılaşmamalarını, Changbin’in bir de Jisung ve Minho önünde gururunu kıracak bir durumun ortasında kalmamış olmasını umuyordu.
‘’Karşılaşmadık da…’’ Jisung da ciddileşmiş, dalgacı havasını kekremsi bir surat almıştı. ‘’Binaya yaklaştığımız sırada bir bağırış koptu, net cümle veremiyorum şu an ama içeriği ‘Bana sormadan bir halta kalkışamazsın.’ tarzı bir şeylerdi, anla.’’
Hyunjin ilgiyle dinliyordu. Changbin’den çok defa işittiği hikayelerin içeriğiyle öyle uyuşuyordu ki… İstemsizce morali bozuldu. Gerçekleşmeyeceğini bilmesine rağmen azarın sahibinin başka biri çıkmasını diledi.
‘’Changbin de karşılık verdi, kapıdaki kamyonun arkasındaymış meğer. Baba-oğul tartışması yaşadılar işte.’’
Basit bir baba-oğul tartışması olmadığına, Changbin’in babasının koltuğunu oğluna kendi isteğiyle devretmesine karşın sergilemekten usanmadığı güç gösterilerinden biri olduğuna emindi. ‘’Changbin sizi gördü mü?’’
Kaşlarını yukarı kaldırarak cıkladı. ‘’Bayağı bağrıştılar, babası küfür de edince Minho o hengameye dahil olmak istemedi. Olayın öznesi olarak gitsek daha mı kötü olur kestiremediğinden yolumuzu değiştirdik. Birkaç tur attık, beni sana bıraktı, kendi de Changbin’in yanına gitti.’’
‘’İyi yapmışsınız. Hoş olmazdı tartışmanın ortasına girmeniz.’’ Changbin anlaşma yapacağı birinin önünde otoritesinin sarsılmasını, daha doğrusu çocuk gibi azarlanmayı kaldıramazdı.
‘’Minho anlayışlıdır, canım. O da restoranı babasıyla açtığından biliyor ebeveynle çalışmanın illetini. Changbin’le empati yaptı bu yüzden.’’
Hyunjin de alışkanlıktan ötürü olsa gerek kolayca empati yapabilmişti. Changbin’in kötü hissettiğini biliyor, Changbin için mi yoksa Changbin ona kötü hissettirdiği için mi göğsündeki sıkıntının baş gösterdiğini kavrayamıyordu. Jisung’a belli etmeden ufak bir nefes verdi. Belki bu gece Changbin’i dinlerken anlardı. Çünkü biliyordu, Changbin muhakkak kapısını yeniden çalacaktı.
--------
ayy cok uzun zamandir bir seyler paylasmayinca insan geriliomus .
nasildi?? ben cok sevdim balkon evrenini bilmiorum,, dertlenince hyunun kirmizi kilimine kivrilirim artik.
konusalim mi biraz,,, OZLEDIM DE CUNKU yorumlarinizi bekliorumm
kendinize COKII bakin <3
20 notes
·
View notes
Takım Elbise Almadan Önce Bilmeniz Gerekenler ve Püf Noktaları
Takım Elbise Seçiminin Püf Noktaları
Hepimiz için önemli olan takım elbise seçimi, bazen kafa karıştırıcı olabilir. Vücut tipinize uygun takım elbise seçimi, renk seçimi, kumaş kalitesi, kesim ve stili, aksesuar seçimi, ve bakım önerileri gibi birçok faktörü göz önünde bulundurmak gerekebilir. Bu blog yazısında, takım elbise seçiminde dikkat etmeniz gereken noktaları sizlerle paylaşacağım. Artık takım elbise seçerken daha bilinçli kararlar alabileceksiniz. Hazırsanız, başlayalım!
Vücut Tipinizi Belirleyin
Vücut tipi, her insanın farklı fiziksel özelliklere sahip olduğunu ifade eder. Her birimizin vücut şekli, boyu, kilosu ve oranları farklıdır. Vücut tipinizi belirlemeniz ise kıyafet seçimi ve stilinizi daha iyi anlamanıza yardımcı olacaktır. Vücut tipi belirleme, kıyafetlerin en iyi hangi şekillerde duracağını ve hangilerini vurgulayacağınızı anlamanızı sağlar.
Peki, vücut tipinizi nasıl belirleyebilirsiniz? İlk olarak, vücut oranlarınızı incelemek önemlidir. Omuz genişliği, belin inceliği, kalçaların büyüklüğü gibi faktörler, vücut tipinizi belirlemek için dikkate almanız gereken unsurlardır. Ayrıca, elbise denemek veya aynaya bakmak da size vücut tipinizi anlamanıza yardımcı olabilir.
Vücut tipleri nelerdir? Genel olarak, vücut tipleri beş farklı kategoride incelenir; elma tipi, armut tipi, dikdörtgen tipi, kum saati tipi ve üçgen tipi. Elma tipi vücut, üst kısmı daha geniş olan bir vücut şeklidir. Armut tipi vücut ise alt kısmı daha geniş olan bir şekildir. Dikdörtgen tipi vücut, belin belirgin olmadığı bir yapıdır. Kum saati tipi, omuzlar ve kalçalar arasında belin ince olduğu bir vücut şeklidir. Üçgen tipi ise omuzlar daha dar iken kalçalar daha geniş bir yapıdadır.
- Elma tipi: Elma tipi bir vücut için dikkat çeken noktalar genellikle omuz ve bacaklardır. Bu vücut tipine sahipseniz, omuzları vurgulayan üstler tercih edebilir ve düz kesim altlar giyebilirsiniz. Aynı zamanda, beli belirgin etmek için kemer kullanabilirsiniz.
- Armut tipi: Armut tipi bir vücut için dikkat çeken bölge genellikle kalçalardır. Eğer bu vücut tipine sahipseniz, üst kısımlarda dikkat çekici detaylar kullanabilir ve düz kesim altlar tercih edebilirsiniz. Göğüs ve omuz bölgesini vurgulayan üstler tercih edebilirsiniz.
- Dikdörtgen tipi: Dikdörtgen tipi bir vücut şekli, belin belirgin olmadığı bir yapıdır. Bu vücut tipine sahipseniz, beli vurgulayan veya kesimli elbiseler ve üstler kullanabilirsiniz. Ayrıca, yüksek bel pantolonlar veya etekler de şeklinizi vurgulamanıza yardımcı olabilir.
Vücut Tipi
Belirgin Özellikler
Kum saati tipi
Omuzlar ve kalçalar arasında belin ince olduğu bir vücut şekli
Üçgen tipi
Omuzlar daha dar iken kalçalar daha geniş bir yapıda
Sonuç olarak, vücut tipinizi belirlemek, kıyafet seçimi ve stilinizi daha iyi anlamanıza yardımcı olur. Kendi vücut tipinizi belirledikten sonra, hangi kıyafetlerin sizi daha iyi ve daha güzel göstereceğini keşfedebilirsiniz. Vücut şeklinizi vurgulayan kıyafetleri tercih etmek, her zaman tarzınızı ve özgüveninizi artıracaktır.
Renk Seçimi Nasıl Olmalı?
Renk seçimi, giyim stilinizin önemli bir parçasıdır çünkü doğru renkleri seçmek, sizi daha şık ve çekici yapabilir. Peki, renk seçimi nasıl olmalıdır?
İlk olarak, cilt tonunuzu dikkate almalısınız. Cilt tonu, hangi renklerin size en iyi şekilde yakışacağını belirlemek için önemli bir faktördür. Sıcak cilt tonuna sahipseniz, daha zengin ve sıcak renkler tercih etmelisiniz. Kırmızı, turuncu, sarı ve kahverengi tonları bu cilt tonu için idealdir. Soğuk cilt tonuna sahipseniz, mavi, mor, yeşil ve gümüş tonlarındaki renkleri tercih etmelisiniz.
İkinci olarak, vücut tipinizi göz önünde bulundurmalısınız. Her vücut tipine uygun olan ve sizi daha iyi gösterecek renkler vardır. Elma vücut tipine sahipseniz, dikkati üst bölgeye çekmek için açık renklerden ve desenlerden faydalanabilirsiniz. Armut vücut tipine sahipseniz, üst bedendeki hatları dengelemek için koyu renkler tercih edebilirsiniz. Kum saati vücut tipine sahipseniz, vücudunuzun doğal oranını vurgulamak için orta tonlardaki renklere yönelebilirsiniz.
Renk seçiminde üçüncü faktör ise kişisel tercihlerinizdir. Kendinizi en iyi hissettiğiniz ve kendinizi ifade edebileceğiniz renkleri seçmek önemlidir. Moda trendlerine uymak yerine, kendi tarzınızı yaratmak için size ilham veren renkleri deneyebilirsiniz.
Kumaş Kalitesi Ve Konfor
Günümüzde giyim sektöründe birçok farklı kumaş türü bulunmaktadır. Kumaşın kalitesi ve türü, giyim ürünlerinin konfor seviyesini etkileyen önemli faktörlerden biridir. Kumaş kalitesi, giyim ürünlerinin dayanıklılığını, yumuşaklığını ve nefes alabilirliğini belirler. Bu nedenle, doğru kumaş seçimi yapmak önemlidir.
Günümüzde kullanılan en yaygın kumaş türlerinden biri, pamuktur. Pamuklu kumaşlar, doğal liflerden yapıldığı için cildi tahriş etmez ve yumuşaktır. Ayrıca, nefes alabilirlik özelliği sayesinde terlemeyi önler ve cildin hava almasını sağlar. Bu da giyim ürünlerinin konforlu olmasını sağlar.
Bununla birlikte, kumaşın kalitesi sadece kumaş türüyle sınırlı değildir. Giyim ürünlerinin üzerinde kullanılan dikişlerin de kalitesi çok önemlidir. İyi bir dikiş, giyim ürünlerinin uzun ömürlü olmasını ve rahat bir şekilde kullanılmasını sağlar. Ayrıca, kumaşın kalitesini artırır ve giyim ürünlerinin konforunu iyileştirir.
Takım Elbisenin Kesimi Ve Stili
Takım elbiseler, erkeklerin gardıroplarında vazgeçilmez bir parçadır. Hem iş hayatında profesyonel bir görünüm sağlar hem de özel davetlerde şıklığınızı tamamlar. Ancak bir takım elbiseyi şık ve mükemmel bir şekilde taşıyabilmek için doğru kesimi ve stili seçmek önemlidir. İyi bir kesim ve stil, takım elbiseyi uyumlu hale getirir ve vücut hatlarınıza en uygun şekilde oturmasını sağlar.
Takım elbiselerin kesimi farklı bedenlere ve vücut tiplerine göre değişiklik gösterebilir. Bu yüzden vücut tipinizi belirlemek, size en uygun takım elbise kesimini seçmenize yardımcı olacaktır. Birinci adım olarak vücut tipinizi belirlemek için, boyunuz, omuzlarınız, beliniz ve kalçalarınızı ölçün. Vücudunuzun genel şekli bu ölçümlere dayanarak belirlenebilir: dikdörtgen, üçgen, dik üçgen, yuvarlak veya oval.
İkinci adım olarak, takım elbise seçiminde nelere dikkat etmeniz gerektiğini belirlemek önemlidir. Renk seçimi, takım elbisenin stil ve şıklığını etkileyen önemli bir faktördür. Her ne kadar siyah ve mavi gibi klasik renkler çoğunlukla tercih edilse de, farklı renklerle de tarzınızı ortaya koyabilirsiniz. Ten renginize uygun renkler seçmek, daha canlı ve sağlıklı bir görünüm sağlayacaktır.
Takım elbise stilini belirlerken, kendi tarzınıza ve kişisel tercihlerinize uygun bir seçim yapmalısınız. Slim fit, regular fit, klasik fit gibi farklı stiller arasından seçim yapabilirsiniz.
Kaliteli bir kumaş tercih etmek, hem konforlu bir kullanım sağlar hem de takım elbisenin uzun ömürlü olmasını sağlar. İyi bir takım elbise kumaşı, kolay kırışmaz ve dayanıklı olmalıdır.
Aksesuarlar, takım elbisenin tamamlayıcı unsurlarıdır. Kravat, cüzdan, saat ve ayakkabı gibi aksesuarları takım elbiseyle uyumlu bir şekilde seçmelisiniz.
Vücut Tipi
Kesim
Stil
Dikdörtgen Vücut Tipi
Slime Fit veya Regular Fit
Mümkün olduğunca az düğme veya yatay çizgiler
Üçgen Vücut Tipi
Regular Fit veya Klasik Fit
Düz ön cebi olan ve cep detayları olan modeller
Dik Üçgen Vücut Tipi
Regular Fit veya Klasik Fit
Yaka detayı olan ve geniş yan cepleri olan modeller
Yuvarlak Vücut Tipi
Regular Fit veya Klasik Fit
Koyu renk ve düz modeller
Oval Vücut Tipi
Slime Fit veya Regular Fit
Belirgin yaka ve düğme detayları olan modeller
Aksesuar Seçimi Ve Uyumu
Aksesuarlar, kıyafetlerimizi tamamlamak ve stilimize eklemek için harika bir yoldur. Bir aksesuarın doğru seçimi, görünümümüzü tamamen değiştirebilir ve tarzımıza kişisel bir dokunuş katabilir. Ancak, aksesuar seçimi ve uyumu konusunda bazı önemli noktaları göz önünde bulundurmak önemlidir. Bu blog yazısında, aksesuar seçimi ve uyumunu etkileyen faktörleri inceleyeceğiz.
Renk Uyumu:
Aksesuarlar genellikle kıyafetlerle birlikte kullanıldığında uyum içinde olmalıdır. Renk uyumu, doğru aksesuar seçimi için önemli bir faktördür. Ana kıyafetin rengine uygun aksesuarlar seçerek, güçlü ve etkileyici bir görünüm elde edebilirsiniz. Örneğin, siyah bir elbiseye gümüş veya altın renkte takılar ekleyerek şıklık kazandırabilirsiniz. Bununla birlikte, bazen kontrast renkler de şaşırtıcı bir etki yaratabilir. Örneğin, beyaz bir elbiseye kırmızı bir çanta veya yeşil bir şal eklemeniz dikkat çekici olabilir.
Kıyafetin Stiline Uygun Aksesuarlar:
Aksesuar seçiminde, kıyafetin stiline uygun olmak önemlidir. Örneğin, şık bir gece elbisesiyle spor bir saat veya spor ayakkabı kombinlemek uyumsuz bir görünüme neden olabilir. Bunun yerine, şık bir bilezik ve topuklu ayakkabılarla kombinleyerek daha uyumlu bir görünüm elde edebilirsiniz. Kıyafetin tarzına ve amaçlarına uygun aksesuarlar seçmek, bütünlüklü bir görünüm sağlar.
Aksesuarın İşlevi:
Aksesuar seçiminde, aksesuarın işlevini de göz önünde bulundurmak önemlidir. Bir kolye mi istiyorsunuz yoksa bir cüzdan mı? Kolyeler, boyun bölgenizi vurgulayarak dikkat çekerken, cüzdanlar pratik bir işlev sunar. İş yerinde kullanacağınız aksesuarlar farklı olabilirken, gece davetlerinde tercih edeceğiniz aksesuarlar da farklılık gösterebilir. İşlevsel ve amaca uygun aksesuarlar seçmek, hem stilinizin hem de pratik ihtiyaçlarınızın karşılanmasını sağlar.
Aksesuar Seçimi İpuçları
Kıyafetinizin ana renklerine uygun aksesuarlar seçin.
Kıyafetinize uygun tarzda ve amaçlı aksesuarlar seçin.
Aksesuarın işlevini ve kullanım amacını göz önünde bulundurun.
Kişisel tarzınıza ve tercihlerinize uygun aksesuarlar seçin.
Aksesuar seçimi, kişisel stilimizi ortaya çıkarmamızı sağlayan önemli bir adımdır. Renk uyumu, kıyafetin stiline uygunluk ve aksesuarın işlevine dikkat ederek, kusursuz bir aksesuar kombinasyonu oluşturabiliriz. Kendinizi ifade etmek ve tarzınızı tamamlamak için cesur ve yaratıcı aksesuarlar kullanmayı unutmayın.
Bakım Ve Temizlik Önerileri
Bakım ve Temizlik Önerileri
Bakım ve temizlik, giysilerimizi ve aksesuarlarımızı uzun ömürlü kullanabilmemiz için önemli bir konudur. Doğru şekilde bakım yapmak ve temizlik işlemlerini düzenli olarak uygulamak, eşyalarımızın kalitesini ve görünümünü korumamıza yardımcı olur. İşte size bazı bakım ve temizlik önerileri:
1. Giysilerin Etiketini Okuyun: Her giysi farklı bir malzemeden yapıldığı için doğru temizlik yöntemini belirlemek için etiketi okumak önemlidir. Etiketteki sembollere dikkat ederek, giysilerin nasıl yıkanması, kurutulması veya ütülenmesi gerektiğini öğrenebilirsiniz.
2. Leke İçin Hızlı Müdahale Edin: Bir lekeyle karşılaştığınızda hemen harekete geçmek önemlidir. Lekeye su veya leke çıkarıcı bir ürün uygulayarak hızlıca lekenin yayılmasını önleyebilirsiniz. Ayrıca, lekeyi çıkarmadan önce giysinin etiketinde önerilen temizlik yöntemini kontrol edin.
3. Düzgün Ütüleme Tekniklerini Kullanın: Ütüleme işlemi, giysilerin pürüzsüz ve düzgün görünmesini sağlar. Ütüleme yaparken, giysinin malzemesine uygun sıcaklık ayarını kullanın ve ütüleme yapmadan önce nemlendirici sprey veya buhar kullanarak kırışıklıkları giderin.
Bu bakım ve temizlik önerilerini uygulayarak, giysilerinizi ve aksesuarlarınızı uzun süre kullanabilir ve onları her zaman şık ve temiz tutabilirsiniz.
Read the full article
0 notes