#tanımıyor kimse
Explore tagged Tumblr posts
Text
Az önce yaşadığım şok birçok kez başıma gelse de hâlâ aşamadım
#yemek istemiştim#kapıyı bi açtım ki marketteki günlük müşterimiz#bakıştık biraz#daha önce denk geldik sanırım dedi#benim o kadar müşterinin arasından onu hatırlamam kadar onun beni tanıması daha ilginçti#saçım çenemin hizasından bile kısaydı ve yüzüm çökmüştü yani o zaman#olabilir evet dedim#ayrıldıktan sonra denk gelip konuştuğum çok müşteri oldu ama unutuldum artık#tanımıyor kimse#bu biraz kırıcı ama o zamanki hâlimden eser kalmadığı için de mutluyum
2 notes
·
View notes
Text
Geceye bikac Ahmet Ümit sozu bırakıyorum👇
60 notes
·
View notes
Text
Kimse beni gerçek anlamda tanımıyordu, herkesin yalnızca alışkanlıklarımdan haberi vardı
4 notes
·
View notes
Text
Burası sanal dünyası.
Kaç yaşında olursak olalım hepimiz arkadaşız demi!? Kimse kimsenin ne yüzünü görüyor ne yaşını biliyor hatta kimse kimseyi tanımıyor bile ama arkadaş oluyoruz.
Arkadaşlarla şakalaşmanın hoş vakit geçirmenin adı ne zamandır cilveleşmek olmuş!?
Eli öpülecek yaşa gelmek ölmek mi demektir!
Napak ölek mi😆!
Aramızda her türlü insan var bedensel engelli hatta beyinsel engelliler 🧠👈 bile var.
Pornocular var, karaktersizler var, huylular var huysuzlar var, güzeller var çirkinler var! Yalancılar var,
Kadın sayfası açmış erkekler, erkek sayfası açmış kadınlar var.
Kibirli kendini her şeyden üstün her şeyi ben biliyorum diyenler bile var.
Bunların içinden ayıklayacak, sana uygun olanları arkadaş seçeceksin.
Ve dönüp bakacaksın benim kaç arkadaşım var!
Düne kadar arkamızda olanlar bugün karşımızdalar!
Düne kadar yanımızda olanlar arkamızdan konuşur olmuşlar, demek ki biz bir adım öndeyiz!
Sağlık olsun be...!
Beyce beyin arkasından konuşmuş bizim arkamızdan mı konuşmayacaklar güler geçerim! 😂
Daha güzel günahlarımızı taşıyacak bir 🫏 lazım! 😁
Hadeee herkes yoluna! 👍
Yorumsuz lütfen! 😊
81 notes
·
View notes
Text
pazardan geliyorum su gibi duru bir kız gördüm portakal kokuyordu her yan suyunu yüzüme sürdüm
tavaf ettim etrafında yedi kez gül��msüyordu kâbe durdu önümde bir gezegen engebe usulca adını fısıldar gibi iki kere öksürdüm
bir fatiha giydirdim ıslanmasın yağmurda diye üç de ihlâs gerekti kırkbir kere maaşallah'la okudum yüreciğine üfürdüm
bir kız gördüm su gibi duru ah bilemezsiniz o iman bense küfürdüm ......
hep aynı resim boyuna annesiz bu yalnızlık kimse tanımıyor kimseyi artık deniz de görmüyor sesim cam güzelleri gibi ortalık uzak balkonlarda kırık şarkılar hicrâna vasıl oldu yaz
ne meryem gibi bir bâkire ne babasız bir çocuk kaldı isa gibi esâmesi yok giderek mozaik bir peygamber dokunuyor gökyüzüne âh,nâçâre türkçesi yok.. .... bazen ağladığım için güler, bazen de güldüğüm için ağlarım kendime sebebine gelince; yüzümün yamruları abartılanır durmadan ...... öğleyin dua ettim karış karış gökyüzü na böyle tepemdeydi turuncu bir lâle konmuştu nefesime kalbimde milyonlarca çocuk eli ************ yağmurun minnacık elleri varmış alnın dokunduğu yermiş memleket buzuldan bir kale konmuş sesime aramızdan sinemalar geöeli ************ kavurur herkesi her kış mutlaka git,git,gönmez bahara hiçbir hicret ne bilişrdimü,çile konmuş göğsüme sen Yaban doğdun da Kızıl Gülüm .... Ne yükseklerde gözüm var Ne para pulda Bir tek sen mühimsin aşk sen hayatamda Tahammülüm yok gözlerinde Bir damla yaşa... Kıyamam Ne hasret biter bu yolda ne sevdam sana Bir tek sen emirsin aşk emir hayatımda İtirazım yok ateş bu değmesin sana Kıyamam
Sen başıma gelen en az en çok hatalarım Ah sen Herşeye rağmen bana sevap günahlarım Sen geceler boyu buram buram yandığım Ah sennn Kokuna hasret uykularla dalaştığım
Kızıl-Deniz Bozan
#aşk#bahar#edebiyat#şiir#kitap#şiir sokakta#gece#1duygusalhikayem#books#editorial design#flowers#hasret#papatya#vintage#playlist#spotify#türkiye#mutsuzluk#yalnızlık#postlarım#blog yazısı#anlamlı yazılar#edebi sözler#yazılarım#keşfedilmemiş#Spotify#aşka dair#kendi kalbine yazar#özlü sözler#siyah kadar yalniz
6 notes
·
View notes
Text
mezarların çoğunda bulunan taze kesilmiş çiçekleri gösterdi. "bu ölüler diyarında bunlar ölüler...", mezarlığın bakımsız ve terk edilmiş eski bir bölümünü işaret ederek "bunlar da gerçekten ölmüş olanlar" dedi. "artık hiç kimse mezarlarına gelmiyor çünkü yaşayan hiç kimse onları tanımıyor. onlar ölü olmanın ne demek olduğunu iyi biliyor."
94 notes
·
View notes
Text
Buranın en güzel yanı kimsenin beni tanımıyor oluşu. Ruh halime göre her şeyi paylaşıyorken kimse ne oluyor demiyor. Bir kuş kadar özgür
9 notes
·
View notes
Text
Kendi dünyamın içinde boğuluyorum çoğu zaman, içime giden yolda kimseye rastlayamıyorum, etrafım da başka kimse yok, benden ve kendimden başka. Yürüdüğüm yol sessiz, denizin dalgalarını duyuyorum sadece. Dalıyorum içime, denize dalar gibi, her şeyin kendimle ilgili olduğunu anlar gibi.. gibiyim sadece, olduğum gibi, baktığım gibi, sevdiğim ve belki de hissettiğim gibi. Kendimi seviyorum, bu güçlü yanımı, kendimi hissettiğim yanımı, kendim gibi olduğum anları. Hayat insanı başkalaştırıyor, hayat anı bir robot gibi yaşatıyor. Kimse bilmiyor içindeki beni. Tanımıyor.. Bir su gibi akıp gidiyor sadece. Düşünecek bir şeyin kalmadığı an en derin düşüncelere dalıyor adeta. Bilinmeyenlerin içinde bilmeyi bekliyor. Aslında sadece bakıyor hayata bazense hiç yaşayamıyor zaten. Hayata neden geldiğini düşünüp bulamıyor, sonrada vakti geçiyor zaten. Büyümek istiyor çocuk yaşında, büyük yaşında küçülmek istiyor. Bir ipte hiçbir zaman dengede kalamıyor. Düşmeye ramak kala tutunacak bir dal arıyor çürümüş ağaçta. İçimde bir tren, ona yetişmeye çalışıyor gibi. Öyleyim bazen, yetişmek istediğim şey ne bilmesem de yetişmeye çalışıyorum sadece. Yoruluyor insan, yolda başkalaşıyor. Bu değişim değil, kaybolmak. Farkında olduğunu sandığı şeylerin, yolunda olmadığını fark ettiği an. Kendini tanıdığı, fakat tanımadığını fark ettiği an. yaşadığını, fakat yaşamadığını fark ettiği an. Ne güzel kelime fark etmek. Zor ama çamurlu yol fark etmek. Yürüdükçe yürüyor, daldıkça dalıyorum içime.. Başkalarını izlediğimi fark ediyorum nedenini bilmeden.
10 notes
·
View notes
Text
( Bu yazıyı sonuna kadar okumak zorunda değilsiniz buraya içimi dökmek istedim sadece :) ) 3'lü arkadaş gruplarını hep sevmemişimdir. Her ne kadar dışarıdan 3 kişi bir birlik, hiç kimse hiç kimseyi dışlamıyor gibi gözükse de içinde hep üçüncü kişi dışlanıyor emin olabilirsiniz. Yani dışlanan kişi neden ben oluyorum diye kendime sorsamda cevabı kendi içimde bir türlü bulamıyorum. Onlara sorsan biz seni mi dışladık, biz seni ne zaman dışladık , biz seni hiçbir zaman dıslamadık ki gibi gibi cevaplar vereceklerine o kadar eminim ki . Kendilerini her ne kadar buna inandırsalar da geriye kalan 2 kişi üçüncü kişiyi dışlar kural budur o gruplar için diye düşünüyorum. Elle tutulur, doğru düzgün, sağlam bi dostum yok. Allah biliyor elbet karşıma adam akıllı düzgün bi dost çıkarır inşallah. Normalde böyle şeyler yazan insan değilim. Burada kimse kimseyi tanımıyor nasıl olsa o yüzden bu kadar rahat kullanıp içimi dökebiliyorum.
2 notes
·
View notes
Text
Kendi dünyamın içinde boğuluyorum çoğu zaman, içime giden yolda kimseye rastlayamıyorum, etrafım da başka kimse yok, benden ve kendimden başka. Yürüdüğüm yol sessiz, denizin dalgalarını duyuyorum sadece. Dalıyorum içime, denize dalar gibi, her şeyin kendimle ilgili olduğunu anlar gibi.. gibiyim sadece, olduğum gibi, baktığım gibi, sevdiğim ve belki de hissettiğim gibi. Kendimi seviyorum, bu güçlü yanımı, kendimi hissettiğim yanımı, kendim gibi olduğum anları. Hayat insanı başkalaştırıyor, hayat robotlaştırıyor bizi. Kimse bilmiyor içindeki beni. Tanımıyor.. Bir su gibi akıp gidiyor sadece. Düşünecek bir şeyin kalmadığı an en derin düşüncelere dalıyor adeta. Bilinmeyenlerin içinde bilmeyi bekliyor. Aslında sadece bakıyor hayata bazen hiç yaşamıyor da. Hayata neden geldiğini düşünüp bulamıyor, sonrada vakti doluyor. Büyümek istiyor çocuk yaşında, büyük yaşında küçülmek istiyor. Bir ipte hiçbir zaman dengede kalamıyor. Düşmeye ramak kala tutunacak bir dal arıyor çürümüş ağaçta. İçimde bir tren, ona yetişmeye çalışıyor gibi. Öyleyim bazen, yetişmek istediğim şey ne bilmesem de yetişmeye çalışıyorum sadece. Yoruluyor insan, yolda başkalaşıyor. Bu değişim değil, kaybolmak. Farkında olduğunu sandığı şeylerin, yolunda olmadığını fark ettiği an. Kendini tanıdığı, fakat tanımadığını fark ettiği an. yaşadığını, fakat yaşamadığını fark ettiği an. Ne güzel kelime fark etmek. Zor ama ferahlatıcı yol fark etmek. Yürüdükçe yürüyor, daldıkça dalıyorum içime.. Başkalarını izlediğimi fark ediyorum nedenini bilmeden. Onların benden daha güzel olduğunu, daha iyi olduğunu, daha iyi yaşadığını daha ve sadece daha fark ediyorum. Kıyaslıyorum kendimi, kendi en iyi yönlerimi bilerek. Sence ben mi güzelim o mu? , sence ben mi o mu? sence ben.. Tabi ki ben. Yolumun karıştığı ve kaybolduğumu hissettiğim an, tekrar dönüyorum içime 'kimsin sen?' umursamadan yaşayıp küçük anlardan zevk almaya çalışan, kitaplarla yaşayan ,insanlara iyi gelmeye çalışan ve insanlara yardım etmeye çalışan , yalnız olanların yalnızlıklarına katılmaya çalışan, hayırlı bir evlat ve hayırlı bir dost olmaya çalışan , başarılı olmaya sevdikleriyle vakit geçirmeye çalışan ve içimde olan bütün solan ya da solmayan çiçekleri büyütmeye çalışan biriyim ben. İnsan farklı olduğunu bilerek yaşamalı çoğu zaman, iyisi olduğunu düşünerek değil, "Farklı" olduğunu düşünerek. Mesela bu cümlelerin hiçbirini kimse yazamazdı, fakat herkes bunları yaşarken. İçinde olan potansiyeli ortaya çıkarman gerekirken, uğraştığın başka şeyler, kendinden kaçmak için mış gibi yaptığın şeyler.. Hissetmen gereken, sevilme duygusu, anı yaşamak duygusu, bir sesi dinlemek , bir manzaraya bakmak duygusu belki de sadece oturup bakmak, dalgalara, etrafa, kendine.. Bildiğin ama yapmaya gerek duyulmayan eylemler. Önemli olan şeyin kendini fark etmek ve bilemek olduğunu öğrendim bugün , yanlışlara , hatalara , insanlara rağmen. Ben kendim olmak için varım, küçük prenste de dendiği gibi " İnsan yalnız yüreğiyle doğruyu görebilir. Asıl görülmesi gerekeni gözler göremez." ve eklenir "Hakikati en iyi kalp gözüyle görebilir insan." bende bu yüzden yüreğimle bakıyorum, insanların derin hislerini anlamaya ve aslında bunların onları onlar yapan şeyler olduğunu savunuyorum. Her zaman güçlü değiliz, olmamalıyız da, düşüp düşüp kalkmasak bi anlamı kalır mıydı? sanmam. Herkesleşmeye başlayan insanlar, her an başkası olmak hissi, sen sensin, kendin gibi yaşa. Kendine dön, kendini hisset, kendi hobilerini, kendi sevdiklerini, kendin gibi hissettiklerini yap. Bu içindeki uzun yolda senden başka kimse olamayacak, kendi elinden tut. İçindeki bahçeyi süsle. Kurban gibi hissetme, çünkü senin yolun sana özgü, bu da bu yürüyüşten kendime not.
12 notes
·
View notes
Text
Anlatmıyor, susuyorum. İletişim kurmayı reddediyorum. Bana göre toplum kitle araçları gereksiz. İnsanlar birbirini dinlemek için var olmuyor aksine kendi ihtiyaçları ve bencil tutumları yüzünden seninle iletişim kurmayı seçiyor. Biriyle güzel vakit geçirmek bana göre konuşmadan iyi hissettirmek çok değerli bu yüzden biriyle iletişim kurmak istediğimde kendimle kuruyorum iletişimimi, biliyorum ki beni benden iyi kimse tanımıyor, anlayamaz da. Bu yüzden kendinle bağ kur ve kendini SEV. Bak burası çok önemli.
Sevgiyle kalın.
#iletişim#sevgi#insanolmak#insanlar#yaşam#kendinisev#kendime dair#kendi kalemimden#not#sözler#yazı#köşe yazısı#yalnızlık#dünya#malatya#kadın#fotoğraf#gece#toplum
7 notes
·
View notes
Text
koskocaman bir kızım, bir binanın tepesindeyim. kimse nerede olduğumu bilmiyor, ben buna özgürlük diyorum. kimse adımı bilmiyor. şimdi saçlarımı kestirdim görsen tanımazsın. seni sevebilirdim belki de gerçekten, seni bilmiyorum. aileler en iyisini bilirdi belki de gerçekten. eski masumiyetimi anıyorum, bir haftada dört kere uçuyorum. bilmediğim şehirlerde tepe tepe geziyorum. yalan söylemeyi hiç sevmedim, özgür değilsin. bu şehre gelmeyi her şeyden çok istemiştim şimdi kafam güzel sabah kahvaltıda içtiğim sangrialardan falan ama yalan söyleyemem. bana yetmiyorsun. ben hepinize bir ölçü fazla kaçıyorum. özgürlük. bu mu.koskocaman bir kızım boynumu eğmiyorum, paçayı yırttığım her şeye şükrediyorum. çatıdaki yeşil kuşu görmelisin. adam denize bile girmiyor. vaktini alıyor, elini hafif tutuyor ve dediklerini yapıyor. aşk bu mu. bana istediğim kadar dokunmuyor ve beni pek de tanımıyor. üstünü çıkartıyor yanımda ve otuzar şınavlarını eksik etmiyor. problemliyim adama çift kelime etmiyorum. düştüğümde kaldır beni oradan, çek çıkar, göğsünü aç bana, adımı al ağzına ve elini boynuma.
şimdi kafamı kaldırdım, yıldızlara bakıyorum. eskiden kayan yıldızı arardım.
3 notes
·
View notes
Text
Başladık.
Daha Ma aileye yeni giriyor ve ilk laf söz başladı. Neymiş amcamın oğlunu öperken bi eli cebindeymiş. Buna önce sinirlendim. Ben Ma da bir saygısızılık görmedim ki şimdiye kadar. Saygısızlık yapma gibi bir düşüncesi de olmadı. Tanımıyor etmiyor sonuçta. Dahası napacak elinizi mi öpecekti.
Bunu laf eden kişinin oğlu ve gelini her türlü şeyi yapıyor ama kimse onun lafını etmiyor. Gerçekten bu ailenin bu aptal saptal işleri beni yordu. Ma bunlara hazır mı bilmiyorum da.
Sinirim bozuldu birden duyunca. Ne kadar kötü niyetliler.
Bu laf benim için herhangi bir şey eksiltmez değil mi zarife.
Sadece üzüldüğüm şey beni bu ailenin içine sokmaya çalışmaları. Yolumuzu zorla bu şehre çevirmeye çalışmaları.. Terapide demişti N.hoca, siz gidin en uzak yere oturun kızım demişti.
Ah be dünya.
2 notes
·
View notes
Text
insanlar çok tuhaf kimse kimseyi tanımıyor
#sozler#sözler#geceye bir söz bırak#kitap sözü#gecenin sözü#iyi geceler#geceye not#ay benim gece senin#geceyedair#geceyemuhtacbirisi#aya#dolunay#kafamın içi#kafam çok dolu
2 notes
·
View notes
Text
AZ GİTTİK UZ GİTTİK Bu kitabımın başına gelenler çok ilginçtir. İlk basımı 1959’da (6 bin), ikinci basımı 1971’de (10 bin), üçüncü basımı 1974’te (10 bin), dördüncü basımı 1976’da (10 bin), beşinci basımı 1982’de (10 bin) yapılan “Az Gittik Uz Gittik” adlı kitabımın beşinci basımı daha satışa bile çıkmadan savcılığın istemiyle toplatıldı. On bin kitap, yayınevinin deposundan Sultanahmet’teki Adliye Sarayının mahzenine resmî araçla taşındı. Arkadan Ağır Ceza Mahkemesine verildim. AZİZ NESİN ... İlk basımının üstünden 33 yıl geçmiş bir kitabın beşinci basımı niçin toplanır ve böyle bir kitap neden mahkemeye verilir? En saçma işlemlerin bile niçininin ve nedeninin sorulamadığı bir dönemdi 12 Eylül 1980 darbesi sonrası… Eğer şimdiye kadar Aziz Nesin'i tanımıyor ve biraz da merak ediyorsanız 114.sayfada geçen "Tanışma" başlığı altındaki düşüncelerini özetleyim. Yazar, Öncü adlı bir dergide köşe yazmaya başlamış ve nasıl bir yazar olduğunu ifade etmiş: "Ulusal gelirimizin yüzde otuzsekizi, yurttaşlarımızın yalnızca yüzde ikisi arasında dağıtılmaktadır. Bundan daha göze batan sömürülme olmaz… Biz, işte bu bozuk düzene karşıyız. Karşı olmayanlar da, ya bu bozuk gidişten çıkarı olanlar ya da bu gerçekten habersiz aldatılmış olanlardır… Yazarlıktaki tutumuma gelince, kısaca söyleyeyim. En kolay kaytarılabilen iş, gazete yazarlığıdır. Bir yazar kendisi için tehlikeli gördüğü günün konularını yazmayıverir, başka konuları ele alır. Çünkü hiç kimse bir yazarı, ille şu konuda yazacaksın, diye zorlamamaktadır. Yazar böylece yan çizince, okurların çoğu yazarın kaytardığını anlamaz. Günün en önemli konularından yan çizip, okurları eğlendirici yazılar yazmak da yazarın elindedir. Oysa bu tutum, düpedüz sahteciliktir. Bir satıcının mostralık mal gösterip, başka bozuk malları sürmesi nasıl dolandırıcılıksa, bir yazarın da, korkusu yüzünden, en önemli konuları bırakıp sudan konular üstüne yazması, yazı dolandırıcılığıdır. Sizi hiçbigün dolandıracak değilim.” * Okuyunca şaşıyor insan, tee o günlerde/yıllarda yaşanan aksaklık, eksiklik, yolsuzluk, haksızlık,,, ne kadar da günümüze benziyor. Dili ve anlatımı kendisini zevkle, merakla okutuyor. * Bu kitaptan kazandığım en özellikli şey “LULUMBA” hakkında edindiğim bilgilerdir. Kongo devrimcisi Lulumba’nın karısına yazdığı mektubu okuduğumda çok etkilendim. Lulumba’yı anlatan belgeseli hemen o gün izledim�� Size de kesinlikle tavsiye ederim. * Bu kitapta, yazarlığı hakkındaki tutumunu da net bir dille ifade ediyor. Okuduğum birkaç kitabında da bunu gördüm. * Emperyalizme karşı. Savını açıklıyor. Yalama/yalaka/yandaş köşe yazarları gibi değil. Bilgisine, aklına, tezine göre fikir ortaya koyuyor. Emperyalizm karşıtlığından olsa gerekecek herhalde, sosyalizmi savunuyor. Ama sosyalizm hakkında pek bir şey bilmediğim için bu yönden bir şey diyemeyeceğim. Kitabın kendi öyküsü bile bana göre komik yukarıda yazmıştım…
Bundan sonrasını okumanıza pek de gerek yok aslında. Hoşuma giden alıntıları ve kendim için "hatırlataç"lar koydum. (Bu sözcüğü daha önce ne duydum ne okudum. Umarım ilk ben kullanıyorumdur :)
"Oysa şu saatlerce konuştuklarından bir kıpılık bilgileri olsaydı, ağızlarını açabilirler miydi?" (sayfa:69) *Balo Gazetesi İçin Yazı *** "Öğrenci yavrularımızın durumu nedir, biliyor musunuz? Okullarda başarı yüzde 3-5 diye yine her yılki gibi gürültüler kopar. Herkes birbirine suçu yükler. Başarı oranı düştükçe, her eğitim bakanı, çocuklara sınıf geçmeleri için yeni kolaylıklar çıkarır. (sayfa:86) *Ha Yavrum Ha... *** “Biz, eskiye bakarak bugün ilerledik sanıyoruz. Geçen yıl 100 okul var da bu yıl 103 okul olmuşsa, buna ilerlemek diyoruz. Bu ilerlemek değil, kendimizi kandırmaktır. İlerleme geçen yıllara göre ölçülmez, artan nüfus oranına göre ölçülür. Okul sayısı yüzde bir artıp, nüfus yüzde üç artmışsa, artan okul sayısı, artan nüfus sayısını karşılamıyorsa ilerleme yoktur, gerileme vardır. Bu, her alanda böyle; eğitimde, endüstride, tarımda...” (sayfa:105) *Üçbin Çıplak *** “ “Din ve Dünya İşleri ayrılacak!” denilmişti. Bu, dünkü sözdür. Bugün yeni bir söz var: -Bilim ve dünya işleri ayrılacak! Hoş bunu açık açık söylemiyorlar. Dillerini döndüre döndüre, üstü kapalı söylemek istedikleri budur: -Canım efendim, bilim başka bir iş… Sen profesörsen profesörlüğünü bil! Otur kürsünde dersini ver. Memleket işlerine ne diye burnunu sokarsın… Yaşam başka, kitap başka. Sen kitabını yaz oku, bu dalgalara karışma! ” (sayfa:142) *Horoz Şekeri *** -Aaaa… diyorlar, o adam çok namusludur. Şimdiye dek eline ne fırsatlar geçti de, yine çalmadı. Şu namus anlayışına şaşmaz mısınız? Sanırsınız, esas olan çalmaktır. Çalmayınca namuslu olur kişi. (sayfa:146) *Aaa… Çalmadı *** Başkaları sevişir öpüşürse, inanın bizim ahlakımızdan bir gram bile eksilmez. Öpüşen öpüşsün, bizi öpmüyor, bizden birini öpmüyor, biz de onu öpmüyoruz. E peki, bize ne oluyor? Öpüşmenin bir, ama bitek ayıp olanı var: El etek öpmek. (sayfa:158) *Öpüşüyorlardı Komiser Bey
7 notes
·
View notes
Text
Hayat tam bir labirent gibidir bazen sonu olmayan adımlar atarız geri dönüş yok sanarız ama aslında hep geri dönüş vardır çıkmaz bir koridora girdiğinde tek yapman gereken arkanı dönüp çıkmaktır.Çok can yakar ruhsal olarak ama eğer o koridordan çıkmayıp orda beklersen inan canın çok daha fazla acıyacak bırak geçmiş geçmişte kalsın, geçmişe takılıp kalırsan bir geleceğin olmaz, her adımını geçmişe bakarak atarsan geçmiş tekrarlar o acıyı tekrar çekersin.Tek yapman gereken geçmişten ders alıp yolunda devam etmek.Hayatta kendi yolunu bulmak çok zordur hatta bazen kendi yolunu bulamazsın, o yolu sen kendin inşa etmek zorunda kalırsın.
İhanete mi uğradın,arkadaşların yüzüne gülüp arkandan mı konuştu,sırlarını mı yaydılar,kimse seni gerçekten tanımıyor mu,içinde kopan fırtınaları kimse duymuyor mu görmüyor mu, inan aynı şeyleri ben de yaşıyorum ama biliyor musun biri beni buldu,farketti,gördü benden yaşça büyük bir abi benim içimde kopan fırtınaları duydu ve bana yardım ediyor.Belki de bazen gerçekten **doğru** insanlara içinizi açmanız gerekir.Sana şunu söyleyim doğru kişiyi bulmak çok zor ama buluyorsun işte bazen güzel tesadüfler onu sana getiriyor...
2 notes
·
View notes