#susturucu silah
Explore tagged Tumblr posts
Text
#silah aksesuar#tabanca ekipmanları#avcılık aksesuarları#silah çanta#silah kutu#tabanca fener#tüfek fener#silah optik#silah şarjör#silah şarjör yedek parça#silah kabza#silah şarjör kılıf#tabanca kılıf#silah temizlik seti#tabanca temizlik seti#susturucu silah#airsoft şarjör#airsorf susturucu#airsoft tabanca#airsoft aksesuarları#red dot
0 notes
Text
#silah aksesuar#tabanca ekipmanları#avcılık aksesuarları#silah çanta#silah kutu#tabanca fener#tüfek fener#silah optik#silah şarjör#silah şarjör yedek parça#silah kabza#silah şarjör kılıf#tabanca kılıf#silah temizlik seti#tabanca temizlik seti#susturucu silah#airsoft şarjör#airsorf susturucu#airsoft tabanca#airsoft aksesuarları#red dot
0 notes
Text
Teröristlerce tuzaklanan evlerde silah ve mühimmat ele geçirildi
https://pazaryerigundem.com/haber/181800/teroristlerce-tuzaklanan-evlerde-silah-ve-muhimmat-ele-gecirildi/
Teröristlerce tuzaklanan evlerde silah ve mühimmat ele geçirildi
Irak’ın kuzeyinde Dergele ve Miska köylerinde teröristlerin masum sivillerden gasp ettiği evlerde çok sayıda silah, mühimmat ve teçhizat ele geçirildi.
ANKARA (İGFA) – Milli Savunma Bakanlığı, komandoların Dergele ve Miska köylerinde teröristlerin masum sivillerden gasp ettiği evlerde arama-tarama faaliyetlerine titizlikle devam ettiğini duyurdu.
Arama sırasında sivil halkın meskûn mahalline girmeyen komandoların, halkın bahçe ve mülklerine zarar vermemek için azami hassasiyet gösterdiği kaydedildi.
Teröristler tarafından tuzaklanan evlerdeki patlayıcılar ise büyük bir dikkatle temizlendiği ifade edilen açıklamada bölgede son olarak ele geçirilen malzemeler şöyle listelendi:
– 1 adet RPG-7 roketatar,
– 2 adet RPG-7 mühimmatı,
– 3 adet sevk fişeği,
– 2 adet el bombası,
– 2 adet el dürbünü,
– 1 adet 12 x dürbün,
– 1 adet PTZ kamera,
– 9 adet telsiz,
– 3 adet kamera,
– 20 adet termal şemsiye,
– 2 adet silah dipçiği,
– 1 adet susturucu,
– 1 adet televizyon,
– 1 adet tuşlu telefon,
– 3 adet oyun cihazı CVD okur,
– 1 adet oyun konsolu,
– 1 adet oyun adaptörü,
– 1 adet aç konuş telefon diyafonu,
– 1 adet mini televizyon,
– 6 adet Top EYP yapımında kullanılan kablo,
– 1 çuval pil,
– 2 adet büyük tüp,
– 4 adet küçük tüp.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Savaşta Siviller İçin Güvenlikte Silah Susturucusunun Önemi
Savaşta Siviller İçin Güvenlikte Silah Susturucusunun Önemi
Modern ateşli silah teknolojisinin ortaya çıkmasıyla birlikte, susturucu, 1900’lerden beri silah aksesuarlarının ve yeniliğin ayırt edici özelliği olmuştur. Sıkıştırılmış barut tarafından üretilen patlayıcı kuvvet, atıcıya çeşitli şekillerde zarar verebilecek yoğun bir gürültü yaratır. Avcılar, ateşli silah kullanmak için daha gizli bir yaklaşım gerektirirken, yüksek sesli silah seslerine tekrar…
View On WordPress
#Savaşta Siviller İçin Güvenlikte Silah Susturucusunun Önemi#Silah Susturucu#Silah Susturucusunun Önemi
0 notes
Text
İplerim inceldiği yerden koptu kopacak
Ve ufacık bir bakış boğazımı düğümlendiririr.
Kimi özlediğimi bilmeden hasretin en yoğun halini yaşarım.
Ahh içimden dağıtmak gelir,
dağıtamam ya,
Kendimi dağıtırım.
Gözlerimin kahverengisi gitgide koyulaşır,
insanlarınki kankırmızılaşır.
Bakamam kimsenin yüzüne,
sevgiye muhtaç bir yavruya dönerim
Kalbim titrer..
Ben deliyim..
Susturucu takılmış bir silah,
Saati durmuş bir bombayım..
Haykırırım ama duyuramam sesimi…
Yine de sardığım tütünde,
Yaktığım cigarada bulurum
Mutluluğu…
Sonra yine hatırıma gelir,
Yahu ben sigara içmem ki!?
Dumanı şehrimin üstüne iner efkarım ağlamamaya yemin etmiş gözlerim,. 🍁
23 notes
·
View notes
Text
ben deliyim. susturucu takılmış bir silah, saati durmuş bir bombayım. haykırırım ama duyuramam sesimi... yine de sardığım tütünde, yaktığım cigarada bulurum mutluluğu… dumanı, şehrimin üstüne iner, efkarım, ağlamamaya yemin etmiş gözlerim. ben deliyim. unutulmuş bir hatıra, sonu dramla biten üç bölümlük bir komedi dizisiyim. çorbama kinimi doğrar, öfkemi kaşıklarım. zehir kokan bir gül biter dudaklarımın arasından, başımı göğe kaldırıp bakışlarımı çivileyip gökyüzüne seni seyrederim, sonra bir bidon gökkuşağı döküp üstüne yakarım seni, külünle birlikte zamana savrulurum. ben deliyim. zülfüm her gece ihanetler rıhtımında ciğerinin üzerinde sevdasını kurşuna dizer. geceyi ikiye bölerim, bir parçasına gece yarısı derim, ��bür parçasına yürek yarısı. şafaktansa bir parça aydınlık koparıp ekmeğime sürer, üstüne demli bir kuş cıvıltısı içerim. sonra hayatın adını yalan koyarım… ben yüreklerde ünlem, kafalarda soru işaretiyim. ben deliyim. bağrı taşlarla dolu bir toprak parçasıyım. bir uçtan bir uca kurumuşum. karınca yuvaları ve ayak izleriyle süslüdür tenim… kar yağar üşür, güneş vurur kavrulurum. kimisi tükürür, kimisi öper; tükürene mezar, öpene lalezâr olurum... ben nehirlerin yatağı, dağların mekanı, şeytanın babasıyım... ben deliyim. mutluluğu uzaktan seyrederken, cebimde küçük umutlar biriktiririm. gözlerimin, kapının eşiğine, duvardaki fotoğraflara takıldığı saatlerde kendimi paramparça olmuşluğun, tükenmişliğin koynunda bulurum. işte o zaman hayat acı kahve tadı verir, hep içime atarım ama kendimi içine atacak yer bulamam. anlamayana az gelirim, anlayana çok… ne yarınlar bir şey bekler benden, ne de ben bir şey beklerim yarınlardan.
yorgun ve yalnızım, kaldırımlara misafirim... gecenin gözleri üzerimde. denizin ortasında küçük bir adayım, yüzme bilmem… yüreğimi bir yere bırakmışım, bıraktığım yerden çok uzaklardayım. kapıları kapatmışım üstüme, sürgüleri beynime çekmişim. hey sabreden derviş, bana da sabretmeyi öğretsene. ben deliyim ama çok şey bilirim. renkler ve zevkler hiçbir şey ifade etmez bana… sonların başladığı yerden, başlangıçların son bulduğu yere gidiyorum. kara bir tren gibiyim yani, bir istasyondan bir istasyona, hep aynı raylar üzerindeyim… ben deliyim. yağmurun yağması benim için romantik değildir, ben kurşun yağmurlarını bilirim. benim güneşim batmaz, dünyam dönmez, ayım hep mehtap halindedir, rüzgârlarım doğudan eser kadehime doldurduğum hüzünle sarhoş olurum, mezem ise bir dilim umut… ezbere bilirim yaşamayı, yaşarken savaşmayı… ben deliyim. benim mevsimim değişmez, sadece bahardır. kuşlardan sadece güvercini bilirim, yüreğim kanatlarıyla beraber çarpar. insanlardan yalnız çocukları severim, onları da büyüyünceye kadar... ben deliyim. benim tanrım yoktur, bir çift göze, bir güler yüze taparım... bulmacaya benzerim, kimi zaman soldan sağa bir nota, kimi zaman yukardan aşağıya eski mısırda bir tanrıyım… bağıra bağıra şarkılar söylerim, sessiz sessiz şiirler yazarım. bilmediğim yerlerin, tanımadığım kişilerin resimlerini çizerim. ben deliyim. kendimle sohbet eder, kendi kendime gülerim. telefon kulübeleriyle kavga ederim. asfaltın siyahında kaybolup, düşüncelere dalarım. çıkmaz sokaklarda kendimi ararım, bir de güzel hayaller kurarım. sonra hayallerimle beraber suya düşerim. ben deliyim. çayım sekiz şekerlidir, sigara üstüne sigara yakarım. parayı sevmem ama para için çalışırım. çalışırken annemi düşünürüm ağlarım. alnımın teri gözyaşlarıma karışır. babamın otobüsüyle geçmişe yolculuk yaparım. ninemin masallarıyla, annemin radyodan ezberlediği sanat müziği şarkılarını hiç bıkmadan defalarca dinlerim... dört yaşında aşık olduğumu, ablamla vardiyalı kullandığımız çadır bezinden çantayla okula başladığımı görürüm... sonra babamın başımı hiç dayamadığım omuzlarında uykuya dalarım. rüyalar görürüm uyandığımda hiçbirini hatırlayamadığım… ben deliyim.
22 notes
·
View notes
Text
Counter Strike Silah İsimleri Nelerdir?
Counter Strike Silah İsimleri Nelerdir?
Counter Strike Silah İsimleri Nelerdir? Counter Strike Silah İsimleri ve kullanım özellikleri aşağıda sıralanmıştır; USP-S Susturucu ile donatılmış bir tabanca. USP-S , kısa / orta menzilde şu hasara neden olabilir: Kevlar olmayan bir rakibe vurulduğunda 140 ve Kevlar giyen bir rakip için 70. Bir Glock-18’den daha fazla hasara neden olur , ancak şarjörü 12 mermi tutar. Ceset darbeleri fazla…
View On WordPress
0 notes
Text
VAZGEÇİŞ..
Bazen çok zordur içinde fırtınalar koparken tepkisiz kalmak. Bir şey diyememek ben de o andayım galiba tam da şu anda içimde o kadar şiddetli ve büyük fırtınalar kopuyor ki artık savaşmaya ne gücüm kaldı ne inancım..
Her şey için çabalayıp ne kadar çabaladıkça o kadar parçalanmak tarifi zor bir his. Artık gözden akan yaşlar anlam ifade etmez oluyor. Adeta susturucu takılmış bir silah gibi kendi duygularımı öldürüyorum kendi elimle teker teker. Her kaybettiğim duygum o kadar yakıyor canımı o kadar yok ediyor benliğimi..
Artık kendimi tanıyamaz bir hal aldım. Yaşıyor muyum yoksa çoktan öldüm ve haberim mi yok ? İnsan hissizleşince ölmüş sayılmaz mı ? Sonuçta hiçbir şeyden bir anlam çıkartamaz. Hiçbir şeyin anlamı yoktur onun için, gökyüzü mavi gelmez bir süre sonra, deniz berrak olmaz onun için sonsuz olmaz. Nede olsa her şeyin bir sonu vardır. Mutluluğun, sevincin, aşkın anlamını yitirir her şey bir süre sonra.
En sevdiğin renk bile maviyken bir anda siyah olur artık yani dediğim gibi çoğu zaman vedalar zamansız olanlardır..
0 notes
Text
https://www.sar1880.com/
#silah aksesuar#tabanca ekipmanları#avcılık aksesuarları#silah çanta#silah kutu#tabanca fener#tüfek fener#silah optik#silah şarjör#silah şarjör yedek parça#silah kabza#silah şarjör kılıf#tabanca kılıf#silah temizlik seti#tabanca temizlik seti#susturucu silah#airsoft şarjör#airsorf susturucu#airsoft tabanca#airsoft aksesuarları#red dot
0 notes
Text
https://www.sar1880.com/
#silah aksesuar#tabanca ekipmanları#avcılık aksesuarları#silah çanta#silah kutu#tabanca fener#tüfek fener#silah optik#silah şarjör#silah şarjör yedek parça#silah kabza#silah şarjör kılıf#tabanca kılıf#silah temizlik seti#tabanca temizlik seti#susturucu silah#airsoft şarjör#airsorf susturucu#airsoft tabanca#airsoft aksesuarları#red dot
0 notes
Text
CSGO Susturucu Takma
CSGO susturucu takma nasıl yapılır? CSGO Susturucu Takma işlemini bilmiyorsanız ve merak ediyorsanız doğru yerdesiniz, bu rehberde CSGO Susturucu Takma yöntemlerini anlatacağız. CSGO Susturucu Takma Nasıl Yapılır? CSGO‘da sadece iki silaha susturucu takılabiliyor. Bu iki silah dışında silahlara susturucu takılamaz. Eğer takılacak olsa bile bu silahlarla dereceli maçlara giremezsiniz yani…
View On WordPress
0 notes
Text
Bir anlamı olmak zorunda (mı?)
ğlum çok kötü bir dönemdeyiz lan. Herkesin kafayı yediğini düşünüyorum şu son birkaç haftadır. Hayatımdaki en büyük ikilemin olduğu yılların içindeyim. Hayatımın hiçbir evresinde böyle bir duygu, fikir, tavır karmaşası yaşamadım. Mantıklı gelen her şeyi parçalarına ayırıp anlamsız hale getiriyorum. Bir kelimenin anlamını, hatta bir ekin ve bir bağlacın anlamını çıkarırsan geriye hiçbir şey kalmaz. ''-Da'' hecesi tek başına bir anlam ifade etmez. Fakat cümle içinde kullanırsanız ek veya bağlaç görevini başarıyla yerine getirir. Böyle deyince KPSS'den tam not almış birini övüyor gibi hissettim lan. Heheh. Fakat benim derdim bu kadar basit değil. Dövüş Kulübü filmi çıktığında 11 yaşındaydım galiba. Tanıştığımda ise 16. Her insanın hayatında dipler ve zirveler vardır ya moruk, benim ilk dibe dalmam tam da o filmle tanıştığım yaşın bir yıl öncesiydi. Ölümü bekliyordum o yaşlarda. Şaka yapmıyorum. Eğer beklentileriniz varsa bilirsiniz, ki bu kötü bir şeyse ne demek istediğimi çok iyi anlarsınız. Daha ölümü filmlerden gördüğü kadar bilecek yaştaysanız, ölümü bayılmak veya kısa süreli uyumak olarak tanımlayabilirsiniz. Geceleri nefesiniz kesik uyanmaya kaç gün dayanabilirsiniz? Düşüncesi bile kötü değil mi? Gerçi bunu ilk kitapta yazdım ama tam manasıyla anlatabildiğimi zannetmiyorum. Aynı filmde ''dibe vurmak, haftasonu gidilen bir piknik ya da tatil değil'' diyordu. Fakat aynen öyleydi. Gittiğiniz tatilde dibe vurabilirsiniz. Hatta tatile giderken bile dibe vurabilirsiniz. Ufak bir kaza sizin dibe vurmanızı sağlayabilir. O kazada herhangi bir uzvunuzu kaybetmeniz de bunu sağlayabilir. O nedenle şükretmeyi seviyoruz. Çok garip lan. Harbiden çok garip. Neyi, neden yaptığımızı bilmeyi geçtim sorgulamadan ölüp gidiyoruz. Buradayken yaptığımız şeyler popüler olmak için götünü vermek, duyarlı görülmek için kılıf değiştirmek, anlaşılmaya çalışmak, yarak kürek unvanlara sahip olmak için alçalmak, paraya domalmak, bilgili ve zeki görülmeye çalışmak için okumadığımız şeyleri savunmak, kaybetmenin ne olduğunu bilmeden nihilist takılmak, çıkarlarımızı hesaplamak, kazık atmak, intikam almak, boşluğu değerlendirmek, kaliteli görülmek adına saçma sapan şeyler yapmak, marka uğruna ölmek, tanımadığımız insanların düşüncesine uygun davranmak, kuralsız görülmek için ''x yerde x şeyi yapmak yasaktır'' levhalarının önünde çizgiyi geçtiğimizi düşünüp poz vermek, sürekli çelişmek, asla sorgulamamak... Kuralsız olmak; trafikte kırmızı ışıkta geçmek değil, ters yönde devam etmektir. Kuralsız olmak (?) Bilmiyorum moruk. İnsanları anlamayı geçtim, tanımanın bile zaman kaybı olduğunu düşünüyorum. Sonra da bana ait olmayan zamanı kaybettiğimi zannetmemenin denyoluk olduğunu düşünüyorum. İyi bir şeyi yapmadan önce milyonlarca kez düşünürken, şimdi yapmamayı düşünüyorum. Kötülük ve iyilik kavramlarını, fizik ve matematik kuralları içinde birleştirip kuralların aslında sonuca gitmenin en mantıklı olduğuna inanıyorum. Sonra o üstte yazdığım ters yönde ilerlemenin cesaret değil de aptallık olduğunu düşünüyorum. Evet, çelişiyorum. Belli bir zaman sonra paniğin bile azaldığını fark ediyorum. Çok feci ölümlerin bile hızla unutulduğunu, fakat modası geçmiş malzemeleri süper bir reklamla sattıran projeler gibi tekrar kendini hatırlattığını seyrediyorum. Fırtınadan kurtulamıyorum. Mahcubiyetin; milletin dalga geçeceğini düşünüp X büyük marka poşetlerin içine markasız elbise koymaktan çok, gücü yetmeyen insanlara ayıp olacağını düşünüp X büyük marka ayakkabıyı siyah poşetlerin içine koymak olduğunu biliyor muydun? O nedenle Sokrates, ''hiçbir şey bilmiyorum'' diyerek aslında cehaletin gösteriş olduğunun altını çizmek istemiş. Bunu da kişiliğinden ve bilgisinden çok maddiyat ve unvanın arkasına sığınan sığırlara hitaben söylediğini fark edebiliyor musun sen de? Doktorlar neden yemin eder hiç düşündün mü? Bunu Google'da arama ananı sikerim senin. Çok basit bir soru sordum ve cevap vermek için o motordan harmanlanma. Peki, ''heyecanlanma'', ''üzülme'', ''korkma'' diye başlayıp önüne de ''ama'' bağlacı getirilen cümlenin sonunda karşı taraf neden tam tersini yapar; bunu hiç düşündün mü? Sermayesiz ortaklık yaptın mı hiç? Kumar, illegal mi olur hep? Hayat nedir? Ezberlediğin tekerleme var mı? Babam bu kadar iyi pasta yapmayı nereden öğrendi... Chuck Palahniuk; dünyayı parçalara ayırdık, fakat o parçalarla ne yapacağımızı bilmiyoruz, demiş. Peki, bütün haldeyken, parçalara ayırmaktan başka bir şey aklımıza neden gelmedi? Düşünsene, başkasına ait bir tuvaleti bile temiz bırakmak için yırtılıyoruz. Hatta ses gelmesin diye neredeyse susturucu takacağız bir yerlerimize. E abisi, dünya da bize ait değilse parçalamak niye? Düşün kardeşim, ne olur düşün biraz. Rahatlamak için yaptığın şeyleri getir aklına. Ya da volta atarken yaktığın sigara bitene kadar yaptığın en mantıklı şeye odaklan. Kuralları olmayan cennetten, kuralları olan dünyaya gönderilip, kurallara uyarak kuralsızlığa ulaşacağını sana inandıran olguyu bul içinde. -x-= + öğrendiğin matematik formüllerini düşün. Ne olur biraz akışına bırakmayı somut bir şekilde yapacak kadar, neyi neden yaptığını iyice bil! Bunun için çabala. (ma?) Parçalara ayırmak? Hatırladın mı? Anlam, mana, ananın amı. Benim hayatımda hep dibe vuruşlar vardı. Bukowski lalesinin dediği gibi hem de; ''dibe vurduğunu zannedip bir dip daha keşfediyorsun''. İlk kitabımın ismi neden ''Dibe Vurma Sanatı'' anladın mı? Dışarıdan bakınca ne gördüğünü bilmiyorum, beni ne olarak görüyorsun onu da bilmiyorum ama emin ol çok sağlıklı değilim içeride. Önüne ne gelirse gelsin parçalayan manyağın birini getir gözünün önüne. Sonra da o parçaladığı neyse onu bir araya getirip; ''benim kalbim daha kötü halde moruk'' dediğini düşün. Hatta sigarayı bile adam gibi içmeyen birini getir aklına. İkinci kitabım da neden ''Bubi Tuzağı'' diye sormama gerek yok herhalde. Çünkü dibe vurmaya başlarsanız, tuttuğunuz dallar, bastığınız yerler, konuştuğunuz kişiler, inandığınız değerler, anlamı olan kutsallar... hepsi birer bubi tuzağıdır. Bunlardan kurtulmanın tek yolu da ''bir parçanı feda etmek''tir, ama yaşamaya devam edebilmek için daha fazlasını kaybedeceksin, unutma. Kırmızı ışıkta beklerken, arkadan vuran şey hayattır. Hayat; ne kadar da önüne bir şeyler koysa da, önüne çıkan her şey seni arkandan vurur, bunu da unutma! Kürtaj edilen bebekler ne kadar sinirliyse annelerine, o kadar sıyırdığımı düşünüyorum ben de. Bir silah al eline. Cüneyt Arkın filmlerindeki gibi olsun. Rus ruleti tarzında yani. İçine de bir tane mermi koyup çevir kovanı ve kapat. Daya kafana. Sıkmaya başla, patlayana kadar. İşte insanın Bing Bang'i bu. Yani hayat ve ölüm böyle işler. Tek kullanımlık hayatının özeti budur; mermi gelene kadar yaşamak. İster sev, ister nefret et, istersen ölümsüzlüğü ara, istersen zırlayıp duaya başla, ya da kork. Ama aklından çıkarma, hayat hikayen sadece bu kadar. Anlık yaşamak dedikleri bu. Her patlamanın öncesi karanlıktır. Geçenlerde biri bana mesaj attı. Keşke silinmeseydi de buraya atsaydım. Bana, ''herkes kötü bir sen mi iyisin?'' yazdı. Ben de, ''hayır, en büyük orospu çocuğu benim.'' dedim. Eğer öyle olmasaydım, izin vermezdim bunlara. Vicdan ve tetik arasında ne var biliyor musun? Bok biliyorsun amın feryadı. Söylemeyeceğim de amına koyim. Sanki izin verdiğim her şey intikamını böyle alıyor kuzen. Cesaret ve aptallık arasında sadece ''bakış açısı'' vardır, bunu da unutma. Tıpkı delilik ve geri zekalılık arasındaki o incecik çizgi gibi. Ne olur anla. Bak şimdi iki seçenek veriyorum sana: 1- Evden çıkar çıkmaz kaza kurşununa denk geldin ve öldün. 2- Kutsal gördüğün bir şey uğruna öldün. Hangisini istersin? İkisi de aynı oğlum. Farkı yok. Donarak, yanarak, boğularak ve bir kamyonun altında kalarak ölmek üstteki iki maddeden farksız. Ölümü anlamlı kılan sikimsonik değerlerimiz olmazsa emin ol korkudan kafamıza sıkardık. Birinin sevgilini taciz etmesinden sonra kavga edip ölmeyi göze alabilirsin, öyle değil mi? Peki, ne olur sonra? Kız gider başkasını bulur. Tüm kutsal değerler de böyle amına koyim. Sen ölürsün ve senin ölümünü onurlandıranlar peşinden aynı şekilde ölmek için kuyruğa girer. Hayatın amacı budur artık. ''Neden?'' ve ''nasıl?'' sorusunun önemini anlıyor musun? Öleceksin, ama bunun için bile sebep gerekiyormuş hissi. Yani ''vade'', ''ömür'' ve ''taktiri ilahi'' dedikleri şey sadece ''sebep''. Bu sebep seni hayatta tutan en büyük etkendir moruk. Ölümün anlamlı olması için yaşıyorsun. Nietzsche gibi adamların da aramış olduğu sebep budur. Eğer böyle olmasaydı ve sen de hayatın anlamını ölüm sebebin ve vaatler (kutsal anlamlar) üzerine inşa olmasaydı şu an öldürürdün kendini. Eğer tersini düşünüyorsan öldür kendini. Niye mi? ''Çünkü'' Bilinmezliğin kucağında seni tutan yapıştırıcı budur! Geleceği bilmeden yaşamayı göze almanın sebebi budur! Boğularak, yanarak ve donarak ölme ihtimalini gözardı etmenin sebebi budur! Uyku haplarını kutusuyla içmenin, kanser olup kemoterapilerde sürünüp ölmekten daha mantıklı olduğunu bildiğin halde seni durduran tek şey budur! Beni korkutan ne biliyor musun? Yaptığım hiçbir şeyin benim kontrolümde olmaması. Tıpkı bunu inkar eden tanrı gibi! Anlayacağın senaryoyu doğaçlama oynamak istiyorum ben. Elimdeki metni okuyup ''böyle olmaz'' deyip kendim tekrar yazmak istiyorum. O nedenle bu kazayı yaptım;
Hem de bilerek amına koyim. Çünkü eğer senaryoda böyle ölmek yoksa emin ol burnun bile kanamaz. Sanırım senaryoyu değiştiremeyeceğim. Fakat heyecan katabilirim, ya da buna inanıp sürekli böyle şeyler yapabilirim, ne dersin? İşte senin ''kutsal değer'' olarak belirlediğin ölümlerin aksine bu cesaret değil geri zekalılık, öyle değil mi? Peki, neye ve kime göre? Her neyse. Eline, benim deyimimle sikindirik, senin deyiminle X büyük markalı bir telefon alıp selfie çekmek ne kadar kolaysa, bunu yapmak o kadar kolay cici kız, ve bu doğrultuda da bir erkeğe memeni çekip atmak ne kadar cesaret istiyorsa, bu da o kadar cesaret istiyor. Fazlası değil. Tabii bunu herkes(e) yapamaz(sın). Ya aptallık derler. Ya da cesaret. Ama kimse kayıtsız kalamaz. Bunun için çabala. (ma!) Sonu da Tyler'ın, ''lanet olsun, yaşamı sevmemize ramak kalmıştı!'' sözüyle getirelim. Slm. Nbr? bn çk ktü. Şimdilik bu kadar. (Yeni yazıya kadar ölmeyin)
05.07.2020
0 notes
Photo
Fatih'te cinayete kurban giden Uygur Türkü'nün ölümünde DEAŞ izi İstanbul Emniyet Müdürlüğü, “2019 İEM Faaliyet Raporu' isimli iki ciltten oluşan almanağı yayınladı. Yıl içinde yaşanan olayların yer aldığı almanakta yer verilen konuların öne çıkan başlıklarından biri de İstanbul Fatih'te 10 Kasım'da düzenlenen silahlı saldırıyla öldürülen Çin Halk Cumhuriyeti vatandaşı Uygur asıllı Aierken Saimaiti cinayeti oldu. Almanakta cinayet detayları ile anlatılırken, "Asayiş Şube Müdürlüğü'ne bağlı Cinayet Büro Amirliği dedektifleri, öncelikle maktulün geçmişine yönelik araştırma yaptı. Eldeki bilgilere göre, Kırgızistan'da para transferi yaptığı belirlenen Aierken, 2014 yılında, eşi ve 4 çocuğuyla Türkiye'ye adım atmıştı. Eldeki bilgiler, bu seyahatin bir mecburiyet (kaçış) olduğunu gösteriyordu" denildi. Almanakta Saimaiti'nin eşi Wufuli Bumailiyamu'nun ifadelerine de şu şekilde yer verildi: "Öldürülmek istendiğini söylüyordu. Paraların nereye transfer edilmek istendiğini bilmiyorum. Cinayetten 15 gün önce, Kırgızistan'da bize ait olan 1 milyon ABD Doları Türkiye'ye getirtmek istedik. Parayı taşıyan eşimin arkadaşı hava limanında öldürüldü. Paramız da gasp edildi. Güvenliğini sağlamak için Kırgızistan Başkonsolosluğu'na ait araç ile gezerdi. Bana da, 'Bunlar sizin fotoğraflarınızı çekmişler. Lütfen kendinize dikkat edin. Gittiğiniz yerleri haber verin' diyordu" İkili Adana'da yakalandı Eldeki deliller eşliğinde teknik ve fiziki takip başlatan dedektifler, tetikçi Kırgızistan uyruklu tetikçi Abdullah Enver ve Kırgızistan uyruklu Hüseyin Ahmetaliyev'in peşine düştü. Takip sonucu, eylem için, yasal olmayan yollardan Türkiye'ye giriş yapan şüphelilerin yine aynı yollarla Suriye'ye gitmeye çalıştıkları belirlendi. Konya'da özel araçla yasa dışı taşımacılık yapan Suriye uyruklu Ali İsbeh'e ait otomobile binen şüpheliler, İEM'in uyarısı üzerine Adana'da yakalandı. Susturucu takılı silah ise Pendik'te Ahmetaliyev'in bacanağı Kırgızistan uyruklu Normakhamat Ariphonov'a ait evin kömürlüğünde ele geçirildi. Sorguya alınan Abdullah Enver 2013'te, tetikçi Hüseyin Ahmetaliyev ise 2015'te ‘turist' olarak Türkiye'ye giriş yaptığını söyledi. Kısa bir süre Türkiye'de kalan şüpheliler, daha sonra yasa dışı yollardan Suriye'ye geçerek radikal terör örgütü DEAŞ saflarına katılmış. İnfaz emri İdlip'te mi verildi Suriye'nin İdlip kentinde tanışan teröristler, infaz emrini Özbek asıllı “Adem” adlı bir örgüt üyesinden aldıklarını ifade ediyor. Tetikçi sonrasını şöyle anlatıyor: “Örgüt yöneticisi Adem, ‘İstanbul'a gideceksin, Hüseyin Ahmetaliyev'in ile buluşacaksın. Karşılığında 50'şer bin Dolar alacaksınız' dedi. Ardından, öldürülecek kişinin fotoğrafını ve ev adresini verdi. Bir de bin 500 Dolar yol harçlığı. Bir hafta izleyip, öldürdük.” Sorgularının ardından “Tasarlayarak Kasten Öldürme” ve “6136 Sayılı Kanuna Muhalefet” suçlarından adliyeye sevk edilen şüphelilerin tamamı tutuklandı. Almanakta yer alan ipuçlarına göre saldırıda radikal örgütlerin parmağı olabileceği değerlendiriliyor. Saimaiti'nin ölümünde Suriye ve Irak gibi çatışmalı ülkelerde faaliyet gösteren aşırı uç radikal örgütlerden DEAŞ'ın ‘taşeron' olarak kullanıldığı ve örgüt üyelerinin para karşılığında bu eylemi gerçekleştirdikleri belirtildi. Sadık Kahraman #urfahaber #urfayazar #urfa #sanliurfa #urfagündemi #urfasondakika #haber #sondakikahaber #haberler
0 notes
Text
Diğer insanlar hapşırınca 'hapşuğğğ' ve benzeri sesler çıkartıyor. Ama ben neden susturucu takılmış silah gibi 'çiuv' diye ses çıkartıyorum. Bu durumu hala çözmüş değilim.
0 notes
Text
Ben Deliyim.
"Ben deliyim… Yorgun ve yalnızım kaldırımlara misafirim... Gecenin gözleri üzerimde. Denizin ortasında küçük bir adayım, yüzme bilmem… Yüreğimi bir yere bırakmışım, bıraktığım yerden çok uzaklardayım. Kapıları kapatmışım üstüme, sürgüleri beynime çekmişim. Hey sabreden derviş banada sabretmeyi öğretsene. Ben deliyim, ama çok şey bilirim. Renkler ve zevkler hiçbir şey ifade etmez bana... Sonların başladığı yerden, başlangıçların son bulduğu yere gidiyorum. Kara bir tren gibiyim yani, bir istasyondan bir istasyona, hep aynı raylar üzerindeyim... Ben deliyim… Yağmurun yağması benim için romantik değildir, ben kurşun yağmurlarını bilirim. Benim güneşim batmaz, dünyam dönmez, ayım hep mehtap halindedir, rüzgârlarım doğudan eser... Kadehime doldurduğum hüzünle sarhoş olurum, mezem ise bir dilim umut... Ezbere bilirim yaşamayı, yaşarken savaşmayı… Ben deliyim… Benim mevsimim değişmez sadece bahardır, kuşlardan sadece güvercini bilirim, yüreğim kanatlarıyla beraber çarpar. İnsanlardan yalnız çocukları severim, onları da büyüyünceye kadar.. Ben deliyim… Benim tanrım yoktur.. Bir çift göze bir güler yüze taparım.. bulmacaya benzerim.. kimi zaman soldan sağa bir nota, kimi zaman yukardan aşağıya eski mısırda bir tanrıyım... Bağıra bağıra şarkılar söylerim, sessiz sessiz şiirler yazarım. Bilmediğim yerlerin, tanımadığım kişilerin resimlerini çizerim. Ben deliyim... Kendimle sohbet eder, kendi kendime gülerim. Telefon kulübeleriyle kavga ederim. Asfaltın siyahında kaybolup, düşüncelere dalarım. Çıkmaz sokaklarda kendimi ararım, bir de güzel hayaller kurarım. Sonra hayallerimle beraber suya düşerim. Ben deliyim… Çayım sekiz şekerlidir, sigara üstüne sigara yakarım. Parayı sevmem ama para için çalışırım. Çalışırken annemi düşünürüm ağlarım.. Alnımın teri gözyaşlarıma karışır... Babamın otobüsüyle geçmişe yolculuk yaparım.. Ninemin masallarıyla , annemin radyodan ezberlediği sanat müziği şarkılarını hiç bıkmadan defalarca dinlerim.. Dört yaşında aşık olduğumu, ablamla vardiyalı kullandığımız çadır bezinden çantayla okula başladığımı görürüm.. sonra babamın başımı hiç dayamadığım omuzlarında uykuya dalarım.. Rüyalar görürüm uyandığımda hiçbirini hatırlayamadığım... Ben deliyim… Güzel bir yaşam benim için anlam taşımaz, ben köyleri ve yürekleri yakılmış insanlar görürüm. kimsenin düşmanı değilim kimseye dost olmadım.. Ben yabancıyım bana.. söyleyemediğim düşüncelerim vardır.. her akşam ayrı bir meydanda atatürk heykelinin karşısında, olmayan aklımı darağacına asar ipini çekerim.... Ben deliyim.. Ben buralara ait değilim. Dağları sırt sırta vermiş bir ülkem, surlarla çevrili bir şehrim, on ikiden sonra volta attığım caddelerim kızıl sakallı bir dayım birde sarı saçlı yarim var benim.. Duygularım hep sansüre uğramış, bir fahişenin hayatı gibi yalancıdır gözyaşlarım... iplerim inceldiği yerden koptu kopacak Ve Ufacık bir bakış boğazımı düğümlendiririr. kimi özlediğimi bilmeden hasretin en yoğun halini yaşarım. ahh İçimden dağıtmak gelir, dağıtamam ya, kendimi dağıtırım. Gözlerimin kahverengisi gitgide koyulaşır, insanlarınki kankırmızılaşır. Bakamam kimsenin yüzüne, sevgiye muhtaç bir yavruya dönerim... Kalbim titrer, ben deliyim.. susturucu takılmış bir silah, saati durmuş bir bombayım.. haykırırım ama duyuramam sesimi... Yine de sardığım tütünde, yaktığım cigarada bulurum mutluluğu... dumanı sehrimin üstüne iner efkarım ağlamamaya yemin etmiş gözlerim, Ben deliyim.. Unutulmuş bir hatıra Sonu dramla biten üç bölümlük bir komedi dizisiyim çorbama kinimi doğrar, öfkemi kaşıklarım. Zehir kokan bir gül biter dudaklarımın arasından, başımı göğe kaldırırıp bakışlarımı civileyip gökyüzüne seni seyrederim, sonra bir bidon gökkuşağı döküp üstüne yakarım seni külünle birlikte zamana savrulurum. Ben deliyim... Zülfüm her gece ihanetler rıhtımında ciğerinin üzerinde sevdasını kurşuna dizer.. geceyi ikiye bölerim bir parcasına gece yarısı derim öbür parçasına yürek yarısı.. Şafaktansa bir parca aydınlık koparıp ekmeğime sürer. üstüne demli bir kuş cıvıltısı içerim.. sonra hayatın adını yalan koyarım... Ben yüreklerde ünlem, Kafalarda soru işaretiyim. Ben deliyim... Bağrı taşlarla dolu bir toprak parçasıyım. Bir uçtan bir uca kurumuşum. Karınca yuvaları ve ayak izleriyle süslüdür tenim... Kar yağar üşür, güneş vurur kavrulurum. Kimisi tükürür, kimisi öper; tükürene mezar, öpene lalezâr olurum.. Ben nehirlerin yatağı, Dağların mekanı, Şeytanın babasıyım.. Ben deliyim... Mutluluğu uzaktan seyrederken, cebimde küçük umutlar biriktiririm, gözlerimin kapının eşiğine duvardaki fotoğraflara takıldıgı saatlerde kendimi paramparca olmuslugun, tükenmişliğin koynunda bulurum. İşte o zaman hayat acı kahve tadı verir, hep içime atarım, ama, kendimi içine atacak yer bulamam. Anlamayana az gelirim, anlayana çok... Ne yarınlar birşey bekler benden, Ne de ben birşey beklerim yarınlardan..." -Ercan İntaş
5 notes
·
View notes
Quote
ben deliyim yorgun ve yalnızım. kaldırımlara misafirim... gecenin gözleri üzerimde. denizin ortasında küçük bir adayım, yüzme bilmem yüreğimi bir yere bırakmışım, bıraktığım yerden çok uzaklardayım. kapıları kapatmışım üstüme, sürgüleri beynime çekmişim. ey! sabreden derviş bana da sabretmeyi öğretsene. ben deliyim, ama çok şey bilirim. renkler ve zevkler hiçbir şey ifade etmez bana... sonların başladığı yerden, başlangıçların son bulduğu yere gidiyorum. kara bir tren gibiyim yani hep aynı raylar üzerinde. ben deliyim. çizilmiş sınırları reddetmişim. ben hakkari'de düşen çığ, şırnak'ta kömür yatağıyım. eskişehir'de taput hücre, nevşehir'de peri bacalarıyım. maraş'ta katliam, marmaris'te orman yangınıyım. tunceli'de ozanların sazı. erzurum yaylasında çoban kavalıyım. diyarbakır'da yedi kardeş burcu, derik'te zeytin ağacıyım. almanya'da yıkılmış bir duvar, amerika'da bağımsızlık heykeliyim. fransa'da yıllanmış bir şarap, ingiltere'de özgürlük meydanıyım. somali'de aç bir çocuk, hollanda'da bir gram kokainim. irak'ta mülteci kampı, iran'da rejim muhalifi bir demokratım. brezilya'da görkemli bir festival, suriye ile lübnan arasında bekava vadisiyim. Antalya'da, teslim ol çağrılarına ateşle karşılık veren bir militanım. sırtımdan vurulmuşum abe bedenim dört parça, direniş koltuk değneyim. alnımdaki ayyıldızlı bayrağı , göğsümün kafesinde özgürlük türküsü öten yaralı kuşla dalgalanıyorum. ölüm kurşun olup yağar üstüme ,abla binlerce kez öldürülmüş ama ölmemişim. ben sıratın canbazı, doğal bir felaket, sosyal bir belayım. ben deliyim... duygularım hep sansüre uğramış. bir fahişenin hayatı gibi yalancıdır gözyaşlarım. iplerim, inceldiği yerden koptu kopacak. be abi kimi özlediğimi bilmeden, hasretin en yoğun halini yaşarım. ahh abi ahh içimden dağıtmak gelir, dağıtamam ya, kendimi dağıtırım. gözlerimin kahverengisi gitgide koyulaşır, insanlarınki kan kırmızılaşır. bakamam kimsenin yüzüne. sevgiye muhtaç bir yavruya dönerim... ben deliyim. susturucu takılmış bir silah, saati durmuş bir bombayım. haykırırım ama duyuramam sesimi. yine de sardığım tütünde, yaktığım cigarada bulurum mutluluğu. dumanı şehrin üzerine iner efkarımın. ağlamamaya yemin etmiş gözlerim... ben deliyim . kar yağar üşür güneş doğar kavrulurum kimisi tükürür kimisi öper tükürene mezar öpene lalezar olurum. karınca yuvaları ve ayak izleriyle süslü bedenim ...
1 note
·
View note