#sığınaklar
Explore tagged Tumblr posts
Text
niçin böyle oldu diye düşünmek yerine niçin böyle olmadı diye düşünelim diyorum.
bak hiç düşünmeyelim demeyi de isterdim, isterdim ama o yolda aceleyle yürürken cebinden kağıtlar düşüren adam ve bir kedi ondan korkmasın diye yavaş yavaş yaklaşan o küçük kız buna hiç hazır değil. üstelik, aynaların hiçbiri beni de pek hazır göstermiyor. gecikeceğim.
her şeyin nedenini, nasılını kuytulara geri dönüp bakmamak üzere bırakalım diyorum.
biraz göz göze gelmeye utanılan gözlerin varlığını düşünelim, düşünürken hiç göz göze gelmeyelim. yine de bunu uzun tutmayalım, çünkü gözlerim, biraz da baktığım aynalar, gözlerinden o kadar uzak kalmaya hiç hazır değil. bu defa gecikmeyeceğim.
gelirken yanında ellerini de getir. biraz, ölü bir yıldızın içinden bile bizi tutup çıkarabilecek şeyleri düşünürüz belki. tutmaya utanılacak ama tuttuktan sonra bırakmamak için kedi sevmemeyi ya da sigara içmemeyi göze aldıracak bir çift eli. biraz seni, biraz o elleri, biraz da o gözleri. gecikecek miyim?
bir keresinde sana bedenindeki tutunulabilecek yerleri saymıştım. korkunca kaçıp saklanacağım sığınaklar gibiydi her bir uzvun, bak, gözlerinden parmak uçlarına koca bi' evreni sığdırmış tanrı diyorum, sense gökyüzünü izliyorsun. sen baktığında gök bile farklı geliyormuş insana, inan, bu defa gecikmeyeceğim.
sen de düşünülecek bir şeyler say demek isterdim, isterdim ama sabahlayan kuşlar ve hiçbir ayna içinde sen olmadan bir şeyler düşünmeye hazır değil. yine de say, sen bir şeyler say ben de biraz her kıpırdayışın her kıvrılışın daha öpülesi yaptığı o dudakları düşüneyim.
seni düşünmekten kımıldayamayacağım, daha gece yarısına çok var ama haberin olsun, bu defa gecikmeyeceğim.
tüm geç kalışların aksine sana hep tam zamanında geleceğim.
69 notes
·
View notes
Text
Kime danışsam seni
Anlatıyor ne bilsin insanlar
Yıkılıyor bir bir içimde
Umuttan sığınaklar....
#spotify#zemin kat#sana benzeyen her şeye#dursun dünya#sen dön#kitaplar#karantina#beyzanınışıkları#gelmemeyegidenadam#benegeninincisi#3391km#beyzalkoc#şarkı#geceye bir şarkı bırak#gecenin şarkısı#sarkilardanparcalar#şarkı sözü#şarkı önerisi#sarkionerisi#geceninsarkisi#sana âşığım#keşfet#kahverengisaclikiz'dan
12 notes
·
View notes
Text
Dört Doğal Sığınak Sessizlik, Yalnızlık, Dinginlik ve Sadelik
Günümüz dünyasında hızla akan zaman, sürekli bir şeyler yapma ve başarma baskısı, çoğumuzun ruhsal dengesini zorlayabiliyor. Her an bir yere yetişmeye, bir şeylere sahip olmaya çalışmak, içsel huzuru bulmamızı engelliyor. Peki, ya sakinleşmek ve derin bir nefes almak için doğal bir sığınak bulsak? Sessizlik, yalnızlık, dinginlik ve sadelik… İşte, bu dört kavram, huzur arayışında keşfedilmesi gereken gerçek sığınaklar.
Sessizlik belki de en güçlü olanıdır. Dünyanın gürültüsü, teknolojiyle bağlantılarımızın sürekli olması, zihnimizin dinlenmesine fırsat bırakmaz. Ancak bir an için sessizliği seçtiğimizde, zihnimiz ve kalbimiz arınır. Sessizlik, yalnızca dışarıdaki seslerin yokluğu değil; düşüncelerimizin, duygularımızın ve içsel huzurumuzun yankı bulduğu yerdir. Bir süreliğine dünyadan uzaklaşmak, yalnızca seslerin değil, düşüncelerin de durmasına olanak tanır. Zihnimiz boşaldığında, gerçek anlamda huzuru bulabiliriz.
Yalnızlık ise, bazen korkulacak bir şey gibi algılansa da, aslında içsel keşif için büyük bir fırsattır. Yalnız kalmak, kendimizi daha derinden anlamamıza olanak tanır. Çevremizdeki seslerden, başkalarının beklentilerinden uzak bir şekilde, yalnızca kendi iç sesimize kulak vermek, kim olduğumuzu ve ne istediğimizi anlamamızı sağlar. Yalnızlık, dışarıya dönük yaşamın yüklerinden sıyrılmak, sadece kendimizle kalmak için bir alan yaratır. Bu alan, içsel huzuru ve barışı bulmak için çok kıymetlidir.
Dinginlik, hayatın karmaşasında kaybolmuşken bile, içsel bir dengeyi korumamıza yardımcı olur. Zihinsel dinginlik, sadece meditasyon veya yoga gibi uygulamalarla sağlanmaz; asıl dinginlik, kalbimizdeki sakinliği bulduğumuzda gelir. Düşüncelerimiz hızla aktığında, onları kontrol altına almak neredeyse imkansız olabilir. Ancak dinginlik, düşüncelerle barış yapmayı, onların bizi yormasına izin vermemeyi öğretir. Dingin bir zihin, kararlar alırken daha doğru bir şekilde hareket etmemizi sağlar.
Sadelik ise belki de hayatın en fazla gözden kaçan ama en derin huzuru getiren kavramıdır. Gereksizlikleri bir kenara bırakmak, sadece gerçekten önemli olan şeylere odaklanmak, yaşamı çok daha anlamlı hale getirir. Sade bir yaşam, daha fazla tüketimden, daha fazla kaygıdan uzak durmamızı sağlar. Gereksiz şeylerden arındıkça, hem fiziksel hem de ruhsal yüklerimiz hafifler. Sadelik, karmaşadan sıyrılmanın, ruhsal huzura ulaşmanın bir yoludur.
Bu dört doğal sığınak; sessizlik, yalnızlık, dinginlik ve sadelik, hayatın koşturmacasında kaybolmuş olan ruhumuza doğru yolu gösterir. Zihnimiz ve kalbimiz, bu sığınaklarda yeniden şekillenir. Belki de modern dünyada en çok ihtiyacımız olan şey, içsel dünyamıza geri dönmek, basit ve huzurlu bir yaşam arayışına girmektir. Kendimize bu sığınakları sunarak, hem dünyaya hem de kendimize daha sağlam bir şekilde kök salabiliriz.
#istanbul#iyiniyet#istanbuldayasam#türkiye#kıbrıs#iş#insan#artists on tumblr#hayat#writers on tumblr#instagram#blog yazarı#yaşamak#doga#yagmurluhava#yagmur#blog yazısı#sosyalmesaj#sosyalmedya#halklailişkiler#içerik stratejisi#kahvekeyfi#kahve#blog help#ask blog#girl blogger#yazılarım#tumblr yazarları#blog#Halimecan
3 notes
·
View notes
Text
Yine çok sayıda drone operatörü biriminin bir bölgede ortaya çıkmasının orada bir şeyler planlandığına dair istihbarat sinyali olduğunu söylersem büyük bir sırrı açığa vurmayacağım. Bugün veritabanı haritasına baktığınızda bu gerçek açıkça ortaya çıkıyor. Havanın sıcak olduğu yerlerde FPV drone operatörleri için birçok hesaplama var.
Cevabı, bu dronlara karşı koyma fırsatlarını bulmanın yolunu belirleyecek ana soruyla başlayalım.
FPV dronlarını yok etmek neden bu kadar zor?
En az üç ana faktör görüyorum.
Birincisi, insansız hava aracının hızı, bu da keşif insansız hava araçlarının küçük silahlarla düşürülmesiyle aynı şekilde bu insansız hava aracını düşürmeyi neredeyse imkansız hale getiriyor. silah. Üstelik drone avcılarıyla etkili bir şekilde savaşmanızı sağlayan şey hızdır. Böyle bir tetikçinin FPV drone ile yaptığı düellodan sonra zarar görmeden kalacağından çok uzağım.
İkincisi manevra kabiliyeti. Drone'u bu kadar tehlikeli kılan da hız ile birleşen bu manevra kabiliyetidir. Operatör, drone'u hedefe nispeten kısa bir mesafede düzeltebilir, hatta son anda hedefi değiştirebilir.
Üçüncüsü, gökyüzünde çok sayıda drone var ve bu da personelin drone dedektörlerini kullanarak kamikaze drone'ları tespit etmesini neredeyse imkansız hale getiriyor.
Ön cephedeki adamlar sıklıkla, havada farklı türde drone'ların bulunması nedeniyle dedektörün deli gibi bip sesi çıkardığını ve kamikaze doronları tanımlamanın neredeyse imkansız olduğunu söylüyor. Bu nedenle savunmaya hazırlanmak imkansızdır.
Ancak ideal olarak bir kamikazeyle savaşmanın bir yolu vardır. Bu bir anti-drone silahı.
Teorik olarak, bu silah aslında drone'un operatörle iletişimini kesebilecek ve dolayısıyla hedefi kaybedebilecek. Ama bu bir teori. Gerçek şu ki, bu ancak iki bileşenin çakışması durumunda mümkündürdolayısıyla hedefi kaybedebilecek. Ama bu bir teori. Gerçek şu ki, bu ancak iki bileşenin çakışması durumunda mümkündür.
Öncelikle silahı FPV drone operatörlerinin çalıştığı frekanslara ayarlamanız gerekiyor. Kamikazelerle savaşmak için fabrika yapımı silahları değiştirme girişimleri zaten var. Ve oldukça başarılı. Ancak henüz bu tür silahların kitlesel kullanımı yok. Bu durumun nedeni komutan ve amirlerin herhangi bir gecikmesinden değil, İHA'nın hızından kaynaklanmaktadır.
İkincisi, önceki paragrafta yazdığım hızın aynısı. Bir FPV drone'u düşürmek için avcının onunla yüzleşmeye hazırlıklı olması gerekir. Skeet atış egzersizi gibi. Hazırım, hedefi görüyorum!
Yani, avcının yanında her zaman bir silah bulundurması gerekir, ancak aynı zamanda savaş pozisyonunda, ateş açmaya hazır olması gerekir. Avcının normal bir tüfek kullandığı yukarıda yazdığım düellonun neredeyse aynısı.
LBS'deki adamların kendilerini kamikaze dronlarından korumak için nasıl adapte oldukları hakkında.
Ne yazık ki, aynı ünlü... çar-mangal burada hâlâ hakim, ancak farklı varyasyonlarda. Hem ekipman hem de sığınaklar çelik ağlarla, takviye parçalarıyla, hurda malzemeden yapılmış ızgaralarla, yani kamikaze darbesine dayanabilecek her şeyle korunuyor.
Etkili mi? Cevabım şu: nispeten etkili. Şansımız yaver giderse. Ve eğer FPV drone tek başına çalışıyorsa. Seri neredeyse her zaman dronların zaferiyle bitiyor...
2 notes
·
View notes
Text
Bir gün başını kaldırıyorsun ve bakıyorsun; etrafında senden başka kimse yok. Hayat, sanki ağırlığını senin omuzlarına yüklemiş de başka bir yöne bakmış gibi.
Sırf sen yerlerde sürün diye etrafına kurduğun o sahte duvarlar bir bir yıkılmış.
Geriye sadece kendinle kaldığın o lanet dolu içsel çırpınış kalmış.
Sen, şu üç beş saniye bile yalnız kalmayı beceremeyen , şimdi yüzleş kendinle, hadi!
O eski kararların…
Hatırlıyor musun, o gereksiz kibirle aldığın yarım akıllı kararları?
“Ben bilirim” deyip durdun, çevrene bakmadan; dinlemeden, tartmadan, sormadan.
Kendi kendine sığındığın o güçsüz sığınaklar şimdi başına çöküyor. Her bir taş, her bir enkaz parçası ayrı bir hatanı hatırlatıyor.
Al işte, tüm o kararlar sana geri döndü; hem de şiddetli bir tokat gibi. Şimdi söyle, pişman değil misin?
Bu mu hayal ettiğin son?
Öz eleştiriyi de unutmuşsun sen.
Her şey bir başkasının hatasıymış gibi, her yanlışta bir günah keçisi bulup arkasına saklandın.
Ne zamandı sahi en son aynaya bakıp da “Ben batırdım” dediğin?
En son ne zaman gerçekleri gözünün içine baka baka kabullendin? Hayır, ona buna attığın lafların hiçbirini kendine çevirmedin, hep kaçtın.
Kendine ettiğin savaşlarda, kendi kurduğun tuzaklara düştün, kendi çukurunda boğuldun. Kendi mağlubiyetini, kendi ellerinle yazdın.
Hani biraz cesaretin olsaydı şimdi bunların hiçbirine gerek kalmazdı. Biraz olsun kendine dürüst olabilseydin, geçmişiyle yüzleşen biri olabilirdin.
Şimdi geçmişin bir enkaz gibi omuzlarında; her an bir kırılmaya, bir devrilmeye hazır.
Ve o enkazın altında kalan da sensin.
Belki de en acısı bu, değil mi?
Bu pişmanlık, seni öldürmüyor, ama her gün biraz daha eritiyor. Taşıdığı yükle çöken bir beden gibi, her an biraz daha içine çekiliyorsun, dibe.
Öyle bir hayat yaşamışsın ki sanki her şey yanlış adımlarının gölgesinde kalmış.
Güya her şey kontrolündeydi, değil mi?
Siktir! öyle olmadı değil mi ?
Hep bir planın vardı, sözde büyük sendin.
Ama nereye gitti o planlar?
Nerede şimdi o sözde zeki insan?
Hadi söyle.
Geçmişin hayaletleriyle başa çıkamayan birinden geriye ne kalır ki? İşte, sadece kendine ettiği ihanetten başka bir şey kalmamış.
Şimdi pişmanlıkla o eski yaraları deşe deşe yaşıyorsun.
Gözlerini kapatıp kaçamıyorsun, çünkü geçmiş, gözlerinin önünden gitmiyor.
Her yanlış adım, her boşa harcanan nefes, o bitmeyen iç çekişmeler… Şimdi hepsi tek tek su yüzüne çıkıyor, her şeyden kaçarken kendine çarpmışsın işte.
Kime isyan ediyorsun?
Kim bu mağlubiyetin gerçek sorumlusu?
Sensin kabul et işte,
Belki de işin gerçeği, hiçbir şey yapmamış olman.
İçindeki o boşluk hep oradaydı, ama sen onu bir dolu safsata ile kapamaya çalıştın.
Hayallerin bile yarım kaldı, isteklerin köreldikçe sana bile yabancılaştın.
Başkalarına göstermek için yazılan başarı hikayelerin vardı, ama kendine hiç yazamadın bir tane bile.
Kendine söz geçiremediğin o her an, aslında büyük bir pişmanlık olarak bugününe eklendi.
Şimdi tüm o başarısızlıkları ve yitip gidenleri bir araya topla, başına bela olan tek gerçek bu değil mi?
Mağlubiyetin, senin eserinden başka ne ki?
Bak şimdi, dön ve gerçekleri gör.
Kendi kurduğun bu cehennemde, kendi kendini yakan sendin.
Ve işin en acı yanı, bir kurtuluş bile yok.
Bu yazgıyı, kendi ellerinle yazdın.
Pişman mısın?
Belki de artık, pişman olsan bile çok geç,
Avut kendini o pişmanlık çukurunun içinde..
5 notes
·
View notes
Text
O akşam Zifiri karanlıkta Dolunay bile sesiz kalmıştı bana karşı, başımı yasladığım yerler sele dönmüştü... Ama soğuk ve tatlı bi su değildi onu da hatırlıyorum. Sıcak, ateş gibi tuzlu bir suydu seli oluşturan... O kadar dumanı içime çekebilmeme rağmen bir nefes bile alamadım. Ama kafamın içindeki o sesler bana mı aitti yoksa bi başkasına mı bilmiyordum, ecnebi sesler yankılanıyordu kafamda onu biliyordum. Herşey uykudaydı o an, güneş doğacak, ay batıcak gibiydi ama hiç ışık yoktu. Koca bi zelzele yaşanıyordu içimde, göğsümde ise bir patlama, yanardağ patlaması... Sel, deprem, patlamalar, bunca afete rağmen kimse uyanmamış, kimse duymamıştı. Sanki hepsi sığınaklarına çekilmişti ama ben ortada yalnız başıma kalmıştım. Belkide o yüzdendi duymamazlıkları, sığınaklar ardına ses gitmiyordu... hatırlıyorum o akşam...
#gölge#kahve#yazılarım#kitap#kitap alıntısı#kitapokumak#kitapsözleri#blog post#kitapalintisi#kitapkurdu#yalnızlığım#acı#aşk#aşk acıtır#ölülerkonuşamaz#3391km#mavi gökyüzü#gece mavisi#siyah kadar yalniz#karanlık#siyahkadarsonsuz#ölüm#suskunluk#serçeler ağladığında#ay benim gece senin#my post#black tumblr#artists on tumblr#tumblr postları#umut bitti sigara ver
13 notes
·
View notes
Text
Çekilip sonra kabuğuna küskünlüğün
Kendime düşlerden sığınaklar kuruyorum
Kırık dökük izleriyle hayatın.
Usul sesli içe değen incecik
Bir şarkı büyütüyorum ömrüme benzeyen..
Sabah kadar uçuk, akşam kadar acı
Rengi dört mevsimin uyumsuz karışımı
Acemi bir şarkı.
Umutsuzluğa ve gerçeğe böyle katlanıyorum.
Seni ilk göreceğim gün, seni görene kadar dünyanın en kötü günüydü.
Dedim kendi kendime "zaten bir gün tüm bu olanlara, yaşananlara dayanamayıp son vereceksin ömrüne. Ne kadar kaldı ki ölümüne? Sonumuz bir ipin ucu çok iyi biliyorsun. Yıllardır o anı bekliyorsun, ölüp gideceksin. Gecelerce ölmek için yakarmadın mı? Sen değil miydin ölümüne günleri sayan? Neden hayatına birini aldın? Neden kırıp döküp üzmeyi tercih ettin. Beş yaşında ölmek için çırpınan sen değil miydin kızım? " sonra dakikalarca sana ağladım. Senin güzelliğine, zarifliğine, masumluğuna. Seni üzeceğimi biliyordum. Ama bu yaşamın altında ezilmeye daha ne kadar dayanırdım, bilmiyordum. Saatlerce düşündüm. Görüşmesem mi diye, içimdeki ses, en fazla ne olabilir o da herkes gibi unutur, dedi.
Sonra seni gördüm. Sesini duydum. Sarılırken titreyen ellerimi, deli gibi çarpan kalbini bilirim.
Onu gördüm ve içimde bir şarkı çaldı.
Onu gördüm ve aklıma ilk gelen şey çocukluğum oldu.
Onu gördüm ve sanki içimdeki fırtına dindi.
Onu gördüm ve bütün renkler parlamaya başladı.
Gördüm ve daha önce bana bir şey anlatmayan şiirler bir anda anlam kazandı.
Sanki kapı çalınıp çocukluk arkadaşınız yıllar sonra tekrar çıkagelmiş gibi.
Unuttuğunuz bir anıyı bulmak gibi.
Çok eskide kalmış,yıllar sonra yeniden duyduğunuz anda geçmiş bir zamanı size taşıyan bir şarkı gibi.
Karmaşık dağ yollarında kayboldukdan sonra birden bire bir dönemeçte denizle karşılaşmak gibi...
Şimdi ise derdim sen.
Dermanım zaten sen.
Zaman geçmez hiç sensiz.
Anılarım ve çocukluğum sen.
Umutsuz bir kız çocuğuydum ben.
Şimdi ise umut doldum
Ruhen ve kalben.
Yeşile karıştı
Kahverengi hayallerim.
Tenine karıştı
Kirli bedenim.
Ruhuna karıştı
Tüm iklimim.
Sana karıştı
Tüm benliğim.
Bugün ben santim santim
Varlığına teslimim.
Çelimsizim, isimsizim, kimsesizim
Fakat sensin tek gereksinim.
Kaçamadığım en güzel umutsun.
17 notes
·
View notes
Text
SONDAKIKA
Direniş ekseni Lideri Seyyid Ali Hamani şu anda direniş ekseni gruplarına öğle namazını kıldırıyor.
Bizim tarafımız: Sakinlik hali | Diğer taraf: Sığınaklar, çantalar, barınaklar...
3 notes
·
View notes
Text
Merdümgirizlere bazen özeniyorum. Kendilerine kalabalığın içinde yalnızlık saraylarını inşaa etmişler. Ne kadar çok insanla muhatab olursan, ne kadar çok konuşur, iletişim kurarsan neticesinde illa arızalar çıkıyor. Ama kendi halinde, umursamaz, sıfır iletişim düsturunu rehber edinenler ne canı sıkılıyor ne de dille ve kulakla yapılan günahlara maruz kalıyorlar. Ben beceremiyorum malesef müstakil takılmayı, toplumun içinde kayıtsız, sessiz kalmayı. Ama uzaklaşabileceğim mekanlar var şükür. Kendimi oralara atıyorum. Bir nebze de olsa soyutlanıp, ben ile başbaşa kalıp ruhumu dinlendirebiliyorum. Allah herkese Hira mahiyetinde olmasa da münferit takılabileceği sığınaklar nasip eylesin.
Fikret İ
45 notes
·
View notes
Text
"uzunca bir süre kendine sığınaklar kurup yıktın: düzen ya da eylemsizlik, başıboş sürüklenme ya da uyku, geceleyin devriye gezmeler, yansız anlar, gölgelerin ve ışıkların kaçışı. daha uzun bir süre kendine yalan söylemeyi, kendini sersemleştirmeyi, kendi oyununa gelmeyi sürdürebilirsin belki. ama oyun bitti, büyük şenlik, ertelenmiş yaşamın yalancı sarhoşluğu bitti. dünya yerinden kıpırdamadı ve sen değişmedin. kayıtsızlık seni farklı kılmadı."
12 notes
·
View notes
Text
uzunca bir süre kendine sığınaklar kurup yıktın: düzen ya da eylemsizlik, başıboş sürüklenme ya da uyku, geceleyin devriye gezmeler, yansız anlar, gölgelerin ve ışıkların kaçışı. daha uzun bir süre kendine yalan söylemeyi, kendini sersemleştirmeyi, kendi oyununa gelmeyi sürdürebilirsin belki. ama oyun bitti, büyük şenlik, ertelenmiş yaşamın yalancı sarhoşluğu bitti. dünya yerinden kıpırdamadı ve sen değişmedin. kayıtsızlık seni farklı kılmadı.
ölmedin. delirmedin."
3 notes
·
View notes
Text
Bildiğim tüm masallardan topladım acıları Bir karanfil gibi yakama iliştirdim Yaşamak dedim adına sığınaklar emzirdim Bütün sözcükleri yüzleştirdim ateşle Anlatamadım günlerin cehennemini
14 notes
·
View notes
Text
Sanki Asit yağmuru başlamış da, biz sokakta öyle çıplak kalmışız gibi..
Tüm saçak altları dolmuş, tüm sığınaklar kilitli, tüm parçalar her damla da paramparça.
Canım acıyor, canımız eriyor.
Söz sana GEÇECEK.
Ama UNUTMAYACAĞIZ…
16 notes
·
View notes
Text
Yarım ve Yarın
Bilemiyor nerede başlaması gerektiğini insan yazmaya. Gün araları şiir içleri gibi olur bilirsin. Gecenin içerilere sızdığı pencereler vardır, evet, ama bunların dışında günün çatlakları da vardır ufak ufak, kısa uzun ve üzgün şakrak. Bakıyorum kimse durduramıyor bu çatlaktan akanları, sen de akıttıkça akıtıyorsun ki çatlak kırık olsun kırık da evi yıksın. Yatağına gir uyu rüyanı gör, pencereden dışarı bak hatta atla kaçıncı kat olduğuna bakmadan diyor seslerimden biri, ama dur diyen başka bir karanlık güç var. Bu güç karanlık bir güç değil, karanlıktaki soluk sarı ışıkların topyekin gücü daha çok.
Küllük olarak bir güveç vermişler keşke içine kül koymasak da güveç koymuş olsalar. Ve insanlar yorucu işleri güçleri arasından bol ve renkli kazaklarını giyip gülümseyebiliyorlar, kimi sakalını bırakıyor, kimi kıvırcık saçını uzatıyor. O kıvırcık saç garip bir hale. Tuvaldeki yüzün etrafını hunharca siyaha boyarsın ve yüz kutsallaşır, işte öyle. Yalnızlık büyüyor ve pişmanlık duyduğun hataların kolu gittikçe bugüne ve hatta tam şimdiye uzanıyor, şimdi bir hata. Şu an bir hatadasın. Şu an bir pişmanlığın içindesin. Ve sen de gülümsüyorsun, yürüyorsun, belki de biraz sonra dans edeceksin kimbilir kimlerle. Aşırıgirdi değil ama azgirdideki aşırıbilgiye yoğunlaşıyorsun şimdi. Bu güzel. Pişmanlıklar küçüktür fakat büyüktür.
Sigaranı içmezken küllerin tam üstüne koyuyorsun; hayat ve ölüm bir kafa karışıklığı. Kusursuz yalnızlık, telefonun uçak modunda, gözlerinin gece modu açık. Güzel bir müzik giriyor, red hot chilli peppers diye şüphe ediyorsun ve öyle çıkıyor, ama hatırlamıyorsun ne zaman dinliyordun bunu, güzel bir zamanlar olsa gerek ama: nakaratı bekle. Bekle. Necessities. Dark? evet öyle. Batman gibi günlerini not alman lazım, geçmişin gibi günlerindeki ayrıntıları not almaya geri dönmen lazım. evet öyle. 5. birasında yamulmazdı Zorcan, ilginç. Uyku, kontrolün ta kendisi, şimdi kontrolden çıktı ve cıvık bir soğumuş sahlep gibi hayatın ameliyat masasına döküldü, her yer meni misali beyaz yapış yapış. Yenlerindeki bu pisliği umursayacak halde değilsin, birazdan kalkacak ve dans edeceksin. Ya da, öyle misin gerçekten?
Botların o kadar yalıtkan ki terledi ayak parmaklarının araları ve içerideki sıvı şimdi soğudu ve üşüyorsun sıcacık bir içeride olmana rağmen. Sen de insan azlığından istifade ederek (biraz sonra da insan fazlalığından istifade ederek) çoraplarını açığa çıkardın bir süre, ve ama sonra da hemen baldırının ve uyluğunun arasına sıkıştırdın. Isınmak. Belki durabilirdin bunu yapmadan da, ama yapmak seni katiyen büyük mutlu kıldı. Aynı anda iki ayağını dizinin arkasındaki aralığa kıstırabilecek kadar esnek bir yogacı değilsin. Sen bir yogacı değilsin. Bedenin senin tapınağın değil, ancak bir sığınak. Tapılmayan sığınaklar ise çürük ahşaptan mürekkep olur ancak. Ancak öyle olurlar. İnsanları dinlemeye geri dön, gözün seğiriyor.
Hikayeler kendilerini hatırlatmalı mı, bir hikaye olduklarını yani, okuyucuya, arada? Korkmaları gerekmez mi çünkü okuyucuları onları gerçekle karıştıracak diye. Daha da önemlisi, yazarları onları gerçekle karıştıracak diye. Ya da hatırlatmamalılar mı hepten, çünkü yazarın, ve okuyucunun da unutması gerektiğinden gerçeğin o hikaye olmadığını? Kapat. Haydi bir sigara sar ve sonra diğer ayağını bacağının arkasının arasına al. İki yarın tekrar bir bütün olsunlar hisler hususunda. Gözün seğiriyor ulan. Dur. Neden kimse gelmiyor ve neden kimse gelmeyecek yanıma sohbet etmeye veya en azından hiçbir soru sormaya, diye sormam lazım. Cevap. Gel. Belki de, yine, sanatla sarhoş olup ölmek/intihar etmek üzere olan biri gibi davranmalıyım kim biri yanıma gelip “iyi misiniz hocam” diye sorsun. Elim ağzım leşten ibaret.
Ben gülmesem de, ben kimsesiz olsam da, ben konuşmasam bile de dünya, savaşmaya değer uğruna. Birlikte gülüp konuşanlar var. Belki de mutlu değiller ve açıkçası umurumda değil olup olmamaları. Gülebiliyorlarsa ben de varım hepsine. di mi. Bir soru vardı, süpermen gibi güçlere sahip olabileceksin, even more than that, doktor manhattan gibi -ama seni kimse hatırlamayacak: birinin görüşünden çıktığın anda unutulacaksın. Sorusu da “evet mi hayır mı abi?”. Bunu bir cebimize koyalım, dursun. Sadece hayalet olsan bu dünyada, gezinen ve kimsenin, başka bir hiçbir varlığın fark etmediği ve etmeyeceği bir bilinç çarşafı olarak gezinmeye kafa sallar mısın (aşağı yukarı doğru), sorusuna da cevabım evet. Bir de süper kahraman olabileceksem, oho. Şu an ikinci sorudaki hayalet gibiyim, ama daha kötüsü -şu an insanlar yine benimle etkileşime geçmiyorlar, ama benim farkımdalar ve hoşlarına gitmiyorum, anlaşılıyor.
Hiç ısınamayacaksın. Yalandan ısınmak kolay. Bir yarını ısıtmak kolay da ikisi birden olmuyor bir türlü. Belki çok kısa bir an. Kendini daha da çok öğrenmelisin. Ve kendini siktir etmelisin. Tamamen değil, üzerine çıkıp tepinmelik siktir ediş, anladın? anladın.
29.3.2022
1 note
·
View note
Text
ABD'de Nükleer Sığınaklara Artan İlgi ve Güvenlik Arayışı
ABD’de Nükleer Sığınaklar: Artan Gerginlik ve Güvenlik Arayışı Günümüzde, dünya genelinde yaşanan siyasi ve askeri gerginlikler, birçok insanı geleceğe dair endişelere sevk ediyor. Özellikle ABD ile Rusya arasındaki ilişkilerin gerilmesi, birçok aileyi nükleer savaş ihtimali üzerine düşünmeye itiyor. Bu bağlamda, geçmişte yaşanan soğuk savaş dönemindeki korkular yeniden gün yüzüne çıkmaya…
0 notes