#müştak
Explore tagged Tumblr posts
leyliii · 11 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
•Üsküdar Vâlide-i Cedid Camii 🌙🫶🏻🎈
10 notes · View notes
yurekbali · 1 year ago
Text
Tumblr media
Muteber bir dünya vatandaşı olaraktan Bulutlara dayayıp merdiveni Elimdeki şu posta güvercinini Salacağım gökyüzüne Allah Lillâh aşkına İ n s a n  a ş k ı n a Topunuzu ihbar edeceğim Ne hâle getirdiniz şu dünyayı be - Müştak Erenus, Kimi Kime - Görsel: Aykut Aydoğdu
11 notes · View notes
fikret-i · 2 months ago
Text
youtube
Şu şarkı teypten çalarken ben de tam dağın başındayım. Vurmuşum arabamı zirvelere. Yüksekçe yerlerden etrafı seyrediyorum. Bu şarkı da tuzu biberi oldu hakeza. İnsan yaratılış cihetiyle hep arayış içinde. Helmin mezid mesabesinde. Hep daha yüksekleri arzu ederken aslında farkında dünyada kendini mutmain kılacak bir mekan, makam, nazar ve hal yok. Ama bu arayış, tatmin olmama, hırs, arzu, hayal verilmiş ise elbet cevap bulacaktır. Allah Hakîmdir. Abes iş yapmaz, israf ise ondan berîdir. E bu alemde görülmüyorsa karşılığı, demek başka bir alem için hazırlanmıştır bu ruh bu beden. Bu duygular, hissiyatlar dahi ahiretin vücuduna aşikare delalet ediyor. Verilen iştiyak, cennete müştak olmamız içindir. Dünya sadece bir vitrindir. Güzel nimetlerin, nümunelerinin sergilediği bir vitrin. Asıllarına müşteri olmamız için bizi teşvik eden bir vitrin.
36 notes · View notes
yasamsallik · 4 months ago
Text
Halden Anlamak❗
Ahmet Rasim meslek yaşamının elli ikinci yılında işsiz kalmış, Ankara’ya iş aramaya gitmişti.
Üstat altmış üç yaşındaydı ve o güne dek yüz kitaba imza atmıştı...
Ankara’ya gittiğinde, yolda o dönemin ünlü gazetecilerinden İsmail Müştak ile karşılaştılar...
Ahmet Rasim’i Ankara’da görmek, İsmail Müştak’ı şaşırtmıştı...
“Hayrola üstat?” dedi.
“Sizin Ankara’da ne işiniz var?”
Ahmet Rasim “işsiz kaldım” demedi de...
“Fırıncılar ekmeği yuvarlak yapıyor, ekmek elimden kaydı, Ankara’ya kadar yuvarlandı.
Ben de ekmeğin peşinden geldim!” dedi...
Bu anlatım, İsmail Müştak'ın çok hoşuna gitmişti...
Ahmet Rasim’den ayrılırken hâlâ gülüyordu...
O kadar ki, akşam Atatürk’ün sofrasında da Ahmet Rasim’in sözlerini yineleyerek orada bulunan arkadaşlarını neşelendirmek istedi...
Ne var ki Atatürk’ün hoşuna gitmemişti işittikleri...
İsmail Müştak’a çıkışır gibi sordu:
“Peki, Ahmet Rasim Bey’in iş meselesiyle alakadar oldunuz mu?”
İsmail Müştak mahcup halde,
“Hayır, Paşam!” dedi...
Atatürk:
“Peki ya, üstadın nerede kaldığını öğrendiniz mi?”
Bu soruya da olumsuz yanıt verilince, Atatürk’ün canı sıkılmıştı:
“Türk irfanına yarım asırdan fazla bir zamandan beri hizmet etmiş yaşlı ve muhterem bir zat işsiz kalıp Ankara’ya kadar geliyor, siz ona yardımcı olmuyorsunuz ve hatta nerede kaldığını dahi sorup öğrenmiyorsunuz...” diyerek sinirli şekilde eleştirdi...
Sonra hemen bir araç çıkartarak, Ankara otellerinde Ahmet Rasim’i arattı...
Dönemin Ankara’sında çok say��da otel yoktu zaten. Üstadı bulmak zor olmamıştı...
Hemen araca bindirip Atatürk’ün yanına götürdüler.
Atatürk, Ahmet Rasim’i kapıda karşıladı...
Sofraya buyur etti, yanına oturttu kendi eliyle ona ikramlarda bulundu hatırını sordu...
Atatürk, özellikle Balkan Savaşı yıllarında Ahmet Rasim’in cepheleri dolaşarak yazdığı röportajları ilgiyle izlerdi...
Ondan sonraki dönemlerde de, üstadın yazılarını hayranlıkla okurdu...
Bu değerli kalem sahibinin işsiz kalması Paşa’ya dokunmuştu...
Bir ara kulağına doğru eğilerek:
“Üstadım, münhal bir mebusluğumuz var...
Kabul buyurur musunuz?” diye sordu.
Ahmet Rasim o kadar etkilenmişti ki, bu incelikli iş önerisi karşısında dayanamadı, kalktı, Atatürk’ün elini öpmek istedi ve şöyle dedi:
“Ekmek, gerçekten Aslan’ın ağzında imiş!”
Atatürk tabii ki üstada elini öptürmedi; bir emeklilik ikramiyesi gibi, 1927’den 1932 yılında ölümüne kadar İstanbul milletvekili olma şansını verdi...
*Omar Yüksel paylaşımı...
* * *
Analitik düşünmek böyle bir şeydir...
Önce nedenini düşünür...
Sonra niçin sorusunu sorar kendi kendine...
Sorun çözme odaklıdır ve çözüm üretir.
İsmail Müştak, Ahmet Rasim'in anlattıklarını bir espri olarak anlamış! ve anlatmış...
Mustafa Kemal ise o keskin zekası ve analitik düşüncesiyle Ahmet Rasim'in işsiz olduğunu anlayarak çözüm üretmiştir...
Kimi lider tahtadan tüfektir, işlevsizdir, sorun olur ülkenin başına...
Kimi lider atomdan çekirdektir, devindikçe dünyaya hükmeder, aranır daima her ülkede...
33 notes · View notes
haldenhale · 4 months ago
Text
#İNSAN . #NEDİR. ?...
#THALES: İNSAN ARAŞTIRAN HAYVANDIR..
#PLATON: İNSAN TOPLUMSAL HAYVANDIR..
#ARİSTO.: İNSAN DÜŞÜNEN HAYVANDIR...
#SOKRATES: İNSAN SORGULAYAN HAYVANDIR..
#HERAKLIETOS: İNSAN TARTIŞAN HAYVANDIR..
#İ.#KANT: İNSAN ELEŞTİREN HAYVANDIR..
#K.#MARKX: İNSAN MÜCADELECİ BİR HAYVANDIR..
#F.#NIETZSCHE: İNSAN DÜPEDÜZ HAYVANDIR.
#BEDİÜZZAMAN : Hem madem gözümüzle görüyoruz ve aklımızla anlıyoruz ki;
#İNSAN şu kâinat ağacının en son ve en cem'iyetli meyvesi
ve hakikat-ı Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâm cihetiyle çekirdek-i aslîsi
ve kâinat Kur'anının âyet-i kübrası
ve ism-i a'zamı taşıyan âyet-ül kürsîsi
ve kâinat sarayının en mükerrem misafiri ve o saraydaki sair sekenelerde tasarrufa me'zun en faal memuru
ve kâinat şehrinin zemin mahallesinin bahçesinde ve tarlasında, vâridat ve sarfiyatına ve zer' ve ekilmesine nezarete memur ve yüzer fenler ve binler san'atlarla techiz edilmiş en gürültülü ve mes'uliyetli nâzırı
ve kâinat ülkesinin arz memleketinde, Padişah-ı Ezel ve Ebed'in gayet dikkat altında bir müfettişi, bir nevi halife-i arzı ve cüz'î ve küllî harekâtı kaydedilen bir mutasarrıfı
ve sema ve arz ve cibalin kaldırmasından çekindikleri emanet-i kübrayı omuzuna alan ve önüne iki acib yol açılan, bir yolda zîhayatın en bedbahtı ve diğerinde en bahtiyarı, çok geniş bir ubudiyetle mükellef bir abd-i küllî
ve kâinat sultanının ism-i a'zamına mazhar ve bütün esmasına en câmi' bir âyinesi
ve hitabat-ı Sübhaniyesine ve konuşmalarına en anlayışlı bir muhatab-ı hâssı
ve kâinatın zîhayatları içinde en ziyade ihtiyaçlısı ve hadsiz fakrıyla ve acziyle beraber hadsiz maksadları ve arzuları ve nihayetsiz düşmanları ve onu inciten zararlı şeyleri bulunan bir bîçare zîhayatı
ve istidadca en zengini ve lezzet-i hayat cihetinde en müteellimi ve lezzetleri dehşetli elemlerle âlûde ve bekaya en ziyade müştak ve muhtaç ve en çok lâyık ve müstehak ve devamı ve saadet-i ebediyeyi hadsiz dualarla isteyen ve yalvaran ve bütün dünya lezzetleri ona verilse, onun bekaya karşı arzusunu tatmin etmeyen ve ona ihsanlar eden zâtı perestiş derecesinde seven ve sevdiren ve sevilen çok hârika bir mu'cize-i kudret-i Samedaniye ve bir acube-i hilkat ve kâinatı içine alan ve ebede gitmek için yaratıldığına bütün cihazat-ı insaniyesi şehadet eden..
böyle yirmi küllî hakikatlar ile Cenab-ı Hakk'ın Hak ismine bağlanan ve en küçük zîhayatın en cüz'î ihtiyacını gören ve niyazını işiten ve fiilen cevab veren Hafîz-i Zülcelal'in Hafîz ismiyle mütemadiyen amelleri kaydedilen ve kâinatı alâkadar edecek ef'alleri o ismin kâtibîn-i kiramlarıyla yazılan
ve her şeyden ziyade o ismin nazar-ı dikkatine mazhar bulunan bu insanlar, elbette ve elbette ve her halde ve hiçbir şübhe getirmez ki; bu yirmi hakikatın hükmüyle, insanlar için bir haşr u neşr olacak ve Hak ismiyle evvelki hizmetlerinin mükâfatını ve kusuratının mücazatını çekecek.
Ve Hafîz ismiyle cüz'î-küllî kayıd altına alınan her amelinden muhasebe ve sorguya çekilecek.
Ve dâr-ı bekada saadet-i ebediye ziyafetgâhının ve şekavet-i daime hapishanesinin kapıları açılacak.
Ve bu âlemde çok taifelere kumandanlık yapan ve karışan ve bazan karıştıran bir zabit, toprağa girip her amelinden sual olunmamak ve uyandırılmamak üzere yatıp saklanmayacaktır.
Asa-yı Musa - 36
9 notes · View notes
mirzablogg · 11 months ago
Text
Tumblr media
#Bismillahirrahmanirrahim
Eyvah! Aldandık. Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zayi' ettik. Evet şu güzeran-ı hayat bir uykudur, bir rü'ya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgâr gibi uçar gider...
ﺍِﻧْﺴَﺎﻥْ ﺑَﺰَﻭَﺍﻝْ ﺩُﻧْﻴَﺎ ﺑَﻔَﻨَﺎ ﺍَﺳْﺖْ ﺍَﻣَﺎﻝْ ﺑِﻰ ﺑَﻘَﺎ ﺍَﻟﺎَﻡْ ﺑَﺒَﻘَﺎ ﺍَﺳْﺖْ
Kendine güvenen ve ebedî zanneden mağrur insan, zevale mahkûmdur. Sür'atle gidiyor. Hane-i insan olan dünya ise, zulümat-ı ademe sukut eder. Emeller bekasız, elemler ruhta bâki kalır.
ﺑِﻴَﺎ ﺍَﻯْ ﻧَﻔْﺲِ ﻧَﺎﻓَﺮْﺟَﺎﻡْ ﻭُﺟُﻮﺩِ ﻓَﺎﻧِﻰ ﺧُﻮﺩْﺭَﺍ ﻓَﺪَﺍ ﻛُﻦْ
ﺧَﺎﻟِﻖِ ﺧُﻮﺩْﺭَﺍ ﻛِﻪ ﺍِﻳﻦْ ﻫَﺴْﺘِﻰ ﻭَﺩِﻳﻌَﻪ ﻫَﺴْﺖْ
Madem hakikat böyledir; gel ey hayata çok müştak ve ömre çok talib ve dünyaya çok âşık ve hadsiz emeller ile ve elemler ile mübtela bedbaht nefsim! Uyan aklını başına al! Nasılki yıldız böceği, kendi ışıkçığına itimad eder. Gecenin hadsiz zulümatında kalır. Bal arısı, kendine güvenmediği için, gündüzün güneşini bulur. Bütün dostları olan çiçekleri, Güneşin ziyasıyla yaldızlanmış müşahede eder. Öyle de: Kendine, vücuduna ve enaniyetine dayansan; yıldız böceği gibi olursun. Eğer sen, fâni vücudunu, o vücudu sana veren Hâlıkın yolunda feda etsen, bal arısı gibi olursun. Hadsiz bir nur-u vücud bulursun. Hem feda et. Çünki şu vücud, sende vedia ve emanettir.
Hem onun mülküdür. Hem o vermiştir. Öyle ise, minnet etmeyerek ve çekinmeyerek fena et, feda et; tâ beka bulsun. Çünki nefy-i nefy, isbattır. Yani: Yok, yok ise; o vardır. Yok, yok olsa; var olur.
Hâlık-ı Kerim, kendi mülkünü senden satın alıyor. Cennet gibi büyük bir fiatı verir. Hem o mülkü senin için güzelce muhafaza ediyor. Kıymetini yükselttiriyor. Yine sana, hem bâki, hem mükemmel bir surette verecektir. Öyle ise, ey nefsim! Hiç durma. Birbiri içinde beş kârlı bu ticareti yap. Tâ beş hasaretten kurtulup, beş rıbhi birden kazanasın.
İman ve Küfür Müvazeneleri - 84
26 notes · View notes
benmeftun06 · 1 year ago
Text
Ey Allah'ım....
Cennete giripte cemalinden mahrum olanlardan değil, cennette cemaline müştak olanlardan eyle cümlemizi .....
Âmîn Ecmâin 🤲
Tumblr media
26 notes · View notes
yakazakalb · 1 year ago
Text
Tumblr media
"yalnız hüznü vardır bir kalbi olanın" der Tarık Tufan. Hüznüm olduğu için sevinmeliyim o zaman sevgili kendim. Hüznümü giderme çabasına da hiç girmemeliyim.
Yalnız hüznü vardır bir kalbi olanın.
Ve hüzün insanın kalbini besler ve hüzün insanın kalbini aslına ulaştırmaya yol olur. Hüzün insanın asıl yurduna da müştak oluşundandır. Ve hüzün elest bezm'inde verdiğimiz sözü unutmamamızdır.
Hüznüm kal orda daim. Hüzünlü kalplere daha çok misafir olur o Aziz Yâr (c.c).
26 notes · View notes
sade1-adam · 1 year ago
Text
İnsanlık tuhaf bir mahluk Müştak bey. Kendisine değer verenden kaçar, eziyet edeni sever.
Tumblr media
17 notes · View notes
nurtohumlari · 1 year ago
Text
Risale-i Nur benim bedelime sizlerle görüşür, derse müştak yeni kardeşlerimize güzelce ders verir. Nurlarla ya okumak veya okutmak veya yazmak suretindeki meşguliyet; tecrübelerle kalbe ferah, ruha rahat, rızka bereket, vücuda sıhhat veriyor. (Şualar)
Tumblr media
10 notes · View notes
denizeyuruyen · 1 year ago
Text
Tumblr media
Sana bu karanlık bu gürültü içinde Ellerimi uzatıyorum Sen bu karanlık bu gürültü içinde Görmüyorsun
Bütün köşeleri tutmuşlar Ortada meydanlar, gözler içinde Sana anlatamıyorum bütün bu köşeler Bu karanlık, bu ıslak, bu gürültü
Tutsana ellerimi Ellerimi görmüyor musun?
- Müştak Erenus
17 notes · View notes
yazan-kalem-siyah06 · 1 year ago
Text
Tumblr media
DUAMIZ SİZE.!
Bismillahirrahmanirrahim..
Estağfurullah..
Elhamdülillah...
Allahumme salli alâ seyyidina Muhammedin adede mâ fî ilmillahi salaten dâimeten bi devami mülkillah.
Yarabbi bu duam şuan bu mesajı okuyan güzel insanlar güzel kalpli kullarına.!
Yarabbi bu güzel insanların güzel kalpli kullarının kalbine Nur yağsın demet demet..
Kalbinize gönlünüze huzur dolsun, huzur hakim olsun, Allah diyen dilleriniz, kalbi dualarınız yükselsin semaya, dualarınız gönlünüzden kalbinizden geçerek Billur billur Nurlar yağsın avuçlarınıza ellerinize...
Gözleriniz inci inci Nur dolsun..
Bir bir öpsün Secdeler alnınızdan..
Yüreğiniz,eviniz huzurla dolsun..
Dualarınız kabul,kalan ömrünüz geçen ömrünüzden hayırlı olsun...
Allah'ın rahmeti bereketi hidayeti inayeti mağfireti sizlerin ve sevdiklerinin üzerine olsun.
Rabbim yar ve yardımcın olsun..
Geceniz gündüzünüz gibi aydınlık olsun..
Yolunuz açık gönlünüz pak olsun...
Her gününüz bol bereketli şen olsun...
Yüreğiniz ferah huzur mutluluk neşe ile dolu olsun..
Ömrünüz kır çiçekleri gibi ve gülistanlı bahçeler olsun...
Akıbetiniz mizanda ağır olsun...
Sorgu sualde hesabınız kolay olsun...
Resulullah (sallallahu aleyhi Vesselam) Şefaatciniz olsun...
Kur'an ve İman yoldaşınız olsun....
Sekiz cennet size ve sevdiklerine müştak olsun..
Hakk'ın cemalini görmek size ve sevdiklerinize nasip olsun...
Amin,Amin,Amin
Tumblr media
18 notes · View notes
hepeksikk · 1 year ago
Text
Sana meftun, sana müştak düş yorgunu âsude yüreğim..
12 notes · View notes
hatiragulzaman · 1 year ago
Text
💫💫💫
Yine uzunca bir hasbihal.
RİSALE-İ NUR MİZANLARINDAN ONÜÇÜNCÜ SÖZ'ÜN İKİNCİ MAKAMININ HAŞİYESİDİR
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
Risale-i Nur'daki hakikî teselliye mahpuslar çok muhtaçtırlar. Hususan gençlik darbesini yiyip, taze ve şirin ömrünü hapiste geçirenlerin, Nurlara ekmek kadar ihtiyaçları var. Evet gençlik damarı, akıldan ziyade hissiyatı dinler... His ve heves ise kördür, âkıbeti görmez. Bir dirhem hazır lezzeti, ileride bir batman lezzete tercih eder. Bir dakika intikam lezzeti ile katleder, seksen bin saat hapis elemlerini çeker. Ve bir saat sefahet keyfiyle bir namus mes'elesinde; binler gün hem hapsin, hem düşmanın endişesinden sıkıntılarla ömrünün saadeti mahvolur. Bunlara kıyasen bîçare gençlerin çok vartaları var ki: En tatlı hayatını, en acı ve acınacak bir hayata çeviriyorlar ve bilhâssa şimalde koca bir devlet, gençlik hevesatını elde ederek, bu asrı fırtınalarıyla sarsıyor. Çünki âkıbeti görmeyen kör hissiyatla hareket eden gençlere, ehl-i namusun güzel kızlarını ve karılarını ibahe eder. Belki hamamlarında erkek kadın beraber çıplak olarak girmelerine izin vermeleri cihetinde bu fuhşiyatı teşvik eder. Hem serseri ve fakir olanlara, zenginlerin mallarını helâl eder ki; bütün beşer bu musibete karşı titriyor.
İşte bu asırda İslâm ve Türk gençleri kahramanane davranıp iki cihetten hücum eden bu tehlikeye karşı, Risale-i Nur'un Meyve ve Gençlik Rehberi gibi keskin kılınçlarıyla mukabele etmeleri elzemdir. Yoksa o bîçare genç, hem dünya istikbalini, hem mes'ud hayatını, hem âhiretteki saadetini ve hayat-ı bâkiyesini azablara, elemlere çevirip mahveder ve sû'-i istimal ve sefahetle hastahanelere ve hissiyatın taşkınlıklarıyla hapishanelere düşer. Eyvahlar, esefler ile ihtiyarlığında çok ağlayacak. Eğer terbiye-i Kur'aniye ve Nur'un hakikatlarıyla kendini muhafaza eylese, tam bir kahraman genç ve mükemmel bir insan ve mes'ud bir müslüman ve sair zîhayatlara, hayvanlara bir nevi sultan olur. Evet bir genç, hapiste yirmidört saat her günkü ömründen tek bir saatini beş farz namazına sarfetse ve ekser günahlardan hapis mani olduğu gibi o musibete sebebiyet veren hatadan dahi tövbe edip sair zararlı, elemli günahlardan çekilse; hem hayatına, hem istikbaline, hem vatanına, hem milletine, hem akrabasına büyük bir faydası olması gibi o on-onbeş senelik fâni gençlikle ebedî parlak bir gençliği kazanacağını, başta Kur'an-ı Mu'cizü'l-Beyan, bütün Kütüb ve Suhuf-u Semaviye kat'î haber verip müjde ediyorlar.
Evet o şirin, güzel gençlik nimetine istikametle, taatle şükretse; hem ziyadeleşir, hem bâkileşir, hem lezzetlenir. Yoksa hem belalı olur, hem elemli, gamlı, kâbuslu olur, gider. Hem akrabasına, hem vatanına, hem milletine muzır bir serseri hükmüne geçirmeğe sebebiyet verir.
Eğer mahpus, zulmen mahkûm olmuş ise, farz namazını kılmak şartıyla, herbir saati, bir gün ibadet olduğu gibi, o hapis onun hakkında bir çilehane-i uzlet olup eski zamanda mağaralara girerek ibadet eden münzevi sâlihlerden sayılabilirler.
Eğer fakir ve ihtiyar ve hasta ve iman hakikatlarına müştak ise; farzını yapmak ve tövbe etmek şartıyla herbir saatleri yirmişer saat ibadet olup hapis ona bir istirahathane ve merhametkârane ona bakan dostlar için bir muhabbethane, bir terbiyehane, bir dershane hükmüne geçer. O hapiste durmakla hariçteki müşevveş, her taraftaki günahların hücumuna maruz serbestiyetten daha ziyade hoşlanabilir. Hapisten tam terbiye alır. Çıktığı zaman bir kàtil, bir müntakim olarak değil, belki tövbekâr, tecrübeli, terbiyeli, millete menfaatli bir adam çıkar. Hattâ Denizli hapsindeki zâtların az zamanda Nurlardan fevkalâde hüsn-ü ahlâk dersini alanlarını gören bazı alâkadar zâtlar demişler ki: "Terbiye için onbeş sene hapse atmaktan ise, onbeş hafta Risale-i Nur dersini alsalar, daha ziyade onları ıslah eder."
Madem ölüm ölmüyor ve ecel gizlidir, her vakit gelebilir ve madem kabir kapanmıyor, kafile kafile arkasında gelenler oraya girip kayboluyorlar ve madem ölüm, ehl-i iman hakkında i'dam-ı ebedîden terhis tezkeresine çevrildiği, hakikat-i Kur'aniye ile gösterilmiş ve ehl-i dalalet ve sefahet hakkında göz ile göründüğü gibi bir i'dam-ı ebedîdir; bütün mahbubatından ve mevcudattan bir firak-ı lâyezalîdir. Elbette ve elbette hiç şübhe kalmaz ki, en bahtiyar odur ki; sabır içinde şükretmek ve hapis müddetinden tam istifade ederek Nurların dersini alarak istikamet dairesinde, imanına ve Kur'ana hizmete çalışmaktır. Ey zevk ve lezzete mübtela insan! Ben yetmişbeş yaşımda binler tecrübelerle ve hüccetlerle ve hâdiselerle aynelyakîn bildim ki: Hakikî zevk ve elemsiz lezzet ve kedersiz sevinç ve hayattaki saadet yalnız imandadır ve iman hakikatleri dairesinde bulunur. Yoksa dünyevî bir lezzette çok elemler var. Bir üzüm tanesini yedirir, on tokat vurur gibi hayatın lezzetini kaçırır.
Sözler - 148
4 notes · View notes
halo60tr · 2 years ago
Text
İnsan
tuhaf bir mahluk Müştak Bey…
Kendisine
değer verenden kaçar, eziyet edeni sever.
~♡ Ahmet Ümit
Tumblr media
14 notes · View notes
revnaktarblog · 2 years ago
Text
İNSAN ahsen-i takvimde yaratıldığı ve ona gayet cami’ bir istidat verildiği için, esfel-i sâfilînden tâ âlâ-yı illiyyîne, ferşten tâ Arşa, zerreden tâ şemse kadar dizilmiş olan makamâta, merâtibe, derecâta, derekâta girebilir ve düşebilir 1 bir meydan-ı imtihana atılmış, nihayetsiz sukut ve suûda giden iki yol onun önünde açılmış bir mu’cize-i kudret ve netice-i hilkat ve acube-i san’at olarak şu dünyaya gönderilmiştir. İşte, insanın şu dehşetli terakkî ve tedennîsinin sırrını Beş Nüktede beyan edeceğiz.
BİRİNCİ NÜKTE
İnsan, kâinatın ekser envâına muhtaç ve alâkadardır. İhtiyâcâtı âlemin her tarafına dağılmış; arzuları ebede kadar uzanmış. Bir çiçeği istediği gibi, koca bir baharı da ister. Bir bahçeyi arzu ettiği gibi, ebedî Cenneti de arzu eder. Bir dostunu görmeye müştak olduğu gibi, Cemîl-i Zülcelâli de görmeye müştaktır. Başka bir menzilde duran bir sevdiğini ziyaret etmek için o menzilin kapısını açmaya muhtaç olduğu gibi; berzaha göçmüş yüzde doksan dokuz ahbabını ziyaret etmek ve firâk-ı ebedîden kurtulmak için, koca dünyanın kapısını kapayacak ve bir mahşer-i acaip olan âhiret kapısını açacak, dünyayı kaldırıp âhireti yerine kuracak ve koyacak bir Kadîr-i Mutlakın dergâhına ilticaya muhtaçtır.
İşte, şu vaziyette bir insana hakikî mâbud olacak, yalnız, herşeyin dizgini elinde, herşeyin hazinesi yanında, herşeyin yanında nâzır, her mekânda hazır, mekândan münezzeh, aczden müberrâ, kusurdan mukaddes, nakstan muallâ bir Kadîr-i Zülcelâl, bir Rahîm-i Zülcemâl, bir Hakîm-i Zülkemâl olabilir. Çünkü, nihayetsiz hâcât-ı insaniyeyi ifa edecek, ancak nihayetsiz bir kudret ve muhit bir ilim sahibi olabilir. Öyle ise, mâbudiyete lâyık yalnız O’dur.
3 notes · View notes