Tumgik
#kooperatif tasfiye
harbiyehukuk1 · 1 year
Text
Şirketler Hukuku
Şirketler hukuku, ticaret hukuku bünyesinde yer alan ve ticaret şirketlerinin kurulması, birleşmesi, bölünmesi, devredilmesi, tip değiştirmesi, tasfiyesi gibi konulara dair konuları ve bu konulara ilişkin normları bünyesinde barındıran, ticaret şirketlerine ilişkin hukuki ilişkileri inceleyen bir hukuk dalıdır. Şirketler hukukuna ilişkin temel mevzuat, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu olup ayrıca özel kanunlar ve yönetmelik gibi düzenlemeler de mevcuttur. Bunları maddeler halinde sayacak olursak:
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu,
6103 Sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun
5941 Sayılı Çek Kanunu
1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu
4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun
5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu
6362 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu
Şirketler Hukuku Neleri Kapsar?
Şirketler hukuku, bir başka deyişle ortaklıklar hukuku, Türk Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu çerçevesinde usulüne göre kurulmuş olan ortaklıklara (kolektif, komandit, kooperatif, limited, anonim) ilişkin her türlü uyuşmazlık ve işi bünyesinde barındıran bir hukuk dalıdır. Bu kapsamda Türk Borçlar Kanununda yer alan adi ortaklık; Türk Ticaret Kanununda yer alan anonim, kolektif, komandit, limited ve kooperatif ortaklıklarına ilişkin sözleşmelerin kurulması, ortaklıktan çıkarma, ortak ekleme, tasfiye, iflas, kıymetli evrakın düzenlenmesi gibi hususları içerisinde barındıran hukuk dalıdır.
Şirketler Hukuku Davaları Nelerdir?
Şirketler hukukundan kaynaklanan dava ve işlere Şirketler Hukuku Davaları denir. Bu dava ve işler aşağıda saymış olduğumuz dava ve işler ile sınırlı olmayıp ortaklıkları ilgilendiren her türlü dava ve iş bu kapsamdadır. Ancak en çok bilinen ve karşılaşılan şirketler hukuku davaları özellikle şunlardır:
Ortaklık Sözleşmesi
Ortaklıktan Çıkma Davası
Şirket Alacakları Davası
Yönetim Kurulu Kararının İptali Davası
Rekabet Yasağı Davaları
Ortaklıktan Çıkarılma Davası
Şirketin Tasfiyesine İlişkin Dava
Şirketin Feshine İlişkin Dava
Şirketin İflasına İlişkin Dava
Sermaye Arttırma/Azaltma 
Konkordato 
Şirketlerde Tür Değişikliği 
Hisse Alım Satımı
Franchise Sözleşmelerinin Hazırlanması
Ortaklıktan Çıkanın Tazminat Davası
Şirket Denetçilerine Tazminat Davası
0 notes
Text
Kooperatiflerde istifa eden ortağa ne zaman ve ne kadar ödeme yapılır ?-ÖZMEN MÜŞAVİRLİK
Kooperatiflerde istifa eden ortağa ne zaman ve ne kadar ödeme yapılır ?-ÖZMEN MÜŞAVİRLİK
Kooperatiflerde istifa eden ortak ödediği paranın tamamını alabilir mi ?
İstifa eden ortaklarla hesaplaşmada kooperatifçe yapılmış olan hangi masrafların yapılacak ödemeden düşülebileceği:
Kooperatifler Kanununun 17’nci maddesinde, “Kooperatiften çıkan veya çıkarılan ortakların kendilerinin yahut mirasçılarının kooperatif varlığı üzerinde hakları olup olmadığı ve bu hakların…
View On WordPress
0 notes
serhatnigiz · 5 years
Text
Çin Pratiği Bağlamında Maocu Teoriye Genel Bir Bakış
Tumblr media
“Yoksul köylülerin önderliği mutlaka gereklidir. Yoksul köylüler olmadan devrim olmaz, onların rolünü inkar etmek, devrimi inkar etmek demektir.”
“Devrimci dönem içinde, karşı-devrimci güçleri tamamen devirebilmemiz ve Çin’deki hem karşı-devrimci, hem de emperyalist güçleri tamamen devirebilmemiz, devrimin zafere ulaşmasından sonra ise, üretimi hızla yeniden inşa edip geliştirebilmemiz, yabancı emperyalizmle baş edebilmemiz, Çin’i bir tarım ülkesi olmaktan çıkarıp giderek bir sanayi ülkesine dönüşebilmemiz için ve Çin’i büyük bir sosyalist devlet haline getirebilmemiz için partimiz aynı zamanda şehir küçük burjuvazisi ve milli burjuvazinin bizimle işbirliği yapabilecek mümkün olduğu kadar çok temsilcisi, aydını ve siyasi grubu ile de birleşilmesi gerekir.”
“Gerici sınıfların üyelerinin bu şekilde yeniden biçimlendirilmesi, ancak komünist partisinin önderliğinde demokratik halk diktatörlüğü tarafından başarılabilir. Bu gerçekleştirildiği zaman Çin’in başlıca sömürücü sınıfları, toprak ağası sınıfı ve bürokratik burjuvazi (tekelci kapitalist sınıf) tamamen tasfiye edilmiş olacaktır. Geriye milli burjuvazi kalıyor; bugünkü aşamada bunların bir çoğuyla uygun eğitim çalışmaları yapabiliriz. Sosyalizmi gerçekleştirme, yani özel girişimi devletleştirme zamanı geldiğinde, bu sınıfı eğitme ve yeniden biçimlendirme çalışmasını bir adım ileri götüreceğiz.”
“Şimdi iki ittifakımız var; biri köylülerle, diğeri milli burjuvaziyle. Her ikisi de bizim için vazgeçilmezdir.”
“Çin’de iki ittifak vardır; biri, işçi sınıfının köylülerle ittifakı, diğeri ise işçi sınıfının kapitalistlerle, profesörlerle, yüksek teknik personelle, bizim safımıza geçen Guomindang generalleriyle, dini önderlerle, demokratik partilerle ve parti bağı olmayan demokratlarla ittifakıdır. Her iki ittifak da gereklidir ve sürdürülmelidir.”
“Ekim Devrimi burjuvaziyi devirdi; bu, dünya tarihinde eşi görülmemiş bir olaydı. Bütün ülkelerin burjuvazisi bu devrime kara çalmak için veryansın ediyor, onun hakkında tek bir iyi şey söylemiyordu. Rusya’daki burjuvazi karşı-devrimci bir sınıftı; o sırada devlet kapitalizmini reddediyor işi yavaşlatma ve sabotaj eylemleri örgütlüyor ve silaha sarılıyordu. Rusya proletaryası için burjuvazinin işini bitirmekten başka çare yoktu. Bu başka ülkelerin burjuvazisini kızdırdı, ve onların saldırgan bir dil kullanmasına yol açtı. Çin’de ise biz milli burjuvazimize nisbeten daha yumuşak davrandık; onlar kendilerini biraz daha rahat hissediyor ve siyasetimizde bazı iyi şeylerin olduğuna inanıyorlar.”
“Ancak, milli burjuvazi, emperyalizme karşı, birleşik cepheye katıldığı taktirde, işçi sınıfı ve milli burjuvazi ortak çıkarlara sahip olacaklardır. Burjuva demokratik devrim döneminde halk cumhuriyeti emperyalist ve feodal mülkiyet dışındaki özel mülkiyeti kamulaştırmayacak ve milli burjuvazinin sanayi ve ticaret işletmelerine el koymak şöyle dursun, onların gelişmesini teşvik edecektir... Demokratik devrim aşamasında emek ile sermaye arasındaki mücadelenin bir sınırı vardır. Halk Cumhuriyetinin iş kanunları işçilerin çıkarlarını koruyacak, ancak milli burjuvazinin kar etmesini ve sanayi, ticaret işletmelerini geliştirmesini de önlemeyecektir.”
“Yeni demokratik devlet sisteminde, emek ve sermayenin çıkarlarını düzenleme siyaseti benimsenecektir. Bu siyaset, devlet sektörü ile özel sektörün, emekle sermayenin, sanayi üretimini geliştirmek üzerine beraberce çalışmaları için, bir yandan işçilerin çıkarlarını koruyacak... öte yandan da gereğince idare edilen devlet işletmelerinin, özel işletmelerin ve kooperatif işletmelerin kanunla tespit edilmiş karlarını güvence altına alacaktır.”
“Feodal sistemin yokedilmesi ve tarım ürünlerinin geliştirilmesi, sanayi üretiminin gelişmesinin ve bir tarım ülkesinin bir sanayi ülkesine dönüşmesinin temellerini atacaktır. Bu, yeni demokratik devrimin nihai hedefidir.”
Mao Zedung [1].
Maoizm’in genel teorik çerçevesine yönelik bugüne kadar pek çok eleştiri yapılmış olsa da; Maoizm'e yönelik yapılabilecek en temel eleştiri “Proleter ezilme algısından sosyalizm çıkıyor da, neden ezilen köylü algısından bir sosyalizm çıkmıyor?” önermesi olmalıdır. Keza; Maoist devrim stratejisine ve taktiklerine damgasını vuran asıl şey, bu taktik ve strateji gereğince köylülüğün “temel güç” (yani devrimin ve sosyalizmin toplumsal kaldıracı) olmasına karşın, ne hikmetse “demokratik halk devrimi” ekseninde ideolojik önderliğin ise proletarya bırakılmış olmasıdır. Şayet köylülük feodalizmi ve kapitalizmi yıkmak ve sosyalizmi kurmak için temel güç ise (ki burjuvazi tarihsel olarak köylülüğü kendisine yedekleyerek bunu gerçekleştirmişti), neden ideolojik önderlik köylülüğe değil de, hala proletaryaya devredilmektedir. Maoizm’in temel “teorik açmazlarından” biri de budur. Çünkü Maoizm bir nevi tarihsel olarak proletaryanizm’in köylülük içinde ki uzantısı olarak gelişmiştir. Ve doğal olarak Maoizm’in ideolojik besin kaynağı da yine içinde çıktığı Marksizm ve Leninizm olmuştur. Dolayısıyla; Maocu teori de ideolojik önderliğin köylülük yerine proletaryaya verilmesinin asıl nedeni de budur. Haliyle; nesnel-emeksel zeminlerini köylülüğe dayandıran Maoizm, ideolojik/öznel-emeksel zeminlerini ise bu sebepden dolayı sanayi proletaryasına dayandırmıştır.
Maoist devrim stratejisi ve taktiği “kendi içinde tutarsız” bir taktik ve stratejidir. Peki neden? Zira; Maoizm’in mantıksal sinsilesine ters bir biçimde, şayet proletaryadan sosyalizm çıkabiliyorsa, köylülerden de sosyalizm “pekala” çıkabilir. Proletaryanın ideolojik önderliği altında sosyalist devrimin merkezine köylü kitlelerini koymak klasik proletaryan-ML’ye ters düşüyor gibi gözükse de; aslında Maoizm farkında olmaksızın proletaryaya “eski tabirle” dışardan yalnızca burjuva icatçı-bilinç taşıyarak Çin pratiği dolayımıyla sosyalizme ulaşılamayacağını nesnel olarak gördüğü için, tıpkı feodalizmden kapitalizme (D-3’den D-4’e/C-6’dan C-7’ye) geçiş sürecinde olduğu gibi, zayıf Çin burjuvazisinin tarihsel misyonunu proletaryaya vererek, köylü kitlelerine ve burjuvazinin “sol” kanadına yaslanarak (Mao’nun “milli burjuvazi”yi de kapsayan “çoklu sınıf ittifakı” sayesinde) feodalizmin tasfiyesine yönelmiş olan bir geçiş-ideolojisi olma özelliğine de sahiptir.
Tıpkı feodalizmden kapitalizme geçişte feodalizmi köylülük yıkarken, kapitalizmi ise burjuvazi kurarken, tarım emeğinden sanayi emeğine geçişle birlikte, eski emek biçiminin toplumsal kullanıcı-sınıfı olan köylülüğü kendisine yedekleyen burjuvazinin misyonunu bu defa Çin pratiğinde Mao ve Maoizm proletaryaya “ideolojik önderlik” rolü vererek ve dahası feodalizmi yıkacak güç olarak da köylülüğü “temel güç” haline getirerek çözme yoluna gitmiştir. Elbette ki bu durum; Çinli Maoistlerin (klasik proletaryan ML teorisinden “bağımsız” olarak) ülke pratiği içinde geliştirdikleri bir durum olup, bu ülkedeki sınıflar mücadelesinin bu şekilde ki seyride asıl olarak Çin’deki D-3/burjuvazisinin (tıpkı Çarlık Rusyası’ndaki gibi) zayıflığından (Çin burjuvazisinin burjuva devrime önderlik edebilecek güç ve yetkinlikte olmamasından) kaynaklanmıştır.
Rus Bolşevik Devriminin “tek sınıflı” hattına kıyasla; Çin Devrimi’nin “çok sınıflı” hattı da asıl olarak D-3/Çin burjuvazinin güçsüzlüğünden/iktidarsızlığından beslenmiştir. Dahası; Maoist çoklu sınıf yapısı sayesinde Çin 1950-60 sonrası glokal-kapitalist restorasyon sürecine pek çok ülkeye kıyasla daha hızlı bir biçimde adapte olabilmiş ve bugün burjuva ideologları tarafından bile 20. Yüzyılın “Yükselen Süper Gücü” olarak görülmeye başlanmıştır. Aslında Rus ve Çin devrimi “üç aşağı beş yukarı” iktisadi emek verileri açısından bakıldığında birbirine çok yakın iken, Ruslar/Bolşevikler proletaryayı “tekçi” merkez alıp köylülüğü yedek güç haline getiren bir devrim algısı ile sürece yaklaşırken, Maoistler ise tam tersine proletaryaya ideolojik önderlik verip köylülüğü temel alan bir “çokçu” devrim momenti ile sürece yaklaşmışlardır. Başka bir deyişle, Çin Devrimi nesnel çokçu zeminin (örneğin, “Dörtlü Sınıf İttifakı”nın) üzerinde yükselirken, Rus Devrimi ise tekçi zemin (proletaryanın hegemonyasında işçi-köylü diktatörlüğü) üzerinden devrim problemini çözmeye çalışmıştır.
Maoizm’in “köylü sosyalizmi” algısı; ML’nin proletarya (kitle üretimine dayalı sanayi işçileri) merkezli sosyalizm algısından ilk bakışta bir “geriye düşüş” gibi gözükse de, Avrupamerkezli burjuva yaklaşımlardan dolayı merkezi Batı sanılan ama gerçekte merkezi Doğu olan Feodalizmin yine Doğu’daki (ve elbette Çin’deki) tasfiyesi (muhtemel devrimci bir süreç) o günün koşullarına göre köylülüğün “onayını” almadan da gerçekleştirilemezdi. Başka bir deyişle, eski emek biçiminin (tarım emeğinin) ana kullanıcı sınıfı olan köylülüğün, yeni emek biçiminin (sanayi emeğinin) ister ana kullanıcı proleter sınıf, ister ana icatçı burjuva sınıf biçiminde olsun, bu sınıflarla bir ittifak oluşturmaksızın bir tarihsel sistem olarak feodalizmi (tarım pazarlarını) tasfiye edebilmesi de mümkün değildi.
Uzun lafın kısası; o günün Çin pratiğinde köylülüğe dayanmayan bir hareketin ne “ulusal kurtuluş mücadelesi”ne, ne de “toplumsal devrime” önderlik etmesi de mümkün olamazdı. Kısacası; kapitalist gelişmenin kendisine “kendinden bir stratejik müdahale” olarak Maoist strateji, tarihsel olarak ele alındığında “başarılı bir strateji” olma özelliğine de sahiptir. Lakin; bu strateji sosyalist bir strateji olmayıp özü itibariyle burjuva demokratik bir stratejiden başka da bir şey değildir. Keza; Rusya’da son tahlilde kendi nesnel-emeksel şartları gereği burjuva demokratik bir stratejiden (daha doğrusu proletaryan-kapitalizmden) ileriye de gidememiştir. Gerçekte feodalizmin tasfiyesi ve sanayi kapitalizminin inşasına odaklanmış olan bu stratejinin merkez-çevre konumlanış içinde yer alan Rusya’da ve merkez-karşıtı konumlanışta yer alan Çin’de gerçekleşmiş olması elbette ki bir raslantı da değildir. Aksine bu durum sanayi emeğinin merkezden merkez-çevreye, merkez-çevreden merkez-karşıtına doğru hareketinin kaçınılmaz bir sonucudur.
Aslında Çin Devrimi Bolşeviklerin önderliğinde gerçekleşen Ekim Devrimi’nin merkez-karşıtı konumlanıştaki bir başka versiyonudur. Bu yüzden Çin Devrimine ve Mao’ya haddinden fazla “yüklenmekte” abesle iştigaldir. Diğer bir deyişle, hem Rusya’da hem de Çin’de “sosyalizm” ya da “komünizm” adına yaşananlar gerçekte sanayi emeğinin merkezden merkez-çevreye ve merkez-karşıtına doğru yayılım hareketi neticesinde meydana gelen anti-feodal sanayi-devrimleri’dir. Dahası; bu devrimler anti-feodal sanayi emeğinin kullanıcıları (proleterler) ile tarım emeğinin kullanıcıları (köylüler) arasındaki ittifaklara dayanan eşdeş öncü-devrim çeşitleridir.
Rusya’ya kıyasla Çin’de ki terk fark (genel nüfus kütlesine dağılım oranları açısından) köylülüğün rolünün bu ülkede daha da öne çıkmasıdır ki; bu da tarihsel bir zorunluluğun sonucudur. Rusya ile mukayese edildiğinde D3-burjuvazisi Çin’de daha da geri bir konumda olduğu (biçimsel olarak D-3 ama içerikte D-2 karakter taşıdığı) için, burjuvazinin tarihsel misyonunun yerine (ideolojik olarak) proletaryanın geçirilmek istenmesi ve dahası proletaryanın bu misyonu oynamakta ki eksiklikleri de fark edilerek köylülüğün “temel güç” haline getirilmek istenmesi de Maoist teori açısında hiçte raslantı değildir. Keza; bu “raslantı” daha çok proletaryalist karakterin hakim olduğu 1925-27 Çin Devrimi yenilgilerinin de bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla; Mao’nun ve Maoculuğun bu yenilgiler sonrasında tarih sahnesine çıkmış olması da yine olağan bir durumdur.
Yaşananlar biri biri üzerine geçerek ilerleyen emek türlerinin eş zamanlı ve birleşik diyalektik hareketinin bir sonucu olarak; tarım emeğine karşı gerçekleşen anti-feodal bir sanayi emeği devrimi olma özelliğine sahiptir. Bu açıdan Maoizm’in D-3 ön-görünümlü karakteri, gerçekte minoktokratik sanayizasyona geçiş hazırlığı yapan Çin burjuvazisinin D-4’e geçiş-ideolojisi olma özelliğini de içinde barındırmıştır. Bu geçiş ideolojisinin (Maoculuğun) kendi emek-doğası itibariyle “anti-feodal” ve “anti-sömürgeci” bir algı oluşturması da, yine Çin burjuvazisinin ve sanayi emek güçlerinin tarihsel gelişme dinamikleri ile yakından bağlantılıdır.
Bütün bu nedenlerden dolayıdır ki Mao; hem içte (parti aygıtlarında) kremlin çizgisi ile boğuşurken (ki bu dönemde Mao’nun ÇKP’si Moskova tarafından milliyetçi burjuva partisi Guomindang’la birleşmeye zorlanıyordu), diğer yandan da burjuva güçlerle çarpışarak ve köylülüğün desteğini kazanarak Rusya’daki “proleter-köylü diktatörlüğü”nden farklı olarak bir “köylü-proleter diktatörlüğü” kurmaya yönelmiştir. Öte yandan; Japon işgalinin ülke sattında neden olduğu zulüm ve yıkım Maocuların ülkenin “ulusal kurtuluşçu” (burjuva-milliyetçi) güçlerinin önüne geçebilmesi (kısmen “sağ” politik boşluğu doldurabilmeleri) içinde uygun bir “ulusal savunmacı zemin”de sağlamıştır. Ve yine bu dönemde Mao burjuvazinin zaten zayıf olan önderlik misyonunu daha da gerileterek, “milli burjuvazinin” sol damarı ile sağ damarı arasındaki ideolojik ve iktisadi ayrılıklardan da (kendi deyimiyle “baş/ana çelişkiler”den de) yararlanarak iktidarı çoklu ittifaklar politikası yoluyla elde etmeyi başarmıştır.
Başka bir deyişle, Mao D-3 ile D-4 arasındaki çelişkilerden “sağ” ve “sol” burjuva damar tespiti ile burjuvazinin yekpare bütünlüğe ulaşmasını önleyici özel bir politika da (“düşmanımın düşmanı dostumdur” politikası da) gütmüştür. Kaldı ki; Mao Çin’e dışardan empoze edilen D-4 burjuva emperyalist politika ile D-3 burjuvazisinin içerden ulusal kalkınmacı politikasının birleşmesini önlemiş ve bunların aralarını taktiksel olarak açarak birbirleri ile düşmanlaştırmıştır. Mao’nun bu politikası klasik ML teori ve pratikler ile uyumlu olmasa da, emeğin nesnel gelişme dinamiklerinin ihtiyaçlarına uygun düşmüştür. Lakin; nesnel-emeksel gerçeklere yaslanan bu bakış açısı bütünsel bir yöntemsel yaklaşıma dayanmadığı gibi, aslında bu taktikler Mao’nun kendi öznel bakış açısının bir yansıması olarakta kalmıştır.
Kısacası Mao; klasik proletaryanizmin ötesinde, daha kapsamlı, geçiş zamana yayılan, güçlendikçe burjuvazinin “sol” kanadından başlayarak, orta burjuvaziye kadar uzanan eski sınıfları adım adım iktidardan uzaklaştıran, tasfiyeci bir politik hat izlemiştir. Lakin; Rusya’da ise tam tersine “fransız radikalizm”inde olduğu gibi, keskin bir şekilde (iktidara hiç taşınmadan) burjuvazi iktidardan tümüyle men edilmiştir. Bu da haliyle; Bolşevik Partisi’nin ve Sovyet Devleti’nin hızlı bir şekilde burjuva ideolojisi ve bürokrasisi tarafından tekrardan istila edilmiş olduğunu gören ve Çin’e özgü bir çok sistemsel sorunu da beraberinde yaşayan Mao’nun, iktidara burjuvaziyi kontrollü bir şekilde taşıyarak, proletarya ve sanayi emeği de güçlendikçe (ayakları yere basar hale geldikçe) burjuvazinin “sol” kanadından başlayarak, daha da orta ve alt kanatlarında tasfiyesinin önünü açan özel ve esnek bir geçiş politikası gütmesine de neden olmuştur. Mao bunun adına da “Proleter Kültür Devrimi” (PKD) politikası ismini vermiştir.
Mao’nun burjuvazinin “sağ” ve “sol” kanatları arasındaki çelişkilerden “ustaca” yararlabilmesinin temelinde; kendisinin özellikle diyalektiğin en önemli bileşenlerinden biri olduğunu düşündüğü “çelişki kavrayışı” vardır. Lakin; Mao’nun çelişki diyalektiği yine de eksik ve yanılsamalı bir diyalektik olarak da kalmaktan kurtulamamıştır. Keza; Mao “nitelleşmiş-nicel-çelişki” ile “nicelleşmiş-nitel-çelişkiyi” sürekli olarak birbirine karıştırmıştır. Başka bir deyişle, Maoculuk sanayi emeğine geçişin özel ve özgün bir politikası olan proletaryan ML’nin “köylülük sosuna bulanmış” bir rengi olarak kalmaktan da kurtulamamıştır. Bu açıdan Maoist hareket sanayi emeğinin ufkunu da aşmayı başaramamıştır.
Diğer taraftan, Mao’nun başında bulunduğu ÇKP çok uzun yıllar boyunca kendi içinde “ideolojik mücadeleden” kaynaklı olarak tasfiye ve yıkım süreçleri yaşamıştır. Keza; Mao’nun meşhur “çift çizgi” taktiği de bu sınıfsal ittifaklar politikasının bir ürünü olup, aynı şekilde sıkça tartışılmış olan baş-tali çelişki (birincil-ikincil kategori) tespitleri de, yine Çin devrimci pratiğinden beslenerek geliştirilmiş olan çoklu sınıf ittifakları politikasının “teorik” bir dışa vurumundan başka da bir şey değildir. Dahası; Mao sonrası Maocu akımlar içinde bolca tartışılan bu başlıklar pek çok proletaryan-maoist tarafından bile temel diyalektik kategoriler olarak değil, Çin’in o gün ki koşulları içinde şekillenmiş olan somut politik ihtiyaçların ve manevraların bir yansıması olarak ele alınmış ve eleştirilmiştir.
Dahası; Maoist Çin pratiğinden önce Batı emperyazliminin, örneğin Hindistan, Uzak Doğu vs. gibi yerlerde uygulamaya koyduğu kapitalist restorasyon politikaları çokta başarılı olamamıştır. Lakin; Maocu Çin Devrimi ile Doğu feodalizminden Batı kapitalizmine geçiş restorasyonu ancak Maoist bir ideolojik çerçeve ile kendi dokusunu tamamlayabilmiştir. Başka bir deyişle, feodalizmin merkezi olan Doğu feodalizminden Batı kapitalizme geçiş restorasyonu politikasına (kaldı ki merkez-çevresi Rus kapitalist restorasyonu (Leninizm, Stalinizm vs.) bile kabul görmezken) Doğu feodalizmi ile Batı kapitalizmini buluşturan bir Maoizm altında geçiş yapılabilmiştir. Nitekim; Uzak Doğu’daki kapitalist restorasyon Çin Devrimi ile ivme kazanmıştır. Bu açıdan Japon kapitalizmine kıyasla Çin kapitalist restorasyonu bölgede daha hakim olmuştur. Bugün bile Çin bu pozisyonunu devam ettirmektedir.
Aslında Çin Devrimi Uzak Asya’da feodalizmin tasfiyesi ve kapitalist restorasyon açısından “rol model” oluşturmuştur. Dahası; Maoizm Uzak Doğu’da başarılı olduğu kadar dünyanın hiçbir bölgesinde (Avrupa, Latin Amerika, afrika vs.) başarılı olamamıştır. İşte bunun asıl nedeni de; merkez-karşıtı Doğu feodalizminden merkez Batı kapitalizmine geçişi sağlayan öznel-maoist bölgesel-ideolojik hattın bugüne kadar görülmek istenmeyen “başarısı”dır.
Öte yandan, Mao kendi ittifaklar ve çift çizgi politikasını zamanla “Proleter Kültür Devrimi” (PKD) teorisi ile sistemleştirmeye çalışsa da, bu “sistemleştirme çalışması” bile Maoculuk akımında bile hayat bulamamıştır. Maocu grupların pek çoğu PKD’yı anlamadıklarından dolayı değil, görece taktiksel bir süreci formlaştırarak evrenselleştirme (yasa haline getirme) çabasının yanılsama yarattığı yönünde ciddi kuşkular oluşturmasından dolayı, Maocu akımların sık sık PKD’yı savunmaktan vazgeçtikleri de görülmüştür. Özellikle de merkez ve merkez-çevresi/altı ülkelerde bu durum Maoist akımlar arasında sıkça görülen bir vaziyet haline gelmiştir.
Gerçekte PKD tezi; Mao açısından o günün Çin koşullarında köylü yığınlarını “burjuva etkilerden kurtarıp” modern bir sanayi proletaryasının doğuşu için hazırlama taktiği idi. En azından Mao’nun öznel olarak bu yönde/sanayifikasyonalist bir niyeti ve gayreti de söz konusuydu. Öte yandan, Mao’nun Proleter Kültür Devrimi (PKD) sloganını Mao’nun bile ummadığı bir şekilde ciddiye alan bir milyona yakın emekçi, bu süreçte devletin ve partinin ilgasını ve toplumun kendi kendisini yönetmesini talep etmiştir. İşte bu aşamada; Mao trajik bir biçimde Halk Kurtuluş Ordusu’na duruma müdahale etmesi ve düzeni yeniden sağlaması tavsiyesinde bulunmuştur.
Mao’nun “kişisel karizmasını” kullanarak denetimsiz bir kitle hareketinin fitilini yakması, onun şahsi yönetim tarzı ile yığınların kendiliğinden gelişen kitlesel seferberliğinin çakışmasına (“bilgeliğin kaynağının kitleler olduğu” yönündeki popülist ve makyavelist yaklaşımının başarısızlıkla sonuçlanmasına) sebebiyet vermiştir. Kısacası; Mao kendi başlattığı “devrimi” yine bürokratik yoldan kendisi durdurmak zorunda kalarak kendi kendisinin “ayağına sıkmaktan” da kurtulamamamıştır. Lakin; kendiliğinden patlak veren bu kitle hareketi, o sıralar parti aygıtına hakim olan Liu Şao-Şi, Deng Siao-Ping ve taraftarlarının tasfiyesi ile de sonuçlanmıştır. Özellikle de Savunma Bakanı Lin Biao’nun ordunun denetimini elinde bulundurması, “kontrolden çıkan” Kültür Devrimi sürecinden Mao’nun parti ve devlet içindeki konumunu görece güçlendirerek çıkmasına da olanak sağlamıştır.
Tartışma götürmez ki; Maoizm’e dönük hiçbir eleştiri şu gerçeğin asla üzerinden atlayıp geçemez. Feodal Doğu’nun merkez-karşıtı konumlanışında yer alan Çin koşullarında gerçekleşecek olan bir devrim ancak ML’nin bu ülke şartlarına uyarlandığı bir “köylü devrimi” biçiminde gelişebilirdi. Yoksa Kremlin minoktokrasisi Çin’in kaderini burjuvalara terk etme yolunu çoktan seçmişti. Keza; Moskova’nın (“sosyalist anavatanın”) emperyalist dünya ile “barış içinde bir arada” yaşama isteği ile Çin Devriminin acil sorunları arasında da gözle görülür bir tezatlık bulunuyordu. “Tek ülkede sosyalizm” (minimal-proletaryan-kapitalizm) inşa etme Sovyet Rusya için elzem bir konu olarak kaldığı için, Mao’nunda belirttiği gibi diğer ülkeler ikincil/tali konuma itilmekten de kurtulamamıştır. Mao’nun Stalin’le düştüğü fikir ayrılıklarının ana nedenlerinden biri de budur. Dahası; Rusya için merkez-karşıtında Çin “ikilcil-çelişki” iken, Çin için merkez-çevrede Rusya’da “ikincil-çelişki” olarak kalmıştır. Dolayısıyla; pek çok Maocu tarafından hala Mao’ya ait bir “teorik keşif” olduğu sanılan “birincil ve ikincil çelişki yasası” diye bahsedilen kategoriler de, zaten eski Yunan Felsefesi’nden itibaren Marksizm’e kadar gelen tartışmaların bir devamıdır. Başka bir deyişle, “çelişki yasası” olarak bahsedilen şey aslında diyalektiğin en temel alt fonksiyonlarından yalnızca bir tanesidir.
Bugüne döndüğümüzde şunu belirtmek gerekir ki; Maocu çoklu sınıf ittifakı stratejisi pek çok ülkeye kıyasla nesnel olarak Çin’in teknik emek ve glokalizm sürecine daha erken girmesine yol açarak bu ülkenin bölgesel bir güç haline gelmesine de olanak sağlamıştır. Çin bile bugün ki konumunu “Maoculuğa” borçludur! Ve hatta bugünün Çin’i için glokal-sömürgeci bir güç tanımlaması yapmak hiçte abartılı bir yaklaşım olmayacaktır.
Çin’in Rusya’ya kıyasla proletaryan-kapitalist politikada daha “kıvrak” bir stratejiye ve taktiğe sahip olması da yine Maoculuğun bir mirasıdır. Bu yüzden “Stalinizm”den daha kıvrak olan proletaryan-kapitalist politikaları görece Mao’nun PKD tezine bağlamak yerinde olacaktır. Keza; Stalinist çizgide (en azından pratik uygulama da) “ulusal burjuvazinin sol kanadı” yok iken, Maoculukta “demokratik-burjuvaların” olması glokalizm yürüşünde Çin’in Rusya’ya kıyasla daha avantajlı bir konumda olmasını sağlamış ve bu ülkenin glokal kapitalist restorasyona adaptasyonunu da epeyce kolaylaştırmıştır. Dahası; Rusya’nın glokalizme geçiş süreci daha sancılı olmuşken, Çin’de ise bu süreç kısmen daha kontrollü ve esnek bir hatta ilerleyebilmiştir. Örneğin, Rus devlet yapısındaki minoktokratik-kapitalizmden gloktokratik-kapitalizme geçiş daha sancılı bir hal alıp yer yer bölgesel savaşlara sebebiyet verirken, Çin’de bu durum hiç görülmemiştir.
Çin’e kıyasla Rusya’daki “tek sınıf çizgisi” politikası glokalizme geçiş için gerekli olan kıvraklığı ve esnekliği sağlayamadığından dolayı, bu ülkede minimal yapıdan glokal yapıya geçiş zorlu bir yoldan olmuşken ve SSCB’nin 91’de parçalanması ile trajik bir biçimde sonuçlanmışken; Mao’nun temellerini attığı “çift çizgi stratejisi”ne dayalı proletaryan-kapitalist strateji ise, Çin burjuvazisi için glokal-kapitalizme daha esnek ve kıvrak bir geçişin zeminini de hazırlamıştır. Bu sayede Çin mevcut çoğrafi bütünlüğünü koruyarak ve kendi içindeki farklı etnik ve dini grupları “tek bir çatı” altında tutmayı başararak, gloktokratik-kapitalizme geçişte Sovyet Rusya’ya kıyasla daha kontrollü bir geçişi de sağlayabilmiştir. Ve bu sayede Çin günümüz dünyasında glokal-sömürgeci bir bölgesel güç olma yolunda ki ilerleyişini sürdürebilmiştir. Lakin; Çin'in bu ilerleyişinin protekya öncülüğünde gerçekleşecek bir devrim yoluyla kapitalist rotadan çıkarak sosyalist bir rotaya girmesi olasığı da bir başka devrimci seçenek olarak varlığını sürdürmeye devam etmektedir.
Özellikle günümüz Çin’i protekya ve teknik emeğin gelişim dinamikleri açısından önemli bir merkez konumuna gelmiştir. Çin’in iki büyük kıyı kenti devasa bir protekya ordusuna sahiptir. Bu protek ordusu Batı protekyası ile teknik açıdan bile “kapışabilecek” bir kapasitedir. Kaldı ki; bu sınıf Uzak Doğu’da ki mega protek kentlere de esin kaynağı olmaya devam etmektedir. Son olarak Hong Kong’da gözlemlenen kendiliğinden protek isyanlarının arkasında da yine Çin protekyası’nın etkisi vardır. Her ne kadar Çin’den dışarı fazla sızmasa da, Çin protekyası da dönem dönem ülke genelinde isyan ve protesto eylemlerine girişmektedir. Protekya; kapitalizmin tahribatlarına karşın Batı’da/merkezde ve merkez-çevre de olduğu gibi, Uzak Doğu’da da (merkez-karşıtında da) geleceğin ve sosyalizmin yükselen sınıfı olarak göz kamaştırmaya bugünde devam etmektedir.
Dipnot:
[1] Okuyucu haklı olarak “yazının hemen girişinde neden bu kadar çok alıntı var?” diye sorabilir. Bütün bu alıntılar yazının bütünselliği ile uygun bir şekilde seçildi. Zira; Mao’dan yaptığım alıntılar Çin pratiği içinde vuku bulan Maoculuk fenomeninin iç mantığının ve tarihsel seyrinin anlaşılmasını kolaylaştırmayı hedeflemektedir. Özellikle de; Maoist “çoklu sınıf ittifakı”nın bileşenlerini oluşturan, köylülük, proletarya ve “milli burjuvazi” arasındaki grif ilişkilerin, Mao başta olmak üzere Maoist bakış açısından nasıl göründüğü de bu sayede daha iyi anlaşılabilecektir.
Konuyla bağlantılı Yazılar:
Post-Maoizm Üzerine Kısa Notlar, 18.01.2017
http://serhatnigiz.tumblr.com/post/156027088912/post-maoizm-%C3%BCzerine-k%C4%B1sa-notlar
Mao’nun “Çelişki Yasası” Üzerine Kısa Bir Değinme, 06.05.2017
http://serhatnigiz.tumblr.com/post/160377451987/maonun-%C3%A7eli%C5%9Fki-yasas%C4%B1-%C3%BCzerine-k%C4%B1sa-bir-de%C4%9Finme
Tarım Emeğinin Çin Devrimi Şahsında Maoist Serüveni, 28.08.2018
http://serhatnigiz.tumblr.com/post/177475460252/tar%C4%B1m-eme%C4%9Finin-%C3%A7in-devrimi-%C5%9Fahs%C4%B1nda-maoist
28.06.2019
Serhat Nigiz
2 notes · View notes
super-ihsan-blog · 6 years
Text
Tumblr media
TÜRKİYE’DE TARIM KOOPERATİFLERİ
Avrupa’da modern kooperatifçiliğin kurucusu bilinen İngiliz Michael Sandown, 19’uncu yüzyılın başında Kayseri, Sivas, Niğde, Nevşehir ve Kırşehir’de incelemeler yapıp esnaf dayanışma teşkilatı “Ahilik”’ten etkilendi. Gidip ülkesine kooperatif kurdu.!
Bizde ne oldu; 1838 İngiliz Ticaret anlaşmasıyla Ahillik’i öldürttüler. Yetmedi. İlk Tarım Kredi Kooperatifi sayılan “ Memleket Sandıkları” kurucusu Mithat Paşa’yı boğdurttular. Ve… Çeşitli örnek kooperatifler kuran, yaygınlaştırmak için 30 Haziran’ı “Kooperatif Bayramı” ilan eden Atatürk’ü unutturdular.
Kırsal kesimde küçük üreticilere büyük yarar sağlayan tarım satış kooperatifleri Özal’dan Erdoğan’a uzanan neoliberal politikalar sonucu tasfiye edildi.
Antalya Narenciyebirlik, Antalya Antbirlik, Adana Çukobirlik, Giresun Fiskobirlik, Isparta Gülbirlik, Gaziantep Güneydoğubirlik, Samsun Karadenizbirlik, Bursa Kozabirlik, Malatya Kayısıbirlik, Ankara Tiftikbirlik, Edirne Trakyabirlik, Nevsehir Taskobirlik vs.
Atatürk’ün tarım politikaları devam ettirilseydi; Türkiye dünya tarım devlerinden biri olurdu.
1 note · View note
versavhaberleri · 6 years
Text
Münfesih Olmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatifler-2
New Post has been published on https://versav.org.tr/munfesih-olmasina-ragmen-tasfiye-edilmemis-anonim-ve-limited-sirketler-ile-kooperatifler-2/
Münfesih Olmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatifler-2
Tumblr media
Tasfiye tamamlandıktan sonra yapılacak işlemler nelerdir?
Tasfiye memurunca hazırlanacak kesin bilanço da ibraz edilmek suretiyle Ticaret Sicil Müdürlüğüne başvurulur. Müdürlükçe şirket veya kooperatife ait unvan ticaret sicilinden silinir ve durum Sicil Gazetesinde ilan edilir. Tasfiye memuru, hazırlanan bilançoya göre şirket veya kooperatifin borçlarının varlığından fazla olması halinde durumu derhal alacaklılara bildirir.Yapılacak bildirimde şirket veya kooperatifin iflasına karar verilmesi için mahkemeye başvurmaları istenir.Bu bildirimde , bildirim tarihinden itibaren üç ay içinde şirket veya kooperatifin iflası için mahkemeye müracaat edildiğinin tasfiye memuruna bildirilmemesi halinde şirket veya kooperatifin ticaret sicili kaydının silineceği ihtar olunur.
Alacaklıların başvurusu üzerine mahkemece iflasın açılmasına karar verilir ve tasfiye 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun ilgili hükümlerine göre yürütülür.
Tasfiye memurunun ihtarına rağmen süresi içinde şirket veya kooperatifin iflası için mahkemeye müracaat edildiğinin bildirilmemesi halinde, tasfiye memurlarının başvurusu üzerine şirket veya kooperatifin unvanı ticaret sicilinden silinir ve bu durum Sicil Gazetesinde ilan edilir.Tasfiye memurlarına bilgi ve belgelerin verilmemesi veya tasfiye memurlarınca da bu bilgi ve belgelere erişilememesi halinde, durum Müdürlüğe bildirilerek, başka bir işleme gerek kalmaksızın unvan ticaret sicilinden silinir ve bu durum Sicil Gazetesinde ilan edilir.
İhtar ve ilana cevap verilmemesi halinde yapılacak işlemler nelerdir?
Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından yapılan ihtara ve ilanlara rağmen iki ay içerisinde cevap vermeyen veya tasfiye memurunu bildirmeyen yahut durumunu Kanuna uygun hale getirmeyen veya faaliyette bulunduğunu adres ve kanıtlarıyla birlikte bildirmeyen şirket veya kooperatiflerin unvanı ticaret sicilinden resen silinir. Resen unvanı silinen şirket veya kooperatifler Sicil Gazetesinde ve ilgili odanın veya TOBB’un internet sitesinde ilan edilir.
Daha önceden tasfiyeye girmiş ancak terki yapılamamış şirketler bu tebliğden nasıl faydalanacaktır?
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce tasfiye işlemlerine başlanmış ve tasfiyesi tamamlanmış olmasına rağmen kesin bilançonun genel kurula sunulamaması nedeniyle unvanları sicilden silinemeyen şirket ve kooperatiflerin, bu Tebliğ hükümlerine göre kayıtlarının silinebilmesi için tasfiye memurlarının ilgili Müdürlüğe başvurmaları gerekmektedir.
Tasfiye memurları tarafından; genel kurulun Kanunun öngördüğü asgari süre ve şartlara uygun olarak toplantıya çağrılmış olmasına rağmen iki defa üst üste toplanamadığını ispatlayıcı belgelerin ve kesin bilanço ile şirket yada kooperatifin davalı veya davacı sıfatıyla devam eden davalarının bulunmadığına ilişkin yazılı beyanın Müdürlüğe verilmesi gerekmektedir.
Müdürlüklerce; başvuru üzerine, tevdi edilen belgeler ve kendi kayıtları üzerinden gerekli inceleme yapıldıktan sonra, bu maddede öngörülen şartların varlığının tespiti halinde unvana ilişkin kayıtlar silinir ve bu durum Sicil Gazetesinde ilan edilir.
Borçlu olan şirketlerin unvanlarının silinmesi bu borcu ortadan kaldırır mı?
Müdürlük tarafından ticaret sicilinden unvanları silinecek şirket veya kooperatiflerin borçları unvanların silinmesine engel teşkil etmez. Ticaret sicilinden kaydı silinen anonim şirketler ve kooperatiflerin kanuni temsilcileri ile limited şirket ortaklarının, unvanlarının sicilden silindiği tarihten önceki kamu borçlarından doğan sorumlulukları 21/7/1953 tarihli 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun kapsamında devam eder.
Terkini olan şirket ve kooperatifler ihya edilebilinir mi?
Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatiflerin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.
Yapılacak işlemlerde harçlar alınacak mı?
Bu tebliğ hükümleri uyarınca yapılacak tescil ve kayıt silme işlemlerinden herhangi bir harç ve düzenlenecek kağıttan damga vergisi alınmaz. Sicil Gazetesinde yayımlanacak olan ilanlardan ücret alınmaz.
EK-1) Ticaret Sicili Müdürlüğünce Şirketin Temsil Ve İlzamı İle Yetkilendirilmiş Kişiler İle Denetçilere Yapılacak İhtar Örneği
Ticaret Sicil No: …………………….
Ticaret Unvanı
………………………………………………………………………….
……………………………………………………………………………………………
Adresi: ……………………………………………………………………………………
Müdürlüğümüzün ……………….. sicil numarasında kayıtlı bulunan ve ticaret sicili kayıtları üzerinde yapılan inceleme neticesinde; Şirketinizin ….. tarihine kadar … TL’ye çıkarmayarak münfesih duruma düştüğü tespit edilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun Geçici 7 nci maddesi uyarınca, şirketinizin tasfiye işlemlerine başlanılabilmesi için, şirketiniz ortakları, yöneticileri veya denetçileri yada müdürleri tarafından iki ay içinde, tasfiye memurunun bildirilmesi gerekmekte olup, tasfiye memurunun süresi içerisinde bildirilmemesi halinde Şirketin unvanı ticaret sicilinden silinecek olup, şirkete ait malvarlığının kaydın silindiği tarihten itibaren on yıl sonra Hazineye intikal edeceği ve bunun kesin olduğu ihtar olunur.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun Geçici 7 nci maddesi uyarınca, şirketinizin iş bu tebliğ tarihinden itibaren iki ay içinde tasfiye memurunun bildirilmesi ayrıca şirket yada kooperatifin davacı veya davalı sıfatıyla devam eden davasının bulunup bulunmadığına ilişkin yazılı beyanın Müdürlüğümüze verilmesi gerekmektedir.
Belirtilen süre içerisinde, tasfiye memurunun bildirilmemesi halinde şirketinin/kooperatifinizin unvanı ticaret sicilinden silinecek olup, şirketinize ait malvarlığının kaydın silindiği tarihten itibaren on yıl sonra Hazineye intikal edeceği ve bunun kesin olduğu ihtar olunur.
Ticaret Sicili Müdürü
Not :
1. Bu ihtarın şirket veya kooperatifin ticaret silinde kayıtlı son adresine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere ulaşmaması durumunda, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilanın yayımlandığı tarihinden itibaren otuzuncu günün sonunda ihtar yapılmış sayılır.
2. Tasfiye memurunun üçüncü şahıslar arasından seçilmesi durumunda, bunların görevi kabul ettiklerine dair beyanlarının da Müdürlüğe başvuru sırasında ibrazı gerekmektedir.
(EK-2) Ticaret Sicili Müdürlüğünce Şirketin Temsil Ve İlzamı İle Yetkilendirilmiş Kişilere Yapılacak İhtar Örneği
Ticaret Sicil No: …………………….
Ticaret Unvanı
………………………………………………………………………….
…………………………………………………………………………………………………
Adresi: …………………………………………………………………………………..
Müdürlüğümüzün ……………….. sicil numarasında kayıtlı bulunan şirketinizin/kooperatifinizin, ticaret sicili kayıtları üzerinde yapılan inceleme neticesinde; aşağıda sayılan sebeplerden ötürü münfesih durumda olduğu anlaşılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun Geçici 7 nci maddesi uyarınca, şirketinizin/kooperatifinizin infisah sebeplerinin iş bu tebliğ tarihinden itibaren iki ay içinde münfesih olma sebeplerinin ortadan kaldırılarak buna ilişkin ispat edici belgelerin Müdürlüğümüze ibraz edilmesi yada şirket/kooperatifin faaliyetinin devamına mümkün olmaması halinde aynı süre içerisinde tasfiye memurunun bildirilmesi ayrıca şirket yada kooperatifin davacı veya davalı sıfatıyla devam eden davasının bulunup bulunmadığına ilişkin yazılı beyanın Müdürlüğümüze verilmesi gerekmektedir.
Belirtilen süre içerisinde münfesih olma sebeplerini ortadan kaldıran işlemlerin yerine getirildiğinin ispatlayıcı belgelerle birlikte bildirilmemesi yada tasfiye memurunun bildirilmemesi halinde şirketinin/kooperatifinizin unvanı ticaret sicilinden silinecek olup, şirketinize/kooperatifinize ait malvarlığının kaydın silindiği tarihten itibaren on yıl sonra Hazineye intikal edeceği ve bunun kesin olduğu ihtar olunur.
İnfisah sebepleri:
Bu bölümde şirket yada kooperatifin münfesih olma sebepleri açıkça belirtilecektir.
Ticaret Sicili Müdürü
Not :
1. Bu ihtarın şirket veya kooperatifin ticaret silinde kayıtlı son adresine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere ulaşmaması durumunda, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilanın yayımlandığı tarihinden itibaren otuzuncu günün sonunda ihtar yapılmış sayılır.
2. Tasfiye memurunun üçüncü şahıslar arasından seçilmesi durumunda, bunların görevi kabul ettiklerine dair beyanlarının da Müdürlüğe başvuru sırasında ibrazı gerekmektedir.
(EK-3)Tasfiye Memurlarının Tesciline Dair İlan Örneği
Ticaret Sicil No: …………………….
Ticaret Unvanı
………………………………………………………………………….
…………………………………………………………………………………………………
Adresi: …………………………………………………………………………………..
Yukarıda bilgileri verilen şirketin/kooperatifin, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun Geçici 7 nci Maddesi uyarınca tasfiye işlemlerini yürütmek üzere tasfiye memuru olarak bildirilen aşağıdaki kişi/kişiler ile tasfiye adresinin …/…/…. tarihinde tescil edildiği ilan ve aşağıdaki hususlar ilgililere ihtar olunur.
1. Şirket/kooperatifin yönetim kurulu üyelerinden her birinin ve denetçilerinin, müdür yada müdürlerinin şirket yada kooperatifin malvarlığı ile alacak veya borçları gösterir listeyi, belgeleri ile birlikte işbu ilan tarihinden itibaren en geç bir ay içinde,
2.Şirket/kooperatifin Borçlu ve alacaklılarının, alacaklarını kanıtlarıyla birlikte, işbu ilan tarihinden itibaren en geç iki ay içinde,
6102 sayılı Kanunun Geçici 7 nci Maddesi uyarınca aşağıda Adı,soyadı ve adresi belirtilen tasfiye memuruna bildirmeleri gerekmekte olup, bu bilgi ve belgelerin belirtilen süre içinde tasfiye memuruna verilmemesi ve tasfiye memurunca da bu bilgi ve belgelere ulaşılamaması durumunda,tasfiye memurunun bildirimi üzerine Müdürlüğümüzce başka bir işleme gerek kalmaksızın, şirketin/ kooperatifin unvanı ticaret sicilinden silinecektir.
Ticaret Sicili Müdürü
Tasfiye Heyeti/Memuru :
Adı ve Soyadı:
Tasfiye Adresi: Kaynak:Av. Nazlı Gaye Alpaslan
0 notes
nevzaterdag · 6 years
Text
2013 Kasım Ayı İtibari İle Kurulan Kapanan Şirket Sayısı Belli Oldu
Tumblr media
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) 2013 şirket kuruluş ve kapanış istatistiklerini açıkladı. Bu istatistiklere göre ;
2013 Kasım ayında kurulan şirket sayısında bir önceki aya göre %32,49 kooperatif sayısında  %1,39 ve gerçek kişi ticari işletme sayısında %28,27 artış olmuştur.
Kapanan şirket sayısı geçen yılın aynı ayına göre %18,59 arttı.
2013 yılı Kasım ayında, 2012 yılı Kasım ayına göre kurulan şirket sayısı %51,52 ve kurulan kooperatif sayısı %52,08 artarken, kurulan gerçek kişi ticari işletme sayısı  %26,41 azalmıştır.
2013 yılı Kasım ayında kapanan şirket sayısı, 2012 yılının aynı ayına göre %18,59 ve kapanan kooperatif sayısı  %30,61 artarken, kapanan gerçek kişi ticari işletme sayısı  %12,67 azalmıştır.
2013 yılı ilk dokuz ayında kurulan şirket sayısı, 2012 yılının aynı dönemine göre %24,30 arttı.
2013 yılının ilk dokuz ayında, geçen yılın aynı dönemine göre kurulan şirket sayısı %24,30 ve kurulan kooperatif sayısı %6,21 artarken, gerçek kişi ticari işletmesi sayısı  %14,81 azalmıştır.
Aynı dönem içinde kapanan şirket sayısı %14,24 , kapanan kooperatif sayısı %0,65 ve kapanan gerçek kişi ticari işletme sayısı Ekim ayındaki re’sen iptal çokluğuna bağlı olarak %145,09 artmıştır.
2013 Kasım Ayı Genel Görünümü
İLAN TÜRÜ
ŞİRKET TÜRÜ
EYLÜL        2013
EYLÜL         2012
Bir Önceki Yılın Aynı Ayına Göre Değişim (%)
OCAK- KASIM
 (11 AYLIK)
2012
2013
Değişim       (%)
Kurulan*
Şirket
3.988
2.632
51,52
29.452
36.609
24,30
Kooperatif
73
48
52,08
692
735
6,21
Ger.Kişi Tic.İşl.
3.698
5.025
-26,41
52.528
44.748
-14,81
Tasfiye
Şirket
667
431
54,76
15.119
12.474
-17,49
Kooperatif
73
33
121,21
2.039
1.833
-10,10
Kapanan**
Şirket
989
834
18,59
9.813
11.210
14,24
Kooperatif
128
98
30,61
1.386
1.395
0,65
Ger.Kişi Tic.İşl.
1.606
1.839
-12,67
23.966
58.738
145,09
* Kurulan gerçek kişi ticari işletmesi sayısı adi ortaklıkları da içermektedir. 2013 yılı Kasım ayında 3.698 gerçek kişi ticari işletmesi kurulmuş,  bu ayda 1 adi ortaklık kuruluşu olmuştur.
* *  Kapanan gerçek kişi ticari işletmesi sayısı, yapılan tebligatlarla ticari faaliyeti bulunmadığı tespit edilen gerçek kişi ticari işletmesinin kayıtlarının ilgili Ticaret Sicil Müdürlükleri tarafından Ticaret Sicil Yönetmeliğinin 51. maddesine istinaden re’sen silinen işletmelerini de kapsamaktadır. 2013 yılı Kasım ayında 307, Ocak-Kasım döneminde 43.701 gerçek kişi ticari işletmesi re’sen kapatılmıştır.
2013 yılı Kasım ayında kurulan toplam 4.061 şirket ve kooperatifin %81,19’u limited şirket, %16,87’si anonim şirket, %1,80’i ise kooperatiftir. Şirket ve kooperatiflerin %40,26’sı İstanbul, %11,97’si Ankara, %6,60’ı İzmir’de kurulmuştur.
Bu ay Gümüşhane ve Bayburt’ta şirket kuruluşu gerçekleşmemiştir. 2013 yılı ilk dokuz ayında Gümüşhane’de 13 şirket kurulmuş ve 7 şirket kapanmış, Bayburt’ta ise 8 şirket kurulmuş ve 4 şirket kapanmıştır.
2013 Kasım ayında kurulan şirketlerin sermayelerinin toplamı, bir önceki aya göre  %168,00 oranında arttı.
2013 yılı ilk dokuz ayında toplam 37.344 şirket ve kooperatif kurulmuştur. Bu dönemde kurulan toplam 30.218 limited şirket, toplam sermayenin %39,07’sini, 6.356 anonim şirket de %60,89’unu oluşturmaktadır. Kasım ayında kurulan şirketlerin sermayelerinin toplamı, Ekim ayına göre %168,00 oranında artmıştır.
2013 Yılında Şirket Türlerine Göre Şirket Kuruluşları
Şirket Türleri
Genel Toplam
Anonim
Kollektif
Komandit
Limited
Kooperatif
OCAK - TEMMUZ
Sayı
5.139
26
2
24.444
589
30.201
Sermaye (TL)
3.461.283.095
3.150.000
101.000
2.673.636.830
-
6.138.170.925
AĞUSTOS
Sayı
532
1
02.477
72
3.082
Sermaye (TL)
348.501.735
100.000
0369.263.650
-
717.865.385
EYLÜL
Sayı
685
6
03.297
73
4.061
Sermaye (TL
1.563.773.517
121.000
0359.655.850
-
1.923.550.367
TOPLAM
Sayı
6.356
33
2
30.218
735
37.344
Sermaye (TL)
5.373.558.347
3.371.000
101.000
3.447.604.330
-
8.824.634.677
2013 Eylül ayında 1.194 şirket ve kooperatif ile 1.307 gerçek kişi ticari işletmesi, ticaret sektöründe kuruldu.
2013 Kasım ayında kurulan toplam şirket ve kooperatiflerin; 1.194’ü toptan ve perakende ticaret, motorlu taşıtların ve motosikletlerin onarımı, 610’u inşaat, 572’si imalat sektöründedir.
2013 Kasım ayında kurulan gerçek kişi ticari işletmelerinin; 1.307’si toptan ve perakende ticaret, motorlu taşıtların ve motosikletlerin onarımı, 769’u inşaat, 424’ü imalat sektöründedir.
Bu ay kapanan şirket ve kooperatiflerin; 359’u toptan ve perakende ticaret, motorlu taşıtların ve motosikletlerin onarımı, 224’ü inşaat, 158’i imalat sektöründedir.
Bu ay kapanan gerçek kişi ticari işletmelerinin 845’i toptan ve perakende ticaret, motorlu taşıtların ve motosikletlerin onarımı, 191’i inşaat, 124’ü imalat sektöründedir.
2013 Kasım ayında kurulan 73 kooperatifin 32’si konut yapı kooperatifidir.
2013 Kasım ayında kurulan 73 kooperatifin 32’si Konut Yapı Kooperatifi, 12’si  Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ve 11’i de Sulama Kooperatifi  olarak kurulmuştur.
2013 Yılı ilk dokuz ayında kurulan 735 kooperatifin ise, 333’ü Konut Yapı Kooperatifi, 109’u Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi, 107’si de Tarımsal Kalkınma Kooperatifi olarak kurulmuştur.
2013 Kasım ayında 320 adet yabancı ortak sermayeli şirket kuruldu.
2013 Kasım ayında kurulan 320 yabancı ortak sermayeli şirketin 42’si Alman, 39’u Suriye, 22’si İran ortaklı olarak kurulmuştur.
2013 yılı ilk dokuz ayında;
Kurulan yabancı ortak sermayeli şirket sayısı 2.888’dir. Bu şirketlerin 330’u Suriye, 296’sı Alman 230’u İran ortaklıdır.
Kurulan 2.888 yabancı ortak sermayeli şirketin 611’i anonim, 2.277’si limited şirkettir. Bu şirketlerin 1.056’sı toptan ve perakende ticaret, motorlu taşıtların ve motosikletlerin onarımı, 434’ü imalat ve 315’i inşaat sektöründe kurulmuştur.
Kurulan yabancı ortak sermayeli şirketlerin toplam sermayelerinin %81,78’i yabancı sermayeli ortak payı oluşturmaktadır en az birinin yabancı uyruklu gerçek veya tüzel kişi veya yurtdışında ikamet eden T.C. vatandaşı olduğu şirketlerdir.                                                                         Kaynak :http://www.nevzaterdag.com/2013-kasim-ayi-itibari-ile-kurulan-kapanan-sirket-sayisi-belli-oldu/
0 notes
malatyasonsoz · 6 years
Text
Şirket Sayısında Yüzde 31’lik Artış
Şirket Sayısında Yüzde 31’lik Artış
TOBB verilerine göre, Erzurum’da ocak-mayıs ayları arasında 119 şirket, 2 kooperatif ve 53 de gerçek kişi ticari işletmesi kuruldu. Dönemde 16 şirket, 4 kooperatif tasfiye işlemi gördü. 5 aylık kapsamda 13 şirket, 6 kooperatif ve 23 gerçek kişi ticari işletmesi faaliyetine son verdi. Erzurum’un bölge toplamında kurulan şirket sayısı payı yüzde 11’e ulaştı.
  DOSİAD ANALİZ ETTİ
Doğu Anadolu…
View On WordPress
0 notes
Text
Kooperatiflerde Tasfiye Kurulunun Görevleri ve Tasfiyenin Yürütülmesi-MALİ MÜŞAVİR EVREN ÖZMEN
Kooperatiflerde Tasfiye Kurulunun Görevleri ve Tasfiyenin Yürütülmesi-MALİ MÜŞAVİR EVREN ÖZMEN
Kooperatiflerde Tasfiye Kurulunun Görevleri ve Tasfiyenin Yürütülmesi-MALİ MÜŞAVİR EVREN ÖZMEN
Sorularınız için :[email protected]
Tasfiye memurları, tasfiye işlerinin bir an önce bitirilmesi için çalışmakla yükümlüdür. Bu amaçla, görevlerine başlar başlamaz, kooperatifin tasfiyenin başlangıcındaki durumunu incelerler; gerekirse kooperatif mallarına değer biçmek…
View On WordPress
0 notes
haberler-kim · 7 years
Text
Erzurum’da 10 ayda 182 şirket kuruldu
Erzurum’da 2017 yılının on aylık diliminde 182 yeni şirket kurulduğu açıklandı. İlde 2016 yılının aynı dönemine göre kurulan şirket sayısı yüzde 4 oranında artış kaydetti.
TOBB VERİLERİ
TOBB 2017 ocak-ekim dönemi kurulan ve kapanan şirket verilerini açıkladı. Erzurum’da yılın 10 ayında 182 şirket, 5 kooperatif ve 80 gerçek kişi ticari işletmesi kuruldu. Önemde 18 şirket ve 6 kooperatif tasfiye…
View On WordPress
0 notes
versavhaberleri · 6 years
Text
Münfesih Olmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatifler-1
New Post has been published on https://versav.org.tr/munfesih-olmasina-ragmen-tasfiye-edilmemis-anonim-ve-limited-sirketler-ile-kooperatifler-1/
Münfesih Olmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatifler-1
Tumblr media
Tebliğin amacı nedir?
Münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin, kendi kanunlarındaki tasfiye usullerine uyulmaksızın tasfiyelerine ve ticaret sicili kayıtlarının silinmesi hedeflenmiştir.
Tebliğden kimler faydalanabilir?
a- 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanununda sayılan sebeplerle münfesih olan veya sayılan anonim ve limited şirketleri;
b-13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun yürürlük tarihinden itibaren iki yıl içinde münfesih olacak anonim ve limited şirketleri;
c- 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu uyarınca halen münfesih olan veya 1/7/2014 tarihine kadar münfesih olacak kooperatifleri kapsar.
Münfesih olan ve sayılan şirket ve kooperatifler nelerdir?
a) Sermayelerini, 31/12/1998 tarihine kadar 5.000 TL’ye çıkarmayan anonim şirketler ile 500 TL’ye çıkarmayan limited şirketler,
b) Kanunun yürürlük tarihinden önce münfesih olan veya sayılan anonim ve limited şirketler,
c) Kooperatifler Kanunu hükümlerine göre herhangi bir nedenle dağılmış olan kooperatifler,
ç) Sebebi ne olursa olsun aralıksız son beş yıla ait olağan genel kurul toplantıları yapılamayan anonim şirketler ile kooperatifler,
d) 18/05/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 10 ve 32 nci maddelerine göre adreslerinin ve durumlarının tespit edilememesi nedeniyle ilgili odadaki üyelikleri askıya alınan ve iki yıl sonunda oda kaydı silinerek, sicil kaydı silinmek üzere sicil memurluklarına bildirilen şirket ve kooperatifler.
Not:
Vergi dairelerinden terk edilmiş şirketler,d fıkrasında yer alan ifadeye bağlı olarak ticaret odasından silinmiş olması gerekmektedir.Bunu gerçekleştirmeyen şirketler münfesih sayılmayacaktır.Dolayısıyla bu tebliğden faydalanamıyacaktır.
Münfesih olan ve sayılan şirket ve kooperatifleri kimler belirleyebilir?
Ticaret Sicil Müdürlüğünce 31.03.2013 tarihine kadar belirlendiği gibi ,yetkili kişi, kurum ya da kuruluş tarafından da durumları kanıtlarıyla Müdürlüğe bildirilen şirket ve kooperatifler de belirlemeye dahil edilir.
Ticaret Sicil Müdürlüğüne başvururken neler yapılmalıdır?
Münfesihlik sebebi ve bildirimlerde ilgili şirket veya kooperatifin davalı veya davacı sıfatıyla devam eden davalarının bulunmadığına ilişkin yazılı beyanın da Müdürlüğe verilmesi zorunludur. Şirket veya kooperatif ortaklarından herhangi birinin veya ticaret siciline kayıtlı en son yetkililerinin,kendilerini veya kendileri yerine başka bir ortağı veya başka bir yetkiliyi ya da görevi kabul ettiklerine ilişkin yazılı beyan da eklemek suretiyle 3.şahısları tasfiye memurları olarak bildirmeleri mümkündür.Tasfiye Memuru bu şekilde belirlenirse ayrıca Ticaret Sicil Müdürlüğünün ihtar çekme işlemine gerek kalmayacaktır.
31.03.2013 tarihi son işlem tarihimidir?
31.03.2013 tarihinden sonra da bildirimler yapılabilir. Herhangi bir kişi, kurum ya da kuruluş tarafından kanıtlarıyla yapılacak başvurular üzerine kapsama dahil olan şirket ve kooperatifler aylık olarak belirlenir.
Ticaret Sicil Müdürlüğü ihtar ve ilanları, kimlere nasıl yapacaktır?
Ticaret Sicil Müdürlüğünün kendisi ya da yapılacak bildirim üzerine tespit edilen şirket ve kooperatiflerin;
a-Ticaret sicilinde kayıtlı son adreslerine ve
b-Sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere hazırlanacak ihtar gönderilir. (ek-1)
c-Bu ihtar sermayelerini 31/12/1998 tarihine kadar tarihine kadar 5.000 TL’ye çıkarmayarak münfesih olan anonim şirketlerin ayrıca en son tescil edilmiş denetçisine de gönderilir.
d-İhtarlar, ilan edilmek üzere Müdürlükler tarafından Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı güngönderilir.
e- Sicil Gazetesinde yapılan ilan, ilgili odanın internet sitesinde aynen yayımlanır. İlgili odanın internet sitesinin bulunmaması durumunda ilan TOBB’un internet sitesinde yayımlanır.
Ticaret Sicil Müdürlüğünce çekilecek ihtarın içeriğinde neler yer alır?
a-Sermayelerini 31/12/1998 tarihine kadar 5.000 TL’ye çıkarmayarak münfesih olan anonim şirketler ile 500 TL’ye çıkarmayarak münfesih olan limited şirketler için yapılacak ihtarda;
-Tebliğ tarihinden itibaren iki ay içinde tasfiye memurunun bildirilmesi, aksi takdirde ticaret sicili kayıtlarından unvanının silineceği, şirkete ait malvarlığının, unvana ilişkin kaydın silindiği tarihten itibaren on yıl sonra Hazineye intikal edeceği ve bunun kesin olduğu açıkça yazılır. (Ek-1)
b-(a) bendinde belirtilenlerin dışındaki şirketler ile kooperatiflere yapılacak ihtarda;
-Tebliğ tarihinden itibaren iki ay içinde; münfesih olma sebepleri de gösterilerek, bu sebepleri ortadan kaldıran işlemlerin yapılıp ispat edici belgelerin Müdürlüğe verilmesi ya da tasfiye memurunun Müdürlüğe bildirilmesi gerektiği, bildirimde bulunulmaması halinde ise bu sürenin sonunda ticaret sicili kayıtlarından unvanının silineceği, şirkete/kooperatife ait malvarlığının unvana ilişkin kaydın silindiği tarihten itibaren on yıl sonra Hazineye intikal edeceği ve bunun kesin olduğu açıkça yazılır.(Ek-2)
İhtarlarda şirket ya da kooperatifin davalı veya davacı sıfatıyla devam eden davalarının bulunup bulunmadığının yazılı şekilde beyan edilmesi de istenir.
Yapılan ihtarlar ne zaman başlar ve ihtarın niteliği nedir?
Ticaret Sicili Müdürlüklerce yapılan ihtarlar;
İlgilisine ulaştığı durumlarda yapılan ihtarlar, tebliğ tarihi itibariyle,hüküm ifade ederler.
İhtarın ulaşmadığı durumlardaysa sicil gazetesinde yapılan ilanlar, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibariyle 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış sayılır.Ayrıca ilgili odaların veya TOBB’un internet sayfasında yayımlanan ilanlar bildirici niteliğe sahiptir.
Tasfiye Memurunun bildirimi kimler tarafından yapılmalıdır,kimler tasfiye memuru olabilir?
a-Tasfiye memurunun bildirimi, ortaklardan herhangi biri veya ticaret siciline kayıtlı en son yetkilileri tarafından yapılabilir. Bu bildirim, sermayelerini 31/12/1998 tarihine kadar öngörülen miktara çıkarmayan anonim ve ortak sayısı yirmiyi aşan limited şirketlerin denetçileri tarafından da yapılabilir.
b-Tasfiye memurunu bildirmeye yetkili olanlar; kendilerini, diğer bir ortağı veya ticaret siciline kayıtlı en son diğer yetkililerden birini yahut üçüncü bir şahsı tasfiye memuru olarak bildirebilirler. Pay sahibi olmayan denetçiler, sadece şirket ortaklarını veya yetkililerini tasfiye memuru olarak bildirebilir.
c-Tasfiye memurunu bildirmeye yetkili olanların, kendileri dışında başka birisini tasfiye memuru olarak bildirmeleri halinde, bu kişilerin görevi kabul ettiklerine dair beyanının söz konusu bildirime eklenmesi şarttır.
d-Tasfiye memuru olarak, üçüncü şahısların bildirilebilmesi için ortakların veya yöneticilerin hiçbirinin tasfiye memuru olarak bildirilmemiş olması şarttır. Ortaklar ve/veya yöneticiler ile birlikte üçüncü şahısların bildirilmesi halinde, üçüncü şahıslar tasfiye memuru olarak bildirilmiş sayılmazlar.
e-Tasfiye memurunu bildirmeye yetkili olanlarca, farklı ortakların veya yöneticilerin ayrı ayrı ya da birlikte tasfiye memuru olarak bildirilmeleri halinde, bunların tamamı tasfiye memuru olarak bildirilmiş kabul edilir.
11-Tasfiye Memurlarının Ticaret Siciline tesci başvurusu ve tescil işlemi nasıl yapılır?
Tasfiye memurunun/memurlarının adı, soyadı, yerleşim yeri ile tasfiye adresi tescil edilir. Tasfiye memuru olarak bildirilen ortakların veya yöneticilerin tamamı varsa tasfiye memuru bunların hepsi tescil edilir. Ortaklardan veya yöneticilerden en az birinin tasfiye memuru olarak bildirilmesi halinde üçüncü bir şahıs tasfiye memuru olarak bildirilse dahi üçüncü şahıs tasfiye memuru olarak tescil edilemez.Sadece üçüncü bir şahsın bildirilmesi halinde, bu kişi tasfiye memuru olarak tescil edilir. Birden fazla tasfiye memurlarının olması halinde bunların hepsi birlikte hareket ederler.
Tasfiye Memurlarının sorumlulukları hakkında hangi kanun hükümleri uygulanır?
Tasfiye işlemlerini yürüten tasfiye memurlarının sorumlulukları hakkında, özel kanunlardaki buna ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla Kanun ve Kooperatifler Kanunu hükümleri uygulanacaktır.
Tasfiye Memurlarının tescil ilanı nasıl yapılır?İlanda olması gereken unsurlar nelerdir?
Tasfiye memurlarının tesciline ilişkin hususlar, Sicili Gazetesinde ve ilgili odanın veya TOBB’un internet sayfasında ilan edilir.İlanda;Şirket veya kooperatifin alacaklıları, kanıtlarıyla birlikte ilan tarihinden itibaren iki ay içinde alacaklarını tasfiye memurlarına bildirmeye davet edilir. Anonim şirketler ile kooperatiflerin yönetim kurulu üyeleri ve denetçilerine, limited şirketlerde ise müdürlerine; ilan tarihinden itibaren bir ay içerisinde şirket veya kooperatifin mevcut malvarlığı ile alacak ve borçlarını gösterir listenin tasfiye memuruna verilmesi gerektiği ihtar edilir.(Ek-3)
Tasfiye memurlarının tescilden sonra yapacakları işlemler nelerdir?
Tasfiye memurları, alacaklıların alacaklarını bildirmeleri için öngörülen iki aylık sürenin sonunda, şirket veya kooperatifin durumunu gösterir bir bilanço hazırlar.Hazırlanan bilançoya göre şirket veya kooperatifin varlığının borçlarından fazla olması halinde, tasfiye memuru tasfiyeyi altı ay içerisinde sonuçlandırır. Gerekli hallerde tasfiye süresi altı ayı aşmamak üzere, tasfiye memurunun müracaatı halinde Bakanlıkça bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir.
Tasfiye işlemleri sırasında en önemli değişiklik ilgili Kanunlardaki ve esas sözleşmelerdeki genel kurul kararı alınmasını zorunlu kılan hükümler uygulanmamasıdır.Şirket veya kooperatif borçları ödendikten sonra kalan mal mevcudu ortakların payları oranında ortaklara dağıtılır. (Devamı var) Kaynak:Av. Nazlı Gaye Alpaslan
0 notes
nevzaterdag · 6 years
Text
Borca Battık Şirketlerde Bir Kurtuluş Yolu İflas Erteleme
Tumblr media
İflas Nedir?
Kanunlarımızda iflas, "tacir ya da tacir statüsündeki bir borçlunun borç mükellefiyetini artık ifa edememesi (borcunu ödeyememesi) halidir" şeklinde tanımlanmıştır.
Sözlük karşılığı ise;
1. Borçlarını ödeyemediği mahkeme kararıyla saptanan ve ilan olunan tüccarın durumu 2. yenilgiye uğrama, değerini yitirmedir.
Bir borç mükellefiyetinin, borçlu tarafından rıza ile ödenmemesi halinde, devletin zor kullanma yollarından biri olan  iflas, cebri icranın bir çeşididir.
İflas halinde borçlunun bütün mal varlığına el konulur. Mal varlığının hepsinin, borçların tamamına karşılık gösterilmesi söz konusudur. Ayrıca, kısmi icradan farklı olarak iflas ancak tacirler için uygulanır. Bir başka ifadeyle ancak tacirler, müflis duruma düşebilir.
İflas kararını, müflisin veya alacaklıların talebi üzerine ticaret mahkemesi verir. Müflisin haczedilebilen bütün mal ve haklarından bir "iflas masası" teşkil edilir. İflas masasına giren bütün mallar iflas idaresince tasfiye edilir ve alacaklıların alacakları ödenir. Alacaklarda tahsil bakımından bir öncelik yoktur.
İflas Erteleme Nedir?
Ülkemizde yaşanan ekonomik sıkıntılar nedeniyle şirketlerin, "iflasının ilan edilmesi" öncesinde baş vurabilecekleri hukuksal bir yoldur. İflas erteleme, mali durumu bozulan şirket ve kooperatiflerin sermayesinin korunması için gerekli tedbirlerden birisi olarak Türk Ticaret Kanunu tarafından düzenlenmiştir.
Mahkeme, şirketin mali durumunun düzeltilmesini mümkün gördüğü takdirde yönetim kurulu veya bir alacaklının talebi sonucunda iflas erteleme kararı verebiliyor.
İflas erteleme sonucunda borçlu firma normal faaliyetlerine devam edebiliyor. Kamu alacağı ve SSK primleri dahil hiçbir yasal takip yapılamıyor. Mahkeme, kayyumun verdiği raporlara göre iflas erteleme süresini sona erdire bildiği gibi, 4 yıla kadar da uzatabiliyor veya firmanın iflasına karar verebiliyor.
Kimler İflas Ertelemeden Yararlanabilir?
1-Sermaye şirketleri (anonim ve limited şirketler)
2-Kooperatifler
Gerçek kişi tacirler ve şahıs şirketleri( kollektif ve komandit şirketler) ise iflas erteleme talep edemezler.
İflas Ertelemenin Şartları Nedir?
Şirket yönetim kurulu, tasfiye memurları veya şirket alacaklılarından birinin mahkemeye başvurup şirketin borçlarının aktifinden daha fazla olduğunu ileri sürmesi ve mahkemece bu hususun tespit edilmesi gerekir. Ancak bu noktada erteleme talebi yoksa iflas kararı verilir.
Şirket mali durumu hakkında iyileştirme projesi sunularak yönetim kurulu veya alacaklılardan birinin iflasın ertelenmesi talebinde bulunması gerekir. Bu talep, ancak şirket veya kooperatifin borca batıklığının mahkemece incelenmesi sırasında yapılabilir.
Mahkemeye sunulacak iyileştirme projesine göre, şirket veya kooperatifin mali durumunun düzelmesinin mümkün görülmesi, yani iyileştirme projesinin mahkemece ciddi ve inandırıcı bulunması gerekir.
Türk Ticaret kanunumuzun 377. maddesinde iflas erteleme şu şekilde tanımlanmıştır:
Yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklı yeni nakit sermaye konulması dahil nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri gösteren bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak iflasın ertelenmesini isteyebilir. Bu halde İcra ve İflas Kanununun 179 ilâ 179/b maddeleri uygulanır.
Sermaye Şirketleri ile Kooperatiflerin İflâsı
Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin borçlarının aktifinden fazla olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler veya şirket ya da kooperatif tasfiye halinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan ve mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın bunların iflasına karar verilir. Şu kadar ki, idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler ya da alacaklılardan biri, şirket veya kooperatifin mali durumunun iyileştirilmesinin mümkün olduğuna dair bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak iflasın ertelenmesini isteyebilir. Mahkeme projeyi ciddi ve inandırıcı bulursa, iflâsın ertelenmesine karar verir. İyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin de mahkemeye sunulması zorunludur. Mahkeme, gerekli görürse idare ve temsille vazifelendirilmiş kimseleri ve alacaklıları dinleyebilir. İflasın ertelenmesi talepleri öncelikle ve ivedilikle sonuçlandırılır.
İflas Ertelemenin süreçleri;
Mahkeme, iflasın ertelenmesi isteminde bulunulması üzerine, envanter düzenlenmesi ve yönetim kurulunun yerine geçmesi ya da yönetim kurulu kararlarını onaylanması için derhal bir kayyım atar; ayrıca şirketin ve kooperatifin mal varlığının korunması için gerekli diğer önlemleri alır.
Kayyımın atanmasına ilişkin karar, kayyımın mahkemece belirlenmiş görevleri ve temsil yetkisi ile bunların sınırları ve iflasın ertelenmesine ilişkin talep mahkeme tarafından ilan ve ticaret siciline tescil ettirilir. Mahkeme bu arada erteleme talebini karara bağlar.
İflas ertelenmişse kayyım her üç ayda bir şirketin projeye uygun olarak iyileştirme gösterip göstermediğini mahkemeye rapor eder, mahkeme bu rapor üzerine veya gerek gördüğünde alacağı bilirkişi raporuna göre, erteleme istemini değerlendirir ve iyileştirmenin mümkün olamayacağı kanaatine varırsa erteleme kararını kaldırır.
İflas Erteleme kararının Şirkete Faydaları Nelerdir?
Erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler durur.
Bir takip muamelesi ile kesilebilen zaman aşımı ve hak düşüren müddetler işlemez.
Erteleme sırasında taşınır, taşınmaz veya ticari işletme rehniyle temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir. Ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez. Bu durumda erteleme süresince işleyecek olup mevcut rehinle karşılanamayacak faizler teminatlandırılmak zorundadır.
Erteleme süresi azami bir yıldır. Bu süre kayyımın verdiği raporlar dikkate alınarak mahkemece uygun görülecek süreler ile uzatılabilir. Ancak uzatma süreleri toplamı 4 yılı geçemez.
Kayyım, mahkemenin belirleyeceği sürelerde iflâsı ertelenenin faaliyetleri ve işletmenin durumu konusunda düzenli olarak mahkemeye rapor verir.
İflasın ertelenmesi talebinin reddi ya da erteleme süresi sonunda iyileşmenin mümkün olmadığının tespiti üzerine mahkeme, şirketin veya kooperatifin iflasına karar verir. Erteleme süresi dolmamakla birlikte, mahkeme kayyımın verdiği raporlardan şirketin veya kooperatifin mali durumunun iyileştirilmesinin mümkün olmadığı kanaatine varırsa, erteleme kararını kaldırarak şirketin veya kooperatifin iflasına karar verebilir.                                                                                                        Kaynak : http://www.nevzaterdag.com/borca-batik-sirketlerde-bir-kurtulus-yolu-iflas-erteleme/
0 notes
Text
KOOPERATİF DAVALARI HANGİ MAHKEMELERDE GÖRÜLÜR ?-MALİ MÜŞAVİR EVREN ÖZMEN
KOOPERATİF DAVALARI HANGİ MAHKEMELERDE GÖRÜLÜR ?-MALİ MÜŞAVİR EVREN ÖZMEN
KOOPERATİF DAVALARI HANGİ MAHKEMELERDE GÖRÜLÜR ?
MALİ MÜŞAVİR EVREN Ö[email protected]
Kooperatif ile ortaklar arasında veya ortaklar arasında çıkan uyuşmazlıklarından doğan davalara Ticaret Mahkemesinde bakılacaktır
Kooperatif ile tacir olmayan kişi arasındaki davaya Asliye Hukuk Mahkemesinde bakılacaktır.
Kooperatifin ortaklarına veya ortakların birbirlerine ya da kooperatife karşı…
View On WordPress
0 notes
Text
Kooperatifi ihya davası nasıl açılır ?
Kooperatifi ihya davası nasıl açılır ?
Taraflar arasında görülen dava neticesinde; davanın kabulüne dair hükmün davalı vekilince istinafı üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı vekilince yerel mahkemesine verilen dava dilekçesinden özetle müvekkilinin Ümraniye adresinde mukim S.S Y. Konut Yapı Kooperatifi üyesi olduğunu kooperatif henüz tasfiye edilmeden İstanbul Ticaret Sicil…
View On WordPress
0 notes
Text
Tasfiye halindeki kooperatife ait arsanın satılması ve bedelin ortaklara dağıtılmasının KV, KDV ve VUK karşısındaki durumu
Tasfiye halindeki kooperatife ait arsanın satılması ve bedelin ortaklara dağıtılmasının KV, KDV ve VUK karşısındaki durumu
Tasfiye halindeki kooperatife ait arsanın satılması ve bedelin ortaklara dağıtılmasının KV, KDV ve VUK karşısındaki durumu
İlgide kayıtlı özelge talep formunda; … Vergi Dairesi Müdürlüğünün … vergi kimlik numaralı mükellefi olduğunuz, kooperatifinizin 1995 yılında kurulduğu ve her üyeye bir konut yapmak suretiyle amacını gerçekleştirerek 01/01/2006 tarihinde tasfiyesinin sona erdiği, ancak…
View On WordPress
0 notes
Text
Kooperatifin aczi halinde yapılacak işler:
Kooperatifin aczi halinde yapılacak işler:
Kooperatifin aczi halinde bulunduğunu kabul ettirecek ciddi sebepler mevcut ise yönetim kurulu piyasada cari fiyatlar esas olmak üzere, derhal bir ara bilançosu tanzim eder. Son yılın bilançosu veya daha sonra yapılan bir tasfiye bilançosu veyahut daha yukarda sözü geçen ara bilançosu kooperatif mevcudunun, borçlarını artık karşılamıyacağını belirtiyorsa yönetim kurulu, Ticaret Bakanlığına ve…
View On WordPress
0 notes