Tumgik
versavhaberleri · 5 years
Text
Resen Terk Sorun Değil
New Post has been published on https://versav.org.tr/resen-terk-sorun-degil/
Resen Terk Sorun Değil
0 notes
versavhaberleri · 5 years
Text
Özel Esaslardan Çıkış Yolu
New Post has been published on https://versav.org.tr/ozel-esaslardan-cikis-yolu/
Özel Esaslardan Çıkış Yolu
.elementor-13118 .elementor-element.elementor-element-41ffb96text-align:center;@media(min-width:768px).elementor-13118 .elementor-element.elementor-element-0902367width:13.472%;.elementor-13118 .elementor-element.elementor-element-4442676width:74.093%;.elementor-13118 .elementor-element.elementor-element-66b1879width:12.431%;
Vergi Cezalarından Kurtulma Fırsatı
Vergi ve ceza gelince paniğe kapılmayın.Vergi borcumu ödeyemiyorum ne yapmalıyım veya vergi borcunun zaman aşımına uğraması durumu veya vergi borcunu ödemezsem ne olur. Vergi alacağını ortadan kaldıran üç temel yol bulunmaktadır. Bunlar, ödeme, zamanaşımı ve terkindir. Her ne kadar, bunların dışında, vergi hatalarının düzeltilmesi, uzlaşma, yargı kararları gibi yollarla da vergi alacağının sona erdiği düşünülebilirse de, bu son üç yol, gerçek bir vergi alacağını değil, hata, hukuka aykırı işlem vb. durumlar sonucunda, ortaya çıkan bir tür “sözde” alacağı ortadan kaldırdıklarından, temel yolların başında gelmektedir.Bu süreç ve haklarınız hakkında bilgi almadan yola çıkmayın.
youtube
HEMEN ARAYIN
0850 304 95 42
0216 606 08 10
0 notes
versavhaberleri · 5 years
Text
Hemen Hacizden Kurtulun!
New Post has been published on https://versav.org.tr/hemen-hacizden-kurtulun/
Hemen Hacizden Kurtulun!
.elementor-13115 .elementor-element.elementor-element-4e6449etext-align:center;@media(min-width:768px).elementor-13115 .elementor-element.elementor-element-f56e642width:33.782%;.elementor-13115 .elementor-element.elementor-element-f20eda6width:38.031%;.elementor-13115 .elementor-element.elementor-element-aea6c74width:28.183%;
Hemen Hacizden Kurtulun!
Amme borçlusu, alacaklı, vergi idaresinin izni olmadan hacizli mallarla ilgili olarak tasarrufta bulunamaz.Üçüncü şahıslar, malın idare tarafından haciz edilmiş olduğunu bilerek, kötü niyetle o mal üzerinde hak iddia ettiklerinde, bu durum, idarenin haklarını ihlal ettiği nispette hükümsüz olup, mahkemece butlanına hükmolunur.Haczolunan mallar satılarak paraya dönüştürülür. Menkul malların haciz ve satışı 6183 sayılı yasanın 77 ila 87’inci maddelerinde; gayrimenkul malların haczi ve satışı da aynı Kanunun 88 ila 99’uncu maddelerinde düzenlenmiştir.
Haciz işlemleriyle ilgili bir sorun yaşayıdaysanız bizim ile iletişime geçebilirsiniz.
youtube
youtube
youtube
HEMEN ARAYIN
0850 304 95 42
0216 606 08 10
0 notes
versavhaberleri · 5 years
Text
Ödeme Emrini Dert Etmeyin!
New Post has been published on https://versav.org.tr/odeme-emrini-dert-etmeyin/
Ödeme Emrini Dert Etmeyin!
.elementor-13111 .elementor-element.elementor-element-d9d3ab6text-align:center;@media(min-width:768px).elementor-13111 .elementor-element.elementor-element-07ad258width:13.472%;.elementor-13111 .elementor-element.elementor-element-9957e2dwidth:74.093%;.elementor-13111 .elementor-element.elementor-element-b06d98bwidth:12.431%;
Ödeme Emrini Dert Etmeyin!
Vergi ve ceza gelince paniğe kapılmayın.Vergi borcumu ödeyemiyorum ne yapmalıyım veya vergi borcunun zaman aşımına uğraması durumu veya vergi borcunu ödemezsem ne olur. Vergi alacağını ortadan kaldıran üç temel yol bulunmaktadır. Bunlar, ödeme, zamanaşımı ve terkindir. Her ne kadar, bunların dışında, vergi hatalarının düzeltilmesi, uzlaşma, yargı kararları gibi yollarla da vergi alacağının sona erdiği düşünülebilirse de, bu son üç yol, gerçek bir vergi alacağını değil, hata, hukuka aykırı işlem vb. durumlar sonucunda, ortaya çıkan bir tür “sözde” alacağı ortadan kaldırdıklarından, temel yolların başında gelmektedir.Bu süreç ve haklarınız hakkında bilgi almadan yola çıkmayın.
youtube
HEMEN ARAYIN
0850 304 95 42
0216 606 08 10
0 notes
versavhaberleri · 5 years
Text
Naylon Fatura( Sahte Fatura)'yı Dert Etmeyin!
New Post has been published on https://versav.org.tr/naylon-fatura-sahte-faturayi-dert-etmeyin/
Naylon Fatura( Sahte Fatura)'yı Dert Etmeyin!
.elementor-13108 .elementor-element.elementor-element-72c244ftext-align:center;@media(min-width:768px).elementor-13108 .elementor-element.elementor-element-a65bbebwidth:13.472%;.elementor-13108 .elementor-element.elementor-element-f73cd7ewidth:74.093%;.elementor-13108 .elementor-element.elementor-element-9929301width:12.431%;
Sahte(Naylon) Faturayı Dert Etmeyin!
Sahte belge Vergi Usul Kanununun 359.maddesinde şöyle tanımlanmıştır. “Sahte belge, gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belgedir.”denilerek açıklanmaktadır.Sahte (Naylon) Fatura ile ilgili bir sorun yaşadıysanız bizim ile iletişime geçebilirsiniz.
youtube
0 notes
versavhaberleri · 5 years
Text
Vergi Cezalarından Kurtulma Fırsatı
New Post has been published on https://versav.org.tr/vergi-cezalarindan-kurtulma-firsati/
Vergi Cezalarından Kurtulma Fırsatı
.elementor-13103 .elementor-element.elementor-element-511068atext-align:center;
Vergi Cezalarından Kurtulma Fırsatı
Vergi ve ceza gelince paniğe kapılmayın.Vergi borcumu ödeyemiyorum ne yapmalıyım veya vergi borcunun zaman aşımına uğraması durumu veya vergi borcunu ödemezsem ne olur. Vergi alacağını ortadan kaldıran üç temel yol bulunmaktadır. Bunlar, ödeme, zamanaşımı ve terkindir. Her ne kadar, bunların dışında, vergi hatalarının düzeltilmesi, uzlaşma, yargı kararları gibi yollarla da vergi alacağının sona erdiği düşünülebilirse de, bu son üç yol, gerçek bir vergi alacağını değil, hata, hukuka aykırı işlem vb. durumlar sonucunda, ortaya çıkan bir tür “sözde” alacağı ortadan kaldırdıklarından, temel yolların başında gelmektedir.Bu süreç ve haklarınız hakkında bilgi almadan yola çıkmayın.
HEMEN ARAYIN
0850 304 95 42
0216 606 08 10
0 notes
versavhaberleri · 5 years
Text
Vergi İncelemesi Sorun Değil!
New Post has been published on https://versav.org.tr/vergi-incelemesi-sorun-degil/
Vergi İncelemesi Sorun Değil!
.elementor-13092 .elementor-element.elementor-element-b9df3d0text-align:center;
Vergi İncelemesi Sorun Değil!
Şirketinize resmi bir tebligat geldi. Zarfı teslim aldınız, endişe ve heyecan ile açtınız. Hiç beklemediğiniz “defter belge isteme” konulu bir yazı, yazıda bir ya da birkaç yıl ile ilgili şirketinizin incelemeye alındığı belirtiliyor ve ilgili defter belgeleri ibraz etmeniz isteniyor. “Ne yapmış olabiliriz ki?” “Neden biz?”  “Biri şikâyet mi etti acaba?” gibi soruları akıldan geçirip, ilk şoku atlattıktan sonra yazıda belirtilen telefonu arayıp, vergi müfettişine ulaştınız. İncelemeye başlama tutanağını imzalamak ve defter belge ibrazı için randevu aldınız. Belki de zorlu bir süreç başladı. Peki, bu süreç ve haklarınız hakkında bilginiz var mı?
a. Neden İncelemeye Alınmış Olabilirsiniz?
b. Vergi Müfettişi İle İlk Tanışma
c. Defter ve Belge İbrazı İçin Asgari Ne Kadar Süre Verilir?
d. İnceleme Nerede Yapılacak?
e. İnceleme İşyerinizde Yapılıyorsa Çalışma Saatleri Nasıl Belirlenecek?
f. Vergi Müfettişi Ek Belge- Bilgi mi Talep Etti? Nelere Dikkat Etmeliyiz?
g. Vergi Müfettişlerine İnceleme Esnasında Verdiğimiz Bilgiler Güvende mi?
h. Müfettiş İnceleme İle İlgili Tutanak mı Tutmak İstiyor?
i. Tutanak Düzenlenirken Özel Olarak Belirtilmesi Gereken Hususlar Nelerdir?
j. Ortada Vergi Kaybı Değil de Fazla Ödenmiş Bir Vergi Var ise Müfettişin Tavrı Ne Olmalı?
k. Müfettiş Raporunu Düzenledi Şimdi Ne Olacak?
l. Olası Bir Vergi Kaybı veya Usulsüzlük Tespit Edilirse Maliyeti Ne olur ?
m. Dava Açınca Vergi ve Cezayı Yine de Ödemek Zorunda Kalır mısınız?
Hemen Arayın
 0850 304 95 42 0216 606 08 10
0 notes
versavhaberleri · 5 years
Text
Banka Hesabına Konulan E-Haciz İçin Vergi Yargısına Müracaat
New Post has been published on https://versav.org.tr/banka-hesabina-konulan-e-haciz-icin-vergi-yargisina-mu%cc%88racaat/
Banka Hesabına Konulan E-Haciz İçin Vergi Yargısına Müracaat
Tumblr media
2577 sayılı İYUK md. 5 hükmünde her idari işlem aleyhine ayrı ayrı dava açılması ilkesi benimsenmiştir. Aralarında maddi veya hukuki açıdan bağlılık ya da neden – sonuç ilişkisi bulunan birden çok işleme karşı ise tek dilekçe ile dava açılabilmektedir. Özellikle, usul ekonomisi yönünden açılan davanın mümkün olduğunca ucuz ve pratik açılabilmesinde hukuki yarar görülmektedir.(1)
Birden fazla davacının müşterek dilekçe ile dava açabilmesi için ise; 2577 sayılı İYUK ’nun 4001 sayılı yasanın md. 3 hükmüyle değişik md. 5 hükmünün 2. fıkrasında, kimi koşulların bulunması halinde birden fazla kişinin ortak dilekçe ile dava açabilmelerine olanak verilmiştir. Fıkrada ön görülen koşullar davacıların hak veya çıkarlarında iştirak bulunması koşuluyla, davaya yol açan maddi olay veya hukuki nedenlerin aynı olması gibi durumlarda birden çok idari işlemin müşterek dilekçe ile idari davaya konu etmeleri mümkündür.(2)
Son yıllarda kamu borcunun takibi ile ilgili konularda amme borçlu mükelleflerin muhtelif bankalarda ki mevduatlarına e-haciz yürütülmektedir. Amme borçlusunun birden çok banka şubelerinde bulunan mevduatlarına haciz konulması halinde bu işlemin hukuka aykırılığı iddiası ile dava açılması halinde her banka şubesi için ayrı ayrı dava açılması gerektiği yönünde görüşler ileri sürülmektedir. Bir başka görüşe göre ise, amme borçlu mükellefin bağlı bulunduğu vergi dairesinin tekliği dikkate alınarak mükellefin muhtelif banka şubelerinde ki hesaplarına uygulanan e-haciz için tek dava dilekçesi ile e-hacizin iptalinin dava konusu edilebileceği ileri sürülmektedir. Burada önemli olan amme borçlusu mükellefin banka hesaplarına uygulanan e-haciz işleminin hukuka uygun olup, olmadığının tartışılması gerekir.(3) Daha sonra, 2577 sayılı İYUK md. 5 hükmüne göre tek dilekçe ile açılabilecek davalardan olup, olmadığı dikkate alındığında tek dava dilekçesi ile e-hacizin iptali için ilgili vergi dairesi başkanlığı hasım gösterilerek dava açma imkânı mümkündür. Çünkü burada işlemi uygulayan idare alacaklı vergi dairesi başkanlığıdır. Borçlu ise; vergi yükümlüsüdür.
Davaya konu edilecek işlemin tek bir ödeme emrinden neşetlendiği dikkate alındığında bu işleme karşı birden çok banka şubesi nezdinde e-haciz uygulansa da davanın tek açılması usul ekonomisi yönünden anlamlıdır. Birçok yerel mahkemeler bu gibi işlemlerin tek dava dilekçesi ile açılması gerektiği yönünde karar vermektedirler. Diğer taraftan bazı mahkemeler ise her şube bazında ayrı ayrı davaların açılması gerektiği yönünde de kararlar verdikleri görülmektedir.(4) ————————— [1]Bkz. CANDAN Turgut, “Kanuni Temsilcinin Vergi ve Diğer Kamu Alacaklarından Sorumluluğu”, Maliye Hukuk Yayınları, 3. Baskı, Ankara 2006, s. 180 [2] Bkz. CANDAN Turgut, “Vergi Suçları ve Cezaları”, Maliye Hukuk Yayınları, 3. Baskı, Ankara 2010, s. 562 [3]Bkz. GİB İzmir VDB Özelgesi, 17.09.2013 gün ve 4388 sayılı yazı, [4]Bkz. İzmir 3. Vergi Mahkemesi, 02.07.2014 gün ve E: 2014/612 – K:2014/1120 sayılı kararı Kaynak:Av. Nazlı Gaye Alpaslan Güven
0 notes
versavhaberleri · 5 years
Text
Vergide Taşkın Haciz Uygulaması
New Post has been published on https://versav.org.tr/vergide-taskin-haciz-uygulamasi/
Vergide Taşkın Haciz Uygulaması
Tumblr media
6183 sayılı AATUH kanunun ilgili hükümlerine göre uygulanan hacizler, e-hacizler, üçüncü şahıslar nezdindeki mal, alacak ve menkul mal hacizleri mükellefleri adeta canından bezdirmektedir. Örneğin, kamu gücü ile uygulanan orantısız ve aşırı, ölçüsüz vergi hacizleri mükellefleri adeta kilitlemektedir.(1)
Aynı uygulamalar, SGK prim, idare para cezaları ve diğer SGK alacakları içinde 6183 sayılı yasa uygulandığı için aşırı ve taşkın hacizler SGK alacakları içinde zaman zaman görülebilmektedir.
Örneğin, bir mükellefin 23.000,00 TL borcu için Türkiye çapında bütün menkul ve gayrimenkullerine haciz uygulanması mükellefi kilitlemekte ve mağdur etmektedir. Oysaki, vergi hacizlerinin taşkın ve ölçüsüz uygulanmaması gerekecektir. Konuyla ilgili 6183 sayılı kanunun 54. Maddesinin 2. Bendinde; “amme borçlusunun borcuna yetecek miktardaki mallarının haczedilerek, paraya çevrilmesi” gerekmektedir. Buradan hareketle yukarıdaki örnekte yer alan 23.000,00 TL’Lik bir amme alacağı için mükellefin bir adet otomobili ve ayrıca (5) adet gayrimenkul için haciz uygulanması hukuka uyarlı olamaz.(2)
Bir başka orantısız ve taşkın vergi haczi ise şu şekilde uygulanmaktadır. Mükellefin vergi borcunun 50.000,00 TL olduğunu varsayalım. Bu mükellefin Türkiye çapındaki 10 adet 250.000 TL değerinde sahibi olduğu gayrimenkullere haciz konulmuştur. Burada da görüldüğü üzere orantısız ve taşkın vergi haczi söz konusudur. Vergi hacizlerin çözülmesi sırasında da birçok problem yaşanmaktadır. Örneğin, (A) vergi dairesine olan vergi borcunun ödenerek haczin çözümlenmesi talep edildiği takdirde, Türkiye çapında diğer vergi dairelerinde de borcun bulunup bulunmadığı araştırılmakta ve buna göre (A) vergi dairesindeki gayrimenkul haczi ancak kaldırılabilmektedir. Bu uygulamanın yasal olmadığı hakkında bir çok görüş olmasına rağmen, vergi idaresi yapmış olduğu uygulamanın gelir idaresinin kendi teşkilatına yolladığı bir iç genelgeye göre sürdürüldüğünü iddia etmektedir.
Aynı uygulamalar e-haciz kaldırılmasında da yürütülmektedir. Özellikle, taşkın ve borcun çok çok üzerindeki gayrimenkullere haciz konulması mükellefleri maddi ve manevi yönden mağdur etmektedir. Mükelleflerin kredi itibarını zedelemektedir.(3) Ayrıca, mükelleflerin iş yapmak, yatırım yapabilmek için finans kesiminden kredi talebi yönündeki tercihlerini olumsuz etkileyerek mükelleflerin piyasadaki itibarını zedeleyici etkide bulunabilmektedir.
Sonuç olarak, Maliye Bakanlığı’nın bu konuda bir genelge yayınlayarak aşırı ve taşkın vergi hacizlerini önleyici inisiyatifler kullanılması yönünde vergi dairesi yetkilerini rahatlatıcı kolaylıklar getirmesi hem idare yönünden, hem mükellefler yönünden ve hem de piyasadaki iş potansiyelinin geliştirilmesi yönünden kolaylıklar getireceği düşünülmektedir. Özellikle vergi borçlarının tecil ve taksitlendirilmesi konusunda vergi idaresinin bütün vergi borçlarını kapsama alan (KDV dahil) bir uygulama içerisine girmesi ve tecil ve taksitlendirmedeki teminatsız limitin günün koşullarına göre (örneğin 150.000 TL’ye çıkarılması) yeniden uygun bir rakamın belirlenmesi zorunlu hale gelmiştir. ———————————– [1]Bkz. 6183 sayılı yasa md. 54/2 [2]Dnş. 3. D.kararı, 11.11.2013 gün ve E:2011/1156-K:2013/4785 sayılı karar. [3]Dnş. 3. D.kararı, 28.6.2000 gün ve E:1999/2680-K:2000/2494 sayılı karar. Kaynak:Av. Nazlı Gaye Alpaslan Güven
0 notes
versavhaberleri · 5 years
Text
TKDK ve IPA Çerçeve Anlaşması Kapsamındaki KDV İstisnaları ve Fesih
New Post has been published on https://versav.org.tr/tkdk-ve-ipa-cerceve-anlasmasi-kapsamindaki-kdv-istisnalari-ve-fesih/
TKDK ve IPA Çerçeve Anlaşması Kapsamındaki KDV İstisnaları ve Fesih
Tumblr media
Bilindiği gibi, Tarım Ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) ağustos 2011 tarihinde akredite olarak Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) Çerçeve anlaşmasının V. Bileşeni kapsamında sözleşme imzalamaya başlamıştır. Bu sözleşmelerde bütçe uygun harcama ve uygun olmayan harcama kalemlerinde oluşmakta ve Sözleşme makamı sadece uygun harcama tutarın desteklemektedir. Bu nedenle bu tür sözleşmeler için verilen KDV istisna sertifikasına konu olan beden uygun harcama tutarı olmaktadır. Ancak sözleşme makamı, belirli gerekçelerle sözleşmenin feshi yoluna gidebilmekte veya proje süresince ve projenin tesliminde gerçekleştirdiği yerinde denetimler sonucu sözleşme bedelinde kesintiler yapabilmekte ve yaptığı bu kesintileri, büt.enin uygun olmayan harcama tutarı içine aktarmaktadır (3065 sayılı KDV Kanunu md. 19).
Sertifika, AT/Birlik sözleşmesinde yazılı süre ve bedel sınırlı olarak verildiğinden, sözleşemeye konu bedelde meydana gelen bu değişiklikler, sertifikanın bedelini de değiştirmektedir. Süresi henüz sona ermeyen sözleşmeler için yeni bedele uygun sertifika düzenlenerek AT/Birlik yüklenicilerine verilmekte, süresi sona eren sözleşmeler için sertifikanın yenilenmesi mümkün olmamaktadır.
Sözleşme makamları tarafından bildirilen bedel düşüklüğü olan sözleşme kapsamında tedarikçilerden yapılan mal teslimleri, hizmet ifaları ve işlerde faydalanılan KDV istisna tutarlarının, yeni sözleşme bedeli dikkate alınarak hesaplanması gerekmekte olup bu tutarı aşan kısımlar için KDV istisnasından yararlanıldığının tespit edilmesi durumunda aşan kısımlara yönelik tahsil edilmeyen KDV nin ve varsa diğer vergilerin, vergi ziyaı cezası kesilmek ve söz konusu vergiler için kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden son yapılan tarhiyatın tahakkuk tarihine kadar gecikme faizi hesaplanmak suretiyle tahsil edilmesi gerekmektedir ( bkz. Kızılot Şükrü,
KDV Kanunu ve Uygulaması, 5. Baskı, Yaklaşım Yayıncılık, 2010, s.1009-1020).
Feshedilen sözleşmelerde ise sertifikanın istenilerek iptal edilmesi ve feshedilen sözleşme
kapsamında faydalanılan istisnalar nedeniyle varsa tahsil edilmeyen vergilerin de vergi ziyaı
cezası kesilmek ve söz konusu vergiler için kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın
ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden son yapılan tarhiyatın tahakkuk
tarihine kadar gecikme faizi hesaplanmak suretiyle tahsil edilmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak, .lüm nedeniyle sözleşmenin feshedilmesi durumunda murisin devamı olarak
varislerince sözleşme imzalaması halinde vefat eden yüklenicini bütün hak ve sorumlulukları
mirasçılarına intikal edecektir. Buna göre yeniden sertifika sözleşmesinin süre ve bedeli
nazara alınarak varisler adına yeniden düzenlenecektir. Ayrıca murisin .lümü nedeniyle
varisler tarafından yeniden sözleşme imzalanmamışsa sözleşme fesh olacaktır. Bu durumda
murise ait sertifika iptal edilir. Bu sertifika kullanımına istinaden tahsil edilmeyen KDV ler ve
varsa diğer vergiler de 213 sayılı VUK md. 372 hükmüne göre ceza kesilmeksizin söz konusu
vergiler için kendi yaslarında belirtilen ve tarhiyatın ilişkili bulunduğu döneme ait normal
vade tarihinden itibaren son yapılan tarhiyatın tahakkuk tarihine kadar gecikme faizi
hesaplanmak suretiyle tahsil edilmesi gerekmektedir.
Öte yandan istimlak nedeniyle fesih halinde ise anılan AT sözleşmesi feshedildiğinden adı
geçen AT yüklenicisinin söz konusu sözleşme dolayısıyla mezkur anlaşmada yer alan vergi
istisnalarından faydalanması olanaksızdır. Bu nedenle KDV istisnasından faydalandığının
tespit edilmesi durumunda tahsil edilmeyen KDV nin ve varsa diğer vergilerin söz konusu
vergiler için kendi yaslarında belirtilen ve tarhiyatın alakalı bulunduğu döneme ilişkin normal
vade tarihinden itibaren son yapılan tarhiyatı tahakkuk tarihine kadar GF hesaplanmak
suretiyle tahsil edilmesi gerekir. Ancak yatırım sahasının istimlak nedeniyle mükellefin kusur
ve iradesi dışında gerçekleşmiş olduğundan bu nedenle feshedilen sözleşmelerde yer alan
tarhiyatlar sırasında VZC kesilmesi hukuken olanaksızdır(1).
———————————–
[1]BKZ. Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı nın 20.10.2017 gün ve 20401971-746.01
sayılı yazıları.
Kaynak:Av. Nazlı Gaye Alpaslan Güven
0 notes
versavhaberleri · 5 years
Text
Arsa Payı Mukabilinde Toprak Sahiplerinin Müteahhidlerden Alacağı Dairelerin Satılması
New Post has been published on https://versav.org.tr/arsa-payi-mukabilinde-toprak-sahiplerinin-mu%cc%88teahhidlerden-alacagi-dairelerin-satilmasi/
Arsa Payı Mukabilinde Toprak Sahiplerinin Müteahhidlerden Alacağı Dairelerin Satılması
Tumblr media
Bilindiği gibi, arsa sahipleri sahip oldukları araziler ve arsalar üzerine müteahhitler ile sözleşme yaparak bu sözleşmeye göre arsa üzerinde bağımsız inşaat bölümleri yaptırmayı müşterek olarak kararlaştırmaktadırlar. Borçlar kanunun 355-371 md. hükümlerinde istisnai sözleşmeler olarak bu durumlara yer verilmektedir.
Diğer taraftan, Medeni Kanunun 634. maddesinde, bu gibi kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin belli bir şekil ve içerik taşıması gerekli olduğu yasal hükme bağlanmıştır. Buna göre, mülkiyeti nakleden sözleşmeler resmi olmadığı sürece geçerlilik kazanamazlar.(1)
Kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin noter tarafından tasdikli olması gereklidir. Kısaca arsa sahibi ile müteahhit arasında yapılan bu sözleşme; “Arsa sahibi arsasına ait belli payları müteahhide ve üçüncü kişiye devretme, müteahhidin ise bu paylar karşılığında arsa üzerinde bağımsız inşaat bölümleri yapmayı ve bu bağımsız bölümlerden arsa sahibinin payına ait olan kısmını sözleşme şartlarına göre (genellikle anahtar teslimi) devretme borcu altına girdiği bir sözleşmedir.”şeklinde tanımlanabilir. Taraflar arasında imzalanan bu sözleşme taraflara birçok haklar ve borçlar yüklemektedir.
Müteahhit ile arsa sahibi arasında imzalanan sözleşmeye göre müteahhidin topraktan üçüncü şahıslara satacağı gayrimenkulleri sözleşmede veya sözleşme klozu olan teknik şartnameye uygun olarak belirtilen koşullar çerçevesinde aynı zamanda gerekli ihtimamı göstererek noksansız olarak arsa malikine ve üçüncü şahıslara mesken veya işyerlerini teslim etmek zorundadır.(2)
Tapu dairesinde kat irtifakı hakkı tesis edilerek satış yapılacak işyeri ve konutlarda vergiyi doğuran olay 3065 sayılı KDVK’nun 10. maddesi gereğince mal teslimi veya hizmet ifasının yapılmasına bağlı olarak realize olmaktadır. Arsa sahipleri ile yüklenici müteahhit arasında yapılan sözleşme gereğince arsa sahibinin elde edeceği bağımsız bölümlerin bir ticari organizasyon şeklinde veya özel mülkiyet kuralları çerçevesinde değerlendirilmesinden doğan gelirlerin vergilendirilip / vergilendirilmeyeceği şekli önem taşımaktadır. (3)
Arsa sahipleri ile yüklenici (eser yapma taahhüdünde bulunan) müteahhit arasında yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden arsa sahibinin elde edeceği bağımsız bölümlerin, bir ticari organizasyon veya özel mülkiyet çerçevesinde değerlendirilmesinden doğan gelirlerin vergilendirilip vergilendirilmeyeceği, vergilendirilecek ise ticari kazanç olarak mı, yoksa arızi mahiyette yapılan iş olarak mı kabul edilip değer artış kazancı olarak mı vergilendirileceğinin tespiti gerekir. GVK. vergilendirilecek kazanç ve iratların türlerini, tanımlarını yapmakta ve vergilendirme mahiyetini belirlemektedir. Gelir vergisinde verginin mevzuu ve mükellef yasanın 1 ve 3’üncü maddelerinde sayılmıştır. Taraflardan müteahhidin gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olmasına göre ilgili kanunlara göre vergi borcu doğmaktadır. Bu konuda tereddüt yoktur. Gerçek kişi olması halinde GVK. 37. maddesine göre ticari kazanç mükellefi sayılır. Ancak asıl problem arsa sahibinin hiçbir mükellefiyetinin olmaması buna karşılık ticari faaliyet kapsamına giren işler yapması halinde vergileme konusunda tereddütler yaşanmakta. Çünkü arsa sahibinin herhangi bir mükellefiyetliği olmadığı halde özel mülke konu arsasını değerlendirmek amacıyla müteahhide teslim etmesi halinde bunun hangi vergi türüne göre vergilendirileceği hususunda anlaşmazlık çıkmaktadır. Bu konuda Gelir İdaresi; Gerçek kişinin kendi ihtiyacını aşmaması halinde herhangi bir mükellefiyetliğe gerek olmadığı; örneğin arsasını verip iki daire alması halinde bunun bir arızi faaliyet olduğunu elde ettiği bu konutları satmaması halinde herhangi bir vergilemeye (Gayrimenkul sermaye iradı hariç) tabi tutmamaktadır. Ancak bunlardan bir tanesi veya her ikisini 1 kişiye satması, 5 yıl içinde satması halinde GVK. mük. 80. maddesine göre değer artış kazancına tabi tutmaktadır. Yalnız burada da önemli bir sorun var. Gayrimenkulün 5 yıl içinde satılmasında 5 yıllık hesabın arsanın iktisap tarihi mi, yoksa bağımsız bölümün elde edildiği başka bir anlatımla tapuya tescil edildiği tarih mi baz alınacak bu konuda Gelir İdaresi ile Yüksek Yargı ayrı ayrı görüşe sahiptir.(4) İnşaatın devamı sırasında ve inşaat bitmeden evvel özel sözleşme veya satış vaadi senedi ile yahutta arsa payı üzerinden yapılan satışlarda bir teslim ve hizmet bahis mevzuu olmadığında, alınan bedeller avans olarak kabul edildiğinden dolayı KDV söz konusu olmayacaktır. İnşaat işlerinde dairelerin satışı dolayısıyla müteahhit tarafından fatura düzenlenebilmesi için mutlak surette oturma raporu alınmalıdır. Oturma raporu alınmamışsa ortada fatura düzenlemesini gerektirecek bir durum olamaz. İnşaat devam ederken “kat irtifaklı” arsa devrinin KDV yönünden değerlendirilmesi konusu ise: Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı, kat karşılığı inşaat işlerinde iki ayrı teslimden söz etmektedir. Burada arsa sahibinin özel mülkiyete tabi bir arsasının (ticari faaliyet dışında kalan) müteahhide tesliminde KDV söz konusu değil, ancak arsa sahibinin bir ticari faaliyette bulunan gerçek veya tüzel kişi olması halinde ise KDV’ye tabidir. Fakat arsa sahibinin her iki durumunda da müteahhidin arsa sahibine teslimlerinde KDV tabi olması konusunda Gelir İdaresi ile Danıştay’ın farklı görüşleri vardır.(5) Maliye Bakanlığı’nın vermiş olduğu bir özelgede özetle; “İnşaatlar devam etmekte iken özel sözleşme veya satış vaadi ile veya arsa payı üzerinden (kat irtifaklı arsa tapusu üzerinden) yapılan satışlarda bir teslim veya hizmet mevcut olmadığından alınan bedeller ise avans niteliği taşıdığından fatura düzenlenmesine gerek olmayıp kayıtlara avans olarak intikal ettirilmesi, bu yerlerin tapuya tescil ettirildiği tarihte veya tapuya tescilden önce hak sahiplerinin kullanımına tahsis edilmesi durumunda ise tahsis edildiği tarihte gerçek satış bedeli üzerinden KDV’sini de içerecek fatura düzenlenmesi gerekmektedir.”denilmektedir.(6) Yukarıdaki muktezalardan da anlaşılacağı üzere satışa konu olan konutların veya iş yerlerinin inşaat devam ederken kat irtifaklı arsa payı üzerinden satılmasında herhangi bir teslim veya hizmetin mevcut olmadığından yola çıkılarakbunlarla ilgili fatura düzenlenmesine ve KDV tahakkuk ettirilmesine gerek olmadığı vurgulanmıştır. —————————— [1] Kat karşılığı inşaat sözleşmeleri noter huzurunda ve belli bir koşulları içermesi zorunludur. Sözleşme ekinde yapılacak konut ve işyeri ile ilgili taslaklar veya krokiler eklenmelidir. Bu sözleşmede cayma veya müteahhitin zamanında daireleri teslim etmemesi halinde cezai şart veya sözleşmenin iptal koşulları ayrıntılı olarak yer verilmelidir. [2] Bkz. Ayrıntılar için, BK. Md.358 ila 360 ve ilgili olarak MK. Md.634 [3] Burada arsa sahibine düşen konutların oturma ruhsat tarihlerine bağlı olarak elden çıkarılan konut sayısı ve bunların 5 yıl içerisinde satılıp satılmadıklarına göre mükellefiyet durumu değerlendirilmektedir. GVK mük md.80 ve 81. hükümleri incelenmelidir. Ayrıca GVK md.82 de de belirtilen konulara bakınız. [4] SAVAŞ Şükrü, “Arsa Payı Karşılığı Arsa Sahiplerinin İleride Elde Edecekleri Ve İnşaat Devam Ederken Sattıkları Bağımsız Bölümlerin Vergilendirilmesi-II”, 02.02.2007, www.alomaliye.com [5] Arsa payı karşılığı inşaatlara konu olan dairelerin tesliminde vergiyi doğuran olay, daire tamamlanmadan tapu işlemi gerçekleşmiş, iskan alınmış veya daire satış bedelinin tamamı tahsil edilmiş olsa bile, dairenin alıcının fiili kullanımına terk tarihi itibariyle gerçekleşmiş olacaktır. Bu tarih ise, alıcının daireyi fiilen kullanmaya veya kiraya verme suretiyle faydalanmaya başlama tarihidir. Artık vergiyi doğuran olay, fiili kullanıma terk tarihi itibariyle gerçekleşmiştir. Bu tarihten önce tahsil edilen satış bedelinin ise, tapuda tescil işlemi olsa bile avans mahiyetinde olduğu açıktır. [6] Maliye Bakanlığının verdiği 3 özelge de aynı mahiyettedir. Bakınız, 06.04.2000- 00211215.10.1991-2601017913, 30.06.1993-41304 ve 14.02.2005-1220 sayılı. Kaynak:Av. Nazlı Gaye Alpaslan Güven
0 notes
versavhaberleri · 5 years
Text
Vergi Mahkemesince Mükellef Aleyhinde Verilen Kararlar
New Post has been published on https://versav.org.tr/vergi-mahkemesince-mu%cc%88kellef-aleyhinde-verilen-kararlar/
Vergi Mahkemesince Mükellef Aleyhinde Verilen Kararlar
Tumblr media
Bilindiği gibi, vergi yargısının hakemliğine müracaat eden bir çok mükellef, vergi yargısında davasını kaybetmesi halinde konuyla ilgili vergi mahkemesi kararını ilgisine göre Bölge İdare Mahkemesine veya kararın durumuna göre Danıştay nezdinde temyiz talebinde bulunabilmektedir. Bugün itibari ile yürürlükteki 2577 sayılı İYUK mevzuatına göre; tek hakim ile verilen vergi mahkemesi kararları üzerine itiraz mercii Bölge İdare Mahkemeleridir. Vergi mahkemesi tarafından üçlü heyet şeklinde verilen kararlar üzerine ise Danıştay’a temyiz müracaatında bulunulabilmektedir.
Vergi mahkemesinin tek hakim ile vermiş olduğu kararlar 30 gün içerisinde Bölge İdare Mahkemesi nezdinde itiraz edilebilir. Danıştay’a temyiz edilecek vergi mahkemesi kararlarının temyiz süresi ise; Vergi Mahkemesi kararının mükellefe tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içerisinde müracaat edilmesi zorunludur.
Burada üzerinde durulması gereken asıl sorun vergi mahkemesinde açmış olduğu vergi iptal davasını kaybeden mükellefin sonraki aşamalarda yaşayabileceği mali risklerin neler olabileceği aşağıda kısaca özetlenmektedir.
Buna göre;
1- Her halükarda vergi mahkemesinde açmış olduğu davayı kaybeden mükellefin ilgili kararı 30 gün içerisinde bir üst yargı organına itiraz/temyiz şeklinde taşıması ve kararı bozdurmak amacıyla müracaatını sürdürmesi gerekir.
2- Bu arada, davalı vergi dairesi tarafından (mükellefin davasını ilk dereceli mahkemelerde kaybetmesi üzerine) mükellefe 2 nolu vergi ceza ihbarnamesi ( bildirisi ) tebliğ edilerek kaybedilen davanın içerdiği vergi ve ceza miktarları ve ayrıca gecikme faizi, varsa haksız çıkma zammı, harç tutarı tebliğ edilir. Mükellefe 30 günlük ödeme vadesi verilir.
3- Vergi dairesinden mükellefe tebliğ edilen 2 nolu ihbarname ( bildiri) nin tebliği üzerine 30 gün içerisinde vergi dairesine müracaat edilerek, konuyla ilgili bilgi verilmelidir. Burada söz konusu vergi mahkemesi kararının itiraz/temyiz edildiği, Yürütmenin Durdurulması talebinde bulunulduğu hususları vergi dairesine bildirilmelidir.
4- Vergi mahkemesinde açılan davanın mükellef aleyhine karar verilmesi üzerine, bir üst yargı merciine müracaat mutlak surette İYUK mad. 27-28 hükümlerine göre Yürütmenin Durdurulması talebinde bulunulmalıdır. Bu aşamada vergi dairesi tarafından mükellefe Yürütmenin Durdurulması ile ilgili talebin kararı sonuçlanıncaya kadar herhangi bir haciz, ehaciz vs. yapılamaz.(1)
5- Yürütmenin Durdurulması talebi mükellefin lehine (olumlu) geldiği zaman, mükellef hakkında uygulanan bütün işlemler ( e-haciz, haciz, araç yakalama) durdurulur. Hatta mükellefin borcu yoktur belgesi talep etmesi halinde bile bu belge verilir. ( 2577 sayılı İYUK mad. 27,52 ) 6- Mükellef tarafından açılan davanın kısmen veya tamamen mükellef aleyhine sonuçlanması halinde dava konusu yapılan vergilerin ödenmemiş kısmı üzerinden, tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren vergi mahkemesi kararının vergi dairesine tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için, VUK 112/3’üncü maddesine göre hesaplanan gecikme faizi de aynı süre içinde ödenir. 7- Ödeme emrine karşı açılan davaların reddi ve kesinleşen yargı kararı üzerine 6183 sayılı Kanunun 58’inci maddesine göre alınacak %10 haksız çıkma zammı tutarı için 2 nolu ihbarname ( bildirim) düzenlenir. Bu zam, ihbarnamenin ( bildirimin) tebliğ tarihinden başlayarak bir ay içinde ödenir. ( 6183 sayılı Kanun mad. 37) Sonuç olarak, vergi mahkemesinde davasını kaybeden mükellefin bir üst yargı organına konuyu taşıması halinde ( itiraz/temyiz yoluyla) mutlak surette Yürütmenin Durdurulması talebinde bulunması gerekir. Yüksek mahkeme dosyanın veya mükellefin talebi kapsamında duruma göre teminat karşılığında mükellefin YD talebini kabul edebilir. (2577 sayılı İYUK 3622 sayılı Yasa ile değişik 52’inci maddesinin birinci fıkrasına 4001 sayılı Kanunun 22’inci maddesiyle eklenen cümlesi ve belirtilen cümlenin atıfta bulunduğu anılan Kanunun 27’inci mad. ) Bazı hallerde ise Yüksek Mahkeme mükellefin temyiz/itiraz talebiyle ilgili teminat istemeden de Yürütmenin Durdurulması hakkında karar verebilir. Mükellefin temyiz aşamasında devam eden davasıyla ilgili olarak vergi dairesine “ Emaneten” ödeme yapabilir. Bu gibi durumlarda Yüksek Mahkeme tarafından Yürütmenin Durdurulması hakkında karar verilmiş ise; mükellefin ödediği para kendisine geri iade olunur. ( Bkz: Anayasa mad. 138, İYUK mad. 28)(2) ———————————– [1] Ayrıntılı açıklamalar için Bkz: ALPASLAN Nazlı Gaye, Vergi İhtilafları ile İlgili Makale, Yorum ve İncelemeler, İzmir-2015, S: 193. [2] Bkz: 16.07.2014 gün ve 75000 sayılı Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı Yazısı. Kaynak:Av. Nazlı Gaye Alpaslan Güven
0 notes
versavhaberleri · 5 years
Text
Vergi Dairesinden Mükellefe Tebliğ Edilen Ödeme Emri
New Post has been published on https://versav.org.tr/vergi-dairesinden-mu%cc%88kellefe-teblig-edilen-odeme-emri/
Vergi Dairesinden Mükellefe Tebliğ Edilen Ödeme Emri
Tumblr media
Bilindiği gibi mükellef hakları açısından, mükelleflere tebliğ edilen vergi ve ceza ihbarnameleri ve ödeme emirleri üzerinde bireyleri aydınlatıcı sade, açıklayıcı vergisel bilgilere yer verilmesi zorunludur. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın uzun yıllardır mükellef odaklı hizmetleri giderek artmaktadır.(1) Ancak belli dönemlerde yapılan bazı yasal düzenlemeler sonucunda vergi ceza ihbarnameleri üzerinde mükelleflerin anlayabileceği dilde açıklamalar ve yasal düzenlemeler sonucunda bilgi güncellemesi yapılması zorunlu hale gelmektedir.
Gelir İdaresi Başkanlığı, Mükellef Hizmetleri Grup Başkanlığı gelir idaresinin resmî internet sitesine son yıllarda çok doyurucu bilgiler, beyanname düzenleme kılavuzları ve vergisel konularda açıklayıcı bilgi notlarına yer verilmektedir. Diğer taraftan, VİMER kanalı ile de pek çok aydınlatıcı bilgi kamuoyu ile paylaşılmaktadır.
Pek çok batı ülkelerinde olduğu gibi, Gelir İdaresi Başkanlığı ‘nın gerek bireysel mükellefleri ve gerekse kurumsal mükellefleri müşteri olarak kabul etmesi ve bunun sonucunda da yüksek düzeyde kaliteli hizmetler sunması gereği giderek artmaktadır.
Vergi ve ceza ihbarnamelerinin zaman zaman Gelir İdaresi tarafından güncellenmesi ve üzerinde gerekli değişikliklerin yapılması gerekmektedir. Örneğin; malî tatil düzenlemeleri, adlî tatil düzenlemeleri, vs. durumlarda idarenin ihbarnamenin görünür bir bölümüne bu konularda doyurucu açıklamalara yer vermesi zorunludur. Hatta Gelir İdaresi ‘nin resmi internet sitesinde, malî tatil, adlî tatil konularında özellikle süreler açısından bireyleri, mükellefleri ve diğer ilgili kurumları sürekli bilgilendirmesi zorunludur.
Mevcut vergi ve ceza ihbarnamelerinin arka kısmında malî tatil ve adlî tatil ile bilgilerin yeniden güncellenmesi zorunlu hale gelmiştir.
Örneğin; DMO Basım İşl. Md. 2013 – ÖrnekForm : 9608- f üzerinde ve arka kısmında adlî tatil ile ilgili hatırlatmalar bölümünde, adlî tatilin (çalışmaya ara verme) 1 Ağustos – 4 Eylül olarak yer verildiği görülmektedir.
Oysa ki, bu tarihler yapılan yasal düzenlemeler sonucunda 20 Temmuz ila 31 Ağustos olarak yeniden düzenlendiği bilinmektedir (2577 sayılı İYUK md. 7, 8, 61 ve 2575 sayılı D.K. md. 86). Diğer taraftan, vergi ve ceza ihbarnameleri üzerinde veya arka kısmında malî tatil hatırlatmaları ile ilgili bir açıklamanın da bulunması gerektiği bilinmektedir. Örneğin; her yıl 1 Temmuz ila 20 Temmuz tarihleri arasında malî tatil ilan edilmektedir. Malî tatil de her türlü vergisel süreler, 20 Temmuz ‘dan sonra + (7) gün daha uzamaktadır. Malî tatilde diğer vergisel ödevler, beyanlar, bildirimler, ödemeler otomatik olarak uzamaktadır. İhbarnameler üzerinde bu konuda bir açıklama bulunmamaktadır. Keza, Maliye Bakanlığı ‘nın resmi internet sitesinde de bu konuda da ilan veya duyuru görülmemektedir.Bilindiği gibi, 5604 sayılı Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun 28/3/2007 gün ve 26476 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. 5604 sayılı yasanın 1. yılı geçen yıl uygulanmış ve bu tatil her sene 1 ila 20 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilmektedir. Mali tatili düzenleyen yasaya göre, tatil kapsamına bazı vergi ve sosyal güvenlik işlemleri ile ilgili yasal ve idari düzenlemeler girmektedir.(2) Sonuç olarak, mükelleflere tebliğ zorunlu olan bir çok belge üzerinde özellikle vergi ve ceza ihbarnameleri, uzlaşma davetiyeleri, ödeme emirleri ve diğer bilgilendirme yazılarında malî tatil – adlî tatil hatırlatmalarına yer verilmesi, Gelir İdaresi ‘nin mükellefleri bilgilendirme bağlamında önemli bir işlevi olacaktır. ——————————- [1]Bkz. www.gib.gov.tr, VİMER [2]5604 sayılı yasa hükümlerine göre mali tatil, gümrük idareleri, il özel idareleri ve belediyeler tarafından tarh ve/veya tahsil edilen vergi, resim ve harçlarla ilgili olarak mali tatil uygulanmaz. Ancak, yine 5604 sayılı kanunun 1. maddesinin 2nolu fıkrasının (b) bendine göre ikmalen, resen veya idarece yapılan tarhiyatlara ilişkin olup, vadesi mali tatile rastlayan vergi, resim ve harçlar ile vergi cezaları ve gecikme faizlerinin ödeme süresi mali tatilin son günü olan 20 temmuzdan itibaren 7 gün uzamış sayılacaktır. Kaynak:Av. Nazlı Gaye Alpaslan Güven
0 notes
versavhaberleri · 5 years
Text
İktisadi İşletmelerden Derneklere Kar Transferi
New Post has been published on https://versav.org.tr/iktisadi-isletmelerden-derneklere-kar-transferi/
İktisadi İşletmelerden Derneklere Kar Transferi
Tumblr media
Bilindiği gibi, derneklerin kendisi vergiye tabi değildir. Ancak, derneklerin oluşturdukları iktisadi işletmeler kurumlar vergisine tabidir.(1) Dernekler 5253 sayılı Dernekler Yasasına göre faaliyette bulundukları sürece, kazanç paylaşma haricinde, yasalarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir amacı realize etmek üzere asgari 7 gerçek veya tüzel kişinin bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarını içermektedir.(2)
Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı geçtiğimiz mayıs ayında derneklerin vergilendirilmesi isimli bir rehber yayınlamış bulunmaktadır.(3) Söz konusu rehberin 18. sayfasının (3.3.6) ilgili b.lümünde; “İktisadi işletmelerin karlarının derneğe aktarımı” konusuna yer verilerek ilgili b.lümde aynen şöyle bir açıklama bulunmaktadır.
“Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının (2) numaralı bendinde, iştirak hisselerinden doğan kazançlar menkul sermaye iradı olarak sayılmıştır. Aynı Kanunun 94. maddesinin 6/b-i bendinde, tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve bu vergiden muaf olanlara dağıtılan, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kar paylarından tevkifat yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Bir kazancın iştirak kazancı sayılabilmesi için bir başka kurumun hisselerine sahip olunması zorunluluk teşkil etmez, bağlı veya ait kuruluşun tamamına sahip olunması halinde de bir iştirak kazancı elde edilmesi söz konusu olacaktır.
Bu nedenle derneğe ait iktisadi işletmenin bağlı bulunduğu derneğe bağış adı altında da olsa aktardığı tutarlar kar payı niteliğinde olacaktır ve bu tutarlar üzerinden Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının 6 numaralı bendinin (b-i) alt bendi uyarınca %15 gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekecektir.”
Söz konusu rehber Bakanlığın g.rüşünü yansıtmış olduğu gibi Gelir İdaresinin bütün ilgili birimlerini ve Gelir İdaresinin denetim elemanları açısından bağlayıcı bir özellik arz etmektedir.
Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından benimsenen mükellef – müşteri odaklı hizmet anlayışının
bir sonucu olarak mayıs 2012 döneminde hazırlanan rehberde dernek şeklinde faaliyet
gösteren tüzel kişiliklerin vergilendirme sürecindeki ödev ve mükellefiyetlerine ilişkin
açıklamalara geniş .l.üde yer verilmiştir. (Bkz. www.gib.gov.tr). Söz konusu rehberde yapılan
açıklamalara göre iktisadi işletmelerde oluşan karların derneğe transferinde GVK md. 94/6-bi
md gereğince %15 gelir vergisi tevkifatı yapması gerektiği belirtilmiştir.
Son yıllarda Gelir İdaresi, dernekleri bırakıp, bunların oluşturdukları iktisadi işletmeleri vergi
kıskacına almaya çalışmaktadır. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın internet sitesindeki rehberde yer
alan bu g.rüşü bütün dernekleri ve bunlar gibi vergilenen birçok vakıflar ile iktisadi işletme
sahibi kamu tüzel kişiliklerini ilgilendirdiğinden bu g.rüşün isabet derecesi tartışma
g.türmektedir. .ünkü, birçok dernek doğrudan iktisadi hayata giremediği için, iktisadi
işletmeleri kanalıyla cari işlemlerini ancak yürütebilmektedir.
Sonuç olarak, dernekler ile iktisadi işletmeleri adeta etle tırnak gibidir. Kimin karını kime
dağıtıyoruz ya da aktarıyoruz? Sualinin cevabı tektir. Dernek ya da vakfın olan kar vergi
sonrası dernek ya da vakfın amaçları doğrultusunda yine kendi tasarrufuna otomatik
geçmektedir. Ne dağıtım ne de kar transferi asla söz konusu olamaz. Derneklerin veya
vakıfların ayakta kalabilmesi için iktisadi işletmelerden beslendiği herkesin bildiği bir
gerçektir. Genelde dernekler ile iktisadi işletmeler fiziki olarak da aynı çatı altında
faaliyetlerini sürdürmektedirler.(4) Sivil toplum kuruluşlarının gelişerek daha fazla hizmet
yapabilmesi için iktisadi işletmelere gereksinimi kuşkusuzdur. Bu nedenle, derneğe ait
iktisadi işletmenin bağlı bulunduğu derneğe bağış adı altında aktarım yapması kar payı
sayılamaz.
————————
[1] Bkz. 5253 sayılı Dernekler Kanunun md. 1-3
[2] 5253 sayılı Dernekler Kanunun md. 1-2
[3] Gelir İdaresi Başkanlığı, Mükellef Hizmetleri Daire Başkanlığı, Yayın No:146, Mayıs 2012,
www.gib.gov.tr.
[4] Aynı g.rüş için bkz. KIRIKTAŞ İlhan, “İktisadi İşletmelerin Air Oldukları Dernek, Vakıf ve
Kamu Tüzel Kişiliklerine Kar Aktarımında Tevkifat Olmamalıdır”, Vergi Dünyası Dergisi, Eylül
2012, Sayı:373, s.20-27
Kaynak:Av. Nazlı Gaye Alpaslan Güven
0 notes
versavhaberleri · 5 years
Text
Vergi Sorunlarınızdan Kurtulun
New Post has been published on https://versav.org.tr/vergi-sorunlarinizdan-kurtulun-2/
Vergi Sorunlarınızdan Kurtulun
0 notes
versavhaberleri · 5 years
Text
Gelir Vergisinde Zarar Mahsubu
New Post has been published on https://versav.org.tr/gelir-vergisinde-zarar-mahsubu/
Gelir Vergisinde Zarar Mahsubu
Tumblr media
Bilindiği gibi GVK’nın 88’inci maddesine göre; Gelirin toplanmasında gelir kaynaklarının bir kısmından hasıl olan zararlar(80’inci maddede yazılı diğer kazanç ve iratlardan doğanlar hariç) diğer kaynakların kazanç ve iratlarına mahsup edilir. Bu mahsup neticesinde kapatılmayan zarar kısmı, müteakip yılların gelirinden mahsup edilir.
Gelir kaynaklarının birinden oluşan zararın diğer gelir kaynaklarına oluşan karlara mahsubu mümkündür. Gelir Vergisi Kanunu’nun 88’inci maddesinden de anlaşılacağı üzere gelir kaynaklarının bir kısmından meydana gelen zarar diğer gelir kaynağından meydana gelen karla mahsup edilmektedir.
Bu çalışmamızda zarar mahsubunda özellik arz eden konulara temas edeceğiz. 1- Faaliyeti Sona Eren ya da Terk Edilen Faaliyetlerden Doğan Zararların Mahsubu: Faaliyeti sona eren ticari işletmelerin son bulduğu yıla ilişkin zararların o yıla ait diğer gelir kaynaklarından elde edilen kazanç ve iratlarına mahsubu mümkün değildir. Çünkü ticari faaliyetlerin terk edilmesi veya sonlandırılması ile ticari faaliyet sona ermiştir.
Organizasyonda devamlılık kalmamıştır. Kar (zarar) ticari faaliyete tahsis edilen dönem başı öz sermaye ile dönem sonu öz sermaye arasındaki fark olduğuna göre, faaliyetin terki ile birlikte artık bir zarardan değil sermayede vuku bulan bir azalmadan bahsedilir. Başka ifadeyle zarar faaliyetin terki ile birlikte sermayede meydana gelen azalmaya dönüşmüştür(1). 2- Çalınan Mallar Nedeniyle Oluşan Zararların Mahsubu: Vergi kanunlarında, çalınan mal bedellerinin zarar olarak yazılacağına dair herhangi bir hüküm yer almamaktadır. Buna karşılık Vergi Usul Hukuku’nun 278’inci maddesinde, kıymeti düşen malların maliyet bedeli yerine emsal bedeli ile değerlendireceği, aynı kanunun 317’inci maddesinde ise, tabii afet yüzünden kayba uğrayan amortismana tabi iktisadi kıymetlerin fevkalade amortisman uygulamak suretiyle yok edileceği açıklanmıştır(2). Buna göre çalınan malzemelerle ilgili bedelinin veya nakit para tutarının vergi matrahının tespitinde gider olarak indirmesi mümkün değildir(3).
3- Ölüm Halinde Zarar Mahsubu: Ölüm, işi terk olarak kabul edilmektedir. 213 sayılı VUK madde164 hükmüne göre ölüm işi terk sayılmıştır. Ölen kişinin varisleri tarafından mirasın kabul edilmesi halinde ölen kişinin vergiye tabi gelirinin hesaplanması sırasında gelir kaynaklarının bir kısmından hasıl olan zararları ( diğer kazanç ve iratlardan hariç) diğer gelir kaynaklarından oluşan karlarının mahsup edilebilecektir. 4- Kanunen Kabul Edilmeyen Giderlerden Kaynaklanan Zararların Mahsubu: Ticari bilanço karı, TDMS dikkate alınarak hesaplanmaktadır. Buna göre Maliye bakanlığınca yayınlanan 1 seri No.lu MSUGT’nın V.bölümünde belirtildiği gibi tespit edilecektir. Bu durumda ticari zarara kanunen kabul edilmeyen bu tür giderler eklendikten sonra oluşan mali zarar mahsup edilecek zarar olarak dikkate alınması gerekmektedir. 5- Kazancın Yetersiz Olduğu Durumlarda Ödenmiş Sigorta Primlerinin Durumu: GVK’nın 40. Maddesine göre sigorta primlerinin safi kazancın tespitinde indirileceği hüküm altına alınmıştır. Konuyla ilgili ayrıntılı açıklamalar 110 sıra No.lu GVGT’inde ayrıntılı açıklamalar yapılmıştır. Buna göre Bağ-Kur primleri, sadece indirimi kabul edilen gelir üzerinden indirilebilecektir. Kazancın yetersiz olması nedeniyle indirilemeyen tutarların ne diğer gelir unsurlarından indirimi, ne de ertesi yıllara devri söz konusudur. Nitekim yıllık gelir vergisi beyannamesi ve eklerinin dizaynı da bu çerçevede yapılmıştır. 6- Kollektif ve Komandit Şirketlerde Zararların Mahsubu: GVK’nın 37. Madde hükmünde kollektif ortaklıklarda ortakların, adi ve eshamlı komandit ortaklıklarda komandite ortakların ortaklık karından aldıkları payların kişisel ticari kazanç hükmünde olduğu, aynı kanunun 66’ıncı maddesinde serbest meslek faaliyetinde bulunan kollektif ortaklıklarda ortakların, adi komandit ortaklıklarda ise komandite ortakların serbest meslek erbabı sayılacağı, 75’inci maddesinde ise adi ve eshamlı komandit şirketlerde komanditer ortakların kar paylarının menkul sermaye iradı sayılacağı belirtilmiştir. Bu durumda, kollektif şirket ortakları ile adi komandit şirketlerde komandite ortaklar kendi hisselerine düşen zararları faaliyet türüne göre ticari ya da serbest meslek faaliyeti kapsamında oluşan zararlar olarak değerlendirecek olup oluşan bu zararların GVK’nın 88’inci maddesine göre diğer gelir kaynaklarından oluşacak karlarına mahsup edebileceklerdir. Ancak adi komandit ortaklıklarda komanditer ortağın payına isabet eden zarar ise diğer gelir unsurlarından mahsup edilemez. Çünkü komanditer ortağın elde etmiş olduğu gelir, GVK’nın 75’inci maddesine göre menkul sermaye iradı olup oluşan bu zarar sermayede vukua gelen azalmadır ve GVK’nın 88’inci maddesine göre diğer gelir kaynaklarından oluşan karlarına mahsup edilemeyecektir. 7- Kollektif ve Komandit Şirketlerin Tasfiye Dönemlerinde Doğan Zararların Mahsubu: İşletmenin faaliyet süresi sahiplerinin yaşam süreleri ile sınırlı değildir. Kollektif ve komandit şirketlerde bu amaçla kurulmaktadırlar. Ancak işletmeler faaliyetlerinin kötüye girmesi veya başka sebeplerden dolayı tasfiyeye girebilmektedirler. Tasfiyeye giren bu işletmelerin tasfiyenin sonuçlanması ile birlikte artık ticari organizasyonu son bulmaktadır. Tasfiyenin zararla kapanması durumunda oluşan zarar, normal faaliyetten kaynaklanan zarar olarak değerlendirmek mümkün değildir. Artık oluşan bu zarar sermayede vukua gelen azalmadır ve GVK’nın 88’inci maddesine göre diğer gelir kaynaklarından oluşan karlara mahsup edilemeyecektir. 8-6 736 sayılı Yasa gereğince Matrah Artırımı yapanların zarar mahsubu: Bilindiği gibi, 6736 sayılı Yasanın 5. Mad hükmü gereğince Gelir veya kurunlar vergisi yönünden matrah artırımı yapanlar açısından zarar mahsubu ilgili miktarın yalnızca %50’si kadar yapılmaktadır. Geriye kalan %50’si zarar mahsubuna konu edilemez. ————————— (1) Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı Özelgesi, 17/04/2014 tarih ve 417 sayılı (2) Antalya Vergi Dairesi Başkanlığı Özelgesi, 10701/2011 tarih ve 99-4 sayılı (3) Uslu Tuncay, “Gelir Vergisi Matrahının Tespitinde Zarar Mahsubu Uygulaması ve Özellik Arz Eden Hususlar” Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi Mart 2016 Sayı 147, S: 63-72 Kaynak:Av. Nazlı Gaye Alpaslan Güven
0 notes
versavhaberleri · 5 years
Text
VUK 359 Mad. Suç Duyurusu ve Vergi Tekniği Raporunun Ceza Davasına Etkisi Nedir?
New Post has been published on https://versav.org.tr/vuk-359-mad-suc-duyurusu-ve-vergi-teknigi-raporunun-ceza-davasina-etkisi-nedir/
VUK 359 Mad. Suç Duyurusu ve Vergi Tekniği Raporunun Ceza Davasına Etkisi Nedir?
Tumblr media
Bilindiği gibi, sahte fatura kullanma veya düzenleme fiilleri dolayısıyla mükellefler hakkında sahte belge düzenleme veya kullanma suç raporları düzenlenmektedir. Düzenlenen bu raporların bir nüshası savcılık kanalıyla kamu davası açılabilmesi için Asliye Ceza Mahkemeleri ‘ne iletilebilmektedir.
Hakkında, vergi tekniği raporu düzenlenen vergi mükellefi konuyu önceki aşamalarda öğrenemeyip, savcılık aşamasında hakkında vergi tekniği raporu ve ayrıca suç raporu düzenlendiğini muttali olabilmektedir. Bu aşamada, sahte ve muhteviyatı itibariyle sahte belge düzenlemek ve iştirak suçu ile ilgili hakkında hem vergi suçu raporu ve hem de vergi tekniği raporu düzenlenen mükellefin yasal haklarını burada nasıl kullanacaktır?
Temelde ilk aşamada mükellefin hakkında düzenlenen vergi inceleme raporu konusunda bilgi sahibi olması mümkündür. Diğer taraftan, mükellefin gıyabında düzenlenen gerek vergi suçu raporu ve gerekse vergi tekniği raporlarına karşı mükellefin dava açma, savunma olanakları giderek zayıflamaktadır. Örneğin; kendisi hakkında, vergi tekniği raporuna istinaden ve ayrıca düzenlenen vergi suçu raporuna istinaden kamu davası açılan bir mükellef bu durumdan savcılık aşamasında haberdar olmaktadır. Hal böyle olunca, mükellefin bu aşamada yapabileceği işlemler sınırlanmaktadır. Buna göre;
1) Mükellefin savcılıkta vereceği ifadeye göre her halükarda 213 sayılı VUK md 359 hükmüne göre kamu davası açılacaktır.
2) Kamu davasının açılmasından önce, mükellefe mutlak surette vergi inceleme raporları ile beraber vergi ceza ihbarnamelerinin tebliğ edilmiş olması ile mükellef bu durumdan daha ilk safhada muttali olacak ve buna göre yasal yollara müracaat edebilecektir.
3) İdarenin, vergi tekniği raporunu düzenlediği tarihte mükellefin, KOD:4 diye belirlenen özel esaslara alınması sonucunda piyasada iş yapma olanakları önemli ölçüde daralacak ve mükellef mal satamaz veya hizmet sunamaz duruma düşecektir.
4) İdarenin, birçok işlemleri mükellefe haber vermeksizin sürdürmesi (Özel esaslara alma, gıyabında düzenlenen vergi suçu raporu, gıyabında düzenlenen vergi tekniği raporu) halinde mükellefin bu durumdan çok ileri aşamalarda sürpriz olaylarla karşılaşarak öğrenmektedir. Böyle bir durum karşısında, mükellefin yasal haklarını kullanma ile ilgili çok ciddi sorunlar yaşamaktadır. Belki de, kullanacağı yasal olanaklar ve kullanabileceği yasal haklar aradan zaman geçtikten sonra daralmaktadır. Ve hatta kullanabileceği birçok yasal savunma argümanları zayıflamaktadır.
5) Vergi denetim kurulu bir yönetmelik yayınlayarak, bu yönetmelikte “vergi suç raporları” ile “vergi tekniği raporları” ‘nın mükelleflere düzenlenme aşamalarında savunma, tebliğ edilmesi, iddianameler karşısında mükellefin sunabileceği argümanlarını da bu rapora eklenmesi ile ilgili düzenlemeler yapılmalıdır. Aksi takdirde, mükelleflerin gıyabında tek taraflı olarak düzenlenen vergi suçu raporları ile vergi tekniği raporları hukuki dayanaklardan yoksun ve yeterli hukuki koşulları içermeyen idarenin tek taraflı görüşlerine yer veren raporlardan öteye gidemeyecektir. 6) Mükelleflerin gıyabında düzenlenen vergi suçu raporlarına istinaden açılan kamu davalarında, mükelleflerin gerek Asliye Ceza Mahkemesi aşamasında ve gerekse Yargıtay aşamasında beraat etmelerin halinde durum ne olacaktır? Suçlanan mükellefin yıpranan itibarını kim telafi edecektir? Veya bu süreçte özel esaslara alınan mükellefin piyasada iş kaybetmesi halinde durumu ne olacaktır? Mükellefin, ticari kayıpları kim tarafından telafi edilecektir? Bütün bu soruların yanıtını bulmak mevcut mevzuata göre, çok zor bir soru olarak gündeme gelmektedir. Şeffaf ve açık bir vergi uygulamaları yöntemi benimseyen gerek Gelir İdaresi ve gerekse Vergi Denetim Kurulu yeni dönemde mükellefler ile ilgili düzenlediği bütün raporları en azından bir yazım aşamasında mükelleflerle paylaşması ve mükelleflerden bu konularda yazılı cevap alması zorunludur. Kaynak:Av. Nazlı Gaye Alpaslan Güven
0 notes