#klasik saat
Explore tagged Tumblr posts
Text
Don’t let the same dog bit you twice… 🐶
#bayram#bahar#lifestyle#çiçekler#egeveizmir#izmir#dikili#bademli#my watchlist#saat#klasik saat#retro#vintage#saat tutkusu#saatşeysi#seiko#seikotank#vintageseiko#travel#style#yaşam
0 notes
Text
Ağlaya zırlaya bitirdiğiniz bi kitap var mıı
#klasik olucak belki ama ben hâlâ şeker portakalını kabullenemiyorum#abartmıyorum cidden yarım saat ağlamıştım başıma ağrılar girmişti#pıt pıt ağlamaktan bahsetmiyorum tabii ki öyle ağladığım kitaplar olmuştur ben zırıl zırıl hüngür foşurt ondan bahsediyorum#asla da 2. kitabını okumicam
4 notes
·
View notes
Text
Tatlı Komşum! (3) (Furkan 31 Y., Manisa)
Artık hafta içi en az 3 bazen 4 kez aşk yuvamızda buluşuyor, sevişiyor, sikişiyorduk. Çalışmadığım için Cumartesiler en rahat günlerdi. Öğlen saatlerinde eve gidiyor, saat en az 15:00 - 16:00'ya kadar kalıyorduk.
Nisan sonuydu. Biraz işi olduğu için erken buluşup erken ayrıldık. O gittikten sonra ortalığı toparladım biraz, normalde o yapardı. Çöpleri topladım, çarşafları değiştirdim. Kirlileri bir poşete koydum, o yıkattırıp getiriyordu. Çöpleri alıp kapıyı kilitlerken, apartmana bir kadın girdi. Sese refleksle kafamı çevirdim. Kapalı bir kadındı, ama ince, uzun boyluydu ve bembeyaz bir yüzü vardı. Klasik manto değil pardesü giymiş, başında türbanı, gözleri delecekmiş gibi bakan bir koyu siyah.
Kafam orada bakakalmıştım. Tam geçeceği sırada kenara çekilip yol verdim. "Merhaba!" dedim. "Merhaba!" dedi sıcak samimi bir tavırla elini uzattı. Kapalı olunca çekinir selamsız sabahsız geçer derken, "Hatice ben, üst katınızda oturuyorum. Sizde bizim gibi gurbetçi misiniz?" dedi. "Anlamadım? Furkan ben bu arada!" dedim. "Her zaman olmuyorsunuz da, benim de oğlum Fen Lisesini kazandı Sarıgöl'den geldik. Hafta sonları gidiyoruz da, bu hafta sonu biz gitmedik, kocam geldi!" dedi. Kadın ayaküstü hayat hikayesini anlattı.
O arada bir adam girdi binaya. "Eşim Ahmet!" dedi. Adam gayet kibardı. Memnun oldumdan sonra ayak üstü sohbet ettik. Ona, Pazarlamacı olduğumu, haftada 4 gün geldiğim için otelden ziyade ev tuttuğumu, daha rahat ettiğimi söyledim. Adam da öğretmenmiş, aynı zamanda ailesinin arazilerinde çiftçilik yapıyormuş. Onlara, "Davet etmek isterdim, ama pazarlamacı evi, kahvem falan yok!" dedim gülerek. "Aaa, olur mu, biz bekleriz!" dedi kadın. "Bir ihtiyaç olursa kartvizitimi vereyim!" dedim, hemen sonra da, "Aaa kartvizitler arabada, ben numaramı vereyim!" diye kıvırdım. Adam aldı numaramı. O arada kadın da telefonunu çıkarıp kaydetti. Adam, "Hafta içi 4 gün burdaymışsınız, bizimkilere göz kulak olursunuz!" dedi adam. "Memnuniyetle!" dedim. Vedalaşıp ayrıldık. Ne kadar iyi niyetli samimi insanlar diye geçirdim içimden.
Ertesi hafta, fazla mesailerim çok biriktiği için yerine bir haftalık izne çıkardılar. Pazartesi eşlerimiz işe gidince Ebru bize geldi, aşk yuvasını beklemeye gerek yoktu. Öğlen çıktım, bir iki arkadaşa uğradım, hepsi esnaf, yanlarında çok durulmuyor. Canım sıkıldı. Ne yapsam, ne yapsam diye düşünürken aşk yuvasına gideyim dedim. Toparlar düzenlerim. Belki Ebruyu ararım, 1 saat de olsa gelir diye düşündüm.
Tam evin önüne gelince üst kat penceresi açıldı, Hatice birşeyler silkeliyordu. Kafamı kaldırıp gülümsedim ve "Kolay gelsin!" dedim. O da gülümseyip, "Sağol!" dedi, sanki sesi duyulsun istemez gibi. İçeri girdim. Genelde benden 10 dakika sonra, ya da 10 dakika önce gelirdi Ebru.
20 dakika sonra mesaj geldi, "Kahve ikram edeyim. Pardon Hatice ben." yazıyordu. "Zahmet olacak, içerim!" yazıp, iki dakika sonra yukardaydım. Kapının arkasında bekliyormuş, zili çalmadan açtı. "Buyrun..." dedi kısık sesle. Geçtim. Kahveleri yapıp getirdi. Başörtüsü gibi birşeyi ensesinden bağlamış. Eşofmanlarıyla gayet günlük kıyafetliydi. "Kusura bakma ev hali!" dedi. "Yok, gayet şıksın!" dedim.
Hatice, "Baktım genelde 10 dakika önce ya da sonra gelirdi misafirin, bu kez gelmeyince, sanırım yalnız dedim, kahveye çağırayım diye düşündüm!" dedi. Soran gözlerle baktım. Hatice, "Ne yapayım fazla eşya getirmedik, 5 dakikada bitiyor evi toparlama işi, sonra tüm gün ya pencereden bakıyorum gelene gidene, ya da internette geziniyorum. Apartmanda karşı dairemdeki yaşlı teyze, o da torununu okutmaya gelmiş, kulakları duymuyor, sohbet edilmiyor. Üstte üniversiteli kızlar var, karşılarında da oğlanlar onlar, karşılıklı birbirlerindeler. Evde can sıkıntısı, çarşılara çıkıyorum, ama avare avare dolaşılmaz ki. Altta da sizler varsınız, karşı daire de sizin gibi kullanıyor herhalde, onlar ayda 1-2 gidip geliyor ama!" dedi gülümseyerek.
"Madem bu kadar biliyorsun, o bayan arkadaşım, ikimiz de evliyiz, o da burayı kiralamış!" dedim. "Anladım zaten! Seslerden anlamıştım. Daha önce sessiz sakin bir üniversiteli Salih oturuyordu, yatay geçişle memleketine gitti, maddi durumlar..." dedi. O an (Salih gitmese iyiydi!) der gibi bir hüzün geçti gözlerinden. Kadın bu kadar şey anlatmış, eve kahveye çağırmış, sorun çıksa ne olur dedim kendimce. "Salih'le yakındınız sanırım?" dedim. Utandı mı ne, kafayı eğdi, "Evet, gitmesine üzüldüm!" dedi. "Salih gider Furkan gelir, dert etme!" dedim gülerek.
Kahve boşlarını alıp mutfağa gitti. Birkaç dakika gelmeyince kalkıp mutfağa baktım, yok. Yan odanın kapısı açıktı. Açılıp yatak haline gelmiş çekyatta pikeyi beline kadar çekmiş, sütyeni ve yastığa döktüğü kahverengi gür saçlarıyla yatmış, "Furkan gelsin artık!" dedi. Soyunup pikeyi kaldırdım. Güneş değmemiş bembeyaz vücudu resmen taş gibiydi. Güzelliği kıyafetlerinden bile belli olurken şimdi çırılçıplaktı. Yanına uzandığımda, dönüp kollarını boynuma doladı, "Öp beni!" dedi fısıltıyla. Dudaklarını dilini emerken karşılık veriyor, iki elimle göğüslerini okşuyor, arada yanaklarına, boynuna öpücükler kondurarak göğüslerine kadar inip, göğüs uçlarını emiyor, dilliyordum...
Ellerini sarmış, sırtımı omuzlarımı okşuyor, altımda inleyerek kıvranıyordu. Göbek deliğini dilleyip kasıklarına indiğimde kıvranışları daha da arttı. Amcığı çok hafif tüylüydü. Önce parmaklarımla amının dudaklarını açtım, sonra da dilimin ucunu değdirdim. "Offf!" dedi yine kısık sesle. Amını yaladıkça inlemeleri çoğalıp, çekyatta kafasını bir sağa bir sola atarak çırpınıyor, saçlarımı koparırcasına çekiştiriyordu. "Oyyyy, oyyy, sakın durma, sakınnn durmaaa!" diye inliyor, suları sanki o yol kenarlarındaki köy pınarları gibi akıyordu. Ağzım burnum sırılsıklamdı...
Yanına yatıp ona doğru döndüm, onu da sırtüstü yatırıp, benden taraftaki bacağını kaldırıp yarağımı amına soktum. "Offfff, çok güzel bir yarak bu, sik amcığımı, dağıt, dibini bulana kadar sokkk!" dedi. Kulağına, "Bir hafta izinliyim, hergün gelip sikeceğim seni, amını yarağa doyuracağım!" diyordum. "Gel sik, hatta hiç gitme, ohhhh, bütün gün sik istersen!" diye inliyordu. Uzun süre böyle siktikten sonra alta yatıp kucağıma aldım Hatice'yi. Şimdi o upuzun salçaları göğüslerinin üzerine düşmüş, zıplıyordu. "Ohhhh, ne güzel kazık gibi yarağa oturmak!" diye söyleniyor, giderek hızlanıyordu. Ben de alttan pompalamaya başladım. Karşılıklı hareketlerle resmen birbirimizi sikiyorduk. Titremelerinden, durup kasılıp tekrar başlamalarından orgazmlarını sayabiliyordum. Hatice üçüncü orgazmını yaşarken ben de döllerimi amının içine akıttım. Durup kasıp dışarı boşalma şansım olamazdı, çok dolmuştum.
Yanyana yatarken, "İçine boşaldım ama?" dedim. "Sorun yok!" dedi. Birer sigara yaktık. "İlk sen mi anlatırsın, ben mi anlatayım?" dedi. "Anlat!" dedim. "Ben Sarıgöl'den değilim, babam öğretmendi tayini çıkınca gittik, ortaokul ve liseyi orda okudum. Lise bitince 14 yıl önce (hesaba göre yaşıttık) aynı okulda görev yaptıklarından benden 10 yaş büyük kocamla evlendim. Babası Sarıgöl'de zengin bir çiftçi, yatılı öğretmen okulundan sonra üniversite okuyup gelmiş, hem çiftçilik hem öğretmenlik yapıyor. Kibar, görgülü, dürüst adamdır. Fakat ilk zamanlar benimle sevişirken ereksiyon sorunu yaşıyordu, benim çok güzel olduğumu, canımı yakacağından korktuğunu falan söylüyordu, eliyle boşaltıyordu..."
"Bir gece çok zorladım, yarı kalkıkken içime almaya çalışırken kalçalarından tuttum, o an farkettim ki irkildi. Ben de parmağımı arka deliğine doğru kaydırıp bastırdım, yarağı o zaman kalktı ancak, o gece hamile kaldım zaten. Sonra bir süre daha dokunmadı bana. Ben yine bir gece sırtı dönük yatarken parmağımı göt deliğine bastırıp yarağını elime aldım. Parmağım ikinci boğuma kadar girdi götüne, yine yarağı sertleşti ve sikti beni, ama parmağımı çıkarmama müsaade etmeden ve daha çok kıvıra kıvıra. Sonra ağlayarak anlattı, yatılı okurken yatakhanede normalmiş böyle şeyler, hatta üst sınıflar alt sınıflardan seçermiş. Bizimki kurtulamamış bundan, üniversitede de erkeklerle olmuş..."
"Bana, istersen boşanalım, ömür boyu sana bakarım dedi. Ama 3.5 aylık hamileydim. Ne der, nasıl açıklarız diye düşündük uzun zaman. Oğlumuz oldu. Sonrasında kalmaya karar verdim. İnternetten bir sürü oyuncak aldı ikimize de, ben onu belden takmalı yaraklarla siktim, götüne vibratör sokarken o da yarı kalkmış yarağıyla beni sikti. Defalarca tatillere gittik, birilerini bulup gerçek sikişler yapmak için, ama tüm çabalarımıza rağmen yapamadık, daha doğrusu ben yapamadım..."
"Sonra oğlumuz Fen lisesini kazanınca buraya geldik. Aşağıda tek kalan Salih'i gözüme kestirdim. Ama daha çok gençti. Tam birşeyler olabilecekken korktu sanırım. Ona sana anlattığım gibi anlatamazdım da, genç dedim okulda falan anlatır başkaları da musallat olur. Anlayacağın 2 ay önce seni gördüm eve girerken, sen her gelişinde arkandan ya da önünden kadın da geliyordu, anladım ve kocama söyledim. O da gelip seni görmek istedi. Cumartesi misafirin gidince dışarıdan geliyormuş gibi aşağı inip kapı önünde çıkmanı bekledik, anlayacağın sana tuzak kurdum dedi!" dedi.
"Böyle tuzağa can kurban dedim!" vücuduna dokunup. Uzanıp dudaklarından öptüm. Aşağıyı gösterip, "Ebru duymadığı sürece ben her zaman yanındayım, haberin olsun!" dedim. "Teşekkür ederim!" dedi, sarılıp dudaklarımı öpmeye başladı. "Benim gitmem lazım!" dedim (Sabah Ebru, öğlen Hatice, biliyordum ki karımın regl bugün bitti, akşama sevişmek isteyecek).
Giyinip çıktığımda Ebru'dan mesaj vardı, "Müsaitsen gel, kahve içelim, dükkandayım!" diye. "Geliyorum!" yazıp gittim. Dükkanından girdiğimde en az 4-5 eleman vardı. İlk denk gelen satış temsilcisine, "Ebru hanım?" diye sordum, "Buyrun, üst katta büroda!" dedi. Herhalde son günlerde yaşadıklarımdan olsa gerek, herkes potansiyeldi. Kadın önümden yürürken baktım Armut popo, gözüm götünde üst kata çıktık. Jaluzilerle kapalı camekanlı bir odanın sadece kapı camındaki jaluzi açık. Kadın kapıyı tıklatıp, "Ebru hanım, misafiriniz var!" dedi. Gerçekten kaliteli döşenmiş bir bürosu vardı.
Ebru beni görünce, "Gel canım, gel!" dedi. Bir an Ebru'nun bu rahatlığı aklıma takılıp, beni getiren kadına doğru baktım. Ebru, "Hımmm, komşum komşunla tanışmadın mı? Ayşe, bu da Furkan!" dedi gülerek.
[Furkan]
85 notes
·
View notes
Text
dün dünde kaldı ama
abartısız bir şekilde dün akşam saat 18.20 civarında servisten indim ve her zamanki rutin ile annemi aradım bir şeyi ihtiyacı var mı markette diyerekten neyse yokmuş ama beni binanın önündeki parkta bekliyormuş mutfak için alışveriş yapmış taşımamı yardımımı istedi gittim ayağımda kalın topuklularla dördüncü kata asansör olmadığı için dik merdivenimizde terleyerek taşıdım hemen eve gelince üstümü çıkartıp soluğu banyoda aldım klasik rutinim ile hazırlandım üstümü değiştirdim gerekli hijyenik uygulamalarımı yaptım ve mutfağa geçtim saat 19.00 olmuştu yemek masasına oturdum yemek yedik toparladık derken saat 20.00 geliyordu annem çeşitli biberler almış onları yıkadı sonra onları temizle doğra poşetle derken saat 21.00 oldu biraz oturayım dedim oturma odasına geçtim mavişle vakit geçirip sevdicekle konuştum o sırada saat 21.45 oldu ve ben uyumak için hazırlık rutinlerime geçtim 22.30 gibi telefonu bırakıp uykuya dalmaya hazırlandım. bu yazdıklarımı yaşarken normaldim düşünürken bu durumu içim huzursuz oluyordu yazarken içim sıkışmış vaziyette. kendime soruyorum böyle ölü vakit nasıl geçirirsin her gün böyle olursa tabi bunalırsın buhranlanırsın. çözüm sence ne diyorum ama işin içinden çıkamıyorum bu yazıyı yazarken saat 20.20 ve benim uykum geldi kendimi iyi hissetmiyorum yorgun hissediyorum her anlamda bu kısır döngüden sıkıldım yoruldum.
25 notes
·
View notes
Text
Permainan yang Bagus: Bergabung Sekarang di Tiger388
Dalam era digital ini, hiburan online semakin populer, dan salah satu cara yang paling menarik untuk menghabiskan waktu adalah melalui permainan daring. Jika Anda mencari pengalaman bermain yang istimewa, Tiger388 adalah pilihan yang tepat. Artikel ini akan membahas mengapa permainan di Tiger388 dianggap sebagai pilihan yang bagus dan mengapa Anda harus segera bergabung.
Keamanan dan Keandalan: Tiger388 dikenal karena komitmennya terhadap keamanan dan keandalan. Platform ini dilengkapi dengan sistem keamanan terkini yang melindungi informasi pribadi dan transaksi keuangan pemain. Kepercayaan pemain adalah prioritas utama, dan Tiger388 memastikan bahwa setiap pemain merasa aman dan nyaman saat bermain.
Beragamnya Pilihan Permainan: Salah satu alasan utama mengapa Tiger388 dianggap sebagai permainan yang bagus adalah karena beragamnya pilihan permainan yang ditawarkan. Mulai dari slot online yang menghibur hingga permainan kasino klasik seperti blackjack dan roulette, Tiger388 memiliki semuanya. Dengan berbagai opsi yang tersedia, pemain dapat menemukan permainan yang sesuai dengan selera dan preferensi mereka.
Promosi dan Bonus Menarik: Tiger388 tidak hanya menawarkan pengalaman bermain yang seru, tetapi juga menghadirkan berbagai promosi dan bonus menarik bagi para pemainnya. Mulai dari bonus selamat datang hingga program loyalitas, setiap pemain memiliki kesempatan untuk meningkatkan peluang menang dan meraih kemenangan lebih besar. Bergabung sekarang di Tiger388 adalah langkah cerdas untuk mendapatkan manfaat dari berbagai penawaran promosi yang menguntungkan.
Tingkatkan Adrenalin dengan Taruhan Langsung: Jika Anda mencari pengalaman bermain yang lebih mendalam dan mendebarkan, Tiger388 menyediakan opsi taruhan langsung. Dengan fitur ini, pemain dapat menempatkan taruhan mereka secara langsung saat permainan berlangsung, meningkatkan adrenalin dan kegembiraan. Taruhan langsung di Tiger388 memberikan pengalaman bermain yang lebih interaktif dan membuat setiap momen lebih menegangkan.
Bergabung Sekarang: Sekaranglah saat yang tepat untuk bergabung di Tiger388 dan merasakan sendiri keunggulan permainan yang ditawarkan. Proses pendaftaran yang mudah dan cepat memungkinkan pemain untuk segera memulai petualangan bermain mereka. Dengan menggunakan kata kunci "bergabung sekarang," Anda bisa menjadi bagian dari komunitas Tiger388 dan menikmati berbagai keuntungan eksklusif.
Kesimpulan: Dalam dunia permainan daring yang terus berkembang, Tiger388 adalah pilihan yang menonjol. Keamanan yang tinggi, beragamnya pilihan permainan, promosi menguntungkan, dan pengalaman taruhan langsung adalah beberapa hal yang membuat Tiger388 menjadi platform permainan yang bagus. Jangan lewatkan kesempatan untuk bergabung sekarang dan merasakan kegembiraan bermain di Tiger388. Selamat bersenang-senang dan semoga keberuntungan selalu berada di pihak Anda!
74 notes
·
View notes
Text
"Makasih, karena kamu tidak menyia-nyiakan rasa sakit hatiku, demi bersama dengan orang yang kamu pilih saat ini..."
Aku pernah, dan itu waktu aku bertemu kamu di kotamu beberapa tahun yang lalu. Semua titik di kota itu diam-diam menyimpan cerita. Dan satu hal yang begitu sangsi adalah mengapa rasanya tidak sama, meski kamu lakukan itu dengan orang lain.
Sejujurnya, aku tidak pernah tahu bagaimana cara terbaik untuk memperpendek fase berduka setelah tidak bersama kamu lagi saat itu. Aku berantakan dan kacau; sebab bersamamu, aku merasa telah mencapai level tertinggi peduli dengan seseorang. Pernah sesombong dan sepercaya diri itu untuk memilikimu seutuhnya. Sampai aku tersadar aku justru ditertawakan oleh keyakinanku sendiri. Tapi, tidak apa.
Setiap kali aku menginjakkan kaki di kota itu, aku selalu berharap tujuanku adalah untuk menemuimu lagi. Sayangnya, harapan itu kukubur dalam-dalam sekarang. Waktu kita memang tidak pernah tepat, ya? Kini, aku hanya boleh menjadi bagian dari kisah klasik di masa lalumu yang mengetahui pergantian statusmu. Tapi, tidak apa.
Kalau kamu berpikir aku masih memikirkanmu, kamu salah besar. Aku tidak cinta kamu lagi, beneran. Aku hanya belajar mengenang semuanya dengan perspektif yang tidak menyakitkan saja. Aku tidak mencari tahu tentang kehidupanmu, bahkan aku enggan sekadar membuka laman media sosialmu. Lucu ya, dulu kita dua orang yang saling mencari, sekarang berganti menjadi dua orang yang saling menghindari. Tapi, tidak apa.
Mungkin, perpisahan kita saat itu tidak sarat makna dan terkesan terburu-buru. Sedikit banyak yang tak sempat aku sampaikan untukmu, aku tuangkan di sini:
Terima kasih karena sudah memberiku cerita, pengalaman, dan perasaan yang kadang tak bisa aku pahami. Kamu pernah berbeda, walau akhirnya caramu meninggalkanku sama saja seperti yang lain. Tapi, tidak apa.
Terima kasih karena kamu sudah lebih dulu berbahagia, sehingga aku punya bukti bahwa tidak bersama pun, kita bisa menemukan bahagia masing-masing. Aku belum sih. Tapi, tidak apa.
Terima kasih karena dilepasmu, aku bisa menemukan titik balikku—dan itu menjadi kado perpisahan terindah yang kamu berikan untukku. Kamu mungkin tidak peduli. Tapi, tidak apa.
Dan maaf, jangankan menyapa, kembali menjadi temanmu saja rasanya sulit. Bukan karena aku membencimu. Tapi, kadang kita harus menghancurkan semua jembatan komunikasi yang ada—demi mempunyai jarak, iya 'kan?
Thank you, next.
62 notes
·
View notes
Text
Kadang (hanya terkadang), orang-orang di luar sana sungguh berisik.
Banyak pertanyaan - pertanyaan penuh selidik. Tidakkah aku butuh teman dalam melakukan perjalanan? Misalnya. Sebagian lagi mengatakan tidakkah aku lelah berjalan sendirian? Sebagian yang lain mengatakan alangkah menyenangkan saat berjalan beriringan, tidak perlu lagi merasa kesepian.
Sikap mereka hampir tidak ada beda, antara bertanya atau memaksa. Atau barangkali mereka hanya tidak tahu saja, bahwa sepi yang terlihat di luar sana, adalah bagian paling inti dimana aku bisa dengan leluasa berbicara pada bagian terdalam dari diri.
Tenang saja, aku sudah bersahabat dengan sepiku sejak lama. Jadi menyoal kesepian itu hanya tentang bagaimana cara menyikapi dan mengisi hari juga hati. Sesekali cobalah posisikan sepi sebagai suasana yang memang harus dinikmati. Hingga hilang asumsi bahwa sepi adalah derita, karena memang bukan sama sekali.
Coba saja tanya sama anak indie, bagaimana mengubah sepi menjadi nikmat? Dengan berteman musik klasik dan kopi hangat, misalnya. Tapi aku lebih memilih cokelat. Sambil tenggelam dalam sebuah buku meski tanpa alunan lagu. Sepi itu akan berubah menjadi nikmat.
Lalu tentang tidakkah aku lelah berjalan sendirian? Sekali waktu merasa lelah, tentu. Tapi, jika kita coba berpikir dengan menyertakan hati, sebenarnya tidak ada yang terlalu melelahkan jika kita paham arah dan tujuan. Karena InsyaAllah lelah itu nanti akan terbayarkan. Tentang lelah, sebagai manusia normal pasti pernah merasakan. Dan itu hal wajar.
Lagi pula, sebenarnya kita tidak pernah benar-benar sendiri sekalipun di posisi tidak berteman sama sekali, meskipun berada di posisi sepi paling sunyi. Jika kita senantiasa menyertakan Illahi Rabbi, di setiap helaan nafas dan setiap langkah kaki.
Hanya saja, barangkali kita hanya harus mengubah cara berpikir sedikit saja.
"Aku merasa bahagia saat merasakan lelah. Karena aku tidak pernah lelah merasa bahagia" misalnya.
Atau "barangkali pada beberapa hal kita hanya perlu bertahan seperti yang sudah-sudah. Sampai lelah itu lelah mengikuti kita".
Atau barangkali dengan segenap kesadaran lisan perlu mengatakan bahwa memang dunia adalah tempat berlelah, sebelum nanti Allaah berkata sudah. Saat perjalanan di bumi, telah sepenuhnya selesai. :)
Yogyakarta, 9 Juli 2024
#monologue#selfreminder#muhasabah#reminder#nasihat#self care#cinta#dialog#kepadatuan#perjalanan hidup#sepi#sendiri#menetap#nikmat
14 notes
·
View notes
Text
Annem yaklaşık bir buçuk ayın sonunda "kız sen niye ceviz yemiyon" dedi. Ben de "kırmaya eriniyorum ya" dedim. Annem de o klasik ocaktan ırak 😧 hareketini yaptı. Babama saat geç olmadan Nur'a ceviz kır meğerse ondan yemiyormuş dedi. Hayırdır yani ?? benim ceviz yememe mi masaya mi yatırdınız. Babama da kır de televizyon izlerken bir peynir kutusu dolusu kırmış. Bu ceviz beni baya götürür dostlarım.
28 notes
·
View notes
Text
Satu Carik Yang Tersisa dari Kita
Hei, Aku tidak tau kamu membaca ini atau tidak, namun sebelum merasa kesal dan langsung tak mengacuhkannya, aku ingin cerita sedikit tentang barangmu yang masih ada di tempatku.
Kita sudah lama berpisah. Dan tampaknya kamu sudah tau tentang alasan di balik semua itu.
Tapi bukan itu yang ingin aku ceritakan. Tadi pagi, aku sedang membereskan barang-barangku untuk berpindah dari tempat ini ke tempatku yang baru. Tempat yang seharusnya kita huni berdua.
Sebab, kalau kau masih ingat, tempat itu sempat menjadi mimpi kita berdua. Rencana-rencana kita yang ternyata tidak jadi nyata.
Akhirnya, tahun ini rencana itu terkabul. Tapi sayangnya, kita sudah tidak ada.
Di tumpukan barang-barang itu, aku menemukan sebuah baju yang terlipat begitu rapih. Menyentuhnya seakan menarikku paksa ke sebuah masa di mana kita masih bersama. Aku masih hapal jadwal kau memakai pakaian ini. Pakaian yang kau kenakan saat pada akhirnya kita memutuskan untuk hidup bersama.
Sampai sekarang aku masih hapal sekali di mana, kapan, dan waktu tepatnya kau memakai pakaian ini. Masih begitu tergambar jelas di kepalaku, selayaknya pita film klasik yang diputar secara repetitif.
Seharusnya, aku lebih sering melihatmu memakai pakaian ini. Tapi sekarang semua telah berbeda.
Siangnya, aku putuskan untuk mencuci baju itu. Dengan tanganku sendiri. Aku menjemurnya. Dan entahlah, tapi siang itu aku duduk cukup lama di tempat kosong ini melihat ke arah pakaian basah yang sedang tergantung itu.
Tiba-tiba, sebuah pertanyaan usang mendadak berputar tanpa henti di kepalaku:
pertanyaan tentang: 'what if'
Mungkin di alam semesta yang lain, aku sekarang sedang duduk di tempat yang sama, melihat ke arah yang sama, namun dengan perasaan yang berbeda.
Seharusnya, yang aku lakukan siang itu adalah selesai mencuci baju kerja istriku.
Seharusnya.
Dan bukan dengan perasaan kosong seperti ini.
55 notes
·
View notes
Text
Karımla Karavan Anılarımız! (2) (Gökhan 48 Y., İzmir)
Ne diyeceğimi ya da nasıl başlayacağımı bilemiyordum. Karım toparlandı ve yanımdaki yardımcı şoför koltuğuna oturdu. Karımın içinde halen Akın'ın dölleri vardı ve o hiçbir şey olmamış gibi yanıma geldi, sigarasını yaktı ve konuşmamaya devam etti. İçim içimi yiyordu; hem dimdik olmuştum ve karımı sikmek istiyordum, ama bir yandan da onu o halde izlemek, ortamın ambiyansını bozmak içimden gelmiyordu. Yemek yemek için duracağımız 1.5 saatlik mesafe boyunca hiç konuşmadım; durduğumuz restoranda da denizin yanındaki masamıza geçip, siparişlerimizi verince artık konuşma zamanı gelmişti.
Önce etrafa baktım biraz, konuya nasıl gireceğimi bilmiyordum. Karım da zaten hiçbir şey olmamış gibi davranıyor ve o olaydan önceki küslüğümüzü devam ettiriyordu. "Sanırım konuşmamız gerek!" diye bir girizgah yaptım. Karım, "Öyle diyorsan!" diye kestirip attı, ama hangi konuda konuşmaya gireceğimden çok da net emin olmasa gerek, bir konuya yönelik bir şey söylemedi. "Neydi o yaptığın?" diye sordum. Ben de daha lafları yuvarlıyordum. Karım, "Neyden bahsediyorsun?" dedi. Bir süre daha lafı çevirdikten sonra, "Karavanda yaptığından bahsediyorum tabii ki!" dedim. Biraz sinirli ve kızmış gözükmeye çalışıyordum, ilk dakikadan bu olaydan keyif aldığımı öğrenmesin diye.
Karım, "Ne yapmışım ki?" deyip gevrek gevrek gülünce, "O çocukla neden o kadar ileriye gittin?" dedim. Karım gayet rahat bir ifadeyle, "Ben hep sana bakıyordum ve senin de bana baktığını biliyordum; rahatsız olduğunu anladığım anda bırakacaktım, ama sen görmene rağmen beni asla durdurmadın. Ben de sonuna kadar gittim!" dedi. Bu kadar rahat ve pişkin olması bir parça canımı sıkmıştı, ama bir yandan da hhalen hoşuma gidiyordu. Ben de, "Ben de senin beni kızdırmaya çalıştığını anladım, ama makul bir anda bırakacağını düşünerek müdahale etmedim. İşleri bu noktaya getirip 19 yaşında çocuğa vermen mi gerekiyordu?" dedim. Karım, "Özür dilerim, bir daha olmaz!" diyerek kestirip attı. O an, belki de kendimde bile garipsediğim, bir his oldu. Neredeyse (Bir daha olmaz!) dediği için, (Öyle demek istemedim!) diyecektim. O haz, garip bir biçimde hoşuma gitmişti.
Daha sonra da yemeklerimiz geldiği için konuyu açamadım. O günün akşamında, karavanı kenara park ettiğimde karımla harika bir sevişme yaşamıştık. O ana kadar aramızda uzun süredir olmayan bir haz ve istek vardı üzerimizde. Sevişmem bitip, Akın�ın yaptığı gibi, karımın içine boşaldıktan sonra, karım, "Sen bundan hoşlanmışsın!" dedi. İnkar veya kabul etmedim. Sadece susup oturdum. Karım, yıkanmak için, karavanın banyosuna doğru ilerleyince, "Bir daha yapacak mısın?" dedim. Banyonun kapısından bana bakarak, "İster miydin?" dedi. Ben sessiz kalınca, "Bakarız!" diyerek duşa girdi.
Sonraki 3 gün boyunca bu konu aramızda hiç açılmadı ve otostopçuya da denk gelmedik. Artık Muğla'dan çıkmış, daha da aşağılara doğru gidiyorduk. Rotamız güzeldi ve sanki birkaç gün önce yaşanan olay ikimizin de sinirin, stresini almış, bizi bambaşka iki insan yapmıştı. Şimdi odağımız daha farklıydı. Artık neredeyse durduğumuz her yerde, yol kenarında gördüğümüz her insana bu tarz fantaziyi yaşayıp yaşamayacağımız kişi mi diye bakıyorduk.
Saat 16:30 civarı, yine yolda ilerlerken bir otostopçu gördük. Bu çocuğu benim gözüm pek tutmamıştı, çünkü daha ufak duruyordu. Karım ise, "Alsana şunu!" dedi sadece. Biraz yavaşlatsam da arabayı, "Daha ufak duruyor o!" dedim. Ama karım, "Boş versene, ne olacak?" dedi. Daha fazla diretmeden arabayı durdurdum ve çocuğu karavana aldım. İsmi Orkun'du ve 17 yaşındaydı. Lise öğrencisiymiş ve o da klasik bir biçimde otostopla tatile çıkmış. Zaten bu yazlık bölgelerin yollarında genellikle bu tarz tatilcilere çok fazla rastlamak mümkündü.
Karımın üzerinde o gün daha da dar ve dekoltesi belli bir bluzla mini etek vardı. Karım onunla sohbet etmeye başlamıştı. Ben daha çok ipleri onun eline bırakıyor ve anın tadını çıkartıyordum. Daha rahat bir imaj vermeye çalıştığım için; karımdan olur olmaz şeyler istiyor ve teşekkür etmek için orasına burasına dokunarak dudaklarından öpüyordum. Orkun da bizi ilgiyle hissediyordu ve davranışlarından rahatlamaya başladığı da anlaşılıyordu. Atağa geçeceği ve hamle yapacağı doğru anı karımın bileceğinden emindim ve bu yüzden de onu uyaracak bir şey yapmıyordum.
Karım yine arkaya geçti ve mutfak tezgahının önünde sözde bir şeyler hazırlıyormuş gibi yaparak bacaklarını sergilemeye başladı. Ara sıra çekmecelerden bir şey almak için eğilirken minicik olan eteği yüzünden kalçalarının alt kısımları hafif hafif gözüküyordu. Çocuğun inanılmaz derecede bunu beğendiğini ve istekli olduğunu görebiliyordum; ancak beklediğimden daha cesur çıkmıştı. Çantasını kucağına almıştı ve eli, çantanın altında yavaş yavaş hareket ediyordu. Karıma bakarak 31 çekmeye başlamıştı. Hiçbir şey demeden ve fark etmeden karavanı sürmeye devam ediyordum. Karım da sanırım 31 çektiğini fark ettikten sonra bana bir şey söylemek için iyice eğilince resmen kalçalarının yarısını göstermiş oldu. O pozisyonda da neredeyse yarım dakika kadar kaldı.
Orkun'un gözleri karımın kalçalarındaydı. Bir yandan numaradan karımla konuşuyor gibi yaparken, diğer yandan da dikiz aynasından Orkun'u kesiyordum. Gözlerini dahi ayırmadan karımın kalçalarına bakıyor ve bir yandan da sikini okşuyordu. Karıma, "Ne yapacaksan yap, bu salak yoksa çantasına boşalacak!" dedim. Güldü ve, "Merak etme, ben halledeceğim!" diyerek toparlandı yavaştan. Ben, "Orkun, eğer bir problem olmazsa şurada bir 20 dakika kadar mola vereceğim." diye seslendim. Orkun da anın şoku ve zevkiyle, "Tabii efendim, sorun yok." dedi.
Arabayı durduğumda yerimden kalktım ve karavanın iç kısmına geçtim. Karımla göz göze geldik ve artık yılların getirmiş olduğu birbirini tanıma yeteneği ile birlikte hiç konuşmadan sadece bakışlarımızla birbirimizle anlaşıyorduk. Karım bir anda, "Burada mı duracaksın? Hani o söylediğim yerde duracaktık?" dedi. Ben de ters davranarak, "Ben burada durmak istedim. Senin o söylediğin yere girmeyeceğim. Orası yolumuzun 20 kilometre ötesinde, boşuna zaman harcayacağız!" diye cevap verdim. Biz orada suni ve tamamen uydurmaca bir kavgaya tutuştuk. Yaklaşık 5 dakikalık bir kavgadan sonra seslerimiz iyice yükselince, karıma, "Sen hep böyle yapıyorsun! Hiçbir şeyden memnun olmuyorsun!" diyerek kapıyı vurup dışarı çıktım. Planımız tıkır tıkır işliyordu. Amacım; Orkun ve karımı yalnız bırakmaktı. Şimdi, karımın benim için aralık bıraktığı, perde aralığına geçmiştim ve karavanın içini seyrediyordum.
Karım numaradan ağlayarak Orkun'un yanına oturdu. Konuşmaları yarım yamalak da olsa duyuyordum. "Hep böyle davranıyor bana, benim isteklerime hiç önem vermiyor!" dedi. Orkun da onu teselli etmek bahanesiyle karımın omuzlarını okşamaya başlamıştı. "Sadece gezide değil; yemekte, özel günlerimizde... hatta... özel anlarımızda bile benim isteklerime önem vermiyor. Bana yetmiyor!" dedi. Orkun'un şaşkınca baktığını görebiliyordum. O an muhtemelen kapıyı açıp içeriye girsem bile beni fark etmeyecek kadar şaşırmış ve odaklanmıştı.
Birkaç dakikalık konuşmadan sonra karım aniden Orkun'un dudaklarına yapıştı ve elini, çantayı kaldırıp, Orkun'un açıktaki sikine attı. Çok büyük bir siki yoktu, ama epey kalındı. Karım benim gibi 48 yaşında bir adamdan sonra iki seferdir genç erkeklerle birlikte oluyor ve onların enerjisiyle sikiliyordu. Orkun'un siki, karımın elinde dimdik ve kıpkırmızı olmuştu. Karım, Orkun'un çok fazla dayanamayacağını anladığı için de ön sevişmeyi biraz hızlı geçmek niyetindeydi. Ufak birkaç öpüşmeden sonra, üstündekileri bile çıkartmadan, sadece içindeki külotu dizlerine kadar indirdi ve eteğini hafifçe beline doğru toplayarak Orkun'un kucağına oturdu.
Karım bilerek sırtını Orkun'a vermişti ki, hem benim için aralık bıraktığı yerden bana bakacaktı, hem de Orkun'un beni görmesini engelleyecekti. Karımın ıslanmış amcığına Orkun'un yarrağı girerken, ben de 31 çekmeye başlamıştım. Kendimi garip hissediyordum; hem bir ezik gibi hissediyordum, ama aynı zamanda da çok keyif alıyordum. Benim neredeyse üçte birim yaşındaki ergen şu an gözlerimin önünde karımı sikiyordu ve bu yaz bittiğinde de lisedeki arkadaşlarına ballandıra ballandıra anlatacaktı bu tecrübesini...
Karım, Orkun'un kucağında hızla zıplıyordu ve çocuğun da eli sanki yapıştırıcıyla yapışmış gibi karımın göğsünün üstündeydi. Sıkmıyor, okşamıyordu, ama muhtemelen bir refleksle oraya atmıştı ve tutuyordu. Orkun, karımın azgınlığını ve ateşine 3-4 dakikadan fazla dayanamadı ve karımın içine patladı. Orkun'un boşaldığını gördükten sonra ben de geri çekildim ve 10 dakika kadar etrafta turladıktan sonra karavana geri geldim.
Karım toparlanmıştı. Orkun da bir köşede sessizce oturuyor ve göz teması kurmamaya çalışıyordu. Karım, yakınlaşma numaraları yaparak aramızdaki (sözde) kavgayı ve soğukluğu kırmaya çalışıyordu. Ben de belli olmasın diye önce birkaç dakika soğuk durup, ardından da onu affettiğimi söyleyerek aramızdaki buzları erittim. Orkun'u ineceği yere kadar götürüp bıraktığımda, "Her şey için teşekkürler!" dedi. Karımla birkaç saniye göz göze geldiler. Karım, ben fark etmemişim gibi yaparak Orkun'a bir göz kırptı ve Orkun'un da duyacağı şekilde "Hadi kocacığım, gidelim!" dedi. Biz de yola koyulduk!
[Gökhan]
117 notes
·
View notes
Text
Yürek yediğim için bu kılığımla ananeme gittim bir buçuk saat kadar oturdum ilk gördüğünde bi süzdü ama bişe demedi. Tamm çıkmak üzereyken “karnını ört!” diye ikaz etti ben de klasik tepkimi vererek biraz daha açtım. İyi bile tuttu kendini bana sorarsanız haha.
17 notes
·
View notes
Text
Aku Ada
Jutaan tanya dalam benak kerap muncul menanyai nurani, "Mengapa aku ada?" ia selalu muncul saat beban-beban berkumpul memenuhi ruang otak dan membuat raga menjadi lelah.
Namun semesta selalu baik, saat itu juga memberikan jawaban atas keraguan-keraguan yang ada. Entah itu berupa hal indah yang membuat tak bisa berkata-kata atau bahasa kerennya takjub, atau berupa perlakuan yang sangat dibutuhkan saat itu juga dari orang sekitar yang berdampak bahagia pada jiwa.
Dan kesadaran selalu datang setelah jawaban diatas hadir. "Ternyata aku punya peran ya, ternyata ada yang melihat dan memperhatikanku ya, ternyata aku harus semangat untuk orang tuaku ya", dan ternyata2 lainnya. Standar sekali memang, namun ini hal klasik yang penting untuk menjaga kewarasan.
Mungkin sedikit terdengar kurang baik, bahwa hal-hal seperti itulah yang banyak menyadarkan tentang arti diri, artinya ada, artinya aku.
Namun ini hanya salah satu memori. Sungguh momen momen bahagia yang Allah hadirkan banyak sekali yang membuat kita sangat berterima kasih pada diri kita sendiri, dan kita sangat menghargai diri.
Tapi, bagiku yang paling berkesan dan menyadarkan adalah momen adanya pelangi setelah badai.
Seperti melihat dunia baru, dan semangat baru, dan lebih mencintai diri setelah momen-momen seperti itu.
Semoga setelah ini apapun tantangan kehidupannya yang akan dilalui, kita selalu sadar untuk mencintai, menghargai, dan memberikan yang terbaik untuk diri sendiri.
Aku adalah aku. Dan semesta mengetahui itu
Terima kasih Allah, Aku Ada
~Faa
10 notes
·
View notes
Text
(Terselip alasan klasik perihal terciptanya kita saat senja)
Mungkin Pak Sapardi sedang bersuka cita saat menuliskan puisi "Aku ingin." Katanya, aku ingin mencintaimu dengan sederhana, dengan isyarat yang tak sempat disampaikan awan kepada hujan yang menjadikannya tiada.
Kubaca berulang kali, namun tetap saja keindahan puisi yang tertuang dari kepalanya tidak aku ketahui seberapa jauh maknanya, tapi aku juga ingin; ingin mencintaimu tanpa pamrih.
Setiap hari, semua hal yang terjadi menyadarkanku untuk tidak takut kehilangan apapun. Tuhan telah mencatat namamu pada salah satu lembar takdir pertemuan milikku. Maka dengan penuh kesadaran, diwaktu yang tersisa, izinkan aku menyelesaikan misiku untuk selalu membuatmu merasa memiliki ruang cerita. Aku juga ingin merawat hari-hari yang terlewati dengan melihat tingkah lucumu yang selalu memantik gurau tawa di wajahku, semua telah terabadikan dalam memoriku.
Aku ingin mencintaimu tanpa pamrih. Bahkan, jika pada akhirnya ketika jatuh hati terikhlasku jatuh padamu, aku tetap akan meminta kepada semesta agar seluruh hal baik yang ada di bumi menghampirimu, meski yang sedang bersamamu bukan aku.
Setidaknya aku telah merangkum banyak tenang dalam kepribadianmu. Bagaimana caramu memperlakukan orang lain, apa yang keluar dari isi kepalamu, dan yang paling mahal menurutku; saat aku tahu tak semua orang kamu izinkan mendengar dan mengetahui cerita-cerita manismu!
Aku ingin mencintaimu tanpa pamrih. Tidak ada yang buruk dari luput mataku, saat aku mencoba memahamimu. Tatapan hangat matamu tidak pernah sederhana, sialnya binar itu yang membuat rasaku tidak pernah ada selesainya.
20 April 2023 || 00.10
105 notes
·
View notes
Text
eveeeet ben geldim (: oyuncak hikayesi gibi araba hikayesi olmuş benim hikaye de (: merak edenler olmuş.
pazartesi 6 saat 15 dk süren yolculuğun ardından 16.20 gibi indik otobüsten. daha önce bayi biz sizi aldırırız dediği için aradım, müsait araç varsa yönlendiriyorum dedi A. hanım(satış danışmanım) tamam dedim yoksa taksiyle gelirim bi şekilde. tabi bu ihtimalden telefonda hiç bahsedilmemişti. neyse geldi bi adam aldı bizi bıraktı bayiye. vay arkadaş ne karşılayan var ne ilgilenen. neyse mavi bi tane fabia gördüm. dedim bu herhalde benimki. gittim videolarını fotoğraflarını filan çektim. teslim öncesi önemli demişti kuzenim. bekle Allah bekle kimse yok. en son danışmaya dedim ki araç teslim almaya geldim A. hanımı arıyorum açmıyor. ilgilenebilir misiniz? ödemeden sonra bi haller oluyor bu satıcılara. Bu insanlar niye böyle? gerçi atalarımızın var bi bildiği işte. klasik dereyi geçene kadar ayıya dayı deme meselesi.
neyse sonunda A. hanım geldi. yoğunlarmış başka müşterisi varmış ondan açamamış falan filan. bi önceki senenin aracıyla bi test sürüşüne çıktık, geldik. Bi kaç imza vs derken ruhsat için noter yetişmedi tabi. Benden önce araç alan arkadaş onu onlar karşılıyor iste demişti. belirttim. tabi siz dekontu gönderin biz hesabınıza iade ederiz dediler. ama haziranda aldığım için ilk dönem mtv sini ödemekten kaçamadım 🥲. hayır sattığım aracınkini de ödemiştim. Bi dahaki ay 2. taksit yine ödeyeceğim. habire mtv ödüyorum. neyse efendim bayiye dair tek güzel şey uğurlarken şu güzelleri elime vermeleri oldu☺️
sonra madem Samsuna geldik pide yiyelim dedik. navigasyon takır tukur arka bi yoldan merkeze çıkardı bizi. Atakum sahile 500m mesafede bi yerde yedik. sonra sahile indik. Allah'ım sanırım bu yolculuğun beni eeeennn mutlu eden tarafı buydu. deniz💙 o kadar güzeldi ki. ruhum dinlendi yarım saatte sanki. hemen ayakkabıları çıkarıp ayağımızı kuma suya soktuk tabi 😂 ahvalim ektedir (:
akşam okunmadan 8e doğru çıktık yola. sonra namaz için, su almak için, bi de çorum a yakın kahve almak için durduk, totalde 3 kere. çorum'dan sonra hiç durmadan geldik. Eve girdiğimizde saat 1'di. Yani velhasıl kelam, deniz özlemim bi nebze olsun huzur buldu elhamdülillah. ama eve vardığımda çok yorulmuştum. bacaklarımın ağrısından uyuyamadım. 2 gün kas ağrısı çektim. Allah a şükür bugün normale döndüm. ama bi yandan da bana cesaret oldu. sanırım artık yazın Trabzon a yolculuğa çıkmaya daha hazırım (:
mutlu gün batımları dünya.. 💙
çiçek verenlerin çok olsun 💐
9 notes
·
View notes
Text
Wahai Allahku
“ya Allah .. aku berharap ini semua hanya mimpi. Tapi kenapa rasa sakitnya begitu terasa sekali” .
Allah .. Dengan segenap lafadz bismillah, aku sudahi segala kegelisahanku. Bantu diriku untuk memenangkan perasaan yang membawaku kepada murka-Mu .
Allah .. selama menjalani kehidupan ini, seringkali aku ingin menyerah saja. Akan tetapi, rahmat-Mu lagi-lagi turun kepadaku disaat aku sedang lemah-lemahnya.
Allahku, kau tau bahwa kini aku telah berada dititik dimana kata-kata tidak mampu lagi menggambarkan betapa aku butuh dekap dan kasih sayang-Mu.
Jujur saja, jika saat ini aku benar-benar lelah. berada dalam kondisi yang tak mampu mengungkap apa yang terus mengganggu dadaku hingga membuatnya se-sesak ini.
Maafkan hambaMu ini ya Allah,
sungguh tidak ada yang bisa aku lakukan selain duduk diatas sajadah. Meminta maaf karna telah mengacau di bumi-Mu dengan segala kemaksiatan yang aku lakukan. Dan pada setengah perjalanan menuju kedewasaan ini telah ku habiskan dengan merancu, membuat onar, bermaksiat, menggibah, lalu mengadu kepada-Mu dalam diam pada tangisan buaya untuk Memikatmu.
Aku tau, bahwa Engkau tidak akan tertipu oleh siapapun termasuk makhluk kecil seperti diriku ini, Akan tetapi dengan segala ke-mahabaikan-Mu Engkau tetap mengikuti alur permainan klasik yang menjijikkan ini.
Lagi-lagi, rahmat-Mu turun untuk melunakkan hatiku hingga membuatku ingin kembali memeluk-Mu.
Allahku..
apa harus dengan cara ke-Mahabaikan ini yang engkau tunjukkan kepadaku untuk kembali menarik diriku agar lebih dekat dengan-Mu. Jika iyaa .. maka Engkau telah berhasil, karna saat ini aku telah jatuh ke dalam pesona ke Mahabaikkan-Mu.
Aku telah jatuh cinta kepada Mu ya Allah ..
sampai rasanya malu untuk sekedar kembali menyapa, bersimpuh, lalu menangis dengan keras. Mengadu jika selama ini aku salah .. aku salah jika harus memilih untuk menghentakkan tanganMu, disaat engkau selalu menggenggamnya.
Aku sudah tidak tau lagi, dengan cara apa untuk melepaskan segala bentuk yang telah membuatku tidak seberdaya ini.
Allah .. hanya Engkaulah penyelamatku satu-satunya. Mohon genggam tangan penuh dosa ini dan jangan pernah melepaskannya, meskipun dengan penuh kesadaran, seringkali aku yang menghempaskannya.
Ya Allah aku mohon .. jangan biarkan hamba melangkah mundur lagi dari-Mu. Karena pada akhirnya sejauh apapun aku pergi, engkaulah tempatku untuk kembali.
Kamis, 07 September 2023 pada 22 Safar 1445 H.
28 notes
·
View notes
Text
LDM : Lelaki logikamu itu juga punya perasaan.
Episode ke 5 LDM, dalam rentang waktu yang lebih lama. Biasanya (hanya) 1 bulan, paling lama 1,5 bulan, kali ini levelnya dinaikkan jadi 3 bulan. Dia berjuang di pedalaman sana, aku ditinggal berjuang sendirian di kota orang. Hidup benar-benar seperti permainan, ujian satu berakhir datang lagi baru, dengan level yang lebih "seru". Semoga memang ini cara Allah mendidik kami menjadi manusia yang lebih taat dan kuat.
Walaupun jauh, biasanya ketika ada masalah di tempat kerja, aku cerita padanya. Ketika rindu, aku menyalahkannya, merengek meminta dia pulang (padahal lho dia lagi kerja, LDM juga bukan inginnya).
Ba-bi-bu, ku tumpahkan semuanya tanpa memikirkan apa yang dia rasa, yang penting aku lega. (Ternyata aku egois)
Ke-egoisanku bukan tanpa sebab, di kota ini aku hanya punya dia, satu-satunya teman berbagi cerita. Aku berharap dia tetap ada, walaupun hanya lewat chat atau telfon. Tanpa memikirkan apa yang sedang dia rasakan, seberapa lelah dia saat itu.
Sampai akhirnya di episode ini, akhirnya aku menyadari :
Lelakiku, adalah manusia logika, yang tumbuh di lingkungan patriarki. Terbiasa menahan perasaan dan memikirkan apa-apa sendiri. Tidak ekspresif seperti perempuan.
Aku mulai berpikir lebih dalam, sejenak membayangkan perasaannya : saat jauh begini, jika dia ada masalah pekerjaan, dia juga tidak bisa membaginya padaku. Saat dia lelah, tidak ada yang menghiburnya, mengambilkan dia makan, dll. Apalagi soal rindu, dia tidak terbiasa mengeksprekannya.
Lalu aku, dengan egoisnya : mengeluh, mengomel, merengek, mengabaikan apa yang dia rasakan.
Sesekali dia menanggapi, kadang dia abaikan. Sekarang aku menyadari sikap diam dan cueknya ketika LDM bisa jadi karena dia lelah dengan pekerjaannya, lelah juga menahan rindu tapi tidak bisa disampaikan. Ah maafkan aku.
Jadi sudah kuputuskan, masa LDM ini memang berat. Tapi aku harus kuat, supaya dia kuat juga. Aku harus ada untuknya, memberinya semangat agar dia semangat disana. Dia sedang berjuang di pedalaman, bukan sedang bersenang-senang.
Jaga dia dalam do'a-do'a, minta kebaikan untuknya, tetap ingatkan dia tentang kebaikan, temani perjuangannya.
Ingat nasehat klasik ini : "dibalik laki-laki hebat, ada wanita hebat di belakangnya", jadilah istri yang bukan hanya taat tapi kuat.
Semoga Allah berikan kesabaran bagi pejuang LDM dan senantiasa menyalakan alarm keimanan di hati agar tetap terjaga dalam kebaikan
Merauke, 15 Februari 2024
15 notes
·
View notes