#kevserî
Explore tagged Tumblr posts
Text
Hz. İsa (a.s) vefât mı etti yoksa gökyüzüne mi yükseldi?
Rasûlullâh (s.a.s) şöyle buyurdu: “Nefsim elinde olan (Allâh’a) yemin ederim ki, Meryem oğlu İsa (a.s) yakında size adil bir hakem olarak gelecektir.
Haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracak (İslam’dan başka bir seçenek kabul etmeyecek), zamanında mal öyle çoğalacak ki hiç kimse onu almayacaktır.” (Buhari, h. no: 2222)
Konuya delalet eden ayet ise şöyledir: "Gerçekten o, (İsâ'nın yere inişi) kıyâmetin yaklaştığını gösteren bir bilgidir. Sakın kıyâmet hakkında şüpheye düşmeyin, bana uyun, bu doğru yoldur." (Zuhruf, 61)
İbni Kesir bu ayetin tefsirini açıklarken, onun Kıyamet kopmadan önce ineceğini bildiren rivayetlerin tevatür derecesine geldiğini bildirmektedir.
Şeyh Abdülfettah Ebû Gudde de, Hz. İsa’nın (a.s) yeryüzüne inip Deccalı öldürüceğine dair rivayetlerin tevatür derecesini bulduğunu belirtir.
Sadeddin Taftazanî de, Şerhu'l-Makasıd’ında, Hz. İsa'nın (a.s) inişiyle ilgili birçok sahih hadis bulunduğunu ve bunların mütevatirü'l-mânâ olduğunu kaydeder.
İmam Kevserî de Hz. İsa’nın (a.s) inişi ile ilgili görüşlerini şu şekilde bildirmiştir: “Hz. İsa’nın (a.s) inişiyle ilgili hadis-i şerfilerdeki tevatür, “tevâtür-i manevîdir.”
Sahih ve hasen hadis-i şeriflerin her biri, farklı manalara delalet etmekle birlikte hepsi de Hz. İsa’nın ineceği hususunda söz birliği i��indedirler. (Nazratü'n-Âbira, s. 44-49)
-İsmail Hakkı Yelkenci Hoca
#freedomgazze#israelterrorism#israelterrorist#free palestine#free gaza#kudüs#haya#i̇lim#namaz#i̇stanbul
9 notes
·
View notes
Video
youtube
Başına Bela Olurum - Muazzez Ersoy ✩ Ritim Karaoke (Rast Nikriz Geçki 8/... ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın 👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ⭐ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/Z6VEYok1rT4 ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Başına Bela Olurum - Muazzez Ersoy ✩ Ritim Karaoke (Rast Nikriz Geçki 8/8 Oryantal Beste Tarkan) ❤ @RitimKaraoke Müzisyenlerin Buluşma Noktası.... ➤ SANATÇININ DİĞER ŞARKILARI İÇİN OYNATMA LİSTESİNE BAKABİLİRSİNİZ... ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://www.youtube.com/playlist?list=PL9SktAtLVupOh6CrSpGa0pdllIKUfdEWh https://www.youtube.com/playlist?list=PL9SktAtLVupPa_d8pgFKNXaT7urX7VQJU ➤ ESER ADI : BAŞINA BELA OLURUM ➤ SÖZ GÜFTE : TARKAN TEVETOĞLU ➤ BESTE - MÜZİK : TARKAN TEVETOĞLU ➤ USÜL : 8/8 DÜYEK ORYANTAL ➤ MAKAM - DİZİ : RAST - MAJÖR ➤ ARANJÖR : ? ➤ ENSTRÜMANLAR : KLASİK GİTAR, YAYLI GRUP KEMAN, KLARNET ➤ KİMLER OKUDU : MUAZZEZ ERSOY, TARKAN ➤ FİRMA - ŞİRKETİ : DMC MÜZİK Provided to YouTube by Netd Müzik Video Dijital Platform A.Ş. Başına Bela Olurum · Muazzez Ersoy · Muazzez Ersoy · Tarkan · Tarkan 90'dan Pop ℗ Doğan Müzik Yapım Released on: 2016-12-07 Auto-generated by YouTube. ŞARKI SÖZÜ ve AKORU C Dağ, tepe, toprak aşk kokuyor C Savulun a dostlar yar geliyor C Bu eda bu naz bir ömre bedel G C İşvesi, cilvesi çıldırtıyor C Bıkmadım, yılmadım F G C Peşindeyim yine yorulmadım C Tutunamadım gülüm sana doyamadım F G C Ömrümü adadım yaranamadım C G C Oooooooo C Bir sağa, bir sola hop oynarım C Uğruna kul köle olurum C Pervaneyim sana divaneyim ama G C Başına bela olurum C G C Bir hoş oldum bana bir haller oluyor C G C Sarhoş oldum bedenim sarsılıyor C G C Bu eda bu naz bir ömre bedel G C İşvesi, cilvesi çıldırtıyor C Bir sağa, bir sola hop oynarım C Uğruna kul köle olurum C Pervaneyim sana divaneyim ama G C Başına bela olurum G C Başına bela olurum G C Başına bela olurum RAST راست Türk mûsikisinde bir perde ve makamın adı. Rast Perdesi. Türk mûsikisi ses sistemi içinde ana seslerden biridir. Bugün kullanılmakta olan Batı notasındaki adı sol olup portenin alttan ikinci çizgisi üzerinde yer alır. Arel-Ezgi nazariyatına göre orta sekizlinin 15. perdesidir. Bu perde, portenin birinci aralığındaki fa (acem-aşiran) perdesine çift diyez veya portenin ikinci aralığındaki la (dügâh) perdesine çift bemol koymakla da elde edilebilir. Rast perdesinin eski devirlerdeki adı “yegâh”tır (birinci yer). O dönemde bu ismin verilmesinin sebebi pek çok makamın bu perdede karar veriyor olması ve rast makam ve dizisinin ana makam ve ana dizi olarak kabul edilmesidir (nitekim Rauf Yektâ Bey’in nazariyatında da acemli rast dizisi ana dizidir). Sonraları yegâh adı onun bir tam dörtlü pest tarafında yer alan, portenin altındaki “re” sesine verilmiştir. Rast perdesinin bir sekizli tizine gerdâniye, bir sekizli pestine kaba rast adı verilir. Kevserî, Kantemiroğlu ve Nâyî Osman Dede’nin harf notalarında ”ر“, ebced notasında ”ع“ ve Safiyyüddin’in sisteminde ”أ“ ile gösterilen rast perdesi Hamparsum notasında “” ile ifade edilmiştir. DÜYEK دويك Türk mûsikisi usullerinden. Farsça “dü” (iki) ve yek” (bir) kelimelerinden meydana gelmektedir. Türk mûsikisinde en çok kullanılan usullerden biridir. Sekiz zamanlı ve beş vuruşlu bir küçük usuldür. İki adet dört zamanın veya başka bir ifade ile iki sofyanın birleşmesinden meydana gelmiştir. 8/8’lik birinci ve 8/4’lük ikinci mertebeleri kullanılmıştır. Bunlardan ikinci mertebesine “ağır düyek” adı verilir. Bu mertebelerin şematik gösterilişi şöyledir:
0 notes
Text
İçinde, Ehl-i Sünnet'e karşı çıkma hastalığı bulunan hiçkimse görmedim ki kendi kendisiyle çelişmesin..
İmam Muhammed Zâhid el-Kevserî Rahimehûllah
#ehli sünnet vel cemaat#ehli sünnet#imam Muhammed zahid el kevseri#kevserî#rahimehullah#islam#islamiyet#alim
35 notes
·
View notes
Note
Ehli Sünnet yazarları öğrenebilir miyiz, Allah razı olsun
Kitaplarını okuyabileceğiniz, sohbetlerini, derslerini, seminerlerini takip edebileceğiniz isimlerdir bunlar, son yüzyılda yaşamış olan ve/veya halen sağ olan kişilerden oluşuyor. Bu isimlerin birçoğunu zaten biliyoruz, yakından takip ediyoruz, sohbetlerini takip ediyor, kitaplarını eserlerini okuyoruz. Bazı isimleri ise yakından tanımasak ta, hocalarımızın görüşleri tavsiyeleri ışığında listeye dahil edildi. Unuttuğumuz isimler elbette vardır. Rabbim ehli sünnetten ayırmasın. Bu listeyi hazırlayan hocalarımızdan razı olsun...
TAVSİYE İSİMLER
* Muhammed Zâhid el-Kevserî
* Ömer Nasuhî Bilmen
* Elmalılı Hamdi Yazır
* Bediüzzaman Said Nursî
* Abdulfettah Ebû Ğudde
* Muhammed Avvâme
* Emin Saraç
* M. Mustafa el-Azâmî
* Muhammed Ali es-Sabûnî
* Vehbe Zuhaylî
* Subhi es-Sâlih
* Muhammed Acac el-Hatîb
* Mustafa es-Sibâî
* Ahmed Davudoğlu
* Babanzâde Ahmed Nâim
* Şuayb el-Arnavûd
* Ahmed Serdaroğlu
* Musa Topbaş
* Mahmut Toptaş
* İsmail Cerrahoğlu
* Ali Osman Koçkuzu
* Muhammed Konyevî
* Seyyid Muhammed Raşid Erol
* Nurettin Boyacılar
* Üstâz İsmail Çetin
* Mehmet Zâhid Kotku
* Osman Nuri Topbaş
* Mahmud Esad Coşan
* Tahir Büyükkörükçü
* Muhammed Emin Er
* Ali Ulvi Kurucu
* Hasan en-Nedvî
* Mehmet Ildırar (Yarbay)
* Haydar Hatipoğlu
* Gönenli Mehmet Efendi
* Mahmud Sami Ramazanoğlu
* Mahmud Ustaosmanoğlu
* Necip Fâzıl Kısakürek
* Sıddık Naci Eren
* Sâid Havvâ
* Hasan el-Bennâ
* Mehmet Savaş
* M. Cevat Akşit
* Şerafettin Kalay
* Seyyid Fevzettin Erol
* Talat Koçyiğit
* Ebubekir Sifil
* Bayram Ali Öztürk
* Kemal Sandıkçı
* Ahmet Yaşar
* Bekir Topaloğlu
* Hamdi Arslan
* Ahmet Efe
* Muhammed Salih Ekinci (el-Ğursî)
* Selçuk Eraydın
* M. Said Çetin
* Halil Nurullah
* Hamdi Arslan
* Abdullah Demircioğlu
* Ali Ulvi Uzunlar
* Emin Aşıkkutlu
* Yavuz Köktaş
* Serdar Demirel
* İhsan Şenocak
* Kadir Mısıroğlu
* Mehmet Fatih Kaya
* Hüseyin Avni Kansızoğlu
* Ömer Faruk Korkmaz
* Mahmud Eren
* Hamdi Döndüren
* Ahmet Hamdi Yıldırım
* Mehmet Talu
* Timurtaş Uçar
* Necdet Tosun
* Mustafa Kara
* Mustafa Aşkar
* Kasım Şulul
* İhsan Süreyya Sırma
* Halil İnalcık
* Ethem Ruhi Fığlalı
* Abdülbaki Gölpınarlı
* Rifat Okudan
* Rıza Çöllüoğlu
* Cüneyt Köksal
* Ferzende İdiz
* Vahit Göktaş
* İsmail Karaçam
* Adnan Demircan
* Fatma Kızıl
* Aynur Uraler
* Şemsettin Bektaşoğlu
* İsmail Yelkenci
* Ahmet Özbay
* Mehmet Özşenel
* Abdullah Aydınlı
* Raşit Küçük
* Özcan Hıdır
* Erdinç Ahatlı
* Fatih Çıtlak
* Cemal Aydın
* Mahmut Karakış
* Abdurrahman Büyükkörükçü
* Ahmet Tahir Dayhan
* Murat Türker
* Cağfer Karadaş
* Şerafettin Gölcük
* Kamil Çakın
* Nihat Hatipoğlu
* Ali Kara
* Ali Eren
* Mehmet Şevket Eygi
* Dilaver Selvi
* Ali Kaya
* İsmail Lütfi Çakan
* M. Yaşar Kandemir
* Halil Günenç
* Sezai Karakoç
* Cemil Meriç
* Halil İbrahim Kutlay
* İbrahim Hatiboğlu
* Seyyid Muhammed Alevî el-Mâlikî el-Hasenî
* Said Havvâ
* Teoman Duralı
* Abdurrahman Aslan
* Bedri Gencer
* Ahmet Tomor
* Ali Ramazan Dinç
* Yasin Pişgin
* Ali Arslan
* Orhan Çeker
* Metin Yiğit
* Selahattin Polat
* Yavuz Ünal
* Tahsin Görgün
* Salim Öğüt
* Ömer Türker
* Recai Karakoç
* Abdülmetin Balkanlıoğlu
* Abdulkadir Şener
* Orhan Ençakar
* Fatih Kalender
* Hüsamettin Vanlıoğlu
* Abdullah Hiçdönmez
* Cübbeli Ahmet Hoca
* Mustafa Armağan
* Ahmet Şimşirgil
* Talha Uğurluel
* Mustafa Fayda
* Muhsin Demirci
* Ahmet Yücel
* Şevket Kotan
* Ali Pekcan
* Yusuf Kerimoğlu (Hüsnü Aktaş)
* Hidayet Zertürk
* Soner Duman
* Murat Kaya
* Adem Ergül
* Metin Yurdagür
* Yusuf Ziya Keskin
* Muhittin Uysal
* Ahmet Özel
* Mustafa Fayda
* Abdullah Yıldız
* Adem Apak
* Servet Armağan
* Yusuf Ziya Kavakçı
* İbrahim Tüfekçi
* Ahmed Turan Aslan
* Mustafa Demirkan
* İbrahim Halil Er
* Burak Kızıldaş
* Harun Çetin
55 notes
·
View notes
Text
Ebû Yusuf (rahimehullâh) anlatıyor: ‘’Bir oğlum var idi. Vefat etti, cenazesinde bulunamadım. Yakınlarımın cenaze ve defin işleriyle uğraşmalarını temin ettim. Zira Ebû Hanife (rahimehullâh)’ın bir dersinde bulunamayacaktım. Eğer o dersi kaçırsaydım bunun hasreti ölünceye kadar devam ederdi.’’
Kevserî, el-İmtâ, 76
13 notes
·
View notes
Text
Senai Demirci nereye düşüyor?
"Narsizm, kişinin ilgisini kendisine yöneltmesinin karanlık yüzüdür, ancak çoğunlukla özsaygıyla karıştırılır. (...) Günümüzde herşeyi kendimiz için yaptığımızı söylemek istiyoruz. Başkaları için fedakârlık yapmak istiyorsanız, hele de kadınsanız, bu bir çeşit zayıflık olarak görülüyor. (...) Bütün yaşamları boyunca kendilerine 'çok özel' oldukları söylenen gençler, çaresizce özsaygılarını korumaya çalışıyor ve birçoğu da eleştirelliği ve karamsarlığı zırh olarak bürünüyor. (...) Ben Nesli aşırı övgüyle büyüdü. Bu nesil sorumluluk duygusu ile motive olmaz. Çok çalışmak kendi içinde bir erdem değildir. Ancak toplumda onları diğerlerinden ayırıyorsa o zaman uğraşmaya değer."
Jean M. Twenge, Ben Nesli kitabından...
İmam Zahid el-Kevserî Hazretlerinin ehl-i bid'a hakkında bir sözü vardı. Ebubekir Sifil Hoca'nın kaleminden okuduğumu anımsıyorum. Aynıyla ezberimde değil maalesef. Manaca nakledeceğim. Diyordu ki merhum: Bir insan ehl-i sünnetten ayrılan görüşlere sahipse illa bir yerde kendisiyle, söylemiyle, iddiasıyla, kurgusuyla, uydurmasıyla çelişkiye düşer. Bizcesini söylersek işin: Saçmalar. Tutarsızlığını açığa vurur. Rezil olur. Hakikaten de gün geçtikçe bunun misallerini daha bir sıklıkla görüyoruz. İşte onlardan bir tanesini de Senai Demirci vasıtasıyla gördüğümüzü düşünüyorum.
Mevzu nedir peki? Efendim, mevzu aslında göründüğünden derindir, hazindir. Ahirzamanda insanlar üzerine çevrilen manipülatif dümenlerin tezahürüdür. Düğümlere üflemektir. Evet. Bu asır, Bediüzzaman'ın da ifadesiyle, 'enaniyet asrı'dır. Benliklere öylesine kitlesel/bireysel mağduriyetler-üstünlükler fikri aşılanmaktadır ki artık hiçbirisi ele-avuca sığmamaktadır. (Jean M. Twenge "Ben Nesli" eserinde hastalığın kökünü birkaç nesil öncesine kadar taşır. Yani bugün görülen arızalar yüzyıllara yayılmış bir tahribatın sonuçlarıdır. Kitabın altbaşlığıysa bu noktada çok ilginçtir: "Bugünün gençleri niçin bu kadar özgüvenli, iddialı fakat bir o kadar da depresif ve kaygılı?") Faşist ekollerin ırkçılık zemininde yücelttikleri 'toplum'la Liberal çizginin övgüsüyle yükselttiği 'birey' aynı 'ben'e hizmet ederler. Birincisinde "Ben üstünüm!" daha bir "Biz üstünüz!" sosuyla süslenmişken ikincisinde anamesaj daha ortadadır. Ancak, Bediüzzaman'a göre, ikisiyle de aranılan aynı şeydir:
"Evet, ene ince bir elif, bir tel, farazî bir hat iken, mahiyeti bilinmezse, tesettür toprağı altında neşvünemâ bulur, gittikçe kalınlaşır, vücud-u insanın her tarafına yayılır. Koca bir ejderha gibi, vücud-u insanı bel' eder. Bütün o insan, bütün letâifiyle adeta ene olur. Sonra, nev'in enaniyeti de bir asabiyet-i nev'iye ve milliye cihetiyle o enaniyete kuvvet verip, o ene, o enaniyet-i nev'iyeye istinad ederek, şeytan gibi, Sâni-i Zülcelâlin evâmirine karşı mübareze eder."
İşte, bugün, ister 'feminizm'in bizzat kendisi ister daha 'modernist İslamî' versiyonları olsun, aynı manipülasyona çalışmaktadırlar: Kadın üzerinden bir mağduriyet edebiyatı/zemini oluşturup bu mağduriyetin mesuliyetini yükledikleri geleneksel/kimliksel her öğeyi 'enaniyetin intikamcı coşkusuna' dövdürmek. Zincirlerinden boşanan bu duygusallıkla yerli-yerleşik olanın konumunu elverdiğince geriletmek. Gözden düşürmek. Ezdirmek. 'Kadına şiddet-kadın cinayeti' konulu haberlerin 'erkeğe şiddet-erkek cinayeti' (zaten böyle başlıklar yoktur) mevzulu haberlerden daha belirgin şekilde basında yeralmasından tutun, benzer kurgudaki sanatsal ürünlerin medyada 'egemen/tekil söylem' haline gelmesine kadar, her noktada bu manipülasyonun izlerine rastlamak mümkündür.
Eh, evet, küresel zeminde hal böyleyken Senai Demirci gibi İslam modernistlerinde de benzer söylemlere rastlamak normal karşılanmalı artık. Ki kendisi twitterda sormuş: "Hiç merak ettiniz mi cennetle müjdelendiği söylenen on sahabe içinde neden hiç hanım yok?" Böyle bir muğalatayı Demirci'ye sorduran nedir? Hakikaten bilmiyor mu? Hayır. Doğrusu buna inanmayı 'kendimi aptal yerine koymakla' eşdeğer sayıyorum. Senai Demirci elbette cerbezesinin cevabını biliyor. Fakat o böyle argümanları dillendirmekle altyapısı olmayan sevenlerinde bir algı operasyonunu başarabileceğini düşünüyor. Nedir? Belki böylelikle o kitlede hadis-i şeriflere karşı bir önyargı inşa edebilecektir. Madem ki, 'sadece erkekleri' cennetle müjdeliyordur, o halde bir kadın hadislere nasıl inanır? Öyle ya. Taktik taktiktir efendim. Mü'minler olmasa da mü'mineler belki bir parça gaza gelirler. Ya Nasib.
Bir takipçisinin itirazı üzerine de iddialarını şöyle genişletiyor: "1) Peygamberimiz bile cenneti garanti görmezken 'cennetle müjdelenmek' nasıl mümkündür? 2) Hadi bu mümkün diyelim, listeye Mekkeliler girer de, Yesriblilerin girmemesi nasıl açıklanır? 3) Hadi bunu da anladık diyelim, hiçbir kadın cennetle müjdelenmeyi haketmez mi?" Doğrusu bu cümleleri okuyunca kendimi "Bir insan giderek cahilleşir mi?" sorusu karşısında buldum. Neyse. Takipçilerine hürmeten kısaca cevaplayalım:
1) Cennetle müjdelenen on sahabe içinde neden hiç hanım yok?
Çünkü 'cennetle müjdelenen on sahabe' rivayeti bu kadarcıktır. Tam liste açıklaması değildir. Hem zaten, standart bir müslümanın bildiği üzere, cennet müjdeleri bu hadisten ibaret değildir. Kişilerin kimliği ve de sayısı ise bu müjdeyi paylaştığı şartlarla ilgilidir. Sözgelimi: 'Cennet hanımlarının efendileri' hadisinde de hiç erkek yoktur. Yine münhasıran bir hanımın veya erkeğin cennetle müjdelendiği hadislerde de o hanım veya erkekten başkası yoktur. Bu tarz hadislere sanki Aleyhissalatuvesselamın hasmıymış gibi "Gördün mü bak şunları anmadı!" imâsıyla bakılmaz. Bu fitne/husûmet imâsıdır. Çirkefçe açık aramaktır. Ben eminim ki: Medine münafıkları bu hadis-i şerifi Demirci kulağıyla işitseler, böyle bir manipülasyonun iş yapacağını da düşünseler, aynı şeyi salyalarak akıtarak dillendirirlerdi. Onlara da bu çok görülmezdi. Meslekleri budur. Fitne çıkarmaktır. Ya Senai Demirci'ninki nedir? Demirci Bektaşî misali rivayetlerin yarısını yutarak neyi amaçlamaktadır?
2) Peygamberimiz bile cenneti garanti görmezken 'cennetle müjdelenmek' nasıl mümkündür?
Aleyhissalatuvesselamın mizac-ı beyanına aşina olmayan birisi böyle şeyler söylese denir ki: Bilmiyor. Cahil. Yazık. Halbuki Demirci bu konularda malumatlı birisi. Hadi, kendisi okuduğunu-yazdığını unutacak bir yaşa geldi diyelim, çevresinden de mi uyaran olmuyor? Elbette Efendimiz aleyhissalatuvesselam cennetliktir. Bütün peygamberler cennetliktir. Kendisi de vaad-i ilahî ile cennetlik olduğunu bilmektedir. Hakkın bildirmesiyle haberdardır. Bunda şüphesi olan mı vardır? Onun endişe bildiren hadis-i şerifleri öncelikle 'irade-i cüziyesine' sonra da 'tedris-i ümmete' bakar. Yani kul nefsi/sa'yi üzerinden cenneti garantileyemez.
Bu ucbdur. Manevî bir hastalıktır. Ancak Allah lütfederse cennete girer. Aleyhissalatuvesselam Efendimiz lütf-i ilahî ile cennete gideceğinden haberdar edilmiştir. Lakin bunun kendi iradesinde olmadığını beyan sadedinde, hem de ümmetine ders olması için, endişe arzetmiştir. Yani birisinin mevzuu 'fıkh-ı bâtın'dır. Diğerinin mevzuu 'fıkh-ı zâhir'dir. Sözgelimi: Bir insan şartlarına riayet ederek zekatını verse, sonra ona sorulsa, "Zekatın oldu mu?" Elbette zâhire göre "Oldu!" diye cevap verecektir. Fakat bu şartların ötesinde "Allah bu amelinden razı oldu mu?" diye sorulsa nasıl "Evet!" diyecektir? Bunu bilemez ki. İşin bu tarafı iç terbiyeye dönüktür. İçin tekinliği amelinden emin olmamaktadır. Dışın tekinliği şartlarına uyulan amelden şüphe etmemektir. Dönüp iade etmemektir. Tevekküldür. Ötekinde aksidir. Birisinin makamı havftır/korkudur. Diğerininki recadır/ümittir. Eskilerin tabiriyle manevî alanda "Oldum!" demek "Öldüm!" demektir. İç-dış şartları birbirinden başkadır.
Millete çarşaf çarşaf 'esma' öğrettikten sonra tutup kendinde unutmak taaccüb edilecek bir iştir. Elbette Cenab-ı Hakka kullukta birçok ismin gölgeleri bulunmaktadır. Bu gölgelerde haller başka başka olmaktadır. Allah'ın Sadıku'l-Vaad isminin tecellisinde beyan edilen hakikatle ism-i Ğâfûr'un secdesinde edilen dua bir olmaz. Efendimiz aleyhissalatuvesselamın cennet için edeceği şefaat de haktır akıbeti için duyduğu endişe de... Hiçbirisi diğerine nakise getirmez. Kemal katar. Senai Demirci bunları unuttuysa mahallesindeki çocukların ellerinden tutsun da camilerdeki Elif-Bâ derslerine devam etsin. Belki eksiklerini tekmil eder.
3) Hadi bu mümkün diyelim, listeye Mekkeliler girer de, Yesriblilerin girmemesi nasıl açıklanır?
Bunu Senai Demirci değil de din düşmanlığı açık birisi dese ağzımın dolusuyla "Alçaaak!" diye bağırırdım. Çünkü buradaki alçaklık pek açıktır. Azıcık hadis-i şerifleri karıştırmış herkes bilir ki: Medinelilerden de cennetle müjdelenen çoktur. Hatta onlara dair iltifatları toplansa kitap olur. Senai Demirci, haydi bütün bunları unuttu diyelim, Hz. Hasan ile Hüseyin'in (radyallahu anhum ecmain) Medineli olduklarını da mı bilmez? Evet. Onlar Medine'de doğmuşlardır. Ve cennet gençlerinin efendileridirler. Ha, yok, iş daha da çirkefleşiyor da bu hadislerde bir 'kabilecilik' güdüldüğü imâ ediliyorsa, buna da ancak gülerim. Kabileciliği (bir fitne aracı olarak) dibine kadar kullanmaya çalışan Medine münafıklarının o gün bulup gösteremediklerini Demirci bugün mü bulup göstermektedir?
Dördüncü soruya değinmeyeceğim. Çünkü cevabını birinci soruda verdik. Efendimiz aleyhissalatuvesselamın hanımları da cennetle müjdelediği pekçok hadis-i şerif bulunmaktadır. Senai Demirci'nin burada yaptığı bir markette manav reyonunun önünde durup "Burada et düşmanlığı yapılıyor!" diye bağırmak kadar saçmadır. Şarlatanlığı kesip azıcık ilerlese kasap reyonuna gelecektir. İddialarının ne kadar boş olduğunu görecektir. Ama elbette 'görmek isteyen' görecektir. Bile-isteye kör olanın kalbi mühürlenmiştir. Allah onlara hakkı göstermez. Güneşe baksalar da ışıktan hisseleri olmaz.
En başa dönersek, arkadaşlar, ahirzaman fitnesi 'enaniyet/benlik' üzerine çalışıyor. Herbirimizi 'benbenci' bir hale getirmeye gayret ediyor. Irkçılık bunun bir versiyonu. Feminizm başka bir versiyonu. Modernizm daha başka bir versiyonu. Liberalizm bambaşka bir versiyonu. Hangisinin arkasına düşseniz kendini 'en doğruyu bilen' ve 'en az kıymeti bilinen' olarak görüyor. Varlık hiyerarşisinin zirvesinde kendisini konumlandırıyor. Dışındaki âleme de parmak sallıyor. İş öğretiyor. Din öğretiyor. Oradan aldığı enerjiyle başka herşeyin üzerine gidiyor. Bediüzzaman'ın ahirzaman terbiyesinde acz/fakr bilincini en başka koyması belki de biraz bundan ötürü. Çünkü ilk önce 'benlik bilincinin' doğru yerde konumlanması lazım. Bozulma oradan başladı. Düzelme de ancak oradan olacak. Cenab-ı Hak ehl-i sünnet ve'l-cemaat istikametinden ayaklarımızı ayırmasın. Âmin. Âmin.
#Senai Demirci#Hadis#Kadın#Feminizm#Duygu#Enaniyet#Ahirzaman#Narsizm#Benlik#Ego#Cennet#Müjde#müjdesi
1 note
·
View note
Photo
Muhammed Zâhid Kevserî (k.s.) ( ? / ? / 1878 - 11 / Ağustos / 1952) #meşayıhıkiram #zahidülkevseri #muhammedzahidkevseri https://www.instagram.com/p/CA4x-4rpvW6/?igshid=7hc3wdjyt9l3
1 note
·
View note
Text
"“Üzerine güneşin battığı, ömrümün eksildiği, ancak amelimin artmadığı bir güne duyduğum pişmanlık kadar, başka bir şeye pişmanlık duymuyorum.”
Bu sözlerin sahibi Müfessirlerin İmamı olan Abdullah b. Mes’ûd’dur.
Muhammed Zahid el-Kevserî: “İbn Mes’ûd, hayata gözlerini yumduğunda arkasında 4000 civarında âlim bırakmıştı.”"
96 notes
·
View notes
Video
youtube
İmam Zahid el-Kevserî merhumun bu ümmet için önemi, Makalat'ının değeri, @EbubekirSifil Hoca'nın bu seminerinde özetle anlatılıyor. Ahirde @kuramer_ üzerinden yaptığı örnekleme de çok önemli. İnşaallah ehl-i sünnetin gündeminde yer tutar. Âmin.
1 note
·
View note
Photo
Emevi döneminden itibaren sahâbeleşmek yerine dünyevileşmek Müslümanların gündemine girdi. Bakınız o dönemin şairlerinden birisi, Abdülmelik b. Mervan’ı şöyle ikaz ediyordu: “Yamadık dünyamızı yırtarak dinimizden / Din de gitti dünya da gitti elimizden!” (Makalatü’l Kevseri/M. Zahidü’l Kevserî, Sh: 123, Beyrut/ 1995) https://www.instagram.com/p/CXZHAfaNIJF/?utm_medium=tumblr
0 notes
Photo
Mevcut dinlerin hepsini kabul etme çağrısı yapan birisini gördüğünüzde, o kişinin gerçekte bütün dinlerin uzağında olduğu halde, kendisini bütün dinlerin üstünde gördüğünden şüphe etmeyin. | İmam Zâhidu’l Kevserî Hz'leri
27 notes
·
View notes
Text
Yahya ibn Kesir (r.a.): "İlim, beden rahatlığıyla elde edilmez" (Müslim)
"Ben şuna inanmışım ki; İlim, nafile ibadetten efdâldir. Nafile ibadetler, şahsınızı kurtarmak, Allah Teâlâ lutfederse cennetteki makamınızın yükselmesi içindir. Fakat ilim, Müslüman kardeşlerimizi cehennemden, cehennemin başlangıcı olan dalâletten ve küfürden kurtarır."
İmam Zâhid el-Kevserî (Rahimehullah)
10 notes
·
View notes
Video
youtube
Gönül Aşkınla - Muazzez Ersoy ✩ Ritim Karaoke (Rast Majör 8/8 Düyek Çift... ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın 👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ⭐ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/trKlUUniTgM ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Gönül Aşkınla - Muazzez Ersoy ✩ Ritim Karaoke (Rast Majör 8/8 Düyek Çift Düm Beste Selahattin İnal) ❤ @RitimKaraoke Müzisyenlerin Buluşma Noktası.... ESER ADI : GÖNÜL AŞKINLA GÖZYAŞI DÖKMEKTEN USANDI ARTIK SÖZ GÜFTE : ALİ SERCAN BESTE - MÜZİK : SELAHATTİN İNAL USÜL : 8/8 DÜYEK ÇİFT DÜM MAKAM - DİZİ : RAST - MAJÖR ARANJÖR : ? ENSTRÜMANLAR: YAYLI GURUP KEMAN Provided to YouTube by Poll Production Gönül Aşkınla · Muazzez Ersoy Nostalji, Vol. 9 ℗ Poll Production Released on: 2020-09-30 Composer: Selahattin İnal Lyricist: Ali Sercan ŞARKI SÖZÜ ve AKORU Gönül aşkınla Gözyaşı dökmekten usandı artık Zirâ gözde yaş kalmadı Sabr ile uslandı artık Sabr ile uslandı artık Zirâ gözde yaş kalmadı Sabr ile uslandı artık Sabr ile uslandı artık Ağlasam da faydası yok Sevsem de zamânı geçti Zirâ gözde yaş kalmadı Sabr ile uslandı artık Sabr ile uslandı artık RAST راست Türk mûsikisinde bir perde ve makamın adı. Müellif: İSMAİL HAKKI ÖZKAN Rast Perdesi. Türk mûsikisi ses sistemi içinde ana seslerden biridir. Bugün kullanılmakta olan Batı notasındaki adı sol olup portenin alttan ikinci çizgisi üzerinde yer alır. Arel-Ezgi nazariyatına göre orta sekizlinin 15. perdesidir. Bu perde, portenin birinci aralığındaki fa (acem-aşiran) perdesine çift diyez veya portenin ikinci aralığındaki la (dügâh) perdesine çift bemol koymakla da elde edilebilir. Rast perdesinin eski devirlerdeki adı “yegâh”tır (birinci yer). O dönemde bu ismin verilmesinin sebebi pek çok makamın bu perdede karar veriyor olması ve rast makam ve dizisinin ana makam ve ana dizi olarak kabul edilmesidir (nitekim Rauf Yektâ Bey’in nazariyatında da acemli rast dizisi ana dizidir). Sonraları yegâh adı onun bir tam dörtlü pest tarafında yer alan, portenin altındaki “re” sesine verilmiştir. Rast perdesinin bir sekizli tizine gerdâniye, bir sekizli pestine kaba rast adı verilir. Kevserî, Kantemiroğlu ve Nâyî Osman Dede’nin harf notalarında ”ر“, ebced notasında ”ع“ ve Safiyyüddin’in sisteminde ”أ“ ile gösterilen rast perdesi Hamparsum notasında “” ile ifade edilmiştir. Rast Makamı. Türk mûsikisinin en eski ve en yaygın makamlarının başında gelir. Klasik devirde rast ana makam ve dizisi de ana dizi olarak kabul edilmiş, Seydî’nin el-Matla‘ında rast makamı için “ümmü’l-makāmât” denilmiştir. XV. yüzyıldan itibaren nazariyat kitaplarında makam anlatımına rast makamı ile başlandığı, ayrıca birçok güfte mecmuasının ilk faslının rast makamına ayrıldığı görülmektedir. Eski dönemlerde birbirine yakın makamların uşşak kolu, hicaz kolu gibi gruplandırılmasında rast da bir grup makamın “rast kolu” şeklinde adı olmuştur. Gerek sanat mûsikisi gerekse halk mûsikisinin büyük küçük her çeşit formunda yaygın biçimde kullanılmış olan rast makamının durağı rast (sol) perdesidir, seyri de mutlak şekilde çıkıcıdır. Dizisi rast perdesi üzerinde, yani yerindeki bir rast beşlisine güçlü nevâ perdesi üzerinde bir rast dörtlüsünün eklenmesiyle oluşmuştur. Muazzez Ersoy Doğum Hatice Yıldız Levent 9 Ağustos 1958 (66 yaşında) Uzunköprü, Edirne, Türkiye Başladığı yer Türkiye Tarzlar Klasik Türk müziği, Fantezi, Arabesk Çalgılar Vokal Etkin yıllar 1982-günümüz Müzik şirketi Elenor Müzik (1991-1992) Raks (1993) Levent Müzik Yapım (1994-2000) DMC (2002, 2013-günümüz) Avrupa (2004-2006) Öncü Müzik (2007-2010) Resmî site MuazzezErsoy.net Hatice Yıldız Levent ya da sahne adıyla Muazzez Ersoy (d. 9 Ağustos 1958; Uzunköprü, Edirne) klasik Türk müziği sanatçısıdır. Filmografisi Oyunculuk Yıl Yapım Rolü Tür�� Kanal Not 1997 Oyun Bitti Muazzez Filibe Dizi Star TV Başrol oyuncusu Kalbimi Kıra Kıra Yıldız/Muazzez TGRT Başrol oyuncusu İntizar Muazzez Başrol oyuncusu Kaynak:[11] Diskografi Stüdyo albümleri Yıl Albüm Satış Yayın Kaynak 1991 Seven Olmaz Ki 400.000 Elenor PlaK 1992 Her Şeyim Sensin 600.000 [12] 1993 Sizi Seviyorum 500.000 Raks Müzik 1994 Sensizlik Bu 500.000 Levent Müzik Seninle Olmak 750.000 10 1995 Nostalji 1.200.000 1996 Nostalji 2 1.700.000 1997 Nostalji 3 1.100.000 1998 Nostalji 4-5-6 3.500.000 1999 Nostalji 7-8-9 2.000.000 2000 Nostalji 10-11-12 1.000.000 2002 Senin İçin 300.000 DMC 2004 Seni Seviyorum 210.000 Avrupa Müzik 2006 Nankör 70.000 2007 Kraliçeden Nostaljiler 20.000 Öncü Müzik 2010 Mozaik 67.000
0 notes
Photo
Ben şuna inanmışım ki; İlim, nafile ibadetten efdâldir. Nafile ibadetler, şahsınızı kurtarmak, Allah Teâlâ lutfederse cennetteki makamınızın yükselmesi içindir. Fakat ilim, Müslüman kardeşlerimizi cehennemden, cehennemin başlangıcı olan dalâletten ve küfürden kurtarır.
İmam Zâhid el-Kevserî(Rahimehullah)
13 notes
·
View notes
Photo
İmam Züfer (rah.):
“Yirmi seneden fazla Ebû Hanîfe’nin (rah.a) meclisinde bulundum. Ondan daha samimi ve insanlara daha şefkatli davranan birini görmedim.
O canını Allah Teâlâ için tüketirdi. Gündüzün genelinde meseleler ve çözümü, onların öğretilmesi, yeni ortaya çıkan ve ona getirilen meseleler ve cevapları ile meşguldü.
Meclisten kalktığı zaman da ya hasta ziyaret eder ya bir cenazeyi teşyi‘ eder [yani kabre kadar götürülmesi ve defnine eşlik eder] ya bir fakirle bir şeyler paylaşır yahut bir kardeşiyle buluşur veyahut da bir ihtiyacı gidermeye çabalardı.
Gece olduğunda ise tilavet, ibadet ve namaz için halvete çekilirdi. Vefat edene kadar onun takip ettiği yol böyle idi.”
Bu hoca ne güzel bir hoca, talebe de ne güzel bir talebedir.
| Muhammed Zâhid el-Kevserî - İmam Züfer (Lemehâtü'n-Nazar fî Sîreti'l-İmâm Züfer)
#tavsiye kitap#ehlisünnet#mezhep imamlarının büyüklükleri#imam azam (rah.a)#İmam Züfer (rah.)#ilim#hoca#talebe#alıntı
49 notes
·
View notes
Note
Herhangi bir mezhepe bağlanmak niçin gereklidir?kadın ve erkeğin namaz kılma şekli (el bağlama oturuş gibi) neden farklıdır kuranı kerimde böyle bir ayrıntıya denk gelmedim. Öyleyse nasıl belirlenmiştir
Hak mezheplerde akıl ve mantığın tasdik etmediği hiçbir mesele yoktur. Çünkü onların dayanak noktası Kur'an, sünnet, icma-i ümmet vekıyas-ı fukahadan ibaret olan edille-i şeriyyedir. Dağlardan daha metin olan o edille-i şeriyye, hiçbir beşerî kuvvetin tahrip edemeyeceği çelikten bir kaledir. Bu kaleden çıkanların, Ehl-i sünnete düşman olan olumsuz cereyanlara kapılmaları veya alet olmaları kuvvetle muhtemeldir. Şunu da ehemmiyetle nazara vermekte fayda görmekteyim: Mezhepleri beğenmeyen, onlardan birine uymayan veya mezheplerin kolay yanlarını alan bir kimse, asırlardan bu yana gelip geçmiş milyonlarca Müslümanın yolundan ayrılmış, kendi başına yeni bir yol tutmuş olur. Böyle kimseler, Kur'an-ı Kerim'in;"Kim, Peygambere karşı çıkar ve kendisi için doğru yol belli olduktan sonra müminlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız; o ne kötü bir yerdir."(Nisa, 4/115)tehdidinden de hissedar olurlar. Bir mezhep imamını taklit eden kimse hangi mezhebe bağlanmış ise artık her meselede o mezhebin hükümleriyle amel etmesi ve mezhebinde sebat etmesi lâzım gelir. Ancak zaruret hallerinde her hangi bir meselede yine kendi mezhebinde kalmak şartıyla diğer bir mezhebin hükmüyle amel edebilir. Bu ise ancak bir âlimin fetvasıyla mümkün olabilir. İmam-ı Gazali Hazretleri de bu görüştedir. Madem ki taklit sahibi bir mezhebi iltizâm etmiştir, artık onda sebat etmesi gerekir. (Muhammed Seyyid, Medhal, Matbaa-i Amire, İstanbul, 1333, s. 306)Netice olarak; kişinin kendi hevesine uyarak sık sık mezhep değiştirmesi, onları hafife almak manasına gelir. Son asrın müdakkik alimlerinden Muhammed Kevserî, Makalât adlı eserinde bu gibi kimselerin halini şöyle tasvir eder:"Evet, her grubun kendisiyle gördüğü fakat gerçekte ne onunla ne de bununla olan, yani Arap şairinin dediği gibi: "Yemenlilere vardığında Yemenli, Maadlilere vardığında Adnani" görünen kişiden daha bozguncusu yoktur."Kevserî aynı eserinde, mezhepsizliğin dinsizliğe götüren bir köprü olduğunu da söyler. (Kevserî, Makalat, s. 163)Dr. Ramazan el-Bûti ise bu konuda, "Evet, bütün İslâm milleti uzun tarihi boyunca İslâm'ı aynıyla yaşatma imkânını en geniş ölçüde veren müçtehitlerin bu dört imam (İmam-ı A'zam, İmâm-ı Şafi'i, İmâm-ı Mâlik ve İmâm-ı Hanbel) olduğu üzerinde ittifak ede gelmişlerdir." der ve bu imamların yolunu bırakıp insanları mezhepsizliğe davet etmenin "İslâm dinini tehdit eden en tehlikeli bid'at." olduğunu ilâve eder. Ramazan el-Bûti, mezhepsizlik dava edenlerin yeni hâdiselere çözüm getirmek yerine, İslâm'ın temel rükünlerini sarsmaya çalıştıklarına dikkati çekerek şöyle der:Ben bu mezhepsizlerden hiç birinin bir gün kalkıp da, halkın her gün sorup durduğu yeni meselelerden birini araştırdığını görmüş değilim. Onların bütün dertleri, binası tamamlanan, hükümleri yerleşmiş bulunan ve gereğince amel edilmekle Müslümanların borçtan kurtulup selamete çıkacakları İlâhî emirler hususunda yol gösterici olan hak mezhepleri yıkmak için bütün güçlerini sarf etmekten ibarettir!"Dr. Ramazan el-Bûti mezhepsizlik dava edenlere şu iki soruyu sorar: "Bütün insanları inşaat işlerinde mühendislere uymaktan vazgeçmeye çağırsan ne olur?İnsanları teşhis ve tedavi hususunda doktorlara tabi olmaktan uzak kalmaya davet etsen ne olur?" Bu soruya kendisi şöyle cevap verir: "Hiç şüphe yoktur ki, bunun arkasından gelecek olan şey, insanların tamir edeceğiz diye kendi evlerini bile bile tahrip etmeleri, tedavi zannıyla kendi canlarına kendilerinin kıymalarıdır." (el-Buti, M. S. Ramazan, Mezhepsizlik , (Ter; Durmuş Ali Kayapınar), Sebat Basımevi, Konya, 1976 s. 146, 182 192, 206)Mezhep tanımayanları bu tehlikenin kapısına getiren ve müçtehitlere tâbi olmaktan men eden en mühim sebep, kendi rey ve düşüncelerini müçtehitlerin görüşlerine müsavi, hatta onlardan daha üstün görmeleridir. İmam-ı Şârânî Hazretleri de bu hususta şöyle buyurur:"Müçtehitlerin sünnet buyurduklarının hepsi ile amel et ve mekruh dediklerini terk et! Onlardan bu hususta delil aramağa kalkma! Çünkü sen, onların dâirelerinde mahpussun. Onların makamına varmadıkça doğrudan kitab ve sünnete ulaşmakta, onları geçmen ve hiçbir zaman hükümleri onların aldığı yerden alman mümkün değildir... " (Şârânî, Mizanü’l-Kübra. Berekât Yayınevi, İst. 1980, s. 41, 45)Bütün mezhepler, bana göre, parmakların el ayasına ve gölgenin aslına bitişik olması gibi, şeriata bitişiktirler... Bu vesile ile şu noktayı da kaydetmek icap ediyor. Müçtehitlere uymayarak kendi reyine uymak büyük bir gururdur. Bu ise insanın manen çöküşüne sebep olur.Namaz konusunda Kadının namazı ile erkeğin namazı, harici hükümler bakımından farklıdır. Bu hükümlerden bazıları: cemaat, ezan, ikame, setru’l avret ve saf bunlardan bazılarıdır. Bu hükümler de iki namaz arasında bazı farklılıklar olduğu doğrudur. Fakat namazın şekli konusunda alimler arasında iki görüş bulunmaktadır: Birinci görüş: Bu görüş dört mezhep imamlarının görüşüdür, o da: “kadının namazının erkeğin namazından farklı olması mustehabdır. “ görüşü. Kur'an ve Sünnette kadınların tesettürüne özel bir önem atfettiği hepimizin malumudur. Namazda kadınların bazı hareketlerinin erkeklerden (kısmî olarak) farklılık göstermesinin temel sebebi de budur. Zira namaz dışında mütesettir (tesettürlü, örtülü) olması hassasiyetle istenen kadının, Rabbinin huzurunda bu noktaya daha fazla dikkat göstermesi tabiidir. Bu sebeple İbn Hibbân, 'kadının evinin en gizli mekânında kıldığı namazın diğerlerine göre daha sevablı olduğunu' ifade eden hadisi (Ebû Dâvûd, "Salât", 53; İbn Huzeyme, III, 94-6) naklettiği babın başlığını aynen şöyle koymuştur:"Kadının Namazı Ne Kadar Gizli / Örtülü Olursa, Ecrinin de O Kadar Büyük Olacağının Beyanı." Ve yine bu sebeble İbn Abbâs (r.anh) kadının namazının nasıl olması gerektiği sorulduğunda, "Derli toplu ve gizli" cevabını vermiştir. [ İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, I, 302] Bilindiği gibi namazın rukûnlerinde (namaz esnasında mutlaka yerine getirilmesi gereken hususlarda) kadın ile erkek arasında temelde herhangi bir farklılık yoktur. İftitah tekbiri, kıyam, kıraat, rukû.. vd. hususların farziyeti erkek için de kadın için de geçerlidir. Farklılık sadece kısmî olarak şeklî bâzı noktalarda öne çıkmaktadır.İftitah tekbiri alırken ellerin nereye kadar kaldırılacağı, kıyamda ellerin bağlanış tarzı ve yeri, rukû ve secde ediş tarzı, teşehhudde oturuş biçimi… böyledir.Kadınların namaz kılarken erkeklerden farklı olarak hangi noktalara riayet edecekleri, Efendimiz (s.a.v) tarafından tafsilatlı olarak açıklanmış değildir. Bu hususta, Sahabe'den ve sonraki nesillerden gelen uygulama ve fetvalar bulunmaktadır.
11 notes
·
View notes