#Müjde
Explore tagged Tumblr posts
musfika-hanim · 10 months ago
Text
“İnanarak ve sevabını Allah’tan umarak Ramazan orucunu tutan kimsenin geçmiş günahları bağışlanır”
Buhari, İman, 28
33 notes · View notes
sebperest · 6 months ago
Text
Kuşlar Bediüzzaman'ı neden heyecanlandırıyor?
Tumblr media
"Acaba, emsalsiz bir tarzda hem serçe kuşu acip bir surette, hem kuddüs kuşu garip bir surette gelip bakması, sonra kaybolması (...) hiç tesadüf olabilir mi? Hiçbir ihtimali var mı ki bir beşaret-i gaybiye olmasın?" Emirdağ Lahikası'ndan.
Nakış bağlantıları görmekle görülebilen birşeydir. Çünkü nakışta kumaşın tekdüzeliğinden başını çıkarmış ipler/ilgiler vardır. Hikmet okumaları nakışları görünür kılar. Detayları bağlayabilirseniz nakış sahibi olursunuz. Yoksa nakışlar gizlenir. Olmadıklarından değil. Göremediğinizden. Mehirleri dikkattir.
Allah onu nihayetsiz rahmetiyle sarsın sarmalasın. Mürşidim Bediüzzaman Hazretleri kuşlardan çok ümitleniyor. Hatta heyecanlanıyor. Evet. Aynen öyle. Abartmıyorum. Onları birtür uğur sayıyor. Birnevi müjdeci görüyor. Bununla ilgili Emirdağ Lahikası'nda çok misaller var. Mesela birisinde diyor ki:
"Dün, birdenbire bir serçe kuşu pencereye geldi, vurdu. Biz, uçurmak için işaret ettik, gitmedi. Mecbur oldum, Ceylan'a dedim: 'Pencereyi aç; o ne diyecek?' Girdi, durdu, tâ bu sabaha kadar... Sonra odayı ona bıraktık, yatak odama geldim. Bu sabah çıktım, kapıyı açtım, yarım dakikada döndüm. Baktım, 'Kuddüs, Kuddüs' zikrini yapan bir kuş odamda gördüm. Gülerek dedim: 'Bu misafir niçin geldi?' Tam bir saat bana baktı, uçmadı, ürkmedi. Ben de okuyordum; ekmek bıraktım, yemedi. Yine kapıyı açtım, çıktım, yarım dakikada geldim, o misafir kayboldu."
Başka birisinde de söylüyor:
"Ben, Berat gecesinden az evvel Asâ-yı Mûsâ tashihiyle meşgulken, bir güvercin pencereye geldi, bana baktı. Ben dedim: 'Müjde mi getirdin?' İçeriye girdi, güya eskiden dost idik gibi, hiç ürkmedi. Asâ-yı Mûsâ üstüne çıktı, üç saat oturdu. Ekmek, pirinç verdim, yemedi. Tâ akşama kaldı, sonra gitti, tekrar geldi. Berât gecesinde, tâ sabaha kadar yanımda kaldı. Ben yatarken başıma geldi, Allahaısmarladık nevinden başımı okşadı, sonra çıktı gitti. İkinci gün, ben teessüf ederken, yine geldi, bir gece daha kaldı. Demek bu mübarek kuş, hem Asâ-yı Mûsâ'yı, hem Berâtımızı tebrik etmek istedi." Üçüncü birisi ise şöyle:
"O mübarek hediyeler odama geldiği zamandan on dakika evvel, serçe kuşuna benzer bir kuş yatağımın ayağı altında gördüm. Halbuki pencereler ve kapı kapalı, hiçbir delik yok ki, o kuş girebilsin. Baktım, benden kaçmıyor. Bir parça ekmek verdim; yemedi. Kalben dedim: Üç dört sene evvel aynı burada kuşların müjde vermesi gibi, bu da müjde veriyor."
Ömrü esarette, sürgünlerde, zindanlarda geçmiş bir ihtiyar âlimin yalnızlığının şiddetinden dolayı kuşlarla bile arkadaşlık etmesi mi dersiniz buna? Alaya mı alırsınız? 'Cık, cık, cık...' mı çekersiniz? Acır mısınız? Fakat sanki fazlası da var. Hatta, ilginçtir, verdiği gıdaları yememelerinden de (önemli bir detaymış gibi) mükerrer bahsediyor. Neden? Niçin? Niye buna ehemmiyet veriyor? Mesela birincide diyor: "Ekmek bıraktım, yemedi." İkincide ekliyor: "Ekmek, pirinç verdim, yemedi." Üçüncü de tekrar altını çiziyor: "Bir parça ekmek verdim; yemedi." Bu mevzuu talebelerine her defada yazmakta acaba ne mana var? Kuşların ekmeği-pirinci yememesi bizler için ne gibi bir hikmet ifade edebilir ki?
Soruları yazdım ama cevabı bende de yoktu arkadaşlar. Ta ki 'İbrahim aleyhisselamla misafir melekleri' kıssasını bu mektuplarla bağlayana kadar. Evet. Kur'an'da Hicr ve Hûd sûrelerinde aktarılan bu kıssada ilginç detaylar var. Mesela: İbrahim aleyhisselam, ziyaretine gelmiş bu mübarek misafirlerin melek olduklarını bilmiyor, en azından başlarda bilmiyor. Ve, o yüce cömertliğine yakışır şekilde, onlara ikramda bulunmaya niyet ediyor. Hâdiseyi ilgili ayetlerin kısacık bir meali üzerinden takip edelim:
“Andolsun ki elçilerimiz İbrahim’e bir müjde ile geldiler ve 'Selam!' dediler. O da 'Selam' dedi ve hemen gidip onlara kızartılmış bir buzağı getirdi. Fakat ellerinin o buzağıya uzanmadığını görünce, onları yadırgadı ve içinde onlara karşı bir korku hissetti. Onlar da: ‘Korkma’ dediler! 'Biz Lût kavmine gönderildik.' O sırada İbrahim’in hanımı ayakta idi. (Bu sözleri duyunca) güldü. Ona da İshâk’ı ve İshâk’ın arkasından da Ya’kub’u müjdeledik.” (Hud, 11/69-71)
İşte burada benim dikkatimi çeken incelik: İbrahim aleyhisselamın yaptığı 'kızartılmış buzağı' ikramına meleklerin ellerini uzatmaması. Gerçi İbrahim aleyhisselam bu hareketsizlik karşısında önce endişeleniyor. Zira misafirlerinin dost olmama ihtimali de var. Bir insanın ikramını reddetmek ona karşı duyulan husumetten kaynaklanabilir. Nitekim, enteresandır, bugün de müslümanlar ikramlarının reddedilmesini tuhaf karşılarlar. Hele İbrahim aleyhisselamın hemşehrileri (yani Urfalılar) daha tuhaf karşılar. Redd-i ikramdan hakaret manası çıkaranlar bile vardır. Osmanlı'da ihsan-ı şahaneyi (yani padişahın hediyesini) reddetmek suçtur. Yine mesela: Seferîlikte namazın kasredilmemesi Cenab-ı Hakkın ihsanını reddetmek sayıldığından hoşgörülmez. Hülasa: Nakış gibidir ahlakımız. Her yere uzanır.
Yalnız burada, Allahu a'lem kaydıyla, şöyle bir hikmet okuması da yapılabilir: Firavunlar çağında bakarperestlik o coğrafyada yaygın olduğundan, İbrahim aleyhisselam, ellerini uzatmamalarını muhataplarının 'buzağı ikramını hoşgörmeyecek itikatta olduklarına' yormuş olabilir. (Belki de onlar bakarperesttirler?) Bugün de Hindistan coğrafyasındaki müslümanlar, sırf kurbanda sığır kestiklerinden dolayı, zulümlere maruz kalmaktadırlar. İbrahim aleyhisselamı da endişelendiren belki buna benzerdir.
Mürşidim, 20. Söz'ünde, hayvanlara tapma hastalığının İsrailoğullarına da tesir ettiğini, bunun delillerinden birisinin de 'icl hâdisesi' olduğunu söyler. Yani, Sâmirî'nin, Musa aleyhisselamın yokluğunda, İsrailoğullarından bir kısmını buzağı heykeline taptırabilmesi, onların seciyelerine kadar işlemiş işte bu HAYvanlara TAPma (büyük harfler klavye hatası değil) teolojisinden kaynaklanmaktadır:
"Mısır kıt'ası, kumistan olan Sahrâ-yı Kebirin bir parçası olduğundan, Nil-i mübarekin feyziyle gayet mahsuldar bir tarla hükmüne geçtiğinden, o cehennem-nümun sahrâ komşuluğunda şöyle cennet-misal bir mevki-i mübarekin bulunması, felâhat ve ziraati, ahalisinde pek mergup bir surete getirmiş ve o sekenenin seciyesine öyle tesbit etmiş ki, ziraati kudsiye ve vasıta-i ziraat olan bakarı ve sevri mukaddes, belki mâbud derecesine çıkarmış. Hattâ, o zamandaki Mısır milleti, sevre, bakara, ibadet etmek derecesinde bir kudsiyet vermişler. İşte, o zamanda Benî İsrail dahi o kıt'ada neş'et ediyordu; ve o terbiyeden bir hisse aldıkları, 'icl' meselesinden anlaşılıyor. İşte, Kur'ân-ı Hakîm, Hazret-i Mûsâ aleyhisselâmın risaletiyle, o milletin seciyelerine girmiş ve istidatlarına işlemiş olan o bakarperestlik mefkûresini kesip öldürdüğünü, bir bakarın zebhiyle ifham ediyor. İşte şu hadise-i cüz'iye ile bir düstur-u küllîyi, her vakit, hem herkese gayet lüzumlu bir ders-i hikmet olduğunu, ulvî bir i'câz ile beyan eder. Buna kıyasen bil ki, Kur'ân-ı Hakîmde bazı hâdisât-ı tarihiye suretinde zikredilen cüz'î hadiseler, küllî düsturların uçlarıdır."
Konuyu dağıttık. Geri dönelim. Ve hemen soralım: Kur'an bize İbrahim aleyhisselamın kıssası üzerinden de başka düsturlar/sırlar öğretiyor olabilir mi? Mesela? Mesela: Melekler başka canlıların, örneğin insanların, sûretlerine girebilirler. Ancak insanlar gibi yeme-içmeleri olmadıklarından ikramları bizim gibi tüketemezler. Peki sadece insanların sûretlerine mi girer melekler? Hayır. Fazlası da var elbette. Mesela: Mürşidim, 15. Söz'ünde, kuşların da meleklerin binekleri olabileceklerini söylüyor:
"Bazı rivâyâtın işârâtıyla ve intizam-ı âlemin hikmetiyle denilebilir ki, bir kısım ecsâm-ı seyyare, seyyarattan tut, ta katarâta kadar, bir kısım melâikenin merâkibidirler. Onlar bunlara izn-i İlâhî ile binerler, âlem-i şehadeti seyredip gezerler. Hem denilebilir ki, bir kısım ecsâm-ı hayvaniye, hadiste 'tuyûrun hudrun' tesmiye edilen Cennet kuşlarından tut, ta sineklere kadar, bir cins ervâhın tayyareleridirler. Onlar, bunların içine emr-i Hak ile girerler, âlem-i cismâniyâtı seyran edip o cesetlerdeki hasselerin pencereleriyle cismânî mucizât-ı fıtratı temâşâ ederler." Eh, evet, toparlayalım: İbrahim aleyhisselamın ikramına dokunmayan misafirleri akabinde ona müjdeler getirmişlerdi. İşte bu dersten hareketle diyorum ki: Bediüzzaman da umulmadık şekillerde misafiri olmuş kuşları ikramlarıyla sınıyordu belki. İkramını reddettiklerindeyse umutlanıyordu. Çünkü hayvanlığın seciyesinde ikramı reddetmek yoktur. Melekliğin seciyesinde vardır. Onlar bir haneye teşrif ettiklerinde arkası müjdedir. Mürşidimin böylesi küçük heyecanları bile ne güzeldir. Arkasını tefekkür etmek Kur'an'a götürür. Elhamdülillah. Cenab-ı Hüda ona gökteki kuşlar adedince rahmet eylesin. Kabrinde kıyamete kadar müjdelerle meşgul kılsın. Bizi de şefaatine kabul buyursun. Âmin. Âmin. Âmin.
5 notes · View notes
turkishbible · 1 month ago
Photo
Tumblr media
İncili oku: beblia.com 🙏
Kabul ediyorsanız Amin deyin
Filipililer 3:2-3
beblia.com
2 notes · View notes
nimhandeee · 2 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media
Var ama yok, orada ama değil, yakın gibi ama uzak. “Bir şeyi çok derinden hissedip de anlatamamak diye bir dert vardı.”
48 notes · View notes
iconsturkish · 2 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
37 notes · View notes
belkidebirharfimben · 6 months ago
Text
Bu yazı 'uğurlu'dur
Bir önceki yazımda 'uğur' kelimesini kullandım. Yorumlarda itiraza sebep oldu. Olabilir. Hiçbirimiz hatasız değiliz. Ben de ehl-i sünnetim. Enbiya aleyhümüsselamdan başkasının ismetine iman etmem. Dolayısıyla yazılarımda hatalar işlenmiş olabilir. 'Göreceli' olmayan mevzular hakkında bariz kusurlarım yakalanırsa bunları düzeltmekten memnuniyet duyarım. (Mevzu göreceliyse ayaksürüdüğüm olur.) Hem söyleyene de bin teşekkür ederim. Fakat, ben ismet sahibi olmadığım gibi, beni tenkid edenler de ismet sahibi değildir. Sadece tenkid edilende hata bulunmayabilir. Bazen de tenkid eden tenkidinde hata yapar. İşte, bu 'uğur' meselesini de ben biraz böyle gördüm, zira ulema-i İslam'ın kitaplarında da, hatta bizzat Risale-i Nur'un içinde de, bu kelimenin çoklukla istimali var. Hepsine birden "Vay, aaa, 'uğur' kelimesini kullandıysanız itikadınız bozuk demektir!" denmeyeceği için, hâşâ, o halde mürşidlerimizi anlamaya yakışır hüsnüzannı kuşanmak lazım. Gayrısı hâzâ edepsizlik olur çünkü.
Mürşidim bir yerde diyor ki: "En müthiş maraz ve musibetimiz, cerbeze ve gurura istinad eden tenkittir. Tenkidi eğer insaf işletirse, hakikati rendeçler. Eğer gurur istihdam etse, tahrip eder, parçalar." Hem yine diyor: "Bazan kelâm küfür görünür, fakat sahibi kâfir olamaz." Hem de yine musırrane öğretiyor: "Lâzım-ı mezhep, mezhep olmadığından, belki muahez değil." Sözgelimi: Bir müslüman, kafası tamamen daire-i esbap ile meşgulken, "Filancanın ekmeğini çok yedik!" dese, buradan o filancayı rızık konusunda Allah'a şirk koştuğu fikrine varılmaz hemen. Çünkü, bu hüküm, o cümle için lazım-ı mezhep konumundadır. Fakat karşımızdaki âdemoğlu mü'mindir. O nedenle bu cümleyi kafamızda mecaza hamlederiz: "Yani 'Allah bana rızkımın epey bir kısmını o kişinin vesileliğinde verdi' demek istedi." Bu hüsnüzannımız doğrudur da. Zira o insanı da çevirip "Sen bununla Allah'a şirk koşmak mı istedin?" diye sorsanız, "Hâşâ!" der, "Ben yalnızca onun vesileliğini imâ etmek istedim."
Kula teşekkür etmek haram değildir. Aksine, Aleyhissalatuvesselam Efendimizin emridir, o der: "İnsanlara teşekkür etmeyen Allah'a da şükretmez." Yani böylesi kullanımlardan Allah'a şirk koşulduğu manasına varılmaz.
Biz de gündelik konuşmalarımız içinde bazen kâfirlerin sözlerine benzer/aynı ifadeler kullanıyoruz, amma bunlarla asla onların kastettikleri manaları kastetmiyoruz. "Ankara'da sel üç kişiyi öldürmüş!" dediğimizde, Allah korusun, el-Mumît isminin sahibine eş koşmaya kastetmiyoruz. Dest-i kudret olan perdeyi anıyoruz. Böylece haksız şekavetlerimiz de Hüda'ya gitmiyor. Lakin bizzat mezhebimiz olarak sorulduğunda bunu itikadımız olarak tekrarlarsak işte o zaman mesul oluruz. Şu hüsnüzan/hüsnütevil mü'minler mabeyninde işletilmezse buradan tıpkı IŞİDcilerin, bir kısım Selefi veya Vehhabilerin yaptığı gibi bir 'tekfir damarı' çıkar. Boşyere kardeş kardeşin günahına girer. Birisini küfürle suçlamak da ağır vebal olduğundan kaçınmak gerekir. Mürşidim yine bir yerde der:
"Said'i bilenler bilirler ki, mümkün olduğu kadar tekfirden çekinir. Hattâ sarih küfrü bir adamdan görse de, yine te'vile çalışır, onu tekfir etmez. Her vakit hüsn-ü zanla hareket ettiği halde ona bu ittihamı yapan, elbette kendisi o ittiham ile tam müttehemdir."
Gelelim meselenin Risale-i Nur'a bakan yanına. Evet. Risale-i Nur'da uğur kelimesi istimal ediliyor. Bizzat Bediüzzaman'ın metinlerinde geçenlerin yanısıra bir şekilde Risale-i Nur'a dahil edilmiş metinlerde de kullanılması sözkonusu. Mesela: Bediüzzaman Hazretlerinin mübarek elleriyle ilk harcını koyduğu cami inşaatı hâdisesi aktarılırken deniliyor ki: "Isparta'nın geçen yıllarda teşekkül etmiş bulunan Üçüncü Eğitim Tümeni için yaptırılmasına karar verilen camiin temeli, tertip edilen muazzam bir merasimle atılmış ve bu törene Isparta'da bulunan Risale-i Nur Müellifi Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri de davet olunmuşlardır. Büyük bir alâka ile karşılanan Üstad, törenden sonra, uğurlu elleriyle temele ilk harcı koymuşlar ve dualarda bulunmuşlardır."
Diyebilirsiniz ki: "Yahu bu bir gazete haberidir. Risale-i Nur'un aslından değildir." Doğru. Fakat Emirdağ Lahikası da öyle bilinmeyecek bir eser değildir. 70-80 yıla yakındır nur talebelerinin ellerinde dolaşmaktadır. Haydi, bu haberi Lahika'ya dahil edenler şirk olduğunu bilemedi(!), bid'a olduğunu sezemedi(!), acaba okuyanlar da mı bunu anlamamıştır? Ben böyle hem kemiyetli hem keyfiyetli bir cemaatin tamamını 'uğur' kelimesini kullanmak üzerinden suçlamaktan Allah'a sığınırım. O halde? O halde 'uğur' kelimesinin 'şirk' olduğu yerle olmadığı yeri birbirinden bir güzel ayırmayı öğrenmemiz gerekir. Burada da nüans şudur: Kelimeyi kullanan kişi bununla neyi kastetmektedir? A) Uğurlu olduğunu söylediği şeyin 'mübarekliğini' ifade etmektedir. B) Uğurlu olduğunu söylediği şeyin Allah'tan başka yaratıcılığı etkileyen bir uluhiyet yanı olduğunu iddia etmektedir.
Arkadaşlar, birşeyin mübarekliğine inanmak, hayra yormak, hüsnüzan etmek caizdir. Keşke, mesela, Aleyhissalatuvesselam Efendimizin mübarek sûretini rüyamda görsem, elini-ayağını öpsem, bastığı yere yüzümü sürsem, ben bunu kesinlikle 'uğurlu' sayarım. Benim çamurlu, kirli, hatadâr gönül barakama teşrifini kendim için müjdeler müjdesi bilirim. Bunda hiçbir vebal yoktur. Ve ne kadar saysam o kadar yeridir. Ahmed için bundan büyük bahtiyarlık olabilir mi? Bir de onun fem-i mübarekinden güzel şeyler işitsem, Alllaaaaah, ayaklarım yerden kesilir. Uyandığımda yere göğe sığmaz olurum. Bu uğurun bahtıma yapacağı etkileri bekler durur hale gelirim.
Şimdi ben bu rüyam hakkında "Uğurlu bir rüya gördüm!" ifadesini kullansam bu küfür sayılmaz. Zira kastım Aleyhissalatuvesselam Efendimizin, hâşâ, yaratışta Allah'a ortak olduğunu falan düşünmek değildir. Delilleri dinin aslında bulunan bir şekilde ümitlenmiş olurum. Bu uğuru diğer bâtıl uğurdan-uğursuzluktan ayıran delillerinin bulunmasıdır. Bediüzzaman'ın cami harcını 'uğurlu elleriyle' koymasındaki uğura iman ederim. Zira salihlerin yaptığı her işte hayır vardır. Peygamber varisi âlimlerin bedenleri de tıpkı gönülleri gibi nurdur, uğurdur, hayırdır. Hatta bırakın cisimlerini, isimlerini anmak bile uğurdur, zira denmiştir: "Salihlerin anıldığı yere rahmet iner."
Neyse, çok konuştum, belki gereksiz yere vaktinizi de aldım. Zaten bildiğiniz şeyleri tekrar ettim. Eh, hayırlı tekrarlar hayırlı manaları tekid-tekmil ederler, hoşgörmek lazım. Söylemek istediğim özetle şuydu: Tenkidlerimizi şefkatle süslemeye ihtiyacımız var. Hususan itikadla ilgili hususlarda. Zaten ahirzamandayız. İt izi at izine karışmış durumda. Ortalık karışık. O halde, özellikle aksi yönde kanıtımız bulunmayan meselelerde, hüsnüzanna memur olmayı bırakmamalıyız. Zira amansız tenkidin sapı da keskindir. Düşmanına sallarken sahibinin de elini kesebilir. Cenab-ı Hak cümlemizi sırat-ı müstakimden ayırmasın. Zor zamanlarda rüşdümüzü ilham buyursun. Âmin. Âmin.
2 notes · View notes
muslumanrahlesi · 21 days ago
Text
Tumblr media
“Sen ancak Zikr'e (Kur'an'a) uyanı ve görmediği hâlde Rahman'dan korkan kimseyi uyarırsın. İşte onu bir bağışlanma ve güzel bir mükafatla müjdele.”
Yasin, 11
1 note · View note
sondakikamhaber · 1 month ago
Text
Tumblr media
Bakanlık Müjdeyi Verdi! “Yarısı Bizden” Kampanyasıyla İlgili Tüm Detaylar Açıklandı https://www.sondakikam.com.tr/gundemden-haberler/bakanlik-mujdeyi-verdi-yarisi-bizden-kampanyasiyla-ilgili-tum-detaylar-aciklandi/2707
0 notes
popgundem · 2 years ago
Text
Sanatçı Özcan Deniz'den Müjdeli Haber Geldi!
Özcan Deniz kendisinden 21 yaş küçük İranlı sevgilisi Samar Dadgar gizlice evlenip Dubai‘ye balayına gitmiştlerdi. Geçtiğimiz günlerde gizlice evlenen Özcan Deniz ile 21 yaş küçük modacı sevgilisi Samar Dadgar, balayından dönerken kameralara yansımıştı. Deniz, “Dostlarımız ve aile arasında küçük bir tören tercih ettik. İyi dilekleriniz için teşekkür ederiz” diye konuşmuştu. MÜJDELİ HABERİ OĞLU…
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
hecedarussuffah · 2 years ago
Text
Tumblr media
Ramazanın hasretini çekip onu bekleyenlere RECEP bir muştu gibidir. RECEB'İN görülmesi ile birlikte harekete geçenlerin Ramazana girişi bir başka olur.
Prof. Dr. Halis Aydemir
0 notes
mansetmalatya · 2 years ago
Text
AK Partili Vekillere Sosyal Medya'dan Sert Tepki
Tumblr media
TÜİK tarafından sabah saatlerinde açıklanan enflasyon rakamları ile birlikte özellikle memur ve emeklilere verilen % 25'lik zam tepkilere neden oldu. Asgari ücrete verilen % 54.7’lik zam sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından emekli ve memura verilen müjde hayalleri yıktı. AK Parti MKYK üyesi ve Malatya Milletvekili Öznur Çalık, AK Parti MKYK üyesi ve Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkçi ve AK Parti Malatya Milletvekili  Hakan Kahtalı'nın  sosyal medyadan yaptıkları müjde paylaşımına tepkiler gecikmedi. AK Parti Malatya Milletvekili Ahmet Çakır'ın herhangi bir paylaşım yapmaması ise dikkatlerden kaçmadı. Eski Genel Başkan Yardımcılarından AK Parti MKYK üyesi ve Malatya Milletvekili Öznur Çalık, sosyal medya adresinden yaptığı paylaşımda "Cumhurbaşkanımız Sayın @RTErdogan: Memur, memur emeklileri ve diğer tüm emeklilerimizin maaş artış oranını yüzde 25 olarak uygulayacağımızın müjdesini vermek istiyorum. zam; tüm Memurlara ve Emeklilerimize hayırlı olsun.." derken Cumhurbaşkanımız Sayın @RTErdogan: Memur, memur emeklileri ve diğer tüm emeklilerimizin maaş artış oranını yüzde 25 olarak uygulayacağımızın müjdesini vermek istiyorum. zam; tüm Memurlara ve Emeklilerimize hayırlı olsun.. pic.twitter.com/Lt4dymEncw — Öznur Çalık (@oznurcalik) January 3, 2023 Eski Gümrük ve Ticaret Bakanı AK Parti MKYK üyesi ve Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkçi ise sosyal medya adresinden yaptığı paylaşımda "Cumhurbaşkanımız@RTErdogan: "Memur, memur emeklileri ve diğer tüm emeklilerimizin maaş artış oranını yüzde 25 olarak uygulayacağımızın müjdesini vermek istiyorum." dedi. Cumhurbaşkanımız @RTErdogan: "Memur, memur emeklileri ve diğer tüm emeklilerimizin maaş artış oranını yüzde 25 olarak uygulayacağımızın müjdesini vermek istiyorum." — Bülent Tüfenkci (@bulenttufenkci) January 3, 2023 AK Parti Malatya Milletvekili Hakan Kahtalı ise "Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız Sayın @RTErdogan: Memur, memur emeklileri ve diğer tüm emeklilerimizin maaş artış oranını yüzde 25 olarak uygulayacağımızın müjdesini vermek istiyorum." dedi. Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız Sayın @RTErdogan: Memur, memur emeklileri ve diğer tüm emeklilerimizin maaş artış oranını yüzde 25 olarak uygulayacağımızın müjdesini vermek istiyorum. pic.twitter.com/WNRz1HG6Le — Hakan Kahtalı (@HKahtal) January 3, 2023 Read the full article
0 notes
thevampiricnihal · 3 months ago
Text
Welcome back Bihter and Nihal:
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Rhaenyra looks like all of my faves actually 💅
10 notes · View notes
turkishbible · 9 months ago
Photo
Tumblr media
İncili oku: beblia.com 🙏
Kabul ediyorsanız Amin deyin
Luka 16:13
beblia.com
3 notes · View notes
turkishcelebsblog · 7 months ago
Text
Tumblr media
Müjde Ar
8 notes · View notes
iconsturkish · 2 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
34 notes · View notes
yakazakalb · 1 year ago
Text
Ne gözyaşı avutur gönülleri/Ne bir müjde güldürür bu yüzleri...
30 notes · View notes