#insan nereye
Explore tagged Tumblr posts
seslimeram · 1 year ago
Text
Korkunç İmge
Tumblr media
Korkunç bir düzlem imgesine rehin artık şimdiki zaman. Bir yılın daha geçip gittiği iş bu şimdi içerisinde yaşamın normatif olgusu, verili haklarının gündelik değerlerinin belirgin bir biçimde hiç edildiği zeminde korkunç pratiklerle yaşam eylemi kuşatılıyor. Sorgunun, eylemin kırıldığı, günün dünden de ağır yıkımlara rehin edildiği bir zeminde cerahatin ol nesnel halidir misal korkunçluk. Bir yılın hemen her gününe apayrı tahakküm veçheleri, hamlelerinin eklendiği, yaşamın salt mutlak biate indirgendiği ötesinden tek satır dahi olsa bahis açılmadığı bir zeminde bu var edilmiş imgenin ta kendisidir korkunç. Yıkıcılık halinin, istimlak etmelerin, perişanlığın hududuna terk etmelerin, birbiri ardına pejmürde tavırlara esaretin sofralarına buyur olunan bir yerde ortaya çıkan imdir korkunçluğu açık, kestirmeden bildirecek olan. Müşterek yaşam idesinin her gün koşulsuz şartsız daraltılıp durulduğu bir zeminde, alttakiler ve tepedekiler dışında hiçbir kesimin anılmadığı, belirli bir biçimde gelir adaletsizliğinden, sözün tarumar edilmesindeki sürekliliğe, hemen her durumda demokrasinin var edildiği zikredilirken yerle yeksan olunmasındaki daimi hale bu korkunç imgeler sarmaları güncelleniyor. Hakikat ancak hilkat garibesi kılınıyor.
Özgürlük sadece boş beleş bir laf kalabalığı. Demokratik ülke lafta dahi var edilmeyen bir pratik. Cumhurun egemenliği bahsinin yerinde yeller esiyor. Varsa yoksa, kısır döngünün tam da ortasında memleketi bu hallere koyanların avazları, birlikte var ettikleri bir pembe ülke tablosu. Pembe, kan kırmızı tonlarından, toz pembe, kimin kanının karıştığı belirsiz kılınan, yıkımın, ölümün, cürmün var edildiği bir acayip ülke imgesi. Her gün her durum içerisinde bir cerahat sürekliliği güncelleniyor. Cumhurun hakları talan edilirken, gelecek kapkaranlık kılınmaya devam olunurken, buna da alışırsınız çıkışı var ediliyor dört yanda her an. Biteviye bir korkunç imgeler sahnesine dönüştürülmüş olan yerde vekillerin al takke ver külah hallerinden misal korkunçluk imgesi çıkabilir. Hiçbir yerden maaş temin etmeyen, almayana 110 bin lira, iki dönem vekillik yapıp emekliliği sağalama alanların da iki yüz on bin ile iki yüz otuz bin liralar dolayında parayı iç ettikleri zeminde halka da üç kuruşa talim edin diyebilme cüretidir korkunçluk. Misal, meclis lokantasında bir tabağına elli lira dolaylarında ödenirken et yemeğine, gündelik yaşamın aktığı, sıradan insanların o karınlarını doyurmak için ellinin birkaç katını ödemeye mecbur kılındığı yerdeki uçurum halidir korkunçluğu bildirecek olan. Halkı temsil ettiği rivayet olunanların ellerini ceplerine atmak bir yana, her durumda halkı daha da fazla sömürmeye devam etmelerinin o ucubelik suretidir misal korkunç.
Koca bir yılı devirirken, geride kaldığı sanılan demokrasi, eşitlik ve adaletteki eksiklikleri telafi etmek bir yana çam devirir gibi aralıksız linç rejiminin yepyeni halleri, eylemlerine de devam olunduğu yerin meselesidir korkunçluk. Düzen devamlılığı adına hak ihlallerini süreğen kılan yerin meselesidir bu korkunçluk. Türkiye İşçi Partisi milletvekili ol Avukat, Can Atalay için Anayasa Mahkemesinin serbest konulabilir kararının bir kere daha önce alt mahkeme ardından da Yargıtay eliyle yok sayılmasının garabet halinin ortasında hangi düzlem korkunç değildir ki? Hukuk dilinden aktaralım: “AYM, Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığının yargısal makamlar tarafından tartışılamayacağını vurguladı. Anayasa’nın, daha önce dosyayı Yargıtay’a gönderen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne böyle bir yetki vermediğinin de altını çizen AYM, yerel mahkeme ile kararı uygulamayan ve AYM üyelerini "suç işlemek"le itham eden Daire’nin Anayasa'ya açıkça aykırı hareket ettiğini vurguladı. AYM, “Sonuç olarak, mahkemelerin izlemiş olduğu yöntem, başvurucuyu yargılama güvencelerinden tümüyle yoksun bırakmıştır. Başka bir ifadeyle yeniden yargılama dosyası görevi ve yetkisi olmayan bir mahkemece karara bağlanarak Anayasa'nın 142. maddesinin amir hükmüne ve Anayasa'nın 37. maddesinde yer alan tabii hâkim ilkesine açıkça aykırı hareket edilmiştir” dedi.” Bu bahsi takip eden süreçte, kendiliğinden hiçbir şey olmamış gibi davranan bir alt mahkeme, olanı biteni sorgulamayın diye direktifi yerine bir kere daha getiren Yargıtay kararının yeknesak tekrarıyla birlikte korkunçluk bahsi kendiliğinden diriltilir. Gözler önüne serilmiş olagelen pratiklerle birlikte, baş efendinin terörist / devlete kastı olan bir zat diyerek akla seza bir tahayyülle hedef kıldığı bir avukatın özgürlüğü bir kere daha elinden çalınır. Bunlar korkunç meselleri izaha yetmezse ne yeterli gelir!
Evrensel Gazetesinden aktaralım: “Koç Üniversitesinde TÜBİTAK birincisi F. B. İsimli gencin, Kürt Alevi olduğu için aynı odada kaldığı 2 öğrenci tarafından saldırıya uğramasına ilişkin DEM Parti Gülcan Kaçmaz Sayyiğit ve İstanbul Milletvekili Celal Fırat Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in cevaplandırması ile ilgili soru önergesi verdi.
Ülkede siyasi iktidarın oluşturduğu politik atmosferde; toplumsal kutuplaştırma ve ötekileştirme refleksi gelişirken bölgesel ve inançsal farklılıklar ile etnik aidiyetin bir saldırı sebebi olmaya devam ettiği belirtilen önergede; “Özellikle son yıllarda farklı kesimlerce Kürt, Alevi ve mültecilerin hedef gösterildiği görülmektedir. Siyasi söylemlerin etkisiyle farklı olanı yok sayma ve düşman görmenin son örneği, Koç Üniversitesinde yaşanmıştır. Kamuoyuna da yansıdığı üzere; Koç Üniversitesinde TÜBİTAK birincisi F. B. İsimli genç, Kürt Alevi olduğu için aynı odada kaldığı 2 öğrenci tarafından saldırıya uğramıştır. F.B. ile aynı odada kalan Hasan Ege K. ve Arda D. aralarında süren tartışma nedeniyle önceleri F.B.’nin odayı terk etmesi için baskı uygulamaya başlamış, daha sonra şiddet uygulamaya başlamıştır. 15 Kasım 2023 gecesi yaşanan olayda Hasan Ege K. tarafından kemerle dövülmüş, yüzüne sıcak ütü bastırılmaya çalışılmış ve şiddetli saldırıya uğramıştır. Arda D. ise F.B.’yi neşter benzeri kesici bir aletle yüzünden ve karnından yaralamış ve yumrukla vurmaya devam etmiştir. Olay sonrası ambulansla hastaneye kaldırılan F.B.’nin tedavi masraflarının Koç Üniversitesi tarafından karşılanarak kamuoyunun duymaması için çaba sarf edildiği iddiaları vardır” denildi.
“Esas Sorumluluk İktidardadır”
Yurt odasında yaşanan dehşete ilişkin yapılan suç duyurusu sonrası yürütülen soruşturmada yüzünden ve belinden yaralanan F.B.’nin ifadesinde; “Hasan Ege K., ben Alevi olduğum için ve bana karşı ayrımcılık yaptığından dolayı beni odadan atmak istiyordu. Kendisinden şikâyetçi olacaktım. Ancak, öğrenci olduğu için sabıkasına yansımasını istemediğim içim şikâyetçi olmadım. Halen bana ayrımcılık yapmaya devam ediyor” dediği hatırlatılan önergede şöyle denildi; “Savcılık soruşturmasında F.B. tarafından kaydedilen 5 ayrı ses kaydının çözümünde ise saldırganların ayrımcı, ırkçı dehşet verici ifadeler kullandığı görülmektedir. Kendisini odadan atmaya çalışan Hasan Ege K., ‘Türkiye’nin, belli bir noktadan sonraki doğusu olduğu gibi ateşe verilse…’ diyor. F.B.’nin etnik kimliği için ‘Alt ırksınız. İtlaf edilmeniz lazım. Köle olduğunuzu kabullenmelisiniz. İtaat etmek zorundasınız. Seni bu odadan istemiyoruz. Buradan gitmezsen seni öldürürüz’, ‘Siz kader olarak, Yahudilerle birbirinize çok benzeşiyorsunuz. Zafer Partisi iktidarında benzer şeyler yaşayacaksınız’ ifadelerini kullanıyor. Her ne kadar olayla ilgili Başsavcılıkça soruşturma başlatılmış olsa da Üniversitenin olayın üzerinden iki ay geçmesine rağmen herhangi bir adım atmaması kabul edilemez. Çünkü söz konusu olay münferit değildir; son yıllarda sıkça yaşanan Kürt-Alevi öğrenci ve işçilere yönelik saldırıların bir parçasıdır. Bunda esas sorumluluk ise tek tipçi ve baskıcı bir öğrenme ortamı yerine eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik öğrenme ortamının oluşmasını sağlayamayan siyasi iktidardır.”
Önergede son olarak; “Koç Üniversitesinde yaşanan bu ırkçı saldırının, eğitim sisteminde dahi insanları kutuplaştıran bir noktaya götürdüğü, Kürt ve Alevi kimliğine yönelik nefret suçlarının işlendiği bu tür vakalarda etkin bir yaptırım uygulanmaması ve cezasızlık politikasına devam edilmesi halinde geçmişte yaşanan örneklerde olduğu gibi gelecekte de daha vahim olayların yaşanmasına sebep olabilecek tehlike barındırmaktadır” denildi.
Bakan Tekin’in Yanıtlaması İstenen Sorular
Koç Üniversitesi Alevi ve Kürt kimliği nedeniyle saldırıya uğrayan F.B.’yi neden okuldan uzaklaştırmıştır?
Bu vahşeti tertipleyen diğer oda arkadaşına neden hiçbir yaptırım uygulanmamıştır?
Olayın üzerinden iki ay geçmesine rağmen olayda ihmali bulunan üniversite yönetimi hakkında neden etkin bir soruşturma yürütülmemiştir?
Alevi ve Kürt öğrenci F.B.’ye saldıran Hasan Ege F. ile Arda D. hakkında herhangi bir işlem yapılmış mıdır? Bu iki şahıs Koç Üniversitesinde eğitime devam etmekte midir? 5. Koç Üniversitesi öğrencisi F.B.’nin ırkçı söylemlere maruz bırakılıp darp edilmesi ile ilgili Bakanlığınızca bir işlem başlatılmış mıdır?”
Saldırıya uğrayan öğrencinin avukatı Alper Sarıca sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, ses kayıtları ve yaralamaya rağmen 1 aydan fazla bir süredir, savcılığın Hasan Ege Karanfil'in ifadesini almadığını belirtti:
"Dosyaya bugüne kadar duyduğum en ırkçı söylemlerin yer aldığı (haberlerde çoğuna yer verilmeyen) 6 adet ses kaydını sunmamıza, faillerce suçları örtbas edilmek için sözde cinsel saldırıyla suçlanan müvekkilimin olaydan sadece yarım saat önce üniversite güvenliğini aradığına dair arama kayıtlarını sunmamıza, odanın kartlı giriş kayıtlarından ve failin adli muayene ve karakol ifadesine yansıyan anlatımlarındaki çelişkilerden cinsel saldırının hiç vuku bulmadığının açıkça anlaşılmasına, (muayenede sözlü taciz diyor.) müvekkilin yüzüne ve karnına onlarca dikiş atıldığını gösteren adli raporlara rağmen savcılıkça şüpheli H.E.K.nin ikmalen istendiği için 1 ayı aşkın süredir ifadesi bile alınamadı."
'Soyut İddialarla Adli Kontrol Kararı Verildi'
Saldırganların cinsel saldırı iddiası gerekçesiyle saldırıya uğrayan müvekkili hakkında adli kontrol kararı verildiğini aktaran Sarıca, "Oysa aynı savcılık canını zor kurtaran, ırkçılığa uğrayan müvekkilim için sırf faillerin soyut iddiaları nedeniyle adli kontrol kararı verdirdi ve kaldırılması taleplerimizi reddetti" dedi.
'Canına Kastedilen Müvekkilim Sınavlara Alınmadı, Şimdi De Kaydını Dondur Diyorlar'
Koç Üniversitesi'nin F.B'nin üniversiteye girişini yasakladığını belirten Sarıca, "Irkçılığa uğrayan, canına kastedilen müvekkilimin Koç Üniversitesi tarafından 1 ay süreyle okula ve binalara girişi yasaklandı. Bizzat gidip hukuk müşavirliğine delileri sunup anlatmama rağmen sınavlarına bile alınmadı. Telafi sınavı da açılmadı. Şimdi de kaydını dondur diyorlarmış. Başınıza benzer bir olay gelirse üniversitenizde güvende olduğunuzu ve hak ettiğiniz adil muameleyi göreceğinizi düşünmüyorum. Not: Üniversite yurt disiplin kurulu müvekkil hakkında cinsel saldırı iddiası sübut bulmadığından müvekkile ceza verilmemesine karar verdi" ifadelerini kullandı.
Bir korkunç sarmal artık vakayı adiye kılınıyor. Tümüyle bir menzildeki yaşam hakkının üstüne konulan korkunç ipoteği, bitimsiz nefreti, sonsuz garabetlik bir eleme çabasının her neyi var ettiği günbegün ortaya çıkarken, sözüm ona okul olduğu iddiasındaki bir yer, bir mesken dahilinde dahi gündelik bir yaşam pratiğinin ta kendisi olarak nefret işkence ve ithamlarla biçimlendiriliyor. Hasan Ege Karanfil’in titrinde ırkçı / turancı / türk ibaresi yanı sıra bir de edebiyatçı / şair kimliğine de haiz olmasının, kendisine yakıştırmasının ol nihai utancı ne yana düşer mesela. Koç Üniversitesi gibi, memleketin soyguncu / yağmacı ve talancı çetelerinin devletle beraber iş bitiricisi, sermaye denilince akla düşen eline kan oturmuş, gayrimüslim mallarından devşirme bir birikimden yükselmiş Koç’un da varlığı misal korkunçluğu, bireysel bir suç gibi yansıtılanın korkunç imgesini anlatmaya yetmez mi, hala! Sosyal medyada yansıması, bildirimi ve ifşası söz konusu edilmemiş olsaydı ol yıkım daha kaç kere tekrarlanabilirdi. Kendisini bir şair olarak tanıtabilen bir şahsın böyle afaki bir biçimde bir insana kastı var ederek doğru düzgün tek bir satır yazması söz konusu edilebilir mi? Dahası insan içine çıkmamaları gereken Karanfil ve arkadaşı Arda Demir için herhangi bir soruşturmadan ileri, insanlık hakkı için bir adalet tahayyülü söz konusu edilecek midir, gerçekten?
Korkunç bir düzlem imgesine rehin artık şimdiki zaman. Var edilmiş toplum birbirine en kestirmeden düşmanlık beslemeye devam diyen zümrelerin oyun sahası kılınıyor. Her şey her an bambaşka yıkımlara, her gün bambaşka teferruat değil sahici bir halle törpülenmeye devam olunan bir fasit dairenin esiri kılınıyor. Ne gam ne keder ne acı ne de birlikteliği bunca açık bir biçimde zehirleyen sistem sorgulanabilir kılınıyor. Bir koca yılın ardından yenisinin ilk on gününde ortaya çıkan imge, yerin her nasıl bir badirelerin sahası kılındığını örneklemeye yeterli gelecektir sanırız. Korkunç bir imgenin hakikatinde ne bir şimdi, ne de bir yarın söz konusu edilebilir sahiden de. Hakikatin hilkat garibesinin ta kendisine dönüştürüldüğü bir zeminde yaratılan / yaşatılan / yaşatmaya devam olunan her fecaatle birlikte bir korkunç düzlem imgesi hayatı kuşatıyor. Geleceği bunca belirsiz konulan bir yerde hayat mefhumu yerle bir olunuyor, derdiniz olur mu sahiden? Düşünür müsünüz yol nereye...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Adam CALDWELL via Official Site
4 notes · View notes
izahtanvareste · 8 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media
“Bir gönül kırgınlığının acısını dindirecek bir yolculuk yapılmadı henüz.”
8 notes · View notes
mel-inoe · 2 years ago
Text
hâlâ iç gıcıklayıcı bir çözüm süreci içindeyim, kalbimi ve his dünyamı çözdüm gibi ama daha el atmadığım koca bir zihnim var. ilgiliyim, düşe kalka kendimi çözmeye uğraşıyorum.
2 notes · View notes
onderkaracay · 2 years ago
Text
Tumblr media
🗣️ Nereden Nereye?
Yanlışı, yanlış yerde arayan bir toplum olduğumuzun farkında bile değiliz.
Cumhuriyet devrimleri ile biz o cehalet kabuğunu kırmış çağdaş, medeni, özgüveni yüksek, kim olduğunu hatırlayan, kimseye el avuç açmayan, başı dik, onurlu, birlik ve beraberlikten yana, vatanını ve ulusunu seven dünyada gıpta edilen bir başlangıç yapan toplumduk.
Mustafa Kemal Atatürk gibi bir farkımız vardı. Hala var.
Dünyayı yerinden oynatan fikirlerin sahibi adından her gün dünyanın her yerinde bahsedilen yine tek umut olan ve bizi her zaman tek yumruk yapacak olan bir Mustafa Kemal Atatürk gerçeğimiz var bizim.
Stratejik ve jeopolitik değeri çok yüksek bir vatanımız var.
Kaynakları ve birikimleri hileyle çalınmış olmasına rağmen düşmanların gözü ve hain planları eksik olmayan Anadolu üzerinde yaşamaktan başka da bir yaşam şansımız yok.
Asrın depremi gerçeği bir tokat gibi yüzümüze vurunca biraz umutlandık.
Yalnız bizim birkaç handikap durumumuz var ki o konularda bir türlü kendimize gelecek irade ve cesareti ortaya çıkaramıyoruz.
Gerçeği bize görtermeyen, gizleyen hatta algı operasyonu yapmaktan vazgeçmeyen bize ait olmadığının farkında bile olmadığımız bir medya varken bizim bu fırsatı iyi değerlendirmemiz mümkün değildir.
Çünkü biz ÖZELLEŞTİRME ile bütün gücümüzü bu medyayı bir silah olarak bizim aleyhimize kullanan sermaye ve siyasete kaptırdık.
Bizi medya aracılığıyla yardım toplayan dilenci devlet ve toplum durumuna düşürüyorlar.
Tek yürek olmanın yolu televizyon aracılığıyla sadaka toplamak mı?
Televizyona çıkan insanlar isim ve para tutarı söyleyerek yaptığı iyiliğin reklamını yapıyorlar.
Sağ elin verdiğini sol el görmemeli inancının hakim olduğu bir kültürü ne durumlara düşürdüler.
Vakıf ve dernekler aracılığıyla yapılan yardımlarda aynı rezaletin bir benzeridir.
Devlet bu duruma düşmemek için vardır.
Oysa biz üretim ve hizmet araçlarının tamamının KAMULAŞTIRMA ile sahibi olduğumuz zaman bütün kaynaklar toplum yararına devletin hazinesine girmiş olacak ve devlet hiçbir zaman bu tür bir iğrençliğe konu olmayacaktır.
Devleti SMS ile yardım toplayan bir devlet durumuna düşürmek bu topluma yapılmış en büyük hakarettir.
Oysa biz bir araya televizyonlarda sadaka kutusunu koyarak para toplamak yerine bu sorunu kökten çözüm bulmak adına büyük kararlar almak için Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında gelmeliydik.
Türkiye Büyük Millet Meclisi böyle bir günde büyük kararlar almayacak ise varlığını inkar etmektedir.
Türk ulusu bir dayatmaya boyun eğemez.
Emperyalizmin güdümünde ki televizyonlarda devlet yok şirketler var diyen tehdidin bir silahı ile toplumu yine kendilerine oyuncak ederek yeni oyunlarını sahneye koyuyorlar.
Bugün yaşanacakları bir asır önce okuyan ve bizi buna uygun uyarılar yaparak dikkatli olmamız gerektiğini söyleyen büyük dahi Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi olmak istiyor isek;
✓ Türk devletinin, ulusun ve vatanın
yüksek menfaatleri aleyhine olan tüm bozguncu çabaları bertaraf edecek bir duruş ortaya koymak zorundayız.
✓ Alçak, vatansız, parayla vatan sahibi olacağını sanan fitne ve fesatlığın gizli ve kirli emellerine alet olmayacak kadar yüce bir kudretin ordusunun neferleri olduğumuzu unutmamalıyız.
✓ Ve bu hileli saldırılara karşı hoşgörü gösterecek bir ulus olmadığımızı göstermek zorundayız.
✓ Yabancıya toprak, mülk, maden ruhsatlarının ve yurttaşlık satışının devam edildiği bir gerçek ortada iken neredeyse her gün ortak toplum sözleşmemiz Anayasa'ya uygun olmayan karşı çabaları görmezden gelemeyiz. Göç mühendisliği ve demografik yapı değişikliği çabaları bununla birlikte değerlendirildiğinde bu ülkenin birkaç yıl sonra Filistin olması kaçınılmazdır.
Soyduk soyduk kuyruğuna geldik artık son bir darbeyle hedefe ulaşırız sanıyorlar.
Kadim Türkiye Cumhuriyeti devleti ve ulusunun sahipsiz olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Sizi işte bu gaflet ve dalalet inadı bitirdi. Son çırpınışlar hiçbir işe yaramaz.
Siz bu yola dü��meyi yanlış ilikleyerek çıktınız.
Emir komuta merkezim bana papaz elbisesi giy derse giyer görevimi yaparım dedikten sonra Müslüman gömleğini çıkartıp üzerine başka gömlekler giyerek müslümancılık oyununa kurban edilmeyecek bir devlet ve ulus ile karşı karşıya olduğunuzu hiç düşünmemiş olabilir hatta sizi sahaya sürenler gerisini ya da sizin karşınıza çıkacak olanları medya, siyaset, sermaye ve para gücüyle satın alarak ortadan kaldıracağını söyleyen şeytanın oğullarına biz o şapkasını bir asır öncesinde olduğu gibi ters giydiririz.
Türk silahsız kuvvetleri Kuvayı Milliye güçleri dağ gibi karşınıza dikilir.
Haddinizi bilin.
Anayasa'ya rağmen tarikat ve cemaatlerin faaliyetlerinin suç olduğu halde devletin içinde şeytanın oğullarının adına çaba göstermelerine göz yuman herkes bir gün bunun hesabını verecek.
Gericilik güç elde etmiş olabilir. Yalnız haklı olamaz.
BOP eşbaşkanı olmanın hesabını vermeden, göğsünüzde gururla taşıdığınız cesaret madalyası varken artık bu ulus size ve sizinle bugüne kadar yol yürümüş kimseye inanamaz.
Devlette israfı önlemek yerine tüm fedakarlığı sürekli hesap vermeden halktan beklemenin artık sonu geldi.
Gösteriş, şatafat, saray, büyüklenmek bu ulusun temsili olamaz.
Ankara gibi bir yere saray yapmış olmanın utancı size yeter.
Atatürk'ün şahsi mirası üzerine vasiyetine aykırı olarak yapılan bu saygısızlık affedilemez. Affetmeyeceğiz.
Türk ulusuna sesleniyorum;
Bizi nereden nereye getirdiklerinin farkında mısınız?
Ya da derin uykunuzdan ne zaman uyanacaksınız?
Bu tür bir tepkiyi kimsenin ortaya koymaya cesaret edemeyeceğini de biliyorum.
] Önder KARAÇAY [
2 notes · View notes
sicakhaberlerr · 10 months ago
Text
İnsan Ölürken Ruhun Anahtarını Teslim Etme Süreci
0 notes
kimmkitsuragi · 2 years ago
Text
abi kafayı yiycem insanlar çok salak yani evet bunu geçen ay establish etmiştik ama STILL... hak hukuk adalet ne demek bilmeyen insanlar bari biliyormuş gibi yapmasın. insanlar haksız yere tutuklu diyince ama terörö demek zaten korkunç ama bundan daha da beyinsiz olabileceklerini düşünmemiştim. her seferinde şaşırıyorum onlyfans ahlaksız bi şey zaten kapatılsın ne demek???????? o zaman youtube da çok ahlaksız o da kapatılsın. o zaman evlerimizden çıkmayalım en iyisi çünkü o da ahlaksız. abi türkiye bok halinde evet de yani her seferinde insanların BU kadar beyninin yıkanmış olması beni şok ediyor. muhalifin bile beyni yıkanmış gerçekten yüzyılın en büyük manipülasyon makinesi ya
0 notes
uzaklarasavrulalim · 2 years ago
Text
3 gibi geldiler
1 note · View note
g-u-v-e-n · 2 months ago
Text
Tumblr media
İNSAN nereye AİTTİR ...
SEVİLDİĞİ yere mi ?
SEVDİĞİ yere mi ?
ÖZLEDİĞİ yere mi ?
Yoksa ÖZLENDİĞİNİ yere mi ?
SEVDİĞİMİZ yerde değilsek,
Nerede olursak olalım,
MÜLTECİYİZ .…
💕🍁🌱🌹🍂🌿🌺🍀💕
145 notes · View notes
kalptekimavi · 10 months ago
Text
Eskiden çok üzüldüğümde gideceğim bir yer olurdu,artık nereye gideceğimi bilmiyorum,canım mı yandı,mutlu mu oldum,kedi mi sevdim ne bilim ya en basitinden günümün nasıl geçtiğini bile anlatacağım kimse yok,etrafın insan dolu olabilir,ama her şey herkese anlatılmıyor ben sadece bir yere gittiğimde yaşadığımı hissediyordum ve o yeri kaybedeli çok oldu.
401 notes · View notes
selcandy · 17 days ago
Text
Ben kardeşi dört sene tiyatro okumuş, kardeşiyle sayısız dizi ve film için audition çekmiş, kardeşi bu sektörde defalarca kırılmış, incinmiş bir insan olarak şu son patlayan olaylar hakkında o kadar fazla şey biliyorum ki sırf ileride Gökşin bir yerlere gelirse onun ayağına dolanmayayım diye susuyorum. Malumunuz benim blogum yolsuzluk yapan bir savcının “kişisel haklarını ihlal ettiğim” gerekçesiyle erişim yasağı yedi falan; yazdıklarımın nereye ne kadar ulaşabildiğini asla kestiremiyorum ve kimseye zararım dokunsun istemiyorum ama kendimi de tutamıyorum.
Hatırlıyorsanız kendisi en son bir dizinin okuma provasına katıldı (dizinin Instagram hesabında paylaşılan okuma provası reels’ında var kız yahu) ki sıcak prova artık bu işin son noktası, oldu-bittisidir; üstüne oynayacağı rol için saçlarını kestiler kızın ve set günü hiçbir açıklama yapmadan onu kadrodan çıkarıp yerine anında birini aldılar. O “biri” için bir yerden direktif geldiği, kardeşimin sırf başkası yerine geçeceği için çıkarıldığı devamının çok hızlı gelişmesinden o kadar belliydi ki. O kadar üzülüp o kadar içerliyorum ki onun senelerinin, emeklerinin boşa gittiğini, öz güveninin yerle bir oluşunu izlerken. Bu son ifşadan da çok umutluyum, en azından bundan sonra konservatuardan mezun olan, ömrünün baharında olan sanatçılar için umutluyum, henüz kardeşim gibi yılları heba edilmemiş olanlar için.
69 notes · View notes
bercesteruh · 27 days ago
Text
çok fena bir gün... çocukluk arkadaşımın öldüğü haberini aldım sabahleyin. benden iki yaş küçüktü. Allahım kalbim nasıl sızladı. bacaklarım tutmadı... ömür çizgisi nereye kadar bilemiyoruz işte... insan bu haberler karşısında ne yapacağını bilemiyor, duraksıyor. ah rabbim estağfirullah ya rabbim. sen bize hayırlı ömürler ver...
61 notes · View notes
seslimeram · 14 days ago
Text
Hakikate Sıra Gelmedi Mi!
Tumblr media
Düzen eğrelti, düzen eksik gedik, düzen harap viran olanın yollarını arşınlayan bir mesele olarak varlığını muhafaza ediyor. Eğrinin düz, yalanın doğru, yanlışın tam da varılacak en nihai odak, tahakküm ve tehdidin bitimsiz bir devamlılıkla icraat kılındığı bir menzilin ol gerçekliği yaşamlarımızı mahvediyor. Ekranlardan hepsi bir, hep benzeş simaların günlük olarak neredeyse hiçbir konuyu atlamadığı iktidarın diliyle akladığı, pakladığı, pır-u pak eylediği bir zeminin gerçekliğinde kopartılan fırtınaların meselesidir bildirmeye bir gayret çaba sarf ettiğimiz. Barış derken toplumsal ayrışmanın, birliktelik derken en kestirmeden bir biçimde ötekileştirmenin, yeniden elemelerin, adalet, hukuk denilirken adaletsizliğin o sınırsız tahayyülünün her yanda yinelenmesine tanıklık edilen bir zemindeyiz. Daha yeni, yepyeni asgari ücret bildiriminden hemen sonra, enflasyon yenildi, hayatımız normalinin sınırlarına geri dönüyor diye bildirilirken oluşturulan uçurum hal, her günün daha da beter kılınmasının gerçekliği o eğrelti, eksik, gedik, harap viran menzilin nasıl biçimlendirildiği meselini de özetleyecektir.
Suskunluğu daim kılarken, yaraların konuşulmasından çok sessizce sineye çekilmesi arsız bir biçimde talep olunur. Harap viran olanı örtbas etmenin birkaç maniple edici hamleyle o iktidarın sağladığı konforla birlikte sallayarak var edilebildiği, buna çabalanan bir yerde yıkımın devamlılığıdır mesele. Duraksamadan, hiç bitmeyen bir tükeniş sarmalını arasız, fasılasız icra-i sanata dökmenin yollarında yürünürken düzen kesintisiz bir biçimde teslim olmayı bildirir. Her alanda, gündelik yaşam kuşatılmışken, bizim dediğimiz olacak ötesini düşünmek dahi imkansızı var eder, her eylemle, her hamlede. Çürümenin başta bir eylemi bildirdiği bir zeminde, içteki eksikleri daha büyük yaralar için sebep / neden / ihtimal gibi değerlendiren akımın / aklın sunacağı tek şey çok daha kalıcı kırılmalardır, bugünlerde de böyle. Yarınlara bir umudun pazarlanmasının süre durduğu, handiyse asırlık olan bir yara için, yaklaşık kırk beş yıldır süre duran bir düşük yoğunluklu savaşın ardından barışa dair bir şeylerin katara eklendiği söylenirken ortaya çıkan garabet tablo misal buna bir örneği oluşturur. Cerahati elinde güncellerken, ceberut aklın var ettiği sınırlarla insanları yine ve yeniden ayrıştırmaya devam ederken muktedirin, baş faşistin hamleleriyle ortaya çıkan ol müzakere tahayyülü, sonunda bir barışma ihtimalini var edebilecek mi, Kürd ile Türk’ün arasında bu meçhul kılınır.
Mezopotamya Ajansından son gelişmelere dair iki haberi aktaralım: “Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) yönetimindeki Akdeniz Belediyesi'nin eşbaşkanları Hoşyar Sarıyıldız ve Nuriye Aslan ile Belediye Meclis üyeleri Özgür Çağlar, Neslihan Oruç, Yakup Danış ve Hikmet Bakırhan dün gözaltına alındı. Gizlilik olan soruşturma dosyasıyla ilgili verilen 24 saatlik avukat görüş yasağı sona erdi.
Avukatlar Mersin Emniyet Müdürlüğü’ne giderek müvekkilleriyle görüştü. Avukatlardan alınan bilgilere göre; soruşturma dosyasının 2024 Mayıs ayında açıldığını, bugün ifade işlemlerinin başlanacağı belirtildi. Avukatlar ayrıca eşbaşkanların morallerinin yüksek olduğunu ve mesajlarını paylaştı.
Eşbaşkanların Mesajı
Eşbaşkanların mesajı şu şekilde: "Bizler, halkımızın iradesiyle, hizmetlerini adalet ve eşitlik temelleri üzerine inşa ettiğimiz Akdeniz Belediyesi’nin eş başkanları olarak, meclis üyelerimiz ile birlikte hukuksuz ve antidemokratik bir şekilde gözaltına alındık. Sağlık durumumuz iyi ve moralimiz gayet yüksektir. Bu uygulamalar, sadece bizleri değil, bizi seçen halkın iradesini ve onurunu da cezalandırmayı amaçlamaktadır. Ancak bizler, bu hukuksuzluğa boyun eğmeyeceğimizi ve her koşulda halkımız için mücadele etmeye devam edeceğimizi bir kez daha vurguluyoruz. Buradan halkımızı iradesine, seçme ve seçilme hakkına sahip çıkmaya davet ediyoruz. Haklı mücadelemiz er ya da geç kazanacak, halkın iradesi bu düzene karşı mutlaka galip gelecektir. Biz kazanacağız, halk kazanacak, adalet kazanacak! Serkeftin." Eşbaşkanların mesajı nöbet alanında sanatçi Kadir Çat tarafından okundu. Mesajın okunmasına kitle alkış ve zılgıtlarla karşılık verdi.”
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) yönetimindeki Akdeniz Belediyesi'nin eşbaşkanları Hoşyar Sarıyıldız ve Nuriye Aslan ile Belediye Meclis üyeleri Özgür Çağlar, Neslihan Oruç, Yakup Danış ve Hikmet Bakırhan'ın gözaltına alınmasına tepkiler sürüyor. Ablukaya alınan belediye önündeki nöbete Adana, Osmaniye, Hatay'da partililer ve yurttaşlarında destek verdiği eylemde sık sık "Direne direne kazanacağız", "Kayyıma geçit vermeyceğiz", "Kayyım gidecek biz kalacağız" sloganları atıldı. DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları'nın için de yer aldığı heyet, belediye önünde nöbet başlatan kitleyi ziyaret etti.
'Direne Direne Kazanacağız'
Belediye önündeki kitleye seslenen Tülay Hatimoğulları, kayyım politikasıyla barışın yan yana olamayacağını belirterek, "Halkın oyuna bir darbe yapılmaktadır. Asla kabul etmiyoruz. Seçme seçilme hakkımızı hep beraber savunmaya devam edeceğiz" dedi. Belediyelere kayyım atayarak, faşizmle halkın diz çökmeyeceğinin altını çizen Tülay Hatimoğulları, "Akdeniz belediyesi nadine belediyelerden biridir. Akdeniz Belediyesi Akdeniz’in incisidir. Halk olarak bu irade gaspını kabul etmiyoruz. Bizler direne diren kazanacağız, kazanmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
'Bu Uygulamaları Kabul Etmiyoruz'
Çözüm tartışmalarının olduğu dönemde Akdeniz Belediyesi'ne gözaltı operasyonu yapıldığını vurgulayan Tülay Hatimoğulları, "Bir yandan halkın iradesini gasp ederken barışın sesini yükseltemezsiniz. Yarın iktidar barış yapmıyorum dese de biz barış demeye devam edeceğiz. Dolayısıyla Akdeniz Belediyesi önünde iktidara sesleniyoruz; bir yandan barış diyerek bir yandan bu uygulamaları yapmanızı kabul etmiyoruz" diye belirtti.
Serbest Bırakılsınlar
Barış görüşmeleri devam ederken, Akdeniz Belediyesi'ne gözaltı operasyonu yapıldığına dikkat çeken Tülay Hatimoğulları, "Bir yandan halkın iradesini gasp ederken barışın sesini yükseltemezsiniz. Yarın iktidar barış yapmıyorum dese de biz barış demeye devam edeceğiz. Dolayısıyla Akdeniz Belediyesi önünde iktidara sesleniyoruz; bir yandan barış diyerek bir yandan bu uygulamaları yapmanızı kabul etmiyoruz. Bizlerin barışa olan umudu bitmez ama iktidarın yaklaşımları doğru değil. Biz barış dedikçe onlar barış üzerine kibrit suyu döküyorlar. Bizler gözaltındaki arkadaşların serbest bırakılmasını istiyoruz. Bizler irademize sonuna kadar sahip çıkacağız. Kayyımlar sadece irademizi çalmıyorlar, kasayı da boşaltıyorlar. Kayyım hırsızdır, darbedir, bunu kabul etmiyoruz. Kayyımlar sadece irademizi çalmıyorlar, kasayı da boşaltıyorlar. Kayyım hırsızdır, darbedir, bunu kabul etmiyoruz. İktidarın yapması gereken gözaltındakilerin serbest bırakılmasıdır. Atanmışın seçilmişin yerine getirilemez. Bu hiç bir demokratik ülkede olmaz. Kayyımlar yerlerini acilen seçilmişlere bırakmalıdır. Gözaltındaki arkadaşlarımız serbest bırakılana kadar mücadelemiz devam edece. Bu dayanışmayı büyütmenin zamanıdır" dedi.
'Savaş Bu Ülkeye Kazandırmadı'
EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan, Akdeniz Belediyesi Belediye Eşbaşkanlarının serbest bırakılmasını ve görevlerine dönmesini isteyerek, "Bir taraftan barış derken, öbür taraftan gözaltı yapmak, sınır ötesi operasyonlar yapmak, Rojava halkını tehdit etmek kabul edilemez. Savaş ve çatışma bu ülkeye kazandırmadı. Barış, çözüm istiyorsanız bir an önce atanmış bütün kayyımları görevden alarak seçilmiş yöneticileri derhal göreve başlatılmasıdır. On binlerce Kürt tutsakların bir genel afla serbest bırakılmasıdır. Sınır ötesi operasyonları durdurmak, baskı, tecridi kaldırmaktır. Bunları yapmadan söylediklerinizin bir anlamı yoktur" diye belirtti. Aslan, son olarak ise ortak mücadele vurgusu yaptı.
Düzen eğrelti, düzen eksik gedik, düzen harap viran olanın yollarını arşınlayan bir mesele olarak varlığını muhafaza ediyor. Gelişigüzel icrasına devam olunan, bir yerlerde sökün eden barışma tahayyülünü, daha sınırın hemen ötesindeki bir benzere günbegün saldırarak bunu da nihai bir kök kazıma biçiminde ırkçıların beğenisine sunan bir yapının onca ağır, çetrefilli bir güvencesiz ortamı tümüyle ortadan kaldırması söz konusu edilebilir mi? Bu düzenin var edeceği şeylerin her nasıl Dolmabahçe müzakereleri sonrasında bir kıyamete dönüştüğü unutulup gitmişken sahiden, itirazsız bir biçimde sürekli emir erleri gibi onama ve görüşme trafiğinin ortasında Kürd’ün ve tüm Mezopotamya halklarının hakları nihayet kendilerine gerisin geriye tahsis olunur mu? Ön yargıların sabit olunduğu bir zeminde her şeyin alelade bir hızlılıkla tükenişe evrildiği bir düzlemde, barışmak kaç kere harcanacak, kaç defa insanlar sınanacaktır ki? Henüz seçilmiş belediyelere kayyım darbeleri bitmeden bir yenisini Akdeniz Belediyesinde var eden bir iktidar kliğinin barıştan anladığının her ne olduğuna ayabiliyor musunuz? Sorgusuz sualsiz, hedef kılma halini sürekli bir biçimde güncelleyerek demokratik hakları talan ederek, müşterek bir yaşam idesini umursamadan, her gün biraz daha fazla baskıyı kurarak, eşitlikçi, adil ve hakkaniyetli bir ülkenin imali söz konusu edilebilir mi? Düzen bunca bezirganlığın, üç kağıdın, bitimsiz entrikaların ol sahnesi kılınırken kaybedileni geri getirebilecek, bir bütün halinde sulh var edilebilecek midir, şu ülkede? Bütünüyle bu ülkede şeffaf, adil ve hakkaniyetli bir barışa varabilmenin yolu var edilebilecek midir, masallara, gün kurtarmalara, ayak oyunlarına, yalan dolana değil doğrudan hakikate sıra gelmemiş midir, sahi ama sahiden?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2025
Görsel İçin Kaynakça: İştirakî Dergisi
Meramda Paylaşılan Haberler
Gözaltındaki Eşbaskanlar: Halkın İradesine Sahip Çıkacağız - Mezopotamya Ajansı https://mezopotamyaajansi41.com/tum-haberler/content/view/264125
‘Bir Yandan Çözüm Derken Bir Yandan Da Kayyım Olmaz’ - Mezopotamya Ajansı https://mezopotamyaajansi41.com/tum-haberler/content/view/264094
0 notes
sonduraginbenimevimolsun · 16 days ago
Text
Aslında bunu itiraf etmek bile zor. İnsan kendine bile itiraf edemez ya bazen… Ama işte, yoruldum. Öyle bir şey ki bu, ne tam anlatabiliyorum ne de kendimden saklayabiliyorum. Bir yerlere tutunmak istiyorsun ama ellerin boş, her şey kayıp gidiyor. Öylece bakıyorsun.Sanki bir boşluktayım. Sesim duyulmuyor, çırpınıyorum ama kimse görmüyor. İnsanların gülüşleri uzaktan yankılanıyor ama benim kulaklarımda sadece sessizlik var. İçimde bir fırtına kopuyor ama dışarıdan hiçbir şey belli değil. Belki de alıştım böyle olmaya. Ne tuhaf değil mi? İnsan mutsuzluğa bile alışıyor.Yapmam gereken o kadar şey var ki... Ama hiçbiri için gücüm yok. Ayağa kalkmam lazım, biliyorum. Ama neden? Nereye gideceğim? Gittikçe bir labirent gibi sarıyor her şey beni. Çıkış yok gibi. Huzur? Yok. Hayal mi acaba, bilmiyorum. Sanki neyi arasam bir adım geriye atıyor hayat. Ne kadar uğraşsam, ne kadar istesem... Hep eksik, hep yarım.İnsanlara kızıyorum bazen. Sonra durup kendime kızıyorum. Belki de her şey benim suçumdur diyorum. Belki de hak ediyorumdur böyle olmayı. Kendi kendine bu kadar yüklenir mi insan? Ama yükleniyor işte. Çünkü insan, en çok kendi içindeki sessizlikle kavga ediyor.Bugün de geçti. Sıradan bir gün daha. Herkes gibi yaşayıp, herkes gibi yorulup, kimse gibi hissedemeden… Yarın yine aynı olacak, biliyorum. Ama işte, yine de bir umut arıyorum içimde bir yerde. Belki o umut beni bulur diye. Ama yoruldum… Bunu da saklamayacağım artık. Yoruldum.Herkesin bir sınırı vardır ya, işte ben o sınıra dayandım. Belki de çoktan geçtim, bilmiyorum. Bildiğim tek şey, artık eskisi gibi hissetmediğim. Eskiden her şeye bir anlam yüklerdim. Şimdi… Şimdi anlam aramıyorum bile. Sadece… Susuyorum. Çünkü bazen, kelimeler bile ağır geliyor.
#g.
50 notes · View notes
insanogluu · 10 months ago
Text
Bazen susar insan.. Konuşmaktan bıkkınlık gelir; anlatmaya kelimeler yetmez..
Birşeyler çürür, birşeyler ölür, birşeyler kaybolur o ilk günkü gibi olmaz.. Canını yakan herşeye alışmaksa en kötüsüdür...
İçinden sesini duymak istersin. Elin telefona gider ama cesaret edemezsin..
Sarılmalarınız gelir aklına, olduğun yerden kalkıp gidersin. Koca şehir dar gelir, sığmazsın içine.. Herşey anlamını yitirir..
Çoğu kez zamana yenik düşen kalbin zamansız olmaya da yenik düşer..
Ne gecen bellidir, ne gündüzün..
Ona uzanamayan ellerin kırılır.. Onu anmaya kalktığında boğazın düğümlenir.Tıkanır kalırsın olduğun yerde... Kendine bile anlatamazsın o yorgunluğu..
Acı öyle bir kesinleşir ki, ayağın yere değmez ellerin tenine.. Bitsin diye dua edersin..
Dersinki... Hangi cümleyi nereye koysam da
bu özlem canımı yakmasa bir daha..
Özge ÖZGEN
Tumblr media
Günaydın..
148 notes · View notes
onderkaracay · 2 years ago
Text
Tumblr media
0 notes
monaros-a · 11 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media
"Bazen gitmek ister insan nereye gideceğini bilmeden
Geçmişe gitsek bitik, geleceğe gitsek silik.
Didem Madak...🕊️💫
370 notes · View notes