#ilahi dile
Explore tagged Tumblr posts
Text
Sizlerin keyifle ilahi dinleyebilmesi için ilahi dinle, ilahi dinle - youtube, karışık ilahi dinlemek istiyorum, müziksiz ilahi dinle, en iyi ilahiler listesi :39, karışık ilahiler ilahileri dinle - youtube, güzel ilahiler dinlemek istiyorum, en çok dinlenen ilahi sanatçıları, acıklı ilahiler dinlemek istiyorum, en güzel hareketli ilahiler, full dinle, en güzel ilahiler dinle bedava konularında elimden gelenin en iyisini sunmaya azami özen gösteriyorum.
Sevilen ilahilere duyulan özlem ve ilgiyle 1980 lerin ilahileri dinle, 2022 ilahileri dinle, 2023 hareketli ilahiler dinle, 2023 ilahileri, 2023 ün en güzel ilahileri, 2023 ilahiler mp3 indir, 2023'ün en güzel ilahileri, 2023'ün yeni ilahileri, 70 lerin müziksiz ilahileri, a dan z ye ilahi sanatçıları gibi aramalarınızda sizlerin karşısındayım.
İçimize dokunan, duygusal derinliği olan ilahilerin karışık ilahiler dinle, müziksiz ilahiler dinle, yeni çıkan ilahiler dinlemek istiyorum, dini ilahi dinle canlı, dinlenen ilahiler, güzel ilahiler dinle karışık, ilahi albümünü dinle, ilahi müzikleri dinle, müziksiz ilahi dinle, yeni ilahiler dinle, çeşitli sanatçılar ilahi dinle, ilahi dinleme siteleri, ilahi ezgi dinle etkisiyle duygusal bir yolculuğa çıkmanıza büyük katkı sağlıyorum.
1 note
·
View note
Text
Düşünme kabiliyeti körelmiş ve bir komuta merkezinin emirlerinin kolu bacağı olmuş kitleler içinde insan, sadece araçtır.
Bilincimin çalışmadığı bir eşitlik anlayışını çok makul karşılayamıyorum açıkçası. Hiçlikte eşitlik bana anlamlı gelen bir konum değil.
Heidegger ne demişti hatırla: “Duyma ve anlama kendini, sözü edilene önceden kenetlemiştir.” (Varlık ve zaman)
Theodor W. Adorno <SAHİCİLİK JARGONU > okuyun -> Adorno'nun Alman felsefe jargonu-ideolojisi üzerine eğildiği; bunu yaparken Hegel, Heidegger, Jaspers, Sartre, Freud gibi düşünce tarihini ve daha da çok Alman ideolojisini derinden etkileyen kişileri ve görüşlerini ele aldığı kitabıdır…bir kaç alıntı:
“Dünyevi bir dil ilahi dile ancak o dilin tonlamasına mesafe alarak yaklaşabilir, onu taklit ederek değil.”
Ölüm, Dasein'ın özü olur.Dasein uzakları aramaya başlar, ama onu sadece görünüşü bakımından kendi yakınma taşıyabilmek için.Dasein hep kendi varlığı uğruna mı varolmaktadır
3 notes
·
View notes
Text
🔶İnsan Dua ile Allah'u Teala'nın teveccühünü kendisine çeker🔶
اسْتَوْدِعِ اللَّهَ دِینَكَ وَ دُنْیَاكَ وَ اسْأَلْهُ خَیْرَ الْقَضَاءِ لَكَ فِی الْعَاجِلَةِ وَ الْآجِلَةِ وَ الدُّنْیَا وَ الْآخِرَةِ...
✨Dinini, dünyanı Allah'a emanet et. Şu tez geçen dünyada da, az zaman sonra gelecek ahirette de akibetinin hayırlı olmasını dile...
📚 Nehcü’l Belağa 31. Mektup
الهي! اسْتَوْدَعتُكَ دِیني وَ دُنْیَاي
✨İlahi! Dinimi de Dünyamı da sana emanet ettim. 🤲🏻🌹
3 notes
·
View notes
Text
SALAVAT-I BEŞAİRU’L HAYRAT’IN FAZİLETİ:
Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla
İslam ve iman nimetini bize ihsan eden Allah’a şükürler olsun.
Aziz ve Celil olan Allah, Peygamberimiz Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme, ailesine ve ashabına her an salat ve selam eylesin.
Rivayet olunmuştur ki, ümmetin şeyhi ve imamların imamı, asillerin seyyidi, kutubların kutbu Gavsu’l Azam Abdulkadir Geylani Hazretleri (Allah ondan razı olsun) bazı tarikat ihvanlarına şöyle buyurmuşlardır:
Size açıklayacağım bu salavatı şerifeyi benden alınız. Zira ben ilham yoluyla bizzat Aziz ve Celil olan Allah’tan aldım.
Sonra Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve selleme arz eyledim ve faziletinden sual etmek istedim.
Ancak daha sualimi sormadan önce buyurdular ki:
Bu salavatı şerifenin büyük faziletlerini saymak imkânsızdır.
Şöyle ki, müdavimlerini yüksek derecelere ve ulaşmak istedikleri gayelere eriştirir.
Meşru olan isteklerine nail olurlar ve dualarını kabule şayan eyler.
Bu salatı okuyan ve orada bulunanlar mağfiret olunur. Eceli gelince rahmet meleklerinden dördü zuhur eder.
Birincisi lanetlenmiş şeytanın tasallutuna engel olur.
İkincisi kelime-i şehadeti kalbine ilham eder.
Üçüncüsü Kevser suyundan içirir.
Dördüncüsü, elinde bulunan altından bir tabak içindeki cennet meyvelerini sunar ve müjdeler.
Makamını görmesi için gözünü açıp bakmasını emreder.
Cennetteki makamını, ruhu bedeninden ayrılmadan önce gözüyle görür.
Memnun ve sevinçli olarak kabrine girer.
Korkmaz ve yalnızlık çekmez. Rahmet kapıları açılır, nurlar saçılır.
Kıyamet gününde, sağında ve solunda yer alan melekler vasıtasıyla müjdelenir ve güven içinde olur.
Kıymetli elbiseler giydirilir.
Asil ve değerli atlara bindirilir. Hasret ve pişmanlık yaşamaz, hesabı da kolaylıkla görülür.
Sırat’tan geçerken ateşin dile gelerek söylediği “Geç, ey Allah Teâlâ’nın azad edilmiş kulu!
Ben sana haram kılındım” sözünü işitir ve önceden cennete girenlerle beraber cennete girer.
Gümüşten kubbelere, altından saraylara, nurdan dokunmuş çadırlara, adeta bir dolunaya benzeyen göz kamaştırıcı güzellikteki hurilere; velhasıl görülmeyen, işitilmeyen, akla bile gelmeyen nimetlere nail olur.
Zira Fahr-i Âlem sallallahu aleyhi ve sellemden şöyle rivayet olunmuştur:
Miraç gecesinde, Aziz ve Celil olan Allah, “Ya Muhammed! Yeryüzü, gökyüzü ve Kürsi kimindir?” sualini sorduğunda, cevap olarak “Senindir ya Rabbi” demiş.
Tekrar, “Sen kiminsin ya Muhammed?” buyurunca, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem cevap vermekten hayâ ederek hemen secdeye kapanmış ve bir şey söylememiş ise de, Aziz ve Celil olan Allah, “Sen, bu salavatı okuyan kullarımınsın” diye cevap vererek büyük ihsan ve lütufta bulunmuştur.
Ayrıca bu söze ilave olarak, Abdülkadir Geylani Hazretleri (kuddise sırruhû) şöyle buyurmuşlardır:
Büyük ilahi nimetleri bir araya getiren bu salat ve selamın kıraatine devam eden ümmetin bahtiyarları için, rahmet kapıları ve hikmet yolları açılır.
Tam bir ihlas ve kalp huzuruyla yapılan bir lavet; köleleri azad etmekten, develeri kurban etmekten, akçeleri tasadduk etmekten ve ay ve günleri oruçla geçirmekten daha faziletlidir. R��zıklar kolaylaşır, ahlaklar güzelleşir, hacetler giderilir.
Dereceler yükseltilir, günahlar affolunur, ayıplar örtülür. Zilletlerin defedilmesi ve izzetlerin toplanması hususlarında büyük bir faydası vardır.
Mekinuddin Hazretlerinin (kuddise sırruhû) buyurmuş oldukları gibi, bu salavatı şerifenin yüksek faziletleri ve büyük ihsanları nazarı itibara alınarak, ilahi lütuflara eren salih ve kâmil kişiler dışındakilere talim olunmamalıdır.
Bu gibi zatların lisanından sadır olan salavatı şerifenin bir kere okunması bile hacetlerin giderilmesi için bir vesile olur.
Ayrıca bu salavatı şerifedeki her bir ayet-i kerime de Aziz ve Celil olan Allah’ın indinde şefaat edici olur.
Bu salat ve selam, zikir ve taat ehlinin tilaveti, nasihat alanların mevizası ve Cenabı Hakk’a ulaşmaya çalışanların vesilesidir.
Kur’an-ı Kerim’den alınmış (Kur’an-ı azîmin bir salavat-ı şerifesidir) ve “Beşairu’l Hayrat” (Hayırların Müjdeleri) ismi ile isimlendirilmiştir.
Salavat-ı Beşairu'l Hayrat'ın Anlamı:
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.
Hamd, alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle müminleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle:
“müminleri müjdele.” (Bakara Sûresi, 223)
“Allah'ın, müminlerin mükâfatını zayi etmeyeceği müjdesiyle sevinirler.” (Âl-i İmrân Sûresi, 171)
Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle zikreden kalpleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle:
Beni anın ki ben de sizi anayım.” (Bakara Sûresi, 152)
“Ey iman edenler!
Allah'ı çokça zikredin, onu sabah akşam tesbih edin.
O sizi karanlıktan aydınlığa çıkarmak için size merhamet edendir, melekleri de sizin için bağışlanma dileğindedir.
Allah müminlere çok merhamet edendir.
Allah'a kavuşacakları gün müminlere yönelik esenlik dileği selamdır.
Allah onlara bol bir mükafat hazırlamıştır.” (Ahzab Sûresi, 41 - 44)
Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle salih amel işleyenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle:
“Ben erkek olsun, kadın olsun sizden hiçbir amel edenin amelini zayi kılmam.” (Âl-i İmrân Sûresi, 195)
“Kadın ve erkek kim mümin olarak salih bir amel işlerse, işte onlar cennete girerler ve orada hesapsız olarak rızıklandırılırlar.” (Mü’min Sûresi, 40)
Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle çokça tövbe edenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle:
“Şübhesiz ki Allah, çokça tevbe eden kimseleri bağışlayıcıdır.” (İsra Sûresi, 25)
“Onlar için Rableri katında diledikleri her şey vardır, işte bu muhsinlerin mükâfatıdır.; (Zümer Sûresi, 34)
Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle tövbe edenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle:
Ayet;şüphesiz Allah çok tövbe edenleri sever, çok temizlenenleri sever.” (Bakara Sûresi, 222)
“kullarından tövbeyi kabul eden, kötülükleri bağışlayandır. (Şura Sûresi, 25)
Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle ihlas sahiplerini müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle:
;kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın ve Rabbine ibadette kimseyi ortak koşmasın.” (Kehf Sûresi, 110)
“dinde ihlâs sahipleri olarak,” (Beyyine Sûresi, 5 )
Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle namazı dosdoğru kılanları müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle:
;namazı dosdoğru kıl; çünkü namaz insanı hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar.” (Ankebut Sûresi, 45)
“namazı dosdoğru kıl, iyiliği emret, kötülükten alıkoy, başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdir.” (Lokman Sûresi, 17)
Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle Rabbinin emirlerine itaat eden huşu sahiplerini müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle:
“sabrederek ve namaz kılarak (Allah'tan) yardım dileyin. Şüphesiz namaz ağır bir şeydir, ancak huşu duyanlar için değil. Onlar Rablerine kavuşacaklarını ve gerçekten ona döneceklerini çok iyi bilirler.” (Bakara Sûresi, 45 - 46)
“Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. Rabbimiz bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız, bizi ateş azabından koru derler.” (Âl-i İmrân Sûresi, 191)
Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle sabredenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle:
“sabredenlere mükâfatları elbette hesapsız olarak verilir.” (Zümer Sûresi, 10)
“işte onlar Allah'ın hidayete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar akıl sahiplerinin ta kendileridir.” (Zümer Sûresi, 18)
Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle huzurunda hesap vermekten korkan kimseleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle:
“Rabbinin huzurunda (hesap vermek üzere) duracağından korkan kimseye iki cennet vardır." (Rahman Sûresi, 46)
“Kim de Rabbinin huzurunda duracağından korkar ve nefsini arzularından alıkoyarsa şüphesiz cennet onun sığınağıdır.” (Naziat Sûresi, 40 - 41)
Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle muttakileri (takva sahiplerini) müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle:
"Rahmetim ise her şeyi kapsamıştır. Onu, bana karşı gelmekten sakınanlara, zekâtı verenlere ve ayetlerimize inananlara yazacağım. Onlar resule, ümmî peygambere uyan kimselerdir.(Araf Sûresi, 156 - 157)
“işte onların amellerine karşı kendilerine kat kat mükâfat vardır. Onlar cennet köşklerinde emniyet içindedirler.” (Sebe Sûresi, 37)
Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle itaatkâr ve tevazu sahiplerini müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle:
"Allah'a itaat eden alçak gönüllüleri müjdele ki Allah anıldığı vakit onların kalpleri titrer. “(Hac Sûresi, 34 - 35)
“Rablerine dönecekleri için, verdiklerini kalpleri ürpererek verirler; (Müminun Sûresi, 60)
Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle sabredenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle:
“sabredenleri müjdele. Onlar başlarına bir musibet gelince, biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah'a aidiz ve şüphesiz O'na döneceğiz, derler. İşte Rableri katında rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır.” (Bakara Sûresi, 155 - 157)
“Şübhesiz ki ben, sabretmelerine karşılık bugün onları mükâfâtlandırdım; gerçekten kurtuluşa erenler, ancak onlardır.” (Mü'minun Sûresi, 111)
Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle öfkelerini yenenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle: onlar öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah iyilik edenleri sever.” (Âl-i İmrân Sûresi, 134)
“kim affeder, bağışlarsa onun mükâfatı Allah'a aittir. Şüphesiz ki Allah, zalimleri sevmez…” (Şura Sûresi, 40)
Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle güzel davranışlarda bulunan kimseleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle:
Allah yolunda harcama yapın; kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin, kuşkusuz Allah iyilik edenleri sever.” (Bakara Sûresi, 195)
“kim bir iyilik yaparsa, ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa, o da sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır ve onlara zulüm edilmez.” (En'am Sûresi, 160)
Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle sadaka verenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle:
Eğer eli darda olan birisi borçlu ise eli genişleyene kadar beklemek gerekir. Şu da var ki, bağışlamanız, eğer bilirseniz sizin için daha hayırlıdır. (Bakara Sûresi, 280)
“şüphesiz Allah sadaka verenleri mükâfatlandırır.(Yusuf Sûresi, 88)
Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle kazançlarını hayır yollarında sarf edenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle:
kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar.” (Bakara Sûresi, 3)
“Her neyi hayra harcarsanız O, onun yerine başkasını verir.” (Sebe Sûresi, 39)
Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle şükredenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle:
“Eğer yalnız ona ibadet ediyorsanız, Allah'ın nimetine şükredin.” (Nahl Sûresi, 114)
“Eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım; eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.(İbrahim Sûresi, 7)
Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle dua edenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle:
quot;Ben onlara çok yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına karşılık veririm.” (Bakara Sûresi, 186)
bana dua edin, duanıza karşılık vereyim.” (Mümin Sûresi, 60)
Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle salih kullarını müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle:
"Muhakkak yeryüzüne benim iyi kullarım varis olacaktır.” (Enbiya Sûresi, 105)
“İşte vâris olanlar, onlardır. Onlar ki, Firdevs (Cennetin)e vâris olurlar. Onlar orada ebedî olarak kalıcıdırlar; (Müminun Sûresi, 10 - 11)
Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle Peygamber Efendimize salat edenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle:
“Şüphesiz Allah ve melekleri Peygambere salât ederler. Ey iman edenler! Siz de ona teslimiyetle salât ve selâm edin.” (Ahzab Sûresi, 56)
“sizlere rahmetinden iki pay versin; size bir nur bahşeylesin ki onunla (yolunuzu görüp) yürüyesiniz, hem de sizi bağışlasın. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.” (Hadid Sûresi, 28)
Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle dünya ve ahiret hayırlarıyla müjdelenenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle:
İnanıp yararlı işler yapanları müjdele; (Bakara Sûresi, 25)
“Dünya hayatında da ahirette de onlara müjde vardır. Allah’ın sözlerinde asla değişme yoktur. İşte bu, büyük kurtuluşun kendisidir…; (Yunus Sûresi, 64)
Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle kurtuluşa erenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle:
;kim Allah’a ve Resûlüne itâat ederse, o takdirde gerçekten büyük bir kurtuluşa ermiş olur.; (Ahzab Sûresi, 71)
Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle ahiret hayatını dünya nimetlerine tercih edenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle:
Mallar ve evlatlar dünya hayatının süsüdür. Baki kalacak salih ameller ise Rabbinin katında sevap olarak da, ümit olarak da daha hayırlıdır. (Kehf Sûresi, 46)
Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle kendi ümmetine tabi olanları müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle:
"Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz, iyiliği emreder kötülükten men edersiniz. (Âl-i İmrân Sûresi, 110)
Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle seçilmiş kimseleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle:
Sonra biz o kitabı, kullarımızdan süzüp seçtiğimiz kimselere miras olarak verdik. Onlardan kendilerine zulmedenler vardır. Onlardan ortada olanlar vardır. Yine onlardan Allah'ın izniyle hayırlı işlerde öne geçenler vardır, işte bu büyük lütuftur.” (Fatır Sûresi, 32)
Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle günahkâr müminlere mağfireti müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle:
De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir. (Zümer Sûresi, 53)
Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle tövbe edip bağışlanma dileyenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle:
;Kim bir kötülük yapar yahut nefsine zulmeder de sonra Allah’tan mağfiret dilerse, Allah’ı çok bağışlayıcı ve esirgeyici bulur.” (Nisa Sûresi, 110)
Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle sana en yakın kullarını müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle:
“Şüphesiz kendileri için tarafımızdan en güzel mükâfat hazırlanmış olanlar var ya, işte bunlar cehennemden uzaklaştırılmışlardır. Onlar cehennemin uğultusunu duymazlar. Canlarının istediği nimetler içerisinde ebedi olarak kalırlar. O büyük korku onları tasalandırmaz ve melekler onları « işte bu size vaat edilen (mutlu) gününüzdür » diyerek karşılarlar.” (Enbiya Sûresi,101 - 103)
Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle müminleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed'e salât ve selam eyle:
“Şüphe yok ki müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, mümin erkeklerle mümin kadınlar, itaat eden erkeklerle itaat eden kadınlar, sadık erkeklerle sadık kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, mütevazı erkeklerle mütevazı kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkeklerle ırzlarını koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkeklerle Allah'ı çok zikreden kadınlar var ya, işte onlar için Allah bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” (Ahzab Sûresi, 35)
“Ve şüphesiz ki, insan için kendi çalıştığından başkası yoktur. Ve elbette ki, çalışmasını yakında görecektir. Sonra (onun çalışması) en tamam bir mükâfaat ile mükâfatlandırılacaktır. “(Necm Sûresi, 39 - 41)
Allah'ım! Efendimiz Muhammed'e kalplerin inşirahına, müşküllerin kalkmasına, perdelerin açılmasına vesile olan salât ile salat eyle. Hesap gününe dek daim ve çokça selam eyle.
“Orada onların duâsı: « Ey Rabbimiz olan yüce Allah! Sen bütün noksan sıfatlardan münezzehsin! » demeleridir. Orada birbirlerine temennileri de « Selâm! » dır. Duâlarının sonu ise: «Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur» demeleridir.” (Yunus Sûresi, 10)
Beşairu’l Hayrat - Dersaadet (İstanbul) [Matbaa-i Amire] Hicri 1337, Miladi 1921
Arapça aslından tercüme: El-Hac Mehmed Neşet
Günümüz Türkçesine çeviren: Meviza
0 notes
Video
youtube
Zülüf Dökülmüş Yüze Aman - Müslüm Gürses ✩ Ritim Karaoke (Kırşehir Hicaz... ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın 👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ✩ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/RKiAMQ5jwL0 ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Zülüf Dökülmüş Yüze Aman - Müslüm Gürses ✩ Ritim Karaoke (Kırşehir Hicaz Majör 4/4 C Neşet Ertaş) @RitimKaraoke Müzisyenlerin Buluşma Noktası.... ESER ADI : ZÜLÜF DÖKÜLMÜŞ YÜZE AMAN SÖZ GÜFTE : NEŞET ERTAŞ BESTE - MÜZİK: NEŞET ARTAŞ USÜL : 4/4 SOFYAN MAKAM - DİZİ : HİCAZ - MAJÖR Söz & Müzik: Neşet Ertaş Aranjör: Tarık Ağansoy ZÜLÜF DÖKÜLMÜŞ YÜZE Yöresi- İli KIRŞEHİR İlçesi- Köyü - Kaynak Kişi NEŞET ERTAŞ Derleyen NİDA TÜFEKÇİ Notaya Alan NİDA TÜFEKÇİ İcra Eden Makamsal Dizi HİCAZ Konusu - Türü Aşk Sevda Karar Sesi La Bitiş Sesi La Usül 4/4 En Pes Ses La En Tiz Ses Do Ses Genişliği 10 Ses B C# E Zülüf dökülmüş yüze aman, B Am Em Kaşlar yakışmış göze aman aman. D sus4 C Fm Usandım bu canımdan aman aman, B Em C B Dert ile geze geze. Am C B B C# E Bu ellerde gez gayrı aman, B Am B Em Kâtip ol da yaz gayrı aman aman. D sus4 C Fm Bir kazma al bir kürek aman aman, B Em C B Mezarımı kaz gayrı. Am C B TÜRKÜNÜN SÖZLERİ ZÜLÜF DÖKÜLMÜŞ YÜZE (Aman) KAŞ YAKIŞMIŞ GÖZE (Aman aman) USANDIM BU CANIMDAN (Aman aman) DERD İLE GEZE GEZE BU ELLER DE GEZ GAYRİ (Aman) KATİP OL DA YAZ GAYRİ (Aman aman) BİR KAZMA AL BİR KÜREK (Aman aman) MEZARIMI KAZ GAYRİ GÜN DOĞDU AŞDI BÖYLE (Aman) GÖNÜLDÜR ÇOŞTU BÖYLE (Aman aman) SEN ORADA BEN BURADA (Aman aman) ÖMRÜMÜZ GEÇTİ BÖYLE "Kırşehir türküleri" kategorisindeki sayfalar Bu kategoride yer alan toplam 52 sayfanın 52 adedi aşağıdadır. A Acem Kızı Ahu Gözlerini Sevdiğim Dilber Al Yanak Allanıyor Allılar Daldan Dala İp Gerdim Anam Ağlar Baş Ucumda Oturur Atı Olan El Atına Biner mi Ayva Turunç Narım Var Açma Zülüflerin Yâr Yellere Karşı Ağ Ellerin Sala Sala Gelen Yâr B Bahçada Gül Ağacı Başımda Altın Tacım Biter Biter de Kırşehir'in Gülleri Biter Böyle Olur mu D Dane Dane Benleri Var Yüzünde Dağlar Dağladı Beni Deniz Dalgasız Olmaz Dinek Dağı Yeni Geldim Gurbetten E Evlerinin Önü Marul G Gar mı Yağmış Yüce Dağlar Başına Geleli Gülmedim Ben Bu Cihana Gine Haber Gelmiş Gine Telli Durnam Yarelenmişsin Gova Gova İndirdiler Yazıya Gönül Dağı Yağmur Yağmur K Kale Kaleye Bakar Karpuz Kestim Suyumuş Karşıdan Karşıya Elmalı Dağlar Kesik Çayır Biçilir mi Kibar Kızın Saçları Sallanıyor Köprüden Geçti Gelin Küstürdüm Gönül�� Güldüremedim N N'olur Gelin N'olur Ne Güzel Yaratmış Seni Yaradan Neden Garip Garip Ötersin Bülbül Neredesin Sen O O Şirin Sözlerine S Sarı Yazma Yakışmaz mı Güzele Sebeb Mezerinde Yosunlar Bitsin Seher Vakti Çaldım Yârin Kapısını Sevda Gitmiyor Serden Sevda Olmasaydı Suda Balık Oynuyor T Tatlı Dile Güler Yüze Tor Şahin Misali Y Yare Gidem Yare Gidem Z Zahide Kurbanım N'olacak Halim Zülüf Dökülmüş Yüze İ İki Büyük Nimetim Var İrafa Koydum Narı Ş Şad Olup Gülmedim Eller İçinde Şu Dağlar Ulu Dağlar Şu Zelve'nın Ufak Tefek Taşları Müslüm Gürses 1986 yılında Müslüm Gürses Genel bilgiler Unvanı Müslüm Baba Arabeskin Babası Arabeskin Kralı Doğum Müslüm Akbaş 5 Temmuz 1953 Fıstıközü, Halfeti, Şanlıurfa, Türkiye Ölüm 3 Mart 2013 (59 yaşında) İstanbul, Türkiye Başladığı yer Adana Tarzlar Arabesk · Türk halk müziği · Türk sanat müziği · pop · rock · Azerbaycan müziği · ilahi · caz · Dünya müziği · Rap müzik[1] Meslekler Ses sanatçısı · söz yazarı · besteci · oyuncu Çalgılar Bağlama, piyano[2] Etkin yıllar 1965-2013 Müzik şirketi Elenor · Bayar · Universal · Pasaj · Ulus · Uğur · Seyhan · Emre · İdobay · Disco · Kalan · DMC · Ada Resmî site muslumgurses.com.tr Eş Muhterem Nur (1986-2013)[3] Önemli çalgılar Bağlama Müslüm Gürses ya da doğum adıyla Müslüm Akbaş, (5 Temmuz 1953; Fıstıközü, Halfeti, Şanlıurfa - 3 Mart 2013,[4] İstanbul), Türk arabesk ve halk müziği sanatçısı, besteci, söz yazarı ve oyuncu. Dünya'da "Father of Arabesque", Türkiye'de ise "Arabeskin Babası" ve "Müslüm Baba" olarak tanınmaktadır. Müslüm Gürses Müzik ve Sanat Müzesi Gürses'in ölümünden sonra Şanlıurfa Valiliği tarafından Gürses'in anısına müze yapmış ve 5 Ekim 2013'te Müslüm Gürses Müzik ve Sanat Müzesi açılmıştır.[62] Müze daha sonra Haliliye ilçesinden Karaköprü ilçesine taşınmış ve 15 Haziran 2021'de tekrar hizmete açılmıştır.[63]
0 notes
Text
Şu fotoğrafla başlıyorum hem şarkı hem tarih net olarak gözüksün diye.
Sinirden gece 3 gibi anca uyudum. Allahla aramı düzelttiğim noktada ne kadar falso bir adam olsam bile kalbimin temizliği beni uyaranlar olarak geri dönüyor.
Yalancılığına ve riyakarlığına o kadar nefret duyuyorum ki. Bu bir nefret mektubu olacak adını da riyakar koyabiliriz.
Uyaranı da buraya bırakayım ve devam edeyim. Direkt arayıp tartışıp tehtit edecek seviyede sinirlendim. Sonra düşündüm olm manyak mısın ? İlahi bir mesaj uyaran bu sana.
Bak sağlıklı bir ilişki yürüten ve sahip bir insan hiç olmadım bunu da direkt veya dolaylı defalarca söylemiş olmalıyım. Aynı kişiyle 2 gün geçirmemek ama tek günde o kadar çok kişiye geçirmiş olmam bunu ispatlayan bir şeyler. Sürekli iletişimde olduğumuzu düşündüğüm bir durumdayız sanıyordum. Oysa ben iletişimde kalan birisiyken sen kendi kafanda oynayan ve belki dinlemeyen birisiymişsin.
Kendime çok güvendiğimi söylediğin yerler vardı evet. Sorgulamadığım ve kıskanmadığımı düşünmemişsindir umarım. Bunları yansıtmamam kendime olan güvenimdi. Herkesin dolapta cesedi vardır cümlesine gelene kadar bana sorduğun eski ilişkide detaylar ve sana sormadığım eski ilişkindeki detaylar kendime güvenimdi ve yanımdaydın sonuçta. Ama orda anlamıştım olayın sihrini bozmamak adına.Sana o amına koduğumun cuma akşamı konuşmasında kafanda bitiremediklerin var diyince yine ve yine salak mısın sen olmasan da bitti dediğin yalana inandım. Burda işte riyakarlık skilin o kadar gelişmiş ki istiyosan dönebilirsin ya da mutfakta yatarım dediğim noktada hafif toparlayıcı ve rahatlamış tavrınla akışa bırak dedim. Ama burda beni istememe ihtimalini dön izmirde düşün olmayabilirdi ama aklında biri varken 2 gün daha yatağıma almış olmak sinirimi bozuyor. Şahıstan ve çocuktan bağımsız bir durum bu eğer bağımlı olsa çocuğun ağzıyla ayağının yerini değiştirecek ve yürümeyi özletecek duruma sokmam 30 saniyelik bir telefon görüşmesine bakar. Cebine 5-10 gram koydurup üstüne polise teslim ettiririm tertemiz halledebilirim. Evet bunun yapıldığını gördüm kılçıksız temiz. Ama işte senin riyakarlığında suçsuz birine bir şey yapamam.
Zaten ayan beyan ortada bir durumdu engel sonrası süreçler basamak basamak görmüştüm o süreçte bile affetme emaresi vardı içimde ama işte allahla arayı düzeltmişiz uyaran beğeni ve gece gördüğüm çocuğun profildeki manzara sana nefretimi kusmam gerektiğini tetikledi bende.
Az biraz empati yapıp hayatına birini zor alan birisine cuma sonrası utanmadan hala sevişebiliyorsun. Bari olayı ben istemiyorum ama burda çok güzel zaman geçiriyorum diyip ona göre sevişseydik. Kaldırdığım ikinci postaya değmezdi düşüncesi aklımda olmazdı. Sevişmekten pişmanlık duymazdım.
Umarım tanrı vardır gerçi olsa adalet terazisi şaşmış şu dünyada hayvanlara ve çocuklara böyle zulüm olmazdı. Neyse hayyam felsefesini bir kenara bırakıp içimden geçen temennileri sana iletiyorum.
Umarım her zaman mutlu olursun. Pürüzsüz riyakarlığın mesleğinde sana başarıları beraberinde getirecek. Ama empati ve vicdan asla yakanı bırakmasın bu duygularla tanış ve sahiplen iletişimde kal ve olmak istediğini söylediğin herkeste olan sürekli olmadığın ama dile getirdiğin şeyler gibi dürüst ol. İletişimde dürüst kal da birinin ruhuna işlerken gözlerine baka baka yalan söyleme. Etme bulma dünyası karma allah ne dersen de yaşattığını yaşamadan ölme.
Bunları arayıp ya da gelip izmire sana iletecektim ama o kadar değmezmişsin ki çok sinirleniyorum. Boyun damarlarım şişiyor bunları yazarken alnımda bir damarla tanışıyorum. Lanet olsun ki anılarda yaşayacaksın çok güzeldi ve değmeyen birine o kadar duygu yüklüyüm ki. Umarım ahımda boğulursun.
Boşuna mayıs 8 i seçmedim bu yazı için çünkü rope burda bahsetmiş.
0 notes
Text
insan eninde sonunda kalabalıktan sıyrılıp yalnız başına kalmaya ihtiyaç duyar.
Kalabalık boğar, yalnızlık ferahlık ve genişlik verir.
Ve en nihayetinde de yalnız gider ve yalnız girer kabrine.
Ve gidişinde de ilk ismini kaybeder.
Kişi artık ismiyle değil, cenaze diye zikredilir.
Kimseyi sudan sebeplerle kırmayın,üzmeyin,incitmeyin.
Sevdiğinize sevdiğinizi dile getirmekten kaçınmayın.
Ölüm diye bir gerçek var.
Bütün planlarınızın üstünde işleyen ilahi bir plan var.
O gün geldiğinde bütün planlarınız dünyada ,sadece siz mezara girersiniz.
Elinizdekinin ve hayatınızdakinin değerini bilin.
Size değer verenlere sizde değer verin.
Selametle ...
1 note
·
View note
Text
Manifest Sihirli Formülleri: Hayatını Şekillendir
Dua ve zikir, manifest ve ritüel kavramları, spiritüel uygulamalarda önemli bir rol oynayan araçlardır.
Dua, insanların Tanrı veya ilahi varlıklara yönelerek niyazda bulunma eylemidir. Dua, farklı inanç sistemlerinde yaygın olarak kullanılır ve insanların ihtiyaçlarını ifade etmelerine, şükretmelerine veya manevi huzur bulmalarına yardımcı olabilir. Dua, kişinin içsel dünyasına odaklanarak ruhsal bir deneyim yaşamasına olanak sağlar. Birçok insan, dua aracılığıyla güçlü bir bağlantı hisseder ve isteklerini veya dileklerini iletmek için bu pratiği kullanır.
Zikir ise tekrarlanan ses veya kelime dizileriyle gerçekleştirilen bir ritüeldir. Zikir, meditasyon veya trans hâline geçmek amacıyla kullanılırken, aynı zamanda Tanrı'ya yakınlık ve manevi bir deneyim elde etme amacı güdebilir. Zikir, mantra veya tesbih kullanarak yapılabileceği gibi, sessizce veya yüksek sesle tekrarlayarak da gerçekleştirilebilir. Zikir yapmak, zihni sakinleştirmeye ve içsel huzura ulaşmaya yardımcı olabilir.
Manifest, düşüncelerin gerçeğe dönüşmesi anlamına gelir. İnsanlar, niyetlerini ve isteklerini yoğun bir şekilde odaklayarak arzuladıkları şeyleri hayatlarına çekmek için Manifest yöntemlerini kullanır. Bu süreçte, duygusal bir bağlantı kurmak, görselleştirme tekniklerini kullanmak ve olumlu bir zihniyet geliştirmek önemlidir. Manifest pratikleri, potansiyel enerjiyi harekete geçirerek istenilen sonuçları elde etmeye yardımcı olabilir.
Ritüeller ise belirli bir amaca hizmet eden tekrarlanan davranışlardır. Ritüeller, toplumlarda, dinlerde veya bireysel yaşamlarda farklı amaçlarla kullanılır. Örneğin, sabahları yoga yapmak, güne başlama ritüelinin bir parçası olabilir veya bir kutlama töreninde belirli adımların takip edilmesi bir ritüel olabilir. Ritüeller, insanların güvenlik, bağlantı, anlam ve anma ihtiyaçlarını karşılamada önemli bir rol oynar.
Dua ve zikir, manifest ve ritüel, insanların manevi deneyimlerini derinleştiren ve içsel bağlantılarını güçlendiren araçlardır. Bu uygulamalar, insanları içsel huzura ve manevi büyümeye yönlendirir. Her birinin kendine özgü özellikleri ve amacı vardır, ancak hepsi kişisel gelişim ve ruhsal deneyim için önemli unsurlardır.
Dua ve Zikir: Ruhani Pratiklerin Gücü
Ruhani pratikler, insanların iç huzurunu bulmalarına, zihni ve bedeni dengelemelerine yardımcı olan etkili araçlardır. Dua ve zikir bu pratiklerin önemli bir parçasını oluşturur ve derin bir ruhsal bağlantı kurmanın yollarını sunar. İnsanlar binlerce yıldır dua ve zikri kullanarak manevi yolculuklarında ilerlemiş ve içsel dönüşümler yaşamışlardır.
Dua, ruhun doğrudan Tanrı'yla iletişim kurmasının bir yoludur. Bu kutsal an, hayatta karşılaşılan zorluklarla başa çıkmak için güç ve rehberlik talep etmek için kullanılır. Dua, bireyin iç dünyasına odaklanmasına ve niyetini ifade etmesine izin veren derin bir deneyimdir. İnsanların dile getirdiği dualar, onların duygusal durumlarına yansıyan ve kişisel bağlamda özgün olan ifadelerdir. Böylece, dua insanların kendilerini ifade etme ve manevi ihtiyaçlarını dile getirme yoludur.
Zikir ise tekrarlayıcı bir ritüeldir ve genellikle bir kelime veya cümle üzerinde odaklanmayı içerir. Bu kelime ya da cümle, Tanrı'nın ismini veya övgüyü içerir ve sürekli tekrarlandığında, zihni sakinleştirir ve ruhsal bir odaklanma sağlar. Zikir, meditasyonun bir türü olarak düşünülebilir ve kişinin içsel derinliklere inmeyi, varoluşsal gerçekliği deneyimlemeyi amaçlar.
Dua ve zikir, ruhani pratiklerin gücünü artıran etkili araçlardır. Bu uygulamalar, negatif duyguları azaltır, zihni sakinleştirir ve iç huzuru destekler. Ruhani gelişim yolculuğunda dua ve zikir, manevi bir bağlantı kurmayı, stresi azaltmayı ve içsel dönüşümü teşvik etmeyi amaçlar.
Dua ve zikir, ruhani pratiklerin önemli bileşenleridir ve insanların içsel yolculuklarında büyük bir rol oynar. Bu uygulamalar, bireyin ruhunu besler, kendini keşfetmesine yardımcı olur ve içsel dengeyi sağlar. Dua ve zikir, herkesin kullanabileceği güçlü araçlar olarak ruhani gelişime katkıda bulunur ve derin bir anlam kazandırır.
0 notes
Text
Alice Miller (1923-2010) Asıl adıyla Alicja Englard, Polonya - İsviçreli bir psikolog, psikanalist ve Yahudi kökenli bir filozoftur. Ebeveyn kaynaklı çocuk istismarı üzerine yazdığı birçok dile çevrilmiş kitaplarıyla bilinir. Aynı zamanda tanınmış bir halk entelektüelidir. Vikipedi
Alice Miller Sözleri: (1923-2010) Öğrendikçe empati gelişir. Alice Miller Saygısızlık zayıfların silahıdır. Alice Miller Cesaret de korku kadar bulaşıcı olabilir. Alice Miller Üzerini örttüğümüz her şeyin altında kalırız. Alice Miller Affetmenin asla şifa verici bir etkisi olmamıştır. Alice Miller Susmak, yaralanmış insanların en büyük düşmanıdır. Alice Miller Tanrı sadece insanların menfaatlerini mi temsil ediyor? Alice Miller Güçlü duyguların yaşanması bizi pek çok şeyden azat eder. Alice Miller Konuşabilmek ve anlaşıldığını hissetmek muhteşem bir duygu. Alice Miller Ancak mutluluğa dair hiçbir isteğim yok. Ondan çoktan vazgeçtim. Alice Miller Ana /babaların hatalarının bütün bedelini her zaman çocuklar öder. Alice Miller Hiç sorgulamamış ve onlara olan bağımlılığı hakkında hiç düşünmemiş insanlar Tanrı diyebilir. Alice Miller Tanrı benim gözümde çelişkili olan ve bana hayati zarar veren bir şeye inanmamı bekleyemez. Alice Miller Çocukların mağdur edilmesi hiçbir yerde yasak değildir; yasak olan şey onun hakkında yazmaktır. Alice Miller Çevrendeki her şey peş peşe değişiyor, her gün yeni bir çalkantıya yol açıyor, eski görüşler, eski inançlar geçerliliğini kaybediyor. Alice Miller İncil, Tanrı'nın gücünün her şeye yettiğinden bahseder, ancak betimlediği İlahi işler bu nitelikle çelişir; çünkü her şeye gücü yeten biri, çocuğunun ona itaat etmesine ihtiyaç duymaz, sahte tanrıların güvenliğini tehdit ettiğini düşünmez ve sırf sahte tanrılar var diye halkına zulmetmez. Alice Miller https://i.ibb.co/bNRZ5k8/Alice-Miller-S-zleri-1923-2010.gif
youtube
……………………………………….. ╚►Tumblr: https://olumsuzsozler.tumblr.com/search/Alice%20Miller ╚►Twitter: https://twitter.com/pusula1sozler ╚►Pinterest: https://tr.pinterest.com/szler/alice-miller-s%C3%B6zleri-1923-2010/ ╚►Site arşiv: https://pusulasozler.tr.gg/ ╚►Sözler Gif: https://i.ibb.co/bNRZ5k8/Alice-Miller-S-zleri-1923-2010.gif ……………………………………….#AliceMillerSözleri #ÖlümsüzSözler
0 notes
Text
UYGAR İNSAN ÇEVRESİNDEN SORUMLUDUR.
Bu başlığı birçok doğa parkında, altın rengi bir kumsalda, gökyüzünün mavisini yeşiline hapseden bir ormanda, berrak sular ile beslenen bir göl kenarında, çocuklarımızın bahçesinde top koşturduğu okul girişlerinde, tedavi olduğumuz hastanenin yeşil alanında herhangi bir tabelada görebilirsiniz.
‘‘Uygar insan çevresinden sorumludur.’’
İnsan yaratılmış en üst düzey yaratık olduğundan akıl ve fikir (düşünme, karar verme) yetisine sahip olarak donatılmıştır. Bu özellikleri insanoğlunu diğer canlılardan tamamen ayırır.
İnsanoğlu düşünür, iyi ya da kötü karar verir ve harekete geçer. Kontrol tamamen kendisine bırakılmıştır. İlahi takdir…
Bu kamu spotu sözcükler insanoğlunun akıl ve fikir kabiliyetini uyarma amaçlı söylemiş olmalı diye düşünüyorum.
UYGAR İNSAN ÇEVRESİNDEN SORUMLUDUR…
Öyle olaylar yaşıyoruz, öyle anlara şahit oluyoruz ki bu sloganı bağıra çağıra sürekli ve sürekli söylemek geliyor içimden.
Uygarlık şöyle dursun, insani değerlere sahip olamayan fakat insan sıfatı taşıyan varlıklarla aynı dünyada yaşadığımız gerçeği ile her gün tekrar yüzleşiyoruz.
Uzun zamandır haberleri izlemekten son derece kaçınsam da malum gündemi, Filistin’in maruz kaldığı zulmü takip etmek adına haberleri izliyorum.
Aman Allah’ım ne vahşet!
Umutsuz şeyler yazmak istemiyorum ama haberlere konu olan olaylara eleştirmeden ve tarafsız bakmak mümkün değil.
Çok uzatmak da istemiyorum.
Bir yanda masum insanların zalimlerin zulmü altında kavrulduklarını görüyoruz, diğer yanda günlük hayatta yaşanan saçma sapan adi suçlar ve vicdansızlıklarla ilgili haberleri görüyoruz.
Güzel günler yakında mı bilemiyorum…
Her okuduğum ya da izlediğim haberde karamsarlığım daha fazla büyüyor. Benim karamsarlığımı, mutsuzluğumu, karanlığımı arttıran bu haberler bazılarımız tarafından oldukça sıradan ve makul karşılanabiliyor.
UYGAR İNSAN ÇEVRESİNDEN SORUMLUDUR…
-doğal güzellikleri korumalıyız,
-çevremizi kirletmemeliyiz,
-canlıları korumalı ve zarar vermemeliyiz…
Doğru olan bu davranışlar hepimiz tarafından genel kabul gördüğünü düşündüğümüz davranışlarla aynı varsayıyorum.
Peki benim kalbim Filistin halkına zulmeden İsrail’e ateş püskürürken, başka birinin kalbi bu durumu gayet tepkisizce karşılayabiliyorsa, bizim aynı derece ve aynı seviyede çevremizden sorumlu olmamız mümkün olabilir mi?
Buradan anlaşıldığı üzere artık temel etik yargılarımızda değişiyor.
Eskiden temel etik yargılar toplumun %90’ı tarafından kabul görürken, yeni dünya düzeninde etik yargı anlayışı yok olup gidiyor.
Filistin de öldürülen çocukların azabından ben rahat uyuyamazken ve bu rahatsızlığımı yazılarımda dile getirirken, yazılarımın altına ‘sende amma konuştun kardeşim, bana ne Filistin de öldürülen çocuktan, Filistin de olan savaştan, biz kendi halimize dert yanalım vb.’ şeyler yazan insanlar var.
Ben bu insanlarla aynı UYGARLIK SEVİYESİNDE OLMAK İSTEMİYORUM ARKADAŞ!
-Bunlar çevreye çöp atanları dilleri ile eleştirip, evinin manzarasını kapatıyor diye ağaçları kestirenler…
-Bunlar hayvan haklarını dilleri ile savunup, kapısının önüne sığınan hayvanları tekme ile kovalayanlar…
-Bunlar kendi göreceli vicdanlarına uyarsa eğer üç kuruş yardım yapıp, günlerce konuşanlar…
-Bunlar çağdaşlık kelimesinin altına sığınıp, her türlü yobazlığı yaparak görünmeyeceğini sananlar…
-Bunlar insan haklarından bahsedip kendi çıkarlarına ters düştüğünde, hak hukuk tanımayan magandalar…
-Bunlar kendileri, kendi çocukları söz konusu olduğunda aslan kaplan kesilen, başkasının çocuğuna bir şey olduğunda vicdanı sızlamayanlar…
Ben bu insanlarla aynı UYGARLIK SEVİYESİNDE OLMAK İSTEMİYORUM ARKADAŞ! HATTA BUNLARIN UYGARLIK SEVİYESİ BATSIN!
Son günlerde tüm yazılarım, tüm haykırışım Filistin’le ilgili ama başka ne olabilir ki. Yaşanan zulüm tüm benliğimi sarmış ve sarsmış durumda.
Her yazımın sonunda olduğu gibi tüm insanlığı sağduyuya davet ediyorum ve tüm kalbimle Filistin için dua ediyorum.
Aynı zamanda Kızılay ve İHH gibi devletimizin resmi kurumları üzerinden Filistin de ki kardeşlerimize yardımlarınızı ulaştırabilirsiniz unutmayın.
Güzel günler yakında mı bilemiyorum ama inancımı kaybetmiyorum. Dualarımız ve dileklerimiz güzel günler için.
0 notes
Text
Tasavvuf ve #YapıSöküm :
Ian Almond bu kitapta okurlarını; Chittick'in "İbnü'l-Arabî'nin Hayal Gücü Metafiziği" adlı kaynağından faydalanarak, o kadar Neo-Platoncu retoriği kullanıp da sekülerlikte hiç ödün vermeyen düşünür Jacques Derrida'nın "Yapı-Söküm" vizyonundaki en önemli kavramı olan "DifferAncé" üzerine teoloji ve negatif teoloji bağlamında bir takım çeşitlemelere maruz bırakıyor. Apayrı çağlardaki Derridean ve Akbarian metinlerin semantik senkronizasyonu gerçekten de duyanları Orhan Pamuk'un Kara Kitap'ıyla yaptığı Derrida'nın fikrimizin hırsızlığı şakasına kanmaya itiyor. Fakat çok daha eski dönemde yaşamış olan "Sudûr" teorisinin kurucusu Helenistik düşünür Plotinus'un sonraki tüm zamanlara yansımış etkisinin bir olgusallığı olduğunu Ian hemen belirtecektir.
İbnü'l-Arabi, bazı geometrik ya da antropomorfik İslam teolojilerinin ve felsefelerinin "Hakk"ı sınırlayan imgeler inşa ettiğini savunur. Ona göre, Tanrı'nın doğasını veya "Hakkikat"i sistemli bir şekilde tanımlamaya çalışan felsefi ve teolojik çabalar, insan aklı Tanrı'nın sonsuzluğunu anlamada yetersiz kaldığı için başarısız olur. Halbuki "Hakk"ın anlamına ne olduğuna değil ancak negatif teoloji bağlamında ne olmadığına bakarak ilişiriz. Bu, Tanrı'nın radikal aşkınlığını ve içselliğini aynı anda kabul edebilme yetisiyledir. "Hakk" ve "DifferAncé", her iki düşünürün de gerçek, rasyonellik ve hermenötik doğası hakkında özdeşlik derecesindeki fikrini fakat Mistizm'de çatıştıklarını gösterir. Derrida, Heidegger'in en temel Onto-Teoloji yaklaşımını benimser ve Onto-Teolojinin mistik "Causa-Sui" ilkesini seküler "DifferAncé"a yedirir. Negatif Teoloji bu işlemi mümkün kılan bir enstrümandır fakat Derrida'ya göre aksine bir amaç falan da değildir. Burada, kutsal metin dışındakilerin de birer anlam makinesi sayılmasıyla "Okumak yazmaktır!" mottosu, yazmadaki dogmatik öznesizliğin yerini okuyan her özne ile doldurup, Sufi ve "Yapı-Söküm" hermenötiklerini birbirinden ayırır; yegane sır bir sırrın olmamasıdır ki böylece her tür meta-anlatı da devriliverir: İşte amaç işte Yapı-Söküm!
Izutsu'nun Sufi-Tao kıyasının aksine böylesine bir diyalektikle Almond, gayet Hegelian bir bütüncüllük başarmış.
Bertrand Russel'ın da belirttiği üzere Yahudiler; mimari put, plastik sanattan put ya da yaşayan put olan siyasi tekil sembollerin yerini çağlar boyunca sürse de alacak olan milliyetçilik kavramını tarihte ilk icat eden toplumdur. Bu bir metnin öznesiz bırakılarak kutsallaştırılmasıyla değişmezliğini garantiye alma illüzyonu ve çabasının olgusal sonucudur. Halbuki Post-Yapısal açıdan bakarsak; yazan asıl özne tarihte kaybolana dek ilahi olana ne kadar uzaklaştırılırsa uzaklaştırılsın, bir metin kendi kendine karışıklığa zaten asla uzaklaşılamıyan "DifferAncé" etkeni ile kapılacaktır. Derrida'nın çeviri hakkında yazdığı makalede Tevrat'ta Tekvin 11:1-9 kısım olan Babil Kulesinin yıkımı ve tek bir dünya dilinin birçok dile ayrılması incelenmektedir. Tanrı tarafından kültürlerin ve dillerin bölünmesinden çıkan karışıklık Samilerin totaliterizmini tehdit eden çeşitliliğin kasti girişini göstermektedir. Samilerin Tanrısı resmen hem kendisini hem bir kültürü Yapı-Söküm'e uğratmaktadır. Babil kulesinin tekrar inşasının Tanrı karşıtlığının aşırı fiziksel olmasından sakıncası açıkcası Samileri metafiziksel sistemler inşasına itmiştir. Hatta bu tekrar yapılaşma hem insanların hem de dil üzerinde kolonisel şiddet boyutuna varmıştır çünkü Tanrı kutsal metindeki ibareleriyle de sürekli Yapı-Söküm halindedir ve "DifferAncé" etkisiyle dağılım kendiliğinden ve soğuk bir şekilde olacakken bu metafiziksel paradoks fiziksel çabaları sürekli kızıştırmakta şiddeti çoğaltmaktadır.
İbnü'l-Arabi'ninse Nuh tufanının anlatıldığı Kuran'ın 71. ayetinin değerlendirmesi daha özgürlükçü bir sonuca götürmektedir. Ian Almond'ın 8 asır önceki bir tefsiri Yapı-Söküm sunma çabası bir apofeniden çok İslami ve Yahudi-Hristiyan teolojilerinin antinomisini vurgulamak olarak yorumlanmalı: İnanmayanların selde boğulmayı tercih etmelerinin bilgeliği Nuh'un gemisinin dar Onto-Teolojisinden kurtulup; adeta bir vecd halinde, Tanrı hayretiyle Tanrı'nın bilgisinin engin denizinde boğulmalarına imkan tanımaktadır. Buradaki teoloji diğerine göre kapsayıcıdır çünkü Sufi'nin Tanrısı hiçbir sıfatla tanımlanamadığı için farkları yok edendir. Köleliği köleden kaldıran Yapı-Söküm'cüdür.
#kitaplar#felsefe#philosophy#jacques derrida#sufism#tasavvuf#hegelian dialectic#orhan pamuk#deconstruction#deconstructing religion#post structuralism#cat books
1 note
·
View note
Text
TUĞBA GÜLYEŞİL STÜDYODA BİR GÜNDE 12 ŞARKI OKUYARAK REKORUNU KIRDI İlahilerin ve türkülerin başarılı yorumcusu, doğru gördüğü yolda emin adımlarla yürüyen Bendir sanatçısı Tuğba Gülyeşil, zoru başardı. Plakfon Müzik Yapım adına Eyüp Akbaş’ın yapımcılığını üstlendiği 6 ilahi ve 6 türküden oluşan “Beni Candan Usandırdı” isimli albümün stüdyo okumalarını 1 günde tamamlayan Tuğba Gülyeşil yeteneğiyle bir kez daha şaşırttı. Başarılı yorumcu Tuğba Gülyeşil, stüdyoda bir günde okuduğunu fakat eserleri müzik firmasıyla 1 ay önce belirleyerek her gün çalıştığını vurguladı. Stüdyo çalışması sonucunda içine sinen ve seven kitlesine yakışacak bir çalışma ortaya çıkardığını dile getiren Tuğba Gülyeşil, “İçerik olarak hepsi hakiki aşkı anlatan ruhani eserlerden seçildi. Bu eserlerdeki tek fark bestelendiği müzik formudur. Adını Fuzuli’nin şiirinden alan bu çalışmam; ilahi, deyiş, nefes ve türkü formlarından oluşan bir albüm oldu” dedi. Usta müzisyen Erdinç Onar’ın aranjörlüğünü yaptığı Tuğba Gülyeşil yorumuyla “Beni Candan Usandırdı” isimli yapımda güzel yorumcu, işine aşk ile baktığını ve para kazanmak için bu işi hiçbir zaman yapmadığını dile getirirken “Aşk her zaman galip gelir” vurgusunu sözlerine ekledi. https://www.fisiltihaberleri.com/haber/tugba-gulyesil-studyoda-bir-gunde-12-sarki-okuyarak-rekorunu-kirdi-9136.html
#FısıltıHABERLERİ #TuğbaGülyeşil #Müzik #Magazin #Şarkı #Südüdio #Klip
0 notes
Text
Uyan Ey Gözlerim Kim Yazdı?
New Post has been published on https://eserozetleri.com/uyan-ey-gozlerim-kim-yazdi/
Uyan Ey Gözlerim Kim Yazdı?
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push();
Uyan ey gözlerim gafletten uyan şiiri, günümüzde en çok söylenen ve beğenilen ilahilerden biridir. Uyan ey gözlerim kim yazdı? Sorusu da özellikle sıkça karşılaşılan bu ilahi konusunda oldukça merak edilen bir soru olurken, pek çok kişinin duyunca şaşırdığı bir kişi tarafından yazılmıştır.
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push();
Uyan ey gözlerim gafletten uyan 3. Murad tarafından kaleme alınmış bir eserdir. Hem şiirin hem de bestesinin 3. Murad’a ait olduğu bilgisi yaygın olsa da bu hususta kesin bir bilgi bulunmamakta ve özellikle bu şiirin 3. Murad tarafından bestelenmediği, bu eserin bir ilahi olarak bestelenmesinin Ali Ufkî’ye ait olduğu kabul edilmektedir.
Uyan Ey Gözlerim Hikayesi
Uyan ey gözlerim şiirinin dilden dile dolaşan bir hikayesi bulunmaktadır. Yazarı Osmanlı Padişahı Üçüncü Murad’ın yaşamış olduğu bir hadise üzerine bu eseri kaleme aldığı söylenmekte ancak bu hikaye pek çok tarihçi tarafından yalanlanmaktadır. Ancak yine de duyanları oldukça etkileyen Uyan ey gözlerim hikayesi çokça merak edilmektedir.
Sultan 3. Murad, bir gün sabah namazını uyanamadığı için kaçırmış ve uyurken rüyasında bu olay üzerine Hz. Muhammed’i görmüştür. Hz. Muhammed, 3. Murad’ı sabah namazına kalkmadığı için uyarmış ve namazının gittiğini söyleyerek onu kaldırmıştır. Bu rüyayı gören Murad, bir anda yataktan sıçrayarak gözlerini açmış ve sabah namazını kaçırdığı için çok pişman olmuştur. Gözyaşları içerisinde bu duruma isyan eden 3. Murad, ardından bu eseri kaleme almıştır.
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push();
Uyan Ey Gözlerim Kim Yazdı
Uyan Ey Gözlerim Bestecisi
Uyan ey gözlerim ilahisinin hem bestekarı hem de şairinin 3. Murad olduğu bilgisi oldukça yaygın olsa da bu bilgi yanlıştır. Çünkü bu ilahi, ilk olarak bir şiir olarak kaleme alınmış ve bu güftenin 3. Murad tarafından kaleme alınmasından yaklaşık 60 yıl sonra bestelenerek ilahi olarak söylenmeye başlanmıştır.
Bu hususta uyan ey gözlerim eserinin yalnızca sözleri Üçüncü Murad’a ait olurken, uyan en gözlerim bestecisi Ali Ufkî’dir. Bu beste ile padişahın bir alakası olmadığı tarihçiler tarafından söylenirken, Ali Ufkî, tam olarak tarihi bilinmese de bu şiir yazıldıktan çok sonra eseri bestelemiştir.
Uyan Ey Gözlerim Gafletten Uyan İlahisi Sözleri
Uyan ey gözlerim gafletten uyan ilahisi sözleri pek çok ilahi sever tarafından merak edilirken, 3. Murad tarafından kaleme alınan ve ardından bestelenerek ilahi haline getirilen uyan ey gözlerim gafletten uyan sözleri şöyledir;
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push();
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push();
Azrail’in kastı canadır inan
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push();
Uyan Ey Gözlerim Hangi Makam?
Uyan ey gözlerim hangi makam? Sorusuna yanıt olarak; 3. Murad tarafından kaleme alınmış olan bu şiir, bestelenerek ilahi haline gelmiş ve günümüzde sık sık icra edilmektedir. Uyan ey gözlerim ilahisinin makamı ise Irak makamıdır.
0 notes
Text
Muskanın Etkisi Nasıl Anlaşılır?
Muskanın Etkisi Nasıl Anlaşılır?
Muska, üzerinde Arapça harfler ile duaları yazıldığı ve sonrasında üçgen bir biçimde katlanarak sarılan kağıtlardır. Kişilere özel olarak yapılan muskalar her zaman iyilik adın yapılmaz. Muskaya başvuran kişiler çoğunlukla korkudan ya da nazardan muska taşıma ihtiyacı duyar. Muskayı yapan ya da yaptıran kişilerin niyetleri ise her zaman korunma ya da korumak olmayabilir. Bu şekilde belirsizlik taşıyan muskalar ise kişilerde “Muskanın etkisi nasıl anlaşılır?” sorusunu sordurtur. Muskaların iyi ya da kötü etkileri bulunmaktadır. Bu etkileri zamanla fark edebildiğiniz gibi keskin davranış değişimleriyle de anlayabilirsiniz. Kişiler bu değişimlerden kolayca etkilense de çoğu zaman kendileri farkına varamamaktadır. Çevresinin ve ailesinin gözlemleriyle muska etkisi altında bulunan kişiler bu etkiden hocalar sayesinde kurtulabilmektedir.
Yapılan Muskanın Büyü Olduğunu Anlamak Mümkün Mü?
Muskanın Etkisi Nasıl Anlaşılır? Stresli ve yorucu hayatımızda ilahi olarak destek aramak ve inandığımız dinlerden yardım dilemek çok doğaldır. Herkes inandığı din ya da düşünce yapısına göre bu destek talebini yerine getirir. Muska gibi İslam’da ve bu tarz topluluklarda görülen iyileştirme aracı ise niyeti bozuk kişilerce yapıldığında kötü sonuçlanabilir. Muska adı altında büyü yapan kişilerde bulunmaktadır. Toplum içinde belirli kişilerce yazılan bu muskalar büyüye de çevrilebilmektedir. Yapılan muskanın büyü olduğunu anlamak mümkün mü sorusunun yanıtı ise evettir. Kendinizde gördüğünüz düşünce ve his değişimleri bu konuda sizlere yardımcı olabilir. En yakınlarınız ile yaşadığınız ilişki dinamiklerinin negatif enerji altında olduğunu da hissedebilirsiniz. Muskanın etkilerini fark ettiğiniz andan itibaren bunun bozulması için uğraşmalısınız.
Yapılan Muskanın Etkisi Ne Zaman Başlar?
Yapılan muskalar çoğu zaman kısa sürelerde etkisini göstermektedir. Kişi yapılan muskanın farkındaysa psikolojik olarak etkilenmeye zaten başlamıştır. Fakat başkasının muska yaptığı kişi bunu o kadar kolay hissedemez. Muskanın etkileri başladığında şu durumlar ortaya çıkabilir: - Değişen uyku düzeniniz sizleri rahatsız edebilir. - İnsanlara karşı fevri ve kırıcı davranışlarda bulunabilirsiniz. - Yemek yeme isteğinizde artış ya da azalma fark edebilirsiniz. - Çevrenizdeki hayvanlar enerjinizi hissedebilmektedir. Hayvanlar ile ilişkiniz olumsuz etkilenebilmektedir. - Ailenize karşı anlayışlı tavırlardan uzaklaşırsınız. Yapılan muskanın etkisini fark edebileceğiniz davranışlardan bazıları bunlardır. Muska etki süresi, kişiden kişiye farklılık gösterse de geç fark edilebilen şeyler değillerdir.
Yapılan Muska Kaç Günde Etkisini Gösterir?
Muskalar çoğu zaman ilahi kanallardan destek amaçlı yapılsa da bu destek sizleri olumlu etkilememektedir. Size yapılan muskalar kaç günde etkisini gösterir diye merak ettiğinizde ise muskayı fark ettiğiniz an ondan uzaklaşmalısınız. Kişiler sizlerin hayatını kıskanıyor ya da farklı alanlarda kötülüğünüzü istiyor olabilir bu durumlara etkisini hemen göreceğiniz muskalar yaptırılmıştır. Kötü niyetli muskaların etkilerini arttırmadan yakılarak imha edilmesi gerekmektedir. Sizlerin yaptırdığı muskalar mevcutsa etkisini görmek için beklemelisiniz. Olumlu ve şifacı muskalarda direkt etkisini göstermeye başlamaktadır. Hayatınızın daha iyiye gitmesi, enerjinizin yenilenmesi ve hangi alanda yaptırdıysanız o alanda iyileşme gözlemleyebilirsiniz. Muska yapma ve muska yaptırma herkesin yardım almak istediği bir alan değildir. Bu tarz konular hayatınızda gündemde ve düşünceleriniz dahilindeyse bilinir medyum hocalardan yardım alabilirsiniz. Şifalanma ve kötü niyetler ile yapılan muskaların ayrımlarını kolay kolay yapamayacağınız için bu alanda tecrübeli ve güvenilir kaynaklar bulmanız önemlidir.
Muska Yan Etkileri Nelerdir?
Muska çeşitlerinin bulunduğunu dile getirmiştik. İyi ya da kötü hangisi olursa olsun muskaların hayatınıza etkisi bulunacağı bir gerçek. Muska etkilerinin yan etkilerinden kurtulmak ise sizlerin elinde Etkilerini gözlemlediğiniz muskaların yok edilmesi konusunda hızlı davranmalısınız. Muskaların en bilinen yan etkileri işlerinizin ters gitmesidir. Özel alanlarda değil hayatınızın her alanında bunu gözlemleyebilirsiniz. Read the full article
0 notes
Text
Melez, taht odasına girdiği zaman gözleri parladı. Babasına her zaman büyük hayranlık duymuştu. Onun her istediğini düşünmeden yaptığı ve sadakati konusunda şüphe bırakmayacak işler başardığı için Hades de oğlunu diğer çoğu melezden çok severdi. Maalesef tanrılar Kadere karşı çıkamazdı ve 130 yıl buzdan bir sarayda, buz heykel halinde yarı canlı yarı cansız kalmak oğlunun kaderiydi.
Şimdilik oğluna kehanetten bahsetmemek istedi. Kehanetlerden pek çok anlam çıkardı. Daha çok erken olduğuna kanaat getirmişti. Oğlu yavaşça yürüyerek pelerinini sürüdü, babasının zırhı ve kılıcı gibi, kapkara Styngian demirinden zırhı ve kılıcının parlaklığı yılların etkisi ile aşınmış, yer yer çizilerek matlaşmıştı.
Babasının önünde sonsuz bir saygıyla eğildi, tek dizini kırıp yere koydu ve başını eğerek babasını selamladı.
"Tanrım, Lordum; Sizi tekrar görmek benim için tarif edilemez bir şeref!"
Tanrı, soğuk fakat çok derinlerde bir babacanlık saklayan tok sesiyle konuşunca Taht odasındaki en ufak ses dahi sustu, ölüm sessizliği tabiri yere, kişiye ve zamana oldukça uygundu.
"Oğlum, geri dönmen küçük bir ihtimal olsa da her zaman bunu ümit etmiştim. Ne yapmayı planlıyorsun?" derken eliyle selamını kabul eder bir jest yaparak oğluna izin vermişti.
"Siz ne emrederseniz onu yapmaya hazırım. Ve bir intikam almam gerekiyor. " kafasını kaldırıp babasının siyah gözlerine baktı, metanet ve iktidar dolu bakışlarına hayranlığını gizleyemiyordu.
"Nyzelos, düşünmeden hareket etme asla. Nemesis aceleci kişilerin yanında değildir."
"Lordum, ben ne yapacağımı yıllardır planlıyorum, yalnızca sizden izin almam gerekiyor. Bu bekleyişin ardından ilk görevimi sizin yüce adınız altında yapmayı uygun gördüm." Saygı sınırlarını aşmamaya gayret ediyor ve sadakatinden şüphe edilmesini istemiyordu.
"Benim adımı kişisel meselelerde kullanman uygun olmaz Nyzelos."
"Öyle ise kendim için yapmama izin verecek misiniz? "
Hades kaprisli ve ego sahibi bir Tanrı değildi. Bu yönüyle her zaman asilliğini korumuştu.
"Sakıncası yok. Kendi intikamını al, başarı da başarısızlık da senin olacaktır. Fakat hakettiğin zaman Cezalarını çekeceğine söz vermen gerekiyor. Cezalardan kaçmak, benim oğluma yakışan bir davranış olmaz. "
"Styks Nehri üzerine söz veriyorum.” dedi yarı tanrı kendine güvenerek.
*******
Nyzelos, Taht odasından çıktıktan sonra aceleyle tekrar nehrin kenarına gitti.
"Styks. İntikam zamanı geldi."
"Nyzelos, ne yapacaksın?" Styks'in olacaklardan korktuğu çok belli olmuştu sesinden.
"Boreas diğerlerini yıllarca esir etti. Bundan sonra da diğer melezlerin öyle bencil ve acımasızca tutsak olmasına göz yumamam."
"Ama Nyzelos... " Ve ağlamamak için sustu, sesi açıkça titriyordu. Kehaneti söylemek onun son anlarının daha kötü geçmesinden başka ne işe yarardı ki? Böyle Değer verdiği birini yok etmek, benliğinden ölesiye nefret etmesini sağlayacak ve sonsuz yaşamın daha tatsız hale getirecekti. Fakat zaten birlikte olmaları imkânsızdı.
"Yardım edecek misin Styks, sen yenilmezliksin. Senin nehrinin suyunda yenilmez olacağım."
"Bu o kadar da mükemmel ya da kolay bir şey değil Nyzelos."
"Umurumda değil, intikamımızı... Şey, intikamımı alacağım. " Dilinin sürçmesinden duyduğu rahatsız ifade yüzüne yerleşmişti. Bazen insan bilinçaltının dile vurmasına hâkim olamıyordu.
Nehrin kenarına yaklaştı ve kendi Akhilleus Topuğu olarak seçeceği bölgeyi düşündü.
Styks'in suyu yenilmezlik verirdi. Fakat ölmemiş birinin oradan aynı şekilde çıkması imkansıza yakındı. Ölümsüzlük yalnızca ilahi varlıklara ait kılınmış bir şey olduğundan Styks’in sularında yıkananlar vücutlarındaki bir nokta hariç yenilmez olurdu. Akhilleus'un acıklı hikayesinden dolayı bu bölgeye Akhilleus topuğu (Aşil topuğu) denilmişti.
Nyzelos bel kemiğinin ortasını hayal etti, oraya yoğunlaştı ve Nehre daha da yaklaştı. Bir şekilde ölecekse bunu yapan kişi onu arkadan bıçaklamayı göze almalıydı.
Styks hayatının en zor anını yaşayacaktı. Onun hayallerini içine alacak, nefreti ve ruhuyla beslenecekti. Ağladığı duyulmasın diye ruhların çığlıklarını atmasına izin verdi. Canı çok acıyordu. Çünkü onun hayalleri olamazdı. Styks'in hayal kurması adeta yasaktı. Kader tanrıçaları ona acımasız davranıyorlardı. Şimdi de en değer verdiği kişiyi yok edecek, ruhunu bedeninden ayırarak asit gibi suyuyla yakacaktı.
Nyzelos bir adım attı, suya girince siyah-gri dumanlar yükseldi.
Styngian demirinden zırhı biraz direndi. Yüzündeki sert ifadeyi bozmadan hafifçe kaşlarını çatmıştı. Dişlerini sıktığı çenesindeki kaslardan belli oluyordu.
Styks direndi,
Fakat direnebildiği kadarı anca buydu.
Melez derin bir nefes aldı ve suya daldı. Alnındaki damarlar belirgin, yüzünün her noktasına acı hakimdi. Dişlerini sıksa da ağzından acı dolu bir haykırışın çıkmasına daha fazla hâkim olamadı. Styks’in suları direnen bedenini adeta eritiyordu.
Yarı tanrının hayalleri Styks'in sularına karıştığı zaman Styks daha fazla dayanamadı. Styks’in duyguları karşılıklıydı ve belki de artık cesur olmanın zamanı gelmişti. Her şeyi göze aldı ve tüm gücünü topladı. Yıllardır beklediği an gelmişti.
Onun hayallerinde kendini gördükten sonra onun ruhunu alması mümkün olamazdı. Nyzelos’un hayallerinde gördüklerini düşündü.
Styks ve Nyzelos.
Styks kendini odakladı, Nyzelos'un ruhunu bedeninden ayırdı ve nehrin içindeki ruhların enerjisini emdi. Hayaller ve nefretlerin enerjisini son bir kez aldı ve beden bulmaya başladı.
Nyzelos’un bedeni zarar görmüyordu ama ruhu parlak mavi, yoğun bir duman gibi dağılmaya başlamıştı.
Bu sırada Styks’in bedeni sulardan yükseliyordu. Porselen kadar pürüzsüz, sütlü çikolatayı andıran koyu renkli teni ile diplerinden beyaz olarak başlayıp mavimsi bir antrasit rengine, daha uçlara doğru laciverte koyulaşan kıvırcık saçları tezat oluşturuyordu. Gözleri bembeyazdı. Kıvrımlı hatları vardı. Uzun koyu kirpikleri iri gözlerini çevrelemişti, çene hatları belirgindi. Çıkık elmacık kemikleri, geniş denebilecek, kalkık bir burnu vardı. Kaşları kavisli ve inceydi. Melezi, beden bulduktan sonra kararan sudan dışarı itti ve yanına çıktı. İnce parmaklı ellerini kahramanın yer yer yanarak parçalanmış zırhının üstünden göğsüne koydu. Derisinin açıkta olan pek çok yeri büzüşmüş ve kızarmıştı. Gözleri ve ağzı hafifçe aralanmış, kalbi atmıyordu.
Styks havaya bakıp Bir çığlık attı.
Bölüm Bir "Yeniden Canlanma" (μετενσάρκωση)
Hades bir kehanet'in kendi oğlu ile ilgili olmasına oldukça şaşırmıştı. Çünkü yıllardır bir melez oğlu olmamıştı. Oysa ki bu kehanet açıkça onun oğlundan söz ediyordu ;
"Karanlığın çocuğu dönülmez sözün nehrinde yanacak, Gümüş Ayaklı aşkına Kral tarafından hayatı bağışlanacak ve umutsuzluk ve hayallerin ta kendisine bağlanacak."
Styks(Stiks) yıllar önce, Yeraltı dünyasında kimse ile konuşmadığı halde onun oğlu ile konuşmuş, arkadaş olmuştu.
Persephone(Persefoni)'ye göre, Styks Hades'in oğlu gittikten sonra asla eskisi gibi olmamıştı . Kehanette bahsedilen Dönülmez Sözün Nehri kesinlikle Styks idi. Buna şüphe yoktu. Karanlığın Çocuğu ise kendi oğlu Nyzelos(Nizelos) olmalı idi.
Yıllar önce Kuzey rüzgarının tanrısı Boreas'ın sarayında bir buzdan heykele dönüşmüş olan melez oğlundan ümidi keseli çok olmuştu. Fakat Boreas, buza dönüştürdüğü herkesi affetmiş, eski formlarına döndürmüştü. Rüzgârın nereye savrulacağını kimse bilemezdi. Nyzelos geliyor olmalıydı. Hades’in asıl endişesi ise, Styks’te yanacak herkesin sonunun ölüm olmasıydı.
Styks’in suları damarlarındaki kan gibi akardı. Bu suların büyük çoğunluğu öldükten sonra bedenlerinden ayrılmış ruhlardan oluşurdu. Styks bu ruhların hayatlarının tüm tecrübelerini, isteklerini, düşüncelerini bünyesinde barındırıyordu.
Bu yüzden de her zaman dışarda ne dönüp bittiğinden kabaca haberi olurdu. Herkesin hayallerinden de nefretlerinden de haberi olurdu. Fakat onu heyecanlandıran bir şey duymayalı yıllar, asırlar geçmişti belki.
Bugün durum farklıydı ama. Şimdiye kadar tanıştığı en özel ölümlü, Nyzelos, geri dönüyordu.
Yıllar önce, tanrı Boreas ve kar tanrıçası Khione yüzünden onu kaybetmişti. O en yakın dostu, en iyi anlaştığı ölümlüydü. Daha ilerisini kendine dahi itiraf edememişti. Çünkü bunun bir rezillik olduğu aşikardı. Styks, Titan Pallas ile evliydi ve yüzyıllardır görüşmüyor olsalar dahi ölümlü biriyle yaşadığı yasak aşk tam bir skandal ortaya çıkarırdı. Pallas pek sakin bir titan olarak bilinmezdi ve intikam tanrıçasıyla arası iyiydi.
Artık Nyzelos yıllar öncesinde kalmış bir hoş anıdan ibaretti sadece. İlk gittiği zaman Styks birdenbire en yakın dostunu kaybetmişti. O kadar sinirlenmişti ki, bedensel formuna dönerek Nyzelos'un intikamını almak, Boreas'ın sarayında terör estirmek istemişti. Fakat Thanatos onun bu kadar süre sonra bedensel formuna dönmesinin karışıklık çıkaracağını, hele ki evli bir tanrıçanın sıradan bir ölümlü uğruna bir Tanrının krallığına saldırmasının savaş dahi çıkarabileceğini söyleyince vazgeçmişti. Tanrılar da tıpkı insanlar gibi savaşmaya bahane arıyordu.
Thanatos Nyzelos konusunda sürekli Styks'e bir şeyler ima eder, sanki Styks ile onun arasında arkadaşlıktan daha özel bir şeyler olduğunu söylemeye çalışırdı. Styks böyle bir şeyi kendine dahi itiraf etmediği gibi, buna şiddetle karşı çıkar ve bir ölümlü gibi yanaklarının kıpkırmızı olmayacağı için sevinirdi. Nyzelos'un geri döndüğünden haberi vardı. Fakat Kehaneti henüz duymamıştı.
Siyah kadifeden bir pelerin giymiş olan Thanatos nehrin yanına geldi ve başlığını, çıkık alnını örten kısım açılacak şekilde geriye sıyırdı. Nehre anlatacakları vardı.
"Kehaneti duymuş olmalısın Styks." Dedi Ölüm tanrısı, yumuşak bir merakla. Simsiyah teninde nehrin mavi ışıltısı yansıyordu.
"Yeni bir Kehanet daha mı? Hepsi savaş getiren saçmalıklardan ibaret, Thanatos." Styks’in sesi boşlukta yüzlerce ağızdan yankılanan bir fısıltı gibiydi.
"Bu kehanette sen de varsın ve… Nyzelos da var. Hala saçmalık olduğunu düşünüyor musun?"
Styks ikisinin isminin aynı cümlede geçmesinden duyduğu rahatsızlık yetmez gibi şimdi de tüm tanrıların duyacağı bir cümlede isimlerinin geçmesine birkaç lanet savurduktan sonra sesinden bir şey anlaşılmamasına özen göstererek konuştu.
"Biraz açık konuşur musun, Ne kehaneti?"
"Yeni bir Kehanet. Tam da Nyzelos'un döndüğü zamanda ortaya çıktı, Kehanet'in başı şöyle;
Ölüm tanrısı Thanatos, sesini temizleyerek antik Yunan dilindeki kehaneti söylemeye başladı
"Karanlığın çocuğu dönülmez sözün nehrinde yanacak, Gümüş Ayaklı aşkına Kral tarafından hayatı bağışlanacak ve umutsuzluk ve hayallerin ta kendisine bağlanacak." Hades senden ve onda-...
Konuşmasını bölen şey, aniden bir saniyeden bile kısa ve kesik bir korku çığlığı atan Styks'in dehşet dolu sesi oldu. Sonra yanlış bir şey yapmış gibi hemen sesini düzene sokan Styks sesindeki titrekliği olabildiğince saklamaya çalışarak konuşmaya başladı
"Hades bizimle ilgili olduğuna emin mi?" Bu sorduğu soruda boş bir ümit vardı zira kendisi de gayet açıkça anlayabiliyordu bu dili.
Thanatos’un beyaz gözleri ona döndü. Ölüm tanrısı, gelişinin verdiği hüzne alışkın bir şekilde nehre baktı ve iç çekti. “Maalesef, Dünyadaki dönülmez sözün tek Nehri sensin.”
"Ben Onu yakamam, bunu yapamam Thanatos! Anlamıyorsun. " Sesi, daha fazla içinde tutmak istemediği duyguların bastırılmasına direniyorken, çaresizlikle titriyordu.
"Anlıyorum Styks. Uzun yıllardır farkındayım. Melez gittiğinden beri sende bir hal var. Bunun ne olduğuna dair az çok fikrim var. Birilerini kaybetmek, Ölüm'ün en çok anlayacağı duygudur. Özellikle değer verdiğin birilerini. "
Styks ona susarak karşılık verince, Thanatos hüzünle başını indirdi ve siyah kadifeden pelerinini arkasında sürüyerek gözden kayboldu.
Styks hüznünü yaklaşık bir saat yalnızca yaşadıktan sonra kemik merdivenlerden tanıdık bir simanın inmesi ile heyecanlandı ve biraz dalgalandı.
Karanlık kıyafetler içindeki esmer genç yaklaştı. Keskin yüz hatları birçok ölümsüzden dahi kusursuzdu, kirli sakalı, üst dudağını ve daha kalın olan alt dudağını çevreliyordu. Uzun kıvrık kirpikleri, iri ve hüzünlü ela gözlerini çevreleyen düz ve koyu kaşları ile hiç de uyumsuz durmuyordu. Koyu renkli iri dalgalı saçları, şekilli çenesinin hemen altına dökülüyordu. Teninde karamel rengi bir parıltı vardı, üstünde ise yıllar evvel yaptığı simsiyah Styngia demirinden şövalye zırhı... Attığı her yavaş adımda metalin çıkardığı çınlama yeraltında hafifçe yankılanıyordu.
Bir buz heykel halinde onu 130 yıl izlemek Styks'e göre oldukça kolaydı. Khione'den içten içe nefret etmek ile birlikte ona hak vermiyor değildi.
Bu düşüncelerinden sıyrılması, ona meleklerin sesinden daha huzur verici gelen melezin sesi ile oldu
"Styks... Uyanık mısın?" sesi nazik, yumuşak ve heyecanlıydı.
"E-Evet. Dönmüşsün, Nyzelos. Hoş geldin." Kendine hakim olamayıp kekelemişti çünkü onu sonsuza dek kaybettiğini düşünüyordu, oysa şimdi kanlı, canlı bir şekilde karşısındaydı yarı tanrı.
"Styks, her şeyi gördüm."
"Seni bir daha göremeyeceğim sanmıştım." Sesinde fazla endişe hissettirmek istemeden, temkinli konuşmaya çalışıyordu.
"Bunu onlara ödeteceğim Styks, bana yardım etmen lazım."
"Şey, Nyz.."
"Tanrıçam, bunun ve öbür esirlere yaptıklarının cezasını çekmeleri gerekiyor!"
"Ama bilmen gereken şu ki.."
"Nemesis(İntikam tanrıçası) benimle konuştu. Babamla görüşmem gerek, geri dönerim. "
Melezin kafası karıştığı gibi, nefret ve intikam duyguları da gözlerini karartmıştı. Bu durum Styks'in kehanet hakkında daha da endişelenmesine sebep oluyordu. İçinden geçen ruhların ağıtlarına katlanacak sabrı yoktu. Derin bir nefes gibi hepsinin hayallerini içine çekti, Ölümlülerin, yemesi, içmesi, nefes alması gibiydi adeta. Styks, nefretle, hayallerle ve ruhların dünyaya dair kalan umutlarıyla güçleniyordu. Az önce Nyzelos'un içindeki nefreti öyle yoğun hissetmişti ki, çekip almamak için kendini tutması halsiz düşmesini sağlamıştı. İçinden geçen ruhların çığlıklarını ve af dileyip yalvarmalarını önlemek için derin bir nefes daha çekti onlardan. Gerçek bir bedene sahip olmayalı asırlar geçmişti. Lakin yakında bunu yapması gerekeceğini biliyordu.
6 notes
·
View notes
Audio
14 notes
·
View notes