#hayalci
Explore tagged Tumblr posts
Text
Hissettiklerim bitti, başka birini aldım hayatıma o da beni terk etti. Evet bir erkeği unutmanın en iyi yolu başka bir erkek.
Dokuz ayı geçti biteli, hissettiklerim normal mi?
#anlamlı+sözler#siyahbeyaz#gecenin şarkısı#kısa+sözler#geceye bir söz bırak#layfmacun#hayatın kıyısında#hayatagülümse#hayatın içinden#ayrılık#doğumgünü#doğuma#doğumgunu#doğum#gulumseaska#bir ayrılış hikayesi#neden neden neden#sevseydi gitmezdi#neden#gitmeler#hayalci#kayip giden yildizlar#neyse hayal kurmayalım şimdi#umut bitti sigara ver#teselliyi birak sigara ver#sigaradumanı#korku ve yakarış#gitmek#yarım kalmak#bir sigara
8 notes
·
View notes
Text
Emma Goldman – Antoloji, 1. Cilt: Anarşi Düşüncesi Etrafında (2024)
Emma Goldman, anarşizm ve kadın mücadelesinin tarihsel peyzajında yıldızı hiç sönmeden parlamaya halen devam ediyor. Bu kitap, “Kızıl Emma”nın “Anarşi Düşüncesi Etrafında” başlığı altında toplanan seçilmiş yazılarından oluşuyor. Kitap, Goldman’ın kaleminin üzerine yoğunlaştığı beş ana teorik-politik tema etrafında düzenlenmiş: “Anarşi Düşüncesi Etrafında”, “Etiko-Politik Çerçevede Madunlar”,…
View On WordPress
#2024#Anarşi Düşüncesi Etrafında#Antoloji 1. Cilt#Emma Goldman#Güney Çeğin#Hayalci Hücre Yayınları#Soner Torlak
0 notes
Text
Hayalci, boşu boşuna külleri karıştırarak köz arar gibi, soğuyan yüreğini ısıtacak ateşi yakmak için eski hayalleri arasında bir kıvılcım arar
2 notes
·
View notes
Text
Baştan beri sadece hayalci olmayı istedim. Yaşamaktan bahsedenleri yarım kulak dinledim. Olduğum yerde olmayana, asla olamadığım şeye ait oldum hep. Ne kadar değersiz olursa olsun, ben olmamak kaydıyla her şeyi şiirsel buldum. Ben, bir tek hiçlik’i sevdim. Düşünü bile kuramayacaklarımı arzuladım sadece. Hayat akıp gittiğini hissettirmeksizin, bana şöyle bir değip geçsin istedim. Aşktan tek dileğim, uzak bir düş olarak kalmasıydı. Tamamen gerçekdışı olan gönlümdeki manzaralarda bile hep uzaklar cazip geldi, gittikçe silinerek neredeyse ufka dek uzanan su kemerlerinde, manzaranın geri kalanında olmayan bir düş dinginliği vardı; işte bu dinginliğin hatırına sevdim onları.
19 notes
·
View notes
Text
Olduğum şeyle olmadığım şey arasında,hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum.
Fernando Pessoa
Hayalci,ay ışığında yolunu bulan insandır.Cezasıda şafağı başka herkesten önce görmesidir.
Oscar Wilde
17 notes
·
View notes
Text
"Ve böylece, hayatları hakkında fikir sahibi olmaya başladık; onlarla olmadığımız zamanların hatırasına sahip olduk. Bir kız olmanın tutsaklığını hissettik, zihni nasıl aktif ve hayalci yaptığını. Ve okudukça hangi renklerin birbirine iyi gittiğini de öğrendik. Anladık ki o kızlar aslında ruhen kadındılar; onlar sevgiyi anlıyordu ve hatta ölümü de ve bizim rolümüz sadece onları cezbediyor gibi görünen havayı yaratmaktı. Anladık ki hakkımızda her şeyi biliyorlardı. Ve aslında onları hiç anlayamadığımızı da." #movies
8 notes
·
View notes
Text
HAYAL KURMAKTAN VAZGEÇME hayal kurmak çocuklar için rutin gençler için ikame, yetişkinler için zoraki düşünme biçimidir. bu düşünme biçimi günü gelene kadar çocukları bir masal dünyasına, gençleri zor olana tutkunluğa, yetişkinleri ise kolay olanı yapmanın rehavetine demirler. gerçekliği sınırlandırılmış dil ve düşüncenin devingen sınırsızlığının yarattığı uygun eylemde bulunabilme olanaksızlığından zihni kurtarmak bu bakımından insanın kendini bilmesinin ön koşuludur. hayal kurmakla hayalci olmak birbirinden dağlar kadar farklı şeylerdir. haliyle bunların sadece vazgeçme eşikleri değil mayalandıkları beşiklerinden gerçekliğe tosladıklarında oluşan morartı şişliklerine değin her bir şeyleri farklıdır. vazgeçmek kendini ya pes etmeye ya da sktir etmeye yaslayan çabalamayış ve/veya çabalayamayış halinin hissedişteki döşeğidir. vazgeçen bunu ya önemsemediğinden ya da vazgeçildiğinden kaynaklı yapar. nasıl ki gözlerine baktığınız biri sizi görmedikçe görüşmüş olmuyorsunuz aynı şekilde vazgeçtiğiniz şeyi kendinize ait kılamamışsanız ondan da vazgeçmiş sayılamazsınız. hayal kurmaktan top yekun bir vazgeçme teknik olarak mümkün değil iken hayalci biri olmaktan vazgeçme mümkündür. bunun eşiği hayalin gerçeğe çarpıp ufalanmasıdır. eşyaların uçtuğunu ejderhaların olduğunu anne babasının en güçlü insanlar olduğunu sanan bir çocuğun hayal dünyası dünyaya uyum adına gerçeğe sürte sürte törpülenerek bir havuç gibi ömür salatasının içine rendeleniyorsa orada önemli olan salatanın tadıdır. tek başına havuç maydanoz ya da domatesin değil. hayal ve tasavvur etmek de birbirinden farklıdır. çünkü bu iki kavramın gerçeklikle aralarında olan mesafe hem nitelik hem nicelik olarak farklıdır. biri tasvirdir kök olarak diğeri ise hülya. hayal kurmaktan vazgeçme eşiği şayet tasviri dahi mümkün olmayacak olan hayallerden vazgeçme eşiği ise orada bu ne derece yüksekse kişinin kendi gerçekliği karşısında duyduğu ızdırap ve kaçma isteği hiç şüphe yok ki o derece yüksektir. Hayal kurmaktan vazgeçme eşiği: kişi ile yaşama sevinci arasındaki köprülerin yavaştan atılmaya başlandığını gösteren eşiktir.. karşıt düşünce: hayal kurmaktan vazgeçmeyeceksin. hayaller ve o hayallerin gerçekleşme umududur insanları ayakta tutan. tutunmaktan vazgeçmeyeceksin. o hayaller kimi zaman gerçekleşmesi imkansız idealler, kimi zamanda içi boş hülyalar olacak ancak akıl sağlığın yerinde olduğu müddetçe onların peşinden koşmaktan caymayacaksın. çünkü o hayallerdir seni ayakta tutacak olan, bir cesetle arandaki farkı sağlayan... bende ki vazgeçme değil daha çok unutma, yok olma evresinde sanırım. elimden geleni yapıyorum... bir sözü hatırladım: ''Barışa açılan kapalı kapı yoktur sadece yanlış anahtar vardır'' kurulacak çok hayal var aslında seni bekledim, ajanda çok kabardı hatırlamak adına kestiğim kupürler ve notlardan. madem ki kaderimde uzaksın içimde kaybolmadan ve içinde kaybolmadan hayaller kelimelerle hayat bulsun bir kez de olsa ışığı görsünler
bir kavşaktayım. yol ayrılmakta. biliyorum ki seçeceğim yol , hayattaki pişmanlıklarımı bir nebze olsun azaltacak. gitmeli, buradan , bu şehirden , bu hayattan. başka çaresi yok..
Bukowski’nin ne dediğini hatırla: "aşırı hız yapan hayaller, gerçeklere çarparak durur."
Lev Nikolayeviç Tolstoy- İnsan ne ile yaşar (kitabın incelemesi arşivimde var )
’‘Kıvılcımı söndürmezsen, ateşi zapt edemezsin... ‘‘ "İnsanlar, kendilerine baktıkları için yaşadıklarını sansalar da aslında sadece sevgiyle yaşadıklarını anladım. Seven kişi, Tanrı'ya yaklaşır ve Tanrı da ona yaklaşır. Çünkü sevgi Tanrı'nın ta kendisidir." Kalbine bir sor, böyle yaşanır mı hiç? Anladım ki, insanlar kendilerini düşünerek yaşıyor gibi görünse de, hakikatte onları yaşatan tek şey sevgidir.
youtube
Birinden kötü bir söz işitirsen sessiz kal, kendi vicdanı rahat bırakmasın o kişiyi
2 notes
·
View notes
Text
Burcuna göre nasıl aşıksın. Sizce doğru mu?
Kaotik aşık= KOÇ
Serseri aşık= YAY
Düzenli aşık= BAŞAK
Deli aşık= ASLAN
Rahat aşık= BOĞA
Marjinal aşık= KOVA
Azgın aşık= AKREP
Hayalci aşık= BALIK
Romantik aşık= YENGEÇ
Eğlenceli aşık= İKİZLER
Dengesiz aşık= TERAZİ
Aşka vakti yok= OĞLAK
0 notes
Text
Rapçiler hayalci, hedefinde Kylie Jenner Benim ise hedefimde Tokel'lerden Tara var
0 notes
Text
Sanrı Eskizi (妄想スケッチ)
Orijinal Sanatçı: 40MP Vokal: Miku Hatsune View the official MV here
Eğer bu kontrol edilemez bir şeyse, yetersiz olmasını tercih ederim. Seni rahatsız ediyorum, sadık bir aşk için. Lanetlenmemiş bir tanrı olsa da ona dokunmamak güvenli olur. Sana yalvarıyorum, bütün benliğimle dua ediyorum.
Gökyüzünün akıp dökülen gözyaşları, yalancı yağmur, soğuk yanaklarından akıyor. Solup ölmüş kalbimin denizinde tek bir çiçek açıyor.
Eğer aldatmak zor bir şey değilse İnanmak da değildir herhâlde? Arkana bakmak zorunda falan değilsin, o yüzden Sadece şimdilik, beni aldat lütfen.
Eğer en nihayetinde bu ahlaksızlaşacaksa, hiç bilmemeyi tercih ederim. Hayal kurmak istiyorum, hayalci bir aşk hakkında. Eğer birisi seni terk ediyorsa, onu kovalamaman daha güvenli olur. Bahaneler üretme, duygusal olma.
Sokak manzarası canlanmaya başlıyor gürültülü insanların sesleriyle, duyamıyormuş gibi davranıp koşarak uzaklaşıyorum "Bir ben farklıyım." gibi bir şeyi kimseye söyleyemeden.
Eğer düzeltmek zor bir şey değilse Yanlış yapmak da değildir herhâlde? Cevapları kontrol etmeden önce bana söyle: Senin o cevabın doğru mu?
Tek yaptığım aptalca yalanlar söylemek olduğundan Benden nefret ediyor olmanın imkânı yok, değil mi? Ama sırt sırta bir aşkla bir sorunum yok, o yüzden Tam şimdi, beni ısıt lütfen.
0 notes
Text
Gabriel García Márquez – Gabriel García Márquez ile Söyleşiler (2024)
Çağımızın en büyük ve en üretken yazarlarından Gabriel García Márquez’in söyleşilerinden bir seçkiyi bir araya getiren ‘Gabriel García Márquez ile Söyleşiler: Sıradanın Büyüsü, Mekânın Şiirselleştirilmesi, Yazarlık Zanaatı’, yazarın gündelik yaşamından politik görüşlerine, yazarlık serüveninden eserlerine uzanan keyifli bir okuma vaat ediyor. Marquez’in yaşamı süresince verdiği söyleşilerine,…
View On WordPress
0 notes
Text
Neptün 3. Evde
Neptün 3. Evde
Neptün 3. evde hangi konuları ve alanları etkiler? Neptün 3. ev konumunda hangi burçla nasıl etkiler? Retro ve Transit Neptün 3. evde nasıl etkiler? 3. Evde Neptün Olumlu ve olumsuz açı etkileri nelerdir?
Neptün 3. Evde Ne Demek? Neyi Temsil Eder?
İletişiminde belirsizlik, esneklik ve bulanıklık olabilir.
Toplumsal rolleri belirlemede zorlanabilir.
Eğitim sürecinde odaklanma problemi yaşayabilir.
Yakın çevresini net tespit etmesi güç olabilir.
Kardeş/akraba ilişkilerinde bulanıklık oluşabilir.
Kısa yolculuklarda belirsizliklerle karşılaşabilir.
Yazı/konuşmasında bulanık ifadeler kullanabilir.
Sosyalleşmede içine kapanık davranabilir.
Hayalci fikirler geliştirebilir.
Neptün 3. Evde Anlamı, Açı Etkileri ve Burç ve Evlere Göre Yorumlar
Astrolojide sabit doğum haritasında 3. ev,
iletişim yetenekleri,
zihinsel süreçler ve
temel ve günlük öğrenim
ile ilişkilidir. Neptün’ün 3. evde yer alması, zihinsel faaliyetlere sezgisel bir nitelik kazandırırken, belirsizlik ve yanlış anlama olasılığını da artırabilir. Bu konum,
sanatsal ifade,
kısa seyahatler ve
kardeşlerle olan ilişkilerde
etkiler oluşturur. Neptün’ün burçlara ve yaptığı açılara göre değişen etkileri ile bireyin iletişim ve zihinsel süreçleri derinlik kazanır.
Astrolojide, sabit natal haritada 3. ev, kişinin iletişim yetenekleri, zihinsel faaliyetleri ve günlük öğrenim süreçleri ile ilişkilidir. Bu ev, bireyin merak duygusunu, bilgi edinme eğilimini ve aynı zamanda bu bilgileri nasıl ifade ettiğini belirler. Neptün 3. evde bulunduğunda, zihinsel faaliyetlere ve iletişim becerilerine mistik ve sezgisel bir nitelik kazandırabilir.
#neptün#astroloji#doğum haritası#akrepblog#akrep blog#neptün 3. evde#3. ev neptün#transit neptün#transit neptün 3. evde#neptün transitte 3. evde#retro neptün#3. evde retro neptün#neptün açıları#neptün 3. evde nedir#neptün 3. evde ne demek
0 notes
Text
Çirkin, kozanın içerisinde rengarenk bir kelebek olmayı hayalleyip saklanan tırtıl idim; sen ise güzel bir kelebek olacağıma inandıran ve bunu sağlayan hayalci hücre. Başardın kokusuyla on birinci saniyede hızlı nefeslerimi yatıştıran kahraman, güzel bir kelebeğe dönüştüm sayende. Ancak biz şunu unuttuk bayım, kelebeklerin ömrü kısa olur.
1 note
·
View note
Text
Avrupa Bilim ve Sanat Akademisi Üyesi beyin cerrahı Prof. Dr. Türker Kılıç’ın Herkese Bilim Teknoloji adlı derginin 6. sayısındaki yazısında ilginç bir bilgi var.
Şöyle:
“Kelebek olacak tırtılın önce kendi kabuğundan vazgeçmesi ve kendi varlığını gelecekteki varlığı için eritmesi gerekir. Her tırtıl kelebek olamaz, kelebek olacak tırtılın yeterince hayalci hücreler yetiştirmesi gerekir. Bu hayalci hücreler, diğer tırtıl hücreleri ile aynı yapıdadır ama bu hücreler tırtıl olmaktan sıkılan “rahatsız” hücrelerdir. Farklıdırlar, rahatsızdırlar.
Diğer tırtıl hücreleri büyürler, gelişirler, günü geldiğinde ölmeyi seçerler, doğal ölümü seçerler. Bu hayalci ve rahatsız hücreler ise yaşamayı ve yaşatmayı seçerler ve sayı eğer belirli bir eşiği aşarsa başlatır kelebeğin vücudunu oluşturmaya.
Ölümden, kaostan ve savaştan yeni bir dünya, bir kelebek yaratırlar.
Bir tırtılın kelebek olup olamayacağını belirleyen, hayalci hücrelerin sayısıdır.”
Ne kadar hoş!
Kelebek olmak özgür olmaktır bir kere.
Özgürlük, hayattır.
Renkli bir yaşamdır; binlerce çiçek ve koku demektir kelebek olmak.
Kelebek olmak güzellik demektir. Kendi muhteşem güzelliği ile dünyayı güzelleştirmektir aynı zamanda. Farklı olmaktır.
Tırtıl olmaksa, yaşamaktır sadece biyolojik olarak ve ölmek!
Yerde sürünmektir.
Aynı kalmaktır tırtıl olmak. Kolaydır da.
Ama kolay değil kelebek olmak, kabuğunu kırmak, kendini değiştirmek, farklı olmak …
Varolandan, bizi sınırlayan, küçülten hayatlardan “rahatsız olmak” gerek önce. Gelişmeye yol açan “rahatsızlık” iyi bir şey yani.
Rahat olan değişmez ve değiştirmez çünkü.
Değiştiren, rahatsız olandır.
Sonra kabuğumuzu kırmak gerek.
Rahatsız olmak, kabuğumuzu kırmak için ona vurduğumuz ilk darbedir aynı zamanda. Kabuğumuzu kırmadan değişemeyiz; kabuğumuzdan dışarı çıkmalıyız önce.
Sonra değişimden ne beklediğimizi, neyi hedeflediğimizi canlandırmamız gerek, hem de en iyisini, en güzelini düşünmek, biçimlendirmek kafamızda. Aklımızın, duygularımızın sınırlarını genişletmek, zorlamak gerek. Varolandan uzaklaşmak; “hayal kurmak” kısacası.
Hep küçümsenir, alay edilir hayal kurmak ile bizde. Ailelerimiz, eğitim sistemimiz ve kültür yapımız hiç hoş bakmaz hayal kurmaya. Gerçekçi olmak, o tel örgülerle kaplı küçücük bahçelerimizden çıkmamak, oyalanmak o bahçede tek doğruymuş gibi sunulur bize. Korkuturlar hayal kuranı; deli derler, çılgın derler. Hatta, hayal kurana küfür eden atasözü de bizdedir bilirsiniz.
Oysa, ne büyük güçtür insan için. Ne kadar değiştirici, geliştiricidir! Kabuğumuzu kırabilmemize ne kadar çok yardım eder! Yavanlığı, sıradanlığı alt etmenin yoludur hayal kurmak. Çotuksöken hocanın dediği gibi, bir farkındalık biçimidir hayal kurmak; alışkanlıklardan uzaklaşıp başka evrenlere yolculuğa çıkmaktır… Yeni yeni güzellikler keşfetmektir; bu keşiflerden özel tatlar devşirmektir.
Çocuklarımız ve gençlerimiz için ne büyük bir kötülüktür hayali ve hayal kuranı kötülemek!
Bilim, hayalsiz olmaz; sanat da öyle. Hayal etmeyen keşfedemez, icat edemez, değiştiremez, yaratamaz. Bahçenin tel örgülerini sökemez, üzerinden atlayıp gidemez uzaklara, yeni yerler bulamaz hayalsiz yaşayan.
Mücadele edemez rahatsız olmayan ve hayal kurmayan; tırtıl olur yani, tırtıl kalır.
Hayali olmayan yaşar sadece, sürünerek yaşar. Yaşadığını düşünür; bazen iyi, güvenli yaşadığını dahi düşünür ve sevinir.
Renksizdir hayatı, tekdüzedir.
Yalnız, kelebek olmak için rahatsız olmak ve hayal kurmak da kolay değil hani.
Rahatsız olmak için anlamak, algılamak, bilmek, görebilmek gerek.
Bilinç gerek yani. Akıl, düşünmek gerek rahatsız olmak, kabuğunu kırmak için.
Rahatsız hücrelerin olması gerek. Rahatsız hücreyi ise bilinç üretir.
Bilinçsiz insan sıradanlıktan, kendine dokunmadığını sandığı kötülükten, acıdan rahatsız olmaz.
Hayal kurmak kolay değil. Duygu gerek, duyarlılık, yürek gerek.
Sanat gerek örneğin hayal için; bilgi, bilim, felsefe gerek. Okumak gerek bolca.
Yani, hayal kuran hücrelerimiz sanatsız, bilimsiz, felsefesiz oluşamaz, gelişemez.
İradesiz de olmaz, bunu bir kenara atamayız.
Elimde olsa, özellikle ilk ve orta dereceli okul programlarına haftada en az iki saat zorunlu “Hayal bilgisi” dersi koyardım! Bu arada, anne ve babalara da aynı zorunluluğu oyun olarak getirsek mi?
Adaletli, haklara dayalı eşitlikçi bir toplumsa kelebek olmak eğer, kelebeği yaratacak bir hücre olmalıyız tırtılda. Hayalci hücrelerden olmalıyız. Belli sayıya ulaşmalıyız rahatsız, hayalci hücreler olarak; yoksa kelebek olamayız, kelebeğe dönüşemeyiz.
Kelebeklerle dolu bir hayat olmalı yaşadığımız; hayatın kelebeği olmalıyız.
Yoksa tırtıl kalır, öyle yaşarız.
Belki de birisi basıverir üzerimize yerde sürünürken.
Rahatsız, hayalci hücre olmalıyız; hayatı güzelleştirmek için kelebeğe dönüşmeliyiz. Hayatı kelebeğe dönüştürmeliyiz belki de.
Tırtıl kalmayı kader bellememeliyiz. Kelebek olmak elimizde çünkü.
Kendi varlığımızı gelecekteki varlığımızın içinde eritebilmeliyiz; bunu göze alabilmeliyiz elbette.
Kelebek olmalıyız kısacası.
Yoksa, başkalarının tırtılı, başkalarının berbat hayatlarının ve hayallerinin tırtılı, parçaları oluveririz.
(30.05.2016)
BUNU PAYLAŞ:
Twitter üzerinde paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
Facebook'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
Yayın tarihi30 Mayıs 2016YazarBülent Yılmaz
0 notes
Text
Bağımsızlık Ruhu Ve Direniş
✍🏻 Ekin, 7 Şubat 2019
https://www.gundemarsivi.com/bagimsizlik-ruhu-ve-direnis/
1911-1918 yılları arasında tam yedi yıl savaşan Balkan bozgununu, Sarıkamış felaketini, Kanal hezimetini yaşamış, yüzbinlerce kilometre kareyi çocuklarının kanlarıyla sulamış, varını yoğunu kaybetmiş yoksul, hastalıklı, çaresiz bir millet…
���Şartlar ne kadar kötü olursa olsun hiç vazgeçmeyen” Mustafa Kemal Atatürk.
Sadrazam Damat Ferit Paşa “Anadolu hareketleri, I. Dünya Savaşı’nda terfi etmiş bir kaç subayın işidir. Bu hareketler, alevi sönmüş bir saman ateşinden başka bir şey değildir” diyordu. Anadolu’da İttihatçılık ve Bolşeviklik yapıldığı ileri sürülüyordu.
İstanbul basınında çıkan aleyhtar yazılar Ulusal Mücadeleyi yapanları, hayalci olarak nitelerken ülkenin başına gelen tüm felaketlerin de sorumlusu olarak gösteriyordu. Mustafa Kemal bu fikirlere karşı tam bağımsızlık için “Ya İstiklal Ya Ölüm” parolasıyla karşılık verdi. Türk Ulusu kağnısıyla sırtında cephane taşıyacak, asker yürüyerek ve çoğu kez yarı çıplak ve yarı aç cepheye gidecektir. Yaralılar için, hastalar için ilaç bulunmayacaktır.
Hiçbir Ulus vatanını, bağımsızlığını bu kadar pahalıya kazanmamıştır. Bu nedenle bizim Cumhuriyetimizin rejim değişikliğinden öte anlamları vardır. Bizim Cumhuriyetimiz öncelikle Milli Mücadele’de bir ölüm kalım savaşında şekillenmiştir. Kanla, gözyaşıyla, ateşle yoğrulmuştur. Bağnazlık, cehalet, geri kalmışlık, emperyalizm prangalarını kırıp halkı özgürleştirmiştir.
Tarih unutmuyor. Tarih halkı için savaşanı da, halkına ihanet edeni de yazıyor.
“Milli Mücadele’yi yapan doğrudan doğruya milletin kendisidir, milletin evlatlarıdır. Millet analarıyla, babalarıyla, kardeşleriyle mücadeleyi kendisine ülkü edindi… Milli Mücadele’de şahsi hırs değil, milli ülkü, milli onur gerçek etken olmuştur.”
(Atatürk, 1925)
Ben bu yazımda Milli Mücadele günlerinin isimsiz kahramanlarından birisini Çanakkale Ezineli Rüstem Efe‘yi (Çetinkaya) tanıtmak istiyorum.
Çanakkale Ezineli Rüstem Efe (Çetinkaya) 1887 yılında doğmuştur. Rüstem Efe, işgal üzerine arkadaşları ile birlikte silahlanmış ve Kuvayı Milliye’ye katılarak işgal kuvvetlerine karşı savaşmıştır.
Ezineli Rüstem Efe
Rüstem Efe ve arkadaşları, Yunan birliklerinin Ezine’de işaretlenen evlere baskın yapacağı haberini alınca, Kızılçeşme civarında işgalcilere baskın vermişler ve bu birliğe ağır kayıplar verdirmişlerdir. Daha sonra da Akköy yöresini işgal eden İngiliz askerlerine de Sarımsakçı Köprüsü mevkiinde saldırarak ağır kayıplar vermelerini sağlamışlardır.
Rüstem Efe ve arkadaşları hakkında yazılmış önemli bir kaynak olan Gıyas Yetkin‘in Ateşten Ateşe-Milli Kurtuluşun Halk Cephesi kitabından aşağıdaki alıntıyı paylaşmak istiyorum.
‘‘Yenilmez Efe, Akça Efe ile Dalkıran’ı çok iyi karşıladı. İki gün sonra Ezineli Rüstem de bir mektupla yola çıktı. Yenilmez, Yalı boyundan Akça ve Dalkıran da dağdan giderek Baharlar Köyünde buluşmaya karar verdiler. Yolda Yenilmez ve arkadaşı Musa kalabalık bir Yunan birliğine rastladılar. Derhal ateşe başladılar. Silahlarını atıp kaçan Yunan birliği burada dört ölü, otuz iki silah ve erzak yüklü dokuz atı da bırakıp kaçmıştı. Efeler Altınoluk’tan dağa sarıp Akça’nın kafilesine Doyran’da yetiştiler. Köylülerin de candan yardımlarıyla oradan Baharlar’a geçtiler. Burada Ezine’den Rüstem Efe, Edremit’ten Peynirci Abdullah ve Arnavut Aziz gruplarıyla birleştiler. Yanlarındaki fazla silahları köylülere dağıttılar. Efeler toplanıp durumu konuştular. Ermeni Çetesinin geçtiği yerlerden gelen bir köylüden bu vahşi sürü hakkında bilgi alan Akça Efe:
‘Arkadaşlar, bunların içinde maalesef Anzavurcu Türkler de varmış. Bunlar kılavuzluyormuş gavur sürüsünü. Onun için bir teklifim var. Biz çatışmayı burada değil başka bir yerde yapalım. Hain gavurcuların kulağı deliktir. Bizi burada sarar ve bastırırlar. Onun için bu gece usulca yer değiştirelim.’
Akça’nın fikrini Efeler beğendiler. O gece bütün kafile sessizce bulundukları yol kavşağından ayrılıp bütün çevreye hakim olan çamlık bir tepeye dağıldı. Akça’nın düşüncesinde ne kadar haklı olduğu ertesi sabah anlaşıldı. 14-08-1921 Pazar sabahı gün doğarken gözcüler, çok kalabalık bir düşman birliğinin akşam bulundukları konaklama yerine doğru indiklerini haber verdiler. Az sonra Ermeniler vadiye inip birleştiler. Bu sırada en öndekiler arasında bir karışıklık oldu. Bir silah patladı. Dürbünle bakan Akça:
‘Bizi orada bulamayınca ‘Yalan Söyledi’ diye haberciyi vurdular galiba. Hemen açılıp kuşatalım şu kafirleri. Biz Rüstem Efe ile köyün giriş yollarını keselim. Hüseyin ve Aziz… Biriniz köyün alt başını, biriniz de üst yanını tutarsınız… Dendi Efeler, kuş uçurtmayalım.’
Akça Efe ile Rüstem Efe yolları kestiler. Aradan 20 dakika geçti. Ermeni çetesinin öncüleri köyden çıkmıştı. Köy sokakları arasında koşuşmalar oluyor, bazı evler yanıyordu. Arada birkaç el silah patladı. Az sonra hepsi atlı olan çete tamamen köyden çıktı. Arkadan Rüstem Efe’nin köye girdiğini gören Akça:
‘Yaşa Rüstem Efe, tam zamanında köye girdin.’ dedi.
Çetenin önünde kalpaklı ve başlıklı Anzavurculardan on kadarı, şapkalı Ermenilerin arasında gülüşüp konuşarak ilerliyorlardı. Herkes silahını doğrultmuş, eli tetikte heyecandan titriyordu. Akça’nın silahının patlamasını bekliyorlardı. Bulundukları tepeye kadar sokulan bu sürüye açılan çok şiddetli ateş bilhassa ön safları birbirine karıştırdı. Akça:
‘Dikkat çocuklar! Bombalar!’ diye bağırdı.
İlk bombayı da o fırlattı. Bunu, arkadaşlarının 30’a yakın bombası takip etti. Ön saflar tamamen eridi. Yanlardan Hüseyin ve Aziz, arkadan da Rüstem, sıkı ateş açtıklarından devrilenler çoğalıyordu. Köye doğru sığınmak isteyenler Rüstem grubundan atılan bombalarla yere serildiler. Sağ kalanlar, Yenilmez Efe’nin çok geniş olan sınırında bir gedik açarak, buradan çemberi yarıp kaçtılar. Efelerden üç hafif yaralı vardı. 141 silah toplanmıştı. Bunları köylülere dağıttılar. Akça Efe, dokuz arkadaşı ve Rüstem Efe ile beraber Gemedere Çayı’ndan Ayvacık’ın karşısında olan yol çatına indiler. Yolculardan, Ermenilerin Bahçeli’ye doğru geçtiğini öğrenip o geceyi orada geçirdiler. Ertesi sabah Ezine istikametine doğru harekete geçen Efeler, Ermenileri bir daha bulamadılar. Çünkü bu çete, İngiliz mıntıkasına sığınarak Çanakkale’den Ağunya’ya geçmişti. Rüstem Efe, Akça Efe ile beraber Geyikli çevresine geldi. Hedefi, burada Yunanlıların kurduğu bir erzak ve cephane deposu idi. Depoyu, havaya uçurmak üzere nöbetçiler yemeğe oturduğu bir sırada çevirdiler. Muhafız kulübesinden ateş açan Yunanlıları kısa zamanda zararsız hale getirdiler. Sonra cephane ve erzak deposunun kapılarını kırıp içeri girdiler. Buradaki erzakı, Ermeni çetesinin yaktığı Çamobası halkına dağıttılar. Depoyu da üzerine gaz döküp havaya uçurdular…’’
Ateşten Ateşe-Milli Kurtuluşun Halk Cephesi, Gıyas Yetkin
Kuvayı Milliye’nin isimsiz kahramanlarından olan Çanakkaleli Rüstem Efe ve arkadaşları, kendi bölgelerinde efelenmişler ve işgale karşı kahramanca direnmişlerdir.
Zaferden sonra kasaplık yapan Rüstem Efe, Atatürk’ün naaşının Anıtkabir’e nakledilmesi sırasında, Çanakkale’den alınan toprağı Ankara’ya götüren kişidir.
Milli Mücadele’nin isimsiz kahramanlarından, Kuvayı Milliye Efesi Ezineli Rüstem Efe, 1966 yılında vefat etmiştir.
Ebedi Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Kahramanlarına saygı ve minnetle…
Unutma;
Vazgeçenler değil, ancak mücadele verenler tarihe geçerler.
Kaynak: Ateşten Ateşe-Milli Kurtuluşun Halk Cephesi-Gıyas Yetkin-1963.
0 notes
Text
Köyünden ettiler
KÖYÜNDEN ETTİLERGüzel yurdumu talan ediyorlarPara için ormanları kesiyorlarYarını hiç düşünmüyorlarTorunlarına ağaç bırakmıyorlarTorunları ağacı bilmeyecekler Köylüyü köyünden ettilerGurbete yollayıp tarlayı çöl yaptılarKöylü ekmezse onlar ne yerlerBelki de talan edenler ot yer Ben hayalci şair metinimAnlayana çalar sazımBelki biraz uzundur dilimNe yapayım söylemeden edemedim Söylenecek çok…
View On WordPress
0 notes