Tumgik
#erol tas
randomrichards · 9 months
Text
DRY SUMMER:
A greedy farmer
Hogs water from the village
Lusts for brother’s wife
youtube
1 note · View note
byneddiedingo · 2 years
Text
Tumblr media
Ulvi Dogan and Erol Tas in Dry Summer (Metin Erksan, 1964)
Cast: Erol Tas, Hülya Koçygit, Ulvi Dogan, Hakki Haktan. Screenplay: Metin Erksan, Kemal Inci, Ismet Soydan, based on a novel by Necati Cumali. Cinematography: Ali Ugur. Music: Manos Hatzidakis.
"Other cultures, other customs." That's the liberal mantra when it comes to things other countries do that we disapprove of, though we usually work on persuading them toward our views, especially when those things seem exceptionally cruel, like footbinding or female genital mutilation. Sometimes, though, we have to swallow hard and accept. Metin Erksan's Dry Summer, a much-praised Turkish film, contains two instances of animal cruelty. The first is a close-up of a chicken having its head cut off. We've grown so far from our rural roots that a scene like this can be shocking, but we should be obliged to realize that it's a routine occurrence on farms around the world -- and that thousands of chickens are slaughtered in supposedly more humane ways every day so they can arrive in supermarkets neatly wrapped in plastic. The other scene is much harder to take: A dog is shot and yelps in pain before it dies. It's possible that Erksan has faked this animal's suffering and death -- we later see its carcass being hauled away, head lolling -- but I can't bring myself to countenance its raw inclusion in Dry Summer, even though the killing plays a role in establishing the mood and intensity of the film. Otherwise, Dry Summer is a savage melodrama about a war between a landowner and the other farmers who depend on the spring on his property to water their crops. As characters in the film repeatedly say, "Water is the earth's blood." When Osman (Erol Tas) decides to dam up the water near the source on his property, he naturally inspires animosity: The dog that's shot is Osman's. But there is a war in Osman's household as well, when his younger brother, Hasan (Ulvi Dogan), takes a pretty young wife, Bahar (Hülya Koçygit). Osman is a widower, and he spies through a crack in the wall at Hasan and Bahar making love. As the war between the water-deprived farmers and the brothers intensifies, with the dam -- little more than a sluice gate -- continually under attack, Osman finally sheds blood, killing Veli Sari (Hakki Haktan), the leader of the rebelling farmers, during a nighttime assault on the gate. But he persuades Hasan to take the rap: Osman claims that he's more mature and experienced and so the better choice to keep the farm going while Hasan goes to prison. Naturally, Hasan's absence also gives Osman an opening to seduce his brother's wife, which he finally succeeds in doing when a newspaper report says that a man named Hasan has died in prison. Osman has been intercepting Hasan's letters to Bahar, so ít's easy for him to tell her that her husband is now dead. Erksan stages Osman's obsessive pursuit of Bahar well, including a scene in which he's milking a cow as she watches, so he begins fingering and even mouthing the teats suggestively. In another scene, Bahar is bitten by a snake, and Osman relishes the opportunity to suck the poison from the wound in her leg. Eventually, of course, Hasan turns up alive, after being released from prison in a general pardon, and takes his revenge on his brother, resulting in a strong closing scene in which Osman's corpse floats down the watercourses after the dam is broken. Some very sophisticated camerawork adds to the impact of the story, and Tas makes Osman into a memorable villain. Which is why I regret that the killing of the dog mars my reception of the film.
0 notes
furryblazelady · 2 years
Text
Üzerimde "sabaha kadar açma tiktak ta uykusuz olma" diyen erol gerginliği var.
4 notes · View notes
aykutiltertr · 24 days
Video
youtube
Ta Uzak Yollardan - Caroline Yılmaz & Suat Aydoğan ✩ Ritim Karaoke Kürdi...  ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın  👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ⭐ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/4O170NrFftk ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Ta Uzak Yollardan - Caroline Yılmaz & Suat Aydoğan ✩ Ritim Karaoke Kürdi Minör Oryantal Beste Anonim ❤ @RitimKaraoke Müzisyenlerin Buluşma Noktası.... ESER ADI              : TA UZAK YOLLARDAN SÖZ GÜFTE          : ÜLKÜ AKER BESTE - MÜZİK    : ANONİM USÜL                      : 8/8 ORYANTAL ARAP MAKAM - DİZİ      : KÜRDİ FANTEZİ MİNÖR ARANJÖR             : SUAT AYDOĞAN ENSTRÜMANLAR: YAYLI GURUP KEMAN KLARNET, UD                             ŞARKI SÖZÜ ve AKORU Bm           Em Taa uzak yollardan Koştum geldim senin kollarına                                   C Içimde yanan hasretinle ben               Am                         Bm Baktım durdum senin yollarına                Am             Bm Sensizlik bir ölüm sanki Bm                  Am Haykırsam göklere                                       D                 G Artık yanımda beni benden çok seven                                       Am              D Dünyalar benim olsa yine de istemem                           C                Bm Am     Bm Yalnız sensin benim yüzümü güldüren Bm                 Em Bir rüzgardı esen Ayrılıklarla bizi kahreden                           D     C Gözlerimde tüten bir aşktın sen Am                             Bm Yıllar yılı bitip tükenmeyen                Am          Bm Çok özledim seni ben Em D C Bm sol_fa_ mi_ | do_ si la_ ta uzak yollardan la si do si la si la | do_ si la_ koştum geldim senin kollarına la si do si la si la | do_ la fa_ içimde yanan hasretinle ben fa sol la sol fa sol fa | si_ sol mi_ baktım durdum senin yollarına mi la sol sol fa sol fa | mi__ :|| sensizlik bir ölüm sanki sol_ fa mi | fa(i)_ mi re_ haykırsam göklere re(i) mi fa mi re mi re | sol fa mi_ re do artık yanımda beni benden çok seven do re mi re do re do | fa mi re_ re do si dünyalar benim olsa yine de istemem si do mi re si do la | si sol la fa mi_ yalnız sensin benim yüzümü güldüren sol_ fa_ mi_ | do_ si la_ bir rüzgardı esen la si do si la si la | do_ si la_ ayrılıklarla bizi kahreden la si do si la si la | do_ la fa_ gözlerimde tüten bir aşktın sen fa sol la sol fa sol fa | si_ sol mi_ yıllar yılı bitip tükenmeyen mi la sol sol_ fa mi mi_ çok özledim seni ben Suat Aydoğan Genel bilgiler Doğum Suat Aydoğan 3 Nisan 1976 (48 yaşında) İstanbul, Türkiye Tarzlar Pop, arabesk Meslekler Müzik Yönetmeni, Şarkıcı, söz yazarı, besteci, prodüktör Etkin yıllar 1996-günümüz Müzik şirketi Seyhan Müzik Resmî site suataydogan.com suataydogan.com.tr İlişkiler Gökhan Özen,Serdar Ortaç,Bengü,Tarık İster Suat Aydoğan (d. 3 Nisan 1976, İstanbul), Müzik yönetmeni ve besteci. Aydoğan, birçok albümün müzik yönetmenliğini ve aranjörlüğünü üstlenmiştir. Çalıştığı çoğu şarkıcının çıkış yapmasını sağlamıştır. Bir dönem Şahin Özer ve Erol Köse etiketiyle çıkan albümlerin çoğunun aranjörlüğünü yapmıştır. Suat Aydoğan, adını dinleyicilere öncelikle Serdar Ortaç'ın 2008 tarihli "Sana Değmez" parçasının sonunda düet yapması ile duyurmuştur, ardından 2010 yılında Seyhan Müzik etiketiyle "Ben Senin İçin Varım/Müziktir Her Şeyi Anlatan" albümünü çıkarıp geniş kitlelere yayılmıştır. Albümdeki Bebeğim, Sana Kıyamam ve Silerim Yeryüzünden parçalarına kliplerini kendisi çekmiştir. Albümler Yıl Başlık/Sanatçı Çalışma 2001 Nurcanım / Davut Güloğlu Müzik direktörü, aranjör 2002 Duman Gözlüm 2002 / Gökhan Özen Remix, aranjör 2003 Beni Benden Alırsan / İbrahim Tatlıses Müzik direktörü, aranjör 2003 Mümkünse / Ebru Gündeş Aranjör 2004 6. His / Doğuş Müzik direktörü, aranjör 2004 Çakra / Serdar Ortaç Müzik direktörü, aranjör 2004 Banane / Demet Akalın Müzik direktörü, aranjör 2003 Aşksız Prens / Rober Hatemo Müzik direktörü, aranjör 2003 Civciv / Gökhan Özen Müzik direktörü, aranjör 2004 Yıkılıyo / Ayça Müzik direktörü, aranjör 2004 Bebeğim / Seda Sayan Müzik direktörü, aranjör 2004 Şakşuka / Tarık Mengüç Prodüktör, müzik direktörü, aranjör 2004 Aslında / Gökhan Özen Müzik direktörü, aranjör 2007 Resimler & Hayaller / Gökhan Özen Prodüktör, aranjör 2006 Yurtta Aşk Cihanda Aşk / Gülşen Müzik direktörü, aranjör 2006 Aşkın S Hali / Sinan Özen Müzik direktörü, aranjör 2006 Tam İsabet / Lerzan Mutlu Müzik direktörü, aranjör 2005 Aşk Yok Mu Aşk / Bendeniz Müzik direktörü, aranjör 2005 Sanane / Kutsi Müzik direktörü, aranjör 2005 Kelimeler Yetmez / Hakan Peker
0 notes
pazaryerigundem · 4 months
Text
Başkan Büyükakın: Filistin için tepkinizi ortaya koyun
https://pazaryerigundem.com/haber/170279/baskan-buyukakin-filistin-icin-tepkinizi-ortaya-koyun/
Başkan Büyükakın: Filistin için tepkinizi ortaya koyun
Tumblr media
KO-MEK kursiyerlerinin el emeği göz nuru eserlerinin yer aldığı sergiler Kandıra ilçe sergisi ile devam etti
KOCAELİ (İGFA) – Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Meslek ve Sanat Eğitim Kursları (KO-MEK) kursiyerlerinin bir yıl boyunca el emeği göz nuru dökerek oluşturduğu birbirinden eşsiz eserlerin yer aldığı Kandıra sergisinde kursiyerler adeta görsel şov yaptı. KO-MEK kursiyerlerinin hazırladığı eşi benzeri olmayan ürünleri inceleyen ziyaretçiler hazırlanan ürünlere tam not verdi. Sergide konuşan Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, zulüm altındaki Filistin için kursiyerlerden tepki amaçlı Filistin bayrağı simgesi olan karpuz çıkartması takmalarını, sosyal medyada bir tepki videosu beğenmelerini ve paylaşmalarını istedi.
Tumblr media
AÇILIŞTA ÇOCUKLARIN DEFİLESİ ALKIŞ ALDI
Kursiyerlerin çocukları için diktiği elbiseleri açılış öncesi sergileyen çocuklar izleyenlerden alkış alırken sergiledikleri performans büyüklerini aratmadı. Namazgah Kültür Merkezinde gerçekleştirilen serginin açılışına Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, Kandıra Belediye Başkanı Erol Ölmez, siyasi partilerin temsilcileri ve çok sayıda davetli katıldı.
  MÜZİK GRUBU EĞİTMENLERİNDEN MİNİ KONSER
Vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği ve KO-MEK müzik grubu eğitmenlerinin seslendirdiği birbirinden güzel eserlerin yer aldığı Kandıra sergi açılışında kursiyerler adına Çalça Köyü Kadın Kooperatifi Başkanı Zehra Kelce konuşma yaptı. Kelce, “Biz aslında tarım ve hayvancılık kooperatifiyiz ama Kandıra bezini de öğrenerek bu kadim geleneğin ve kültürün üretimini yapmak istiyoruz. Burada öğrendiklerimizle Kandıra bezi tezgâhlarının susmaması için çalışacağız” dedi.
“GIDA OSB’DE KO-MEK İLE İSTİHDAM”
Kandıra Belediye Başkanı Ölmez ise “Burada çok güzel ürünler sergilemişsiniz, hepinizin emeği çok büyük, çalışmalarınızdan dolayı teşekkür ediyorum. KO-MEK’in izleri Kandıramız’da hangi eve giderseniz gidin var. KO-MEK ile istihdam oluşturma konusunda Gıda OSB’de birlikte çalışacağız” diyerek KO-MEK kursiyerlerine müjde verdi.
“SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİNİN İÇİNDE OLUN”
Büyükşehir Belediye Başkanı Büyükakın konuşmasına çocuklara ve sergide emeği geçen herkese teşekkür ederek başladı. ‘’KO-MEK’in bizim için ayrı bir önemi var, burası hayatın ta kendisi’’ diyen Başkan Büyükakın, “KO-MEK sayesinde birçok sosyal sorumluluk projesi gerçekleştirdik, KO-MEK Vefası ile ihtiyaç sahiplerine el uzattık, KO-MEK Bohçası ile evlenecek kızlarımıza destek olduk. KO-MEK Hurması projesiyle iftarda ailelerin sofrasına misafir olup lokmamızı bölüştük. Bunlar gibi birçok gönüllülük esasına dayalı projede en önde yer alarak başarılı işlere imza attık.  Benim sizden bir isteğim var; lütfen çevrenizde bizim ulaşamadığımız ya da göremediğimiz ihtiyaç sahibi kişileri muhtarlarımız aracılığıyla bize bildirin biz de gerekeni yapalım” diyerek vatandaşlardan sosyal sorumluluk projeleri konusunda destek istedi.
“ZULME SESSİZ KALMAK SUÇTUR”
‘’Biz sizlerin mutluluğu ve işimizi en iyi şekilde yapmak için çalışıyoruz’’ diyen Başkan Büyükakın, konuşmasının devamında Filistin’de yaşanan insanlık dramına dikkat çekerek, “Filistin’de insanların başına bombalar yağıyor ama insanlık orada insanlığını unutmuş durumda ne yazık ki. Bizim huzur içinde bir dünyada yaşamamız için sosyal sorumluluk projeleri yapmamız gerekiyor. KO-MEK olarak farkındalık projeleri oluşturarak hayatın sadece daha çok para kazanmak, daha iyi yaşamak olmadığını; zorda olana, mazlum olana yardım etmek olduğunu göstermemiz gerekiyor. Dünyanın birçok bölgesinde birkaç tane zalim dünyayı kana buluyor. Biz bu olaylarda dolaylı yoldan suçluyuz. Sessiz kaldığımızda suçluyuz, tepki göstermediğimizde suçluyuz. Gazze’deki çocukların kadınların günahı ne. Onları unutursanız tepkisiz kalırsanız elinizden huzur alınır, onlara sahip çıkalım, tepkisiz kalmayalım’’ çağrısında bulundu. Daha sonra çocuklarla açılış kurdelesini kesen Başkan Büyükakın protokolle birlikte sergilenen ürünleri inceledi. Ürünler hakkında bilgi alan Başkan Büyükakın, kursiyerlerle fotoğraf çektirmeyi ihmal etmedi.
Tumblr media
  BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
mkemals · 1 year
Text
0 notes
tvln · 3 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
hudutlarin kanunu / law of the border (tur, akad 66)
9 notes · View notes
derdiderun · 3 years
Note
Ehli Sünnet yazarları öğrenebilir miyiz, Allah razı olsun
Kitaplarını okuyabileceğiniz, sohbetlerini, derslerini, seminerlerini takip edebileceğiniz isimlerdir bunlar, son yüzyılda yaşamış olan ve/veya halen sağ olan kişilerden oluşuyor. Bu isimlerin birçoğunu zaten biliyoruz, yakından takip ediyoruz, sohbetlerini takip ediyor, kitaplarını eserlerini okuyoruz. Bazı isimleri ise yakından tanımasak ta, hocalarımızın görüşleri tavsiyeleri ışığında listeye dahil edildi. Unuttuğumuz isimler elbette vardır. Rabbim ehli sünnetten ayırmasın. Bu listeyi hazırlayan hocalarımızdan razı olsun...
TAVSİYE İSİMLER
* Muhammed Zâhid el-Kevserî 
* Ömer Nasuhî Bilmen
* Elmalılı Hamdi Yazır
* Bediüzzaman Said Nursî
* Abdulfettah Ebû Ğudde
* Muhammed Avvâme
* Emin Saraç
* M. Mustafa el-Azâmî
* Muhammed Ali es-Sabûnî
* Vehbe Zuhaylî
* Subhi es-Sâlih
* Muhammed Acac el-Hatîb
* Mustafa es-Sibâî
* Ahmed Davudoğlu 
* Babanzâde Ahmed Nâim
* Şuayb el-Arnavûd
* Ahmed Serdaroğlu
* Musa Topbaş
* Mahmut Toptaş
* İsmail Cerrahoğlu
* Ali Osman Koçkuzu
* Muhammed Konyevî 
* Seyyid Muhammed Raşid Erol 
* Nurettin Boyacılar
* Üstâz İsmail Çetin 
* Mehmet Zâhid Kotku 
* Osman Nuri Topbaş 
* Mahmud Esad Coşan
* Tahir Büyükkörükçü
* Muhammed Emin Er
* Ali Ulvi Kurucu
* Hasan en-Nedvî
* Mehmet Ildırar (Yarbay)
* Haydar Hatipoğlu
* Gönenli Mehmet Efendi 
* Mahmud Sami Ramazanoğlu
* Mahmud Ustaosmanoğlu
* Necip Fâzıl Kısakürek
* Sıddık Naci Eren
* Sâid Havvâ
* Hasan el-Bennâ
* Mehmet Savaş
* M. Cevat Akşit
* Şerafettin Kalay
* Seyyid Fevzettin Erol
* Talat Koçyiğit
* Ebubekir Sifil
* Bayram Ali Öztürk
* Kemal Sandıkçı
* Ahmet Yaşar
* Bekir Topaloğlu
* Hamdi Arslan
* Ahmet Efe
* Muhammed Salih Ekinci (el-Ğursî)
* Selçuk Eraydın
* M. Said Çetin
* Halil Nurullah
* Hamdi Arslan
* Abdullah Demircioğlu
* Ali Ulvi Uzunlar
* Emin Aşıkkutlu
* Yavuz Köktaş 
* Serdar Demirel 
* İhsan Şenocak
* Kadir Mısıroğlu
* Mehmet Fatih Kaya
* Hüseyin Avni Kansızoğlu
* Ömer Faruk Korkmaz
* Mahmud Eren
* Hamdi Döndüren
* Ahmet Hamdi Yıldırım
* Mehmet Talu
* Timurtaş Uçar
* Necdet Tosun
* Mustafa Kara
* Mustafa Aşkar
* Kasım Şulul
* İhsan Süreyya Sırma
* Halil İnalcık
* Ethem Ruhi Fığlalı
* Abdülbaki Gölpınarlı
* Rifat Okudan
* Rıza Çöllüoğlu
* Cüneyt Köksal
* Ferzende İdiz
* Vahit Göktaş
* İsmail Karaçam
* Adnan Demircan
* Fatma Kızıl
* Aynur Uraler
* Şemsettin Bektaşoğlu
* İsmail Yelkenci
* Ahmet Özbay
* Mehmet Özşenel
* Abdullah Aydınlı
* Raşit Küçük
* Özcan Hıdır
* Erdinç Ahatlı
* Fatih Çıtlak
* Cemal Aydın 
* Mahmut Karakış
* Abdurrahman Büyükkörükçü
* Ahmet Tahir Dayhan
* Murat Türker
* Cağfer Karadaş
* Şerafettin Gölcük
* Kamil Çakın
* Nihat Hatipoğlu
* Ali Kara
* Ali Eren
* Mehmet Şevket Eygi
* Dilaver Selvi
* Ali Kaya
* İsmail Lütfi Çakan
* M. Yaşar Kandemir
* Halil Günenç
* Sezai Karakoç
* Cemil Meriç 
* Halil İbrahim Kutlay
* İbrahim Hatiboğlu
* Seyyid Muhammed Alevî el-Mâlikî el-Hasenî
* Said Havvâ 
* Teoman Duralı 
* Abdurrahman Aslan 
* Bedri Gencer 
* Ahmet Tomor
* Ali Ramazan Dinç
* Yasin Pişgin
* Ali Arslan
* Orhan Çeker
* Metin Yiğit
* Selahattin Polat
* Yavuz Ünal
* Tahsin Görgün
* Salim Öğüt
* Ömer Türker
* Recai Karakoç
* Abdülmetin Balkanlıoğlu
* Abdulkadir Şener
* Orhan Ençakar
* Fatih Kalender
* Hüsamettin Vanlıoğlu
* Abdullah Hiçdönmez
* Cübbeli Ahmet Hoca 
* Mustafa Armağan
* Ahmet Şimşirgil
* Talha Uğurluel
* Mustafa Fayda
* Muhsin Demirci
* Ahmet Yücel
* Şevket Kotan
* Ali Pekcan
* Yusuf Kerimoğlu (Hüsnü Aktaş)
* Hidayet Zertürk
* Soner Duman
* Murat Kaya
* Adem Ergül
* Metin Yurdagür
* Yusuf Ziya Keskin
* Muhittin Uysal
* Ahmet Özel
* Mustafa Fayda
* Abdullah Yıldız
* Adem Apak
* Servet Armağan
* Yusuf Ziya Kavakçı
* İbrahim Tüfekçi
* Ahmed Turan Aslan 
* Mustafa Demirkan
* İbrahim Halil Er
* Burak Kızıldaş
* Harun Çetin
55 notes · View notes
kuzey--barlas · 3 years
Text
Tumblr media
Ey aşk-ı mavi
Seslenirim sana her gün
Ve her gece
Dudaklarımdan değil
Yüreğimden seslenirim
Her çarpışında yüreğimin
Bir kuş havalanır ya aniden
Ta yüreğimin orta yerinden
Kah gagasındadır
Kah kanadındadır
Bir parçası
Ulaşır sana sözlerim
Kalbine ulaşır
Tenine ulaşır
Bilirim.
Ve yakan güneş
Ve parlayan ay şahidimdir
Ve çağlayan su
Ve kapımda cıvıldayan kuşlar
Şahidimdir
Ben seni
Bin yıldır severim .
~Kayhan Erol
20 notes · View notes
Text
Amcamın Kankaları! (2) (Canan 33 Y., İstanbul)
Amcamın kankalarıyla başımdan geçen ilk olayın üzerinden 2 hafta geçmişti. Cumartesi akşamı amcam bende kalmıştı. Pazar sabahı kahvaltı yapacaktık ki, amcam bana, "Yaa kankaları arayalım da gelsinler, kahvaltıyı onlarla birlikte yapalım, senin kahvaltıyı öve öve bitiremediler, tadı damaklarında kalmış hepsinin!" dedi. Ben istemesem de amcam ısrar etti. Onu kırmamak için kabul ettim, güzel bir masa hazırladım. Ve kankaları yarım saat sonra geldiler...
Kahvaltıyı yeni bitirmiştik ki, amcama yine telefon geldi. Amcam, "Siz kahveleri içe durun, ben hemen geliyorum!" dedi ve çıktı. Erol hemen, "Naber tatlım, özledin mi bizi?" dedi. Ben hiç cevap vermedim, sofrayı toplamaya başladım. Sonra kahve yaptım. Kahveleri yudumladıktan sonra 4'ü birden beni sıkıştırmaya başladı. Ben her nekadar, "Yapmayın, amcam şimdi gelecek!" desem de, 2 dakika içerisinde çırıl çıplak kaldım. Önceki olaydan aldığım müthiş zevkten dolayı fazla direnemedim. Zaten amım götüm alışmış ve azmıştım yine. 4 erkek tarafından saatlerce yalanmak ve sikilmek müthiş bir duyguydu. Bu duyguyu bilerek hemen Ali ve Erolun siklerini ağzıma almaya başladım. Artık delirmişcesine yalıyordum siklerini...
Bu arada Murat ve Buğra memelerimi ve amımı okşuyorlardı, hemen sırılsıklam oldum. Erol yine direk göt deliğime yöneldi, adam tam götçüymüş, ama hiçbiri de onun kadar iyi sikemiyordu beni götten. Domalttı beni yine ve tek hamlede içimdeydi, sanki taşşaklarını da götüme sokmak istercesine köklüyordu. Bu arada Ali ağzıma vermiş, o da gırtlağıma kadar sokuyordu. Ağzımda ve götümde boş yer kalmamıştı.
Sonra Murat beni kucağına aldı, o ayaktayken 69 pozisyonu aldık, düşmemek için bacaklarına sarıldım, kan beynime hücum ediyordu. Amımı öyle güzel emiyor ve yalıyordu ki, çığlık atmaya başladım. Bazen de klitorisimi dişliyordu, müthiş zevk alıyordum. Daha sonra Ali beni kucağına aldı ve arkama Erol geçti, hem amdan hem götten aynı anda sikiliyordum şimdi. Müthiş bir duyguydu, tost ediyorlardı beni. Bu arada Murat ta ağzıma vermiş, gırtlağıma kadar sokuyordu. 3 deliğim de tamamen doluydu. Artık amcam gelmesin diye dua ediyordum, çünkü müthiş zevk alıyordum...
Amcam 4 saat sonra geldi. Bu zaman zarfında kankaları beni 3'er kere siktiler. Müthiş yorulmuştum, kolumu kaldırmaya bile mecalim kalmamıştı. Amcam gelmeden ben duş aldım. Amcam gelince de, "Amca ben kendimi biraz kötü hissediyorum, yatacağım." dedim ve yatmaya odama gittim. Onlar daha salondaydılar, konuşmalarını duyabiliyordum. Ben kulaklarımı açıp dinlemeye başladım. Amcam kankalarına, "1.500 TL verseniz yeter beyler!" dedi. Meğerse amcam beni onlara satıyormuş! Bu bana çok acı geldi, ama sikilirken çok zevk aldığım için, kankaları gittikten sonra amcama birşey demedim. Amcam bu güne kadar bana hiç yan gözle bakmamıştı bile, bana nasıl bunu yaptı anlamamıştım...
Tabi ben tüm olan biteni artık biliyordum. Bunun intikamını amcamdan almalıydım. Kalktım ve seksi kıyafetler giydim. Akşam yemekte amcamla şarap içmeye başladık. Ben yemekleri getirirken amcamı tahrik etmeye çalışırcasına domalıyor, göğüs dekoltemden memelerimi gösteriyor ve frikikler veriyordum. Yemekten sonra askılı elbisemin altındaki iççamaşırlarımı odama gidip çıkardım geldim ve "Amca çok yoruldum, bana biraz masaj yaparmısın?" dedim. O da, "Gel yapayım!" dedi. Ben kanepeye uzandım, etek boyum tam diz üzerindeydi, yatınca dahada yukarılara çıktı. Amcam omuzlarıma masaj yapıyordu, ama yanda olduğu için zorlanıyordu, "Kızım böyle zor oluyor..." dedi. Ben de, "Amca baldırlarıma doğru otur öyle yap!" dedim. Amcam baldırlarıma oturunca, askılarımı aşağı indirip sütyensiz göğüslerimi ellerimle kapatıp masaj yaptırmaya başladım...
Amcamın önü yavaş yavaş çadırı kurmaya başlamıştı. Parfüm kokum onu zaten çok etkiliyordu. Ama ben de bu arada sırıl sıklam olmuştum, nerdeyse orgazm olmak üzereydim. Fakat amcam birden, "Yeter bukadar masaj!" dedi. "Amca nolur kalçalarıma ve baldırlarıma da yap!" dedim. "Yeter bu kadar!" dedi. "Nolur amca, bak ben senin arkadaşlarına o kadar hizmet ettim de yoruldum, biraz masajı mı benden esirgiyorsun?" deyince, amcam mecbur kabul etti. Kalçalarımı biraz havaya kaldırdım, amım görünmese de bayağı içerisini görüyordu. Sırıl sıklam olmuştum, amcamın eli sıvıma temas etmiş olcak ki, mırıldanmaya başladı. "Ne oldu amca?" dediğimde, "Yok birşey tatlım! Çok yoruldum, bu kadar masaj yeter artık! Ben WC'ye gidiyorum!" dedi kalktı. "Tamam sağol amca!" dedim. Amcam çadırını saklamaya çalışarak WC'ye gitti. Tabii ben de sessizce arkasından gittim ve anahtar deliğinden baktım. Tahmin ettiğim gibi, amcam WC'de 31 çekmeye başladı...
Amcam inleyerek boşaldı. Sikini silerken ben tekrar salona gittim. Az sonra amcam da salona geldi. "Ne oldu amca, çok bitkin görünüyorsun, birşey mi oldu?" dedim. "Yorgunum!" dedi. Amcama gülümseyip, "Tabi yorulursun, işin zor!" dedim ve üzerimdekileri çıkardım. Amcam aptallaştı, "Napıyorsun kızım sen? Edepsizlik yapma!" diye bana bağırmaya başladı. Ben de, "Bana kalkan sikinle WC'de 31 çekerken, senin yaptığın edepsizlik olmuyor muydu?" dedim ve yanına yaklaşıp sikini okşamaya başladım. Amcamın, "Napıyorsun, yapma!" demesine aldırış etmeden, ben sikini çıkartıp taşaklardan itibaren yalamaya başladım. Amcamın siki yeniden kalkmaya başladı, öyle emiyordum ki, dişlerimi de kullanarak amcama hem biraz acı, hemde zevk veriyordum...
Amcam beni birden altına aldı ve amımı yalamaya başladı. Kudurmuşcasına amımı yalıyor, memelerimi patlatacak gibi sıkıyordu. Amcam daha fazla dayanamadı ve sikini daldırdı amıma. Kankalarına oranla siki biraz küçüktü, ama amcam işini iyi biliyordu. Meğerse amcamın marifeti de geç boşalmakmış, yarım saatten fazla sikti beni. Amcam kankalarının beni götten siktiğini bilmiyor olmalıydı ki, "Daracık götünü ben sikeyim!" diye yalvarıyordu. Fakat ne kadar yalvardıysa da götten vermedim. O gün tam anlamıyla yarağa doydum, amcam da beni 4 posta amımdan sikti. Ama sabah amcama bir sürprizim vardı, o sabah amcama da götten verdim.
Amcamla konuştuk, herşeyi itiraf etti, kredi çekip parayı Borsaya yatırmış ve kaybetmiş. Artık amcamın kankalarıyla haftada 1 parti yapıyoruz, ama amcam evde olmuyor. Amcam paraları alıyor, ben yarakları! Amcamla da hemen hemen her gün sikişiyorum. Kendimi bazen fahişe gibi hissediyorum, ama ne yapayım, sikilmekten çok zevk alıyorum!
[Canan]
68 notes · View notes
brokehorrorfan · 4 years
Photo
Tumblr media
The Hand That Feeds the Dead will be released on Blu-ray and DVD on January 19 via Full Moon Features. The 1974 Italian horror film stars Klaus Kinski.
Sergio Garrone (SS Experiment Love Camp) and Yilmaz Duru co-direct from a script by Garrone. Katia Christine, Carmen Silva, Erol Tas, Marzia Damon, and Ayhan Isik round out the cast.
The Hand That Feeds the Dead has been newly remastered in high definition from the original 35mm negative with 5.1 surround and 2.0 stereo audio options. No special features are included.
Klaus Kinski stars as Professor Nijinski, whose work with experimental skin grafts with his mentor has been aborted by a lab fire that has left his wife Tania (Katia Christine) now hideously burned, her face a bloody mass of flayed flesh and tissue. Nijinski vows to continue his research, venturing into the village with his hypnotized henchman (Erol Tas) to kidnap and murder local young woman and remove their skin, transplanting it onto his tortured wife's ruined skull. Will Nijinkski get away with his hideous crimes and bring his beloved back to her previous luscious luster? Or will the long arm of the law put an end to his tirade of murder and mad science?
12 notes · View notes
multecibekes · 4 years
Text
Ahmet kahramanın yazisi
Mafya’nın Sultan Recebe şükran borcu
Bugün, en son Libya’da ortaya çıkan “kiralık Kürtler” konusunu yazacaktım. Başka bir güne erteledim, onu. Sultan Receb’in katiller, tecavüzcüler, hırsızlardan kurulu “paralel orduları”nın bir kolunun Mexmûr’da sivil, savunmasız Kürt Berivanlarına taarruzu da başka güne. Kürdistan’ın salgın günlerinde ilaç, tıbbi malzeme konusunda çırılçıplak kalması da…
Benim için, bugünün konusu, “görgüsüz Sultan’ın Mafya” ile ballı, güllü, çiçekli balayı…
Ama önce şunu söyleyeyim: Mafya, bütün yer yüzünün lanetli bir ağıdır. Adına “yer altı dünyası” da denilen bu ağ, yalnız bir yerde, belirli bir coğrafyada değil, yer küre boyunca kanun, ondan giderek hukuk dışıdır. Suç örgütüdür, yani. En başta politikacılar dahil, onunla ilişkisi, bağı, bağlantısı olan herkes suçlu muamelesi görmekte, suçu sabit görülenler ise mahkum edilmektedir.
Çünkü, örgütün yaptığı, yasadışılıktır. İnsanlığa karşı suç işlemekle iştigal etmektedir. Uyuşturucu temini ve dağıtımıyla insanları zehirlemekte, piyada alıcısı bulunup da kıtlığı hissedilen ne varsa, mesela sigara, içki, silah Mafyanın iştigal alanıdır. Yasa dışı kumar ve bahis çeşitleri, kiralık katillik, cinayet, gasp, haraç, fidye toplama, kadın ticareti ve aklınıza ne gelirse…
Mafya, elbette ki bir devlet yapılanması değildir. Ama devlet organları ve yöneticileriyle bağlantılıdır. Devletle bağınının olmadığı yerde, zaten Mafya olmaz. Devletin adli, idari ve polisiye aygıtları ile sarmal olduğu takdirde, Mafya vardır. Bu tür bağlantılardan yoksun yapılara, Mafya denmiyor. Çetedir bunlar. Derin desteksiz oldukları için de, ömürleri kısadır.
Öte yandan, her ülke kendince ama, bütün yer yüzünde, Mafya’ya karşı kesintisiz bir mücadele yürütülüyor.
Mafyanın ana vatanı İtalya, ta başından beri, bu suç örgütlenmesiyle savaş halindedir. Ama hiç bir zaman başarılı olamamıştı. Çünkü, bağlar derinliklerde, hükümetlerdedir.
Giulio Andreotti, İtalya tarihinin en önenli politikacılarından başlıcasıydı. 1950’lerden itibaren, Dışişleri başta olmak üzere, çeşitli bakanlık görevlerinde bulundu. Üç kez Başbakanlık yaptı. Ama sonunda Mafya ile dostluk ve karşılıklı yardımlaşma ilişkileri ortaya çıkınca halk tarafından üstü çizildi. Yıldızı söndü. 1990’larda, adı kayıplara karıştı.
Recep Tayyip oğlunun nikah şahitliğini de yapan yakın dostu İtalya Başbakanı Berlusconi, Mafya ile bağlarının gün ışığına çıkmasıyla baş aşağı yere çakıldı, sonra dibe battı.
Demek istiyordum ki, Mafya ile ilişki yüz karasıdır. Kara yüzlülük, büyük ayıp, ağır suçtur.
Ama Türkler, bu konuda da bir yer yüzü istisnası olarak güneşin altında ışıldadı. 12 Eylül 1980 darbecileri Mafyayı, “terör devleti hizmetine” aldı. Mafyayı kullanarak, Avrupa’da Ermenilere karşı terör rüzgarları estirdi.
Böylece, yer yüzünde suç örgütü ve insanlığın lanetli ayıbı olan Mafya bağ ile bağlantı, Türkler için, “şeref” sayıldı. Süleyman Demirel, 12 Eylül darbesinden sonra, yedinci kere Başbakanlığa dönerken, Mafya ile anılan en az iki ismi Bakan olarak yanına aldı. Cumhurbaşkanlığında, Başbakan yaptığı Tansu Çiller ise “devlet için, kurşun atan da, kurşun yiyen de şereflidir” diyerek Mafyayı yüceltti. Dünya’da ilk defa, suç yapılanmasını kutsal makama oturttu.
Türk devleti, 1990’larda Mafya şefleri ve tetikçilerini Kürdistan’da, cellat ve savaş masraflarını karşılamak üzere, uyuşturucu naklinde kullandılar.
Tansu Çiller’in Adalet Bakanı (Memet Ağar), daha sonra düzeninin adaleti tarafından, Mafyacılıktan mahkum edildi. Bu adam, Recep Tayyip Faşizminin “şereflileri”inden başlıcasıdır.
12 Eylül darbesi öncesinin, MHP’nin “para-militer” ülkücü tetikçilerinden pek çoğu, daha sonra, Türk adaleti infazcıları olarak, iş adamlarının batık çek ile senetlerini, Mafya usulu ile (tehdit, içkence, yaralama ve hatta öldürme) tahsil etme işine girdiler. Bunlara “Ülkücü Mafya” veya “çek-senet Mafyası” deniyordu.
Abdullah Çatlı, Yeşil lakaplı Mahmut Yıldırım, Alaattin Çakıcı, Nurullah Ağansoy, Kürşat Yılmaz ve Erol Evcil bunlardan bir kaçıydı. Tümü, bunlar kendi nam ve hesabına gasp yapıp, haraç, fidye topluyor, çek-senet işi yapıyor, ek iş olarak çoğu devlet için, Kürtlere karşı tetik çekiyorlardı.
Sonra devir, dönem, iktidarlar, Mafya’nın ardındaki “baba güç” değişti. Çatlı, Ağar çetesiyle seyahatteyken bir trafik kazasında öldü. Yeşil kayıplara karıştı. Ağansoy, İstanbul Bebek’te bir gece, rakip Çakıcı ile giriştiği savaşta öldü. Çakıcı, Evcil ve Kürşat Yılmaz ise içeriye düştü.
Çakıcı iki yıl eski dostu, Mafyatik deyimle ülkücü “kankası” Devlet Bahçeli’yi yattığı hastane odasında kabul etti. Kendisi karısını da öldürtmekten hükümlü Çakıcı, cezaevinden çıkmak istiyor, büyüğünün önerisini soruyordu. Afta uzlaştılar. Bahçeli, “vatansever ülkücü”nün isteğini, büyük ortağı Recep Tayyip’e iletti. Ancak konjonktür el vermediği için üstü kapandı.
Sonra, Korona salgını baş gösterince, cezaevlerini seyrekleştirme adına, bu “vatan evladı”nın salıverilmesi gündeme geldi. Kanunu da, Çakıcı’nın avukatı MHP milletvekili hazırladı. Alaattin Çakıcı, el yazısıyla yayıp yayımladığı bir mektupla, Cumhurbaşkanı sıfatlı AKP reisi Recep Tayyip ile onun iktidar ortağı Bahçeli’ye şükranlarını sunuyor, bu vesileyle, hizmetlerinin karşılıksız kalmayacağını vaad ediyor, Devlet-Mafya ilişkilerini gün aydınlığına seriyordu.
Bunlar, Mafya babalarıyla birlikte, cami soyguncuları, ayakkabı, halı, kilim, ayakkabı hırsızları, katiller, çocuk tecavüzcülerini sokağa saldılar. Çakıcı, Mafya-Devlet ilişkilerinin sıcaklığında, tecavüzcüler, katillerin özgürlüğü için de teşekkür ediyordu.
Yerlerde sürünen devlete bakın, siz!..
Oysa Mafya ile bu ve benzeri ilişkiler ağı da değil, aralarında rabıta bulunduğuna dair söylenti yüzünden, dünyada pek çok politik hayat söndü. İktidarlar çöktü.
Demek ki neymiş; Türk devletinde Mafya, iktidar ortağıymış. Gerçek bu ve çıplak…
18/04/2020 Ahmet Kahraman
5 notes · View notes
blessed-by-avarice · 5 years
Text
Blood and Water
Tumblr media
Moonlight winked on the babbling waters, its impression a mere reflection of a sheet of beaten silver as it carried down the winding rivers end. As it waded the darkened parts of the liquid resembled black glass only to be tainted by a thin streak of crimson in the wake of delving hands yearning to become clean. From there the Ritualist sat in crouch, the long train of her cloak splayed out elegantly at her flank as she hunched over the trickling water cleansing her hands of the vitriol caked among them. Across the lake Redridge stood proudly. The candles resting within the windows indicated the majority of the little town was still awake and that the tavern was still home to the weary traveler given the gust of merriment that broke across the lake. Ottavia’s attention lingered to the idle stance of the Stormwind guards littered randomly about the pocket of land, more important those who inhabited the stone wrought bridge.
Tumblr media
The clean wick of her thumb swiped at the corner of her mouth as she intently stared across the way for at her flank was quiet the scene. A carcass of a lamb, its parchment white wool stained bloodied lay on its flank with its ribcage splayed open in grand display with each stretch of rib dutifully swathed with bright purple string till the ‘cats-cradle’ weave intertwined with the other selection of bone. Supported within the interlace of string was that of the lambs heart, bloodied and abundantly pure surrounded by an array of burning embers. How they managed to not sear the string was an anomaly all on its own. Surrounding the precious corps lain another assortment of unmentionables. The entrails of the aforementioned creature were filled with rocks and devotedly arranged around it, several used candles joined the assortment in various stance while the lingering scent of rosewood filled the air.
“How long is this going to take, Ritualist?” The annoyed query arose from her flank several paces away from the lamb’s corpse. There a stocky man found purchase against the trunk of a tree, high height not but a foot taller than that of Ottavia’s. His face was gruff and laden with the age he so desperately tried to deny, the weight was perpetually set behind his eyes and it showed by the manner of crow’s feet clinging to the corners of his hues. There was a distinctive lack of his blonde hair and whatever vestiges he managed to keep were slicked back by an abundance of grease. He was a dirty sort, leathered attire weathered down to a disgusting sun stain, the shirt he wore beneath his vest was tapered at the sleeves and elbows, worn through time and perpetual use. Even the soles of his boots were loose and by their make one could discern he’d attempted to glue them back together at some point. Erol spared a cursory glance to the bloodied mess at his right, his less than humble features wrinkling with disgust. “They said you were of antiquated means but I hadn’t expected something like this.” The latter was pointed directed to the heart and entrails. With a low grunt filtering from the center of his chest he pushed himself from his pinion and waded toward the scene.  “How are those strings not burning?” He queried with a turn of her tongue fitting the toothpick from one corner of his mouth to the other. 
Flicking her wrist the Ritualist dispelled several droplets of water and offered not a look over her shoulder toward the man for her attention had still be deadest across the lake.
“Magick.” She intoned noncommittally as her mile long stare narrowed ever so slightly upon a particular waver of light emanating from one of the Inn’s windows. Among its glossy panes thrummed a pink hue.
“Magicks, eh?” Erol chuckled a note from the hearth of his throat. “So, what’s its purpose then, eyah? Hired ya ta curse someone. This part of the process?”  One of the strings suddenly broke with an audible snap allowing the embers to shift just so till their potency hissed and crackled against the bloodied heart. There, the smell of cooking meat filled within the air.
“Mm? Oh, yes.” Ottavia lifted herself from her crouch and brushed the leathered palms of her hands down the front of her attire. “Everything has to be meticulous for you see magick is not just an art for those who want wield it. There’s a matter of coherency, adaptation, and drive. Not everyone can do what it is I do for most don’t have the stomach for it.” Erol scoffed derisively as her straightened his back to peer toward the approaching woman. With a languid gesture he indicated the gutted sheep. “Any butcher can do this, lass. Should I go to the one in Stormwind and ask him to curse my wife, too?” The two shared in laughter, one earnest the other feigned as another piece of string was burned free. “Tell me, Ser. Is it true that you’re in accordance with the Sullied and Uncured?” The latter referred to a band of men and women of nefarious intents. Though the world was laden with the sort this particular bunch was known to be just as unapologetic as the Ritualist albeit one did not threaten the livelihood of the other. Erol blinked with surprise and eased a step back away from the woman who in turn was but a pace or two apart from him. He swallowed nervously and nodded his head. “Yeah, but what’s that have to do with what’s happening here.”  Her rejoinder was nothing short of an unfriendly smile. Another piece of the tether snapped, causing the idle crackle of ember striking against ember to emanate aside them with the added flare of rising sparks. “ ‘Aboard the Siren’s Song there are crew and captain---one in particular a raven haired lass with an ass I’d like to shove my face ‘tween.’ I believe is what you and your associates cackled on about last week within that very tavern?” That pink light within the window beamed all the more bright. “Given that you had met her once before, hm?” Erol fumbled back, sputtering nonsense. “What’s that have to do with this, woman?” 
Tumblr media
“Everything.” Ottavia hissed. With an unceremonious grip the sharp impression of her claws dug within the man’s throat. “I believe I overheard mentioning of raping and killing her? Along with the others on the ship? Nothing easier than robbing a new sea lover, was it? Though I don’t condone her search for crew within the slums of Borealus I must admit her resolve layers over mine.”
Another string loosened, causing the embers to tumble slightly more against the cooking heart of the lamb. Erol continued to sputter, his grey eyes widening with disbelief as his feeble mind sought to find the connection, an assumption the Ritualist was all too quick to catch.
“Look into my eyes for they will undoubtedly look familiar.” She coaxed, drawing the man closer to her face for him to garner a more appropriate look. By the way his mouth gaped and his hands fumbled at his waist for his pistol he garnered exactly who she was. Quickly, Ottavia’s attention dropped down to the pinion of his hand at the handle of his gun. “Only bare your teeth if you’re willing to get blood on them.” She encouraged. “For I so do love the taste of copper on mine.”
Alas, she’d never truly feel the hot wash of Erol’s lifeblood filling her mouth for the finality of her ritual came by means of those strings finally burning through. The audible clack of embers tumbling within the chest cavity filled the ether; a sudden burst of flame embarking within the animal’s carcass till it was lit aflame by a heady pink light.
“You will serve as an example.  Thank you for all you’ve offered me.” The monotonous lilt fled from the dark shape of her mouth. The last vision he’d witness was that of the white of her eyes bleeding to black with the bright verdant mark of her iris drawing a glow as the splay of her mouth peeled into a sharp toothed rictus.
A wet slosh filled their locale as those dangerous fingers gripped tightly only to jerk the man forward in order to thoroughly rip his jugular clear from his throat. He dropped, dead weight to the ground with a puff of dust elapsing from his corpse. He gargled and convulsed.
“Oh?” A cursory glance was afforded down to him as she turned her wrist to drop the piece of bloodied flesh within her hand to the ground. Slowly she turned, the heavy train of her cloak following in tandem as she stepped over him, one foot on either side of his body before she eased down into a languid crouch.
“Usually I’m very good with ensuring my motives end in finality. I sincerely apologize for this inconvenience. This must be terribly uncomfortable for you.” Ottavia set a bloodied hand beneath his chin while the other clasped the top of his skull. Erol gargled, his heavy and staggered breaths puffing against leaf and bloodied grass. The Ritualist leaned over and muttered near the shell of his ear. “I’ll be certain to get it right this time.” With that an audible crack resounded about their meager clearing followed by a wild series of shifting and shattering bone and sinew as she made point in violently peeling the man’s head from his shoulders. It took two fervent tugs before it finally bent to her will oozing blood and other wet gooey substances from the place where his head should rest.
Tumblr media
Hoisting his head from the meager selection of hair he happened to hold she peered toward the contorted agony forever laden to his countenance till rot and decay took over. “Mm. Yes, this will serve well enough.” --- In a weeks’ time a lovely parcel wrapped in lavish silks and scented with lavender arrived at the den of the Sullied and Uncured. Within it Erol’s head lie inside among a cushion of satin with a single folded sheet of parchment which read: “Beware the hearts which thrum in tandem for their siren’s song will see you well within abandon. -Ritualist.” -- Mentions: @blessed-by-pride​ @hakanbelgrave​ 
11 notes · View notes
giallofever2 · 5 years
Text
Tumblr media
Le amanti del mostro
Data di uscita: 28 maggio 1974 (Italia)
Regista: Sergio Garrone
Musica composta da: Elio Maestosi
Stefano Liberati
Sceneggiatura: #SergioGarrone
Effetti speciali Carlo Rambaldi
CURIOSITÀ
Girato da Sergio Garrone contemporaneamente al film La mano che nutre la morte, negli stessi luoghi e con quasi lo stesso cast, Le amanti del mostro, così come il precedente, fu oggetto di numerose traversie produttive: ad un certo punto la lavorazione del film fu interrotta per motivi mai chiariti, la coproduzione con la Turchia saltò e fu così che le riprese dovettero essere terminate in Italia.
Klaus Kinski venne chiamato per recitare in altri film e così il regista fu costretto a terminare il film senza l'attore protagonista, utilizzando primi piani dell'attore girati in precedenza in alternanza con i campi lunghi/medi di una controfigura.
Nel film è presente una citazione omaggio del regista nei confronti dell'attore Ivan Rassimov: il nome del padre di Anna è appunto Ivan Rassimov, come è ben visibile sulla bara presente nel film.
Klaus Kinski: dottor Alex Nijinski
Katia Christine: Anijeska Nijinski
Marzia Damon
Stella Calderoni
Romano De Gironcoli
Alessandro Perrella
Carla Mancini
Luigi Bevilacqua
Bruno Arié
Osiride Peverello: Polanski
Amedeo Timpani: il giudice
Pasquale Toscano
Ayhan Isik: dottor Igor Walensky (accreditato solamente nella versione turca)
Erol Tas: Boris (accreditato solamente nella versione turca)
Roberto Messina
2 notes · View notes
aykutiltertr · 1 month
Video
youtube
Yaz Demedim (Rakı İçtim) - İbrahim Tatlıses ✩ Ritim Karaoke (Urfa Hüseyn...  ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın  👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ⭐ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/nRtveyeeICI ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Yaz Demedim (Rakı İçtim) - İbrahim Tatlıses ✩ Ritim Karaoke (Urfa Hüseyni 2/4 Anonim) ❤ @RitimKaraoke Müzisyenlerin Buluşma Noktası.... ESER ADI           : YAZ DEMEDİM KIŞ DEMEDİM EĞLENDİM (RAKI İÇTİM ŞARAP İÇTİM) SÖZ GÜFTE       : ANONİM BESTE - MÜZİK : ANONİM USÜL                  : 2/4 HALAY MAKAM - DİZİ   : HÜSEYNİ - MİNÖR YÖRESİ İL İLÇE : ŞANLI URFA KAYNAK KİŞİ    : BEDİH YOLUK ARANJÖR          : ?                             ŞARKI SÖZÜ Şarkı Sözleri: Yaz demedim kış demedim eğlendim Rakı içtim şarap içtim sallandım A canım sallandım Ağzım yandı artık benden sevda pas Yine dünya eski hamam eski tas A canım eski tas Kız demedim dul demedim eğlendim Gide gele bir kötüye bağlandım A canım bağlandım Ağzım yandı artık benden sevda pas Yine dünya eski hamam eski tas A canım eski tas İbrahim Tatlıses İbrahim Tatlıses Genç Parti toplantısında, 2007 Genel bilgiler Doğum İbrahim Tatlı 1 Ocak 1952 (72 yaşında) Şanlıurfa, Türkiye Tarzlar Türk Halk Müziği · Arabesk müzik Meslekler Şarkıcı · besteci · söz yazarı oyuncu · yönetmen · albüm-film yapımcısı · sunucu · iş insanı Etkin yıllar 1968-günümüz Müzik şirketi Yalçın · Uzelli · Sönmez · Urfa Emektaroğlu · Türküola · Star · Bayar · İdobay · Emre · Raks · S Müzik · Erol Köse · Poll Eş Adalet Durak (boşandı) Perihan Savaş (e. 1979; b. 1982) Ayşegül Yıldız (e. 2011; b. 2013) Çocukları Ahmet Salim Tatlı Gülşen Sara Tatlı Gülden Ferrah Tatlı Melek Zübeyde Tatlı Dilan Çıtak İdo Tatlıses Elif Ada Tatlı İbrahim Tatlıses (doğum adı İbrahim Tatlı), 1 Ocak 1952 Şanlıurfa doğumlu Türk şarkıcı, yapımcı, oyuncu, yönetmen, televizyon programcısı ve iş insanı. Ayağında Kundura türküsü ile ünlenen İbrahim Tatlıses, günümüze kadar otuzdan fazla albüm çıkarmış, birçok filmde oyuncu ve yönetmen olarak görev almıştır. Türkiye'nin yanı sıra Yunanistan ile Orta Doğu'da da tanınmaktadır. Türkiye'de lakabı İmparator'dur.[1] Tatlıses'in sanatçılığın dışında gıda, turizm, inşaat, iletişim (TV kanalı, radyo istasyonu), ulaşım gibi birçok alanda da yatırımı bulunmaktadır. Diskografi Stüdyo albümleri ve single'ları Yıl Albüm adı Yapımcı Bilgiler 1975 Bir Yol Göster Yalçın Plak Şaşkın Ayağında Kundura (Ölürem Ben) Uzelli Müzik İbrahim Tatlıses 6 Sönmez Kasetçilik İbrahim Tatlıses Albüm Urfa Emektaroğlu Bant Stüdyosu Ben İnsan Değil Miyim[72] Yalçın Plak 1976 Veremli Kız 1977 Huzurum Kalmadı 1978 Ayağında Kundura Türküola Müzik 1979 Ceylan Toprağın Oğlu Sabuha 1980 Gelme İstemem 1981 Gülmemiz Gerek 1982 Yaşamak Bu Değil Sen Mutlu Ol Yeter 1983 Yalan Star Plakçılık 1984 Benim Hayatım 1985 Mavi Mavi Bayar Müzik 1986 Gülüm Benim / Gülümse Biraz 1987 Allah Allah / Hülya İdobay Müzik 1988 Kara Zindan Fosforlu Cevriyem Konser albümü 1989 İnsanlar Emre Plak 1990 Hesabım Var - Söylim mi? İdobay Müzik 1991 Vur Gitsin Beni / Yemin Ettim Bayar Müzik 1992 Ah Keşkem Raks Müzik 1993 Mega Aşk 1994 Haydi Söyle 1995 İbrahim Tatlıses Klasikleri S Müzik 1996 Ben de İsterem 1998 At Gitsin 1999 Selam Olsun 2001 Yetmez mi? 2003 Tek Tek Erol Köse Prodüksiyon 2004 Aramam 2005 Sizler İçin İdobay Müzik 2007 Bulamadım 2008 Neden 2009 Yağmurla Gelen Kadın 2010 Hani Gelecektin 2018 Yaylalar Poll Production Single 2021 Gelmesin 2023 Medine'ye Varamadım Gözleri Bela Kız Kara Üzüm Habbesi 2024 Devamke 45'likler Tatlıses Şah Plak'tan 3, Urfanın Sesi Plak'tan 3, Palandöken Plak'tan 8, Kartal Plak'tan 1, Ömer Plak'tan 4, Edessa Plak'tan 2, Türküola Müzik'ten 4 olmak üzere toplam 25 adet 45'lik plak çıkarmıştır.[73] Yıl Albüm adı Yapımcı Bilgiler 1968 İndim Gönül Bağına / Kırmızı Gülleri Fidan Eyledim Şah Plak Plak No 145 1969 Bu Gelen Atlımıdır / Bülbüller Düğün Eyler Plak No 150 Tilfindir Hastane / Zalimlik Yakışmaz Güzel Olana Plak No 151 1970 Kara Kız / Beni Yakma Gel Güzelim Urfanın Sesi Plak Plak No 51 1971 Tatlı Dile Güler Yüze / Sevdimde Sevilmedim Palandöken Plak Plak No 858 Sebebi Sensin / Aşkın Beni Deli Eyledi Plak No 864 Züleyha / Sevin Kardeşim Plak No 865 1972 Nar Tanesi / Niye Çattın Kaşlarını Plak No 867 Karnı Büyük Koca Dünya / Ağlama Cananım Plak No 868 Yazık Oldu Gençliğime Ömrüme / Doy Doy Plak No 869 1973 Fakirlik Taç Oldu / Beni Yakan Bir Gelin Plak No 881 Yeter Allah'ım / Asker Mektubu Plak No 882 Kapıyı Çalan Kimdir / Niye Gittin Elin Oldun Kartal Plak Plak No 315
0 notes
hunt-a-eco · 6 years
Photo
Tumblr media
Erol has not had a good day ever since he fell into a pool of dark eco. On another note - ta-da. I had an attempt at drawing Ottsel Erol (which I may still tweak things...maybe?? I need practice drawing ottsel’s tbh.) But it’s amusing to think how grumpy-sarcastic Erol must be as a companion.
Likewise I think I will roll with the idea of Krew and Mizo swapping places and so - Tess and Rayn swap positions. Rayn, who’s a bartender but also assisting underground member. I based her design mostly off of un-used concept artwork for Rayn from Jak x. Fiddling around with those concepts to fit in with Haven city.
183 notes · View notes