#erken menopoz belirtileri nelerdir
Explore tagged Tumblr posts
Text
0 notes
Text
Rahim ağzı kanseri en yaygın jinekolojik hastalıklardan biridir. Uzmanlar, ortalama olarak her 100 kadından ikisinde rahim ağzı kanseri belirtilerinin tespit edildiğini bildirmektedir. Rahim ağzı kanseri, tedavi edilmediği takdirde yaşamı en çok tehdit eden kanserlerden biridir. Erken teşhis bu hastalığın en büyük avantajıdır. Kanserin erken teşhisi, erken tedavi için çok önemlidir. Jinekoloji kadın üreme sistemi ile ilgilenir. Jinekolojik kanser, kadınlarda görülen kanserleri tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Rahim ağzı kanseri, yumurtalık kanseri ve yumurtalık kistleri vakaları jinekolojik kanserler olarak tanımlanmaktadır. Jinekolojik Kanserin Belirtileri Nelerdir? Rahim ağzı kanseri belirtileri vücudun durumuna ve hastalığın evresine bağlı olarak değişir. Rahim ağzı kanserinin belirtileri uzun süre fark edilmeyebilir. Kadın üreme organlarının hastalıkları genellikle hastaların semptomlarının farkında olmalarını ve doktora başvurmalarını sağlar. Bu nedenle, rahim ve vajina gibi kadın üreme organları hastaların kendileri tarafından tanımlanmalıdır. Menstrüasyon, menstrüasyon sırasındaki vücut değişiklikleri ve vajinal akıntının gözlemlenmesi önemlidir. Düzenli doktor ziyaretleri, Pap testleri ve HPV aşısı, rahim ağzı kanserinden ve diğer çeşitli hastalıklardan korunmanın en etkili yollarıdır. Genel olarak, olası kanser belirtileri aşağıdaki durumları içerir: Kasıkta ağrı ve akıntı Menopoz döneminde kanama Düzensiz adet dönemleri Adet kanaması dışında kanama Cinsel ilişki sırasında ve sonrasında ağrı Karında şişlik, kitle oluşumu Vajinada morarma, kaşıntı Yeme alışkanlıklarında değişiklikler Bu belirtilerden bir veya daha fazlasını yaşarsanız, tıbbi yardım almanızı öneririz. Bu sayede kendinizi olası kanser türlerine karşı koruyabilir ve ölümcül sonuçları erken bir aşamada önleme şansınızı artırabilirsiniz. Jinekolojik Muayenede Nelere Dikkat Etmelisiniz? Rahim ağzı kanseri, yumurtalık kanseri ve olası yumurtalık kistleri jinekolojik muayene sırasında tespit edilebilecek hastalıklardan bazılarıdır. Uzmanlara göre erken teşhis, kanser hücrelerinin erken bir aşamada tedavi edilmesini sağlar. Bu amaçla altı ayda bir yapılan jinekolojik muayeneler çok etkilidir. Son yıllarda rahim ağzı ve yumurtalık kanseri gibi yaşamı tehdit eden hastalıkların erken teşhisle üstesinden gelinebiliyor. Bu nedenle düzenli kontroller şarttır. Ancak bunun önemi sürekli vurgulanmasına rağmen, durum genellikle göz ardı edilmektedir. Jinekolojik Kanserlerin Farklı Türleri Nelerdir? Jinekolojik Kanserlerin Farklı Türleri Jinekolojik onkoloji, kadın üreme organlarında meydana gelen kanser türlerini inceleyen bir bilim dalıdır. Jinekolojik kanser kadınlarda en sık görülen kanser türüdür. Bunlar. Rahim kanseri Rahim ağzı kanseri Yumurtalık kanseri Vulva kanseri Üreme sistemi kanseri Jinekolojik Kanserler Nasıl Önlenebilir? Jinekolojik kanserler, belirtiler ortaya çıkmadan önce önlenebilir ve erken teşhis için olanaklar vardır. Erken teşhis edilirse kanser hücrelerinin büyümesi engellenebilir. Özellikle erken evrede ise hastalığın tedavi edilebilme şansı daha yüksektir. Jinekolojik kanseri önlemenin yolları şunları içerir: Düzenli check-up yaptırmak. Standart yılda iki kezdir, ancak her altı ayda bir kontrol edilmesi önerilir. Aşıları takip etmek (özellikle HPV aşısı) Sigaradan kaçınmak. Cinsel temas yoluyla bulaşan hastalıklara karşı koruma Sağlıklı beslenme düzeni sağlayın Aşırı kilo alımından kaçının Tüm hastalıklarda olduğu gibi kanserden korunmanın temel yolu da sağlıklı ve düzenli bir yaşam sürmektir.
0 notes
Text
Magazin, Sağlık ve Kadın'a dair her şey...
http://feminenn.com/menopoz-nedir-menopoz-bulgulari-nelerdir/ Menopoz nedir? Menopoz bulguları nelerdir?
Menopoz, ileri yaş bayanların en büyük fobili düşlerinden biri. Genellikle 45 – 55 yaş arasında görülen menopoz nedir? Bulguları nelerdir? Bir Hayli sorunu da birliktesi getiren menopoz, tam bayanlar tarafından evhamla karşılanıyor. Bir Hayli bayanı zorlayan en büyük meselelerden biri menopoz nedir sualine doğru yanıtı verebilmek.
Menopoz nedir?
Menopoz nedir sualine yanıt vermek için öncelikle menopozun ne olmadığına sarihlik getirelim. Menopoz bayanlarda yaşlılık yarıyılında ortaya çıkar evet ama asla bir yaşlılık bulgusu değildir. Daha çok olgunluk yarıyılı olarak adlandırılması gereken menopoz, adet yarıyılında alana gelen kanamanın tükendiğini gösterir. Bu yarıyıllarda yumurtalıklarda östrojen hormonu işlevini eksiltir ve kısa bir vakit sonra da tamamen durur. Menopoz çoğu zaman bunalımla karıştırılabilir. Bu surattan uzun adet kesintileri yaşayan 35 yaş üstü bayanların, sonradan oluşabilecek problemlere karşı kesinlikle hekime gitmesi gerekmektedir. Aynı zamanda 35 yaş üstü bayanlar menopoz nedir suali hakkında ayrıntılı bir araştırma içine girmeli, gerekirse menopoz hakkında hekime danışmalıdır. Evvelden mevzu hakkında şuurlu olmak, menopoz yarıyıllarında yaşanabilecek problemlerin üstesinden gelme mevzusunda takviyeci olacaktır.
Menopoz yaşı kaçtır?
Yapılan araştırmalara göre Türkiye’de menopoz yaşı 45 yaş üstü grubu içeriyor. Uzmanların yaptığı araştırmalara göre menopoz yaşı ülkeden ülkeye başkalaşım gösteriyor bu da menopoz yaşının irsiyetsel olabileceğini gösteriyor. Öte yandan şayet 35 yaş altı bayanlarda adet kesilmesi yaşanıyorsa, buna erken menopoz yarıyılı sınıyor. Menopoz 35 yaşından evvel yaşanabildiği gibi bazı vaziyetlerde 55 yaşından sonra da ortaya çıkabiliyor. Uzmanlar 55 yaş üstü bayanlarda yaşanan menopoz yarıyıllarının rahim kanserine kapı açabileceğini dile getiriyor.
Menopoz bulguları nelerdir?
Balanssız ve sızılı geçen adet yarıyılları, menopozun başlangıcı olarak kabul edilebilir. Zira düşen östrojen sayesinde bedende birtakım farklılıklar alana kazanç. Bazı bayanlarda yaln��zca adet kesilmesi görülürken, bazı bayanlarda bunun yanında başka bulgular da görülür. 45 yaşını aşan bayanlar, bu bulguların üzerinde psikolojik nedenler aramadan evvel hekime danışmakta fayda var. Zira bu tip bulgular kalp hastalıklarına yol açabilir.
Menopozun başlıca bulguları: Sıcak basması, uykusuzluk, çarpıntı, asap, unutkanlık, bitkinlik, eklem sızısı, ani duygu başkalaşımları, vajinal kuruluk, cinsel ilişkide sızı, konstantrasyon bozuklukları
Mutlu menopoz yarıyılı için 9 büyülü ipucu
Menopoz ve cinsellik
Menopoz yarıyılına girmiş bir kadının bedenindeki metamorfozlar suratından cinsel uzvunda atrofik metamorfozlar olabilir. Bu metamorfozlar suratından cinsel ilişki sırasında sızı ve kanama şikayetleri görülebilir. Fakat bu şikayetler hekime danışıldığı takdirde rehabilitasyon edilebilir.
Menopoz yarıyılında kadının cinsel yaşamında yaşanan farklılıklar:
İlişki sırasında sızı Vajinada kuruluk Orgazm yaşamada zorluk Genital bölgede duyarlılığın azalması Cinsel istekte azalma
Menopoz yarıyılında asıllaşan farklılıkların hakikat nedeni eksilen östrojen hormonudur.
Menopoz yarıyılında rahim kanserine dikkat!
Bedenin değişen yapısıyla menopoz bazı hastalıkları da birliktesi getirebilir. Bu surattan menopoz yarıyılına giren bayanlar oluşabilecek hastalıklara karşı kesinlikle 6 ayda bir jinekolojik tetkik yaptırmalı ve sene de bir defa da olsa smear, mammografi ve hormonal testleri aksatmamalıdır.
Menopoz yarıyılı için teklifler
#ErkenMenopozBelirtileriNelerdir, #MenopozBelirtileriKaçYaşındaBaşlar, #MenopozBelirtileriVeTedavisi, #MenopozBelirtileriVeYaşı, #MenopozunIlkBelirtileri Magazin, Sağlık ve Kadın'a dair her şey...
#erken menopoz belirtileri nelerdir#menopoz belirtileri kaç yaşında başlar#menopoz belirtileri ve tedavisi#menopoz belirtileri ve yaşı#menopozun ilk belirtileri#Kadın Sağlığı
0 notes
Text
Kadınlarda göğüs ağrısı ve şişliğin nedenleri
Pek çok kadın dönem dönem göğüslerinde ağrı veya şişlik hissedebilir. Bu şikayetler genellikle meme kanseri ile ilişkilendirildiği için endişe verici olabilir. Ancak göğüsler birçok nedenden dolayı ağrıyabilir ve şişebilir. Kadınlarda göğüs ağrısı ve şişliğin nedenleri nelerdir? sorusu üzerine yaptığımız araştırmalardan edindiğimiz bilgiler şunlardır;
Kadınlarda göğüs ağrısı ve şişliğe neden olabilecek faktörler
Hamilelik
Göğüslerde ağrı ve şişlik en yaygın hamilelik belirtilerinden biridir. Özellikle ilk kez ya da genç yaşta hamilelik yaşayan kadınlarda bu ağrı ve şişlikler daha belirgin olabilir. Hamileliğin ilk 3 ayında kan akışı artar, hormonlarda artış meydana gelir ve göğüsler büyür. Tüm bunlar göğüslerin kendini doğuma hazırlamasından kaynaklanır. Kendini doğuma hazırlayan göğüs büyür ve büyüme esnasında ağrı ve şişliklere neden olur.
Emzirme
Doğum yapan her kadın göğüs ağrısı yaşar. Bebeğini emzirse de emzirmese de göğüslerde süt yapımının artmasına bağlı olarak ağrı ve şişlikler meydana gelir. Doğumdan belli bir süre sonra bu şikayetler giderek azalır. Göğüslerdeki ağrının belli bir süre sonra geçmemesi veya yoğunlaşması durumunda mutlaka bir doktora başvurulmalıdır.
Hormonal nedenler
Adet öncesi sendromunun en yaygın belirtilerinden biri göğüslerde ağrı ve şişliktir. 30 yaş grubu kadınlarda bu şikayetler daha belirgin olabilir. Adet döneminden birkaç gün önce başlayan göğüs ağrıları ve şişliklerin yanı sıra hassasiyet ve gerginlik de hissedilebilir. Genellikle her iki göğüste de meydana gelen ağrılar daha çok memelerin üst dış bölümünde hissedilir. Hormonal nedenlerden kaynaklanan göğüs ağrıları ve şişlikler menopoz dönemi ile birlikte sona erer. Bunların yanı sıra hormon değişikliği tedavisi ve doğum kontrol hapı kullanımı da göğüs ağrılarına ve şişliklere neden olabilir.
Meme iltihabı
Meme iltihabı, göğüslerdeki süt kanallarının tıkanması sonucu meydana gelir. Göğüslerde ağrı ve şişliğe ek olarak kızarıklık oluşumuna da neden olabilir.
Meme kisti
Göğüslerde ağrı ve şişliğe neden olabilen meme kistleri, göğüs içerisinde oluşan içi sıvı dolu keseciklerdir. Göğüs bezlerinin büyümesi ile ortaya çıkan ve ağrıya neden olan kistler genellikle iyi huyludur. Meme kisti bir veya birden fazla olabilir. Bazı kistler dokunulduğunda hissedilebilecek kadar büyüyebilir. Ancak bazı meme kistleri yalnızca mamografi ya da sonografi ile tespit edilebilir.
Meme apsesi
Göğüslerde ağrı ve şişliğe neden olan bir diğer faktör, meme apsesidir. Meme apsesi, enfeksiyon sonucu deri altında oluşan iltihap dolu kitledir. Meme dokusunda iltihaplanmaya neden olan bakteriler, göğüs dokusuna göğüs uçlarındaki çatlaklar aracılığı ile yayılır. Genellikle bakteri kaynaklı meydana gelen apseler yumuşak şişlikler olarak hissedilebilir. Böyle bir şişliğin fark edilmesi durumunda bir doktora başvurulması gerekir.
Meme kanseri
Göğüslerin ağrıması ve şişmesi pek çok kadında meme kanseri endişesine neden olur. Ancak göğüslerde ağrı ve şişlikler meme kanseri belirtileri olarak kabul edilmez. Meme kanserinin en önemli belirtileri, meme veya koltuk altı bölgesinde ele gelen şişlik, meme yapısında bozulma ve renk değişikliği, meme ucundan akıntı gelmesi ve egzamaya benzer döküntü ve kızarıklıklardır. Göğüs ağrısı ancak meme kanserinin en son evrelerinde meydana gelebilir. Tüm kanser türlerinde olduğu gibi meme kanserinde de erken teşhis ve tedavi oldukça önemlidir.
Velhasıl
Göğüs ağrıları ve şişliklerinin neyden kaynaklandığını bilmek çok önemlidir. Bir süre kendini belli edip sonrasında yok olan ağrı ve şişlikler tehlike arz etmese de uzun süren ağrı ve şişlikler için mutlaka bir uzmana danışılmalıdır. Kitle kontrolü için ise düzenli olarak yatar pozisyondayken parmak uçlarınız ile göğüs çevresi ve koltuk altı bölgesini kontrol etmenizi tavsiye ederiz. Ve kontrolünüz sırasında kitleye benzer bir sertlik veya şişlik hissederseniz, lütfen doktora gitmek için vakit kaybetmeyin. Memelere özgürlük tamam ama önce memelere sağlık sevgili okur.
Kadınlarda göğüs ağrısı ve şişliğin nedenleri yazısı ilk önce Canım Dünya üzerinde ortaya çıktı.
from Canım Dünya https://ift.tt/3rxqKZo
0 notes
Text
Menopoz Nedir ? - https://www.coksohbet.net/menopoz-nedir.html - Coksohbet.NET - Sohbet, Bedava Sohbet Odaları, Chat, Güncel Blog
New Post has been published on https://www.coksohbet.net/menopoz-nedir.html
Menopoz Nedir ?
Menopoz Nedir ?
Menopoz kelime anlamı olarak aylık adet kanamalarının doğal yolla bitmesi demektir. Bu süre içinde yumurtalıklar iki kadınlık hormonu olan öströjen ve progesteron salınmasını yavaşlatır ve bir süre sonra da üretimini durdurur. menopoz bu iki kadınlık hormonunun eksikliği ve yokluğu ile başlayan fiziksel ve ruhsal değişikliklerinin olduğu süreçtir
Menopoz Bir hastalık değildir :
Menopoz dönemi her kadın için güzel ve dolu dolu geçen bir yaşam dilimi olabilir
Menopoza Girme Yaşı Nedir ?
Öströjen düşüklüğünün en erken göstergeleri düzensiz ve miktari değişken adet kanamalarıdır. Menopoz yaşı ortalaması 45 – 55 yaşlarıdır. Bununla beraber 30’lu yaşların ortalarında erken 60 lı yaşlara doğru geç olarakta görülebilir
Menopoz Belirtileri Nelerdir ?
Adet kanamalarının kesilmesi
Sıcak basmaları, yüzde kızarma gece terlemeleri
Çarpıntı, huzursuzluk, sıkıntı
Uykusuzluk
Sinirlilik depresyon unutkanlık
Ağlama Nöbetleri
Zihinsel fonksiyonların yavaşlaması konsantrasyon güçlüğü
Cilt kuruluğu saç kırılma ve dökülmesi
Kilo almaya yatkınlık
Vajinal kuruluk
Eklem ağrıları
Osteoporoz
Menopoz Şikayetleri Nelerdir ?
Sıcak basmaları, terleme nöbetleri :
Genellikle boyundan başlayan ve yüze yayılan sıcaklık hissine çarpıntı ve terleme eşlik eder.
Psikolojik rahatsızlıklar uyku problemleri ve depresyon :
Sinirlilik yorgunluk, depresyon, aşırı hassasiyet kendini hasta hissetme uykusuzluk gibi şikayetler bu dönemde sıklıkla görülürler. Bu yakınmalar öströjen eksikliğine bağlıdır. Menopoza giren kadınlara fiziksel ve ruhsal belirtiler %75 e varan oranlarda görülür. Bunu tetikleyen östrojen azlığına bağlı sebeplerdir. Bu dönemde gözlenen en sık psikolojik problemler ise depresyon, irritabilite, duygu oynamaları ve kaygı şikayetleridir.
Menopoza Bağlı Depresyon belirtileri Nelerdir ?
Yaygın ve sürekli ruhsal çöküntü
Libido-cinsel istek kaybı
Yaygın ilgi kaybı
Ölüm düşünceleri, panik atak benzeri şikayetler.
Yetersizlik suçluluk düşünceleri
Dikkat ve zihinsel işlevlerde yavaşlama
Kilo iştah ve uyku bozuklukları
Enerji yoksunluğu devamlı yorgunluk hissi
Karar verme güçlüğü
Menopozda idrar yolu değişikleri :
Vajen ve idrar deliği, destek dokuları zayıflar mesane fonksiyonları bozularak idrar kaçırma varsa artabilir veya ortaya çıkabilir.
Kalp ve Tansiyon Şikayetleri :
Menopoz öncesi dönemde öströjen kadınları kalp hastalıklarından korur. Kadınlarda menopoz döneminden sonra iskemik kalp hastalıkları görülmeye başlar. Menopoz sürecine giren kadınların kardiyolojik kontrolden geçmeleri yerinde olur.
Osteoporoz ( Kemik Erimesi ) :
Kemik dokusu sürekli değişen bir dokudur. Kan ile sürekli kalsiyum alışverişi içindedir. Menopoz sonrası yapımın çok azalması ile denge yıkım lehine bozulur. Menopoz sonrası dönemde östrojen eksikliğine bağlı olarak kemiklerden kalsiyum kaybı artar. Kemik erimesi menopozun ilk iki yılında hızlı ilerlediği için doktora müracaatta geç kalmamalıdır.
Menopozda baş ağrısı, sırt ve kas ağrıları :
Östrojen azalmasına bağlı olarak kaslardan biriken laktik asid kolay yıkılmaz. Bel ve kasık ağrıları bu dönemde gittikçe artar.
Menopoz ve Menopoz öncesi döneminde beslenirken dikkat edilmesi gereken hususlar :
Menopoz dönemine giren kadınlarda östrojenin kolestrol üzerindeki dengeleyici etkisi ortadan kalktığı için kilo alma eğilimi olur ve kilo vermeleri güçleşir. Vücutta oluşan hormonal değişiklikler nedeniyle enerji harcamasında azalma oluşur. Bunların sonucunda şişmanlık gelişir.
Menopoz sonrası öströjen düzeyindeki azalma besin alımı fiziksel aktivite seviyesi ve yağ doku dağılımını etkileyebilmektedir. Sonuç olarak kadınların dış görünüşü değişir. Daha Şişman olurlar ve kalçalarda yağ birikimi hızlı bir şekilde artar. Menopozdaki kadınlar kilo kontrolü ve fizik görünüşlerini korumaları için düzenli beslenmeye ihtiyaç duymaktadırlar.
Bu nedenle bu dönemde kadınların diyetlerine dikkat etmeleri düzenli egzersiz yapmaları ve bir diyetisyen kontrolünde olmaları çok önemlidir.
#Menopoz Belirtileri Nelerdir ?#Menopoz Nedir ?#Menopoz öncesi döneminde beslenirken dikkat edilmesi gereken hususlar#Menopoz Şikayetleri Nelerdir ?#Menopoza Bağlı Depresyon belirtileri Nelerdir ?#Menopoza Girme Yaşı kaçtır#Menopoza Girme Yaşı Nedir ?
0 notes
Text
Göğüs Kanseri Nedir?
Göğüs Kanseri Nedir? Meme kanseri nedir? Meme kanseri; meme dokusunu oluşturan hücrelerin değişime uğrayıp kontrolsüz bir şekilde çoğalmasıyla ortaya çıkar. Meme kanser, dünyada kadınlarda en sık görülen kanser türüdür. Her 8 kadından biri meme kanserine yakalanır. Meme kanseri süt üretilen memelerin lobüllerinde ya da memedeki süt kanallarında oluşur. Bu kanser türü menopoz dönemindeki kadınlarda oluşur. Kanser erken evrede teşhis edilirse tedavinin başarı ile sonuçlanması % 90ların üzerindedir. Memede ortaya çıkan şüpheli bir sertlikte mutlaka hekime görünmek gerekir. Meme dokusundaki anormallik mamografi ve göğüs MR tarama testi ile ortaya çıkar. Göğüs Kanseri Nedir? Meme Kanseri Belirtileri Nelerdir? Meme kanserine yakalanan kadınların memesinde 1 santim büyüklüğünde kitle oluşur. Kitle elle kontrol yöntemi ile fark edilir. Kanserli kitleler sert, düzensiz kenarlı, yüzeyi pürtüklü görülür. İki meme arasında asimetri bozukluğu oluşur. Meme başı içe doğru çekilir. Memede kızarıklık, yara, egzama, kabuklanma ve çatlama gibi durumlar görülür. Meme cildinde portakal kabuğuna benzer görünüm oluşur. Meme başı şekil ve yön değiştirir. Memede olağan dışı şişlik oluşur. Memen in boyutu artar. Adet dönemlerinde memede farklı özellikte ağrılar oluşur. Meme başında pembe ve kırmızı renkte akıntı görülür. Koltuk altında serlik ve şişlik oluşur. Read the full article
0 notes
Text
Kanser Tedavisi, Erken Menopoz ve Kısırlık Üçgeni
Kanser Tedavisi, Erken Menopoz ve Kısırlık Üçgeni
Meme kanserini tedavi etmek için kullanılan bazı kemoterapi ve hormon tedavisi ilaçları kalıcı veya geçici kısırlığa veya erken menopoza neden olabilir.
Kanser tedavilerinin kısırlığa etkileri, belirtileri ve nedenleri nelerdir ? Erken menopozda kısırlığın yeri nedir ? Erken menopozda kısırlık belirtileri nasıl anlaşılır ? Kanser tedavisi, Erken menopoz ve Kısırlık üçgeni arasındaki ilişki nedir ? Bu üçgen içerisinde bulunan kanser tedavisinin kısırlık ile bağlantı durumu nasıl anlaşılır ? Bu durum çocuk sahibi olmak isteyen kadınlar için bir endişe kaynağı durumundadır.
Bu sizin için geçerliyse, kanser tedavisine başlamadan önce doğurganlığınızı korumanın yollarını aramalısınız.
Adet görmemiş olsanız bile, menopoz öncesi kadınların bu gibi tedaviler sırasında doğum kontrol uygulamaları yapmaları gerekir, çünkü bazı kemoterapi ilaçları doğum kusurları ile ilişkilidir.
Erken menopoz hakkında bilgi edinmek ve doktorunuzdan veya hemşirenizden destek almak, kadınların menopoz semptomlarını önceden tahmin etmelerine ve daha iyi başa çıkmalarına yardımcı olabilir.
Radyasyon tedavisi her iki yumurtalığa da yönlendirilmedikçe kısırlığa neden olmaz. Bazen, meme kanserinin türüne ve boyutuna bağlı olarak, üretilen östrojen miktarını azaltmak için yumurtalıklar cerrahi olarak çıkarılabilir veya yayılabilir.
Bu kalıcı kısırlığa neden olur. Kemoterapinin neden olduğu menopoz, 40 yaşından küçük kadınların %10 ile %50’sinde ve 40 yaş üstü kadınların%50 ile %94’ünde görülür. Kemoterapiden sonra, bir kadın aylarca hatta yıllarca düzensiz yumurtalık fonksiyonu yaşayabilir.
Kadının yaşına ve kullanılan kemoterapinin türüne bağlı olarak normal yumurtalık fonksiyonu geri gelebilir.
Doğurganlığı Koruma Teknikleri Nedir ? Doğurganlığı korumak için yapılan yöntemler nelerdir ?
Yumurta veya embriyoların dondurulması
Yumurta bağışı: Gebe kalmak isteyen kadın, kanser tedavisi tamamlandıktan sonra, döllenen ve implante edilen bir donörden yumurta alır.
Üreme organlarının hormonlarla bastırılması. Bu yaklaşım, üreme organlarını etkisiz bir duruma getirmek ve vücudunuzun yumurta üretimini durdurmak için hormon kullanmayı içerir. Bu işlemin yumurta haline gelen hücreleri kemoterapinin zarar vermesinden koruduğu düşünülmekte olup, hala etkileri araştırılmaktadır.
Kanser Tedavisi, Erken Menopoz ve Kısırlık Üçgeni
#doğurganlığı koruma#doğurganlık yöntemleri#erken menopoz#kalıcı kısırlık#kanser etkisi#kanserde kısırlık#kısırlığın kansere#Kısırlık#kısırlık etkisi#kısırlık tedavisi#menopoz ağrıları#menopoz belirtileri#menopoz kanser#menopoz kısırlık#menopoz tedavisi#menopoz yaşı
0 notes
Text
İdrar kaçırma hastalığı nedir? Neden olur tedavi yöntemleri nelerdir?
https://haberoldu.com/saglik/idrar-kacirma-hastaligi-nedir-neden-olur-tedavi-yontemleri-nelerdir-44760.html
İdrar kaçırma hastalığı nedir? Neden olur tedavi yöntemleri nelerdir?
İdrar Kaçırma Hastalığı’na tanımsal bir şekilde açıklık getirilecek olursa; kişilerin anormal bir şekilde kendi kontrolünü sağlayamayıp mesane olarak adlandırılan idrar torbasından idrarını dışarı boşaltması durumu olarak ifade edilmektedir. Toplumumuzda yaygın surette meydana gelmesine rağmen, insanlar sağlık kuruluşuna başvurup bunu dile getirmek noktasında zorluk çekmelerinden ötürü çoğu durumda aldırış edilmeyen bir rahatsızlık olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat kişiler tarafından genellikle aldırış edilmeyen ve dikkate alınmayan İdrar Kaçırma Hastalığının teşhis ve tedavisi erken dönemde gerçekleştirilmediği takdirde hem önüne geçilmesi giderek güç bir hal almakta ve hem de hastaya gün geçtikçe daha büyük problemler yaşatmaktadır. Peki, erkeklere nazaran kadınlarda ağırlıklı olarak kendini gösterebilen İdrar Kaçırma Hastalığı nedir? Oluşumunda birçok önemli faktörün etkili olabileceği İdrar Kaçırma Hastalığı neden olur tedavi yöntemleri nelerdir?
İDRAR KAÇIRMA HASTALIĞI NEDİR?
İdrar Kaçırma Hastalığı nedir? İdrar kaçırma her türlü kontrol edilemeyen ve istenmeyen idrar tutamama durumudur. Eğer bu durum düzenli olarak tekrarlarsa tıbbi bir sorun olarak kabul edilir. Kadınlar, erkeklere göre idrar kaçırma sorunlarından daha fazla şikâyetçi olurlar. Birçok hasta doktorlarıyla idrar kaçırma durumunu konuşmaktan rahatsızlık duydukları için tedavisiz kalmaktadır. İdrar kaçırma sıklıkla meydana geliyor veya hayat kalitesini etkiliyorsa doktora görünmek ve tıbbi tedavi önerileri almak oldukça önemlidir.
İdrar kaçırma tıbbi literatürde “üriner inkontinans ( urinary incontinence)” olarak geçmektedir. Burada ürin (urine) “idrar”, üriner “idrarla ilgili”, inkontinans ise “yetmezlik” anlamına gelmektedir. Toplumda pek çok kişide istemsiz bir şekilde aksırma, öksürme, ıkınma gibi durumlarda karın içi basıncının artışına bağlı olarak mesaneden idrar kaçağı şeklinde idrar kaçırma şikayeti mevcuttur. Pek çok kişide ise idrar geldikten sonra “tuvalete yetiştirememe” şeklinde idrar tutamama yani “inkontinans” şikayeti bulunmaktadır.
İDRAR KAÇIRMA HASTALIĞI NEDEN OLUR?
İdrar Kaçırma Hastalığı neden olur? İdrar kaçırmalarda altta yatan başka sorunlarda araştırılmalıdır. Sorun, basit bir idrar kaçırma gibi görünse de bazen altta yatan neden, şeker hastalığı ve çeşitli sinir sistemi hastalıklarının habercisi olabilir. Eğer kanda şeker seviyesi yüksekse kişi sık idrara çıkmakta ve idrar kaçırma riski de artmaktadır.
İdrar Kaçırma Hastalığı neden olur? Özellikle kadınlarda ileri yaş, çok sayıda doğum yapmak ve aşırı kilo gibi nedenlerle ortaya çıkan idrar kaçırma, önemli hastalıkların belirtisi de olabilir. Aşırı kilolar, idrar kaçırmaya neden olan faktörlerin başında gelmektedir. Çünkü aşırı kilo ile karın içindeki basıncın artışı, idrar yollarını olumsuz etkiler.
İDRAR KAÇIRMA HASTALIĞI NEDENLERİ!
Yapılan çalışmalar; idrar kaçırmanın genç kadınlarda yüzde 20-30 oranında görüldüğünü, orta yaşlılarda bu oranın yüzde 30-40’lara çıktığını, yaşlılarda yüzde 40-50’lere kadar yükseldiğini gösteriyor. Vakaların sadece yüzde 10’luk kısmında ilaç tedavisi veya ciddi bir ameliyata gerek duyuluyor. İdrar Kaçırma Hastalığının nedenleri şu şekilde sıralanmaktadır:
-Zor gerçekleşen doğum
-Kalıtımsal bozukluklar
-Menopoza bağlı hormonal değişiklikler
-İleri yaş
-Cinsiyet (Kadınlarda sıklıkla görülmektedir)
-Beyin ile ilgili hastalıklar
-Kabızlık hali
-Alkol ve Sigara gibi kötü alışkanlıklar
-Ailesel ve ırksal yatkınlığın bulunması
-Kilolu olmak (Şişmanlık/obezite)
-Tedavi edilmeyen şeker hastalığı
-İdrar enfeksiyonu
-Prostat kanseri ile ilgili ameliyatlar
İDRAR KAÇIRMA HASTALIĞI İÇİN DURUMLARDA DOKTORA GİDİLMELİDİR?
Güldüğünüzde, öksürdüğünüzde veya hapşırdığınızda, yürürken veya egzersiz yaparken, ağır bir eşya kaldırırken, oturur ya da yatar durumdan ayağa kalktığınızda idrar kaçırıyorsanız, bu durumdan kurtulmak için gün boyunca sık sık tuvalete gitmek zorundaysanız ve ped kulanmak zorunda kalıyorsanız, idrar yapma hissi geldiğinde tuvalete yetişemiyorsanız, tuvalette her zaman idrarınızı tamamen boşaltmadığınız hissine kapılıyorsanız mutlaka bir hekime görünmelisiniz.
İDRAR KAÇIRMA ÇEŞİTLERİ/TİPLERİ NELERDİR? İDRAR KAÇIRMA HASTALIĞI BELİRTİLERİ…
İdrar Kaçırma Hastalığı çeşitleri/tipleri aşağıda sıralanmıştır. İşte, İdrar Kaçırma Hastalığı belirtileri…
*SIKIŞMA TİPİ İDRAR KAÇIRMA: Ani, engellenemeyen idrar hissi ile birlikte tuvalete yetişemeden olan idrar kaçırma tipidir. Sıkışma tip idrar kaçırmanın en sık tetikleyicileri eve girerken kapıyı açmak, soğukta dışarı çıkmak, sifonu çekmek veya elleri yıkamaktır.
*STRES TİPİ İDRAR KAÇIRMA: idrar kaçırmanın bu tipinde stres ile kastedilen ani karın içi basınç artışıdır. Yani öksürmek, hapşırmak, ıkınmak veya gülmek gibi karın içi basıncını arttıran durumlarda idrar yolu çevresini saran kas ve dokuların üretra (idrar yolu) çevresinde doğru bir şekilde destek sağlayamadığı için gelişen idrar kaçırma tipidir. Özellikle doğum yapan kadınlarda sık görülür.
*KARIŞIK TİP İDRAR KAÇIRMA: Sıkışma ve stres tipi idrar kaçırmanın birlikte görülmesidir.
*REFLEKS TİPİ İDRAR KAÇIRMA: Herhangi bir uyarı olmaksızın istemsiz olarak altına kaçırma durumudur.
*TAŞMA TİPİ İDRAR KAÇIRMA: Her yaşta oluşabilecek idrar yolu darlıkları veya ileri yaşlardaki prostata bağlı tıkanıklar sonucu boşaltılamayan idrar torbasındaki basıncın artmasıyla taşan idrarın kaçmasıdır. İdrar kanalında darlığı olan gençlerde de görülebileceği gibi prostat hastalıklarında da karşımıza çıkabilir.
İDRAR KAÇIRMA HASTALIĞI TEDAVİ YÖNTEMLERİ…
İdrar Kaçırma Hastalığı; sosyo-ekonomik düzey gebelik sayısı, vücut kitle indeksi, şeker hastalığı, depresyon, sigara ve menopoz zamanı gibi idrar kaçırmanın birçok risk faktörü ile ilişkilidir. Fiziki muayene, hasta sorgulamaları, mesane günlüğü, idrar testi, işeme sonrası kalan idrarın ölçümü ve ped testiyle İdrar Kaçırma Hastalığı teşhisi konulur.
İdrar Kaçırma Hastalığı tedavi yöntemleri? İdrar Kaçırma Hastalığının tedavisinde, kişinin sosyal yaşamında yaptığı değişiklikler önem taşıyor. Hastaların özellikle sigara, alkol, çay ve kahve tüketiminden uzak durmaları öneriliyor. Düzenli spor yapmak, bu hastalıktan koruyor. Fazla kiloların da idrar kaçırmayı tetiklediği İdrar Kaçırma Hastalığında, mesane bölgelerindeki kasları geliştirmek için egzersizler yapmak gerekir. Sorun düzelmezse, ilaç tedavisi ya da cerrahi yöntemleri kullanılmaktadır.
İdrar Kaçırma Hastalığı Tedavisi nedir? Hastada aşırı kilo varsa uygun diyet ve egzersiz programı ile zayıflaması sağlanır. Sebep kabızlık ise diyeti düzenlenir ve ilaç tedavisi verilir. Kontrolsüz şeker hastalığı sebebi ise hastanın ilaçları ve diyeti düzenlenir. Aşırı sıvı alımı önlenir. Aşırı sigara ve alkol kullanan hastalardan bunları azaltmaları istenir. İdrar yolu enfeksiyonları uygun antibiyotiklerle tedavi edilir. Mesane ve pelvik kasları güçlendirici egzersizler tavsiye edilir. Bu egzersizler idrar yaparken idrarın tutulması ve bırakılması prensibine dayanır.
İdrar Kaçırma Hastalığı tedavi yöntemleri şu şekilde sıralanmaktadır:
-Cerrahi olmayan tedavi: Amaç, sorunu kötüleştiren faktörleri (kabızlık, şişmanlık, sigara kullanımı, aşırı sıvı tüketimi, çoğalmış karın içi basınç) ortadan kaldırmaktır. Bunun için bölgedeki kasları çalıştırmak ve kadınlık hormonunu düzenlemek gerekir.
-İlaçla tedavi: Konunun uzmanı hekimler tarafından karar verilen, mesane gevşetici ilaçların kullanımıdır.
-Cerrahi tedavi: Bu sorunu düzeltmek için günümüzde uygulanan çeşitli ameliyat tipleri mevcuttur.
İDRAR KAÇIRMA HASTALIĞI NASIL ÖNLENİR? İDRAR KAÇIRMA HASTALIĞINI ÖNLEMENİN YOLLARI NELERDİR?
İdrar Kaçırma Hastalığı nasıl önlenir? Sigara ve alkol tüketiminden kaçının. Uzun süreli içen kişilerde pelvik kaslarda güçsüzlük ve idrar kaçırma durumu meydana gelebilir.
İdrar Kaçırma Hastalığını önlemenin yolları? Mesanenizin dolduğunu ve ilk idrarı hissettiğiniz anda tuvalet ihtiyacınızı giderin, Sürekli olarak idrarınızda geciktirme yaptığınızda idrar kesenizin duyarlılığında azalma ve idrar kesenizin boşaltımında da problem yaratacaktır.
Kahve ve kafein içeren ürünlerin tüketilmesi, idrar kesesinde irritasyona sebebiyet vereceğinden bu içeceklerden mümkün olduğunca kaçınılmalıdır.
Sağlıklı beslenmeye özen gösterin. Meyve, sebze, kuru yemiş tarzında lifli gıdalar devamlı surette tüketilmelidir.
Vücut kitle indeksinizin 25 ve altında olmasına özen gösterin. Fazla kilo, şişmanlık-obezite durumu pelvik kaslarda zaafiyete ve idrar kesesinin kontrolünde sorunlara yol açabilir.
İdrar Kaçırma Hastalığı nasıl önlenir? Günde 6-8 bardak (1.5-2 lt) su içmeye gayret edin. Aynı zamanda bu miktarı eşit ölçüde olmak üzere tüm güne bölüştürünüz. İdrar kaçırmanın önüne geçmek adına için su içmezlik yapmayınız. Çünkü daha konsantre şekilde çıkacak olan idrar, idrar kesenizde daha fazla irritasyona neden olarak durumuzu kötüleştirecektir.
İdrar Kaçırma Hastalığını önlemenin yolları? Günde 5-20 dakika boyunca pelvik kasları güçlendiren egzersizler yapmaya özen gösterin. Pelvik kaslarınızı periyodik olarak sıkın ve gevşetin. Bu basit egzersiz idrar kesesi kontrolünde büyük önem teşkil etmektedir.
DOĞAL VE BİTKİSEL İDRAR KAÇIRMA HASTALIĞI TEDAVİSİ…
Doğal ve bitkisel idrar kaçırma hastalığı tedavisi? Sıkça görülen sağlık problemlerinden biri olan idrar kaçırma hastalığının birçok sebebi bulunabilir. Kasların gevşekliğinden dolayı idrar kaçırmanın meydana geldiğini söyleyen Kunak, kasları, idrar yollarını güçlendirmek için evde kolay yapılabilecek egzersizleri ekrana getirdi.
Kaynak: HABER7.COM
0 notes
Text
Erken Menopoz Yaşı Kaçtır ?
Ferti-Jin Hanım Sağlığı ve Tüp Bebek Merkezi Klinik Direktörü, Hanım Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Seval Taşdemir; “Menopoz bütünüyle naturel bir geçiş yöntemidir. Her hanım kendine en uygun tedavi yardımı ile menopoz periyodunu daha sıhhatli ve rahat geçirebilir” diyor.
“Menopozda genetik son aşama önemlidir. Annenizin menopoza girme yaşı, size menopoza girme yaşınız hakkında…
View On WordPress
#erken#erken menopoz belirtileri kadınlar kulübü#erken menopoz bitkisel tedavi#erken menopoz kaç yaşında olur#erken menopoz nasıl anlaşılır#erken menopoz yaşı kaçtır#erken menopoz zararları#erken menopoza giren kadın ne yapmalı#erken menopozda hamilelik#menopozun#Nedenleri#Nelerdir
0 notes
Text
Adet Düzensizliği Nedir, Nedenleri Nelerdir? - VEGA SAĞLIK | Scitec Türkiye Distribitörü
Son dakika haberleri Alanya'nın en hızlı internet haber sitesi Alanya Express'te http://www.alanyaexpress.com/adet-duzensizligi-nedir-nedenleri-nelerdir-vega-saglik-scitec-turkiye-distribitoru/
Adet Düzensizliği Nedir, Nedenleri Nelerdir? - VEGA SAĞLIK | Scitec Türkiye Distribitörü
Adet düzensizliği nedenleri nelerdir? Adet düzensizliği, kadınların her ay yaşadığı adet kanamasının normal adet döngüsünün dışına çıkarak, düzensiz şekilde yaşanmasıdır. Normal düzen olarak kabul edilen bir adet döngüsünde, iki adet kanamasının arası 21-35 gün olarak her kadında farklılık gösterebilir. Bir adet kanaması normal şartlar altında 3-8 günlük süreler arasında tamamlanır. Bu süreç normal olarak değerlendirilir. Normal şartlar altında ergenliğe giriş yapan her genç kızda yaşanan ilk adet kanamasını takip eden 2 yıl süresince, adet kanamalarında düzensizlik yaşanması tıbbi anlamda normal olarak kabul edilir. Adet düzensizliği yaşanması ve hatta hiç adet görememe durumları olması da mümkündür. Kısaca genç kızlarda ergenlik döneminde ve ileri yaş kadınlarda menopoza yakın dönemlerde adet düzensizliği çok sık gözlemlenen bir durumdur. Adet düzensizliği aynı zamanda aşırı kilolu olmak ya da aşırı zayıflık durumlarında da yaşanabilir. Çünkü kadınlarda bu vücut tiplerinde hormonal dengesizlikler yaşanması muhtemeldir ve bu durum da adet düzensizliği yaşanmasına neden olur. Adet düzensizliği belirtileri nelerdir? Adet düzensizliği belirtileri her kadının farklı bir biyolojik yapıya sahip olması nedeniyle kesinlikle farklılık gösterir. Adet kanaması yaşanması sırasında her kadının hissettiği adet belirtileri farklı olabilir. Bu durum her kadının bünyesine ve mevcut vücut yapısına göre değişir. Kısa aralıklarla adet olma, adet sırasında az kanama olması, hiç adet görmeme, adet döngüsü ortasında tekrar bir kanama olması, adet kanamasının çok miktarda ya da az miktarda olması, adet kanaması süresinin uzun ya da çok kısa olması olarak sayılabilir. Adet düzensizliği tedavisi nasıl yapılır? Adet düzensizliği tedavisi, konusunda uzman bir jinekolog doktor tarafından sağlanır. Adet düzensizliği her kadın için önemli bir tıbbi konudur ve altında yatan nedenin erken şekilde tespit edilmesi gerekir. Hastanın geçmişi ve yapılan tahlil sonuçlarına göre kesinlikle bir doktor tarafından değerlendirilmelidir. Kulaktan dolma bilgilerle kendi başımıza tedavi yöntemlerinden uzak durulmalıdır. Ergenlik ve menopoz dönemlerindeki adet düzensizliği nedeni, bir rahatsızlıktan ya da tıbbi bir durumdan kaynaklanmıyorsa, hafif ağrı kesicilerle hasta rahatlatılır. Ancak düzensiz aralıklarla lekelenme tarzında ya da yoğun şekilde kanama olursa, mutlaka daha detaylı tetkik yapılmalıdır. Özellikle menopoz öncesi ve sonrasındaki dönemlerde bu tip kanamalar için tıbbi bir sonuç elde edilmesi önemlidir. Bunlar farklı bir sorunun habercisi olabilir. Adet düzensizliği tedavisini belirlemek için önce kan tahlili yapılarak, vücutta bulunan tüm hormon değerlerine bakılır. Yapılan kan tahlili sonuçlarında hormonal dengesizlik varsa; hastanın yaşına v durumuna uygun doğum kontrol hapları alması önerilir, hasta bu şekilde düzenli olarak da takip edilir. Eğer bu hormon tahlillerinden olumsuz bir sonuç çıkmazsa, başka araştırmalara geçilmelidir. Adet düzensizliği tedavisi için kan tahlili sonrasında istenecek tetkik ultrason görüntülemedir. Ultrason ile miyom, kanser ya da yumurtalık kisti gibi tıbbi sorunlar araştırılır. Özellikle menopoz döneminde fazla kanama büyük risk yaratabilir. Bu aşamada histeroskopi ya da laparoskopi ile detaylı inceleme yapılır. Adet düzensizliği hamile kalmayı engeller mi? Adet düzensizliği nedenlerinin kesinlikle bir doktor tarafından detaylı olarak araştırılması ve çıkan sonuçlara göre uygun ve düzenli takiple yapılacak bir tedavi gerekir. Bu nedenlerden bazıları istenildiği zamanda hamile kalmaya engel yaratabilir. Özellikle yaşanabilecek durumlar arasında hormonal tabloda bozukluk, rahim duvarında yapışıklık, rahimin yapı bozukluğu, rahimde miyom oluşumu, yumurtalıklarda yumurtalık kistleri gibi adet düzensizliğine neden olan rahatsızlıklar aynı zamanda hamile kalmayı da engeller. Tüm bu nedenler ortadan kalkmadan hamilelik düşünülmemelidir. Kaynak: http://www.centrumtupbebek.com/
kaynak: Adet Düzensizliği Nedir, Nedenleri Nelerdir? – VEGA SAĞLIK | Scitec Türkiye Distribitörü
Fitness, erkek kılavuzu, kadın, egzersiz, kilo kaybı, sağlık, beslenme, kas ve vücut geliştirme, sağlıklı erkeklerin yaşam bloğu Vegasaglik.com.tr
Kaynak: http://www.alanyaexpress.com/adet-duzensizligi-nedir-nedenleri-nelerdir-vega-saglik-scitec-turkiye-distribitoru/
#Beslenme#egzersiz#erkek kılavuzu#Fitness#Kadın#kas ve vücut geliştirme#kilo kaybı#sağlık#sağlıklı erkeklerin yaşam bloğu#SAĞLIK
0 notes
Text
Östrojen Nedir?
Östrojen, kadınsal özelliklerin ve fiziksel değişimlerin, gelişimini ve korunmasını destekleyen bir grup steroid hormondur. Östrojen, kadınların fiziksel özelliklerinden ve üremesinden sorumludur. Yumurtalıklarda üreme yapar ve üreme yaşındaki kadınlarda Östrojen seviyeleri çok daha yüksektir. Östrojen öncelikle erkek ve kadın fizyolojisi arasındaki yapısal farklılıkları belirler. Östrojen eksikliği çeşitli sebeplerle ortaya çıkabilir bu gibi durumlarda östrojen tedavisi uygulanabilir.
Östrojen hormonu vücudunuzun çeşitli alanlarına etki eder, cinsel gelişimi arttırır, kemik gücünü artırır, kalp sağlığını geliştirir ve ruh halini artırır.
Östrojen Nedir?
Anlaşıdığı gibi, östrojen kadın cinsiyet hormonudur. Kadın üreme ve üreme dışı sağlıkta önemli rol oynamaktadır .
Vücudunuz üç farklı tür östrojen üretir.
Östradiol, çocuk doğurma çağındaki kadınlarda üreme yapan ana östrojen hormonudur.
Östroron , vücudunuzun menopozdan sonra üreme yaptığı östrojen kaynağıdır. (adet dönemleri durduğunda)
Östriol, hamilelik sırasında üreme yapan ana östrojen
Östrojen Neden Önemlidir?
Östrojen, bir kızı kadına dönüştüren fiziksel değişikliklerin gerçekleşmesinde rol oynar. Bir diğer ismiyle bu döneme ergenlik denir.
Bu değişiklikler şunları içerir:
Göğüslerin büyümesi
Kasık ve koltuk altında kıllanma
Adet döngülerinin başlaması
Östrojen Nasıl Üreme Yapar?
Östrojen esas olarak yumurtalıklarda üretilir. Vücudunuzdaki ana östrojen kaynağıdır. Adrenal bezler ve yağ hücreleri de az miktarlarda östrojen hormonu üretir. Östrojen kanınızdan geçer ve üreme sistemini, idrar yolunu, kalp ve kan damarlarını, kemikleri, göğüsleri, deri, saç, mukoza zarlarını, pelvik kasları etkileyerek vücudunuzun her yerinde hareket eder. Kas-iskelet sistemi ve kardiyovasküler sistemler dahil birçok organ ve beyin östrojenden etkilenir.
Erkeklerde Östrojen
Erkekler hem testosteron hemde östrojen üretir, ancak kadınlardan daha düşük seviyelerdedir. Erkeklerde östrojen, adrenal bezler ve testisler tarafından salgılanır. Erkeklerde bulunan östrojenin sperm sayısını etkilediği düşünülmektedir. 2010 yılında Asya Androloji Dergisi’nde yayınlanan bir makaleye göre, aşırı kilolu erkekler, östrojen nedeniyle düşük sperm sayısından daha fazla etkilenmektedir, çünkü obezler de aşırı östrojen oluşumunu sağlayan daha fazla yağ dokusu bulunmaktadır.
Erkeklerde yüksek östrojen aşağıdakilere neden olabilir:
Büyüyen göğüsler (jinekomasti)
Kötü ereksiyonlar
Kısırlık
Östrojenin Faydaları
Östrojen, üreme haricinde bazı önemli durumlara da katkı sağlar.
Cinsel Gelişim: Östrojen, vajina ve uterus dahil olmak üzere üreme anatominizin büyümesinden ve gelişmesinden sorumludur. Ayrıca göğüslerinizin gelişmesinden ve ergenlik döneminde kasıkta ve koltuk altında oluşan kıllanmanın büyümesinden sorumludur. Bu değişiklikler çocuk doğurma zamanınızın başlangıcını belirten ilk adet döneminizin yaklaştığını gösterir.
Adet Döngüsü: Adet döngünüzün altında yatan amaç vücudunuzu hamileliğe hazırlamaktır. Östrojen, hamileliğe hazırlanmak için her ay rahim astarını oluşturmaktan sorumlu hormondur. Ayrıca adet kanamalarının başladığı ilk günlerindeki ağrılı ve yorgun hissettiğiniz dönemin ardından yükselek östrojen seviyeleri, vücudunuzda doping etkisi yaratır. Vücut fazla ödemden kurtulup, hafifleyerek daha dinç hale gelir. Östrojen sayesinde enerji düzeyinizi arttırıyor ve iyimserlik moduna geçiyorsunuz. Bu dönemde demir bakımından zengin gıdalar tüketmeniz adet dönemine bağlı sorunların giderilmesinde yardımcı olacaktır.
Kemik Gelişimi ve Sağlık: Östrojen, kemiklerin büyümesinde ve olgunlaşmasında rol oynar. Ayrıca yetişkin kemiklerin, kemik döngüsünü düzenler ve kemik kaybına karşı korur. Menopoz sırasında kadınlarda yaygın olan östrojen eksikliği kemik emilimini arttırır. Bu kemik kütlesinin azalmasına ve kemik gücünün azalmasına neden olabilir (kaynak )
Kalp Sağlığı: Östrojen kalp hastalıklarına karşı korunmaya yardımcı olur. Östrojen Hormonu, iltihabı azaltmak ve kolesterol seviyenizi kontrol etmek de dahil olmak üzere kan damarlarınızı sağlıklı tutmaya yardımcı olmak için, vücudunuzda bir çok görevde bulunur. Hep birlikte ele alındığında, premenopozal kadınlarda östrojenin kalp hastalığının önlenmesi üzerindeki olumlu etkisi önemlidir. Menopozda, östrojenin koruyucu etkisi gittiğinde, kadınlarda kalp hastalığında sürekli bir artış gözükmektedir. Bu yüzden östrojen seviyeleri kalp sağlığı açısından önem taşımaktadır.
Duygudurum Yönetimi: Östrojenin beyniniz üzerinde oldukça önemli bir etkisi vardır. Östrojenin beyin yapılarınızın nasıl bağlandığını, beyin hücrelerinizin nasıl iletişim kurduğunu ve hatta beyninizin şeklini etkilediği düşünülmektedir. Ek olarak, östrojen ruh halinizde büyük bir rol oynar, çünkü serotonin adı verilen beyin kimyasalları üzerinde çok güçlü bir etkiye sahiptir. Serotonin, ruh halini dengeleyici bir kimyasaldır ve östrojen üretimini destekler. Bu, östrojen seviyeniz düşük olduğunda serotonin seviyenizin de azalacağı anlamına gelir. Bunun etkisi bazı kadınlarda çok önemlidir. Serotonin üretiminde bu düşük östrojenle ilgili düşüşün doğum sonrası ve menopozal depresyona katkıda bulunduğu düşünülmektedir .
Östrojen Seviyeleri Neden Yükselir?
Ergenlik döneminde östrojen seviyelerinin yükselmesi normaldir. Çünkü Östrojen hormonu ergenliğe girmekte olan genç bir kızın vücudundaki fiziksel değişiklikleri besler.
Ek olarak, aşırı kilolu kadınlarda yüksek östrojen seviyeleri görülür . Sağlıklı bir hamilelik sırasında östrojen seviyeleri yükselir ve yumurtalık, testis veya adrenal bezlerin tümörleri ile artan östrojen seviyeleri görülebilir.
Yüksek östrojen, hormonal kontraseptifler de dahil olmak üzere bazı ilaçların bir sonucu olabilir. Steroid ilaçlar , ampisilin, östrojen içeren ilaçlar, fenotiyazinler ve tetrasiklinler gibi bazı ilaçlar östrojen seviyelerini artırabilir. Doğum kontrol hapları genellikle daha yüksek konsantrasyonlarda östrojen içerir ve bunlar vücudun östrojen seviyelerini yükseltebilir ( kaynak ).
Düşük Östrojen Nedir?
Östrojen hormonu yumurtalıklarda üretilir ve yumurtalıkları etkileyen herhangi bir şey östrojen seviyelerinde eksikliğe neden olur.
Çeşitli faktörler östrojen eksikliğine neden olabilir.
Aşırı egzersiz
Kronik böbrek hastalığı
Turner sendromu (bir kadının sadece bir X kromozomuyla doğduğu bir bozukluk)
Zayıf çalışan hipofiz bezi
Aşırı diyet, Anoreksiya veya diğer yeme bozuklukları
Erken yumurtalık yetmezliği veya başka herhangi bir otoimmün bozukluk
Tüp ligasyonu, yumurtalıklara kan akışını yanlışlıkla kesebilir ve östrojen seviyelerini düşürebilir
Magnezyum eksikliği
Doğum kontrol hapı hem östrojen hem de progesteronu bastırır
Hipotiroidi
Adrenal yorgunluk
Hormon reseptörü bölgelerini bloke eden maya toksinlerinin aşırı büyümesi
Östrojen seviyelerini etkileyebilecek diğer faktörler
Hamilelik, hamileliğin sonu ve emzirme
Ergenlik
menopoz
Yaşlılık
Aşırı kilo ve obezite
Steroidler, ampisilin, östrojen içeren ilaçlar, fenotiyazinler ve tetrasiklinler de dahil olmak üzere bazı ilaçların kullanımı
Yüksek tansiyon
Şeker hastalığı
Polikistik over sendromu (PCOS)
Yumurtalıklarda ve böbrek üstü bezlerde oluşan tümörler
Östrojen Eksikliği Belirtileri ?
Henüz ergenliğe ulaşmamış kızlar veya menopoza yaklaşan kadınlar düşük östrojen riski altındadır. Bununla birlikte, her yaştan kadın bu durumu yaşayabilir.
Bu sorunun ortak semptomlarından bazıları şunlardır:
Sıcak basmaları
Ruh hali
Vajina kuruluğu
Uykusuzluk
Kuru cilt
Depresyon
Baş ağrısı (migren)
Yorgunluk
Konsantrasyon ve odaklanma ile ilgili sorunlar
Düzensiz adet dönemleri
İdrar yolu enfeksiyonları
Ağrılı seks (vajinal yağlama olmadığından)
Zayıf kemikler veya sık oluşan kırıklar (östrojen kalsiyum, magnezyum ve D vitamini ile birlikte çalıştığından östrojen eksikliği kemik yoğunluğunda bir azalma anlamına gelebilir)
İdeal Östrojen Seviyeleri ?
Menopoz öncesi kadınlarda östrojen seviyeleri mililitre başına 30 ila 400 pikogram arasında değişir (pg / mL). Menopoz sonrası kadınlarda bu seviyeler 0 ila 30 mg / mL arasındadır ( kaynak ).
Östrojen Tedavisi Nedir?
Vücut menopoza girdikten sonra daha az östrojen üretir. Östrojen tedavisi, vücutta bulunmayan östrojeni arttırmanın bir yoludur. Östrojen eksikliği, terapi ile hafifletilebilen bazı sorunlara neden olabilir.
Terapi vücudunuza ideal östrojen seviyelerini sağlar. Böylece menopoz sonrası sorunlarla daha iyi başa çıkabileceksiniz.
Östrojen Tedavisinin Riskleri Nelerdir?
Östrojen replasman tedavisi bazı ciddi riskler oluşturabilir. Araştırmalar sınırlı olsa da, bunları not etmemiz önemlidir.
Çalışmalar, uzun süreli tedavinin meme ve yumurtalık kanseri riskini artırma olasılığını vurgulamaktadır. Ayrıca inme ve pulmoner tromboembolizm (bir kan damarının bir kan boğazıyla tıkanması) riskini artırabilir ( kaynak ).
Bu nedenle, tedaviye başlamadan önce doktorunuzla dikkatlice konuşmanız önemlidir. Doktorunuzun sağlık geçmişinizle ilgili her şeyi bildiğinden emin olun.
Östrojen replasman tedavisi herkes için uygun olmayabilir. Bu nedenle, karar vermeden önce lütfen doktorunuza danışın.
Kimler Hormon Tedavisini Kullanmamalıdır?
Kanser hastaları (özellikle meme, yumurtalık veya rahim), kan pıhtıları ve yüksek tansiyon öykünüz varsa hormon tedavisi uygun olmayabilir.
Önerilmeyen östrojen tedavisi kanser riskini artırabilir. Çalışmalar ayrıca östrojen olasılığının yumurtalık kanseri büyümesini uyarma olasılığı üzerine spekülasyon yapmaktadır ( kaynak ).
Oral olarak uygulanan östrojen ayrıca kan pıhtılaşması riskini artırabilir ( kaynak ).
Bazı araştırmala östrojen kullanan kadınlarda kan basıncında bir artış olduğunu bildirmiştir ( kaynak ). Diğer çalışmalar karışık sonuçlar göstermiştir.
Menopozda östrojen seviyeleri düşer mi?
Evet. Menopozda östrojen seviyeleri düşer. Bu, 40 ila 55 yaş arasındaki tüm kadınlar için doğal bir geçiştir. Östrojendeki düşüş, yumurtalıkları çıkarılan genç kadınlarda aniden ortaya çıkabilir ve bu da cerrahi menopoza neden olur.
Perimenopoz, menopozdan önceki geçiş dönemidir. Östrojen seviyelerindeki ilk doğal düşüş bu aşamada başlar. Diğer fizyolojik değişiklikler de başlar. Perimenopozdan geçen kadınlar , diğer menopoz semptomlarıyla birlikte kilo artışı yaşayabilir . Örneğin, düzensiz adet dönemleri, sıcak basmaları ve vajinal kuruluk olabilir .
Ortalama olarak, menopoz 51 yaşında ortaya çıkar. Böyle olduğunda, bir kadının vücudu daha az östrojen ve progesteron üretir. Menopozda östrojen seviyelerinin düşmesi, aşağıdakiler de dahil olmak üzere rahatsız edici semptomlara neden olabilir:
Sıcak basmaları
Gece terlemeleri
Vajinal kuruluk veya kaşıntı
Libido kaybı veya cinsel dürtü
Bazı kadınlar huysuzluk yaşarlar. Bu östrojen kaybıyla ilişkili olabilir. Düşük östrojen seviyeleri, bir kadının kalp hastalığı, felç, osteoporoz ve kırık riskini de artırabilir .
Fitoöstrojenler
Fitoöstrojenler, bitki bazlı gıdalarda bulunan bir doğal bileşik sınıfıdır. Bunların çoğu beslenmemizin bir parçasını oluşturmaktadır.
Fitoöstrojenler östrojeni taklit eder. Kimyasal yapıları östrojene çok benzemektedir. Fitoöstrojenler vücuda girdiğinde, vücudun östrojen reseptörleri onlara östrojenmiş gibi davranır.
Fitoöstrojenler hormonları dengelemeye yardımcı olabileceğinden, bu menopoza yaklaşan kadınlar için iyi olabilir ( kaynak ). Bu bileşikler östrojen terapisine (sentetik östrojen kullanımını kullanan) doğal bir alternatif olarak hizmet edebilir.
Fitoöstrojenlerin osteoporoz riskini azalttığı, kalp hastalığını tedavi ettiği ve meme kanseri ve diğer menopoz semptomlarını önlemeye yardımcı olduğu bulunmuştur ( kaynak ).
Fitoöstrojenler de endokrin yıkıcılar olarak kabul edilir. Ayrıca östrojen tedavisi ile benzer riskler taşıyabilirler ( kaynak ).
Bu nedenle, doktorunuzun tavsiyesini almak her zaman daha iyidir.
Fitoöstrojen bakımından zengin gıdalar şunları içerir:
Fındık ve tohumlar (ceviz, susam, ayçiçeği tohumu)
Tahıllar (buğday tohumu, yulaf, arpa)
Meyveler (elma, nar, üzüm, kızılcık, havuç)
Sebzeler (lahanası, maş fasulyesi, mercimek)
Soya ürünleri (soya fasulyesi, soya peyniri, miso çorbası, tempeh)
Sıvılar (kahve, bira, kırmızı şarap, zeytinyağı)
Otlar (meyan kökü, kırmızı yonca)
urmc.rochester.edu/encyclopedia/content.aspx?ContentTypeID=85&ContentID=P00559
hormone.org/your-health-and-hormones/glands-and-hormones-a-to-z/hormones/estrogen
livescience.com/38324-what-is-estrogen.html
webmd.com/women/guide/normal-testosterone-and-estrogen-levels-in-women#1
Östrojen Nedir?
0 notes
Text
Kadınların korkusu! Meme kanseri
Günümüzde kadınlarımızın en büyük korkularından biri meme kanseridir. Çünkü bazı veriler bu kanser türü açısından oldukça ürkütücüdür.
Çünkü Meme kanseri:
*Kadınlarda görülen en sık görülen tip bu kanserdir.
*Tüm kanserlerin %25 ini, kadın kanserlerinin ise % 30 unu oluşturur.
*Her 8 kadından biri hayatının bir döneminde meme kanserine yakalanacaktır.
*Dünyada her 20 saniyede 1 kadına meme kanseri tanısı konmaktadır. Toplamda ise yılda yaklaşık 1,6 milyon kadına bu teşhis konmaktadır.
*Türkiye’de yılda 100 000 kadından 44 üne bu teşhisi almaktadır.
*. Yeni tanı konulmuş hastalardan %5,5 inde (17 hastadan birinde),teşhis konulduğu anda bile vücudun herhangi bir yerine yayılmış olduğu görülmektedir.
*Ölüme sebep olması açısından akciğer kanserinden sonra 2.sıradadır. Dünyada bir yılda 44 000 kadın meme kanserinden ölmektedir.
*Erkeklerde de görülür.100 meme kanseri hastasından biri erkektir.
Kimlerde Görülür ?
En sık 40-59 yaşları arasında görülür. 50 yaş üzerinde daha fazla olmakla birlikte genç yaşlarda da azımsanmayacak orandadır. 10 kadından ikisi 50 yaş altındadır.70 yaş üzerinde de görülebilir.
Erkeklerde 1/100 oranında görülebilmektedir.
Aşağıdaki risk faktörlerini taşıyanlarda daha fazla görülmektedir:
Kimler Risk Altındadır ?
Bu risk faktörlerinden bazıları değiştirilemez, yani olmaması için yapılacak bir önlem yoktur. Bir kısmı ise değiştirilebilen faktörlerdir.
Meme Kanserine Neden Olan Riskler (Değiştirilemeyen Riskler) (prognostik faktörler)
Kadın olmak
50 yaş üstünde olmak
Ailede meme,tiroid,prostat kanserli bir ya da birden fazla kişinin olması
12 yaşından erken adet olmak
55 yaşının üstünde menapoza girmek,
Herhangi bir sebepten dolayı ışına maruz kalmak,
BRCA1, BRCA2 genlerinin (meme kanseri yapan genler) mevcut olması
Bu risk faktörlerini taşıyan kişilerin önleme şansı yoktur. Fakat kontrollerini zamanında yaptırarak erken teşhis imkanı her zaman vardır.
Alınması Gereken Önlemler (Değiştirilebilen Riskler)
Doğurmamış ve emzirmemiş olmak,
İlk gebelik yaşının geç olması,
Şişman olmak (obezite),
Hormon tedavisi almış olmak (Özellikle menopoz tedavisi),
Doğum kontrol haplarının uzun süreli kullanmak,
Alkol ve sigara kullanmak,
Hareketsiz bir yaşam tarzının olması.
Bu faktörleri değiştirmek kişilerin elindedir. Örneğin kişi kilo almayarak , alkol ve sigara kullanmayarak,spor yaparak riski bir miktar azaltabilir.
Erkeklerde Meme Kanseri Olur mu ?
Op. Dr.Seher Şirin
Evet, erkeklerde de bu kanser görülür. 100 meme kanserli hastanın biri erkektir. Erkeklerde rutin kontrol olmadığından, doğal olarak muayeneye gitmediklerinden genellikle geç safhada tespit edilirler. Ya kitle büyümüş olur,ya da cildi tuttuğunda yaralar açılmış olur, o zaman fark ederler .Teşhis ve tedavi prensipleri aynıdır.
Meme Kanseri Belirtileri Nelerdir ?
Kitle:Hastaların çoğunluğu kendilerinin tespit ettikleri beze (kitle) ile başvururlar. Meme içerisinde kolay hareket ettirilemeyen (fikse), düzensiz sınırlı kitle vardır.
Memelerde asimetrik şekil değişikliği: Memenin birinde ani bir büyüme görülebilir. Ya da biri diğerine göre yukarı çekilebilir, aşağı sarkabilir. Kolları yukarı kaldırınca ya da aşağı eğilince memelerde asimetri (biri diğerinden farklı) görülür
Meme başı değişiklikleri ve akıntı: Meme başı içeriye doğru çekilmiştir yani içe doğru çöküktür veya başka tarafa doğru yönelmiştir. Meme başı ve çevresinin (areola) rengi değişebilir.Daha çok areolaya yakın yerleşimli, ana süt kanallarını tutan tümörlerde görülür. Tedavide, ameliyatta meme ucunu (areola) korumak zordur.
Kanlı akıntı: Meme kanalları içerisinde gelişen tümörlerde ilk belirti olabilir. Kitle ele gelmeyebilir. Bu belirti ciddiye alınmalı ve tetkik edilmelidir. Meme ucunun sıkılmasıyla gelen berrak akıntıların önemi yoktur. Kanlı ve kendiliğinden gelen akıntının anlamı vardır.
Ciltte çekilme: Cilde yakın tümörlerde cildin tutulmasından dolayı ciltte çekilme, düzensizlikler görülür.
Deride kızarıklık, damarlarda belirginleşme veya portakal kabuğu görüntüsü: Cilt lenfatiklerinin (lenf damarlarının) tıkanmasından dolayı ödem, kızarıklık ve portakal kabuğu görünümü oluşur.
Koltukaltında ele gelen kitle: Memedeki kitle büyük değilse ya da iri memede ve derinde olan tümörlerde koltuk altında beze ile hasta gelebilir. Bu durumda çoğunlukla hastalık koltuk altındaki lenf bezlerine sıçramıştır.
Memedeiltihap şeklinde yaygın ağrı, kızarıklık: İltihabi tümörlerde sanki mastit varmış bir tablo vardır. Bu tip kanserler hızlı ilerler ve daha çok iltihapmış gibi tedavi edilmeye çalışıldığından gecikme yaşanabilir. İltihap tedavisine cevap vermeyen mastitlerde zaman kaybedilmeden biyopsi alınmalıdır. Biyopsi alırken her zaman olduğu gibi trucut biyopsi tercih edilmelidir.
Kolda ani şişme: Koltuk altı lenf bezlerinin tutulmasından dolayı lenf dolaşımı bozulur.Tek bir kolda şişme olursa meme ve koltuk altı tetkik edilmeli.
Meme Kanserinde Tanı yöntemleri Nelerdir ?
Her kanserde olduğu gibi bu kanserde de erken teşhis çok önemlidir. Erken teşhis edilen kanserli hastalarının %98 i 5 yıl yaşayabilmektedir.
Kendi Kendine Meme Muayenesi:
Meme kanseri teşhisinde oldukça önemli rol oynar. Çoğunlukla hastalar kendilerinin yaptığı muayene sonrasında ellerine gelen beze şikayetiyle başvururlar. Bu muayeneyi yapmayanlarda kitle çok büyüdükten sonra hatta bazen yayılma belirtileriyle gelebilmektedir.
Kendi kendine meme muayenesi (KKMM), adetin bittiği günlerde yapılmalıdır. Üst vücut kısmı çıplak ve ayna karşısında olmalıdır. Kolları yanlarda, başının arkasında ve belinde olmak üzere değişik pozisyonlarda memelerini gözler. Meme başlarının simetrik ve aynı yöne bakıyor olması, meme başında içeri çökme olmaması, meme cildinde deformasyon olmaması ve kızarıklık olmaması gerekir. Eliyle dairesel ve ışınsal hareketlerle meme dokusu kontrol edilir. Daha sonra yatar pozisyonda da aynı hareketlerle muayene tekrarlanır. Oturur pozisyondayken koltuk altları da kontrol edilmelidir.
Memenin ucundan akıntı geliyor mu diye kontrol edilir, fakat meme başı bu sırada sıkılmamalıdır. Sıkılarak gelen akıntının anlamı yoktur. Kendiliğinden gelen, kanlı akıntının çamaşıra gelip gelmediği de kontrol edilmelidir.
Kendi kendine meme muayenesiyle yeni tespit ettiği , adetle kaybolmayan, elle muayenede sert, yüzeyi düzensiz pürtüklü, üzerindeki ciltte portakal kabuğu görünümü veren, uç kısımda çekilmelere sebep olmuş bir kitle varsa vakit geçirmeden doktora başvurulmalıdır.
Mamografi:
Önemli bir tanı yöntemidir. Doktor muayenesinden sonra hastanın yaşına göre doktor istemiyle çektirilmelidir. 40 yaş üstünde şikayeti olmasa da tarama (kontrol) mamografileri çektirilebilir. Tarama mamografisinde amaç kanser ele gelmeden yani erken evrede yakalayabilmektir. Böylece tedavinin daha etkili olması sağlanır ve sağ kalımı artar. Son 30 yılda tarama mamografileri daha sık yapılmasında dolayı dünyada ölümler yüzde 32 oranında azalmıştır.
40 yaş altında meme yoğunluğunun fazla olmasından dolayı hassasiyeti azdır. Radyasyonun birikici etkisinden dolayı ve bu etkinin meme dokusunu bu dönemlerde daha fazla etkileyeceğinden dolayı mecbur kalmadıkça çektirilmemesi önerilir. Ya da doktorun bilgisi dahilinde, doktor uygun görürse çektirilmelidir.
Memede henüz kitle haline gelmeden oluşan belirtileri tespit edebilir. Mesela grafide dokuda tuz dökülmüş gibi bir manzara (mikrokalsifikasyonlar) meme kanserinin ilk belirtilerindendir. Henüz kitle bile oluşmamış olabilir. Hatta bu seviyede yakalanırsa kanser hücre içi seviyede bile saptanabilir Kitlenin sınırlarının düzensiz olması da filmde ışınsal, girinti çıkıntı şeklinde görünüm verir. Bu görüntü kanserin önemli bir belirtisidir.
Mamografide koltuk altları da görüntülenmelidir. İyi çekilmiş bir mamografide koltuk altlarındaki lenf bezlerinin görüntüsünden iyi veya kötü olduğu yani lenf bezlerine sıçrama olup olmadığıyla ilgili ip uçları görülebilir. Metastazlı bir lenf bezi görüntüsü yuvarlak(sferik) ve ortada yağlı dokusu kaybolmuş şekildedir. Normal görüntü oval, fasülye görüntüsü şeklindedir.
Meme ultrasonu:
Memedeki kitlelerin tanısında oldukça önemli tanı yöntemidir. Genç yaşlarda ve sık çektirilmesinin sakıncası yoktur.Meme dokusunun özelliği, yapısı, kitlelerin karakteri hakkında bilgi verir. Kitlelerin içinin katı ya da su dolu olduğu(solid ya da kistik olması),sınırlarının düzenli ya da girintili çıkıntılı olması, kitlenin oval ya da sferik (küre şeklinde) olması, içerisinin düzgün ya da karmaşık (homojen-heterojen yapıda) olması, içerisinde küçük kireçlemelerin olması gibi özellikleri saptayarak kitlenin iyi ya da kötü olup olmadığı hakkında ip ucu verir. Saydığımız özelliklerdeki katı olan kitlelerde kanser çıkma ihtimali düşünülmelidir.
Ultrasonda koltuk altları da bakılıp değerlendirilmelidir. Mamografide sayılan bazı özellikler ultrasonda da metastaz hakkında önemli ipuçları verir.
Ultrason beraberinde kitleyi görerek biyopsi alma imkanı da (ince iğne biyopsis-İİAB veya kalın iğne biyopsisi-trucut biyopsi) vermektedir.
Manyetik rezonans (MR)
Gençlerde ve yoğun meme yapılı hastalarda mamografi çektirilemediği ya da iyi görülemediği durumlarda tercih edilir.
Kanser teşhisi konulan hastada meme koruyucu ameliyat yöntemi planlanmışsa tümörün çok merkezli (multisentrik) olup olmadığını kontrol açısından ameliyat öncesinde çektirilir.
MR ın kontrastlı (ilaçlı)olması gerekir. Tümör şüpheli lezyonlar kontrast tutarak kendini belli eder.
MR ile tümörün doku içinde yayılımı, meme arkasındaki kasa yapışık olup olmadığı, tek odaklı veya multisentrik olup olmadığı, koltuk altı lenf bezlerinde yayılma olup olmadığı ile bilgiler edinilebilir.
Biyopsi:
Açık Biyopsi (eksizyonel biyopsi): Tanı koymak için kitleyi alıp tetkike gönderme şeklindeki açık biyopsi günümüzde kullanılmamaktadır. Böyle yapıldığında hastaya fazladan bir ameliyat riski eklenmiş olur. Ayrıca ameliyat acısı, ameliyat izi gibi dezavantajlar vardır.
İğne biyopsisi: Meme kanserinin kesin tanısı biyopsi ile konulur. Ameliyatla biyopsi almak yerine iğne biyopsisi hastaya yatış yapılmadan, ayaktan ve hastaya daha az zahmet verecek şekilde tanı konulması sağlanır. Ultrason eşliğinde yapılması doğrudur.
*İnce iğne aspirasyon biyopsisi (İİAB) : Enjektörle hücre seviyesinde materyal elde edilir. Tanı koydurabilir. Ancak İyi-kötü (kanser değil-kanser) şeklinde tanı koydurabilir. Kanserin tipi hakkında bilgi vermez.
*Kalın iğne biyopsisi (trucut) : Özel tabanca şeklinde cihazla doku elde edilebilir.Tanı değerinin yüksek olması, kanserin tipinin,alt özelliklerinin (grade,ER,PR ,Ki 67 gibi özelliklerinin) belirlenmesini sağladığından açık biyopsinin önüne geçmiştir.
Dondurucu Kesit Biyopsi (Frozen): Hasta teknik hakkında bilgilendirilerek ameliyat edilmek üzere hazırlanır. Habis olduğu düşünülen kitle çıkarılarak patolojiye gönderilir. 20 dakika gibi bir sürede sonuç belli olur. Habis (Malign-Kanser) ise kanser ameliyatı gerçekleştirilir.
PET –CT (Pozitron emisyon tomografisi):
Kanser tanısı almış hastaya bir madde verilerek vücutta yayılıp yayılmadığı (metastaz kontrolü) yapılır. Tümör hücrelerinin glikoz kullanmasının artmış olması özelliğinden faydalanılır. Glikoza bağlanmış radyoaktif madde verilir, sonrasında filmler çekilir. Enfeksiyonlu hücreler de bu maddeyi tuttuğundan yanılma payı vardır. Tutma oranına göre deneyimli bir nükleer tıp uzmanı ayırımı yapabilmektedir
Meme Kanseri Tedavisi
Multidisipliner dediğimiz bir çalışa içinde tedavi edilmelidir. Yani Genel cerrahi ,radyoloji, patoloji, nükleer tıp, tıbbi onkoloji, radyasyon onkojojisi, hatta plastik cerrahi uzmanları birlikte görüş alışverişi yapılarak tedavi sırası planlanır.
Meme kanseri tedavisinde tek bir doğru yoktur. Hastadan hastaya, hatta tümörden tümöre tedavi değişebilir.
Tedavide göz önünde bulundurulan kriterler şunlardır.
Hastanın
*Yaşı: Genç yaşlarda tümör agresif olabileceği, beklenen ömür daha fazla olduğu düşülür. Meme koruyucu cerrahi daha fazla tercih edilir,gerekirse kemoterapi öne alınabilir.
*Menapoz ve adet görme durumu: Menapoz sonrası tümörler genellikle daha iyi özelliklere sahiptir. Meme dokusu yağlı olduğundan, tarama yöntemleriyle kontrol yaşında olduklarından daha erken teşhis edilme oranı fazladır.
*Ek hastalıkları; Kemoterapiyi kaldırmasına veya radyoterapiyi almasına engel olabilecek kalp veya diğer sistemik hastalıklar.
*Hastanın isteği: Hastanın hastalığından ,yapılacak tedavilerden haberi olmalı ve ona göre tedavi planlanmalıdır. Örneğin memesinin alınmasını isteyen hastaya daha doğru denilerek meme koruyucu yapılmamalıdır. Ya da memesinin alınmasını istemeyen hastaya olabilecek imkanlar (öncesi kemoterapi ya da silikon gibi rekonstriktif cerrahi imkanları sunulabilir)
*Ailesel özellikler,gen taşıma özelliği: Hasta BRCA 1 ve BRCA 2 gibi genleri taşıyorsa kalan meme dokusunda da tümör çıkabileceğinden meme dokusunu çıkarmak gerekir. Aynı seansta protez konulabilir.
Tümörün Özellikleri:
*Tümörün büyüklüğü; Tümör çapı büyük olduğunda ve sıçramış olması durumunda kemoterapi öne alınarak tümör küçültülür. Bu durumda meme kurtarılmaya çalışılır.
*Tümörün metastaz yapıp yapmama durumu; Uzak organlara metastaz varsa önce kemoterapi yapılmalıdır. Kemik metastazında kemiklere radyoterapi ve kemoterapi yapılır. Bu tedaviler bitince tuvalet mastektomi dediğimiz meme alınma ameliyatı yapılabilir.
*Tümörün alt özellikleri; Agresif olup olmadığı, östrojen-progesteron reseptörlerinin varlığı,hormonal durumu gibi özelliklere göre tedavi planlanır.
Bir çok tedavi yöntemi birlikte uygulanır.
Cerrahi tedavi:
Bazen kanser ve ölüm korkusuyla memesinin alınmasını sözle istese de hiçbir kadın memesinin alınmasını yürekten istemez. Günümüzde meme korumak ya da aynı seansta memeye estetik müdahaleler(rekonstrüktif cerrahi) tercih edilmektedir.
Memenin tamamen alınması (total mastektomi),memenin kısmen alınması (parsiyel mastektomi-meme korurucu cerrahi), Cilt hariç meme dokusunun alınması ve aynı seansta protez (silikon) konulması), Memenin geniş bir kısmının alıması ve aynı seansta sırttan doku getirilmesi gibi memeye yönelik ameliyatlar yapılabilir.
Lenf bezine sıçrayıp sıçramama durumuna göre koltuk altına yapılacak ameliyat belirlenir. Koltuk altında tümörün ilk ilerleyeceği lenf bezi bazı yöntemlerle (metilen mavisi,radyoaktif maddelerle)tespit edilir. Bu lenf bezleri çıkarılarak patolojik olarak aynı anda incelenir ,sıçradığı tespit edilirse lenf bezleri temizlenir. 10-15 lenf bezi temizlenmesi yeterli sayılır. Buradaki amaç sonrasında alacağı kemoterapiyi ya da radyoterapiyi belirlemektir.
Meme koruyucu cerrahide kanserli kısım, çevrede sağlam doku bırakılacak şekilde alınır, koltuk altında lenf bezi sıçraması varsa koltuk altı lenf bezleri alınır. Bazı durumlarda memenin alınması (mastektomi) gerekebilir. İlerlemiş kanserlerde kemoterapi ameliyat öncesi döneme alınarak tümör küçültülür ve memesi korunmaya çalışılır.
Kemoterapi:
Hastalığın evresine, hastanın yaşına, tümörün özelliklerine göre yapılır. Tümör büyük ve agressif karakterli olduğunda kemoterapi cerrahi tedavinin önüne geçebilir. (neoadjuvan kemoterapi)
Hormon tedavisi:
Tümörün östrojen ve progesteron reseptör özelliklerine ve hastanın menapoz durumlarına göre ilaç seçilir.
Işın tedavisi:
Memesi korunan hastalarda mutlaka kalan dokuya ve koltukaltına sıçramış hastalarda koltuk altına uygulanır. Kemik metastazlarında (kemiğe yayılmada) yayılan bölgeye uygulanabilir.
Meme kanserinden ölümler azaltılabilir mi?
EVET. Erken teşhis ve tedavi ile. Yani erken teşhis ve tedavi edildiğinde bu kanser artık öldürmeyen bir kanser türüdür.
Erken teşhis konulan kadınlarda 5 yıl yaşama oranı % 98 dir.
Yaş gruplarına göre meme takibi
20li yaşlarda birkaç ayda bir kendi kendine meme muayenesi.
20-40 yaşlarında hiç şikayeti olmasa bile ayda bir kere kendi kendine muayene ve 3 yılda bir doktor muayenesi
40- 50 yaşlarında ayda bir kere kendi kendine muayene, yılda bir doktor muayenesi, yılda bir veya duruma göre iki yılda mamografi ve ultrason
50 yaş üzeri ayda bir kere kendi kendine muayene, yılda bir doktor muayenesi, yılda bir mamografi önerilmektedir.
Doktor, hastanın yaşına ve bulduğu bulgulara göre ileri tetkikler ister.
source https://saglik.kocaali.com/kadinlarin-korkusu-meme-kanseri/
0 notes
Text
Göz Kuruluğu Neden Olur Tedavisi Nasıldır?
Günümüzde en sık karşılaşılan sağlık problemleri başında göz kuruluğu da yer almaktadır. Peki, göz kuruluğunun sebepleri nelerdir ve göz kuruluğu nasıl tedavi edilir? İşte bu sorularınızı uzmanlarımızı yanıtladı. (adsbygoogle=window.adsbygoogle||[]).push({}); Göz kuruluğu yakıntısı artık çok daha fazla kulağınıza geliyor olabilir zira teknolojiyle beraber, gözümüzü kırpmadan baktığımız parlak ekranların sayısı her geçen gün artmakta. Tek kapı aralamasa da, gözleri kırpmadan uzun müddet telefon, tablet, dizüstü bilgisayar gibi ekranlara odaklanmak göz kuruluğuna sebep olan etkenlerin başında gelir. Göz kuruluğu gözlerin yeterince göz yaşı üretmemesi olarak özetlenebilir. Kuruluğun bir başka nedeni de gözyaşlarının yeterince yoğun olmaması ve çok tez buharlaşması olabilir.Göz Kuruluğu Neden Olur?Gözyaşlarımız, göz sağlığımızı korumakta, gözlerimizi her türlü enfeksiyona karşı savunmaktadır. Gözde kuruluk hissi olması ve bulanık görme de gözyaşları sayesinde engellenmiş olur. Ancak, gözlerde kuruluk, batma, yanma, net görememe gibi şikayetler söz konusu ise, göz yaşının azlığı veya bazı göz sağlığı sorunları akla getirilmelidir. İşte, gözde kuruluk nedenleri.Yaşa bağlı göz kuruluğu: Yaşlandıkça gözde kuruluk başlaması normaldir zira vücut kendi kendine gözyaşı üretimini azaltır.Hormonal farklıklar: Bilhassa menopoz sonrası kadınlarda hormonal değişiklikten ötürü sık yaşanır.Gözyaşının az üretilmesi: Şayet yaşlanmaya veya hormonal farklıklara bağlı değilse, gözyaşının daha az üretilmesi A vitamini eksikliği ya da şeker hastalığına bağlı olabilir.Gözü az kırpmakKontakt lens kullanımıİlaçlar: Yaygın olarak kullanılan pek çok ilaç göz kuruluğuna kapı aralayabilir.Bağışıklık sistemi bozukluklarıÇevresel etkenler : Sert rüzgar, klima ya da havadaki polenlerin artması gibi durumlar göz kuruluğuna kapı aralar.Göz kapağı işlev bozukluğuGöz Kuruluğu Nasıl Tedavi Edilir?Hastalığın belirtileri, kendini hemen hissettirmeye başlamaktadır. En bariz özelliklerin başında yanma, ağrı, bulanık veyahut daha az görme, kızarıklık, gözde batma, kaşıntı, gözde toz veyahut kirpik varmış gibi hissetme, göz kapağında ağırlık, aşırı derece sulanma gibi vaziyetler, göz kuruluğunun başlıca belirtileridir. Tedavi olasıdır ancak ilk belirtileri hissettiğiniz anda bir hekime müracaat ederseniz daha erken sonuçlar elde edersiniz. İlk metot gözün ihtiyaç duyulan olduğu nem miktarını dengelemek için yapay gözyaşı metodu uygulanmaktadır. Şayet ilerlemiş bir olay ise cerrahi müdahaleye müracaat edilmektedir.First Lady 30 April 2015 - 08:10:49Yorum Yok0 beğeni
0 notes
Text
Rahim Kanseri Nedir?
En sık görülen kanser türüdür. Hiv virüsü rahim kanserine neden olur. Her 100 kadından 2 sinde rahim kanseri görülür. Az gelişmiş ülkelerde yaygın olarak görülür. Genellikle 50 yaş üstü kadınlarda yaygın olarak görülür.
Rahim Kanseri Belirtileri Nelerdir
Rahim kanseri olan kişilerin vajinasında sulu ve kokulu akıntılar oluşur. Cinsel ilişki sırasında ağrı ve kanamalar görülür. Karın ağrısı ve idrar yapmada sorunlar yaşanır. Hastanın ayakları şişerken kas ve eklem ağrıları çeker. Hasta iştah kaybeder. Kendini yorgun ve bitkin hisseder. Kadınlarda adet kanaması oluşur ve adet düzeni bozulur.
Rahim Kanseri Oluşumu Nedenleri
Hormon düzensizliğine bağlı olarak ortaya çıkar. Hiv virüsü kanser oluşumunda baş aktördür. Erken yaşta adet kanaması yaşayanlarda, menopoz durumu gecikenlerde, kısırlık yaşayanlarda, obezite sorunu olanlarda rahim kanseri çok sık görülür. Erken yaşta cinsel ilişkiye girmek, çok sayıda doğum yapmak, sigara içmek, bağışıklık sisteminin zayıf olması, rahim kanser oluşumunun temel sebepleridir.
Rahim Kanseri Teşhis ve Tedavisi
Tedavi cerrahi operasyonla yapılır. Rahim içine ışın tedavisi uygulanır. Tedavi uzun bir süre alır. Özel sağlık kuruluşlarında tedavisi yapılır. Şüphelenen bölgeden biyopsi alınarak hastalığın teşhisi yapılır. 12 yaşından sonra rahim ağzı kanseri için aşı yapılır. Smear testi ile kanser taraması yapılır. Kloskobi ile rahim ağzı büyütülüp incelenir. Korunmak için düzenli sağlık kontrolünden geçin. Doğum kontrol ilaçları kullanın. Vücudun şeker seviyesine dikkat edin. Vücudun ideal ölçülerde olmasına dikkat edin. Sağlıklı ve dengeli beslenmeye özen gösterin.
Rahim Kanseri Nedir?
#rahim kanseri#rahim kanseri belirtileri#rahim kanseri belirtisi#rahim kanseri nedenleri#rahim kanseri nedir#rahim kanseri tedavisi#rahim kanseri teşhisi#rahim kanseri testi
0 notes
Text
Goz Kurulugu Nicin Olur Tedavisi Nasildir?
Günümüzde en sık karşılaşılan sıhhat problemleri başında göz kuruluğu da yer almaktadır. Peki, göz kuruluğunun sebepleri nelerdir ve göz kuruluğu nasıl çare edilir? İşte bu sorularınızı uzmanlarımızı yanıtladı.
Göz kuruluğu yakıntısı bundan böyle fazla daha fazla kulağınıza geliyor olabilir zira teknolojiyle beraber, gözümüzü kırpmadan baktığımız parlak ekranların sayısı her geçen gün artmakta. Tek kapı aralamasa da, gözleri kırpmadan uzun müddet telefon, tablet, dizüstü bilgisayar gibi ekranlara hedefe kilitlenmek göz kuruluğuna sebep olan etkenlerin başında gelir. Göz kuruluğu gözlerin yeterince göz yaşı üretmemesi olarak özetlenebilir. Kuruluğun bir diğer nedeni de gözyaşlarının yeterince yoğun olmaması ve çok ivedi buharlaşması olabilir.
Göz Kuruluğu Niçin Olur?
Gözyaşlarımız, göz sağlığımızı korumakta, gözlerimizi her türlü enfeksiyona karşı savunmaktadır. Favori kuruluk şehvetli olması ve flu görme de gözyaşları doğruca engellenmiş olur. Ancak, gözlerde kuruluk, batma, yanma, net görememe gibi şikayetler söz konusu ise, göz yaşının azlığı veya bir takım göz sağlığı sorunları akla getirilmelidir. İşte, favori kuruluk nedenleri.
Yaşa alt göz kuruluğu: Yaşlandıkça favori kuruluk başlaması normaldir zira karoser kendi kendine gözyaşı üretimini azaltır.
Hormonal farklıklar: Özellikle menopoz sonrası kadınlarda hormonal değişiklikten ötürü sık yaşanır.
Gözyaşının eksik üretilmesi: Belki yaşlanmaya ya da hormonal farklıklara yan değilse, gözyaşının daha eksik üretilmesi A vitamini eksikliği ya da şeker hastalığına emrindeki olabilir.
Gözü az kırpmak
Kontakt lens kullanımı
İlaçlar: Yaygın olarak kullanılan böylece fazla ilaç göz kuruluğuna kapı aralayabilir.
Bağışıklık sistemi bozuklukları
Çevresel etkenler : Sert rüzgar, klima ya da havadaki polenlerin artması gibi durumlar göz kuruluğuna kapı aralar.
Göz kapağı işlev bozukluğu
Göz Kuruluğu Nasıl Çare Edilir?
Hastalığın belirtileri, kendini hemen hissettirmeye başlamaktadır. En keskin özelliklerin başında yanma, sızı, flu veyahut daha eksik görme, kızarıklık, favori batma, kaşıntı, favori toz veyahut kirpik varmış gibi kavrama, göz kapağında önem, aşırı derece sulanma gibi vaziyetler, göz kuruluğunun başlıca belirtileridir. Çare olasıdır ama ilk belirtileri hissettiğiniz anda bir hekime müracaat ederseniz daha erken sonuçlar elde edersiniz. Birincil metot gözün ihtiyaç duyulan olduğu nem miktarını dengede tutmak için yapay gözyaşı metodu uygulanmaktadır. Şayet ilerlemiş bir olay ise cerrahi müdahaleye başvuru edilmektedir.
Gokcek Market - ibrahim Gokcek - Sifali Bitkiler https://blog.gokcekmarket.com/goz-kurulugu-nicin-olur-tedavisi-nasildir/ Şifalı Bitkiler, Bitkisel Ürünler, Bitkisel Tedavi
0 notes
Text
Gebelik Kaybı Nedir?
Gebelik kaybı; anne karnında bebeğin doğmadan gerçekleşmesi olayına denir. Bu olay gebeliğin 20. haftasından önce gerçekleşiyorsa düşük olarak adlandırılır. Gebelik kaybının birçok nedenleri vardır. Annede herhangi bir hastalık varsa bu durum bebeğin olumsuz yönde etkilenmesine ve ölmesine sebeptir. Bir diğer sebep kromozom sayılarından kaynaklanmaktadır. Kromozom sayıları normalden az veya fazla ise bebeğin dünyaya gelme olasılığı çok düşüktür. Bu durumda bebek ya ölür ya da down sendromlu olarak doğar. Anne adayı yaşlı ise bebek hayati risk taşımaktadır. 50’li yaşlardan sonra hamile kalan bir bayanın düşük yapma riski genç yaşta ki bayanlara nazaran çok daha fazladır. Bu yaşta ki bayanların yaşı ilerledikçe hücre sayısı ölür ve menopoz evresine girerler. Kalan yumurtalar görevlerini yeterince yerine getiremeyince düşük gerçekleşir. Gebelik kaybı yaşayan kişilerde sık sık kanama durumu, şiddetli kasık ağrıları meydana gelir. Bu gibi durumlarda ilk olarak doktora gidilmelidir. Aksi takdirde bebek anne karnında ölür veya gebelik kaybı gerçekleşir. Gebelik kaybının oluşmaması için özellikle risk taşıyan anne adaylarının sık sık doktor kontrolüne gitmesi gerekir. Ne olursa olsun hayata sımsıkı sarılmamız gerektiğini sakın unutmayınız. Yüce olan Allah(c.c) Rabbimiz, bir kapıyı kapatırsa bin kapıyı açar. Sakın ümidinizi kesmeyiniz belki diğer olacak bebekleriniz size bütün acılarınızı unutturacaktır. Belkide bu sizin imtihanınızdır. 1. üç aylık dönemde fetus hareketleri başlasa da bunların anne tarafından hissedilmesi, ancak 2. üç aylık dönemde olur. Bu, tipik olarak 5. ayın sonu - 6. ayın başı olan 20-21. haftalarda, anne daha önce hamile kaldıysa da 19. haftada olur. Ancak bazı kadınlarda hareketin çok daha sonraları hissedilmeye başlaması da nadir değildir. Plasenta, bu dönemde tamamen çalışmaya başlar. Fetus insülin üretir ve idrar oluşturur. Cinsiyet tayini de mümkündür. Gebeliğin en çok kilo alınan evresidir. Fetus günde 28 gram kadar büyür. Fetus doğuma hazır olacak şekilde başaşağı döner ve gebenin göbek şekli buna göre değişir. Fetus düzenli olarak hareket eder ve gebe bunu hisseder. Bu hareketler kadını rahatsız edecek kadar şiddetli olabilir. İdrar kaçırma ve bel ağrısı görülebilir. Gebe olan annelerin en büyük problemlerinden birisi gebelikte kansızlıktır. Anne adaylarının en çok merak ettiği konulardan birisi, gebelikte kansızlık vakasının bebeği ne derecede etkilediğidir. Peki gebelikteki kansızlığın belirtileri ve bebeğe etkileri nelerdir? Gebelik, anne vücudunda ikinci bir canlının oluştuğu dönemdir. Yetersiz ve dengesiz beslenme gebe anne üzerinde çeşitli bozukluklara neden olur. Gebelik süresince bebek, anne zayıf olsa bile kendisi için gerekli olan enerjiyi, protein, demir, kalsiyum gibi minaralleri ve vitaminleri anneden alarak gelişimini sürdürür. Böylece annenin bu besin öğelerine olan gereksinimi artar. Artan gereksinimlerin karşılanmaması halinde; beslenme yetersizliğinin belirtileri olan kansızlık, diş çürümesi kemik bozuklukları meydana gelir. Anne halsiz ve yorgun düşer, bebeğini de yeterince besleyemez. Bu kez bebeğin büyüme ve gelişmesi tam olmaz ve sağlıksız doğar. Kansızlık (anemi) Nedir? Dünya Sağlık Örgütü, kana rengini veren hemoglobin maddesinin düzeyinin 11 gr/dl altında olduğu durumları anemi olarak tanımlamaktadır. Bununla beraber, gebeliğin 6. ayından (2.trimester) sonra, kan plazma hacminin artmasına bağlı olarak 10,5 gr/dl sınır değeri olarak kabul edilmektedir. Gebelikte Anemi Nedenleri Nelerdir? Gebelerde anemi genellikle birden fazla sebebe bağlıdır. 5. Doğum aralıklarının kısa olması, sık gebelikler, düşük, kürtaj, anne ve bebek ölümleri ile ilişkili olan 4 tip gebelik belirlenmiştir. 4. 2 yıldan az aralıklı gebeliklerdir. Doğurganlığın fazla, buna karşı etkili ve modern aile planlaması yöntemlerinin yetersiz kullanılması ülkede anne ölüm riskini arttıran bu 4 tip gebeliğin yaygın olduğunu düşündürmektedir. Gebeliğini hijyenik koşullarda sürdüren, gebeliği sırasında düzenli izlenen eğitilen ve gerekli tedavilerini zamanında yaptıran, doğumu sağlıklı koşullarda ve sağlık personeli tarafından gerçekleştirilen bir annenin gebelik ve doğuma bağlı bir nedenle ölmesi veya sakat kalması normal koşullarda nadirdir. Bu koşulların yerine getirilmemesi halinde ise anne ve çocuk sağlığı ile ilgili önemli sorunların ortaya çıkması muhakkaktır. Anne adayının birden çok bebeğe gebe kalması durumuna çoğul gebelik denir.Çoğul gebelik durumu iki başlıkta incelenir. Anne adayının yaşı çoğul gebelik riskini artıran faktördür. Yine ailesinde üreme tedavisi olmaksızın ikiz olanların çoğul gebelik şansı olmayanlara göre yüksektir. Tüm bunların dışında günümüzdeki en önemli neden üremeye yardımcı tekniklerdir (tüp bebek v.s). Üreme tedavilerinde anne rahmine transfer edilen embryo sayısı ile gebelik oranları arttığı için hekimler mümkün olan en fazla sayıda embryo transferini hedefler. Bu durum çoğul gebeliklerin sayısını artırmaktadır. Bu duruma ‘’su hamileliği’’ de denilmektedir. Gebelik kesesini zar ve plasenta oluşturmaktadır. Bu yapılar oluşurken içerisinde bebek mevcut değildir. Su hamileliğinin teşhisi; ultrason ile embriyo ve kalp atımları görülmesi gereken 6.haftadan sonra ya da başka bir tanıma göre gebelik kesesi 15mm'yi geçtiği halde kese içinde embriyoya ait yapıların görülememesi durumunda konulmaktadır. Boş gebeliğin kesin sebebi bilinmemektedir ancak büyük ihtimalle kromozomal ya da yapısal ciddi bir bozukluk nedeniyle embriyo hiç gelişemez ancak gebelik kesesi ve plasenta gelişmeye devam eder. Plasenta büyümeye devam ettiği ve gebelik hormonları kanda olduğu için hasta bütün gebelik belirtilerini hafif de olsa hisseder. Boş gebelik, erken gebeliklerde koyulan bir tanıdır. Bu sebeple de çeşitli durumlara dikkat edilmesi gerekir. Bunlar: adet kanamalarının düzensiz olması, yumurtlamanın gerçekleşmesi beklenen tarihten daha sonra gerçekleşmiş olması gibi faktörler söz konusu ise, boş gebelik daha da ciddiye alınmalıdır. Gebelik sürecinin ilk belirtileri; adet gecikmesi ya da hamilelik testinin pozitif çıkmasıdır. Gebeliklerin erken dönemlerinde kimi zaman adet sancısına benzer sancılar ya da lekelenme, damlama tarzı kanamalar görülebilir. Daha sonra vücut, hamileliği sonlandırarak dışarı atar. Bu durumda, normal adet kanamasından daha fazla kanama yaşanır. Riskli gebeliklerde ise, kimi zaman her şey yolunda iken, gebelik hormonu artmaya devam eder, bebeğin eşi büyür. Bu gibi durumlarda ise gebeliğin 8. Haftasında yapılan ultrason ile gebelik kesesinin boş olduğu tespit edilir ve tanı koyulur. Dış Gebelik (ektopik gebelik, ekstrauterin gebelik) döllenmiş yumurtanın rahim dışında bir yere, en sık da tüplerden birine (tubal gebelik) yerleşmesidir. Karın içi herhangi bir ameliyat geçirenlerde (apandisit, kist vb), karın içi enfeksiyon-enflamasyon olan durumlarda (Akdeniz ateşi, cinsel yolla bulaşan hastalıklar vb) daha sık görülür. Bir kez dış gebelik geçirenlerde takip eden gebeliklerde risk daha da artmıştır. Doğum kontrol yöntemi olarak spiral (rahim içi araç-RIA) kullananlarda risk artışı bildirilmektedir. Tedavisi cerrahi ile yapılır. Tercih edilen yol laparoskopidir. Sadece gebelik ürünü veya tüp alınabilir (fazla hasar varsa). Bazı durumlarda ilaç ile tedavi denenebilir; ancak başarılı olmayabilir ya da aslında kanser tedavisinde kullanılan bu ilaçların yan etki riski yüksek bulunabilir.
0 notes