#menopoz belirtileri ve yaşı
Explore tagged Tumblr posts
Text
Futbol Oynayan Futbolcularda ALS Daha Sık Görülür
Futbol oynayan veya topa daha sık vuran oyuncularda ALS hastalığının daha sık görüldüğü ifade ediliyor. Nöroloji Uzmanı Prof.Dr. Ayhan Öztürk, “ALS ile arasındaki ilişki net gösterilmiş değildir. Öte yandan uzun yıllar profesyonel düzeyde futbol oynayan ve topa daha fazla kafa vuran futbolcularda demans ve ALS gibi nörodejeneratif hastalıkların daha sık görüldüğü ortaya konmuş durumdadır” dedi.
ALS Futbol Gibi Travmaya Açık Sporcularda Daha Sık Görülebilir
Sinir hücrelerinin etkilenmesi sonucu ortaya çıkan ALS yani motor nöron hastalığının belirtileri hastadan hastaya değişiklik gösteriyor. Kollarda ya da bacaklarda güçsüzlük veya incelmenin ilk belirtiler arasında olduğunu anlan Prof. Dr. Ayhan Öztürk; kalem tutarken, düğme iliklerken, çanta taşımanın zorlaştığı ya da yürürken dengesizleşip tökezlenildiği anların dikkate alınması gerektiğini söyledi.
ALS (motor nöron hastalığı) nedir?
İstemli hareketleri yaptıran sistemimizin beyin kabuğundan omuriliğe kadar gelen bölümdeki sinir hücreleri omurilikte ön boynuz denilen bölgede ikinci sıra sinir hücreleri ile devam eder. Bundan sonra ise uyarı, omurilikten ilgili kas bölgesine kadar iletilir. Bu elektriksel uyarı ile kaslarımız çalışır. Birinci sıra veya ikinci sıra motor sinir hücrelerini etkileyen hastalıklara genel olarak motor nöron hastalığı denir. ALS ise bu sinirleri etkileyen hastalıklardan biridir. Motor sinirlerdeki harabiyetin nedeni bilinmese de hastalık nörodejeneratiftir, yani sinir hücrelerinde yıkım ile seyreder. Tarım ilaçları ve ağır metaller gibi bazı çevresel etkenler, hormonal bozukluklar, vitamin eksikliği, virüsler, kanser gibi pek çok etkenin hastalığa yol açtığı düşünülmüş, ancak bunların hiçbiriyle ilgili yeterli kanıt bulunmamıştır.
ALS kimlerde görülür?
Bulaşıcı bir hastalık olmayan ALS; dünyanın her yerinde ve her kesimden insanda ortaya çıkabilir. Ortalama başlangıç yaşı 55’tir. ALS özellikle 50-60 yaş arasındaki erkeklerde daha sıktır. Genetik geçiş gösteren ailesel ALS hastalığı ise daha genç (20-40’lı yaşlar) hastalarda ortaya çıkmaktadır. Batı toplumlarında yapılan çalışmalarda ALS’nin sıklığının her 100.000 kişide 3-5 arasında olduğu bildirilmiştir. Bu nedenle ALS’nin aslında nadir bir nörolojik hastalık olduğu söylenebilir. ALS hastalarının ’unda ailesel özellikler izlenmektedir. Yapılan genetik çalışmalarda, ailesel ALS hastalarında onlarca farklı gende genetik bozukluk olabileceği gösterilmiştir.
ALS Hastalığının Belirtileri nelerdir?
Belirtiler hastaya göre değişmekle birlikte genellikle bir kolda ya da bacakta güçsüzlük ya da incelme, hastanın fark ettiği ilk belirti olur. Örneğin, kalem tutmak, düğme iliklemek, çanta taşımak zorlaşır ya da hasta yürürken dengesizleşir ve tökezler. Bazı hastalarda ise hastalık, konuşma veya yutma güçlüğü şeklinde başlar. Hastanın kendisi ya da yakınları peltek, genizden konuşma fark eder. Kaslarda seyirme, ağrı ve kramplar bu belirtilere eşlik edebilir. Kontrol edilemeyen ağlama ve gülmeler olabilir. ALS’nin pür motor hastalık olduğu kavramı artık terk edilmiştir. Aslında, hastaların ’sinde bilişsel işlev bozukluğunun ve hastaların ’inde frontotemporal demansın meydana geldiği yıllardır bilinmektedir. Bu nedenle motor olmayan semptomlar, davranış değişiklikleri ve bilişsel etkilenme de dahil olmak üzere klinik görünümde önemli farklılıklar olabilir.
ALS hastalığının risk faktörleri nelerdir?
Tüm ALS hastalarının ’ı rastlantısal, ’u ailesel ALS hastasıdır. Ailesel ALS hastalarının da yarısı kalıtsaldır. Bu nedenle hastalığın büyük çoğunlukla kalıtımla ilgisiz olduğu söylenebilir. Genetik ve çevresel faktörlerin etkileşim göstererek sürece neden olduğunu düşünüyoruz. Olası çevresel risk faktörlerinden biri sigara içmektir. Özellikle bu risk, menopoz sonrası kadınlarda biraz daha yüksektir. Ağır metallere maruziyet üzerinde durulan bir risk faktörü olmakla birlikte, ALS ile arasındaki ilişki net gösterilmiş değildir. Öte yandan uzun yıllar profesyonel düzeyde futbol oynayan ve topa daha fazla kafa vuran futbolcularda demans ve ALS gibi nörodejeneratif hastalıkların daha sık görüldüğü ortaya konmuş durumdadır.
ALS Hastalığında Erken teşhis mümkün mü? Hastalığın evreleri var mı?
Güçsüzlük, zaman içinde başladığı bölümden kol, bacak, dil ve yutma kasları gibi diğer alanlara yayılır. Bütün vücutta kaslarda erime, güçsüzlük, seyirmeler nedeniyle hastanın günlük yaşam aktivitesi kısıtlanabilir. Tek başına iş göremeyebilir. Hastalığın kritik dönemi solunum kaslarının da güçsüzleştiği zamandır. Hastanın hızlı ve yakın tıbbi desteğe ihtiyacı vardır. ALS’nin seyri her hastada farklı şekilde olur. Hastalıkta hayatta kalma süresi genellikle 4-6 yıl olarak verilse de, 10 yıl ve üstünde yaşayan pek çok hasta vardır. İyi bir tıbbi ve sosyal destek ile 20 yıldan fazla yaşayan ALS hastaları vardır. ALS genellikle 4 evrede sınıflandırılır. Bu evreler hastalığın ilerleyişini ve semptomların şiddetini gösterir. Ancak, her hastada evreler farklılık gösterebilir ve hastalığın ilerleyişi kişiden kişiye değişebilir. Başlangıç evresi: Bu evrede hastalık genellikle kas güçsüzlüğü veya istemsiz kas seğirmesi gibi hafif semptomlarla başlar. Bu aşamada genellikle hastalık teşhisi konulmamıştır. İleri evre: Bu aşamada semptomlar belirgin hale gelir. Kas zayıflığı ilerler, hareketler zorlaşır ve hastanın günlük aktivitelerini yapması zorlaşır. Yutma güçlüğü ve konuşma bozuklukları gibi sorunlar da ortaya çıkabilir. Ağır evre: Bu evrede hastalık semptomları daha da kötüleşir. Hastalar genellikle hareket yeteneklerini büyük ölçüde kaybederler ve solunum yetmezliği gibi ciddi sorunlar gelişebilir. Son evre: ALS hastalığı son evresi, hastalığın en ileri aşamasıdır. Hastalar genellikle tamamen hareketsiz hale gelir ve solunum cihazlarına bağlanmaları gerekebilir. Bakım ihtiyaçları en yüksek seviyeye ulaşabilir.
ALS Hastalığında Tanı nasıl konur?
Tanı çoğunlukla klinik belirti ve bulgulara dayanarak konur. Yine de, hastalık pek çok kas ve sinir hastalığı ile karışabildiği için özellikle diğer hastalıklardan ayırıcı tanısı için bazı tetkiklerin yapılması gerekir. Tanıya yardım eden en değerli yöntem elektromiyogram (EMG) tetkikidir. Başka hastalıklarla karışabileceğinden, beyin ve omurilik manyetik rezonans görüntüleme (MRG), bazı kan ve idrar tetkikleri, bel sıvısı incelemesi, kas biyopsisi gerekebilir.
ALS Hastalığında Hangi belirtiler dikkate alınmalıdır?
Kas hacim kaybı, Kas güçsüzlüğü, Kaslarda seğirme
ALS Hastalığının tedavisi var mıdır?
Maalesef ALS’nin henüz kesin tedavisi yok. Yine de, yeni ilaç çalışmaları yoğun olarak sürüyor. ALS hastalarına özel yaygın olarak kullanılan bir ilaçla hastalığın ilerleyişi yavaşlatılır, hastalarda solunum cihazına bağımlığını ya cerrahi yollarla soluk borusuna giden bir delik açılması işleminin başlangıcını geciktirir. Öte yandan, destekleyici tedaviler çok önemlidir. Günümüzde hastanın rehabilitasyonuna yönelik pek çok imkan var. Bunlar her hastanın ihtiyacına göre belirlenir. • Kas ağrısı, kramp ve sertliği için • Duygusal durum değişikliği için hasta ve yakınlarına psikiyatrik yaklaşım ile tedavi • Konuşma problemlerinin konuşma terapisti ile birlikte tedavisi • Salya artışı ve yutma problemi sorunları için ilaç veya PEG denilen tüp ile besleme tedavisi • Ağrı tedavisi • Solunum problemlerinin tedavisi için trakeotomi veya solunum cihazına bağlama ALS HASTALIĞI HAKKINDA SIKÇA SORULAN SORULAR ALS, oldukça zorlu bir hastalıktır. Hastalar, fiziksel ve duygusal olarak büyük zorluklar yaşayabilir. ALS hastaları ve aileleri hastalığına ilişkin birçok detayı merak etmektedir. ALS hastalığı bulaşıcı mıdır? ALS bulaşıcı bir hastalık değildir. ALS, kişiden kişiye temas veya enfeksiyon yoluyla yayılmaz. Genellikle rastlantısal olarak ortaya çıkar ve bireyin genetik yatkınlığı ve çevresel faktörler gibi etkenlerin bir kombinasyonu ile ilişkilendirilir. Bu nedenle, ALS hastalığı olan bir kişiyle temasta bulunmak, hastalığın başkalarına bulaşmasına neden olmaz.
ALS hastalığı genetik midir?
ALS bazı vakalarda genetik olabilir. Yaklaşık olarak ALS vakalarının %5 ila 10’u kalıtsal veya genetik olarak geçiş gösterebilir. Kalıtsal ALS vakaları genellikle ailede daha önce ALS veya ilgili bir motor nöron hastalığı olan kişilerde görülür. Bu durumda, hastalığa neden olan belirli gen mutasyonları veya kalıtsal faktörler söz konusu olabilir. Bununla birlikte, çoğu ALS vakası sporadiktir, yani ailede geçmişi olmayan ve çevresel veya diğer bilinmeyen faktörlerle ilişkilendirilen vakalardır.
ALS hastalığı ölümcül müdür?
ALS ölümcül bir hastalıktır. ALS’nin kesin nedeni bilinmemekle birlikte, istemli kas hareketlerinden sorumlu olan sinir hücrelerinin hasar görmesiyle ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bu sinir hücrelerinin hasar görmesi sonucunda kaslar güçsüzleşir ve erir. ALS’nin yaşam süresi ortalama 5-10 yıl arasındadır. Ancak, bazı hastalar 15 yıl veya daha uzun süre yaşayabilir. ALS hastalarının çoğu, hastalığın ilk 5 yılında önemli ölçüde kötüleşme yaşar. ALS’nin ölüm nedeni, genellikle solunum yetmezliğidir. Hastalar, nefes almakta zorlanır ve uyurken solunum cihazına ihtiyaç duyabilir. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) Read the full article
0 notes
Text
Yeni Hizmetini Masajla Süslüyen Escort Cansu
Psikoterapist Cem Keçe ile hazırladığımız röportaj dizimizin sonuna geldik. Önceki röportajlarımızda gençlerin cinsellik ile ilgili merak ettiği soruları yanıtlayan, evli ve çocuklu çiftlere cinsellik ile ilgili bilgiler veren Psikoterapist Keçe, son röportajımızda orta yaş üstü çiftlerin cinsel hayatlarına dokunuyor.
Yapılan bazı araştırmalar sonucunda konu seks olunca yaşın pek bir etkisinin olmadığı ortaya çıktı. Siz bu araştırma sonucunu nasıl yorumlarsınız? Seks ile yaş arasında nasıl bir ilişki vardır? Yaşlılıkta cinsellik sürüyor mu?
Benzer bir araştırmayı Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) olarak gerçekleştirdik. Yaşlı olarak kabul edilen 65 yaş ve üstü kişilerle yapılan “Yaşlılık ve Cinsellik Anketi”ne göre erkeklerin yüzde 55’inin, kadınların ise yüzde 35’inin cinsel isteklerinin yaşlanmaya rağmen devam ettiği görülmektedir. Yaşlılıkla beraber cinsel aktivite sayısı azalsa bile haz verebilen bir cinsellik yaşamak mümkündür.
Yapılan çalışmada erkeklerin yüzde 55’inin ve kadınların yüzde 65’inin ilerleyen yaşlarda seksi konuşmaktan rahatsız oldukları gözlenmiştir. Ayrıca kadınların yüzde 55’i ve erkeklerin yüzde 85’i penisin eskisi gibi sert olmaması durumunda seksin bir anlamının kalmadığı görüşündedir.
Araştırma sonuçlarına göre cinsel açıdan en aktif yaş aralığı 25-29 yaşlarıdır. Bu yaşlarda cinsel birleşme oranı kadınlarda yüzde 84, erkeklerde ise yüzde 89, mastürbasyon oranı erkeklerde yüzde 84, kadınlarda ise yüzde 72’dir. Yaş ilerledikçe bu oranlar da azalmaktadır. 60-69 yaş aralığında cinsel birleşme oranı kadınlarda yüzde 42, erkeklerde yüzde 54, mastürbasyon oranı ise kadınlarda yüzde 47, erkeklerde yüzde 61’dir. Daha ileri yaşlarda cinsel birleşme oranı erkeklerde yüzde 43 iken, kadınlarda yüzde 22’dir.
Hem fiziksel hem de ruhsal olgunluk olan yaşlanmanın yol açtığı değişiklikleri bir zenginlik olarak kabul eden kişi yaşlılığın getirdiği zorluklarla başa çıkma yollarını da bulacaktır. Yaş yetmiş olsa da iş bitmemiştir. İlerleyen yaşlarda da hayatın kendine has güzellikleri vardır. Cinsellik açısından yaşa bağlı olarak ortaya çıkan fiziksel gerileme “cinselliğin yitirilmesi” değil, “tabulaştırılan cinsel performansın azalması” olarak görülmelidir.
İlerleyen yaşın sekse pozitif ve negatif etkileri nelerdir?
Kişilerin birbirlerine karşı sevgi ve bağlılıklarını ifade etmelerinin önemli araçlarından birisi cinselliktir. İlerleyen yaşlarda erkeklerde sertleşmenin olması daha uzun sürebilir. Ancak bu durum, performans anksiyetesi yani başaramama korkusuna yol açabilir. Cinselliği, sadece cinsel birleşme olarak gören erkeklerin sürekli penise odaklı bir cinsellik yaşaması elde edilen sertliğin de kaybedilmesine yol açabilir. Kadınlarda ise ilerleyen yaşlarda hormonların etkisiyle ortaya çıkan vajinal kuruluk, kabarmama, cinsel coşkunun azalması ve cinsel isteksizlik cinsel yaşamı sekteye uğratabilir. Ancak kadınların menopozdan itibaren hamile kalma risklerinin ortadan kalmasıyla cinsel özgüvenlerinde ve cinsel bileşmeden aldıkları hazda artış olur, boşalma veya orgazm yetenekleri artar. Erkekler ve kadınların ilerleyen yaşlarında ulaştıkları duygusal olgunluk birbirleriyle daha nitelikli yakın ilişkiler kurmalarını sağlar. Kadın-erkek ilişkisinin niteliğinin artması yaşayacakları cinselliğin de daha nitelikli olması anlamına gelir. Diğer bir ifadeyle ilerleyen yaşlar kadın ve erkeğin “aşkın seks”i deneyimleyebilecekleri yaşlardır. Aşkın seks, cinselliği cinsel mitlere inanmadan, cinselliği ayıp, günah ve suç olarak düşünmeden yaşamaktır.
Aşkın seksin dört özelliği vardır; beden ile yapılır, bir manası vardır, güzellikler sunar ve daha çok güzellikler doğurur, yani bir şeyler üretir. Seks yapmanın; rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, hissederek, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne https://www.donaldsonville.org olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatı olduğu inancını doğurur. Çünkü insanlar hayatta, aşkın algısı içinde büyür ve yaşlanır. İlk önce genç vücutların güzelliğinden etkilenirler, daha sonra güzelliği bütün vücutlarda görürler. ��şte böylece ruhun güzelliğini görmek mümkün olur. Daha sonra da düşüncelerdeki güzelliğe ulaşılır ve tüm güzellikler fark edilir.
Menopoz döneminde doğurganlığın sona ermesi, hamile kalma endişesi olmadan ve doğum kontrol yöntemleriyle uğraşmadan özgürce seks http://query.nytimes.com/search/sitesearch/?action=click&contentCollection®ion=TopBar&WT.nav=searchWidget&module=SearchSubmit&pgtype=Homepage#/antalya escort bayan yapabilme avantajı sağlar
Psikoterapist Cem Keçe
Michigan State Üniversitesi'nde yaşları 57 ile 86 arasında değişen 2 bin 204 kişiyle yapılan araştırmaya göre, yaşlılıkta seks kadına iyi geliyor, erkeğe pek yaramıyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu konuda kadın ve erkeği ayrı ayrı değerlendirmemiz gerekir mi?
Yaşam gelişim ve değişimin sürekli olduğu bir süreç, yaşlılık da bu sürecin doğal bir parçasıdır. Yaşlılıkta ortaya çıkan fizyolojik değişimler kadınlarda menopoz ve erkeklerde de andropoz olarak adlandırılan iki farklı süreçte gerçekleşir. Menopoz en genel anlamıyla kadının yumurtalıklarında yumurta üretiminin durmasıyla âdetin kesilmesi ve doğurganlık özelliğinin sona ermesidir. Menopoz döneminde değişen hormon seviyeleri belli bir miktarda cinsel istek kaybına neden olsa da aslında cinsel isteğin azalmasına etki eden en önemli faktör kadınların menopoza ilişkin ve menopoz döneminde yaşanacak cinselliğe dair olumsuz algılarının yol açtığı psikolojik nedenlerdir.
Bu dönemde olduğu düşünülen cinsel istek azalması, vücutta gerçekleşen biyolojik değişikliklerden çok, kadınların menopozu bir hastalık olarak görmeleri ve her şeyin bittiği şeklindeki yanlış inanışları yüzünden “eksik kadınlık, değersizlik, hastalıklı olma” gibi duyguların hâkim olduğu depresyon ya da anksiyete belirtileri nedeniyle ortaya çıkar. Bu ruh hali içindeki kadının kendini kadın gibi değil, hasta gibi hissederek cinsel çekiciliğinin kalmadığını düşünmesi, partneri tarafından beğenilmeme kaygısı, cinselliği haz alacağı bir deneyim yerine, görev olarak görmesi hem kendisini hem de partnerini cinsellikten uzaklaştırabilir. Menopoz döneminde doğurganlığın sona ermesi, hamile kalma endişesi olmadan ve doğum kontrol yöntemleriyle uğraşmadan özgürce seks yapabilme avantajı sağlar. Kadının hamile kalma riski olmadan cinselliği yaşayabilmesi cinsel isteğini artırıcı, boşalma veya orgazm olmasını kolaylaştırıcı bir etki yaratır. Ayrıca, kadının iş, kariyer, aile, çocuklar gibi konularda belirli bir yaşam olgunluğuna erişmiş olması, sorumluluklarının ve kaygılarının azalması, kendine ve cinselliğe odaklanabilmesine olanak verir ve cinsellikten daha çok haz almasını sağlar. Menopoz dönemindeki hormon değişiklikleri sonucunda yaşanan vajinal kuruluk ve ağrılı cinsel ilişki gibi sorunlar lokal hormon veya kayganlaştırıcı jel uygulamalarıyla kolaylıkla giderilerek cinsellikten alınacak haz kaybı engellenebilir.
“Andropoz” ise bir anlamda menopozun erkeklerdeki karşılığı gibidir. Bu dönemde erkeklerde testosteron üretiminin azalması ve diğer hormon değişiklikleri nedeniyle sertleşme, cinsel istek ve meni miktarında azalma gibi belirtilerin yanı sıra, depresif ruh hali gibi psikolojik belirtiler de ortaya çıkar. Orta yaştan sonra tüm erkeklerin testosteron düzeyinde azalma olur ama önceki yaşlarda da her erkekte testosteron üretim düzeyi farklı olabildiği için her erkekte aynı oranda azalma ve aynı etkiler görülmez. Andropozla birlikte görülen cinsel, fiziksel ve ruhsal değişiklikleri erkekler genellikle “erkekliğin bitmesi” olarak düşünürler. Bu da doğrudan zaten bir gerileme yaşanmakta olan cinsel isteklerini ve sertleşme sorunlarını daha kötü hale getirir, yaşamlarını sorgulamaya, kayıplarını fark etmeye başlarlar. Bazı erkekler bu durumu tamamen cinsellikten elini ayağını çekerek yaşarken, bazıları da vakit kaybetmeden bir telafi yolu bulmak için kendilerine genç bir partner aramaya başlarlar, hatta evlerini barklarını terk ederek genç sevgililerinin peşinden giderler. Aslında toplumda hiç de azımsanmayacak oranda görülen bu durum “azgınlık” ya da “kadın düşkünlüğü” olarak nitelendirilir. Ben ise bu durumu “azgın teke sendromu” olarak adlandırıyorum.
Cinsel etkinliklerinin azalmaya başladığı gerçeğinden rahatsız olan erkek, çevresine cinsel hayatında bir değişiklik veya herhangi bir azalma olmadığını, eskisi gibi devam ettiğini gösterme çabası içinde girerek cinsel duygu ve isteklerinin esiri olabilir, iradesini ve değer yargılarını ayaklar altına alarak sadece cinsel haz peşinde koşabilir. Amaçları onlara gençlik iksiri sunacak genç kadınlarla aralarındaki yaş farkını örtbas etmeye çalışmak olan azgın tekeler gençleşmek için estetik ameliyat, botoks yaptırma, ciltteki lekeleri temizletme, yaşlılık belirtileri olan dudak ve alın çevresindeki kırışıklıların düzeltilmesi gibi yollara başvurarak ilişkilerinde kendilerine güvenlerini artırmaya çalışabilirler.
Yaşın ilerlemesi ile birlikte kendini gösteren hastalıklar sonucunda seks yapmanın zorlaşacağını düşünürsek... Belli bir yaşı aşmış ve çeşitli sağlık problemleri yaşayan çiftlerin cinsel hayatlarına ilişkin vereceğiniz tavsiyeler nelerdir?
Yaşın ilerlemesiyle birlikte, cinsel istek, haz ve orgazm kademeli olarak azalabilir. Erkeklerin cinsel istekleri azalabilir, daha geç boşalma problemleri ortaya çıkabilir, cinsel açıdan uyarılmaları için gereken süre uzayabilir, sertleşmenin olması daha çok zaman alabilir ve sertleşme sorunları yaşayabilirler. Ayrıca yaşlanan erkelerde prostat bezinin büyümesi ve sorun çıkarması sık rastlanan bir durumdur.
CİSED'in yaptığı bir araştırmaya göre 80 yaş ve üstü erkelerde yüzde 50 ile yüzde 75 arasında erkeklerin iyi huylu prostat büyümesi yaşadığını ve 40-50 yaş arası bütün erkeklerde bu oranın yüzde 30 olduğu görülmüştür. Aynı şekilde yaşlanma ile prostat kanseri riski de artar ve prostat kanseri de sertleşme bozukluklarına yol açabilir. Kadınlarda ise östrojen hormonundaki azalmaya bağlı olarak vajinadaki kayganlık, esneklik ve cinsel istek azalabilir. Ayrıca bazı durumlarda boşalma veya orgazm sırasında rahatsızlıklar da olabilmektedir. Ancak menopoz sonrası yıllarda cinsel olarak aktif olan kadınlarda bu etkilerin daha az olduğu görülmüştür.
Kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon, şeker hastalığı, depresyon, romatizma, sigara, alkol ve hormon düzensizlikleri yaşlılıkta cinselliği olumsuz etkileyebilir. Bu değişiklikleri genellikle eşin kabul etmesi ya da anlaması zordur. Bu değişikliklerin çiftin cinsel yaşamını etkileyip etkilemediği ya da evlilik hayatında veya cinsel aktivitelerde sıkıntılara yol açıp açmadığına karar vermek önemlidir. Eğer bu faktörler sorunu tetiklediğinde bazı tıbbi müdahaleler mümkündür, bunlara örnek olarak çeşitli kayganlaştırıcıların kullanımı ya da sertleşme bozukluğunu çözmek için ilaç kullanılması ve penis protezleri (mutluluk çubuğu) verilebilir. Ayrıca azalan cinsel aktiviteler nedeniyle sıkıntı, utangaçlık ve suçluluk duyan çift; cinsellik ile toplumun kendilerinden beklediği davranışlar arasında çatışma yaşayabilir. Bu nedenle yaşlıların cinsellikle ilgili duygu ve düşüncelerini ifade etmede desteğe, bireysel psikoterapiye, evlilik terapisine veya cinsel terapiye ihtiyaçları olabilir.
Cinsellik doğumla başlayan ve ölüme kadar süren temel bir insani ihtiyaçtır
Psikoterapist Cem Keçe
Orta yaşın üstünde kaliteli bir cinsel yaşam sürdürmek isteyen çiftler nelere dikkat etmeli?
İlerleyen yaşlarda cinsel yaşam fiziksel, psikolojik ve kültürel faktörlerden doğrudan etkilendiği için bu faktörlerin iyileştirilmesi, cinsel sağlığın korunması ve tatmin edici bir cinsel yaşamın sürdürülebilmesi için gereklidir. Öncelikle yaşlılıkta cinselliğin olmayacağı ya da olmaması gerektiği şeklindeki yanlış yargılardan vazgeçilmelidir. Çünkü cinsellik doğumla başlayan ve ölüme kadar süren temel bir insani ihtiyaçtır. Cinselliği bir takıntı haline getirmeyen, anın tadını çıkaran, rahat ve huzurlu olan bir kişi, her yaşta cinsel haz alabilecek aktivitelerde bulunabilir.
Cinsellik yemek yeme, su içme, uyuma gibi temel insani ihtiyaçlardan biridir, böyle bir olguyu yaşlılar için yok saymak gerçekçi bir yaklaşım değildir. Çünkü yaşlı olsa da her insanın rahatlamaya, gevşemeye, arzulamaya, arzulanmaya, cinsel haz alıp vermeye, ruhunu ve bedenini özgürce paylaşmaya ihtiyacı vardır. Kadın, erkek herkes doğası gereği cinsel arzularını tatmin etmek ve cinselliği yaşamak ister. Cinsellik yalnızca cinsel ilişki demek değildir; öpüşmek, sevişmek, mastürbasyon ile kendi kendine zevk vermek ve oral seks gibi cinsel olarak kişiyi uyaran tüm eylemleri içerir. Haz alıp haz vermeye odaklı gerçek cinsellik, partnerlerin cinsel birleşmeye ruhen ve bedenen hazırlanma süreci olan önsevişme ile başlar.
“Kadınların daha çok ihtiyaç duyduğu” ve erkeklerin çoğu zaman çok yanlış bir şekilde “görev” gibi algıladığı önsevişme, sağlıklı ve mutlu bir cinsellik için kesinlikle yaşanması gereken bir deneyim, hatta gerekliliktir. Haz veren bir cinselliğin yolu kişinin kendi vücuduyla barışık olmasından geçer. Çünkü her organ yaşlandığı gibi cinsel organlar da yaşlanır. Yani sağlıklı ve mutlu bir cinselliğin cinsel organlar ve vücut görüntüsü ile genellikle ilişkisi yoktur. Cinsellikte çekincelere yer yoktur, çift yaşlanmaya bağlı olarak karşılıklı çekiciliklerini yitirmiş olabilirler. Ancak ilerleyen yaşlarda cinselliği bir performans gösterisi olarak görmeden, öpüşerek, birlikte banyoda oynaşarak, erotik masaj yaparak, sarılarak, cinsel fanteziler kurarak, samimi ve açık olarak konuşarak, fantezi ve cinsel isteklerle ilgili suçluluk ve korku duymayarak, tensel uyum ve karşılıklı anlayış ile cinsel çekicilik tekrar elde edilebilir.
Ayrıca dengeli beslenmek, düzenli egzersiz yapmak, sigara ve alkol tüketmemek gibi sağlıklı yaşam alışkanlıklarının, ilerleyen yaşlarda cinsel yaşam açısından önemi daha da artmaktadır. Diyabet ve yüksek tansiyon gibi kronik hastalıklar için kullanılan bazı ilaçlar cinsel işlevleri etkileyebildiği için doktor kontrolünde ilaç değişikliği yapılabilir.
"40’lı yaşlarda kadın yırtıcı bir panter gibidir; tuttuğunu koparır"
Son olarak gençlikte ve yaşlılıkta seksi karşılaştırmanızı istesek...
Yaşlılık döneminde cinselliğe gençlik döneminde olduğundan daha farklı anlamlar yüklenir. İleri yaşlarda cinsellik sadece cinsel birleşme anlamına gelmez ve cinsel etkinlik tutkudan çok yakınlık anlamı taşır. Gençlik döneminde boşalma ve orgazma verilen önemini yerini, yaşlılık döneminde sevmek, dokunmak, yakınlık aldığı için cinsel tatmin daha fazla hissedilir. Gençlikte ve yaşlılıktaki fizyolojik ve psikolojik farklılıklar nedeniyle cinsellikte de yaşanan farklılıkları kadın ve erkeğin cinsel yaşam döngüsü olarak şöyle özetleyebiliriz:
Kadınların cinsel yaşam döngüsü
Kumru evresi: 20’li yaşlarda kadın romantik bir kumru gibidir; haylindeki erkeği bekler. Ergenlik döneminde östrojen artışıyla göğüsleri büyür, vücut kıvrımları belirginleşir, genital bölgesinde tüylenme olur ve her ay yumurtalıkları yumurta hücresi üretmeye, yani âdet olmaya başlar. Tüm bu değişimlerle filizlenen cinselliğini fark eder. Çocukluğundan beri ayıp, günah olarak öğrendiği cinsellikten korkup uzak durmaya çalışsa da bir taraftan da içini kemiren, engel olamadığı bir merakla cinselliği ve cinsel organını kendinden bile utanarak keşfetmeye başlar. Klitorisinin sürtünme ya da basınçla uyarıldığını, çoğunlukla tesadüfen keşfederek ilk cinsel doyumunu yaşar. Tomurcuklanan cinselliği onun için beyaz atlı prensinin geleceği güne kadar saklı tutacağı gizemli bir hazinedir.
Koala evresi: 30’lu yaşlarda kadın anaç bir koala gibidir; yavrusu olana kadar eşine sarılır. Vücudunu ve cinselliğini her ayrıntısına kadar tanır, cinsellik konusunda ne isteyip ne istemediğini bilir. Biyolojik saati de cinselliği en doyurucu şekilde yaşayacağı yükselme devrini gösterdiğinden cinselliği doyasıya yaşar; ta ki hamilelik ile birlikte başlayan duraklama devrine kadar... Hamilelik ve doğum sonrası oluşan hormon değişiklikleri cinsel isteğini azaltır. Bunun üstüne bir de annelik ve eş rollerinin çatışmasının eklenmesi cinselliğe soğuk duş etkisi yapar. Neyse ki bir süre sonra, hormonları normale döndüğünde cinselliği tekrar yükselişe geçer.
Panter evresi: 40’lı yaşlarda kadın yırtıcı bir panter gibidir; tuttuğunu koparır. Yaşamda ulaştığı olgunluğu ve deneyimleri cinsellik açısından da kazanmıştır. Cinsel deneyimlerinin ve doyumlarının zirvesine çıkar. Cinsellik onun sarayı, o da sarayın kraliçesidir. Cazibesini kullanarak partnerini nasıl baştan çıkaracağını bilmenin keyfini yaşar. Cinsel yaşamındaki yasakları kaldırır, fanteziler kurar ve cinselliğin tadına varır. Orgazm taklidi yapma ihtiyacı duymaz çünkü gerçek orgazmı yaşar.
Panda evresi: 50’li yaşlarda kadın mahcup bir panda gibidir; elinden gittiğini düşündüğü kadınlığına ağlar. Menopozla birlikte hormonlardaki hızlı değişimle östrojen hormonu azalır. Ateş basmaları, terlemeler ve sıkıntılı bir ruh hâli içinde menopozun kadınlığını ve cinselliğini bitirdiği yanılgısı içindedir. Neyse ki östrojenin azalması cinsel isteğinin tamamen kaybolmasına neden olmaz çünkü yumurtalıklar, cinsel isteğin en önemli tetikleyicisi olan testosteronu üretmeye devam eder. Diğer yandan, östrojen üretiminin durmasıyla birlikte, vajina duvarları kayganlığını ve esnekliğini kaybettiğinden seks acı verici
2 notes
·
View notes
Text
Magazin, Sağlık ve Kadın'a dair her şey...
http://feminenn.com/menopoz-nedir-menopoz-bulgulari-nelerdir/ Menopoz nedir? Menopoz bulguları nelerdir?
Menopoz, ileri yaş bayanların en büyük fobili düşlerinden biri. Genellikle 45 – 55 yaş arasında görülen menopoz nedir? Bulguları nelerdir? Bir Hayli sorunu da birliktesi getiren menopoz, tam bayanlar tarafından evhamla karşılanıyor. Bir Hayli bayanı zorlayan en büyük meselelerden biri menopoz nedir sualine doğru yanıtı verebilmek.
Menopoz nedir?
Menopoz nedir sualine yanıt vermek için öncelikle menopozun ne olmadığına sarihlik getirelim. Menopoz bayanlarda yaşlılık yarıyılında ortaya çıkar evet ama asla bir yaşlılık bulgusu değildir. Daha çok olgunluk yarıyılı olarak adlandırılması gereken menopoz, adet yarıyılında alana gelen kanamanın tükendiğini gösterir. Bu yarıyıllarda yumurtalıklarda östrojen hormonu işlevini eksiltir ve kısa bir vakit sonra da tamamen durur. Menopoz çoğu zaman bunalımla karıştırılabilir. Bu surattan uzun adet kesintileri yaşayan 35 yaş üstü bayanların, sonradan oluşabilecek problemlere karşı kesinlikle hekime gitmesi gerekmektedir. Aynı zamanda 35 yaş üstü bayanlar menopoz nedir suali hakkında ayrıntılı bir araştırma içine girmeli, gerekirse menopoz hakkında hekime danışmalıdır. Evvelden mevzu hakkında şuurlu olmak, menopoz yarıyıllarında yaşanabilecek problemlerin üstesinden gelme mevzusunda takviyeci olacaktır.
Menopoz yaşı kaçtır?
Yapılan araştırmalara göre Türkiye’de menopoz yaşı 45 yaş üstü grubu içeriyor. Uzmanların yaptığı araştırmalara göre menopoz yaşı ülkeden ülkeye başkalaşım gösteriyor bu da menopoz yaşının irsiyetsel olabileceğini gösteriyor. Öte yandan şayet 35 yaş altı bayanlarda adet kesilmesi yaşanıyorsa, buna erken menopoz yarıyılı sınıyor. Menopoz 35 yaşından evvel yaşanabildiği gibi bazı vaziyetlerde 55 yaşından sonra da ortaya çıkabiliyor. Uzmanlar 55 yaş üstü bayanlarda yaşanan menopoz yarıyıllarının rahim kanserine kapı açabileceğini dile getiriyor.
Menopoz bulguları nelerdir?
Balanssız ve sızılı geçen adet yarıyılları, menopozun başlangıcı olarak kabul edilebilir. Zira düşen östrojen sayesinde bedende birtakım farklılıklar alana kazanç. Bazı bayanlarda yalnızca adet kesilmesi görülürken, bazı bayanlarda bunun yanında başka bulgular da görülür. 45 yaşını aşan bayanlar, bu bulguların üzerinde psikolojik nedenler aramadan evvel hekime danışmakta fayda var. Zira bu tip bulgular kalp hastalıklarına yol açabilir.
Menopozun başlıca bulguları: Sıcak basması, uykusuzluk, çarpıntı, asap, unutkanlık, bitkinlik, eklem sızısı, ani duygu başkalaşımları, vajinal kuruluk, cinsel ilişkide sızı, konstantrasyon bozuklukları
Mutlu menopoz yarıyılı için 9 büyülü ipucu
Menopoz ve cinsellik
Menopoz yarıyılına girmiş bir kadının bedenindeki metamorfozlar suratından cinsel uzvunda atrofik metamorfozlar olabilir. Bu metamorfozlar suratından cinsel ilişki sırasında sızı ve kanama şikayetleri görülebilir. Fakat bu şikayetler hekime danışıldığı takdirde rehabilitasyon edilebilir.
Menopoz yarıyılında kadının cinsel yaşamında yaşanan farklılıklar:
İlişki sırasında sızı Vajinada kuruluk Orgazm yaşamada zorluk Genital bölgede duyarlılığın azalması Cinsel istekte azalma
Menopoz yarıyılında asıllaşan farklılıkların hakikat nedeni eksilen östrojen hormonudur.
Menopoz yarıyılında rahim kanserine dikkat!
Bedenin değişen yapısıyla menopoz bazı hastalıkları da birliktesi getirebilir. Bu surattan menopoz yarıyılına giren bayanlar oluşabilecek hastalıklara karşı kesinlikle 6 ayda bir jinekolojik tetkik yaptırmalı ve sene de bir defa da olsa smear, mammografi ve hormonal testleri aksatmamalıdır.
Menopoz yarıyılı için teklifler
#ErkenMenopozBelirtileriNelerdir, #MenopozBelirtileriKaçYaşındaBaşlar, #MenopozBelirtileriVeTedavisi, #MenopozBelirtileriVeYaşı, #MenopozunIlkBelirtileri Magazin, Sağlık ve Kadın'a dair her şey...
#erken menopoz belirtileri nelerdir#menopoz belirtileri kaç yaşında başlar#menopoz belirtileri ve tedavisi#menopoz belirtileri ve yaşı#menopozun ilk belirtileri#Kadın Sağlığı
0 notes
Photo
Menopoz Belirtileri Menopoz Belirtileri Çoğu kişi menopozu sıcak basması (sıcak basması olarak da bilinir) ile ilişkilendirir; Ancak bir kadının hayatında bu süre zarfında karşılaşabileceği birçok potansiyel belirtiler vardır.
#erken menopoz belirtisi#menopoz belirtileri ne kadar sürer#menopoz belirtileri ve yaşı#menopoz belirtisi ve tedavisi
0 notes
Text
Menopoz belirtileri nelerdir?
Menopoz belirtileri nelerdir?
Kadınların hormonlarında hamilelik, üretim artışı, menopoz ise azalışı anlamına gelse de bazı hamilelik ve menopoz belirtileri birbirlerine aynı. Doğurgan yaşlarda olan kadınlar bu belirtilerin gerçekten menopoz belirtisi olduğunu anlamayabilirler.
Ayrıca menopoz öncesi dönemdeki çoğu bayan artık gebe kalamayacağını sansa da, olanak düşük bile olsa hala mevcuttur. Her iki durumda da eğer hamilelik ve menopoz belirtilerinden hangisine sahip olduğunuzdan belirli olamıyorsanız bir doktora danışmak en iyisidir.
Hamilelik belirtileri genellikle hormonlarda ve kan dolaşımında görülen değişimlerden kaynaklanır. Gebeliğin gerçekleşmesinden sonraki iki hafta içinde östrojen ve progesteron seviyeleri hamileliği desteklemek için yükselirler. Plasentada kan dolaşımı, döllenmiş yumurta rahime bağlanır bağlanmaz görülür ve yumurtlamadan 13 gün sonradan embriyoda kan ve kan damarları gelişmeye başlar. Annenin yürek atış hızı ve kan hacmi artar.
Menopozun belirtileri ise hormon seviyelerinin dalgalanmasından, azalmasından ve nihayetinde sıfırlanmasından kaynaklanır. Östrojen, öncelikli olarak yumurtalıklarda, yumurtayı yaratıcı foliküller tarafından üretilir. Menopoz yaklaştıkça yumurtaların baştan savma olgunlaşmasından nedeniyle hormon seviyeleri dalgalanır. Foliküller fonksiyonunu yitirince, östrojen seviyesi önemli derecede düşer ve yumurtlama durur.
Hamilelik ve menopoz belirtilerinden en keskin olanı adet olmanın durmasıdır. Hamileliğin erken döneminde döllenmiş yumurta rahime yerleşirken bir arz kanama görülebilir. Adet dönemi geldiğinde ise adet, çok eksik bir şekilde görülür ya da hiç görülmez. Menopoza yaklaşan kadınlarda ise adet dönemi sık sık değişir ve sonunda adamakıllı durur. Ancak genel olarak bir takım değişikliklerin görülmesi olağan zamanlarda da olabilir. Adet dönemleri düzensizleşebilir, daha kısa ya da uzun, daha hafif ya da şiddetli olabilirler.
Hamilelik ve menopoz belirtilerinden müşterek olan diğerleri takâtsizlik, baş ağrıları ve ruh hali değişiklikleridir. Hamileliğin erken evrelerinde progesteronun ve bebeğe kan desteğinin artması yorgunluğa yol açabilir. Menopozda ise dalgalı hormon seviyeleri ve kötü uyku düzeni yorgunluğa yol açar. Birçok bayan hamileyken daha çok baş ağrısı yaşarlar. Kadınların %1-2’si ilk migrenlerini hamileyken yaşamaktadır. Menopoz döneminde baş ağrıları azalabilir ve artabilir. Hormonların ve bedensel değişikliklerin yanında menopozla ilgili gerginlik de, ruh hali değişikliklerine yol açabilmektedir.
Hemen Sağlık
Kaynak: Kadın Sağlığı, Kadın Sağlık Rehberi
#menopoz belirtileri kanama#menopoz belirtileri ve tedavisi#menopoz belirtileri ve yaşı#menopoz ne kadar sürer#menopoz yaşı
0 notes
Text
Menopoz belirtileri nelerdir?
Menopoz belirtileri nelerdir?
Kadınların hormonlarında hamilelik, üretim artışı, menopoz ise azalışı anlamına gelse de bazı hamilelik ve menopoz belirtileri birbirlerine aynı. Doğurgan yaşlarda olan kadınlar bu belirtilerin gerçekten menopoz belirtisi olduğunu anlamayabilirler.
Ayrıca menopoz öncesi dönemdeki çoğu bayan artık gebe kalamayacağını sansa da, olanak düşük bile olsa hala mevcuttur. Her iki durumda da eğer hamilelik ve menopoz belirtilerinden hangisine sahip olduğunuzdan belirli olamıyorsanız bir doktora danışmak en iyisidir.
Hamilelik belirtileri genellikle hormonlarda ve kan dolaşımında görülen değişimlerden kaynaklanır. Gebeliğin gerçekleşmesinden sonraki iki hafta içinde östrojen ve progesteron seviyeleri hamileliği desteklemek için yükselirler. Plasentada kan dolaşımı, döllenmiş yumurta rahime bağlanır bağlanmaz görülür ve yumurtlamadan 13 gün sonradan embriyoda kan ve kan damarları gelişmeye başlar. Annenin yürek atış hızı ve kan hacmi artar.
Menopozun belirtileri ise hormon seviyelerinin dalgalanmasından, azalmasından ve nihayetinde sıfırlanmasından kaynaklanır. Östrojen, öncelikli olarak yumurtalıklarda, yumurtayı yaratıcı foliküller tarafından üretilir. Menopoz yaklaştıkça yumurtaların baştan savma olgunlaşmasından nedeniyle hormon seviyeleri dalgalanır. Foliküller fonksiyonunu yitirince, östrojen seviyesi önemli derecede düşer ve yumurtlama durur.
Hamilelik ve menopoz belirtilerinden en keskin olanı adet olmanın durmasıdır. Hamileliğin erken döneminde döllenmiş yumurta rahime yerleşirken bir arz kanama görülebilir. Adet dönemi geldiğinde ise adet, çok eksik bir şekilde görülür ya da hiç görülmez. Menopoza yaklaşan kadınlarda ise adet dönemi sık sık değişir ve sonunda adamakıllı durur. Ancak genel olarak bir takım değişikliklerin görülmesi olağan zamanlarda da olabilir. Adet dönemleri düzensizleşebilir, daha kısa ya da uzun, daha hafif ya da şiddetli olabilirler.
Hamilelik ve menopoz belirtilerinden müşterek olan diğerleri takâtsizlik, baş ağrıları ve ruh hali değişiklikleridir. Hamileliğin erken evrelerinde progesteronun ve bebeğe kan desteğinin artması yorgunluğa yol açabilir. Menopozda ise dalgalı hormon seviyeleri ve kötü uyku düzeni yorgunluğa yol açar. Birçok bayan hamileyken daha çok baş ağrısı yaşarlar. Kadınların %1-2’si ilk migrenlerini hamileyken yaşamaktadır. Menopoz döneminde baş ağrıları azalabilir ve artabilir. Hormonların ve bedensel değişikliklerin yanında menopozla ilgili gerginlik de, ruh hali değişikliklerine yol açabilmektedir.
Hemen Sağlık
Kaynak: Makyaj Önerileri, Cilt Bakımı Yöntemleri
#menopoz belirtileri kanama#menopoz belirtileri ve tedavisi#menopoz belirtileri ve yaşı#menopoz ne kadar sürer#menopoz yaşı
0 notes
Text
Menopoz belirtileri nelerdir?
Menopoz belirtileri nelerdir?
Kadınların hormonlarında hamilelik, üretim artışı, menopoz ise azalışı anlamına gelse de bazı hamilelik ve menopoz belirtileri birbirlerine aynı. Doğurgan yaşlarda olan kadınlar bu belirtilerin gerçekten menopoz belirtisi olduğunu anlamayabilirler.
Ayrıca menopoz öncesi dönemdeki çoğu bayan artık gebe kalamayacağını sansa da, olanak düşük bile olsa hala mevcuttur. Her iki durumda da eğer hamilelik ve menopoz belirtilerinden hangisine sahip olduğunuzdan belirli olamıyorsanız bir doktora danışmak en iyisidir.
Hamilelik belirtileri genellikle hormonlarda ve kan dolaşımında görülen değişimlerden kaynaklanır. Gebeliğin gerçekleşmesinden sonraki iki hafta içinde östrojen ve progesteron seviyeleri hamileliği desteklemek için yükselirler. Plasentada kan dolaşımı, döllenmiş yumurta rahime bağlanır bağlanmaz görülür ve yumurtlamadan 13 gün sonradan embriyoda kan ve kan damarları gelişmeye başlar. Annenin yürek atış hızı ve kan hacmi artar.
Menopozun belirtileri ise hormon seviyelerinin dalgalanmasından, azalmasından ve nihayetinde sıfırlanmasından kaynaklanır. Östrojen, öncelikli olarak yumurtalıklarda, yumurtayı yaratıcı foliküller tarafından üretilir. Menopoz yaklaştıkça yumurtaların baştan savma olgunlaşmasından nedeniyle hormon seviyeleri dalgalanır. Foliküller fonksiyonunu yitirince, östrojen seviyesi önemli derecede düşer ve yumurtlama durur.
Hamilelik ve menopoz belirtilerinden en keskin olanı adet olmanın durmasıdır. Hamileliğin erken döneminde döllenmiş yumurta rahime yerleşirken bir arz kanama görülebilir. Adet dönemi geldiğinde ise adet, çok eksik bir şekilde görülür ya da hiç görülmez. Menopoza yaklaşan kadınlarda ise adet dönemi sık sık değişir ve sonunda adamakıllı durur. Ancak genel olarak bir takım değişikliklerin görülmesi olağan zamanlarda da olabilir. Adet dönemleri düzensizleşebilir, daha kısa ya da uzun, daha hafif ya da şiddetli olabilirler.
Hamilelik ve menopoz belirtilerinden müşterek olan diğerleri takâtsizlik, baş ağrıları ve ruh hali değişiklikleridir. Hamileliğin erken evrelerinde progesteronun ve bebeğe kan desteğinin artması yorgunluğa yol açabilir. Menopozda ise dalgalı hormon seviyeleri ve kötü uyku düzeni yorgunluğa yol açar. Birçok bayan hamileyken daha çok baş ağrısı yaşarlar. Kadınların %1-2’si ilk migrenlerini hamileyken yaşamaktadır. Menopoz döneminde baş ağrıları azalabilir ve artabilir. Hormonların ve bedensel değişikliklerin yanında menopozla ilgili gerginlik de, ruh hali değişikliklerine yol açabilmektedir.
Hemen Sağlık
Kaynak: Saç Bakımı, Saç Bakımı Önerileri
#menopoz belirtileri kanama#menopoz belirtileri ve tedavisi#menopoz belirtileri ve yaşı#menopoz ne kadar sürer#menopoz yaşı
0 notes
Text
Menopoz belirtileri nelerdir?
Menopoz belirtileri nelerdir?
Kadınların hormonlarında hamilelik, üretim artışı, menopoz ise azalışı anlamına gelse de bazı hamilelik ve menopoz belirtileri birbirlerine aynı. Doğurgan yaşlarda olan kadınlar bu belirtilerin gerçekten menopoz belirtisi olduğunu anlamayabilirler.
Ayrıca menopoz öncesi dönemdeki çoğu bayan artık gebe kalamayacağını sansa da, olanak düşük bile olsa hala mevcuttur. Her iki durumda da eğer hamilelik ve menopoz belirtilerinden hangisine sahip olduğunuzdan belirli olamıyorsanız bir doktora danışmak en iyisidir.
Hamilelik belirtileri genellikle hormonlarda ve kan dolaşımında görülen değişimlerden kaynaklanır. Gebeliğin gerçekleşmesinden sonraki iki hafta içinde östrojen ve progesteron seviyeleri hamileliği desteklemek için yükselirler. Plasentada kan dolaşımı, döllenmiş yumurta rahime bağlanır bağlanmaz görülür ve yumurtlamadan 13 gün sonradan embriyoda kan ve kan damarları gelişmeye başlar. Annenin yürek atış hızı ve kan hacmi artar.
Menopozun belirtileri ise hormon seviyelerinin dalgalanmasından, azalmasından ve nihayetinde sıfırlanmasından kaynaklanır. Östrojen, öncelikli olarak yumurtalıklarda, yumurtayı yaratıcı foliküller tarafından üretilir. Menopoz yaklaştıkça yumurtaların baştan savma olgunlaşmasından nedeniyle hormon seviyeleri dalgalanır. Foliküller fonksiyonunu yitirince, östrojen seviyesi önemli derecede düşer ve yumurtlama durur.
Hamilelik ve menopoz belirtilerinden en keskin olanı adet olmanın durmasıdır. Hamileliğin erken döneminde döllenmiş yumurta rahime yerleşirken bir arz kanama görülebilir. Adet dönemi geldiğinde ise adet, çok eksik bir şekilde görülür ya da hiç görülmez. Menopoza yaklaşan kadınlarda ise adet dönemi sık sık değişir ve sonunda adamakıllı durur. Ancak genel olarak bir takım değişikliklerin görülmesi olağan zamanlarda da olabilir. Adet dönemleri düzensizleşebilir, daha kısa ya da uzun, daha hafif ya da şiddetli olabilirler.
Hamilelik ve menopoz belirtilerinden müşterek olan diğerleri takâtsizlik, baş ağrıları ve ruh hali değişiklikleridir. Hamileliğin erken evrelerinde progesteronun ve bebeğe kan desteğinin artması yorgunluğa yol açabilir. Menopozda ise dalgalı hormon seviyeleri ve kötü uyku düzeni yorgunluğa yol açar. Birçok bayan hamileyken daha çok baş ağrısı yaşarlar. Kadınların %1-2’si ilk migrenlerini hamileyken yaşamaktadır. Menopoz döneminde baş ağrıları azalabilir ve artabilir. Hormonların ve bedensel değişikliklerin yanında menopozla ilgili gerginlik de, ruh hali değişikliklerine yol açabilmektedir.
Hemen Sağlık
Kaynak: Güzellik Sırları, Kadın Güzellik Sırları
#menopoz belirtileri kanama#menopoz belirtileri ve tedavisi#menopoz belirtileri ve yaşı#menopoz ne kadar sürer#menopoz yaşı
0 notes
Text
Menopoz belirtileri nelerdir?
Menopoz belirtileri nelerdir?
Kadınların hormonlarında hamilelik, üretim artışı, menopoz ise azalışı anlamına gelse de bazı hamilelik ve menopoz belirtileri birbirlerine aynı. Doğurgan yaşlarda olan kadınlar bu belirtilerin gerçekten menopoz belirtisi olduğunu anlamayabilirler.
Ayrıca menopoz öncesi dönemdeki çoğu bayan artık gebe kalamayacağını sansa da, olanak düşük bile olsa hala mevcuttur. Her iki durumda da eğer hamilelik ve menopoz belirtilerinden hangisine sahip olduğunuzdan belirli olamıyorsanız bir doktora danışmak en iyisidir.
Hamilelik belirtileri genellikle hormonlarda ve kan dolaşımında görülen değişimlerden kaynaklanır. Gebeliğin gerçekleşmesinden sonraki iki hafta içinde östrojen ve progesteron seviyeleri hamileliği desteklemek için yükselirler. Plasentada kan dolaşımı, döllenmiş yumurta rahime bağlanır bağlanmaz görülür ve yumurtlamadan 13 gün sonradan embriyoda kan ve kan damarları gelişmeye başlar. Annenin yürek atış hızı ve kan hacmi artar.
Menopozun belirtileri ise hormon seviyelerinin dalgalanmasından, azalmasından ve nihayetinde sıfırlanmasından kaynaklanır. Östrojen, öncelikli olarak yumurtalıklarda, yumurtayı yaratıcı foliküller tarafından üretilir. Menopoz yaklaştıkça yumurtaların baştan savma olgunlaşmasından nedeniyle hormon seviyeleri dalgalanır. Foliküller fonksiyonunu yitirince, östrojen seviyesi önemli derecede düşer ve yumurtlama durur.
Hamilelik ve menopoz belirtilerinden en keskin olanı adet olmanın durmasıdır. Hamileliğin erken döneminde döllenmiş yumurta rahime yerleşirken bir arz kanama görülebilir. Adet dönemi geldiğinde ise adet, çok eksik bir şekilde görülür ya da hiç görülmez. Menopoza yaklaşan kadınlarda ise adet dönemi sık sık değişir ve sonunda adamakıllı durur. Ancak genel olarak bir takım değişikliklerin görülmesi olağan zamanlarda da olabilir. Adet dönemleri düzensizleşebilir, daha kısa ya da uzun, daha hafif ya da şiddetli olabilirler.
Hamilelik ve menopoz belirtilerinden müşterek olan diğerleri takâtsizlik, baş ağrıları ve ruh hali değişiklikleridir. Hamileliğin erken evrelerinde progesteronun ve bebeğe kan desteğinin artması yorgunluğa yol açabilir. Menopozda ise dalgalı hormon seviyeleri ve kötü uyku düzeni yorgunluğa yol açar. Birçok bayan hamileyken daha çok baş ağrısı yaşarlar. Kadınların %1-2’si ilk migrenlerini hamileyken yaşamaktadır. Menopoz döneminde baş ağrıları azalabilir ve artabilir. Hormonların ve bedensel değişikliklerin yanında menopozla ilgili gerginlik de, ruh hali değişikliklerine yol açabilmektedir.
Hemen Sağlık
Kaynak: Cinsel Sağlık Rehberi, Kadın Cinsel Sağlık
#menopoz belirtileri kanama#menopoz belirtileri ve tedavisi#menopoz belirtileri ve yaşı#menopoz ne kadar sürer#menopoz yaşı
0 notes
Text
Menopoz Hayatın Bitişi Değil Başlangıç Dönemi
Menopoz Hayatın Bitişi Değil Başlangıç Dönemi
Kadın yaşamının yaklaşık üçte birlik süresini oluşturan menopoz önemli bir geçiş dönemidir. Kelime anlamı son âdet kanaması olan menopoz, doğal bir süreç olup yavaş gelişir. Perimenopoz menopoza geçiş dönemi, postmenopoz ise menopozdan sonraki dönemdir ve menopoz şikayetlerinin sona ermesine kadar devam eder. Menopoz kadını fiziksel ve ruhsal olarak değişik derecelerde etkiler. Her kadının menopoz belirtileri ve etkilenmeleri farklı olabilir, birçok hastalık menopoz yaş gurubunda çok daha sık görülür. Yapılan çalışmalarda kadınlarda ortalama menopoz yaşı 50-52 yaş iken, Türkiye’de menopoz yaşı 46,7 yaştır. Genetik faktörler menopoza girme yaşında ilk belirleyici unsur olmasına rağmen; gebelik sayısı, ilk adet yaşı, geçirilen ameliyatlar, histerektomi geçirmiş olmak, kemoterapi veya radyoterapi görmüş olmak, doğum kontrol haplarının kullanımı, ırk, beslenme, sosyo-ekonomik durum, çalışma durumu, fiziksel özellikler, alkol-sigara tüketimi gibi faktörler de rol oynamaktadır. Vücudun tüm sistemini etkiler Perimenopozal dönemde adet düzensizlikleri, normal dışı kanamalar, ateş basmaları, cinsel problemler, psikolojik sorunlar gibi bazı sıkıntılar yaşanabilir. Menopozda ise kısa dönemde kadınların yaklaşık %80’inde sıcak basması görülmekle birlikte terleme, yorgunluk, uykusuzluk, depresyon, stres, anksiyete, iştah değişimleri, sinirlilik, baş ağrısı, depresyon, huzursuzluk, eklem ve kas ağrıları, çarpıntı hissi ve uykusuzluk gibi şikayetler de olabilmektedir. Uzun dönemde ise daha çok östrojen eksikliği nedeni ile vajinal atrofiye bağlı vajinal kuruluk, ilişkide ağrı, yanma, kanama, cinsel isteksizlik, ciltte yaşlanma, kemik erimesi, kalp damar hastalıkları riskinde artış izlenmektedir. Kadınların altın çağına yaraşır öneriler Kontrolleri ihmal etmeyin: Düzenli olarak mamografi, meme ultrasonu, jinekolojik muayene ve PAP Smear testi, tam kan sayımı, karaciğer fonksiyon testleri, TSH gibi sağlık kontrollerinizi yaptırın. Çay-kahve sıcak basmasını arttırır: Menopozla beraber günlük kalori ihtiyacı azalmaktadır. Kilo dengenizi korumanız gerekmektedir. Kemik erimesi ve kalp damar hastalıklarına engel olabilmek için düşük kalorili, düşük kolesterollü, kalsiyumdan zengin beslenmeye özen gösterin. Yağ (özellikle doymuş yağ) ve şeker alınımını azaltmak ve diyetteki lif miktarını artırmak ideal kilonuzu korumanızı sağlar. Tuz ve şeker tüketiminizi sınırlandırın. Uykusuzluk, sıcak basması ve kemik erimesini tetikleyebilen çay, kahve, kola, çikolata gibi kafein içeren gıdalardan uzak durun. Sakinleştirici etkisi olan bitki çayları içebilirsiniz. Kaslarınızı ve kalbinizi güçlendirin: Hareketsiz yaşam menopoz sürecini olumsuz etkilemektedir. Düzenli fiziksel aktivite kemik ve kasları ve kalbinizi kuvvetlendirir, kemik kaybını yavaşlatır, denge, esneklik ve çevikliğinizi ve kendinize güveninizi artırır, stresi azaltır ve sağlıklı bir kiloyu korumada çok önemli rol oynar.
Şikayetlere karşı hormon tedavisi: Hormon tedavisi sıcak basmaları, uyku bozuklukları ve menopozla ilgili ruhsal değişiklikler,vajinal kuruluk, gece terlemeleri, yorgunluk ve eklem ağrılarını azaltır. Kalın bağırsak kanserinden ölümleri %50 azaltır. 5 yıldan az süreli kullanım meme kanseri riskini artırmaz. Hormon tedavisinin fayda ve risklerini anladıktan sonra almaya veya almamaya karar verseniz bile seçiminiz kalıcı olmak zorunda değildir. Her zaman fikrinizi değiştirebilirsiniz. Bunu yaparken doktorunuzla birlikte karar vermelisiniz.
En iyi tedaviyi doktorunuzla görüşün: Menopoz belirtilerini tedavi etmek için hormon tedavileri dışında alternatif tedaviler de vardır, size uygunlukları açısından doktorunuzla görüşebilirsiniz.
Yeni aktivitelere yelken açın: Yaşamınızın bu dönemini en güzel şekilde yaşamak için planlar yapın, sosyal aktivitelerinizi artırın, ailenize zaman ayırın, keyif alacağınız aktivitelere katılın ve doktorunuzla sorunlarınızı konuşmaktan ve gerekirse tıbbi yardım da almaktan çekinmeyin.
Hormonal değişimler, ruhsal sıkıntılara neden olur Menopoz döneminde kadınlarda ruhsal olarak en sık görülen ve yaşanan belirtiler; özgüven kaybı ve hayattan zevk alamama, alınganlık, nedensiz ağlamalar, kendini beğenmeme, dikkat ve konsantrasyon güçlükleri, üzüntü veren hatıraları yeniden hatırlama ve yaşantılama, uyku döngüsündeki değişikliklerdir. Anksiyete belirtileri sebepsiz korkular, gerginlik, sinirlilik, huzursuzluk, panikler ve cinsel istekte azalma olarak tariflenebilir.
Burada dikkat edilmesi gereken en önemli unsurlardan biri; menopozun tek başına psikiyatrik bir hastalık sebebi olmadığıdır. Menopoz döneminde östrojen düzeylerindeki azalma sonucu ruhsal hayatın olumsuz etkilendiği düşünülmektedir. Hormonal değişiklikler tek başına psikolojik semptomlardan sorumlu olmamakla birlikte; bu değişiklikler sonrasında başlayan sıcak basmaları, terleme ve uyku ritim değişiklikleri kadınların yaşam döngüsünde stresör olarak rol oynayıp ruhsal durumu olumsuz etkileyebilmektedirler.
Bunlara ek olarak kadının kişilik ve aile özellikleri (duygu durumu, sosyalliği, aile yapısı, annelik rolü, çocuklarla ilişki), sosyal, mesleki ve ekonomik özellikleri (emeklilik, sosyal geri çekilme, çocukların evlenip aileden ayrılmaları) menopozun bulunduğu toplum içerisinde algılanma biçimi (geleneksel toplumlarda yaş arttıkça kadının statüsünün artması, daha sözü dinlenir bir hale gelmesi, batı toplumlarında yaş alan kadının güzelliğini ve gücünü kaybetmesi olarak algılanması) gibi pek çok faktör bulunmaktadır. Ayrıca menopoz döneminde yaşanan önemli yaşam olaylarının da menopozun psikolojik etkilerini arttırdığı bilinmektedir.
Ruhsal değişimlere karşı meditasyon Her kadın bireysel olarak değerlendirilmeli ve kişilik özelliklerine, yaşam koşullarına, stresör faktörlere, ek hastalıklarına göre önerilerde bulunulmalıdır. Bu öneriler; özellikle fiziksel semptomlara yönelik fiziksel aktiviteler, düzenli egzersiz yapılması, sağlıklı ve uygun beslenme, uyku ve dinlenmeye vakit ayırılması, yoga, egzersiz, meditasyon, müzik dinleme gibi gevşeme teknikleri, içe kapanmayı ve sosyal hayattan izolasyonu azaltmak adına farklı alanlarda meşguliyetler edinmek (kendi-kendine yardım grupları ve sosyal derneklerde görev alma ve faaliyetlere katılma) şeklinde sıralanabilir. Ortaya çıkan psikolojik değişiklikler bu öneriler ve yaşam tarzı değişiklikleri uygulandığında düzene girmiyor ise mutlaka bir psikiyatri uzmanı tarafından değerlendirilmelidir.
Kemik erimesi, vücut dokusunun sarkmasına yol açar Yaşla birlikte ve özellikle menopoz sonrası vücutta birçok bölgenin sarkmalar görülür. Bu durumun nedenlerinde tüm dokularda oluşan bazı değişikliklerin vardır. Kemik erimesi, doku elastikiyetinin azalması, yağ dokuda yer yer boşalma ve artışlar, kas dokusu kayıpları ve yerçekimi bu durumdan sorumlu olan bazılarıdırlar.
Öncelikle yüz bölgesinde, elmacık kemiği üzerindeki dokuların gevşemesi, dolgunluğunun azalması ve buna bağlı olarak da ağız çevresinde derin oluklar oluşabilir. Bu kişilerde dolgu veya yağ dokusu enjeksiyonuyla deformasyonlar düzeltilmektedir. İleri düzeydeki sarkmalarda orta yüz germe ameliyatı uygulanabilmektedir.
Kırışıklıklara karşı botoks, sarkmalara germe operasyonu Boyun bölgesinde platismal bantlar ve sarkma oluşmaktadır. Bu bantların belirginliği botulinum toksini ile azaltılmaktadır. İleri düzeydeki sarkmalarda boyun germe ameliyatı kaçınılmazdır ve çok olumlu sonuçlar alınabilmektedir.Yanak ve çene altı bölgesi sarkmaları ile birlikte değerlendirildiğinde kulak önü ve arkasında yapılan ince kesilerle bu deformasyonlar düzeltilmektedir.
Alın kırışmakta ve kaşlar göz kapakları üzerine yığılmaktadırlar. Yine botulinum toksini ile kaş seviyesi manipülasyonu ve alın kırışıklığı giderilmesi mümkündür. Alın germe ve kaş kaldırma işlemleri saç içerisinden yapılan kesilerle yapılmaktadır ve saç içinde saklanmaktadır.
Göz kapaklarında sarkma ve torbalanma meydana gelmektedir. Bunlar için de altın standart ameliyat ile deri fazlasını alarak torbaları düzeltmektir. Göz kapaklarına yapılan cerrahi girişimler sonrasında belli belirsiz bir iz kalmaktadır. Bu tür girişimsel işlemleri tercih etmeyen hastalarda odaklanmış ultrasonografi veya radyofrekans bazlı bazı cihazlarla bu deformasyonlar kişiye özgü olarak uygulanabilmektedir.
Kısa sürede vücudunuz eski formuna kavuşsun Memelerde sarkmanın tedavisi meme dikleştirme ve küçültme ameliyatlarıdır. Bu ameliyatlar sayesinde hem sarkmış olan memeler dikleştirilmekte hem de hacim olarak küçültme yapılabilmektedir. Bu işlemler esnasında memeye daha diri ve dolgun bir görünüm verebilmekteyiz. İçi boşalmış ve sarkmış olan memelerde ise dikleştirme ameliyatı esnasında yağ enjeksiyonu veya silikon implant yerleştirme yöntemlerinden birisi kullanılarak hacim kazandırmak mümkün olmaktadır.
Karın bölgesindeki sarkma, karın germe ve liposuction uygulamalarıyla düzeltilmektedir. Karın duvarındaki gevşeme ve kasların sıkılaştırılması aynı seansta yapılmaktadır. Bacak üst ve iç bölgelerindeki yağ birikimi ve sarkma yine bu bölgede yapılacak olan kasık bölgesine gizlenmiş kesiler ile yapılmaktadır. Liposuction ile bölgesel yağ doku artışı düzeltilmektedir.
Kolların özellikle alt bölgelerindeki sarkma ve yağ doku artışı yine liposuction ve germe ameliyatı ile düzeltilmektedir. Kol içi tarafından yapılan kesiler kolun vücuda temas alanında olduğu için görünmemektedir.
0 notes
Text
Menopoz Nedir ? - https://www.coksohbet.net/menopoz-nedir.html - Coksohbet.NET - Sohbet, Bedava Sohbet Odaları, Chat, Güncel Blog
New Post has been published on https://www.coksohbet.net/menopoz-nedir.html
Menopoz Nedir ?
Menopoz Nedir ?
Menopoz kelime anlamı olarak aylık adet kanamalarının doğal yolla bitmesi demektir. Bu süre içinde yumurtalıklar iki kadınlık hormonu olan öströjen ve progesteron salınmasını yavaşlatır ve bir süre sonra da üretimini durdurur. menopoz bu iki kadınlık hormonunun eksikliği ve yokluğu ile başlayan fiziksel ve ruhsal değişikliklerinin olduğu süreçtir
Menopoz Bir hastalık değildir :
Menopoz dönemi her kadın için güzel ve dolu dolu geçen bir yaşam dilimi olabilir
Menopoza Girme Yaşı Nedir ?
Öströjen düşüklüğünün en erken göstergeleri düzensiz ve miktari değişken adet kanamalarıdır. Menopoz yaşı ortalaması 45 – 55 yaşlarıdır. Bununla beraber 30’lu yaşların ortalarında erken 60 lı yaşlara doğru geç olarakta görülebilir
Menopoz Belirtileri Nelerdir ?
Adet kanamalarının kesilmesi
Sıcak basmaları, yüzde kızarma gece terlemeleri
Çarpıntı, huzursuzluk, sıkıntı
Uykusuzluk
Sinirlilik depresyon unutkanlık
Ağlama Nöbetleri
Zihinsel fonksiyonların yavaşlaması konsantrasyon güçlüğü
Cilt kuruluğu saç kırılma ve dökülmesi
Kilo almaya yatkınlık
Vajinal kuruluk
Eklem ağrıları
Osteoporoz
Menopoz Şikayetleri Nelerdir ?
Sıcak basmaları, terleme nöbetleri :
Genellikle boyundan başlayan ve yüze yayılan sıcaklık hissine çarpıntı ve terleme eşlik eder.
Psikolojik rahatsızlıklar uyku problemleri ve depresyon :
Sinirlilik yorgunluk, depresyon, aşırı hassasiyet kendini hasta hissetme uykusuzluk gibi şikayetler bu dönemde sıklıkla görülürler. Bu yakınmalar öströjen eksikliğine bağlıdır. Menopoza giren kadınlara fiziksel ve ruhsal belirtiler %75 e varan oranlarda görülür. Bunu tetikleyen östrojen azlığına bağlı sebeplerdir. Bu dönemde gözlenen en sık psikolojik problemler ise depresyon, irritabilite, duygu oynamaları ve kaygı şikayetleridir.
Menopoza Bağlı Depresyon belirtileri Nelerdir ?
Yaygın ve sürekli ruhsal çöküntü
Libido-cinsel istek kaybı
Yaygın ilgi kaybı
Ölüm düşünceleri, panik atak benzeri şikayetler.
Yetersizlik suçluluk düşünceleri
Dikkat ve zihinsel işlevlerde yavaşlama
Kilo iştah ve uyku bozuklukları
Enerji yoksunluğu devamlı yorgunluk hissi
Karar verme güçlüğü
Menopozda idrar yolu değişikleri :
Vajen ve idrar deliği, destek dokuları zayıflar mesane fonksiyonları bozularak idrar kaçırma varsa artabilir veya ortaya çıkabilir.
Kalp ve Tansiyon Şikayetleri :
Menopoz öncesi dönemde öströjen kadınları kalp hastalıklarından korur. Kadınlarda menopoz döneminden sonra iskemik kalp hastalıkları görülmeye başlar. Menopoz sürecine giren kadınların kardiyolojik kontrolden geçmeleri yerinde olur.
Osteoporoz ( Kemik Erimesi ) :
Kemik dokusu sürekli değişen bir dokudur. Kan ile sürekli kalsiyum alışverişi içindedir. Menopoz sonrası yapımın çok azalması ile denge yıkım lehine bozulur. Menopoz sonrası dönemde östrojen eksikliğine bağlı olarak kemiklerden kalsiyum kaybı artar. Kemik erimesi menopozun ilk iki yılında hızlı ilerlediği için doktora müracaatta geç kalmamalıdır.
Menopozda baş ağrısı, sırt ve kas ağrıları :
Östrojen azalmasına bağlı olarak kaslardan biriken laktik asid kolay yıkılmaz. Bel ve kasık ağrıları bu dönemde gittikçe artar.
Menopoz ve Menopoz öncesi döneminde beslenirken dikkat edilmesi gereken hususlar :
Menopoz dönemine giren kadınlarda östrojenin kolestrol üzerindeki dengeleyici etkisi ortadan kalktığı için kilo alma eğilimi olur ve kilo vermeleri güçleşir. Vücutta oluşan hormonal değişiklikler nedeniyle enerji harcamasında azalma oluşur. Bunların sonucunda şişmanlık gelişir.
Menopoz sonrası öströjen düzeyindeki azalma besin alımı fiziksel aktivite seviyesi ve yağ doku dağılımını etkileyebilmektedir. Sonuç olarak kadınların dış görünüşü değişir. Daha Şişman olurlar ve kalçalarda yağ birikimi hızlı bir şekilde artar. Menopozdaki kadınlar kilo kontrolü ve fizik görünüşlerini korumaları için düzenli beslenmeye ihtiyaç duymaktadırlar.
Bu nedenle bu dönemde kadınların diyetlerine dikkat etmeleri düzenli egzersiz yapmaları ve bir diyetisyen kontrolünde olmaları çok önemlidir.
#Menopoz Belirtileri Nelerdir ?#Menopoz Nedir ?#Menopoz öncesi döneminde beslenirken dikkat edilmesi gereken hususlar#Menopoz Şikayetleri Nelerdir ?#Menopoza Bağlı Depresyon belirtileri Nelerdir ?#Menopoza Girme Yaşı kaçtır#Menopoza Girme Yaşı Nedir ?
0 notes
Text
BİTKİ ÇAYLARI VE FAYDALARI
Bütün ayların vazgeçilmezi bitki çayları... Herkesin bir favori bitki çayı vardır. Sakinleştirici etkisinden,zayıflamaya,grip ve nezleyle savaşmaktan zayıflatmaya birçok etkisi olan bu çayların yararları çok fazladır. Bu yazımızda bu yararlardan biraz bahsedelim.
Öncelikle bitki çayları için genel durumlarla başlayalım: 1-) Uzmanlara göre günde maksimum 2,3 fincan bitki çayı içilmelidir. 2-)Bir bitkinin çayı yapılmadan önce iyi şekilde araştırılmalıdır. (Bitkilerin faydaları kadar zararları da araştırılmalıdır.) 3-)Bitki çayı içecek kişinin yaşı,kronik rahatsızlığı,hamile olması gibi durumlar oldukça önemlidir. Dikkatli kullanılmalıdır. 4-)Bitkilerin ne olduğunun yanı sıra, hangi bitkilerle karıştırılacağı ve demleme süresinin ne olduğu da önemlidir.Bu gibi durumlarda toksik etki ortaya çıkacağı için dikkatli olunmalıdır.
1-)YEŞİL ÇAY Yeşil çay yüksek oranda antioksidan içerir.Antioksidan vücudumuzu içeriden ve dışarıdan zararlı durumlara karşı korur.Kansere karşı koruyucu olan yeşil çay aynı zamanda düzenli kullanımda ödem attırarak kilo vermeye yardımcı olur.Faydaları saymakla bitmeyen yeşil çay bağışıklık sistemini korur ve kan şekerini dengeler.Diş çürümesini engelleyen yeşil çay ağız ve diş eti bakımınız açısından da önemli bir rol oynar. Sağlığımızın yanı sıra yaşlandırmayı da geciktiren bu çayımız kalp ve damar hastalıklarında da etkin bir koruma görevi görür.
2-)REZENE ÇAYI Mide ve bağırsak problemlerine karşı etkisi büyük olan rezene kabızlık,gaz,hazımsızlık gibi durumlarda insanların tercihi oluyor.Kronik kabızlığı olan kişiler sıklıkla kullanır. Ancak laktasif etkisinden dolayı günde 1-2 bardaktan fazlası önerilmiyor.Mide ve bağırsak problemlerinin yanı sıra anne sütünün yapımını artırdığı bilinir. Kadınlarda adet öncesinde ve menopoz döneminde rahatlatıcı etkisi vardır. Antimikrobiyal etkisi ile de bağışıklığı güçlendirir.
3-) ADA ÇAYI Kış ayının vazgeçilmezi yumuşak içimi ve sakinleştirici etkisi ile ada çayı... Doğal antibiyotik olan ada çayı astım ve bronşitte belirtileri azaltır. Antioksidan özelliği ile zararlı maddeleri dışarı atar, karaciğeri temizler.Grip,nezle gibi durumlarda öksürüğü azaltır,gargara şeklinde kullanıldığında boğaz ağrısına iyi gelir. İdrar yolu enfeksiyonlarının tedavisine ,ishale ve mide kramplarının azaltılmasına yardımcı olur.Stresi azaltır ve menopoz dönemindeki belirtilerin azaltılmasına yardımcı olur.Hamilelere,çocuklara ,kalp, tansiyon hastalarına önerilmemektedir.Günde 2-3 fincan tavsiye edilir.
4-ZENCEFİL ÇAYI Günümüzde her alanda önümüze çıkan zencefilin birçok faydası olduğu gibi çayının da faydaları say say bitmiyor.Mide bulantısına iyi gelen çayımız deniz tutan kişiler içinde önemli bir tercih haline geldi.Romatizma ve kas ağrılarını azaltan zencefil çayı adet ağrılarını da azaltıyor.Kan şekerini düşüren çayı kullanırken dikkat etmeyi de unutmayınız.
5-)PAPATYA ÇAYI Ağrı kesici özelliğiyle bilinen papatya çayı uyku problemi olan kişilerin bir numaralı tercihidir. Stresi azaltan papatya çayı alerjilerde semptomları giderir.Bağırsakları rahatlatan çay aynı zamanda krampları giderdiği için adet döneminde de tercih edilir.Diş eti rahatsızlıklarında gargara olarak kullanılarak apseyi gidermeye yardımcı olur.
6-)BİBERİYE ÇAYI Hazımsızlık, kabızlık gibi problemlerin yardımcısı biberiye çayı... Hafıza güçlendirmeye yardımcı olan biberiye çayı konsantrasyon problemi için bire bir etkilidir.Aynı zamanda kan dolaşımını hızlandırır,bağışıklık sistemini güçlendirir ve stresi azaltır.
7-)ISIRGAN OTU ÇAYI İdrar söktürücü olarak bilinen ısırgan otu çayının demir oranı yüksektir ve sindirim sistemini ve organları temizler. Öksürük sökücüdür.Bağışıklık sistemini güçlendirir ve soğuk algınlığına iyi gelir.
8-)NANE-LİMON ÇAYI Tadı ve kokusuyla nane limon çayı kış aylarının vazgeçilmezi olan nane limon çayı soğuk algınlığına etkisi ile bilinir.Kokusu ile sinüsleri rahatlatır baş ağrısını giderir.Bronşları rahatlatarak öksürüğü azaltır.Alerji ve astım semptomlarını azaltır.
9-)HİBİSKUS ÇAYI Hibiskus çayı kafein içermez .C vitamini deposudur.Mide rahatsızlıklarını azaltır.Kolesterol ve tansiyon düşürür.Kilo vermeye yardımcı olur.Akciğeri temizler ve kansere karşı koruyucudur.
10-)KUŞBURNU ÇAYI Demir eksikliğine bağlı kansızlığı giderir. Gözleri korur ve cildi güzelleştirir. Bol miktarda C vitamini bulunduran kuşburnu çayı bağışıklığı güçlendirir.Kabızlığı önler ve kansere karşı korur.
11-)IHLAMUR ÇAYI Stresi azaltan ıhlamur çayı antioksidan içeriği ile hastalıklara karşı korur.Öksürüğü azaltır ve bağışıklık sistemini güçlendirir.İltihap giderici özelliği vardır.Cilt için mükemmel bir çay olan ıhlamur çayı sindirim sistemini destekler ve kalp hastalıkları riskini azaltır.
12-)KİRAZ SAPI ÇAYI Sakinleştirici etkisi olan kiraz sapı çayını son günlerde çok duyar olduk.Birçok faydası bulunan çayın hangi özelliğinden başlasak bilemedik. Ancak en çok göze çarpan özellikleri kanı temizlemesi, anemiyi önlemesi ,kilo vermeye yardımcı olması... Birçok bitki gibi kabızlığa iyi gelen kiraz sapı romatizma ağrılarına ve kolesterolün düşmesine de yardımcı oluyor. Sağlıklı günler... Read the full article
#adaçayı#biberiye#bitkiçayı#çay#hibiskus#ıhlamur#kirazsapı#kışçayları#kuşburnu#nane#nane-limon#papatyaçayı#yesilçay#zencefil
0 notes
Link
Kadınlarda en çok görülen kanser türü meme kanseridir. Akciğer kanserinden sonra ölümcül olan ikinci kanserdir. Meme bezi, meme başının etrafında bulunan 15-20 kadar lobdan meydana gelmektedir. Lobül adı verilen süt salgısını sağlayan birimlerin birleşmesinden loblar oluşmaktadır. Bu lobüller de meme başına doğru birleşen süt kanallarıyla bağlıdır. Memede kan ve lenf damarları bulunur. Meme dokusu hormonların etkisiyle gelişmektedir. Salgılanan östrojen ve progesteron hormonlarının etkisiyle de süt kanalları ve lobüller büyüyüp gelişmektedir. Bu lobülleri veya süt kanallarını meydana getiren hücrelerin kontrolsüz çoğalması sonucunda meme kanseri gelişmektedir. Lobüllerle ilgili olan kanser türüne daha az rastlanmaktadır, ancak lobüller ile ilgili kanser türünün her iki memede birden oluşma olasılığı diğer meme kanseri türlerine göre daha yüksektir. Enflamatuar kanser tipinde meme kırmızı, sıcak ve hassas durumdadır. Lenf damarlarında tıkanmaya sebep olduğu için kadının memesi ödemli, büyük ve portakala kabuğu gibi bir görünüme bürünür. Bu kanser türü seyrek görülse de hızlı yayılan bir kanserdir. Meme kanseri, ilk önce koltuk altı lenf bezlerine ve lenf damarlarına yayılır. Meme kanseri Kemik, akciğer ve karaciğere yayılırsa buna metastaz adı verilmektedir. Meme kanserinde erken tanı ve tarama testi: Meme kanserinde belirtilerin neler olduğu, hangi yaşlarda hangi testlerin yapılabileceği gibi soruların doktora sorularak takip edilmesi erken tanıda oldukça önemlidir. Herhangi bir şikayet yokken olması muhtemel bir kanseri erkenden teşhis etmek için uygulanan işlemler tarama testleridir. Bu sayede hiç şikayet olmadan da meme kanserini erken dönemde belirlenebilir ve tedavisine başlanabilir. Meme kanseri erken teşhis ile tedavi edilebilen bir kanser türüdür. Tanılamada kullanılan en yaygın ve en etkili yöntem mamografidir. 50 yaş ve üzerindeki her kadının aksatmadan her yıl mamografi çektirmesi gerekmektedir. Yakın ailesinde meme kanseri hikayesi olan riskli gruptaki kadınların da 40 yaşından itibaren mamografi çektirmeleri önerilen bir durumdur. Mamografidışında başvurulabilecek diğer bir yöntem de hekim tarafından yapılacak olan meme muayenesidir. 20-40 yaşarı arasında olan kadınları 3 yılda bir, 40 yaş üzerindekilerin de her yıl doktora muayene olmaları gerekmektedir. 20 yaşını geçen kadınların banyoda sabunluyken her ay meme kontrollerini yapmaları, ayna karşısına geçerek daha önceden olmayan herhangi bir değişimin olup olmadığını kontrol etmeleri önerilmektedir. Meme kanseri belirtileri: Memede ele kitle gelmesi, Memeden kanlı ya da bulanık akıntı gelmesi, Meme başında ya da meme derisinde çekilme olması, Memede meydana gelen büyüme, kızarıklık, ödem ve meme derisinin portakal kabuğu görünümünde olması, Meme başında geçmeyen yara, ülser sorunu, Kanser metastaz yapmışsa yani başka organlara atlamışsa, bu organlarda şikayetler oluşur. Kemikteyse kemik ağrısı, beyindeyse baş ağrısı, kusma, bulantı, baş dönmesi ve görme bozukluğu gibi şikayetler ortaya çıkabilmektedir. Meme kanserine yakalanma riski: Buradaki en başta gelen risk kadının yaşıdır. Yaş ilerledikçe özellikle 50 yaş ve üzerinde meme kanseri riski de artmaktadır. Yakın ailesinde meme kanseri hikayesi olması da bu kansere yakalanma riskini arttıran bir durumdur. Ailede meme kanseri olan yakınının menopoz öncesinde böyle bir kansere yakalanmış olması bu riski daha da arttırmaktadır. Daha önceden meme kanseri geçirmiş olan kadınların her geçen yıl yeni bir meme kanserine yakalanma olasılığı %1 artış göstermektedir. Bağırsak, rahim ve yumurtalık kanseri olan hastaların meme kanseri olma riskleri daha yüksektir. İlk adeti 12 yaş altında görenlerde ve menopoza 55 yaşından sonra girenlerde risk artış gösterir. İlk gebeliği 30 yaş üzerinde ve daha geç yaşayanlarda risk daha fazladır. Evlenmemiş kadınlarda ve sosyoekonomik durumu iyi olan bayanlarda sıklıkla görülmektedir. Menopozdan sonra aşırı kilo alınması meme kanseri riskini arttıran bir faktördür. Ergenlik döneminde yapılan fiziksel aktiviteler meme kanseri riskini azaltmaktadır. Meme kanseri kalıtsal bir hastalık mı? Meme kanseri türlerinin yaklaşık %5-10 kadarı kalıtsaldır. Anne ve babadan alınan bazı genlerin, meme kanseri olan kişilerde yapılan araştırmalarında hasarlı olduğu belirlenmiştir. Meme kanseri teşhisi nasıl konulmaktadır? Yapılan doktor muayenesinden sonra hastadan mamografi çektirmesi istenmektedir. Bu tetkiklerde şüpheli bir kitle ya da bir durum görülürse mamografiden sonra hasta genel cerraha gönderilir. Mamografi sonuçlarında şüpheli bir durum söz konusuysa hastaya ultrason uygulanır. Ultrasonda memedeki kitlenin katı mı yoksa sıvıyla mı dolu olduğu anlaşılabilmektedir. Kitle sıvı ile doluysa bu kisttir ve bu kistin içinden enjektör yardmıyla örnek alınarak mikroskop altında incelenir. Katı bir kitleden ise iğne ile girilerek parça alınır. Bu işlemler için genel anestezi uygulanmaz ve hastaneye yatmayı gerektirmez. Meme kanserinde tedavi seçenekleri: Tedavi iki kısma ayrılabilir. Hastalığın olduğu kısma etki eden tedavi şekline lokal tedavi denmektedir. Cerrahi uygulamalar ve radyoterapi bu grup tedavilerdendir. Vücuttaki başkaca bölgelerde bulunan kanserli hücreleri yok etmek için uygulanan tedaviye de sistemik tedavi adı verilmektedir. Hormon tedavisi ve kemoterapi de bu gruptaki tedavilerdir. Uygun olan tedavi seçeneğinin belirlenmesi: Başkaca bir organa atlamamış olan meme kanserinde ilk olarak tümörün cerrahi olarak çıkarılması yöntemine gidilir. Ameliyattan sonra da hastaya adjuvan tedavi uygulanır. Adjuvan tedavi, ameliyat sonrası gözle tespit edilemeyen ama kalması muhtemel az sayıdaki kanserli hücrelerin yok edilmesi için uygulanmaktadır. Bu tedavinin uygulanıp uygulanmamasına hastanın yaşı, menopozal durumu ve genel sağlık durumu belirleyici olmaktadır. Hastalara sadece kemoterapi ya da radyoterapi, gerekirse hem kemoterapi hem de radyoterapi uygulanabilmektedir. Kanserli hücrelerin çoğalmasını önlemek için ihtiyaç duyulan hormonları azaltmak ve ortadan kaldırmak için hormon tedavisi verilmektedir. Tümör cerrahi olarak çıkarılamayacak kadar büyükse önceden kemoterapi verilerek tümör küçültülür. Tedavideki yan etkiler: Tedavideki yan etkileri dört maddede incelemek mümkündür. Bunlar; 1- Cerrahi uygulama sonrasında, ameliyat edilen memenin bulunduğu taraftaki kol ve göğüs kaslarında geçici güçsüzlük olabilmektedir. Ameliyat bölgesinde karıncalanma, yanma, batma ve hissizlik olabilir. Koltuk altı lenf bezleri alındığı için lenf dolaşımı yetersiz olabilmektedir. 2- Radyoterapide memenin hemen arkasında yer alan akciğerler ve kalbin zarar görmesini önlemek amacıyla koruyucu kalkan levhalar kullanılmaktadır. Radyoterapi alan hastaların istirahat etmeleri önemlidir. Uygulama yapılan kısımdaki ciltte kızarıklık, kuruluk, kaşıntı ve hassasiyet oluşabilir. Tedavinin son kısmına gelindiğinde bu bölge ıslak ve akıntılı bir hal alır. Bu süreçte sıkı kıyafet ve çamaşırlar giyilmemeli, olabildiğince hava alması sağlanmalıdır. 3- Kemoterapi alan hastalar, kemoterapiden bir hafta sonra medikal onkolojide doktor kontrolünden geçirilmelidir. Yan etkileri ise verilen ilaçlara göre değişkenlik gösterebilir. Kemoterapiden 7-10 gün sonra kan hücrelerinde azalma olur. Bundan dolayı da diş fırçalama gibi en küçük eylemlerde bile kanamalar görülebilir. 4- Hormon tedavisinde yan etkiler, hastaya verilen ilaçlara göre değişkenlik göstermektedir. Bu tedavide verilen hormon ilaçları hastalarda sıcak basması, düzensiz adet görme ve vajinal kuruluk gibi şikayetler yapabilir. Hormon tedavisi alan hastaların menopozla ilişkili şikayetlerinde gelişme yaşanması kaçınılmaz bir durumdur.
0 notes
Text
Menopoz Belirtileri ve Doğal Tedavisi
Menopoz, kadınlık döneminin sona erdiği doğal bir geçiştir. Çoğu kadın için menopoz yaşı 40'ların sonları veya 50'lerin başlarıdır.
Menopoz belirtileri ne kadar sürer?
Genellikle birkaç yıl sürer. Bu süre zarfında, kadınların en az üçte ikisi menopoz belirtilerini yaşar. Bunlar arasında sıcak basması, gece terlemesi, ruhsal değişiklikler, sinirlilik ve yorgunluk bulunur.
Ayrıca bu dönemde kadınlar osteoporoz, obezite, kalp rahatsızlığı ve diyabet gibi çeşitli hastalıkların yüksek riski altındadır. Pek çok kadın doğal katkı maddeleri kullanarak belirtileri hafifletmeye çalışır.
Bu dönem, birçok rahatsız edici semptomla bağlantılıdır ve bazı hastalıklara yakalanma riskini artırır, bu yüzden bilinmesi gereken pek çok şey var. İşte bu yazıda “menopoz nedir”, “menopozun belirtileri”, “menopoz tedavisi”, “menopoza ne iyi gelir”, “menopoz döneminde ne yapılmalı”, “menopozda zayıflama” gibi konularda detaylı bilgiler verilecektir.
Menopoz nedir?
Bir kadının yaşamı boyunca meydana gelen dört hormonal değişim periyodu vardır. Şimdi bunları inceleyelim...
https://www.diyetz.com/menopoz-belirtileri-tedavisi/
0 notes
Text
Erkeklere de ateş basıyor
Erkek menopozu ya da erkekliğin sonu olarak bilinen “andropoz”, menopoz gibi kaçınılmaz olmasa da, 50 yaş sonrası erkeklerin hayatını önemli oranda etkiliyor. Andropoz, 75 yaşın üzerindeki erkeklerin beşte birinde görülüyor. Ani ateş basmalarından cinsel güç kaybına, unutkanlıktan eklem ve kas ağrılarına kadar bir çok şikayeti de beraberinde getiren andropoz, erkeklik hormonu takviyesi ile kontrol altında tutulabiliyor. Andropoza giren erkeklerin bazıları ise yaşadığı süreçten utandığı için doktora gitmek yerine kendini toplumdan soyutlayarak içine kapanabiliyor. İstanbul Özel Hizmet Hastanesi Başhekimi ve Üroloji Bölüm Başkanı Opr. Dr. Osman Akalın ileri yaş erkeklerini yakından ilgilendiren andropoz hakkında bilgi verdi. Erkeklik Hormonu Azalıyor İleri yaş erkeklerdeki testesteron yani erkeklik hormonundaki düşüş, andropoz olarak değerlendirilmektedir. Bu durumda erkeklik hormonu tamamen ortadan kalkmaz. Buna ‘androjen yetersizlik sendromu’ adı verilir. Erkeklerde bu olay kadınlardaki gibi bıçak sırtı bir gelişim göstermemekte sadece erkeklik hormonunun azalmasına bağlı olarak bazı belirtileri de beraberinde getirmektedir. Psikolojik ve Cinsel Belirtiler Ortaya Çıkıyor Andropoz, psikolojik ve bedensel belirtiler ile cinsel yakınmalar ile kendini gösterir. Andropozun psikolojik belirtilerinde; depresif bir ruh hali, sinirlilik, kaygı, motivasyonda azalma ve kronik yorgunluk hissi görülür. Hafıza da olumsuz etkilendiği için unutkanlık problemleri ortaya çıkmaktadır. Hastada var olan bir zihinsel problem andropoz ile tetiklenir. Bedensel belirtilerinde; ani ateş basmaları, yaygın kas ve eklem ağrıları, uyku ihtiyacının artması, halsizlik, işe konsantre olamama gibi durumlar ortaya çıkar. seksüel belirtilerde ise; erkeklik hormonunun düşüklüğü sonrası libido denilen cinsel isteğin azalması görülmektedir. Andropozda ereksiyon problemleri çok sık görülmektedir. Erkeklerde ileri yaşın getirdiği osteoporoz durumları yani kemik erimesi, andropoz ile ortaya çıkan durumlardan biridir. Erkekler İçine Kapanabiliyor Genellikle 50 yaşın üzerindeki erkeklerde görülen andropoz, seksüel performansta düşüklüğe bağlı olarak yıpratıcı bir strese neden olmaktadır. İçinde bulunduğu sıkıntıyı agresif hareketlerle dışa vuran hasta, çevresindeki olur olmaz her şeye sinirlenmeye başlar. Bu psikolojik bozukluk ise zamanla kişinin çekilmez bir hal almasıyla devam eder. Yaşadığı sorunlar nedeniyle bunalıma giren hasta, utandığı için doktora gitmemesi sonucunda kendini toplumdan soyutlayarak içine kapanabilmektedir. Tanı İçin Basit Bir Tahlil Yeterli Çok basit bir kan tahlili ile erkeklik hormonu düşüklüğü ve oranı tespit edilebilir. Hastanın şikayetleri dinlendikten sonra üroloji uzmanının yapacağı fiziksel muayenede, hastanın testislerinde bir ufalma, kıvamında yumuşama, peniste küçülme, hastanın kas kitlesinde azalma gibi bulgular, andropoz belirtileridir. Sonrasında da kan tahlili ile tanısı konulur. Andropoz Yaşı... Erkeklerde andropoz durumunun hangi yaşlarda ortaya çıkacağı her hasta için farklıdır. Bazı erkeklerde 50’li yaşlardan sonra bazılarında ise 80’li yaşlar ile birlikte andropoz belirtileri görülebilir. Andropoz, erkeğin kaçınılmaz sonu değildir, her erkekte ortaya çıkan bir durum da değildir. Her hastada andropoz belirtileri görülmediği için tedaviye de gerek olmayabilir. Nasıl Tedavi Edilir? Hastaya erkeklik hormonu dışarıdan tablet, iğne ya da cilde yapıştırılan yavaş emilimli bantlar ile verilerek andropoz ile ortaya çıkan bedensel belirtilerin düzeldiği, hastanın kendine güven hissinin geri geldiği, fiziksel ve konsantrasyon gücünün arttığı, cinsel arzudaki azalmanın kaybolduğu bilinmektedir. Hormon Takviyesi Sıkı Takip Gerektiriyor Yaş büyümesi ile prostat büyümesi adayı olan erkeklerde, dışarıdan erkeklik hormonu takviyesi ile prostat kanseri riski de kendini göstermektedir. Prostat kanseri testesteron ile beslenen bir kanser türü olduğu için bu hastalarda öncelikle erkeklik hormonunun yok edilmesine yönelik tedaviler uyguluyoruz. Testesteron yüksekliğinin prostat kanserine yol açtığı ispat edilmemiş olsa da, hastada tanı konulmamış bir prostat kanseri varsa bu durum, hastalığın alevlenerek çok hızlı ilerlemesine yol açmaktadır. Testesteron hormonu, iyi huylu prostat büyümesi riskini artırmaktadır. Ancak hastaların, sıkı bir takip altında erkeklik hormonu takviyesi almalarında bir sakınca yoktur. Tedavide kullanılacak hormonun dozu da, hekim tarafından belirlenmelidir. Andropozu Önlemek Mümkün Mü? Andropoz, erkekler için önlenemez bir süreçtir. Hayatın ilerleyen dönümlerinde ortaya çıkan doğal bir gidişattır ve yalnızca bunun hekim kontrolü ile hayat kalitesini düşürmesine izin verilmeden yaşanması söz konusu olabilir.
0 notes
Text
MENOPOZ BELİRTİLERİ NELERDİR?
Menopoz, son adet döneminden on iki ay geçtikten sonraki adet döneminin ve doğurganlığın sona erdiği evredir. Menopoz kadınlarda doğal biyolojik bir süreçtir. Nasıl belli bir yaşa geldikten sonra regl olmaya başlıyorsak belli bir yaştan sonra da vücut aynı şekilde regl olayına son verir. Genel olarak normal kabul edilen menopoz yaşı 45-50 yaş arası olsa da bu yaş aralığı bazen yukarı ve aşağı yaşlara çıkabilmektedir.
Menopoz bazı kadınlar için dünyanın sonuymuş gibi kabul edilip artık kadınlığını kaybettiği gibi yanlış bir algıya dönüşmektedir. Fakat kesinlikle böyle bir durum söz konusu değildir. Birtakım hormonlarda değişiklik olsa da cinsel yaşatınız da dahil olmak üzere bu evrede değişen bir şey yoktur. Sadece birazdan yazacağım belirtiler zaman zaman sıkıntılara neden olsa da bunlar geçici durumlardır.
Gelelim menopoz belirtilerine
Sıcak basması: Sıcak basması menopoz döneminin en belirgin şikayetlerinden biridir. Bu dönemde bir anda sıcak basması gibi aynı şekilde bir anda vücut sıcaklığınız normale dönüp üşüyebilirsiniz. Sıcak basması bu dönemde östrojen hormonu seviyesinin ne kadar hızlı düştüğüne bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Ve genel olarak kadınların %70’lik oranında da en çok yaşadığı menopoz belirtileri arasındadır. Düzensiz Adet Görme: Menopoz döneminin diğer önemli belirtisi de regl düzensizleşmesi, regl döneminin kısalması ve bazı aylar regl görülüp bazı dönemlerde görülmemesine neden olmaktadır. Bu adet düzensizliğinin sebebi hormonlarda yaşanan düzensizliktir. Adet düzensizliği veya azalması özellikle menopoz dönemi yaklaştıkça görülme durumu yaygındır.
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
Gece Terlemeleri: Gece terlemesi menopoz döneminde uyku esnasında aniden yaşanan ateş basması sonucu yaşanan bir durumdur. “Uyku hiperhidrozu” olarak da tanımlanan bu durum hafif ve şiddetli olarak da yaşanabilmektedir. Pek çok kadın bu yüzden sağlıklı bir uyku uyumamaktan ve bu nedenle daha stresli olduğundan şikâyet eder. Genel olarak menopoz döneminde gece terlemesi normal bir durum olarak kabul edilse de yine de başka bir hastalıktan ötürü de olabilecek bir durum olduğundan bu durumun sebebinin menopozdan kaynaklanıp kaynaklanmadığını net olarak öğrenmenizde yarar vardır. Cinsel İsteksizlik: Menopoz sırasında androjen eksikliği yüzünden cinsel isteksizlik yaşanabilmektedir. Bu dönemde yaşanan cinsel isteksizlik yani libido kaybı menopozdan kaynaklanabildiği gibi kullanılan ilaçlara bağlı olarak da yaşanabilmektedir. Fakat burada unutulmaması gereken şey cinsel isteksizlik oluşsa da cinsel fonksiyonun devam ettiği gerçeğidir. Vajina Kuruluğu: Perimenopoz yani menopoza geçmeden önceki dönemde östrojen hormonunun azalması sonucu kadının vajinal bölgesinin nemli kalmasını sağlayan sıvı azalır. Bu sıvının azalması yüzünden yaşanan kuruluk sonucu bölgede tahrişe ve kaşınma hissine neden olmaktadır. Bu belirtileri kadınları en çok rahatsız eden belirtiler arasında yaşanmaktadır. Halsizlik: Menopoz döneminde hormonların hücre seviyesinde enerji kullanımını doğru bir şekilde ayarlanmamasından kaynaklanmaktadır. Kişi sürekli yorgun ve halsiz hisseder kendini. Hatta halsizlik hissi bir anda geldiğinden kişi yaptığı işi yarım bırakabilir. Bu dönem yaşanan bu durum yüzünden kişi zaman zaman gergin, ilgisiz ve sinirli hissedebilir.
0 notes