#eksiltme
Explore tagged Tumblr posts
Link
Açık eksiltme ihalesinde idare tarafından yaklaşık maliyetin belirlenmesi
0 notes
Text
🥀🍀🐞__Gülüşünü, hiç eksiltme yüzünden
Şimdi kalkar bir çay demlerim sana 🍀
Sonra oturur tanımlamaya çalışırız seninle
Ölümü de, hayatı da__🥀🍀🐞
#ahmeterhan #derya #uzaktaki aşk 💕
20 notes
·
View notes
Text
Hz. Ömer’den rivayet edilen bir hadise göre Resûlullah, bir ara olağan üstü vahiy hallerinden birini yaşarken kıbleye dönüp ellerini kaldırarak, “Allahım! Bize nimetini arttır, eksiltme; bizi onurlandır, alçaltma; bize ihsan et, mahrum etme; bizi seçkin kıl (düşmanlarımıza karşı) zayıf duruma düşürme; bizden hoşnut ol ve bizi senden hoşnut kıl!” diye dua ettikten sonra, “Şu anda bana on âyet indi; kim bu âyetlerin gereğini yaparsa cennete girecektir” buyurmuş, ardından da bu sûrenin ilk on âyetini okumuştur
Rahman ve rahîm olan Allah'ın adıyla...
1. Müminler kesinlikle kurtuluşa ermiştir;
2. Ki onlar, namazlarında derin bir saygı hali yaşarlar;
3, Anlamsız, yararsız şeylerden uzak dururlar;
4. Zekâtı verirler;
5. İffetlerini korurlar;
6. Sadece eşleriyle veya ellerinin altında olanlarla yetinirler, bundan dolayı da kınanacak değillerdir.
7. Ama her kim bunun ötesine geçmek isterse işte haddi aşanlar böyleleridir.
8. O müminler, üzerlerindeki emanetleri gözetirler, verdikleri sözleri tam tamına tutarlar;
9. Namazlarını titizlikle eda ederler,
10. İşte vâris olacaklar bunlardır
16 notes
·
View notes
Text
Gülüşünü, hiç eksiltme yüzünden
Şimdi kalkar bir çay demlerim sana
Sonra oturur tanımlamaya çalışırız seninle
Ölümü de, hayatı da Ahmet Erhan
🖤 Güzel akşamlar ☕🦋
54 notes
·
View notes
Text
canımın çiçeği; gününün ne kadar zor geçtiğini bilen günün sonunda sana sarılmayı en azından arayıp sesini duymayı seni dinlemeyi bilecek biriyle kal. seni hasta edebilecek her şeyden uzak dur, bir kumsalda rüzgarın yüzünde dans edişinde huzur bul, şehrin hiç görmediğin bir yerinde gün batımını gör cildine değen sıcaklık içindeki bahçede çiçekler yeşertsin. öz saygını, sevgini kendinden eksiltme insanlar sokaklar kadar karanlık olabiliyor o yolları aydınlatmak için çabalamak zorunda olmadığın gerçeğini benimse belki şimdi bazı şeyler acıtmayı bırakmayacak ama yarın duracak çünkü hala bir geleceğin var.
129 notes
·
View notes
Text
Bir erkekten çok bir kadın da ağlatabilirmiş beni, bir sevgiliden çok bir arkadaş da kırabilirmiş kalbimi. Sadece duygusal olarak bir şeyler hissettiğin insanlar değil, canından çok sevdiğin değer verdiğin dostun da seni pekala aldatabilirmiş. Seni dostum olarak gördüğüm her an için bana da yazıklar olsun. Andım olsun bundan sonraki hiçbir arkadaşıma sana güvendiğim kadar güvenmeyeceğim. Olur da bir gün çok acı çekersen, tek dileğim bir an bile olsa aklına düşeyim, sızlasın için, gecelerce döktüğüm gözyaşlarımın hakkı kalmasın havada. 2023 benden bir çok şey eksiltti. Başta gözlerimdeki hayat sevinci ve yüzümdeki ışıltı olmak üzere ömürlük dediğim, göğsümü gere gere insanlara en güvendiklerim diye bahsettiğim dostlarımın gerçek yüzünü gösterdi bana, onlar eksildiler sırayla. Olsun, acısıyla tatlısıyla canı sağ olsun herkesin. 2024 senden çok da beklentim yok. 22 yaşımda zar zor toparladığım, düzene soktuğum şu minik hayatımı benden alma, dostlarımdan eksiltme, yeter.
29 notes
·
View notes
Text
''gülüşünü, hiç eksiltme yüzünden
şimdi kalkar bir çay demlerim sana
sonra oturur tanımlamaya çalışırız seninle
ölümü de, hayatı da..''
Ahmet Erhan
15 notes
·
View notes
Text
Bugün bir daha yanımda olan, hala sesini duya bildiğim sevdiklerim için şükrederek geceyi kapatacağım. Ailemle yaptığım bir telefon konuşmasında başımdan kaynar sular döküldü. Abimi elektrik çarptığını öğrendim. Hikayenin sonunun iyi olduğunu bilmeme rağmen aksini düşünmekten, bir anlık ev kazasıyla onu kaybetme fikrinden öyle korktum ki, hala kendime gelemiyorum.
Sesini duymak için telefona sarıldım. Duydum iyiydi ama hala aklım yerinde değil. Gece vakti sıra sıra aklıma yığılan kötü düşünceler olur bazen. En korktuklarım yığılır beynime. Sonra neler düşünüyorum diye suçlarken bulurum kendimi. Tam da öyle bir an... Olmamış bir şey için oturup ağlamak geliyor içimden. Allahım sevdiklerimi eksiltme, hepsine uzun ömürler ver.
2 notes
·
View notes
Text
Kişinin imanının kalitesi sadece güneşli günlerde değil,
karanlıklarda, karamsarlıklarda, çaresizliğin belini büktüğü zor zamanlarda da #RABB'İNİ anabilmesinde gizlidir.
"Lütfun da hoş kahrın da hoş" diyebilmesinde,
acıyı bal eyleyip yüzünü ekşitmeden bela balını yiyebilmesindedir.
Varlık da bir imtihandır insan için yokluk da.
Mesele ne varlığa sevinmek
ne yokluğa yerinmek,
sadece O'nun rızasını dileyebilmektir.
وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصِ مِنَ الْأَمْوَالَ وَالْأَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينُ
"Andolsun,
sizi korku, açlık;
Mallardan, canlardan,
meyvelerden eksiltme türünden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele"
(Bakara süresi, 155}
25 notes
·
View notes
Text
Adaletsiz, Eşitliksiz, Ahparigsiz!
Doğrunun esamesinin okunmadığı bir zeminde her şey eğri, yanlış ve karanlığın kılınıyor bir kere daha. Bir asrı aşkın demokrasi deneyiminden feyiz alındığı, rehber edildiği ifade olunan bir sahadan mutlak ve kesin bir doğrunun imali söz konusu edilmiyor. Tümden ve doğrudan yıkıma işlevsellik kazandırılıyor. Tek adam rejiminin güncelliği içerisinde tüm o doğru yerle bir edilirken yerine ikame olunan her şeyle bir yalan tiradı güncelleniyor. O yıkım daimi bir biçimde hep sıradana reva görülüyor. Hayatın ehemmiyeti, biricikliği bir biçimde talan edilirken, cerahat ve cürümle el yükseltilen bir iktidar şablonu eliyle açıkta doğrunun yıkımı gerçek kılınır. Bugünün yeni yepyeni ülkesi denilen sahnesinin yönetim katıyla iktidar ve tüm bileşenleriyle birlikte kurumsallaştırdığı yerin yönelimi ve sonuçları böyle bariz bir eksiltme halidir. Biyopolitik bir cerahat sarmalı, bütünüyle yaşamı kuşatan bir denklemler toplamında mutlak, kesintisiz bir cerahat imal olunur. Her yanlış her türlü riya, her güne sığdırılan tahakküm / tehdit ve ötesiyle bu cerahat hali ülke diye sunulur. Gündelik yaşam zora koşulurken cerahat, cürüm, cinnet üçlemesine rehin olagelen bir yer var ediliyor, ne eksik, ne fazla.
Düpedüz yalın bir riya ikliminin aralıksız muktedir eliyle çoğaltıldığı zeminde olmasına devam olunan hamlelerle hayat ehveninden alıkonuluyor. Artık itiraz edebilecek bir cüret, bunu ortaklaştırabilecek bir irade, öteki değil bizatihi bu ülkenin ortak yaşam pratiklerine dair bir şeyler söylemek imkansız kılınıyor. Tahakkümü, denetim ve gözetimi var eden ol siyasi manevra kümesinin, onadığı, izin verdiği kesimlerin patırtısı içerisinde doğruluğun izleri yerle bir olunur. Yoksunlaştırma, eksiltme ve tekdüze ezber olunmuş bir ahkam hali eylem bütünlüğünde demokrasinin izleri de tahrif edilir. Bugünün ülkesinin bunca alenen bir sorunlar toplamından mülhem yere dönüşümü ol izahatı, şu anlama gayretin ve bütün o sorgulayabilme çabasının önünün alınmasıyla birlikte söz konusu edilir. Hakikatimiz en kestirmeden yalın bir buhrandır. Birbiriyle bütünleşik, varsılların iktidar kümesindeki erk ile birlikte yazıp, çizip, oynadıkları bir tahayyüller birlikteliğinde o mutlak yazgıymış gibi var edilen yalanlarla hayat dönüştürülür. Milenyumun bir çeyrek asrı devrilirken olmakta olan bütünüyle devamlılığa kavuşturulan bir kere daha devletlinin izninden azade tek bir günün var edilemeyeceğidir. Bütünüyle dibine kadar bodoslama dibine doğru seyreden bir yerde bundan daha açık bir yıkım istikameti söz konusu edilebilir mi? Bu hallerle yol nereye çıkar ki!
Artı Gerçek’ten aktaralım: “Maraş merkezli 6 Şubat depremlerinin üzerinden 11 ay geçmesine rağmen depremzedelerin mağduriyetleri sürüyor. Depremlerin vurduğu 11 kentten biri olan Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Birlik Mahallesi ile Şüktmeyik mezrası da yaşanan felaketten etkilendi.
Herhangi bir can kaybı yaşanmayan her iki yerleşim yerinde evler ağır hasar gördü. Birlik Mahallesi’nde bulunan 19 hanenin 15’i, Şüktmeyik mezrasındaki 15 hanenin ise 13’ü hakkında yıkım kararı verildi.
Uzun süre çadırlarda kalan depremzedeler sonrasında konteynerlere yerleştirildi. Ancak konteynerde yaşamanın özellikle çocuklar, yaşlılar ve engelliler için getirdiği zorluklar var.
Depremzedeler konteynerlerin yetersiz olmasından kaynaklı kendi imkânlarıyla barınak, lavabo ve duş yerleri inşa ettiklerini kaydetti. Yaşamlarını koşullarını kolaylaştırmaya çalışsalar da bir an önce kendileri için ev yapılması talebinde bulunan depremzedeler, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın (AFAD) yapılacak evler için kendilerinden 1,5 ile 4 milyon TL arasında ödeme yapılmasını istediğini söyledi. Depremzedeler, bu parayı verecek imkanlarının olmadığını da ekledi.
'Aylar Geçti, Evler Yok'
Birlik Mahallesi’ndeki evi ağır hasar gören depremzede Hayriye Benice, yetkililerin ‘bugün, yarın, bu ay yapacağız’ dedikleri evler için bugüne kadar adım atılmadığını belirtti. Benice, “Küçücük bir konteyner vermişler, o da su kaçırıyor, soğuk alıyor. Konteynerlerin içinde soğuktan ölüyoruz. Hastalığım var, dizimden ve kalbimden ameliyat oldum. Zaten bu hastalıklarımın hepsi bu soğuktan kaynaklı oluştu. Ne tuvaleti ne mutfağı ne de banyosu, hiçbir şeyi yok. İnsan gıdalarıyla beraber orada nasıl yaşasın?” diye sordu.
'Ev İçin 1.6 Milyon TL İstendi'
AFAD’ın ev için kendilerinden 1 milyon 600 bin TL istediğini söyleyen Hayri Benice, tepkisini “O parayı verebiliyor olsaydık, bir senedir kendi evimizi kendimiz yapardık” diyerek gösterdi. Yaşlı ve hasta olduğunu, bu nedenle daha fazla konteynerde idare edemediklerini dile getiren Benice, evlerinin bir an önce yapılarak, kendilerine verilmesini istedi.
9 Kişi Konteynerde Yaşıyor
9 kişi bir konteynerde kaldıklarını belirten Cemile Yakacı da konteyner yaşamının zorluklarını şöyle dile getirdi: “Bebeğim ve yaşlılarım var. Yaşlı teyze yatalak, kalkamıyor. İhtiyaçlarını 2-3 kişi kaldırıp indirerek karşılıyoruz. Banyo yaptırıyoruz, tuvaletini yaptırıyoruz çok zorluk yaşıyoruz. Bu bir senedir perişan olduk. Şimdiye kadar çadırda kalıyorduk. Bayramdan sonra konteyner geldi. Tuvaleti, banyosu yok.”
Yakacı, Mart ayına kadar temelleri atılacağı söylenen evlerinin bir an önce yapılmasını istedi.
‘Biz Evimizi, Hayatımızı İstiyoruz’
Ailesiyle konteynerde kalan depremzede Remziye Yakacı ise, geçen 11 aylık zamanda yaşadıklarını “Deprem sonrası hayatımız rezillik içinde geçti. Her türlü sorunu yaşadık Kimse sorunlarımızı dinlemek için gelmiyor. Biz evimizi, hayatımızı istiyoruz” diyerek söze döktü.
5 Bin TL Elektrik Faturası
Konteyneri ısıtmak için elektrikli ısıtıcı kullanmak zorunda kaldıklarını fakat bu kez de 5 bin TL fatura geldiğini söyleyen Benice, TEDAŞ’a gidip ödeyemeyeceklerini söylediklerinde faturanın 2 bin 300’e düşürüldüğünü, onu da borç yaparak ödeyebildiklerini kaydetti. Ev için kendilerinden 4 milyon TL talep edildiğini paylaşan Behice, “İmkanımız yok, bunları düşünmeleri gerekirken milleti daha çok mağdur ediyorlar” diyerek, yapılacak evler için para alınmaması istedi.
AFAD'a Ulaşılamadı
Depremzedelerin dile getirdiği para talebini sormak için aranan AFAD yetkililerine ise ulaşılamadı.”
Doğrunun esamesinin her nasıl okunmadığına başlı başına bu örnek kafi gelecektir. Bir biçimde on bir aydır kendi hallerine terk edilmiş insanların deprem felaketi sonrasında bir kere daha bu defa da devlet eliyle izole edilmelerinin utancı ne yana düşmektedir. Sorgu, sual edeni kalmadığı için artık bir yıkımdan kurtulan insanlara reva görülenler insanlığa sığıyor mudur, sığar mı? Duraksamadan güncellenen her hamleyle bir kere daha yaşama eyleminin önüne setler çekilmeye devam ederken, onca badireden sonra halen ellerindeki o umudu törpüleyebilmek, yok etmek adına olmadık işlerin altına imza atmak neyin nesi, neresi doğrudur? Bitimsiz bir girdabın ortasına terk edilip, kendileri hayatta kalabildikleri için suçluymuş gibi davranılan, bir temel insanlık hakkı olagelen barınma hakkını parasını verirseniz neden olmasına indirgeyen bir yapının hangi eylemi o müşterekleri sağlayacak, sahiden insanların geleceğini düşünmesine müsaade edecektir.
Doğrunun esamesinin okunmadığı bir zeminde her şey eğri, yanlış ve karanlığın kılınıyor bir kere daha. 2007 yılının 19 Ocak tarihinde bünyemizde açılmış olan koca bir yaranın ta kendisini de bu bağlamda görmek mümkündür. “Agos Gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, 19 Ocak 2007'de gazete binası önünde o dönem 17 yaşında olan Ogün Samast tarafından düzenlenen suikast sonucu yaşamını yitirir.” Koca bir boşluk. Bir biçimde hayatlarımızı topyekun etkileyen, bir daha düzeltilemeyecek bir yaranın özneleri arasında yerini alan bir cinayetin ardından çıkagelen her şey bu eğrelti, şu yanlış ve daimi bir biçimde karanlık olageleni de bildirir. Bir düzlemdeki Ermeni kimliğinin hakikatinden bahisler açabilmenin yollarını onca engellemeye rağmen açabilen bir temsilciydi Hrant Dink. 1915’te yaşatılan Medz Yeghern’in hemen ardından sessizliğe gömülmüş, ancak 1965 yılından, birkaç jenerasyonun devinimi sonrasında kendi belleğinde yer edileni arar, sorar, sorgular hale gelmiş bir kimliğin elinde kalanları birleştirerek bir hikayenin tam ve eksiksiz anılmasını / anlaşılmasına çaba sarf eden bir temsildi Hrant Dink. 19 Ocak 2007 günü onu, tüm doğrularından, belleğimizin dibinde kalakalmış olagelen korkuların hiç de uzakta ötede olmadığını bilerek, göstermek isteyen bir çete / yapı / küme bir tetikçi eliyle, onu yönlendirenler sayesinde katletti. 1915 sonrasında var edilmeye çalışılan bir avuçtan az kalan Ermeni’nin meramını bildirebilme çabasının elbet bir karşılığı olacaktı. O melun günün ardından kalakalan yegane şey susun çağrısının artık aleni kılınmasıydı. Eğrelti, yalan, yanlış ve kötücül bir aksin eline rehin kılınmış olagelen yerde, baş efendinin tabiri ile kendisini de aşan bir cinayet sistematiği ile bir can katledilir. O günden bu yana adaletin her nerede olduğu muallaktır.
Hrant Dink’in katledilmesine giden sürecin başlangıcını oluşturan Sabiha Gökçen’in yetim bir Ermeni kızı olmasının hikayesinden sonra devamlılığı sağlama alınan sürek avı o eğrelti yolun nasıl da biçimlendirildiğini örnekler. 2019���dan bir haberi aktaralım: “2002-2008 yılları arasında İstanbul Valiliği’nde azınlıklarla ilgili iş ve işlemlerden sorumlu olan Ergun Güngör, 24 Şubat 2004'te Hrant Dink'le valilikte görüştüklerini, bunu MİT'in istediğini beyan etti.
Güngör, Dink'in Agos Gazetesi'nde Sabiha Gökçen'in Ermeni olduğunu iddia ettiği yazının o dönemde infiale yol açtığını söyledi. İstihbarattan gelen kişilerin Dink'le bir görüşme ayarlanmasını istediklerini aktaran Güngör, "Böyle bir görüşmenin vali izni olmadan yapamayacağımı söyledim. Dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler’in olur vermesiyle bu görüşme gerçekleşti. İstihbarat görevlileri yanımdayken Dink’i aradım. Kendisiyle toplumda oluşan bu hassasiyeti konuşmak istediğimizi ve habere konu olan belgeleri görmek istediğimizi söyledim. Kendisi davetimiz üzerine geldi" ifadeleri kullandı.
Güngör, MİT mensuplarına "Sizi Dink'e ne olarak tanıtayım?" diye sorduğu, MİT çalışanlarının "Yakınlarım dersiniz" dediklerini iddia etti. Dink'in verdiği evrakları MİT mensuplarının aldığını söyleyen Güngör, “Bu görüşmenin ardından vatandaşlar tarafından suç duyuruları, protestolar oldu. Emniyet bununla ilgili önlemler aldı. Dink’in hayatının tehdit altında olduğuna dair bize aktarılan herhangi bir bilgi yok. Resmi nezaket kuralları içerisinde yapılmış bir görüşmedir” dedi.
Güngör'e mahkemede MİT mensuplarının konuyla ilgili ifadeleri hatırlatıldı. MİT çalışanları söz konusu görüşmeyle ilgili "Valilik'e gittiğimizde tesadüfen Dink de oradaydı" yanıtını vermişti. Güngör bunu reddederek “Hayır bu mümkün değil. MİT’in talebi üzerine bu görüşme yapıldı” sözlerini kullandı.”
Doğrunun varlığının hiç edildiği bir zeminde sadece Ergun Güngör’ün açık ettikleri dahi her nasıl bir karanlık kozanın imal olunduğunu örnekler. İçine çekilen ötekisi için alenen kurulmuş olagelen yok etme şablonunun istikametini bildirir, zamanında. On yedi koca yıl sonra varılan menzilde, adaletin küflü bir tahayyüle indirgenişi söz konusu olur. Ol samast denen meczubun arkasının toplandığı, çetenin diğer üyelerinin de kahraman edasıyla karşılandığı bir zeminde her yanlış, her kötülük bir kere daha devletli eliyle ya da yönlendirmesiyle taltif olunur. Ki kamu personelinin Cerrah’tan, Güler’e, Öz’den, Uzun, Akyürek, Güngör ve nicesinin davada yargılanmaları bir yana, o cinayetteki payları göz ardı olunur, olundu. Bu kadar zaman sonrasında elde kalakalan sadece bir avuç hayalden ötesi kılınmaz. Düzenin var ettiği öteki nefretinin bugünün çok daha açık bir biçimde hedef kılmaları beraberinde taşıdığı bir zeminde Devletin tüm kliklerinin bir düzlemde pay ve eylemde fail olduğu cinayetlerden birisi olarak kalmaya devam edendir Hrant Dink cinayeti. Onca zaman sonrasında ortaya çıkan garabetlik adalet seremonisinin hiçbir biçimde / anlamda hakikate yer bıraktırmayan bir eğrelti, eksik, gedik haller toplamında o adalet çalınmıştır. Hrant Dink Vakfı’nın sitesinden davanın geniş bir özetine, alınan karar ve ardından çıkagelen karanlığın nasıl biçimlendirilmeye devam olunduğunun yansısına göz atılabilir. Bir memleketin alnına çalınmış koca bir leke haline dönüşen, Ermeni’nin yarasının da ötesini simgeleştiren, onca zaman sonrasında halen yerinde sayan ülkenin korkunç hayal kırıklığından bir kesit yaşamdaki yerini muhafaza etmeye devam ediyor. Öyle ya da böyle doğrunun esamesinin geçmediği / bilinmediği bir zeminde takvimler bir kere daha acıya çıkıyor. Adaletsiz, hürriyetsiz, eşitliksiz, Ahparigsiz... Eksik. Umursuyor musunuz?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Berge ARABIAN – Agos Gazetesi
#söz hakkı#meram#mesele#hrant dink#adalet 101#sınırsız#gerçeklik#biyopolitika#ermeni#medz yeghern#acı#yoksunluk#adaletsiz#hukuksuz#geleceksiz#izler#ahparig#amed#deprem#fecaat#sarmal#fasit döngü#hayat nereye#mesel#insanlık101#gören#anlam#arzihal#yara#türkiye gerçeği
6 notes
·
View notes
Text
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Ey müminler, (itaatkârı âsi olandan ayırd etmek için) sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve mahsüllerden yana eksiltme ile andolsun imtahan edeceğiz. (Ey Habibim) sabredenlere (lütuf ve ihsanlarımı) müjdele.
(Bakara, 155)
11 notes
·
View notes
Text
çok üzgünüm.. perişanım.. üzerimizden hüsnü eksilecek.. eksiltme ya rabbi
5 notes
·
View notes
Text
16 Aralık 2024 Tarihli ve 32754 Sayılı Resmî Gazete
YÜRÜTME VE İDARE BÖLÜMÜ YÖNETMELİKLER –– Batman Üniversitesi Kariyer Geliştirme Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik –– Kocaeli Sağlık ve Teknoloji Üniversitesi Ağız ve Diş Sağlığı Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği İLÂN BÖLÜMÜ a – Yargı İlânları b – Artırma, Eksiltme ve İhale İlânları c – Çeşitli İlânlar – T.C. Merkez Bankasınca…
0 notes
Text
16 Aralık 2024 Tarihli ve 32754 Sayılı Resmî Gazete
YÜRÜTME VE İDARE BÖLÜMÜ YÖNETMELİKLER –– Batman Üniversitesi Kariyer Geliştirme Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik –– Kocaeli Sağlık ve Teknoloji Üniversitesi Ağız ve Diş Sağlığı Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği İLÂN BÖLÜMÜ a – Yargı İlânları b – Artırma, Eksiltme ve İhale İlânları c – Çeşitli İlânlar – T.C. Merkez Bankasınca…
0 notes
Text
Bir insan kafir gibi yaşarken, her türlü hile hurdayı hayatının merkezine alıp haramları su gibi içerken rahat yaşıyor da, ben Allaha inandığım onu tesbih ettiğim halde neden çeşitli ruhsal rahatsızlıklar yaşıyorum. İbadet bile edecek takati kendimde bulamıyorum neden?
Bu soru, insanın hem psikolojik hem de manevi boyutlarını ele alan oldukça derin ve önemli bir sorudur. Öncelikle, Allah’a inanan ve ibadet eden bir insanın neden zorluklar yaşadığını ve bir kafir gibi yaşayan, haramları ve kötülükleri hayatına yerleştiren birinin neden zahiren rahat göründüğünü anlamaya çalışmak, İslam'ın temel öğretisine dayanır.
### 1. **Dünya Bir İmtihan Yeridir**
İslam’a göre dünya hayatı, sadece rahatlık ve huzur bulma yeri değil, aynı zamanda **imtihan** yeridir. Allah, her kulunu farklı yollarla imtihan eder. Bazı insanlar servet ve güçle, bazıları ise zorluklar ve sıkıntılarla sınanır. Kur’an-ı Kerim’de bu konuda şöyle buyurulur:
> “Andolsun ki sizi biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile deneriz. Sabredenleri müjdele.” (Bakara, 2:155)
Bu ayette açıkça görüldüğü gibi, insanlar zorluklarla, dertlerle ve sıkıntılarla sınanabilir. Müminler için bu sıkıntılar, Allah’a daha da yakınlaşmak ve O’na daha fazla güvenmek için bir vesile olabilir. Bu sıkıntılarla karşılaştığında mümin, sabır gösterir ve Allah’ın rahmetini bekler.
### 2. **Kafirlerin Rahatlığı ve Dünya Hayatı**
İslam’a göre, **dünya hayatında görülen geçici başarılar, servet, rahatlık ve refah, Allah katında bir değer ölçüsü değildir.** Bazı insanlar dünya hayatında rahat ve zahiren başarılı görünse de bu, onların Allah katında değerli oldukları anlamına gelmez. Allah, bazı kişilere dünya nimetlerini verir, fakat bu, bir imtihanın parçasıdır. Kur’an-ı Kerim’de bu duruma şöyle değinilir:
> “Dünya hayatının geçici süsüne aldanıp onlarla sevinmesinler diye, onlardan bir kısmına verdiğimiz şeyler, sadece dünya hayatının geçici bir süsüdür.” (Tâ-Hâ, 20:131)
Bu ayet, dünya nimetlerine kavuşmuş kişilerin aslında geçici bir rahatlık içinde olduğunu ve bunun bir aldanış olabileceğini hatırlatır. Kafirler ya da kötülük yapanlar, bu dünyada rahat yaşasa bile, ahiret hayatında bu rahatlıklarının bedelini ödeyeceklerdir.
### 3. **Müminlerin Zorluklar Karşısında Sabır ve Tevekkülü**
Müminler, Allah’a iman ettikleri ve O’nun rızasını gözeten bir hayat yaşadıkları için zaman zaman sıkıntılarla karşılaşabilirler. Bu, Allah’ın onları arındırmak, maneviyatlarını güçlendirmek ve sabırlarını denemek için verdiği bir imtihan olabilir. Peygamber Efendimiz (sav) bu konuda şöyle buyurmuştur:
> "Bir Müslümanın başına gelen her türlü sıkıntı, hastalık, keder, üzüntü ve eziyet, hatta ayağına batan diken bile onun günahlarına kefaret olur.” (Buhari ve Müslim)
Bu hadis, müminlerin yaşadığı her türlü sıkıntının Allah katında karşılıksız kalmayacağını ve bunların müminin manevi anlamda temizlenmesine ve arınmasına vesile olacağını ifade eder. Zorluklar karşısında sabır göstermek, Allah katında büyük bir fazilettir ve mümin için sonsuz huzur ve ödül getirebilir.
### 4. **Ruhsal Rahatsızlıklar ve İbadet Gücünün Zayıflaması**
Bir mümin olarak yaşadığınız ruhsal rahatsızlıklar, psikolojik ve fizyolojik nedenlerden kaynaklanabilir. İslam, bu dünyada insanın hem ruhsal hem de bedensel sınavlardan geçeceğini söyler. Bazen fiziksel rahatsızlıklar, psikolojik stresler ve hayatın getirdiği zorluklar, ibadet yapma gücünü zayıflatabilir. Bu durumlarda:
- **Sabırlı olmak ve Allah’a tevekkül etmek**, ruhsal sıkıntıları hafifletmeye yardımcı olabilir.
- **Dua ve zikir**, ruhsal rahatsızlıklarla mücadelede önemli bir araçtır. Allah, dua eden ve O’ndan yardım dileyen kullarını huzurla doldurur. Kur'an-ı Kerim'de, Allah'ın zikriyle kalplerin huzura ereceği belirtilir:
> "Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur." (Ra'd Suresi, 28)
### 5. **Hikmet ve Sabırla Sınanmak**
Müminler, zorluklar karşısında sabır ve tevekkül gösterdiklerinde, Allah onları daha yüksek bir manevi mertebeye ulaştırabilir. Kimi zaman, ruhsal sıkıntılar bile Allah’ın bir hikmeti olabilir. Allah bir kulunu zorluklarla sınayarak, onu daha güçlü, daha bilinçli ve manevi anlamda daha olgun hale getirebilir. İbn-i Kayyim el-Cevziyye şöyle der:
> “Allah, kulunu sevdiğinde onu sıkıntılarla imtihan eder ki, o kul daha fazla dua etsin, Allah’a daha fazla yaklaşsın.”
### 6. **Kendi Nefsimiz ve Dünya İmtihanı**
Bazen ibadetlere güç bulamamak, nefsimizin zayıflığı ya da dünyanın cazibesine kapılmaktan kaynaklanabilir. İnsanın nefsi, onu sürekli dünya işlerine ve rahatlığa yönlendirebilir. Nefis, ibadet etmekten alıkoyarak insanı zayıflatır. Bunun için sürekli nefis terbiyesi ve mücadele gereklidir. Peygamber Efendimiz (sav) bu konuda şöyle buyurmuştur:
> "Gerçek mücahit, nefsi ile cihat edendir." (Tirmizî)
Bu dünyada yaşadığınız zorluklar karşısında Allah’tan yardım dilemek, O’na daha fazla yönelmek ve sabır göstermek, ruhsal rahatlamaya ve huzura ulaşmaya yardımcı olacaktır. İbadet etmekte zorluk çektiğinizde, kendinizi zorlamadan, küçük adımlarla yeniden ibadete dönmek, Allah’tan güç ve yardım dilemek iyi bir başlangıç olabilir.
### Sonuç:
İman eden bir insanın zorluklarla karşılaşması, Allah’ın bir imtihanıdır ve bu imtihanlar sabır ve tevekkülle karşılandığında kişiye manevi dereceler kazandırır. Dünyada haramlarla ve kötülüklerle yaşayan birinin zahiren rahat görünmesi, ahirette karşılaşacağı asıl sıkıntıların habercisi olabilir. Sabır, dua, zikir ve ibadet, ruhsal sıkıntılarla mücadelede en büyük yardımcıdır. Allah, mümin kullarını sevdiği için onlara zorluklar verir ve bu zorluklar onların hem günahlarına kefaret olur hem de onları arındırır.
0 notes
Text
BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay: “Yeni bir vergi yükü getirmemeli”
https://pazaryerigundem.com/haber/186179/btso-yonetim-kurulu-baskani-ibrahim-burkay-yeni-bir-vergi-yuku-getirmemeli/
BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay: “Yeni bir vergi yükü getirmemeli”
Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, “Enflasyon muhasebesinin bilançolara uygulanma şekli, tabloların gerçek değerlerine gelmesi yönünde uygulanmalı ancak zor dönemden geçen firmalarımızın yükünü ağırlaştırmamalı.” dedi.
BURSA (İGFA) – Türkiye ekonomisinin keskin bir virajdan geçtiğini belirten BTSO Yönetim Kurulu Başkanı Burkay, yüksek enflasyonun ekonomide oluşturduğu tahribata karşın, ekonomi yönetiminin enflasyonla mücadele merkezli bir programı uygulamaya aldığını ifade etti. İbrahim Burkay, bu süreçte reel sektörün de daha sıkı finansman koşulları ve piyasalarda daha zorlu şartlarda iş yapma ortamıyla karşı karşıya kaldığına dikkat çekti. Yüksek enflasyon nedeniyle 2023 yılında enflasyon muhasebesi uygulamasının yeniden gündeme taşındığını hatırlatan Başkan Burkay, “Parasal olmayan kıymetler üzerinde uygulanan enflasyon düzeltmesi, öz kaynakları düşük olup borçla büyümeye çalışan ve özellikle de kredi kullanarak yatırıma yönelen girişimcilerimiz üzerinde tedirginlik oluşturmaktadır. Bu uygulama, girişimcilerimizi henüz üretime bile geçmeden, hiçbir satış yapamadan sırf aldığı makine teçhizatlarla, kurduğu tesis ve demirbaşların enflasyon muhasebesi nedeniyle doğan hesaplama sonucu, gelir bile elde etmeden ciddi bir vergi tutarı ile karşı karşıya bırakmaktadır.” diye konuştu.
“YATIRIMLARIN ÖNÜNÜ AÇMALIYIZ” BTSO Yönetim Kurulu Başkanı Burkay, büyük sanayiciden küçük esnafa kadar ülke ekonomisine katkıda bulunmaya çalışan, üretime ve yatırıma yönelen iş insanlarının ticaret hayatına güvenle ve umutla devam edebilmelerinin önemini vurguladı. İbrahim Burkay, şöyle devam etti: “Enflasyon muhasebesinin bilançolara uygulanma şekli, tabloların gerçek değerlerine gelmesi yönünde uygulanmalı ancak vergi yükü getirmemelidir. Kamu finansmanı açısından vergi beklentisi olduğunun farkındayız. Ancak fiilen tahsilata dönmeyen kaydî bir değerin vergi sonucu doğurması, özellikle ticaret hayatında kaygıyla takip edilmektedir. Bu tedirginlik iş dünyasında yatırıma yönelmeyi azaltacağı gibi, yapılmış yatırımları da elden çıkarma riski taşımaktadır.”
“KAZANÇ ELDE ETMEDEN VERGİ HESAPLANMASIN” Türkiye ekonomisinin yatırıma, üretime ve yeni istihdam alanlarına ihtiyacı olduğunu belirten İbrahim Burkay, yapılan düzenlemelerin de girişimcilerin yolunu açması gerektiğini söyledi. Başkan Burkay, şöyle devam etti: “Bu kapsamda KOBİ’lerimizin gelirleri yerine yatırımlarından vergi vermelerinin önüne geçilmelidir. İş dünyası olarak, enflasyon muhasebesi uygulamasından doğan vergilendirme yükünün geçici vergi dönemlerinde kaldırılmasını bekliyoruz. Geçici vergi yöntemi ile peşin vergi almak yerine, yıllık gelir/kurumlar vergisi üzerinde hesaplanarak alınması, toplanacak vergide eksiltme olmasına yol açmayacağı gibi hem sanayicimizin hem de küçük esnaf ve KOBİ’lerimizin ek finansman maliyetine katlanmasına gerek kalmayacaktır. Bu da vergi mükelleflerinin daha uyumlu şekilde vergisini ödeyebilir hale gelmesine katkı sağlayacaktır. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın iş dünyamızın beklentileri doğrultusunda gerekli düzenlemeleri yapacağına inanıyoruz. Ayrıca yatırım yapmış ve yatırım konusuyla ilgili satış geliri henüz oluşmayan şirketlerimize vergi tahakkuk edilmesi gibi konularda da kalıcı adımlar atılmasını bekliyoruz.”
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes