#ekonomik sıkıntılar
Explore tagged Tumblr posts
lefkosahaberleri · 20 days ago
Text
Erdoğan'dan Diyarbakır'da Ekonomik ve Demokrasi Vurgusu
New Post has been published on https://lefkosa.com.tr/erdogandan-diyarbakirda-ekonomik-ve-demokrasi-vurgusu-34213/
Erdoğan'dan Diyarbakır'da Ekonomik ve Demokrasi Vurgusu
Tumblr media
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyarbakır’da gerçekleştirdiği konuşmada ekonomik kalkınma ve demokrasi vurgusu yaptı. Bölgenin potansiyelini artırmaya yönelik projeler ve yatırımlar hakkında önemli mesajlar verdi.
https://lefkosa.com.tr/erdogandan-diyarbakirda-ekonomik-ve-demokrasi-vurgusu-34213/ --------
0 notes
alittlefurtheroutoftheway · 1 month ago
Text
Gaziantep'te Halı Fabrikası Kapatıldı, Ürünler Bursa'da Satışta
Gaziantep’te Halı Fabrikası Kapatıldı Gaziantep‘de faaliyet gösteren bir halı fabrikası, işlerin beklenenden kötü gitmesi nedeniyle faaliyetlerini durdurdu. Fabrikadan geriye kalan ürünler ise Bursa’da açılan yeni bir mağazada, üretim maliyetine satılmaya başlandı. Açılış gününde dükkana asılan ‘Şerefimizle battık’ pankartı, yoldan geçen vatandaşların dikkatini çekerek sosyal medyada da gündem…
0 notes
seslimeram · 6 months ago
Text
Katran Karası
Tumblr media
Dur durak bilmeyen, bir biçimde sonuna varılamayan bir nefret simbiyotiği içerisinde bu ülkenin katran karanlığına mahkum hali güncelleniyor. Cerahat öylesine pek, cürüm kesin ve kati bir biçimde o kadar yaygın ki insandan nefretin her türlü örneğine esir edilmiş bir yer gerçekliğine kavuşturuluyor. O nefretin sahnesi bir imge olmaktan öte hakikatin özü, ta kendisi ilan ediliyor. Yaşanan güncelliğin fonuna sabit olunan kör karanlığın demirbaşı ve mihenk taşı olagelen şiddet bu tahayyüllerin tamamlayıcısı kılıyor. Memleketi sahiden de yangın yerine çeviren nefret mütemadiyen güncelleniyor. Her yerde hemen her şekilde bir sarmal bina ediliyor. Bir cerahat kümelenmesinin ortasında yan��yor koca menzil. Ülke tahayyülünün yaşatan yer olmaktan çıkartılıp çürüten bir sahnenin tam tekmil suretine bir biçimde dönüşümünde ol nefret halen medet umulan bir değnek olarak kullanılıyor. Hayat mefhumuna tutunma hallerinin çürütüldüğü her günün eksik kılındığı bir zeminde cerahat halinin el üstünde tutulmasının tezahürü olarak var edilenlerdir mesela nefret!
Nefret iktidar klikleri ile yol verdiği göz ardı ettiği çetelerin birlikteliğinde bütün sorunlar / sorgulamalar karşısında yüceltilen ve öncelenen bir mefhuma dönüştürülür. Kalıcılığı iş bu sahada sağlama alınmış olagelen cerahat erkinin sunduğu perspektif birbirilerini artık giz / sır olmadan besleyen bu yapıların her nasıl memleketi cendereye aldığını da göstere gelir. Günbegün var edilen nefret / arttırılan ayrımcılık / duraksamayan şiddet pratiklerini ve yönlendirmeleriyle birlikte o cendere kalıcı kılınır. Nefret salt şiddetle değil benzeş bir hal ve istikamette siyaset pratiği olarak sözle de eyleme dökülür. Memleketin önemli bir kısmı cerahatle başa çıkmaya çabalarken, badireleri birbiri ardına çıkagelen tüm o yıkıcı kuşatma hallerine karşı nefes açma çabasındayken “yoksulluğu” bir makam olaraktan en kestirmeden güzelleyen bir akım var edilir. Cennete erken gidilebileceğinden, sabrın ta kendisinin en güzel ahlak olduğundan bahisler gibi nice şarlatanlıklar imal edilirken öte yandan har vurup harman savrulması sorgulanmasın istenir. Diyanet işleri başkanlığında yardımcı olarak görev alan Huriye Martı gibi temsillerin var ettiği, savunduğu gibi fakir, yoksunluğun tamah edilmesi elzem, aksinin / itiraz etmenin nankörlük olarak ele alındığı bir tirat dahi her şeyi gözler önüne serer. Devamı google’ın arama sonuçlarında, defalarca yinelenen tahakküm hallerinin kıyısında, susma, sebat etme, sıra neferi olma hallerinin tam da yekununda ilave olunan şiddet istemiyle, göz dağlarıyla görünür. Bu kadardır, bu kadar kolaydır her şey çünkü.
Ekonomim Gazetesinden aktaralım: “Türkiye’de son yıllarda gelir adaletsizliği artarken, servet dağılımında da fark açılıyor. En zengin yüzde 1’lik kesim servetin yüzde 40’ını alırken, yüksek enflasyon ortamı da bu makası daha da açıyor. Zenginlerin servetlerinin arttığı bu dönemde, yoksul da daha yoksullaşıyor.
Dünyanın en çok takip edilen yayınlarından olan The Economist dergisi, son sayısında Türkiye’deki gelir eşitsizliğine dair bir analiz yayımladı. Yazıda gelir farkında uçurumun derinleştiğine dikkat çekildi.
“Türkiye'de varlık fiyatlarında patlama: Bazıları için iyi ama çoğunluk için kötü/Zengin daha zengin” (Turkey’s asset-price boom is good for some but terrible for most/The rich are getting richer” başlıklı yazıda, Türkiye'de lüks tüketim patlaması, varlık fiyatlarındaki “fahiş” artış ve enflasyon etkileri detaylıca ele alındı.
Lüks tüketim arttı, ortalama bir Türk ise daha zengin değil
Enflasyon ve ardından yüksek faiz oranlarının neden olduğu zorlukların ele alındığı yazıda, zenginlerin daha zengin olmasına örnek lüks tüketim alanları şu şekilde verildi:
“Hafta içi bir öğleden sonra, İstinye Park AVM’de butikler zarif bir şekilde hareketleniyor. Şehrin Michelin yıldızlı restoranları aylarca dolup taşıyor ve yat limanları dolu. Türkiye'nin en büyük şehrinde, lüks malların tüketimi artarken, şaşırtıcı bir servet patlamasının belirtileri her yerde görülüyor. Zenginler daha da zenginleşiyor: Türkiye'de ultra zenginlerinin (30 milyon dolar veya daha fazla servete sahip olanlar) sayısı 2022 ile 2023 arasında yüzde 10 arttı. Ancak ortalama bir Türk'e daha zengin olduklarını hissedip hissetmediklerini sorun, cevap neredeyse kesinlikle hayır olacaktır.”
Yazıda bir yanda lüks tüketimin patladığına dikkat çekilirken, diğer yanda da enflasyon nedeniyle düşük ve orta gelirli sınıfın satın alma gücündeki erimeye değinildi.
Krediye erişimi olan kesim varlık alarak yatırımla korunuyor
The Economist’teki yazıda, UBS’in Türkiye raporuna değinilirken, Türkiye’de bir ortalama bir kişinin varlığının (mali ve mülk varlıklar eksi borçlar) 2022 ile 2023 arasında TL cinsinden yüzde 158 oranında arttığı ifade edildi. Bu oran, diğer ülkelerle kıyaslandığında oldukça yüksek kalırken, Türkiye'de enflasyon oranının temmuz ayında yüzde 61,8 olduğu da hatırlatıldı.
TL’nin dolar karşısında yüzde 19 değer kaybettiğine dikkat çekilirken, bunun da gayrimenkul fiyatlarının dolar bazında hızla artmasına neden olduğu belirtildi.
Yazıda, “Türkler, tasarruflarının değerini korumak amacıyla varlıklara yatırım yapıyor. Ayrıca, kredi erişimi olanlar negatif reel faiz oranlarıyla daha zenginleşme fırsatı bulabiliyorlar” ifadelerine yer verilirken, düşük ve orta gelirli kesimin durumunun ise çok olumsuz olduğu vurgulandı.
Gelirlerdeki artış kâğıt üzerinde
Dar ve orta gelirli kesimin gelirindeki artışın “kâğıt üzerinde” olduğuna dikkat çekilirken, eriyen satın alma gücünün ve nominal ortalama ücretlerin son yıllarda düştüğü belirtildi.
Türkiye'nin yeni ekonomi yönetiminin, Mehmet Şimşek’in liderliğinde enflasyonu kontrol altına almak için geleneksel politikaları geri getirmeye çabaladığı belirtilen yazıda, TCMB’nin yüzde 50 seviyesinde tuttuğu faiz oranları ve kredi limitlerindeki düşüşün yanında asgari ücret başta olmak üzere maaşlarda zamların sona erdiği ve kiraların da artmaya devam ettiği belirtildi.
“Yeni” varlık yönetimi
The Economist ünlü iktisatçı Murat Üçer’in değerlendirmesine de yer verdi:
“Finansal riskten korunabilenler daha zenginleşiyor, korunamayanlar ise daha da yoksullaşıyor.”
İstanbul ve Bodrum gibi popüler bölgelerde harcamaların artmasının ardında Türkiye’nin “yeni süper zenginleri” için hizmet veren bir varlık yönetimi sektörünün de ortaya çıktığı belirtilirken, bu sektörün, Türk varlıklarının hacminin yıl sonunda 123 milyar dolara yaklaşması da bekleniyor.
“En büyük aileler zaten iyi korunuyor”
Türkiye’de işletmelerin yüzde 95’inin aile şirketi olduğuna da dikkat çekilen yazıda, varlıkların korunmasının kuşaklar arasında önemli olduğu vurgulanırken, Karman Beyond’un kurucusu Özge Doğan’ın ailesinin Londra’da mülk alarak yaptığı yatırıma ve şu değerlendirmesine yer verildi:
“En büyük aileler zaten iyi korunuyor, ama şimdi başka aileler de var.”
Dünya kapitalinin / elinde kan oturan sermayenin seslerinden birisinin dahi öngörülenin ta kendisine dair tespitlerinde şüpheye yer vermediği bir zeminde istikamet nasıl böylesi bir nefret / tahakküm simbiyotiğine rehin kılınıyor görebilmek can yakıcıdır. Tümüyle hal ve gidişatın sıradanı daha da yoksullaştırmak / sessizleştirmek, zengini / bütün bu yağma ikliminde çuvalla götürenleri daha da kuvvetlendirmek, paralarına para kattırmak adına çıkagelen her hamle biraz daha bariz bir yıkımın varlığını işaret eder. Enflasyonu yedik, ezdik, geçti bitti sayıklamaları arasında ol finansal yağmacıların, kam emici sermayenin elini güçlendirmek, kasasını donatmak dışında sıradan insana daha fazla vergi yükünü ve bitimsiz sıkıştırma / ekonomiyi daraltma hakkını elinde bulunduran, bunu hak bilen bir aklın karşımıza çıkarttığı her şey o nefret cürüm şiddet üçlemesinin de istikametini anlatıyor şimdilerde.
Ülke katran karanlığında yürümeye devam ediyor. Yönetim katının, ekonomi kurmayları, sermayenin önde gelenlerinin onca canhıraş çabalar sarf etmelerine rağmen bu karanlığın bir süreklilik kılındığı göz ardı edilsin isteniyor. Ürettiğini satamayan çiftçiden, ithal edile durulan etler yüzünden sıfırı çekmeye rehin edilmiş besicilerden, üç kuruşa çalışmalarına devam edilsin istenen Carrefoursa ve getir gibi büyük ölçekli sömürücü sermayede kölelik ile çalıştırılmaya halen devam olunan yüz binlere, bir tek iyi gün bırakılmayan bir menzil karanlığın dibine çekilmeye devam olunur. Kazanımların belirli bir aralıkta hepten çürümeye terk edilsin istendiği, verili hakların talan olunduğu, ezilip geçildiği bir zeminde daha ötesi de olmaz, olmuyor işte... Yol sahiden nereye!
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Francisco SECO – AP Photos – Asharq Al Awsat
0 notes
hircinbirdeniz · 2 months ago
Text
Psikolojik sıkıntılar + depresyon + hissizleşme + iştahsızlık + B12 + sevgisizlik + ekonomik yetersizlik.
Evet bunların hepsiyle baş etmeye çalışan biriyim.
14 notes · View notes
elestirenadam · 10 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media
İşgale uğradık, ordumuzu örgütledik, emperyalizmi yendik, Cumhuriyetimizi, millî devletimizi kurduk. Yine önümüzde büyük zorluklar var. Emperyalist saldırı, ekonomik sıkıntılar, iç bölücülük, milletimizin gericilikle kuşatılması… Bugün tek çözüm var: Güçlü millî devlet! Üreticilerin Millî Hükûmeti!
ASLOLAN İÇ CEPHEDİR
Atatürk Nutuk’unda şöyle diyor: “Aslolan iç cephedir!” 23 Nisan 1920’de kurulan Meclisimizin tek hedefi Batı emperyalizmiyle mücadeleydi. Bugün devlet zaafı nedeniyle Gazi Meclisimizde DEM’li PKK destekçileri yer alıyor. Atatürk’le kurduğumuz devrimci, millî Meclis bugün millî devlet düşmanlarıyla dolu.
GÜÇLÜ DEVLET GÜÇLÜ ORDU
Güçlü devlet, güçlü orduya dayanır. Gazi Paşa, 6 Mayıs 1922 günü TBMM’de yaptığı konuşmada, “Efendiler, bugün milleti yaşatacak yalnız harptir, başka bir çare yoktur.” diyordu. Bugün Mehmetçiğimiz vatanımızı kahramanca savunuyor. Orduyu doğru siyasetlerle yönlendirmek esastır!
EKONOMİDE ÇIKIŞ: KAMUCULUK
12 Eylül 1980’de kurulan sıcak para ekonomisinin sonu geldi. Türkiye borca battı. Zengin daha zengin, fakir daha fakir oldu. Çiftçi ekemiyor, sanayici çarkı çeviremiyor, esnaf kepenk indiriyor. Ekonomide tam bağımsızlık için kamuculuk ve adil paylaşım dışında bir çözüm yok!
SAĞLAM CUMHURİYET ÖZGÜR YURTTAŞ
Başta FETÖ olmak üzere dış istihbarat örgütlerinin kucağına düşen tarikat ve cemaatlerin birçoğu Türkiye’nin birlik ve beraberliğine büyük zarar veriyor. Halkımızın temiz inancını istismar eden bu oluşumlar, yeni FETÖ’lere kapı açıyor. Batı güdümündeki cemaat ve tarikatların temizlenmesi elzemdir!
AVRASYA'DAKİ ONURLU YERİMİZ
100 yıldır düşman aynı: Emperyalist Batı... ABD ve İsrail, bölgemizde İkinci İsrail kurma planlarından vazgeçmiş değil. Bu planları bozguna uğratmak için bölge ülkeleriyle işbirliği artırılmalı, Filistin başta olmak üzere mazlum milletlerle dayanışma güçlendirilmeli, Avrasya’daki onurlu yerimizi almalıyız!
17 notes · View notes
yazan-kalem-siyah06 · 3 months ago
Text
Tumblr media
👉Kur korumalı mevduatı kandil mi getirdi?
👉Faiz sebep enflasyon sonuç terörist başı Öcalan mı dedi?
👉Eğlence vergisini terörist Şivan Perver mi koydu?
👉İktidarı israfa teröristler mi zorladı?
👉10milyon mülteciyi ülkeye İmralı mı aldı?
👉Milyar doları onlara terörist Şemdin Sakık mı harcadı?
👉İşçiye, emekliye zam yapmayı terörist Cemil Bayık mı engelledi?
Terörle MÜZAKERE olmaz,
MÜCADELE olur!
Ekonomiyi batıran bu İktidar ve zümresi gidince yukarıda adı geçen teröristler de, ekonomik sıkıntılar da işte o gün bitecektir.
6 notes · View notes
mervekaratas · 5 months ago
Text
Kronstadt İsyanı
1921 yılında Rusya'da Bolşeviklere karşı Kronstadt Deniz Üssü'nde patlak vermiş olan ilginç bir hikayedir. Öyle ki, bu Kronstadt denizcileri, aslında Ekim Devrimi'nin en ateşli savunucularından biri olmuştur. Ancak işler değişmiş ve sonunda Bolşeviklere karşı ayaklanmışlardır.
Tumblr media
Savaş sonrası ekonomik sıkıntılar ve kıtlık herkesin belini bükmüştür. Savaş komünizmi politikaları ise doğal olarak işe yaramamış, aksine gıda ve malzeme kıtlığına yol açmıştır. Denizciler ve işçiler bu durumdan bıkmışlardır. Bir yandan da Bolşeviklerin otoriter politikaları ve yerel yönetimlerin yetkilerini kısıtlaması insanları iyice çileden çıkarmıştır.
Petrograd'daki işçi grevleri ve köylü isyanları da cabası olmuştur. Denizciler, artık bu duruma tahammül edemeyeceklerini anlayıp bir dizi talep dile getirmişlerdir.
Talepleri de oldukça makul görünmektedir:
Özgür seçimler,
Basın özgürlüğü,
Siyasi mahkumların serbest bırakılması.
Ancak Bolşevikler bu talepleri reddetmişlerdir.
Denizciler de durmamış, Kronstadt'ı ele geçirmiş ve geçici bir devrimci komite kurmuşlardır. Mart 1921'de işler iyice kızışmıştır. Bolşevik hükümet, Kızıl Ordu birliklerini göndererek isyanı kanlı bir şekilde bastırmıştır. Birçok isyancı ölmüş, tutuklanmış ya da sürgüne gönderilmiştir.
Pek bilinmese de, bu olay NEP'in (New Economic Policy) önünü açacağı için sosyalistlerin tarihinde önemli bir dönüm noktası olmuştur.
3 notes · View notes
halimecan · 3 months ago
Text
Tumblr media
Çocuklarımızı Koruyamadığımız İçin Utanıyoruz
Her sabah yeni bir acı haberle uyanmak, artık sıradan bir hale geldi. Ancak bu seferki, hepimizin yüreğini dağlayan bir trajedi. Sıcak evinde, güvenle uyuması gereken 6 yaşındaki bir kız çocuğunun, dinlenmesi için sokağa yollanması ve ardından bir sapık cani tarafından hayatının sonlandırılması, toplumsal bir yaradır. Çocukların gözünde kaybolan o umut ışığı, bir kez daha söndü.
Bu olay, sadece bir aile dramı değil; aynı zamanda bir toplumun iflasıdır. Bu kız çocuğu gece yarısı sokakta ne arıyordu? Onu koruması gereken yetişkinler, nasıl bir düşünceyle ona bu karanlık geceyi layık gördü? Çocukların güvende olmasının, hepimizin görevi olduğunu unutmamalıyız. Neden, masum çocuklarımızı koruyamıyoruz? Neden, her gün büyüyen bir korku ve çaresizlik içinde yaşıyoruz?
Eğitim ve sağlık, her çocuğun hakkıdır. Ama bugün, bu hakların çoğu çocuklarımız için birer hayal haline gelmiş durumda. Sosyal hizmetlerin yetersizliği, ekonomik sıkıntılar ve sosyal duyarsızlık, çocuklarımızı tehdit eden bu tür trajedilerin başlıca sebepleridir. Bizim toplumumuz, çocukları koruyan ve onların geleceğini güvence altına alan bir değerler sistemine sahipken, nerede yanlış yaptık da bu noktaya geldik?
Kendimizi sorgulamak zorundayız. Çocuklarımızı korumak, sadece ailelerin değil, tüm toplumun ortak sorumluluğudur. Herkesin eşit erişime sahip olduğu bir eğitim ve sağlık sistemi kurmadan, bu acı olayların önüne geçemeyiz. Çocukların üzerine eğilmek, onlara güvenli bir gelecek sağlamak zorundayız.
Bu trajedinin ardından yükselen seslerin, sadece anlık bir öfke değil, sürekli bir talep haline gelmesi gerekir. Çocukları korumak, yalnızca bir insani görev değil, aynı zamanda toplumsal bir yükümlülüktür. Bu acı tabloya son vermek için bir araya gelmeli, mücadele etmeli ve hep birlikte daha güvenli bir dünya inşa etmeliyiz.
Kız çocuğumuzun gözleri, bizlere bir çağrı yapıyor. Onu unutmamalı, yaşanan bu acıları hafızamızdan silmemeliyiz. Geleceğimiz olan çocukların üzerinden, pis ellerinizi çekin! Bu utanç verici duruma bir son vermek için artık harekete geçme zamanıdır.
5 notes · View notes
aynodndr · 1 year ago
Text
Tumblr media
LÜTFEN DİKKAT
OKUMANIZDA FAYDA VAR.
Geç bir vakitte, Messenger’e gelen mesajı ve mesajı gönderen kişiyi görünce, ekranın karşısında kala kaldım.
Mesaj yazan daha on beş, on altı yaşlarında küçücük bir kızdı ve “Benimle arkadaş olur musun?” diye yazmıştı.
Tekrar şaşkınlıkla saate baktım.
Bu saatte, bu kızın yatağında olması gerekmiyor muydu?
Onu sosyal medyada arkadaş aramaya kadar iten yalnızlık nasıl bir yalnızlıktı?
“Merhaba kızım.” dedim. “Öncelikle yaşını öğrenebilir miyim?”
“On beş.”
“Ben kaç yaşındayım, biliyor musun”
“Hayır bilmiyorum.”
“Ben de elli yaşındayım ve hemen hemen senin kadar bir kızım var. Kusura bakma ama böyle geç bir saatte, internette arkadaş aramana çok şaşırdım.”
Önce bir süre cevap gelmedi.
Ardından “Ben çok yalnızım.” diye yazdı.
Bilmiyorum neden ama o anda içim acıdı.
Ben kalabalığı da yalnızlığı da çok iyi bilirim. Gel gelelim, bir çocuğun kendini bu denli yalnız hissetmesi bana çok farklı gelmişti.
“Annen baban neredeler?”
“Uyuyorlar.”
“Peki, sen neden uyumuyorsun?”
“Konuşmak istiyorum.”
“Ne üzerine?”
“Fark etmez. Ne olursa artık.”
Bu sefer de ben sustum bir süre.
Ne yazayım diye kara kara düşündüm önce.
“Annenle ve babanla konuşsan daha iyi olmaz mı kızım? Bak bu saatte, sosyal medya da, karanlık sokaklara benzer. Karşına kimin çıkacağı belli olmaz. Belki sana yaşlı bir adamın abartısı gibi gelecek ama inan seni üzerler.”
“Ben de çok isterim annemle, babamla konuşmayı ama onların hiç vakitleri yok ki. Hep çok yoğunlar. Hep gelenimiz gidenimiz var. En ufak bir şey sormaya kalksam, kızıyorlar bana. Mesela bugün okulda bir çocuk beni merdivenlerden aşağı itti. Sonra da küfür ederek yanımdan geçti gitti. Okuldan eve gelir gelmez bunu anlatayım istedim ama annem telefonda arkadaşıyla konuşuyordu, babamsa bilgisayarının başındaydı. Konuşamadım. Sustum.”
Sohbet derinleştikçe, karşımdaki zavallı kızı daha iyi anlıyordum.
Adını hatırlamıyorum. Bir yazardı sanırım. Şöyle demişti.
“Yalnızlık, yanında kimsenin olmaması değildir. Yalnızlık, yanında seni dinlemeyenlerin, anlamayanların ve sevmeyenlerin olmasıdır.”
Kız gerçekten çok yapayalnızdı.
Yoksa neden gecenin en karanlık saatlerinde, içinde bir umut kırıntısıyla, arkadaş peşine düşsün?
İyi de,
Ya ona denk gelen ben değil de, başka biri, başka niyetleri olan bir herif denk gelseydi. Ve kız da o herife inansaydı, onunla sohbet etseydi, hatta daha da ileriye gidip buluşmaya, görüşmeye kalksaydı.
Aklıma küçücük yaşlarında tecavüze uğrayan, işkence gören ve öldürülen kızlar geldi.
O kızların gözlerini hayal ettim.
Umutlarını, düşlerini, gülüşlerini düşündüm.
Sanki kalbime bıçak saplanır gibi oldu.
Ya bu kız da…
“Ah güzel kızım. Seni anlıyorum. Yalnız şunu unutma lütfen. Benim yaşımda olan erkeklerin seninle paylaşacak çok şeyi olmaz. Hele de bu kirlenmiş, kimin ne olduğu bilinmeyen, kötülüklerin fır döndüğü sosyal medyada hiç olmaz. Senden ricam, lütfen şimdi yatağına git ve güzelce uyu. Yarın sabah uyandığında annene ya da babana bu gece benimle yaptığın sohbeti anlat…”
Sözümü kesti.
“Hayatta olmaz. Çok kızarlar bana.”
“Kızsınlar” dedim. “Sen yine de anlat. Onlara de ki, Tamer amca diye biriyle tanıştım. O bana dedi ki ‘Bütün işler bekler ama çocuk kalbi beklemez.’ Ve selamlarımı ilet.”
Durdu, düşündü ve “Tamam söz söyleyeceğim.” dedi.
Birbirimize iyi geceler diledik ve ayrıldık.
Sonra bir haber alamadım.
Baktım hesabını da kapatmış.
Şimdi nerededir, kiminledir, hala yapayalnız mıdır?
Bilmiyorum.
Bildiğim tek şey var.
Bu yüzyılın asıl bahtsızları çocuklarımızdır.
Onlar boyunlarından büyük bedeller ödeyerek büyümeye çalışıyorlar.
Sevgisiz bireyler, sevgisiz toplumlar, şiddet, ölüm, savaş, tecavüz, taciz, hastalıklar, ekonomik sıkıntılar, internet, telefon, bilgisayar oyunları, tüketim çılgınlığı ve kalabalık yalnızlıklar.
Onlar,
O çocuklar yürekleri ağlaya ağlaya büyüyorlar.
Neresinden tutacağız, neresinden tutup da çocuklarımızı düştükleri yerden kaldıracağız?
Kimse bilmiyor.
Ve bilmemek bizi dirhem dirhem öldürüyor.
N’olur, çocuklarımızı gece yarıları kimseye “Benimle arkadaş olur musun?” yazdıracak kadar yapayalnız bırakmayalım. Varsın paraları, işleri, güçleri, evleri, kredileri, taksitleri, dolarları, altınları onların olsun. Hepsinin canı cehenneme..!🙏🙏💖💖
Yadigâr Gidici
7 notes · View notes
ankaragucci · 2 years ago
Text
Ekonomik bazı sıkıntılar var galiba 2200 gelmiş doğalgaz
16 notes · View notes
yoursselo · 1 year ago
Note
Turkce bildigini dusunerek yaziyorum. gurbetci denilmesinin sebebi avrupadan yazlari birkac gunlugune gelip orada cok kolay sekilde elde edilen mallarinin havasini atmaya calismaniz genel icin konusursam. uc tane cikolata getirip sonsuz minnet bekleyen akrabalarimdan biliyorum. kendim de yillardir yurtdisindayikmayni taviri birkez yapmadim kimse beni otekilestirmiyor, etme bulma olayi
yazdığın için teşekkür ederim. ne demek istediğini çok iyi anlıyorum ama ben ve ailem hiçbir zaman o tarz insanlar olmadık aksi takdirde türkiyede yaşayan ailemize hem maddi hem manevi hep destek olduk bunun da lafını asla yapmadık zaten yapılmaz. bu şekilde düşünen çok fazla kişi tanıyorum. ama anlattığın tarzda insanların tavrını zaten asla hoş karşılamıyorum ama şahsen genelleme yapmak yanlış. avrupada yaşayan türklerin çoğu zaten yaşadıkları ülkede ötekileştiriliyor senelerce ailelerimiz alt sınıf işlerde çalıştığı için hem türkiyede hem avrupada pek hoş karşılanmıyor. mesela annem babam normal işçi sınıfından ve türkiyede bir çok insandan senelerce yaptıkları iş yüzünden hor görüldü. tabi avrupada yaşamak bir bakımdan daha rahat ama bizde zaten parayı yatarak kazanamıyoruz. internette görüldüğü gibi burası çok rahat her şey çok ucuz değil ve insanlar çok anlayışlı değil. ablamda bende üniversiteye gitmemize rağmen haftada en az 20 saat çalışıyoruz. annem babam ağır işlerde haftada 40 saat çalışıyor. türkiyedeki ekonomik ve politik sıkıntılar nedeniyle euronun değeri çok arttı ve bu nedenle “bazı” gurbetçiler bununla hava atmaya başladı. tekrardan söylüyorum bu zaten hoş karşılaşıcak bir tavır değil bunu bende “onlardan” biri olarak ayıplıyorum zaten. bence olay karşılıklı hoş görüde bitiyor. ayrıca türkiyede doğup orda yaşamını sürdükten sonra avrupaya gelip yerleşmek çok farklı bişey ve avrupada doğup büyümüş ama türk bir ailenin çocuğu olmakla pek kıyaslanamaz. önceki postumda demek istediğim şey aslında bir bakımdanda kendinide asla bir yere tam anlamıyla ait hissetmemen.
2 notes · View notes
rayhaber · 4 months ago
Text
Şeker-İş Sendikası'ndan Basın Buluşması: Ekonomik Zorluklar ve Çözüm Önerileri
Şeker-İş Sendikası’ndan Basın Buluşması Türk-İş Konfederasyonu’na bağlı Şeker-İş Sendikası, Antalya’da geleneksel basın buluşmasını düzenledi. Antalya’da bir otelde gerçekleştirilen toplantıya katılan Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, günümüzde hayatın giderek zorlaştığını belirtti. Gök, işçiler, emekliler ve özellikle dar gelirlilerin enflasyonu çok daha yoğun bir şekilde hissettiğini…
0 notes
pazaryerigundem · 8 hours ago
Text
‘Tükenmiş’misiniz? 10 soruda test edin!
https://pazaryerigundem.com/haber/206840/tukenmismisiniz-10-soruda-test-edin/ -
‘Tükenmiş’misiniz? 10 soruda test edin!
Tumblr media
Günlük yaşamın aşırı koşuşturmacasında; aşırı iş yükünden ‘hayır’ diyememeye ve sınır koymada güçlük çekmeye, ekonomik zorluklardan mükemmeliyetçi kişilik yapısına dek bir çok faktör kişinin kendini tükenmiş hissetmesine yol açabiliyor.
İSTANBUL (İGFA) – Psikiyatri Uzmanı Dr. Nagihan Günal “Günümüzde yoğun rekabet koşulları ve gelişen teknolojinin de etkisiyle işyerinde ve evde uzun çalışma saatleri, ekonomik sıkıntılar, toplumsal güvenlikle ilgili üzücü haberler ya da sosyal medyada insanların sürekli eğlendiği, mutlu olduğu, tatil yaptığı ütopik yaşamların gerçekliğine dair yanılsamalar gibi çok sayıda etken kişinin fiziksel, zihinsel ve ruhsal olarak yıpranıp kendini tükenmiş hissetmesine neden olabiliyor.
İlk kez 1974 yılında Psikolog Freudenberger tarafından kullanılan tükenmişlik kavramı son 50 yıldır oldukça yaygın bir araştırma konusu olmakla birlikte, günümüz koşullarında görülme sıklığı hızla artmaktadır.
Bireyin normal şartlarda profesyonel yaşamdaki kariyerinden, arkadaşlıklarından veya ailesindeki sosyal etkileşimlerinden aldığı keyfi azaltan, kendini başarısız ve değersiz görmesine neden olan tükenmişlik sendromu tıbbi bir tanı olmasa da ciddi ve mutlaka profesyonel psikolojik destek almayı gerektiren bir sorundur” diyor. 
10 SORUDA ‘TÜKENMİŞLİK’ TESTİ!
Psikiyatri Uzmanı Dr. Nagihan Günal, hazırladığı 10 soruluk testte, yanıtlarınızın 5 ve üzeri  ‘evet’ olmasının, tükenmişlik sendromu yaşadığınız anlamına gelebildiğini belirterek “Tükenmişlik sendromu kendiliğinden geçebilen bir durum değildir, mutlaka psikolojik olarak destek almanız gerekir” diyor.
İŞTE 10 SORU;
Kapana kısılmış gibi hissediyor musunuz?
Çaresiz hissediyor musunuz?
Üzüntülü, kederli ya da depresif hissediyor musunuz?
Umutsuzluk duyuyor musunuz?
Bıkkınlık hissediyor musunuz?
Değersiz ve başarısız biri gibi hissediyor musunuz?
İnsanlar tarafından hayal kırıklığına uğratılmış hissediyor musunuz? 
Fiziksel olarak hastalıklı hissediyor musunuz?
Yorgunluk hissediyor musunuz?
Uyumada zorluk çekiyor musunuz?
BAŞ AĞRISINDAN KALP HASTALIKLARINA!
Tükenmişlik sendromu yaşayanların kendilerini sürekli yorgun hatta bitkin, tükenmiş hissettiklerini belirten Dr. Günal “Baş ağrısı, karın ağrısı, iştahta veya uykuda düzensizlik, duygudurumda değişiklikler, özellikle kaygılı ya da umutsuz hissetme en sık yaşanan belirtileridir.
Kişiler, sosyalleşmeyi ve arkadaşlarına, aile üyelerine ya da iş arkadaşlarına güvenmeyi bırakarak izolasyona yönelebilirler. Hayata karamsar bakıp kendilerini çaresiz hissedebilirler. Tıpkı diğer kronik stres türleri gibi tükenmişlik sendromu da bireyin bağışıklık sistemini zayıflatabilir ve soğuk algınlığı, grip ya da uykusuzluğa karşı daha duyarlı hale getirebilir. Uzun süre tedavi edilmezse ilerleyerek alkol-madde bağımlılıkları, depresyon, kalp hastalığı ve diyabet gibi ciddi fiziksel veya psikolojik hastalıklara yol açabilir” diyor. 
TÜKENMİŞLİK SENDROMUNDAN KORUNMAK İÇİN ��NLEMLER!
İş yükünüzü ve sorumluluğunuzu paylaşın, molalar verin.  
Keyif aldığınız aktiviteleri sürdürün, yeni eğlenebileceğiniz aktiviteler bulun. 
Ailenizle ve sevdiklerinizle daha fazla vakit geçirin, sosyal etkileşimleri artırın. 
Mesai saatleri dışında odağınızı işten uzaklaştırın. 
Zorlandığınızda, stres yükünüz arttığında ya da duygusal bir zorlanma yaşıyorsanız yardım istemekten çekinmeyin. 
Beslenme ve uyku rutininizi oluşturun; sağlıklı beslenin, abur-cubur atıştırmalıklardan kaçının ve geceleri mutlaka 6-8 saat uyuyun. 
Haftada 3-4 gün mutlaka egzersiz yapın. 
Sigara ve alkolden uzak durun.
Gerekirse sorunlarınız ilerlemeden psikolojik destek alın. 
Tumblr media
0 notes
ucuzmatbaa · 2 days ago
Text
2023'te Matbaa Fiyatları: Hangi Faktörler Fiyatları Etkiliyor?
New Post has been published on https://www.ucuzmatbaa.com.tr/2023te-matbaa-fiyatlari-hangi-faktorler-fiyatlari-etkiliyor/
2023'te Matbaa Fiyatları: Hangi Faktörler Fiyatları Etkiliyor?
2023’te matbaa fiyatları, sektördeki dinamik değişimlerle birlikte birçok faktörden etkileniyor. Ekonomik dalgalanmalar, malzeme maliyetleri ve teknolojik gelişmeler, bu fiyatların belirlenmesinde önemli rol oynuyor. Tüketicilerin beklentileri, üretim süreçleri ve çevresel kaygılar da sürecin bir parçası. Bu yazıda, matbaa fiyatları üzerinde etkili olan başlıca faktörleri inceleyeceğiz.
Ana Noktalar
Ekonomik dalgalanmalar, matbaa fiyatları üzerinde büyük bir etkiye sahiptir.
Malzeme maliyetleri, üretim süreçlerini doğrudan etkiler.
Teknolojik gelişmeler, verimlilik ve maliyet dengesini değiştirir.
2023’te Matbaa Fiyatlarını Belirleyen Ekonomik Faktörler
2023 yılında matbaa fiyatları, çeşitli ekonomik etkenlerden etkilenmektedir. Bu faktörler hem maliyetleri hem de talebi şekillendirmektedir. Öncelikle, ham madde fiyatlarındaki dalgalanmalar, baskı maliyetlerini doğrudan etkiler. Ayrıca, döviz kurlarındaki değişim, ithal kalemlerin fiyatlarını artırarak matbaa fiyatlarını yükseltebilir. Nihayetinde, piyasa talebinin artması veya azalması da bu fiyatlar üzerinde önemli bir rol oynamaktadır.
Ham Maddeler: Kağıt veya mürekkep gibi temel malzemelerin fiyatları, genel maliyetleri etkiler.
Döviz Kurları: İthal ürünler üzerindeki döviz etkisi, fiyatları artırabilir.
Piyasa Talebi: Yüksek talep, fiyatların artmasına neden olurken, düşen talep fiyatları düşürebilir.
Sonuç olarak, 2023’te matbaa fiyatları birçok faktörden etkilenmektedir. Bu dinamik yapıyı göz önünde bulundurmak, sektör oyuncuları için büyük önem taşımaktadır.
İlgili içerik:
Matbaa Baskı Fiyatları Karşılaştırması: En Uygun Seçenekler Nerede?
Bağlantılı Sektörlerin Matbaa Fiyatlarına Etkisi: Tedarik Zinciri ve Hammadde
Matbaa fiyatları, tedarik zinciri ve hammadde maliyetlerine doğrudan bağlıdır. Özellikle, hammadde fiyatlarındaki artışlar, matbaa sektörünü etkilerken, tedarik zincirinin etkinliği de bu noktada kritik bir rol oynar. Örneğin, kağıt üretiminde yaşanan sıkıntılar, doğrudan matbaa fiyatlarını yükseltebilir. Ne var ki, sektördeki rekabet ve dijitalleşme de fiyatların belirlenmesinde önemli unsurlar arasında yer alır. Bu nedenle, matbaa sektörü dinamik bir yapıya sahiptir.
Matbaa Fiyatları Üzerinde Etkili Diğer Faktörler
Faktörler Etkisi Hammadde Fiyatları Artış, maliyetleri yükseltir. Tedarik Zinciri Verimliliği Düşük maliyet sağlar. Rekabet Fiyatları dengeler.
Sonuç olarak, matbaa fiyatları üzerinde birçok faktörün etkisi bulunmaktadır. Bu bağlamda, sektörün dinamiklerini anlamak önemlidir.
Dijital Dönüşümün Matbaa Fiyatlarına Olan Yansımaları
Dijital dönüşüm, matbaa fiyatları üzerinde önemli değişiklikler yaratıyor. Artan rekabet, dijital baskının maliyetlerini düşürüyor. Ancak, bu durum her zaman beklenildiği gibi sonuçlanmıyor. Kimi zaman beklenmedik maliyetler çıkabilir. Örneğin, küçük siparişlerde dijital yöntemler daha avantajlı görünse de, büyük ��aplı baskılarda geleneksel yöntemler hâlâ geçerli olabilir. Dolayısıyla, matbaa fiyatları konusunda her projeye özel bir değerlendirme yapmak gerekiyor. Yani, dijital dönüşüm problemleri ve fırsatları yan yana getiriyor.
Mevsimsel Talep Dalgalanmalarının Matbaa Fiyatlarına Etkisi
Yılın belirli dönemlerinde mevsimsel talep dalgalanmaları, matbaa fiyatları üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Bu dalgalanmalar, işletmelerin baskı ihtiyaçlarına göre değişiklik gösterir. Özellikle, yıl sonu kampanyaları ve tatil sezonları, baskı taleplerini artırırken fiyatların yükselmesine yol açabilir. Bununla birlikte, aşağıdaki faktörler de dikkate alınmalıdır:
Talep Artışı: Mevsimsel etkinlikler nedeniyle artan baskı talepleri, fiyatları yukarı çekebilir.
Malzeme Maliyeti: Bu dönemlerde malzeme fiyatlarında yaşanan değişiklikler de matbaa fiyatları üzerinde etkili olur.
Rekabet: Rekabetin arttığı dönemlerde fiyatlar düşebilir veya dengelenebilir.
Sonuç olarak, mevsimsel dalgalanmalar, matbaa fiyatları üzerinde belirleyici bir rol oynamaktadır. İşletmelerin bu durumu göz önünde bulundurarak planlama yapmaları faydalı olacaktır.
Bölgesel Farklılıklar: Türkiye’de Matbaa Fiyatlarının Dağılımı
Türkiye’de matbaa fiyatları, coğrafi konuma ve yerel talebe bağlı olarak önemli farklılıklar gösterir. Büyük şehirlerde, özellikle İstanbul ve Ankara’da matbaa fiyatları genellikle daha yüksektir. Ancak, köy ve kasabalarda bu fiyatlar daha makul seviyelerde kalabilir. Bu durum, ulaşım maliyetleri ve iş gücü fiyatlarının etkisiyle ilintilidir. Yine de, her bölgede kaliteli hizmet bulmak mümkündür, fakat buna göre seçim yaparken dikkatli olmak gerekir.
Sonuç
Sonuç olarak, matbaa fiyatları hakkında edinilen bilgiler, ihtiyaçlarımıza uygun çözümler bulmamızda önemli bir yardımcı olacaktır. Bu süreçte, bütçemizi en etkin şekilde nasıl kullanabileceğimizi öğrenmek büyük bir avantaj sağlamaktadır. Özellikle farklı hizmet sağlayıcıların fiyatları arasındaki farklılıkları göz önünde bulundurarak, doğru kararı vermemiz mümkün. Yine de, yalnızca fiyatlarla değil, sunulan hizmetlerin kalitesiyle de değerlendirme yapmak gerektiğini unutmamak gerekir. Sonuç olarak, matbaa alanında doğru bilgiye sahip olmak, hem maliyetleri kontrol altına almak hem de istediğimiz sonuca ulaşmak açısından son derece önemlidir.
Sıkça Sorulan Sorular
Matbaa fiyatları neye göre belirlenir?
Matbaa fiyatları, sipariş miktarı, malzeme kalitesi, baskı türü, boyut ve ek işlemler gibi çeşitli faktörlere bağlı olarak belirlenir.
Küçük ölçekli baskı siparişlerinde fiyatlar nasıl değişir?
Küçük ölçekli baskı siparişlerinde birim maliyet genellikle daha yüksek olur, çünkü sabit maliyetler daha az adetle dağıtıldığı için toplam maliyet artar.
Hangi matbaa işlemleri daha maliyetlidir?
Özel renk baskıları, folyola baskı, kabartma veya lamine gibi ek işlemler genellikle standart baskılara göre daha maliyetlidir.
Fiyat teklifi almak için hangi bilgileri vermem gerekir?
Fiyat teklifi almak için baskı türü, adet, malzeme seçimi, ölçüler ve varsa ek işlemler hakkında bilgi vermeniz gerekmektedir.
Matbaa fiyatları ne sıklıkla güncellenir?
Matbaa fiyatları, malzeme maliyetlerinin değişimi ve piyasa koşullarına bağlı olarak düzenli aralıklarla güncellenir.
0 notes
elazigsurmanset · 3 days ago
Text
Esnaftan ve Vatandaşlardan Yoğun İlgi
Tumblr media
Yeniden Refah Partisi, İzzetpaşa Mahallesi’nde Esnaf ve Vatandaşlarla Buluştu Yeniden Refah Partisi, her hafta düzenlediği rutin Cuma vatandaş ve esnaf buluşma programı kapsamında bu hafta İzzetpaşa Mahallesi’nde esnaf ve vatandaşlarla bir araya geldi. Partinin İl Başkanı Av. Erhun Karakuş, belediye meclis üyeleri ve merkez ilçe yönetimiyle birlikte ziyaretlerde bulunarak vatandaşların sorunlarını ve taleplerini dinledi.
Tumblr media
Esnaf ve Vatandaşların Sorunları Dinlendi Gerçekleştirilen ziyaret sırasında esnafın ekonomik durumu, mahallede yaşanan kentsel dönüşüm sorunları, yerel yönetimlerden beklentiler ve vatandaşların talepleri gibi konular ele alındı. Esnaf ve vatandaşlar, karşılaştıkları sorunları ve çözüm önerilerini doğrudan parti yetkililerine iletme fırsatı buldu. Mahalle sakinleri özellikle ekonomik sıkıntılar, hayat pahalılığı, altyapı eksiklikleri ve sosyal hizmetler konularında yaşadıkları sorunları dile getirerek, bu konulara çözüm bulunmasını talep etti. "Halkımızın Yanında Olmaya Devam Edeceğiz" Yeniden Refah Partisi İl Başkanı Av. Erhun Karakuş, vatandaşlarla yaptığı görüşmelerde partinin sahada olmaya ve halkın yanında durmaya devam edeceğini vurguladı. Karakuş, "Bizler, vatandaşlarımızın dertlerini dinlemek, sıkıntılarını yerinde görmek ve çözüm üretmek için buradayız. Yeniden Refah Partisi olarak her zaman halkımızın yanında olmaya devam edeceğiz. Mahalle sakinlerimizin ve esnafımızın taleplerini dinleyerek, bunları ilgili mercilere ileteceğiz ve çözüm bulunması için elimizden geleni yapacağız" dedi. Karakuş, Yeniden Refah Partisi’nin halka hizmet anlayışını benimsediğini ve siyaset anlayışlarının sahada aktif olarak halkla iç içe olmaktan geçtiğini ifade ederek, "Biz seçimden seçime değil, her zaman halkımızla iç içe olmayı kendimize şiar edindik. Bugün burada da esnafımızın ve vatandaşlarımızın taleplerini dinledik. Onların sorunlarını çözmek, beklentilerine yanıt vermek için var gücümüzle çalışacağız" şeklinde konuştu. Yapılan ziyaret sırasında mahalle esnafı ve vatandaşlar, Yeniden Refah Partisi heyetine büyük ilgi gösterdi. Esnaf, özellikle ekonomik koşulların zorlaştığını, artan maliyetler nedeniyle zor günler geçirdiklerini ve destek beklediklerini ifade etti. Vatandaşlar ise belediye hizmetlerinde yaşanan eksiklikler, trafik ve kentsel dönüşüm sorunları konusunda beklentilerini dile getirdi. Mahalle ziyaretinde parti yetkilileri, vatandaşların dile getirdiği sorunları not alarak bunların çözümü için gerekli adımları atacaklarını belirtti. Vatandaşların ve esnafın görüşlerini önemsediklerini ifade eden yetkililer, bu tür ziyaretlerin düzenli olarak devam edeceğini ve sahada olmaya devam edeceklerini vurguladı. "Halka Hizmet İçin Buradayız" Programın sonunda mahalle sakinleri ve esnaf, gerçekleştirilen ziyaretten duydukları memnuniyeti dile getirerek, Yeniden Refah Partisi heyetine teşekkür etti. Parti yetkilileri ise halkla iç içe olmaya devam edeceklerini belirterek, "Bizler, halkın sorunlarını yerinde dinleyerek çözüm üretmeyi görev edindik. Vatandaşlarımızın desteği ve ilgisi bizleri daha da motive ediyor. Halka hizmet için buradayız ve olmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı. Yeniden Refah Partisi, vatandaş ve esnaf buluşmalarını haftalık olarak sürdüreceğini belirterek, her kesimden insanın sorunlarını doğrudan dinlemeye ve çözüm üretmeye devam edeceklerini duyurdu. Read the full article
0 notes
baybaykus · 9 days ago
Text
Recep Öztürk den ;
BİR DÜŞÜNELİM HELE ...
Boş teneke gibi ses çıkarıyor. Esip gürlüyor. Bağırıp çağırarak konuşuyor. Çığırtkanlık yapıyor. Ağzından çıkan cümle ile el - kol hareketleri birbirine uyum sağlamıyor. Biri #otur derken, diğeri, #kalkgidelim diyor.
Promterden önüne konulmuş yazı metnini bile zar zor okuyor. Metnin dışına çıkacak olsa - ki, birkaç defa oldu - bocalıyor. Eli ayağına dolaşıyor. Çoğu defa aksırıp tıksırıyor.
28 yıldır partinin başında.
Lider olamadı, olamaz da!
Genel Başkan bile diyemeyiz O'na. Dense dense, en torpilli ve en cilalanmış tabirle Genel Müdür denilebilir kendisine.
Bir düşünün hele :
Bu kadar uzun zaman bir partinin başındaki nasıl olunur, neden bulunulur?
İktidara gelme, başbakan veya cumhurbaşkanı olma iddiası yok! Halkın yararına hiçbir konuşması yok!
Milli eğitim, sağlık, ekonomik sıkıntılar, enflasyon, hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı, emeklilerin âdeta sürünür durumda olmaları, beyin göçü, çocuk ve kadın tacizleri ve cinayetleri, ve diğer konularla alakalı hiçbir görüş ve hiçbir beyanatı yok.
Siyasete kazandırdığı yegâne şey; hakaret ve tehdit...
Milattan önce, bugün kuyruğuna yapıştığı kişiyle kavga niza ediyor, O'nunla küfürleşiyordu. O buna, bu O'na saldırıyor, birbirlerine ağıza alınmayacak küfürler ediyorlardı.
Ne oldu, nasıl olduysa, "Türkiye'nin 11 Eylül'ü" dediğimiz olay sonrası durum birdenbire degişiverdi. O gün bu gündür, dünün bu iki can düşmanı birdenbire kanka oluverdi. Şimdi, bu ikisi birlik olup, kendilerinden olmayan herkese saldırıyor. Siyasi rakipleri başta olmak üzere, Belediye Başkanlarını, gazetecileri, sanatçıları, öğrencileri, sendikalı işçileri ve dahi sokakta röportaj verip
kendilerini eleştiren kim varsa gözaltına aldırıp tutuklatıyor.
Bizimkisi de bütün bu anti demokratik uygulamalara göz yumuyor ve hatta destek veriyor.
Ülkücü Dünya Görüşü bunların hiçbiri değildir ve olamaz da...
28 yıl içinde oluşturduğu yeni ülkücu tipi, kitap okumadığı, tarihini bilmediği ve ülkücülüĝün ne olup ne olmadığını öğrenmediği için, daha doğrusu, kendisine öğretilmediği için, Balgat'daki bu #DonKişot ve etrafındakilere teşkilatlardan ve tabandan hiçbir ciddi tepki gelmiyor.
Hal böyle olunca, atı alan Üsküdar'ı geçmiş oluyor...
Velhasıl;
Bu çapsızın marifetiyle, olan bu güzel ülkenin geleceğine oluyor...
1 note · View note