#eşeyli
Explore tagged Tumblr posts
Text
cinsel içerikli yazı (muhtemelen aklınıza hangisi değil ki diye geldi, muhtemelen haklısınız) okuma süresi yaklaşık 3 dakika
aeon.co da "13 Things that don't make sense" ile alakalı bir makaleye denk geldim, seksin evrim açısından nasıl bir çelişki olduğuyla ilgili bir paragraf vardı. "şöyle bir durum var: eğer bir canlı, kendi genlerinin devamı için ürüyorsa, neden bunun için (kendi türünde de olsa) başka birine ihtiyaç duyuyor? eşeyli üremede, anne ve baba çocuğun gen havuzunun bir kısmına etki etmek için, diğer kısmından vazgeçiyorlar."
günümüzdeki canlıları ele aldığımızda, bunun cevabı kolay: demek ki zamanında eşeyli (sikişerek) üreme yoluyla oluşan canlılar, diğerlerinden daha iyi adapte oldular ve bu sayede bugünkü canlı türlerinin büyük kısmı böyle. (bu kalıp canlılarla ilgili tüm soruları cevaplayabilir, dikkat ederseniz.) ancak nasıl ve hangi şartlarda soruları hala muallakta. makaleden hatırladığım kadarıyla, yapılan deneyler laboratuvar ortamında sikişerek üremenin daha iyi nesiller ürettiğiyle ilgili net bir sonuç vermemiş.
bence böyle sorular, renkli kitaplara hayvan fotoğrafı basmaktan daha anlamlı bir "evrim teorisi" eleştirisi oluyor ancak bu bilimsel teoriyi insan maymundan gelmiş mertebesinden öte öğrenmek zor geldiği için olacak, pek rating almıyor.
eşeyli üreme evrimsel açıdan bence çok acıklı bir olay. eş bulmak için harcanan enerjiyi, dökülen dili, ayırılan zamanı ve alınan hediyeleri düşünün. (ben erkek tarafıyım, evet.) sonra, ola ola çocuğun %50'si benim genlerimi taşımış oluyor. oturup herkes mitoz bölünerek (sikişmeyerek) ürese güzel güzel, böyle işlerle uğraşmasak olma mıydı? enerjimizi daha yararlı işlerde harcamış ve evliliğin getirdiği sosyal saçmalıkları hiç yaşamamış olmaz mıydık?
işte bu sorunun doyurucu bir cevabı bildiğim kadarıyla yok. makalede birkaç tanesine yer veriyor ancak cevapların, canlı bireylerinin kendilerinden daha üst bir düzen (tür) için yaşamaları gibi bir sonuç çıkıyor. mitoz bölünsek şahsım adına daha güzel olurdu, ancak insan türü açısından evlenip çoluk çocuğa karışmak daha güzel oluyor yani.
bence t��r seçilimi pek kabul gören bir düşünce değil, çünkü canlı bireylerin sırf kendi basit menfaatlerini değil, türlerinin akıbetini de düşündükleri gibi bir sonuç çıkıyor ve bu da evrimin temelindeki doğal seçilimle uyumlu değil. doğal seçilim bireyler mertebesinde işleyen bir mekanizma, bireyler sadece kendilerini düşünüyor ve güçlü bireyler türü yaşatmış oluyor. ancak bireyler türü düşünür deyince, bunun nasıl olabileceğini de söylemek lazım ve o daha da göte kazık bir mesele (evet kendime kazık arıyorum) onun için buradan çıkış görünmüyor. en azından bildiğim kadarıyla yok.
makaleyi okurken sex as overfitting protection? diye bir not almışım. bu yukarıdakileri de giriş niyetine yazdım. aklıma gelen bir fikir var: eşeysiz üreme, bireylerin birbirinin (mutasyonlar hariç) tam bir kopyasını çıkarması demek. Bu da çevre şartlarına daha sıkı bağlı bireyler oluşmasına sebep oluyor. belli bir ortamda gelişmiş canlı türü, o ortama azami ölçüde adapte olduğu için, ortam değiştiğinde ayakta kalması daha zor oluyor.
ben biyolog değilim, ancak (sizde ne derler?) makine öğrenimi (machine learning) bilirim. bir model, öğrenme verisine (training data) sıkı sıkıya bağlıysa, test verisinde çakar. matematik kitabındaki bütün sonuçları ezberleyip, sınavda çıkan soruları çözemeyen öğrenciler gibi.
benim bildiğim üzere DNA bir program. bu programı çevre şartlarına azami derecede uygun hale getirirseniz, şartlar değiştiğinde programın çalışması zorlaşır. eşeyli üremenin, DNA'daki programı test edip, öncekinden daha genel ve çevre şartlarına daha iyi adapte olan bir model oluşturduğuna inanıyorum. okuduğum kadarıyla bunu test eden bir deney gerçekleşmiş değil. biyolog olsaydım yapardım. biyolog olmasam da bilgisayar modelleriyle deneyebilirim gerçi ama alan değiştirmek için uygun bir vakitte değilim. buna ek olarak, anne ve babadan gelen genlerin rastgele değil, belli kriterlere bağlı olarak çocuğa geçtiğine inanıyorum. bu kriterleri bilmiyorum ve böyle hiçbir araştırma okumadım. buradaki mekanizmayı çözen, evrimin mutasyonlarının nasıl daha iyi bireyler ürettiğini de açıklamış olur, çünkü doğal seleksiyon işin ikinci adımını açıklıyor sadece. mümkün bütün mutasyonlardan çok az bir kısmı daha iyi bireyler oluşturduğu halde, nasıl oluyor da türler gelişiyor sorusuna da bir cevap olabilir bu. aynı zamanda bireylerin nasıl olup da tür seçilimi yapabildiğini de açıklayabilir. burada hala çok bilinmeyen var.
6 notes
·
View notes
Text
eşeyli üreme avantajları
Eşeyli üreme, doğanın sunduğu en etkileyici mekanizmalardan biridir. Bu süreç, canlıların daha güçlü, daha dayanıklı...
eşeyli üreme avantajları yazısı ilk önce Avantajları üzerinde ortaya çıktı.
... devamı için sitemize gidin
0 notes
Text
Eşeysiz Üremenin Eşeyli Üremeye Göre Avantaj ve Dezavantajları Nelerdir
Eşeysiz üreme, doğanın sunduğu ilginç bir mekanizmadır. Bu yöntem, birçok canlı türünün hayatta kalmasını ve...
Eşeysiz Üremenin Eşeyli Üremeye Göre Avantaj ve Dezavantajları Nelerdir yazısı ilk önce DezAvantajları üzerinde ortaya çıktı.
... devamı için sitemize gidin
0 notes
Text
+Sen benim kim olduğumu biliyor musun?
- Şey yani evet 🤔 En azından süreci anlatabilirim. Erkek eşeyli bir şekilde spermatozoitini dişinin yumurtasıyla birleştirir. Daha sonra zigot oluşarak embriyoyu geliştirir. Geçen belli bir süreden sonra ortaya çıkan kişilerden biri olmalısınız.
+Lan sen benle dalga mı geçiyorsun?
-Ne münasebet! Bilakis kim olduğunuzu bulmanızı yardımcı olmaya çalışıyorum. Muhtemelen 40 ila 150 milyon gibi bir sayı yüzünden şanslı olan sizin biraz kafanız karışmış olabilir. Acaba ben kimim, hangisiyim diyerek? Bazen akşam ne yediğimizi bile unuturuz öyle değil mi? 😉 Bu arada ben size bir şey sorsam nasıl olur? Kim benim siz olduğu mu biliyor?
İçaforiz
0 notes
Text
KLASİK EVRİM - SENTETİK EVRİM
Darwin’in klasik evrimi diğer nesillere aktarılmayan fenotip mutasyonları temel aldığı için çürüdü, geçerliliği kalmadı. Yerine genetik faydalı mutasyonları temel alan “sentetik teori” getirildi. Fakat pek çok evrim taraftarı bunu dahi bilmiyor.
Getirildi ama en küçük bilimsel değerliliği olmayan fenotip mutasyonları temel aldıkları için çürümüş, kokuşmuş, geçerliliği kalmamış bu nedenle doğruca bilimin çöplüğüne boylaması gereken iddialar hala evrime kanıt diye gösteriliyor ve insanlar aldatılıyor.
Günümüzde geçerli olan sentetik teoriye göre evrim kanıtları “faydalı ve genetik” mutasyonları temel almalı, gen havuzlarına eklemeler yapıp zenginleştirmeli, diğer nesillere aktarılıp biriktirilmeli, her türe özel olan gen havuzları ana şablonunu bir başka türe doğru değiştirip yeniden örgütlenmeli diğer ifade ile türlerden türlere geçişe neden olmalıdır.
Sentetik teorinin temeli olan bu öngörü şu yönlerden geçersizdir.
a)-Genetik mutasyonların büyük bölümü eşeyli üreme sırasında yok olur. Türler var oldukları ilk anlardaki yapılarına dönerler. Bilimde buna “ıraya dönüş” deniyor.
c)-Genetik mutasyonların tümü az ya da çok zararlıdır. Her hangi bir nedenle diğer nesillere aktarılır ise gen hastalıklarına neden olurlar.
d)-Hastalıklar evrim değil tersinimdir.
e)- Türler arası yalıtım vardır. Türlerden türlere geçiş imkansızdır.
#evrim#tersinim#sentetik teori#klasik evrim teorisi#mutasyonlar#gen havuzları#eşeyli üreme#gen hastalıkları#türler arası yalıtım
2 notes
·
View notes
Photo
0 notes
Photo
#erim#evrim nedir?#ateizm#bilim#ilk yumurta nasıl oluştu?#eşeysiz üreme#eşeyli üreme#memeliler#kuşlar#sürüngenler#iki yaşamlılar#balıklr#su solucanları#kambriyen dönemi#balıklar karalara nasıl çıktı? balık hava akesecikleri#akciğerler#vagina nasıl evrildi?#sivri fare#fare
0 notes
Photo
0 notes
Note
Nejla ben biseksüelim ve biyolojik olarak eşeyli üreme sistemine sahip olduğumuz icin ciftlesmenin erk-disi olması; eger olmuyorsa, karsı cinse cinsel istekte bulunmuyorsan buna hormonal bir degisiklik/farklılık/bozukluk der misin? homofobik olmayan biri hormonal bozukluk demişti. bana göre ise hormonal farklılık, mevcut sistemin dısına cıkmak. ya sence?
Cinsellik sadece üremek için değildir türümüz hayvanlardan ayrılalı çok oldu kaldı ki homo ilişkiler hayvanlarda da görülen bi durum. Hormonlardan bozukluktan bağımsız diye düşünmekteyim doğal bir olay, bozukluk değil
12 notes
·
View notes
Note
eşeysiz üreme evrime katkı sağlar mı? sağlamıyorsa neden
Evrim bir üst sistem değil ki bir şeyler katkı sağlasın ya da zarar versin, evrim canlıyla diğer canlılar ve ortam arasında gerçekleşen etkileşimlerle meydana gelen ve nesiller içerisinde gözlenen bir olgu. Eşeysiz üremenin evrimsel avantajını soruyorsan da genel anlamda birinci sırada birim zamanda oluşan canlı sayısının çokluğu gelecektir. Zaten evrimsel avantajı olmasa bu özelliği koruyan canlılar bu günlere gelemezdi ve bazı canlılar için eşeyli üreme çok daha avantajlı olmuş ki neslini sürdürme davranışı eşeyli bir karaktere bürünmüş, daha doğru bir ifade ile eşeyli üreyenler bu tür içerisinde çok daha avantajlı bir konumda olduklarından seçilim onlardan yana işlemiş.
1 note
·
View note
Text
Zekeriya aleyhisselam susunca biz ne işittik?
Genelde maddelerin donarken hacimleri küçülür. Suyunkiyse aksine artar. Bu sayede göller/nehirler dipten değil üstten donarak sinelerindeki hayatı korurlar. Normalde bir 'yanıcı' ile 'yakıcı'nın biraraya gelişi yangına sebep olur. Ama Hidrojen ile Oksijenin hukuku başkadır. Kardeşlikleriyle 'söndürücü' suyun varlığına hizmet ederler. Esasında kainatta bulunan metallerin erime ısısı epeyce yüksektir. Sıvı olmaya çok sıcak bakmazlar. Pardon. Asıl ancak çok sıcakken (b)akarlar. Ama cıva bundan istisnadır. Böylece termometrelerimize güzelce bir hizmet eder. Arkadaşım, hayret edersin, sanki her nerede bir kanun var yanıbaşında kardeşceğizi bir istisnası da vardır. Hatta o istisna öyle yerinde/gerekli bir istisnadır ki âkil olan şaşkınlıktan damağını şaklatır. En doğrusunu Allah bilir elbette. O varlığın bütününü gören 'ezel' makamının sahibidir. O makamda olmuş-olacak ayrımı yoktur. Hepsi bir 'Ol!' emrinin içindedir. Zamandan aşkındır. Biz, yani zamana mahkûm olanlar, kendi parçamızın rızkını kovalıyoruz. Mukayyet oluşumuz nedeniyle herşeyi sınırlarımıza buluyoruz. Bulandırıyoruz. Bunalıyoruz. Manzara, değil varolurken, yalnız gözlerimizde karışıyor. Karıştırıyoruz. Çünkü sığmıyor. Çünkü saramıyoruz. Yarımlıklara 'şer' diyoruz. Tamamlananlara 'hayır' namını takıyoruz. Tamamına varıncaya kadar her 'hayır' gözümüzde 'şer' kalıyor. Bizi bu yanılgıdan ancak vahy-i ilahî kurtarıyor. Göremediğimiz bütünlüğün haberlerini veriyor. Çözemediğimiz yarımlıkları çözmeyi öğretiyor. Hikmetini bilince 'yaşananın şahitliğimizden ibaret olmadığını' sezinliyoruz. Böylece 'âlem-i şahadette' yani 'şahit olunanlar âleminde' yani 'parçalar âleminde' yaşayan bizler, bir lütf-i ilahî ile, parçalanmıyoruz. Parçalanan varsa 'ezel'in sahibinden gelen haberlere kulak tıkayanlardır. Zekeriya aleyhisselamın sessizliğini düşün mesela. Kalbinin kulaklarında çın çın çınlasın. Hani Âl-i İmran sûresinin 40. ayetinde kısa bir mealiyle buyruluyor: "Zekeriyya: 'Rabbim!' dedi, 'bana ihtiyarlık gelip çattığına, üstelik karım da kısır olduğuna göre, benim nasıl oğlum olabilir?' Allah şöyle buyurdu: 'İşte böyledir; Allah dilediğini yapar.'" Ve 41. ayette şöylece ekleniyor: "Zekeriyya: 'Rabbim! (Oğlum olacağına dair) bana bir alâmet göster' dedi. Allah buyurdu ki: 'Senin için alâmet; insanlara, üç gün, işaretten başka söz söylememendir. Ayrıca Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et.'" Bazı müfessirler bu 'konuşamama'nın Zekeriya aleyhisselamın 'hiçbir fiziksel eksiği olmadığı halde bunu başaramaması' olduğunu söylüyorlar. Allahu'l-a'lem. Bana da bu mana sıcak görünüyor. Çünkü biliyorum. Mürşidim söylemişti. Bir kanunun kırılabileceğinin delili kırılan başka kanunlardır. Ne zaman bir 'sıradışılık'la tanışsak o bize bir/birçok 'istisnayı' tanıtır. Kardeşlerinden haber verir. Mucizelerin bir hikmeti de budur. Hani, yine mürşidim, 'İsa aleyhisselamın babasız dünyaya gelmesi' konusunda şüphesi olanlara der: "Nusûs-u kat'iye ile Hazret-i İsâ aleyhisselâm pedersiz olduğu kat'iyyeti varken, tenâsüldeki bir kanunun muhâlefetini gayr-ı mümkün telâkki etmekle, vâhî te'vilât ile bu metin ve esaslı hakikati değiştirmeye teşebbüs edenlerin sözüne ehemmiyet verilmez ve ehemmiyete değmez. Çünkü, hiçbir kanun yoktur ki, şüzuzları ve nâdirleri bulunmasın ve hâricine çıkmış fertleri bulunmasın. Ve hiçbir kaide-i külliye yoktur ki hârika fertler ile tahsis edilmesin." Bunun kainatta da birçok örneği vardır. Hatta, değil derinlikli okumalarla, ortaokul-lise seviyesindeki biyoloji bilgisiyle bir insan 'eşeysiz üreme' diye birşeyin varlığını bilir. Bitkilerde/hayvanlarda varolan nümunelerini tanır. Hatta bazen 'eşeyli' bazen 'eşeysiz' çoğalabilen canlıların varlığını yakinen biliriz. İşte bu tür misallerle Cenab-ı Hakkın verdiği ders açıktır: "Bu kanunu, bakınız, ne kadar kolay kırıyorum. Birçok örneğini görüyorsunuz. Bilimadamları bulup öğretiyorlar. O halde bu kanunu başka bir yerde daha kırabileceğimden neden şüphe ediyorsunuz? Neden İsa aleyhisselamı babasız yaratabileceğime şaşıyorsunuz?" Bediüzzaman da sözünün devamında der: "Hem her baharda gözümüzle gördüğümüz, yüz bin envâın kısm-ı âzamı, hadsiz efradları, kanun-u tenâsül hâricinde—yaprakların yüzünde, taaffün etmiş maddelerde—o kanun hâricinde îcâd edilir. Acaba mebdeinde ve hattâ her senede bu kadar şâzlarla yırtılmış, zedelenmiş bir kanunu, bindokuzyüz senede bir ferdin şüzûzunu akla sığıştıramayan ve nusûs-u Kur'âniyeye karşı bir te'vîle yapışan bir akıl, kaç derece akılsızlık ettiğini kıyâs et." İşte bence 'sapasağlam iken konuşamamak' da Zekeriya aleyhisselamla verilen bir derstir. Bir kanununu kırabilen Allah her kanununu kırabilir. Çünkü yalnızca bir kanunun kırılması bile 'hikmeti iktiza ettiğinde' kanunlarını iptal edebilecek bir Allah'ın varlığını öğretir. Demek, hâşâ, Allah kanunlarının esiri değildir. Mucib-i bizzat değildir. Allah'ın böyle bir Allah olduğunu anladıktan sonra sarsılmaz sandığımız yasaların ne engel olabilirliği vardır? Yoksa onların Allah'tan hariç, hâşâ, gücü mü vardır? Sırf yazılmış olmakla, cümle, yazarını kendisini değiştirmekten alıkoyabilir mi? Bu paragrafta belki yirmi kelimeyi değiştirdim. Ne engelledi? "İşte böyledir, Allah dilediğini yapar!" Sözde müessiriyetlerimiz de Allah'ı anlamaya kapı olur. Mürşidim mezkûr metnin finalinde der: "O bedbahtların kanun-u tabiî tâbir ettiği şeyler, emr-i İlâhî ve irâde-i Rabbâniyenin küllî bir cilvesi olan âdetullah kanunlarıdır ki, Cenâb-ı Hak, o âdâtını bazı hikmet için değiştirir. Herşeyde ve her kanunda irâde ve ihtiyârının hükmettiğini gösterir. Hârikulâde bazı fertlerde hark-ı âdât eder." Evet. Binler kere 'evet.' Kaideler ve onları bozan istisnalar sayısınca 'evet.' Her yasayı belirleyen yasa, her yasanın üstündeki yasa, her yasayı değiştirebilecek yasa, Cenab-ı Hakkın şe'n-i Rububiyetidir. Şânıdır. Esmaü'l-Hüsna'sıdır. Onun neyi/nasıl yaratacağını bizim çıkarımlarımız değil onun yaratış ahlakı belirler. İster Zekeriya aleyhisselamı sapasağlam iken susturur, ister kısır eşinden Yahya sahibi yapar, isterse de Meryem annemizi İsa aleyhisselama babasız kavuşturur. Arkadaşım, haddini bil, okumayı zor-bela başardığın küçüğün küçüğü parçalar üzerinden bütünün sahibine racon kesemezsin. Ancak vahyinde söylediğini alırsın. Çünkü o, bizim okuduğumuzdan çok, kendisinin haber verdiği gibidir. Elhamdülillah. Elbette.
10 notes
·
View notes
Video
instagram
Denizyıldızı (Starfish) (Asteroidea) Tropikal bölgelerden soğuk kutup denizi sularına kadar deniz tabanında 1.500 kadar denizyıldızı türü bulunur. Deniz kıyısından 6.000 m. derinliğe kadar olan bölgede yaşarlar. Hem eşeyli hem de eşeysiz olarak üreyebilirler. Tipik olarak merkezî bir disk ve beş kollu bir yapıya sahip olan denizyıldızlarının bazı türlerinin kol sayısı beşten fazladır. Denizyıldızlarına ait fosil kayıtları yaklaşık 450 milyon yıl öncesine, Ordovisyen döneme dayanır ve günümüzdeki örneklerinden farklı değildir. Denizyıldızlarını ve her canlıyı Allah yaratmıştır. (Yasin/79: O, her yaratmayı bilir.) #deniz #denizyıldızı #yıldız #starfish #asteroidea #tropikal #bölge #soğuk #kutup #tür #kıyı #denizkıyısı #sahil #derin #yaşam #denizcanlıları #eşeyli #eşeysiz #üreme #kol #fosil #ordovisyen #canlı #Allah #yaratılış #creationisfact #evrimyok #evrimyalanı #yaratılışgerçeği https://www.instagram.com/p/BrBLW9GgGUF/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=wpxzhopq4x3p
#deniz#denizyıldızı#yıldız#starfish#asteroidea#tropikal#bölge#soğuk#kutup#tür#kıyı#denizkıyısı#sahil#derin#yaşam#denizcanlıları#eşeyli#eşeysiz#üreme#kol#fosil#ordovisyen#canlı#allah#yaratılış#creationisfact#evrimyok#evrimyalanı#yaratılışgerçeği
0 notes
Text
Tohumlu Bitkiler Odunsu Taksonlar
Tohumlu Bitkiler Odunsu Taksonlar
10 sonuç Boyut Önizleme İndirme Kingdom:plantae Subkingdom:tracheobionta Hepaticanobilis …Ranunculussardous –odunsu sarılıcı-Anemonecanadensis. Ranunculusabortivus Ranunculussardous. Çiçekler tek, rasemus, kimozve panikuladurumda, erdişi, nadiren bir eşeyli, …Kaynak: https://avys.omu.edu.tr/storage/app/public/taytas/61186/11 dikotiledon taksonlarından örnekler.pdf KB Önizle İndir Peyzaj Ve Sus…
View On WordPress
0 notes
Text
EVRİM DENEN HABİS UR
Evrim; rastlantılarla oluştuğu varsayılan bir canlı hücresinin zaman içinde değişip geliştiği; sonuçta, içlerinde bitkilerin, böceklerin, hayvanların bulunduğu tüm yaşam dünyasının (yaklaşık otuz milyon canlı türünü) oluştuğu iddiasıdır.
Evrim bilimsel bulgulara değil de ateizmin ilkelden gelişkine doğru oluşum inancını temel alır.
Bu gün evrim; anlamlardan anlamlara, renklerden renklere girebilen, herkesin anlayışına; o anki ihtiyacına uygun tanımlar yaptığı, lastik gibi uzayıp kısalabilen tam bir anlam ve tanım karmaşası içindedir.
Evrim insanlık tarihinin en çok suiistimal edilen öngörüsüdür.
Yalanlarla, sahtekarlıklarla, algı operasyonlarıyla inanılmaz derecedeki saçmalıkların bilimsel gerçekler olduğu inandırılıyor.
İnanılmaz bir şey ama insan aklıyla, mantığıyla medeniyetiyle.. açık alay etme, aptal yerine koyma olmasına rağmen pek çok insan bu saçmalıkların gerçekliğine inandırılmış.
Maddeler halinde bir kaçını yazayım.
a)-Canlılara doğal olan zaman içindeki değişimlerin tümü evrim olarak yorumlanıyor. Gerçekte değişimler evrim değil tersinimdir.
b)-Evrimin temeli değişerek GELİŞİM ve türlerden türlere geçmedir. Rastlantılarla oluştuğu varsayılan bir canlı hücresi değişip gelişerek tüm yaşam dünyasını meydana getirdiği iddiasıdır.
Fakat bu iddia bilim dışıdır. Değişerek gelişim termodinamiğin ikinci kanunu ile çelişir. Canlı hücreleri, canlı bedenler gibi ultra - ultra kompleks yapılar zaman içinde değişerek gelişme bir yana tersinime (bozuma) uğrarlar. Bu gerçeği günlük hayatımızda hastalanma, yaralanma, sakatlanma, yaşlanma vb olumsuzluklar halinde rahatlıkla gözlüyoruz.
c)-Evrim için türlerden türlere geçiş şarttır. Fakat bu da imkansızdır. Nedenlerinden bir kaçını yazayım.
1)-Türler arasında tür yalıtımı denilen doğal engeller vardır. Örneğin eşeyli üreme ve türler arasındaki kromozom sayı farklılıkları türlerden türlere geçişi imkansız yapar. Sadece bu gerçek bile evrimi temelden çökertir.
2)-Evrim için değişerek gelişim yani faydalı mutasyonlar şarttır. Fakat termodinamiğin ikinci kanunu gereği mutasyonların tümü az ya da çok zararlıdır. Bunu canlılara tersinim olarak gözlüyor ve sınıyoruz.
3)-Evrim için değişimlerin diğer nesillere aktarılıp biriktirilmesi şarttır. Değişimler genetik olmak zorundadır. Nitekim günümüzde geçerli olan sentetik teori genetik mutasyonları temel alır.
4)-Genetik mutasyonların tümü az ya da çok zararlı olduğu gibi eşeyli üreme sırasında büyük oranlarda yok edilir. Diğer nesillere aktarılmaz. Bir bakıma yavruların gen havuzları aslına uygun düzeltilir.
5)-Herhangi bir nedenle diğer nesillere aktarılan mutasyonlar genetik hastalıklara neden olurlar. Bu gün tanımlanmış yüzden fazla gen hastalığı vardır. Gün güne de artmaktadır.
6)-Evrim doğru olsa idi genetik mutasyonların en kolay diğer nesillere aktarıldığı yakın akraba evlilikleri faydalı olurdu. Halbuki zararlıdır.
Evrim yalanlarla, sahtekarlıklarla, algı operasyonları ile yatılmaya çalışılan tam bir saçmalıklar zinciridir.
Ateizmin ilkelden gelişkine doğru oluşum inancına uygun tek öngörü olduğundan ateistlerce sahipleniliyor.
Günümüz bilimi ne yazık ki ateizmin güdümündedir. Tarafsızlığını yitirmiştir.
İnanılmaz derecedeki saçmalıklar bilimsel gerçekler diye çocuklarımıza okullar da okutulup öğretiliyor, beyinleri yıkanıyor, aydın geçinen yobazlar haline getiriliyor.
Bilimsel öngörüler diye önümüze getirilenleri sorgulamadan gerçek kabul etmeyelim. Bu konuda çok dikkatli olalım.
Teknoloji yönünden çağ atlamış olsak da bilim yönünden tarihimizin en karanlık dönemini yaşıyoruz.
Çok ama çok dikkatli olmak zorundayız.
1 note
·
View note