#devrilmek
Explore tagged Tumblr posts
Text
Zaman zamana devrilir,
Eşya eskir, insan eksilir...
@ayhancabakislar
#güzel sözler#söz#hayat#şiir#edebiyat#yaşamak#aşk#gitmek#zaman#Devrilmek#İnsan#Eşya#Eskimek#Eksilmek
12 notes
·
View notes
Text
Ayakta olduğun sürece devam etme şansın olacaktır.
Yorgunsam ve umutsuzsam ayakta olmanın ne faydası var?Her an devrilebilirim sonuçta.
Teslim olmak onursuzluk mu?
Çaresizce çırpınmamı söylüyorlar..Sonuna kadar kabullenmememi..
Olmuyor, Yapamıyorum.
Tüm soğukluğumla kenara çekiliyorum.
4 notes
·
View notes
Text
Konuşulan konunun ardından çalan şarkı @devrilmek jwbxjejsjehdurheishjwnd
5 notes
·
View notes
Text
Maglev treni veya manyetik raylı tren, saatte 1000 km hıza sahip. Çin'de hizmet veriyor. Konya'dan biniyorsun 15 dakika sonra Ankara'dasın. Ankara'dan İstanbul'a 30 dakika. Ankara Kars bir saat. Muğla'dan Ardahan'a 1 saat 45 dakikada gidiyorsun. Edirne'den Hakkâri'ye 2 saatte gidiyorsun. Güneş enerjisinden elektrikte bedava. Demir yolu asfalt yolun üçte biri fiyatına yaptırıyorsun. Manyetik trende devrilmek ve raydan çıkmakta yok. Kaza sıfır. Düşünün ne üretirsen üret istediğin yere bir saatte yetiştirdiğini. Muğla'dan Ardahan'a 2 günde çilek gitmeyeceğine göre...
Bu arada hızlı trenler 2-3 yıl içinde kendini amorti ediyor. Enerji bedava biletler çok ucuz o zaman her yere git gel. Kimse hapishaneye dönen şehirlere yaşamaz. Dolmuş gibi her 15 dakikada bir durakta bekle ve bin. Şehirler arası bile işe geç kalmıyorsun.
Muzaffer Kılıç
4 notes
·
View notes
Note
Nej dolabımın içini düzenlemek istiyroum. Her şey üst üste ve çok düzensiz geliyor. Özellikle kazakları organize ederken sıkıntı yaşıyorum 3-4 tanesini üst üste koysam devrilmek üzere bekleyen bi gökdelene dönüşüyor. Kıyafet dolabı tips gelebilir mi lütfen 🙏🏻 sen nasıl önünü alıyorsun dolap içi karışma durumunu
ben ikiye boldum dolabi. buyuk iki cekmecem var oraya elimin hep gittigi RAHAT seyleri koyuyorum. sortlar tisortler fln. ama mesela hep giymedigim tisortleri degil? kumasina bogazina bagli iste anladiniz. rafli kisima da daha disari cikmalik kiyafetler ve occasional seyleri yerlestiriorm. etekler bi kenarda sortlar baska bi kenarda pantolonlar ust prcalari fln...
genelde elim hep cekmeceye gittigi icin cekmecem surekli dagilio ama onlari duZenlemek kolay oluo. cunku diger seyleri bozmamis oluyolar
10 notes
·
View notes
Note
Tedavisi yok mu
Var ya delirmek ya da devrilmek
4 notes
·
View notes
Text
Putlardan da eskidir
devrilmek ve yıkılmak
1 note
·
View note
Photo
Altınordu’da öğle saatlerinde meydana gelen ve etkili olan şiddetli fırtına olumsuzluklara yol açtı. Fırtına sebebiyle Teleferik Alt İstasyonu ve Ters Ev yanında bulunan ağaç hasar gördü. Ağacın kök kısma çatlarken devrilmek üzere kolları halat ile bağlandı. Fırtına nedeniyle birçok binanın çatısında hasar oluştu. https://www.instagram.com/p/CpdBq01semo/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
Text
Sen gitmezdin. Herkes gitse de sen gitmezdin. İnanmıştım. Güvenmiştim. Bir dağ misali sana yaslanmıştım. Sen gittin, o dağ üzerime devrildi. Neden inandırıp yarım bıraktın?
26 notes
·
View notes
Text
Sandığım kadar güçlü değilmişim birkaç sözle devrilmişim.
6 notes
·
View notes
Text
"Gününü mucizelerle doldurmaya kararlı keramet sahibi biri olarak kalkmak, sonra da akşama kadar temcit pilavı gibi aşk ve para sıkıntılarını ortaya sürerek dönüp dolaşıp yatağına devrilmek... Ne çok yoğunlaşma, hüner ve davranış inceliği gerekir bize, varoluş nedenimizi yok etmek için!"
6 notes
·
View notes
Text
Yıkılmak ile devrilmek farklı şeylerdir Kemal. Bu duvar mesela, yıkılacak olsa yavaş yavaş yıkılırdı. Ama hiç beklemediğim bir anda birden üstüme devrildi Kemal.
4 notes
·
View notes
Text
Kelimeler kaçtı benden. Gün kaçtı. Gece kaçtı. Ben kendimden bi yabancı kadar kaçabildim. Eski bir tanıdığın kaçtığı kadar geçmişten, kaçtım. Cehennemin 8. katına saklandım. Prangalar eskittim. Ağız dolusu konuştum. Yaslar tuttum. Yaşlar aldım, her anlamında. Yerin dibini terk edemedim. Kaçamamışım. Yalanmış. Kaçmakta kaderdeymiş. Ölmek, yaşamdan kaçmakmış. Eğer umudumuz olmasa bilinsin ki kaçarmışız. Yerin dibindeki çamura daha da batarmışız. Devrilmek anayasanın ilk 4 maddesiymiş. Değiştirilmesi teklif dahi edilmezmiş. Ve biz evrilirmişiz, yere. Konaklayan bu geçişler ya da geçilmeyenler için özürler getirdim. Çok şeyimi alıp kaçmışlar. Bir yangının tüm korları kalbimi dağladı. Borçlarıma karşılık soluk sattım. Düşüncelerim kilo aldı. Bunların hepsi için özürler getirmiştim. Çantam da kaçabilmiş. Ben dönemedim bile, geriye doğru. 5 karış toprağa döneyim dedim. Olmaz dediler. Bak gördün mü? Ben ne yerin dibini terk edebilirim ne de toprağıma geri dönebilirim. Bu gerçek seni bilmem ama beni yaşamdan kaçırtır.
11.09.21
4 notes
·
View notes
Text
Ankara başkent olunca.
13 Ekim 1923. Tek maddelik bir kanunla, Ankara'nın başkent olması Meclis tarafından kabul ediliyor. Ankara başkent olmuştur ama savaşta yendiğimiz emperyalist ülkeler bu kararı tanımazlar. Evet, yanlış okumadınız. Tanımazlar! Temsilciliklerini İstanbuldan Ankara'ya getirmeyi reddederler. Türk Dışişleri Bakanlığı bunlara sürekli çağrıda bulunur ama sonuç hep aynıdır:Hayır! Dünya diplomasi tarihinde böyle bir olay olmamıştır. Direnenlerin başını İngiltere çekmektedir. Fransa, İtalya ve diğerlerinin tavrı da aynıdır. Arşivler açıldı. Bu büyükelçiliklerin kendi ülkeleriyle bu konuda yaptıkları resmi yazışmalar bugün elimizde. Bunlarda hep şu görüşe yer verilir:‘‘Cumhuriyet rejimi tutmayacak ve çökecektir. Dolayısıyla, İstanbul yeniden başkent olacaktır. Büyükelçiliği Ankara'ya taşımaya gerek yoktur.’’Aradan iki yıl geçer. 1925 yılında Ankara'da sadece iki büyükelçilik vardır. Sovyetler Birliği ve Afganistan. Genç Cumhuriyet rejimi, bunu bir onur sorunu yapar. Sürekli girişimde bulunur ama sonuç alamaz. Yabancılar da bir yerde haklıdır! İstanbul'daki büyükelçilikleri genelde Boğaz kıyısında, ya da kentin en seçkin yerlerindedir. Sosyete, kaymak tabaka oradadır. Şimdi ne yapacaklardır bir oteli bile olmayan bozkır kasabası Ankara'da! Gerçi yeni devlet onlara kasabanın en çok gelişecek yerlerinde, büyükelçilik binalarını yapsınlar diye arsalar vermiştir, ama kime ne!İstanbul'daki İngiltere Temsilcisi Henderson, Londra'ya yazıyor:‘‘Ankara'nın başkent olarak kalması, Mustafa Kemal'in plan ve ihtirasları için gereklidir. Ben bugünkü Büyük Millet Meclisi'nin 2 yıllık ömrü olacağını ve Ankara'nın da en az 2 yıl başkent kalacağını sanıyorum. İstanbul'un çekim gücü fazladır ama Türk hükümetini tekrar Boğaz kıyısına çekebilmek için 2 yıldan fazla zaman geçebilir.’’ Aradan tam 6 uzun yıl geçer ve direniş cephesi 1929 yılında önce İtalya ile çözülür. Bu ülke, büyükelçiliğini Ankara'ya taşımaya karar verir. Ardından Fransa çözülür...Ve İngiltere, büyükelçiliğini İstanbul'dan Ankara'ya 1930 yılında, Ankara'nın başkent oluşundan tam 7 yıl sonra getirir. İşte, Ankara'nın başkent olmasından sonra yaşadığı serüvenin bir bölümü böyle. Genç Cumhuriyet rejiminin bu emperyalist ülkelerle her konuda nasıl boğuştuğunu, bizi nelerle uğraştırdıklarını, ayağımıza çelme takmak, bizi zayıf düşürmek, peşlerinden koşturmak, incitmek, küçümsemek ve adam yerine koymamak için ne gibi oyunlara başvurduklarını görüyor musunuz!
Ankara'nın başkent olmasından sonra gelişen olayları, Büyükelçi Bilal Şimşir'in ‘‘Ankara Ankara... Bir Başkentin Doğuşu’’ isimli kitabından (Bilgi Yayınevi) okuyunuz. Bir ibret belgesidir. Şimşir belgelerle aktardıktan sonra şöyle diyor:‘‘ Böyle bir ‘ikilik' tarihte görülmüş değildir. Bir devletin başkenti bir şehirde, o devlette görevli yabancı diplomatik temsilciler ise başka şehirde! Yeryüzünde hiçbir devlete böyle bir muamele reva görülmemiştir. Başka devletler de tarih içinde başkent değiştirmişlerdir. Başkent değiştirmek veya yeni bir başkent kurmak, bir devletin egemenlik hakkıdır. Başkentini değiştirdi diye cezalandırılan yalnız Türkiye olmuştur. Ankara'yı başkent yaptı diye yeni Türk rejimi yıpratılmak, devrilmek istenmiştir. Türk'ün en doğal hakkı, adeta bir suç gibi görülmüştür. Türk ulusu, bu en doğal hakkını kabul ettirebilmek için akla karayı seçmiştir.’’Kolay gelmedik bu günlere..........
4 notes
·
View notes
Text
YAS
Cehennem neydi Aphareka,
neyin yangınıydı o hiç sönmeyen?
Yokluğu muydu cennetin?
Rüyaya sarılmak üzereyken
kabusa devrilmek miydi sonra?
Kuru dudaklarımızla vahaya koşarken
kum dolu ağzımızla ölmeyi dilemek miydi?
Yaz geldi buralara Aphareka.
Doğuş çığlıklarıma değdi değecek mevsim.
Tende güneş, denizde mavi;
lakin yok
hayatı kuyruğundan tutup
coşmak hevesim.
Sana kızıl çukurlarından yazıyorum cehennemin;
dinmeyen ızdırapların ülkesinden.
Umutsuzluğun;
büyüdükçe büyüyen o şişman zorbanın
is kokulu evinden.
Başımı ellerime yaslıyorum, uzun uzun.
Yemek haram,
gülmek haram,
sevmek haram bekleyişler büyütüyorum karnımda.
Zebaniler taze gövdeler atıyor al ağızlı çukurlara.
Tanıyorum onları,
harlandıkça ateş
artıyor salyaları.
midemde hep aynı bulantı,
kendime küsüyorum.
İnsan ellerime, ayaklarıma
fırtına olup da yağmayan efkar bulutlarıma
fena halde kızıyorum Aphareka.
Topal ruhumu yaslayacak
bir serin gölge,
aklımı kaçırıp kurtaracak
bir küçük cennet arıyorum.
Susuyorum, konuşuyorum,
oturuyorum, kalkıyorum.
Bir yerlerden ötelere,
ötelerden bir yerlere gidiyor geliyorum.
Alevleri görüyorum,
alevleri duyuyorum,
hayattayım;
yine de
ölüyorum Aphareka.
Derya Cesur
Temmuz 2021
#manavgat #marmaris #kütahya #bodrum #osmaniye #mersin #milas #yangın #yangınterörü #yas #demlikedebiyat
6 notes
·
View notes
Text
"Komünistler dünyanın her yerinde burjuvaziden daha akıllıdır; şeylerin varoluşunu ve gelişmesini çekip çeviren yasaları kavrarlar, diyalektiği kavrarlar ve daha ileriyi de görebilirler. Burjuvazi bu gerçeği hoş karşılamaz, çünkü devrilmek istemez... Ama işçi sınıfı, emekçi halk ve Komünist Partisi için devrilmek diye bir şey söz konusu değildir; onlar için söz konusu olan, sınıfların, devlet iktidarının ve siyasi partilerin son derece doğal bir biçimde ölüp gidecekleri ve insanlığın Büyük Uyum dünyasına gireceği koşulları yaratmak üzere olanca güçleriyle çalışmaktır." Mao Zedung
14 notes
·
View notes