#gokyuzununyasi
Explore tagged Tumblr posts
Text
Önceden seni düşünmek kırık bir aynadan güneşi görmeye benziyordu. Seni düşünmek benim gözümde milyonlarca kez güneşi görmek demekti. Şimdi gecenin yarısı ve seni düşünüyorum. Değil güneşi, ışıkları bile kapattım. Seni düşünmek beni eskiden mutlu ediyordu, sen artık iki sigaralık bi mevzusun. 1.9.24 23.10
9 notes
·
View notes
Text
sağanakla dolmuş bir sığınağın sığınağı
Bir girdapın içindeyim. Dönüyorum, dönüyorum. Ben yükseldim sanarken dibe daha da sert çakılıyorum fakat bir dibe çöküşün seni göğe nasıl yükselttiğini de kendi gözümle gördüm. Kabullendim; hayatın siyah ya da beyaz gibi keskin çizgileri, sınırları yok. İnsanların aksine. Hayat, grinin tonlarından oluşan bir yer. O yüzden kendimi yumuşatabilmeyi hayattan öğrendim. Çünkü sen istersen dipte ol istersen gökte, sen devam etmezsen hayat bir şekilde senin yerine devam etmenin bir yolunu buluyor. Senin ağlamaktan şişmiş, indiremediğin gözlerinle karşıladığın o sabah bir şekilde doğuyor. Senin mevsimlerin ne kadar fırtınalı geçerse geçsin, dışarıda yaz geliyor ve sen tüm filizlenen çiçekleri de söksen baharın gelişini engelleyemiyorsun. karanlıkta merhem sürdüğün hiç bir yarayı güneş doğunca saklayamıyorsun. Zamanı bir saniye bile geriye alamıyorsun ancak geçmişin yasını tutmaya devam ediyorsun. Ben kendimi bildim bileli güçlü bir insandım fakat artık daha güçlü hissediyorum. Kendi geleceğime, geçmişimden ders almayı öğrettim. Hazmedemediklerimi kustum ama sonunda sindirdim tüm olanları. Yasımı tutmuyorum, anıyorum ara sıra. Belki hala yaz gelmedi ve güneş vurmadı pencereme ama ne bir mevsimin geleceğini engelleyebilirsin ne de bir güneşin doğuşunu. Kendini bu dünyaya yeniden getiremeyeceksin o yüzden kendine yaslan ama yük olma. Kendi cesedini sırtlıyorsun diye kimse sana mucizeler bahşetmiyor. Sen kendini korumayı istemezsen daha da önemlisi öğrenmez isen kimse sana çevrilen bir silaha atlamayacak. Kimse kolundan tutup uçurumun kenarından çekemeyecek seni. O yüzden neyi yapmayı bekliyorsan bu hayatta bekleme. kendin yap. Dip sıkışık bir yer düşerken de yükselirken de ikinci bir kişiyi bulamazsın omuzlarında. Birisi bekliyorsan, o kişi kendin olmalısın. Mutlu olmayı bekliyorsan ne zaman vazgeçersen o seni bulacaktır. Hüznün seni sürekli kovaladığı yok. Sen onun evindesin ve çıkmak nedir bilmiyorsun sadece.
06.03.2024 21.12
11 notes
·
View notes
Text
Ekstra hiç bir şey yok. Standart. Stabil. Doğrularımın eğri gölgeleri yaşamsal ve bir o kadar da ölümsel. Kendimi nerden ele alsam bilmiyorum, nerden tutsam elimde kalıyorum. Fazla fedakarlığın bencilliğin yansıması olduğunu biliyorum. Çünkü senin bütün yansımalarında kendimi gördüm. Tüm sivri köşelerine dizlerimi çarptım. Kendi yaramı beremi kendim gördüm. Değdirmedin bana ya gözünün ucuyla merhametini. Ayağımın altından yeri altüst ettin sen benim. Benim hayatımın kuzeyi şaştı. Sevdiğin o kutup yıldızıyla öldüm ben. Cenazeme gelmedin ama çiçeğini gönderdin. Diktiğin o dikişlerime kanı yine sen ektin. Küfürler getirirdim, dünya üzerinde kötü bildiğim ne varsa adresini yazdım üstüne. Siktir git lan benim hayatımdan. Yeter. Kaçırdım ulan aklımı. Canımdan canımı söktün, dindiremedim gözyaşlarımı. Okşadığın saçlarımı sen uzun seviyorsun diye kestim. Belime gelen saçlarım şimdi değmiyor omuzlarıma. Bana geçirdiğin urganı çıkaramadım belki ama ayağının altındaki sandalyeyi ben iteceğim göreceksin.
15.01.24 23.42
8 notes
·
View notes
Text
Tamam, konuşalım. Hiçbir şey olmamış gibi öyle havadan sudan mı konuşalım? Senin istediğin kişiyi oynayıp mı konuşayım ya da ben susayım sen mi konuşacaksın? Sorunlarımızı mı konuşalım senin haklı olduğunu söyleyerek desibel sınırımı delmeden, yoksa sen mi bağırırsın ben mi susarım? Sen mi haklı olduğunu konuşmak istersin, ben mi haksız olduğumu anlatayım? Konuşuruz, elbette konuşmasına ama senin istediğin gibi. Senin işine nasıl gelecekse konuş, benim susmaya bile halim kalmadı. Çok soğumuşum hislerden. Korkutmuşum kendimi. Uzaklaşmışım insanlardan, üstlerine koşarken. Beni en çok konuşurken anlatıyorum sanmışlar, suskunken anlattıklarımı duyamadılar. Kötüyüm dediğim hiçbir anım, “iyiyim”in önüne geçemedi hissizlikte. Oysa ben lal, hislerimi kaybedince çok ağlamıştım. Her şeyimi aldılar, bana bir canım bir de ağlamalarım kaldı.
07.08.23 01.38
7 notes
·
View notes
Text
İçimdeki sıfır çarpanını kendime bölünce belirsizlik buldum.
Saat gece yarısını geçti. Yaşım yirmiye dayadı merdivenini. Uykum bu gece benim değil, baş ağrılarımın tuttu tarafını. Neyseki bu gece ben kendimin tarafındayım. Kaç hafta ya da kaç ay oldu bilmiyorum ama kendimi görmekten o kadar korktum ki beni yansıtıyor diye yazmadım. Tek taraflı bir ateşkes imzaladım cümlelerle. Sanırım bu gece hatta bu süreçte sadece anlayış ile doluyum kendime. Nefretimi kimin mezarına ektim bilmiyorum ancak kendi kefenimi kontrol ettim cepleri yırtık değildi. Ş��pheli ve de nihayet. Kendimle barıştım. Benim suçum değildi. Kabullenmemin yıllarımı almasını geçtim beni de benden aldı. O yüzden şimdi döktüğüm bu gözyaşları gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki kendi kucağıma yattığım için. Ben elimden geleni de yaptım, ardını da açık yüreklilik ile fazlasını da. Bundan ilerisi gerçekten boyumu aşıyor, yüzmeyi de pek sevmem dalgalı denizde. Bundan ilerisi zaten yolun sonu olur benim için. Bütün anlamlarıyla. Daha önceleri neyi istediğimi öylesine iyi bildiğimi sanıyordum, şu an elimde sadece neyi istemediğim var. Ki bunu da söylemeden geçemeyeceğim: ellerim gri. Sorumluluk almak da ödünç vermek de korkunç sancılıymış. Bu bir tercih meselesi bile değildi. Bir kere aşınca tam manası ile asla bırakılmayan, kendinin unutulması istemeyen kıskanç birisiymiş. Bu belki de kendime bir “hoşgeldin” yahut “güle güle” o yüzden eteğimdeki tüm harflerimi dökücem. Aslında döksem mesela tüm içimi. İçim dışıma çıkana kadar ağlarım. Pınarlarım kurudu inan. İçimde birisine ama kime sesleniyorum bilmiyorum. Gölgemi kaçırırsam bu hengameden kurtulurum sandım. Saye diye çığlıklarımı hep bundan attım. Şimdi cesaretimi topladım arkama baktım; yok saye falan. Gölgem bile yok. O sorumluluğu ben işte öyle yalın sırtlandım. O yüzden saye falan değil bu kez. Bak kızım yağmur. Kendine hor davranmayı kes. Müziği biraz azalt. Yemek yemeyi unutma. O vitaminleri al. Çıkman gereken doktor kontrollerini artık aksatma. Aynalara göz devirmeyi de unut artık bi kırığın bitişinde. İyiyim demeyi azalt. Güçten, güçsüz düşecek kadar güçlüsün. Kimse bilmez ama ben bilirim. Kumsallar anlamaz yağmurun neden yağdığını, okyanus üstünden gidene kadar. İnsanları da görmek istediğin gibi görmeyi bırak. Olduğu gibi gör. O gerçekten öyleymiş. Yangın kendi saçına gelene dek, aynanın karşısında tararmış. Dene ama sevmeden sevilmeyi. Soluna çok yüklendiğinden şaştı dengen. Kime neyi anlatıyorsam. Tamam. Sus. Kapat konuyu. Düşüncelerim var işte öyle benim pas tuttu üzerlerini ama yokluyor arada aklımı. Sus. Saçma. Çok kez öldüm. Ölüm çare değil. Neden biliyor musun? Çünkü benim mevsimim değişti. Kışın ortasındayız ama bu bir kış yağmuru değil. Bu benim ilk yağmurum da değil. Bu benim belki de kasımın sonunda nisan yağmurum. Biri değil, yani şakası da yok. Mevzu bahis bile değil tercih için de ve içimde.
21.11.23 01.32
10 notes
·
View notes
Text
Bazen tüm dünyanın görünmez bir uçurumdan yuvarlanmasını ben engelliyormuş gibi hissediyorum. Derdim dünyalardan büyükmüş gibi geliyor çünkü omuzlarıma. Bazen taşımak öylesine güç oluyor ki kendimi bırakıveriyorum uçurumdan aşağı, kendi dünyamı alt üst ediyorum ama değdirmedim yere sizin tek bir kıtanızı. Sonra diyorum ki kendine çaban takdire şayan ama kendi aynalarına asmışlar bütün madalyaları. Bana da bir madalyon vermişler boynumdan hiç çıkarmayayım diye onları. Bir gün işte bir şey olmuş herhalde. Öyle olur ya bazen bir şey olur ve olmuş her şeyin üstündeki toz kalkar, sen toz olursun. Tüm çabamı yuvarladım uçurumdan aşağıya. Dünya artık kendi derdine düşsün çünkü vazgeçtim taşımaktan dünyaları. Madalyonu da cüzdanıma koydum. Bir vesikalığın bakışları gibi boş ve asılı kalmış gözlerle bakıyor şimdi bana. Tüm emeğimi de atıyorum aslında ama o gemi benim çabamla batmayacaksa batsın. O tren benim sayemde gidecekse dursun. Benim uğraştıklarımla mutlu olacaksan bırakın gölgen bile mutsuz olsun çünkü ben yoruldum diye dünya oturup da kendi derdini yüklenmedi sırtına. 30.05.24 23.09
2 notes
·
View notes
Text
Ömrüm boyunca şanslı olduğumu düşündüm. Sabrım çok yüksek kapasiteliymiş, kendime bile sabretmişim ben sadece. Kandırmışım kendimi, zihnimi ve manipüle etmişim farkında olmadan kendimi. “Mevcut bi savaşın ortasında seni evimi vururken gördüm. Devam etmeliyim diyordum ki haricindeki her şey kayboldu. Aynı saftayız diye destek olacaksın sanıyordum daha kolay vurabilmek içinmiş her şey. Düşman senmişsin.” Daha önce hiç böylesine iliklerime kadar hissettiğim bir alıntı olmamıştı. Fakat kabul ediyorum beni suistimal etmene yine ben izin verdim. Suçu sadece kendi omuzlarına alma, benimkiler ile de paylaştır. Ben anlamıştım ama kondurmamıştım tek çamuru kendi içimde bile sana. Oysa ben bir ara sokağın ortasında sen arkanı dönüp giderken, gidemediğimde anlamıştım. Senin için kendimi parçalarken, sen kafanı çevirdiğinde ben anlamıştım. Her seninle oturduğum masaya yemek yemeden doyduğumda, yutkunamadığımda anlamıştım. Gözlerimin kızarıklıklığını saklamayı öğrenirken anlamıştım. Ellerim titrerken anlamıştım. Sana yemin ederim hiçbirinde değil ama sen çekip giderken ben yere çöküp söylediklerini idrak edemediğimde, nefes alamazken anlamıştım. Anlamamıştım ama anlamak istemediğim için zihnim sana torpili en yüksek mevkiden geçmişti. Sonra anladım da idrak da ettim. Beni nefret ettiğim bir insana dönüştürdüm hatta belki biraz sana bile benzedim. Bu sefer mevcut bir savaşta ben kendi evimi vurdum. Senin safındaydım, seni daha iyi vurabilmek içindi. Ve de evet haklısın. Artık düşman benim.
29.08.23 22.42
7 notes
·
View notes
Text
Ayağımın altındaki topraktan, tenimden esen rüzgara;
Sağanak yağmurlarda takvimimde yaprağı ıslanmış her sığınak beni mavi sanır. Gök hangi yağışta mavidir? Onun yareni gridir. Gök içinde umudu barındırırken onun rengi mavidir. Yağmurlarda içindeki umudu yerküreye kustuğundan yağışın habercisi puslu gridir. Yitirdiğim ne rengim, ne dünyam. Ben bana verilen görevi bıraktım uçurumlarıma. Parmaklarımın arasındaki rüzgar şahit değil mi, ekmedim mi tohumları çamurlara? Yıldızları yeşertmedim mi başucumda? Vadinin arasında soluklanırken, ayaklarımı kesti uçurumlar. Yükseldim bulutlara. Döngünün ortasında sıkışıp kalmışken, ayağım takıldı göğün umut fısıldayan kuşağına. İsmim yağmur. Göğün çığlığı dersin soranlara.
11.04.23 15.49
10 notes
·
View notes
Text
Bana sevginin ve cesaretin açamayacağı kapının olmadığı öğretilmişti. Ben de öyle bildim. Bildiğim sandığım yerden vurulunca bilmediğimi anladım. Öyle olurmuş insan. Çok denerse olur sanırmış. Mutsuz olsa da gülüyorsa dışarıya yüzü, mutlu olur sanırmış. İyiyim hatta çok iyiyim derse ve inandırabilirse gerçekten iyi olur sanırmış. Sanırmış da sanırmış. İşte insan bütün sancılarına bundan gebe kalırmış. Cesaretin açamadığı kapının arkasına korkaklar saklanırmış. Sevgi öyle kırılganmış ve güç bulunurmuş ki kapıyı bırak açmayı, çalamazmış bile. Öyle olurmuş yani ben de geç öğrendim. Anahtarlar sizde kalsın, kilitleri değiştirdim. Beni uyutmayan geceleri aldım karşıma ve de uyutmayan kabusları dizdim uykumun karşısına. Ne göz göze gelebildim ne de gözümü çekebildim. Tünel dümdüz ama yolumu kaybettim, göremiyorum çıkışı. Gecenin zifiri bana bulaştı. O tünelin ziftten duvarları. Etten ve de kemikten zihnim tünelin ucunu çıkışıma değil geceye bağladı.
06.01.24 22.45
3 notes
·
View notes
Text
Kendi kafamın içinde dönüp duran çoğu soruya cevabım yok. Karanlıktayım. Araftayım ve bilmiyorum sınırların yerlerini bile. Kendi aydınlığımı karanlıkta bıraktım ama yine de kendimden bir mumu esirgemedim. Tavanı izleyip durdum gecelerce. Tavanlar bakmayı bilene hiç inanmazdım ama çok şey anlatırmış. Kahretmesin ki doğruymuş. Ritmi bozulan nefeslerin sonu gözlerine otururmuş. Üzerine eğilirse güven, bir gün gününü atlatmış ya da aciliyeti olan bir gün, kalınırmış altında. Yıkılan öyle sadece binalar olmazmış ve de enkazda kalan sadece insanlar değilmiş. Açık denizde yüzülmezmiş. Mum ışığıyla tavanı ne kadar izleyebilirsen kalınırmış dört duvarın altında. Yorulmak da öyle sadece insanlara ait değilmiş. İnsan hissetmekten yorulur mu, insan hissizlikten yorulur mu?Nasıl oluyor ya taban tabana iki zıt sorunun cevabı aynı olup benim tavanıma yansıyor? Benim aldığım nefes beni düşman bilip nefessiz bırakıyor. Ben kendimi arıyorken tüm sokaklarla göz göze gelip de yolumu nasıl kaybedebiliyorum, nasıl oluyor? Düştüğüm her asfaltın nemine yanağımı yaslıyorum da yanağımı ıslatan benim yaşım nasıl oluyor? Ben çığlık içindeyim ağzımı bıçak açmıyor. Sizin çiçekleriniz solmasın diye kan kusuyorum.
03.01.24 00.01
4 notes
·
View notes
Text
Aynen öyle hep benim dediklerim olacak. Senin yolunu denedik. Ben o yolda senin bırak yapmayı, aklından bile geçirdiğinde korktuğun neyim varsa asfalt ettim. Sen sorumluluğu alamadın, ağır geldi. Ben yolda yarım bırakmamak için seni ben aldım. Ağır geldi mi? Evet geldi. Öyle çakıldım ki dip benim için gökdelendi. Kendi göğümü de deldi geçti. Yalan yok ama bırakmadım seni. Sen ölmemi diledin ya gecenin şafağa döndüğünde yüzü. Ben harbiden sen dedin diye öldüm ama ertesi sabah kalktım olur öyle dedim sarıldım sana. Sen kovdun ya beni. Ben harbiden sen dedin diye kovdum kendimi sen özür dileyince hatırlamıyorum dedim ama değil hatırlamak, unutmadım bile. Sen ben yapamıyorum dedin. Ben yaparım dedim, hallederim. Ki senin değil yapamamak, yapmaktan korktuğun her şeyi de hallettim. Ben yine yaparım. Sana rağmen burdayım, yıkılmadım. Sen okşadığın saçımı çektin ya. Ben gittim saç maskesi yaptım bir ah etmedim sana. Ben yine burdayım. Ayağın kayar, düşersin. Ben yine tutarım. Seni sevmiyorum doğru. Özür dilemem gerekir mi bunun için bilmiyorum ama doğru. Ancak senin celladın sen ne yaparsan yap ben değilim, olmayacağım da. Sen benim ki olmana rağmen. Senin için değil kendim için yapacağım çünkü sana dönüşmeyeceğim. Benim sevgi dilim seninle asla aynı olmayacak. O yüzden şimdi bana yazdığın o tarihi sileceksin kafandan. Çünkü görüyorsun ya kalem benim elimde, bu kez tarihi ben yazıyorum. Ben eğdiğin o başımı kaldıracağım sadece ama sen istersen isyan de istersen isyan et .
07.12.23 19.35
6 notes
·
View notes
Text
Yorgunluk, şiddetli bir yıkımın olduğu tsunami gibi geldi. Beklenmedik. Aniden. Birdenbire oluşan bir depremin hemen ardından. Gözümle göremedim çünkü fiziksel değildi. Kafamın içi mahşer yeri. Zaman beni 2 parçaya böldü. Bir parçamı rutin işlerimin arasında unuttu. Diğerini aldı, götürdü dilime süremediğim pişmanlıkların toprağına ekti. İki kan kokan filiz yeşerdi. Birinin üstünde tek çiçek yok. Sıradan bir ot. Diğeri çiçek bahçesi vaat etti. Tek tek kopardılar. Yeniden yeşillendirdi. Birini aldım karşıma. Ağzımı açmadım ama saatlerce konuştum onunla. İçten bir anlayışla dolmam işten değildi. Diğeriyle kavgalar ettim ama kavganın sebebini bile duymadım. Kendimle savaşımı bitirdim. İki filizi de bahçeme ektim. Bahçem öyle kuraktı ki bir tsunami bile yetmedi. Olsun zaten derin yarıklar oluşmuştu depremde. Çürütmediler bahçemi. Savaşı bitirdim. Ne kazandım ne de kaybettim. Ne yapacağını şaşırmış bir ev inşa ettim. Deprem diyorum ya kızım. Başıma yıkıldı. Enkazda kaldım. Bahçemi kurtardım. Betondan filizlendirdim. Mezarlıktaki çiçekten mi çaldım da kulun vicdanını es geçtim? İki tohum verdiler. Mezarıma ektim. Sonunda fark ettim. Başından beri iki aynı bitkiye sahibim. İkisi de benim toprağımda ekili benim çiçeğim.
19.03.23 01.27
12 notes
·
View notes
Text
Elimdeki ‘nasılsın?’ sorularını kendime sakladım. Beni, sessizlikle cevapladım. Ağzımı açıp bir dizi küfür etseydim, belki boğazım böylesine acımazdı. Çünkü sessizliği tanırım, içimde neleri barındırdığını bilirim. Beni karanlığa bıraktım, gözlerimin kızarıklığı belli olmasın diye. Hislerimi iyi mi saklıyorum yoksa hissiz miyim, ayırt edemiyorum ama bil ki lal; sırtına senden teselli bekleyen birisi sarıldığında bu gece, boğazın canını yırtarcasına acıttığında konuşurken ne en ufak bir sesin titredi ne de gözlerinin yaşını gördü. Gurur duydum lal, kendimle. Hiç böylesini istemediğim bir gurur duymayı başardım diye, kendimi alıp mahvetmek istedim. Önceden konuşurken kendimle bir insanla duvarın arasındaki fark duygular diye anlatırdım. Benim duygularımı, hislerimi kim alıp ne etti fark edemedim. Kendimle empatimi kaybettim. Avucuma çok jilet sıkıştırdım, çok özür dilerim. Fakat kızılı akıtmayı da, sigarayı da bıraktım. Tüm bu hiçliğin ortasında çabalıyorum lal, tutundum. Yemin ederim. Deniyorum kızım. Nefret ettiğim, şikayet ettiğim sayeye muhtacım çünkü en azından nefret ettiriyordu. Kötü de olsa hisleri vardı. Kızım bak benim avuç içlerime kıpkırmızı. Bileklerimde sancılarımın izleri kaldı. Haplara ve ilaçlara olan inancımı öylesine bir yitirdim ki. Kendime olan inancımı bile solda sıfır bıraktı. Mantık, sonunda beni mi buldu yoksa yetişkin olmak hiçbir şey hissetmemek mi bilmiyorum. Ancak toparlıyorum, hallediyorum. Anayollarımı silgiyle yumuşatıp, birçok yolla bütünleştiriyorum. Ben tüm hikayelerimin sonunda, kendimi bir köprüden aşağı iteliyorum.
31.01. 23 21.41
9 notes
·
View notes
Text
Ben bir çift göze tutuldum. Ben bir simaya lal oldum. Elindeki hançeri gözlerimi parçaladı, ben hançere kör oldum. Basite indirgemişim aşkı çünkü tam on ikiden vuruldum. Kalbimi mühürledim, dudaklarını susturdum. Tüm yalanlarına sağır oldum. Bir noktada sana aşık oldum. Gururumu kırdın fakat sana çıkan yollarımın rotasını yeniden oluşturdum. Başa çıkmayı ve dünyanı başıma çalmanı sessizlikte savuşturdum. Kırmayı istemediğimden sana hep sustum. Ancak yoruldum. Her daim seni gösterecek pusulamı güç bela bozdum. Kuzeyin ucu hep ihtimallerimizi gösterirdi ama yönümü çoktan unuttum. Seninle girdiğim savaşı kazandım ama ateşkeste kana bulandım. Uzaklarda aradığın umarım ki her ne ise bulursun. Çünkü sana çıkan tüm yolları kuruttum. Omuzlarıma hediye ettiğin tüm sorumluluklardan kurtuldum. Sen bilmem kaçıncı uykundayken ben bir gece oturdum, seni unuttum.
5.10.22 03.32
7 notes
·
View notes
Text
Sildim tüm yazdıklarımı. İzledim biraz duvarları, tavanları. İç hesaplaşmamdan çıkamadım bir türlü haklı ya da cezalı. Hükmen mağlup ettim tüm yalancıları. Bir bilsen yaparken nasıl canım yandı. Lal, sayeye son kez sarıldı. Vazgeçtiklerimin başında uykum ve isteklerim yer aldı. Bedenim bir sele kapıldı ve de akıntıya aşık oldu. Doğru istikamet neresiyse yönüm tam tersine düşman oldu. Beynimin içi sustu. Korktu. Geri çekildi ve pustu. Kötü olan ne varsa beni unuttu. Kendimi arkamda bıraktım. Eğlenceleri ardıma aldım. Başımı duvarlara vurmamak için kendimi oradan oraya vurdum. Çığlıklarım duyulmasın diye kahkahalar attım. Kendimi fazla hafife aldım. Direndim, bana rağmen dayandım. Umudumu yeşillendirdim. Bencilleştim ve de özgürleştim. Göz ardı ettiklerimden milyon kez özür dilerim fakat kendime olan borcumu ancak böyle öderim.
11. 02.23 00.03
7 notes
·
View notes
Text
Kafam çok çalkantılı, zarlarını iyi karıştırdım. Şeytanla aynı masada zar attım. Yedi geldi. Yedi büyük günahın gölgesinde kırgınlığımın yeri geldi, oturup anlatamadım. Masadan kalkmaya zorlandım. Şimdi elime attığım tohum, günahlı çıktı. Masum meyvelerini topladım, içime çöktü karanlık gökyüzü. Bırakıldım yüzüstü. Her yerim parçalandı, dayandım ama ben 18 yaşındayım altı üstü. Duvara yaslandım, ağladım çocuk gibi; duvar bile bana küstü. Hislerimi dizmeyi denedim karşıma fakat cenaze evinde ölü bir ruhu kaldırmak kadar ağır geldi tabutum, dizlerimin üstüne devrildim. İçimde kendime bile yabancı birisini yarattım. Pasif bir öfke ile kendime nefret duydum. Gözlerimde aradığın ışığı bulamazsın, içime çökenler onu da çökertti. Öğlenin ortasında buz gibi gece yaşattı. Gördüğümün karanlık değil, içimdeki gece olduğunu kafamı betona vura vura anlattı. Düşüncelerimi boğamadım bir denizin dibinde. Affet, lal. Kıyamadım kendime, cesaretim yoktu hepsine karşı gelmeye. Şeytanın masasında, kucağında gibiyim. Zarların hepsine hile üflemiş, ben göz göre göre oyununa girmişim. Kafam hala karışık, çalkantılı, bulantılı. Şeytanla zar attım. Yedi geldi. Yeri geldi yedi büyük günahın izini sırtıma yüklendim. Yeri geldi 18. Yaşımı yediye kadar indirdim. Ben tüm günahın meyvesini, yedi rengime yükledim. Siyahtan ibaretim.
10.01.23 13.24
8 notes
·
View notes