Tumgik
#buraya yazmıştım çünkü
uzaklarasavrulalim · 1 year
Text
Hediyem için sevgilimi daha fazla darlayamayıp buraya geldim
4 notes · View notes
huzun1u-b1r-sask1n · 5 months
Text
Tumblr media
bu fotoğraf bu his o kadar tanıdık o kadar ben ki… 12 yıllık okul hayatımın neredeyse 12’si de bu şekilde tek başıma geçti. Bir tane dostum dediğim kişi vardı o da açığa geçmişti. Yalnızdım zaten bir de tek başıma kalmıştım o gittiğinde. hep sınıftaki sevilmeyen kişi ben oldum. ne zaman bir etkinlik yapılsa hep yanımda konuşulur her şey ayarlanır ama bana bir görev verilmezdi, istenmeyen kişiydim ben. söylemiştim bir keresinde lisedeyken ben de katılmak istiyorum diye yüzüme karşı biz seni sevmiyoruz sen iğrenç birisin keşke gitsen burdan demişlerdi. sonra ben de kendi kabuğuma çekilmiştim. hep kenarda kalırdım, kimse konuşmazdı benimle. sanki bulaşıcı bir hastalığım varmış gibi davranırlardı. anlam veremezdim ben de niye böyle davrandıklarına - hala daha bir anlam veremedim orası ayrı - . bir gün sabah derse yetişemeyecektim bir 10 dakika falan geç kalacak gibiydim sınıf grubuna yazmıştım geliyorum otobüsteyim yok yazdırmayın olur mu diye, 8 dakika geç girdim derse yok yazdırmışlar. bir kişi de çıkıp dememiş hocam arkadaşımız da gelir şimdi diye. hatta inadına kadın sınıfa girince günaydın falan demeden hemen yoklamayı aldırmışlar. konunun yoklamayla bir ilgisi yok. sadece şunu merak ediyorum ben ben bu kadar sevilmeyecek bir insan mıydım da bu muameleyi hak ettim ? kötü bir insan olsam bile - ki hiç kimseye bir kötülük yapmadım bugüne kadar çünkü hakka girmekten korktum ben hep bir gün benden çıkmasa bile sevdiklerimden çıkar diye hep düşünerek konuştum- bu yaşadıklarımı hak ettiğimi düşünmüyorum ben. üzülüyor insan ister istemez. geçmiş gitmiş zaman ama böyle fotoğraflar videolar görünce hemen aklıma geliyor daha bir üzülüyorum ben. neyse işte öyle yani. yapmayın arkadaşlar çok üzücü. üzülüyoruz. çok kırıcı oluyor. sizin gülerek yaptığınız, söylediğiniz şeyler bizde büyük bir yara olarak kalıyor. siz unutuyorsunuz iki gün sonra ama biz yıllar boyunca ilk günkü gibi hatırlıyoruz. buraya kadar okuduysanız teşekkür ederim 🙏🏻
29 notes · View notes
balkongunlukleri · 18 days
Text
Tumblr media
: buraya iş sürecim üzerine güzel bir yazı yazmıştım ama ne yazık ki tumblr uçurdu yazıyı sonra ben de yazmaya çok üşendim
: şimdi hevesim geri geldi çünkü ukulele ile çalmayı uzun zamandır istediğim ama akorlarını bulamadığım fairuz’un şarkısını buldum - youtube kanal linki - ve öğrendim 😌
: bir yıl, sekiz aydır çalıştığım yer ile yollarımızı ayırdık - ki ben ağustosta işten ayrılmayı düşünüyordum zaten ama kimseye bir şey dememiştim - kontratın bitmesine üç gün kala haber verdiler yenilemeyeceklerini fakat freelance olarak çalışabileceklerini, iletişimi koparmayalım, görüşelim, ileride diğer ekip üyeleri türkiyeye gelecek bir buluşma organize edeceğiz dediler. hepsini onayladım, tabii ki vs derken 3 ay çoktan geçti bile, freelance için 1 kere arandım sonrası sessizlik.
: açıkçası bende geri aramadım, aramak istemedim… benim için inanılmaz (pozitif negatif beraber) bir deneyimdi, özellikle yabancı ekip ile çalışmak ve tasarım yaparken beni nelerin beslediğini hissetmek açısından baya iyiydi. onlar için de ben çok farklı bir kişiliktim veya ilk defa müslüman biriyle tanıştılar lol
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
: şöyle ki bu insanlar “dünya görmüş, gezmiş” kişilerdi ama belirli ülkelere karşı. ukulele çalıyor olmam, ingilizceyi bu kadar akıcı şekilde konuşup, aynı zamanda rap müzik dinlemem onları şaşırtıyordu. daha gariplerine giden erkeklerle tokalaşmıyor, samimiyet kurmuyor olsamda muhabbet edebiliyor olmam onlara farklı geliyordu..?
: ⭐️ örnek olarak şunu söyleyebilirim, ramazanda çerez teklif edip ben oruçluyum dediğim de oruç tutmama şaşırmıştı ekipteki biri lol
: şunu çevremdekilere hep söyledim, islam dinine uzak yabancı bir ülkede çalışmış olsam bu kadar “yabancı” tepkiler almazdım
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
: bazı arkadaşlarım yaptığım işleri ve sorumluluklarımı bildikleri için acaba sosyal medya’da aktif olarak filistin hakkında şeyler paylaştığın için mi çıkardılar gibi yorumlar yaptı. ki bu yorumları birbirini tanımayan 2-3 arkadaşımdan farklı zamanlarda duyunca “hmm maybe?” oldum - üzülmedim -
: velhasılı kelam bir tasarımcı olarak micro management yapılan teknoloji yazılım şirketlerinde nasıl kendin olarak kalırsın bunu deneyimledik ✅ yeni dersler aldık ✅ iyi ki önceden psikolojik destek almışım ✅ iyi ki bunu geliştirmek için sürekli olarak dinlemeler yapmaya devam etmişim ✅
: en önemli çıkarımım ise bir şirkete başladığınız zaman gösterdiğiniz iyi niyeti eğer o şirkettekiler anlamıyorsa, ah böyle başlamıştım şimdi değişirsem garip olur mu diye düşünme. onlar bunu görmek istedikleri için sen diğer yönünü gösteriyorsun, bu bir değişim değil zaten senden bir parça. sonraki iş deneyimlerinde dikkatli olursun ✅✅✅
6 notes · View notes
sayebulut · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media
|Allah’ın hediyesi
Evet evet doğru okudunuz başlığı , bu tefsirler Allah’ın hediyesi . Ben Abdullah Ibni Abbas’ı araştırırken keşke tefsiri de olsaydı dedim. Ama fiyatları çok yüksekti. Gece dua ettim “ Allah’ım rica etsem kocaman olan hazinenden bu tefsiri bana gönderir misin?” Sabah uyanınca da buraya yazmıştım. Ama sadece yazmak için yazmıştım. Buradan bir kişi bana ulaştı bu tefsiri almak istediğini söyledi. Kabul edemeyeceğimi çünkü fiyatının yüksek olduğunu belirttim lakin yazan kişi bir durumdan bahsetti.Kendisi çekiliş yapmış daha önce lakin kazana kardeşimiz hakkını devretmek istemiş. Çekilişi yapan beyfendi de benim yazdığımı görünce almak istemiş. Çok şaşırdım. Allah’ım ay Güzel Allah’ım ne de güzel yolları döşemiş benim için . Bu tefsir benim olsun diye beyfendiye çekiliş yaptırtmış sonra kazanan kişi çekiliş hakkını devretmiş sonra sonra işte tefsirle bana gönderildi. Ne beyfendiyi ne çekilişi kazananı tanırım tek bildiğim Allah’ım duamı kabul ettiği ve benim için hazırlıklar yapıp burayı ,kişileri sebep haline getirmesi oldu. Öyle mutluyum ki. Hem tefsir setime mutluyum hem Allah’ın benim için bu kadar sebepleri bir araya getirmesine . Demem o ki “İsteyin kardeşlerim Allah’tan isteyin o dilerse bütün sebepler sizin için yola revan olur.” Öncelikle güzel Allah’ıma Hamd eder ardından hem beyefendiye hem çekiliş hakkından vazgeçen kişiye çokça teşekkür ederim hem de çiçekli teşekkür .
@guzelgunleribekliyorum
28 notes · View notes
biitaaneeemm · 2 years
Text
311222
Titreyen dizlerinin üstüne basmak için kalktı oturduğu yerden. Sendeledi, dizleri acıdı, tutundu, düşecekti neredeyse ama kalktı ve yürüdü. Kendi içi savaş alanı gibiydi ve hisleri ölüyordu, yaşatmak zorundaydı, güçlü kalmak zorundaydı çünkü sevdiği adamın ona ayakta ihtiyacı vardı. Evine gideceğini kafasına koydu, saatlerce yürüyüp cebinden çıkardı anahtarını. Titreyen elleri “Girme buraya.” diyordu adeta, yine de takıp çevirdi anahtarını. Eve girdi, ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi ve ağlayarak yere attı kendini. Kendini toparlayıp ayağa kalktı, yürümek ilk defa zor gelmişti ona. Yine de yürüdü, telefonunu buldu. Kilit ekranını açtı ve onu gördüğü anda daha da ağlamaya başladı kız, bir şekilde şifresini girdi telefonun. Ana ekranında kimseye göstermediği fotoğrafı gördü, elinden gelse ekrana sokacaktı elini. Korktu, ona zarar gelecek sandı, korkarak yaşadı her şeyi. Sonra daha da korktu, sevdiği adama bir şey olduğunda o haberi başka yerlerden duydu. Ağladı, ağladı, ağladı, ağladı, ağladı ama boşunaydı. Belki de ağlaması gerekiyordu? Kendini toparlayıp sevdiği adamı izledi, düşledi, her gördüğünde daha da mı güzelleşiyordu yoksa? Daha da mı âşık oluyordu kız? Bilmiyordu. Daha sonra iyi olduğunu öğrendi, suçladı kendini. Her şeyi kendinden bilerek yaşadı çünkü bazenleri mumlar da aydınlatmıyordu karanlıkları.
askimla zamanında ettiğimiz kavgadan esinlenerek yazmıştım, yazdığım hesabı görmek isterseniz adı @/taecizs (INSTAGRAM'DA). iyi geceler dilerim.
2 notes · View notes
cevapsizcagrim · 1 month
Text
1 saat önce bu yazının ilk versiyonunu yazdım. Çok isyankar ve depresif geldi gözüme. Bu ben değilim dedim. Gücüm olduğu kadar daha sakin daha sezen duygu gibi yazmalıyım.
Bugün tam 1 ay oldu benden vazgeçeli. Benim içinse her gün buraya girip hislerimi döktüğümün 1.ayı. İlk zamanlar dayanamaz arar beni dedim. Belki yine görmek ister beni dedim. Ç��nkü erkekler aşık olduğu kadını görmeden duramazlar. Onları için aşkın kuralı bu. Ama ne yazdı ne aradı ne görmek istedi. Dayanamadım ben yazdım, olmadı. Aradım cevap alamadım. Tekrar yazdım tekrar aradım. Gurur demedim yazdım. Ne kaybedebilirim ki en fazla dedim. Hiç bir çabam karşılık bulmadı. Yine onu savundum kendime karşı. Hayatının zorluklarını sana yaşatmak istemiyor bu yüzden senden gidiyor dedim. Kabullendiremedim kalbime. Çünkü aşk böyle bir şey değildi. Aşk ne olursa olsun benden gitmesin ister. Oysa beni bırakırken tereddüt dahi etmedi. Sonra daha derin düşündüm. Parkta ona sorduğum gün, bizi gelecekte biz olarak görebiliyor musun dediğimde aslında vermiş cevabını. Ben anlamamışım. Daha bir kaç aydır tanıdığı biriyle neden bir bağ kurma gereği hissetsin ki değil mi belki de böyleydi. Özellikle de yaşanan kötü tecrübe sonrası. En başta o ilk zamanların heyecanıyla sana aşık oldum ben dedi. Arzuydu sanırım aşk sandığı. Birbirini deli gibi isteyen iki kişinin ufacık bir temasla çıkardığı o kıvılcımlar etkiledi onu. Sonra ben büyüyü bozdum. Benim dışımda da görüştüğü birileri olduğu bariz belliyken bile kestirip atamadım. Şu hayatta onun yapamayacağı bir şeyi yapıp izin verdim ona çıkar hayatından bekliyorum dedim. Bunu kim yapar? Bunu yapabilen bir insan göstersinler bana alnından öperim. Ama yetmedi. Güvenmeyeceksin ben de bunun için çabalamayacağım dedi. Güven böyle tekrar kazanılmazmış. Hiç bir gram yardımı olmadan kendim atlattım o süreci. Tekrar da aklıma bile gelmedi kendimce buldum bir çıkar yolu. Ama bu konuda da hiçbir şey yapmamış olması da bir şeyleri göstermesi gerekirdi. Ben yine anlamamışım.
Bu sefer buldum galiba dediğim günü hatırlıyorum. Hatta kızlar grubundakileri güldürmek için ben evleniyorum yeter yazmıştım. Şaka gibi dimi. 15 Mayıstı. İstinyede buluşmuştuk. Ben onu otobüse bırakmıştım sonra da Begümü aramıştım. Konuşamıyordum heyecandan. Kafayı mı yedin noluyor demişti. O güne ait bir fotografım var. Deli gibi gülüyorum, gözlerimden kalpler çıkıyor. Ciddi ciddi çıkıyor ama. Sonra erişebildiğim herkese onu anlatmıstım. Deli muamelesi görsem de onlar da benim için heyecanlanmıştı. Sanki çok uzun zaman önceymiş gibi geliyor artık. İçimi kıpır kıpır ediyorsun deyişinin üzerinden asırlar geçmiş gibi. Zaman kavramı ne garip.
Şimdi günümüze bakıyorum. Koskoca 1 ay boyunca tek kelime etmemiş adamın yazdığı ilk şey benim canımı sıkma. Gerçekten mi? Onca gün onca hafta geçti ağzından çıkacak cümleler bunlar mı diyemedim. İçmen beni üzüyor kendine yapma bunu vb cümleler kurulabilecekken olabilecek en ciddilikte tehdit etmesi. Seni silerim çıkarırım kalbimden. Canımın içi sen zaten yoksun ki ben yaşatıyorum seni burda. Ben zorluyorum belki de hatam bu. Sen benim ne hissettiklerimi gün gün bilirken ben yok olmuş biriyle karşı karşıyayım. Yoksun yok. Neyle karşı karşıyayım hiç bir fikri dahi yok. Ama konu nereye geldi bir daha içersen… Söyle o zaman çözüm bul. Beni delirten bu düşünceleri durdurmam için bir çözüm bul. Ben bulamıyorum. Uyudum, İzin aldım tek basıma vakit geçirdim, kitap okudum, film izledim, izole ettim kendimi herkesten yok olmuyor. Oyalanıyorum sadece. Uyuyorum rüyamda, kitap okuyorum 3.sayfada dalıp gitmiş buluyorum kendimi, film izliyorum başrolde o, müzik dinliyorum sanki o söylüyor, dolanıyorum ayaklarım beni anılar nerdeyse oraya götürüyor. Beynimi uyuşturmadıkça düşünmekten alıkoyamıyorum kendimi. Düşünememeyi beceremiyorum. Onsuzluğu düşünmek iyi gelmiyor. Anıları düşünmek o anılara ne kadar uzakta olduğumu hatırlatıyor. Hiç bilmediği bir gerçek var bir de. Çok ilginç ama o varken neredeyse Nisan ortasından beri bir kere dokunmamıştım,içmemiştim. Onun isteğiyle de değil, ki böyle bir istekte hiç bulunmadı, benim içimden gelmiyordu. Mutluluk sarhoşu olmak yetiyordu bana. Zaten o mereti de hiç severek içmiyordum. Ben fedakarlıklar kraliçesiyim, ne olur ki içmesem ölür müyüm demistim Dilaya. Kendimden büyük ödün verdiğimi dila getirmişti ama önemli degildi.
Farklı anlamlar çıkarmaya çalışıp umut bağlama eğilimim var sanırım, bu kadar duygusuz bir mesaja bile beni düşündüğü için böyle yazmıştır diyebiliyorum. Ama mesaj çok net aslında. Her zaman o istediği zaman görüşebildik, o istediğinde beni gördü ben onu görmek istediğimde göremedim. Onun kurallarını esnetmesi imkansızken ben kendi sadakat kurallarımı dahi çiğnedim. Gururumu hiçe sayıp yazdım da yazdım. Yetmedi artık yeter kendine gel diyenleri susturup durdurdum bu benim hayatım diye. Beni bıraktı çünküler ile baslayan cümlelerle savunurken buldum kendimi. Düne kadar hala bir umudum vardı. Gidecek evet ama gitmeden gelir beni bekler misin der diyordum. O mesajdan sonra her şey netleşti aslında. Çok katı çok sert sadece duygusuzluk. Kendi vicdanını rahatlatmak için beni bir yerlerde görüp gidecek tek derdi bu. Bana kendini gösterme zahmetine girip onu zorlayacağımı düşünüyor olmalı. İkili iliskilerde isteseydi yapardı gerceğini kabullendikten sonra her sey cok daha anlasılır oluyor. İsteseydi arardı, isteseydi yanında olurdu, isteseydi en kötü zamanda sana tutunurdu. Cünkü gercekten değer veren biri her zaman isteklidir. İstemedi. Bunu anlamak neden bu kadar uzun sürdü bilmiyorum.
Senin şevkatin beni daha iyi bir insana dönüştürüyor,sakinleşiyorum demişti. Sanıyorum ki o gün anladı onu sevdiğimi. Ama yine de inanamıyorum birinin beni bu denli seveceğine dedi. Hiç inanmadı. Aslında beni ilk terk edişi değildi bu. Sevgiye inancını kaybetmiş birinin gerçekleri görmeye kendini ikna edemeyişiydi bana göre. Sonra anladım evlensek ve bana bir şey olsa sen bir daha evlenmezsin dediğinde. Beni bırakırken benim sadakatimi anlamış olduğunun gerçeği bir süre yakamı bırakmadı. En azından başarabilmişim dedim kendi kendime. Ama gerçekten ne fark eder ki şimdi?
Onun sevgisini dileniyormuşum gibi hissediyorum artık. Böyle hissetmek hiç doğru gelmiyor. Anıdan anıya atladım işte böyle bütün gün kafamın içi. Ordan oraya savruluyorum. Fotografına bakıyorum. Yatmadan önce öpüyorum. Sonra rüyama gelmesi için dua ediyorum. Bazen gözlerim dolu dolu uyuyakalıyorum. Kıyamıyorum bize. İçim parçalanıyor.
18 Ağustos , 23:55
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
0 notes
kendimemonologlar · 4 months
Text
En baştan başlamak gerekirse buraya neden yazıyorum sorusu ile başlardım. Buraya yazıyorum çünkü kendime anlatmak istediklerim var. Burada en son bir şeyler yazmıştım bundan 9 yıl önce olmalı belki daha eski bilmiyorum. Bunun üzerinden çok zaman geçti.
Şimdi başka biriyim belki de aynı kişiyim aslında bilmiyorum.Evren koca bir döngünün çinde bizlerde küçük kar taneleriyiz gökyüzünden süzülen ve yeryüzüne düşen hepimiz farklıyız, tıpkı kar taneleri gibi hiçbirimiz birbirmize benzemiyoruz. Bu sonsuz evrende dünya dediğimiz gezegende yaşayan canlılarız sonsuzluğun içinde bir noktadayız.
Hepimizin hayalleri, umutları, hedefleri, inandığı bir şeyler var. Bir şekilde bu koca evrende bir yer ediniyoruz kendimize bu kısacık yaşamımızda bir anlam katmak istiyoruz kendimize göre her gün biraz daha eksiliyoruz. Bir taraftanda her gün yeniden umutla uyanıyoruz güne başka bir hayalle ya da aynı hayalin peşinde değişen pek bir şey yok. Bizler insanlar hayalleri olan , umutları olan canlılarız bazen küçük bazen büyük ama umutsuz yaşayamıyoruz.
Ben de bu insanlardan biriyim belki benim hayalim ne bilmiyorum , umudum ne onu da pek bilmiyorum aslını sorarsanız.
Ben bu sonsuzluğun içinde bir noktayım elimde olmadan bir kar tanesi olmuş, gökyüzünden yeryüzüne inmeye çalışan daha bir arabanın camına çarapacak ve orada erimeye başlaycağım sonra belki başka bir kar tanesi ile karşılaşıp onunla karışacağım.
Sonsuz evrende tekrar bir başka kar tanesi olarak yağması için iki kar tanesinin eriyip birbirine karışması anlamlı mı bilmiyorum çünkü o da bizim gibi aynı şeyleri yaşayacak ama aslında önemli olan bu yolculuk olmalı.
İnsan yolda olmayı bilmeli yolda olmanın zevkine varmalı. Her anın anlamını kavramalı ve şükür duygusunda olmalı. Bu anın içinde olduğu için bu zamanda olmalı.
İnsan bazen geçmişte yaşıyor oraya takılı kalıyor bazen de geleceğin düşünüyor. Ben bu anın içinde olamadım çoğu zaman bilmiyorum neden belki geçmişte halledemedğim işlerim kaldı. Belki gelecekten beklediğim çok şey var.
Hangimizin yok ki gelecekten beklediği şeyler hepimizin bir beklentileri var. Ben şimdi buradayım ve burada olacağım bu anın ve yüzlerce bu an gibi anın içinde olacağım.
İnsan bazen kendini yaşadığı anı değiştirmek istiyor ama boşuna aslında olması gereken işte tam da bu anın içinde olabilmek.
0 notes
onderkaracay · 4 months
Text
Tumblr media
🎯 NERELİYİM 🎯
Nerelisin sorusu çok soruluyor ve birazda yoruyor beni.
Anadolu diyorum Anadolu'nun neresinden diye soruyorlar.
Daha önce de yazmıştım tekra yazmakta fayda var sanırım.
Neden böyle diyorum
Çünkü BİZ BÜTÜNLÜĞÜ koruyan en doğru yer Anadolu'nun tümüdür.
Değerli yazın dostum şiirlerimden ayrı bir Türkçe tadı aldığım Necdet Arslan anlatmıştı. Çok beğendiğim için sahiplendim. Bir kitap imza gününde bir yazara nerelisin diye sormuşlar? O da biraz kızarak ve sitem ederek; Anadolulu birisine nerelisin diye sorulur mu diye? verdiği yanıt cezbetmişti beni. O gün bugündür kullanıyorum. Değerli dostum Necdet Arslan bu değerli yaşanmışlığı paylaştığı ve kulağıma misafir dilime alışkanlık kazandırdığı için çok teşekkür ederim.
Gelelim nerelisin sorusunun yanıtına!
Gerçi bu tür yazılara edebi magazin deniyor. Yalnız edebiyatın magazinin de yaşanmışlık paylaşımları olduğu için ayrı bir tadı var.
Hak ozanı Aşık Şenliğ'in
Can sağ iken yurt vermeyiz dediği yerdenim.
Edep erkan ordadır dediği yer.
Çıldır Suhara köyündenim.
Kısaca hak ozanı Aşık Şenlik ustadan bahsetmeden geçmek saygısızlık olur.
93 harbi zamanında yaşamış hak badesi içeren ermiş Suhara köyünün gururu bir ozandır.
İster ihtiyar ol ister nevcivan
Bu dünyada baki kalan öğünsün
Meraksız fikirsiz gamsız her zaman
Her zaman şad olup gülen öğünsün şeklinde dörtlüğünü paylaştığım ozan halk edebiyatının çok önemli bir derinliği olarak bilinir. O büyük yüreği büyük bir saygı ile anıyorum.
93 harbinde büyük dedem Yusuf Ağa'nın kardeşi Hasan Ağa dedem yönetiminde asker olarak Ruslara karşı savaşarak Rus ayağını köyünüze değdirmemiş kahraman insanlardır.
Suhara köyü ismini su nerede arayışından almış bir köydür. Çıldır ilçesi nasıl ismini doğal Çıldır gölünden aldığı gibi.
Suhara ovada kurulu bir köydür. Suyun merkezidir. Pınar deriz biz. Gürül gürül soğuk su sürekli akarak ovayı ve üzerinde yaşayanları besler.
Yöremiz ozanların halk edebiyatının çok yoğun olduğu bir bölgedir. İnsan hazinesi olarak bilinen Şeref Taşlıova , Murat Çobanoğlu ve Maksut Feryadi gibi çok büyük değerler yetiştirmiştir. Yakın dönemin en dikkat çekici ozanı Maksut Feryadi olup Ardahan ve Kars bölgesinin gururudur.
Yaylaları, çiçeği, kekik otu ve kekik ile beslenen küçükbaş ve büyükbaş hayvanlar yetiştiriciliği, kaz besiciliği, arpa, buğday, fiy, gorunga türü tarım yapılmaktadır.
Göç olması nedeniyle bir zamanlar Suhara (su harada yanı nerede demektir) kasaba olduğu yıllarda ismine yanıt olarak ismi değişmiş Yakınsu Kasabası olarak uzun yıllar bu isimle yaşamış sonra belediye olma özelliğini kaybedince köy olarak yine isim değişikliği ile Aşık Şenlik köyü olarak üçüncü kez isim değişikliği yapılmıştır.
Benim için Suhara ismi çok değerlidir.
Yer isimleri doğal isimler ise değişiklik yapmak doğru değildir. Siyasetin berbat etmediği ne kaldı ki buraya bile el atmışlar.
Ozanların da ismini yer ismi olarak vermek doğru değildir.
Aşık Şenlik'li Aşık Senlik demek biraz bana garip geliyor. Suhara'lı Aşık Şenlik demek her iki ismi de yaşatacağı için çok daha doğru bir tercih olacaktır.
İlköğretim ve ortaöğretimi Suhara köyünde tamamladım.
Liseyi Kars Ticaret lisesinde bitirdim.
Üniversiteyi Ankara Üniversitesi Çankırı Meslek Yüksekokulu Muhasebe bölümünü bitirdim.
1991 yılında İstanbul'a göç ettim.
Bu tarihten sonra yaşamım İstanbul da geçti. Bugüne kadar hiç gidemedim.
Özlemim yüksek bir dağ gibi içimde her gün büyüyor.
Döneceğim bir gün doğduğum topraklara doyduğum topraklardan.
Hep kurcalar içimi insan doğduğu yere mi ait yoksa doyduğu yere mi ait diye.
Her ikisine de ait olması en doğrusu diye düşünüyorum.
Anadolu belki de bunun yanıtı.
Yaşamımın otuz üç yılı aşkım İstanbul'da geçti.
Onu yazarak bitiremedim henüz.
Umarım nereli olduğumu anlatabildim.
Nereli olduğumu merak eden etmeyen tüm dostlarıma çok teşekkür ederim saygılar sunuyorum.
Önder Karaçay
0 notes
nisaa-ttk · 7 months
Text
Yazmayalı uzun zaman olmuş. İlk on üç yaşımda çocuk aklımla yazmıştım buraya. Ben son yazdığımda verdiğim sözlerin hiç birini tutamamışım. İnsan kalabalıkken yalnız kalabilirmiş. Bazı insanlar seviyomuş gibi yapabilirmiş. Bazı insanlar çok güzel seviyomuş gibi yapabilirmiş. İnsanlar bi bildikleri olmasa kimseyi yargılamazlarmış. Siz kimi savunuyorsanız sonunda o kişi sizi haksız çıkarırmış. İlk defa yarı yolda kalmadım,ilk defa terkedilmedim, ilk defa biten bi ilişkiyi sürdürmeye çalışmıyorum, ilk defa bi ilişkinin içinde yalnız değilim. Bazı şeylerin bu kadar normalleşmemesi gerekiyodu. İnsanlar kendi çıkarlarının bittikleri yerde gidermiş. Neden gittikleri için uzun uzun yazılar nedenler aramaya anlam yokmuş. Sadece menfaatleri biter ve giderlermiş. Kimse gerçekten sevmezmiş kimseyi. Odam ilk terkedildiğim sabah gibi kokuyor çünkü biliyorum o da gidicek. Artık belirsizliklerle savaşmıyorum. Biliyorum gidicek. Ben asla akıllanmam bunu da biliyorum. Kendimden yüzlerce kez özür diliyorum. Kendimi nasıl affederim bilmiyorum ama tüm kızgınlığım kendime aslında. Tekrar niye inandım güvendim bilmiyorum. Farklı bi senaryo yaşanmadı. Dün sabah geçmişten biri aradı, ağladı, pişmandı. Dün akşam şimdiden biri aradı, ağladı, ne bok olduğu belli değildi. Tek ortak noktaları gidişleriydi. İkisinin de elinde benden daha iyi bir seçenek kalmamıştı. Kimseye hakkım helal değil, kimseyi affetmiyorum. Umarım kırıldıkları yerden kırılıp, terk ettikleri gibi terkedilirler.
0 notes
an-lar · 9 months
Text
Bu kitabı aldığımda da heyecanla almıştım.. ve okurken de bu heyacanım devam ediyor… kitaplarımı çizerken içim gidiyor ama yine de küçük de olsa çizikler bırakmaya çalışıyorum 😄😄 alıntılara devam.. büyükbaba,büyükanne ve küçük ağaç 😍
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
8.alıntıya bir anımı eklemek istiyorum… bir ara kendimi kötü ve boş hissediyordum.. o zamanlar ailemle ilgili sıkıntılarım vardı hatta buraya da yazmıştım şu an hatırlamıyorum neler yaşadığımı ya da yazdığımı çünkü yazdıktan sonra çoğu şeyi unutuyorum 😂 çünkü rahatlıyorum ondan galiba 😌 neyse konuya döneyim… o zamanlar işte herkesi kendimden uzaklaştırdım ve arama baya mesafe koydum.. böylesinin canımı daha az hatta hiç yapmayacağımı düşünmüştüm.. ve o dönem gerçekten her şeye karşı hassaslaşmıştım da.. sonra artık kimseyi umursamayacağım.. önemsemeyeceğim.. inanılmaz derece de soğuklaşmıştım hatta hissizleşmiştim.. ve bu arkadaş çevreme de yansımıştı.. kimseyle görüşmüyordum.. bir tür depresyonda belki olabilirdi bilemiyorum.. ama sonradan tekrar insanlarla konuşup o sıcaklığı hissedince aslında kendime eziyet ettiğimin.. o davranışlarımın yanlış olduğunun farkına varmaya ve sonra da kendimi düzeltmeye başlamıştım.. “büyükbabanın:insanları sevmezsen o zaman sürekli boşluk hissedersin” dediği gibi.. sevmek fıtratımızda var.. ve her şey zıddıyla kaimdir.. duygular da öyle.. yeri geldiğinde yaşayıp/yaşatacağız.. olumlu/olumsuz.. bilerek/bilmeyerek.. önemli olan yaptığımız yanlışları düzeltmek için çaba sarf etmek.
0 notes
kalbimden-kalemime · 10 months
Text
kahvaltı ederken kafamın içinde bir tumblr yazısı yazmıştım ama aynısını şimdi yazamıyorum belki de bana yazdıranı yeniden seyretsem desem neden seyrettim yağmurlu havada limana bakan balkondan dolayı geldiğimden beri aynı yazıyı yazıyorumdur belki de...
O zaman en başından başlayayım utanıyor muyum çekiniyor muyum duygu birikmesi düğümlenmesi mi yaşıyorum da yazamıyorum bilmiyorum ama en başından düşüne düşüne yazmaya çalışacağım.
İzmir'e 13 Kasım pazar akşamı ablamlarla geldim, minik yeğenim Alya Naz (aslında 4 yaşında ama okulda arkadaşları kendi arasında 4,5 dediği için 4,5 yaşındaymış) benden ayrılamadı, ben de hem onu kırmamak hem de değişiklik olsun diye öyle yola çıktım onlarla. Kafamın içinde yazdığım kısım sabah başlıyor kahvaltı ederken, çok yağmur yağdı hatta belki bilgisayarımdan bulup o sabah çektiğim fotoğrafı eklerim yazının altına ve yazabilirsem daha da yazarım yeniden belki de... Çok yağmur yağdı ve kapalı balkon ama liman tarafı gözüküyor o aura bana kalbimde de yoğun olarak anımsamalı çok sevdiğim bodrum masalı dizisinden 28. bölüm çağrıştırdı. Gerçekten de bir kurgunun bir masalın içinde gibiydim. Kafamın içinde hep o bölümü düşündüm. Her şeyi de yazamıyorum duygu yoğunluğundan ama manevi, lovesal değil :D Hayır yani bırak buraya yazmayı en nezaketli ve biraz duygusu arındırılmış olarak ne kadar arındırabildiysem kendi masalımın babası abisi kendi masalımın Faryalı abisine içimi yazdım da yanlış anlaşıldım herhalde yoğunluğun içinde çok içten gelmeyince okuduklarım için içim bir burulmuştu çünkü herhalde ben bu insanları hayal dünyamda yarattım bağ kurdum his yükledim anlam verdim evresine geçtim yaa tabii bunu yazmadan önce balkonda ablama anlattım manevi ablam abim dediğim canımlarla İzmir'de nasıl tanıştığımı ne bileyim o sabah öyle balkonda kapalı alanda liman deniz yağmur açtım manaki mou dinledim bodrum masalında çalan ama hep kendiliğinden oluyor. Canımı acıtan da bu altında bir şey var sanılması kendiliğinden yüreğimden oluyor içimden geliyor iletişim evresine bile içimden geleni tutamasam da çekine çekine kırk kere elli kere düşüne düşüne geçiyorum, iletişim evresinde bile kırk kere elli kere düşüne düşüne yazıyorum kelimeleri, cümleleri seçiyorum. Yani yemin ederim hiçbir zaman bir çıkarım menfaatim olmadı ben sadece kalbimde hissettim. Vicdanım ve yüreğim rahat bir şekilde şu duayı edebilirim kendim için yani benim eğer en ufak bir çıkarım varsa hislerim ve düşüncelerim kendiliğinden yürekten olmuyorsa ben öleyim benim selam duyulsun yarın ya da yarından daha yakın ama en kısa zamanda. Belki çocukça salakça saçmasapan düşündüm hissettim ama kötü niyetli olmadı hiçbir zaman. İnsanların göremediğim kalplerini gördüm sandım sadece. Ya aslında yazacaklarım bu kadar uzun değildi ama o günden beri içime atmışım kalbimi bari onlar olsun doğru tanısaydı demişim içim burulmuş ama belli etmemişim ya da kalbimi doğru tanıdıklarını sanmışım yani yazsam da uzun uzun anlatamıyorum anlatmak bile ağır çünkü normal biri değilim. Komik gelir insanlara benim düşünce şeklim hissettiklerim neyse.
Gidecektim biletimi almıştım gidemedim ağrım vardı derken halamlar gelene kadar daha burdayım. Yağmur yağdı bugün de balkondan limana baktım, yakında körfez kafe var sanki orası hepsinin orada olduğu bodrumdaki limanmış gibi yağmurlu havada kapalı kafe olarak orası da öyle canlanıyor gözümde of neyse karışık yani her şey çok da karmakarışık anlattım zaten. Yani benim de önceden bilmeden hatam yanlış sözüm olduysa özür dilerim ben kimseyi kırmak istemem bunu neden yazıyorum bunu da bilmiyorum içimden geldi. Çünkü kafamın içinde konuşuyorum hiç susmuyor konuşmalarım ondan böyle bazen akış kesilip konuştuğum gibi yazmaya başlıyorum. Sonra kahvaltı hazırladım portakal dilimledim yarım ay şeklinde üzerine deniz tuzu döktüm sonra, nar ekşili pulbiberli 9 tane zeytin yaptım (because i'm metis' daughter :D) 9 tane olmasının sebebi yani o da içimden kalbimden geliyor :) ekmek kızarttım, çay o sırada artık açtım önceden izlediğim o yağmurlu liman sahnesini 28. bölümü ve tabii ki salaklığım :D yine bağlantı kurdum aa 28 yaşındayım 28. bölüm vs. güldüm geçtim diyelim içim ağlasa da. Kalbime ağır gelmeye başlıyor artık her şey ama dayanıyorum. Hem artık vazgeçerek sessizleşerek dayanıyorum. Sessiz sessiz uyumadan önce ağlıyorum ertesi gün akşama doğru etkisi başlıyor migren başlıyor bir de yanıma naneli migren destekçilerini almayı unutmuşum ama pencereyi açıyorum ışığı kapatıyorum saçımı yıkıyorum bir şekilde ağrıyı da geçirip idare ediyorum.
Çok karışık bir yazı oldu anlatmak istediklerim sadece yağmur liman çay kalp ve hüzündü. Ama anlatamadım çok dallandı budaklandı. İçimden böyle uzun döküleceğini tahmin edemedim. Yanlış bir şey söylediysem özür dilerim. Yağmurlar da dindi zaten herhalde. Yazının altına ilgili fotoğraflar eklemesi yapayım.
22.11.2013, 16:17
Tumblr media Tumblr media
Tumblr media
1 note · View note
eskilerdenbiyerden · 1 year
Text
içime öyle bi mutsuzluk çöktü ki ne yapacağımı bilemeden koltukta oturdum su içiyorum. önceden olsa alkol alırdım ama artık duygularımdan kaçmamaya çalışıyorum. aman ne büyük meziyet, ne ilerici bir adım. insanın avuç içlerinin acıması diye bir şey var mutsuzluktan. ağlamamak için kendinizi tuttuğunuzda boğazınızda hissettiğiniz hisle benzer işler. bilemiyorum. bilemiyorum. halledilecek şeylerin sayısı sürekli artıyor da listeden bir şeyler eksiliyor mu acaba hiç. eksilmiyor gibi.
bazı sözlerin bazı olayları tetiklediğine çok inanırım. bazı olayların bazı isteklerin sadece sesli dile getirilmesiyle gerçekleşebileceğine de. bir ara buraya “beni ne olur zorunda bırak” yazmıştım. bıraktı. inandığım allahla olan iletişimimiz kopuk kopuk da olsa hoşuma giden bir tarafı var. beni terk etmemiş ve bana darılmamış da, neyse ki.
zorunda bırakılmasaydım yolumu nasıl bulacaktım bilmiyorum. zorunda bırakılmışken de yolumu nasıl bulacağımı bilmiyorum. sadece herhangi bir sonuca, bir öncekinden daha yakın oluşuma tutunuyorum. çünkü en kötü sonuç bile, biliyorsunuz.
1 note · View note
morkedisblog · 1 year
Text
Öncelikle dünyanın en zeki lideri BEŞAR ESAD alkışlayacağım👏🌟🎉Gizli servis yöneticileri ve üst düzey generalleri ÇERKES kökenli deniyor bilemem ama isabetli stratejilerinden belli "sen arap sevmezsin" demeyin gerçek Suriyeliler arap kökenli değiller Osmanlının sınıra yerleştirdiği arapların torunlarını bize iade ettiler😂Zorlamadı kovmadı manyak usa ve cıa pentagon bizimkilere sizi şalamaya yaparım dedi bizimkilerin de"araplar bizi halife olarak kabûllenecek olsalar Osmanlıya ihanet etmezlerdi hem dünyada artık hilafet mi kaldı Esadın orda kalması bölge için de bizim için de en iyisi komşumun içişlerine karışmam"diyecek akılları olmadığından saray yapıldı saptan samandan içine girilmez tozdan dumandan(Ramizem Balkan Türküsüdür rahmetli Arif Şentürk söylerdi) KILIÇDAROĞLU sarayları kamuya aktaracağım dediğinde yüreklerine inecekti ben saray kökenliyim oturduğum evi görün eşşek bağlasan durmaz ama asalet işte sarayda doğanın hali başka😆) vaadin üzerine atladılar daeş ve özgür milli suriye canilerine silah para verdiler bizim doyumsuz işinsanları ve mafya Osmanlı sömürgeciliği ile çoşup gittiler ülkenin içine ettiler yerli halk buraya yönlendirildi bizim ıq'ları yüksekler hepsini maaşa bağladılar Türkiye de usa da arap devletleri de Esada ve pkkya çalıştılar Esada çalıştılar çünkü muhaliflerden suriyeyi temizlediler pkkya çalıştılar çünkü nato ülkesi Türkiye müttefiklik görevini pyd-ypg'ye kaptırdı😂Bir defa haksız çıkayım ya daha annem hayattaydı suriyeliler burda eczane açamıyorlardı yazmıştım suriyelilerden tek kuruş sağlık ücreti alınmıyordu gelip doktora istediği ilacı yazdırıp bedava alıyor suriyeli aracılara yarı fiyatına satıyorlar onlar da suriyeye götürüp 2 katı fiyata satıyorlar dediğim de "atar o"demiştiniz atmıyormuşum olayı aydınlatan gazeteci sağlık bakanı👀Fahrettin Koca'ya sordu"neden suriyelilere sosyal güvenlik kurumunu hortumlatıyorsunuz?"diye şimdilik cevap yok ama tabiiki de yalanlayacak sayın bakan o sahibi olduğu medipol hastanesine rant aktarmakla meşgul ama 7 yıl önce ben yazmıştım şimdi HEPİNİZ AYAĞA KALKIN DÜNYANIN EN AKILLI SYRATEJİSTLERİNE SAHİP ADAMI ALKIŞLAYIN BİR TÜRK ATASÖZÜ"BÜKEMEDİĞİN BİLEĞİ ÖPECEKSİN DER"DARBECİ DEDİKLERİ ŞEYH NAHYAN'LA RESTORANDAN LİSELİ AŞIKLAR GİBİ ELELE ÇIKTILAR BARIŞMA HEDİYESİ OLARAK ESASI DA BODRUM TATİLİNE GÖTÜRMEZLERSE VATANDAŞ OLARAK HAKKIMI HELÂL ETMEM😁NEEEE?YALAN MI?
Tumblr media
0 notes
dayanilmazintinisi · 2 years
Text
Geçtiğimiz günlerde burada uzun uzun yazdıktan sonra ekranı bir süre kendi haline bırakmıştım ki döndüğümde yazılarım tamamen gitmişti. Burada yayınlamış olmasam da içimi epey dökmüş, başıma gelenleri de içimde kalmayacak şekilde yazmıştım.
Buraya gelmeyi buraya yazı yazmayı mütemadiyen sevdiğimi söylüyorum. Şu beyaz sayfanın tepesinden kendimi bırakıp aşağı kadar otlarda yuvarlanır gibi yuvarlanmayı ayrı seviyorum.
Endoskopi operasyonu geçirdim. İnanılmaz bir tecrübe oldu benim için. Biyopsi alındı. Birkaç yazımda boğazımdan muzdarip olduğumdan bahsetmiştim. Doktor boğazıma bakamadığını söyledi. Bu kbb'nin alamıymış. E onlar da beni buraya yönlendirdi. Neyse sonucumu sisteme girmişler ayrıca gitmem gerekecek olsa da reflü tanısı koymuşlar. Midemden şikayetim yoktu gelip geçici yanma ve ağrı yaşasam da dert değildi.
Şimdilerde dert olan gözlerim. Gözlerimin derecesi yükselmiş olabilir. Çok ağrılı günler geçiriyorum.
Bütün bunlar üst üste gelince son zamanlarda şunu düşünür oldum. Evde değil de evli olsaydım yahut evde değil de başka bir şehire atanmış olsaydım yahut evimde atanmış olsaydım. Ben bu denli rahatsızlıklar yaşar mıydım?
Yaşayabilirdim. Çünkü kendi evimde olup çalıştığım zamanlarda da mikrop kapabiliyordum, hastanelik oluyordum.
Yine de düşünmeden edemiyorum. Alese çalışıyorum ama kpssye de girsem daha iyi olur demekten kendimi alamıyorum. Bugün sosyalleşmek için en basitinden kütüphaneye gidebilmek için bile dışarıda vakit geçirebilmek bile çok çok masraflı. Bu durum beni çok üzüyor. Kpssye girmek bizimkilere ve kendime katkı yapmak iyi gelecek gibi hissettiriyor. En azından kendimi denerim demek istemiyorum. Kendimi deneyeceksem bile çalışmam gerekecek. Kuru bilgiyle giremem. Bu ay başında çalışma masası ve çalışma lambası almayı düşünmüştüm. Sonra masamla idare edebilirim dedim. Ona vereceğim parayla harçlıklarımla kıyafet almayı düşündüm. 1 senedir kıyafet almıyorum. Daha doğrusu canım çeker diye hiç butik, mağaza sitelerine bakmadım. Kendimi iyi hissetmek için kıyafet almak istedim. Çok da şahane parçalar buldum ama harçlığım yetemiyor yani yetse de diğer giderlerime param kalmamış oluyor. Bağış yapıyorum. Kitap borcum var. Ve biliyorum ki kitap alırsan, bağış yaparsan o para döner dolaşır katıyla sana geri döner. Bu zamana kadar hep böyle oldu ve ne istediğimi Rabbim biliyor. İhtiyaçlarımı ondan isteyeceğim ve bana ikram ettiği harçlığımı daha ihtiyaç sahibi insanlara vereceğim. Kendime alışveriş yapabilmek için bunlardan kısmayı bile düşündüm ama bunu kendime yakıştıramadım. Kıyafetlerim var ve idare edebilirim. Bazen de atansam ne olacak ki diyorum. Atananlar da geçinemiyorlar ekstra bir şeyler alamadıklarından yakınıyorlar. Kazanıp da hiçbir şey alamamak beni yine üzecek. Elbette düzenli maaş alıyor olmanın ayrıcalığı olacak. ++
0 notes
firiigcr · 2 years
Text
Biraz daha ertelersem hiç yazamayacağım sanırım diyerek başlıyorum. Çünkü bu günlerin kesinlikle burada anısı kalsın istiyorum. Aylaar önce buraya yazmıştım bir şey olma ihtimali var, olursa çok istediğim bir şey olacak, ne olur olsun diye, olmadı.. Bizim şirket global bir şirket ve Hollanda da bir fabrika var. Oraya 2 kişiyi 2 aylığına eğitime göndereceklerdi herkes isteyince kura çektiler gibi bir şey oldu ve ben gidemedim. Çok üzülmüştüm ama sonrasında kalanları da 2 şer haftalığına göndermeye karar verdiler. Bir gitme lafı var ama aylardır bir türlü gerçeğe dönememişti, Ankara’daki iş yoğunluğum bir türlü azalmayınca gelemeyeceğimi düşünmüştüm.
Neyse tam planım belli oldu, 10 gün öncesinde Covid oldum. Evet 2 yıldır şükür Covid olmayıp Hollanda’ya gitmeden 10 gün önce Covid oldum, karantinam bitince test verdim haşa negatife dönmemişti ama uçaktan bir önceki gün negatife döndüm şükür. Neyse her zamanki gibi valiz yapma işini don dakikaya binince son dakika havaalanına geldim, valiz vermek için THY bankosuna gidince kadın soyadımdan dolayı ismimi söylemişken Sabiha Gökçen dedim sanıp beni başka bankoya yönlendirdi. Neyse ki, erken fark edip geri gittim. Bu sefer vizemin Fransa üzerinden alındığını görünce Fransa vizesiyle Fransa’ya çıkmadan Hollanda’ya gidemezsiniz diye beni almıyordu. Neyseki ısrarım üzerine başka birini aradı ve bilebileceğimi söyledi. Uçağa bir şekilde bindim, ancak inince de bu sefer Hollanda girişimde gümrük memurları baya bir sorguladı, dönüş biletimin olmaması vizemin Fransa olması falan..
Ben bir gün önceye bilet alıp Amsterdam'da gezerim dedim. Şehir merkezinde ev bulamayınca şehre toplu taşımayla 20dk uzaklıkta bir yerde ev tuttum. Başta üzülmüştüm merkezde tutamadım diye ama eve gidince o kadar sevindim ki. Evin olduğu bölge inanılmaz güzel, tam bana göre her yerde ağaç, çiçek, kanal olan bir yerdeydi. Neyse evin sahibi bisikleti kullanabileceğimi söyledi. Ben de Amsterdam bisiklet sürmemiş olmayım diye alayım dedim, ama bisiklet bana uzun kaldı sürerken çok zorlandım. Neyse Amsterdam merkeze gittim, geldim, feribottan indim bisikletimi aldım biraz sürdüm ki, telefonumun şarjı bitti. Neyse sorun değil diye düşündüm, çünkü sırf bunlarla karşılaşmamak için gelemden powerbank almıştım. Ama powerbankim çalışmadı. yolu bulamadım tabi ki. Gecenin bir körü elimde süremediğim bir bisikletle kalakaldım. Birkaç kişiye yol sordum ama anlatamadılar. En son ışıklarda bir tane araba gördüm sürücüsü bayandı, ona sordum. Baktım arabadan Sami Yusuf sesi geliyor, yanında da annesi en son yüzümü kızartıp, beni bırakabilir misiniz, gerekirse ücreti vereyim dedim. Bisikletini bırakırsan götürelim dediler ve beni eve bıraktılar. Eğer onlarla karşılaşmasam yada kabul etmeseler ne yapardım bilmiyorum. Ertesi günü gidip bir de bisikleti bulmaya ulaştım.
Aksilikler zinciri bitti mi hayır tabi ki. Pazar günü Amsterdam'dan Fabrikanın bulunduğu Hengelo'ya geçmem gerekiyordu. Trenle 2 saat, zaten oraya direk uçak yok. Pazar günü trenler 5e kadar iptal sistem arızası yüzünden dediler, gezdim geldim demesinler mi arıza düzelmedi yarına kadar tren yok. Hava da nasıl soğuk, fırtına yağmur. Taksiye sordum 434€ dedi :( Neyse son dakika bir otel bulup o geceyi orada kaldım. Gitti benim 1 haftanın bir günü. (Neyseki sonra benim eğitimi 2 haftaya uzattılar :) Devamı gelecek ...
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
26 notes · View notes
beyazmantoluu · 3 years
Text
Tumblr media Tumblr media
Buraya anlatacak çok şey biriktirdim. Fakat fark ettim ki insan "yaşarken" bir şeyler anlatmaya vakit bulamıyor ya da bu isteği duymuyor. En azından benim böyleymiş. Yine de bunları ay sonu yazmayı düşünüyorum eğer üşenmezsem. Çünkü bunları ilerde okumaya ihtiyacım var.
Fakat bugünün bir istisnası var.. Çok duygusalım ve bunları dökmem gerekiyor. İçim içime sığmıyor. Beyhan Budak'ı dinlemeyi çok seviyorum. Bugün söyleşisi vardı. Dinlerken bir noktada nasıl bir yerdeyim, şu an napıyorumu sorgulamaya başladım. Buraya çok önceden bir yazı yazmıştım. Bir yılımı iki yıl geçirmiş gibi yaşayacağım diyordum. Bunu yapıyorum. Söyleşi sırasında bu zihnimde yankılandı. Neyin hayalini kurduysam, geçte olsa, yaşıyorum. Şu an buradayım. İstediğim bölümü okuyorum ve alanımda başarılı bir ismi dinliyorum. Yaşıyorum. Herkesin dinlerken güldüğü bir yerde benim gözlerim dolmuştu. O an biri fark edip sorsa saatlerce ağlayabilirdim. Ki ben ağlamasını hep tutan, bastıran biriyim. (bastırmadan ağlamayı da öğreneceğim bir gün..) Kimse fark etmedi ben de çabuk toparladım kendimi.
2.30 saat imza sırası bekledim. Çok sevdiğim biri dahi olsa imza için beklemezdim. İtiraf etmem gerekirse Beyhan Budak'ı da beklemezdim sanırım. Benim orada beklediğim kendimdim. Sıra geldiğinde çok heyecanlandım. Hayat nasıl gidiyor sorusunu yanlış anlayıp "psikoloji okuyorum" dedim :ı o kadar sesli güldü ki. Normalde olsa kendimi çok kötü hisseder kendi kendime uğraşır dururdum kesin. Fakat hiç öyle olmadı hatta çok güldüm. Sanırım hep bu soruyu beklemişim :ı
Yazdığı ise kalbimi o kadar hızlandırdı ki.. Yolda yürürken içim kıpır kıpırdı ve bir an farkında olmadan sekerek yürüdüm. Ayaklarım çok ağrıyordu ama böyle sekerek daha çook yürüyebilirdim.
Hiçbir şeyi ertelemeden "yaşamak" istiyorum.
23 notes · View notes