#bir tür veda
Explore tagged Tumblr posts
Text
tarih: her şeyden sonra.
defa: sayısız fakat son.
özet: yıkıldı şehirler. hemen ölenler şanslı olanlardı, enkazda kaldı canlılar.. kurtarıldı 3 kedi ve bir insan. toprak, su, ateş ve havanın etkileşimiyle, sürüyor yaşam. deprem yetmedi. tren kazaları, idam ve infazlar, virüsler, bakteriler, mantarlar, siyanür ve kurşun, yetmedi. bir meteor yetecek! canlı, cansızdan türedi. bu bilgi değişmedi. canlı cansızdan önce sona erecek. ezbere bildiğim numaraya çok uzun zamandır ulaşılamıyor, 3 ay değil, 1 yıl değil, 5 değil 7 belki.. yine de bilgi aklımdan çıkmıyor. belki hala migrosta kullandığım içindir.
son: yeterince düş-tüm, yeterince kalktım ayağa. sana, canlılığa ve hatta nesnelere bir zarar gelir diye korktum yeterince. yeterince zarar verdim, hiçbir şeyi tutsak etmemek için kendime, yeterince vaz-geçtim. kapattım gözlerimi, özgürlük dedim, en derin duygudan daha güzel, daha güvenli.. ben aileler ve lanetlerinden hiç hoşlanmam. fakat seninle kardeş dahi olmaya çabaladım. beni aldattığın insanlardan birine söylediğin gibi. tüm bunları sürdürmeme sebep veren, sana aşık, seni seven yanım güçlüymüş epey. direnişimi hep besledim, aldığın kitaplarla en çok.. tanıştırdığın yazarlarla, benim için çaldığın 0,7 uçlu Rotring'le. yazdığın ve dizdiğin kelimelerle, müzik ve dansla, sanata bakışınla. sende bulduğum ilhamla, zekanın keskin tarafıyla.. yaptığın yemeklerle, ölçüsüz tartısız paylaştığımız şeylerle.. şimdilerde belli-belirsiz, rastgele bir anda hatırladığım sen, ilk ve tek aşkım olarak kal istedim. fakat bildiğim sen ve gördüklerim.. görünenlerin gerçek olduğunu anlamak istemeyen saf yanım, ne çok işkence çektirdi kendine. görünen sen! sonunda kazandı. çok sevdiğim bir yemek, çok sevdiğim bir içkiye, çok sevdiğim tatların arasına karışmış, bozuk şeylerle, yavaş yavaş zehirledim kendimi.. senin bildiğim sen olarak hikayemde kalman, benim ben olmaktan çıkmam demekti, kabul etttim. yetmedi.. olsun dedim, insan bulur kendini.. bir ip vardı elimde, boynuma dolanmış, çektim.. diğer elimle çözerdim nasılsa. meğer ipin ucu, bir dinamite bağlıymış. parçalarım saçıldı etrafa.. ses etmedim, kanatlarım sağlamdı hala. ve her nasılsa, "bir sinekkuşu uçmak için bacaklara ihtiyaç duymazdı." seni kendimden daha çok sevmek üzerine fazla düşünmek gerekmezdi. yavaş yavaş yandım.. küllerim savruldu havaya, suya, toprağa karıştı.. zihnim saçıldı uzaya. sonra bir şey oldu işte (?) mucizevi bir şey, uzayda salınırken parçacıklarım, ve yokken hiçbir şey orada, kendime rastladım. benzersiz bir ben, benimle aynı, ve böylece, gerçekler yitirdi önemini. her şey önemini yitirdi. elbette izleri kalacacak tüm bu olanların.. kimi güzel kimi tiksindirici izler. izler benim olacak, beni bilenler bilir, izleri severim. ixi
2 notes
·
View notes
Text
Heaven Official's Blessing▪︎
210. BÖLÜM - Göksel Mahkemede Kaos - Hiddetli Bir Dalga Cenneti Sarsıyor - 2
“N… ne ödülü?” sordu Xie Lian.
Hua Cheng de geri sordu, “Ne düşünüyorsun?”
Xie Lian kolaylıkla Hua Cheng’in bu soruları sorarken dudaklarını büzmüş kaşlarını kaldırmış olduğunu hayal edebiliyordu, o zaman ne diyebilirdi ki?
Hua Cheng devam etti, “Bahsi geçmişken, Gege bana hala biraz ruhsal güç borçlu, yanılıyor mıyım?”
“Yanılmıyorsun.” Xie Lian dikkatlice yanıtladı.
“O zaman Gege bana nasıl geri ödeyeceğini düşündü mü?” Hua Cheng sordu.
“… Pek sayılmaz.” Dedi Xie Lian.
Hua, Cheng, burnunu çekerek gülmüş gibi görünüyordu, “Sen düşünmediğinden dolayı neden benim karar vermeme izin vermiyorsun? Bu iş halledilip bittikten sonra ve sen de yolculuğunu tamamladıktan sonra, Gege, zamanını her yeri geri ödemek için alabilir miyim? Kulağa nasıl geliyor?”
Xie Lian sanki suç işlemiş gibi Jun Wu’ya kesik kesik bakışlar atarken onun bu saldırılarına karşı kendini savunuyordu, rastgele konuştu, “Ah, en, olur…”
Sinsi bir şekilde adım adım onu yönlendirip istediği cevabı duyduktan sonra Hua Cheng sonunda memnun ve tatmin olmuştu, geçici olarak onu bu dertten kurtardı, “Ve evet? Bana ruhsal iletişim rününden seslenmek Gege için çok nadir bir durum. Ne oldu?”
Jun Wu, Xie Lian’a baktı.
Xie Lian’ın Hua Cheng ile konuşmasına izin vermesinin tek amacı, Hua Cheng’in hiçbir sorun olmadığı düşünmesini sağlamak ve onu aşağıda tutmaktı. Tabii ki Xie Lian, Jun Wu’nun ne tür bir cevap duymak istediğini biliyordu, yavaşça konuştu, “Aslında, bir şey yok, ben sadece bu kadar uzun zamandır ortalıkta olmadığım için endişeleneceğinden korkuyordum.”
“Hm?” Hua Cheng meraklandı, “Sen zaten öyle demedin mi? Sadece iki saatlik yoksun, o zaman neden endişeleneceğim hakkında endişelendin böyle?”
Xie Lian onunla birlikte daireler çizerek dolaşmaktan başı dönüyordu, biraz endişeli ama aynı zamanda eğlenceli hissediyordu. Aniden Hua Cheng konuştu, “Ah, anladım.”
Xie Lian'ın nefesi kesildi, “Neyi anladın?”
Sanki bir ümit varmış gibi görünüyordu. Bir zaman sonra Hua Cheng cevapladı, “Gege, belki de o kadar uzun süre ayrı kaldıktan sonra özleyen sensin.”
“…”
Eğer Xie daha önce bazı şeyleri aptallıkla örtbas edebilseydi, o zaman bu cümle o kadar açık ve dürüst olurdu ki ve asla normal gibi davranamazdı. Jun Wu’nun izleyen gözlerinin altında Xie Lian’ın yüzü daha çok kızardı. Bir zaman sonra nazikçe cevapladı. “…En.”
Hua Cheng’in sesi de oldukça nazikti, “Ben de. Gerçekten oraya gelip seni alıp götürmek istiyorum.”
Xie Lian’ın kalbi kıpır kıpır olurken aynı zamanda atmıyor gibiydi, gözleri Jun Wu’nun gözleri ile kesişti.
Eğer Hua Cheng gerçekten cennetin başkentine gelseydi işler nasıl sonlanacaktı? Jun Wu onunla baş edebilir miydi?
Xie Lian duygu dalgalanmasını bastırdı ve elinden gelen en iyi şekilde doğal bir sesle konuşmaya çalıştı, “Hayır, sorun yok. Şu an cennet tam bir karmaşa. Şimdi buraya gelirsen muhtemelen akıllarını uçururlar. Biraz daha bekle.”
Hua Cheng tembel bir şekilde cevapladı, “Anladım Gege, onları korkutmaya gelmeyeceğim. Cennet başkentinin o parlayan ışığından nefret ediyorum, ayrıca hala burada korumam gereken insan çemberi var. Ağır başlı bir şekilde Gege’nin gelmesini bekleyeceğim.”
Xie Lian rahatlayarak iç mi çektiğini yoksa soğuk soğuk terlediği mi söyleyemezdi, “Evet, iyi olur.”
“Ama,” dedi Hua Cheng, “Ama iyi olacaksam, Gege, elin boş gelemezsin. Ödül isterim.”
“Tabii ki, tabii ki.” Xie Lian cevapladı.
Sonra ikisi birkaç sıradan, muğlak, şüpheci şeyler söyleyip iletişim sona ermeden defalarca veda ettiler.
Xie Lian yavaşça nefes aldı ve Jun Wu dedi ki, “Görünüşe göre, XianLe aşağıda oldukça heyecanlı bir hayat yaşıyor.”
Xie Lian nasıl cevap vereceğini bilemedi. Jun Wu Xie Lian’ın omzunu patpatladıktan sonra arkasını döndü ve XianLe sarayını terk etmek üzereyken Xie Lian arkasında seslendi, “Lordum!”
Jun Wu durdu, Xie Lian sordu, “Kimsin sen? İmparator mu? Ya da başka bir şey mi?”
Guoshi ve yüzü olmayan beyazın arasındaki bağlantıdan şüphe ederken bu gerçeği kabullenmek zaten zordu. Jun Wu ve yüzü olmayan beyaz bir bağı paylaşıyorlarsa sanki tüm kişiliği ters dönecekmiş gibi hissetti.
Jun Wu üç alemin bir numaralı savaş tanrısıydı ve hem onu üstün görüyor hem de ona saygı duyuyordu.
Jun Wu cevaplamadı ve öylece çekti gitti. Artık kendi kendine kalmıştı ve yorgun bedenini XianLe sarayının arka odalarına sürüklerken öç planıyla ilgili beyin fırtınası yapıyordu.
XianLe sarayı şu an suçlu kafesi halini almışsa da yine de güzeldi, arka holde beyaz yeşimden yapılmış banyo havuzu bile vardı. Xie Lian beyaz hayaletle savaşmış, ocağa girmiş, sürünmüş, takla atmış, yuvarlanmış ve savaşmıştı, şimdi ise hem zihni hem de vücudu yorgundu. Zaten kısa bir süre için hiçbir yere gidemezdi bu yüzden banyo yapıp rahatlayabilirdi.
Kıyafetlerini çıkartıp ılık suyla sırılsıklam olduktan sonra Xie Lian başını beyaz yeşim havuzun kenarına yasladı, dalgınlıkla kıyafetlerini katladı. Aniden cübbenin bir yerinden iki küçük şey çınlayarak geldi. Xie Lian yakından baktı, iki küçük tatlı ve akıllı zardı.
Zarları alarak avcunun içinde tuttu, Hua Cheng’in şu sözlerini hatırladı; “Beni görmek istersen, hangi sayıyı atarsan at. Geleceğim.”
Ancak Hua Cheng’le ruhsal iletişim rününden konuşmak büyük ölçüde sıra dışıydı ve belki de Hua Cheng fark etmişti. Ama fark etse bile Jun Wu cennetin başkentini izole ettiğinden ve her şey onun kontrolünde olduğundan gelemeyebilirdi.
Yine de belki fark etmiş ve biliyor olsa da veya zarları attığında Hua Cheng’i göremeyecek olsa bile, Xie Lian yine de denedi. Klik klik! Zarlar banyo havuzunun kenarındaki taşların üzerinde yuvarlandı. Şansı her zamanki gibi berbattı; iki tane bir. Ve tabii ki, küçücük bir hareketlenme de yoktu.
Xie Lian iç çekti ve diğer tarafa döndü, kafasını ve vücudunu suya gömmek üzereydi ki onun sesini duydu, “Gege.”
Xie Lian anında sulardan yükseldi, sular sıçradıkça sıçradı, “San Lang?”
Cidden Hua Cheng’i mi çağırmıştı?
Ancak etrafını iyice bir taradıktan sonra bir tane gölge bile görmemişti. Ama o duyduğu ses kesinlikle umutsuzluktan oluşan halüsinasyon değildi. Başka bir ses daha duyduğunda kalbi küt küt atıyordu, “Ekselansları!”
“…”
Xie Lian ancak o zaman sesin kendi ağzından geldiğini fark etmişti. Ses onun olsa da sıçrayan sular ve ferahlatıcı banyonun sıcak havasından dolayı tam olarak net değildi. Ne olduğunu anlamadan önce bir an öylece kalmıştı ---Ruh değiştirme büyüsü!
Xie Lian hem şaşırmış hem de mutlu olmuştu, “Lord Rüzgar Ustası??”
İşte o an başka aşırı heyecanlı bir ses daha dudaklarından çıkmıştı, “Evet, benim! HAHAHAAH. HARİKA, DEĞİL Mİ? Bu rüzgar ustası-, hayır, yeniden ruhsal güçlerim var!!!”
Ruh değiştirme büyüsü çok sık kullanılmaz çünkü çok fazla ruhsal güç gerektirir ve sıradan iletişim büyülerinden çok daha karmaşık ve nadirdir. Bu yüzden gizleme büyüleri genelde bu büyüyü engellemezdi. Shi Qing Xuan tüm ruhsal güçlerini kaybettiğinden Xie Lian’ı onu bağlayan kapı tek taraflı olarak kapatılmıştı, yine de Xie Lian bunun şimdi kullanılacağını hayal etmemişti.
“Qing Xuan, ruh değiştirme büyüsü çok ruhsal güç harcıyor, güçlerini nereden aldın?” Xie Lian sordu, ama hemen anlamıştı. Başka nereden alabilirdi ki?
Elbette Shi Qing Xuan cevapladı, “Uzun hikaye. Ah, aslında değil. Senin Çiçeği Arayan Kızıl Yağmur’un bana birkaç şeker verdi, tam anlamıyla inanılmazlar. Onları yedikten sonra ruhsal güçlerim patladı! Geçici de olsa şimdilik bir süre dayanır. İletişim sorun olmaz. Ama, tadı felaket, tü tü tü!!
“…”
Xie Lian daha önceden General Pei’nin yediği hayalet özü şekerlerini hatırlamadan kendini alamadı, ama bu şekerleri Hua Cheng verdiğinden muhtemelen çok iyi ruhsal enerjileri vardı. Xie Lian sordu, “Kim az önce bana ‘Gege’ diye seslendi?”
“Bendim!” dedi Shi Qing Xuan.
Xie Lian gülse mi ağlasa mı bilemedi, “Neden bana öyle seslendin? Sandım ki…”
“Biliyorum.” Dedi Shi Qing Xuan, “Seni arayanın Çiçeği Arayan Kızıl Yağmur olduğunu sandın, değil mi?”
Xie Lian hafifçe boğazını temizledi ve Shi Qing Xuan devam etti, “Sana seslenmemi isteyen oydu. Dedi ki eğer öyle seslenirsem onun geldiğini düşünür daha iyi hissedermişsin.”
Bunun doğru olduğunu kabul etti, ‘Gege’ lafını duyduğunda şaşırmıştı ama aynı zamanda çok rahatlamış hissetmişti. Xie Lian konuştu, “Senin yanında mı şu anda? Kraliyet başkentinde her şey yolunda mı? Kederli ruhlar aniden bir şey başlatmadılar değil mi?”
“Başkentte her şey yolunda.” Dedi Shi Qing Xuan, “Kederli ruhlar da hâlâ temizleniyor. Az önce sen ve Çiçeği Arayan Kızıl Yağmur seninle mutlu bir şekilde kıkırdayıp seninle kim bilir ne hakkında konuşuyordu ki konuşmanız sona erdikten sonra yüzü birdenbire öyle karardı ki çok korkutucuydu. Sonrasında beni çağırıp ruh değişimi yapıp yapamayacağımı sordu. Ah evet, bu arada, ekselansları, sana bir mesaj iletmemi istedi; ‘ekselansları, lütfen, öncelikle giyinin.’ Beni rahatsız edip duruyor, sorun ne? Sanki cennette grip olacakmışsın gibi.”
“…”
Xie Lian neredeyse bayılacaktı, hızlıca ışık hızı gibi cübbesini aldığı gibi üzerine sardı, “O-O-O-O, SAN LANG BENİ GÖREBİLİYOR MU?”
“Evet.” Shi Qing Xuan cevapladı, “Tekrarlamaya devam etmek oldukça sinir bozucu bu yüzden gördüğüm ve duyduğun her şeyi anlık görebilmesi için ona gönderiyorum, yani dediğin ve yaptığın her şeyi biliyor. Sadece senin bedenini kontrol edemiyor veya konuşamıyor, hepsi bu.”
“…”
SEVGİLİ RÜZGAR USTASI, NE KADAR DA AÇIK SÖZLÜSÜN BÖYLE!!!
Bilseydi banyo yapmazdı! Bir fırsatın ortaya çıkmasından önce biraz daha düşünmesi gerektiğini düşünmüştü sadece.
“Sorun değil, ekselansları.” Dedi Shi Qing Xuan, “Böyle şeyleri bu kadar umursayacağını düşünmemiştim. Hepimiz erkeğiz, hem daha önce Hua Chengzhu’yu görmedin mi? Ayrıca o kadar çok şey de görmedim…”
Cidden çok açık sözlüydü. Xie Lian altına bir eliyle vurdu ve hemen hızlıca giyinip zarları kaptığı gibi salonu terk etti. konuyu değiştirerek, “San Lang, bir şeylerin yanlış olduğunu nasıl fark ettin?”
Bir duraksama sonrası Shi Qing Xuan cevapladı, “Çiçeği Arayan Kızıl Yağmur dedi ki onu aradığın an anlamış. Ah, Hua Chengzhu sana şöyle demedi istiyor; Gege çok utangaç, esaslı bir şey olmasa sözlü şifremi ezberden okuma girişiminde bulunmazdı.”
“…”
Cidden de öyleydi. Shi Qing Xuan Hua Cheng’le konuşuyor gibiydi, “Tamam, tamam, tamam, Artık saçmalıklarla zaman kaybetmeyeceğim, iş konuşacağız. Ekselansları, orada durum ne? İmparator oralarda değil mi?”
Xie Lian nereden başlayacağını bilemedi ve şöyle dedi, “İşler tam olarak onun burada olmasından dolayı bu hale geldi.”
Sadece ana yerleri anlattı, Shi Qing Xuan çoktan şok olmuştu, “Tanrım, tanrım, tanrım! Ekselansları sen uykunda konuşmuyorsun değil mi?? O imparator. İmparatordan bahsediyoruz!”
“Artık o olduğundan emin olamıyorum.” Dedi Xie Lian, “San Lang, Bütün bunlardan ne çıkarıyorsun?”
Biraz zaman sonra Shi Qing Xuan cevapladı, “Çiçeği Arayan Kızıl Yağmur şaşırmış gibi görünmüyor, sadece ‘şaşırmadım, zaten ona katlanamıyorum’ dedi.”
Xie Lian suskundu, boğuluyor gibi güldü, “Katlanabildiğin biri var mı ki?”
Cümle doğrudan Hua Cheng'e yönlendirildi. Shi Qing Qing Xuan yanıtladı: “ ‘Senden başka birine mi, asla.’ söyleyeyim Hua Chengzhu, bu hiç hoş değil, tam burada duruyorum yahu, bana da mı katlanamıyorsun??? Benimle sorunun ne???”
“Tamam, tamam, sadece şaka yaptım. Her durumda, tüm dövüş tanrıları yenilmiş ve her cennet mensubu kendi saraylarına kapatılmış. Tüm cennet başkenti dünyadan izole edilmiş bu yüzden cennete gidecek bir yol yok.”
Shi Qing Xuan devam etti, “Çiçeği Arayan Kızıl Yağmur diyor ki cennete gelmenin bir yolu var ancak birinin yardımına ihtiyacımız olacak.”
“Kim?” sordu Xie Lian ve ardından bağırdı, “KİM O??”
Son “kim o” Hua Cheng ya da Shi Qing Xuan’a yöneltilmemişti. Seslenmişti çünkü arkasında normal olmayan bir hareket vardı.
Biri gelmişti!
13 notes
·
View notes
Text
gece gece neler geliyor aklıma.. ❤️
bizim zamanımızda evlilik yaşı yirmiydi, hatta on sekiz on dokuz bile gayet normaldi olgunluk yaşıydı. kızlar, arkadaşlarım, çevrem evlilik muhabbeti yaparken ağzımdan bir kere bile evlilik mevzusuna ilişkin cümle çıkmamıştır, çıktığında da kim açarsa mevzuyu terslerdim. çünkü kesinlikle evlenmek istemiyordum. lise son sınıfta üniversite sınavına hazırlanırken gelmek isteyen görücüler oluyordu anneme kızıyordum bana bahsetme hiç, duyurmadan reddet istemiyorum diyordum. hatta çok sevdiğim ve hâlâ görüştüğüm hadis hocam da sınıfta beğendiği öğrencilerini üniversite okuyan erkek öğrencileri için izdivaç teklifi sunuyordu, yani şimdilerde sizin tabirinizle şiplemek sanırım :) bana da gelmişti sağ olsun çok severdi beni. kibarca reddettim hocam ben evlenmek istemiyorum dedim. tamam kızım dedi başka bir arkadaşa vesile oldu sınıfta sadece ikimize gelmişti çünkü :). neyse lise bitti ben hemen ardından işe başladım. fabrikada çok saygı duyduğum patronumun da arkadaşı deri mühendisi bir recep abi vardı. işle alakalı (deri fabrikasında muhasebecilik yaptım) konuşma arasında çok sevdiği bir arkadaşı olduğunu ve ikimizi yakıştırdığını söyledi. teşekkür ettim yok abi dedim. mahalleden annemi darlayanlar, oğlunun resmini eline alıp kapıyı çalanlar falan işte hepsine hiç görmeden hayır dedim. bu mevzuların üzerinden iki üç ay geçti ve bir vesileyle eşimle karşılaştık ve beni istediklerini söyledi ailesi. ne hayır dedim, ne olmaz dedim hiç olumsuz bir cümle kurmadan olur görüşelim dedim. hayatımda ilk kez bir erkekle bu tür bir konuda aynı ortamı paylaşacağım ne yapacağımı bilmiyorum, ne diyeceğimi de heyecandan kalbim fırlıyor. olumlu hislerden dolayı değil sadece utanç, çekingenlik, ne yapacağını bilememe hali. neyse biz görüştük, o anlattı, konuştu, sohbeti, hitabeti hayranlık uyandıracak derecede, zaten sureti maşallah 🤍🥺 benim dilim tutuldu her anlattığına çok haklısınız, doğru söylüyorsunuz, evet öyle olması gerekir tabi diyerek geçiştiriyorum. kendisine aşık olduğum anların resmi ve yansımasıdır. konuşma bitti benim ayrılmam gitmem gerekiyor dedim peki dedi. ben olduğumuz yerden çıktım park var bol merdivenli oradan aşağı etekleri uçuşa uçuşa, yere basmayarak, kalbimin ağzıma kadar duyulan sesiyle yürüyorum. dalmış vaziyette, ta ki arkadan kulağıma uzanan o tanıdık "selamun aleyküm" sesiyle buluşana kadar. "aleyküm selam buyrun" dedim sanırım geçmiş gün işte, "buranın yabancısısınız size durağa kadar eşlik etmek istedim uygunsa" dedi. hayır hayır zahmet etmeyin ben biliyorum bulurum yolu dedim. çünkü heyecandan falan ben perişan oldum ama canımın içi, yani kendisi kendinden gayet emin.. yok ben eşlik edeyim size dedi peki dedim. iki metre ötesinden utana sıkıla yürüyorum ne konuşuyoruz şu an hatırlamıyorum. neyse durağa geldik, nolur çabuk gelsin diye dualar ediyorum içimden otobüs için. o da yanımda benimle beraber bekliyor, otobüs geliyor ben veda ediyorum hiç yüzüne bakamıyorum sonra otobüse binince camdan bana dikkatle ve çok tatlış baktığını görüyorum, gülümsüyorum el sallıyorum..
bu konuşma ve tanışmadan sonra bir daha iki hafta kadar hiç görmüyorum, bana ailem tarafından kendisiyle ilgili sorulan evlilik sorusuna olumlu yanıt veriyorum. ve ikinci görüşmemiz iki hafta sonra ailesi ile birlikte geldiği isteme günü oluyor. iki kere gördüğüm adamla istemeden iki hafta sonra nişanlanıp yedi ay sonra da evleniyorum. evlendiğimi duyan çöpçatanlık kurumu üyeleri tek tek geri dönüş yapıyor "hani evlenmek istemiyordun bilseydik biz gelecektik istemeye" diyorlar bende kısmet diyorum. iyi ki diyorum.. sözün özü şu ki "Allah yazarsa olur, güzel olur böyle olur, iyi ki olmuş olur.." elhamdülillah elhamdülillah can'ım 🤍
*şu anlattıklarımı hiç unutmamak ne kadar değerli bir bilseniz benim için.. mücevher gibi
tanışma 98 eylül, nişan doğum günüm olan 24 ekim 98, düğün 28 mayıs 99.... sonrası masal.. inşallah vuslat 🤍
71 notes
·
View notes
Text
Sevgili Emre,
Sana yazmak bile gelmiyor içimden artık. Kelimeler bir türlü doğru şekilde sıralanıp kağıda dökülmüyor, her şey düğümleniyor, birikiyor ve sonunda bir boşlukta kayboluyor. Uzun zamandır içinde bulunduğum bu duygusal boşluğa ne ad vereceğimi bilemiyorum. Ama sanırım, belki de çok uzun zaman önce fark etmem gereken bir şey vardı ve ben bu farkındalığa sonunda ulaştım: Kendi değerimi anlamaya başladım.
Daha önce, her şeyin bir başka insanın onayıyla şekillendiği, bir başka insanın varlığıyla anlam bulduğu bir yer vardı içimde. Her hareketim, her düşüncem başkasına hizmet ediyordu sanki. Ama şimdi fark ediyorum ki, kendi varlığımı ilk kez kendim için önemli kılmaya başladım. Bu, bir tür özgürlük gibi; hem acı verici, hem de şaşırtıcı bir huzur barındıran bir özgürlük. Seninle geçirdiğim zamanlarda belki de hep eksik kalmış bir şey vardı, içimde bir boşluk. Ama şimdi anlıyorum ki, bu boşluk sadece seninle değil, kendimle olan ilişkimde de vardı.
Gerçekten ne istediğimi, kim olduğumu ve neye ihtiyacım olduğunu sorgulamadan ilerlemişim yıllarca. Ama artık bir şeyler değişti. Kendimi bulmak, iç sesimi duymak, duygularımı ve sınırlarımı anlamak... Bu süreç kolay değil. Ama her geçen gün daha güçlü hissediyorum. Kendimi sevmenin, değerimin farkına varmanın zorluklarını yaşıyorum, ama bir o kadar da huzurluyum. Kendi kimliğimi inşa etmek, başkalarına olan bağımlılığımı geride bırakmak, bana yeni bir özgürlük sunuyor.
Sana yazarken, belki de uzun zamandır yapmadığım bir şey yapıyorum; kendimi sana, sana dair hissettiklerimi açıkça ifade ediyorum. Ama bu yazı bir veda değil, sadece bir içsel yolculuğun parçası. Bu yolculukta seninle birlikte olmanın ne kadar değerli olduğunu biliyorum, ancak artık kendi yolumu çizmek için de bir adım atmam gerektiğini hissediyorum. Bu, seni terk etmek anlamına gelmiyor. Aksine, seni ve seni sevmenin ne kadar kıymetli olduğunu anladım. Ama kendim için, her şeyden önce kendim için bir adım atmam gerekiyor.
Belki bu mektup, sadece kendi içsel değişimimin bir ifadesidir. Ancak sana, geçmişimize, paylaştığımız her anıya, bana kattığın her şey için teşekkür etmek istiyorum. Çünkü seninle geçirdiğim zamanlar, ben kim olduğumu daha iyi anlamama yardımcı oldu. Ama artık kendi yolumda yürüme zamanı geldi.
Bu mektup belki de uzun zamandır düşündüğüm ve kelimelere dökmeden geçiştirdiğim bir içsel dönüşümün başlangıcıdır. Ne olursa olsun, her şeyin bir zamanlaması vardır. Benim zamanım şimdi, senin ise kendi yolculuğunda ilerlemen.
Kendine çok iyi bak..
5 notes
·
View notes
Text
HİNT MİTOLOJİSİ - ÇOKTAN TANRILI ÇOK HİKAYE
-Bölgenin Geçmişi Hakkında
Hindistan bölgesinin tarihine baktığımızda bölgeyi derinden etkileyen Hint-Avrupalı göçlerinden önce de yani MÖ 1500’den önce de Hindistan’da insanların ve uygarlığın olduğunu görebiliyoruz. Bölgede yapılan arkeolojik çalışmalar geçmişte varolan kültürel geleneklerin Hinduizm ve Hint mitolojisini çarpıcı şekilde etkilediğini göstermektedir. Bunlara örnek olarak, MÖ 6000’e tarihlenen tanrıça gücünü ortaya koyan heykelcik kalıntıları gösterilebilir. Hindistan’daki bu ilk önemli kültür, Harappa kültürü olarak bilinir. Harappa, İndus vadisinde bulunan en önemli antik yerleşimlerden biridir.
Bkz: Harappa, Indus Valley Hkk.
-Kutsal Metinler, Veda'lar Hakkında
Hindu mitolojisi olarak ifade edilen mitoloji esasen erken Hint-Avrupa kültüründen doğduğu için MÖ 2000-1000 arasındaki dönemde, yani “Vedalar” olarak bilinen kutsal metinlerle ortaya konur. Veda bilgi demektir.
İlk dört veda Rig-Veda, Yajur-Veda, Samar-Veda ve Athar-Veda olarak adlandırılır. Bunlar hikayeleri, ilahileri, ayinleri içeren Sanskritçe şiirsel metinlerdir. Yazı olarak aktarılmamışlardır çünkü toplumda kutsal olarak kabul edilen, bu anlamda kabul gören kişilerin sözlü aktarımının yazılı aktarımlarına göre daha isabetli olduğuna inanılmıştır. Hindular Veda’ların daima var olmuş olduğuna ve Manular diye bilinen bir dizi varlığın veya avatarın (Tanrı Vişnu’nun reenkarnesi) yardımıyla metnin ortaya çıkmış olduğuna inanırlar. Orijinal Vedalara, sonuç olarak eklenen çeşitli metin grupları da bulunmaktadır. Bunlar da mitolojilerinde olduça önemli yer tutmaktadır. Bunları Brahmanalar, Puranalar Upanişadlar, Vedantalar ve Sutralar olarak ifade edebiliriz.
Vedalar’ın kendi içlerindeki mitoslar arasında bile çelişkiler olduğundan, bu mitlerin inananları için bile tam bir bağlılıkla ele alınması güçtür. Brahmanalar bahsettiğimiz dört orijinal vedalara dair sonradan eklenen yorumlamalardır. Özellikler ritüellerin doğru gerçekleştirilmesini hedefler ve Vedalar’dan kesinlikle daha dogmatiktirler. Upanişadlar ise daha çok bir dizi felsefi tartışmayı ortaya koyması bakımından Hindu teolojisinin felsefi altyapısını ortaya koyduğu söylenebilir. Aşağıda bu mitolojinin okuması, anlaması, derlemesi ne denli zor olduğunu görebilirsiniz.
Çok detaylı yabancı kaynaklar var, onlardan birini buraya bırakıyorum.
-Rig Veda - Kutsal Bilgi
Hinduizmin kutsal kitaplarının ilki Rig Veda-Kutsal Bilgi 1028 adet ilahinin birleşiminden oluşur. Yukarıda ifade ettiğim gibi üç Veda daha (Sama, Yajur, Ahtarva ) yazılmıştır. Tüm bunlar M.Ö. yaklaşık 2000-1000 yılları arasında İran dağlarından Hindistan’a gelen savaşçı Aryanlar tarafından yazılmışıtır. Rig Veda olarak ifade ettiğimiz eserin erken dönemdeki kitaplarındaki teolojisi, özünde çok tanrılı ve doğa odaklı olması bakımından bir ölçüde diğer Hint-Avrupa halklarınkine benzer. Ancak şu noktada büyük bir fark bulunmaktadır: Diğer Hint-Avrupa gruplarının çok tanrılılığı, giderek bir tanrının panteonun başına geçtiği bir tür tek tanrıya evrilirken, Vedizm her ilahide belli bir tanrıyı üstün bir konuma yükseltir. Hatta birini seçip yükseltirken diğerlerinin özelliklerinin de bir diğerine karıştırıldığı görülür. Bunun sonucunda giderek tanrıların bireysel kimlikleri bulanıklaşır ve onların yerine, tek bir tanrısal prensibin değişik biçimlerde ifade edilmesi kavramı geçer.
Rig Veda’dakilerle başlayan birçok Hindu yaratılış miti vardır. Dolayısıyla örgün bir metin içerisinde tüm Hint yaratışı mitini ortaya koymak imkansızdır. Buradan hareketle Hint mitolojisinin sürekli bir devinim içinde olduğunu ve tanrıların şekil, isim değiştirdiğini ifade etmek yanlış olmaz. Örneğin bazı metinler yaratılış için Brahma’nın kendi aklından oğullar meydana getirerek insanları yarattığını söylerken bu metinlerin Prajapati versiyonunda yaratıcının kendinden bir erkekle kadın yarattığını ifade edilir. Daha sonraları Şiva, Vişnu ve Devi tanrı üçlüsünün hakim olduğu “Purana” metinlerinde her tanrının evreni kendi içinde barındırdığını dolayısıyla fiilen yaratıcı olduğu aktarılır.
Birçok yandan farklılıkları olsa da Hindu yaratılış miti içinde önemli ortak ve tutarlı bir tema zaman kavramı Kalpa’dır. İnsan zamanına göre 1 kalpa 8,64 trilyon yıllık bir dönemken, Brahma’nın zamanına göre bir gündüz ve bir gecedir. Her kalpa’nın sonunda İskandinav mitindeki Ragnarok veya çağdaş sinemadan Matrix gibi yaratım yok edilir ve her yıkımı yeni bir yaratılış izler.
-Tanrıların Derlenmesi
Hindu panteonu zamanla değiştiğini yazı boyunca belirttim. Erken Vedalar döneminde Dyaus ile Prithvi Yunan mitlerindeki Uranos ve Gaia gibi ilk tanrılardır. Onların arkasında İndra’nın liderliğinde tanrıların ikinci nesli olan, devalar gelmektedir. İndra- Güneş tanrısı Surya(veya Mitra) ile ateş ve kurban tanrısı Agni ilk büyük Hindi üçlüsünü oluştururlar.
İndra, düzen kurucu pozisyonda bir tanrıdır. Tanrıların yüce kralı ve ateşli savaşçı olan kaotik canavar Vritra’yı yenme şerefine sahip olsa da zamanla Şiva, Vişnu, Brahma ve Devi karşısında önemini kaybetmiştir. Önce yüce bir kralken sonra tanrıların kutsal içeceği Soma ile sarhoş olmuş bir kadın düşkünü olarak tasvirlenir. Surya ise yaşama hükmeden güneş olarak betimlenir, aydınlatıcı ve yaratıcı olarak görülür o da yıllar içinde saygınlığını yitirir ve özellikleri başka tanrılarda görülmeye başlanır. Agni ise Vedik üçlüsündeki kurbanın ateşi olarak tanımlanır. Hayvanlar, bitkiler ve insanlardaki tinsel ateş olarak yeryüzünün hükümdarıdır. Veda sonrası Hinduizm’in doğuşu esnasında o da önemini kaybetmiştir.
-Yaratılışlar Hakkında
Rig-Veda’nın MÖ 1200 civarı yazıldığına inanılan onuncu kitabındaki bir ilahide tanrısal gücün tek bir tanrıda birleşmesi açıkça görülür. Prajapati yani Altın Yumurta tüm tanrıların hayat kuvveti olarak anlatılır. Kaynağı hakkında belirsizlik olsa da onun da ateşe bile hayat veren ilksel sulardan doğduğuna inanılır. Prajapati de başka şeyleri meydana getirmiş fakat kendisi meydana gelmemiştir. Prajapati bir bakıma kendisinin babasıdır, çünkü sulara bakıp kurbanı, yani kendisini meydana getirmesini sağlayan kendisidir. Bundan sonra kainatı yaratır, doğaya ve tanrılara güçlerini verir ve bunun muhafazasını sağlar. Yaratıcı tanrının bir yumurta halinde karşımıza çıktığını gördük. Diğer mitlerle karşılaştırıldığında Fin ve Yunan mitlerindeki benzerliğine dikkat çekmek gerekir. Ancak onlarda olduğu gibi ilksel sulara biri tarafından bırakılmadığını, suların doğrudan kendisi tarafından -çalkalanmayla meydana getirildiğini görüyoruz.
Başlangıçta, Altın Yumurta oluştu: Doğduktan sonra tek Efendisiydi o tüm varlıkların; Tutarak gökyüzünü ve dünyayı ayakta Bu kurbanla hangi tanrının önünde saygıyla eğileceğiz? Hayat (atman) verene, kuvvet verene, (Hindu Scriptures. Londra J.M. Dent, 1966, s. 10-11)
“Doğrusu, en başta bu evren suydu, bir su denizinden başka bir şey değildi. Sular şını arzu etti, “Nasıl üreyebiliriz?” Uğraştılar ve hararetle ibadet ettiler, ısındıklarında bir altın yumurta ortaya çıkt. Yıl, aslında, o zaman daha var olmamıştı. Bu altun yumurta bir yıllık bir aralık boyunca yüzdü. Bir yıl sonunda Pracapati ondan yaratıldı; bu yüzden kadın, inek ve kısrak da bir yılda doğurur; çünkü Pracapati bir yılda doğmuştur. “ Brahmanalar – Bir Yumurtadan Yaratılış
Dünyanın yaratılışına baktığımızdaysa yukarıdaki gibi kurban etkinliğinin yaratıcı bir etkinlik olarak burada önemiyle karşılaşıyoruz. İlk insan olarak adlandırılan Purusha'nın kurban edilip dünya olmasıyla yaratı vurgulanır. -Bu noktada da İskandinav mitolojisine benzerliğini özellikle vurgulamak istiyorum. Purusha'nın çok büyük olarak tanımlanan gövdesinin dörtte üçü görünmez ve mutlak olarak tanımlanırken geriye kalan parçadan ise dünya, canlılar veya “meşhur” sınıfların ortaya çıktığına inanılır. Kurbanın yaratıcı durumuna olan inançtan ötürü aynı olayı taklit etmenin yeniden kutsallık sağlayacağına dair ümide bağlı kalarak birçok dinsel tören oluşmuştur.
Brahman onun ağzıydı, Kolları Prens oldu, Kasıklarından sıradan insanlar, Ve ayaklarından köleler oldu. (Hindu Scriptures. Londra J.M. Dent, 1966, s. 8-10)
-İlk Veda'lar sonrası , değişimler
Yukarıda ilk yaratım ve insanın yaratılması mitlerinde farklılıklar olduğunu, Prajapati’nin zamanla bazı inanışlarda yerini Brahma’ya bıraktığını ifade etmiştim. Brahma’nın kendi aklından yaratımı gerçekleştirdiğini aktarmıştım. Buna dair inanış Manu’nun Kanun Kitabından gelmektedir. Burada suya bırakılan altın yumurta teması korunmaktadır. Fakat bu defa Brahman (Kendinden Var Olan) hem kaotik suları hem de onun içinde yumurtayı yaratır. Böylece açığa çıkarak o, yumurtadan Brahman olarak doğar. Bu nedenle hem ilk ruhun oğlu Harayana, hem ilk inşan Purusha hem de yaratıcı tanrı rolünde Brahma’dır.
“ Kendinden Var olan kendi gövdesinden çeşitli varlıklar yapmak istedi ve önce bir düşünce ile sıları yaratarak tohumunu onun içine koyddu. O tohum güneşinkine eşit parlaklıkta bir altın yumurtaya dönüşü ve yumurtanın içinde, tüm dünyanın atası Brahman olarak o doğdu." – G.Buhler (çev.). The Laws of Manu. Sacred Books of the East. Cilt 25 Max Müller (ed.). Oxford, İngiltere: Calrendon Press, 1886, s.5.)
Hint mitolojisinin ilerleyen safhalarında bahsettiğimiz üzere Puranalar anlatısı ortaya çıkar. Hint mitolojisinin en büyük yazarı olduğu düşünülen efsanevi Vyasa’ya ait oldukları kabul edilir. Vyasa’nın bu görevi yerine getirebilmek için bin yıldan fazla yaşaması gerektiğini de bu aşamada belirtmeliyim Dolayısıyla aslında Vyasa, bir anlamda bir sınıfın temsilcisidir. Vyasa hakkında da efsaneler dolanmaktadır. Her kim olursa olsun mitlerin baş derleyicisi olarak onun ismi geçer.
Vyasa Görseli
Puranalar’da görünüş ve gerçeklik arasındaki ayrımı basitleştirilme çabası vardır. Bu noktada Brahman dünyanın hem yaratıcısı hem de özü olarak ele alınır. Her şey birdir, Brahman’dır. Oysa görünüş dünyasında şeyler birbirinden apayrıdır ve Brahma (yani Brahman’ın erkek formu) onların yaratıcısıdır. Bu nedenle o bir erkek domuz biçimine girerek ilksel suların dibinden dünyayı dişleriyle kaldırır ve kainata düzen verir. Bu mit bu noktadan sonra öze geri döner ve Brahman’ın kurbanın esrarlı gücüyle özdeş olduğunu ortaya koyar.
“Sen kurbanın bedenisin… Ağzın sunaktır… adın Vedaların ilahileridir. “ Brahma Hakkında
Upanişadlar döneminde karmaşık yaratıcı ilkeler, Prjaapati ve daha da karmaşık bir halde Brahman’da görülmeye başlanır. İlerleyen süreçte Brahma’nın yaratıcı, Vişnu’nun koruyucu ve Şiva’nın gerekli yok edici olduğu ikinci bir yüce üçlü veya “Trimurti” gelişir. Başlıca figürlerin yanı sıra, aralarında Şiva ile Parvati’nin fil kafalı oğlu Ganeşa gibi birçok yan tanrı da bulunmaktadır.
Vedik üçlüsü olarak adlandırdığımız İndra, Agni, Surya üçlüsünün önem kaybı sonrası boşluğu dolduran Brahma, Vişnu, Surya üçlüsünde Brahma, yaratıcı tanrı olarak Pracapati’nin yerini alır fakat bu konumda bile, çoğunukla üçlüdeki kardeşlerinden çok aşağıda görülürdü. Aslında bu üçlüdeki konumu, bir biçimi Brahma’nın karısı Sarasvati olan Ulu Tanrıça Devi tarafından devralınmıştır.
Brahma’nın dört yöne bakan dört kafası vardı, dolayısıyla gözleri daima Sarasvati’nin üzerinde olabilirdi.
Sarasvati Hakkında
Sarasvati, Vedalar döneminde beri kocası Brahma’yı önemini sürdürme açısından geride bırakan bilgi ve öğrenme tanrıçasıydı. Sarasvati, Purana’larda bazen ona ensest arzular esleyen Brahma’nın kızı olarak da görülmüştür. Bir süre Vişnu’nın karılarından bir olarak görülmüş ve eşleri arasındaki kavgalara sek için Vişnu tarafından Brahma’ya verildiği inanılmıştır.
Vişnu, erken Vedalar’da önemsiz bir figür olsa da Trimurti’de yaratılışın koruyucusu ve sürdürücüsüydü. Puranik dönemde Vişnu, yaratıcı Brahma’yı göbeğindeki lotustan çıkararak daha da güçlenmiş ve inananları için önem derecesinde Şiva’yı bile geride bırakmıştır. Vişnu’nın gücü, Süt Okyanusunun Çalkalanması mitinde oldukça belirgindir. Bu miti de daha sonra blogda paylaşıyor olurum. Vişnu’nın cildi koyu mavidir ve en az dört kolu bulunmaktadır. Ulaşım için güneş kartalı Garuda’ya biner. En önemli eşleri Sri ve Lakşmi’dir . Birçok dünyevi enkernasyonu ve avatarı vardır. Bunların en önemlileri Rama ve Krişnadır. Bazıları Buda’yı da Vişnu’nun bir avatarı sayarlar.
Şaivalar, Şaivism’e yani Şiva’ya adananlar, Şiva’nın tanrıların en yücesi olduğuna, Brahma’nın esas enkernasyonu olduğuna inanırlar. Daha belirgin bir biçimde, yaratıcı Brahma, koruyucu Vişnu ise bu üçlü bağlamında, Şiva yeni yaşamın içinden doğacağı kurbanı talep eden yok edicidir. Yaşamın kendisinin, yani evrenin bir ölüm ve yeniden doğuş süreci olduğunu temsil eder.
Bu yeniden doğuş sürecini anlatan en iyi metinlerden biri Hint destanı Mahabrarata’dır. Homeros’un İlyada ve Odysseia’sının toplamının sekiz katı uzunluğunda olduğu söylenmektedir. Bu metinin yazarlığı yukarıda aktardığım Vyasa’ya isnat edilir. Vyasa’ya destanı dikte eden kişinin Şiva’nın fil kafalı oğlu Ganeşa olduğuna inanılır. Destanın büyük kısmı, MÖ 500. Yıllarda brahma rahipleri tarafından uyarlanmış ve MS 500’de ilaveler yapılmıştır. Destanın teolojik yaklaşımı yerküre şeklindeki tanrıçanın iblisler ve insanlar tarafından zulüm görmesidir. Refahın geri gelmesi için kurban gerekmektedir. Destan, güneş tanrısı Surya’nın oğlu Karna’dan kuzenleri ile Pandavalar arasında süren mücadeleyle ilgilidir. Aileler arasındaki savaş daha geniş teolojik bağlamda, bir çağı sonlandırıp yeni birini başlatacak olan temizleyici bir kurban ediştir. Yeryüzünün yükünü kaldıracaktır. Krişna’nın Bhagavadgita’da ( Rabbin Ezgisi-Şiir) açıklık getirdiği de bu konudur.
Kaynakça:
Keith, A. (2021). Hint Mitolojisi: efsaneler ve inançlar diyarı. Çev. İnönü. Leeming, D. A. (2017). A’dan Z’ye dünya mitolojisi. (N. Soysal, çev.) Say Yayınları. Öztürk, Ö. (2016). Dünya mitolojisi. Nika Yayınevi. Sproul, B. C. (2018). Yaratılış mitleri. (A. Bucak, çev.) Hil Yayın.
13 notes
·
View notes
Text
Kaz Dağları’nın Sessiz Nefesi; Uyan Ey Sancıyanım!
✍🏻 Müjdat Güven
Kış ve Direniş / Bahar ve Yeniden Doğuşun Umudu
Kaz Dağları’nın tepelerinden bir kış sabahı başlar hikâye. Kar, ince bir sessizlikle her şeyi örter; çıplak dalların, taşların ve toprağın üzerindeki beyaz örtü, zamanın geçici huzurudur. Ama dağlar bilir, bu huzur aldatıcıdır. Rüzgârın taşıdığı soğuk, sadece havaya değil, insanın içine de işler. Altınoluk’un tepelerinden aşağı bakınca Edremit Körfezi, soğuk bir ayna gibi yansır. Bu aynada doğanın sonsuz sabrı ve insanoğlunun açgözlülüğü çarpışır, ne yazık ki.
Kaz Dağları’nda mevsimlerin adını, rüzgâr koyar; yaprakların dansını kuşlar besteler. Burada zaman, çam ağaçlarının gölgesinde ağır ağır akar. Edremit Körfezi, bir annenin kucağı gibi sıcak, ama bir o kadar da hüzünlüdür. Denizin mavisi, toprağın derinliklerine kadar işlerken dağlar, taşlarında taşıdıkları sırlarla bekler sessizce.
Bir zamanlar bu topraklarda en çok su ve toprağın insanla türküsü vardı. Şimdi ise kazılan yaralar, altının yüküyle bir vicdanı, bir halkın hafızasını, köklerinden söküp götürürcesine sızlıyor. Her adım, bir şeyin yok edilişinin işareti gibi. Çünkü insanlar, sadece ağaçları değil, bir halkın anılarını da kesip biçiyorlar. Bu topraklarda yaşam, yalnızca altın için feda ediliyor; fakat altının parıltısı, doğanın özünü hiçbir zaman yakalayamadı yeryüzünde.
Kaz Dağları’nda kış büyük bir dinlencedir evvelden beri. Ama kışın soluğunda bir hüzün vardır; kar, toprağın derinliklerinden gelen acıları gizlemeye çalışır. Kar taneleri düşerken, her biri bir hikâyedir. Dağlar, binlerce yıldır bu hikâyeleri taşır. Birer birer, yavaşça toprağa düşerler ve kaybolurlar; ama hiçbiri, yok olmaz. Her kar tanesi, bir direnişin sembolüdür. Çünkü kar, her zaman bir yeniden doğuşu taşır. İnsanlar ne kadar uğraşırsa uğraşsın, toprak, sabrıyla her zaman yeniden uyanır.
Her taş, bir ömürdür burada. Her yaprak, bir destan. Ama kim dinler ki taşların sessiz çığlığını? Madencilerin ellerinde parlayan balyozlar, yalnızca toprağı değil, bir halkın masallarını da paramparça eder. Yalnızca doğal yaşamı değil, binlerce yıllık bir tarihin, bir kültürün derin izlerini de yok eder. Ve kimse hatırlamaz; çünkü altının ışığı, hiçbir zaman bu dağların karanlık gecelerine dokunamaz.
Burada, her ağacın gövdesinde bir şairin dizeleri saklıdır. Her derenin sesi, bir çocuğun ninnisidir. Doğanın her parçası, toprağa olan bağlılığımızı hatırlatırken, bizler, bu hatıraları yok ediyoruz. Ağaçlar kesilir, toprak yırtılır, ama bu kayıpların acısı, kimse tarafından görülmez. Kaz Dağları, sadece yeşilin değil, acının, belleğin ve geçmişin simgesidir.
Kaz Dağları’nın eteğinde, insan ve doğa arasında bir kavga sürer ve insanla insan arasında da. Bir insan vardır, elleriyle toprağı sever, hayatı orada bulur. Diğeriyse, elleriyle toprağı öldürmeye, her karışına veda etmeye yeminli bir savaşçıdır. Onlar, bu dağların karanlıklarına, zamanın sesini susturmaya çalışırken, bir diğeri, bu sesin yankılarını duyar ve direnişi savunur. Kaz Dağları, bir tür suskun çığlıktır; ama bu çığlık sadece duyulmaz değil, aynı zamanda bir başkaldırıdır da.
Gökyüzü de bilir, toprağın sabrı her zaman kazanır. Bir kuşun kanadında taşınan tohum, en derin yaraya umut olur. Rüzgâr bir gün gelir, insanın açgözlülüğünü yavaşça siler. Kaz Dağları’nın sessiz nefesi, bir ağıt gibi yankılanır. Ama bu ağıt, bir başkaldırının şarkısıdır aynı zamanda. Her dal, her yaprak, her kök, toprakla, insanla ve tarihle kurduğumuz ilişkinin direncini simgeler.
Ey Kaz Dağları!
Sana dokunan eller, seni unuttuklarını zanneder.
Ama sen, köklerinde saklarsın hayatı, taşlarında korursun vicdanı.
Altın arayanlar, senin asıl zenginliğini göremez ki kördürler. Çünkü senin gerçek ışığın, doğanın kutsal sessizliğinde gizlidir, uyanırsak bütün bir görmeler şenliği olur bu körlük mevsimi.
Kış geçecek, biliyoruz, uyanırsak. Kar taneleri eriyecek, toprak bir kez daha nefes alacak. Ama bu kez, toprağın sessiz feryadını duymak, her birimizin sorumluluğu olacak. Kaz Dağları’nın nefesi, yalnızca bir doğa parçasının değil, insanın kendi vicdanıyla yüzleşmesinin öyküsüdür. Ve her vicdan, bu direnişte bir kar tanesi kadar küçük, ama bir çığ kadar etkili olabilir. Hiçbir derde merhem olmaz sancımak bir başına.
Ey dağların sessiz nefesi!
Senin suskunluğun, bizim isyanımızdır. Her kar tanesiyle beraber bir direniş daha büyür can suyu olup yetişmek için baharın yeniden doğuran sancısına!
Müjdat G��VEN
0 notes
Text
Kumar Tutkusu | Owning Mahowny
Owning Mahowny, Türkiye’de Kumar Tutkusu adıyla çevrilmiş. Birebir örtüşmese de konusunu düşününce çok uyumlu bir isim olmuş. Yüz dört dakikalık film zaman zaman durağanlaşsa da başrol oyuncusunun oyunculuğu toparlıyor. Başrolde 2 Şubat 2014 tarihinde hayata veda eden oskarlı aktör Philip Seymour Hoffman oynuyor. Kumar Tutkusu | Owning Mahowny Filminin Künyesi Tür: Suç, Gerilim, DramYönetmen:…
0 notes
Text
Arkama bakmadan kaçtım
Evet gerçekten yaptım bunu
bir saniye bile göz dokundurmadım
Ve hatta dokundurmayı dahi istemedim/düşlemedim
Dışarıdan ne kadar acımasız ne kadar kaygısız göründüğünün bilincindeyim
Lakin yalan söylemeyeceğim
bu tutumum hem acımasız
hem de kaygısız.
Herkese veda etmekle meşgulüm.
herkese elveda.
[şu an hayatımın sonu ve başı.. aynı zaman diliminde]
bu bir tür kazanım.
büyük bir kazanım.
0 notes
Text
Teknoloji Çözüm olarak, ekran kartı tamiri servisi konusunda birçok yöntem uyguluyoruz. Ekran kartınızın sıkıntılarına veda etmeniz için gerekli tüm teknik detayları ve hassasiyeti gösteriyoruz. Peki, bu temel tamir yöntemlerine yakından bakalım mı?
Birinci yöntem olarak yeniden ısıtma işlemi geliyor. Bu yöntem, ekran kartındaki lehimlerin zamanla gevşemesi sonucu oluşan sorunları gidermek için kullanılıyor. Hassas bir işlem olan yeniden ısıtma, ekran kartının zarar görmesini önlemek için titizlikle yapılmalı.
İkinci önemli yöntem ise termal macun değişimi. Ekran kartınızın aşırı ısınmasını engellemek ve soğutma performansını artırmak için eski termal macunu temizleyip, yeni ve kaliteli bir termal macunla değiştirmek büyük önem taşıyor. Bu işlem, ekran kartının daha serin çalışmasını sağlayarak performansını yükseltir.
Üçüncüsü, lehimleme işlemidir. Ekran kartınızın belli komponentlerinde oluşabilecek lehim sorunları, kartın düzgün çalışmamasına yol açabilir. Bu tür durumlarda, hasar görmüş lehim noktalarını onarmak için hassas lehimleme işlemleri gerçekleştiriyoruz.
0 notes
Text
GESİAD yaza veda etti
https://pazaryerigundem.com/haber/188795/gesiad-yaza-veda-etti/
GESİAD yaza veda etti
Genç Sanayici İş İnsanları ve Yöneticileri Derneği (GESİAD) yönetimi tarafından düzenlenen organizasyonda Dernek üyeleri Oktobeer Fest ile yaza veda etti.
ERSEL NALBANT/ HERKES DUYSUN
BURSA (İGFA) – Dobruca 106’da gerçekleştirilen etkinliğe SİAD Başkanları ve konuklar ile GESİAD’ın önceki dönem başkanlarıyla üyeleri, aileleri ile birlikte katıldılar.
Açılışta konuşan GESİAD Başkanı Tolga Papatya, yoğun bir çalışma döneminin ardından dinlenmeyi hak ettiklerini belirtirken, “33. yılına ulaşan GESİAD, Bursa’mızın önemli sivil toplum kuruluşlarından birisi durumundadır ve bizim en büyük gücümüz üyelerimiz arasında birlik ve beraberliğimizdir. Bu beraberliğimizi de bu tür düzenlediğimiz geceler ile pekiştiroruz” dedi.
Başkan Tolga Papatya’nın konuşmasının ardından GESİAD üyeleri ve eşleri çalınan müzikler ve yarışmalar eşliğinde gecenin tadını doyasıya çıkardılar.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Google Ads Davranışsal Hedefleme (Behavioral Targeting) Nedir?
Reklamlarınızın doğru kişilere ulaşması her zamankinden daha önemli hale geldi. Google Ads’te davranışsal hedefleme (behavioral targeting), tam olarak bu amaca hizmet eden güçlü bir strateji. Peki, tam olarak ne anlama geliyor ve nasıl çalışıyor?
Davranışsal hedefleme, kullanıcıların çevrimiçi davranışlarına dayalı olarak onlara özel reklamlar sunma yöntemidir. Bu davranışlar, web sitelerindeki gezinme alışkanlıkları, tıklanan bağlantılar, izlenen videolar ve daha fazlası olabilir. Özetle, kullanıcıların ilgi alanlarını ve tercihlerini anlamak için toplanan veriler, onlara daha uygun reklamlar göstermek amacıyla kullanılır.
Neden Davranışsal Hedefleme Önemlidir?
Modern dijital pazarlamada, kullanıcılara genel reklamlar yerine kişiselleştirilmiş deneyimler sunmak büyük bir fark yaratır. Kullanıcıların dikkatini çekmek için onlara ilgilerini çeken ve alakalı olan reklamlar göstermek her zamankinden daha önemlidir.
Kullanıcı Davranışlarının Analizi
Davranışsal hedefleme, kullanıcıların çevrimiçi alışkanlıklarını analiz ederek hangi ürün veya hizmetlere daha fazla ilgi duyduklarını anlamaya çalışır. Bu analiz, sadece kullanıcının neyle ilgilendiğini değil, aynı zamanda satın alma eğilimlerini de ortaya koyar.
Reklamlarda Kişiselleştirme
Kullanıcıların ilgi alanlarına yönelik hazırlanan kişiselleştirilmiş reklamlar, daha fazla etkileşim sağlar. İnsanlar, kendilerine hitap eden reklamlarla karşılaştığında, bu reklamlarla etkileşime girme olasılıkları artar.
İlgili Yazı: Yapay Zeka ve Makine Öğrenimi ile Kişiselleştirilmiş Pazarlama
Google Ads Davranışsal Hedefleme Nasıl Çalışır?
Google Ads'te davranışsal hedefleme kullanarak, doğru kişiye, doğru zamanda, doğru mesajı iletebilirsiniz. Bu da ne demek? Daha yüksek tıklama oranları, daha fazla dönüşüm ve tabii ki daha mutlu müşteriler! Google Ads’in davranışsal hedefleme özelliği, kullanıcıların internette nasıl davrandıklarına dayalı olarak reklamları hedefler.
Veri Toplama Süreci
İşin sırrı veride! Google, kullanıcıların çevrimiçi hareketlerini titizlikle takip eder. Hangi siteleri ziyaret ettiklerinden, hangi ürünlere baktıklarına, hatta hangi videoları izlediklerine kadar her şeyi not eder. Tabii ki bunu yaparken gizlilik kurallarına sıkı sıkıya bağlı kalır.
Kullanıcı Profillerinin Oluşturulması
Bu veriler ışığında, Google her kullanıcı için benzersiz bir profil oluşturur. Bu profil, kullanıcının ilgi alanlarını, alışveriş alışkanlıklarını ve hatta gelecekteki muhtemel davranışlarını tahmin etmek için kullanılır. Adeta dijital bir crystal ball gibi!
Kullanıcı Segmentleri ve Veriler
Google, kullanıcılara ilişkin verileri toplayarak onları farklı segmentlere ayırır. Örneğin, teknoloji ile ilgilenen bir kullanıcıya teknoloji ürünleri ile ilgili reklamlar göstermek mümkündür. Bu segmentasyon, hedef kitlenin doğru bir şekilde belirlenmesini sağlar.
Tarayıcı Çerezleri ve İlgi Alanları
Çerezler, kullanıcının web sitelerindeki geçmişine dayalı bilgileri toplar. Bu bilgiler, kullanıcıların hangi tür içeriklere ilgi gösterdiğini anlamak için kullanılır. Örneğin, sık sık seyahat sitelerini ziyaret eden bir kullanıcıya tatil reklamları gösterilebilir.
Davranışsal Hedeflemenin Avantajları
Davranışsal hedefleme, reklam performansını artırmanın ve reklam bütçesini daha verimli kullanmanın en etkili yollarından biridir.
Daha Yüksek Dönüşüm Oranı
Doğru kitleye hitap etmek, dönüşüm oranlarını artırır. Kullanıcılar, ilgilendikleri ürün ve hizmetlerle ilgili reklamları gördüklerinde, satın alma eğilimleri yükselir.
Doğru Kitleye Ulaşma
Davranışsal hedefleme, reklamların doğru kişilere ulaşmasını sağlar. Örneğin, moda ile ilgilenen bir kullanıcıya, spor malzemeleri ile ilgili bir reklam göstermek yerine moda ile ilgili reklamlar gösterildiğinde, etkileşim oranları artar.
Maliyet Etkinliği
Reklamlarınızı sadece potansiyel müşterilerinize göstererek bütçenizi daha akıllıca kullanırsınız. Boşa harcanan her kuruşa veda edin!
Kullanıcı Deneyiminin İyileştirilmesi
Düşünsenize, sadece ilgilendiğiniz ürünlerin reklamlarını görüyorsunuz. Rahatsız edici değil, tam tersine faydalı! İşte davranışsal hedefleme bunu sağlıyor.
Davranışsal Hedeflemenin Dezavantajları
Davranışsal hedeflemenin de bazı dezavantajları yok değil. Bu dezavantajlar, özellikle kullanıcı gizliliği ve veri güvenliği konularında yoğunlaşır.
Gizlilik Kaygıları
Çerezler ve diğer veri toplama araçları, kullanıcıların gizlilik haklarını ihlal etme potansiyeline sahiptir. Bu yüzden, reklamverenlerin ve pazarlama uzmanlarının bu konuda şeffaf olmaları ve kullanıcıların onayını almaları önemlidir.
Çerezler ve Veri Güvenliği
Tarayıcı çerezleri, kullanıcıların çevrimiçi aktivitelerini izlemek için kullanılan yaygın bir araçtır. Ancak, bu çerezlerin nasıl kullanıldığı ve kullanıcıların bu duruma nasıl tepki verdiği, gizlilik politikalarının belirlenmesinde kritik bir rol oynar.
Davranışsal Hedefleme Teknikleri
İlgi Alanlarına Göre Hedefleme
Bu teknik, kullanıcıların ilgi alanlarına göre reklam göstermeyi içerir. Örneğin, fotoğrafçılıkla ilgilenen birine kamera reklamları göstermek gibi. Basit ama etkili!
Yeniden Pazarlama (Remarketing)
Sitenizi ziyaret edip ürün inceleyenleri unutmayın! Yeniden pazarlama ile bu kullanıcılara özel reklamlar göstererek onları geri kazanabilirsiniz. İkinci şans her zaman vardır!
Benzer Kitleler (Lookalike Audiences)
Mevcut müşterilerinize benzeyen yeni kitlelere ulaşmak ister misiniz? Benzer kitleler özelliği tam da bunu yapmanızı sağlar. Müşteri tabanınızı genişletmenin akıllı yolu!
Sonuç
Google Ads’in davranışsal hedefleme özelliği, reklamların doğru kişilere ulaşmasını sağlayarak dönüşüm oranlarını artırır. Ancak, bu süreçte kullanıcı gizliliği ve veri güvenliği konularına dikkat etmek önemlidir. Sonuç olarak, davranışsal hedefleme, doğru kullanıldığında, reklam kampanyalarının başarısını artırabilir ve markaların dijital dünyadaki varlıklarını güçlendirebilir.
Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
Google Ads’te davranışsal hedefleme nasıl çalışır?
Davranışsal hedefleme, kullanıcıların çevrimiçi davranışlarına dayalı olarak onlara özel reklamlar sunar. Tarayıcı çerezleri ve kullanıcı geçmişi, bu süreçte önemli bir rol oynar.
Davranışsal hedefleme ne kadar etkili?
Kişiselleştirilmiş reklamlar, genel reklamlara göre daha yüksek dönüşüm oranlarına sahiptir. Kullanıcılar, ilgilendikleri ürün ve hizmetlerle karşılaştıklarında, etkileşim olasılıkları artar.
Çerezler olmadan davranışsal hedefleme yapılabilir mi?
Çerezler, davranışsal hedeflemenin temel araçlarından biridir. Ancak, anonim veri toplama yöntemleri de kullanılarak çerezler olmadan da hedefleme yapılabilir.
Google Ads’te davranışsal hedefleme için veriler nasıl toplanır?
Veriler, kullanıcının web sitelerinde gezinme alışkanlıklarından, izlediği videolardan ve tıkladığı bağlantılardan toplanır.
Davranışsal hedefleme ile retargeting arasındaki fark nedir?
Retargeting, daha önce web sitenizi ziyaret eden kullanıcılara yönelik reklamlar sunmayı hedeflerken, davranışsal hedefleme genel olarak kullanıcı davranışlarını baz alır.
Davranışsal hedefleme gizlilik kaygılarına yol açar mı?
Evet, kullanıcıların çevrimiçi davranışlarının izlenmesi, gizlilik kaygılarını artırabilir. Bu yüzden, şeffaf veri toplama politikaları önemlidir.
Google Ads’te davranışsal hedefleme nasıl optimize edilir?
Hedef kitle segmentasyonu, demografik ve ilgi alanı hedefleme ile birlikte optimize edilebilir. Ayrıca, performans verileri düzenli olarak analiz edilmelidir.
Davranışsal hedefleme SEO’yu nasıl etkiler?
Kullanıcı davranışlarına dayalı reklamlar, SEO stratejileriyle birleştiğinde daha etkili sonuçlar verebilir. Kullanıcı deneyimi, SEO’nun önemli bir parçasıdır.
Google Ads’te davranışsal hedefleme için hangi veri kaynakları kullanılır?
Google, tarayıcı çerezleri, arama geçmişi ve kullanıcı davranışlarını izleyerek veriler toplar. Bu veriler, kullanıcıların ilgi alanlarını belirlemek için kullanılır.
Davranışsal hedefleme gelecekte nasıl evrilecek?
Yapay zeka ve makine öğrenimi, davranışsal hedeflemenin gelecekte daha da kişiselleştirilmiş ve hassas bir hale gelmesini sağlayacak. Ayrıca, veri gizliliği düzenlemeleri de bu süreçte önemli bir rol oynayacak.
0 notes
Text
Özel Günler İçin Kusursuz Organizasyhonlar
Özel günler, hayatımızın en kıymetli anlarından biridir. Bu anların unutulmaz olmasını sağlamak, sevdiklerimizle birlikte keyifli vakit geçirmek için doğru bir planlama yapmak çok önemlidir. Özellikle Doğum Günü Organizasyonu, Gelin Hamamı Organizasyonu ve Bekarlığa Veda Partisi Organizasyonu gibi etkinliklerde profesyonel yardım almak, stresli hazırlık süreçlerini kolaylaştırarak her şeyin mükemmel geçmesini sağlar. Bu tür organizasyonlar, özel günlerinizi daha da özel kılmak için tasarlanmıştır.
Doğum Günü Organizasyonu, her yaştan insan için heyecan verici bir kutlama fırsatıdır. Çocuklar için rengarenk balonlar, eğlenceli oyunlar ve animatörlerle dolu bir etkinlik, unutulmaz bir doğum günü deneyimi sunar. Yetişkinler içinse şık bir yemek organizasyonu ya da sürpriz partiler, doğum gününü özel kılabilir. Bu tür organizasyonlarda mekân süslemesinden ikramlara kadar her detay önceden planlanır ve kişiye özel temalarla kutlamalar zenginleştirilir. Doğum Günü Organizasyonu profesyonel bir ekip tarafından organize edildiğinde, her şeyin kusursuz işlediğinden emin olabilirsiniz.
Bir başka önemli etkinlik ise Gelin Hamamı Organizasyonudur. Eski bir gelenek olan gelin hamamı, düğünden önce gelin ve arkadaşlarının bir araya gelip keyifli vakit geçirdiği, rahatladığı bir etkinliktir. Geleneksel Türk hamamında yapılan bu organizasyon, sıcak suyun ve hamam keyfinin yanında müzik, lezzetli ikramlar ve çeşitli süslemelerle zenginleştirilir. Ayrıca hamam sefası sonrası yapılacak mini bir kutlama da bu özel günün unutulmaz olmasını sağlar. Gelin Hamamı Organizasyonu ile geleneksel öğeler modern detaylarla buluşturularak, her şey planlandığı gibi sorunsuzca ilerler.
Düğün öncesi düzenlenen bir diğer etkinlik ise Bekarlığa Veda Partisi Organizasyonudur. Bu parti, gelin ve damadın arkadaşlarıyla eğlenip stres attığı, unutulmaz anılar biriktirdiği bir organizasyondur. Bekarlığa veda partileri, genellikle dans, müzik, özel temalar ve çeşitli eğlencelerle dolu bir gece olarak planlanır. Bu organizasyonlar, hem gelin hem de damat için ayrı ayrı düzenlenebilir. Özel konseptlerle hazırlanmış bu partiler, hem eğlenceli hem de duygusal anlara sahne olabilir. Bekarlığa Veda Partisi Organizasyonu sayesinde, düğün öncesi bu önemli günü en güzel şekilde değerlendirebilirsiniz.
Organizasyon süreçlerinde profesyonel hizmet almak, sizi hem zamandan hem de enerjiden tasarruf ettirir. Her detayın eksiksiz planlandığı bu etkinliklerde, işin uzmanları ile çalışmak özel günlerinizi stresten uzak, keyif dolu hale getirir. Doğru ekip ve doğru planlama ile hem misafirleriniz hem de siz bu tür özel organizasyonlardan büyük keyif alırsınız.
0 notes
Text
Özel Günler İçin Unutulmaz Organizasyonlar
Özel günlerin kutlanmasında doğru organizasyonun yapılması, etkinliğin unutulmaz bir anıya dönüşmesini sağlar. Bu bağlamda Doğum Günü Organizasyonu, Gelin Hamamı Organizasyonu ve Bekarlığa Veda Partisi Organizasyonu gibi etkinliklerin planlanması son yıllarda oldukça popüler hale gelmiştir. Bu organizasyonlar, kişinin ve katılımcıların keyifli ve eğlenceli zaman geçirmelerini sağlarken, aynı zamanda hayat boyu hatırlanacak anılar yaratır.
Doğum Günü Organizasyonu, sevdiklerinizle birlikte bir araya gelerek yeni bir yaşa adım atmanın en güzel yollarından biridir. Her yaştan insan için büyük bir öneme sahip olan bu etkinliklerde, organizasyonun profesyonel bir şekilde yapılması, her detayın eksiksiz düşünülmesini sağlar. Doğum günü teması, dekorasyon, davetli listesi, müzik ve ikramlar gibi birçok unsur organizasyonun kalitesini belirler. Klasik bir kutlama ya da temalı bir parti, doğru planlama ile büyüleyici hale gelir. Bu tür etkinliklerde, özellikle açık ya da kapalı mekân seçenekleri, parti malzemeleri ve çeşitli sürpriz etkinlikler doğum gününe özel bir dokunuş katabilir. Doğum Günü Organizasyonu planlarken profesyonel destek almak, bu tür etkinliklerin en kusursuz şekilde gerçekleştirilmesine yardımcı olur.
Gelinler için en özel anlardan biri olan Gelin Hamamı Organizasyonu, evlilik hazırlıkları sırasında stresten uzaklaşıp keyifli bir gün geçirmeleri için harika bir fırsattır. Geleneksel Türk hamamı atmosferinde yapılan bu etkinlik, gelin ve yakın arkadaşlarının bir araya gelerek eğlenmelerini sağlar. Gelin hamamı genellikle düğünden kısa bir süre önce düzenlenir ve bu süreçte gelin, stresten arınırken arkadaşlarıyla birlikte sıcak bir atmosferde keyifli zaman geçirir. Organizasyonda hamamın süslenmesi, çeşitli ikramlar ve sürpriz etkinlikler de yer alabilir. Profesyonel bir Gelin Hamamı Organizasyonu, hem gelinin hem de misafirlerin unutulmaz bir deneyim yaşamasını sağlar. Bu organizasyon, geleneksel bir Türk kültürünü yaşatırken modern dokunuşlarla da zenginleştirilebilir.
Düğün öncesi yapılan Bekarlığa Veda Partisi Organizasyonu, arkadaşlar arasında büyük bir heyecanla beklenen etkinliklerden biridir. Bu parti, evlenmeden önceki son günlerin tadını çıkarmak isteyen gelin veya damat için düzenlenir. Bekarlığa veda partileri genellikle eğlence odaklı olup, kişinin tarzına ve zevkine göre farklı konseptlerde hazırlanabilir. Parti temaları, dans şovları, canlı müzik ve çeşitli sürpriz aktiviteler bu etkinlikleri daha da renkli hale getirir. Arkadaş grubunun enerjisi ve organizasyonun detayları, bu özel günü unutulmaz kılar. Özellikle Bekarlığa Veda Partisi Organizasyonu için dış mekân seçenekleri, havuz başı partileri ya da gece kulübü konseptleri gibi alternatifler tercih edilebilir. Böylelikle gelin veya damat, evlilik öncesi son büyük eğlencesini dolu dolu yaşayabilir.
0 notes
Text
Özel Günlerin En İyi Şekilde Kutlanması: Organizasyon Seçenekleri
Hayatın dönüm noktalarını unutulmaz kılmak isteyenler için farklı organizasyon seçenekleri büyük bir önem taşır. Doğum Günü Organizasyonu, Gelin Hamamı Organizasyonu ve Bekarlığa Veda Partisi Organizasyonu gibi etkinlikler, her biri kendi içinde özel detaylar barındırır ve profesyonel planlamayla daha da keyifli hale gelir.
Doğum günleri, hayatın en anlamlı anlarından biridir. Yıllar geçtikçe her doğum günü, yaşanan deneyimlerin ve biriktirilen anıların bir yansıması haline gelir. Doğum Günü Organizasyonu, hem yetişkinler hem de çocuklar için farklı tema ve konseptlerle zenginleştirilebilir. Bir doğum günü partisi düzenlemek, sadece sevdiklerinizle vakit geçirmekten öte, unutulmaz bir atmosfer yaratmayı da içerir. Renkli süslemeler, özenle seçilmiş müzikler ve özel lezzetlerle dolu bir masa, mükemmel bir doğum günü için vazgeçilmezdir. Ayrıca, profesyonel bir organizasyon firmasıyla çalışmak, etkinliğin her aşamasını kusursuz bir şekilde planlamanıza yardımcı olur. Bu tür etkinlikler için Doğum Günü Organizasyonu hizmetlerinden yararlanmak, işinizi oldukça kolaylaştıracaktır.
Bir diğer önemli organizasyon türü ise düğün öncesinde yapılan geleneksel etkinliklerden biri olan Gelin Hamamı Organizasyonudur. Gelin hamamı, Türk kültüründe çok eskiye dayanan bir ritüeldir ve özellikle kadınlar arasında oldukça popülerdir. Gelin ve arkadaşlarının bir araya geldiği bu özel gün, hem eğlenceli hem de duygusal anların yaşandığı bir organizasyon olarak bilinir. Sıcak buharın rahatlatıcı etkisi, hamam ritüelleri ve dostlarla geçirilen bu özel zaman, düğün öncesi stresi atmak için mükemmel bir fırsattır. Günümüzde, gelin hamamı organizasyonları modern detaylarla zenginleştirilerek daha cazip hale getirilmektedir. Gelin Hamamı Organizasyonu ile bu özel günü unutulmaz kılmak için profesyonel bir yardım almak, hem gelin hem de misafirler için harika bir deneyim sunar.
Son olarak, Bekarlığa Veda Partisi Organizasyonu da evlilik öncesi en çok tercih edilen etkinliklerden biridir. Özellikle son yıllarda oldukça popüler hale gelen bu parti, gelin ve damadın en yakın arkadaşlarıyla birlikte geçirdiği eğlenceli bir gün ya da gece olarak bilinir. Bekarlığa veda partileri, tamamen kişiye özel konseptler ve aktivitelerle dolu olabileceği gibi, klasik eğlence unsurlarıyla da zenginleştirilebilir. Eğlenceli oyunlar, sürprizler, müzik ve dans eşliğinde geçen bu parti, düğün öncesi stresin bir kenara bırakıldığı bir an olarak öne çıkar. Bekarlığa veda partinizi özel kılmak için Bekarlığa Veda Partisi Organizasyonu hizmetlerinden yararlanabilir, bu önemli günün her detayını profesyonellere emanet edebilirsiniz.
0 notes
Text
Genç Üniversite Öğrencisi Heval Pekgöz'ün Ölümündeki Gizem!
Burun Estetiği Ameliyatı Sonrası Hayatını Kaybeden Genç Kadın: Heval Pekgöz'ün Ölümü Üzerine İhtiyaç Duyulan ��nlemler
Heval Pekgöz, 19 yaşında bir üniversite öğrencisiydi ve burun estetiği yaptırmak üzere İstanbul'daki bir özel hastaneye başvurdu. Ancak, ameliyat öncesindeki anestezi sırasında kalp krizi geçirdi ve 20 günlük yaşam mücadelesinin ardından hayata veda etti. Bu trajik olay, İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü tarafından hastane hakkında inceleme başlatılmasına yol açtı. Pekgöz'ün ölümü, kamuoyunda büyük yankı uyandırdı ve ihmal olup olmadığı soruları gündeme geldi.
Burun estetiği gibi estetik ameliyatlar, ciddi sağlık riskleri barındırabilir ve bu süreçte dikkat edilmesi gereken pek çok faktör vardır. Sorun, bu tür operasyonların yapıldığı hastanelerin yetkinliği ve ameliyat öncesi, sırası ve sonrasındaki iletişim eksiklikleridir. Bu durum, hastaların, ailelerinin ve kamuoyunun tedirginliğini artırmaktadır.
Bu tür ameliyatları düşününce, hastalar genellikle sadece estetik kaygılarıyla hareket ederler. Ancak, uzmanlar bir estetik operasyon öncesinde mutlaka detaylı bir sağlık taraması yapılmasını ve anestezi süreci hakkında hastalara açıklama yapılmasını önermektedir. Ayrıca, ameliyat sonrası gözlem süresi de kritik öneme sahiptir. Hastaların hastanede belirli bir süre gözlem altında tutulması, olası komplikasyonların tespit edilmesi açısından hayati önemdedir.
Hastanelerin ve cerrahların yükümlülüklerini yerine getirmeleri, hastaların haklarını korumaları ve herhangi bir olumsuz durum karşısında sorumluluk almaları gerekmektedir. Bu amaçla sağlık müdürlükleri tarafından düzenli denetimlerin yapılması, kritik öneme sahiptir.
Heval Pekgöz'ün ölümü, bir kez daha estetik cerrahideki güvenlik önlemlerinin ne denli önemli olduğunu ortaya koymuştur. Bu olay, yalnızca bireylerin sağlığını değil, aynı zamanda toplumun genel algısını da etkilemektedir.
Daha fazla bilgi almak için okuyucuların medihaber.net adresini ziyaret etmeleri önerilmektedir.
Kaynak Yazı Linki: https://www.medihaber.net/burun-estetigi-ameliyatinda-hayatini-kaybeden-heval-pekgoz/
Burun Estetiği Ameliyatında Hayatını Kaybeden Heval Pekgöz!
0 notes
Note
Bak bunu kesinlikle hayatımı ve o anı romantize etmek için yazmıyorum ama öğrendiğim zaman hani filmlerde olur ya bir şimşek çakar, gözlerin açılır,her şey yerli yerine oturur, tüm olaylar göz önünden geçer işte tam o oldu. Kalakaldım, seninle tüm konuşmalarımız zihnimden saniyeler içinde geçti, her şey yerine oturdu ve aydınlanma geldi. Garipti sbxjsbxh Dün instagramda, instagramdaki mistype infjlerin infj olmakla gurur duyduğunu, hiçbir infjnin infj olmaktan mutlu olmayacağını okumuştum iyi denk geldi senin dediğinle sdhcjeb enneagramın konusunda net miyiz peki? 5 misin? Intj kankinle ayrılmanı da gördüm ama pat diye sormaktan biraz çekiniyorum belki konuşmak istemezsin ya da üzerim diye o yüzden soramadım. Neden ayrıldınız, tamamını söylemesen de en azından ucundan çıtlatsan? Amasya diyince nedense aklıma ağaç dolu yeşil bir şehir geliyo ama muhtemelen alakası yok (biraz varmış baktım şimdi). O kedi şeysi babaannemlere yürüyerek 5-10 dakikacık, yanlarına gittiğimde kesin gidip bakmam lazım kedi şeysine. Köpekler biraz dışlanıyo gibi ama onlar da gece canavar, gündüz melek biraz ayıp yaptıkları, kınıyorum. Bu ara aşırı dinlediğim birkaç şarkı önereyim tabii. The cure-boys dont cry(toxic ilişkide bulunduğum kişinin zihni gibi bu şarkı, erkek değil tabii kendisi o ayrı. Evdeysen ve mümküse bunun youtubetaki halini dinle), the cure-lovecats, bakar-hell n back. Keko şarkıları, kekoluk, çetecilik, suç işlemek falan moda oldu artık. 14 yaşında ölen kızın da tiktok videolarında suç ve keko sevgili güzellemeleri varmış. Eskiden herkes farklı şeylerle ilgilendiği için herkesten bir şeyler öğrenirdim elbet ama artık herkes maalesef aynı, npcler. Bu konulardan çıkıyorum. Yurtta kaldığını varsayarak soruyorum, yurt hayatı nasıl? Sigaraya başladın mı?
vay be xkwoasösnkw varya bu konuda o kadar doluyum ki anlatamam. bir insanın bu kadar duygusal olup üstüne bu kadar akılcı olması bence yasal değil. iki dişli çarkın arasında öğütülüyorum sanki. bir yerde insan kendine karşı bile samimi olmadığını falan hissediyor çok değişik bir kafa. enneagramım 5 evet ama kanat konusunda asla emin değilim. ince düşünceli olman hoş. hayatımda o kadar acı verici mevzu oldu ki arkadaşlık mevzularına üzülmeye tam olarak fırsat bile bulamadım. çıtlatayım, arkadaşım üniversiteye benden bir sene önce gitti. o dönemler de benim bir desteğe "özellikle" arkadaşımın desteğine ihtiyaç duyduğum zamanlar, gittiği gibi itti beni. kırıcı cümleler söyledi, yeni arkadaşlarından bahsetti. zor zamanımı yalnız atlatınca ve itildiğimi görünce gönül bağımı koparmıştım. arkadaşım yaptığı şeyden pişman oldu, çok toparlamaya çalıştı ama olmadı. denemekten yoruldu, veda mesajı attı. ben de üstelemedim. zaten yeterince yorgundum ve yine zor bir dönemden geçiyordum, eskiden yaptığı şeyi yine yapınca, yine en acılı zamanlarımın birinde yeniden beni yalnız bıraktığını görünce mesajına cevap vermedim aylarca. hiç konuşmadık, bağımız öyle koptu.
kafam bozuk olunca amasyada bir ırmak kenarı yürüyüşü yapıyordum iyi geliyordu. kayseride de kedi şeysine giderim artık dkwlsmdmk sen İstanbuldaydın değil mi?
the cure- boys don't cry, sözleri çok manidarmış (benim arkadaşımla olan durumuma da uyuyor) hanımefendinin duygusal olarak karşısındakini manipüle etme eğiliminde olduğunu düşünüyorum ama intj gibi "manipülasyonun babası" olan bir tipin bu tür manipülasyonlara gelmediğini de tahmin ediyorum. grup çocuk grubuymuş, çok şaşırdım. şarkı baya baya pişmanlığı anlatıyor. vay be. love cats'de güzelmiş, bana eskiden okuduğum bir kitabın retro atmosferini hatırlatıyor. hell n back, adamın sesi niye sakinleştiriyor anlamadım ama bu da hoşuma gitti. teşekkürler.
evet, erkekliğin asaletle ve şerefle değil kavgayla ve şiddetle kazanıldığını düşünenler toplumunda yaşıyoruz artık. beyefendi bu konulardan benimle tanıştıktan sonra kendini çekmişti. işinde gücündeydi en son. hele de yakın arkadaşını kaybedince bu tür konulara hala sıcak bakmadığını düşünüyorum. isteyerek içinde değildi orası da ayrı. 14 yaşındaki kıza üzüldüm. üstünkörü ve özentiyle beslenen heves odaklı duyguların gerçek hayatta böyle ağır sonuçları olacağını küçük yaştaki bir çocuk öyle kolayca hesap edemiyor işte. npc kısmına katılıyorum ama son zamanlarda kendimi görmezden gelme eğilimindeydim, tanımlayıcı hiçbir aktiviteye el uzatasım yoktu. kitap bile okumayıp sadece çalışıyordum. (farklılığın getirdiği yalnızlığın dayanılmaz olduğu zamanlar)
yurt hayatı çok renkli, halay çekmeli, boğuşmalı, boş yapmalı bi ton günümüz oluyor. macerasız geçen günümüz yok denecek kadar az oluyor genelde. sigaraya bağımlı olmayan tiplerdenim. liseden beri kafam eserse bir kaç dal içer sonra aylarca içmem ama dürüst olmak gerekirse bu sene sıklığı biraz arttı ama son iki aydır iki dal falan içmişimdir. yine kafamın bozuk olduğu bir ara ard arda sekiz dal falan içmiştim maksimum.
0 notes