Ben aşık değilim... Ben büyük bir insan değilim... Ben çok tanınmış biri değilim... Ben sevmiş biri de değilim... Ben çok güzel biri değilim... Ben mükemmel biri değilim.. Ben şair değilim... Ben deli de değilim... Ben.. öylesine biriyim... Ben aşık olabilirdim Ben büyük bir insan olabilirdim Ben çok tanınmış biri de olabilirdim Ben sevmiş biri de olabilirdim... Her şeyden öte Ben bir insanım... Ben yeryüzünde belki hiç göremeyeceğin, veyahut Görsen bile tanımayacağın Belki de tanıyacağın... Ama öylesine biriyim... Ben kimsesizlerin kimsesiyim.. Ben dokunulmamış kalplerin Kalplerin en masumlarındayım.. Ben bir çocuk ruhluyum.. Ben karşılıksız sevenlerin kalbindeki ukdeyim... Aşık olsam neye yarar.. Çok tanınsam neye.. Sevsem... Mükemmel olsam Şair olsam... Deli olsam... Çok güzel olsam neye? Bitmiyor muydu hepsi? Bitiyor işte. O yüzden ben bir Hiçim... Sadece bir HİÇ... Ayak basmam gerekiyordu bu gezegene. Ve bastım. Belki hiç bir yere değmedan, Kimseyi kırmadan, Dökmeden, Geri gideceğim. Ama gideceğim işte... Hem... Mevlanın düzenidir bu Yaprak bile komutsuz düşer mi hiç? İnsan ki duygu hazinesi kul.. Dünyaya değmeden gider mi hiç... Bilmem.. Yaşarım ben.. Bir yerlerde, bir şekilde... Ama nerde, nasıl İşte onu ben de bilmiyorum...
kötü hissediyorum. dinlemeyi sevdiğim şarkılar iyi gelmiyor. bu hayat benim ama çabalamak, güzelleştirmek istemiyorum. küçükken resimleri boyadığım renkleri bulamıyorum artık. en hüzünlü şiirlerini yazıp giden bir şair kadar yorgunum. yazıyorum geçmiyor, anlatıyorum bitmiyor, ağlıyorum ve şu bedene ruhum sığmıyor. gri bulutları düşünüyorum, kalbim cesaret edemiyor. oysa yağmur yağdıktan sonra toprak hep güzel kokuyor. gökyüzüne gece bakmayı biliyorum. yıldızları seviyorum sanırım, güneş gözlerimi acıtıyor. durmadan en hüzünlü, en acı cümleleri yazıyorum. eskisi gibi değilim. sanki eskiyi özleyen budalaca bir günüm. sevdiğim şeyler, sevmediklerimden az. biliyorum, bu yazdığım cümle kadar düşünüyor insanlar. oysa ben, odamın tavanına bakarak düşünüyorum. elimi uzatıyorum, gölgem kadar uzak. sanki bir sonu yok bu cümlelerimin, bitiremiyorum. en uzakta kalan bir dağa yorulacağımı bilsem de tırmanmak istiyorum. uçurumun ucunda, şehir altımda sustuğum intihara bağırdığımı düşünüyorum. söyle, diyorum. aklımın içinde susmayan acımasız tarafım. bir gün dışarıya çıksan, gri bulutları düşünmeyi de bırakır mıyım?
anlaşılamıyorum, bihruze. ölümle yaşam arasında kalmış bir mecnun gibi. yanlış zamanda doğmuş bir şair gibi. zaten her şey zamanda bitiyor, bihruze. ve ben bu zamanın erbabı değilim.
çok seviyorum seni be adam, çok, uyandığım her güne senden nefret ederek başlıyor, bir o kadar da seviyorum. sana "seninle kavga etmek isterdim" diye not bırakıp giden kızı şimdilerde çok iyi anlıyorum. en son biri aynı duyguları tattırmıştı damağıma. onu layığıyla bıraktım, ama seni asla bırakmayacağım. senin de dediğin gibi, evet, ilmektir boynumdaki ama ben kimsenin kölesi değilim. tarantula yazdılar diye göğsümdeki yaftaya, tarantulaymış benim adım diyecek değilim. tam düşecekken tutunduğum tuğlayı kendime rabb bellemiyeceğim. razı değilim beni tanımayan tarihe, beni sinesine sarmayan tabiattan rıza dilenmeyeceğim. her şeye, özellikle sana rağmen, iyi ki doğdun üstad.
gökyüzü görseydi kahvelerini ,sevincinden ağlardı yağmurlar yağardı kirk gün kirk gece. şimşekler, bulvarlar da konvoy olurdu. ayak bileklerinden sırtına kadar ağrı kalmazdı yeryüzünde. belki bu şehir, bu denli yorgun bakmazdi yüzüme. çocuklar ölmezdi derdi bir şair belki, fakat ben o kadar değilim. çocuklar yine olurdu, evsizler yine kimsesizler mezarlığına gömülürdü sahildeki şarapçı amca yalnızlığını ellerindeki şişelerin arasında sıkıştırdı. birbirine çarptıkca şişeler, dünyanın çarkı bir kez daha donmuş olurdu. bilirim içimden sızan onca acının bir geçit, bir tünelle sana bağlandığını. bilirim, yaşamın onlarca çelişkili hayali anlamsız kılmaya çabaladığını,fakat ben o kadar değilim. ne bir tüfeğe ne de o kadar hızlı koşacak güce sahibim. dağları arşınar, denizleri kulaçlar bu şehir. bu şehir, bedenimi parçalar bir karakolun önüne atar ama bu geçit beni bir hayale bağlar. gökyüzü diyorum, görseydi yeşilini gözlerinin ağaçlar gökte acar, bulutlar yeryüzüne tapardı. bir düş ülkesi olurdu şehrimiz, yürürdük seninle. hayaller gerçeklere nasıl evrilirse, öyle.(Kinyas 'a)/ Kin ve yastan ibaret değilsin...
“ Sevgini gizleme, söylemeyi erteleme, aç bilsin herkes.” diyor iç sesim…
Dilime ve zihnime yerleşmiş bazı kelimeler zincire vurulmuş bir bedene sahip gibi hissediyorum bazen.
Bazen düşünmüyor değilim sevdiğimi defalarca dile getirdim ne eksik vardı bizde ne yaptım ona ben?
Kötülük mü yaptım?
- Hayır
Sevmedim mi?
- Aksine çok sevdim.
Bahane arayan insan ne yazık ki bunu söylemek zorundayım zincir de vursan yine de durmaz çünkü ne âşık olmamış ve hayatında senin sevdiği kadar sevmeyecek bundan samimiyetimle söylüyorum çünkü asıl amacı eğlence ve seni bir kukla gibi görmüş ve oynadığını söylemiş.
Aşkı da yalanmış sevgisi de…
Bende sevdim hem de çok sevdim ailesiyle tanıştım. Hatta babası ile de çoğu kez görüştüm. Ama olmayınca olmuyor. Bazen nefesim gidiyor onun yalan söylediğini benim gözlerimin içine baka baka sevmiştim.
Gözler yalan söylemez demiştim ona hayır dedim herkes yapar o bana bunu yapmaz demiştim. Ama yapmıştı.
Anlatmaya devam edeyim size onun şerefsizliğini anlatmak istiyorum tutamıyorum o kadar birikti ki, anlatmasam rahat edemiyorum.
Nişanlanacağım üç gün önce aradım sesini duyayım dedim. Aramaz olaydım açtı ve tek kelime dedi; Üzgünüm ben seninle oynadım yalan söyledim ben bir başkasıyla evleniyorum dedi…
Yanlış duymadınız sevmedim dedi oynadım dedi. Bu yıllar önce yapılan bir olaydı unuttum yani unutmak istiyorum ama iki yıl önce karşıma çıktı ve dediği laf şu oldu ” SAYEMDE ŞAİR OLDUN.”
O kelimeden sonra dondum kaldım ne diyeceğimi nasıl tepki vereceğimi şaşırdım.
Ama ona verebilecek en güzel cevap bu olsa gerek “
“ Ben şair oldum evet ama senin sayende falan değil eğer her âşık olup onun duygularıyla oynayan kişi şair olsaydı yanındaki zımbırtı da şair olurdu…”