#b12 yüksekliği
Explore tagged Tumblr posts
sifatipmerkezi · 12 days ago
Text
RDW CV Nedir? Düşüklüğü ve Yüksekliği
Tumblr media
RDW CV (Red Cell Distribution Width Coefficient of Variation), kırmızı kan hücrelerinin (alyuvarlar) boyutlarındaki varyasyonu ölçen bir kan testidir. Bu test, vücuttaki alyuvarların büyüklüklerinde ne kadar çeşitlilik olduğunu gösterir. RDW CV, özellikle anemi (kansızlık) gibi durumları değerlendirmede önemli bir parametre olarak kullanılır. Alyuvarların normalden daha büyük veya daha küçük olması, vücudun oksijen taşıma kapasitesini etkileyebilir.
RDW CV Nedir, Normal Değerleri Nelerdir?
RDW CV, kan tahlili sonucu elde edilen bir değerdir ve alyuvarların boyutlarındaki farklılıkları gösterir. Normalde, bu değer genellikle %11.5 ile %14.5 arasında olmalıdır. Bu değer, alyuvarların boyutlarındaki varyasyonun sınırlarını belirtir. RDW CV değeri bu aralıkta olduğunda, vücutta alyuvarların boyutlarında önemli bir farklılık yok demektir. Ancak bu değerin yüksek ya da düşük olması, vücuttaki bazı sağlık sorunlarına işaret edebilir.
RDW CV Düşüklüğü Nedir?
Düşük olduğunda, alyuvarların boyutlarındaki varyasyonun çok az olduğu anlamına gelir. Bu durum, vücuttaki kan hücrelerinin genellikle benzer büyüklükte olduğunu gösterir. Düşük RDW CV değeri, genellikle sağlık açısından sorun yaratmaz, fakat bazen bazı tıbbi durumların göstergesi olabilir.
RDW CV Düşüklüğünün Nedenleri
Düşük olmasının nedenleri arasında en yaygın olanları, genetik faktörler ve bazı kan hastalıklarıdır. Örneğin, demir eksikliği olmayan bazı anemi türlerinde RDW CV değeri düşük olabilir. Ayrıca, kemik iliği hastalıkları ve bazı enfeksiyonlar da düşük RDW CV’ye yol açabilir.
RDW CV Düşüklüğünün Belirtileri
RDW CV düşük olduğunda, genellikle belirgin bir belirti göstermez. Ancak, altta yatan hastalığın etkileri, örneğin anemi, halsizlik, soluk cilt veya nefes darlığı gibi semptomlarla kendini gösterebilir. Bu belirtiler, genellikle RDW CV değerinin düşük olmasından çok, altta yatan hastalıktan kaynaklanır.
Nasıl Müdahale Edilir?
Değeri düşükse, altta yatan neden belirlenerek uygun bir tedavi planı oluşturulmalıdır. Eğer demir eksikliği gibi bir durum varsa, demir takviyesi veya beslenme düzenlemesi yapılabilir. Ancak her durum için farklı tedavi yöntemleri gerekebilir ve bir doktor tarafından yapılan detaylı bir inceleme gereklidir.
RDW CV Yüksekliği Nedir?
Yüksekliği, alyuvarların boyutları arasında belirgin bir fark olduğunu gösterir. Bu durum, genellikle vücudun oksijen taşıma kapasitesini etkileyebilecek bir sorun olduğuna işaret edebilir. Alyuvarlar, farklı boyutlarda olursa, kanın taşıma kapasitesi ve oksijen dağıtımı da bozulabilir. RDW CV yüksekliği, özellikle anemi türlerinin bir göstergesi olabilir.
RDW CV Yüksekliğinin Nedenleri
RDW CV yüksekliği, çoğunlukla demir eksikliği anemisi, B12 vitamini eksikliği, folik asit eksikliği, kemik iliği hastalıkları, kanamalar veya bazı kronik hastalıklarla ilişkilidir. Ayrıca, bazı genetik hastalıklar ve bağışıklık sistemi bozuklukları da RDW CV’nin yüksek olmasına neden olabilir.
RDW CV Yüksekliğinin Belirtileri
RDW CV yüksekliğinin belirtileri, genellikle altta yatan hastalığa bağlıdır. Bu hastalıkların belirtileri arasında yorgunluk, soluk cilt, baş dönmesi, nefes darlığı, çarpıntı ve halsizlik gibi semptomlar yer alabilir. Bu semptomlar, RDW CV’nin yüksek olmasından ziyade, alyuvarlardaki bozukluk ve anemi gibi durumların belirtileridir.
RDW CV Nedir, Yüksekliği Tehlikeli mi?
RDW CV yüksekliği, tek başına bir tehlike oluşturmaz. Ancak bu durum, alyuvarların düzgün çalışmadığını ve vücudun oksijen taşıma kapasitesinin etkilenmiş olabileceğini gösterir. Bu nedenle, RDW CV yüksekliği genellikle bir sağlık sorununun belirtisi olarak değerlendirilir. Altta yatan durum tedavi edilmedikçe, sağlık sorunları ilerleyebilir.
RDW CV Nedir, Nasıl Tedavi Edilir?
Yüksekliği tedavi edilmez. Bunun yerine, RDW CV’nin yüksekliğine neden olan temel durum tedavi edilmelidir. Örneğin, demir eksikliği anemisinde demir takviyesi yapılır; B12 veya folik asit eksikliklerinde ise vitamin takviyeleri verilir. Tedavi, genellikle kan değerlerinin normale dönmesini sağlar ve RDW CV değeri de normale döner.
RDW CV Hangi Durumlarda Ölçülür?
Genellikle bir kan sayımı (CBC) testi sırasında ölçülür. Kan testi yapılırken, alyuvarların boyutlarındaki farklılıklar gözlemlenir ve RDW CV değeri hesaplanır. Doktorlar, RDW CV ölçümünü, anemi veya diğer kan hastalıklarının varlığını değerlendirmek için kullanabilirler.
RDW CV Sonuçlarınızı Nasıl Yorumlarsınız?
RDW CV sonuçları doktorunuz tarafından yorumlanmalıdır. Normal değerler genellikle %11.5 ile %14.5 arasında kabul edilir. Bu değerin üzerinde veya altında bir değer, anemi veya diğer kan hastalıklarının belirtisi olabilir. RDW CV değeri ile birlikte, doktorunuz diğer kan testlerini de dikkate alarak kapsamlı bir değerlendirme yapacaktır.
Özel Pendik Şifa Tıp Merkezi’nin Hizmetleri
Özel Pendik Şifa Tıp Merkezi, RDW CV ve diğer kan testlerinin yorumlanması, anemi ve kan hastalıklarının tanı ve tedavisi konusunda uzman bir sağlık hizmeti sunmaktadır. Merkezde, hastalar için kapsamlı bir değerlendirme yapılır ve en uygun tedavi planları oluşturulur. RDW CV yüksekliği veya düşüklüğü ile ilgili herhangi bir endişeniz varsa, Pendik Şifa Tıp Merkezi’nde uzman hekimler tarafından yapılan detaylı incelemelerle sağlığınız güvence altına alınır.
0 notes
hamilelikte · 1 year ago
Text
Eritrosit yüksekliği, kırmızı kan hücrelerinin normalden daha fazla olması durumudur ve gebelikte de ortaya çıkabilir. Gebelik sırasında, vücut normalden daha fazla kırmızı kan hücresi üretir çünkü gebelikte ihtiyaç duyulan oksijen ve besinler artar. Bu durumda, annenin vücudu kırmızı kan hücresi üretimini arttırarak yüksek düzeyde eritrosit sağlar. Ancak, bazen bu durum normalden daha fazla olabilir ve gebelikte eritrosit yüksekliği görülebilir. Eritrosit yüksekliği, gebelik sırasında yapılan kan testlerinde tespit edilebilir. Normal bir gebelikte, eritrosit seviyeleri biraz yükselir ancak ciddi bir risk oluşturmaz. Ancak, bazı durumlarda gebeliğin sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olabilir. Gebelikte eritrosit yüksekliği, genellikle tedavi gerektirmez ve normal doğum gerçekleşene kadar izlenir. Ancak, durum ciddiyse ve anemiye neden olduğunda, demir takviyesi veya diğer tedaviler önerilebilir. İlaç tedavisi önemliyse, ilaçlar doğumdan önce kesilmeleri gerekiyor. Daha ciddi durumlarda, gebeliğin erken sonlandırılması bile önerilebilir. Eritrosit Yüksekliği Gebelikte Nasıl Ortaya Çıkar? Eritrosit yüksekliği, gebelik döneminde sıkça karşılaşılan bir durumdur. Normal kan değerlerinin üstünde bir eritrosit seviyesine sahip olmak, birçok farklı faktöre bağlı olabilir. Gebelik döneminde ise bu değerler daha da yüksek çıkabilir. Gebelikte eritrosit yüksekliği, doktorlar tarafından sıkça takip edilir. Hemoglobin ve hematokrit değerlerinin yüksek olması, eritrosit yüksekliği ile bağlantılıdır. Normal bir gebelikte, bu değerlerin yüksek çıkması nadir değildir. Özellikle son trimesterde, kanda daha yüksek miktarda su olduğu için, kan seyrelir ve bu da sonuçta hematokrit değerlerinin düşük çıkmasına neden olur. Gebelikte eritrosit yüksekliği ile ilgili bir diğer neden ise beslenme bozukluğudur. Demir, folik asit, B12 vitamini ve bakır yetersizliği, eritrosit yüksekliği oluşmasına sebep olabilir. Dışarıdan almamız gereken bu besin öğelerinin yetersiz olması durumunda kan hücrelerinin oluşabilmesi tam anlamıyla gerçekleşemez ve bu da eritrosit yüksekliğine neden olabilir. Folik asit, B12 vitamini ve demir açısından zengin besinler tüketmek, Günde en az 8-10 bardak su içmek, Düzenli egzersiz yapmak, Doktorunuza başvurmadan herhangi bir ilaç almamak, Güneş ışığına çıkmak, Gebelikte sigara ve alkol kullanmamak, Kan değerlerinizi düzenli takip etmek bu durumu önlemek için yapabileceğiniz başlıca şeyler arasındadır. Gebelikte eritrosit yüksekliği, tedavi edilmesi gereken bir durum değildir. Ancak, doğru bir beslenme programı ve düzenli yaşam alışkanlıkları ile bu durumun önüne geçebilirsiniz. Yine de, doktorunuzun gebelik süreciniz boyunca düzenli olarak takip etmesi ve kan değerlerinizi kontrol etmesi önemlidir. Ayrıca, Hamilelikte En İyi Folik Asit Markası başlıklı yazımızı da okumanızı öneririz. Gebelikte Eritrosit Yüksekliğinin Nedenleri Nelerdir? Gebelikte Eritrosit Yuksekliginin Nedenleri Eritrositler kırmızı kan hücreleri olarak da bilinirler. Bu hücrelerin ana görevi, vücuda oksijen taşımaktır. Gebelik sırasında, anne ve bebeğin daha fazla oksijene ihtiyaç duyması nedeniyle, kadınların kanındaki eritrosit sayısı artar. Ancak, bazı durumlarda eritrosit yüksekliğinin altında yatan farklı nedenler olabilir. Eritrosit Yüksekliğine Neden Olan Faktörler: Kronik Hastalıklar: Kadının gebelik öncesinde veya gebelik sırasında kronik bir hastalığı varsa, bu hastalık eritrosit yüksekliği nedeni olabilir. Yetersiz Beslenme: Eksik beslenme, özellikle demir, folik asit, B12 vitamini gibi bazı maddelerin eksikliği, eritrosit yüksekliğine neden olabilir. Kanama: Kadın hamilelik sırasında kan kaybederse, vücut kan hücrelerini yeniden üretmek için çaba sarf eder ve eritrosit sayısı artar. Bu nedenlerin yanı sıra, gebelik esnasında kullanılan demir takviyesi ilaçları da eritrosit yüksekliğine neden olabilir. Bu ilaçların dozajı, kadının vücut ağırlığı ve kan değerlerine göre belirlenmelidir.
Gebelikte eritrosit yüksekliği genellikle bir sorun teşkil etmese de, yüksek seviyelerde olması bazı komplikasyonlara neden olabilir. Bu nedenle, gebeliğin her aşamasında kan değerleri düzenli olarak kontrol edilmelidir. Eritrosit Yüksekliği Sonucu Görülen Belirtiler Nelerdir? Eritrosit yüksekliğinin en yaygın belirtisi, yorgunluğun artmasıdır. Anne adayları, normal günlük aktiviteleri sürdürmekte zorlanabilirler ve daha çabuk yorulabilirler. Bunun yanı sıra, eritrosit yüksekliği sonucu görülen diğer belirtiler arasında baş dönmesi, nefes darlığı, çarpıntı, el ve ayaklarda şişlik gibi şikayetler yer alabilir. Eritrosit yüksekliğinin nedenleri arasında, gebeliğe bağlı olarak kan plazmasının artması, bebeğin daha fazla oksijen ihtiyacı duyması gibi faktörler yer alabilir. Ancak, bazı durumlarda bu yükseklik, kansızlık, kan hastalıkları, kalp veya akciğer hastalıkları gibi ciddi sağlık sorunlarının bir belirtisi olabilir. Bu nedenle, gebeler eritrosit yüksekliği belirtileri ile karşılaştıklarında mutlaka doktorları ile iletişime geçmelidirler. Belirtilerden kurtulmak için ilk adım, kan değerlerinin düzenli olarak takip edilmesidir. Tedaviye geçilmesi gerektiğinde ise, doktorlar kan sulandırıcı ilaçlar, demir takviyesi veya oksijen tedavisi gibi yöntemler önerebilirler. Tedaviye erken başlanması, rahatsızlıkların ilerlemeden önlenebilmesi açısından önemlidir. Gebelikte Eritrosit Yüksekliği Nasıl Tedavi Edilir? Gebelikte Eritrosit Yuksekligi Eritrosit yüksekliği, hamileliğin başlamasından itibaren artabilir ve genellikle gebeliğin son dönemlerinde en yüksek seviyesine ulaşır. Bu durum, anemiye neden olan faktörlerin ortadan kalkmasıyla birlikte meydana gelir ve doğal bir süreçtir. Hamilelik boyunca, vücutta artan kan hacmi ve bebeğin oksijen ihtiyacını karşılamak için ekstra kırmızı kan hücreleri üretilir. Ancak bu hücrelerin üretimi fazla olduğunda, eritrosit yüksekliği adı verilen bozukluk meydana gelir. Eritrosit yüksekliği tedavisi, altta yatan nedenlere bağlı olarak değişebilir. Bu nedenle, öncelikle tedavi edilmesi gereken altta yatan bir sağlık sorunu varsa, bu sorun çözülmelidir. Örneğin, bir kadının yüksek irtifa nedeniyle eritrosit yüksekliği varsa, daha alçak bir rakıma taşınması gerekebilir. Gebelik hipertansiyonu veya anemi gibi diğer sağlık sorunları da gerekli tedaviyi gerektirir. Bununla birlikte, vücudun kırmızı kan hücrelerini üretme yeteneğini arttırmak için bazı önlemler alınabilir. Örneğin, sağlıklı bir diyet tüketmek, demir, folik asit, B12 vitamini gibi önemli besinleri almak önemlidir. Bu besinler, kırmızı kan hücrelerinin üretiminde önemli bir rol oynar. Bunun yanı sıra egzersiz yapmak ve düzenli tıbbi kontrollerle sağlığınızı takip etmek de tedaviye yardımcı olabilir.
0 notes
guzelbilgiler1 · 3 years ago
Text
B12 Vitaminin Faydaları Nelerdir? Nelerde Var?
B12 Vitaminin Faydaları Nelerdir? Nelerde Var?
Tüm vitaminler arasında hiç bir kimyasal yakınlık olmamasına rağmen, vitaminler “yağda eriyen” ve “suda eriyen” diye iki gruba ayrılır. B sınıfı vitaminlerin tamamı suda eriyebilen vitaminlerdir. B12 vitamininin başındaki B harfi suda eriyebildiğini, 12 rakamı ise vitaminin adını göstermektedir. B12 vitaminin diğer adı da siyanokobalamin olarak bilinmektedir. Vücuda girdiği andan itibaren…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
sifabul · 5 years ago
Photo
Tumblr media
HOMOSİSTEİN YÜKSEKLİĞİ ÇOK ÖNEMLİ! LÜTFEN MUTLAKA TETKİK ETTİRİN! Homosistein seviyesi kan testiyle anlaşılabilir. Tek yapmanız gereken bunun ölçülmesini talep etmektir. HOMOSİSTEİN YÜKSEKLİĞİ NELERE YOL AÇAR? 1- Kalp ve damar hastalıkları 2- Beyin damar hastalıkları 3- Felç ve bunama 4- Kanın pıhtılaşması riski 5- Alzheimer hastalığı 6- Parkinson hastalığı 7- Yüksek tansiyon 8- Gebelerde erken doğum ve düşük yapma 9- Kemik erimesi ve kemiklerde zayıflama 10- Duyma kaybı 11- Görme kaybı 12- Migren atakları HOMOSİSTEİN KAÇ OLMALI: Tavisye edile maksimum düzey 6.5-9.5 μmol/L arasıdır. HOMOSİSTEİN NASIL DÜŞÜRÜLÜR? 1- Fazla kilonuzu verin. 2- İşlenmiş et (salam, sucuk vb.) uzak durun. 3- Kahveyi çok içiyorsanız mutlaka azaltın. 4- İşlenmiş gıdalardan ve karbohidrattan uzaklaşın. 5- Alkolden ve sigaradan mutlaka uzak durun. 6- Folik asit (400mg), B12 (100mg) ve B6 (10mg) vitamin takviyeleri alın. 7- Taurin (günlük doz 500 mg.) alın. 8- Her gün otuz dakika orta tempoda yürüyün.
2 notes · View notes
diyetisyenseydaertas · 2 years ago
Text
Hipotiroidi Nedir? Belirtileri Nelerdir? Nasıl Tedavi Edilir?
Görülme oranı sıklıkla artan hipotiroidi hastalığından muzdarip olanlar, hastalık tanısını alıp ne yapacağını bilemeyenler için beslenme uzmanı ve diyetisyen Şeyda Ertaş kapsamlı bir makale hazırlayarak, hipotiroidi hastalığı ile ilgili detaylı bilgiler verdi. Keyifli okumalar.
Tumblr media
Hipotiroidi Nedir?
Hipotiroidi, tiroid bezinden vücut için yeterli miktarda tiroid hormununun üretilememesidir. Tiroid hormonları vücuttaki enerjinin kullanımı, büyüme ve metabolizmanın düzenlenmesinde etkilidir. Yetersizliği durumunda tiroid hormonu seviyeleri düşer ve vücut fonksiyonlarında yavaşlama ve bozulmalar görülür. 
Tiroid hormonlarının seviyeleri düşük olduğunda hipofiz bezinden Tiroid Stimüle Edici Hormon(TSH) salgılanır ve tiroidler kan dolaşımına bırakılır.
Hipotiroidi Türleri Nelerdir?
Üç çeşit hipotiroidi vardır. Primer, sekonder ve tersiyer hipotiroidi.
Primer Hipotiroidi: Hipofiz bezi tarafından sinyal gönderilmesine rağmen tiroid bezinde yeterli miktarda tiroid hormonu(T3-T4) üretilemez.
Sekonder Hipotiroidi: Tiroid bezinin yapısında veya çalışmasında sorun yoktur. Hipofiz bezi tarafından salınan TSH miktarının yetersizliği söz konusudur.
Tersiyer Hipotiroidi: Hipotalamustan tirotropin salgılattırıcı hormonun (TRH) yetersiz salgılanması, TSH hormonunun yetersiz üretimine neden olur.
Hipotiroidi Neden Olur?
Hashimoto Hastalığı: Bağışıklık sisteminin tiroid bezine saldırması sonucu ortaya çıkan, önlenemeyen bir hastalıktır.
Hipertiroidi Tedavisi: Radyoaktif iyot ve antitrioid ilaçlarla hipertiroidi hastalığı tedavi edilmek istenirken bazen bu yöntemler, tiroid hormonunun üretimini çok fazla düşürdüğü için kalıcı hipotiroidizme yol açabilir.
İyot Eksikliği: İyot tiroid hormonlarının üretilmesi için gereklidir. Diyetle alınan iyotun yetersiz olması durumunda hipotiroidiye neden olabilir.
Tiroid Bezinin Cerrahi İşlemle Alınması: Tiroid bezinin tamamının veya belli bir kısmının ameliyatla alınması tiroid hormon üretimini yavaşlatabilir veya durdurabilir.
Radyasyon Tedavisi: Baş ve boyun kanserlerini tedavi etmek için uygulanan radyoterapi, tiroid bezine zarar verebilir.
İlaçlar: Psikiyatrik hastalıkların tedavisinde kullanılan lityum, tiroid hormonunun üretimine engel olabilir.
Gebelik: Gebelik sürecinde vücut tiroid bezi hormonlarına karşı antikor üretebilir. Tedavi edilmediği takdirde düşük, ölü doğum veya fetüste hasarlara neden olabilir.
Hipotiroidi Belirtileri Nelerdir?
Hipotiroidide görülen belirtiler hormonlardaki seviyenin şiddetine göre farklılık gösterebilir. Belirtiler zamanla artarak ortaya çıkabilir. Belirtilere göz gezdirecek olursak;
Halsizlik ve yorgunluk
Şişkinlik
Daha az terleme
Mutsuzluk
Erkeklerde ergenlik gecikmesi
Kabızlık
Yüksek kolesterol düzeyi
Tırnakların incelmesi ve kırılması
Üşüme
Uyku bozukluğu
Depresyon
Adet düzensizliği
Kilo artışı
Saçlarda dökülme
Ciltte kuruluk olması
Kansızlık
Konsantrasyonda azalma
B12 düşüklüğü
Hipotiroidi Nasıl Tedavi Edilir?
Hastalığın nedeni Hashimoto Tiroidi ise tiroid bezi tahrip olduğundan, tiroidin salgılayamadığı hormonun yerine koyulması gerekir. Ayrıca bu tedavi ömür boyu sürebilir.
Tiroidin az çalıştığı durumlarda, doktor kontrolünde hormon takviyesi ilaçlar kullanılır. Ancak demir ve mide ilaçları, kalsiyum tabletleriyle birlikte veya yemekle alınması durumunda bağırsaklardan emilim aşamasında problem oluşabilir.
Gebe, yaşlı ve koroner kalp hastalığı olan bireylerde hipotiroidi varsa sık sık kontrol edilmesi gerekir. Tiroid hormon ilaçları kalbin daha hızlı çalışmasına neden olduğu için sık sık ilaç dozu ayarlaması gerekebilir.
Tahlillerinizde TSH yüksekliği varsa ancak semptomlar çok hafifse ilaç tedavisi olmayabilir. Birkaç ayda bir yeniden tahlil yaptırarak takip edilebilir.
Beslenme tedavisinde guatrojenik besinlerin diyetten uzaklaştırılması, iyot alımının yeterli düzeyde olması, Çok yağlı ve şekerli besinlerin tüketiminin azaltılması önerilir.
Hipotiroidi Metabolizmayı Nasıl Etkiler?
Tiroid hormonları metabolizma hızının ayarlanmasına yardımcıdır. Metabolizma ne kadar hızlıysa harcanan enerji de o kadar fazla olur. Bu durum daha hızlı kilo verilmesine yardımcı olur.
Hipotiroidi hastalarında tiroid hormonlarının yetersiz üretiminden dolayı metabolizmaları yavaştır. Bazal metabolizma hızları da düşeceğinden kandaki kolesterol seviyeleri artabilir, ani kilo alımları olabilir, kilo verilmek istendiğinde süreç çok uzun olabilir.
Hipotiroidi Hastalarında Beslenme Tedavisi Nasıl Olur?
Tek başına ilaç veya diyet hastalığı tedavi etmek için yeterli değildir. Doktorun belirlediği ilaç tedavisi ve diyetisyenin hazırladığı hipotiroidiyle uyumlu beslenme programı bir arada olmalıdır.
Tiroid hastalığında beslenme tedavisi kesin olarak başarı sağlamayabilir ancak bazı değişiklikler tiroid hormonlarının olması gereken şekilde çalışmasına katkı sağlayabilir.
Beslenme programında çeşitliliğe dikkat edilmelidir.
Yağ ve sodyum içeriği yüksek gıdalardan uzak durulmalıdır.
Posadan zengin beslenilerek hem kabızlık önlenmeli hem de doygunluk arttırılarak daha az kalori alımı sağlanmalıdır.
Metabolizmanın hızlanması için protein alımı yeterli veya bir miktar fazla olmalıdır.
Ketojenik diyetten uzak durulmalıdır. Çünkü çok az karbonhidrat alımı tiroid hormon seviyesini düşürebilir.
Diyetle yeterli miktarda iyot alınmalıdır.
Hipertiroidi Hastaları Neler Tüketmelidir?
İyot: İyot eksikliği için yemeklerde iyotlu sofra tuzları kullanılmalıdır. Deniz ürünleri, yumurta, süt gibi iyot bakımından zengin besinler tüketilmelidir.
Selenyum: Selenyum vücutta en fazla tiroid bezinde bulunur. Tiroid fonksiyonları için gerekli enzimler için gereklidir. Deniz ürünleri, yumurta, yağlı tohumlar iyi bir selenyum kaynağıdır.
Antioksidanlar: Antioksidanlar tiroid bezini serbest radikallerden koruyarak zarar görmesini engelleyebilir. Diyetle yeterli miktarda sebze ve meyve alımı özellikle A, C, E vitaminlerinin alımı önemlidir.
B Grubu Vitaminleri: Yeşil fasulye, ıspanak ve tam tahıllı, kepekli gıdalar B vitamini ve demir içerir. Yetersizliğinde metabolizmanın yavaşlamasına, halsizliğe, mutsuzluğa neden olabilir.
Hipotiroidi Hastaları Hangi Besinlerden Kaçınmalıdır?
Guatrojenik Besinler
Guatrojen kelimesi, guatr hastalığına neden olan besinlere denilir. Bu besinler kandaki tiroid hormonu miktarını azaltarak tiroid bezinin daha fazla çalışmasına neden olurlar.
Brokoli, karnabahar, mor lahana, beyaz lahana, brüksel lahanası, şalgam, hardal tohumu, turp, marul, çin lahanası, yer fıstığı, soya fasulyesi, badem, armut, çilek, tatlı patates, tofu, soya sütü
İşlenmiş Ürünler
Salam, sosis, sucuk, fastfood vb. gibi işlenmiş ürünlerin tüketiminden yüksek sodyum ve kalori içeriğinden dolayı uzak durulmalıdır.
Soya ve Soya Bazlı Ürünler
Yapısında bulunan fitoöstrojenler, tiroid hormonunun üretiminde görevli bir enzimi inhibe edebileceğinden uzak durulmalıdır.
Sodyum İçeriği Yüksek Besinler
Ödem artışı, yüksek tansiyon açısından risk altında olan hipotiroidi hastaları şarküteri ürünleri, salamura besinlerden uzak durmalıdır.
Özet Olarak
Yazımızda, hipotiroidi hastalığının ne olduğunu ve nasıl tedavi edilebileceğini yazdık. Otoimmün veya çevresel etkenle oluşan hipotiroidi metabolizmanın hızı ve düzenlenmesi açısından büyük bir öneme sahiptir. Sosyal hayatı olumsuz etkileyeni ani kilo artışlarına neden olan hastalığın tedavisinde doktor ve diyetisyen birlikte görev almalıdır.
Kaynak: https://www.dytseydaertas.com/hipotiroidi-nedir-belirtileri-nelerdir-nasil-tedavi-edilir/
0 notes
saglamsayfa · 5 years ago
Text
Alzheimer Marazı ve Demans
Tumblr media
Demans (halk arasındaki ismi bunama); hafıza ve sair zihinsel işlevlerde giderek artan bozulmaya bağlı olarak, kişinin günlük ömrünü bağımsız olarak yürütmede güçlükler yaşaması halidir. En sık görülen belirtiler unutkanlık, öğrenme güçlüğü, akıl yürütme ve yargılama problemleridir. Her unutkanlık demans değildir. Birtakım sistemik illetler direkt ya da dolaylı olarak dimağ işlevlerini etkilerler ve unutkanlığa neden olurlar, demansa neden olmazlar. En sık görülen ve tedavi edilebilir zihinsel etkilenmeler yapabilen üç hastalık; vitamin B12 eksikliği, Tiroid (guatr) ve şeker illetidir. Bu marazların tedavisi ile unutkanlık yakınmaları tama yakın düzelebilmektedir. Demans yaşlılıkla gelen doğal bir durum değildir. Yani her yaşlı demans olmaz. Demans her hengam marazdan ileri gelir ve demansa yol açabilecek 200 çeşitten çokça hastalık vardır. En sık görülen demans nedeni Alzheimer illetidir ve demans hastalarının yarısından fazlasını kapsar. Her “demans” denildiğinde “Alzheimer hastalığı” formunda anlaşılıyor olması muhtemelen bu yüzdendir. Vasküler yani dimağ damar illetine bağlı demans 2. sıklıkta görülen demans nedenidir. Lewy cisimcikli demans, Parkinson marazı – sendromlarına bağlı demanslar, frontotemporal demans, alışılagelmiş basınçlı hidrosefali ve Prion (deli dana illeti üzere..) hastalığıklarına bağlı demanslar çok daha nadir görülmektedir. Demans illetleri umumî olarak ırsi değildir. Demans tanısında en değerli basamak klinik değerlendirmedir. Demans tanısı konulmadan evvel; hikaye, nörolojik muayene, laboratuar bulguları, dimağ görüntülemeleri ve birtakım nöropsikolojik testlere gerek duyulur. Kesin teşhis lakin dimağdan alınan kesimlerin mikroskop altında incelenmesi ile mümkündür. Bu da hastalar hayatta iken çok nadir başvurulabilecek bir yoldur. Demansa neden olabilecek farklı illetlerin olmadığının ispatlanması halinde, Alzheimer marazı tanısı düşünülür. Demansın en sık nedeni olan Alzheimer marazının sıklığı ve yaygınlığı altmış yaşından sonra beş yılda bir ikiye katlanmaktadır. Hastalık erken periyotta yakın bellek kusurları ile seyrederken ileri evrelerde; beceri kaybı, konuşma bozukluğu, hayaller görme, yolunu kaybetme, yeni haberleri öğrenme güçlüğü, karar verme yetisinde kayıp ve toplumsal bağlantılarda bozulma olur. Son devirde ise bakımın zorlaşması ve hareket azlığı nedeniyle hasta enfeksiyon hastalıklarına karşı daha dayanıksız bir hale gelir. Hastalar çoklukla akciğer enfeksiyonu ya da sair sistemik illetler nedeniyle kaybedilir. İlerleyen yaş ise  hastalık riskini en bariz biçimde artıran faktördür. Lakin her yaşlanan bireyde görülecek diye bir kural da yoktur. Yapılan araştırmalarda 1. radde akrabalarında Alzheimer illeti olan insanların 80- 90 yaşlarına geldiklerinde yarı yarıya illete yakalanma riskleri saptandığı için ailesinde hikayesi olanlar için risk faktörü kabul edilmiştir. Alzheimer illeti başta olmak üzere demanstan korunmak için vücut ve zihin sıhhatini mümkün olduğunca zinde tutmak çok kıymetlidir. Damar sertliğine yol açabilecek çok kilo, tansiyon yüksekliği, şeker yüksekliği, hareket azlığı, kolesterol yüksekliği üzere nedenler illete yer hazırlar. Katı yağlardan kaçınarak tahıldan, balıktan, yeşil zerzevattan, meyveden, zeytinyağından güçlü olan Akdeniz diyetini benimsemek kıymetlidir. M��nhasıran zihni açık tutacak her türlü çalışmaya katılmak kollayıcı olarak tesirlidir. Yaş ne olursa olsun yeni şeylerin merak edilerek öğrenilmesi zihin sıhhati için çok değerlidir. Read the full article
0 notes
fenrees · 4 years ago
Text
Anti TG Nedir, Anti Tiroglobulin Değeri Kaç Olmalıdır?
Anti TG vücudumuzda üretilen bir antikor türüdür. Vücudumuzun bağışıklık sisteminin zarar görmesi tiroglobulin üretiminin de zarar görmesine sebep olmaktadır. Bağışıklık sistemimizin vücudumuzdaki esasında sağlıklı olan hücreleri aslında zararlı olarak algıda durumlarda bu sağlıklı hücrelerim izle savaşmak için antikor üretimine başlar. Bu sebepten kaynaklı olarak vücudumuzda bazı bağışıklık sistemi hastalıklarının gözlenmesi söz konusu olmaktadır. Bağışıklık sistemimiz yine bu nedenlerle alakalı olarak tiroite saldırdığında tiroglobülin hasar alır. Anti TG testi ise bu hususta kanımızdaki tiroglobulin proteinine karşı antikor ölçümünü sağlamaktadır.
Anti TG Nedir konusuna kısaca değindik. Şimdi detaylara geçelim.
Bağışıklık sistemi neden antikor üretir?
Bağışıklık sisteminin antikor üretmesinin temel sebebi bağışıklık sistemimizin bazı yabancı maddeler ya da organik maddeler ile denk gelmesi akabinde bu yabancı ya da organik maddelerin etkisiz hale getirilebilmesi amacıdır. Söz konusu olan bu antikorlarda doğal olarak vücudumuzdaki yabancı maddelere karşı savaşmamıza destek olmaktadır. Fakat bazı durumlarda bağışıklık sistemimizin vücudumuzda aslında sağlıklı olan hücreleri zararlı müziği olarak algılaması söz konusu olabilir. Bağışıklık sistemimiz böyle bir durumla karşılaştığında sağlıklı olan hücrelerimize de saldıracaktır. Bunun manası ise bağışıklık sisteminden kaynaklı olarak vücudumuzun esasında kendi sağlıklı dokularına karşı antikor üretmesidir.
Anti TG antikorunun da söz konusu olan bu antikorlardan biri olduğu söylenebilir. Anti TG antikorunun oluşum sebebi ise tiroglobülin proteinin karşısında olmaktır. Bağışıklık sistemimizin kendi dokularına karşı savaş vermesinin akabinde meydana gelen hastalığın ismi ise otoimmün hastalıklar şeklinde bilinmektedir.
Alter ego nedir, nasıl oluşur? Bilgilerine de bakabilirsiniz.
Anti TG Değeri Kaç Olmalıdır?
Anti TG değer aralığının yapılacak olan anti TG testinde 116 IU/MD oranında olması gerekir. Fakat bu oranın bazı durumları ve bazı laboratuvarlara göre değişiklik gösterdiği durumlar söz konusudur. Ayrıca yalnızca anti TG testleri yapılmamaktadır. Anti TG testlerini ek olarak anti TPO testleri de yapılmaktadır. Yani yalnızca anti TP testini yapılmasının bir manası bulunmamaktadır. Yapılan bu testler akabinde bir değerlendirme yapılması söz konusudur.
Anti TG Yüksekliğinin ve Düşüklüğünün Nedenleri Nelerdir?
Anti TG değerlerinin yüksek ya da düşük olmasının bazı sebepleri bulunmaktadır. Anti TG testinde sonucun yüksek çıkmasının manası bu testin sonucunun pozitif olduğudur. Testin pozitif olarak sonuçlanması ise antitiroglobülin antikorlarının mevcut olduğu manasını taşımaktadır. Anti TG testinin sonucunun yüksek çıkmasının birden fazla sebebi vardır. Bu sebeple birisi aşağıdaki gibi sıralamak mümkün olmaktadır:
Bağışıklık sistemi hastalıkları,
Tiroit kanseri,
Graves hastalığı,
Damar rahatsızlıkları,
Yaşlılık,
Otoimmun trioidit,
Tip 1 diyabet rahatsızlığı,
Pernisiöz anemi.
Bu tip rahatsızlıklar anti TG testinin yüksek çıkmasına sebep olmaktadır. Kişi yapılan anti TG testinin akabinde sonucun düşük çıkması, yani söz konusu olan anti TG değerlerinin 116 IU/MD oranının altında olması durumu ise kişilerin sağlıklarının normal olduğu anlamına gelmektedir. Yani anti TG testi akabinde kişinin değerleri söz konusu olan orandan daha düşükse bu test sonuçlarının normal olarak değerlendirildiğini söylemek mümkündür.
Anti TG İle İlgili Video Anlatımı
Anti TG Nedir konusuyla ilgili bilgilendirici bu videoyu da izleyebilirsiniz.
youtube
Anti TPO Yüksekliği Sebepleri Nelerdir?
Anti TPO değerinin yüksek olmasının bazı nedenleri bulunmaktadır. Bağışıklık sistemi, anti TPO yüksekliğini tam manasıyla anlamlandıramamaktadır. Anti TPO yüksekliğinin sebepleri ise aşağıdaki gibi sıralanabilir:
Tiroid kanseri,
Erken doğum,
Eklem iltihabı,
Zehir barındırmayan nodüler guatr,
Bakteri ve virüs kaynaklı iltihaplar,
Haşimato hastalığı,
Tüp bebek çalışmalarının başarısızlıkla sonuçlanması,
Anne karnında bebek ölümü gerçekleşmesi,
Yüksek ateşe, eklem ağrılarına ve cilt sorunlarına neden olan lupus hastalığı,
B12 vitaminin eksikliğinden kaynaklı olarak meydana gelen anemi hastalığı.
bu durumlardan kaynaklı olarak anti TPO değerinin yüksek olması mümkün olmaktadır.
Telkari nedir, nasıl yapılır? Detaylarına yazımızdan ulaşabilirsiniz.
Anti TPO Yüksekliği Belirtileri Nelerdir?
Anti TPO değerlerinin yüksek olması beraberinde bazı belirtiler göstermektedir. Bu belirtileri aşağıdaki gibi listelemek mümkündür:
Aşırı hareketlilik,
Aşırı yorgunluk,
Sebebi bilinmeyen kilo artışı,
Sebebi bilinmeyen kilo kaybı,
Adet sorunları,
Tuvalet alışkanlıklarında değişikliklerin gözlenmesi,
Kısırlık,
Sıcağa dayanamama,
Soğuğa dayanamama,
Depresyon ruh hali,
Duygu durumlarının sık sık değişmesi,
Cilt sorunları.
Bu tarz gözlenmesi durumu kişilerin anti TPO değerlerinin yüksek olması ile ilişkilendirilebilir.
Anti TG Rahatsızlığının Gözlendiği Hastalıklar
Bazı hastalıklar beraberinde anti TG rahatsızlığını getirir. Bu rahatsızlıklar ise aşağıdaki gibi sıralanabilmektedir:
Tiroit kanseri,
Graves hastalığı,
Kronik ürtiker,
Subaku tiroidit,
Şeker hastalığı,
Hipertiroidizm,
İltihaplı romatizma,
Haşimato hastalığı,
De quervain tiroidi,
Pernisiyöz anemi.
Yukarıdaki hastalıklara sahip olan kişilerin anti TG rahatsızlığının da görülmesi ihtimali bulunmaktadır
Virtüöz ne demek? Bilgilerini de inceleyebilirsiniz.
Anti TG Nedir konusuyla ilgili aranan sorular ve cevaplarını aşağıda bulabilirsiniz.
❓ Haşimato nedir?
Haşimato bir hastalık türüdür. Bireylerin tiroid bezinin yine bireylere ait olan bağışıklık sistemini ve tiroit dokusunu tanımaması ve yabancı olarak algılaması akabinde ortaya çıkmaktadır.
💉 Anti triglobülin yüksekliği ne demek?
Anti triglobülin yüksekliği kişinin tiroid hormonları ile alakalı bir takım otoimmün hastalıklara sahip olduğu manasına gelebilmektedir.
🧪 Anti TG nedir?
Anti TG, tiroid hormonunun vücuda taşınmasına yardımcı olan bir proteindir. Bu protein yalnızca tiroid bezleri tarafından sentezlenmektedir.
🩸 Anti TPO yüksekliği bitkisel yollarla düşürülür mü?
Anti TPO yüksekliği için bazı kimseler tarafından birtakım diyet programları ya da bitki önerileri sunulmaktadır. Fakat anti TPO yüksekliği için öncelikli olarak daima doktor kontrolünde davranışlar sergilemek sağlığımız için en faydalı tercih olabilir.
{ "@context": "https://schema.org", "@type": "FAQPage", "mainEntity": [ { "@type": "Question", "name": "❓ Haşimato nedir?", "acceptedAnswer": { "@type": "Answer", "text": "Haşimato bir hastalık türüdür. Bireylerin tiroid bezinin yine bireylere ait olan bağışıklık sistemini ve tiroit dokusunu tanımaması ve yabancı olarak algılaması akabinde ortaya çıkmaktadır. " } } , { "@type": "Question", "name": "💉 Anti triglobülin yüksekliği ne demek?", "acceptedAnswer": { "@type": "Answer", "text": "Anti triglobülin yüksekliği kişinin tiroid hormonları ile alakalı bir takım otoimmün hastalıklara sahip olduğu manasına gelebilmektedir. " } } , { "@type": "Question", "name": "🧪 Anti TG nedir?", "acceptedAnswer": { "@type": "Answer", "text": "Anti TG, tiroid hormonunun vücuda taşınmasına yardımcı olan bir proteindir. Bu protein yalnızca tiroid bezleri tarafından sentezlenmektedir. " } } , { "@type": "Question", "name": "🩸 Anti TPO yüksekliği bitkisel yollarla düşürülür mü?", "acceptedAnswer": { "@type": "Answer", "text": "Anti TPO yüksekliği için bazı kimseler tarafından birtakım diyet programları ya da bitki önerileri sunulmaktadır. Fakat anti TPO yüksekliği için öncelikli olarak daima doktor kontrolünde davranışlar sergilemek sağlığımız için en faydalı tercih olabilir." } } ] }
  Anti TG Nedir konusuyla ilgili yorumlarınızı ve sorularınızı bekliyoruz.
Kaynak: https://www.zovovo.com/anti-tg-nedir/
0 notes
obeziteyeson · 5 years ago
Text
Bir yazı @ Ahmet Mithat Can' ın yazısı:
Tarihte insanoğlu kendini korumak için kaleler inşa etmiş, savaşlarda üzerine zırhlı elbiseler giymiş. Bütün bunları hep KORUYUCU BİR KALKAN olarak kullanmış.
İnsan vücudunun biyolojik olarak EN ÖNEMLİ KORUYUCU KALKANI ise GÜÇLÜ BAĞIŞIKLIK SİSTEMİDİR.
Canan Efendigil Karatay hocanın yıllardır dile getirdiği bir tezi var :
Master hormon insülin yüksekliğinin vücutta sebep olduğu inflamasyon ve bunun sonucu ortaya çıkan kronik hastalıklar.
Covid-19’a enfekte ağır hastaların bir veya birden çok kronik hastalığa sahip oldukları açıklandığına göre, kronik hastalığa sebep olan YÜKSEK İNSÜLİNİN önemi bir kez daha ortaya çıkıyor.
Birbirini tetikleme sırasıyla,
YÜKSEK ŞEKER > YÜKSEK İNSÜLİN > İNFLAMASYON > KRONİK HASTALIK > ZAYIFLAMIŞ BAĞIŞIKLIK
sarmalına düşmememiz gerekiyor.
Bu sarmalda en kilit aşama olan İNSÜLİN YÜKSEKLİĞİ sağlığımız için en büyük risk faktörü.
Bu riski değerlendirecek testler vardır.
Genelde açlık insülin testi teşhislerde değerlendirmeye dahil edilmemektedir.
Canan KARATAY hoca yıllardır ısrarla herkesten açlık insülin seviyelerine baktırmalarını istiyor.
Diyor ki “İnsülin seviyesi en önemli göstergedir. Herkes 12 saatlik açlıktan sonra kan insülinine baktırsın. Kan insülini 5 olacak, 6-7 dahi olsa moleküler yani hücresel düzeyde hastalık başlamış demektir.”
Ahmet Rasim KÜÇÜKUSTA hocanın da dediği gibi adam gibi beslenmeden, sağlıklı doğal beslenmeden uzaklaşılması sonucu bağışıklık sistemi zayıflamaya başlamakta ve obeziteden diyabete, kanserlerden kalp krizi ve felçlere, Alzheimer’den astım ve alerjilere tüm kronik hastalıklara davetiye çıkarılmaktadır.
Prof.Karatay’a göre “Virüs, hücre içerisine girer, hücrenin içindeki matereleri kullanır büyür hücreyi parçalar. Hücrenin içine girebilmesi için hücrenin kapılarının açılması lazım. Zayıf bir hücrede kapılar açılır. Sağlıklı bir hücrede ise kapılar kale kapısı gibi sağlamdır, açılmaz ve hastalanmayız.”
Acaba covid-19 teşhisi konan, HASTALIĞI HAFİF YA DA AĞIR GEÇİREN KİŞİLERİN KANLARINDA İNSÜLİN SEVİYELERİNE BAKILIYOR MU / BAKILDI MI?
DÜNYADA VE ÜLKEMİZDE BU YÖNDE BİR ARAŞTIRMA YAPILIYOR MU / YAPILDI MI?
Çünkü gösterildi ki, dünya üzerinde her ırktan, her milletten 100 yaşını geçen insanların ortak özelliği insülin seviyelerinin 5’in altında olması. Bu onların güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olduklarını, vücutlarının dirençli, güçlü olduğunu gösteriyor.
Bu bize Prof.Karatay’ın (bazı meslektaşlarınca garipsenen) kelle paça olayının yani doğal beslenmenin küçümsenmemesi gerektiğini gösteriyor.
Prof.Karatay’ın dediği gibi uzayın derinlikleri nasıl bir muamma ise insan vücudunun da hala keşfedilecek pek çok yönü var.
Organizmamız için;
– stres yükümüz,
– kaygı durumumuz,
– bağırsak mikrobiyatımızın durumu,
– sigara, alkol alışkanlığımız,
– D vitamini, B12 vitamini seviyemiz,
– Temiz hava, temiz suya erişimimiz,
– Pestisit kalıntısı içermeyen yiyeceklere erişimimiz,
gibi birçok etken birbiriyle ilintilidir ve bunlar da insülin seviyesi gibi bağışıklık sistemi için etkendir.
Sonuç olarak Canan hocanın her zaman üzerinde durduğu insülin konusuna dönersek; covid-19 teşhisi konan, hastalığı hafif ya da ağır geçiren kişilerin insülin seviyeleri istatistiği merak uyandırıyor?
ACABA İNSÜLİN SEVİYELERİ 5’İN ÜZERİNDE OLANLAR COVİD-19 VİRÜSÜNE KARŞI DAHA MI SAVUNMASIZLAR?
İnsülin seviyeleri 5’in altında olanlar virüse daha mı dirençliler, ya da çok hafif belirtilerle virüsü yeniyorlar mı?
Eğer insülinin etkisi bu araştırma sonuçlarına göre doğrulanırsa; İnsanlar; güçlü bağışıklık sistemi için, kronik hastalıklardan korunma için diğer etkenlerin yanında öncelikle insülinlerini zıplatmamayı öğrenecek, 5’in altında tutmaya çalışacaklardır.
Bu bilgiler gelecek nesillere Prof.Karatay’dan bir referans olacaktır.
#AhmetMithatCan
0 notes
kocaalihaber · 5 years ago
Text
Alzheimer Hastalığı ve Demans
Demans (halk arasındaki adı bunama); hafıza ve diğer zihinsel işlevlerde giderek artan bozulmaya bağlı olarak, kişinin günlük yaşamını bağımsız olarak yürütmede güçlükler yaşaması halidir. En sık görülen belirtiler unutkanlık, öğrenme güçlüğü, akıl yürütme ve yargılama sorunlarıdır.
Her unutkanlık demans değildir. Bazı sistemik hastalıklar direkt ya da dolaylı olarak beyin işlevlerini etkilerler ve unutkanlığa neden olurlar, demansa neden olmazlar. En sık görülen ve tedavi edilebilir zihinsel etkilenmeler yapabilen üç hastalık; vitamin B12 eksikliği, Tiroid (guatr) ve şeker hastalığıdır. Bu hastalıkların tedavisi ile unutkanlık yakınmaları tama yakın düzelebilmektedir.
Demans yaşlılıkla gelen doğal bir durum değildir. Yani her yaşlı demans olmaz. Demans her zaman hastalıktan ileri gelir ve demansa yol açabilecek 200 çeşitten fazla hastalık vardır. En sık görülen demans nedeni Alzheimer hastalığıdır ve demans hastalarının yarısından fazlasını kapsar. Her “demans” denildiğinde “Alzheimer hastalığı” şeklinde anlaşılıyor olması muhtemelen bu yüzdendir.
Uzm. Dr. Refik Kunt
Vasküler yani beyin damar hastalığına bağlı demans ikinci sıklıkta görülen demans nedenidir. Lewy cisimcikli demans, Parkinson hastalığı – sendromlarına bağlı demanslar, frontotemporal demans, normal basınçlı hidrosefali ve Prion (deli dana hastalığı gibi..) hastalığıklarına bağlı demanslar çok daha nadir görülmektedir. Demans hastalıkları genel olarak ırsi değildir.
Demans tanısında en önemli basamak klinik değerlendirmedir. Demans tanısı konulmadan önce; öykü, nörolojik muayene, laboratuar bulguları, beyin görüntülemeleri ve bazı nöropsikolojik testlere gerek duyulur. Kesin teşhis ancak beyinden alınan parçaların mikroskop altında incelenmesi ile mümkündür. Bu da hastalar hayatta iken çok nadir başvurulabilecek bir yoldur. Demansa neden olabilecek başka hastalıkların olmadığının ispatlanması halinde, Alzheimer hastalığı tanısı düşünülür.
Demansın en sık nedeni olan Alzheimer hastalığının sıklığı ve yaygınlığı altmış yaşından sonra beş yılda bir ikiye katlanmaktadır. Hastalık erken dönemde yakın bellek kusurları ile seyrederken ileri evrelerde; beceri kaybı, konuşma bozukluğu, hayaller görme, yolunu kaybetme, yeni bilgileri öğrenme güçlüğü, karar verme yetisinde kayıp ve sosyal ilişkilerde bozulma olur. Son dönemde ise bakımın zorlaşması ve hareket azlığı nedeniyle hasta enfeksiyon hastalıklarına karşı daha dayanıksız bir hale gelir. Hastalar genellikle akciğer enfeksiyonu ya da diğer sistemik hastalıklar nedeniyle kaybedilir. İlerleyen yaş ise  hastalık riskini en belirgin biçimde artıran faktördür. Ancak her yaşlanan bireyde görülecek diye bir kural da yoktur. Yapılan araştırmalarda birinci derece akrabalarında Alzheimer hastalığı olan kişilerin 80- 90 yaşlarına geldiklerinde yarı yarıya hastalığa yakalanma riskleri saptandığı için ailesinde öyküsü olanlar için risk faktörü kabul edilmiştir.
Alzheimer hastalığı başta olmak üzere demanstan korunmak için vücut ve zihin sağlığını mümkün olduğunca zinde tutmak çok önemlidir. Damar sertliğine yol açabilecek aşırı kilo, tansiyon yüksekliği, şeker yüksekliği, hareket azlığı, kolesterol yüksekliği gibi nedenler hastalığa zemin hazırlar. Katı yağlardan kaçınarak tahıldan, balıktan, yeşil sebzeden, meyveden, zeytinyağından zengin olan Akdeniz diyetini benimsemek önemlidir. Özellikle zihni açık tutacak her türlü çalışmaya katılmak koruyucu olarak etkilidir. Yaş ne olursa olsun yeni şeylerin merak edilerek öğrenilmesi zihin sağlığı için çok önemlidir.
source https://saglik.kocaali.com/alzheimer-hastaligi-ve-demans/
0 notes
haberoldu-blog · 6 years ago
Text
MCV değeri nedir? MCV kan tahlili düşüklüğü ve yüksekliği
https://haberoldu.com/mcv-degeri-nedir-mcv-kan-tahlili-dusuklugu-ve-yuksekligi
MCV değeri nedir? MCV kan tahlili düşüklüğü ve yüksekliği
Tumblr media
CBC veya FBC adları ile anılan tam kan sayımı içerisinde yapılan kan tahlillerinden biri olan MCV kan testi diğer adı ile Ortalama Corpuscular Hacim kırmızı kan hücrelerinin boyutu ve hacmini ölçer. Açılımı Mean Corpuscular Volume olan MCV kan tahlili değerleri çocuklarda ve yetişkinlerde farklılık arz eder. Peki, MCV kan tahlili değerleri düşüklüğü veya yüksekliği ne anlama gelir? Normal olmayan değerler hangi hastalıkların habercisi olabilir? İşte, MCV kan tahliline dair merak edilen tüm detaylar haberimizde…
    MCV DEĞERİ NEDİR?
Açılımı Mean Corpuscular Volume olan MCV kan tahlili, Ortalama Eritrosit Hacmi olarak da adlandırılır. Alyuvarların hacmi ve ortalama boyutunu ölçen MCV kan testindeki değer yaş, cinsiyet gibi faktörlere bağlı olarak değişkenlik gösterir. Yetişkin bireylerde ideal MCV oranı 79-98 fL arasındadır. MCV, hemoglobin, beyaz kan hücresi sayısı ve trombosit düzeyleri tam kan sayımının en bilgilendirici bileşenleridir.
    Tam kan sayımındaki hemoglobin seviyesi (Hb) anemik olup olmadığınızı anlamanıza yardımcı olurken, MCV kan testi bundan daha ileriye gider. Anemi tipine göre daha fazla bilgi sağlamak veya hemoglobin seviyesi testinin tek başına gösteremediği problemlere işaret etmek çok yararlıdır.
Tumblr media
MCV DEĞERLERİ HANGİ ARALIKTA NORMALDİR?
Kanımız beyaz kan hücrelerini (WCB), kırmızı kan hücrelerini (RBC) ve plateletleri ve ayrıca plazma bileşenlerini içerir. Kırmızı kan hücreleri tabla şekillidir ve hemoglobin adı verilen ve akciğerlerimizden oksijenin gerekli olduğu vücut hücrelerine taşınmasına yardımcı olan molekülü içerir. Kırmızı hücrelerin etkili olması için doğru hacimde veya büyüklükte olması gerekir.
*Bir yetişkinde normal bir kırmızı kan hücresi hacmi yaklaşık 80 -100 fL’dir
(fL, MCV’nin ölçüldüğü birim olan Femtoliter’dir. Güç, eksi 15 Litre veya 0.000000000000000001 Litre’ye yükseltilmiş 10 ile aynıdır).
MCV değeri ortalama bir kırmızı kan hücresinde şöyle olmalıdır:
* 18 yaş üstündeki yetişkinlerde: 78-98 fL
* 12-18 yaş arasındaki erkekler: 78-98 fL
* 12-18 yaş arasındaki kızlar: 78-102 fL
* Bebekler (6 aylık-2 yaş): 70-86 fL
* Yeni doğan bebeklerde: 95-121 fL
Tumblr media
MCV YÜKSEKLİĞİ NE ANLAMA GELİR?
Kırmızı kan hücrelerinin normalden büyük olduğu anlamına gelir ve ‘makrositik anemi’ diye adlandırılır. Değerin yüksek olması bize kırmızı kan hücrelerimizin büyük olduğunu gösterir. Hücreler çok büyük olduğunda, vücut hücrelerine kan dağıtan minik kılcal damarları geçtikçe kolayca kırılabilirler.
Makrositik anemi aşağıdaki durumlarla ortaya çıkabilir:
• Folik asit eksikliği anemisi
• B12 eksikliği anemisi
• Karaciğer hastalığı (örneğin siroz)
• Hemolitik anemi
• Hipotiroidi
• Aşırı alkol tüketimi
• Aplastik anemi
• Miyelodisplastik sendrom
• Bazı ilaçların yan etkileri
Tumblr media
MCV DÜŞÜKLÜĞÜ NE ANLAMA GELİR?
Kırmızı kan hücrelerinin normalden küçük olduğu anlamına gelir ve ‘mikrositik anemi’ diye adlandırılır. Düşük bir MCV bize kırmızı kan hücrelerinizin hacminin normal olandan daha az olduğunu söyler, bu durum Microcytosis (küçük hücreler) olarak adlandırılır. Çok küçük hücreler, hücrelere daha az oksijen taşınması anlamına gelir ve bu da yorgunluğa yol açar.
Mikrositik anemi aşağıdaki durumlarla ortaya çıkabilir:
• Demir eksikliği anemisi
• Talasemi
• Kurşun zehirlenmesi
• Kan kaybı (adet, ülser gibi nedenlerle)
• Kronik bir hastalık
• B6 vitamini eksikliği
• Yeme bozukluğu – anoreksiya nervoza, bulimia
MCV TESTİNİN ÖNEMİ NEDİR?
MCV testi yaptırmak için bir dahiliye (iç hastalıkları) uzmanına başvurmanız gerekmektedir. MCV kan testi kişiden kan alınarak uygulanır. MCV değerlerinin biraz yüksek veya düşük çıkması sıra dışı bir durum değildir. Bu durumlarda genelde bir dahaki testte MCV normal aralığına geri döner. Ama yine de MCV değerlerindeki anormallikler ciddiyetle dikkate alınmalıdır. Doktorunuz altta yatan nedeni bulmak için diğer sonuçları değerlendirir ve ek testler isteyebilir.
Tumblr media
MCV DEĞERLERİNİN NORMAL DÜZEYE GELMESİ İÇİN…
Tam kan sayımı testi sonucu MCV değerlerinizin normalden düşük yahut yüksek olduğunu öğrenmeniz takdirinde doktorunuzun çizdiği yol haritasına göre hareket etmeniz gerekir. Ancak MCV değerinin düşüklüğü ve yüksekliği için bazı tedavi yolları da sizler için süreci hızlandırabilir. 
Demir seviyenizi yükseltin!
MCV değerinin anormal çıkmasının en önemli nedenlerinde biri demir eksikliğidir. Bunu da bazı beslenme alışkanlıkları ile düzeltebilirsiniz. Demir içeren besinler ile demir emilini artırabilirsiniz. Demir için en iyi kaynaklar, kırmızı et, kümes hayvanları ve deniz ürünleridir. Vejeteryan iseniz önerimiz fasülye ve koyu yeşil yapraklı sebzeler mesela ıspanaktır. Bağırsaklarda demir emilinini artırmak için ise C vitamini içeren besinlere ağırlık vermeniz gerekmektedir.
Böbrek sağlığına dikkat!
MCV değerinin normal düzeyde olması için böbrek hastalıklarına neden olacak alışkanlıkları bırakmanız gerekmektedir. Böbreklerin sağlıklı olması için günlük 6-8 bardak su muhakkak içilmesi gerekir. Bunun dışında yapılacak düzenli egzersiz ile birlikte vitamin ve mineral beslenmesi sağlanması ve sigaranın acil olarak bırakılması gerekir.
B9- B12 vitamin değerlerine dikkat!
MCV değerinin anormal çıkmasının en büyük nedenlerinden biri de B12 vitaminidir. Zaten B9 veya B12 vitaminleri eksikliği ile MCV değeriniz yüksek çıktı ise doktorunuzun tavsiyesi bu vitaminlerin düzeyinin yükseltilmesi olacaktır.
Tiroid sağlığına önem verin!
Tiroid bezi sağlıklı değil ise MCV değerinin anormal çıkması kaçınılmaz olur. Bu yüzden vitamin ve mineral içieren sağlık bir yemek diyeti ile tiroid bezi sağlığı korunursa MCV değeriniz normal düzeye iner.
Karaciğer sağlığına dikkat: yeşil çay, sarımsak…
Kırmızı kan hücrelerinin üretimi ile alakalı olan karaciğer sağlığı direkt olarak MCV değerine etki eder. Yüksek miktarda alkol tüketimi karaciğerde fonksiyon bozukluğuna yol açacağından MCV seviyesini etkiler ve anemiye sebep olabilir. Karaciğeri güçlendirmenin en kolay kolay yolu ise antioksidan zengin yeşil çay içmektir. Aynı zamanda bir diğer antioksidan sarımsağı da diyetinize ekleyebilirsiniz.
Kaynak: HABER7.COM
0 notes
sifahane · 6 years ago
Text
Fibromiyalji; Halk arasında kas romatizması olarak da bilinir
Şifahane Sağlıklı Yaşam Merkezi http://www.sifahanemerkezi.com/fibromiyalji-halk-arasinda-kas-romatizmasi-olarak-da-bilinir/
Fibromiyalji; Halk arasında kas romatizması olarak da bilinir
FİBROMİYALJİ (KAS ROMATİZMASI) NEDİR, BELİRTİLERİ NELERDİR?
Son yıllarda fibromiyalji adı sıkça konuşulmaktadır. Bu da bize bu hastalığın ciddi bir şekilde artış gösterdiğini, gelecek günlerde toplumu daha fazla rahatsız edeceğini ve ekonomik kayıplara neden olacağını göstermektedir.
Fibromiyalji hastalığına genel anlamda anlaşılmasının kolay olması için kas romatizması da denilmektedir. Kaslarda romatizmal bir yangı (iltihap) söz konusudur. Bu rahatsızlık vücuttaki tüm kasları tuttuğu gibi, bölgesel olarak da kas veya kas gruplarını tutabilir ve ağrıya neden olur. En çok şikayet, sırt ve boyun kaslarının tutulmasına bağlı ağrılardır.
Kadınlarda, erkeklere göre fibromiyalji görülme sıklığı daha yüksektir. 35 – 60 yaş arasında fibromiyalji görülme oranı yüksektir. Ancak gençlerde de fibromiyalji az da olsa görülmektedir.
Son yıllarda toplumun rafine edilmiş gıdalar, endüstriyel ve hazır gıdalarla daha fazla beslenmeye başlaması bir neden olabilir. Fibromiyalji hastalarının çoğu depresyonda olan hastalardır. Fibromiyalji ve depresyon iç içedir. Tedavide ilk önce hasta depresyondan kurtarılmalıdır.
FİBROMİYALJİ HASTALIĞININ BELİRTİLERİ:
Fibromiyalji hastalarında esas şikayet ağrıdır. Ağrı ile birlikte eklemlerde hareket kısıtlılığı vardır. Özellikle baş ve boynu sağa sola, öne arkaya çevirmekte zorluk çekerler. Hangi kas grubunu tutarsa onunla ilgili şikayetler vardır. Örnek olarak hastalık göğüs kafesi kaslarını tutarsa nefes alıp verirken ağrı hissederler, kalça kaslarını tutarsa yürümekte zorluk çekerler.
Fibromiyalji hastaları genel olarak yorgun olurlar, istirahat ile dinlenemezler. Hafif bir hareket, yürümek, ayağa kalkmak dahi yorar. Devamlı ağır bir yük taşımış gibi yorgun olduklarını söylerler.
Fibromiyalji hastalarının ciddi uyku sorunları vardır. Bir kısmı çok uzun süreli uyumak isterken, bir kısmı da ağrılardan dolayı uyumakta zorlanırlar. Yatakta sık sık pozisyon değiştirirler. Ağrı dan dolayı zorlukla hareket ederler.
Fibromiyalji hastaları sabahları yataktan dinç kalkamazlar, hep yorgundurlar ve yatmak isterler.
Fibromiyalji hastalarının çoğunda sabahları yataktan kalktıktan sonra kaslarda sertlik vardır. Bazen en küçük eforlu bir hareket dahi yaygın ağrı oluşturur.
Hastaların çoğunda keyifsizlik vardır. Zamanla kendi iç dünyalarına çekilerek yaşarlar, çoğunluğu antidepresan ilaçlar kullanır.
Fibromiyalji hastalarının bağırsak problemleri, uzun süreli kabızlık veya ishal hikayeleri vardır. Bu en önemli olan şikâyetlerden biridir.
Fibromiyalji hastalarında baş ağrısı vardır.
FİBROMİYALJİ’DE TANI
Fibromyalji’de tanıda en önemli kriter iyi bir anamnez, ayrıntılı ve kapsamlı bir muayene dir. Hastanın hikâyesi, hareket sistemi muayenesi ve nörolojik muayene bulguları çok önemlidir. Genellikle bunlarla fibromiyalji tanısı konur. Tanıya yardımcı veya destekleyici özel bir laboratuar bulgusu yoktur. Rutin tetkikler ve görüntüleme yöntemleri tanıya yardımcı olmaz. Ancak sedimantasyon yüksek olabilir, IgG yüksekliği olabilir. Hastalığı belirleyen özel bir yöntem yoktur.
Fibromiyalji’nin nedeni
Hastalığın sebebi olarak mezenkim (bağ dokusu) dokusunun pH değerinin asidik tarafa kayması söylenmektedir. Buna sebep;
1. Düşük değerli karbonhidratlar tüketmek,( bakkal gıdaları, abur cuburlar vs). 2. Çok fazla hayvansal protein tüketmek (et, süt, yumurta vb.) 3. Sık sık antibiyotik kullanmak, 4. Kortizon ve analjezik ilaçlar kullanmak 5.Ağır metallere maruz kalmak (civa, kurşun, alüminyum vs) 6.Rafine edilmiş gıdalarla beslenmek (un, seker, süt vs).
Yukardaki gibi beslenme, bazik olması gereken bağ dokusunu asik tarafa kaydırır.Hücreler arası intersitiel doku pHsı asitik olduğu da hücre beslenmesi, iyon alış verişi bozulur.Metabolik atıklar intersitiel dokuda birikerek toksite oluşturur.Vucudun detoks sistemleri iyi çalışamaz dolayısı ilr hastalık ortaya çıkar.
Tedavide bağ dokusunun bazik pH da olması gereklidir.Aksi taktirde tedavi oldukça zordur.Bunun için 200 ml su içine bir yemek kaşığı yemek sodası(sodyum karbonat) her gün yatmadan içilmelidir.
FİBROMİYALJİ TEDAVİSİ
Hasta bize müracaat ettiğinde öncelikle iyi bir sorgulama (anamnez) ve iyi bir fizik muayene yapılır. Buradan aldığımız bilgiler ışığında hastaya gerekli testleri yaparız. Bu testler kısaca şunlardır;
1.GIDA TESTİ:
Bu test ile vücut için zararlı olan ya da vücudun tolere edemediği gıdaları tesbit edilir.
2.HORMON TESTİ:
Eksikliği ile depresyona sebep olan hormonları(seratonin dopamin ,noradrenalin) ve yine bu hormonların yapımında rol alan (triptafon tirozin), vitamin ve mineralleri (vitamin B6, B12, magnezyum, Cvit, niasin, çinko ) test ederiz.
3.BAĞIRSAK FLORASI TESTİ:
Gastrointestinal sistemin fonksiyonlarını değerlendirien bir testdir. Konstipasyon(kabızlık), diyare, gaz, şişkinlik, geğirme, yanma gibi şikayetleri varsa tedavi ederiz. Bağırsak fonksiyonları bozuk ise (disbiyoz varsa) tedavide başarıya ulaşmak zordur. Bu durumda bağırsaklardan yukardaki hormonların yapı taşları olan aminoasit, mineral ve vitaminleri iyi emilemez.
4.AĞIR METAL TESTİ:
Vücutta bulunabilecek ağır metalleri tespit eder. Detox ve çelesyon yolları ile vücuttan atarız .
5.TOKSİK MADDE TESTİ:
Vücudumuza toksik maddeler sindirim, solunum, deri yolu ile girer ve özellikle yağ dokusunda birikir. Bu dokular içinde beyin ve pankreas gibi organlar sayılabilir. Tedavide bu maddeler birikim yaptığı dokudan detox yöntemleri ile uzaklaştırılır.
6.PH TESTİ:
Fibromyalji hastalarının mezenkim dokusunun pH snı belirler ve tedavide normal pH da olmasını sağlarız.
Fibromiyalji hastaları genelde depresyonlu hastalardır. Bu nedenle depresyon tedavisi de mutlaka yapılmalıdır.
Yukardaki testler yapıldıktan sonra vücut için zararlı olan gıdaları diyetten kaldırırız. Eksik olan hormon, vitamin ve mineralleri veririz. Barsak florasını düzenleriz. Toksik olan maddeleri Detox ve şelasyon yolu ile vücuttan temizleriz.
Yukardaki işlemlerin yanında kliniğimizde halen kullanılmakta olan Acugraph cihazı ile vücudumuzda bulunan meridyenler üzerindeki enerji seviyeleri ölçülür. Özellikle akupunktur noktaları üzerinde yapılan ölçümlerde, enerji düzeyleri normalden daha fazla veya az ise, bu noktalara tek kullanımlık akupunktur iğneleri yerleştirilerek bozulan enerji dengesinin yeniden normal hale getirilmesi sağlanır. Ayrıca akupunktur tedavisi, bu hastaların ağrılarının kısa sürede giderilmesinde çok önemli bir yere sahiptir.
Tedavide her iki yöntem eş zamanlı olarak yapılır. Bu sırada gereksiz ilaç zorunlu olmadıkça kullanılmamalıdır, ilaçların faydadan çok zararları vardır,
Belirlenen sebepler bir bir uzaklaştırılmaya başladıktan sonra, akupunktur tedavisinin yardımıyla hastaların ağrıları yavaş yavaş kaybolmaya başlar. Burada asıl önemli olan vücudu rahatsız eden sebep veya sebeplerin ortadan kalkması ile birlikte vücudun kendi kendini tamir etme sürecinin başlamasıdır.
“EĞER VÜCUDA KENDİ KENDİNİ TEDAVİ ETME FIRSATINI VERİLİRSE, VÜCUT KENDİNİ HASTALIKLARDAN KORUR.”
FİBROMİYALJİ HASTALIĞINDAN NASIL KORUNMALI ?
1.Yaradılış fıtratına (doğasına) uygun beslenmek yani doğal ve taze besinleri tüketmek. 2.Vücudun tolere edeceği gıdaları tüketmek , 3.Yeterli su tüketmek (2,5 -3 Lt ) 4.Rafine gıdalardan sakınmak gereklidir.
DAHA FAZLA BİLGİ ALMAK İÇİN TIKLAYINIZ; FİBROMYALJİ TEŞHİS VE TEDAVİSİ
UYARI! www.sifahanemerkezi.com, www.ilacsiztedavimerkezi.com, www.recepcelik.com.tr internet sitelerinde yayınlanan yazı, kısmen resim ve videoların her türlü hakkı Şifahane Sağlıklı Yaşam Merkezi’ne aittir. İzin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez.
0 notes
dytserap · 7 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media
https://diyabetimtakip.com/Account/Login 🐣🐣🐣 YUMURTA 🐣🐣🐣 🐣Sağlıklı bireyler günde 1 adet yumurta yiyebilirler. 🐣Kolesterol yüksekliği, karaciğer yağlanması veya safra kesesi problemi olan bireyler, diyetisyen kontrolünde tüketmeleri gerekmektedir. 🐣🐣🐣Yumurta da oluşan kayıpları önlemek için neler yapılabilir..?🐣🐣🐣 🐣Kayıpları önlemek için; yumurta çok uzun ocakta kalmamalı ve kaynamaya başladıktan sonra ocağın altı kısılmalıdır. 🐣Yumurtanın sarısı etrafında oluşan yeşil-gri halka yumurtanın içersindeki demirden yararlanmamızı engeller. 🐣Böylece B grubu vitaminler kaybolur ve sindirimi güçleşir. 🐣Kısa sürede pişirilen yumurtada; avidin proteini, biotin, demir ve B12 den yararlanılır. Sağlık#beslenme#sağlıklıbeslen#sağlıklıyaşam#sağlıklıhayat#sağlıklınesiller#sağlıklıgünler#sağlıklıdiyet#saglikliyemek#en#doğru#beslenme#bilgisi#diyetisyenden#alınır#diyeti#diyetisyen#yazar#diet#diyet#diyetisyen#diyetisyenim#sağlıklıgünlerbizibekler#diyetisyenimöneriyor# DytSerapArslan👏🏻👏🏻👏🏻 https://www.facebook.com/Dytsrparslan/
0 notes
otceczane · 7 years ago
Text
Vitamin B12 Hakkında Her Şey!
NEDİR?
Vitamin B12, Siyanokobalamin olarak da anılan özellikle hayvansal dokularda bulunan ve suda çözünen bir vitamin çeşitidir.
B12 vitamininin temel kaynağını hayvansal protein oluşturur. Bu nedenle yoğunlukla hayvansal gıdalarda bulunur. Günlük tükettiğimiz bakliyat, yeşillik gibi besinlerde maalesef bulunmaz. Sadece hayvansal gıdalarla gerekli vitamin B12 ihtiyacımızı karşılayabiliriz.
Vücut B12 vitaminini üretemez. B12 vitaminini vücudunuzun ihtiyacından fazla almamız iyi veya kötü bir etki yaratmaz çünkü vücudunuz suda çözünen bu vitaminin fazlasını idrar ile dışarı atar. Vücudunuz B12 vitamini üretemez ve depolayamaz. Bu nedenle düzenli almanız gerekmektedir.
GÖREVLERİ
Aslında vitamin B12'nin ana görevi kırmızı kan hücresi üretimini ve merkezi sinir sistemini korumaktır. Ancak bunun yanında katkıda bulunduğu çoğu görevi de mevcuttur.
Kan hücrelerini koruduğu için anemi hastalığını önleyici etkiye sahiptir. Alyuvar üretimini destekler. Sindirimde çok önemli rol oynar. Vücuda giren besinlerin sindirimine katılır, gerekli besinlerin vücuda alınmasını sağlar. Ayrıca protein sentezi için gerekli yapı taşlarındandır.
1. B12 vitamini normal enerji oluşum metabolizmasına katkıda bulunur.
2. B12 vitamini sinir sisteminin normal işleyişine katkıda bulunur.
3. B12 vitamini normal homosistein metabolizmasına katkıda bulunur. 
4. B12 vitamini normal psikolojik fonksiyonlara katkıda bulunur. 
5. B12 vitamini normal kırmızı kan hücresi oluşumuna katkıda bulunur.
6. B12 vitamini bağışıklık sisteminin normal fonksiyonuna katkıda bulunur.
7. B12 vitamini yorgunluk ve bitkinliğin azalmasına katkıda bulunur.
8. B12 vitaminin hücre bölünmesinde görevi vardır.
EKSİKLİĞİ
B12 eksikliği sinir sisteminin zayıflamasına neden olabileceği gibi kansızlıkla da doğrudan ilişkilendirilmektedir. Kansızlığa bağlı olarak kas ve kemik sistemine yeterli oksijen taşınamaması sonucunda halsizlik ve yorgunluk görülür. Hücrelere yeterli oksijenin taşınamaması hücre yaşlanmasına neden olduğu gibi kalp ve ciğerlerin de kan oksijen gerilemesini kapatmak için daha çok çalışmasına sebep olmaktadır. B12 eksikliğinde yine kansızlığa bağlı olarak cilt renginde solukluk görülebilmektedir. 
B12 vitamininin temel görevlerinden biri de beyin ve sinir sisteminin doğru çalışmasını sağlamaktır. Eksikliğinde dalgınlık ve hafızada zayıflık ortaya çıkar. Beyin yapısını koruyarak psikolojik sorunlara yol açabilecek birçok fizyolojik unsurun oluşumuna engel olmaktadır.
Homosistein aminoasitinin üretimini baskılayan B12 vitamininin eksikliği bu üretimin artmasına ve düzensizleşmesine neden olur. Homosistein yüksekliği damar sertliği, felç gibi ciddi rahatsızlıklara neden olmaktadır.
0 notes
itsbelinceltme-blog · 8 years ago
Text
Kırışıklık Kürü!
New Post has been published on http://www.belinceltme.com/kirisiklik-kuru/
Kırışıklık Kürü!
Kırışıklık kürü Aslında bazen siz ne yaparsanız yapın sonuç pek değişmiyor. Her organınız gibi cildinizde az ya da çok ama mutlaka yaşlanıyor. Yine de yapılabilecek bir şeyler yok mu? Tabii ki var! Enteresan bir yaz yaşıyoruz. Ve neredeyse her güne altmışını çoktan geçmiş eski bir efsanenin nefes kesici görüntüleri ya da tedbirsiz yakalanmış genç bir mankenin katmerlenmiş göbeğiyle başlıyoruz. Kısacası bu yaza paparazziler damgalarını vurdular. Kimi ünlüleri göklere çıkarıp, kimilerine dip yaptırdılar. Yani bu yaz da “genç kalma-genç görünme”, “ellilik lokum”, “altmışlık efsane” dedikodularıyla geçti. Paparazzi kameralarının en çok yoğunlaştığı yerler selülitler, göbekler ve cilt kırışıklıkları oldu. Gazete ve dergilerdeki ünlülerin resimlerine dikkatle baktığınızda, yirmilik ya da altmışlık fark etmiyor, çoğunun kırışıklık ve selülit mağduru oldukları hemen anlaşılıyor. Yine de yapılabilecek bir şeyler var. Eğer bazı basit noktaları gözden kaçırmazsanız yaşlanma yolculuğunda cildinize de yardımcı olabilirsiniz. İşte size özet bir yaz sonu kırışıklık kürü rehberi: KIRIŞIKLIK AZALTMA PLANI Güne mutlaka iyi bir kahvaltıyla başlayın. Kahvaltıda taze meyve, yumurta beyazı, kahvaltı gevrekleri, zeytin, yoğurt, taze yeşilbiber ve domatesi tercih edin. Kahvaltıdan önce alacağınız 200 miligramlık bir alfa lipoik asit ve 500 miligramlık L-karnitin tabletini, kahvaltı sonrasında 100 miligramlık bir kapsül CoQ10 ile tamamlayın. CoQ10 kapsüllerini zeytinyağıyla temas ettirdikten sonra kullanmanızı tavsiye ederim. Faydalanma olasılığınız daha da artacaktır. Öğün atlamayın, öğle yemeğini protein, akşam yemeğini karbonhidrat (sebze, meyve, tahıl) ağırlıklı alın. Gün boyu sık ve az su için. Şekerli ve gazlı içeceklerden uzak durun. Soda ve mineralden zengin sular en iyi tercihlerdir. Balığa, bakliyat ve tahıllara sofranızda daha yer verin. Domatese öğlen ve akşam sofralarınızda da yer açmayı ihmal etmeyin. Nişastalı, unlu, yağlı, kızartmalı sofralardan uzak durun. Kahveyi azaltın. Yemek üstüne tatlıdan vazgeçin.       BAZILARI DA HAYAT HEDİYESİ Salatalarınıza öğütülmüş keten tohumu, ayçiçeği çekirdeği ekleyin. Şeftali ve kayısıya ara öğünlerde öncelik verin. Karpuzu inciri üzümü abartmayın. Son bir tavsiye: Yüzünüzdeki bazı çizgilerin hayatın size armağanları olduğunu da unutmayın… Tiroit hastalıkları psikolojik sorunlara yol açar mı? Tiroit hastalıkları bazı psikolojik sorunlara yol açabiliyor. Örneğin hipertiroidi, yani tiroit bezinin aşırı çalıştığı durumlar sinirlilik, öfke nöbetleri, alınganlık, gerginlik, endişe gibi duyguların yoğunlaşmasına sebep olabiliyor. Hipotiroidi yani tiroit bezi tembelliğiyse, depresyonla ilişkili işaretlere neden olabiliyor. Benzer şekilde ruhsal sorunların tiroit hastalıklarına yol açabildiği de belirtiliyor. Örneğin doğum sonrasında oluşan depresyon ile haşimato hastalığı ve buna bağlı doğum sonrası hipotiroiditinin ilişkili olabileceği belirtiliyor. Balık yemek bunamayı geciktirebilir mi? Balığın, özellikle omega-3’ten zengin olan balıkların zekâyı güçlendirme ve belleği destekleme yanında bilinçsel gerilemeyi geciktirdiğini gösteren bulguların sayısı her gün biraz daha çoğalıyor. Omega-3 yağları ister balıktan, ister başka kaynaklardan kazanılsın bilinçsel gerileme üzerinde son derece ciddi yararlar sağlıyor. Eğer daha sık balık, ceviz, yeşil yapraklı sebzeler, keten tohumu ve diğer omega-3 zengini besinler yerseniz belleğinizin bundan mutlu olacağı aklınızda olsun. İsterseniz birkaç kopya daha vereyim: Folik asit, B12 vitamini, B6 vitamini de belleğe iyi gelen doğal destekler. Depresyona yol açan nedenler hangileri? Depresyonu tetikleyen faktörlerin başında kayıplar geliyor. Eş kaybı, evlat kaybı, anne babanın kaybedilmesi, iş kaybı, şehir değiştirmeler, ekonomik kayıplar ve daha pek çok neden depresyona yol açabiliyor. Emekliliğin bile depresyona neden olduğu biliniyor. Bazı hastalıkların, bazı ilaçların da depresyonu tetiklediği, yani dolu bir tabancayı ateşleyebileceği belirtiliyor. Doğum sonrası dönemler, menopoz dönemine atılan yeni adımlar, başarısızlıklar, beklediğini bulamamalar da depresyon sebebi olabiliyor. Bazı insanlar gereksiz yere uzamış hüzünler yaşayarak da depresyon tuzağına düşebiliyor. Tiroit veya kortizol hormonlarının eksikliğinin de depresyonla ilişkili olabileceği aklınızda olsun. Eğer depresyonla ilgili bir sorununuz varsa lütfen komşunuzun ilacını kullanmayın. Bana sorarsanız depresyonun tedavisini yalnızca psikiyatristlere bırakın. Kadınlar efor testi yaptırmalı mı? Koroner kalp hastalığının bir erkek hastalığı olduğu yönündeki yanlış bilgileri unutun. Özellikle 50 yaş sonrasında kadın ve erkeklerin kalp damar hastalığına yakalanma riski neredeyse eşitlendi. Bu nedenle 50 yaş sonrası erkeklere uygulanan kalp koruma programlarının kadınlara da uygulanması gerekiyor. Özellikle kolesterol dengesizliği yaşayan, sigara içen, hipertansiyon, kan şekeri yüksekliği ve benzeri kalp riskleri taşıyan kadınlarda sadece istirahat EKG’siyle yetinmemek ve mutlaka efor testinden de istifade edilmesi öneriliyor. Kadınlarda kalp hastalığı işaretlerinin erkeklere oranla daha silik ve atipik olabileceğini ve ilk krizlerin hayati etkilerinin daha yüksek olduğunu unutmayın. Toplam kolesterol ölçümü mü HDL ve LDL değerlerini belirlemek mi daha önemli? Kanınızda “toplam kolesterol” diye özel bir kolesterol dolaşmıyor. Total veya toplam kolesterol vücudunuzdaki iyi ve kötü kolesterolün toplamı ile bu rakam trigliserid ölçümünüzde elde edilen değerin beşte birinin eklenmesiyle elde ediliyor. Yani, LDL kolesterol + HDL kolesterol + trigliserid / 5 olarak özetlenebilecek bir formül söz konusu. Kolesterol bakımından şanslı veya şanssız olduğunuzu gösteren temel değerler iyi ve kötü kolesterolünüzün ölçümleriyle konuşan rakamlardır. Eğer kötü kolesterolünüz 130’dan yüksekse dikkatli olmanızda yarar var. İyi kolesterolünüz 40’ın altındaysa yine benzer dikkati göstermeniz gerekiyor. Toplam kolesterol ölçümleri bazen gereksiz telaşa yol açabiliyor. Çünkü trigliseridiniz çok yüksekse veya faydalı kolesterol HDL’niz beklenenden fazlaysa toplam kolesterolünüz de yüksek bulunuyor. Bu nedenle kolesterol durumunuz hakkında herhangi bir fikir yürütülebilmesi için iyi ve kötü kolesterol değerlerinizin belirlenmesi şart. Alzheimer hastalığının risk faktörleri neler? Genetik önemli bir risk faktörü ama zannedildiği kadar ön planda değil. Yaşın ilerlemesi önemli bir faktör olarak gösteriliyor. 65 yaş sonrasında hastalık olasılığı her 5 yılda bir iki katına çıkıyor. Kadınlarda Alzheimer riski erkeklere oranla biraz daha yüksek. Kalp damar hastalığı olanlarda, şeker hastalarında, depresyon sorunuyla boğuşanlarda, kafa travmaları geçirenlerde de risk artabiliyor. Aritmi ne anlama geliyor? Kalbinizin büyüklüğü yumruğunuzun büyüklüğü kadardır. Bu yapının neredeyse tamamı kas dokusundan oluşmuştur. Kalbin, içine gelen kanı doku ve organlara pompalayabilmesi için dakikada ortalama 80 defa kasılması gerekiyor. Kasılabilmesi için de kendi kendine elektrik akımı üretmesi ve bunu bütün hücrelerine hızla dağıtması şart. Enerji üretim merkezinden (sinüs düğümü olarak biliniyor) uyarı çıkışında veya elektrik enerjisinin dağıtım sistemiyle kalp kaslarına ulaştırılmasında bir arıza olduğu zaman ritim bozukluğu halinden söz ediliyor. Böyle bir durum “kalbin teklemesi” ile de ifade edilebiliyor. Kalp ritminin bozulma ihtimali yaşlandıkça artıyor. Tiroid hastalıkları, alkol, sigara kullanımı, uykusuzluk, fazla miktarda kafein kazanımı gibi durumlarda da ritmin bozulma ihtimali artıyor. Ritim bozukluğu bazen ani ölümlere yol açabileceğinden son derece önemli bir durum. Hürriyet – Osman Müftüoğlu
0 notes
Text
Kırışıklık Kürü!
Kırışıklık kürü Aslında bazen siz ne yaparsanız yapın sonuç pek değişmiyor. Her organınız gibi cildinizde az ya da çok ama mutlaka yaşlanıyor. Yine de yapılabilecek bir şeyler yok mu? Tabii ki var! Enteresan bir yaz yaşıyoruz. Ve neredeyse her güne altmışını çoktan geçmiş eski bir efsanenin nefes kesici görüntüleri ya da tedbirsiz yakalanmış genç bir mankenin katmerlenmiş göbeğiyle başlıyoruz. Kısacası bu yaza paparazziler damgalarını vurdular. Kimi ünlüleri göklere çıkarıp, kimilerine dip yaptırdılar. Yani bu yaz da “genç kalma-genç görünme”, “ellilik lokum”, “altmışlık efsane” dedikodularıyla geçti. Paparazzi kameralarının en çok yoğunlaştığı yerler selülitler, göbekler ve cilt kırışıklıkları oldu. Gazete ve dergilerdeki ünlülerin resimlerine dikkatle baktığınızda, yirmilik ya da altmışlık fark etmiyor, çoğunun kırışıklık ve selülit mağduru oldukları hemen anlaşılıyor. Yine de yapılabilecek bir şeyler var. Eğer bazı basit noktaları gözden kaçırmazsanız yaşlanma yolculuğunda cildinize de yardımcı olabilirsiniz. İşte size özet bir yaz sonu kırışıklık kürü rehberi: KIRIŞIKLIK AZALTMA PLANI Güne mutlaka iyi bir kahvaltıyla başlayın. Kahvaltıda taze meyve, yumurta beyazı, kahvaltı gevrekleri, zeytin, yoğurt, taze yeşilbiber ve domatesi tercih edin. Kahvaltıdan önce alacağınız 200 miligramlık bir alfa lipoik asit ve 500 miligramlık L-karnitin tabletini, kahvaltı sonrasında 100 miligramlık bir kapsül CoQ10 ile tamamlayın. CoQ10 kapsüllerini zeytinyağıyla temas ettirdikten sonra kullanmanızı tavsiye ederim. Faydalanma olasılığınız daha da artacaktır. Öğün atlamayın, öğle yemeğini protein, akşam yemeğini karbonhidrat (sebze, meyve, tahıl) ağırlıklı alın. Gün boyu sık ve az su için. Şekerli ve gazlı içeceklerden uzak durun. Soda ve mineralden zengin sular en iyi tercihlerdir. Balığa, bakliyat ve tahıllara sofranızda daha yer verin. Domatese öğlen ve akşam sofralarınızda da yer açmayı ihmal etmeyin. Nişastalı, unlu, yağlı, kızartmalı sofralardan uzak durun. Kahveyi azaltın. Yemek üstüne tatlıdan vazgeçin.       BAZILARI DA HAYAT HEDİYESİ Salatalarınıza öğütülmüş keten tohumu, ayçiçeği çekirdeği ekleyin. Şeftali ve kayısıya ara öğünlerde öncelik verin. Karpuzu inciri üzümü abartmayın. Son bir tavsiye: Yüzünüzdeki bazı çizgilerin hayatın size armağanları olduğunu da unutmayın… Tiroit hastalıkları psikolojik sorunlara yol açar mı? Tiroit hastalıkları bazı psikolojik sorunlara yol açabiliyor. Örneğin hipertiroidi, yani tiroit bezinin aşırı çalıştığı durumlar sinirlilik, öfke nöbetleri, alınganlık, gerginlik, endişe gibi duyguların yoğunlaşmasına sebep olabiliyor. Hipotiroidi yani tiroit bezi tembelliğiyse, depresyonla ilişkili işaretlere neden olabiliyor. Benzer şekilde ruhsal sorunların tiroit hastalıklarına yol açabildiği de belirtiliyor. Örneğin doğum sonrasında oluşan depresyon ile haşimato hastalığı ve buna bağlı doğum sonrası hipotiroiditinin ilişkili olabileceği belirtiliyor. Balık yemek bunamayı geciktirebilir mi? Balığın, özellikle omega-3’ten zengin olan balıkların zekâyı güçlendirme ve belleği destekleme yanında bilinçsel gerilemeyi geciktirdiğini gösteren bulguların sayısı her gün biraz daha çoğalıyor. Omega-3 yağları ister balıktan, ister başka kaynaklardan kazanılsın bilinçsel gerileme üzerinde son derece ciddi yararlar sağlıyor. Eğer daha sık balık, ceviz, yeşil yapraklı sebzeler, keten tohumu ve diğer omega-3 zengini besinler yerseniz belleğinizin bundan mutlu olacağı aklınızda olsun. İsterseniz birkaç kopya daha vereyim: Folik asit, B12 vitamini, B6 vitamini de belleğe iyi gelen doğal destekler. Depresyona yol açan nedenler hangileri? Depresyonu tetikleyen faktörlerin başında kayıplar geliyor. Eş kaybı, evlat kaybı, anne babanın kaybedilmesi, iş kaybı, şehir değiştirmeler, ekonomik kayıplar ve daha pek çok neden depresyona yol açabiliyor. Emekliliğin bile depresyona neden olduğu biliniyor. Bazı hastalıkların, bazı ilaçların da depresyonu tetiklediği, yani dolu bir tabancayı ateşleyebileceği belirtiliyor. Doğum sonrası dönemler, menopoz dönemine atılan yeni adımlar, başarısızlıklar, beklediğini bulamamalar da depresyon sebebi olabiliyor. Bazı insanlar gereksiz yere uzamış hüzünler yaşayarak da depresyon tuzağına düşebiliyor. Tiroit veya kortizol hormonlarının eksikliğinin de depresyonla ilişkili olabileceği aklınızda olsun. Eğer depresyonla ilgili bir sorununuz varsa lütfen komşunuzun ilacını kullanmayın. Bana sorarsanız depresyonun tedavisini yalnızca psikiyatristlere bırakın. Kadınlar efor testi yaptırmalı mı? Koroner kalp hastalığının bir erkek hastalığı olduğu yönündeki yanlış bilgileri unutun. Özellikle 50 yaş sonrasında kadın ve erkeklerin kalp damar hastalığına yakalanma riski neredeyse eşitlendi. Bu nedenle 50 yaş sonrası erkeklere uygulanan kalp koruma programlarının kadınlara da uygulanması gerekiyor. Özellikle kolesterol dengesizliği yaşayan, sigara içen, hipertansiyon, kan şekeri yüksekliği ve benzeri kalp riskleri taşıyan kadınlarda sadece istirahat EKG’siyle yetinmemek ve mutlaka efor testinden de istifade edilmesi öneriliyor. Kadınlarda kalp hastalığı işaretlerinin erkeklere oranla daha silik ve atipik olabileceğini ve ilk krizlerin hayati etkilerinin daha yüksek olduğunu unutmayın. Toplam kolesterol ölçümü mü HDL ve LDL değerlerini belirlemek mi daha önemli? Kanınızda “toplam kolesterol” diye özel bir kolesterol dolaşmıyor. Total veya toplam kolesterol vücudunuzdaki iyi ve kötü kolesterolün toplamı ile bu rakam trigliserid ölçümünüzde elde edilen değerin beşte birinin eklenmesiyle elde ediliyor. Yani, LDL kolesterol + HDL kolesterol + trigliserid / 5 olarak özetlenebilecek bir formül söz konusu. Kolesterol bakımından şanslı veya şanssız olduğunuzu gösteren temel değerler iyi ve kötü kolesterolünüzün ölçümleriyle konuşan rakamlardır. Eğer kötü kolesterolünüz 130’dan yüksekse dikkatli olmanızda yarar var. İyi kolesterolünüz 40’ın altındaysa yine benzer dikkati göstermeniz gerekiyor. Toplam kolesterol ölçümleri bazen gereksiz telaşa yol açabiliyor. Çünkü trigliseridiniz çok yüksekse veya faydalı kolesterol HDL’niz beklenenden fazlaysa toplam kolesterolünüz de yüksek bulunuyor. Bu nedenle kolesterol durumunuz hakkında herhangi bir fikir yürütülebilmesi için iyi ve kötü kolesterol değerlerinizin belirlenmesi şart. Alzheimer hastalığının risk faktörleri neler? Genetik önemli bir risk faktörü ama zannedildiği kadar ön planda değil. Yaşın ilerlemesi önemli bir faktör olarak gösteriliyor. 65 yaş sonrasında hastalık olasılığı her 5 yılda bir iki katına çıkıyor. Kadınlarda Alzheimer riski erkeklere oranla biraz daha yüksek. Kalp damar hastalığı olanlarda, şeker hastalarında, depresyon sorunuyla boğuşanlarda, kafa travmaları geçirenlerde de risk artabiliyor. Aritmi ne anlama geliyor? Kalbinizin büyüklüğü yumruğunuzun büyüklüğü kadardır. Bu yapının neredeyse tamamı kas dokusundan oluşmuştur. Kalbin, içine gelen kanı doku ve organlara pompalayabilmesi için dakikada ortalama 80 defa kasılması gerekiyor. Kasılabilmesi için de kendi kendine elektrik akımı üretmesi ve bunu bütün hücrelerine hızla dağıtması şart. Enerji üretim merkezinden (sinüs düğümü olarak biliniyor) uyarı çıkışında veya elektrik enerjisinin dağıtım sistemiyle kalp kaslarına ulaştırılmasında bir arıza olduğu zaman ritim bozukluğu halinden söz ediliyor. Böyle bir durum “kalbin teklemesi” ile de ifade edilebiliyor. Kalp ritminin bozulma ihtimali yaşlandıkça artıyor. Tiroid hastalıkları, alkol, sigara kullanımı, uykusuzluk, fazla miktarda kafein kazanımı gibi durumlarda da ritmin bozulma ihtimali artıyor. Ritim bozukluğu bazen ani ölümlere yol açabileceğinden son derece önemli bir durum. Hürriyet – Osman Müftüoğlu
Kırışıklık Kürü!
0 notes
estediyet · 8 years ago
Photo
Tumblr media
B VİTAMİNLERİ HANGİSİ NE İÇİN B1 (TİAMİN): Sinir sistemi için oldukça önemli bir vitamin. Eksikliğinde aşırı yorgunluk huzursuzluk ve sinirsel sorunlara yol açar. Pirinç, alabalık ve baklagiller tiamin bakımından oldukça zengindir. B2( RİBOFLAVİN): Metabolizma ve sinir sistemi için önemli bir vitamindir. Süt yoğurt ciğer ve biftek riboflavin bakımından oldukça zengindir. B3( NİASİN): Deri saç, sindirim sistemi ve sinirsel fonksiyonlar için oldukça önemli bir vitamindir. Süt yumurta ve balık niasin bakımından zengindir. Tablet halinde fazla alınması deri döküntüsü, mide ülseri yapabilir. VİTAMİN B6: Deri ve sinir fonksiyonları için önemli bir vitamindir. Eksikliğinde dudak çatlaması ve deri kuruluğu oluşur. Nohut, balık ve ciğer de bolca bulunur. B7(BİOTİN): Deri ve kalp damar hastalıkları açısından önemli bir vitamindir. Eksikliğinde saç dökülmesi, deri döküntüleri, kolesterol yüksekliği ve kalp hastalıklarına​ yol açar. Karnıbahar, tahıllar, muz ve somon balığı biotinden zengindir. B9 ( FOLİK ASİT) Kan yapımı ve sinir sistemi için önemli bir vitamindir. Gebelik döneminde folik asit desteği bebeklerde sinir sistemi hastalıklarını önlemede kritik rol oynar. Gebelerin ve gebelik planlayanların mutlaka folik asit desteği alması gerekir. Bezelye ve ıspanakın folik asit içeriği oldukça zengindir. B12 VİTAMİNİ Kas iskelet sistemi ve kan yapımı için önemli bir vitamindir. Yokluğunda yorgunluk kabızlık ve depresyona yol açar. Deniz ürünleri( midye, kalamar..) ciğer ve biftekte B12 bolca bulunur. #health #vitamins #wellnes #hairloss #skincare #diyet #dermatoloji #estediyet
0 notes